17.04.2014 Views

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

erse, kuşatacağı toplumsal çevre de o denli geniş olacaktır ve dolayısıyla,<br />

dilin böylesi bir katmanlaşmasına yol açan toplumsal<br />

güçler de o denli önemli olacaktır. O zaman, bu toplumsal gücün etkinliğinin<br />

sonucu olarak dilde kalan izler dilsel işaretleyicilerdeki<br />

(dilsel sembollerdeki) değişiklikler de daha keskin biçimde odaklanmış<br />

ve dengeli olacaktır -dengeli (ve dolayısıyla toplumsal) anlamsal<br />

nüanslardan tutun da, belirli toplumsal lehçelerden söz etmemizi<br />

olanaklı kılan sahiden lehçebilimsel işaretlere (fonetik,<br />

morfolojik ve diğerleri) kadar.<br />

Dilde katmanlaşmaya yol açan tüm bu güçlerin etkinliklerinin<br />

bir sonucu olarak, hiçbir “nötr” sözcük ve biçim yoktur -“hiç kimseye”<br />

ait olmayan sözcük ve biçimler yani; dil tamamen ele geçirilmiş<br />

amaçlar ve vurgularla doldurulmuştur. Dilde yaşayan herhangi<br />

bir tekil bilinç için dil soyut bir normatif biçimler sistemi değildir,<br />

somut bir heteroglot dünya anlayışıdır. Tüm sözcükler bir mesleğin,<br />

bir türün, bir eğilimin, bir grubun, belirli bir yapıtın, belirli bir<br />

kişinin, bir kuşağın, bir yaş grubunun, günün ve saatin “tadına” sahiptir.<br />

Her sözcük, toplumsal olarak yüklü hayatını sürdürmekte olduğu<br />

bağlamın ve bağlamların tadını alır; tüm sözcükler ve biçimler<br />

amaçlarla doludur. Sözcükte bağlamsal sezdirmeler (türe bağlı,<br />

belirli bir amaç güden, bireysel) kaçınılmazdır.<br />

Canlı, toplumsal-ideolojik somut bir şey olarak, heteroglot bir<br />

kanı olarak dil, bireysel bilinç açısından, kişinin kendisi ve öteki<br />

arasındaki sınır çizgisinde durur. Dilde sözcük yarı yarıya bir başkasının<br />

sözcüğüdür. Konuşucu sözcüğü kendi amacıyla, kendi vurgusuyla<br />

doldurduğunda, sözcüğü kendi anlamsal ve anlatımsal niyetine<br />

uyarlayarak temellük ettiğinde sözcük “kişinin kendisinin”<br />

olur. Bu temellük anının öncesinde, sözcük nötr ve gayri şahsi bir<br />

dilde var olmaz (sonuçta, konuşucu sözcüklerini bir sözlükten seçip<br />

almaz!) başka insanların ağızlarında, başka insanların bağlamlarında,<br />

başka insanların amaçlarına hizmet ederek var olur: Kişi sözcüğü<br />

işte oradan almalı ve kendinin kılmalıdır. Üstelik, bütün sözcükler<br />

herkes için, bu temellük edilmeye, bu zaptedilip özel mülkiyete<br />

dönüştürülmeye aynı ölçüde kolayca boyun eğmez: çoğu sözcük<br />

inatla direnir, diğerleri ise, kendilerini temellük eden ve artık onla­<br />

71

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!