17.04.2014 Views

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

ce87842134d8e1f2e3dce1a3f356957dc412e45a

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

edensel mezardır, ama güzel ve yeni bir yaşam yeşertir.<br />

Ne var ki, ortaçağ gülmesi, zamanın kesintisiz akışının öznel,<br />

bireysel ve biyolojik bilinci değildir. Tüm insanların toplumsal bilincidir.<br />

İnsan, zamanın bu akışını eğlencenin yapıldığı pazar meydanında,<br />

karnaval güruhunun içinde, farklı yaş gruplarından ve toplumsal<br />

kastlardan başka bedenlerle temasa girerken deneyimler.<br />

Sürekli olarak büyüyen ve yenilenen bir topluluğun üyesi olduğunun<br />

farkındadır. Festivale özgü folk gülmesinin yalnızca doğaüstü<br />

huşu karşısında değil, kutsal olan karşısında, ölüm karşısında da bir<br />

zafer öğesi sunmamasının nedeni budur; bu gülme, aynı zamanda,<br />

gücün, dünyevi kralların, dünyevi üst sınıfın, ezen ve kısıtlayan<br />

herkesin, her şeyin mağlubiyeti anlamına gelir. 37<br />

Ortaçağ gülmesi, dünyanın gizeminden ve iktidardan kaynaklanan<br />

korkuyu mağlup ettiğinde, hem dünyanın gizemini hem de iktidara<br />

ilişkin hakikatin peçesini düşürdü. Övgüye, dalkavukluğa, riyakârlığa<br />

karşı çıktı. Sövgülerde ve kaba sözcüklerde ifade edilen<br />

bu gülen hakikat, iktidarı aşağıladı. Ortaçağ soytarısı işte bu hakikatin<br />

habercisiydi.<br />

Rabelais’ye adadığı makalesinde Veselovsky, soytarının toplumsal<br />

anlamını şöyle karakterize ediyordu:<br />

37. Kültür tarihinde gülmenin işlevleriyle ilgili engin düşünceler (Ortaçağ’ı bizzat<br />

tanımasa bile) Herzen tarafından ifade edilmiştir: “Gülme devrimci bir şey içeriyor...<br />

Voltaire’in gülmesi, Rousseau’nun ağlamasından daha yıkıcıydı." (Dokuz<br />

ciltlik bir Yapıt, Goslitizdat, Moskova, 1956. 3. Cilt, s. 92). Herzen başka yerlerde<br />

de şöyle der: “Gülmenin şakaya gelir yanı yok, biz de gülme hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz.<br />

Antik dünyada, halk Olimpos’ta ve yeryüzünde Aristophanes’i ve<br />

komedilerini dinlerken, Lucian’a dek, kahkahalarla gülüyordu, insanlık dördüncü<br />

yüzyıldan itibaren gülmeyi kesti; ağlanıp sızlanmaktan başka birşey yapmadı ve<br />

vicdan azabının iniltileri ve sızıları arasında zihin ağır zincirlere vuruldu. Fanatizm<br />

ateşi diner dinmez, insan bir kez daha gülmeye başladı. Gülmenin tarihini<br />

yazmak son derece ilginç olurdu. Kilisede, sarayda, törenlerde, müdürüyle, polis<br />

memuruyla, Alman yöneticiyle karşılaştığında hiç kimse gülmez. Serfler, toprak<br />

sahibinin huzurunda gülümseme hakkından bile yoksundur. Yalnızca eşitler gülebilir.<br />

Astların üstleri önünde gülmesine izin verilse, kahkahalarını bastıramasalar,<br />

bu, saygıya elveda denmesi anlamına gelirdi, insanları tanrı Apis’e (Eski Mısırlıların<br />

taptığı kutsal boğa) güldürmek, onu kutsal mevkisinden indirmek ve sıradan<br />

bir boğa haline getirmek olur." (A. I. Herzen, On Art, “Art” tarafından yayımlanmıştır,<br />

Goslitizdat, Moskova, 1954, s. 223).<br />

112

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!