29 - Bilgi Ä°Ålem Daire BaÅkanlıÄı - Süleyman Demirel Ãniversitesi
29 - Bilgi Ä°Ålem Daire BaÅkanlıÄı - Süleyman Demirel Ãniversitesi
29 - Bilgi Ä°Ålem Daire BaÅkanlıÄı - Süleyman Demirel Ãniversitesi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
28 SDÜ Bülteni / Eylül 2006<br />
SDÜ Bülteni / Eylül 2006 <strong>29</strong><br />
“Sorun Olan Ermeniler” Konulu Panel<br />
“Medya ve Siyaset” Konulu Konferans<br />
Süleyman <strong>Demirel</strong> Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve<br />
İnkılap Tarihi Bölümü ve Tarih Kulübü tarafından ortaklaşa<br />
düzenlenen ‘Sorun Olan Ermeniler’ konulu panel SDÜ Kültür<br />
Merkezi’nde yapıldı. Panele Vali Şemsettin Uzun, SDÜ Rektörü<br />
Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar, İl Emniyet Müdürü Kemal<br />
Seyhan, öğretim elemanları ve çok sayıda öğrenci katıldı.<br />
Konferans Rektör Baydar’ın konuşmasıyla başladı. Baydar,<br />
“Türkiye ne yazık ki çok haklı olduğu uluslararası konularda<br />
kendini ifade etmekte sorun yaşıyor. Bunlardan biri de Ermeni<br />
meselesidir. Aslında Türkler’in tarihinde anlatacak çok şey var.<br />
Bunları anlatmak için bizim çok iyi yabancı dil bilen tarihçiler<br />
yetiştirmemiz gerekir. O zaman başka ülkelerde tarihimizi<br />
kolayca anlatabiliriz.”dedi.<br />
Ardından kürsüye gelen Vali Şemsettin Uzun, Ermenilerin<br />
yaklaşık 600 yıl Türklerle iç içe yaşadığını belirterek,<br />
dış kaynaklı tahrik sonucu Ermenilerin Türklere karşı<br />
ayaklandığını söyledi. Türklerin tarihte herkese hoşgörü<br />
gösterdiğine değinen Uzun, “24 Nisan Ermeniler tarafından<br />
sözde soykırımın yıldönümü olarak anılmakta. Tarihte<br />
Türkler Ermenilere karşı her türlü toleransı gösterdi ve uzun<br />
yıllar birlikte yaşadılar. Tarih boyunca birlikte yaşayan bu<br />
insanları Türkler niçin katletmişlerdir. Bu akla sığmayan<br />
bir iddiadır. Ermeniler bu iddiaları haklı göstermek için<br />
dünyada bir çok şehirde anıt yaparken biz sadece Iğdır’da<br />
bir anıt kurabildik ve ona da ne yazık ki sahip çıkmıyoruz.<br />
Ermenilerin iddialarında haksız olduğunu kanıtlamak ve<br />
dünyaya anlatabilmek için bu konuda daha fazla çalışmalıyız<br />
diye konuştu.Vali Şemsettin Uzun’un konuşmasından sonra<br />
başlayan panele SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Atatürk İlkeleri<br />
ve İnkılap Tarihi Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Şenol Kantarcı<br />
başkanlık etti. Panele konuşmacı olarak, Akdeniz Üniversitesi<br />
Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. İsrafil<br />
Kurtcephe ve Akdeniz Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi<br />
Öğretim Görevlisi Dr. Berna Türkdoğan katıldılar.<br />
Panel başkanı Kantarcı “Son iki yıldır gerek yurt dışında<br />
gerekse yurt içinde ve bazı üniversitelerde çatlak sesler<br />
yükseliyor. Dışarıdan bu seslerin gelmesine alıştık ama içerden<br />
çıkan bu sesler bizleri tedirgin ediyor. Bu sebeple bu konularda<br />
biraz daha aydınlanmak ve yanlış görüşler yerine bu konudaki<br />
gerçekleri aktarmak amacı ile böyle bir panel düzenledik”<br />
dedi. Panelin ilk konuşmacısı Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe, tarihte<br />
yaşanan olaylar ve örneklerle Türk Ermeni ilişkilerini anlattı.<br />
Tarih boyunca Türklerin hiçbir ulusa soykırım uygulamadığını<br />
belirten Kurtcephe şunları söyledi: “Tarih boyunca bir çok<br />
devlet kuran Türklerin bugün kurdukları en büyük devlet<br />
Türkiye’dir ve bu sebepten dolayı rahatsız olan emperyalist<br />
devletler Türkiye’ye karşı karalama kampanyaları açmaktan<br />
çekinmemektedirler. Bu durum tarih boyunca bu hep böyle<br />
devam etmiştir ve bugün de karşımıza sözde ermeni soykırımı<br />
ile çıkmaktadırlar. Öncelikle şunu söylemek istiyorum ki,<br />
hakkımızda bu iddiaları çıkartanlar tarihi gerçeklere başvurma<br />
gereği bile duymadan dünya kamuoyunu etkilemiş ve bir<br />
çok parlamento da bu tasarının geçmesini sağlamışlardır.<br />
Bu sebeple en iyi savunma yolu olan karşı taarruzla tarihi<br />
gerçekleri bizler anlatmalıyız. Tarihte, Ermeni ve Türk ilişkileri<br />
çok sıcak bir şekilde başlamış ve Bizanslılara karşı Ermeniler<br />
Türkleri bir kurtarıcı olarak görmüşlerdir. 800 yıl hiçbir<br />
çatışma olmadan yaşamışlardır. Ancak her türlü malzemeyi<br />
kendi çıkarları için kullanan batı emperyalizmi bu malzemeyi<br />
de eline almış ve önce Osmanlı şimdi de ülkemiz aleyhine<br />
kullanmaktadır. Batılıların kışkırtması sonucu 1890’lı yıllarda<br />
başlayan isyanlar 30 yıl sürmüş ve bu süre içinde 96 ayaklanma<br />
çıkmıştır. Bu ayaklanmalar sırasında Ermeni çeteleri Türklere<br />
kıymış ve toplu katliamlar gerçekleştirmişlerdir. Bunlar tarihi<br />
kanıtlarıyla birlikte yaşanan olaylardır. Fakat daha sonra<br />
Türkler Ermenileri rahat durmaları konusunda uyarmış ve<br />
karşılık alamayınca da mecburi göçe zorlamıştır. İşin aslı<br />
budur. Türk devleti kendisine isyan eden , yüz binlerce Türk’ü<br />
katleden Ermenilere karşı asla bir soykırım uygulamamıştır.”<br />
Kurtcephe’nin ardından kürsüye gelen Dr. Berna Türkdoğan<br />
ise batılı devletlerin sözde Ermeni Soykırımını bir politika<br />
malzemesi olarak kullandıklarını belirterek, bu iddiaların<br />
tarihi gerçeklerle bağdaşmadığını kaydetti. Türkdoğan<br />
konuşmasında, “Bu tasarı Türkiye’yi uluslararası arenada<br />
kıskaca almak ve zor durumda bırakmak için hazırlanmış bir<br />
tasarıdır. Ermeniler bu tasarının tanıtımı ve kendi tanıtımları<br />
için gerçekten çok çalıştılar. Birçok ülkede anıtlar kurarak<br />
çeşitli yürüyüşlerle bu tasarıyı gündemde tutmayı çok iyi<br />
bildiler. Bugün ise bu sözde soykırım iddiasının devamında<br />
Türkiye’den tazminat ve toprak taleplerinde bulunacaklardır.<br />
O nedenle bu asılsız iddialara karşı Türk Milleti ortak bir<br />
duruş sergilemelidir.” diye konuştu..”<br />
“Siyaset ve<br />
medya, biri halk<br />
adına haber<br />
alma, diğeri ise<br />
bilgilendirme için<br />
birbirlerine muhtaç<br />
kurumlardır.”<br />
Milliyet gazetesi köşe yazarı, gazeteci Fikret Bila basının<br />
yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvet<br />
olduğunu belirterek, “Basın, demokratik rejimlerde halk adına<br />
bu erkleri denetleyen bir kurumdur. Yaptığı denetim resmi<br />
değildir; ama meşrudur. Zira gücünü halktan alır.” dedi.<br />
Kariyer Günleri Etkinlikleri kapsamında Süleyman<br />
<strong>Demirel</strong> Üniversitesi’nde “Medya ve Siyaset” konulu bir<br />
konferans veren Bila, bir ülkede özgür basın bulunmadığı<br />
sürece demokrasiden de söz edilemeyeceğini söyledi.<br />
SDÜ Kültür Merkezi’nde çok sayıda öğrenci ve öğretim<br />
üyesine hitabeden Bila, Türkiye’de medya-siyaset ilişkisinde<br />
sorunlar yaşandığına da değinerek, “1982 Anayasası yürütme<br />
erkini diğer erkelere göre aşırı güçlendirmiştir. Aynı süreçte de<br />
medya, küçük sermayenin yapacağı iş olmaktan çıkıp büyük<br />
sermaye gerektiren bir hal almıştır. Yani bir iki erk güçlenmiştir.<br />
Gelişen süreç içinde yürütme ve medya erkelerinin faaliyetleri<br />
karşılıklı çıkar ilişkilerine göre şekillenmeye başlayınca,<br />
sorunlar yaşanmıştır. Yürütme erkini elinde bulunduranlar<br />
siyasi güç elde etmek için basının gücünü kullanmaya<br />
kalkmışlar, bazı medya kuruluşları ise elindeki gücü bir silah<br />
olarak kullanıp, bunu ticari işlerinde kullanmaya başlamıştır.<br />
1982 sonrasında yaşanan bu sorunlar yüzünden basın sektörü<br />
yaralı duruma düşmüştür. Basının üçte birini kapsayan bu<br />
durum yüzünden pek çok gazeteci işsiz kalmıştır. Ayrıca bu<br />
çıkar ilişkileri yüzünden basın kuruluşlarının yürütmeden<br />
baskı ve tehdit gördüğü de bir gerçektir. Bu karşılıklı kötü<br />
ilişki henüz sonlanmış değildir.” diye konuştu.<br />
BASIN’IN TEMELİNDE AYKIRILIK VARDIR<br />
Basının temel işlevinin muhalefet ve aykırılık olduğuna<br />
değinen Fikret Bila, siyasi otoritelerin bu yüzden medyayı<br />
eleştirdiklerini belirterek şöyle devam etti: “Siyasi otoritelerin,<br />
bu özelliğinden dolayı basına tahammül etmeyi öğrenmeleri<br />
gerekmektedir. Siyaset ve medya, biri halk adına haber alma,<br />
diğeri ise bilgilendirme için birbirlerine muhtaç kurumlardır.<br />
Biliyorsunuz haberin özünde aykırı olanı yazmak vardır.<br />
Olağan şey haber yapılmaz. İşte bu yüzden siyasetçilerin bu<br />
durumu bilmeleri gerekmektedir.”<br />
“SİYASİLER GENELDE SORGULAMAYA AÇIK<br />
DEĞİLLER”<br />
Konferansta, öğrencilerin “Siyasetçiler medya tarafından<br />
yeterince sorgulanabiliyor mu ?” sorusunu cevaplayan Bila,<br />
şunları söyledi: “Türkiye’de siyasiler genelde sorgulamaya<br />
açık değiller. Bu basın tarafından zorla yapılabilen bir şey<br />
değildir. Siyasetçinin buna izin vermesi ile bu mümkün<br />
olabilir. Ülkemizde liderler ya da bakanlar ayaküstü bilgiler<br />
vererek olayı geçiştirirler. Ayaküstü açıklamalarla bir konu<br />
hakkında etraflıca bilgi edinilemez. Biz, basın olarak imkan<br />
bulduğumuz her zaman bunu yapmaya çalışıyoruz. Ancak<br />
çok sağlıklı işleyen bir sistem yok.”<br />
Konferans bitiminde Gazeteci Fikret Bila’ya, SDÜ Rektörü<br />
Prof. Dr. Metin Lütfi Baydar tarafından üniversitenin bir şildi<br />
ve seramikten yapılmış Atatürk heykeli hediye edildi.<br />
Bila, daha sonra kitaplarını öğrenciler için imzaladı.<br />
Fikret Bila