17.04.2014 Views

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

emin durduğu noktadan anlaşılması önemlidir. Betimleme araçlarını<br />

betimlenen şeye yakınlaştırmaktan söz edilirken, betimlenen şeyin<br />

başka bir özne (sen) değil, bir nesne olduğu düşünülür.<br />

Bir şeyin betimlenmesi ve bir kişinin (özü bakımından konuşucunun)<br />

betimlenmesi. Gerçekçilik insanı sık sık şeyleştirir, ama bu,<br />

insan söz konusu olduğunda uygun bir yaklaşım değildir. Doğalcılık<br />

ise, insanın edimleri ve düşüncelerinin nedensel açıklamasına<br />

(dünyadaki anlamsal konumuna) yönelik eğilimiyle, insanı daha da<br />

fazla şeyleştirir. Gerçekçilikte içkin olduğu varsayılan “tümevarım”<br />

yaklaşımı özünde, insana dair şeyleştirici bir nedensel açıklamadır.<br />

Dolayısıyla, sesler (şeyleştirilmiş toplumsal biçemler anlamında),<br />

basitçe şeylerin göstergeleri (veya süreçlerin belirtileri) haline<br />

gelir; böylece, onlara tepki verilmesi artık olanaksız olur, kişi<br />

bundan böyle onlarla polemiğe giremez ve böyle seslerle kurulan<br />

diyalojik ilişkiler kaybolur.<br />

Betimlenen insanların nesneleştirilme ve özneleştirilme dereceleri<br />

(yazar/yaratıcının betimlenen insanlarla olan ilişkilerinin diyalojik<br />

doğası), edebiyatta önemli farklılıklar gösterir. Bu bakımdan,<br />

Devuşkin imgesi temelde başka yazarların zavallı katiplere ilişkin<br />

nesneleştirilmiş imgelerinden farklılaşır. Dolayısıyla, Devuşkin,<br />

gerçekten diyalojik bir sen’in bulunmadığı bu diğer imgelerle polemik<br />

bir mücadeleye sokulur. Romanlar genellikle, (herhangi bir argüman<br />

mevcutsa şayet) yazarın bakış açısından özetlenmiş tamamen<br />

nihai argümanlar sunar. Dostoyevski’nin yapıtları eksik ve tamamlanamayan<br />

argümanların yazıya geçirilmesini içerir. Ama herhangi<br />

bir roman genellikle diyalojik imalarla doludur (her zaman<br />

kendi kahramanlarıyla giriştiği bir diyaloğa ilişkin olanlarla değil elbette).<br />

Çokseslilik, Dostoyevski’nin ardından tüm dünya edebiyatında<br />

güçlü bir etkiye sahip oldu.<br />

Bir kişiyle ilgili olarak, aşk, nefret, yumuşak huyluluk ve genelde<br />

de duygular daima bir ölçüde diyalojiktir.<br />

Dostoyevski, (kahramanlarının özneleştirilmesi konusunda) diyalojik<br />

ele alış biçimiyle belirli bir sınırdan geçer ve diyalojik işleyiş<br />

tarzı yeni (daha yüksek) bir nitelik kazanır.<br />

İnsan imgesinin nesneleşmesi saf tözsellik değildir. İnsan sevi­<br />

347

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!