17.04.2014 Views

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Sanki bu poetikalar türlerin bu ahengini sahiden duyumsuyormuş<br />

gibidir. Aslında güçleri de bunda yatmaktadır -böylesi poetikaların<br />

taklit edilemez, her şeyi kapsayıcı bütünsellikleri ve kapsamlılıkları,<br />

yani. Bununla birlikte, sonuçta hepsi de romanı göz ardı eder. On<br />

dokuzuncu yüzyılın akademik poetikaları bu bütünsellikten yoksundur:<br />

Eklektik ve betimseldir; hedefleriyse canlı ve organik bir<br />

bütünsellikten çok, soyut ve ansiklopedik bir kapsamlılıktır. Özgül<br />

türlerin belli bir çağda edebiyatın canlı bütününde bir arada var olabileceklerini<br />

kendilerine pek dert edinmezler; daha çok, bu türlerin<br />

azami ölçüde eksiksiz bir antolojide bir arada var olmalarıyla ilgilenirler.<br />

Kuşkusuz, bu poetikalar bundan böyle romanı göz ardı<br />

edemez -romanı (her ne kadar bir şeref payesi adına da olsa) zaten<br />

mevcut olan türlere eklerler (böylece, roman birçok tür arasında<br />

yalnızca bir tür olarak listedeki yerini alır; oysa, yaşayan bir bütün<br />

olarak kavranan edebiyatta tamamen farklı bir şekilde yer alması<br />

gerekirdi).<br />

Romanın öbür türlerle kötü geçindiğini belirtmiştik. Sınırlarını<br />

karşılıklı olarak belirlemeleri ve birbirlerini tamamlamalarından<br />

kaynaklanan bir ahenkten söz edilemez. Roman diğer türlerin (tam<br />

da tür olarak oynadıkları rolün) parodisidir; biçimlerinin ve dillerinin<br />

uzlaşımsallığını açığa çıkarır; bazı türleri sıkıp dışarı atar, bazılarını<br />

yeniden formüle ederek, yeniden vurgulandırarak, kendine<br />

özgü yapısı içine katar. Edebiyat tarihçileri bazen bunu yalnızca<br />

edebi eğilimlerin ve ekollerin mücadelesi olarak görmeye meyleder.<br />

Böylesi mücadeleler vardır kuşkusuz, ama bunlar kıyıda köşede<br />

kalan fenomenlerdir ve tarihsel açıdan önemsizdir. Bu tür mücadelelerin<br />

ardında, türlerin daha derin ve sahici tarihsel mücadelesinin<br />

yattığına, edebiyatın tür çatısının kuruluşu ve gelişiminin bulunduğuna<br />

duyarlı olunması gerekir.<br />

Romanın başat bir tür haline gelerek ön plana çıktığı dönemler<br />

de özellikle ilginçtir. Bu dönemlerde, edebiyat tümüyle “oluş” sürecine<br />

ve özel bir “tür eleştirisi” tipine maruz kalır. Helenik dönemde<br />

bu defalarca gerçekleşmiş, Ortaçağ sonlan ve Rönesans boyunca<br />

tekrar yaşanmıştı, ama on sekizinci yüzyılın ikinci yarısından itibaren<br />

özel bir güç ve netlikle vuku buldu. Romanın hükümranlık<br />

167

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!