11.03.2014 Views

İzmir Stratejik Planı - İzmir Ticaret Odası

İzmir Stratejik Planı - İzmir Ticaret Odası

İzmir Stratejik Planı - İzmir Ticaret Odası

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

İZMİR TİCARET ODASI<br />

İZMİR STRATEJİK PLANI<br />

2003-2012<br />

Proje Koordinatörü<br />

Prof.Dr. Çınar ATAY


Proje Koordinatörü<br />

Prof.Dr. Çınar ATAY<br />

Proje Ekibi<br />

Prof.Dr. Çınar ATAY<br />

Yrd. Doç.Dr. Yıldırım ORAL<br />

Prof.Dr. Bülent MİRAN<br />

Doç.Dr. M. Vedat PAZARLIOĞLU<br />

Araş. Gör. Sibel ECEMİŞ<br />

Proje Danışmanları<br />

Prof.Dr. Feral EKE<br />

Prof.Dr. Alp TİMUR<br />

Prof.Dr. Asaf KOÇMAN<br />

Bilgi Veri Toplama ve Değerlendirme Ekibi<br />

Buket BAYDEMİR<br />

Başak KAVAL<br />

Saygın İKİZ<br />

Serdar ŞENOL<br />

Özge ORAL<br />

Nükhet DOĞAN


SUNUŞ


ÖNSÖZ<br />

<strong>İzmir</strong>’in bulunduğu coğrafi konumu değerlendirildiğinde ve de bu kapsamda<br />

geçmişine göz atıldığında ne tür süreçlerden geçtiği ve bu süreler zarfında ne tür<br />

tecrübeler edindiği, bu gün içinde bulunduğu durumdan belli olmaktadır. Ancak<br />

burada belirtilmesi önem arz eden konu, <strong>İzmir</strong>’in gelişmişliğinin her dönem belirli<br />

tarzlar ve davranış biçimleri içinde engellemeye çalıştığı şeklinde olmuştur.<br />

Ekonomik gelişimindeki girişimci felsefeye ve de her türlü yeniliğe açık bünyesi<br />

sayesinde ilerleyen <strong>İzmir</strong>’in oluşturduğu sermaye, sonuçta büyük oranda şehri terk<br />

etmiş ve bunun sonucunda da şehir makro yatırımlardan hak ettiği veya üretiminin<br />

karşılığında potansiyeline uygun bir oranı alamamıştır.<br />

Elimizdeki çalışmayla, <strong>İzmir</strong>’in çevresiyle bir bütün olarak ele alınmasının gerekliliği<br />

içinde konuya yaklaşılmaktadır. Daha önceki yıllarda ele alınmış konular ve stratejik<br />

yaklaşımlar içinde, örneğin; 1996-2002 dönemindeki karmaşık hedeflere erişimde,<br />

krizlerin peş peşe gelmesi hedefleri saptırmıştır. Bu durum <strong>İzmir</strong> ticari sermayesinin<br />

yatırımcı felsefesini engellemiş ve durağanlığın ötesinde bir ticari hayat yaşanmıştır.<br />

Bu dönemde gelen siyasi farklılıklar da olayların pekişmesine neden olmuştur.<br />

Yatırımcı kuruluşların <strong>İzmir</strong> Büyükşehrine yaptıkları yatırımların değişik<br />

yaklaşımlarla değerlendirilerek durması, atıl kapasite yaratırken yatırımların<br />

arkasının gelmemesine de sebep olmuştur.<br />

1996-2002 dönemini “kalkışa geçiş dönemi” olarak ele aldığımızda bu yıllarda<br />

hedeflenen konular arasında ele alınan ve <strong>İzmir</strong> merkez olmak üzere planlanması<br />

gerekli görülen stratejik alanın fiziki bir planı, yapılmaktayken yarım kalmıştır. Bu<br />

durumun sonuçları arasındaki plansızlık kavramı içinde <strong>İzmir</strong> stratejik alanı olarak<br />

benimsenen alanda 15 Organize Sanayi Bölgesi planlanmıştır. Ekonomik ve alt yapı<br />

hedeflerine bakılmaksızın girişilen bu konu sonucunda sanayi sektörü arsa<br />

spekülasyonuna yönelmiş ve yatırımcı sermaye üretim yerine, ne zaman<br />

sonuçlanacağı belirsiz bölgelerde arsa alımına nakit aktarmıştır. İlçelerin sanayi alanı<br />

sahibi olma rekabeti içinde görülen bu konunun belirsizliğinin ve diğer benzerlerinin<br />

elimizdeki çalışmayla önünün alınması amaçlamaktadır.<br />

Gelişmenin önemli öğelerinin başında gelen ulaşım sistemlerinde kısmi bir ilerleme<br />

olmasına karşın bütüncül yaklaşıma erişilememiş, çevre yolu tamamlanamamış,<br />

<strong>İzmir</strong>’in özellikle kuzey ve güney ana girişleri ve çıkışları hala alternatifsiz tek ulaşım<br />

akslarına boyun eğmiş durumda bırakılmıştır. Aliğa-Menderes-Torbalı elektrifikasyon<br />

hattı yapılan yatırımlarıyla günümüzde atıl durumdadır. Deniz ulaşımı ve ticaretinde<br />

liman konuları yıllarca spekülatif tartışmalara sahne olmuş ve bu yöne itilmiştir.<br />

<strong>İzmir</strong> ticari sermayesinin gelişimi sanayi alanında kesintili olarak ivme gösterirken<br />

bunu sektörel olarak ticari açıdan değerlendirdiğimizde inşaat sektörünü ön planda<br />

gelir görmekteyiz. Zira, 2002 yılı sonu itibarıyla <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününde yer<br />

alan sermayenin ticari dağılımında inşaat sektörü % 20 ile ön plandadır. Bunu,<br />

zengin tarım potansiyeline sahip olmanın avantajını kullanan gıda sektörü takip<br />

etmekte olup payı toplamda % 13’tür. Ancak, son on yıl içinde bu iki lokomotif sektör<br />

arasındaki rekabette gıda sektörünün yakaladığı ivme inşaat sektörü aleyhine olmuş


ve ikisi arasındaki oran son otuz yıl içinde onar yıllık periyotlar halinde bakıldığında<br />

2,14’den, ikinci on yılda 1,83’e ve son on iki yıl olan 1990-2002 periyodunda da<br />

1,49’a inmiştir. Bu da giderek inşaat sektöründeki gerilemeyi veya talebin azalmasını<br />

doğrulamaktadır. Bu nedenledir ki sonuç bölümünde ele alınan hedefler arasındaki<br />

kuzey, güney ve batı akslarında konut sektörüne yatırımın önlenmesi önerisi<br />

doğrulanmaktadır. Tarım sektörünün % 13 olan payı da bu bağlamda şehirsel<br />

yerleşmeler dışındaki alanların da desteklenmesinin gerekliliğini hissettirmektedir.<br />

Zira, nüfus ve demografik incelemeler ve göç analizleri de <strong>İzmir</strong> ana merkeze gelen<br />

göçün yaklaşık % 50’sinin Ege Bölgesinin kırsal kesiminden ve bunun da % 22’sinin<br />

<strong>Stratejik</strong> Planlama Alanından olduğunu gösterdiğinden, <strong>Stratejik</strong> Planlama Alanının<br />

dış kabuğundan başlamak üzere tarımın teşvik edilmesinin gerekliliği ortaya<br />

çıkmaktadır. Tabiatıyla tarımın teşviki yanında sanayiin de geliştirilmesi önem arz<br />

etmektedir. Bu da Kınık ve Tire Organize Sanayi Bölgelerinin desteklenmesiyle<br />

birlikte Tekeli Organize Bölgesinin de hızla devreye girmesini gerekli kılmaktadır. Zira<br />

<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> öncülüğünde kurulan İTOB Sanayi Bölgesi, 1.000 m 2 ’lik<br />

parsellerle küçük ve orta ölçekli girişimcilere de yatırım olanağı sağlamaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> sermayesinin zaman içindeki dalgalanması kurulmuş olan firmaların 2002 yılı<br />

sonu itibarıyla sadece % 49’unun hayatiyetlerini devam ettirdiğini göstermektedir.<br />

Bunlar arasında mali kurumların gelişmesi veya azalması beklenmesine rağmen,<br />

krizlere karşın bu sektörün payının toplamda 1980 sonrası değerlendirildiğinde hep<br />

% 5-6 arasında kaldığı saptanmıştır. Ancak detaylı bir inceleme 1980 öncesinde bu<br />

kurumların toplamdaki payının % 10 olduğunu da göstermektedir. Şu halde durum,<br />

<strong>İzmir</strong>’in mali kurumlar açısından, bu kurumları bünyesinde tutmak için atılım<br />

yapması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Son dönemlerin en cazip sermaye yatırımı<br />

olan tekstilde de durağanlık olmuş ve pay % 9-10 arasında kalmıştır.<br />

Sektörel olarak turizmin odak noktalarından biri olarak gösterilmesine rağmen bu<br />

konuda girdiler hep il dışında elde edilmiştir. Etrafının yüksek potansiyelinden <strong>İzmir</strong><br />

pay alamamış ve bu konuda ticari sermaye atılımları son on yılda toplamda % 3’ten<br />

% 4’e çıkmasına karşın istenilen düzeyin gerisinde kalınmıştır. <strong>İzmir</strong> bu süreçler<br />

içinde Bergama benzeri bir transit merkez olmuş, Dalaman ve Bodrum<br />

Havalimanlarının açılmasıyla ve de şehir, havalimanının Çiğli’den taşınmasıyla<br />

potansiyelini yitirmiştir.<br />

Dolayısıyla geçtiğimiz süreçlerde <strong>İzmir</strong> gereken atılımı yapamamış ve geride kalmıştır.<br />

Bu dönemde öncelikle ele alınması gereken yatırımlar arasında sürükleyici olanlara<br />

eğilinilmesi gerekmektedir. Bunlar makro hedefler olarak ele alınmalıdır. İlk aşamada<br />

<strong>İzmir</strong>’in dışa açılmasının teşvik edilmesi gerekmekte olup bunların başını deniz<br />

ulaşımında yapılacak atılımlar çekmelidir. Çandarlı limanı hakkında kesin bir karara<br />

varılmalıdır. Enerji sorunları çözülmeli ve doğalgaz yanında başta rüzgar enerjisi<br />

olmak üzere alternatiflerin devreye alınması gerekmektedir. Jeotermal enerjinin<br />

kıpırdanması teşvik edilmelidir. Güneş enerjisinin domestik hizmetler başta olmak<br />

üzere kullanımının yaygınlaştırılması hedef alınmalıdır. Hepsinden önemlisi<br />

yatırımların mekansal dağılımının planlanması gereklidir. Bu sayede bütünlük ve<br />

koordinasyon sağlanacaktır. Şu halde ilk aşamada mekansal analiz metotlarının<br />

analizi gerekmektedir. Hangi yatırımın hangi alana yapılması, hangi olumlu


ekonomik girdiyi sağlayacaktır sorusunun cevabı bu şekilde böylece konut sektörü de<br />

bu bağlamda kendisine yer bulacaktır. Bu doğrultuda konut sektörü, konut<br />

imalatıyla sektörel bir yön verici olmaktan çıkarılmalıdır. <strong>İzmir</strong>’i zayıflatan yönlerden<br />

biri de bu konut fazlası ve yanlış mekansal dağılımı olarak görülmektedir. Aynı<br />

durum şehir içi turizmi için de geçerlidir. Şayet <strong>İzmir</strong> ölçeğinde bir yerleşmenin<br />

Nazım İmar <strong>Planı</strong> bulunmuyorsa, bu konuda ticari sermaye sahiplerini de<br />

yatırımlarını yanlış yönlendirdikleri açısından yorumlamanın anlamı<br />

bulunmamaktadır. Sektörel arazi arzının yapılabilmesi için bu tür Nazım Planların<br />

yapılması gerekmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> çok kutuplu, polarize bir gelişim sergileyerek ilerleme kaydetme durumundadır.<br />

Bu nedenle kendi içinde geçmiş yıllarda sonlandırılamamış Kalkınma Ajansı adı ile<br />

lanse edilmiş bir organizasyonun hangi ad altında olursa olsun gerçekleştirilmesi ve<br />

<strong>İzmir</strong> sermayesinin ve de makro yatırımlarının yön bulması gereklidir. Expo<br />

projesinin geçmiş yıllarda yön bulamaması ekonomik krizlere bağımlı olsa da kısmen<br />

de bu yöntemsizlikten kaynaklanmıştır. Geçmiş süreçlere dikkat edildiğinde<br />

önümüzdeki kısa vade bu tür bir sergilemeye hazırlanma dönemi olarak<br />

değerlendirilmelidir. Şu halde <strong>İzmir</strong> en erken 2008 yılından önce bu tür bir adaylığa<br />

başvurmamalıdır. <strong>İzmir</strong>’de geçmiş stratejik planlarda da yer alan Menkul Kıymetler<br />

Borsasının kurulamaması da geriye dönük olumsuzluktur.<br />

Bir önceki stratejik planın hedeflerinden olan <strong>İzmir</strong>’in kişi başı 6.000 dolarlık gelire<br />

ulaşılmasının hedeflenmesi kamu yatırımlarına ayrılan ödenekler incelendiğinde de<br />

mümkün görülmemekte idi. 2000 yılında erişilen değer 4.327 dolar ve 2001 yılında<br />

ise 3.215 dolar olmuştur.<br />

Burada olduğu gibi, stratejik planların emredici işlevi bulunmamaktadır. Yön verici<br />

ve tavsiye niteliği taşımaktadırlar, bu nedenle serbestileri geniş bir yelpazeye yayılma<br />

imkanı taşır. Ancak emredici hususların da plan kapsamında yer almasını önerirler.<br />

Zaten bu doğrultuda çalışmada emredici hususların planlama için en önemli<br />

araçlarından biri olan Nazım Planların yapılması önerilmiştir. Bunlara ek olarak<br />

<strong>Stratejik</strong> planlar makro karar mekanizmalarının devreye girmesini önerirler.<br />

Dolayısıyla mekansal açıdan detay olarak kabul edilen çözümler kapsamları<br />

dışındadır. Özellikle şehirsel ölçekte mekan tasarımları konusunda çözüm getirme<br />

yerine çözüm yollarını göstermek ve yönlendirmek ana amaçlarının başındadır. Şu<br />

halde örneğin <strong>İzmir</strong> için Konak Meydanının düzenlemesinin nasıl olması gerektiği<br />

stratejik kavram dışındadır. Ama anılan meydan dahil olmak üzere benzer kolektif<br />

alanların şehirsel tasarım ölçeğinde ele alınması gerekliliğini önerirler.<br />

Bu pencereden bakacak olursak, Birinci <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde önerilen<br />

yatırımlardan % 50’sinin gerçekleştiğinden bahsedilmesi de stratejik bir önem<br />

taşımamaktadır. Zira, yatırımlarda sayısallıktan ziyade kapsamın önemi vardır. İkinci<br />

plan döneminde de sayısallık üzerinde durulmasına karşın bu plan dönemi için farklı<br />

bir yöntem izlenmiştir. Örneğin Çandarlı Limanıyla, Konak Meydanı projesi sayısallık<br />

olarak iki konu olarak ele alındığında gerçekleşme açısından farklı kriterler ve<br />

temellere dayanmaktadırlar. Gerçekleştikleri takdirde sayısallıklarının ekonomik


olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. <strong>İzmir</strong>’in geçmiş yıllardan bu güne gelirken<br />

yaşadığı en büyük handikap işte burada gizlidir.<br />

Sayısallığı adetten çıkararak olaylara daha gerçekçi bir gözle bakılmasının<br />

öğrenilmesi gerekmektedir. Yaptırmamanın değil yaptırmanın daha önemli olduğu<br />

bütün olarak öğrenildiği zaman belki de bu tür plan yaklaşımlarına gereksinim<br />

duyulmayacaktır. Her şeye rağmen daha bu gereksinimlere ihtiyaç duyulan<br />

dönemlerde <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın bu kapsamda bir çalışmaya önderlik etmesi, birlik<br />

ve beraberlikle sorunların üstesinden gelinmesi için çaba sarf ettiğinin delilidir. Bu<br />

güne değin yapılmış olan stratejik planlarla şehrin gelişimini amaçlayan <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong><br />

<strong>Odası</strong>, bu kez de aynı güç ve ivmeyle şehrin ekonomik gelişimine katkı yapma<br />

isteğindedir.<br />

Prof.Dr. Çınar ATAY<br />

<strong>İzmir</strong>, Eylül 2003


İçindekiler<br />

Sunuş<br />

Önsöz<br />

Özet<br />

Giriş<br />

1. Çalışmanın Amaçları<br />

2. Çalışma Programı<br />

Birinci Bölüm<br />

3. Mevcut İdari Yapı<br />

4. <strong>İzmir</strong> İlinin Ekonomik Sektörel Potansiyeli<br />

5. Strateji <strong>Planı</strong>nın Alt Yörelerinin Tanımlanması<br />

5.1 [ A ] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />

5.2 [ B ] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />

5.3 [ C ] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />

5.4 [ D ] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi<br />

5.5 [ E1 ] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

5.6 [ E2 ] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

5.7 [ F1 ] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

5.8 [ F2 ] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi


6. <strong>İzmir</strong> İlinin Mevcut Yapısal Özellikleri, Tahmin Ve Projeksiyonlar<br />

6.1 Sosyal Yapı Özellikleri<br />

6.2 Ekonomik Sektörlerin Özellikleri<br />

6.2.1 <strong>Ticaret</strong><br />

6.2.2 Sanayi<br />

6.2.3 Tarım<br />

6.2.4 Turizm<br />

6.2.5 Mali Müesseseler<br />

6.3 Coğrafi Çevre Özellikleri<br />

6.4 Altyapı<br />

6.4.1 Ulaşım Ağı Bilgileri<br />

6.4.2 İçme ve Kullanma Suyu – Tarımsal Sulama<br />

6.4.3 Kanalizasyon ve Pis Su<br />

6.4.4 Enerji<br />

6.4.5 Haberleşme ve Telekominikasyon<br />

6.4.6 <strong>İzmir</strong> Körfezi<br />

6.4.7 <strong>İzmir</strong> İli Kıyı Kesimi


7. Kamu Yatırımları<br />

7.1 Kamu Yatırımlarının Sektörler İtibarıyla Değerlendirilmesi<br />

7.2 Makro Kamu Yatırımlarının Sektörler İtibarıyla Değerlendirilmesi<br />

7.3 Kamu Yatırımlarının Ekonomik Değerlendirilmesi<br />

8. Strateji Alt Yörelerinin Sorunları ve Potansiyelleri<br />

8.1 Alt Yörelerin Sorunları<br />

8.2 Alt Yörelerin Potansiyelleri<br />

İkinci Bölüm<br />

9. Sentez: Strateji <strong>Planı</strong>nın Genel İlke ve Özellikleri, Yapılanma Önerileri<br />

Yaklaşım Yöntemi<br />

<strong>İzmir</strong> İli Mekansal Sentez Çalışmaları<br />

Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması<br />

Plan İçin Öngörülen Araçlar<br />

9.2.1 İdari Yapı Önerileri<br />

9.2.2 Yatırım ve Karar Organizasyonları, Mali Kurumlar, Anadolu Menkul<br />

Kıymetler Borsası<br />

10. Potansiyellerin ve Hedeflerin Strateji <strong>Planı</strong>na Olası Etkileri<br />

10.1 Ekonomik–Sektörel Etkiler<br />

10.1.1 Sanayi<br />

10.1.2 <strong>Ticaret</strong><br />

10.1.3 Tarım<br />

10.1.4 Turizm<br />

10.1.5 Mali Kurum Stratejileri<br />

10.2 Altyapı Etkileri


10.3 Doğal – Çevresel Etkiler<br />

10.3.1 Deprem Potansiyeli ve Zemin Koşulları<br />

10.3.2 Su Potansiyelinin Değerlendirilmesi<br />

Üçücü Bölüm<br />

11. Strateji Alt Yörelerinin Ortak ve Ayrışık Strateji Kavramları<br />

12. <strong>İzmir</strong> İli İçin Bütünleşik Strateji <strong>Planı</strong> Öngörüleri (2003 – 2012)<br />

2003–2012 Dönemi İçin Mekansal Ekonomik İlkeler ve Varsayımlar<br />

2003-2012 Dönemi Ekonomik Sektörel Hedefler<br />

2003-2012 Dönemi Yatırım Program Öncelikleri<br />

(Birinci Beş Yıllık Dönem) 2003-2007<br />

(İkinci 5 Yıllık Dönem) 2008-2012<br />

Strateji Plan Dönemi Sonrası İçin Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />

13. Değerlendirme ve Sonuç


İZMİR STRATEJİK PLANI 2003-2012 ÖZETİ<br />

1990’lı yıllar değerlendirildiğinde Ülke ekonomisi açısından pek parlak olmayan<br />

sonuçlara karşılaşmaktayız. Bu yılların karakteristikleri açısından ilk planda aşırı<br />

borçlanma ve ekonomide dengenin sağlanamaması yanında kamu kesiminde<br />

dengelerin de bozulduğu görülmektedir. Bunlara eklenen seçim politikalarının yanına<br />

körfez krizi de gelince para piyasaları da krize girmiş ve parlak olmayan bir dönem<br />

yaşanmıştır. Bu dönem başında <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın <strong>İzmir</strong>’i, özelde ilerleyen<br />

yıllarda bu krizin etkilerinden uzak tutmayı amaçlayan bir <strong>Stratejik</strong> Plan çalışmasını<br />

yaptırmış olması önemli bir girişim olarak kabul edilmelidir. Bütün olumsuzluklara<br />

rağmen <strong>İzmir</strong>’i bir dünya şehri yapmayı hedefleyen bu çalışma ağırlıklı olarak sosyal<br />

ve ekonomik konulara yönelmiş ve hedefler belirlemeyi amaçlamıştı. Bu hedeflerin<br />

içinde 2002 yılı belirtildiği üzere <strong>İzmir</strong>’in bir dünya şehri olması idi. Ancak aradaki<br />

yıllarda ortaya çıkan ekonomik krizler 1980 sonrasının durgunluk döneminden<br />

sıyrılış şeklinde geçmemiş ve hedefe ulaşılmada göreceli de olsa geç kalınmıştır.<br />

Ege Bölgesi Türkiye Gayri Safi Yurt İçi Hasılasının ortalama % 16’lık kısmını<br />

üretmektedir. Yine Bölge, Türkiye sanayi üretiminin % 14’üne sahiptir ve bölgenin<br />

imalat endüstrisine olan katkısı istihdamda % 3, üretimde % 13, katma değerde<br />

% 17 ve yatırımlarda % 13’tür. Ülke ekonomisinde bölgenin payı, sanayide % 17,<br />

ticarette % 18 ve tarımda ise % 23’tür. Tarımdaki nispi payın yüksekliğinde bölgeye<br />

özgün pamuk, üzüm, incir ve zeytin gibi ürünlerin olması ve bölgedeki tarımın<br />

gelişmiş olmasının rolü vardır. Bölgenin kişi başına ortalama GSYİH’sı 1986 yılında<br />

1.398 dolardır. 1998 yılında 3.222 dolara kadar çıkmış, ancak krizlerin etkisiyle 2001<br />

yılında 2.182 dolara düşmüştür. Bu da ülke ekonomisindeki gerilemenin, bölge<br />

ekonomisi üzerindeki etkisinin iyi bir göstergesidir. Bölge halkının ekonomik<br />

durumunun göstergesi olarak karşılaştırmada kullanılan 10.000 kişiye düşen araç<br />

sayısına bakıldığında, Türkiye ortalamasına nazaran özel araçta 1,22 kat ve motorlu<br />

kara taşıtı sayısında ise 1,35 kat daha fazla araca sahiptir.<br />

Türkiye’nin illeri arasında <strong>İzmir</strong>, ekonomik potansiyeli açısından ilk üç sırada yer<br />

almakta, sosyo-ekonomik özellikleri bir bütün olarak dikkate alındığındaysa diğer<br />

illerden farklı ve kendine ait özellikleriyle sivrilen bir nitelik kazanmaktadır. <strong>İzmir</strong>,<br />

Türkiye GSYİH’nın ortalama % 8’lik kısmını üretmekte ve üretimi 1980-2001<br />

döneminde ülke ekonomisine benzer artış ve azalışlar göstermektedir. 1994, 1999 ve<br />

2001 krizleri hem Türkiye hem de <strong>İzmir</strong>’in GSYİH seyrinde rahatlıkla<br />

izlenebilmektedir. 1980’li yıllarda artış eğiliminde olan GSYİH, 1990’lı yıllarda iniş ve<br />

çıkışlı artışlar izlemiştir.<br />

<strong>İzmir</strong>, 2000 yılı sabit üretici fiyatlarına göre sanayi faaliyet kolundaki<br />

Türkiye GSYİH’nın % 29.5’lik, ticarette ise % 22.9’luk, tarımda ise %7.5’lik<br />

kısmını üretmektedir. Bu oranlar <strong>İzmir</strong>’in sanayi, ticaret ve tarımdaki gücünü<br />

göstermektedir.<br />

1


İlk dönemin senaryoları arasına bakacak olursak ülkeyi genelde içine alan<br />

sıkıntılardan etkilenilmiş de olsa <strong>İzmir</strong> için temel özellik olarak az kutuplu bir yapının<br />

seçilmiş olması ve de bunun sanayi ile ticarete bağlanmış olması önemli bir handikap<br />

olarak görülmektedir. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir merkezli bir mekansal planın yalnızca bu<br />

kapsamda ele alınmasının öngörülmesi bir başka yanılgıdır. Aradan geçen yıllar <strong>İzmir</strong><br />

için kalkınma senaryosunun tek merkezli ve az kutuplu olamayacağını göstermiştir.<br />

<strong>İzmir</strong> çok merkezli vektörel bir yapıda gelişme zorundadır. Bu çalışma kapsam<br />

olarak ele alındığında bu açık olarak görülmüş ve hedefler bu yönde planlanmıştır.<br />

Ayrıca <strong>İzmir</strong>, hinterland destekli tek merkezli bir gelişime tabi olamaz. Bu takdirde<br />

hedeflediği amaca ulaşmada zorlanacaktır ve de öyle olmuştur. <strong>İzmir</strong> merkez şehir<br />

olarak sanayi yerine üst düzey ve vasıflı hizmetleri hedeflemeli ve bunu<br />

ticaret ile birlikte yürütmeli, turizm ise bir destek sektör olarak<br />

kullanılmalıdır. Genel olarak <strong>İzmir</strong>, sanayisini etrafına dağıtma zorunda olmalıdır.<br />

Bu şekilde hinterlandındaki dengeli gelişme <strong>İzmir</strong> merkezini olumlu biçimde<br />

etkileyecektir. <strong>İzmir</strong>’in bu doğrultuda aldığı göç etrafına da dağılacak ve kentin göç ile<br />

bozulan yapısına yetişmek için harcadığı kaynaklar içerde daha sağlıklı bir yaşam<br />

yaratmaya yönelebilecektir. Kaldı ki <strong>İzmir</strong>’in aldığı göçün bir kısmının kendi il<br />

hudutları içindeki yerleşmelerden olduğu da düşünülecek olursa bunun da önüne<br />

geçilebilecektir. Genel olarak <strong>İzmir</strong>’de metropoliten potansiyelden yeterince<br />

yararlanıldığı söylenemez. Düşük hızlı toplu ulaşım olanakları hinterlandın<br />

potansiyelini daha da daraltmaktadır. Bu potansiyelden yararlanamamanın<br />

bir başka sonuca da <strong>İzmir</strong>’in yaşamakta olduğu yetişmiş insan ve firmaların<br />

dış göçleri sorunudur. <strong>İzmir</strong> Büyükşehrinin yıllık ortalama nüfus artışının 0 /00<br />

24.27 olduğu bilindiğinde, çevre yerleşmeler içinde bu değerin altında kalanlar<br />

Bergama, Kınık, Selçuk, Bayındır, Tire, Ödemiş, Beydağ, Kiraz ve Çeşme olarak<br />

görülmektedir. İncelemelerimiz bu yerleşmelere daha üst değer göstermelerine<br />

rağmen Dikili ile Karaburun’un eklenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Şu halde<br />

etrafındaki nüfus düşüşünü karşılayan, diğer deyimiyle göçü alan şehir birinci<br />

planda <strong>İzmir</strong> olmaktadır ve bu nüfus dağılımında <strong>İzmir</strong> ne dünya şehri olmaya aday<br />

ne de kalkış dönemi hedeflerine ulaşmayı amaçlayan bir atılım yapamaz. 2012<br />

yılında <strong>İzmir</strong> Büyükşehri 3.135.000 kişiyi barındıracaktır ve ortalama değerler içinde<br />

<strong>İzmir</strong> her yıl 75.000 kişi artacaktır. Bu artışı sağlayacak olan en önemli<br />

unsurların başında göç alma olgusunun ilk planda yakın çevreden gelmesi<br />

engellenmelidir.<br />

Ülke nüfusunun % 7.59 Ege Bölgesinde yaşamaktadır. Yıllık nüfus artışı<br />

toplamda ‰ 16.29 ile şehirlerde ‰ 23.50 oranları Türkiye ortalamasının altında iken<br />

‰ 5.76 ile ortalamanın üzerindedir. Bölge, nüfus artışları açısından Türkiye<br />

değerlerine yakın olduğu için, diğer bölgelere nazaran üstün konumdadır.<br />

<strong>İzmir</strong> il toplamında 1990 sayımında şehirde yaşayanların yüzdesi % 79 iken<br />

2000 yılında bu yüzde % 81’e çıkmıştır. 10 yılda iki puanlık bir artış vardır. Diğer<br />

taraftan kırda yaşayanların oranı % 21’den % 19’a gerilemiştir. Tabi ki bu iki puan<br />

içersinde doğumdan kaynaklanan artış ile göçlerin de etkisi vardır. <strong>İzmir</strong>’de 2000 yılı<br />

2


sayımına göre hanehalkı nüfusu 3.3 milyondur. Bu nüfus 922.729 hanede<br />

yaşamakta ve ortalama hane halkı büyüklüğü 3.65’dir.<br />

<strong>İzmir</strong>’in, net göç hızına bakıldığında 1980 sayım yılına göre, Kocaeli’nden sonra 2.<br />

sırada; 1985’te Kocaeli, İstanbul, İçel ve Bursa’nın arkasından 5. sırada; 1990 yılında<br />

ise Kocaeli, İstanbul, Antalya ve İçel’in arkasından 5. sırada yer almaktadır. Yani<br />

<strong>İzmir</strong> sahip olduğu olanaklar açısından tercih edilen bir il konumundadır.<br />

<strong>İzmir</strong> İlinde okuma ve yazma oranı ülke genelinde olduğu gibi sürekli artış<br />

göstermiştir. 6 ve üstü yaştakiler için okuma ve yazma oranı, 1935’de % 34.96 olan<br />

bu oran, 2000 yılı nüfus sayımına göre % 91.86’dır. Bu oran erkeklerde % 96,3'e<br />

kadınlarda % 87,4'e yükselmiştir.<br />

Ege Bölgesinde toplam tüketimin % 35’i gıda, % 23’i konut ve kira ve % 10’u<br />

ise giyim harcamalarına gitmektedir. Yani toplam tüketimin % 68’i zorunlu<br />

harcamalara yönledirilmektedir ki bu durumda gelir yapısındaki düşüklüğü<br />

göstermektedir. <strong>İzmir</strong> için tüketim harcamalarındaki özelliklerine bakıldığında gelir<br />

yükseldikçe değişkenlik göstermiştir. Giyim, ev eşyası, ulaştırma, haberleşme ve<br />

bakım hizmetleri yüksek gelir gruplarında belirgenleşmiştir. Gıda ve giyime ayrılan<br />

pay gelir arttıkça nispi olarak önemini yitirmiştir. Konuta yapılan harcamalar tüm<br />

gelir grupları için önemini korumaktadır. Ev eşyası, kültür, eğitim ve eğlence<br />

harcamaları ancak yüksek gelir düzeyinde gözlenmiştir.<br />

<strong>İzmir</strong>’in son 20 yıldaki iş gücü potansiyeli ele alındığında, toplam nüfusun<br />

ortalama % 54’ü işgücü olarak değerlendirilmiştir. Bu işgücünden istihdam<br />

edilen nüfus oranı 1980-2000 dönemi için ortalama % 93.4 civarındadır. Bu<br />

dönemde işsizlik ise ortalama % 6.6 civarlarında seyretmiştir. <strong>İzmir</strong>’de 1980 ve 2000<br />

döneminde ortalama olarak nüfusun % 33.43’i tarımda, % 20.2’si sanayide, % 5.7’si<br />

inşaatta ve % 39.9’u hizmetlerde istihdam edilmiştir. İstihdamda tarımın oranı 8.9<br />

puan azalmış, hizmetlerde ise 10 puan artmıştır.<br />

Tüketim davranışında konut harcamaları tüm gelir grupları için önemlidir. <strong>İzmir</strong><br />

ilinde % 64 kendi evinde ikametgah etmektedir. Bu oran köylerde % 80 iken, ilçelerde<br />

% 65 ve <strong>İzmir</strong> Büyükşehir belediyesi sınırlarında % 59’dur. Mülkiyet ile ters sırada da<br />

kiracı olma durumu vardır. Bedelsiz oturanlar ise ortalama % 6 civarındadır. Mevcut<br />

istatistiklere bakıldığında, <strong>İzmir</strong>’in konut problemi olmadığı izlenimi ortaya<br />

çıkmaktadır. Ancak konutların özellikleri ele alındığında konut sorununun varlığı<br />

bilinmektedir.<br />

Kalkınma bir bütün olarak ele alınmalı ve <strong>İzmir</strong>’in art bölgesi doğru<br />

değerlendirilmelidir. Ulusal politikalar içinde konuya bu açıdan baktığımızda kamu<br />

yatırımlarını büyük bir yer tuttuğu inkar edilemez. Bu demektir ki kalkınma için<br />

hedeflerden birisi de kamu yatırımlarından gereken payı elde etmektir. <strong>İzmir</strong> ülke<br />

bazında kamu yatırımlarından 2003 yılı itibarıyla % 3.12 pay almaktadır.<br />

Aldığı bu payın kendi iç sektörleri itibarıyla dağılımında en büyük payı da sürekli<br />

artan bir tarzda ulaşım almakta ancak bu konuda da bir dengesizlik göze<br />

çarpmaktadır. Örneğin otoyol yapımının payının büyük olduğu görülmektedir. Bu<br />

3


yatırımların sona ermesiyle sektördeki payın düşmesi, genelde <strong>İzmir</strong>’in de payının<br />

düşmesi olacaktır. Yine kamu yatırımlarına bakacak olursak <strong>İzmir</strong>’de kamunun son<br />

beş yılda turizm ve tarım sektörlerine yaptığı yatırım il toplamında % 3’ü<br />

geçmemiştir. Konut sektöründeyse yatırımlar 1993 yılından bu yana devlet<br />

politikaları doğrultusunda kesilmiştir. Bunun olumluluğu yanında turizmde atılım<br />

yapma eğilimini yıllardır sürdüren <strong>İzmir</strong>’e bu denli az kamusal yatırımla ivme<br />

kazandırılamaz. Yine kamu yatırımları olarak sosyal içerikli yatırımların payının da<br />

az olduğu gözlenmektedir. Bunlar arasında 2002 yılı itibarıyla, eğitim % 6, sağlık % 2<br />

pay almaktadır. Enerji yatırımlarıysa son yıl en yüksek değere ulaşarak % 7<br />

olmuştur. Bu durum kamunun yatırımları arasındaki dengesizliği vurgulamaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>’in ticaret hacmi, Türkiye ticaret hacminin % 7’sini oluşturmakta, il<br />

düzeyinde yaklaşık olarak 272 bin esnaf ve 60 bin tüccar bulunmaktadır. 1998-2003<br />

yılları arasında <strong>İzmir</strong>’de yeni kurulan ve kapanan firma sayılarındaki gelişmeler,<br />

Türkiye’nin yaşadığı krizlerin izlerini taşımaktadır. <strong>İzmir</strong>’de 1998 ve 2001 yıllarında<br />

yeni kurulan toplam firma sayısı diğer yıllara oranla azalmış, kapanan firma sayısı<br />

ise, 2000 ve 2001 yıllarında diğer yıllara oranla artmıştır.<br />

<strong>İzmir</strong>’in ticaretteki payı incelendiğinde 1999-2001 yılları itibariyle Türkiye<br />

ihracatının yaklaşık % 19’unun, Ege Bölgesi ihracatının ise neredeyse<br />

tamamının (% 89-91’i) <strong>İzmir</strong>’den yapılmakta olduğu anlaşılmaktadır. İhraç<br />

mallarının miktarındaki ve fiyatlarındaki gelilmelerin izlenmesi sonucunda 2000<br />

yılında Ege Bölgesinden ihraç edilen ürünlerden ton başına 64,3 dolar, 2001 yılında<br />

53,7 dolar, 2002 yılında 31,8 dolar ihracat geliri elde edildiği anlaşılmaktadır. <strong>İzmir</strong><br />

ihraç fiyatlarının gelişimi içinde aynı eğilimin söz konusu olduğu, Ege ihracatında<br />

<strong>İzmir</strong>’in payı dikkate alındığında söylenebilir. Dış ticaret hadlerindeki olumsuz bu<br />

gelişme Ege’de ve <strong>İzmir</strong> ekonomisinde fakirleşerek büyüme olgusunun varlığına işaret<br />

etmektedir. İhraç ürünlerinin nitelikli, üretimi uzmanlık bilgisi gerektiren ürünlerden<br />

oluşmaması, standartlaşmış, emek ve doğal kaynak tabanlı ihraç ürünlerinin ağırlıklı<br />

olması fakirleşerek büyümenin ortaya çıkmasındaki önemli nedenler olarak<br />

sayılabilir.<br />

Türkiye’de de ticaret sektörünün, genişleme dönemlerinde Ülkenin genel<br />

ekonomisine oranla daha hızlı büyüdüğü, daralma dönemlerinde de daha hızlı<br />

küçüldüğü görülmektedir. <strong>Ticaret</strong> sektörünün, hizmetler sektörünün bir alt sektörü<br />

olduğu ve emek yoğun üretimde bulunduğu dikkate alındığında, sektörün büyüme<br />

hızının oynaklığını giderecek ve nispi istikrarı sağlayacak önlemlerin alınması<br />

gerektiği anlaşılmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> İli turizmin gerektirdiği tüm özelliklere sahiptir. Bunları ana başlıklar itibariyle<br />

iklim, deniz, güneş, doğal güzellik, termal kaynaklar ve antik şehirler olarak<br />

sıralayabiliriz. <strong>İzmir</strong>’de 130 adet turizm işletme belgeli tesis ile 51 adet turizm yatırım<br />

belgeli tesis mevcuttur. Bu tesislerdeki toplam yatak sayısı 34.715'dir. il'de toplam<br />

278 adet Seyahat Acentesi bulunmaktadır.<br />

4


<strong>İzmir</strong>’in Türkiye turizmindeki yeri ele alındığında potansiyel kaynaklarının<br />

değerlendirilmediği görülmektedir. Turizm İşletme Belgeli Tesis Sayısı’nın % 6,7’si<br />

<strong>İzmir</strong>’dedir. Yani Türkiye’deki 1.933 tesisin 130’u <strong>İzmir</strong>’dedir. Türkiye’deki 313.298<br />

turizm işletme belgeli yatağın % 7,1’i yani 22.461’i <strong>İzmir</strong>dedir. Yatırım belgeli<br />

tesislerin % 3,6’sı <strong>İzmir</strong>’dedir.<br />

Yukarıdaki potansiyel ile <strong>İzmir</strong>’de yabancılar için ortalama kalış süresi 3.3 gün<br />

olmaktadır. <strong>İzmir</strong> mevcut potansiyellerini değerlendirerek ortalama kalış süresini<br />

arttırması gerekmektedir. Türkiye’de 8.8 milyon yabancı konaklamanın yalnızca<br />

% 5’i <strong>İzmir</strong>’de yapılmaktadır ki bu da yaklaşık 435.000 civarındadır. Yabancı<br />

Gecelemede ise <strong>İzmir</strong> ilinin aldığı pay % 4 olup 36.4 milyon gecelemenin yaklaşık<br />

1.5 milyonu <strong>İzmir</strong>’de gerçekleşmektedir.<br />

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sermaye piyasasının gelişme sürecinde<br />

bulunması ve olması, diğer mali kurumların ve araçlarının yeterince<br />

yaygınlaşmamış olması sonucunda mali sektör, bankacılık sektörü<br />

ağırlıktadır. Yeterli bilgiye sahip olmayan ya da alışkanlıklarını sürdüren işletme ve<br />

tasarruf sahipleri de, sektörün mali sistemdeki ağırlığını belirlemede etkili<br />

olmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>’deki mevduat hacmi toplam 1994-2002 yılları arasında Türkiye mevduat<br />

hacminin % 6’sını oluşturmaktadır. Türk Lirası cinsinden mevduatların Türkiye<br />

geneline oranı %7, yabancı para cinsinden mevduatların payı ise %5’tir. 1997 ve<br />

2002 yıllarında uluslararası para piyasalarında ve Türkiye’de yaşanan krizler özellikle<br />

<strong>İzmir</strong>’deki Türk Lirası mevduat hacmi üzerinde olumsuz etkilere yol açmış ve bu<br />

mevduat hacminin azalmasına neden olmuştur.<br />

<strong>İzmir</strong>’de toplam banka kredilerinin Türkiye geneline oranı yıllar itibariyle<br />

azalmış, 1995 yılında % 8 olan bu oran 2002 yılında % 4’e düşmüştür.<br />

Mevduatların Türkiye geneline oranı değişmezken, kredilerin payının azalması,<br />

izmirde bankacılık sektörünün reel sektöre kaynak aktarma görevini yerine<br />

getiremediğini, <strong>İzmir</strong>deki işletmelerin fon ihtiyaçlarını karşılama imkanlarının Türkiye<br />

geneline oranla daha az olduğunu ortaya koymaktadır. Reel sektöre kaynak aktarma<br />

görevini Türkiye ortalamasının çok altında gerçekleştirebilen <strong>İzmir</strong> bankacılığı, şube<br />

ve personel verimliliği açısından da Türkiye ortalamasının altındadır. 1995-2002<br />

yıllarını kapsayan dönemin tümünde <strong>İzmir</strong> bankacılığı, gerek şube gerekse personel<br />

başına düşen kredi ve mevduat dağılımı açısından Türkiye genelinin gerisindedir.<br />

Diğer taraftan kamu maliyesi açısından <strong>İzmir</strong>’deki duruma bakıldığında, konsolide<br />

bütçe gelirlerin gittikçe artan kısmının <strong>İzmir</strong>den tahsil edildiği, buna karşılık<br />

konsolide bütçe harcamalarından <strong>İzmir</strong>’e düşen payın yıllar itibariyle<br />

azaldığı görülmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong>’deki mevduat ve kredilerin dağılımının ortaya koyduğu gibi, mevduatlarının<br />

önemli bir kısmını <strong>İzmir</strong> içerisinde krediye dönüştürülmemekte, <strong>İzmir</strong> dışında<br />

gerçekleştirilen ekonomik faaliyetlerin finansmanı sağlanmakta, <strong>İzmir</strong> dışına kaynak<br />

aktarılmaktadır. Bu durum kamu maliyesi açısından da söz konusudur. Diğer illere<br />

5


kaynak aktarmak, şüphesiz bölgesel dengesizlikleri gidermeye yönelik ekonomi<br />

politikaları çerçevesinde düşünüldüğünde normal karşılanabilir. Ancak, yine de bu<br />

durumun bir ölçüde <strong>İzmir</strong> ekonomisinin küçülmesine, en azından ekonominin<br />

durağanlaşmasına yol açabileceğine de dikkat çekmek gerekir.<br />

<strong>İzmir</strong>’deki mali kurumlar stratejilerini planlarken, <strong>İzmir</strong> ekonomisinde tarım, ticaret<br />

ve sanayi ile ilgili faaliyetlerde bulunan işletmelerin yoğun olduğu ve bunların da<br />

önemli bir kısmının küçük ve orta ölçekli işletme olduğu dikkate alarak<br />

oluşturmalıdır. Bu nedenlerle, <strong>İzmir</strong>’de firmaların fon ihtiyaçlarının<br />

karşılanabilmesi için yeni kurumların oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Bu<br />

kurumların başında küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansman ihtiyaçların<br />

karşılamak amacıyla kurulması gerekli olan Anadolu Menkul Kıymetler Borsası<br />

gelmektedir. Çünkü İMKB’na kote olmuş şirketlerin yaklaşık %20’si <strong>İzmir</strong> ve Ege<br />

Bölgesi şirketlerinden oluşmaktadır. Böylece Menkul Kıymetler Borsasının kurulması<br />

ve başarıyla faaliyetlerini sürdürebilmesi için gerekli olan yatırımcı profili, finansal ve<br />

ekonomik büyüklük <strong>İzmir</strong>’de mevcuttur. Bu nedenle, KOBİ’lerin finansmanı<br />

sağlamak amacıyla kurulacak olan bir Anadolu Menkul Kıymetler Borsası<br />

kurulması için ideal bir konumdadır.<br />

<strong>İzmir</strong> tekstil, giyim ve deri sanayiinde önemli bir başarı göstermiş ve % 5,7 teknolojik<br />

ilerleme sağlarken, kullandığı tüm faktörlere karşılık elde ettiği verimlilik % 8,2<br />

artmıştır. <strong>İzmir</strong> bu performansıyla Türkiye ortalamasının üzerinde bir gelişme<br />

göstermiştir. <strong>İzmir</strong>’in bu trendi koruyacak şekilde üretimini sürdürmesi<br />

beklenmektedir. Orman ürünleri ve mobilye sanayiinde teknoloji yenileme<br />

çalışmalarına ihtiyaç bulunmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> taş ve toprağa dayalı sanayiinde verimlilik artırma çalışmalarını başlatmalıdır.<br />

Kağıt ve kağıt ürünleri sanayiinde teknolojik yenileme ve verimlilik artırıcı tekniklere<br />

ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca metal sanayiinde teknolojisini yenilemeli ve verimlilik<br />

artırıcı yöntemler üzerinde durulmalıdır.<br />

<strong>İzmir</strong>’de 2005 yılı itibariyle çalışan sayısının % 5, güç kapasitesinin yaklaşık % 20<br />

artacağı tahmin edilmektedir. Gıda ve içki sanayiinde faaliyet gösteren iş yeri sayısı<br />

2005’te yaklaşık % 10 azalacağı tahmin edilmektedir. Dokuma giyim ve deri<br />

sanayiinde iş yeri sayısı 2005 yılında işyeri sayısında % 25, çalışan sayısında<br />

yaklaşık 3,5 kat, güç kapasitesinde yaklaşık 2.5 kat bir artış olması beklenmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> içki ve tütün sanayiinde teknolojisini yenileyecek atılımları gerçekleştirmelidir.<br />

Bu bağlamda Ekrem Demirtaş tarafından Tekeli <strong>Ticaret</strong> ve İmalat Organize<br />

Bölgesinde kurulan ve 2003 yılında üretime geçecek olan içki imalat tesisi önemli bir<br />

atılım olarak görülmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> İl nüfusunun yaklaşık % 18'inin kırsal kesimde yaşamakta ve ekonomik<br />

faaliyetleri bütünüyle tarıma dayanmaktadır. <strong>İzmir</strong> ilinin tarım alanı 367.873 hektar<br />

olup 84 tür bitkisel tarım ürünü yetiştirilmektedir. Pamuk, tütün, mandalina, zeytin,<br />

incir ve üzüm Ege Bölgesi ve <strong>İzmir</strong>'in ihraç ettiği tarımsal ürünlerdir. Ayrıca enginar<br />

6


üretiminde diğer illerimize göre Türkiye birincisidir. <strong>İzmir</strong>’deki tarım arazilerinin<br />

% 48,7’si sulanmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>’de 650 bin civarında küçükbaş hayvan ve 250 bin civarında büyükbaş<br />

hayvan ile 550 bin civarında kümes hayvanı bulunmaktadır. Ancak hayvansal<br />

üretimin girdi maliyetleri arttığından yıldan yıla söz konusu hayvan sayısında bir<br />

azalma gözlenmektedir. Hayvansal ürünlerin üretim miktarlarına baktığımızda 600<br />

bin ton süt, 28 bin ton kırmızı et, 30 bin ton beyaz et üretimi yapılmaktadır.<br />

Dağılımını dengesini sağlamayı amaçlamak ve de önceliklerin belirlenmesi için ele<br />

alınan strateji planının hedefi zorunluluk getirmek değildir. Kapsam olarak aksiyon<br />

planı tarzında ele alınmalı, hedefleri belirlemelidir. Dolayısıyla da mekânsal sistemin<br />

ele alınması önemli bir yer tutmaktadır. Bu bağlamda stratejik plan alanı, alt yöreler<br />

itibarıyla ele alınmıştır ve çalışmanın amacına yönelik ortak ve benzer yaşam<br />

koşullarına sahip alanlar belirlenmiştir. Bunların aynı zamanda, benzer<br />

ekonomilerden etkileniyor olmanın yanında aynı sektörlerden hizmet almaları ve<br />

üretim alanları yaratabilmeleri, birlikte karar verme olanaklarına sahip olma<br />

kriterleri değerlendirilerek belirlenmiştir. Bu nedenle yedi alt yöre tanımlanmıştır.<br />

Bu stratejik alt yörelerin başında gerek idari ve gerekse fiziksel bütünlük gösteren<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir İlçelerinin oluşturduğu alan gelmektedir. Körfezin kenarına dizilmiş<br />

bu alan aynı zamanda hizmet, tarım ve sanayi konularında ihtisaslaşmıştır. Bunu<br />

takiben diğer Stratejk Alt Yöreler kuzeyden başlayarak gruplaşmıştır. Diziliş sonucu<br />

Bergama odaklı Bakırçay Alt Yöresi Kınık ve Dikili’yi kapsamaktadır. Turizm ve<br />

tarım uzmanlık alanlarıdır. <strong>İzmir</strong> merkez şehir ile olan ilişkileri bağlamında bu alt<br />

yöre ikincil durumdadır ve dış kabuk olarak kabul edilmiştir. Bunun güneyinde<br />

Gediz Alt Yöresi gelmektedir. Odak Aliağa’dır ve uzmanlık alanı bir öncekileri<br />

barındırmanın yanında sanayii de kapsamasıdır. Menemen tarım ve hizmetler Foça<br />

ise turizm odaklıdır. Üçüncü alt yöre <strong>İzmir</strong> doğu aksında yer alan Kemalpaşa Alt Yöre<br />

odaklı Gediz-Nif Alt Yöresidir. Tarım sanayi ve hizmetler ihtisas alanlarıdır. <strong>İzmir</strong> İli<br />

güneyine inilince iki alt yöreyle daha karşılaşmaktayız. Bunların birincisi Torbalı<br />

odaklı K. Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresidir ki, alandaki tüm uzmanlaşma<br />

alanları yer almaktadır Menderes’in uzmanlaşma çeşitliliğinde yoksun olan turizmi<br />

ise Selçuk sağlamaktadır. Ancak bu son yerleşme konum itibarıyla Kuzey Alt Yöre<br />

gibi merkez şehirle kopukluk yaşamakta ve planlama alanının bir diğer dış kabuğu<br />

olarak kabul edilmektedir. Doğusundaysa K. Menderes Kara Kesimi Alt Yöresi yer<br />

almaktadır ve odak Tire’dir. Bayındır ve Ödemiş’in güçlü yapıları yanında gelişme<br />

bekleyen yapılarıyla Beydağ ve Kiraz stratejik plan alanının üçüncü dış kabuğunu<br />

oluşturmaktadır. Tarım ağırlıklı yöre giderek sanayi ile tanışmaya başlamıştır. Yöreye<br />

büyük özellik kazandıran yarımada ise iki alt yöreye bölünerek incelenmiştir. Birinci<br />

olarak Çeşme odaklı Yarımada Çeşme Kesimi Alt Yöresi Karaburun’u da<br />

içermektedir. Burada da Karaburun göreceli olarak dış kabuğu oluşturmaktadır.<br />

Zayıf tarım potansiyeli yanında güçlü bir turizm yapısına sahip bu alt yörenin<br />

yanında Urla odaklı Yarımada Urla Kesimi Alt Yöresi gelmektedir ki burada tarımı<br />

daha güçlü görmekteyiz. Bu alanda hizmetler de gelişmiş durumdadır.<br />

7


<strong>Stratejik</strong> planın hedefleri doğrultusunda büyük altyapı odaklarının alt yöre bazında<br />

yaratıcılık taşımaları nedeniyle ve de bu kararlar da gözetilerek <strong>İzmir</strong> envanterine<br />

ana liman olarak Kuzey Ege Limanı yanında Aliağa’ya stol tipi bir hava alanı<br />

öngörülmektedir. <strong>İzmir</strong> merkezde ana demiryolu bağlantılarının terminali yanında bir<br />

marşandiz garı ve triaj tesislerinin yer alması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu<br />

yaklaşımlar giderek ulaşım sistemlerinin geliştirilmesini gerekli kılmakta ancak<br />

stratejik plan dönemi içinde <strong>İzmir</strong>’in alansal kullanımında yeni otoyol projelerine<br />

gereksinim olmadığını ortaya çıkarmaktadır. Tabii burada çevre yollarının kısa<br />

vadede tamamlanmasının şartı vardır. Güney aksın karayolu bağlantısı yeterli sevide<br />

olup, kuzey aksta da çift hatlı bölünmüş yol gerekli olmaktadır. Burada sisteme<br />

eklenmesi gereken Bergama-Kınık–Soma-Akhisar ve Menemen-Emiralem-Manisa<br />

bölünmüş yollarıdır.<br />

Kısa ve uzun vadeli ulaşım koridorlarının tesisi ve bütünleşmesi için<br />

hızlandırılmış demiryollarına da gereksinim ortaya çıkmaktadır. Karayolu<br />

güzergahları paralelinde bu sistemlerin de geliştirilmesi gerekmektedir. Şu halde<br />

mevcut şebekenin sağlıklaştırılması yanında Bergama-Kınık-Soma bağlantısının<br />

gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Demiryollarının bu makro hedefleri yanında daha<br />

mikro ölçekteki yatırımların başında Nemrut bağlantısının son merhalesinin<br />

bitirilmesi ve bunu takiben uzun vadede Kuzey Ege Limanının gelişmesine paralel<br />

Dikili bağlantısının da düşünülmesi gündeme gelmelidir. Ulaşım sistemlerine yönelik<br />

bu bağlantıların sanayinin desantralizasyonu yanında yörenin genel bütünlüğünü de<br />

sağlayacak olması düşünülmelidir. Bu şartların gerçekleşmesiyle çok merkezli<br />

vektörel planlamanın birlikteliği ortaya çıkacaktır.<br />

Sanayi yatırımlarının mekânsal planlanması ekonomi açısından ön planda<br />

gelmektedir Ancak günümüze değin münferit yapılanmalarla gelişim gösteren <strong>İzmir</strong><br />

sanayiinin bölgesel ölçekte ele alınmasının en önemli unsurlarının başında gelen<br />

Organize Sanayi Bölgeleri konusunda stratejik planlama alanının oldukça cömert bir<br />

girişim sergilediği görülmektedir. Bu konunun belirli bir disiplin altında yatırım<br />

haline dönüşmesi gerekmekte olup, atıl yatırımlar haline dönüşümünden<br />

kaçınılınmalıdır. Örneğin içinde bulunduğumuz aşamada Kiraz Organize Sanayi<br />

Bölgesi yatırımının daha gerilere alınmasında ekonomik yarar bulunmaktadır.<br />

Startejik planlama alanında yer alan on beş organize sanayi bölgesinin giderek<br />

spekülatif yatırımlara sahne olmaması gerekmektedir. Organize Sanayi Bölgelerinin<br />

geliştirmesinde hedeflenen ana unsurun Teknolojiyi Geliştirme Bölgeleri ile paralellik<br />

taşımalarıdır. Bu konuda aşama kaydedilmiş ve <strong>İzmir</strong> Yüksek Teknoloji Enstitüsü<br />

alanı içinde Teknolojiyi Geliştirme Bölgesinin kuruluş aşmasına geçilmiştir. Hedef,<br />

başta Aliağa yöresi olmak üzere benzer girişimlerin çoğaltılması olmalıdır. Nitelikli<br />

Sanayi Bölgelerininse kurulmasının daha zaman alacağı belirlenmektedir. Kurulma<br />

aşamasına gelindiğindeyse ilk aşamalarda serbest bölgelerde yer almaları uygun<br />

bulunmaktadır.<br />

Tekeli’de faaliyete geçmiş bulunan ve Kentsel Çalışma Alanı olarak tasarlanan 250<br />

hektarlık Tekeli İmalat ve <strong>Ticaret</strong> Bölgesi türü yaklaşımların desteklenmesi ve<br />

8


Organize Sanayi Bölgeleriyle birlikte koordineli çalıştırılmasının yararı görülmektedir.<br />

Bu bağlamda mevcut Serbest Bölgelerin çalışma kapasiteleri olumlu bir tempoda<br />

ilerlemektedir ve 2002 yılı itibarıyla Türkiye toplamı içinde %19 oranında bir pay<br />

almışlardır. İlerleyen yıllarda sanayi sektöründe aşama kaydetmesi hedeflenen Aliağa<br />

yöresine de benzer yapıda bir Serbest Bölgenin yerleşmesi ve burada yer alacak<br />

Organize Sanayi Bölgelerinden ikincisinin Serbest Bölgeye dönüştürülmesi de<br />

hedeflenmelidir.<br />

<strong>Ticaret</strong> sektöründe uygulanacak stratejinin yenilik boyutu bulunmalıdır. Gerek<br />

teknoloji ve gerekse toplumsal boyuttaki gelişmeler ticaretin mekansal boyutta da<br />

gelişim göstermesini zorunlu kılmaktadır. Günümüzde salt ticarete bağlı gelişim<br />

gösteren şehirler artık bulunmamaktadır. Her ne kadar “e-ticaret” kavramı gelişim<br />

gösterse de mekansal boyut her zaman bulunacaktır.<br />

İncelemelerimiz ticaretin sektör olarak, gelişmesi hedeflenmiş <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />

Strateji Alt Yöresinde geniş bir mekansal boyuta yayıldığını da göstermektedir.<br />

Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, ticaret sektöründe yeni kurulan ve kapanan<br />

firmaların, ekonominin tüm sektörlerindeki yeni kurulan ve kapanan firmalara<br />

oranındaki gelişmelerdir. Türkiye’de 1998-2003 döneminde ticaret sektöründe yeni<br />

kurulan şirketler, ekonomi genelinde yeni kurulan firmaların % 59’unu kapsarken,<br />

ticaret sektöründe kapanan şirketler, ekonominin genelinde kapanan şirketlerin %<br />

74’ünü kapsamaktadır. Aynı eğilim <strong>İzmir</strong> özelinde de görülmektedir. <strong>İzmir</strong> ticaret<br />

sektöründe 1998-2003 döneminde yeni kurulan firmalar, <strong>İzmir</strong> ekonomisinin<br />

genelinde yeni kurulan firmaların % 54’ünü, <strong>İzmir</strong>’de ticaret sektöründe kapanan<br />

firmalar, <strong>İzmir</strong> ekonomisinin genelinde kapanan firmaların % 66’sını<br />

oluşturmaktadır. Bu durum gerek <strong>İzmir</strong>’de gerekse Türkiye genelinde ticaret<br />

sektöründe yeni kurulan şirketlerin, diğer sektörlere oranla başarısızlığa uğrayıp<br />

kapanma oranının daha yüksek olduğunu göstermektedir. Bir anlamda ticaret<br />

sektörünün firmalar açısından kırılganlığı, krize girme ve krizden etkilenme olasılığı,<br />

daha yüksektir. <strong>Ticaret</strong> sektörünün niteliği gereği kriz ve büyüme koşullarından daha<br />

şiddetli olarak etkilendiği anlaşılmaktadır. Özellikle planlama alanında kurulan<br />

firmaların % 20’sinin inşaat sektöründe yer alması ve bunun % 13 payla gıda<br />

sektörünün takip etmesi ilk bakışta <strong>İzmir</strong>’in üretimde ve tüketimde belirgin bir<br />

ivmeye sahip olduğunu göstermektedir. Buna karşın en alttaki yedi sırada kurulan<br />

firmaların sektörel dağılımında eğitim sektörünün % 1 payla en altta yer aldığı<br />

görülmektedir. Bunu plastik ve ağaç işleri takip etmektedir. Daha üstte ise deri ve<br />

ayakkabı grubu gelmektedir. Bunun üzerinde de sırasıyla % 4 payla taşımacılık,<br />

ortalama % 5’er payla sağlık ve turizm gelmektedir. Bu durum turizmini<br />

canlandırmak için çaba sarf eden <strong>İzmir</strong> için kapanması gereken bir açıktır. Aynı<br />

şekilde bu durum sağlık konusunda da özellikle jeotermal kaynaklara gereken<br />

önemin verilmesi açısından bir uyarı olarak kabul edilmelidir. Hatta bu iki konunun<br />

birleştirilmesi konusunda çalışmaların genişletilmesi konusu ciddi bir tarzda ele<br />

alınmalıdır. Hedef gelen turistin kalış süresini uzatmak olmalıdır. Turizmin <strong>İzmir</strong> için<br />

temel sorunlarının başında tanıtım eksikliğinin olduğu bilinmelidir. Bu amaçla<br />

turizm sektörüne ilişkin geniş kapsamlı tek bir birliğin kurulması kaçınılmaz<br />

9


görülmektedir ve sektörde profesyonellik yanında kurumsallaşma sorunlarının da<br />

çözülmesi gerekmektedir. Örneğin, özelde <strong>İzmir</strong>’in sahip olduğu Bozdağ Kayak<br />

Merkezinin anlaşmazlıklar sonucunda verimli işletilememesi <strong>İzmir</strong> turizmi için büyük<br />

kayıptır. Sorunlarının ivedilikle halledilmesi ilk planda gelen hususlardan biri olarak<br />

durmaktadır.<br />

Bütünleşik mekansal stratejileri uygulamamız ve potansiyellerin değerlendirilmesi<br />

sonucunda alt yörelerin ekonomik sektörlere göre uzmanlaşma biçimlerini ortaya<br />

koymaktadır. Ancak burada, bunları ortaya koymadan önce korunması öngörülen<br />

doğal ve kültürel alanların, kıyı kesimi ve <strong>İzmir</strong> Körfezinin ayrı stratejilerinin<br />

belirlenmesi gerekmektedir. Kıyı kullanımı için kıyıların optimum derinlikleri de<br />

belirlenerek sabit bir kullanım çizgisine kavuşturulması ve değiştirilmememsine özen<br />

gösterilmesi gerekmektedir. Özellikle iç ve orta körfez için bu konu daha da önem arz<br />

etmektedir.<br />

Strateji planına göre <strong>İzmir</strong> ilerleyen yıllarda ticaret ve hizmetler sektöründe gelişim<br />

göstermelidir. Buna dışa dönük olarak turizmin de elenmesi gereklidir. Bakırçay<br />

yöresindeyse il dışına ve içine yönelik turizm, Dikili ve Bergama’dan ötürü önem<br />

kazanmaktadır. Bunlara Kınık’ın eklenmesiyle sanayi faaliyetleri açısından alt<br />

yörenin kendi içinde ve il içinde sektörel uzmanlaşması yer bulmaktadır. Gediz Alt<br />

Yöresi ise, il içi ve dışı açısından sanayi sektöründe uzmanlaşmasına davam edecek<br />

olup bunu turizmle beraber götürmektedir. Bu iki sektör fiziki olarak mekansal<br />

ayrıcalıklı alanlara da sahiptir. Alt yöre bazındaysa hizmet sektöründe de<br />

ihtisaslaşması gerekmektedir. Yörenin yüksek tarımsal potansiyeli sanayi ile birlikte<br />

il içi ve dışına hizmet ettiğinden bu stratejik alt yörenin gelişim trendi <strong>İzmir</strong>’in<br />

Büyükşehir ölçeğinde yükünün büyük bir kısmını sırtlayacak ve gelişimde birliktelik<br />

oluşacaktır. Gediz-Nif Alt Yöresi kendi kapalılığından sanayi ve tarım sektörlerindeki<br />

gelişmeyi beraber sırtlayarak çıkacaktır.<br />

K. Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresi etkileşim alanı olarak tarımın önemiyle ve etkisiyle<br />

gelişim trendine devam edecek ve bunu sanayinin il içi ve dışına yönelmesiyle<br />

yoğunlaştıracaktır. Turizm açısından özellikle iç ve dış turizme hizmet edecek<br />

birimlere sahip olması, diğer iki sektörle birleştirildiğinde ticaretin de il dışına taşan<br />

etkisi ortaya çıkacaktır. K. Menderes Kara Kesimi Alt Yöresi adaşı gibi tarım<br />

sektöründe gelişimini sürdürecek ve etkileşim alanı olarak ülkesel bazda etkin<br />

olacaktır. Tire’nin önderliğinde sanayi gelişiminin ilerlemesi hedeflenmekte ve sektör<br />

alt yöre dışına taşacaktır. Bu stratejik alt yörede iç turizm potansiyelinin<br />

mevcudiyetinin fark edilerek geliştirilmesi gerekliliği gelişim sürecine ivme verecektir.<br />

Yarımada Çeşme Kesimi turizm açısından gelişim temposuna devam etme<br />

zorundadır. Bu bağlamda tarım, alt yöre bazında geliştirilecek olup öncelikle kendi<br />

tüketime yönelik hedefler amaçlanmalıdır. Burada özelde sakız ağacı gibi özel tarım<br />

yatırımlarına da öncelik verilmelidir. Yarımada Urla Alt Yöresi tarımda<br />

ihtisaslaşmasını sürdürme durumundadır. Buna eklenen en belirgin hedefse turizm<br />

olma durumundadır.<br />

10


Tüm alt yörelerde yönetsel merkez durumunda olan ilçe merkezlerinin bulunması<br />

doğal olarak il dışına hizmet verilmesini olağan kılmaktadır.<br />

1996-2002 dönemini “kalkışa geçiş dönemi” olarak hedefleyen İkinci <strong>Stratejik</strong> Plan<br />

yukarıda belirtildiği gibi ve de ana metinde daha açık vurgulandığı üzere çeşitli<br />

dönem krizleriyle hedeflerine erişmede zorlanmıştır. Üçüncü <strong>Stratejik</strong> Plan<br />

çalışmasındaysa olası krizleri daha zararsız atlatabilmeyi amaçlayan bir tarz ele<br />

alınmış ve bölgesel yaklaşım alt stratejik yörelerin tesisiyle gerçekleştirilmiştir.<br />

Sonuçta bütünleşik strateji planı öngörüleri altında mekansal ilke ve varsayımlar<br />

verilmiştir. Bu varsayımlara da ekonomik sektörel hedefler açısından GSYİH değişik<br />

artış oranlarında ele alınarak değerlendirilmiştir. Bunu takiben de 2003-2012 dönemi<br />

yatırım programı öncelikleri tüm olarak ekte verilmektedir. Sonuç olarak makro<br />

ölçekli kamu yatırımlarında <strong>İzmir</strong>’in hakkı olan payı almasının yanı sıra, dağılımları<br />

ve zamanlaması açısından bunlara akılcılık kazandırılması da sağlanmak istenmiştir.<br />

2003–2012 Dönemi İçin Mekansal Ekonomik İlkeler ve Varsayımlar<br />

Strateji <strong>Planı</strong> dönemi için <strong>İzmir</strong> ili düzeyinde genel ilkeler ve varsayımların<br />

düzenlenmesinde herhangi bir sıralama kriteri kullanılmamıştır. Bu ilkeler, program<br />

önceliklerinin belirlenmesinde ve yatırımlara vade konulmasında önem kazanacaktır.<br />

Söz konusu ilkeler dönem hedeflerinin belirlenmesinde kullanılabilecek varsayım<br />

niteliğindedir ve aşağıdaki gibi sıralanabilir.<br />

• Kuzey limanları yük taşımacılığında, güney limanları ise yolcu taşımacılığında<br />

dengeli bir şekilde ancak iç ve dış ulaşım bağlantıları açısından<br />

uzmanlaştırılmalıdır.<br />

• Demiryolları için bölge ölçeğinde daha önce hazırlanan demiryolları ana planı<br />

yeniden gözden geçirilip değerlendirmeli, Halkapınar’da yapımı öngörülen ana<br />

yolcu gar tesisine ve marşandiz garı ve triyaj tesislerinin inşasına gerekli<br />

önem verilmelidir.<br />

• Elektrifikasyon ve çift hat banliyö demiryolu yapım ve işletmeciliğine,<br />

banliyö sisteminin metro standardı ile geliştirilmesine ağırlık ve öncelik<br />

verilmelidir.<br />

• Çandarlı Körfezi’nde Kuzey Ege Limanı’nın proje çalışmaları hızlandırılmasına<br />

paralel olarak, demiryolu şebekesinin standardı yükseltilmeli ve Aliağa –<br />

Balıkesir hattı kurulmalıdır. Aynı bağlamda bu hattın Kuzey Ege Limanının<br />

gelişimine bağlı olarak Çandarlı-Ödemiş-Tire bağlantısının da tasarlanması<br />

gerekmektedir.<br />

• <strong>Stratejik</strong> plan dönemi içinde Çandarlı’da, Kuzey Ege Limanı tesis edilmesi<br />

kesinleştirilmeli, proje çalışmaları ve uygulamalarının başlatılmalısı<br />

hızlandırılmalıdır. Uzun vadede Çandarlı Limanı’nın aşamalı olarak hizmete<br />

girmesine paralel olarak Alsancak Limanı; ağırlıklı olarak yolcu<br />

11


gemilerine, <strong>İzmir</strong>’in yakın hinterlandı açısından da yük gemilerine<br />

tahsis edilmelidir.<br />

• Ege Bölgesi ve <strong>İzmir</strong> İli karayolları ağı Çandarlı Limanı’nın etaplaması<br />

doğrultusunda geliştirilmelidir.<br />

• <strong>İzmir</strong> Körfezi’nin deniz derinlikleri ile kıyı çizgisi sabitlenmeli ve kıyı potansiyeli<br />

açısından öncelikler tesis edilerek hazırlanacak bir kıyı proje ve yönetimi sistemi<br />

ile denetim altına alınmalıdır.<br />

• <strong>İzmir</strong> Körfezi’nde, denizle fiziksel bütünleşme gösteren bir kıyı kullanım<br />

çizgisinin yaratılması ve körfezdeki tüm kıyı yapılaşmalarının gerektireceği<br />

düzenlemelerin bu kullanım çizgisine göre irdelenmesi zorunluluğu ortaya<br />

çıkmıştır. Adı geçen kıyı kullanım çizgisinin saptanması için körfezde,<br />

kartografik ve batımetrik çalışmaların, akıntı ölçümleri ve dalga analizlerinin,<br />

makrobentik ve sedimentolojik çalışmaların yapılması öngörülerek 1983 yılında<br />

gerçekleştirilmiş olduğu bilinmektedir. Önceki çalışmalardan yararlanarak ve<br />

gerekirse güncelleştirmelere gidilerek kıyı kullanım çizgisinin ivedilikle<br />

belirlenmesi sağlanmalıdır.<br />

• Çiğli’deki arıtma tesisinden elde edilen suyun sulama, çamurun ise elektrik<br />

enerjisi üretme amaçlı kullanımı sağlanmalıdır.<br />

• Bakırçay – Gediz – K. Menderes Havzaları için, ayrı ayrı havza planları<br />

hazırlanılarak bu havzaların topraklarının tarımsal değerleri gözetilerek<br />

koruma altına alınması sağlanmalıdır.<br />

• Kent genelinde toplanan çöplerin geri dönüşümünün sağlanması için gerekli<br />

organizasyonların kurulması ve yatırımların yapılması sağlanmalıdır.<br />

• Hipermarketlerin yer seçimlerinin küçük esnafın da ayakta kalmasına olanak<br />

verecek şekilde yasal düzenlemeye kavuşturulması gerekmektedir.<br />

• Şehirsel alanda son yıllarda öncelik ve ağırlık verilen toplu ulaşım sistemleri<br />

bütünleşme ve etkinleştirme çalışmaları sürdürülmeli, yakın çevre ve<br />

giderek il ölçeğinde metropoliten alan toplu ulaşım sistemlerinin proje ve<br />

uygulama çalışmalarına başlanılmalıdır.<br />

• Alt yörelerin her biri için 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Nazım Planları<br />

hazırlanmalıdır.<br />

• Kıyı kesiminde turizm öncelikli çevre düzeni planları için revizyon<br />

çalışmaları yapılmalıdır.<br />

• Sektörler için fiziki gelişme planları hazırlanmalı ve bunların çevre düzeni<br />

planlarına veri oluşturması sağlanmalıdır.<br />

• Hazırlanacak 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Nazım Planları ve Revizyonları<br />

sonrasında yerleşmelerin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları da gözden<br />

geçirilmelidir.<br />

12


• Strateji alt yörelerine yönelik hazırlanacak Nazım İmar Planlarına bağlı<br />

Uygulama İmar Planlarında ve Kentsel Tasarım projelerinde engellilerin rahat<br />

hareket etmesini sağlayacak uygulama standartlarının getirilmesi<br />

sağlanmalıdır.<br />

• Orman varlığı yeşil kuşaklar ve koridorlarla bütünleştirilerek, kıyı ve dağ<br />

ekolojik sistemiyle bütünleştirilmeli, bunun yanında koruma–işletim–denetim<br />

mekanizmasıyla da sürdürülebilirlikleri geliştirilmelidir.<br />

• Aliağa–Kemalpaşa–Torbalı’da sanayi sektörü için yaratılmış organize ortamlarda<br />

öncelikle yerel ve bölgesel potansiyel için, sonrasında da ülkesel işlevler için<br />

parseller ayrılması gözetilmelidir. Yeni organize sanayi bölgelerinin seçiminde,<br />

sayı ve büyüklük olarak imalat ve üretim birimlerinin seçimi ve<br />

yönlendirilmesinde, yerel ve yöresel potansiyelin değerlendirilmesinin<br />

ötesinde amaçlar güdülmelidir.<br />

• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü çevre yolları sistemi, tümüyle mutlaka<br />

tamamlanmalıdır.<br />

• <strong>İzmir</strong> ili turizm potansiyelinin değerlendirilmesi ve bu potansiyelin tanıtımının<br />

sağlanması amacıyla İZTAV çatısı altında profesyonel bir ekibin kurulması ve<br />

tanıtıma yönelik farklı kurumlardaki tüm kaynakların bu organizasyona<br />

aktarılması sağlanmalıdır.<br />

• Korunacak doğal ve kültürel alanlar denetim altında tutulmalı, yoğunluk ve<br />

yapı düzeni itibariyle bu alanların korunması amacıyla, mevzii yerleşim alanı<br />

uygulamaları için uygun normlar belirlenerek geliştirilmelidir. Kıyı kesimi ve<br />

kırsal alanlarda, doğaya ve çevreye uyumlu yerleşmeler elde edebilmek<br />

amacıyla, gelişi güzel mevzii planlarla veya izinsiz olarak gelişen yapılaşmaların<br />

önüne geçilmelidir. Buralarda bölgelemelere gidilerek nüfus ve yapı yoğunluğu,<br />

yapı düzeni, parsel büyüklükleri, sosyal ve fiziki altyapı ve yerleşilebilirlik<br />

koşulları konularında ilke ve standartlar oluşturulmalıdır. Tümüyle<br />

yerleşilemezlik özelliği taşıyan yerlerde ise kesin denetim koşullarının<br />

geliştirilmesi sağlanmalıdır.<br />

• Yerel kamu idaresinde fiziki-stratejik planlamanın etkinliğinin ve işlevselliğinin<br />

artırılması, karar mekanizmasında rol almasının ve il düzeyinde yaygınlaşan bir<br />

kurumlaşmaya gidilerek bunun sürekli bir hale getirilmesi sağlanmalıdır. Bu<br />

bağlamda çalışmanın 9. kısmında açıklanmış olan Ekonomik ve Sosyal<br />

Kalkınma İdaresinin kurulması çalışmalarında bulunulmalıdır.<br />

• Fiziki planlama ile ekonomik planlamanın uyum içinde yürütülebilmesi için<br />

Yatırım ve Karar Organizasyonlarına gereken önemin verilmesi önem arz<br />

etmektedir. Bunun için KOBİ’lerin finansmanına alternatif bir yaklaşım olarak<br />

ele alınmış olan Anadolu Menkul Kıymetler Borsası kurulmalıdır.<br />

• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü ve özellikle de Metropoliten Aktivite Merkezi sınırları<br />

içinde kalan büyük saha kullanan sanayi kurumları ile kamu idaresine ait<br />

13


kullanışların arazi değerlerinin artmasına paralel olarak çepellere kaydırılması,<br />

eski yerlerinin vasıflı hizmetler sektörlerine, bilgi ve sermaye yoğun birimlere<br />

ayrılmasının sağlanmalıdır. (Örneğin DSİ, Karayolları, Köy Hizmetleri, Tarım İl<br />

Müdürlüğü vb. hizmet alanları ile Kula Mensucat gibi sanayi alanları)<br />

• <strong>İzmir</strong> İl düzeyinde tarım sektörüne ilişkin düzenleme ve yatırımların<br />

önceliklerinin ele alınması, verimliliğin artırılması yönündeki çalışmaların<br />

hızlandırılarak stratejik plan dönemi sonuna kadar tamamlanmalıdır.<br />

• Yarımadada ve <strong>İzmir</strong> Körfezi çevresinde deniz ulaşım kapasitesi artırılmalıdır.<br />

• Mekansal-ekonomik roller, <strong>İzmir</strong> il düzeyinde; il içine ve il dışına olarak, alt<br />

yöreler düzeyinde ise; alt yöre içine ve il dışına olarak tanımlanmalıdır.<br />

• Ege Adaları’ndan Midilli, Sakız ve Sisam’la <strong>İzmir</strong> arasında sınır ticareti ve<br />

ulaşım ilişkilerinin yük ve yolcu taşımacılığı açılarından kurulmasına<br />

çalışılmalıdır.<br />

• Taşocakları ve madencilik işletmeciliğindeki uygulamaların genel peyzaj<br />

yönünden olumsuz etkilerinin oluşmasının engellenmesi ve denetlenmesi<br />

sağlanmalıdır.<br />

• Tüm dere yataklarının yerleşim istilalarından arındırılması sağlanmalıdır.<br />

• Yeşil kuşaklar Büyükşehir Bütünü içinde aktif yeşil alanlarla<br />

bütünleştirilmelidir.<br />

• <strong>İzmir</strong> İl düzeyinde milli parklar ve rekreasyon alanları, yeşil kuşak sistemiyle<br />

ilişkilendirilmelidir.<br />

• İçme suyu barajlarının koruma alanlarında denetimin sürekliliği sağlanmalıdır.<br />

• Toprak kabiliyetleri açısından üst sınıf alanlarda tarım aleyhine oluşacak<br />

gelişmeler engellenmelidir.<br />

• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içindeki mevcut sanayi bölgelerinin sermaye yoğun ve<br />

ileri teknoloji kullanan üretim birimleriyle yer değiştirmeleri yönlendirilmelidir.<br />

• Tersaneler ve limanlar arasındaki yer seçimi ilişkileri gereksinimler<br />

doğrultusunda çözülmelidir.<br />

• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Alt Yöresinin temel ekonomik-mekansal işlevi; üst<br />

düzey organizasyon-hizmetler, ticaret ve turizm sektörlerindeki uzmanlaşma<br />

düzeylerinin artırılıp geliştirilmesi, şeklinde yönlendirilmelidir.<br />

• Alsancak Limanı gerisinde yarım kalmış karayolu viyadüklerinin, bir yandan<br />

liman içine indirilerek kamyon ve TIR trafiği açısından rahatlamanın getirilmesi,<br />

diğer yandan da şehir içi yol standart ve işlevinde Alsancak yolağına<br />

bağlantılarının kurulmalıdır.<br />

• Alt yörelere stratejik planla yükümlenecekleri işlevlerin dışında roller<br />

verilmemeli ve yatırım öncelikleri bu işlevlere göre tanımlanmalıdır.<br />

14


• Alt yörelerde yer alan mevcut ikinci konut stoklarının, bu yöreler için öngörülen<br />

işlevlere uygun olarak diğer kullanış biçimlerine teşvik edilmesi yönünde<br />

çalışmalar yapılmalıdır.<br />

• Turizm konaklama tesislerinin boşluk oranlarının yüksek olduğu yörelerde,<br />

yatak kapasitesini artıracak yatırımların öngörülmemesi, kısa vadede öncelikle<br />

doluluk oranlarının artırılması yönünde politikalar geliştirilmelidir.<br />

• Ölçek ekonomilerinin kurulmasının potansiyel olarak uygun olduğu yörelerde,<br />

bu doğrultuda politikalar ve uygulamalar geliştirilmelidir.<br />

• Çevre korunması amacıyla, risk altındaki yörelerde ilgili normlara uygun ön<br />

arıtma koşulları geliştirilip uygulanmalıdır.<br />

• Toplu konut uygulamalarıyla ilgili mevcut stoklar eritilinceye kadar yeni<br />

yerleşim alanlarının açılmasına izin verilmemelidir.<br />

• Mevcut tesis edilmiş ve onaylanmış organize sanayi bölgelerinde tam kapasite<br />

elde edilinceye kadar kısa vadede ve dönem içinde yeni organize sanayi<br />

bölgelerine izin verilmemelidir.<br />

• İl düzeyinde yerel enerji potansiyelinin ve olanaklarının kullanılması<br />

özendirilmelidir.<br />

• İl düzeyinde mekansal gereksinimlerin gereği ortak kamu bütçe ve programı<br />

hazırlanarak uygulanması girişimleri yapılmalıdır.<br />

• Şehirsel yerleşmelerin sınırları içinde kalan ve korunması konusunda genel<br />

kabuller oluşturulan tarım alanlarının sürdürülmesiyle ilgili politikalar<br />

geliştirilmelidir.<br />

• Kamu yönetiminde alt merkezleşme eğilimlerine uygun örgütlenme biçimlerine<br />

yönelinmelidir. Alt merkezlerde hizmet düzeyinin geliştirilmesi sağlanmalıdır.<br />

• Mekansal şehirleşmeye özen gösterilmeli yasa dışı yapılaşmaların önüne<br />

geçilmeli ve bunu özendirecek girişim ve düzenlemelerden mutlaka<br />

kaçınılmalıdır.<br />

• Nüfusun gereksinimine uygun yerinde, sürekli ve yeterli düzeyde sosyal alt yapı<br />

hizmetlerinin verilmesi sağlanmalıdır.<br />

• Şehirsel yerleşmelerin girişlerine arazi kullanışları ve peyzaj donatısı açısından<br />

özen gösterilmeli ve mevcut olumsuz gelişmeler için yeniden düzenleme<br />

çalışmaları yapılmalıdır.<br />

• Yerel yönetimlerin emlak vergilendirmelerindeki dengesizlikler düzeltilmelidir.<br />

Emlak vergi oranlarının beldeler bazında ortaya çıkan eşitsizlikleri giderilmeli,<br />

bazı yörelerde düşük emlak vergilerinden kaynaklanan finansal güçlüklerin<br />

ortadan kaldırılmalıdır.<br />

15


• Sanayi ve toplu konut yerleşim alanlarında ön arıtma sistemlerinin kurulması<br />

ve işletilmesine sorunları strateji plan dönemi sonu itibariyle tümüyle<br />

çözümlenmelidir.<br />

• Özellikle turizm ve ikinci konut yörelerinde yaz aylarında gelişen trafik ve<br />

otopark taleplerine uygun düzenlemeler yapılmalıdır.<br />

• Şehirsel yerleşmelerde yol ağları, trafik ve otopark düzenlemeleri, talep yönetimi<br />

tekniklerinden de yararlanılarak geliştirilmeli, yaya – taşıt trafiği<br />

ayrıştırmalarını dengeli bir biçimde gözeten ağlar oluşturulmalıdır.<br />

• Şehirsel yerleşme geçişlerinde ve bağlantı noktalarında, yaya ve taşıtlar için<br />

köprülü karayolu kavşakları ve demiryolları köprülü geçişleri düzenlenmelidir.<br />

• Köylerde kanalizasyon ve arıtma tesislerinin yapılmış olmalarının yanı sıra<br />

bunların bakım ve işletim sorunlarının çözümlenmesi de sağlanmalıdır.<br />

• Havzalarda ve tüm tarım alanlarında yer altı sularının dengeli kullanımı<br />

sağlanmalıdır.<br />

• <strong>İzmir</strong> Körfezi’nin tüm dere ıslah çalışmaları tamamlanmalıdır.<br />

• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü’nde karayolu ağında alternatif güzergahların elde<br />

edilmesi sağlanmalıdır.<br />

• Telekom haberleşme ve bağlantı ağlarında, nüfus ve işletme taleplerine göre<br />

gelişmeler için revizyon çalışmaları yapılmalıdır.<br />

• Tarım sektöründeki küçük işletmelerin, tohumdan pazara kadar geçecek<br />

süreçte sorunlarının ve hizmet eksikliklerinin giderilmesi sağlanmalıdır.<br />

• Dağ köylerinde orman kadastrosu tamamlanmalıdır.<br />

• Katı atıkların toplama ve depolama sorunları alt yöreler düzeyinde yerleşmeler<br />

arası işbirliği ile planlanarak topluca çözümlenmesi sağlanmalıdır.<br />

• Stol havaalanları, turizm–sanayi–tarım sektörlerinin gereksinimleri<br />

doğrultusunda ve alt yörelerin yapılarına göre yer seçilerek uygulanmalıdır.<br />

• Demiryolları için hazırlanacak ana planda Ödemiş ve Tire sapakları, yöresel bir<br />

demiryolu sisteminin parçası durumuna getirilmeli ve elektrifikasyonu için<br />

çalışmalar yapılmalıdır.<br />

• Mevcut arkeolojik envantere uygun olarak yerinde müzelendirme ve<br />

sergilendirme kapasitesi artırılmalıdır.<br />

• İl düzeyinde balıkçı barınakları ve yat limanları ağına gerekli öncelikler<br />

verilmelidir.<br />

• Büyükşehir Belediyesi Mücavir Sahası’ndaki köylerde belde belediyelerinin<br />

kurulmasının sonrasında mücavir alan dışına çıkmalarına neden olan yasal<br />

boşlukların giderilerek, söz konusu yerlerde planlama, uygulama, denetim<br />

16


ütünlüğünün kaybolması sonucunu yaratan bu durumun giderilmesi<br />

sağlanmalıdır.<br />

• Mevcut şehirsel fiziki altyapının merkezden başlayarak yeraltına alınması<br />

çalışmalarının sürdürülmesi ve tamamlanması.<br />

• Eski Gediz Deltasının güney kesimine, Sasalı ile irtibatlı bir tarzda ve Çiğili<br />

Atatürk Organize Sanayi bölgesine hizmeti de içeren konteyner ağırlıklı bir<br />

iskelenin tesis edilmesi.<br />

• Expo kurulması tasarlanan İncirlatı kesiminde 2008 yılı sonrası için bu tür bir<br />

alanın ayrılmasının hedeflenmesi ve planlama çalışmalarının değerlendirmeye<br />

alınması, tema belirlenmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong>’in yurt dışı merkezlerle doğrudan havayolu bağlantısının sağlanması için<br />

potansiyel araştırmalarının yapılması<br />

• Doğu Akdeniz Bölgesinde yer alan önemli liman şehirleri arasında feribot ve<br />

gemi seferleri (kruvaziyer) düzenlenerek <strong>İzmir</strong>’in tanıtımının sağlanması ve<br />

başta <strong>İzmir</strong> olmak üzere stratejik planlama alanında özellikle kıyı<br />

yerleşmelerinin ekonomik potansiyellerinin arttırılması.<br />

2003-2012 Dönemi Ekonomik Sektörel Hedefler<br />

<strong>Stratejik</strong> planlama alanımızda yer alan yerleşmelerin ilçe bazında 2003-2013 yılları<br />

arasındaki nüfus öngörüleri ışığında 2013 yılında <strong>İzmir</strong> nüfusunun yaklaşık 4.7<br />

milyon olması beklenmektedir. 10 yıllık süre içerisinde ortalama % 35’lik bir<br />

artışla ile 1.25 milyon daha fazla kişi <strong>İzmir</strong>’de yaşayacaktır. Bu toplam artışın 520<br />

bin kişisi, doğal ve kalan, 730 bini ise göçe bağlı nüfus artışı olarak beklenmektedir.<br />

Doğal nüfus artışına karşı, <strong>İzmir</strong> ili hazırlanma sürecine sahip olduğundan sosyoekonomik<br />

beklentileri dengeleme şansına sahiptir. Ancak göç ile gelen nüfusun,<br />

içinde bulunduğu yaşa bağlı olarak beklentileri değişecektir. Bu nüfusun yaşayacağı<br />

planlama alnımızda dönemsel olarak önde gelmesi hedeflenen sektörel yaklaşımlarsa<br />

aşağıda belirtilmiştir.<br />

• İnşaat sektörü olarak içinde bulunulan dönemde en düşük seviyede<br />

olunması, ilerleyen yıllarda bu alanda bir gelişim olacağı varsayımını ileri<br />

sürmektedir. 2003 yılı içinde enflasyonun düşme eğilimi içine girmesi ve de<br />

faizleri düşürülmesini takiben inşaat sektöründe kısa vade sonunda<br />

gelişim öngörülmektedir. Arsa değerlerinin yüksek trende seyretmesinin<br />

sonucunda duraklamaya girilmiş olmasının ve Ülkenin içinde bulunduğu<br />

coğrafyada ilerleyen yıllarda belirgin bir kriz ortamının oluşmaması bu alanda<br />

yatırımları arttırmayı öngörmektedir.<br />

• <strong>İzmir</strong>’in uzun yıllar tarıma dayalı sanayi yapısını sektörel gelişimin önünde<br />

başarıyla yürütememiş olması ve bir engel oluşturması <strong>İzmir</strong> ekonomisinde<br />

sektörel çeşitlenmenin yeteri kadar hızlı gelişmemesine sebep olmuştur. Bu<br />

17


durum ana sektörleri desteklemiş alt sektörlerin gelişmesini de<br />

engellemiştir. İstanbul merkezli Marmara sanayii çekim bölgesinde, hem<br />

katma değeri yüksek üretim tesisleri ve hem onlara destek veren imalat<br />

sanayii ve hizmet sektöründeki işletmeler hızla çoğalmıştır. <strong>İzmir</strong>’in geleneksel<br />

yapısının çok uzun süre kırılamamasında sanayi bölgelerinin gereksiz ve<br />

plansız çoğaltılması atıl yatırımlar olarak devreye girerken, alt yapı üretimi<br />

açısından geç kalınmış olmanın da etkisi büyük ölçüde görülmektedir.<br />

Bölgenin sanayi açısından doygunluğa ulaşamaması açısından <strong>İzmir</strong> etkin bir<br />

çekim merkezi olamamıştır. Bu nedenle sanayi yatırımlarında stratejik<br />

hedeflerin belirlenmesi yanında altyapı yatırımlarının tamamlaması<br />

gerekmektedir.<br />

• <strong>Stratejik</strong> plânlama alanında sınai ve ticari gelişimi engelleyen nedenlerin<br />

kökeninde kurumsallaşma eksikliği önemli bir faktör olarak başrolde<br />

görülmektedir. Aile şirketlerinin başarılı olduğu diğer bazı büyük sanayi<br />

Profesyonel yönetim tekniklerinin uygulandığı kuruluşlarının ise yönetim<br />

hataları, aile içi çekişmeler, pazar fırsatlarının yeteri kadar hızlı<br />

değerlendirilememesi, hızla değişen rekabet koşullarına uyum sağlamada geç<br />

kalınması gibi nedenlerle planlama alanında yer alan pek çok büyük sanayi<br />

kuruluşunun işletmelerini kapattığı ya da el değiştirerek bölge dışından<br />

yatırımcı grupların kontrolüne geçtiği görülmektedir. Bu durumun önüne<br />

geçilmesi ve sermeyenin <strong>İzmir</strong> içinde kalması için ilk planda örgütlenme<br />

şemasında profesyonel yönetici kadrolarından yararlanılması<br />

gerekmektedir.<br />

• <strong>İzmir</strong> özellikle son yirmi yıllık perspektif içinde iç ve dış rekabet çerçevesinde<br />

dünyada meydana gelen gelişimlere ve değişimlere kayıtsız bir durum<br />

sergilemiştir. Bu durum yaşanan süre içinde ciddi bir güç kaybı oluşturmuş<br />

ve <strong>İzmir</strong> yetenekli iş gücünü kaybetmiştir. Başta İstanbul merkezli<br />

sanayinin çekimi sonucunda ortaya çıkan bu beyin göçü teknolojik<br />

gelişmelerden <strong>İzmir</strong>’in yeterince pay almasını engellemiştir. Kırıcı rekabetin<br />

sürüklediği değişim rüzgarlarına dayanabilmek ve onun ortaya çıkardığı<br />

fırsatlardan bu nedenle yararlanmak mümkün olamamıştır. <strong>İzmir</strong> sermayesi<br />

bu nedenlere karşı potansiyellerini daha etkin kullanmak için ekonomik<br />

analizlere dayalı uzun vadeli stratejik hedeflerini belirlemelidir.<br />

• Sermaye birikimlerinin doğru yatırımlara yöneltilmemesi ve yabancı<br />

yatırımcılar için bir çekim merkezi olacak uzun vadeli bir stratejik planın<br />

bulunmaması kaynakların ekonomik olarak optimum kullanımını<br />

engellemiştir. Sermaye yatırımları, geçen süreler içinde daha ziyade kısa<br />

dönem kar maksimizasyonuna yönelik yatırımları hedeflemiş bu da kaynak<br />

israfına sebep olmuştur. Bu durum koordinasyon ve AR-GE alanında<br />

henüz istenilen düzeye gelinememesiyle sonuçlanmıştır. İşbirliğinin eksik<br />

olması önemli bir eksik olarak duraklamayı körükleyen bir etkendir. <strong>İzmir</strong> bu<br />

açıdan sinerji oluşturamamış hem siyasi hem de bürokratik engellemelere<br />

18


karşın güçlerini birleştirememiştir. Bunlara karşın <strong>İzmir</strong> sermayesinin kısa<br />

dönemden itibaren semaya yatırımları içinde belirli bir payı AR-GE konularına<br />

yöneltmesinin gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır.<br />

• <strong>İzmir</strong> tarihsel süreç içinde hep bir liman kenti olagelmiştir ve ekonomik<br />

yapısında bu husus önemli bir yer tutmuştur. Dünyanın önemli liman<br />

şehirlerinde limanların yerleşme alanları içinde kaldığı da görüldüğünden<br />

Çandarlı Limanı yapıldığı taktirde de <strong>İzmir</strong> limanının işlevine devem etmesi ve<br />

lojistik hizmetler açısından önemini koruması gerekliliği ortaya<br />

çıkmaktadır. <strong>İzmir</strong>’in yabancı sermaye açısından elverişli bir ortama sahip<br />

olmasının önemli bir unsuru olan geniş bir art bölgeye sahip olması limanla<br />

birleştirildiğinde karayolu, demiryolu, havayolu ve denizyolu açılarından<br />

lojistik hizmetlerin gelişmesine neden olacaktır. Bu nedenle kısa dönemden<br />

itibaren bu tür yatırımlara yönelinmesi gerekmektedir.<br />

• Küreselleşme süreci içinde <strong>İzmir</strong>’in gerek geleneksel yapısı ve gerekse son<br />

yıllarda peş peşe gelen ekonomik krizlerden etkilenen ekonomisi birikmiş<br />

sermayesini yatırımlara yöneltmede itici güç bulmada zorlanmıştır. Bunun<br />

ana nedenlerinden başta geleni olan dünya gerçeklerinin gerisinde kalınmış<br />

olunması yeni ürün çeşitlerine yönelinememesiyle sonlanmıştır. Özellikle<br />

geleneksel sanayi yapısı içinde kalınmış olunması yüksek teknolojiye dayalı<br />

malların üretilememesine sebep olmuştur. <strong>İzmir</strong> ekonomisi, stratejik<br />

planlama alnında genel eğilimlere dayalı olarak dış pazarlara yönelik rekabetçi<br />

ürünlere ihraç kapısını açmak için teknolojik yatırımlara yönelme zorundadır.<br />

Bu nedenle Teknolojiyi Geliştirme Bölgelerine ve Teknopark yatırımlarına<br />

öncelik verilemesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.<br />

• <strong>İzmir</strong> turizminde görülen göreceli düşüşün önde gelen sebepleri arasında son<br />

yıllarda “incoming” acentaların çoğunun şehri terk ederek Antalya ve<br />

Kuşadası gibi merkezlere yerleşmesi gösterilebilmektedir. Bu durum <strong>İzmir</strong>’in<br />

payını diğer mekanlara kaydırmıştır. Ayrıca <strong>İzmir</strong> gelecek turist<br />

kafilelerini ağırlamaya yönelik yeterli mekanlara sahip bulunmamaktadır.<br />

Turizmin son yıllarda eğlence ve macera eğilimli olması <strong>İzmir</strong>’in potansiyelini<br />

düşürmektedir. Orta büyüklükteki turist gruplarına yemek verecek<br />

mekanların bulunmaması ve bu konuda yatırımlara yönelinilmemiş olması<br />

grupları <strong>İzmir</strong>’den kaçırmaktadır. Turizmin sadece bir konaklama işlevi<br />

olmadığı bilindiğinden <strong>İzmir</strong> bu konu dışındaki turizm alanlarına ekonomik<br />

yatırım yapma durumundadır. 1990 öncesi <strong>İzmir</strong>’de yapılmış konaklama<br />

tesislerinin eskimeye başlamış olması da <strong>İzmir</strong>’i konaklama açısından<br />

önümüzdeki yıllarda cazip bir mekan yapmayacaktır. <strong>Stratejik</strong> plan dönemi<br />

içinde <strong>İzmir</strong> turizminin gelişmesi ağırlıklı olarak kongre ve ona alternatif<br />

termal yatırımlara yönelinilmesi ile gelişebilecektir. Bu açıdan <strong>İzmir</strong><br />

ekonomisine büyük girdi sağlayacak turizm gelirleri şehrin ölçeğini büyütmesi<br />

ile mümkündür.<br />

19


• <strong>İzmir</strong>’in tarımsal açıda verimli havzalara sahip olması tarım ekonomisinin<br />

dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır. Bu konuda tarım-sanayi işbirliğinin<br />

ortaya konması ve tarımsal üreticilerin bilgilendirilmesi yanında<br />

sanayiye yönelik üreticilerin ekonomik açıdan desteklenmesi<br />

projelerinin oluşturulması gerekmektedir. Özellikle tütün ve pamuk gibi<br />

ürünlerin kalite kontrolleri yapılmalı ve üreticiyi destekleme fonları<br />

konmalıdır. Bu bağlamda ekolojik tarımı destekleyici örgütlenme şemasının<br />

ekonomik bazda desteklenerek bürokratik sorunlarının çözülmesi olumlu<br />

olacaktır. Bölgede tarımsal potansiyele gerekli desteğin verilmesi alt yörelerin<br />

ticari hayatında gelişme yaratacağı bilinciyle destekleme projeleri<br />

oluşturulmalıdır.<br />

• <strong>Stratejik</strong> planlama alanının tarımsal potansiyeli bilinen bir gerçektir. Bu<br />

potansiyel içinde zeytin ve zeytinyağı önemli bir yer tutmaktadır. Zeytinyağı<br />

2001 yılı içinde Türkiye’nin toplam tarım ürünleri ihracı içinde ortalama<br />

%3’lük bir paya sahiptir. Dünya zeytinyağı ihracatı içinde ise ülke payı<br />

ortalama %19 paya sahiptir. Genellikle üretildiği bölgelerde tüketilen<br />

zeytinyağı sağlıklı ve dengeli beslenme bilincinin dünyada yaygınlaşması ile<br />

özellikle Amerika, Japonya, Kanada, Avustralya ve Brezilya gibi nüfus yoğun<br />

ülkelerde tüketilmeye başlanmıştır. Bu pazarlar genelde Türkiye özelde <strong>İzmir</strong><br />

için büyük ümit vaat etmektedirler. Örneğin; yeni gelişen pazarlardan<br />

Türkiye, Amerika için %10 paya sahip iken İtalya %69, İspanya %35 pay<br />

almaktadır. Japonya için %0.13, Kanada için %6,7 ve Avustralya için %2 olan<br />

payların arttırılması için bu sektöre gereken önemin ve teşviklerin verilmesi<br />

gerekmektedir. En büyük ihraç pazarımız olan AB ülkelerinin dökme olarak<br />

aldıkları Türk zeytinyağını ambalajlayarak dünya pazarlarına<br />

aktarmasının önlenmesi için gerekli çalışmaların yapılması önem arz<br />

etmektedir.<br />

• Son yıllarda bilişim sektöründe görülen yazılım ihracatı büyük bir<br />

ekonomik güç olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de de gelişmekte olan bu<br />

sektörü dünyaya taşımak ve özellikle <strong>İzmir</strong> ekonomisi için değer yaratan bir<br />

lokomotife dönüştürmek önemsenmelidir. Ticarî paket programları<br />

hazırlamadan öte sektörel yazılıma yönelinilmesi daha büyük girdiler<br />

sağlayacaktır. Bu bağlamda <strong>İzmir</strong> Ekonomi Üniversitesinin Bilgisayar<br />

Mühendisliği Bölümü önemli bir girişim yapmıştır. Türkiye bilişim pazarı<br />

2002 yılında bir önceki yıla göre %11.7 büyüyerek 10.2 milyar dolara<br />

erişmiştir. Yine aynı yıl mobil yazılım pazarının %29.3 büyümesi sektörün<br />

önemini ortaya koymaktadır. Özellikle kriz dönemlerinde büyüyen bu hizmet<br />

pazarının bilgi teknolojileri kategorisinde stratejik planlama alnımızda ilk<br />

sıralarda yer alması gerekmektedir. Bu tür yazılımların iki saatten fazla süren<br />

bir işlemi birkaç dakikaya indirdiği bilindiğinden önümüzdeki yıllarda tüm<br />

şirketlerin sektörü kullanmasının gerekliliği daha açık ortaya çıkmaktadır.<br />

20


• <strong>Stratejik</strong> planlama alanımızda pazar payının hızla artış gösterdiği enerji<br />

sektörü lojistik tesis yatırımlarıyla ön plana çıkmaktadır. Doğal gaz ve<br />

jeotermal enerjinin devreye girmesi ile planlama alanımızda petrol<br />

ürünlerinden elde edilen enerji türlerine olan talebin azalması söz konusu<br />

olabilecektir. Özellikle şehir ölçeğinde planlama alanında jeotermal enerjiye<br />

yönelinilmesi ve yatırımların bu konuya yöneltilmesi orta dönemde önem<br />

kazanacaktır. LPG sektöründeki daralmanın ortaya çıkardığı ekonomik<br />

dengesizlikler bu şekilde önlenebilecektir. Özellikle 2003 yılı sonunda çıkması<br />

beklenen Petrol Piyasası Kanunuyla serbest rekabet döneminin başlayacağı<br />

dikkate alındığında bunun enerji sektörü için ateşleyici etki yapacağı<br />

düşünülmelidir.<br />

• Türkiye’nin 2002 yılındaki toplam ihracatının %36’sını hazır giyim ve tekstil<br />

oluştururken %28’si hazır giyimden sağlanmaktadır. Türk tekstil şirketleri bu<br />

konuda büyük atılım yapan Çin ile özellikle AB ülkelerinde çarpışıyor. Çin’in<br />

bu alanda 2. ve 3. sırada yer alması Türkiye’nin sahip olduğu ilk sırayı<br />

zorlamaktadır. Hazır giyimde ise Çin, Türkiye’nin önüne geçmiş durumdadır.<br />

<strong>Stratejik</strong> planlama alanımız ülke içinde Denizli’nin arkasına düşmüş ise de<br />

bürokrasi, sivil toplum ve özel sektör bağlamını doğru kurabildiği<br />

takdirde bu rekabetten karlı çıkabilecektir. Özellikle kotaların<br />

kalkması ile birlikte dünya pazarlarına yönelik ciddi bir rekabet içinde<br />

kalınacaktır. <strong>İzmir</strong>’in dış pazarlara yakınlık avantajını kullanarak<br />

rekabetini sürdürmesi gerekmektedir. Tekstil ve hazır giyimde sezon<br />

kavramının ortadan kalkması ve farksızlaşmaya ayak uydurulabilmesi büyük<br />

avantaj sağlayacaktır. Bu nedenle malı en kısa sürede temin eden ve lojistik<br />

avantajları bulunanlar öne geçecektir. Bu nedenle tekstil sektöründe hızlı<br />

hareket edilebilmesi için önümüzdeki yıllarda gerekli önlemlerin alınması<br />

gerekmektedir. Aksi durumda ülkenin ve bölgenin payında düşmeler<br />

görülebilecek ve sektör ekonomik krize yönelebilecektir. Bu konuda marka<br />

yaratma zorunlu bir hale gelmelidir.<br />

Sektörler bazında GSYİH’nın gelişimi ele alındığında konu iki ayrı senaryo halinde<br />

öngörümlenmiştir. Birincisi, mevcut durumun korunması durumundaki gelişimdir.<br />

Burada 2001 şubat krizi öncesi 2000 yılı baz alınmıştır. Böylelikle mevcut durum<br />

göreceli olarak yükseltilmiştir. 2000 yılı baz fiyatlarıyla nüfus öngörülerine göre, 2000<br />

yılındaki 20.9 katrilyon olan GSYİH, mevcudu korumak için 32.8 katrilyon olarak<br />

hedeflenmelidir. Bu hedef ile bireylerin 2000 yılındaki yaşam koşulları muhafaza<br />

edilecektir. Bu değerde refah artışı yoktur.<br />

İkinci senaryo % 3, % 5 ve % 10 büyüme oranlarına göre ele alınmıştır. Burada<br />

mevcut durumu koruyabilmek için büyüme oranının % 3’ün üzerinde olması<br />

gerektiği anlaşılmaktadır. Gerçekten de %3’e göre büyüme, mevcut durumun<br />

altında kalmaktadır ve 32.8 katrilyon olması gereken GSYİH değeri %3 büyümeye<br />

göre 29.9 katrilyon olarak gerçekleşmektedir. Yani hedef değer ile varılan değer<br />

arasında 2.9 katrilyon fark vardır.<br />

21


İkinci oran, %5 büyümeye göre hedeflenen GSYİH değeridir ve 38.4 katrilyondur.<br />

Bu büyüme refah artışı da sağlamaktadır. Yaklaşık kazanılan refah artışı 5.6<br />

katrilyondur. Refah payı da olduğu için, <strong>İzmir</strong>’in 2003-2013 döneminde hedeflemesi<br />

gereken asgari ortalama büyüme oranı %5’in altına düşmemelidir.<br />

Son oran ise iyi bir planlamanın göstergesi ve sürekliliğini göz önüne alarak %<br />

10 şeklinde tespit edilmiştir. Bu oran ile 2013 sonunda hedeflenen GSYİH değeri<br />

70.2 katrilyondur. Şu halde 37.4 katrilyonluk bir artış olacak ve 2000 yılına nazaran<br />

göreceli olarak 2013’e ulaşıldığında iki kat refah artışı sağlanmış olacaktır. Burada<br />

toplam GSYİH değeri üzerinden hedef belirlemesi yapılmıştır<br />

Sonuç olarak, <strong>İzmir</strong>, % 5 asgari büyüme oranını hedeflemelidir. Ancak büyüme<br />

oranındaki aralığı, % 5 ile % 8 arasında tutmalıdır. Bu aralığın sağlanmasına yönelik<br />

yaklaşımlarsa yukarıda verilmiştir.<br />

2003-2012 Dönemi Yatırım Program Öncelikleri<br />

<strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong>n bu döneminde sürekliliği olan ve ilk aşamada ele alınması gereken<br />

yatırımların stratejik planlama alanları içindeki önemine göre vurgulanması ele<br />

alınmıştır. Yatırımların, gerçekleşme önceliği bu dizi içinde bütün olarak ele alınmalı<br />

ve bunların bir kısmının ilk beş yılda tamamlanma gereksinimine sahip olduğu<br />

benimsenirken bir kısmının da ikinci beş yıllık döneme sarktığı görülmektedir. Bir<br />

dizi yatırımsa sürekliliğe sahip olarak her iki alt dönemde de sürme durumundadır.<br />

Ayrıca doğal olarak diğer bir dizi yatırım da geçmiş yıllardan bu güne ve ileriye<br />

yönelik bir süreç içinde süregitmektedir. Bunlar arasında daha ziyade büyük kamu<br />

yatırımları önde gelmektedir.<br />

Sıralamada öncelik ele alınmamış buna karşın tüm alt yöreleri kapsayan makro<br />

seviyede yaklaşımlarsa stratejik yörelerin dışında vurgulanmıştır. Tabiatıyla burada<br />

ele alınan yatırımların stratejik plan içinde yer tutacak kapsamlarının olması<br />

gerekmektedir. Mahalli ölçekte tasarlanmış ve dar bütçe içinde çözüm bulan ve<br />

stratejik değeri bulunmayan yatırımlarsa değerlendirmeye alınmamışlardır.<br />

Birinci Beş Yıllık Dönem 2003-2007<br />

İlk beş yıl içinde tamamlanmasa da başlanılmasının gerekli olduğunun vurgulandığı<br />

yatırımların bu kısımdaki ana amaçlardan birincisi yatırımların mekansal öneminin<br />

belirtilmesidir. Kaynak kullanımı ve aktarımının bu dizi içinde yapılması<br />

öngörülmektedir. Bir kısmının kararları Üçüncü <strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong>n başlama<br />

döneminden önce alınmış olsa da yatırıma ya başlanmamış ya da sürekliliğinde<br />

kesilmeler görülmüş olabilmektedir. Bütün bunlar da dahil olmak üzere önem arz<br />

eden makro yatırımlar, stratejisine göre aşağıda değerlendirilmiştir.<br />

[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Birinci Beş Yıllık Dönem<br />

Öngörüleri<br />

22


• Karşıyaka’nın Bostanlı kesiminin taşkınlardan korunması için Bostanlı Deresinin<br />

ıslah edilmesi ve süreklilik içinde bakımının yapılması.<br />

• Turyağ Fabrika Tesis Alanının, üretim sistemlerinin terk etmesi sonunda boş<br />

kalan yapılarının özgün olanlarının korunarak turistik tesise ve çevresinde yer<br />

alan yapıların ve de boş alanların pansiyonla rekreatif kullanımlara<br />

dönüştürülmesi.<br />

• Karşıyaka’da yer alan büyük alış-veriş merkezlerinin çevrelerinin ölçek<br />

ekonomilerine uygun olarak düzenlenmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong> Büyük Kent Bütünü içinde yer alan turizm potansiyeli yüksek noktaların<br />

diğer işlevler tarafından istila edilmesi engellenmeli. (Örneğin Tantalos, Bayraklı<br />

Smyrna Kazısı, Kemeraltı geleneksel alış-veriş merkezi, Kemeraltı Havralar<br />

Sokağı, Agora, Kadifekale vd.)<br />

• Turizm potansiyeli yüksek alanların topluma ve de şehre kazandırılması için<br />

tasarım projelerinin yapılması ve söz konusu alanların kültür turizmi ve inanç<br />

turizmine yönelik değerlendirilmesi.<br />

• Karşıyaka’da gelişmekte olan kültür merkezleri oluşturma çalışmalarının semt<br />

ölçeğinde devamlılığı sağlanmalı.<br />

• Karşıyaka kıyı kesiminde, kıyı ile art alan arasında güvenli yaya geçiş<br />

olanaklarının yaratılmasının gerekliliği. (Örneğin Karşıyaka Vapur İskelesi-<br />

Karşıyaka Çarşı Bağlantısı)<br />

• Rekreatif potansiyel arz eden Bostanlı Balıkçı Barınağı düzenlenmeli ve tüm<br />

<strong>İzmir</strong>’e hitap edecek seviyeye getirilmeli.<br />

• Çiğli’de eski Gediz ağzındaki tersane yerinin tasdikli sınırı içinde geliştirilerek,<br />

sınırları dışında gelişmesinin engellenmesi.<br />

• Karşıyaka ve Çiğli’de konut üretiminin spekülatif yaklaşımlardan arındırılması ve<br />

imar planlarında dönem içinde yeni konut gelişme alanları önerilmemesi gerekli.<br />

• Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin tevsiinin bu süre içinde ele alınmaması ve<br />

monopolistik sistem dışında tutulması.<br />

• Genelde ülke ve özelde stratejik plan alanına ekonomik katkısı yüksek Tuzla tuz<br />

üretim tavla alanlarının gerekirse tevsii edilerek işletimine devam edilmesi.<br />

• İZSU Arıtma Tesislerinden çıkacak olan arıtılmış suyun Gediz Havzasının<br />

drenajında ve sulamasında kullanması.<br />

• Kuş cennetine tatlı su sağlanması amacıyla DSİ projelerinin hayata geçirilmesi ve<br />

bu alan için özel statülü yaklaşımlardan taviz verilmemesi.<br />

• <strong>İzmir</strong> Batı Aksında seracılığın, bahçe tarımının ve narenciye alanlarının ekonomik<br />

değeri göze alınarak, bu faaliyetlerin varlıklarını sürdürmesini sağlayacak<br />

önlemlerin alınması.<br />

23


• Üçkuyular-İnciraltı ve batı kesimlerinde mevcut aktif rekreatif alanlar dışındaki<br />

potansiyelli kesimlerin planlanarak kullanıma açılması.<br />

• Başta Balçova olmak üzere termal kaynakların konut ısıtılmasında kullanıma<br />

yönelik projelerin ve yatırım çalışmalarının devamlılığının sağlanması.<br />

• Balçova jeotermal sularını atık suların kirletmesini önleme amaçlı, atık suların<br />

ıslahı için yatırımlar yapılması ve zemin suyunun çekilmesinin önlenmesi.<br />

• Narlıdere’deki toplu konut alanlarında doğabilecek erozyon tehlikesine karşı<br />

önlemler alınması.<br />

• <strong>İzmir</strong>’e içme suyu temini amacıyla tasarlanmış Çamlı Barajının tamamlanması ve<br />

bu amaç doğrultusunda tasarım projelerinin ele alınması.<br />

• Güzelbahçe’de yamaç paraşütüne uygun alanların düzenlenmesi, işletmeye<br />

açılması ve tanıtılması.<br />

• Batı aksının <strong>İzmir</strong> konut stoku açısından kullanılmasındaki spekülatif<br />

yaklaşımların ortadan kaldırılması.<br />

• Karabağlar-Yeşillik Caddesi üzerindeki ve çevresindeki imalat sanayiinin<br />

bulunduğu alanlardan çıkarılarak özellikle ana aks boyunca “show-room”ların<br />

teşvik edilmesi.<br />

• Sarnıç-Gaziemir bağlantısını sağlayan karayolunun mevcut projesine göre<br />

düzenlenmesinin yatırım kapsamına alınarak standartlara uygun hale<br />

getirilmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong> güney aksında yer alan kaçak yapılaşmanın bulunduğu alanların yasal hale<br />

dönüştürülmesi için şehirsel yenileme projelerinin yapılması.<br />

• Buca cezaevinin kentsel alan dışına çıkarılmasına yönelik spekülatif<br />

yaklaşımların ortadan kaldırılarak konunun gerçekçi boyutta ele alınması ve<br />

sonuçlandırılması.<br />

• Alsancak limanın tevsiine başlanılması ve konu hakkında spekülasyon dışı,<br />

gerçekçi ve kalıcı yaklaşımların ortaya konması.<br />

• <strong>İzmir</strong> İç Körfezin Yeni Kale açıklarındaki girişimin taranması ve girişimlerin liman<br />

tevsii ile ilişkilendirilmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong> Halkapınar Ana Yolcu Garı terminali proje çalışmalarına mevcut tesisler de<br />

dikkate alınarak başlanılması.<br />

• Demiryolu Marşandiz Garı ve Triyaj tesislerinin projelerine başlanılması ve<br />

çalışmaların ulaşım master planı doğrultusunda ele alınması.<br />

• Kemeraltı’nın korunmasına yönelik uygulama projelerinin realist bir açıdan<br />

bakılarak geliştirilmesi, mali kaynak teminine yönelik organizasyon sistemlerinin<br />

kurulması.<br />

24


• <strong>İzmir</strong> Kültürpark alanının yapılaşmalardan arındırılması ve yeni düzenlemesinin<br />

parçacı yaklaşımlar yerine bütüncül projesine uygun olarak gerçekleştirilmesi.<br />

• Çevre yolunun kuzey kesiminin tünel ve viyadüklerinin tamamlanarak işletmeye<br />

açılması ve Aliağa istikametindeki devlet karayoluna bağlanması.<br />

• Alsancak Limanı gerisindeki viyadüklerin liman içine indirilerek kamyon ve tır<br />

trafiği bağlantısının kurulması, diğer viyadük ayaklarının kent içi yol standardı ile<br />

Alsancak yol ağına bağlanması.<br />

• <strong>İzmir</strong> Batı aksında Mithatpaşa Caddesine alternatif bir karayolu güzergahının<br />

belirlenmesi ve bu konuda imar planlarının gerekirse revize edilmesi.<br />

• Büyükşehir Bütününde kaçak konut yapılaşmalarının su depolarının yerleşme<br />

kotu üstünde kaldığı gözlenmektedir. Dönem içinde yapıların yasallaşması<br />

doğrultusunda bu depoların konumlarında seviye düzenlemesi yapılmasının<br />

gerekliliği.<br />

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi (Dikili-Bergama-Kınık) Birinci Beş Yıllık Dönem<br />

Öngörüleri<br />

• Bergama jeotermal kaynaklarının şehir ölçeğinde kullanılması çalışmalarına<br />

devam edilmesi ve konuya yönelik kurulmuş olan şirketin finansal açıdan<br />

desteklenmesi.<br />

• Kınık Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarının hızlandırılması ve<br />

Belediyenin bu açıdan desteklenerek bölgenin özendirilmesi.<br />

• Kınık Ovası Sağ ve Sol Sahil Sulama Projelerinin altyapı yatırımlarının ve<br />

Yortanlı Barajının tamamlanması.<br />

• Bergama’da turizm belgeli konaklama tesislerin yapılmasının rantabıl olmadığı<br />

belirlendiğinden bu dönem içinde yeni girişimlerin teşvik edilmemesi.<br />

• Dikili iskelesinin transit veya aktarma merkezi dışında kullanılabilme<br />

çalışmalarının başlatılması.<br />

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi (Aliağa-Foça-Menemen) Birinci Beş Yıllık Dönem<br />

Öngörüleri<br />

• Menemen’in ve yörenin tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük bir öneme<br />

sahip Gediz Havzası Planlama Projesinin sürdürülmesi.<br />

• Aliağa’daki sanayi alanlarının su ihtiyacını karşılamaya yönelik Kunduz Barajının<br />

tamamlanması<br />

• Aliağa’nın sanayileşmesi paralelinde, yerleşmenin hizmet sektöründen pay<br />

alabilmesi için bir şehirsel çalışma alanı kurulması<br />

• Aliağa Doğal Gaz Kombine Çevirim Santralinin ivedilikle tamamlanması ve sanayi<br />

sektörünün hizmetine sunulması.<br />

25


• Menemen aksında inşaat sektöründe konut imalatında talep üzerinde arz<br />

görüldüğünden bu tür yapılanmalara yönelik imalatlarının özendirilmemesi.<br />

• Foça-Yeni Foça arasındaki kıyı kesiminde Akdeniz foku doğal yaşam ortamının<br />

mutlak koruma altında tutulmasına özen gösterilmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong> Aliağa arasında tamamlanmış raylı sistem elektrifikasyon hattının tam<br />

kapasiteyle çalışmasının sağlanması.<br />

• Bağarası-Türkeli yeşil kuşağının korunması için Aliağa sanayi alanlarının<br />

gelişiminin güneyine doğru gelişme eğiliminin durdurulması.<br />

• Foça’da mevcut balıkçı barınağının düzenlenerek daha verimli hale getirilmesi ve<br />

halihazırda kullanılan rıhtımların düzenlenmesi<br />

• Gediz havzası sulamasında önemli bir öğe olan Gediz nehrinin başta Manisa<br />

Organize Sanayi Bölgesi olmak üzere diğer kirletici unsurların mutlaka denetim<br />

altına alınması<br />

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi (Kemalpaşa) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi ve tevsii çalışmalarıyla tamamlanacak gelişim<br />

alanları dışında, ilçe alt yöre sınırları içinde sanayi tesislerinin denetim altında<br />

tutulması.<br />

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin sınırları içinde sanayiinin tam kapasiteyle<br />

çalışmasının sağlanılması için gerekli yatırımlara ve teşviklere öncelik verilmesi.<br />

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine yönelik doğal gaz çevirim santralinin<br />

inşasına başlanması ve tamamlanması.<br />

• Nif Çayının temizliğinde süreklilik sağlanması için Kemalpaşa Organize Sanayi<br />

Bölgesi arıtma tesisinin ve ön arıtma tesislerinin işletilmesine özen gösterilmesi.<br />

• Bu alt yöredeki mevzi konut yerleşim alanı uygulamalarının yoğunluğuna ve yapı<br />

düzenine özen gösterilmesine ve giderek bu yöreler için çevre düzeni nazım<br />

planlarının geliştirilmesi.<br />

[E1] K.Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi (Menderes-Torbalı-Selçuk)<br />

Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından Tekeli’de kurulmuş olan Tekeli <strong>Ticaret</strong> ve İmalat<br />

Organize Bölgesinin altyapı çalışmalarının tamamlanması ve faaliyetine verimli<br />

bir şekilde devamının sağlanması.<br />

• Pancar yöresinde tesis edilecek ve yer seçimi yapılmış organize sanayi bölgesinin<br />

altyapı ve diğer hizmetlerine başlanması.<br />

• Tahtalı Barajı Koruma Havzaları denetiminin sıklaştırılması. Kontrolüne<br />

süreklilik kazandırılmasının, hazırlanacak çevre düzeni planlarında dikkate<br />

alınması ve uygulama imar planlarının bu anlamda revize edilmesi.<br />

26


• Efem Çukuru mevkiinde yer alacak Çamlı Barajının <strong>İzmir</strong>’e içme suyu temin<br />

edeceği planlandığı için yapımına başlanması.<br />

• Selçuk-Efes yöresinin turizm potansiyelini arttırma açısından Efes ören yerinin<br />

ışıklandırılması ve Meryem Ana’ya teleferik projesinin gerçekleştirilmesi.<br />

• Selçuk yöresinde kolektif turizmi geliştirme yönünde organizasyonlar yapılması ve<br />

bu bağlamda Pamucak art alanına bir golf alanın projelendirilmesi.<br />

• Görece, Şirince gibi turizm potansiyeli arz eden kırsal yerleşmelerde el sanatlarını<br />

teşvik edilmesi ve organizasyonlara gidilmesi.<br />

• <strong>Stratejik</strong> yörenin kıyı kesimi olan Gümüldür-Özdere kıyı bandının tarım<br />

potansiyelini kaybetmeyecek şekilde konut gelişiminin denetlenmesi.<br />

• Kısıkköy’de yer alan ağaç ve metal ve diğer üretim merkezlerinin ön arıtma<br />

sistemlerinin denetiminin sağlanması.<br />

• Tesis edilmesi planlanan Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesinin yer<br />

seçiminin Torbalı’nın güneyinde, Belevi yöresinde yapılması.<br />

• Tarım potansiyeli yüksek toprak yapısına sahip yörede Organize Sanayi Bölgeleri<br />

ve Sanayi Siteleri dışında sanayi yapılarıyla, depolama tesislerinin<br />

gerçekleşmesinin engellenmesi.<br />

• Ayrancılar ve Torbalı arasında gelişen toplu konut alanlarının stokları eritilinceye<br />

kadar bölgede yeni konut yerleşim alanlarına izin verilmemesi.<br />

• Selçuk yöresinde av turizminin geliştirilmesi ve organize edilmesi için tanıtımın<br />

yapılması, avlakların doğal düzeni bozmayacak kesimlerde oluşturulması.<br />

• Tarımsal potansiyel açısından önem kazanan Çitlenbik ağaçlarına uygulanana<br />

Antep Fıstığı aşılamasının teşvik edilmesi.<br />

• Küçük Menderes nehrinden sulama için çekilen suyun kirliliğinin artmasının<br />

önüne geçilmesi için çalışmalara hız verilmesi.<br />

[E2] K.Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi (Bayındır-Tire-Ödemiş-Beydağ-<br />

Kiraz) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Tire Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarının hızlandırılması ve<br />

ekonomik sorunların çözülmesi için kredilendirme sistemine gidilmesi.<br />

• Tire Organize Sanayi Bölgesinin tam kapasiteye erişmesinin sağlanması, bu<br />

seviyeye yaklaşılana kadar öz kaynak kullanmayan diğer organize sanayi bölgeleri<br />

yatırımlarının bekletmeye alınması.<br />

• Bozdağ Kayak Merkezinin sağ ve sol pistlerinin yapılması, mevcut tesislerin<br />

onarılarak, ivedilikle kullanıma açılması ve işletilmesi.<br />

• Tire mahalli pazarının korunarak sürekliliğinin sağlanması ve konunun organize<br />

hale getirilerek üreticilerin pazarlama konusunda teşvik edilmesi.<br />

27


• İnanç turizmi açısından Birgi’nin Tire ile birlikte öneminin geliştirilerek<br />

korunması ve turizm potansiyeline hizmet edecek ortak mekanların geliştirilmesi.<br />

• Özellikle Tire ve çevresiyle özdeşleşmiş keçe, urgan yapımı ve beledi<br />

dokumacılığının özelliklerinin yitirilmeden korunması ve geliştirilmesi.<br />

• K. Menderes Havzası Sulama ve İçme Suyu Projesi kapsamında yer alan Beydağ<br />

Barajının gerekli ödenekleri sağlanarak tamamlanması.<br />

• K. Menderes Havzasında yer altı suyu kullanımının denetlenmesi ve seviyenin<br />

kontrol altında tutulması.<br />

• Beydağ çevresinde yer alan antimon ve civa madenlerinin fizibilite çalışmalarının<br />

yapılacak işletmeye alınması için değerlendirilmesi.<br />

• Kiraz başta olmak üzere dış satımlı olan tarım ürünlerinin depolanma ve<br />

pazarlanmasında gerekli organizasyon girişimlerinin iyileştirilmesi.<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi (Çeşme-Karaburun) Birinci Beş<br />

Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Mordoğan Balıkçı barınağının yat limanı olarak kullanılması için gerekli<br />

düzenlemelerin yapılması ve ulaşım bağlantılarının standartlara uygun hale<br />

getirilmesi<br />

• Çeşme ve Alaçatı’da rüzgar enerjisinin kullanımı için rüzgar çiftliklerinin<br />

kurulması ve yaygınlaşmasının özendirilmesi, bürokratik engellerin kaldırılması.<br />

• Mordoğan Eğlenhoca Köyü İçme Suyu Göletinin tamamlanması için gerekli<br />

yatırım ödeneğinin sağlanması.<br />

• Kutlu Aktaş Barajının koruma bantlarının mutlak denetim altına alınması,<br />

ağaçlandırılması, bakı noktalarının rekreatif amaçlı kullanıma açılması.<br />

• Çeşme-Karaburun yöresinde av turizmin geliştirilmesi ve organize edilmesi için<br />

tanıtımın yapılması avlak alanlarının doğa ile bütünleştirilmesi.<br />

• Çeşme’de yer alan havaalanına gerekli standartlara eriştirilmesi ve işletme<br />

sürekliliğinin kazandırılması.<br />

• Çeşme yat limanının gerekli standartlara kavuşturularak işletmeye açılması ve<br />

gümrüklü saha tesisi.<br />

• <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın Çeşme’de örgütlediği nergis üretimi sisteminden örnek<br />

alınarak sakız ağacı üretimi projesi oluşturulması.<br />

• Körfez içinde Karaburun yerleşmesine kadar kıyı bandında balık çiftliği tesis<br />

edilmemesi için her türlü önlemin alınması,<br />

• Mordoğan kıyısında yer alan Akdeniz foku doğal yaşam alanının koruma altına<br />

alınması ve Foça’daki yaşam alanlarıyla birlikte değerlendirilmesi.<br />

28


• Karaburun Çeşme yarımadasında yer alan orman alanlarının yeşil kuşak projesi<br />

altında korunması ve düzenlenmesi<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi (Urla-Seferihisar) Birinci Beş Yıllık<br />

Dönem Öngörüleri<br />

• Seferihisar Karakoç yöresi özel turizm alanında jeotermal kaynaklar<br />

değerlendirilerek turizm yatırımların teşvik edilmesi ve yüksek yatak kapasiteli<br />

otellerin yer alması için çalışmalar yapılması.<br />

• Payamlı-Gümüldür Sulama Projesi kapsamında yer alan Kavakdere Barajının<br />

dönem içinde tamamlanarak devreye sokulması.<br />

• Sığacık Yat Limanının tamamlanmasındaki engellerin ortadan kaldırılarak<br />

sonlandırılması ve iç-dış yat turizmine açılması.<br />

• Devam etmekte olan Güzelbahçe-Seferihisar karayolunun ödenek ayrılarak çift<br />

şeritli bölünmüş yol olarak yapımının tamamlanması.<br />

• Mevcut ve öneri mevzi konut yerleşim alanlarının yoğunluk ve yapı düzeni olarak,<br />

doğa koruma ilkelerine uygun olarak ele alınması.<br />

• Urla ilçe merkezinde konut stoğu yığılması nedeniyle bu stok eritilene kadar yeni<br />

toplu konut uygulamalarının özendirilmemesi.<br />

İkinci 5 Yıllık Dönem 2008-2012<br />

İkinci dönem olarak ele alınan bu süreçte ilk dönemden gelen ivmelerin sürüklediği<br />

yatırımlar yer aldığı gibi, sürece yeni girenler de yer almaktadır. Devamlılığın esas<br />

olduğu bu dizilemede on yıllık dönem içindeki önem sıralaması yer almamaktadır.<br />

İkinci beş yıl, sistem içinde yer yer daha global yaklaşımlara da sahiptir. İkinci beş<br />

yıla başlamadan önce stratejik olarak aşağıdaki genel değerlerin bir kısmına ilk beş<br />

yılda başlanmış olunabilinmektedir. Devam edenlerin bu beş yıllık süreçte bitirilmesi<br />

ön görülenler de ayrıca belirtilmiştir.<br />

Konuların stratejik alt yöreler itibarıyla değerlendirilmesindense aşağıda belirlenmiş<br />

yatırımların gerçekleşmesi veya tamamlanması ve de başlanılmasının gerekli<br />

olduğunu ortaya çıkmaktadır.<br />

[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• İçme ve kullanma suyu ile taşkın kontrolü sağlayacak Bostanlı Barajının kesin<br />

proje aşamasından uygulamaya geçirilerek tamamlaması.<br />

• Piyale Makarna ve Gıda Mamulleri Fabrikasının, tesisin alanı boşaltmasından<br />

sonra sanayi alanı dışında, özel uzmanlaşma içinde öngörülen uygun<br />

kullanımlara tahsisi.<br />

• Karşıyaka’nın gelişim trendleri dikkate alındığında yöreye yıldız sayısı yüksek otel<br />

yatırımına gerek olmadığı.<br />

29


• Karşıyaka’ya metro hattının bağlanması ve bu doğrultuda hemzemin geçitlerin<br />

kaldırılması çalışmalarının ve yatırımlarının yapılması.<br />

• Kıyı ulaşımının yeni yapılacak iskelelerle yaygınlaştırılması ve toplu taşınımla<br />

desteklenmesi.<br />

• İZSU arıtma tesisinden çıkacak arıtılmış suyun Gediz Havzasının sulamasında ve<br />

drenajında kullanılmasının yaygınlaştırılması ve sürdürülmesi.<br />

• Kuş Cenneti ve Leuka antik yerleşmesinin birlikte değerlendirilmesi ve kültür<br />

turizmine kazandırılması.<br />

• Pınarbaşı’ndaki mevcut sanayi tesislerinin organize bir statüye kavuşturulması.<br />

• Bornova’da kültürel değer taşıyan metruk ikamet yapılarının onarılarak topluma<br />

(kamu kullanımına) açılması.<br />

• Metronun Bornova hattının Otogara bağlanması ve Fahrettin Altay-Üçyol hattının<br />

yapılması.<br />

• Balçova-Narlıdere batı aksındaki seracılığın, narenciye tarımının ve bahçeciliğin<br />

ekonomik değeri göz önünde bulundurularak bu ekonomik faaliyetin yaşamda<br />

kalmasının sağlanması ve bu yönde üreticilerin kurumlaşma yönünde teşvik<br />

edilmesi.<br />

• Çeşme otoyolu ile Narlıdere asfaltı arasında kalan alanın iş ve alışveriş<br />

potansiyeline yönelik çekiminin örgütlenmesi ve tek elden planlanması.<br />

• İnciraltı-Üçkuyular arasındaki rekreatif alanlar dışındaki potansiyelli kesimlerin<br />

planlanarak kullanıma açılmasının sürdürülmesi.<br />

• Balçova Jeotermal enerji kaynaklara bağlı 25.000 konut ısıtmasını amaçlayan<br />

projeye gereken önemin verilmesi.<br />

• Batı aksının <strong>İzmir</strong> konut stoku açısından kullanılmasındaki spekülatif<br />

yaklaşımların ortadan kaldırılması.<br />

• Sarnıç-Gaziemir beldesinde yer alan sanayi alanlarının organize bölge haline<br />

getirilmesi.<br />

• Sarnıç-Gaziemir ve benzeri alanlardaki sağlıksız yapılaşmaların şehirsel yenileme<br />

projeleri yapılarak, projelerin hayata geçirilmesi<br />

• Şirinyer-Buca-Gaziemir aksının hafif raylı sisteme kavuşturulması ve sistemin<br />

Aliağa-Torbalı elektrifikasyon hattıyla bağlantısının sağlanması.<br />

• Dokuz Eylül Üniversitesinin Tınaztepe Yerleşkesinin tamamlanması ve hafif raylı<br />

sistem bağlantısına kavuşturulması.<br />

• Buca-Kaynaklar Göletinin içme ve kullanma suyu temini için proje safhasından<br />

uygulama safhasına geçirilmesi.<br />

30


• Ege Giyim Sanayicileri Derneği tarafından kurulmuş Adatepe Tekstil Organize<br />

Sanayi Bölgesinin teşviklerle desteklenmesi ve tamamlanma safhasına getirilmesi.<br />

• Bornova-Pınarbaşı yöresinde yer alan sanayi kuruluşlarının organize sanayi<br />

bölgesi statüsüne dönüştürülmesi.<br />

• Buca konut potansiyelinin mevcut imar planı dikkate alındığında doyma<br />

noktasına geldiği göz önüne alınarak yeni konut alanları önerilmemesi.<br />

• Buca’da kentsel alan dışına çıkarılan cezaevi alanının şehirsel aktivite<br />

mekanlarına açılması.<br />

• Alsancak Limanının yolcu ve yalnızca <strong>İzmir</strong>’in yakın hinterlandına hizmet eden<br />

yük limanı konumuna getirilmesinin dönem sonu itibarıyla sağlanması ve<br />

Alsancak Limanının tevsiinin tamamlanması. Aynı zamanda bu dönemde<br />

Çandarlı Limanına yapılacak 1. etap uygulamasının tamamlanarak Alsancak<br />

Limanını uluslar arası nitelikli konteyner ve kuru yük taleplerinin Çandarlı’ya<br />

kaydırılmasının sağlanması.<br />

• Halkapınar-<strong>İzmir</strong> ana yolcu garı ve triyaj tesislerinin projelerinin bitirilmesi ve<br />

devreye alınması.<br />

• Alsancak ve Basmane mevcut gar yapılarının Halkapınar ana yolcu garının<br />

hizmete açılmasına paralel olarak restorasyona tabi tutulması ve kültür yapısı<br />

olarak kente kazandırılması.<br />

• Kültürpark alanının güney kesiminde, Mürselpaşa Caddesi boyunca sergileme<br />

yapılarına yönelik projelerin ihtisas fuarları da dikkate alınarak gerçekleştirilmesi.<br />

• Büyükşehir bütünü içinde yer alan konteynır depolama alanlarının ve tır<br />

otoparklarının kaldırılması ve Sasalı yöresine kaydırılması çalışmalarının<br />

yapılması.<br />

• Kamu gelir ve giderleri açısından Büyükşehir bütünü düzeyinde dengesizliklerin<br />

giderilmesi, ortak program ve bütçe girişimleriyle giderilebileceği nedeniyle söz<br />

konusu girişimlerin yapılması.<br />

• Balçova’da mevcut küçük sanayi sitesinin tevsii veya yeni bir site alanı<br />

önerilmesi.<br />

• Sanayi ve toplu konut alanlarında orta vadede Büyükşehir bütünü sınırları içinde<br />

ön arıtma sistemlerinin kurulması ve işletilme sorunlarının çözümlenmesi.<br />

• Köy hizmetleri tarafından kırsal kesim yerleşmelerine yapılmış olan kanalizasyon<br />

sistemlerinin dere yatakları yerine yapılmış ve yapılacak arıtma tesislerine<br />

bağlanması, bakım ve işletme sorunlarının giderilmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong> batı aksında, Narlıdere-Güzelbahçe yerleşmelerini içerecek tarzda,<br />

Mithatpaşa caddesine alternatif bir karayolu güzergahının kullanıma açılması.<br />

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

31


• Dikili jeotermal enerji kaynaklarının tarım amaçlı kullanılma çalışmalarının<br />

başlatılması.<br />

• Kınık Ovası sulama projesi çalışmalarının sürdürülmesi kapsamında Çaltıkoru<br />

Barajının tamamlanması.<br />

• Kınık içme ve kullanma suyu için öngörülen Kapıkaya Barajının inşasına<br />

başlanması.<br />

• Dikili ikincil konut potansiyelinin sahip olduğu yatak kapasitesinin turizm amaçlı<br />

kullanılmasının teşvik edilmesi.<br />

• Dikili iskelesinin kapasite artırımına yönelik yatırımlara başlanması, yolcu-yük<br />

trafiğinin dikkate alınması.<br />

• Kozak yöresindeki taş ocaklarının işletme planlamasının ele alınması, iç ve dış<br />

piyasaya yönelik reorganizasyonunun yapılması.<br />

• Bergama Organize Sanayi Bölgesinin kamulaştırma ve proje çalışmalarının<br />

sürdürülmesi.<br />

• Kozak Yaylası Turizm potansiyelinin tanıtımına devam edilerek projede<br />

sürekliliğinin sağlanması ve sağlık/yayla turizmi yönünde geliştirimlerde<br />

bulunulması.<br />

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Menemen’in tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük öneme haiz Gediz<br />

Havzası ve Emiralem Pompaj Sulaması projesinin geliştirilmesi.<br />

• Menemen-Emiralem-Manisa karayolu bağlantısının bölünmüş yol olarak çift<br />

şeritli yapımına başlanması.<br />

• Menemen çömlekçiliğinin organize olması ve ihracata yönelmesi için organizasyon<br />

çalışmalarının yapılması ve dönem içinde tamamlanması.<br />

• Aliağa I Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarına devam edilmesi ve<br />

tamamlanması.<br />

• Aliağa yöresine, sanayiinin gelişmesi paralelinde, Selçuk’ta olduğu gibi stol tipi bir<br />

havaalanı tesisi için yer seçim, proje ve uygulama sürecinin stratejik dönem<br />

sonuna kadar tamamlanması.<br />

• Aliağa’da yer seçmiş bulunan sanayilerin enerji tüketimindeki sorunlarını<br />

karşılamak, ayrıca çevre kirliliğini önlemek için kendi aralarında organize olma<br />

koşullarının gerçekleştirilmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong>’in kuzey aksında Çiğli Menemen uzantısında, demiryolu ve karayolu<br />

arasında kalan arazide yer alan sanayi, show-room ve diğer ticari kuruluşların ve<br />

gelecekteki isteklerin planlı ve organize bir şekilde gelişmesini sağlayacak<br />

önlemlerin alınması.<br />

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

32


• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine ve ovaya, sulama ve sanayi suyu sağlama<br />

açısından gerekli olan Yiğitler Barajının tamamlanması.<br />

• Alt yöredeki mevzii konut yerleşim alanı uygulamalarının yoğunluğuna ve yapı<br />

düzenine özen gösterilmesi ve bu amaçla çevre düzeni planlarının geliştirilmesi.<br />

[E1] K.Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• <strong>İzmir</strong>’e içme suyu temin etmek üzere Efem Çukuru mevkiinde planlanmış Çamlı<br />

barajının yapımının tamamlanması.<br />

• Selçuk-Pamucak yöresinde planlanan golf alanının çevre değerleriyle birlikte<br />

hayata geçirilmesi.<br />

• Nazilli üzerinden <strong>İzmir</strong> istikametine gelen doğalgaz boru hattının Torbalı<br />

sanayilerine ve organize bölgelerine hizmet verecek şekilde programlanması.<br />

• <strong>İzmir</strong>-Gaziemir-Torbalı demiryolu güzergahının hızlandırılması ve yaşama<br />

geçirilmesi.<br />

• Tesis edilmesi planlanan Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesinin planlama<br />

safhasına geçilmesi.<br />

• Sulama amaçlı Menderes Yeniköy Göletinin tamamlanması için çalışmaların<br />

sürdürülmesi.<br />

• Selçuk Efes arkeoloji müzesinin bulunduğu yörenin zengin arkeolojik envanteri<br />

de göz önünde bulundurularak genişletilmesi veya yeni kapsamlı bir müze<br />

binasının yapılması.<br />

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem<br />

Öngörüleri<br />

• Bayındır yöresinde çiçek ve süs bitkisi yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi ve<br />

kurulması planlanan Gıda Organize Sanayi Bölgesinin bu konuyu da kapsaması.<br />

• Bayındır’daki jeotermal enerjinin Organize Sanayi Bölgesi ve sera ısıtmasında<br />

kullanılması.<br />

• Bozdağ kayak merkezinin işletilmeye açılmasından sonra kapasiteye hizmet<br />

edecek yeterlilikte bir konaklama tesisi yapılması.<br />

• K. Menderes sulama ve içme suyu projesi kapsamında Ödemiş-Aktaş Barajının<br />

tamamlanması.<br />

• K. Menderes Sulama projesinin Kiraz kesiminin devreye alınması ve Köy<br />

Hizmetlerinin projeleriyle entegre edilmesi.<br />

• Tarım sektöründeki küçük işletmecilerin tarımsal üretim açısından tohumdan<br />

pazara kadar geçen süreçte karşılaştıkları sorunlarının giderilmesi, eğitim dahil<br />

33


her konuda hizmet eksikliklerinin giderilmesi ve bilinçlendirilmesi için ilgili kamu<br />

kurum ve kuruluşları yardımıyla yerel organizasyonların kurulması.<br />

• Demiryolları için hazırlanacak ana planda Ödemiş ve Tire sapaklarının yöresel bir<br />

demiryolu sisteminin parçası durumuna getirilmesi ve elektrifikasyon için<br />

çalışmaların yapılması.<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Rüzgar enerjisinin kullanımı için gereken tesislerin kurulması ve<br />

yaygınlaşmasının özendirilmesi, teşvik edilmesi.<br />

• Alaçatı koyunun sörf merkezi olarak uluslar arası standartlara uygun tesislerle<br />

donatılması<br />

• Çeşme’de Ro-Ro limanına bağlı olarak hizmetler sektörünün ulaştırma kesiminde<br />

ağırlık kazanması sağlanmalı (nakliye şirketleri, turizm ve seyahat şirketleri,<br />

gümrükçülük vb.).<br />

• Daha önce işletilmekte olan Karaburun cıva madeni potansiyelinin tekrar<br />

incelenerek verimlilik çalışmalarının yapılması. Aynı şekilde perlit ve seramik<br />

konusunda da çalışılması.<br />

• Alaçatı Yat Yanaşma Yerinin, Yalıköy projesi ile birlikte değerlendirmeye alınması.<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Karaburun-Mordoğan-Balıklıova-Urla ve diğer kıyı yerleşmelerinin kendi<br />

aralarında ve <strong>İzmir</strong>’le deniz yolu ile bağlantısının planlanması.<br />

• Cumalı ve Karakoç jeotermal kaynakların <strong>İzmir</strong>-Balçova kaynakları ile<br />

bağlantısının projelendirilmesi ve sistemin entegre hale getirilmesi.<br />

• Seferihisar yöresi jeotermal kaynakların Seferihisar şehir ısıtmasında kullanılma<br />

projesinin hayata geçirilmesi.<br />

• Mevcut ikincil konut potansiyelinin iç ve dış turizmin yatak kapasitesi olarak<br />

kullanılmasının özendirilmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong> Yüksek Teknoloji Enstitüsü bünyesinde planlanması düşünülen teknoloji<br />

geliştirme bölgesinin (teknopark) yer tahsisinin sonuçlandırılması ve planlanması.<br />

Strateji Plan Dönemi Sonrası İçin Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />

<strong>Stratejik</strong> plan alanı içinde yer alması planlanmış yatırım kararlarının planlama<br />

stratejisi içinde ilk on yıl içinde gerçekleşmesi gerekli olanların gruplaşmasına ek<br />

olarak zaman dilimi içine sığmayan ancak sistemsel olarak bütünlük sağlayacak<br />

yatırımlar da bulunmaktadır. İlkesel olarak sistemde sıralamaya gidilmesi bu<br />

yatırımların verimliliği yanında yapılabilirliği için kaynak aktarımında da bir süreç<br />

ortaya koymaktadır. Kaynaklar kısıtlı olmasa da, sistematik kullanımın ortaya<br />

çıkardığı ekonomik değerlerin yansımasından elde dilecek kar maksimizasyonu bu<br />

34


şekilde sağlanacaktır. Kaldı ki kaynakların kısıtlı olması yürütülen yatırım<br />

projelerinde bu tür sistematik yayılma politikalarını programlanmasını<br />

kaçınılmaz kılmaktadır.<br />

Uzun vadeli olarak ele alınan bu yaklaşımlarda esneklik taşıyabilen kararların<br />

verilmemesine özen gösterilmiştir. Zira zaman ve yatırımların zincirleme etkileri<br />

sonunda sapmaların olağan görülmesi sistemde kaymalar yarabilecektir. Bu<br />

bağlamdan olmak üzere <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içinde stratejik yatırım<br />

önceliklerine yer verilmemiştir. Bu aşamada kararların <strong>Stratejik</strong> Plan dönemi içinde<br />

ilk aşamada yapılması gerekli olan Nazım İmar <strong>Planı</strong>nda konuların ele alınması<br />

gerekliliği önemli ve de etkin bir rol oynamıştır.<br />

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />

• Dikili jeotermal kaynaklarının şehirsel ölçekte kullanılmasının tamamlanması ve<br />

tarımsal kullanımda yaygınlaştırılması<br />

• Bademli yöresi jeotermal kaynakların termalizmde kullanılması ve yörenin turizm<br />

potansiyelinin dışa açılması.<br />

• Bakırçay Havzası Sulamasıyla entegre olacak Bergama Yukarı Kırıklar Göleti ve<br />

sulamasının tamamlanması.<br />

• Kozak yaylasının sahip olduğu potansiyellerin yayla turizmi açısından<br />

değerlendirmeye alınmasının gerçekleşmesi.<br />

• Aliağa-Bergama hattı üzerinden bağlantı sağlayacak demiryolunun Dikili iskeleye<br />

eriştirilmesi çalışmalarının yapılması.<br />

• Bergama Organize Sanayi Bölgesinin, Kınık Organize Sanayi Bölgesinin doluluk<br />

oranının artmasını takiben faaliyete geçirilmesi.<br />

• Menemen’in tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük öneme sahip Gediz<br />

Havzası ve Emiralem Pompaj Sulaması Projesinin tamamlanması.<br />

• Bergama-Kınık-Soma-Akhisar karayolu bağlantısının bölünmüş yol olarak çift<br />

şeritli geliştirilmesi (Çandarlı limanına yönelik uygulama süreçlerine paralellik<br />

göstermelidir)<br />

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />

• Aliağa yöresine Çandarlı Limanı gelişimi paralelinde 3. bir serbest bölgenin<br />

oluşturulması.<br />

• Aliağa-Bergama-Kınık-Soma demiryolu hattının yapılması (Çandarlı limanına<br />

yönelik uygulama süreçlerine paralellik göstermeli).<br />

• Aliağa II ve Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgelerinin kamulaştırma ve proje<br />

çalışmalarına başlanması.<br />

• Aliağa’nın şehirsel ölçekte jeotermal enerjiden ve rüzgar enerjisinden<br />

yararlanılması.<br />

35


• Aliağa yöresinde Gemi Söküm ve Çandarlı Limanı ile bağlantılı olarak tersane<br />

tesis edilmesi çalışmalarında bulunulması.<br />

• Menemen ovasının sulamasına yönelik Aşağı Gediz Göktepe projesi ve barajının<br />

yaşama geçirilmesi<br />

• Menemen’e içme ve kullanma suyu sağlayacak Değirmendere barajının işletmeye<br />

alınması<br />

• Bölgesel demiryolu ağının geliştirilmesi çalışmaları kapsamında uzun vadede<br />

Menemen’den İDESBAŞ’a demiryolu bağlantısının sağlanması.<br />

• Seyrek ve Maltepe yerleşmelerinin kıyı kesimindeki Gediz deltasının turizm<br />

potansiyeli açısından değerlendirilmesi<br />

• Foça yerleşmesinin mevcut potansiyeli değerlendirilerek gümrüklü sahası olan bir<br />

yat limanı tesis edilmesi.<br />

[D] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />

• <strong>Stratejik</strong> alt yöreler yeşil kuşaklarından biri üzerinde yer alan Nif dağının Milli<br />

Park olarak ilan edilmesi ve yayla turizmine açılması.<br />

• Kemalpaşa-Torbalı karayolu bağlantısının standardının yükseltilmesi ve iki<br />

yerleşmenin art bölge bağlantısının kuvvetlendirilmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong>-Ankara otoyolunun il hudutları içindeki geçiş güzergahının kesinleştirilerek<br />

uygulanmasının sağlanması.<br />

• Yine aynı aksta <strong>İzmir</strong>-Ankara ekspres demiryolu güzergahının da projesinin<br />

kesinleştirilip uygulanmasının sağlanması.<br />

• Ölçek ekonomileri açısından Aliağa’ya sanayi alanlarını destekleyici bir kentsel<br />

çalışma alanı tesis edilmesi.<br />

[E1] Küçük Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />

Kestirimler<br />

• Kabacakırı mevkiinde kurulması düşünülen Torbalı I Organize Sanayi Bölgesinin<br />

Pancar ve Tekeli bölgeleri doygunluğa eriştikten sonra planlama safhasına<br />

alınması.<br />

• Menderes yöresi Yeniköy yerleşmesini kapsayan Yeniköy gölet ve sulamanın<br />

gerçekleştirilmesi.<br />

[E2] Küçük Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />

Kestirimler<br />

• Ödemiş ve Kiraz Organize Sanayi Bölgelerinin, Tire ve Bayındır Organize Sanayi<br />

Bölgelerinin kapasitelerinin doyma noktasına gelmesinden sonra uygulamaya<br />

konulması.<br />

36


• Küçük Menderes Havzası sulama ve içme suyu projesi kapsamında Bayındır,<br />

Burgaz, Ödemiş, Bademli Barajlarının tamamlanması.<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi<br />

Kestirimler<br />

Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />

• Karaburun yöresinde Karareis ve çevresinde yer alan yerleşmelere içme suyu<br />

sağlayacak Karareis Barajı projesinin değerlendirilmeye alınması.<br />

• Çeşme jeotermal kaynaklarının şehirsel ısıtmada kullanılması için yapılmış<br />

projenin güncelleştirilerek hayata geçirilmesi.<br />

• Çeşme’nin yat limanları kapasitelerinin doyma noktasına yaklaşmasıyla, Dalyan<br />

ve Şifne yat limanlarının geliştirilmesi ve değerlendirmeye alınması.<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />

Kestirimler<br />

• <strong>İzmir</strong> Orta Körfezle, Kuşadası Körfezi arasında kanal açılarak irtibat<br />

kurulabilmesinin ön proje ve yapılabilirlik araştırmalarının ele alınması (ulaşım<br />

ve körfez temizliğinin sürekliliği açısından önemli bir proje olacağı<br />

düşünülmüştür).<br />

• Midilli-Sakız ve Sisam adaları ile sınır ticaretinin kurulması ve ulaşım ilişkilerinin<br />

arttırılması yönünde girişimler yapılması ve sonuç alınmasında girişimlerde<br />

bulunulması.<br />

• Seferihisar kıyı kesimi su temini projesinde yer alan Gelinalanı barajının<br />

tamamlanması.<br />

37


GİRİŞ<br />

1


1. ÇALIŞMANIN AMAÇLARI<br />

Bu çalışma, <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>’nın (İZTO) istemi ile yürütülmesi kararlaştırılan bir<br />

rapordur. Çalışma alanı, gerek bilgi bölünmezliği gerekse merkezdeki şehirsel<br />

bütününün çevresi ile olan yoğun işlevsel etkileşimi nedeniyle, “ <strong>İzmir</strong> İl Sınırı ” içi<br />

olarak belirlenmiştir. <strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong> (III) olarak tanımlanmasının nedeni, yine İTO<br />

tarafından yürütülmesi sağlanmış önceki çalışmaların da aynı ismi taşımasından<br />

kaynaklanmaktadır. Bu çalışmaların 1992 – 2007 dönemi için olanı I., 1996–2002<br />

için olanı ise II. <strong>Stratejik</strong> Plan olarak hatırlanması doğru olacaktır. Bu üçüncü<br />

çalışmada ise doğal olarak öncekilerin birikimlerinden de yararlanılmak istenilmiştir.<br />

Dünyada içinde yaşadığımız dönemin koşulları, kamu yönetiminin bir parçası ve<br />

tamamlayıcısı sayılabilecek sivil toplum kurumlarının giderek daha etkin kılınması ve<br />

bu kurumların toplumsal organizasyonun kurulmasında ve gelişmesinde<br />

önemli roller yüklenmesi gerektiğini tartışmasız bir duruma getirmiştir. Bu<br />

çalışmayı ve İTO’nun aynı çerçevedeki tüm girişimlerini söz konusu açıdan<br />

değerlendirmek gerekecektir. Bu nedenle toplum yararlı bir konumda kalarak nesnel<br />

bulgulara dayalı ve güçlü varsayımlarla çalışmanın kurgulanmasının yararlı sonuçlar<br />

yaratacağı düşünülmüştür.<br />

Mekansal boyutları olan bir strateji planının, Türkiye’nin içinde bulunduğu mevcut<br />

yasal ve yönetsel koşullar da göz önünde bulundurularak, çok merkezli–vektörel<br />

yapılı makro düzeyde bir çalışma niteliği taşıyacağı baştan kabul edilmiştir. <strong>İzmir</strong>’in<br />

ülkenin kendine özgü koşulları içinde bir metropolitenleşme süreci içinde bulunduğu<br />

bilinmektedir. Bu durum ampirik bulgularla da izlenebilmektedir. Türkiye’nin çeşitli<br />

ekonomik, sosyal ve demografik makro göstergeleri de bu durumu kanıtlamakta ve<br />

<strong>İzmir</strong>’in ülke içindeki ağırlığını sürdürdüğünü belirlemektedir. Bu nedenle merkezde<br />

yer alan şehirsel bütün ile onunla yoğun etkileşim içinde kaldığı düşünülen ve önemli<br />

bir bölümünün, <strong>İzmir</strong> ilinin sınırları içinde kaldığı bilinen alan, sözü edilen<br />

metropoliten bölgenin ağırlık merkezini oluşturmaktadır. Bu durumda çalışma,<br />

öncelikli olarak il sınırları içindeki karar ve uygulama süreçlerinde, uzun vadeli<br />

erişimi olan ortak amaçları da gözeterek, 2003–2012 olarak belirlenen kısa ve orta<br />

vadeli yönelişlere yol gösterici olmayı amaçlamaktadır. Çalışma süresinin darlığı<br />

nedeniyle kamunun ürettiği bilgilerden yararlanarak il sınırları içinde kalınmasının<br />

doğru olacağı kabul edilmiş, metropoliten ölçekli bir araştırmaya başvurulamamış,<br />

bilgi bütünlüğü açısından da gerekli olacak şekilde <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütünü olarak<br />

bilinen alan ile, bu alanın dışındaki kırsal ve şehirsel yerleşme merkezleriyle iskan<br />

2


dışı alanlarda genel gelişmenin ortak ve yerel gereksinmelerin ayrışık amaçları<br />

doğrultusunda, ekonomik, sosyal ve mekansal gelişmenin sağlanması, önceliklerin ve<br />

program uygulamalarının doğru yörüngeye oturtulması konusunda öneriler<br />

geliştirilmesi esas olarak kabul edilmiştir.<br />

1992 yılından bu yana sürdürülmekte olan stratejik planlama çalışmalarının ilk<br />

çalışma döneminde (1992-2007) bölge tek merkezli ve az kutuplu bir kalkınma<br />

senaryosuna göre çalışılmıştı. Hatta çevre ilçelerin, metropol çekim alanı dışında<br />

kaldığı için, özel olarak incelemeye alınmadığı “Giriş” kısmında belirtilmişti. Aynı<br />

bağlamda tarım sektörü de kapsam dışı bırakılmıştı. <strong>Stratejik</strong> planlamada<br />

yatırımların dönem açısından da planlamaya alınmamasına, çeşitli kamu kurum ve<br />

kuruluşlarını ilgilendirdiği için, koordinasyonla karar verilmesi ilkesi benimsenmiştir.<br />

Halbuki yatırımların strateji açısından planlama alanında bir bütün<br />

oluşturduğundan hareketle, gerçekleşme sürelerinin birbiri içinde ve bütün teşkil<br />

etmesi nedeniyle dönem önerilerinde bulunmanın genel stratejileri oluşturduğu için<br />

gerekliliği bulunmaktadır. Bunu takip eden dönem için (1996-2002) “kalkışa geçiş<br />

dönemi” adı altında gelişim trendleri çalışılmış ve gelişim aşaması aynen<br />

korunmuştur. Strateji alanı olarak tanımlanan <strong>İzmir</strong> merkez odaklı çalışmada, art<br />

bölge olarak nitelenen kesim genel anlamıyla <strong>İzmir</strong> il hudutları dışına taşma eğilimi<br />

göstermekle birlikte idari taksimatın Ülke planlama sisteminde belirli kıstaslar<br />

koyması ve özellikle kamu yatırımları açısından kısıtlayıcı eğilimler vermesi nedeniyle<br />

sınırlama zorluklarıyla karşılaşılmıştır. I. ve II. <strong>Stratejik</strong> Planlama Dönemleri dikkate<br />

alındığında <strong>İzmir</strong> merkez olarak çalışmalar genel anlam içinde, eksen olarak,<br />

ortalama art bölge sınırının 90 km yarı çaplı bir alan içine girdiği mesajını<br />

vermektedir. Elimizdeki çalışmada da ana planlama kararları bu bağlamda ele<br />

alınmakla beraber bunun dışında kalan alanlar dış kabuk olarak değerlendirilmiş ve<br />

çalışma kapsamına alınmıştır..<br />

Merkez şehir olarak <strong>İzmir</strong>’in tek başına planlanması ve stratejik kararlara konu<br />

olması da beklenemez. Alanın ulaşım şeması dikkate alındığında özellikle karayolu<br />

sisteminin rahat erişim sağladığı kesimlerde bölgesel gelişimin daha hızlı olduğu da<br />

gözlenmektedir. Dolayısıyla doyma noktalarına gelindiği alanlarda ana şehir bu<br />

ulaşım akslarından yararlanarak dışa açılım göstermiştir.<br />

Kalkışa geçiş aşaması olarak planlanan II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemindeki gelişmenin bu<br />

doğrultuda olması beklenirken özellikle 1994 krizini takiben ortaya çıkan 1999 ve<br />

2001 krizleri strateji yatırımlarının gerçekleşmesine yönelik ekonomik girişimlerde<br />

duraklama yaratmıştır. Bu durumdan çıkmak için, karar verme süreçlerinde<br />

bağımsız hareket eden girişimcilerin ve de kamu yatırım taleplerinin ortaya çıkardığı<br />

baskının rolü büyüktür. Özellikle kalkışa geçiş döneminde strateji alanlarının,<br />

strateji kararları belirlenmeden yatırım hedeflerinin konması başarısızlıkla<br />

sonuçlanmış görülmektedir. Kapsam içinde tarımsal gelişmelere yeterince önem<br />

verilmemiş, sanayiinin tarımsal potansiyelli alanlarda kalkınmanın motoru olacağı<br />

varsayımından hareketle planlama alanı içine 1996 yılında iki, 1997 yılında bir, 1998<br />

yılında iki ve 1999 yılında dört organize sanayi bölgesi mevcutlara eklenmek üzere<br />

yatırım planlarında yer almıştır. Ancak bunlardan birisi, günümüze değin faaliyete<br />

geçebilmiştir. Bu bölgelerin yoğunlaştığı Menderes Havzasındaysa sanayiyi<br />

3


desteklemeye yönelik alt yapı yatırımlarına öncelik verilmemesi ve yörenin temel<br />

ekonomik girdisi olarak belirginleşmiş tarım potansiyelinin yeterince<br />

desteklenmemesi yatırım hedeflerinin atıl kalmasına sebep olmuştur. Burada ortaya<br />

çıkan ana sorun yatırımlar arasında gerekli koordinasyonun sağlanamamış<br />

olmasıdır. Ekonomik krizin etkileri bunun arkasında gelmektedir.<br />

<strong>Stratejik</strong> planlamada mekansal boyutun ihmal edilerek yapılan bir değerlendirmenin<br />

başarıya ulaşması da beklenemez. Bunu sağlamak için merkez şehir çeperlerinde<br />

bulunan yerleşmelerin temel ekonomik girdilerinin analizinin yapılması<br />

gerekmektedir. <strong>İzmir</strong> bu bağlamda yukarıda belirtildiği üzere iki kademeli bir etki<br />

alanına sahip durumdadır. Birinci derece etki alanı dışında kalan yerleşme dizileri<br />

Dikili-Bergama-Kınık, Beydağ-Kiraz, Çeşme-Karaburun ve Selçuk’tur. Bunlar<br />

arasında sadece Çeşme ikili bir rol üstlenebilmektedir. Şu halde mekansal olarak<br />

yapılan analizlerle, ekonomik analizler birleştirilince daha içine dönük veya birinci<br />

dereceden <strong>İzmir</strong>’le bağlantısı olmayan ve alt strateji yöre olarak tanımlayabileceğimiz<br />

bir yerleşme grubu ortaya çıkmaktadır.<br />

Geçmiş strateji planlarının hedefi olan az kutuplu yapının gerçekleşmesi için<br />

amaçlanan yatırım ilkelerinin geçmiş dönemler içinde benimsenmediği de<br />

görülmüştür. Tarıma yeterli destek verilmemiş, sanayi yatırımları planlanan<br />

hedeflerine erişememiştir. Sanayi yatırımlarına yönelme aslında tek merkezden, çok<br />

merkeze kayma olarak da nitelendirilmektedir. Alt yöreler arasındaki dengeyi<br />

sağlamayı hedefleyen ulaşım sistemlerinin yapımı ise genel olarak ana arterler<br />

boyunca gelişim göstermiştir. İkinci derece yolların gerektiği kadar sisteme entegre<br />

edilememesi de bütünlük sağlatamamıştır.<br />

Çalışmadaki ana değerlendirme yöre potansiyellerinin analiz edilerek yörelere görevler<br />

verilmesi olmuştur. Dolayısıyla geçmiş strateji planlarının hedeflerine erişmede<br />

karşılaştığı zorluklar, ekonomik krizlerden önce, burada yatmaktadır. Makro hedefleri<br />

olan bir stratejik çalışmanın bu nedenle fiziksel boyutunun bulunması<br />

gerekmektedir. Turizm konusunda gelişim eğilimi gösteren alanlar da bu bağlamda<br />

ihmal edilmişlerdir. Kamusal eksikliklerin yerini özel sektörün doldurma eğilimi ise<br />

planlamanın bu kesiminde karmaşanın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Ayrıca<br />

kamu temelli yatırımların da hedeflerine geç ulaşması veya ulaşamaması özel sektörü<br />

de kararsızlığa itmiştir. <strong>Stratejik</strong> planlama alanı için önemli bir girdi ve yönlendirici<br />

araç olarak kabul edilen doğal gazın planlama alanına geç girmesi ve hatta II. Plan<br />

Döneminde gerektiği şekilde ele alınamamış olması, bu konuda eksiklik olarak<br />

görülmektedir. Tabiatıyla diğer enerji yatırımlarına da gerekli önemin verilmemesi de<br />

bir planlama eksikliği olarak görülmektedir. Sektörler arası ilişkilendirmenin<br />

yapılarak bunları fiziksel mekan içine yaymanın stratejik planlamanın ana hedefi<br />

olduğundan hareket edilmesi gerekmektedir. Sonuçta planlama alanı bütünü içinde<br />

alt strateji yörelerinin ortaya çıkmasıyla sorunların daha gerçekçi çözülmesi ve<br />

yatırımların daha hiyerarşik bir yapı içinde gerçekleşmesinin beklenmesi olası bir<br />

durumdur. Bu bağlamda ele alınması gereken ilkelerin gelişim ve yapısal durum<br />

üzerindeki etkileri daha gerçekçi olacaktır. Şu halde;<br />

1-I. ve II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemlerinde benimsenen <strong>İzmir</strong> merkezli az kutuplu bir<br />

yapılaşmanın gerekli verimliliği sağlayamamış olduğu görülmektedir. Bu nedenle<br />

4


yapılan çalışmada stratejik planlamanın ana ilkesinin çok merkezli, vektörel ve<br />

makro bir planlama anlayışıyla ele alınmasının doğruluğu ortaya çıkmıştır.<br />

2-Mekansal açıdan konuya yaklaşıldığı zaman mekan sınırlama limitlerinin belirli bir<br />

rakamsal değer olarak 90 km. yarı çap olarak kısıtlamanın gerek fiziki ve gerekse<br />

ekonomik dar boğazlara götürmesinin önüne geçilmesi için kesin değer olarak yarıçap<br />

limitlerinin dışına çıkılmasının benimsenmesi rasyonel bir yaklaşım olarak kabul<br />

edilmiştir.<br />

3-Mekansal boyut analizlerinde strateji planlama alanının dört yöne geometrik<br />

yayılmasından hareketle kuzey aksı Menemen-Gediz Havzası ve Bakırçay Havzası<br />

arasını kapsayacak şekilde değerlendirilmiştir. Güney aks Menderes çıkışlı olmak<br />

üzere Selçuk yerleşmesine kadar uzanmaktadır ve K. Menderes Havzasını<br />

içermektedir. Doğu aks kısır bir hinterlanda sahip olup Kemalpaşa’da sona<br />

ermektedir. Batı aks ise Urla-Seferihisar yerleşmelerinden batıya uzanmaktadır. Bu<br />

yayılımın ortaya çıkardığı doğal sistem sosyo-ekonomik alan tanımlamasına da<br />

uygun düşmektedir.<br />

4-Strateji planlama alanı içinde oluşan alansallık sonuçta “strateji alt yörelerin”<br />

oluşmasıyla sonuçlanmış ve her strateji alt yöre (Kemalpaşa hariç) kendi içinde<br />

gruplanmıştır. Bu gruplandırmada dış kabuklar kendini belli ederken farklı<br />

değerlendirme kriterleri içinde ele alınmasına ve bütünle entegre edilmesine<br />

çalışılmıştır.<br />

5-Strateji alt yörelerinin kendi odaklarının oluşturulmasına ve sistem olarak çok<br />

merkezli hedeflerin bu yaklaşımla desteklenmesine azami özen gösterilmiştir. Bu<br />

sayede yatırım ekonomisi açısından büyük fayda sağlanmış ve planlamada etaplama<br />

ile başta kamu yatırımları olmak üzere öncelik sıralamasına gidilmesine yol<br />

gösterilmiştir. Aynı amaç doğrultusunda özel sektör yatırımlarının da<br />

yönlendirilmesi daha gerçekçi bir yaklaşımla ele alınmıştır.<br />

6-Makro yatırım olarak kamu yatırımlarının yönlendiriliciliğinden hareketle özellikle<br />

alt yapı yatırımlarının planlama alanında hangi dönemde nerelerde yer alacağının<br />

planlanması ekonomik gelişmenin motoru olarak görüldüğünden, bu tür<br />

yaklaşımlara özen gösterilmiş ve önceki plan döneminde önerilmemiş sistem<br />

yaklaşımlarına da gidilmiştir. Bu bağlamda II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi içinde<br />

planlanmış bazı yatırımların uzun döneme ve planlanan dönem dışına<br />

çıkarılmamasına dikkat edilmiştir.<br />

7-Merkez şehir başta olmak üzere, strateji alt yöre odakları ana şehri takip eden<br />

oluşmuş hiyerarşik sistem içinde, şehirlerin mekansal sistemlerinde yer alan mikro<br />

projelendirme kararları üzerine gidilmeden, makro seviyede şehirleri odaklaştıran<br />

yatırım projeleri üzerinde durulmuştur. Mevcutların gelişme veya geliştirilmemesi<br />

yanında yeni önerilerin ve de yatırın dönemleri hakkında yorumlara yer verilmesi<br />

alansal bütünlük sağlayacağından önemle ele alınmıştır. Bu nedenle detay projeler<br />

üzerine gidilmekte yarar bulunmamıştır.<br />

8-Strateji planının bir aracı olarak görülen fiziksel planlama araçlarının başında<br />

gelen çevre düzeni ve nazım planların yapılmamış olmasının zaman içinde ortaya<br />

5


çıkardığı sorunların başında yatırım planlaması gelmektedir. Bu nedenle en küçük<br />

ölçeği strateji alt yöre olmak üzere bu tür makro planların yapılmasının önemi<br />

vurgulanmıştır. Özellikle merkez şehrin dahi Mayıs 2003 yılı itibarıyla bir nazım imar<br />

planına sahip bulunmaması yatırımların yönlenmesi ve hatta planlanamaması<br />

açısından olumsuz bir durumdur.<br />

9-Bundan önceki strateji planlarının hedeflerine tam erişememesi, büyük ölçüde<br />

kamu yatırımlarının gerçekleşmesindeki payın yıllık % 10’u aşamamasından<br />

kaynaklanmaktadır. Bunu minimize etmek için yatırım projelerinin farklı bir<br />

sistemde ele alınması ve bitme aşamasında olan özellikle makro projelere kaynak<br />

aktarımının daha yoğun yapılması gerekliliği üzerinde durulmuştur. Bu kapsam<br />

içinde özellikle politik yaklaşımlardan ve etkileşimlerden kaçınılması gerekmektedir.<br />

10-Sektörel dağılımda alt kategorilerin detaylandırılmasına azami dikkat<br />

harcanmıştır. Zira strateji planı sektörel bazda ürün çeşitliliği açısından önem<br />

kazanmıştır. II. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde yeterli vurguyu alamamış tarım ve enerji<br />

sektöründe atılımlar yapılması bu stratejik planda alt yöreler seviyesinde ele<br />

alınırken, bütünsellik amaçlanmıştır. Rüzgar enerjisi, sanayi çiçekçiliği, antepfıstığı<br />

aşılaması gibi potansiyel yatırımlar marjinal seviyeden çıkarılarak makro<br />

seviyeye aktarılmıştır.<br />

11- Büyük nüfus potansiyeli strateji planlama alanında geniş bir kesim tarım<br />

sektöründen geçimini sağlamaktadır. Dolayısıyla bu sektörün ihmal edilmesi<br />

beklenemez. Buna paralel tarım alanlarının korunmasına yönelik stratejilerin<br />

geliştirilmesi önem kazanmaktadır. İlk aşamada havza planlarına gerekli önemin<br />

verilmesi vurgulanırken tarım topraklarının iskan alanlarının gelişmesi dışında<br />

tutulmasına dikkat edilmesi gerekliliği savunulmuştur. Şu halde yerleşmelerin imar<br />

planlarının strateji alt yöre ölçeğinde yapılması gerekli görülen çevre düzeni/nazım<br />

imar planı kıstaslarına uyması önemli bir husustur.<br />

12-Geçmiş strateji plan dönemlerinde gerçekleşmesi hedeflenen konulardan biri olan<br />

yeşil kuşak projesi, merkez şehre odaklanmış iken, bu projelendirmenin tüm<br />

strateji alanı kapsamasına özen gösterilmiştir. Uygulamaya yönelik olarak tarım,<br />

orman ve diğer korunacak doğal karakterli araziler bu kapsam içine alınmıştır. Bu<br />

yaklaşım planlama stratejisi olarak ele alınma durumundadır.<br />

13-I. <strong>Stratejik</strong> Planda hedeflenen ve II. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde gerçekleşen makro<br />

konuların başında körfez temizliği, büyük kanal projesi, raylı taşıma sistemi, denizkara<br />

ulaşım entegrasyonu merkez ölçeğinde gerçekleşen önemli projeler olarak dikkat<br />

çekmiştir. Buna karşın kongre turizmi ve şehir içi turizm odak noktalarının<br />

canlandırılması konularında hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir. Ayrıca tüm alanı<br />

kapsayacak kalkınma ajansı, <strong>İzmir</strong> Körfez İdaresi, <strong>İzmir</strong> Menkul Kıymetler Borsası,<br />

Liman Yönetiminin özerkleşmesi gibi konular başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu<br />

konulara bağlı Nemrut İskelelerinin limana dönüştürülmesi hususunun<br />

gerçekleşememesi bir handikap görülmemelidir. Zira alanın fiziki açıdan böyle bir<br />

potansiyeli yoktur.<br />

Yukarıda belirtilen konular ışığında <strong>İzmir</strong> <strong>Stratejik</strong> Planlamasının tek merkezli olarak<br />

düşünülmemesi gerekmektedir. Ancak <strong>İzmir</strong>’in bir merkez şehir olması sahip olduğu<br />

6


potansiyeller açısından doğaldır. Bunu sektörel bazda turizm, imalat gibi<br />

yoğunlaşmış veya kongreler şehri gibi sloganlaşmış bir tanımsallık içinde ele<br />

almamamız gerekmektedir. Piyasa ekonomisi dinamiğinde merkez şehir çevresinin<br />

vektörel bir planlama anlayışında ele alınması dengeli gelişmenin ana unsurudur.<br />

Bu nedenle strateji planlama alanı içinde çok merkezlilik ana hedef olmuş ve<br />

kuzeydeki strateji alt yörelerinde Bergama ve Aliağa tarım, hizmet, sanayi, turizm<br />

konularında baskın alan merkezi olmuşlardır. Kemalpaşa doğuda sanayi-tarım<br />

ikilisinin birlikte geliştiği alanın merkezidir. Güneydeki iki strateji alt yörede Torbalı<br />

ve Tire farklı bölge merkezleridir. Tarım, sanayi, hizmet, ticaret ve en uçta turizm<br />

sektörü açısından aktif bölgelerin merkezleridir. Sonuçta elde edilen bütünsellik<br />

geçmiş yılların deneyimlerinden de yararlanılarak çok kutuplu bir yapı ortaya<br />

çıkarmaktadır.<br />

7


2. ÇALIŞMA PROGRAMI<br />

Bu çalışma, <strong>İzmir</strong> ili düzeyinde mekansal ve sosyo-ekonomik analizlerden ve bunun<br />

üstüne geliştirilmiş sentez ve strateji plan önerilerinden oluşmaktadır. Bu nedenle<br />

söz konusu analizleri gerçekleştirerek bulguları güncelleştiren ve bunlara dayalı<br />

tahminleri, kestirimleri ve mevcut politikaları gözden geçirip ortak bir strateji<br />

önerisini geliştirebilecek bir yaklaşımla program kurgusu oluşturulmuştur.<br />

Mekansal ve sosyo-ekonomik analizler olmak üzere iki ana başlık altında<br />

yürütülen işler, amaca uygun alt başlıklarda ele alınmıştır. Ayrıca eşgüdüm<br />

sağlanabilmesi düşüncesiyle bir toplantı programı hazırlanılarak iş başlıkları altında<br />

geliştirilen raporlar incelemeye alınmış ve sapma ve kopukluklar engellenmeye<br />

çalışılmıştır.<br />

İşlerin Ana Başlıkları<br />

A. Çalışmanın Genel Çerçevesinin Tanımlanması,<br />

Program ve İşbölümü,<br />

Genel Çerçevenin ve Programın Kesinleşmesi, Tarihlendirme.<br />

B. Analitik Çalışmalar ve Sentez.<br />

C. Strateji Plan Önerilerinin Geliştirilmesi<br />

İşlerin Alt Başlıkları<br />

Analitik Çalışmalar ve Sentez<br />

1. Başlama ve Giriş – İZTO’nun önceki “<strong>İzmir</strong> <strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong>” dokümanlarının<br />

incelenmesi (1992 – 2007, 1996 – 2002 dönemlerine referanslar)<br />

2. Çalışma Alanının Tanımlanması ve İdari Yapısının İncelenmesi.<br />

3. <strong>İzmir</strong> İlinin; Ege Bölgesi, Türkiye ve Ülkelerarası Ekonomik Potansiyeli<br />

4. Strateji Alt Yörelerinin Tanımlanması ve Özellikleri.<br />

5. İl Düzeyinde Sosyal Yapı Özelliklerinin Belirlenmesi . (Nüfus Bilgileri)<br />

6. İl Düzeyinde Ekonomik Sektörlere Göre Yapısal Özelliklerin Belirlenmesi<br />

(Özellikleri; Yerel – Bölgesel –Ulusal, Dış alım – Dış satım)<br />

1


7. İl Düzeyinde Jeomorfolojik ve Çevresel Yapı Özelliklerinin Belirlenmesi<br />

8. İl Düzeyinde Teknik Altyapı Özelliklerinin Belirlenmesi<br />

9. <strong>İzmir</strong> İlinin Mevcut Genel Sorunları ve Gereksinimleri. (Çevre ve Nüfusa Bağımlı)<br />

10. İl Düzeyinde Tahmin ve Projeksiyonlar (Sorun ve Gereksinimler için - Nüfusa<br />

Bağımlı)<br />

11. İlde Mevcut Yatırımlar.<br />

12. Strateji Alt Yörelerinin Sorunları.<br />

13. Alt Yörelerin Potansiyelleri. Temel Ekonomileri. Girdi – Çıktı İlişkileri<br />

Strateji Plan Önerilerinin Geliştirilmesi<br />

14. <strong>İzmir</strong> İli İçin <strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong> III’ün İlke ve Varsayımları.<br />

15. Yaklaşım Biçimi - (1992 –2007 ve 1996 - 2002 dönemi referansları)<br />

16. Makro Amaç ve Hedefler, Strateji <strong>Planı</strong> için Öngörülen Araçlar<br />

17. Makro Dengeler için Kısa, Orta ve Uzun Vadeli Beklentiler.<br />

18. Alt yörelerin Ortak ve Ayrışık Strateji Kavramları<br />

19. <strong>İzmir</strong> İli Bütünleşik Strateji <strong>Planı</strong>nın 10 yıl için Varsayımları ve İlkeleri.<br />

20. Bütünleşik Strateji <strong>Planı</strong> için Sektörel Hedefler.<br />

21. Bütünleşik Strateji <strong>Planı</strong>nda Sektörler için Öncelikler - Öneri Yatırımlar.<br />

22. Bütünleşik Strateji <strong>Planı</strong>nda Gelecek 10 Yıl için Genel Öneriler.<br />

23. Genel Değerlendirme ve Sonuçlandırma.<br />

2


BİRİNCİ BÖLÜM<br />

1


3. MEVCUT İDARİ YAPI<br />

Çalışma alanı kapsamı içindeki ilçelerin genel konumunun tanımlanacağı bu<br />

bölümde ilçelerin, belediye ve köylerinin belirtilmesi bir anlamda stratejik plan<br />

sınırlarını tarif edecektir.<br />

Bölüm, çalışma alanı içine giren <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü dahilindeki ilçeler ile<br />

bağlı köyler ve <strong>İzmir</strong>’in Büyükşehir dışında kalan ilçeler ile bağlı belde belediyeleri<br />

ve köylerin tanımsallığını açıklamaktadır.<br />

Bahsi geçen çalışma alanı tariflerinden ilkini Büyükşehir bütünü içindeki Çiğli,<br />

Karşıyaka, Konak, Bornova, Buca, Gaziemir, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe<br />

ilçeleri oluşturmaktadır. İdari anlamda proje sınırının ilk kısmını oluşturan bu<br />

alanlara bağlı belde belediyeleri ve ilçeleri de dahildir.<br />

Çiğli, bir belde belediyesine ve buna bağlı bir de köye sahip olup, <strong>İzmir</strong> Kent Bütünü<br />

içerisinde en kuzeyde bulunan ilçedir. 1980 yılında <strong>İzmir</strong> Belediyesine bağlanmış<br />

olup daha sonra Karşıyaka merkez belediye hudutları içine alınmıştır. 1580 sayılı<br />

yasa yasaya dayanılarak da Büyük Çiğli Belediye Şubesi kurulmuştur. 1992 yılında<br />

Çiğli ve Karşıyaka arasındaki sınır ihtilafı sonunda ise Çiğli’de Büyük Çiğli adıyla<br />

belediye kurulmuştur. İlçe, sanayi tesisleri ve konut sektöründeki yatırımlarla<br />

gelişmektedir.<br />

Çiğli ilçesine komşu olan Karşıyaka, 1954 yılında ilçe statüsüne kavuşmuş olup<br />

1984 yılında belediye olmuştur. Halihazırda iki köyü bulunmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> Kent Bütünü içinde en doğuda yer alan ilçe olan Bornova, <strong>İzmir</strong>’in ulaşım<br />

bağlantılarının yoğun olarak bulunduğu bir konumdadır. İlçeye bağlı 12 köy<br />

bulunmaktadır. 1882 yılında belediye, 1958 yılında ilçe statüsüne kavuşmuştur.<br />

Hizmet sektörü ağırlıklı bir gelişim göstermekte olup özellikle eğitim alanında Ege<br />

Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesinin bir kısmı bu sektörde ilerleme<br />

kaydetmiştir. Bunun yanında, Pınarbaşı, Altındağ, Çamdibi yöreleri sanayi ve imalat<br />

konusunda gelişmişlik düzeyi yüksek alanlardır.<br />

2


1998 yılında belediye teşkilatı kurulan Kaynaklar ile Kaynaklar’a bağlı 3 köyü olan<br />

Buca’da, ilk belediye 1923’te kurulmuştur. 1981-1989 yılları arasında merkez ilçeye<br />

bağlı şube müdürlükleri tarafından yönetilmiştir. 1987 yılında yürürlüğe giren 3392<br />

sayılı yasa ile ilçe olmuştur.<br />

Buca’nın komşusu olan Gaziemir, o günkü adıyla Seydiköy, 19.yüzyılın son<br />

çeyreğinden itibaren bir nahiye merkezi olmuştur. 1960 yılında ilçe, 1992 yılında<br />

belediye statüsüne kavuşmuştur. 1994 yılında kurulan Sarnıç Belediyesi Gaziemir’e<br />

bağlı bulunmaktadır.<br />

Güzelbahçe ilçesi 1958 yılında köyleri ile birlikte Urla’dan ayrılmış ve <strong>İzmir</strong>-Merkez<br />

kazasına bağlanmıştır. 1992 yılında Narlıdere ile birleşerek Narlıbahçe adıyla<br />

belediye teşkilatı kurulmuştur. 27.12.1993 tarihinde ise Narlıbahçe ilçe ve<br />

belediyesinin adı Narlıdere olarak değiştirilmiştir. Aynı tarihli ve 3949 sayılı<br />

kanunla Güzelbahçe Narlıdere’den ilçe olarak ayrılmış ve belediye teşkilatı<br />

kurulmuştur. Her ikisi de 3030 sayılı yasayla <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesine<br />

bağlanmıştır. Yelki Belde Belediyesi bulunan Güzelbahçe ilçesinde Yelki’ye bağlı<br />

toplam 4 adet köy bulunmaktadır.<br />

Balçova, 1963 tarihinde ilçe olmuştur. İlçe, 1980’den sonra Narlıdere merkez olmak<br />

üzere şube konumuna getirilmiştir. 1992 yılında Balçova Belediyesi kurulmasıyla<br />

yöre son şeklini almıştır.<br />

Doğusunda Bornova, kuzeyinde <strong>İzmir</strong> Körfezi ve Karşıyaka, güneyinde Buca ve<br />

Gaziemir, batısında ise Ege Denizi ve Balçova bulunan Konak ilçesi, <strong>İzmir</strong> kent<br />

bütünün idari ve coğrafi anlamda merkezi konumunda olup 1987 yılında belediye<br />

olmuştur. Belde belediyesi bulunmayan ilçede 2 tane köy vardır.<br />

Merkez ilçelerdeki idari yapının tarif edilmesinin ardından, <strong>İzmir</strong> il hudutları içindeki<br />

ve büyük kent bütünü dışındaki ilçelerin genel tarifi, alanın tümünün<br />

tanımlanmasını sağlama bakımından önemlidir.<br />

1982 yılında Menemen’e bağlı bir bucak iken ilçe olan Aliağa, <strong>İzmir</strong> ilinin<br />

kuzeyinde, Ege Denizinin hemen kıyısında, <strong>İzmir</strong>-Çanakkale yolunun 60.<br />

kilometresinde ve Çandarlı körfezinin güneydoğu ucunda yer almaktadır. Helvacı ve<br />

Yenişakran Beldeleri ve bunlara bağlı 19 köyün bağlı olduğu Aliağa’da ilk belediye<br />

teşkilatı 1952’de kurulmuştur. Doğusunda Manisa ili, güneybatısında Foça,<br />

kuzeyinde Bergama ve güneyinde Menemen ilçeleriyle komşudur. Batısını ise<br />

tamamen Ege Denizi kaplamaktadır. Yüzölçümü 3930 km²’dir. Deniz seviyesinden<br />

yüksekliği ise ortalama 2 metredir. İlçe sınırlarında akan Güzelhisar çayı, Yunt<br />

dağlarından doğmaktadır, her mevsim kurumadan akmaktadır ve Güzelhisar<br />

Barajının suyunu sağlamaktadır.<br />

Foça, 1888 yılında <strong>İzmir</strong> Sancağına bağlı bir kaza konumuna gelmiştir. Eski Foça ile<br />

Yeni Foça’yı kapsadığı için Foçateyn olarak adlandırılmıştır. Bugün Eski Foça ilçe<br />

3


merkezi olup Bağarası, Gerenköy ve Yenifoça olmak üzere 3 belde belediyesi<br />

bulunmaktadır. Yüzölçümü 128 km²’dir. Cumhuriyetten önce tuz istihracı,<br />

Cumhuriyetten sonra askeri alanda, bugün ise turizm bakımından önem arz eden<br />

bir sahil yerleşmesidir. Batıda <strong>İzmir</strong> Körfezi, doğuda Menemen ilçesi, kuzeyde<br />

Çandarlı körfeziyle çevrili olan yerleşim alanı <strong>İzmir</strong>’e yaklaşık 70 km uzaklıktadır.<br />

Foça yarımadası küçüklü büyüklü koylarla kaplı bir sahile sahiptir. <strong>İzmir</strong> ilinin en<br />

az yağış alan ilçelerinden birisi olup en sıcak aylar ortalaması 26 derece ve en soğuk<br />

aylar ortalaması ise 8 derecedir.<br />

Yüzölçümü 665 km² olan Menemen’in doğusunda Manisa, batısında Foça ve Ege<br />

Denizi, kuzeyinde Aliağa, güneyinde ise Çiğli ilçesi yer almaktadır. İlçe merkezinin<br />

denizden ortalama yüksekliği 20 metredir. Asarlık, Harmandalı, Koyundere, Maltepe,<br />

Seyrek, Türkeli, Ulukent, Emiralem olmak üzere 8 belde belediyesi ve bunlara bağlı<br />

27 köyü bulunan Menemen, tarım sektöründe potansiyel gösteren bir ilçedir.<br />

Akarsuların başında Gediz gelmektedir. Yamanlar dağı üzerinde ve eteklerinde,<br />

Karagöl mevkiinde memba suyu niteliğinde birçok kaynak suyu bulunmaktadır.<br />

Ayazkent, Göçbeyli, Bölcek, Zeytindağ, Yenikent olmak üzere 5 belde belediyesi<br />

bulunan Bergama, 1869 yılında belediye statüsüne kavuşmuş olup, Ege bölgesinin<br />

kuzeybatısında bulunan ve 166.800 km² alanda yer alan Bakırçay havzasında<br />

bulunmaktadır. 114 köyün bağlı olduğu Bergama, tarım ve turizm alanında<br />

potansiyel arz etmektedir. İlçe merkezinin rakımı 68, Akropolün rakımı ise 331<br />

metredir.<br />

1923 yılında belediye olan Dikili’nin yüzölçümü 54.100 hektardır. Çandarlı Belde<br />

Belediyesi ve Çandarlı ile merkeze bağlı 25 adet köyü bulunmaktadır. Ege denizi<br />

kıyısında ve Madra çayından Bakırçay’a kadar 50 km uzunluğunda kıyıya sahip bu<br />

sahil ilçesi, <strong>İzmir</strong>’e 120, Ayvalık’a 40 ve Bergama’ya 24 km uzaklıktadır.<br />

1948 yılında Bergama’dan ayrılarak ilçe olan Kınık, Ege Bölgesinin<br />

kuzeybatısındadır. Poyracık, Yayakent Belde Belediyeleri ile birlikte sınırları<br />

dahilinde 29 köy bulunmaktadır. Doğusunda ve güneyinde Soma, batısı ile<br />

kuzeyinde ise Bergama ilçeleri mevcuttur. Yüzölçümü 436 km²’dir. Denizden<br />

yüksekliği, ovada 40, yerleşim yerlerinde 90, en yüksek tepelerinde ise 1000 metreyi<br />

bulmaktadır.<br />

Armutlu, Bağyurdu, Ören, Ulucak ve Yukarıkızılca olmak üzere 5 adet belde<br />

belediyesi bulunan Kemalpaşa’ya bağlı 32 köy bulunmaktadır. Kemalpaşa<br />

Belediyesi 1900 yılında kurulmuştur. 1923’te ise ilçe statüsüne kavuşmuş olup,<br />

tarım ve sanayi alanında atılım yapma aşamasındadır. Deniz seviyesinden yüksekliği<br />

225 metredir. İlçenin en büyük akarsuyu, Uluçay, Kızılçay dereleri tarafından<br />

beslenen Nif akarsuyudur.<br />

Menderes İlçesi, <strong>İzmir</strong> ilinin güneyinde yer almaktadır. 1952 yılında belediye, 1988<br />

yılında Menderes adını alarak ilçe olan yerleşime toplam 26 köy bağlıdır. Bunun<br />

4


yanında, 6 adet belde belediyesi olup bunlar; Görece, Oğlananası, Tekeli,<br />

Değirmendere, Gümüldür ve Özdere'dir. Yüzölçümü 73.700 hektar olup, doğusunda<br />

Torbalı, batısında Seferihisar, kuzeyinde Konak ve Buca, güneyinde ise Ege Denizi ve<br />

Selçuk ilçeleri bulunmaktadır. İlçede önemli bir yükseklik yer almamaktadır. En<br />

yüksek yerleri; Çatalkaya ve Gümüşsu dağlarıdır. Karakuyu, Görece, Kısık, Tahtalı<br />

ve Develi çayları birleşerek Bulgurca çayı olarak Ege Denizine dökülmektedir. İlçe<br />

sınırları içerisinde Balaban ve Sandı göletleri bulunmaktadır.<br />

1957 yılında ilçe olan Selçuk, <strong>İzmir</strong>’in güneyinde, Küçük Menderes nehrinin sol<br />

sahiline yakın düz bir saha üzerinde deniz seviyesinden 20 metre yükseklikte<br />

kurulmuştur. Sınırları içinde Belevi Belde Belediyesi ve bununla beraber 8 adet köy<br />

bulunmaktadır. Yüzölçümü 295 km² olan ilçenin toprakları, doğuda Aydın’ın<br />

Germencik ve güneyde Kuşadası ilçeleri, batıda Ege Denizi, kuzeyde ise <strong>İzmir</strong>’in<br />

merkez ve Torbalı ilçeleri ile çevrilidir. İlçenin doğusunda kuzeyden güneye doğru<br />

Kuyu, Söğütçük, Pirenli, Kapı, Maden, Panayır, Bülbül ve Koru dağları<br />

uzanmaktadır.<br />

1866 yılında <strong>İzmir</strong> Sancağına bağlı bir kaza durumuna getirilen Ödemiş’te, Kayaköy,<br />

Zeytinlik, Bademli, Birgi, Bozdağ, Kaymakçı, Çaylı, Ovakent ve Konaklı olmak üzere<br />

9 belde belediyesi ve bunlara bağlı 75 köy bulunmaktadır. İlçe, doğuda Kiraz ve<br />

Beydağ ilçeleri, güneyde Aydın İli, batıda Tire ve Bayındır ilçeleri, kuzeyde ise Manisa<br />

ili ile komşudur.<br />

Doğusunda Ödemiş, güneyinde Tire, batısında Torbalı, kuzeyinde Kemalpaşa ve<br />

Turgutlu ilçeleri, Bayındır ilçesinin sınırlarını oluşturur. 1870 yılında <strong>İzmir</strong><br />

Sancağına bağlı bir kaza merkezi olmuştur. Merkezi, Ege Denizine dik olarak uzanan<br />

sıradağların üzerindeki Bayındır ve Basra tepelerinin güney yamaçlarına<br />

kurulmuştur. Doğudan gelen Küçük Menderes nehri, ilçenin, Tire ilçesi ile sınırını<br />

oluşturmaktadır. Bu nehrin iki yakasında alüvyal ovalar bulunmaktadır.<br />

1964 yılında ilçe olan Beydağ, Ödemiş ve Aydın ili ile komşudur ve <strong>İzmir</strong>’in<br />

doğusunda yer almaktadır. Beydağ’ın yüzölçümü 16.700 hektardır. Merkeze bağlı<br />

21 köyü bulunan ilçenin yüzölçümü 16.700 hektardır.<br />

Kiraz, 1947 yılında Ödemiş’ten ayrılarak ilçe statüsüne kavuşmuştur. Kuzeyinde<br />

Bozdağlar, güneyinde Aydın Dağları, doğusunda ise Çavuş Dağı bulunmaktadır.<br />

İlçenin tek akarsuyu, Boz Dağlarının batısından doğup, ilçe içinden geçen Küçük<br />

Menderes’tir.<br />

Mordoğan Belde Belediyesi ile bu belde ve merkeze bağlı 13 köyü olan Karaburun,<br />

<strong>İzmir</strong> Körfezi’nin hemen girişinde, Urla Yarımadasının Balıklıova ve Gerence Koyları<br />

arasındaki hattın kuzey bölümünü oluşturan 600 km 2 ’lik Karaburun Yarımadasında<br />

kurulmuş bir ilçedir. Yüzölçümü 415 km 2 olan ilçenin <strong>İzmir</strong>’e uzaklığı 100 km’dir.<br />

Güneyden kuzeye doğru uzanan 30 km. uzunluğunda, 5-10 km. arasında genişliğe<br />

sahip bir bölgedir. Doğu, batı ve kuzeyi denizle çevrilidir. İlçenin deniz seviyesinden<br />

5


yüksekliği 50 metredir. En yüksek tepesi 1.212 metre ile Akdağ tepesidir. İlçenin<br />

güneydoğu tarafı ise bu dağlık araziden biraz farklıdır. Özellikle Kösedere, Mordoğan<br />

ve Eğlenhoca gibi yerleşim yerleri nispeten düz arazi sayılmaktadır. Dağlarla<br />

düzlüklerin aralarındaki geçişler de yer yer küçük tepeciklerden sağlanmaktadır.<br />

1890 yılında <strong>İzmir</strong> Sancağına bağlı bir kaza olan Seferihisar ilçesine, Doğanbey–<br />

Payamlı ve Ürkmez Belde Belediyelerinin yanı sıra 8 adet köy bağlı bulunmaktadır.<br />

Seferihisar, doğuda Menderes ilçesi, kuzeyde Urla ve Güzelbahçe ilçeleri, batıda ve<br />

güneyde ise Ege Denizi ile çevrilidir. Yüzölçümü 104 km 2 , deniz seviyesinden<br />

yüksekliği 18 metredir. İlçenin toprakları Urla yarımadasının güneyinde, Ege<br />

Denizine bakan, tatlı, eğimli ve yer yer makilerle kaplı yamaçlardır. En yüksek tepesi<br />

680 metre ile Çakmaktepe’dir. Ayrıca Masal, Güne, Deli Ömer, Karkas ve Korkmaz<br />

yükseltileri de bulunmaktadır. İlçenin tek akarsuyu, Beyler ve Gölcük köyü<br />

civarından gelen ve Gelinalan çayı ile beslenerek Ege Denizine dökülen Kocaçay’dır.<br />

Ayrıca Düzce ve Hereke Tepeciğinden geçerek denize ulaşan Hereke Çayı<br />

bulunmaktadır. Bu akarsular yaz aylarında kurumaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> Sancağına bağlı bir kaza olan Çeşme, 1864’te ilçe olmuştur. Alaçatı Belde<br />

Belediyesi ve bu belde ile merkez belediyeye bağlı 4 adet köyü bulunmaktadır.<br />

Turizm sektörünün <strong>İzmir</strong>’de en geliştiği yerdir. Şifalı sıcak-soğuk suları ve<br />

olağanüstü sayılabilecek kalitede kumu ile ün yapmıştır. <strong>İzmir</strong> ilinin batısında kendi<br />

adını taşıyan yarımadanın en ucunda kurulmuştur. Çeşme, doğudan Urla, kuzeyden<br />

Karaburun ilçesi, batı ve güneyden ise Ege Denizi ile çevrilidir. İlk çağlarda Cyssus<br />

adıyla bilinen Çeşme yöresi on iki İon kentinden biri olarak Erythre'nin iskelesiydi.<br />

12 adet köyü bulunan Urla, 1864 yılında <strong>İzmir</strong> Sancağına bağlanmıştır. <strong>İzmir</strong> il<br />

merkezine 38 km uzaklıkta, 728 km 2 yüzölçümüne sahip bir ilçedir. <strong>İzmir</strong> ili ikincil<br />

konut stokunun büyük bir kısmı Urla ilçesinde oluşma çabasındadır.<br />

1867’de <strong>İzmir</strong> Sancağına bağlanan Tire’nin, Gökçen Belde Belediyesi ve bu belde ile<br />

merkeze bağlı 65 köyü bulunup, batıda Selçuk, kuzeybatıda Torbalı, kuzeyde<br />

Bayındır, doğuda Ödemiş ilçeleri ve güneyde Aydın ili komşularıdır. Yüzölçümü 792<br />

km 2 olan ilçenin denizden yüksekliği 93 metredir.<br />

<strong>İzmir</strong>'in 45 km doğusunda yer alan ve 1882’de belediye, 1926 yılında ilçe olan<br />

Torbalı'nın ilk yerleşim alanı, Torbalı Ovasının batısında Yeniköy ile Özbey<br />

köylerdir. Ayrancılar, Çaybaşı, Karakuyu, Pancar, Subaşı ve Yazıbaşı Belde<br />

Belediyeleri olup bununla beraber bu beldelere bağlı 34 köyü bulunmaktadır.<br />

Aşağıdaki tabloda <strong>İzmir</strong> ili ilçeleri, bu ilçelerde yer alan köy ve belde sayıları ile<br />

belediye sayıları ve isimleri verilmiştir.<br />

6


Tablo 3.1 <strong>İzmir</strong> İli İlçe, Köy, Belde ve Belediye Sayıları<br />

İlçe İsmi<br />

Köy<br />

Sayısı<br />

Belde<br />

Sayısı<br />

Belde Belediyeleri İlçe İlçe<br />

Belediyeleri<br />

Balçova - - - 1 *Balçova<br />

Bornova 12 - - 1 *Bornova<br />

Buca 3 1 *Kaynaklar 1 *Buca<br />

Çiğli 1 1 *Sasallı 1 *Çiğli<br />

Gaziemir - 1 *Sarnıç 1 *Gaziemir<br />

Güzelbahçe 4 1 *Yelki 1 *Güzelbahçe<br />

Karşıyaka 2 - - 1 *Karşıyaka<br />

Konak 2 - - 1 *Konak<br />

Narlıdere - - - 1 *Narlıdere<br />

Aliağa 19 2 *Helvacı<br />

*Yenişakran<br />

Bayındır 38 3 *Canlı *Çırpı<br />

*Zeytinova<br />

1 *Aliağa<br />

1 *Bayındır<br />

Bergama 114 5 *Ayazkent<br />

*Göçbeyli<br />

*Zeytindağ<br />

*Yenikent<br />

*Bölcek<br />

1 *Bergama<br />

Beydağ 21 - - 1 *Beydağ<br />

Çeşme 4 1 *Alaçatı 1 *Çeşme<br />

Dikili 25 1 *Çandarlı 1 *Dikili<br />

Foça 4 3 *Bağarası<br />

*Gerenköy<br />

*Yenifoça<br />

1 *Foça<br />

Karaburun 13 1 *Mordoğan 1 *Karaburun<br />

7


Kemalpaşa 32 5 *Armutlu<br />

*Bağyurdu *Ören<br />

*Ulucak<br />

*Yukarıkızılca<br />

Kınık 29 2 *Poyracık<br />

*Yayakent<br />

1 *Kemalpaşa<br />

1 *Kınık<br />

Kiraz 52 - - 1 *Kiraz<br />

Menderes 21 6 *Görece<br />

*Oğlananası<br />

*Tekeli<br />

*Değirmendere<br />

*Gümüldür *Özdere<br />

Menemen 27 8 *Asarlık<br />

*Harmandalı<br />

*Koyundere<br />

*Maltepe *Seyrek<br />

*Türkeli *Ulukent<br />

*Emiralem<br />

1 *Menderes<br />

1 *Menemen<br />

Ödemiş 75 9 *Kayaköy<br />

*Zeytinlik<br />

*Bademli<br />

*Bozdağ<br />

*Kaymakçı<br />

*Ovakent<br />

*Birgi<br />

*Çaylı<br />

*Konaklı<br />

1 *Ödemiş<br />

Seferihisar 8 2 *Doğanbey *Ürkmez 1 *Seferihisar<br />

Selçuk 8 1 *Belevi 1 *Selçuk<br />

Tire 66 1 *Gökcen 1 *Tire<br />

Torbalı 34 6 *Ayrancılar<br />

*Çaybaşı<br />

*Karakuyu<br />

*Subaşı<br />

*Pancar<br />

*Yazıbaşı<br />

1 *Torbalı<br />

Urla 16 - - 1 * Urla<br />

TOPLAM 630 60 28<br />

8


Alanın merkez ve ilçe bazında idari ve genel tarifi yapıldıktan sonra, ilçelere bağlı<br />

köylerin isimlerinin verilmesi ile alana dair idari ve genel tarifler tamamlanmış<br />

olacaktır. Buna göre ilçelere bağlı köyler aşağıdaki gibidir.<br />

Tablo 3.2 İlçelere Bağlı Köyler<br />

İLÇELER<br />

ÖDEMİŞ<br />

ÇİĞLİ<br />

BAĞLI BULUNAN KÖYLER<br />

Artıcak, Bayırlı, Bebekler, Beyazıtlar, Bülbüller, Büyükavulcuk,<br />

Çağlayan, Çamyayla, Çobanlar, Demircili, Dereuzunyer, Dolaylar,<br />

Gerçekli, Gereli, Günlüce, Horzun, Işık, İlkkurşun, Karadoğan,<br />

Karakova, Keçililer, Kerpiçlik, Kızılca, Köseler, Küçükavulcuk,<br />

Mursallı, Ocaklı, Oğuzlar, Ortaköy, Sekiköy, Seyrekli, Suçıktı,<br />

Süleymanlar, Tosunlar, Üzümlü, Veliler, Yeniceköy, Yeniköy,<br />

Yolüstü, Yusufdere, Bıçakçı, Emirli, Kemenler, Mescitli, Pirinççi,<br />

Bucak, Cevizalanı, Elmabağı, Hacıhasan, Kemerköy, Kışlaköy,<br />

Kutlubeyler, Ovacık, Üçkonak, Yılanlı, Alaşarlı, Ertuğrulköy, Eselli,<br />

Kızılcaavlu, Köfündere, Kurucaova, Orhangazi, Türkönü,<br />

Uzundere, Yeşilköy, Balabanlı, Bozcayaka, Çamlıca, Çayırköy,<br />

Demirdere, Güney, Hamamköy, Kazanlı, Küçükören, Küre<br />

Kaklıç<br />

KARŞIYAKA Sancaklı Yamanlar<br />

KONAK<br />

BORNOVA<br />

BUCA<br />

Kavacık,Tırazlı<br />

Beşyol, Çamiçi, Çiçekli, Eğridere, Gökdere, Karaçam, Kavaklıdere,<br />

Kayadibi, Kurudere, Laka, Sarnıçköy, Yakaköy<br />

Belenbaşı, Karaağaç, Kırıklar<br />

GAZİEMİR -<br />

GÜZELBAHÇE Çamlı, Çamtepe, Küçükkaya, Payamlı<br />

DİKİLİ<br />

Bademli, Bahçeli, Çağlan, Çukuralan, Denizköy ,Gökçeağıl,<br />

Islamlar, Kabakum, Katıralanı, Kıratlı, Kıroba, Kızılçukur,<br />

Kocaoba, Mazılı, Merdivenli, Nebiler, Salihler, Samanlıkköy,<br />

Uzunburun, Yahşibey, Yelice, Deliktaş, Demirtaş, Esentepe,<br />

Yaylayurt<br />

9


BERGAMA<br />

Ahmetbeyler, Alacalar, Armağanlar, Aşağıkırıklar, Avunduk,<br />

Avunduruk, Aziziye, Bozköy, Cevaplı, Çakırlar, Çaltıkoru,<br />

Çamköy, Çitköy ,Çürükbağ, Dağıstan, Doğancı, Eğrigöl, Ferizler,<br />

Gaylan, Gökçeyurt, Hamzalısüleymaniye, İncecikler, Kadriye,<br />

Kaleardı, Kapıkaya, Karahıdırlı, Kaşıkçı, Mahmudiye, Maruflar,<br />

Narlıca, Ovacık, Örenli, Paşaköy, Pınarköy, Pireveliler, Sağancı,<br />

Sindel, Süleymanlı, Teğelti, Tepeköy, Üçtepe, Yalnızev, Yerlitahtacı,<br />

Yukarıkırıklar, Alhatlı, Alibeyli, Aşağıılgındere, Çamoba,<br />

Durmuşlar, Ilgındere, Kadıköy, Kaplanköy, Kozluca, Muratlar,<br />

Sarıcalar, Yalnızadam, Yeniler, Zağnos, Yukarıbey , Aşağıbey,<br />

Aşağıcuma, Ayvatlar, Çamavlu, Demircidere, Göbeller,<br />

Hacıhamzalar, Hisarköy, Kaplanköy, Karaveliler, Kıranlı, Okçular,<br />

Tekkeköy, Terzihaliller, Yukarıcuma, Akçenger, Çeltikçi, Çobanlar,<br />

Eğiller, Gültepe, Hacılar, Halilağalar, İkizler, İneşir, Karalar,<br />

Katrancı, Kırcalar, Oruçlar, Sarıcaoğlu, Tırmanlar, Topallar,<br />

Ürkütler, Yortanlı, Yukarıada, Atcılar, Balaban, Bayramcılar,<br />

Bekirler, Bozyerler, Hacılar, Kocahaliller, Kocaköy, Öksüzler,<br />

Rahmanlar, Seklik, Tavukçukuru, Çalıbahçe, Kızıltepe, Koyuneli,<br />

Kurfallı, Örlemiş, Sarıdere, Tekkedere<br />

KINIK<br />

Arpadere, Arpaseki, Aziziye, Bademalanı, Bağalanı, Balaban,<br />

Büyükoba, Cumalı, Çaltı, Çanköy, Çiftlikköy, Değirmencieli,<br />

Dündarlı, Elmadere, Hamzahocalı, Işıklar, İbrahimağa, Kalemköy,<br />

Karadere, Karatekeli, Kocaömerli, Kodukburun, Köseler, Mıstıklar,<br />

Musacalı, Örtülü, Sucahlı, Taştepe, Yaylaköy<br />

ALİAĞA<br />

FOÇA<br />

MENEMEN<br />

Aşağışakran, Bahçedere, Bozköy, Çakmaklı, Çaltılıdere, Çıtak,<br />

Çoraklar, Güzelhisar, Hacıömerli, Horozgediği, Kalabak, Kapıkaya,<br />

Karaköy, Karakuzu, Samurlu, Şehitkemal, Uzunhasanlar,<br />

Yukarışehitkemal, Yüksekköy<br />

Ilıpınar, Yenibağarası, Yeniköy, Kozbeyli<br />

Belen, Buruncuk, Çavuşköy, Çukurköy, Doğa, Günerli, Hatundere,<br />

Haykıran, Kesik, Musabey, Süzbeyli, Tuzculu, Yahşelli,Yanıkköy ,<br />

Alaniçi, Ayvacık, Bağcılar, Bozalan Çaltı, Göktepe, Görece,<br />

Hasanlar, İğnedere, Karaorman, Süleymanlı,Telekler, Turgutlar<br />

10


KEMALPAŞA<br />

Akalan, Ansızca, Aşağıkızılca, Bayramlı, Beşpınar, Cumalı,<br />

Çambel, Çınarköyü, Çiniliköyü, Damlacık, Dereköyü, Gökçeyurt,<br />

Gökyaka, Halilbeyli, Hamzababa, Kamberler, Kızılüzüm, Kurudere,<br />

Kuyucak, Ovacık, Örnekköy, Sarılar, Sarıçalı, Sinancılar, Sütçüler,<br />

Vişneli, Yenikurudere, Yenmiş, Yeşilköy, Yeşilyurt, Yiğitler, Zeamet<br />

MENDERES<br />

TORBALI<br />

SELÇUK<br />

BAYINDIR<br />

TİRE<br />

Akçaköy, Bulgurca, Çamköy, Çatalca, Develiü, Efençukuru, Keler,<br />

Kısık, Kuyucak, Künerlik, Şaşal, Yeniköy, Ahmetbeyli, Çakaltepe,<br />

Çamönü, Çile, Çileme, Gölova, Karakuyu, Sancaklı, Yeniköy<br />

Ahmetli, Arslanlar, Atalanı, Bülbüldere, Çamlıca, Çapak,<br />

Dağtekke, Demirci, Düverlik, Eyerci, Göllüce, Helvacı, Kaplancık,<br />

Karakızlar, Kırbaş, Korucuk, Kuşçuburnu, Naimeköy, Ormanköy,<br />

Özbey, Pamukyazı, Sağlık, Şehitler, Taşkesik,Tulum, Yeniköy,<br />

Yeşilköy, Yoğurtçular, Dağkızılca , Bozköy, Çakırbeyli, Doğancılar,<br />

Karaot, Saipler<br />

Acarlar, Barutçu, Çamlık, Gökçealan, Havutçulu, Sultaniye,<br />

Şirince, Zeytinköy<br />

Alankıyı, Alanköy, Balcılar, Buruncuk, Çamlıbel, Çenikler,<br />

Çıplakköyü, Dereköy, Elifli, Ergenli, Fırınlı, Gaziler, Hisarlık,<br />

Kabaağaç, Karahalilli, Karahayit, Karapınar, Kızılağaç, Kızılkeçili,<br />

Kızılova, Lutuflar, Pınarlı, Sarıyurt, Söğütören, Tokatbaşı, Turan,<br />

Yakacık, Yusuflu, Arıkbaşı, Çiftçigediği, Dernekli, Hasköy,<br />

Havuzbaşı, Karaveliler, Kızılcaova, Osmaniye, Osmanlar,<br />

Yakapınar<br />

Akkoyunlu, Akmescit, Alacalı, Armutlu, Arpadere, Ayaklıkırı,<br />

Başköy, Boynuyoğun, Büyükkemerdere, Büyükkömürcü,<br />

Cambazlı, Çayırlı, Çeriközü, Çiniyeri, Çukurköy, Dağdere, Dallık,<br />

Derebaşı, Dibekçi, Doyranlı, Dündarlı, Eskioba Hisarlık, Işıklar,<br />

Işıklı, Kaplan, Karateke, Kireli, Küçükburun, Küçükkemerdere,<br />

Küçükkömürcüü, Kürdüllü, Mahmutlar, Musalar, Ortaköy,<br />

Palamutköy, Somak, Topalak, Toparlar, Turgutlu, Yamandere,<br />

Yemişler, Yeniçiflik, Yenioba, Akçaşehir, Akyurt, Alaylı,<br />

Halkapınar, Hasançavuşlar, Kurşak, Küçükkale, Mehmetler,<br />

Üzümler, Çobanköy, Dereli, Eğridere,Kırtepe, Kızılcahavlu,<br />

Kocaaliler, Osmancık, Peşrefli, Sarılar, Saruhanlı, Yeğenli,<br />

Yenişehir<br />

11


BEYDAĞ<br />

Adaküre, Alakeçili, Bakırköy, Çamlık, Çiftlikköy, Çomaklar,<br />

Eğridere, Erikli, Halıköy, Karaoba, Kurudere, Menderes, Mutaflar,<br />

Palamutcuk, Sarıkaya, Tabaklar, Yağcılar, Yeniyurt, Yeşiltepe,<br />

Yukarıaktepe, Yukarıtosunlar<br />

KİRAZ<br />

Ahmetler, Akpınar, Altınoluk, Arkacılar, Avunduruk, Aydoğdu,<br />

Bahçearası, Başaran, Ceritler, Cevizli, Çanakçı, Çatak, Çayağzı,<br />

Çömlekçi, Doğancılar, Dokuzlar, Emenler, Gedik, Haliller,<br />

Hisarköy, İğdeli, Kaleköy, Karabağ, Karabulu, Karaburç, Karaman,<br />

Kibar, Mavidere, Mersinlidere, Olgunlar, Ovacık, Örencik, Örenköy,<br />

Pınarbaşı, Saçlı, Sarıkaya, Sarısu, Sırımlı, Solaklar, Suludere,<br />

Şemsiler, Taşlıyatak, Tekbıçaklar, Tombullar, Umurcalı, Umurlu,<br />

Uzunköy, Veliler, Yağlar,Yeniköy, Yenişehir, Yeşildere<br />

ÇEŞME<br />

KARABURUN<br />

Ovacık, Germiyan, Ildır, Karaköy<br />

Ambarseki, Bozköy, Hasseki, Saip, Sarpıncık, Tepeboz,<br />

Küçükbahçe, Parlak, Salman, Yaylaköy, Eğlenhoca, İnecik,<br />

Kösedere<br />

SEFERİHİSAR<br />

Beyler, Düzce, Gödence, İhsaniye, Kavakdere, Orhanlı, Turgut,<br />

Ulamış<br />

URLA<br />

Bademler, Balıklıova, Demircili, Gölcük, Gülbahçe, Kuşçular,<br />

Ovacık, Özbek, Yağcılar, Uzunkuyu, Barbaros, Birgi, Kadıovacık,<br />

Nohutalan, Zeytineli, Zeytinler<br />

12


4. İZMİR İLİNİN EKONOMİK SEKTÖREL POTANSİYELİ<br />

<strong>İzmir</strong>’in sosyo-ekonomik potansiyelini ortaya koymaya çalışırken, aslında aşağıdaki<br />

soruların cevaplarını araştırmaktayız: <strong>İzmir</strong> ili hangi özellikleriyle diğer illerden<br />

ayrılmaktadır veya <strong>İzmir</strong> ili diğer illerden ayrı olarak düşünülebilir mi? Bunlara bir<br />

üçüncü soruyu da ekleyebiliriz. Bu da <strong>İzmir</strong> ili sosyo-ekonomik özelliklere göre<br />

sınıflandırılmaya çalışılsa, hangi illerle beraber kümelenir sorusudur.<br />

Bu soruların cevaplarını Selçuk KOÇ, 2001 1 yılında yaptığı çalışmada açıklamayı<br />

denemiştir. Çalışmada 75 ile ait 1997 yılına ait 22 değişken kullanılmıştır. Kümeleme<br />

analizi hiyerarşik ve hiyerarşik olmayan şeklinde iki ana başlık altında uygulanarak,<br />

küme sayısına 15 olarak karar verilmiştir. Hiyerarşik Kümeleme analizinde Ward<br />

yöntemine göre, gelişmiş illerden İstanbul, Ankara, <strong>İzmir</strong>, Kocaeli ve Bursa illeri<br />

diğer illerden farklı olarak birer küme oluşturmuşlardır. Ayrıca yapısal özellikleri<br />

bakımından Şırnak, Şanlıurfa ve Zonguldak’ta birer küme meydana getirmişlerdir.<br />

Böylece 15 kümenin 8’i tek şehirli küme şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Her iki<br />

kümeleme analizine göre İstanbul, Ankara <strong>İzmir</strong> ve Bursa illeri “tek başına bir küme<br />

içersinde” yer almaktadır. Diğer iller ise sosyo-ekonomik özelliklerine göre farklı<br />

kümelerde yer almaktadır. Bu çalışma <strong>İzmir</strong> ilinin Türkiye ve Ege Bölgesi önemi<br />

göstermektedir. Yukarıda sorduğumuz üç sorunun cevabını KOÇ’un çalışmasına göre<br />

rahatlıkla verebiliriz: <strong>İzmir</strong> ili hem gelişmiş hem de gelişmekte olan illerden farklıdır.<br />

Bu nedenle, <strong>İzmir</strong> ili baz alınarak bir stratejik plan yapılmasında herhangi bir<br />

engel yoktur.<br />

Diğer taraftan 2002/4720 sayılı bakanlar kurulu ile “Bölgesel istatistiklerin<br />

toplanması, geliştirilmesi, bölgelerin sosyo-ekonomik analizlerinin yapılması, bölgesel<br />

politikaların çerçevesinin belirlenmesi ve Avrupa Birliği Bölgesel İstatistik Sistemine<br />

uygun karşılaştırılabilir istatistiki veri tabanı oluşturulması amacıyla ülke genelinde<br />

İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması” tanımlanmıştır. Burada <strong>İzmir</strong> ili düzey 2<br />

olarak tanımlanmış ve 3 kümeye ayrılan Ege Bölgesi tanımlamasında tek<br />

başına ele alınmıştır. Böylece yürütmenin bakışı ile bilimsel analiz sonuçları<br />

paralellik göstermektedir.<br />

1 KOÇ, Selçuk, “Kümeleme Analizi Yöntemiyle İllerin Sosyo-Ekonomik Özelliklerine Göre<br />

Gruplandırılması ve Gelişmişlik Düzeylerinin Belirlenmesi”, DEU,Sosyal Bilimler Enstitüsü,<br />

Ekonometri ABD, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2001.(Danışman: Y.Doç.Dr.M.Vedat<br />

PAZARLIOĞLU)<br />

1


DPT Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü tarafından 1996 yılında<br />

yapılan “İlerin Sosyo–Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması 1 ” temel bileşenler<br />

analizi yöntemi kullanılarak illeri beş gelişmişlik derecesine ayırmıştır. İllerin gelişme<br />

düzeyleri ile ilgili olarak illerin gelişmişlik sıralaması ve gelişmişlik endeksine göre<br />

1.derecede gelişmiş iller grubunda beş il yer almaktadır. Bu iller İstanbul, Ankara,<br />

<strong>İzmir</strong>, Kocaeli ve Bursa şeklinde sıralanmaktadır. “8. Beş Yıllık Kalkınma Raporu,<br />

Bölgesel Gelişme Özel İhtisas Komisyonu Raporu”nda bu araştırmaya atıfta<br />

bulunarak, çalışmanın gelişmişlik indeksini baz almıştır.<br />

Bilimsel çalışmalara göre <strong>İzmir</strong> ili Türkiye’nin ilk üç ili arasında yer almaktadır.<br />

Ancak bu durum, “<strong>İzmir</strong>liler” için yeterli olmamalıdır. Strateji Raporu III’e başlarken<br />

ekip olarak zaten <strong>İzmir</strong>’in mevcut potansiyelini biliyorduk ve bu konuda yapılan<br />

çalışmalardan haberdardık. Bu strateji planı çalışması ile <strong>İzmir</strong>’in yarışacağı illerin<br />

ligini değiştirmeyi ve yeni lig için vizyon oluşturmayı hedeflemekteyiz. Yani bu<br />

çalışma ile; Neredeyiz, nereye ulaşmak istiyoruz ve hedefimize nasıl ulaşırız<br />

sorularının cevaplarını bulmaya çalışacağız. Önce temel göstergelerden Ege<br />

Bölgesinin ekonomik özellikleri ortaya konulacaktır. <strong>İzmir</strong> ili ve bölge illerinin bazı<br />

ekonomik özellikleri ele alınıp ve akabinde de <strong>İzmir</strong>’in ekonomik yapısı açıklanacaktır.<br />

Ege Bölgesi<br />

Ege Bölgesi 1990 ile 2000 yılları arasında Türkiye’ye Gayri Safi Yurt İçi Hasılasının<br />

ortalama % 16’lık kısmını üretmektedir. Ege Bölgesinin 1990 ile 2000 yılları<br />

arasındaki 1987 fiyatlarıyla GSYİH’nın gelişimi aşağıdaki şekilde verilmiştir. Şekilden<br />

de görüleceği üzere Türkiye Ekonomisinin yaşadığı krizlerden bölge ekonomisi de<br />

etkilenmiştir. GSYİH 1994 ve 1999 krizlerinde düşme diğer yıllarda ise artma<br />

eğilimdedir. Krizlerde GSYİH’daki azalma oranı 1987 sabit fiyatları ve sırasıyla 1,5 ile<br />

5,9 olarak gerçekleşmiştir. 1993 yılında 9,3’lük bir artış yüzdesi yakalayan bölge,<br />

artış yıllarında ortalama % 6’lık bir büyüme gerçekleştirmiştir. Bu değerlerde<br />

bölgenin ekonomik potansiyelini göstermektedir. Asuman ALTAY 2 çalışmasında 1995-<br />

1998 dönemi için Türkiye’nin en hızlı sanayileşen bölgesinin Ege Bölgesi olduğunu<br />

belirmektedir. Ege Bölgesi, Türkiye sanayi üretiminin % 14’ünü üretmekte ve<br />

bölgenin imalat endüstrisine olan katkısı istihdamda % 3, üretimde % 13, katma<br />

değerde % 17 ve yatırımlarda % 13’tür.<br />

1 Bülent Dinçer, Metin Özaslan, Erdoğan Satılmış, “İllerin sosyo-ekonomik gelişmişlik<br />

sıralaması araştırması”, DPT. Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü, Ankara,<br />

Aralık 1996<br />

2 Asuman ALTAY, <strong>İzmir</strong>’de Ekonomik ve Mali Yapı: Göçün getirdikleri, Göç Raporu, <strong>İzmir</strong> Yerel<br />

Gündem 21, Haziran-1998. s.85<br />

2


Şekil 4.1 Ege Bölgesinin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (1990-2000)<br />

Ege Bölgesi'nin GSYİH ve Artış Yüzdesi<br />

20.000.000<br />

18.000.000<br />

16.000.000<br />

14.000.000<br />

12.000.000<br />

1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000<br />

9<br />

7<br />

5<br />

3<br />

1<br />

-1<br />

-3<br />

-5<br />

-7<br />

GSYİH<br />

Artış(%)<br />

Kaynak: DPT il ve bölge istatistiklerinden faydalanılarak çizilmiştir<br />

İktisadi faaliyet kollarına göre 2000 yılı cari üretici fiyatlarına göre Ege bölgesinin<br />

GSYİH değerlerini incelersek, (Bkz. Tablo 4.1) en yüksek GSYİH’yı sanayiden elde<br />

edildiği görülür. Bunu ticaret ve tarım takip etmektedir. Zaten her üç faaliyet<br />

kolunda da Ege Bölgesinin üstünlüğü vardır. Ülke ekonomisindeki bölgenin payı,<br />

sanayide % 17, ticarette % 18 ve tarımda ise % 23’tür. Tarımdaki nispi payın<br />

yüksekliğinde, bölgeye özgün pamuk, üzüm, incir ve zeytin gibi ürünlerin olması ve<br />

bölgedeki tarım gelişmiş olmasının payı vardır.<br />

Tablo 4.1 Ege Bölgesi ve Türkiye’nin İktisadi Faaliyet Kollarına Göre GSYİH<br />

Değerleri<br />

İktisadi Faaliyet Kolu<br />

Ege Bölgesi<br />

(Milyar TL)<br />

Türkiye<br />

(Milyar TL)<br />

Ege Bölgesinin<br />

Payı (%)<br />

Tarım 3,691,354 17,540,631 23<br />

Sanayi 5,124,180 29,027,781 17<br />

İnşaat 937,042 6,483,105 15<br />

<strong>Ticaret</strong> 3,826,363 24,906,512 18<br />

Ulaştırma Ve Haberleşme 2,707,768 17,645,564 17<br />

Diğer 4,649,717 28.979,865 10<br />

Toplam GSYİH 20,936,424 124,583,458 -<br />

Kaynak DİE (2000-Cari Üretici Fiyatları)<br />

Ege Bölgesi, Türkiye genel bütçe gelirlerinin 1995-2001 döneminde % 10’luk kısmını<br />

gerçekleştirmiştir. Diğer taraftan yine ayni dönem için, Türkiye’deki banka kredileri<br />

ve mevduatında Ege Bölgesinin payı, sırasıyla, % 10 ve % 15’dir. Bu değişkenlere ait<br />

veriler aşağıdaki tabloda verilmiştir.<br />

3


Tablo 4.2 Ege Bölgesine Ait Bütçe, Kredi ve Mevduat Verileri (Milyon TL)<br />

Yıllar Genel Bütçe Gelirleri * Banka Kredileri * Banka Mevduatı *<br />

1995 162,347 4,103,477 6,691,553<br />

1996 324,680 4,733,864 8,026,022<br />

1997 679,108 5,810,158 8,381,082<br />

1998 1,241,045 5,431,990 8,918,928<br />

1999 1,878,066 4,499,368 11,623,978<br />

2000 3,071,641 4,799,565 10,148,816<br />

Kişi Başına - 536.9 1,135.4<br />

*Genel Bütçe Gelirleri cari; Banka Kredileri ve Mevduatı 2001 yılı fiyatlarıyla sunulmuştur.<br />

Ege Bölgesine yapılan kamu yatırımlarına ait tutarlar aşağıdaki şekilde verilmiştir.<br />

1990 ile 2001’e kadar süre içersinde 2 katrilyonun altına düşmemiştir. Bu seviyeye<br />

1994 ve 1995 yıllarında inmiştir. Tabi ki bunda 5 Nisan 1994’deki ekonomik<br />

kararların etkisi vardır. 1996’dan sonra bölge 3 ila 4 katrilyon arasında kamu<br />

yatırımı almaktadır. Devam etmekte olan kamu yatırımları ve durumları ayrı başlık<br />

altında incelenecektir.<br />

Şekil 4.2 Ege Bölgesine Yapılan Kamu Yatırım Harcamaları Tutarı (1990-2001)<br />

KAMU YATIRIM HARCAMALARI<br />

(2001 fiyatlarıyla ;Milyar TL)<br />

2001<br />

2000<br />

1999<br />

1998<br />

1997<br />

1996<br />

1995<br />

1994<br />

1993<br />

1992<br />

1991<br />

1990<br />

0<br />

2.000.000<br />

1.000.000<br />

4.000.000<br />

3.000.000<br />

6.000.000<br />

5.000.000<br />

8.000.000<br />

7.000.000<br />

Kaynak: DİE<br />

Ege Bölgesinde 1995-2001 döneminde 4856 adet teşvik belgeli yatırım yapılmıştır. Bu<br />

Türkiye’deki teşvik belgelerinin % 17’sine karşılık gelmektedir. Aynı dönemdeki<br />

yatırımların tutarı ise 2001 fiyatlarıyla 23,3 katrilyondur. Bu tutar ise Türkiye<br />

tutarının % 12’sine tekabül etmektedir. Yatırımlar 286.430 kişiye iş imkanı<br />

sağlayarak istihdama katkı sağlamıştır. Teşvik belgeli yatırımların istihdama<br />

sağladığı katkının % 16’sını Ege Bölgesi gerçekleştirmiştir.<br />

4


Tablo 4.3 Teşvik Belgeli Yatırımlar (2001 fiyatlarıyla Milyar TL.)<br />

Yıllar Belge Adedi Pay Yatırım Tutarı Pay İstihdam Pay<br />

1995 1,008 0.20 9,367,325 0.12 70,640 0.19<br />

1996 902 0.18 3,720,267 0.11 43,714 0.16<br />

1997 884 0.17 3,720,269 0.14 51,189 0.15<br />

1998 637 0.15 2,674,414 0.16 46,593 0.16<br />

1999 521 0.18 1,545,022 0.10 31,180 0.16<br />

2000 559 0.16 1,093,196 0.08 25,247 0.13<br />

2001 345 0.16 1,110,952 0.10 17,867 0.17<br />

Toplam 4,856 0.17 23,231,446 0.12 286,430 0.16<br />

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı<br />

Ege Bölgesinin sanayii potansiyeli hakkındaki fikir veren 2002 yılına ait 100 büyük<br />

firma için bulgular, bölgenin sanayi odasının web-bülteninden yararlanılarak aşağıda<br />

aktarılmıştır:<br />

2002 yılında “Ege Bölgesinin En Büyük 100 Firmasının” üretimden satışları 12<br />

katrilyon 556 trilyon TL'dir. (8.4 Milyar Dolar) 100 büyük firmanın 97'si özel<br />

sektör, 3'ü kamu firmasıdır. Bu firmaların toplam üretimden satışlar ve cirosu<br />

içerisinde, kamu kesimi % 45'lik bir paya sahiptir. Ege’nin 100 büyük firmasının 23'ü<br />

gıda sektöründe yer almaktadır. Bunu takip eden kimya sektörü 10 firma ile ikinci,<br />

metal ana sektörü 9 firma ile üçüncü durumdadır.<br />

Üretimden satışlar itibariyle en yüksek değeri, 5 katrilyon 685 trilyon TL ile petrol<br />

sektörü gerçekleştirmiştir. Daha sonra gelen gıda sektörünün üretimden satışları 1<br />

katrilyon 387 trilyon TL, tütün sektörünün 1 katrilyon 92 trilyon TL, metal ana<br />

sektörünün 701 trilyon TL'dir.<br />

2002 yılında Ege'nin 100 büyük firmasının üretimden satışları reel olarak özel<br />

sektörde % 5, kamuda % 9 olmak üzere toplamda % 7 oranında gerilemiştir. 100<br />

büyük firmanın toplam cirosu ise % 14 azalmıştır.<br />

2002 yılında 100 büyük firmanın özellikle özel sektör firmalarının kendi üretimlerinin<br />

dışında yaptıkları ticari satışlarında güçlük çektikleri görülmektedir. Firmaların ticari<br />

satışları % 58 oranında gerilerken bu oran özel sektörde % 72, kamu kesiminde %<br />

20'dir. Bir önceki yıl yaşanan büyük ekonomik krizle birlikte firmaların ekonomik<br />

yapılarındaki bozulma hala çeşitli cephelerde birden kendini göstermeye devam<br />

etmektedir. Bölgemizdeki firmaların öz sermayelerinde büyük bir aşınma söz<br />

konusudur. 2002 yılında 100 büyük firmanın öz sermayesi % 17, net aktifleri %<br />

22 oranında gerilemiştir. Öz sermaye gerilemesi; özel sektörde % 13, kamu<br />

kesiminde % 23'ler seviyesindedir. Net aktif değerleri ise özel sektörde % 18, kamuda<br />

% 23 azalmıştır.<br />

Diğer yandan özel kesim firmalarının borçlanma oranı % 21 gerileme gösterse bile,<br />

100 büyük firmadaki özel sektör firmalarının toplam borcu üretimden satışlarının<br />

neredeyse tamamına karşılık gelmektedir. 2002 yılında özel kesimin borç düzeyi<br />

varlıklarının % 72'sine ulaşmıştır. Özel sektörün ödediği faizlerin oranı 2001 yılında<br />

5


% 72 artış göstermişti. 2002'de ise durum değişmemiş, özel sektör % 37 oranında<br />

artan bir faiz yüküyle boğuşmaya devam etmektedir.<br />

100 büyük firmanın 2002 yılındaki bilanço karları % 29 oranında azalırken, bilanço<br />

zararları % 81 gerileme göstermektedir. Ancak, bilanço zararlarında görülen gerileme<br />

geçen yıl yaşanan büyük zarar tablosundan kaynaklanmaktadır. 2000 yılı değerlerine<br />

göre bilanço zararı ancak % 25'ler seviyesinde bir gerileme göstermektedir. 2002<br />

yılında 100 büyük firma içerisinde 22 firma zarar bildirmiştir. 2002'de özel<br />

sektörde net kar 269 trilyon TL iken, kamu kesiminde 84 trilyon TL net kar vardır.<br />

100 büyük firmanın toplam bilanço karı 506 trilyon TL, bilanço zararı 153 trilyon<br />

TL'dir.<br />

2002 yılında 100 büyük firmanın "rant gelirleri" denilen yani repo ve faiz gelirlerini<br />

kapsayan faaliyet dışı gelirleri, geçen yıla göre % 25 oranında gerileyerek 803 trilyon<br />

TL olmuştur. Ancak, faaliyet dışı gelirlerin firmaların net karlılıkları içindeki payı %<br />

227'ye çıkmıştır. Bu durum 2002'de firmaların üretim faaliyetlerinden zarar ettiğini<br />

ve bu zararı da diğer gelirlerle düzeltmeye çalıştıklarını göstermektedir.<br />

2002 yılında Ege Bölgesinin 100 büyük firması 2 katrilyon 379 trilyon TL'lik net<br />

katma değer yaratmıştır. 100 büyük firmanın yarattığı net katma değer Türkiye Gayri<br />

Safi Milli Hasılası'nın % 0,9'unu oluşturmaktadır. 2002 yılında 100 büyük firmada<br />

yaratılan katma değerin % 54'ü faizlerden oluşurken, ücretlerin payı % 30, net karın<br />

payı % 15 ve kiranın payı da % 1 olmuştur. Sadece özel sektör olarak<br />

değerlendirildiğinde, faizlerin payı % 61'lere kadar çıkmaktadır. Kamu kesiminde ise,<br />

ücretlerin katma değer içinde % 65'lere ulaştığı görülmektedir. Bundan açıkça<br />

görülmektedir ki, özel sektörde yaratılan katma değer faizler tarafından, kamu<br />

kesiminde yaratılan katma değer de ücretler tarafından sömürülmektedir.<br />

2002 yılında da yüksek faiz hadleri, gelir ve gider kalemlerini büyük ölçüde<br />

etkilemeye ve firmaların karlılığını azaltmaya devam etmektedir. Firma karlılıklarının<br />

düşük seviyelerde olması, kaynak yaratamamaları, yarattıkları net katma değerin<br />

dağılımındaki dengelerin bozulmasında en büyük etkenlerden birini oluşturmaktadır.<br />

2002 yılında kamu kesiminde satış karlılığı sadece % 1,5’tir. Kamu kesimi öz<br />

sermayesinin % 7,3'ü, aktiflerinin 4,2'si oranında kar sağlamıştır. Özel sektörün satış<br />

karlılığı ise % 3,9'dur. Özel sektör ise öz sermayesinin % 13,4'ü, aktiflerinin % 3,8'i<br />

oranında kar sağlamıştır.<br />

2002 yılında 100 büyük firma 44.861 kişi istihdam etmiştir. 100 büyük firmanın<br />

istihdamı % 11 oranında azalmıştır. İstihdamdaki gerileme özel sektörden<br />

kaynaklanmaktadır. 2002 yılında istihdam özel sektörde % 13 gerilerken kamu<br />

sektöründe % 2 artmıştır. 100 büyük firmada en fazla istihdam barındıran<br />

sektör % 18 payla gıda sektörüdür. Bunu % 13 ile petrol ve % 10 payla giyim<br />

sektörleri izlemektedir.<br />

100 büyük firmanın 2002 yılındaki ihracatı 1 milyar 952 milyon, ithalatı 3 milyar 14<br />

milyon dolardır. 2002'de Ege'nin 100 büyük firması, Türkiye toplam ihracatının ve<br />

ithalatının % 6'sını sağlamıştır. Dolar bazında 100 büyük firmanın dolar bazında<br />

ihracatı % 15, ithalatı % 4 artmıştır. İhracatta en büyük payı % 21 ile TÜPRAŞ ve<br />

PETKİM'in olduğu petrol sektörü almaktadır. Onu % 14 ile metal ana, % 13 ile gıda<br />

6


sektörleri takip etmektedir. 100 büyük firma ithalatının % 60'ını yine TÜPRAŞ ve<br />

PETKİM gerçekleştirmiştir. 2002 yılında 100 büyük firma genelinde üretimin % 25'i<br />

ihraç edilmiştir. Giyim sektörü üretiminin % 85'ini, makine sektörü % 79'unu, deri<br />

ve metal ana sektörleri ise üretimlerinin % 66'sını ihraç etmiştir.<br />

Bankaların üreten kesime yeterli fonu aktaramadığı, dışarıdan gelen sermaye<br />

girişinin kısıtlı olduğu 2002 yılında, % 7,8'lik büyüme gerçekleştirilmesi önemli bir<br />

başarıdır. Ege Bölgesinin 2002 yılı büyük firma değerlendirmelerinde görüldüğü gibi<br />

tüm verilerde reel bir gerileme vardır.<br />

2002'de Ege Bölgesinde "Üretimden Satışları" 7 trilyon TL'nin üzerinde 263 firma<br />

tespit edilmiştir. Bu firmaların; 193’ü <strong>İzmir</strong>, 30'u Denizli, 17'si Manisa, 15'i Aydın,<br />

4'ü Muğla, 2'si Afyon, 1'i Kütahya, 1'i de Uşak illerinde yer almaktadır. 263 firmanın<br />

üretimden satışları tutarı 15 katrilyon 775 trilyon TL'dir.<br />

Bölge halkının ekonomik durumunun bir göstergesi olarak da verilen motorlu araç<br />

sayısını inceleyelim. Türkiye’deki araç sayısının % 18’i Ege Bölgesindedir. Diğer<br />

taraftan özel araç ayrımına göre, Türkiye’deki özel araç sayısının % 16,5’i Ege<br />

Bölgesindedir. Karşılaştırmada kullanılan 10.000 kişiye düşen araç sayısına<br />

baktığımızda ise bölgenin avantajlı olduğunu görmekteyiz. 10.000 kişiye düşen araç<br />

sayısında, Bölge, Türkiye ortalamasına nazaran özel araçta 1,34 kat ve motorlu kara<br />

taşıtı sayısında ise 1,37 kat daha fazla araca sahiptir.<br />

Tablo 4.4 Motorlu Kara Taşıtı ve Özel Otomobil Sayısı (2003)<br />

Taşıtlar Ege Bölgesi Türkiye<br />

Otomobil 766.439 4.630.729<br />

Minibüs 46.438 242.432<br />

Otobüs 21.504 120.874<br />

Kamyonet 161.659 897.929<br />

Kamyon 56.575 399.765<br />

Motosiklet 291.916 1.053.479<br />

Özel amaçlı taşıtlar 6.731 59.464<br />

Yol ve İş Makineleri 13.844 134.031<br />

TOPLAM 1.365.106 7.538.703<br />

10.000 Kişiye Düşen<br />

Özel Otomobil Sayısı 856 683<br />

Motorlu Kara Taşıtı Sayısı 1525 1111<br />

Kaynak: DİE<br />

Ege Bölgesi İlleri<br />

<strong>İzmir</strong> haricindeki Ege bölgesindeki illeri bütün halinde ele alacağız. <strong>İzmir</strong> bazlı olarak<br />

bölge illerini düşünürsek Manisa, Aydın ve Balıkesir sınır komşusu illerdir. Burada<br />

Balıkesir coğrafi olarak Marmara Bölgesinde yer alsa da <strong>İzmir</strong> ile yakın bağlantısı ve<br />

ekonomik ilişkiler nedeniyle bölge illeri içersinde varsayılmıştır. Bu üç ili iç kabuk<br />

iller olarak kabul etmekteyiz. Yakınlıklarına göre doğuda Uşak, Kütahya ve Afyon;<br />

7


güneyde ise Aydın, Deniz ve Muğla illeri <strong>İzmir</strong>’in etrafında bir dış kabuk olarak yer<br />

almaktadırlar.<br />

Bu illeri ürettikleri bakımından ele aldığımızda, bölgenin en güçlü ilinin <strong>İzmir</strong>’dir.<br />

Aşağıdaki tabloda da görüleceği gibi, 1999 yılında bölge GSYİH’nın ortalama %<br />

42,4’lük kısmı <strong>İzmir</strong>’de gerçekleşmiştir. 1986 yılında % 43,2 olan bu oran 0,8 puan<br />

azalmıştır. Manisa, Aydın ve Denizli hızla sanayileşmektedir. Manisa, Aydın ve Denizli<br />

GSYİH’daki bölge paylarını arttırmıştır. Diğer taraftan Muğla payını arttırmış ve 2,2<br />

puanlık bir artış yakalamıştır. Uşak’ın payı sabit kalmış olup, Kütahya’nın payında<br />

4,5 puanlık bir düşme söz konusudur. Bölgenin GSYİH’sı 1986-1999 döneminde yani<br />

14 yıllık süreç içersinde 3 kat artarak 11 milyar dolardan 30.2 milyar dolara<br />

çıkmıştır. 2001 verileri kriz sonrası olması nedeniyle karşılaştırmaya farklı bir boyut<br />

getirmektedir.<br />

Tablo 4.5 Ege Bölgesi İllerinin GSYİH Değerleri (Milyon $) ve Bölge İçindeki<br />

Payları (%)<br />

İller 1986 1999 2001<br />

GSYİH Bölge Payı GSYİH Bölge Payı GSYİH Bölge Payı<br />

<strong>İzmir</strong> 4.754 43,2 12.776 42,4 10.715 44<br />

Manisa 1.361 12,4 3.872 12,8 3.017 12,3<br />

Balıkesir 998 9,1 2.706 9,0 2.104 8,6<br />

Muğla 702 6,4 2.588 8,6 2.337 8,9<br />

Aydın 853 7,7 2.505 8,3 1.876 7,7<br />

Denizli 796 7,2 2.291 7,6 1.755 7,2<br />

Afyon 486 4,4 1.419 4,7 1.000 4,1<br />

Kütahya 820 7,4 1.353 4,5 1.158 4,7<br />

Uşak 241 2,2 639 2,1 451 1,8<br />

Ege 11.011 100,0 30.149 100 24.413 100<br />

Türkiye 58.493 181.171 142.856<br />

Kaynak: DİE-il ve bölge istatistiklerinin ilgili yayınlardan faydalanarak düzenlenmiştir.<br />

Ege Bölgesindeki illerin kişi başına GSYİH değerleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bu<br />

tabloda 1986 ile 1998-2001 dönemine ait veriler sunulmaktadır. Özellik 1998-2001<br />

dönemi verilerinin verilmesindeki amaç ekonomik krizlerin iller üzerindeki etkilerinin<br />

net bir biçimde görülmesini sağlamaktır. Bölgenin kişi başına ortalama GSYİH’sı<br />

1986 yılında 1.398 dolardır. 1998 yılında 3.222 dolara kadar çıkmış, ancak krizlerin<br />

etkisiyle 2001 yılında 2.182 dolara düşmüştür. Bu da ülke ekonomisindeki<br />

gerilemenin, bölge ekonomisi üzerindeki etkisinin iyi bir göstergesidir. Dikkat çekici<br />

bir nokta kriz dönemlerinde Muğla’nın değerinin <strong>İzmir</strong>’in üzerine çıkmış olması<br />

yada ona yakın miktarlarda seyretmesidir. Bu durumda bize turizm potansiyeli olan<br />

illerin, bu imkanı değerlendirdiklerindeki kazancı göstermektedir.<br />

8


Tablo 4.6 Ege Bölgesinde İllerinin Kişi Başına GSYİH Değerleri($)<br />

İLLER<br />

GSYİH<br />

1986 1998 1999 2000 2001<br />

<strong>İzmir</strong> 1,991 4.349 4.019 4.302 3.215<br />

Muğla 1,272 4.707 3.976 4253 3.308<br />

Manisa 1,083 3.778 3.136 3292 2.459<br />

Denizli 1,403 3.069 2.787 2807 2.133<br />

Aydın 1,124 3.318 2.762 2932 2.017<br />

Balıkesir 1,165 3.137 2.623 2819 2.005<br />

Kütahya 723 2.395 2.091 2256 1.805<br />

Uşak 1,352 2.286 2.045 2047 1.436<br />

Afyon 876 1.960 1.772 1747 1.263<br />

Ege Bölgesi 1,398 3.222 2.801 2.937 2.182<br />

Kaynak: DİE-il ve bölge istatistiklerinin ilgili yayınlardan faydalanarak düzenlenmiştir.<br />

Kişi başına GSYİH aynı zamanda nüfus hareketlerini açıklayan bir değişken<br />

olmaktadır. Bölge illerinin göç oranlarına baktığımızda GSYİH’ları ile bağlantı<br />

olduğunu görmekteyiz. Zira yüksek kişi başına GSYİH sahip illerin göç oranları pozitif<br />

ve yüksek olmaktadır. Diğer taraftan düşük kişi başına GSYİH değerine sahip illerin<br />

göç oranları negatif ve yüksek olmaktadır. Özellikle Kütahya ve Afyon illeri göç<br />

veren iller konumundadır. Her iki ilin 1986 KBGSYİH değeri 1.000 doların<br />

altındadır. Uşak’ta harekete geçen sanayi 90’lı yıllardan itibaren göç alan il haline<br />

getirmiştir. KBGSYİH değeri Kütahya’dan düşük olmasına rağmen coğrafi konum ve<br />

yeşeren sanayisi bu ilin çekiciliğini arttırmıştır.<br />

Sanayi merkezleri haline gelen <strong>İzmir</strong>, Manisa, Denizli ve gelişmekte olan sanayiye<br />

sahip Aydın illerinin cazibe merkezi oldukları göç oranlarından belli olmaktadır. <strong>İzmir</strong><br />

en yüksek göç oranı değerine sahiptir. Tarımın göç oranlarını arttırmakta tek başına<br />

etkisi azdır. Tarım faktörü mevsimlik işçi hareketlerine neden olmaktadır. Ancak<br />

sanayinin yörede filizlenmesi göç oranını negatiften pozitife çevirmektedir ki, bu<br />

durumu Denizli ve Uşak’ın göç oranları değerlerinden izleyebiliriz. Ayrıca turizmin<br />

etkisini de Muğla’nın değerlerinde rahatlıkla görebiliriz.<br />

Tablo 4.7 Ege Bölgesi İllerinin Göç Oranları<br />

İller 1980 Yılı Göç Oranı 1985 Yılı Göç Oranı 1990 Yılı Göç Oranı<br />

<strong>İzmir</strong> 71.41 38.97 61.79<br />

Muğla 4.39 6.93 32.35<br />

Manisa 11.17 6.88 20.43<br />

Denizli -5.83 3.50 15.26<br />

Aydın 16.82 13.93 26.69<br />

Balıkesir -7.85 3.93 5.40<br />

Kütahya 1.13 0.08 -8.75<br />

Afyon -25.53 -27.07 -38.44<br />

Uşak -4.98 -12.04 2.13<br />

Kaynak: DİE’nin Göç istatistiklerinden düzenlenmiştir.<br />

9


Aşağıdaki tabloda bölge illerine ait dış ticaret verileri sunulmuştur. <strong>İzmir</strong> ili<br />

bölgenin dış ticaret üssüdür. Hava ve deniz ulaşımı ilin tartışmasız üstünlüğünü<br />

ortaya koymaktadır. Hem ithalat hem de ihracat verilerinde ortalama olarak bölgenin<br />

dış ticaretinin % 90’ınını <strong>İzmir</strong> tek başına karşılamaktadır. Türkiye içersinde ilin payı<br />

ihracatta % 18 iken ithalatta % 13’ler civarında seyretmektedir. Kütahya ve Aydın’ın<br />

payı gözükmezken bölgenin kalan dış ticaret payını diğer iller paylaşmaktadır. Ancak<br />

bölge illeri dış ticaretini <strong>İzmir</strong> ili üzerinden gerçekleştirdikleri için, burada iller<br />

bazındaki bir yorum hatalı karar vermeye götürebilir. Bu nedenle <strong>İzmir</strong>’i bölgenin dış<br />

ticaret merkezi olarak kabul edilmesi ve <strong>İzmir</strong> ile bölgenin dış ticaret yorumlarında<br />

özdeşleştirmenin daha doğru olacağı kanaatindeyiz.<br />

Tablo 4.8 İller Bazında 2000 ve 2001 Yılları İçin Dış <strong>Ticaret</strong> Değerleri<br />

2000 Yılı 2001 Yılı 2002 Yılı<br />

İller<br />

İhracatı<br />

İthalatı<br />

İhracatı<br />

İthalatı<br />

İhracatı<br />

İthalatı<br />

Milyon($)<br />

Milyon($)<br />

Milyon($)<br />

Milyon($)<br />

Milyon($)<br />

Milyon($)<br />

İZMİR 5.100 7.187 5.864 5.144 7.119 6.090<br />

Ege Böl.deki payı 88,84 93,43 91,62 92,15 93,40 91,1<br />

Türkiye’deki Payı 18,36 13,19 18,80 12,42 20,30 12,0<br />

DENİZLİ 295 40 247 36 258 64<br />

Ege Böl.deki payı 5,14 0,52 3,86 0,64 3,40 0,90<br />

Türkiye’deki Payı 1,06 0,07 0,79 0,09 0,70 0,12<br />

BALIKESİR 244 259 239 162 130 181<br />

Ege Böl.deki payı 4,26 3,37 3,74 2,89 1,70 2,70<br />

Türkiye’deki Payı 0,88 0,48 0,77 0,39 0,40 0,35<br />

MANİSA 53 185 23 222 53 324<br />

Ege Böl.deki payı 0,92 2,41 0,36 3,98 0,70 4,80<br />

Türkiye’deki Payı 0,19 0,34 0,07 0,54 0,10 0,63<br />

MUĞLA 36 6 17 6 41 10<br />

Ege Böl.deki payı 0,63 0,08 0,26 0,11 0,50 0,10<br />

Türkiye’deki Payı 0,13 0,01 0,05 0,01 0,10 0,02<br />

AFYON 6 7 5 1 10 1<br />

Ege Böl.deki payı 0,10 0,09 0,07 0,02 0,10 0,01<br />

Türkiye’deki Payı 0,02 0,01 0,01 0,00 0,02 0,002<br />

UŞAK 6 7 5 11 8 13<br />

Ege Böl.deki payı 0,11 0,09 0,08 0,21 0,10 0,20<br />

Türkiye’deki Payı 0,02 0,01 0,02 0,03 0,02 0,02<br />

EGE BÖLGESİ 5.741 7.693 6.400 5.582 7.618 6.682<br />

Ege Böl.nin Payı 20,67 14,11 20,52 13,48 21,7 13,1<br />

TÜRKİYE 27.775 54.502 31.186 41.399 35.107 51.007<br />

10


Bölgede Türkiye’nin en büyük 500 firması arasına 73 firma girmiştir ki, bu değer<br />

Türkiye genelinde yaklaşık toplam firmaların altıda birine karşılık gelmektedir. Ege<br />

Bölgesi içinde ağırlık <strong>İzmir</strong> ilindedir. 73 firmanın % 66’sı <strong>İzmir</strong>’de iken, % 34’ü diğer<br />

illere dağılmaktadır. İkinci sırada ise Denizli ili vardır. Tekstile dayalı sanayinin<br />

geliştiği Denizli ili son iki yılda Ege Bölgesi içinde ilk 500’e giren firmalar arasında<br />

payını arttırabilen iki ilden biridir. Geçmiş yıllara ilişkin değerlere bakıldığında<br />

<strong>İzmir</strong>’in ilk 500’e giren firma sayısının 2000 yılında 64 iken, bu değerin 2001 yılında<br />

59’a, 2002 yılında ise 48’e düştüğü görülmektedir. Benzer bir düşüş Manisa ve<br />

Balıkesir illeri için de sözkonusudur. Ege Bölgesinin Türkiye içindeki payı ise 2000<br />

yılında %97 iken 2002 yılında %73’e düşmüştür. Muğla, Uşak ve Afyon’da ilk 500<br />

arasına girebilecek firma bulunmamaktadır.<br />

Tablo 4.9 Türkiye’nin İlk 500 Firması İçinde, Ege Bölgesi İllerinde Bulunan<br />

Firma Sayısı ve Dağılımı<br />

İller Firma Sayısı Firma Oranı (%) Ağırlıkta Olan Sektör<br />

<strong>İzmir</strong> 48 9,6<br />

Gıda, kimya-plastik, toprak,<br />

ağaç-orman, otomotiv<br />

Manisa 6 1,2 Elektrik-elektronik<br />

Balıkesir 5 1 Gıda<br />

Denizli 10 2 Tekstil<br />

Kütahya 3 0,6 Toprak<br />

Aydın 1 0,2 Tekstil<br />

Afton - - -<br />

Muğla - - -<br />

Uşak - - -<br />

EGE BÖLGESİ 73 14,6<br />

TÜRKİYE 500 100<br />

Kaynak: Capital Dergisi, Ağustos Ayı Özel Sayısı, 2003<br />

<strong>İzmir</strong> İli<br />

Ege Bölgesinin ekonomik yapısını tanımladıktan sonra <strong>İzmir</strong> ilinin ekonomik<br />

potansiyeline odaklanabiliriz. <strong>İzmir</strong> ili ekonomik yapısı açısından Türkiye’nin lider<br />

illeri arasında olduğunu belirtmiştik. <strong>İzmir</strong>, İstanbul'dan sonra sanayinin en yoğun<br />

olduğu il olduğundan, gelişmiş bir sanayi şehridir. Bu kararımızın gerekçesini,<br />

Türkiye GSYİH’nın ortalama % 8’lik kısmını üretmesinden görmekteyiz. Türkiye ve<br />

<strong>İzmir</strong> GSYİH değerlerinin 1980-2001 yılları seyri Şekil 4.3’de gösterilmiştir.<br />

11


Şekil 4.3 Gayri Safi Milli Hasılanın Türkiye ve <strong>İzmir</strong> için Yıllara Göre Dağılımı<br />

Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (1987 Bazlı Alıcı Fiyatlarıyla)<br />

120.000<br />

100.000<br />

80.000<br />

60.000<br />

40.000<br />

20.000<br />

0<br />

1980<br />

1981<br />

1982<br />

1983<br />

1984<br />

1985<br />

1986<br />

1987<br />

1988<br />

1989<br />

1990<br />

1991<br />

1992<br />

1993<br />

1994<br />

1995<br />

1996<br />

1997<br />

1998<br />

1999<br />

2000<br />

2001<br />

10.000<br />

8.000<br />

6.000<br />

4.000<br />

2.000<br />

0<br />

Türkiye(milyar)<br />

<strong>İzmir</strong>(milyar)<br />

Kaynak :DİE<br />

<strong>İzmir</strong>’in üretimi 1980-2001 döneminde ülke ekonomisine benzer artış ve azalışlar<br />

göstermiştir. 1994, 1999 ve 2001 krizleri hem Türkiye hem de <strong>İzmir</strong>’in GSYİH<br />

seyrinde rahatlıkla görülmektedir. 80’li yıllarda artış eğiliminde olan GSYİH, 90’lı<br />

yıllarda iniş ve çıkışlı artış izlemiştir. Karşılaştırma aşağıdaki şekilden daha iyi<br />

gözlenmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> GSYİH artış hızlarında, dönem olarak değerlendirildiğinde, ülkenin biraz<br />

gerisindedir. <strong>İzmir</strong> 1982’de sıçrama yapmıştır. Ancak 1985’te küçülme yaşamıştır.<br />

1989 negatif büyüme gerçekleşmiştir. 1991’de ise hemen hemen ekonomi durağan<br />

kalmıştır. 1994 ve 2001 krizlerinde daha az etkilenmiştir. 1994’de <strong>İzmir</strong> ekonomisi,<br />

ülkeye nazaran 3,56 puan ve 2001’de ise 0,35 puan daha az daralma göstermiştir.<br />

Hatta 2001’deki daralmanın ülke ekonomisi ile eşit olduğunu da kabul edebiliriz.<br />

Diğer taraftan 1999 krizinden daha fazla etkilendiğini yani daralma, ülkeye göre 1,27<br />

puan daha fazla gerçekleşmiştir.<br />

Şekil 4.4 Türkiye ve <strong>İzmir</strong>’in GSYİH’nın Yıllara Göre Artış Hızı<br />

GSYİH Artış Hızları<br />

16,0<br />

14,0<br />

12,0<br />

10,0<br />

8,0<br />

6,0<br />

4,0<br />

2,0<br />

0,0<br />

-2,0<br />

-4,0<br />

-6,0<br />

-8,0<br />

1981<br />

1982<br />

1983<br />

1984<br />

1985<br />

1986<br />

1987<br />

1988<br />

1989<br />

1990<br />

1991<br />

1992<br />

1993<br />

1994<br />

1995<br />

1996<br />

1997<br />

1998<br />

1999<br />

2000<br />

2001<br />

Türkiye<br />

<strong>İzmir</strong><br />

12


<strong>İzmir</strong>, sanayi faaliyet kolundaki Türkiye GSYİH’nın % 29.5’lik kısmını<br />

üretmektedir. <strong>Ticaret</strong>te ise % 22.9’luk kısmını, tarımda ise % 7.5’lik kısmını<br />

üretmektedir. Bu oranlar <strong>İzmir</strong>’in sanayi, ticaret ve tarımdaki gücünü göstermektedir.<br />

Diğer taraftan tarımda ise, kuru incir, zeytin ve kuru üzüm gibi ürünler <strong>İzmir</strong>’in<br />

tarım GSYİH’daki önemini arttırmaktadır. Özellikle kuru incir ürününde Dünya’nın<br />

lider şehri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak mali kurumlar bazındaki %<br />

2,5’lik oran, <strong>İzmir</strong>’in bu faaliyet kolunda ciddi planlar yapması gerektiğini<br />

göstermektedir. Yani sanayi ve ticaretteki başarıyı, bu faaliyet koluyla güçlendirip<br />

ekonomik alanda daha sağlam zemine oturmalıdır.<br />

Tablo 4.10 <strong>İzmir</strong> İlinin İktisadi Faaliyet Kollarına Göre GSYİH’nın, Ege Bölgesi<br />

ve Türkiye’deki Yeri (2000-Sabit Üretici Fiyatları)*<br />

İktisadi Faaliyet Kolları<br />

İZMİR<br />

GSYİH’sı İçindeki<br />

Payı (%)<br />

EGE BÖLGESİ<br />

GSYİH’sı İçindeki<br />

Payı (%)<br />

TÜRKİYE<br />

GSYİH’sı İçindeki<br />

Payı (%)<br />

Tarım 7.5 17.0 13.4<br />

Sanayi 29.5 27.0 28.4<br />

İnşaat 3.7 4.1 5.0<br />

<strong>Ticaret</strong> 22.9 22.6 22.4<br />

Ulaştırma ve Haberleşme 13.2 12.0 13.2<br />

Diğer 23,2 17,3 17,6<br />

Kaynak: DİE verilerine dayanarak hesaplanmıştır.İzafi Banka hesapları dahil değildir.<br />

13


5. STRATEJİ PLANININ ALT YÖRELERİNİN TANIMLANMASI<br />

<strong>İzmir</strong> şehrinin bölgesel ve yerel ölçekte olan ilişki süreçlerini belirlemenin iki yönden<br />

ele alınacağı bilinmektedir. Bunlardan birincisi sektörel açıdan konulara yaklaşmak<br />

diğeri ise alt yöreler belirleyerek şehrin ve bölgesinin strateji yapısını incelemektir.<br />

Burada seçilmiş olan strateji yörelerinin belirlenmesi genel anlamda ve coğrafi olarak<br />

dört yöne yayılan şehrin dört aksiyel gelişme göstermesi üzerinedir. Bunlardan birinci<br />

aks olan ve kuzey aksı olarak nitelenen kesimde <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütünü ilçeleri<br />

arasında Dikili-Bergama-Kınık kendine özgü bir bölge, bunu takiben Aliağa-Foça-<br />

Menemen ise kuzeydeki ikinci strateji alt yöresi olmaktadır. Burada sözü geçen üç<br />

yerleşmenin her biri özelde farklı stratejilere sahip olsalar da coğrafi açıdan<br />

değerlendirildiğinde bir alt yöre oluşturmaktadırlar.<br />

<strong>İzmir</strong>’in doğu aksına yöneldiğimiz zaman Büyükşehir ilçesi olan Bornova dışında<br />

burada Kemalpaşa’yı kendine özgü bölgesini oluşturmuş bir yerleşme olarak<br />

görmekteyiz. <strong>İzmir</strong>’in güney aksı olarak bildiğimiz Menderes-Torbalı-Selçuk<br />

yerleşmeleri farklı bir bütünlük içinde bir alt yöre oluşturmaktadırlar. Her ne kadar<br />

Selçuk farklı bir statü gösterse de yayılmanın lineer yapısı bu üç yerleşmeyi özelde<br />

ayrı, genelde birlikte tutmaktadır. Güney Aksı ikinci grubu Bayındır-Tire-Ödemiş-<br />

Beydağ-Kiraz ilçelerinden oluşmaktadır. <strong>İzmir</strong>’den uzaklaştıkça sosyo-ekonomik<br />

potansiyelleri düşen bu yerleşmeler güney aksın bir diğer strateji alt yöresini<br />

oluşturmaktadır. Nihayet <strong>İzmir</strong>’in batı aksında Çeşme-Karaburun coğrafi sınırlarla<br />

belirlenmiş bir alanda bulunurken aynı yöredeki Seferihisar-Urla yerleşmeleri ise<br />

daha farklı bir stratejik yapı göstermektedirler. Bölgenin mekansal coğrafyası içinde<br />

kısıtlamaların yön verdiği bu yerleşme dokusu <strong>İzmir</strong> merkezinin mevcut dinamikleri<br />

ve eğilimleri ile yönlenmekte olduğu kadar bunun tersi de geçerlidir.<br />

Bu durumdaki <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü bölgesel ve ülkesel ölçekte bir merkezi<br />

şehir veya politik bir merkez olma geleneğini uzun yıllardır<br />

sağlayamamaktadır. Küreselleşme sürecindeki gelişim trendlerine bağlı olarak<br />

<strong>İzmir</strong>’in bir dünya veya daha mahalli ölçekte bir Akdeniz şehri olması için düzeyinin<br />

arttırılması gerekmektedir. <strong>İzmir</strong>’in çevresel gelişmesi, jeomorfolojik yapısı ile<br />

sınırlandırılmış ve bu doğal yapı her zaman bir referans olmuştur. Bu yönden<br />

baktığımızda <strong>İzmir</strong> çevresindeki yerleşmelerin sanayileşmesi veya şehirleşmesinin<br />

birikim modelinin temel elemanı tarıma dayalı görülmektedir.<br />

1


Şekil 5.1 Öngörülen Strateji Alt Yöreleri<br />

[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Alt Yöresi-Alt Yöre Odağı: <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi<br />

[B] Bakırçay Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Bergama<br />

[C] Gediz Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Aliağa<br />

[D] Gediz –Nif Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Kemalpaşa<br />

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Torbalı<br />

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Tire<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Çeşme<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Urla<br />

2


Bölgesel kapitalin tarıma dayalı geleneksel yapısı bölgedeki imalat ve sanayi<br />

yatırımlarının özel sektör ağırlıklı gelişmesine sebep olmaktadır. Bölge kapitalinin<br />

özellikle tarıma dayalı imalat sektörüne dayanması gelecekteki gelişim için ip uçları<br />

verir durumdadır. Bu nedenle özellikle imalat sanayiinin strateji alt yörelerine<br />

dağılmış olması çalışmanın boyutlarını sektörel olmaktan ziyade bölgesel yöne<br />

çekmiştir.<br />

Tarihsel ve doğal açıdan harcanamayacak kaynaklara sahip olan <strong>İzmir</strong> yöresi bir<br />

taraftan kıyı ile sınırlanınca şehirleşme sürecindeki ivmeleri yığılmalar yolu ile belirli<br />

eşiklerde toplamıştır. Özellikle kıyı yerleşmeleri geleceğin strateji yapılarında önemli<br />

alanlar olarak görülmekte iken zaman içinde özellikle inşaat sektörünün ivme<br />

kaybetmesi sonucunda beklenen gelişimlerini sağlayamamışlardır. Bunun göreceli<br />

olarak turizm sektörüne etki ettiği de söylenebilmektedir.<br />

Özellikle son on yılda <strong>İzmir</strong>’in şehirsel nüfus artışı ‰ 2,45 iken en gelişmiş kıyı şehri<br />

olan Çeşme’de gelişim ‰ 2, Dikili’de ‰ 2,2, Foça’da % 1,9 olmuştur. Bu sistem<br />

içinde kıyı dışı yerleşmelerin yoğunlaştığı yazlık nitelikli evler yerine süreklilik arz<br />

eden konutların yoğunlaştığı kıyı beldeleri olan Urla’da yıllık nüfus artış hızı ‰ 3,54<br />

Seferihisar’da ise ‰ 4,9 olmuştur. Bu son değer <strong>İzmir</strong>’in kıyı ilçelerinde karşılaşılan<br />

en yüksek artış hızıdır.<br />

<strong>İzmir</strong> merkez şehri, coğrafyasının kendine sağladığı eşikler doğrultusunda artık<br />

etrafına yayılarak büyüme imkanının kısıtlandığı mekanlara erişmiştir.<br />

Dolayısıyla, <strong>İzmir</strong> coğrafi olarak aşamayacağı eşiklerle kuşatılmış durumdadır. Bu<br />

durumda şehir yoğunlaşmış mekanlarını en rantabl şekilde kullanma amacına<br />

yönelik olarak ister istemez dikeydeki büyümeye imkan tanıyan yoğunluk alanları<br />

yaratmaya gitmektedir. Bu yol şehirleşmenin mekan kullanımını telafi stratejisinin<br />

bir çözümü gibi görünmektedir ve bir ölçüde şehrin fiziki kimlik yaratma çabası içine<br />

girdiğinin göstergesidir.<br />

Şehrin yatayda yayılması belirli koridorlarla sağlanma durumundadır. Söz<br />

konusu koridorlarsa merkez şehirden ayrıldıkça strateji alt yörelerinin bulunduğu<br />

çanaklara erişirler. Konuya bu açıdan baktığımız zaman şehri dışarıya taşıyan<br />

koridor stratejilerinin bölge ölçeğindeki eğilimlerini etkileme yönü, bölge dinamikleri<br />

ve dinamiklerin yönleri ile ilk aşamada alt yöre ölçeğinde çözümü bulur. Merkez<br />

şehrin iş bölümü şemasında şehirden dört yöne uzayan sözünü ettiğimiz akslar<br />

itibari ile ortaya çıkan genel farklılaşmada kuzey aksı bütün olarak heterojen yapısı<br />

ve fonksiyonları ile merkez şehrin gelişme süreçlerinde aldığı kararlara uyumlu bir<br />

gelişim trendi göstermektedir.<br />

Geçtiğimiz dönemlerin strateji planları, hedeflerini tam olarak yakalayamamış da<br />

olsa, kriz dönemlerinin etkileri ortadan kaldırıldığında yöre gelişmesi ile <strong>İzmir</strong><br />

etkileşim trendi arasında uyum bulunmaktadır. Zira geç de olsa makro yatırımlar<br />

hedeflerine erişmiş görülmektedir. Bu nedenle <strong>İzmir</strong>’in kuzey aksı ana şehirle uyum<br />

sağlayan ve onu destekleyen bir ekonomik yapı göstermiştir. Doğu aksı ise sanayi<br />

potansiyelinin yanında tarım potansiyeli ile ön plana çıkarken strateji açısından<br />

sanayi sektörü tarım üzerine basmış ve tarımsal potansiyellerde göreceli bir azalma<br />

söz konusu olmuştur.<br />

3


Güney-güneydoğu aksı olarak tanımladığımız alanlarda tarım potansiyelinin gelişimi<br />

devam etmiş, bu alanlar strateji açısından son on yılda özellikle organize olma<br />

eğilimi gösteren sanayi alanları ile tanışmıştır. Buna karşın organize olmada<br />

oldukça geç kalınmış olması ve sanayiinin genel potansiyelinin organize alanlar<br />

dışına kayması organize sanayi bölgeleri oluşturulmasında bir handikap gibi<br />

görülmektedir. İlerde görüleceği üzere bu alanlara gereğinden fazla organize sanayi<br />

bölgesi planlamak enflasyonist bir yaklaşım olarak görülmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong>’in batı aksı bu bağlamda planlandığı üzere turizm ve konut yatırımları<br />

açısından gelişimini sürdürmüş ancak son 10 yıl içinde özellikle daha önceden<br />

yapılan konut üretiminin talep fazlalığı neticesinde gerektiği randımanı verememiştir.<br />

Buna rağmen merkez şehir için dengeleyici bir strateji alan olmuştur.<br />

5.1 [ A ] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />

2000 yılı sayımlarına göre 2.732.669 olan nüfusu ile Ülkenin üçüncü büyük şehri<br />

olan <strong>İzmir</strong>, yüklendiği liman, sanayi ve diğer işlevleriyle ekonomik etkinlik açısından<br />

İstanbul’dan sonra ikinci sırayı almaktadır ve Ege Bölgesi içinde önemli bir<br />

hinterlanda sahiptir. <strong>İzmir</strong>’in uzun yıllardan bu yana önemini yitirmeden Ülkenin en<br />

önemli şehirlerinden biri olması uygun doğal koşullar yanında, coğrafi açıdan da<br />

çevresine oranla üstün bir konumda olmasından kaynaklanmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>, günümüzde bulunduğu körfezi çevreleyen Çiğli, Karşıyaka, Konak, Bornova,<br />

Buca, Gaziemir, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe ilçelerinden oluşmaktadır. Bu<br />

yerleşmelerin kapladığı alanların büyük bir kısmı alüvyal topraklar üzerinde<br />

gelişmişlerdir. Yayılınan bu alan da bir grup tepelik alanlarla kuşatılmış durumdadır.<br />

Bu engebeler arasındaysa yer alan ve geçit veren bir dizi alçak eşik de şehri arka<br />

plandaki alanlara bağlayan ulaşım akslarının bulunduğu kesimleri oluşturmaktadır.<br />

Tabiatıyla gelişim sürecinde bu eşikler boyunca gelişen yerleşmeler şehrin düzensiz<br />

büyümesine de sebep olmuşlardır. Yukarıda belirtildiği üzere doğuda, Bornova’yı<br />

takip eden eşik Kemalpaşa’ya, kuzeyde, Çiğliyi takiben Menemen’e ve Aliağa’ya,<br />

güneyde, Gaziemir üzerinden Menderes ve Torbalı bölgesine açılım olmuştur. Batı<br />

aksı da, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe üzerinden dar bir kıyı bandı boyunca Urla<br />

ve Seferihisar bölgelerine erişim sağlamıştır.<br />

Söz konusu bu ulaşım akslarının geldiği alansa; Büyükşehir Bütünü olarak<br />

anılmaktadır. Bu alanda, merkez olarak Konak bölgesi görülmekte, bunun yanında,<br />

kuzeyde Karşıyaka, Çiğli, doğuda Bornova, güneyde, Buca ve Gaziemir<br />

bulunmaktadır. Batıya doğru ise Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe yerleşmeleri yer<br />

almaktadır.<br />

Büyükşehir Bütününde yer alan konutların % 58,2’si imarlı ve düzenli<br />

alanlarda bulunurken, geri kalan nüfus ya imar affını görmüş ya da bu aftan sonra<br />

yapılmış kaçak yapılarda yaşamaktadır. Bu oran özellikle Karşıyaka ve Çiğli’de %<br />

48,9 gibi ihmal edilemeyecek büyük bir orandadır. Altındağ, Çamdibi gibi alanları<br />

barındıran Bornova’da ise aynı oran % 36,4 oranındadır.<br />

Büyükşehir Bütününün merkezi olarak kabul edilen Konak İlçesinde nüfus<br />

yoğunluğu en fazla olan alanlar genelde üç ayrı bölgede ortaya çıkmaktadır.<br />

4


Bunlardan birincisi Eşrefpaşa ve Çankaya ve bu alanları birleştiren İkiçeşmelik<br />

Caddesi etrafında yer alan kesimlerdir. Buralarda hektar başına ortalama 1.000-<br />

1.300 kişi düşmektedir. Bu alanlara Eşrefpaşa’nın uzantısı olarak Hatay ve Üçyol<br />

semtleri de girmektedir. İkinci yoğun alan ise Konak Meydanından Güzelyalı-<br />

Üçkuyular istikametine olan gelişmedir ki, bu alanlarda bir hektara ortalama 800-<br />

1.000 kişi düşmektedir. Alsancak ve yakın çevresinde ise yoğunluğun en pik<br />

değerlere vardığı görülmektedir. Bu kesimlerde yoğunluk değerleri hektar başına<br />

1.700-1.900 arasındadır.<br />

Yoğun yerleşim alanlarının bulunduğu bu kesimler aynı zamanda işyerleri,<br />

rekreasyon alanları ve depolama gibi farklı işlevleri de barındıran heterojen bir kesimi<br />

oluşturmaktadır. Bu kesimlerdeki yoğunluklarda tabiatıyla yer yer düşmeler görülür.<br />

Nüfusun az yoğun olduğu alanlar topografyanın bozuk olduğu iş merkezleri<br />

çevreleridir. Perakende ticaretin yoğun olduğu Konak çevresinde gündüz ve gece<br />

nüfus yoğunlukları tezat göstermektedir. Bu alanlarda yerleşik nüfus yoğunluğu 80<br />

kişi/hektardır. Şehir sınırlarında bulunan ve kaçak yapılaşmanın yoğunlaştığı<br />

alanlardaysa yoğunluklarda düşmeler görülür ve bu sayı 20 kişi/hektar kadardır.<br />

Güney kesimde yer alan Karabağlar, Yeşilyurt ve giderek daha güneyde yer alan<br />

Uzundere’de ise yoğunluk 40 kişi/hektar sayısını vermektedir. Batı kesimde yer alan<br />

Balçova ve daha batısındaysa yoğunluk değerleri 29 kişi/hektara kadar inme<br />

göstermektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> şehrinin yaşam düzeyini belirleyen araştırmalar şehirde farklı sosyal sınıf ve<br />

grupların oldukça fazla olduğunu belirlemektedir. Bu aynı zamanda konut<br />

kullanım türlerinde ve öbekleşmelerde de etkin olmuş ve bu nedenle şehirsel alanda<br />

farklı yoğunluklar dağılmıştır. Bu durumda <strong>İzmir</strong> Büyükşehrinin dört yöne<br />

saçaklanmış strateji aksları incelendiğinde Batı Bölgesinde, Güzelyalı-Üçkuyular<br />

yörelerinin uzantısını oluşturulan kesimlerde, gelir, meslek ve eğitim düzeylerinde<br />

yoğun bir ilişki olduğu saptanmaktadır. Bu alanlar üst sınıf ve grupları da<br />

barındırmaktadır. Üst ve orta eğitim düzeyi bu alanların ağırlığını oluşturmaktadır.<br />

Kıyı kesimlerden içerilere doğru gidildikçe gelir, eğitim ve mesleki değerlerin orta<br />

düzeylere indiği görülür. Bu alanlarda farklı toplumsal düzeye sahip alan İnciraltı<br />

olarak görülür. Bir dönemlerin mesire yeri olup, sonraları çaptan düşmüş bu alan<br />

son on yıl içinde şehrin tekrar rekreasyon alanı olarak planlanmış ve bu işlevi<br />

başarıyla üstlenmiştir. Tarım alanlarının bulunduğu mandalina bahçelerini de içeren<br />

bu alanın doğal koruma altında olması, alanın rekreatif cazibesini artırmaktadır. Bu<br />

kesimlerin bir kısmının Balçova ve bir kısmının da Narlıdere Belediye hudutları<br />

içinde kalmasının sorunlarının giderilmesiyle alanda daha da bütünlük<br />

sağlanacaktır.<br />

Balçova ile Narlıdere ve Güzelbahçe yöreleri eğitim, gelir ve mesleki dağılım açısından<br />

benzerlikler göstermektedir. Narlıdere ve Güzelbahçe’de daha ziyade orta gelir düzeyi<br />

egemendir. Balçova ise son yıllarda orta gelir düzeyinden yukarılara doğru giden bir<br />

grafik çizmektedir. Yeni gelişim alanlarında görülen bu gelişme, alanın üst gelir<br />

gruplarınca tercih edilmesiyle sonuçlanmış ve bu durum yöreyi geliştirmiştir. Yeni<br />

gelişim trendinde, geniş boşluklara sahip olması ve de daha ziyade <strong>İzmir</strong> şehrinin batı<br />

aksında bulunan rekreatif yerleşmelerin ana aksı üzerinde bulunması, bu alanda<br />

5


alış-veriş kolaylığı sağlamış ve bu nedenle şehrin büyük süper market ve benzer<br />

alışveriş ve rekreasyon alanlarına ev sahipliği yapmıştır.<br />

Büyükşehrin güney kesiminde Eşrefpaşa’dan itibaren Konak Belediyesi sınırları<br />

içinde kalan Yeşilyurt, Gaziemir ile Buca strateji alt şehirsel yöreleri görülür. Bu<br />

bağlamda Eşrefpaşa-Yeşilyurt orta ve alt düzey toplumsal grupların yoğunlaştığı<br />

alandır. Eğitim düzeyleri orta seviyedeki bu grupların mesleki yapısıysa, genelde alt<br />

düzeydedir. Göreceli olarak Yeşilyurt’ta yapılan Devlet Hastanesi bu durumda etkin<br />

olmaya çalıştıysa da bunu sadece yakın çevresinde başarmış ve sadece bu kısıtlı<br />

yörede gelişme olmuştur. Geçmişinde Yeşilyurt’un gecekondulaşma ile ortaya çıkmış<br />

bir yöre olduğu bilindiğinden sonraki yıllarda da bu etkiden kurtulmakta<br />

zorlanmıştır. Yöreye bağlı kabul edeceğimiz güneyden bağlantılı Limontepe ve<br />

Uzundere ise alt gelir ve meslek gruplarının bulunduğu alanlardır.<br />

Gaziemir-Buca strateji alt grup yörelerinden Buca, oldukça karmaşık bir durum<br />

göstermektedir. Bununla beraber genel olarak orta gelir grubunun oturduğu<br />

alanların çoğunlukta olduğunu söyleyebiliriz. Meslek grupları açısındansa karmaşık<br />

bir durumdadır. Özellikle Gaziemir yöresinde gelişmiş bulunan küçük sanayi siteleri,<br />

Karabağlar’ın heterojen yapısı ve hatta Ege Serbest Bölgesinin bu aksta yer alması<br />

yöreyi son on yılda şehrin en kozmopolit alanı durumuna sokmuştur. Bununla<br />

beraber şehri güneye bağlayan ana arter üzerinde olmasına karşın perakende<br />

ticarette, batı aksının gösterdiği beceriyi gösterememiştir. Bu da yörenin genelde orta<br />

ve yer yer alt gelir düzeyinde bulunmasının nedeni olarak belirginleşmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehrinin göbeği olarak niteleyeceğimiz Konak en karmaşık ilişkilerin<br />

bulunduğu alandır. Yöredeki iş kollarının ve sektörlerin karmaşası ve de merkez<br />

gerisi fonksiyonların bu alanda yer alması farklı özellikte grupların ve de tabiatıyla<br />

kullanımların bu alanda yer bulmasına sebep olmuştur. Bu kesimin ana ve yön veren<br />

yöreleri; Basmane, İkiçeşmelik, Yenişehir ve Alsancak alanlarıdır.<br />

Basmane ve İkiçeşmelik perakende ticaret alanlarını kuşatan ve işyeri ile konut<br />

dokusunun ortaklaşa kullandığı bir kısımdır. Genellikle yörede alt meslek grupları<br />

yer alır ve orta gelir düzeyi buranın hakim unsurudur. Yenişehir kesimi ise orta<br />

düzeyde toplumsal ve gelir ölçütüne bağlı meslek gruplarının ve kısmen de alt<br />

düzeydeki grupların yoğunlaştığı bir bölgedir. Ancak, doğuya doğru gidildikçe şehrin<br />

ticari merkezinde yer alan toptan eşya satışı ve inşaat sektörüne yönelik iş<br />

gruplarının bu alana kaydırılmasıyla ticari açıdan yoğun bir ihtisaslaşmış merkezin<br />

buluşmasına sebep olmuştur. Bu strateji alt yörede yer alan Alsancak kesimi ise<br />

gerek gelir, gerek eğitim ve gerekse mesleki dağılımın en yüksek düzeyde yer aldığı<br />

bölgedir. Tabiatıyla limanın bu yörenin ucunda yer alması kısmi bir değişme ortaya<br />

çıkarmaktaysa da liman faaliyetinin dokusal kopukluk göstermesi yörenin yüksek<br />

düzeyini etkilememektedir.<br />

Kuzey kesimdeki strateji alt yöre genel anlamıyla Karşıyaka adıyla anılmaktadır.<br />

Kıyı ve kıyı gerisi olarak iki grup yerleşim alanından oluşmaktadır. Kıyıdan iç<br />

kesimlere doğru gidildikçe toplumsal ilişkilerde görülen gelir, eğitim ve meslek<br />

açısındaki üst düzey gruplaşma orta ve alt düzeye iner.<br />

6


Konak strateji alt yöresinin doğusunda, Gültepe, Çamdibi, Altındağ yerleşmeleri ve<br />

bunu takiben Bornova, Işıkkent ve Pınarbaşı adlarıyla anılan yöreler yayılmaktadır.<br />

Bunlar arasında Altındağ, Çamdibi yerleşmeleri alt düzey meslek gruplarının<br />

yoğunlaştığı gelir ve eğitim düzeyi orta seviye olan yerleşmelerdir. Gültepe ise, alt ve<br />

orta düzey meslek gruplarının homojen dağıldığı yerleşmedir. Pınarbaşı ve Işıkkent<br />

Bornova’nın kuzey kesimleri benzeri gelir, meslek ve eğitim kriterlerinde orta düzey<br />

ilişkilere sahiptirler. Bornova ise kendine özgü şehirleşmiş yapısıyla heterojen bir<br />

şehir yapısına sahiptir. Nüfus yoğunluğu olarak 350 kişi/ha ile Karşıyaka’nın kısmen<br />

üstündedir. Zira Karşıyaka nüfus yoğunluğu 330 kişi/hektardır.<br />

Pınarbaşı ve Işıkkent son on yıl içerisinde şehrin strateji yatırımlarını çekerek<br />

şehrin yayılma ve ekonomik alanlarından kaymalara sebep olmuşlardır. Pınarbaşı’nın<br />

sanayii gelişmesi, depolama alanlarıyla tempo düşüklüğü içinde yürürken, oto<br />

terminali ve kısmi çevre yolu bağlantıları yöreyi trafik açısından hareketlendirmiştir.<br />

<strong>İzmir</strong>’in organize olmayan büyük üretim üniteleri bu alanı bir sanayi yöresi<br />

konumuna sokmuştur.<br />

Bu dağılım düzeyinde merkezi iş alanı ve alt merkezler daha üstün hizmet vermek<br />

amacıyla bir gelişim içine girmişlerdir. Bu nedenle alt merkezler gerek hizmet alanları<br />

gerekse fonksiyonları açısından kendilerine göre kademeli bir yapı göstermektedirler.<br />

Bu nedenle <strong>İzmir</strong> Büyükşehir sınırları içinde bir merkez kademelenmesi ortaya<br />

çıkmıştır. Özellikle şehir çevresinde ve oluşturulan yeni yerleşmelerdeki ulaşım<br />

kolaylıkları, birbirleriyle rekabet eden yeni alt merkezlerin oluşmasına sebep<br />

olmuştur.<br />

Sonuçta şehir içi merkez kademelenmesinde beş ana grup ortaya çıkmıştır.<br />

Bunlardan birincisi ve merkezi iş alanı olarak halihazırda faaliyet gösteren kesim<br />

Konak-Alsancak yöresidir. İhtisaslaşmanın üst seviyeye çıktığı ancak sınırlı bir<br />

alanda yoğunlaştığı bu kesim en yüksek arazi değerlerine sahiptir. Söz konusu iş<br />

bölgesi, iş merkezleri kademelenmesinde de en üst sırayı almaktadır. Merkezi iş<br />

alanlarında bulunan yönetim, denetim ve eşgüdüm işlevlerinin yanı sıra ekonomide<br />

söz sahibi tüm işlevler en üst kademede burada yer alır. Baskın fonksiyon ise<br />

ticarettir. Karakteristik fonksiyonlarının başında yönetim ve yanında ofis kullanımları<br />

yer alır. Burası aynı zamanda şehrin merkezi yönetim alanıdır. Bu iş bölgesinde yer<br />

alan faaliyetler tabiatıyla şehrin etkisi altında kalan tüm bölgede diğer deyimiyle<br />

hinterlandında kontrol kurmaktadırlar.<br />

Merkezdeki bu kontrol işlevi ne derece güçlüyse denetimleri altındaki hinterlandı o<br />

derece genişlemektedir. Bu nedenle sınırlı bir topografyaya sahip olan söz konusu<br />

alan, zaman içinde çevreye doğru baskıcı bir yayılma göstermektedir. Ancak bu<br />

yayılmada özellikle çevresel ofis kullanımlarının talep üzerinde arzı ve bazı yönetsel<br />

fonksiyonların merkez alandan kayma eğilimi, ofis kullanımlarında arz fazlası<br />

yaratmıştır. Bu durum, merkez çeperlerinde özellikle Çankaya yöresinde talep<br />

fazlası ofis bürolarının doğmasına sebep olmuştur.<br />

Alt kademe merkezler Karşıyaka, Bornova ve Güzelyalı olarak sıralanmakta iken son<br />

beş yıllık dönem dikkate alındığında 2. derece alt merkez olan Balçova’nın gösterdiği<br />

gelişimle 1. kademe merkeze geçmesi, Güzelyalı’yı 2. merkez kademesine indirmiştir.<br />

7


Bilindiği üzere bu tür merkezler, perakendeci büyük mağazalar, mesleki bürolar,<br />

hizmet kuruluşları, finans kuruluşları şubeleri ve rekreatif fonksiyonların yanı sıra<br />

merkezi iş alanı kadar güçlü olmasa da bazı idari fonksiyonları barındırırlar.<br />

Söz konusu bu üç yöre <strong>İzmir</strong> merkez alanı ile rekabet içinde olup işlevsel paylaşıma<br />

gitmektedir. Bir alt kademe merkezler ise Güzelyalı, Buca ve Bornova olarak<br />

görülmekte olup, daha ziyade semt türü hizmet vermektedirler. İdari ve hizmet<br />

fonksiyonlarını barındıracak altyapıya sahip bulunmamaktadır ve bir ticaret-alışveriş<br />

merkezi konumundadırlar. Bahsini ettiğimiz bu alt merkezlere göre bir alt seviyede<br />

yer alan Narlıdere, Güzelbahçe, Altındağ ve Pınarbaşı mahalli ölçekte ve konut<br />

gruplarına hizmet veren bu ticari alanların ihtisaslaşması alt düzeyde olup ticari<br />

ilişkiler yürüme mesafesi içinde hizmet vermektedirlerf.<br />

En alt grupta ise merkez fonksiyonları olarak daha ziyade konutların alt katlarında ve<br />

köşe başında ticaret olarak tanımlanan merkez işlevleri görülmektedir ki; bunlar<br />

Yeşilyurt, Büyük Çiğli, Gültepe, Işıkkent ve Gaziemir olarak görülmektedir. Her<br />

ne kadar <strong>İzmir</strong>’in güney bağlantısı üzerinde yer alan Gaziemir, Balçova benzeri<br />

heterojen ticari fonksiyonlara sahipse de bu fonksiyonların şehirsel yerleşme ile<br />

bütünleşmesi görülmemekte, bunlar birer transit hizmet birimleri olarak görev<br />

yapmaktadırlar. Noktasal çekicilik sahibidirler.<br />

Toplamda <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütününde yer alan ticaret sektörünün % 55’ini<br />

perakende ticaret, % 17’sini toptan ticaret, % 28’ini de hizmet sektöründe<br />

görmekteyiz. Ana merkezin bu dağılımının yanında, örneğin Buca’da ticaret<br />

sektörünün, % 68’ini perakende ticarette, % 8’ini toptan ticarette, % 24’ünü<br />

hizmetler sektöründe görmekteyiz. Bornova’da ise perakende ticaret, sektörün %<br />

50’sini işgal ederken, % 16’sını toptan, % 34’ünü ise hizmetler oluşturmaktadır.<br />

Karşıyaka yöresinde perakende ticaret % 68, toptan ticaret % 6 ve hizmetler % 24<br />

oranındadır. Bu dağılım esas alınarak 1/25.000 ölçekli <strong>İzmir</strong> Revizyon Nazım İmar<br />

<strong>Planı</strong> değerlerine göre <strong>İzmir</strong> Büyükşehrin içinde kişi başına düşen ticaret alanı<br />

metrekaresi 5,4’tür. Ancak reel durumda bunun hizmet dahil 2,4 olduğu<br />

görülmektedir.<br />

1989 yılında <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütünü için revize edilen 1/25.000 ölçekli Revizyon<br />

Nazım İmar <strong>Planı</strong>’nda 2010 yılı için <strong>İzmir</strong> nüfusu 4.400.000 olarak öngörülmüştür ve<br />

gelişmede kabul edilen ana akslar Kuzey ve Güney akslarıdır. Kuzeyde Menemen’e<br />

dayanan gelişme aksında 1 milyon kişinin yerleşeceği öngörülmüştür. Narlıdere-<br />

Güzelbahçe yöresinde yer alan tarım alanlarının konut stoku içine dahil edilmesi<br />

planda yer almıştır. Güney aksındaki Menderes yöresine doğru önemli gelişme<br />

alanlarının konumlanacağı varsayılmaktadır. Toplamda öneri konut alanları 2.542<br />

hektar olarak planlanmış ve 1.110.000 kişinin yaşayacağı varsayılmaktadır. Mevcut<br />

konut alanlarında ise yenileme ve revizyonlarla yerleşecek nüfus 1.630.000 kişidir.<br />

Bu plana göre <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içindeki brüt yoğunluk 280 kişi/ha olarak<br />

öngörülmüştür. 2000 yılına göre bu değer 180 kişi/ha civarındadır. Ancak<br />

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü<br />

07.05.2003 tarihli yazısı ile söz konusu 1/25.000 ölçekli <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütünü<br />

Nazım İmar <strong>Planı</strong> ve daha sonra 1988 yılında yapılmış olan revizyonu geçersiz<br />

8


sayılmıştır. Bu nedenle şu anda şehrin bir Nazım İmar <strong>Planı</strong> bulunmamaktadır. Bu<br />

konunun <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi tarafından acilen ele alınarak şehrin yeni<br />

planına kavuşturulması gerekmektedir.<br />

5.2 [ B ] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />

Belirttiğimiz bu gelişme seçeneklerinin irdelenmesinde ortaya çıkan strateji<br />

şemasındaki kararların mekansal dağılımını detaylı olarak görmek istersek <strong>İzmir</strong>’in<br />

kuzey-güney gelişim trendindeki lineer aksa, doğu-batı istikametinde saplanan bir<br />

gelişme aksı veya diğer tanımıyla strateji alt yöresi Dikili-Bergama-Kınık grubu<br />

görülmektedir.<br />

Dikili-Bergama-Kınık Strateji Alt Yöresi aynı zamanda Bakırçay Havzasını da içine<br />

almaktadır. Alan Dikili’den denize açılırken, Bergama ve Kınık gelişim olarak farklı<br />

özellikler göstermektedirler. Zira Bergama bir tarımsal kontrol merkezi olarak görev<br />

yapmanın yanında turizm açısından hizmet sektörünün ağırlığını taşımaktadır.<br />

Ancak bu sektördeki başarısını konaklama açısından gösterememiş, sadece bir<br />

transit merkez hüviyetinde kalmıştır. Dikili kıyıya açılmasının potansiyelini<br />

kullanamamıştır.<br />

Bergama’nın bölgesel merkez olmasının diğer bir kanıtı, son on yıllık perspektifte,<br />

toplam nüfus artışının ‰ 4,92 olması olumsuz yönde etkiler görünse ise de, bu<br />

oranın düşüklüğü kırsal nüfusunu ‰ 7,96 bir azalma göstermesinde ortaya<br />

çıkmaktadır. Buna karşı Dikili kırsal açıdan daha yoğun bir nüfus artışına sahne<br />

olmaktadır. Bu hattın devamında yer alan Kınık, <strong>İzmir</strong> çevresindeki gelişmişlik düzeyi<br />

en düşük yerleşmelerden biri olarak görülmesinin kanıtını son nüfus sayımında<br />

göstermiştir. Nüfus projeksiyonlarına göre artış beklenmesine karşın, şehir nüfusu<br />

1990 yılında 17.167 iken 2000 yılında 13.136 olmuş ve bu da ‰ –26,76 oranında bir<br />

düşüşü vermiştir. Kınık nüfusu 1950 yılından bu yana ilk defa bir azalma<br />

göstermiştir. <strong>İzmir</strong> ilinde buna emsal sadece Beydağ’ı görebilmekteyiz.<br />

Bu durumda Dikili-Kınık, hattında batıya doğru bir nüfus kayması söz konusu<br />

olmaktadır. Kınık’ın gelişmişlik düzeyini arttırmak için potansiyel olarak görülen<br />

Kınık Organize Sanayi Bölgesi istenilen başarıyı elde edememiştir. Ayrıca Kınık<br />

sulaması tarımsal gelişimi desteklerken, tarımsal işgücünün mekanizasyonla beraber<br />

açığa çıkmasına neden olmuştur. Bergama’nın bu bölgede tarımsal ürünü kontrol<br />

etme merkezi çabaları olumlu olamadığı ve yöre <strong>İzmir</strong> kontrolü dışına coğrafi açıdan<br />

da çıktığı için zaman zaman Balıkesir etkisinde de kalabilmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> şehri merkez olarak, dış kuşakta kalan Dikili-Bergama-Kınık üçlüsü gerçek<br />

anlamda birincil dereceden olmasa da, <strong>İzmir</strong> ile irtibatlı ve gelişim trendlerinde şehre<br />

göreceli bağlı çalışan bir dış kabuk alanı oluşturmakta olup, <strong>İzmir</strong> şehrine oranla<br />

doğrudan etki alanı olarak kabul edilen 90 km yarı çaplı alanın dışında kalsa da bu<br />

çalışmada <strong>İzmir</strong>’den soyutlanamadığı için kapsam içine alınmıştır. Gayri safi<br />

harcamalarda ve işgücü potansiyellerinde <strong>İzmir</strong>’le birlikte hareket eden bir kuşak<br />

oluşturmaktadır. Bu kuşağın dışında <strong>İzmir</strong> etkisi azalmakta ve daha ziyade İstanbul<br />

etkisi kendini hissettirmektedir. Bu alt yörenin güney ucu Çandarlı’da son<br />

bulmaktadır.<br />

9


5.3 [ C ] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />

Aliağa-Foça-Menemen strateji alt yöresi Yenişakran, Zeytindağ ve Çandarlı'yı kendi<br />

kuzeyinde bırakmaktadır, Çandarlı'da geliştirilmesi önerilen yeni liman dikkate<br />

alındığında, Aliağa’nın sanayii gelişimlerinin kuzeye doğru kayması, Zeytindağ<br />

yerleşmesine doğru ise Yenişakran ve Çandarlı’da olacağı gibi liman arkası destek<br />

unsurlarının yönelmesi olasıdır. Özellikle Çandarlı’nın yaklaşık 70.000 nüfusu<br />

barındıracak ikincil konutu içerecek planlama alanındaki mevcut konutların, ikincil<br />

sıfatından ayrılması söz konusu olacaktır.<br />

Rafinerinin kurulması ile ikincil konut alanı olma yolundaki gelişimini terk eden<br />

Aliağa, Petro-Kimya tesisleri ve haddehanelerle tam anlamıyla bir sanayi şehri<br />

görünümü alma eğiliminde ise de sanayilerin mevcut kalifiye işgücünü<br />

barındıramaması şehri bir karmaşa içinde bırakmaktadır. Ancak, yerleşmenin sahip<br />

olduğu nüfus yoğunluğu 209 kişi/km 2 görülmesine karşın şehirsel nüfus artış hızı<br />

‰ 38,85’dir.<br />

Aliağa yöresinde görülen bu hızlı nüfus artışının aynı tempoda devam ettiği<br />

düşünülecek olursa 2020 yılında 100.000’e erişmesi beklenebilir. I. <strong>Stratejik</strong><br />

Plan Döneminde önerilmiş ve yapımı devam etmekte olan demiryolu şebekesi çift hat<br />

olarak elektrifikasyonu ile tamamlanmış ancak, günümüze değin kullanıma<br />

açılamamıştır.<br />

Yörenin etkin özellikleri dikkate alınacak olursa söz konusu elektrifikasyon hattının<br />

kullanımına bağlı olarak çevre değerleri ile barışık ve özellikle organize sanayiinin<br />

Aliağa da yer seçmesi uygundur. <strong>İzmir</strong> şehrinin gelecekteki dış dünyaya açılma<br />

kapılarından biri olarak düşünülen Çandarlı Limanının burada yapılması, <strong>İzmir</strong> ile<br />

bağlarını güçlendirecektir. Bu nedenle kara ve demir yolu açısından güçlü bağlantılar<br />

bu strateji alt yöresi için gerekmektedir.<br />

Bu kesim her ne kadar kendine yeterli bir alt yöre olduğunu kanıtlar durumda ise de,<br />

<strong>İzmir</strong> şehri ile güçlü bağlantılarının olmaması durumunda hizmet sektöründe<br />

teklemeler görülecektir. Bu bağlamda Aliağa’ya tek destek Menemen’den gelecektir.<br />

Her ne kadar <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütününe yapışmış görünse de Menemen ziraat,<br />

imalat ve hizmet sektörlerinde büyük pay sahibidir. Sahip olduğu serbest bölge,<br />

Menemen’in <strong>İzmir</strong> ile olan bağlantılarını daha da güçlendirmiş ve Menemen’e bir ivme<br />

vermiştir. Ayrıca Menemen’de kurulması planlanan Plastik Organize Sanayi Bölgesi<br />

yerleşmenin imalat konusunda da belirli ihtisaslaşmaya gittiğini kanıtlamaktadır.<br />

İDESBAŞ olarak bilinen Serbest Bölge tam kapasite çalıştığı takdirde, işgücü yanında<br />

13-15 bin kişilik bir hizmet sektörünü de besleyecektir. Diğer gelişim trendleri<br />

doğrultusunda Menemen’in kişisel hizmetler işgücü, Aliağa’nın üzerine çıkacaktır. Bu<br />

bağlamda Menemen’in 1990 yılında 29.006 olan şehir nüfusu 2000 yılında 46.079’a<br />

çıkmış bu da bize ‰ 46,27’lik oranla <strong>İzmir</strong> ili içinde en yüksek şehir nüfusu da<br />

artışlarından birini vermiştir. Son on yılda artan erkek nüfus da işgücü potansiyeli<br />

açısından dikkat çekicidir. Menemen nüfusunda geçmiş yıllardaki düşüşler daha<br />

ziyade 1985 yılında ziraat sektöründe çalışan nüfusun % 28 civarlarından % 9,8’e<br />

düşmesinden kaynaklanmış görülmektedir. Menemen’de bulunan Serbest Bölgenin<br />

10


ve diğer sanayii ve hizmet sektörünün değişmesinin sağlayacağı istihdam ile<br />

Menemen nüfus gelişim süreci hızlanacaktır.<br />

Menemen’in Aliağa bağlantısı dışında Emiralem üzerinden Muradiye ve Manisa ile<br />

bağlantısı bulunmaktadır. Topografik olarak dar bir koridor oluştursa da Manisa-<br />

<strong>İzmir</strong>, Manisa-Aliağa bağlantılarının bir kısmı bu strateji aksından yapılmaktadır. Bu<br />

yörenin önemli bir yük taşıma ekseni olabileceği düşünülmektedir. Potansiyel açıdan<br />

yeni gelişim alanlarının olmaması, bu kesimleri temel strateji alanlarından uzak<br />

tutabilmektir. Zira tarımsal potansiyeli kısıtlı olan bu alanın bir tarafta Manisa<br />

Organize Sanayi Bölgesi ve Muradiye’nin kontrolsüz gelişim alanları ile potansiyel<br />

sahibi Menemen arasına sıkışmış olması, alanı strateji açısından önemli bir duruma<br />

getirmektedir.<br />

Gediz strateji alt alanı olarak andığımız bu alt yörenin batısı, <strong>İzmir</strong> yakın çevresinin<br />

temel özellikler açısından bütünüyle korunması gereken bir yöresini belirlemektedir.<br />

Gediz deltası olarak tanınan bu alan, tarımsal verimliğinin olması, sulu tarıma<br />

imkan tanıması ve doğal ve kültürel özel değerlere sahip olunması açısından<br />

öncelikle korunması gereken bir alan olarak belirlenmektedir. Bu tarımsal<br />

bölgenin şehirleşmeye ivme vermeyecek tarzda yatırımları kapsaması gerekmektedir.<br />

Tarıma dayalı gelişme süresini muhafaza edecek yörenin göç alma oranının sıfır<br />

değerlerinde olması, buna karşın tedrici göç vermesi, yaklaşık 40.000 hektarlık bu<br />

delta alanının nüfusunun % 80’inin tarım sektöründe istihdam edildiği ve 50.000<br />

kişilik bir nüfusu istihdam edebileceği belirlenmiş olup, statik gelişme trendlerine<br />

bağlı bırakılması gerekli bir alandır.<br />

<strong>İzmir</strong> kuzey aksının bu değerlendirmesinde, Aliağa yerleşmesiyle Bergama arasında<br />

topografik olarak bir fiziki ayrım söz konusudur. Bu kesimde yerleşmelerin azlığı ve<br />

de yoğunluk düşüklüğü aynı zamanda tarım alanlarının da azlığının yarattığı<br />

kopukluk, ayrımın bir diğer sebebi olarak görülmektedir. Çandarlı Limanının<br />

yapılması zaman içinde bu alanların dolmasına sebep olacak ve Dikili-Bergama-Kınık<br />

üçlüsü bu kullanıma destek alan olarak görev yapacaktır.<br />

5.4 [ D ] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi<br />

<strong>İzmir</strong>’in doğu aksı olarak bilinen ve kısaca Nif Havzası adı ile andığımız strateji alt<br />

yöresinde, Kemalpaşa yerleşmesi en önemli birimi oluşturmaktadır. Yukarı Kızılca,<br />

Armutlu ve Ören gibi yerleşmelerle birlikte nitelikli bir tarımsal havza<br />

oluşturmaktadır. Ancak 1970'li yıllarda Kemalpaşa çevresindeki düzensiz<br />

sanayileşme tarım alanlarında büyük tahribata yol açmış daha sonraları bu alanların<br />

organize bir hale dönmesiyle stratejik bir karar alınmış ve tarım alanlarının<br />

tahribatı göreceli de olsa engellenmiştir. Nif çayı havzası adı ile andığımız bu alan<br />

yaklaşık 30.000 hektar büyüklüğündedir ve bütünüyle tarımsal aktiviteye yönelmiş<br />

veya yöneltilmesi gereken kırsal nitelikli yerleşmelerden oluşmaktadır.<br />

Bu kesimde yer alan Ulucak, alandaki düzensiz sanayileşmeden etkilenmiş ve temel<br />

yerleşme odaklarından biri olmuştur. Zira fiziksel mekan analizleri Ulucak’ın<br />

Kemalpaşa’ya oranla yerleşmeye daha uyumlu eşiklere sahip olduğunu<br />

göstermektedir. 1990 yılı toplam nüfusu 56.075 olan yörenin 2000 yılında 73.114’e<br />

çıktığı görülmektedir. Belirttiğimiz üzere kırsal karakterinin ağır basması kırsal<br />

11


nüfusun şehirsel nüfusa oranla yaklaşık iki kat oranında olduğunu göstermektedir.<br />

2000 yılı itibariyle Kemalpaşa’da 25.448 olan şehir nüfusuna karşın 47.666 kırsal<br />

nüfus bulunmaktadır. Buna rağmen kırsal nüfus artışı bir önceki sayım değerlerine<br />

göre ‰ 18,23 artarken şehir nüfusu ‰ 44,20 artmıştır. Bu da bize Nif Havzasının<br />

şehirleşme eğiliminin ağır bastığını göstermektedir.<br />

1960-1965 yıllarında nüfusta görülen duraklama, sanayileşme paralelinde, 1980-<br />

1990 yılları nüfus değişim sürecinde hızlı bir artışa sebep olmuştur. Toprağın yüksek<br />

taban suyu, kalifiye işçiye ve pazara yakınlığı, ulaşım olanaklarının ve enerji<br />

temininin kolay olması gibi faktörler sanayi sektörünün gelişimini hızlandırmıştır.<br />

Coğrafi açıdan batısında yer alan <strong>İzmir</strong>’e doğru yayılma imkanına sahip olmaması<br />

Gediz-Nif Havzasının doğuya kaymasına sebep olmuştur.<br />

Sonuçta, Bağyurdu tarımsal alanlarının aleyhine bir gelişme yaratılmıştır. Kemalpaşa<br />

Organize Sanayi Bölgesinin kurulması, strateji açısından olumlu bir girişim olarak<br />

kabul edilmektedir. Sonuçta kişisel kararlara bağlı ve genelde ara mal üreten<br />

sanayiler planlı bir gelişmeye girmişlerdir. Buna rağmen sözünü ettiğimiz taban<br />

suyunun yüksek olması ve bunun getirdiği cazibe, zamanla bilinçsiz kullanım<br />

sonrasında, suyun azalmasına ve Nif çayının kirlenmesine neden olmuştur.<br />

5.5 [ E1 ] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

<strong>İzmir</strong>’in güney aksı olarak kabul ettiğimiz kesimde iki ana alt grup bulunmaktadır. K.<br />

Menderes strateji alt yörelerinden, birinci stratejik alt grupta, Menderes-Torbalı-<br />

Selçuk lineer bir tarzda dizilmiştir. Lineer dizilmesine karşın, ikinci strateji alt yöresi<br />

olan Bayındır-Tire-Ödemiş-Beydağ-Kiraz, birinci strateji bölgesi tarafından kontrol<br />

altında tutulur görülmektedir. Bu durumda, ikinci strateji alt yörenin ana şehir<br />

<strong>İzmir</strong>'le olan irtibatı özellikle Torbalı tarafından filtre edilir durumdadır. K. Menderes<br />

Havzası olarak kabul edilen ve Torbalı’dan başlayarak doğuya doğru uzanan alanda,<br />

Tire ve Gökçen yerleşmeleri bu aksın başlama noktasıdır.<br />

Menderes-Torbalı-Selçuk hattında <strong>İzmir</strong> etkisi Belevi Yöresinde kesilmekte ve<br />

Selçuk, Kuşadası etkisinde göreceli de olsa daha bağımsız bir alan oluşturmaktadır.<br />

Bu nedenle Torbalı daha ön plana çıkmış, gerek <strong>İzmir</strong>’e yakınlığı ve gerekse gelişim<br />

alanlarına sahip olması <strong>İzmir</strong>-Selçuk ilişkisini kesmiştir.<br />

Torbalı’nın, <strong>İzmir</strong> sanayisini çekmesi ve yakınlığa orantılı olarak sanayii alanlarının<br />

etkisiyle ortaya çıkan tam anlamıyla olmasa da uydu şehir türü konut<br />

yerleşimlerine imkan tanıması, Torbalı'nın şehir nüfusunun son sayım döneminde<br />

‰ 58,76 oranında artmasına sebep olmuştur. Kırsal nüfus ise ‰ 8,85 artmıştır. Bu<br />

artışlar doğrultusunda Torbalı şehir nüfusunun 38.099 ve kır nüfusunun 55.117<br />

olduğu bilindiğinden, yörenin tarımsal potansiyeli ve buna bağlı iş gücü kapasitesi<br />

net olarak belirmektedir.<br />

Aynı gelişim trendi Menderes’te de görülmüş ve burada da şehirsel nüfus artışı ‰<br />

57,95 olurken, kırsal nüfus artışı ‰ 25,56 olmuştur. Burada da 2000 sayımlarına<br />

göre şehirsel nüfus 16.792, kırsal nüfus 56.210 dur. Söz konusu strateji alt yöresinin<br />

farklı bir gelişim trendi gösteren yerleşmesi olan Selçuk’ta ise şehirsel nüfus artışı ‰<br />

26,93, kırsal nüfus artışı ise ‰ 2,96’dır.<br />

12


Şehirsel nüfus 25.414 kırsal nüfus ise 8.180’dir. Bu durumlar açıkça, bize Selçuk'un,<br />

Menderes ve Torbalı’ya nazaran daha şehirleşmiş bir yapıda olduğunu<br />

göstermektedir. Ancak Torbalı ve Menderes hızlı bir şehirleşme eğilimindedir.<br />

Selçuk'un şehirsel gelişme alanlarının kısıtlı olması, doğusunun topografik açıdan<br />

yerleşime uygun olmaması, batısının sit alanları ile sınırlanması, güney kesiminin<br />

tarım alanları ve topografik engellerle kapalı olması, kuzey kısmının ise tarım alanları<br />

ile sınırlandırılması, Selçuk’ta şehirsel ölçekte kişisel hizmetlerin gelişimini<br />

yatayda engellemektedir. Selçuk'un <strong>İzmir</strong>’in etki alanı sınırı olarak görülen Belevi<br />

yerleşmesinin dışında kalması, yerleşmeyi strateji açısından dış kabukta<br />

bırakmaktadır. Tarım ve sanayi sektörünün geliştiği güney aksta, Selçuk turizme<br />

hizmet eden sektörel bir gelişme içindedir. Tarımın gelişimi kişisel hizmetlerin<br />

arkasında gelmektedir.<br />

K. Menderes havzası olarak tanımladığımız bu strateji yöresi <strong>İzmir</strong>’in kuzeyinde yer<br />

alan Gediz Havzasına oranla daha baskın bir tarımsal koridor oluşturmaktadır.<br />

200.000 hektarlık bu tarımsal koridorun yüksek tarımsal potansiyeli yanı sıra, buna<br />

bağlı olarak, gelişen çok sayıda yerleşmenin yörede yer almasıdır. Torbalı-Menderes<br />

arası, sanayi ve şehirsel konut kullanımına göre gelişirken, Bayındır-Tire’den<br />

başlayarak güney-doğuya doğru kayan bu strateji alanın hakim karakteri olan<br />

tarımsal aktiviteye oranla gelişimin devam etmesi gerekmektedir.<br />

Bu bağlamda Tire’ye kurulmuş olan organize sanayi bölgesinin faaliyete geçmiş<br />

olması, yörenin tarımsal ürününün değerlendirilmesine yönelik sanayilerin toplu<br />

olarak yer almasını ve tarımsal toprakların tarım dışı kullanılmasını engelleyici<br />

bir öğe olarak olumlu görülmektedir.<br />

Havzanın Torbalı-Menderes örneğinde olduğu gibi, tarımsal karakterini riske etmeden<br />

bu tür bir değişimde bulunmuş olması, söz konusu strateji alanın hakim<br />

karakterinin korunmasında olumlu bir fırsat olarak görülmektedir.<br />

Güney aksın bu alt yöresinin bu nedenle sanayi alanlarının organize sanayi bölgesi<br />

şeklinde ve yörenin ekonomik gelişimine bağlı olarak planlanması<br />

gerekmektedir. Zira Torbalı yöresi Menderes destekli olarak ve <strong>İzmir</strong>’e birinci kuşak<br />

bağlılığından ötürü, sanayi ve şehirsel çalışma alanlarını çekici büyük potansiyellere<br />

sahip, özellikle Pancar ve Tekeli beldelerinde gelişmekte olan sanayi ve ticaret<br />

bölgeleri Bayındır-Tire-Ödemiş yöresinin tarımsal aktivitelerinin yakın ve orta dönem<br />

içinde özelliklerini koruyacağını ve hatta gelişim yönlerinin bu tarzda olacağının<br />

belirtgenidir.<br />

5.6 [ E2 ] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

1990-2000 yılları arasında kırsal nüfusu ‰ 10,09 azalan Tire gibi, komşusu<br />

Ödemiş’in de kırsal nüfusu ‰ 10,00 azalmıştır. Aynı şekilde Bayındır’ın nüfusu ‰<br />

5,94 azalmıştır. Bu azalmaya Beydağ ‰ 2,01 ile uyarken bu strateji alt yörede<br />

sadece Kiraz’ın kırsal nüfusu ‰ 4,43 artmıştır. Bu dağlımın göstergesi, yörenin<br />

yüksek tarımsal potansiyeline karşın kırsal alandaki nüfus azalışını tarım<br />

girdilerindeki düşüklük olarak vermektedir. Özellikle Tire-Gökçen yerleşme grubunda<br />

tarım ve hayvancılık sektörünün tüm sektörler içindeki payı % 54’den % 52’ye<br />

13


düşmüştür. Buna karşı imalat sektöründe % 1’lik bir artış bulunmaktadır. Tire gibi<br />

<strong>İzmir</strong>’e 120 km uzakta olan Ödemiş’in, Tire’den ayrı düşünülmemesi gerekmektedir.<br />

Bu iki yerleşmenin birlikte ve rakip olarak gelişmesi alt yörenin gelişmesi olmaktadır.<br />

Tire Ödemiş yerleşmeleri ile birlikte hareket eden Bayındır, ilk iki yerleşmeye nazaran<br />

sosyo-ekonomik olarak geriden gelse de, bölgenin tarımsal ürünlerinin hemen hepsini<br />

yetiştiren nitelikli tarım topraklarına sahiptir. K. Menderes havzasında yer alması<br />

sulu tarım yapma imkanını Bayındır’a sağlamaktadır. Söz konusu alt yörenin coğrafi<br />

olarak doğusunda ve ekonomik olarak arkasında yer alan 1985-1990 yılları arasında<br />

17.171 olan şehir nüfusunu 13.862’ye kadar düşüren Bayındır, 2000 yılında ‰<br />

13.52’lik bir şehirsel nüfus artışına sahne olmuştur. Genelde Bayındır’ın beldeleri de<br />

söz konusu artışa sahne olmuştur. Bayındır’ın tarımsal açıdan diğer bir potansiyeli<br />

de jeotermal enerjiye sahip olması ve bunun yakın dönemde sera ısıtmacılığında daha<br />

yoğun kullanılması nedeniyle çiçekçilik gibi farklı bir ürünün yörede yer almasıdır.<br />

Söz konusu Bayındır-Tire-Ödemiş üçgeninin dibinde yer alan Beydağ-Kiraz<br />

yerleşmeleri gerek sosyal gerek ekonomik açıdan <strong>İzmir</strong> strateji alanının dışında<br />

kalmaktadırlar. Bu alanların topografya tarafından sıkıştırılmış ve bir çıkmaz sokak<br />

tarzını almış coğrafi yapı içinde kalmaları sadece batı yönde, Ödemiş istikametine<br />

ulaşım olanaklarına sahip olmaları, genelde geri kalmışlıklarının en başta gelen<br />

unsurlarından biridir. Özellikle Beydağ’ın 1990 sonrası toplamda ‰ 3,37 nüfus<br />

kaybı, Kiraz’ın ‰ 8,52 nüfus artışı, yöre insanının mekansal kayma eğilimi içinde<br />

olduğunu kanıtlar durumdadır. Bu kaymanın sosyo-ekonomik değerlendirilmesi,<br />

eğilimin Torbalı ve Menderes yönünde olduğunu göstermektedir. Kısa ve orta<br />

dönemde bu kaymayı önlemeye yönelik yapılacak yatırımların sanayiden ziyade<br />

tarımsal potansiyeli arttırmaya yönelik olması düşünülmelidir. Zira ulaşım ve enerji<br />

gibi altyapı olanaklarından yörenin yeterince istifade edememiş olması, sanayii<br />

yatırımlarının bu alana kaymasını önlemektedir. Tire ve Torbalı gibi potansiyel<br />

alanların konut ve sanayii dokusuna yapılan yatırımların dahi karşılığı<br />

alınamamışken jeomorfolojik açıdan sıkıntılı bu yörenin K. Menderes Havzası grubu<br />

içinde alt temel strateji alanı içinde kalmasına karşın ayrı bir ikinci kategoride<br />

değerlendirilmesi uygun bulunmaktadır.<br />

Güney aksımızın tarımsal potansiyel olarak K. Menderes Havzası içinde kalan<br />

Torbalı-Belevi-Tire-Gökçen ve art bölgelerinin sektörler itibarıyla tarım ormancılık ve<br />

hayvancılığın diğer sektörlere oranı 1/4 olup, işgücü-nüfus oranı 0,50’dir.<br />

5.7 [ F1 ] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

<strong>İzmir</strong>’in batı aksı aynı zamanda strateji açısından önemli kıyı zonlarını<br />

oluşturmaktadır. Daha ziyade ikincil konut ve turizm potansiyellerini yoğun kullanan<br />

Karaburun- Çeşme strateji alanının, tarım toprakları açısından kısıtlılığı nüfus<br />

yapısına da etki etmiş ve iki ilçenin toplam nüfusu 50.818’e erişmiştir. Bu yörelerin<br />

turizm potansiyeli yanında rüzgar enerjisi temin etmede de önümüzdeki dönemlerde<br />

kapasitelerinin kullanılması gerekmektedir. Turizm ağırlıklı Çeşme’nin gelişim<br />

stratejisinde su potansiyeli kısıtlayıcı bir unsur olarak görülmektedir. Alaçatı<br />

Barajına rağmen Çeşme, Alaçatı, Germiyan yerleşmelerinin barındırabileceği nüfus<br />

potansiyeli 100.000 kişidir. Buna rağmen Çeşme şehir gelişimi 1985-1992 arasında<br />

14


nüfusunu ikiye katlamış ve 20.622 kişiye ulaşmıştır. 2000 yılında ise şehir nüfusu<br />

‰ 20,27 artarak 25.257 kişi olmuştur. Son dönemde toplam artışı ise <strong>İzmir</strong> il<br />

ortalamasının üstüne çıkarak ‰ 23,77’ye ulaşmıştır.<br />

Kınık ve Kiraz gibi <strong>İzmir</strong> ili içinde uç noktada kalan ve gelişimini tamamlayamamış<br />

Karaburun ise kısıtlı tarımsal aktivitesinin yanında gelişimini ağırlıklı olarak iç<br />

turizme bağlamış bir yöredir. Ancak ikincil konutların düzensiz gelişimi bu alanı bir<br />

karmaşa içine itmiş durumdadır. İkincil konut ağırlıklı olmak üzere 2000 yılındaki<br />

nüfus artışı, kırsal kesimlerde il ortalaması olan ‰ 13,60’ın üzerine çıkarak<br />

Seferihisar, Gaziemir ve Foça’dan sonra en yüksek değere, ‰ 45,32’ye toplamda ise<br />

‰ 39,91’e ulaşmıştır.<br />

Karaburun yöresi, Mordoğan ile süreç içinde çeşitli tarımsal faaliyetlerin egemen<br />

olduğu bir yöredir. Bağcılıktan, tütüne giden süreçte bir dönem başta nergis olmak<br />

üzere tarla çiçekçiliğine yönelinmiş, bunda gerekli başarı elde edilememiştir. Tarımsal<br />

üründen çeşitlilik bulunmadığı için başarı elde edilememiştir. Tarımsal üründe<br />

çeşitliliğin bulunmadığı bu dar kapsamlı alanda son yıllarda tütün ve enginar gelir<br />

getirici tarımsal ürünlerdir. Özellikle orta gelir tabakasının turizm olarak tercihi<br />

ikincil konut ve yazlık konut kooperatifçiliğinin yaygınlaşmasına sebep olmuş ve<br />

kısıtlı tarım alanları bu kapsam içinde konuta dönüşmüştür. Arsa stokunun artması<br />

tarım alanlarının azalması paralelinde bir gelişim göstermektedir.<br />

5.8 [ F2 ] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Bu strateji alt yöresinin iki yerleşmesi olan Urla ve Seferihisar konut ağırlıklı<br />

gelişimlerini hızlı bir tempoda götürmektedirler. İkincil konut olarak başlayan ancak,<br />

daha sonra birincil konuta dönüşen bu ivme <strong>İzmir</strong>’in yeni konut alanlarına sahip<br />

olmasıyla sonuçlanmıştır. Bu bağlamda Urla Toplu Konut Projeleri şehir nüfusunu<br />

25.648’den, 36.579 kişiye çıkarmıştır. Aynı şekilde Seferihisar şehir nüfusu<br />

10.720’den son beş yılda 17.526’ya çıkmıştır.<br />

1990 tarihinde tamamlanan 1/5.000 ölçekli Seferihisar Nazım İmar <strong>Planı</strong> ise 71.164<br />

kişi öngörmektedir. Urla’nın 1995 yılında tamamlanan aynı ölçekli Nazım İmar <strong>Planı</strong><br />

ise 94.000 kişi öngörmektedir.<br />

Her iki yörenin yoğun eğimli arazilere sahip olmaması tarımsal gelişim için uygun<br />

araziyi sunsa da, gerek toprak kalitesi gerekse yeterli su potansiyeline sahip<br />

olunmaması tarımsal faaliyetlerin önünde bir engeldir. Ancak ileride bahsedildiği<br />

üzere Seferihisar yöresinin zengin jeotermal kaynaklara sahip olması entansif ve<br />

sera tarımının gelişmesine neden olmuştur. Yaz aylarında yoğun kullanılan bu<br />

alanlar turizm potansiyeli açısından da şehrin verimli alanlarındandır. Ancak ağırlıklı<br />

olarak iç turizme hizmet etmektedirler. Jeotermal kaynaklarının geliştirilmesi<br />

Seferihisar için büyük potansiyel olacaktır.<br />

15


6. İZMİR İLİNİN MEVCUT YAPISAL ÖZELLİKLERİ, TAHMİN VE<br />

PROJEKSİYONLAR<br />

<strong>İzmir</strong>’in yapısal özellikleri, izleyen kısımda dört başlık altında ele alınmaktadır. Bu<br />

başlıklarda sosyal ve ekonomik yapı özellikleri ile jeomorfolojik ve çevresel yapı<br />

yanında alt yapı özellikleri incelenmiştir.<br />

6.1 Sosyal Yapı Özellikleri<br />

Sosyal yapı özelliklerinde <strong>İzmir</strong> ve bulunduğu Ege Bölgesi dikkate alınarak<br />

değerlendirilmiştir. Bu bağlamda ilk önce nüfus özellikleri açıklanmaya, izleyen<br />

başlıkta eğitim dikkate alınarak nüfusun kalifiye özellikleri tanımlanmaya<br />

çalışılmıştır. Akabinde tüketim özellikleri ortaya konulmuş, sağlık potansiyeli<br />

tanıtılarak <strong>İzmir</strong>’in konut durumu tanımlanmıştır.<br />

Nüfus<br />

Ülke nüfusunun çokluğu fikri gücün bir göstergesi olarak 20. yüzyılın ikinci yarısına<br />

kadar etkisini sürdürmüştür. Bu fikrin temelinde, ülkelerin kültürlerini yaymaları,<br />

kendilerini güven içersinde hissetmeleri ve etki alanlarını sağlam bir temele oturtmak<br />

istemeleri gibi düşünceler vardır. Ancak günümüzde nüfusun etkisi, onun potansiyel<br />

ve aktif gücüyle eş-zamanlı olarak ortaya çıkmaktadır. Zira iyi eğitimli, kalifiye ve<br />

bilgi olarak nüfusu donanımlı ülkeler; kültürlerini sürdürebilmekte, güven içersinde<br />

yaşayabilmekte ve bireylerine refah sağlayabilmektedirler. Nüfus olgusuna bu açıdan<br />

bakılmalıdır. Modern dünyada kalabalık nüfuslu ülkeler bir “Pazar” olarak dikkat<br />

çekmektedirler. Zaten Çin pazarına giren ihracatçıların temel parolası “her Çinliye<br />

ürünümüzü kullandırmak” şeklinde ifade edilmektedir. Böylece kalabalık nüfusa<br />

sahip ülkeler diğer ülkeler tarafından potansiyel müşteri olarak görülürken, bu<br />

nüfusun gerektirdiği sosyal ve ekonomik problemler ile ülke baş başa kalmaktadır.<br />

Ege Bölgesi nüfus olarak Türkiye’nin üçüncü büyük bölgesidir. Ülkemiz nüfusunun<br />

% 7.59’u Ege Bölgesinde yaşamaktadır. Yıllık nüfus artışının toplamda ‰ 16.29<br />

olmasının yanında, şehirlerdeki nüfus artışı ‰ 23.50 oranıyla Türkiye ortalamasının<br />

altında iken, köylerdeki nüfus artışı ‰ 5.76 ile Türkiye ortalamasının üzerindedir.<br />

Ege Bölgesi nüfus artışları açısından Türkiye değerlerine yakın olduğu için, diğer<br />

bölgelere nazaran üstün konumdadır. (Ayrıntılar ilgili tabloda verilmiştir.)<br />

Tablo 6.1 Bölgelere Göre Şehir ve Köy Nüfusu ve Yıllık Nüfus Artış Hızı 1<br />

1 www.die.gov.tr sitesinden temin edilmiştir.<br />

1


Bölge<br />

1990 Genel Nüfus Sayımı 2000 Genel Nüfus Sayımı Yıllık Nüfus Artışı ‰<br />

Toplam Şehir Köy Toplam Şehir Köy Toplam Şehir Köy<br />

Türkiye 56 473 035 33 656 275 22 816 76067 803 92744 006 27423 797 653 18.28 26.81 4.21<br />

Marmara 13 295 878 10 350 307 2 945 57117 365 02713 730 962 3 634 065 26.69 28.26 21.00<br />

Ege 7 594 977 4 344 471 3 250 506 8 938 781 5 495 575 3 443 206 16.29 23.50 5.76<br />

Akdeniz 7 026 489 4 051 596 2 974 893 8 706 005 5 204 203 3 501 802 21.43 25.03 16.30<br />

İç Anadolu 9 913 306 6 412 910 3 500 39611 608 868 8 039 036 3 569 832 15.78 22.59 1.96<br />

Karadeniz 8 136 713 3 337 392 4 799 321 8 439 213 4 137 466 4 301 747 3.65 21.48 -10.94<br />

Doğu 5 348 512 2 285 798 3 062 714 6 137 414 3 255 896 2 881 518 13.75 35.37 -6.10<br />

Güneydoğu 5 157 160 2 873 801 2 283 359 6 608 619 4 143 136 2 465 483 24.79 36.57 7.67<br />

Bölgeden <strong>İzmir</strong>’e odaklanırsak, ilin 1927’den bu yana sayım yıllarına göre nüfus ve<br />

yıllık nüfus artış hızları grafiği aşağıda verilmiştir. 60 yıllık dönem boyunca <strong>İzmir</strong><br />

nüfusunun sürekli artma eğiliminde olduğu şekilden rahatlıkla görülmektedir. Ancak<br />

dönemler itibarıyla artış oranı değişmektedir. 1945-1965 döneminde hızlı bir artış<br />

meydana gelmiştir. Bu dönemdeki artışın temel etmeni “göç”tür. Bu sonuç göç<br />

edenlerin toplam nüfustaki payının % 10’un üzerinde olduğundan çıkarılmıştır.<br />

Takip eden yıllarda ise nüfustaki artış ‰ 30’lar düzeyinde seyretmiştir. 1990-2000<br />

döneminde yıllık nüfus artış hızı ise ‰ 22’ye düşmüştür.<br />

2000 yılı sayımına göre <strong>İzmir</strong> nüfus bakımından Türkiye illeri arasında üçüncü sırayı<br />

almaktadır.<br />

Şekil 6.1 <strong>İzmir</strong>’in Nüfusu ve Yıllık Nüfus Artış Hızı(1927-2000) 1<br />

4.000.000<br />

3.500.000<br />

3.000.000<br />

2.500.000<br />

2.000.000<br />

1.500.000<br />

1.000.000<br />

500.000<br />

0<br />

40<br />

35<br />

30<br />

25<br />

20<br />

15<br />

10<br />

5<br />

0<br />

2000<br />

1990<br />

1985<br />

1980<br />

1975<br />

1970<br />

1965<br />

1960<br />

1955<br />

1950<br />

1945<br />

1940<br />

1935<br />

1927<br />

nüfus<br />

yıllık artışhızı(‰)<br />

Tablo 6.2 <strong>İzmir</strong>’in İlçelere Göre Nüfus ve Yıllık Nüfus Artış Hızı 2<br />

1 <strong>İzmir</strong>-Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, DİE, Ankara, 2002.<br />

2 www.die.gov.tr sitesinden temin edilmiştir.<br />

2


Yön İlçeler<br />

1990 Genel Nüfus Sayımı 2000 Genel Nüfus Sayımı Yıllık Nüfus Artış<br />

Hızı(‰)<br />

Toplam Şehir Köy Toplam Şehir Köy Toplam Şehir Köy<br />

A Balçova 59 825 59 825 0 66 877 66 877 0 11.14 11.14 -<br />

A Bornova 278 300 274 226 4 074 396 770 391 128 5 642 35.46 35.5 32.55<br />

A Buca 203 383 199 130 4 253 315 136 308 661 6 475 43.78 43.82 42.02<br />

A Çiğli 78 462 73 364 5 098 113 543 106 740 6 803 36.95 37.49 28.84<br />

A Gaziemir 44 089 39 905 4 184 87 692 70 035 17 657 68.74 56.23 143.95<br />

A Güzelbahçe 14 269 11 624 2 645 18 190 14 924 3 266 24.27 24.98 21.08<br />

A Karşıyaka 345 734 345 360 374 438 764 438 430 334 23.82 23.85 -11.31<br />

A Konak 721 570 720 502 1 068 782 309 781 363 946 8.08 8.11 -12.13<br />

A Narlıdere 34 844 34 844 0 54 107 54 107 0 44 44 -<br />

B Dikili 23 219 10 023 13 196 30 115 12 552 17 563 26 22.49 28.58<br />

B Bergama 101 421 42 554 58 867 106 536 52 173 54 363 4.92 20.37 -7.96<br />

B Kınık 37 617 17 167 20 450 32 109 13 136 18 973 -15.83 -26.76 -7.49<br />

C Aliağa 42 150 25 450 16 700 57 192 37 537 19 655 30.51 38.85 16.29<br />

C Menemen 76 043 29 006 47 037 114 457 46 079 68 378 40.88 46.27 37.4<br />

C Foça 25 222 12 057 13 165 36 107 14 604 21 503 35.87 19.16 49.05<br />

D Kemalpaşa 56 075 16 354 39 721 73 114 25 448 47 666 26.53 44.2 18.23<br />

E1 Menderes 52 934 9 405 43 529 73 002 16 792 56 210 32.14 57.95 25.56<br />

E1 Torbalı 71 617 21 167 50 450 93 216 38 099 55 117 26.35 58.76 8.85<br />

E1 Selçuk 27 353 19 412 7 941 33 594 25 414 8 180 20.55 26.93 2.96<br />

E2 Bayındır 47 126 13 862 33 264 47 214 15 870 31 344 0.19 13.52 -5.94<br />

E2 Tire 77 314 37 855 39 459 78 658 42 988 35 670 1.72 12.71 -10.09<br />

E2 Ödemiş 124 968 51 620 73 348 128 259 61 896 66 363 2.6 18.15 -10<br />

E2 Beydağ 14 632 5 831 8 801 14 147 5 521 8 626 -3.37 -5.46 -2.01<br />

E2 Kiraz 41 247 7 850 33 397 44 910 10 001 34 909 8.51 24.21 4.43<br />

F1 Çeşme 29 463 20 622 8 841 37 372 25 257 12 115 23.77 20.27 31.5<br />

F1 Karaburun 9 020 2 338 6 682 13 446 2 932 10 514 39.91 22.63 45.32<br />

F2 Urla 35 467 25 648 9 819 49 269 36 579 12 690 32.86 35.49 25.64<br />

F2 Seferihisar 21 406 10 720 10 686 34 761 17 526 17 235 48.47 49.14 47.79<br />

Toplam 2 694 770 2 137 721 557 049 3 370 866 2 732 669 638 197 22.38 24.55 13.6<br />

<strong>İzmir</strong> iline bağlı ilçelerin 1990 ve 2000 yılı genel nüfus sayımına göre bilgileri<br />

yukarıdaki tabloda verilmiştir. Burada ilçeler strateji alt yörelerine göre sıralanmıştır.<br />

İlk grupta yer alan <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi sınırları içerisinde<br />

kalan merkez ilçeler: Balçova, Bornova, Buca, Çiğli, Gaziemir, Güzelbahçe,<br />

Karşıyaka, Konak, Narlıdere’dir. Bu ilçeler tablonun yön kolonunda “A” harfiyle<br />

gösterilmişlerdir. Diğer ilçelerde meydana getirdikleri alt yöreler itibariyle<br />

öbeklendirilmiştir. Dikili, Bergama ve Kınık’tan oluşan “B” bölgesi; Aliağa, Menemen<br />

ve Foça’dan oluşan “C” bölgesi; Kemalpaşa “D” bölgesi; Menderes, Torbalı ve<br />

Selçuk’tan oluşan “E1” bölgesi; Tire, Bayındır, Ödemiş, Beydağ ve Kiraz oluşan “E2”<br />

bölgesi; Çeşme ve Karaburun’dan oluşan “F1” bölgesi ve son olarak da Urla ve<br />

Seferihisar’dan oluşan “F2” bölgesi strateji alt yöreleri meydana getirmektedirler.<br />

1927 yılında şehirde yaşayanların oranı % 48 iken kırsal nüfus % 52 olarak<br />

gerçekleşmiştir. Aradan geçen 70 yıllık dönemde bu oranda şehir lehine hızlı bir artış<br />

3


vardır. Son iki sayımı ele alırsak; <strong>İzmir</strong>’in 1990 sayımında şehirde yaşayanlar % 79<br />

iken 2000 yılında bu oran % 81’e çıkmıştır. 10 yılda 2 puanlık bir artış vardır. Diğer<br />

taraftan kırda yaşayanların oranı % 21’den % 19’a gerilemiştir. Tabi ki bu iki puan<br />

içerisinde doğumdan kaynaklanan artış ile göçlerin etkisi vardır. Sonuç olarak<br />

şehirleşme hızlı bir biçimde gerçekleşirse, onarılamayan büyük problemleri ardı sıra<br />

getirecektir. Buna en iyi örneğini 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım 1999 Düzce<br />

depremlerini söyleyebiliriz.<br />

Aşağıdaki tabloda şehir ve kırsalda yaşayan nüfus oranları verilmiştir. Merkezde<br />

% 98’lik bir şehirleşme oranı vardır. Önümüzdeki on yılda yapılması muhtemel<br />

değişikliklerle köy statüsünde olan yerler, şehir alanına dahil edilmesiyle bu oranın<br />

% 100 olması beklenebilir.<br />

Kemalpaşa’da şehir nüfusunun ilçe toplamı içindeki payının % 29’dan % 35’e<br />

çıkmasında, hızla gelişen sanayinin büyük etkisi vardır. Kemalpaşa’da şehir nüfus<br />

artışı, kırsaldakine nazaran daha hızlıdır. Aralarında yaklaşık 2 puanlık fark vardır.<br />

Tablo 6.3 <strong>İzmir</strong> ve İlçe Gruplarına Göre Şehir ve Kırsal Nüfus (%)<br />

Alt Yöreler<br />

1990 Nüfus Sayımı 2000 Nüfus Sayımı<br />

Şehir Köy Şehir Köy<br />

Büyükşehir 0.99 0.01 0.98 0.02<br />

Bakırçay-Gediz 0.45 0.55 0.47 0.53<br />

Gediz-Nif 0.29 0.71 0.35 0.65<br />

K. Menderes 0.37 0.63 0.42 0.58<br />

Yarımada 0.62 0.38 0.61 0.39<br />

<strong>İzmir</strong> 0.79 0.21 0.81 0.19<br />

Bakırçay-Gediz alt yörelerinde şehirleşme değeri % 45’ten % 47’ye yükselmiştir.<br />

Yarımada alt yörelerinde şehirde yaşayanların oranı % 61 civarındadır. Bu yüksek<br />

değer bölgenin iç ve dış turizm yapısından kaynaklanmaktadır. Hem şehir hem de<br />

köy nüfus artışı <strong>İzmir</strong> ili nüfus artışından daha fazla görülmektedir. Bu durumda<br />

nüfus sayımında yazlık sahiplerinin evlerinde bulunması etkin rol oynamaktadır.<br />

Urla ve Seferihisar’ın, <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü ile neredeyse birleşmesi ve bölgenin<br />

özellikle her mevsim oturmaya elverişli olması, iki ilçedeki hızlı nüfus artışının diğer<br />

bir nedeni olmaktadır.<br />

K. Menderes strateji alt yörelerinde ise şehirde yaşayanların oranı % 37’den % 42’ye<br />

artmıştır. Bu sıçramada yine bölgede gelişen sanayi önemli bir faktör olarak<br />

karşımıza çıkmaktadır.<br />

Medyan yaş 1935-2000 döneminde 24.14’ten 28.77’ye çıkmıştır. Bu değer Türkiye<br />

gibi <strong>İzmir</strong>’in de genç nüfus potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. Bunun<br />

diğer bir ifadesi ise, 2000 yılındaki genç bağımlılık oranının % 34.06 olmasıdır.<br />

Toplam bağımlılık oranı ise % 43.86 olmuştur. Yaşlı bağımlı oranı ise % 9.80’ dir. Bu<br />

durumda <strong>İzmir</strong>’in değerlendirmesi gereken potansiyel bir genç nüfusu vardır.<br />

Ayrıca genç bağımlı nüfus 1935’te % 58.14’ten 2000’de % 34.06’ya düşmüştür.<br />

Medyan yaşından da nüfusun giderek yaşlandığını görmekteyiz. Genç nüfus<br />

4


değerlendirildiğinde konu önem kazanmaktadır. Eğer bu nüfus “kalifiye birey”<br />

durumuna getirilmezse, önemini yitirmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong>’de 2000 yılı sayımına göre hane halkı nüfusu 3.3 milyondur. Bu nüfus 922.729<br />

hanede yaşamakta ve ortalama hane halkı büyüklüğü de 3.65’tir. Bu değer bize<br />

çekirdek aile yapısını göstermektedir. Çocuk sahibi olmada ortalama yaş yaklaşık<br />

27’dir. Diğer taraftan bebek ölüm hızı ‰ 40 ve çocuk ölüm hızı ‰ 6 olarak tespit<br />

edilmiştir ki, bu değerler oldukça yüksektir.<br />

<strong>İzmir</strong> İlinin bütününde 34.157’si erkek ve 24.227’si kadın olmak üzere toplam 58.384<br />

engelli bulunmaktadır. Engellilik türüne göre cinsiyetlerin dağılımı aşağıdaki tabloda<br />

verilmiştir. <strong>İzmir</strong> nüfusunun % 1.7’si engellidir.<br />

Tablo 6.4 Engellik Türünün Cinsiyete Göre Dağılımı (2000)<br />

Engellilik Türü Erkek Kadın<br />

Görme engelli 4 169 2 719<br />

İşitme Engelli 2 573 2 001<br />

Konuşma Engelli 1 449 889<br />

Fiziksel Engelli 13 356 9 281<br />

Zihinsel Engelli 4 510 2 978<br />

Diğer 3 154 2 523<br />

Birden fazla engeli olanlar 2 630 2 069<br />

Bilinmeyen 2 316 1 767<br />

Toplam 34 157 24 227<br />

<strong>İzmir</strong>’e Göç<br />

Göç bireylerin doğdukları yerleri, özümsedikleri kültürü, akrabalarını ve değer verdiği<br />

bir çok şeyi bırakarak yeni ufuklara doğru yürüyüş sürecidir. Göç hareketinin<br />

temelinde itici ve çekici faktörlerin etkisi vardır. Göç veren yerler “itici faktörler” ile<br />

göç alan yerler ise “çekici faktörler” ile donanmıştır. Bu donanımın özünde ise gelir<br />

ve kaynak dağılımındaki adaletsizlik yatmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> ili, göç veren iller için bir cazibe merkezi olmuştur. Bu nedenle ilimiz göç<br />

almada ilk sıralarda yer almaktadır. En başta istihdam, eğitim ve sağlık imkanlarının<br />

şehrimizde gelişmesi, göç veren iller için çekim merkezi olmaktadır.<br />

Net göç hızına bakıldığında; 1980 sayım yılına göre <strong>İzmir</strong>, Kocaeli’nden sonra 2.<br />

sırada; 1985’te Kocaeli, İstanbul, İçel ve Bursa’nın arkasından 5. sırada; 1990 yılında<br />

ise Kocaeli, İstanbul, Antalya ve İçel’in arkasından 5. sırada yer almaktadır. Yani<br />

<strong>İzmir</strong> sahip olduğu olanaklar açısından tercih edilen bir il konumundadır.<br />

Tablo 6.5 <strong>İzmir</strong> İli Göç Hızları<br />

5


Sayım Yıllar<br />

Net Göç Hızı<br />

1980 71.41<br />

1985 38.97<br />

1990 61.79<br />

Sağlıklı Şehirleşme bir sürecin sonucunda meydana gelmelidir. Bu süreç içerisinde<br />

şehrin hem üst hem de alt yapısının gelişmesi gerekmektedir. Ancak şehrin kabul<br />

sınırları üzerindeki göç alt ve üst yapı, eğitim, konut, gecekondu, ulaşım, istihdam,<br />

çarpık şehirleşme ve kültür çatışmalarını beraber getirmektedir. Bu konuda <strong>İzmir</strong>’de<br />

görülen sorunlar aşağıdaki gibi maddelenmiştir: 1<br />

• Hızlı nüfus artışı.<br />

• Konut talebinin karşılanamaması nedeniyle konut politikalarının<br />

bütünleşememesi ve konut finansman problemlerinin ortaya çıkması.<br />

• Mevcut şehir dokusunda imar değişiklikleri, sosyal ve teknik alt yapı<br />

yetersizlikleri ve bunların getirdiği klimatolojik meseleler.<br />

• Park ve çocuk oyun alanları, otopark, kaldırım vb. sorunlar.<br />

• Yaşlılar ve engellilerin şehirde rahat yaşayabilmeleri için gerekli önlemlerin<br />

alınamaması.<br />

• Heyelan bölgesindeki Kadifekale’de yerleşim olması ve Bornova tarım<br />

toprağının konutlarla ziyan olması gibi yer seçimindeki yanlışlıklar.<br />

• Koruma havzalarındaki plan dışı yerleşmeler.<br />

• Körfez örneğindeki gibi çevre sorunları.<br />

Yukarıdaki maddeleri bakış açıları doğrultusunda arttırmak mümkündür. Bu<br />

nedenle sorunları genel olarak ifade etmek daha uygundur. Literatürde belirtildiği<br />

gibi göçün meydana getirdiği sorunlar 4 ana başlık halinde ifade edilebilir:<br />

1. Nüfus yönünden getirdiği sorunlar,<br />

2. Şehirleşme yönünden getirdiği sorunlar,<br />

3. İstihdam yönünden getirdiği sorunlar,<br />

4. Yaşam kalitesi yönünden getirdiği sorunlar.<br />

<strong>İzmir</strong> ilinde de yukarıda ifade edilen sorunların hepsi yaşanmaktadır.<br />

Göç etmek bireylerin problemlerini çözüyor mu sorusunun cevabını 2002 yılı<br />

Nisan ayında <strong>İzmir</strong> ili şehirsel kesimde yer alan dokuz ilçede yapılmış olan kapsamlı<br />

bir anket çalışmasından elde edebiliriz. 2 Balçova, Buca, Bornova, Çiğli, Gaziemir,<br />

Güzelbahçe, Karşıyaka, Konak ve Narlıdere ilçelerinde araştırma kapsamında 1.633<br />

hane ile görüşülmüştür. Bu hanelerden 1.193’ü göç etmiştir. Göç edenlerin yeni<br />

yaşamlarının nasıl olduğunu tespit etmek amacıyla şu andaki yaşamlarının kalitesi<br />

1 Tülay YESÜGEY, <strong>İzmir</strong>’e Göç ve Şehire Getirdiği Sorunlar, 21.yüzyılın eşiğinde <strong>İzmir</strong>:<br />

Sorunlar ve Çözümler Sempozyumu, Tebliğler Kitabı, <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>, 1997.<br />

2 Şenay ÜÇDOĞRUK, M.Vedat PAZARLIOĞLU, İki Değişkenli Probit Tahmin Yöntemi: <strong>İzmir</strong>'e<br />

Göç, VI.Ulusal Ekonometri ve İstatistik Sempozyumu, Tebliğ, Mayıs-2003.<br />

6


ile kazançlarının durumu hakkında iki soru sorulmuştur. Alınan cevapların dağılımı<br />

aşağıda pay grafikleri halinde verilmiştir.<br />

Şekil 6.2 Kazanç Beklentisinin Gerçekleşmesi<br />

KAZANÇ BEKLENTİSİ<br />

Cevapsız<br />

24%<br />

Değişmedi<br />

23%<br />

Daha Kötü<br />

15%<br />

Daha İyi<br />

38%<br />

Şekil 6.3 Yaşam Kalitesi Beklentisinin Gerçekleşmesi<br />

YAŞAM KALİTESİ BEKLENTİSİ<br />

Cevapsız<br />

24%<br />

Değişmedi<br />

19%<br />

Daha Kötü<br />

16%<br />

Daha İyi<br />

41%<br />

Yaşam kalitesi ve kazanç öz itibariyle aynı özelliklere sahip sorulardır. Bu nedenle<br />

elde edilen oranlar neredeyse birbirine eşit elde edilmiştir. Göçten sonraki yaşam ve<br />

kazancın daha iyi olduğunu belirtenlerin oranı sırasıyla % 40.6 ve % 38.1’dir. Bu<br />

sonuçtan anlaşılıyor ki yaklaşık % 60’lık bir kesimin beklentileri gerçekleşmemiştir.<br />

Bu iki soru, göçün tüm problemleri çözmediğini göstermektedir. Çünkü göç eden<br />

kişilerin şehre getirdikleri artı değerler, yani kalifiye özellikleri düşük<br />

olmakta ya da hiç olmamaktadır. Bu durum aşağıda eğitim değişkeninde daha iyi<br />

görülebilir.<br />

Ankete katılanların eğitim durumlarına bakıldığında % 56.8’inin ilkokul mezunu,<br />

ilkokuldan terk ya da eğitim almamışlardan oluştuğu aşağıdaki tablodan<br />

7


görülmektedir. Eğer kalifiye eğitim lise ve üstü olarak düşünülürse, bu tür bireylerin<br />

oranı % 28’dir.<br />

Tablo 6.6 Eğitim Durumunun Dağılımı<br />

Mezuniyet Durumu Frekans Yüzde Yığmalı Yüzde<br />

Eğitim Almamış 123 7.5 7.5<br />

İlkokuldan Terk 84 5.1 12.7<br />

İlkokul Mezunu 721 44.2 56.8<br />

Ortaokul Mezunu 248 15.2 72.0<br />

Lise veya Dengi Okul Mezunu 334 20.5 92.5<br />

Yüksek Okul Mezunu 24 1.5 93.9<br />

Fakülte Mezunu 86 5.3 99.2<br />

Lisans Üstü Eğitim Mezunu 13 .8 100.0<br />

Toplam 1633 100.0<br />

Diğer taraftan göç eden hane halklarının eğitimi ele alındığında tanımlayıcı istatistik<br />

değerleri elde edilmiştir.<br />

Tablo 6.7 Hane Halkının Ortalama Eğitimi<br />

N En küçük En büyük Ortalama Std. Sapma<br />

Eğitim 1193 .00 17.00 5.6653 3.5487<br />

Hane halkının ortalama eğitimi 5.66 yıl olarak elde edilmiştir. Bu da göç edenlerin ilk<br />

okul mezunu olduklarını diğer bir deyişle kalifiye durumlarını göstermektedir.<br />

Söz konusu ortalama değer kişilerin göç ettikten sonra yaşam kalitesi ve<br />

kazançlarının değişmemesini ya da daha kötü durumda olmasını açıklamaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>’in il içerisindeki nüfus hareketleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Burada 6 farklı<br />

tipte göç ile karşılaşılmaktadır. Bunlar <strong>İzmir</strong>’den ilçe ve köylere; İlçelerden <strong>İzmir</strong> ve<br />

köylere; köylerden <strong>İzmir</strong> ve ilçelere şeklindedir. Göç hareketi cinsiyet faktöründen<br />

etkilenmemekte olup, cinsiyete göre göçün birbirine istatistiki olarak eşit olduğunu<br />

söyleyebiliriz. Göçün hareket yönü ise ilçeler ve köylerden <strong>İzmir</strong>’e doğrudur. Toplam il<br />

içi göç payı % 44’tür. Buna karşılık gelen göç ise % 38’dir. Dolayısıyla göç alıpvermede<br />

<strong>İzmir</strong> 6 puan dezavantaja sahiptir. Diğer taraftan ilçelerden köylere % 7’lik<br />

bir göç payı varken, köylerden ilçelere ise % 10’luk bir göç payı vardır. İlçelerde<br />

% 3’lük bir göç alma fazlalığı bulunmaktadır.<br />

Sonuçta <strong>İzmir</strong> hem ilden hem de kendi il içerisinden göç almaktadır. Doğal<br />

nüfus artışının yanında göçten kaynaklanan nüfus artışı da vardır. Doğal nüfus<br />

artışının etkileri uzun zamana yani konjonktür dönemlerine yayıldığı için hemen<br />

ortaya çıkmamaktadır. Örneğin ilköğretim talepleri 6 yıl sonra, lise talepleri 15 yıl<br />

sonra konut talepleri ortalama 25 yıl sonra çıkmaktadır. Bu örneği bireylerin<br />

ihtiyaçları doğrultusunda genişletebiliriz. Bunu ihtiyaçların uzun döneme yayılması,<br />

planlı alt ve üst yatırımların gerçekleştirmesi sağlayacaktır. Fakat göç ile gelen<br />

nüfusun ihtiyaçları, gelen bireylerin yaşlarına göre aciliyet kazanacağından, <strong>İzmir</strong>’in<br />

düzenli şehir dokusunun oluşmasına sekte vuracaktır. <strong>İzmir</strong>’in sahip olduğu<br />

8


kaynaklar etkin ve verimli kullanmaktan ziyade parçalanacağından istenen<br />

yatırımların gerçekleşmesi uzun dönem alacaktır.<br />

Tablo 6.8 <strong>İzmir</strong> İli İçerisindeki Nüfus Hareketleri (1990)<br />

Göç Tipi Erkek Kadın Toplam<br />

<strong>İzmir</strong>'den ilçelere 7.160 6.760 13.920<br />

Göç tipindeki payı 51.44 48.56 100.00<br />

Toplam göçteki payı 0.09 0.08 0.17<br />

<strong>İzmir</strong>'den köylere 8.683 8.217 16.900<br />

Göç tipindeki payı 51.38 48.62 100.00<br />

Toplam göçteki payı 0.11 0.10 0.21<br />

İlçelerden <strong>İzmir</strong>'e 12.247 12.988 25.235<br />

Göç tipindeki payı 48.53 51.47 100.00<br />

Toplam göçteki payı 0.15 0.16 0.32<br />

İlçelerden Köylere 3.117 2.696 5.813<br />

Göç tipindeki payı 53.62 46.38 100.00<br />

Toplam göçteki payı 0.04 0.03 0.07<br />

Köylerden <strong>İzmir</strong>'e 4.831 4.989 9.820<br />

Göç tipindeki payı 49.20 50.80 100.00<br />

Toplam göçteki payı 0.06 0.06 0.12<br />

Köylerden ilçelere 4.210 3.900 8.110<br />

Göç tipindeki payı 51.91 48.09 100.00<br />

Toplam göçteki payı 0.05 0.05 0.10<br />

Toplam Göç 40.248 39.550 79.798<br />

Toplam göçteki payı 0.50 0.50 100.00<br />

<strong>İzmir</strong> aldığı göçün sayısallığı dışında, dışa da göç vermektedir. İstatistiki olarak bu<br />

göçün analiz edilmesi olanaksız görülmektedir. Ancak genellikle “beyin göçü” olarak<br />

nitelenen bu olgunun yurtiçi ve yurtdışı büyük yerleşme merkezleriyle nitelikli<br />

hizmet ve üretim odaklarına yöneldiği bilinmektedir. Başka bir deyişle <strong>İzmir</strong>’in<br />

ekonomik olanaklarının giderek kısır döngü içine girmesi, nitelikli iş gücünün<br />

ekonomisi daha gelişmiş yörelere doğru kaydırmasına neden olmaktadır. Gerçekte bu<br />

bir yarışmadır. <strong>İzmir</strong> ise bugün için diğer büyük yerleşme merkezleriyle ve sözü<br />

edilen odaklarla sürdürdüğü yarışmada geri kalmış bulunmaktadır. Bunun çözümü<br />

için <strong>İzmir</strong>’in tarihi kimliği içinde de izlendiği gibi, hinterlandı ile barışık duruma<br />

getirilmesi ve çağın gerekleri doğrultusunda etki alanı ile ekonomik, sosyal<br />

ve fiziki olarak bütünleşmesini sağlayacak hızlandırmış bir<br />

metropolitenleşme süreci içine alınması gerekmektedir. Hinterlandının ve<br />

etkileşim alanının yönlendirmesiyle üst düzey karar ve hizmet odakları<br />

durumuna getirilecek metropoliten yerleşme merkezleri için, başka bir kimlik<br />

arayışı söz konusu edilemez.<br />

9


<strong>İzmir</strong>’de bugün, uluslar arası Bilişim teknoloji ve Ar-Ge’ye verilen önemin azalması ile<br />

Ar-Ge personeli sayısı 2000 yılında ancak binde 10.5’e erişmiştir. Coğrafi yakınlık ve<br />

eğitilmiş nüfus gücü arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle özellikle<br />

ekonominin yönetim merkezi durumundaki İstanbul bu açıdan yüksek bir çekim<br />

gücüne sahiptir ve temellerini oluşturmuş ekonomisiyle bunu giderek<br />

hızlandırmaktadır. Ayrıca İstanbul, maaş ve yönetim kalitesiyle çekiciliğini<br />

arttırmaktadır. Sayısal verilerin tam olarak bulunmadığı bu olgu içinde, sadece<br />

Türkiye İş Kurumu aracılığı ile yurtdışına ülkeden 2001 yılında 20.242 kişinin<br />

gönderilmiş olması olayın ciddiyetini kanıtlar görünmektedir. Özellikle ihracat, üretim<br />

ve lojistik sektörlerinde uzmanlaşmış iş gücünün bu göç içinde önemli bir yer tuttuğu<br />

görülmektedir.<br />

İstanbul, üretim müdürü, genel müdür, lojistik sektöründe çalışacak deneyimli<br />

yöneticiler ile ihracat yöneticilerini en çok arayan pozisyondadır.<br />

Beyin göçü ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin önemi son yıllarda artış<br />

göstermektedir. Eğitim, uzun vadeli ekonomik büyümenin en önemli belirleyicisi<br />

olduğundan nitelikli insan sermayesinin <strong>İzmir</strong>’den kaçışı şehre büyük zararlar<br />

getirmektedir. <strong>İzmir</strong> bu boyutta, gelir seviyesi düşüşü ve uzun vadede ekonomik<br />

büyümesinin zorlaşmasıyla karşılaşmaktadır. Bu göçün önlenmesi için sayı ve nitelik<br />

olarak <strong>İzmir</strong>’de eğitilen insan göçü ile talep edilen arasındaki dengesizliğin<br />

kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca vasıfları belirli işlere, farklı ücret seviyelerinin<br />

uygulanması gerekmektedir. <strong>İzmir</strong>, yaratıcı gücünü teşvik edememektedir.<br />

Belirtildiği üzere, araştırma ve inceleme imkanlarının yetersizliği, ihtisaslaşma<br />

olanağını zorlaştırmaktadır. Buna karşın <strong>İzmir</strong>’in teknolojik gelişme ve yeniliklerin<br />

merkezi olma için çaba sarf etmesi gerekmektedir. Ve yine <strong>İzmir</strong>, eğitim<br />

harcamalarına gerekli yatırımı yapmadığı sürece bu göçün ivmesini durdurmakta<br />

zorlanacaktır. Bu bağlamda son yıllarda, <strong>İzmir</strong>’de kurulan Ekonomi Üniversitesi gibi<br />

kurumlar iletişim olanaklarını arttırmanın yanında yazılımcılık gibi fikir üretiminin<br />

yaygınlaşmasına yönelik çalışmalarla gelişime katkıda bulunmaktadırlar. Bu tür<br />

yatırımlara yönelinmesi beyin göçünü önlemeye yarayacak girişimler olarak<br />

görülmektedir.<br />

Strateji Alt Yörelerinin 2003 Yılı İtibariyle Nüfus Yapısının Genel<br />

Değerlendirmesi<br />

[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />

1990-2003 yılları arasında yapılan nüfus sayımlarını dikkate aldığımızda yörenin<br />

toplam nüfusu her bir ilçe bazında ve alt yöre bütününde artış göstermektedir. En<br />

büyük nüfusa sahip olan ilçe Konak olmasına karşın, yıllık nüfus artış hızının en çok<br />

olduğu ilçenin Gaziemir olduğu görülmektedir.<br />

Yaklaşık son on yıllık bir süreçte yapılan nüfus sayımlarını karşılaştırdığımızda,<br />

yörenin yıllık nüfus artış hızında çok büyük bir farkın olmaması sonuçta nüfusunda<br />

çok fazla artış göstermediğini göstermektedir. Köy nüfuslarına bakıldığında, yaklaşık<br />

on yıllık süreçte % 50’ye yakın bir artış görülmektedir. Ancak toplam nüfus içindeki<br />

payında fazla bir değişim görülmemektedir.<br />

10


<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü strateji alt yöresinde bulunan ilçelerin şehir nüfuslarına<br />

bakıldığında devamlı bir artış görülmekte olup, Karşıyaka ve Konak’a bağlı köy<br />

nüfusunda yaklaşık %o 10 bir azalma görülmektedir.<br />

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />

Yörenin köy nüfusunun toplam nüfus içindeki payı şehir nüfusuna oranla daha<br />

fazladır. Ancak köy nüfusunun toplam nüfus içindeki payı yüksek olmasına rağmen<br />

yıllık nüfus artış hızında yaklaşık %o 1’lik azalma görülmekte ve bu da köy<br />

nüfusunun azalışta olduğunu göstermektedir. Yöreye bağlı Kınık İlçesinin hem şehir<br />

hem de köy nüfusunda azalma görülmektedir. Kınık’taki bu azalış özellikle şehir<br />

nüfusunda daha çok görülmektedir. Dikili ise en çok nüfusa sahip ilçe<br />

konumundadır. Ayrıca yıllık nüfus artış hızı da %o 25’in üzerindedir.<br />

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />

Gediz strateji alt yöresi nüfusunun ağırlıklı kısmı köylerde görülmekle birlikte yıllık<br />

nüfus artış hızı, arada çok büyük bir fark olmamasına karşın, şehir nüfusunda daha<br />

çoktur. Ancak şehir ve köy nüfuslarındaki yıllık nüfus artış hızı 2003 yılı itibariyle<br />

daha önceki yıllara oranla azalış göstermektedir. En yüksek nüfusa sahip olan<br />

Menemen İlçesi ayrıca yöredeki yıllık nüfus artış hızının en yüksek olduğu<br />

ilçedir.<br />

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi<br />

Bu alt yörenin tek ilçesi olan Kemalpaşa’nın köy nüfusu şehir nüfusundan daha<br />

çoktur. Gerek şehir gerekse köy nüfusu artmaktadır. Ancak şehir nüfusunun yıllık<br />

artış hızı daha fazladır.<br />

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Yöreye bağlı Selçuk dışındaki ilçelerin köy nüfusları şehir nüfusundan daha yüksek<br />

olurken, yıllık nüfus artış hızı şehir nüfusunda daha fazladır. Yörenin toplam<br />

nüfusunun, 2003 yılı itibariyle daha önceki yıllara oranla, yıllık nüfus artış hızı<br />

artmakta ancak şehir ve köylerin nüfus artış hızı azalmaktadır. En yüksek şehir ve<br />

köy nüfusuna sahip olan ilçe Selçuk İlçesi olup, yıllık nüfus artış hızı en yüksek olan<br />

Menderes’tir.<br />

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Yöreye bağlı Tire dışındaki ilçelerin köy nüfusları şehir nüfusundan daha yüksektir.<br />

Şehir nüfusunun yıllık nüfus artış hızı artarken, köy nüfusununki azalmaktadır. En<br />

çok köy nüfus artış hızı azalışı Tire’de görülmektedir. En küçük şehir ve köy<br />

nüfusuna sahip olan Beydağ’ın, hem şehir hem de köy nüfusu azalmaktadır. En<br />

yüksek şehir ve köy nüfusuna sahip ilçe ise Ödemiş’tir. Yörede en yüksek nüfus artış<br />

hızları şehir nüfuslarında görülmektedir.<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Bu yörenin her kesiminde nüfus artışı görülmektedir. Şehir nüfusu Çeşme İlçesinde<br />

daha yüksek olurken, köy nüfus artışı Karaburun İlçesinde daha çok görülmektedir.<br />

11


En yüksek şehir ve köy nüfusuna sahip olan ilçe Çeşme olmakla birlikte şehir nüfus<br />

artış hızı da bu ilçede daha çok görülmektedir.<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Bu yörenin her kesiminde nüfus artışı görülmekle beraber Seferihisar İlçesinde bu<br />

artış daha hızlı olmaktadır. Urla en yüksek şehir nüfusuna sahip olurken ,en yüksek<br />

köy nüfusuna ise Seferihisar sahiptir.<br />

<strong>İzmir</strong> İli Toplamı<br />

İl bazında en fazla nüfusa sahip olan yöre <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü strateji alt<br />

yöresidir. Şehir nüfusu, köy nüfusundan daha fazla olmakla beraber toplam yıllık<br />

nüfus artış hızı şehirde daha fazladır. En fazla köy nüfusuna sahip K. Menderes<br />

Kara Kesimi Alt Yöresi olmakla beraber ayrıca en düşük nüfus artış hızına da<br />

sahiptir. En fazla şehir nüfusuna sahip yöre ise <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji<br />

Alt Yöresidir.<br />

<strong>İzmir</strong> ili toplam nüfusu, gerek şehir gerekse köy nüfusu olarak, artış göstermekte ve<br />

artış göstermesi beklenmektedir.<br />

12


Tablo 6.9 <strong>İzmir</strong> İli Alt Yörelerinin 2000 Yılı Nüfusu ve 2003 Yılı Tahmini Nüfusu<br />

Alt Yöreler<br />

İlçeler<br />

Toplam<br />

Nüfus<br />

2000 Yılı 2003 Yılı Tahmini 2000 Yılı 2003 Yılı Tahmini 2000 Yılı 2003 Yılı Tahmini<br />

Yıllık Nüfus<br />

Artış Hızı *<br />

Toplam<br />

Nüfus<br />

Yıllık Nüfus<br />

Artış Hızı **<br />

Şehir<br />

Nüfusu<br />

Yıllık Nüfus<br />

Artış Hızı *<br />

Şehir<br />

Nüfusu<br />

Yıllık Nüfus<br />

Artış Hızı **<br />

Köy<br />

Nüfusu<br />

Yıllık Nüfus<br />

Artış Hızı *<br />

Köy<br />

Nüfusu<br />

Yıllık Nüfus<br />

Artış Hızı **<br />

Çiğli 113.543 36,95 126.609 36,31 106.740 37,49 119.201 36,81 6803 28,84 7.408 28,40<br />

Karşıyaka 438.764 23,82 470.877 23,55 438.430 23,85 470.554 23,57 334 -11,31 323 -11,16<br />

Konak 782.309 8,08 801.439 8,05 781.363 8,11 800.528 8,08 946 -12,13 911 -12,57<br />

Bornova 396.770 35,46 440.490 34,84 391.128 35,5 434.279 34,88 5.642 32,55 6.211 32,03<br />

Buca 315.136 43,78 358.368 42,85 308.661 43,82 351.042 42,89 6.475 42,02 7.326 41,16<br />

Gaziemir 87.692 68,74 100.956 46,95 70.035 56,23 82.526 54,71 17.657 14,39 18.430 14,28<br />

Balçova 66.877 11,14 69.137 11,08 66.877 11,14 69.137 11,08<br />

Narlıdere 54.107 44,00 61.568 43,06 54.107 44,00 61.568 43,06<br />

Güzelbahçe 18.190 24,27 19.547 23,98 14.924 24,98 16.070 24,66 3.266 21,08 3.477 20,87<br />

[A] 2.273.388 24,43 2.448.991 24,80 2.232.265 23,83 2.404.905 24,83 41.123 63,94 44.086 23,19<br />

Dikili 30.115 26,00 32.530 25,71 12.552 22,49 13.418 22,24 17.563 28,58 19.112 28,17<br />

Bergama 106.536 4,92 108.481 6,03 52.173 20,37 55.427 20,17 54.363 -7,96 53.054 -8,12<br />

Kınık 32.109 -15,38 30.596 -16,09 13.136 -26,76 12.053 -28,68 18.973 -7,49 18.543 -7,64<br />

[B] 168.760 3,92 171.607 5,58 77.861 11,01 80.898 12,75 90.899 -1,76 90.709 -0,70<br />

Aliağa 57.192 30,51 62.715 30,73 37.537 38,85 42.084 38,11 19.655 16,29 20.631 16,15<br />

Foça 36.107 35,87 40.285 36,50 14.604 19,16 15.460 18,99 21.503 49,05 24.825 47,89<br />

Menemen 114.457 40,88 129.115 40,17 46.079 46,27 52.775 45,23 68.378 37,40 76.340 36,72<br />

[C] 207.756 37,06 232.115 36,96 98.220 38,90 110.319 38,72109.536 35,37121.796 35,36<br />

13


Kemalpaşa 73.114 26,53 79.294 27,05 25.448 44,20 28.974 43,25 47.666 18,23 50.320 18,06<br />

[D] 73.114 26,53 79.294 27,05 25.448 44,20 28.974 43,25 47.666 18,23 50.320 18,06<br />

Menderes 73.002 32,14 80.515 32,65 16.792 57,95 19.884 56,34 56.210 25,56 60.631 25,24<br />

Torbalı 93.216 26,35 101.810 29,40 38.099 58,76 45.217 57,10 55.117 8,85 56.593 8,81<br />

Selçuk 33.594 20,56 35.776 20,98 25.414 26,93 27.523 26,57 8.180 2,96 8.253 2,96<br />

[E1] 199.812 27,41 218.101 29,19 80.305 47,41 92.624 47,57119.507 15,91125.477 16,25<br />

Bayındır 47.214 0,19 47.304 0,63 15.870 13,52 16.522 13,42 31.344 -5,94 30.782 -6,03<br />

Tire 78.658 1,72 79.228 2,41 42.988 12,71 44.648 12,63 35.670 -10,09 34.580 -10,34<br />

Ödemiş 128.259 2,60 129.680 3,67 61.896 18,15 65.328 17,99 66.363 -10,00 64.352 -10,26<br />

Beydağ 14.147 -3,37 14.004 -3,39 5.521 -5,46 5.430 -5,54 8.626 -2,01 8.574 -2,02<br />

Kiraz 44.910 8,51 46.120 8,86 10.001 24,21 10.745 23,92 34.909 4,43 35.375 4,42<br />

[E2] 313.188 2,55 316.336 3,33 136.276 15,23 142.673 15,29176.912 -6,22173.663 -6,18<br />

Çeşme 37.372 23,77 40.120 23,65 25.257 20,27 26.824 20,06 12.115 31,50 13.296 31,01<br />

Karaburun 13.446 39,91 15.146 39,68 2.632 22,63 3.136 58,40 10.514 45,32 12.010 44,34<br />

[F1] 50.818 27,80 55.266 27,97 28.189 20,51 29.960 20,31 22.629 37,70 25.306 37,27<br />

Urla 49.269 32,86 54.287 32,33 36.579 35,49 40.613 34,87 12.690 25,64 13.691 25,31<br />

Seferihisar 34.761 48,47 40.064 47,33 17.526 49,14 20.238 47,96 17.235 47,79 19.826 46,68<br />

[F2] 84.030 39,03 94.368 38,68 54.105 39,72 60.851 39,17 29.925 37,80 33.517 37,79<br />

<strong>İzmir</strong> İl<br />

Toplamı 3.370.866 22,38 3.616.078 23,41 2.732.669 24,55 2.951.204 25,64638.197 13,60664.874 13,65<br />

* : 1999-2000 yılları arası ** : 2000-2003 yılları arası Kaynak : DİE, 2000 <strong>İzmir</strong> İli Nüfus Sayımı<br />

14


Eğitim<br />

<strong>İzmir</strong> ilinde okuma-yazma bilen oranı ülke genelinde olduğu gibi sürekli artış<br />

göstermiştir. 6 ve üstü yaştakiler için okuma-yazma oranı, 1935’te % 34.96 iken bu<br />

oran, 2000 yılı nüfus sayımına göre % 91.86’dır. Oran erkeklerde % 96.3'e kadınlarda<br />

% 87.4'e yükselmiştir. Okuma-yazma oranındaki 65 puanlık artış iyi bir göstergedir<br />

ancak, tek başına yeterli olmamaktadır. Çünkü okuma ve yazma, bilgi edinme<br />

yolunda atılan ilk adımdır. Daha sonraki aşamalarda gelince, bir bütün olarak anlam<br />

kazanmaktadır.<br />

2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre ilimizde 14 ve üstü yaştakilere ait nüfusun %<br />

50’si ilk okul mezunudur. Ayrıca nüfusun yaklaşık % 66’sını ilkokul mezunu, okuryazar<br />

ve eğitimsiz öbeği oluşturmaktadır. Eğer kalifiye birey eğitimi sınırını lise<br />

kabul edersek, bu durumda nüfusun yaklaşık % 75’i kalifiye değildir. Gerek<br />

<strong>İzmir</strong> ve gerekse Türkiye için problem bu noktada başlamaktadır. Çünkü <strong>İzmir</strong> için<br />

ortalama eğitim yılı 6.5 yıl ve Türkiye için yaklaşık 5 yıl civarındadır. Türkiye toplum<br />

olarak ilkokul mezunu değilken, <strong>İzmir</strong> de ortaokul mezunu değildir. Bu durumda<br />

kesinlikle söylenecek tek bir cümle vardır: “Türkiye’nin tek problemi toplumun<br />

eğitim seviyesini yükseltmektir”.<br />

Tablo 6.10 Okuryazarlık ve Eğitim Durumuna Göre Nüfus (1975-2000) 1<br />

Eğitim Düzeyleri<br />

Sayım Yılları<br />

1975 1980 1985 1990 2000<br />

Eğitimsiz 30.43 28.50 20.08 17.18 10.74<br />

Okur-Yazar 8.46 7.91 7.67 5.19 5.84<br />

İlkokul 47.46 45.26 50.65 52.03 49.07<br />

Ortaokul ve dengi 5.08 5.40 6.16 7.18 8.74<br />

Lise ve dengi 5.59 7.13 9.49 10.97 14.83<br />

Yüksekı öğrenim 2.98 5.79 5.95 7.44 10.78<br />

Toplam 100.0 100.0 100.0 100.0 100.0<br />

(<strong>İzmir</strong> ili okul öncesi, ilköğretim ile lise ve dengi okullara ilişkin istatistikler ilgili tabloda verilmiştir 2 .)<br />

<strong>İzmir</strong>’de 2002-2003 öğretim yılında toplam 29.594 öğretmen, 615.703 öğrenci, 2.080<br />

okulda 16.301 derslikte eğitim ve öğretim görmektedir.<br />

Bir dersliğe düşen ortalama öğrenci sayısı Türkiye ortalaması ile karşılaştırıldığında,<br />

İlköğretim okulları düzeyinde 1999-2000 eğitim-öğretim yılında Türkiye ortalaması<br />

59 iken <strong>İzmir</strong>’de bu oran 41 olarak görülmektedir. Ancak kaliteli bir eğitim<br />

standardı olan 24 kişilik sınıf dikkate alındığında, her sınıfta ortalama 17<br />

öğrenci fazlalık olduğu ve sınıfların % 71 fazla kapasiteyle eğitim verdiği<br />

görülmektedir.<br />

Genel liselerde Türkiye ortalaması 37 iken <strong>İzmir</strong>'de bu rakam 32 öğrencidir. Meslek<br />

liselerinde ise Türkiye ortalaması 33, <strong>İzmir</strong>'de ise bu rakam 34'tür. Yine sınıflarda 24<br />

1 <strong>İzmir</strong>-Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, DİE, Ankara, 2002.s.49.<br />

2 Bu istatistikler www.izmirvaliligi.gov.tr adresinden temin edilmiştir.<br />

15


öğrenci kapasitesini dikkate aldığımızda yaklaşık % 38’lik aşırı kapasite yüklenimi<br />

söz konusudur.<br />

Merkezdeki ilköğretim okullarında çiftli tedrisat yapılmaktadır. Kaliteli eğitim için<br />

ise bunun tekli tedrisata inmesi gereklidir. Bu nedenle 24 kişilik baz sınıfı<br />

dikkate aldığımızda ihtiyaç olan derslik sayısı 20.000’e yaklaşmaktadır. Mevcut<br />

ise 11.135 dersliktir. Sonuçta eksik olan derslik sayısı 8.865’tir.<br />

Yukarıda belirtilen rakamlar yalnızca mevcut durumun iyileştirilmesi içindir. Eğer<br />

eğitimdeki hedef 11 yıl zorunlu eğitim ise, yani 6 yaşında alınan bir öğrencinin lise<br />

eğitimini tamamladığında meslek edindirme eğitimini de tamamlamış olması<br />

durumunda, ihtiyaç miktarları hemen değişecektir. Bu durumda ilköğretim ve<br />

liselerin toplam ihtiyacı 24.000 dersliktir. Şu ana kadar yalnızca fiziksel temel<br />

ihtiyaçlar bazında eksiklikleri dikkate alınmıştır. Bunun yanında sosyal ihtiyaçları da<br />

göz önüne alındığında ihtiyaçlar daha da artacaktır. Bunların ekonomik değerlerinin<br />

araştırılması ise ilgili kuruluşlara bırakılmıştır. <strong>Stratejik</strong> plan açısından konunun<br />

önemi 2013 yılında <strong>İzmir</strong>’in sosyal ve ekonomik hayatında kalifiye bireylerin yer<br />

almaya başlamış olması olacaktır.<br />

Öğretmen başına düşen öğrenci sayısına baktığımızda ise okul öncesi eğitimde<br />

Türkiye ortalaması 17 iken <strong>İzmir</strong> 'de 18'dir. İlköğretim okullarında Türkiye geneli 30<br />

öğrenci iken <strong>İzmir</strong>'de 24'tür. Genel liselerde ise 18 öğrenciye karşılık <strong>İzmir</strong>'de 14'tür.<br />

Meslek liselerinde ise Türkiye ortalaması 13 öğrenci iken <strong>İzmir</strong>'de bu sayı 14'tür.<br />

<strong>İzmir</strong> İlinin okullaşma oranı ilköğretimde % 99, liselerde ise % 97’dir.<br />

Tablo 6.11 <strong>İzmir</strong> İli Lise ve Altı Düzeyde Eğitim İstatistikleri<br />

Okul Türü<br />

Okul Sayısı<br />

Bağımsız Bünyede<br />

Öğrenci<br />

Sayısı<br />

Öğretmen<br />

Sayısı<br />

Derslik<br />

Sayısı<br />

Anaokulu(Resmi+Özel) 78 - 3.185 173 273<br />

Anasınıfı (Resmi+Özel) - 475 13.818 765 601<br />

Okul Öncesi Toplamı 78 475 17.003 938 874<br />

İlköğretim Okulu (Resmi+Özel) 1.233 451.624 18.954 10.997<br />

Yatılı İlköğretim. Bölge Okulu 2 1.724 79 57<br />

Pansiyonlu İlköğretim Okulu 1 594 30 24<br />

Özel Eğitim Okulu 3 530 101 57<br />

İlköğretim Okulu Toplamı 1.239 457.472 19.164 11.135<br />

Genel Lise 130 87.883 5.553 2.719<br />

Meslek - Teknik Lise 154 53.355 3.939 1.573<br />

Liseler Toplamı 284 141.238 9.492 4.292<br />

Genel Toplam 1.601 615.713 29.594 16301<br />

<strong>İzmir</strong> İlinin yüksek öğrenim imkanlarını kapsamında Ege, Dokuz Eylül, Yüksek<br />

Teknoloji, Yaşar ve <strong>İzmir</strong> Ekonomi Üniversiteleri olmak üzere beş üniversite<br />

mevcuttur. Bunların ilk üçü kamu, son ikisi ise özel üniversitedir. Bu üniversitelerde<br />

toplam 29 Fakülte, 19 Enstitü, 26 Yüksek Okul, 6434 Öğretim elemanı, 74.908<br />

16


öğrenci bulunmaktadır. Yüksek öğrenim öğrencilerine yönelik olarak ilimizde beş<br />

öğrenci yurdu bulunmakta, bu yurtlarda da 9.756 öğrenci kalmaktadır.<br />

Strateji Alt Yörelerindeki Nüfusun Okuryazarlık Düzeyi Genel Değerlendirmesi (<br />

2000 Nüfus Sayımı Bilgilerine Göre )<br />

[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />

Alt yörenin ortalama % 7’si okuma yazma bilmemektedir. Bu ortalama değer<br />

Konak İlçesinde yaklaşık % 1 değeriyle aşılmıştır. Ayrıca Konak İlçesi en fazla okuma<br />

yazma bilenin bulunduğu ilçedir. Okuma yazma bilmeyen oranının en düşük olduğu<br />

ilçeler ise Balçova ve Güzelbahçe’dir. Alt yöre bazında yüksek öğrenimi bitiren sayısı<br />

ortalama % 9 olup bu oranın altındaki ilçeler Buca ve Çiğli’dir. İlçe nüfusunda<br />

oransal olarak en çok yüksek öğrenim mezunu bulunduran ilçe ise Narlıdere’dir.<br />

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />

Toplam nüfusa oranla en çok okuma yazma bilmeyenin bulunduğu ilçe Kınık olup,<br />

alt yöre ortalamasının % 3 üzerinde bulunmaktadır. En çok okuma yazma bilenin<br />

bulunduğu ilçe Bergama olup, bunların yüksek öğrenimi bitirenlerin sayısı alt yöre<br />

ortalamasının üstündedir. Ayrıca Bergama en fazla yükseköğretim mezunu<br />

bulunduran ilçedir. Yüksek öğrenim mezunu olanların ortalaması % 5’tir. Toplam<br />

nüfusa oranla en çok yüksek öğrenim bulunduran ilçe ise Dikili’dir.<br />

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />

Okuma yazma bilmeyen oranının en düşük olduğu ilçe Foça İlçesidir. Foça’daki<br />

bu oran alt yöre ortalamasının % 4 altındadır. En fazla okuma yazma bilen miktarı<br />

ise Menemen’de bulunmaktadır. Yüksek öğrenimden mezun olanların sayısı en çok<br />

Menemen’de bulunmasına rağmen yüksek öğrenim mezunlarının nüfusa<br />

oranladığımızda en fazla değere, diğer ilçelerden farklı olarak, Foça’da<br />

rastlanılmaktadır.<br />

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi<br />

Kemalpaşa’nın % 10’u okuma yazma bilmemekte ve nüfusunun % 4’ü yüksek<br />

öğrenim mezunu olmaktadır.<br />

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

En fazla okuma yazma bilmeyenin bulunduğu ilçe olan Torbalı aynı zamanda en fazla<br />

okuma yazma bilenleri de bünyesinde bulundurmaktadır. Yüksek öğrenim mezunları<br />

en çok Torbalı’da olmasına karşılık toplam nüfusa oranladığımızda en çok Selçuk<br />

İlçesinde görülmektedir.<br />

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Alt yörede en fazla okuma yazma bilmeyenin bulunduğu ilçe Bayındır İlçesidir. Bu<br />

ilçedeki okuma yazma bilmeyenlerin oranı alt yöre ortalamasının üzerindedir. En<br />

fazla okuma yazma bilen sayısı en çok Ödemiş İlçesinde bulunmaktadır. Yüksek<br />

öğrenim mezunlarını toplam nüfusa oranladığımız da en yüksek değere Tire ve<br />

Ödemiş’te rastlanılmaktadır.<br />

17


[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Yarımada Çeşme Kesimi alt yöresinde okuma yazma bilmeyenlerin sayısı % 5’i<br />

geçmemektedir. Okuma yazma bilen sayısı Çeşme’de daha çok görülmekte olup<br />

nüfusa oranladığımızda Karaburun ile arasında pek fark görülmemektedir.<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Alt yöredeki okuma yazma bilmeyenlerin sayısı nüfusa oranla tüm ilçelerde aynı olup,<br />

miktar olarak Urla’da daha fazladır. Okuma yazma bilen ve yüksek öğrenim mezunu<br />

sayısı Urla’da daha fazla olmakla beraber toplam nüfusa oranladığımızda Seferihisar<br />

ile aynı orandadır.<br />

<strong>İzmir</strong> İli Toplamı<br />

<strong>İzmir</strong> ili genelinde okuma yazma bilmeyen sayısı % 7 oranındadır. Bu oran Bakırçay,<br />

Gediz–Nif, K. Menderes Kıyı Kesimi ve K. Menderes Kara Kesimi alt yörelerinde<br />

aşılmıştır. En az okuma yazma bilmeyen sayısı Yarımada Çeşme Kesimi alt yöresinde<br />

bulunmaktadır. En fazla okuma yazma bilmeyen sayısı oransal olarak Torbalı ve<br />

Kınık’ta görünürken, en az okuma yazma bilmeyen sayısı ise Foça’da görülmektedir.<br />

Yüksek öğrenim mezunu sayısı en çok <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü alt yöresinde<br />

olmasına karşılık, toplam nüfusa oranladığımızda Yarımada Çeşme Kesimi alt<br />

yöresinde görülmektedir. Oransal olarak en fazla yüksek öğrenim mezunu<br />

bulunduran ilçe Çeşme olurken, en az bulunduran ise Kınık’tır.<br />

18


Tablo 6.12 6 ve Daha Yukarı Yaştaki Nüfusun İlçelere Göre Okuryazarlık Durumu<br />

Alt<br />

Yöreler<br />

İlçeler<br />

Toplam<br />

Okuma Yazma<br />

Bilmeyen<br />

Okuma<br />

Yazma<br />

Bir Okul<br />

Bitirilen Okul<br />

Toplam<br />

Top. Nüfus<br />

İçinde Oran<br />

Bilen Toplam Bitirmeyen Toplam<br />

İlk ve Orta<br />

Öğretim<br />

Toplam<br />

Yüksek öğrenim<br />

Top. Nüfus İçinde Oranı<br />

Çiğli 97.514 6.394 7% 91.117 17.944 73.164 66.647 6.517 7%<br />

Karşıyaka 401.410 25.202 6% 376.200 70.154 306.000 258.757 47.243 12%<br />

Konak 712.770 53.934 8% 658.825 133.265 525.467 461.874 63.593 9%<br />

Bornova 357.734 20.568 6% 337.164 61.493 275.638 242.543 33.095 9%<br />

Buca 280.181 19.038 7% 261.141 53.187 207.940 191.669 16.271 6%<br />

Gaziemir 64.041 3.259 5% 60.774 11.131 49.637 42.047 7.590 12%<br />

Balçova 62.599 2.725 4% 59.872 9.363 50.501 42.746 7.755 12%<br />

Narlıdere 50.504 3.453 7% 47.051 7.821 39.230 32.414 6.816 13%<br />

Güzelbahçe 14.041 599 4% 13.442 1.977 11.464 9.860 1.604 11%<br />

[A] 2.040.794 135.172 7% 1.905.586 366.335 1.539.041 1.348.557 190.484 9%<br />

Dikili 11.583 793 7% 10.790 2.141 8.649 7.764 885 8%<br />

Bergama 47.591 3.629 8% 43.962 8.886 35.073 32.375 2.698 6%<br />

Kınık 11.751 1.270 11% 10.481 2.469 8.012 7.727 285 2%<br />

[B] 70.925 5.692 8% 65.233 13.496 51.734 47.866 3.868 5%<br />

Aliağa 33.962 1.559 5% 32.401 6.810 25.591 22.891 2.700 8%<br />

Foça 13.863 261 2% 13.602 1.311 12.291 10.189 2.102 15%<br />

Menemen 41.405 3.497 8% 37.908 8.838 29.069 27.159 1.910 5%<br />

19


[C] 89.230 5.317 6% 83.911 16.959 66.951 60.239 6.712 8%<br />

Kemalpaşa 22.412 2.292 10% 20.120 5.226 14.894 14.077 817 4%<br />

[D] 22.412 2.292 10% 20.120 5.226 14.894 14.077 817 4%<br />

Menderes 15.185 1.375 9% 13.810 3.053 10.756 10.189 567 4%<br />

Torbalı 33.798 3.625 11% 30.173 7.697 22.472 20.707 1.765 5%<br />

Selçuk 23.049 2.413 10% 20.636 4.847 15.788 14.255 1.533 7%<br />

[E1] 72.032 7.413 10% 64.619 15.597 49.016 45.151 3.865 5%<br />

Bayındır 14.430 2.300 16% 12.130 3.198 8.932 8.388 544 4%<br />

Tire 39.324 3.832 10% 35.492 7.388 28.104 26.018 2.086 5%<br />

Ödemiş 56.373 5.206 9% 51.167 10.754 40.408 37.413 2.995 5%<br />

Beydağ 5.012 439 9% 4.573 899 3.674 3.513 161 3%<br />

Kiraz 9.010 921 10% 8.089 1.748 6.341 5.949 392 4%<br />

[E2] 124.149 12.698 10% 111.451 23.987 87.459 81.281 6.178 5%<br />

Çeşme 23.821 733 3% 23.088 2.872 20.203 15.816 4.387 18%<br />

Karaburun 2.748 120 4% 2.628 367 2.261 1.793 468 17%<br />

[F1] 26.569 853 3% 25.716 3.239 22.464 17.609 4.855 18%<br />

Urla 33.915 1.838 5% 32.077 5.594 26.483 22.874 3.609 11%<br />

Seferihisar 16.245 867 5% 15.377 2.499 12.876 11.132 1.744 11%<br />

[F2] 50.160 2.705 5% 47.454 8.093 39.359 34.006 5.353 11%<br />

<strong>İzmir</strong> İl<br />

Toplamı 2.496.271 172.142 7% 2.324.090 452.932 1.870.918 1.648.786 222.132 9%<br />

Kaynak: DİE, 2000 <strong>İzmir</strong> İli Nüfus Sayımı<br />

20


Tüketim Yapısı<br />

1994 yılında DİE’nin yaptığı Hane Halkı Tüketim Anketi verilerinden hareketle Ege<br />

Bölgesi için düzenlenen tüketim harcamaları, ilgili tabloda verilmiştir. Bu tabloda<br />

tüketim harcama büyüklüğü hem 1994 hem de 2003 fiyatları itibariyle verilmektedir.<br />

Ege Bölgesinde toplam tüketimin % 35’i gıda, % 23’ü konut ve kira, ve % 10’u ise<br />

giyim harcamalarına gitmektedir. Yani toplam tüketimin % 68’i zorunlu harcamalara<br />

yönlendirilmektedir ki bu durum gelir yapısındaki düşüklüğü göstermektedir. Zaten<br />

sağlık, eğitim ve otel-lokanta-pastane gibi sosyal harcamaların düşüklüğü bu kanaati<br />

doğrulamaktadır. Ayrıca insan sermaye modellerinin temel açıklayıcı değişkeni<br />

olan eğitim harcamalarının yüzdesi, ev eşyası kalemi yüzdesinin yaklaşık sekizde<br />

biridir.<br />

Tablo 6.13 Ege Bölgesinin Harcama Kalemlerine Göre Tüketim Yapısı<br />

Harcama Kalemleri<br />

Ege Bölgesi<br />

1994 2003<br />

Ege Bölgesi Toplam<br />

Harcamasındaki Payı<br />

Türkiye<br />

Payı<br />

Gıda, içki, tütün 6.404.794 46.076.088.036 35.00 14.56<br />

Giyim, ayakkabı 1.756.123 12.633.548.862 9.60 15.88<br />

Konut ve Kira 4.132.624 29.730.097.056 22.58 14.66<br />

Ev eşyası 1.659.223 11.936.450.262 9.07 14.90<br />

Sağlık 467.591 3.363.849.654 2.56 14.58<br />

Ulaştırma 1.690.135 12.158.831.190 9.24 15.59<br />

Eğlence ve Kültür 374.294 2.692.671.036 2.05 13.16<br />

Eğitim 192.064 1.381.708.416 1.05 10.86<br />

Otel,lokanta,pastane 576.957 4.150.628.658 3.15 16.12<br />

Çeşitli mal ve hizmet 1.046.774 7.530.492.156 5.72 15.26<br />

Toplam 18.300.579 131.654.365.326 100.00<br />

Ege Bölgesi tüketim yapısı ayrıntılı özelliklerinin değerlendirildiği bir çalışmada 1 bazı<br />

senaryolar oluşturulmuştur: Senaryo, hane halkı reisinin yaşının 43, gelirinin her<br />

harcama kalemi için ortalama gelire sahip, hane halkı büyüklüğünün 4, hane halkı<br />

reisinin bulunduğu ev itibariyle normal kat veya lüks binada ve gelişmiş sokakta<br />

oturduğu, lise mezunu ve yevmiyeli olarak çalıştığı kabul edilmiştir. Böylece modelde<br />

katsayı tahminleri kullanılarak en düşük, düşük, orta, yüksek ve en yüksek<br />

düzeydeki harcama olasılıkları elde edilmiştir. İlgili tabloda toplam tüketim<br />

harcamalarına ait senaryolara bakıldığında gıda ve giyim harcama olasılıkları orta<br />

harcama gurubuna doğru artmış, yüksek ve en yüksek harcama gruplarında düşüş<br />

göstermiştir. Ev eşyası, ulaştırma, eğlence, otel, sigara ve diğer harcama<br />

olasılıklarında ise bu defa yüksek harcama grubuna doğru bir artış göstermiş en<br />

yüksek harcama grubunda düşmüştür. Konut, sağlık, ve eğitim harcama olasılıkları<br />

en düşükten en yükseğe doğru artış göstermiştir.<br />

Tablo 6.14 Ege Bölgesi İçin Toplam Tüketim Harcamalarına Ait Senaryolar<br />

1 Hamdi EMEÇ, Ege Bölgesi Tüketim Harcamaları İçin Sıralı Logit Tahminleri Ve Senaryo<br />

Sonuçları, DEÜ-SBE dergisi, 2002.<br />

21


Harcama Kalemi Score En Düşük Düşük Orta Yüksek En Yüksek<br />

Gıda 20.674 0.106 0.200 0.267 0.259 0.165<br />

Giyim 14.890 0.152 0.202 0.231 0.230 0.182<br />

Konut 14.943 0.042 0.097 0.197 0.331 0.331<br />

Ev Eşyası 13.440 0.108 0.164 0.223 0.259 0.243<br />

Sağlık 4.195 0.160 0.184 0.206 0.225 0.222<br />

Ulaştırma 13.973 0.116 0.174 0.233 0.264 0.211<br />

Eğlence 10.759 0.099 0.149 0.221 0.278 0.251<br />

Eğitim 2.771 0.051 0.096 0.170 0.287 0.393<br />

Otel 8.280 0.152 0.188 0.219 0.232 0.205<br />

Diğer 17.138 0.081 0.146 0.225 0.289 0.257<br />

Sigara 7.938 0.167 0.192 0.212 0.223 0.204<br />

Gıda alt kalemlerine ait senaryoların bulunduğu tabloda görüldüğü gibi ekmek, et ve<br />

balık harcama olasılıkları orta harcama grubuna doğru artmış, yüksek ve en yüksek<br />

harcama gruplarında düşüş göstermiştir. Süt, sebze, çikolata ve alkolsüz içeceklerde<br />

bu kez yüksek harcama grubuna doğru bir artış göstermiş en yüksek harcama<br />

grubunda düşmüştür. Gıda özleri ve alkollü içeceklerde harcama olasılıkları,<br />

harcama gruplarında en düşükten en yükseğe doğru artmış, bunu tam tersi olarak<br />

şeker ve kahvede harcama olasılıkları en düşükten en yükseğe doğru düşüş<br />

göstermiştir. Hayvansal yağların harcama olasılıkları ise her kategoride birbirine<br />

yakın olasılık değerleri almıştır.<br />

Tablo 6.15 Ege Bölgesi İçin Gıda Alt Kalemlerine Ait Senaryolar<br />

Harcama Kalemi Score En Düşük Düşük Orta Yüksek En Yüksek<br />

Ekmek 9.328 0.166 0.249 0.263 0.210 0.109<br />

Et 15.648 0.167 0.219 0.240 0.216 0.155<br />

Balık 7.359 0.191 0.215 0.218 0.204 0.170<br />

Süt 13.146 0.129 0.192 0.234 0.243 0.201<br />

Hayvansal yağlar 7.650 0.188 0.206 0.213 0.208 0.183<br />

Sebze 8.118 0.139 0.187 0.220 0.235 0.218<br />

Şeker 4.532 0.233 0.234 0.213 0.181 0.136<br />

Çikolata 9.147 0.154 0.191 0.217 0.225 0.210<br />

Gıda Özleri 3.863 0.151 0.177 0.203 0.226 0.240<br />

Kahve 6.806 0.275 0.239 0.200 0.162 0.121<br />

Alkolsüz 8.509 0.130 0.178 0.227 0.249 0.214<br />

Alkollü 1.815 0.099 0.140 0.190 0.255 0.314<br />

Bu çalışmada DİE’nin 1994 yılı hane halkı gelir dağılımı ve tüketim harcamaları<br />

anket verilerinden hareket ederek Ege Bölgesindeki hanelerde en düşük düzeyde<br />

harcama yapanlardan en yüksek düzeyde harcama yapanlara doğru gelirlerindeki<br />

artış toplam gıda, giyim, konut, ev eşyası, sağlık, ulaştırma, eğlence vb. harcamaları<br />

ile kişisel bakım ve malzemeler ile haberleşme gibi çeşitli mal ve hizmet şeklinde olan<br />

diğer harcamaları arttırdığı görülmüştür. Yaştaki artış ise gıda, konut ve diğer<br />

22


harcamaları arttırmaktadır. Ücretli ve maaşlı çalışan hane halkı reisleri ile<br />

işverenlerin yevmiyeli çalışan hane halkı reisine kıyasla en düşük düzeydeki harcama<br />

düzeyinden en yüksek harcama düzeyine doğru daha fazla eğitim harcamaları<br />

yaptıkları görülmektedir. Ücretsiz aile işçisi veya iktisaden faal olmayan hane halkı<br />

reisleri ise yevmiyeli çalışan hane halkı reislerine kıyasla daha fazla konut harcaması<br />

yapmaktadır. Gıda alt kalemlerine bakıldığında ise hane halkı reisinin eğitim<br />

durumunda süt ve alkolsüz içeceklere yapılan harcamada, üniversite ve üstü mezun<br />

olanların lise mezunlarına kıyasla en düşük düzeyde harcama yapanlardan en<br />

yüksek düzeyde harcama yapanlara doğru daha fazla olduğu görülmüştür.<br />

Toplam tüketim harcamalarına ait senaryolara bakıldığında gıda ve giyim harcama<br />

olasılıkları orta harcama grubuna doğru artmış, yüksek ve en yüksek<br />

harcama gruplarında düşüş göstermiştir. Ev eşyası, ulaştırma, eğlence ve diğer<br />

harcama olasılıkları ise yüksek harcama grubuna doğru bir artış göstermiş, en<br />

yüksek harcama grubunda düşmüştür. Gıda alt kalemlerine ait senaryolarda ise<br />

ekmek, et ve balık harcama olasılıkları orta harcama grubuna doğru artmış, yüksek<br />

ve en yüksek harcama gruplarında beklendiği gibi düşüş göstermiştir. Süt, sebze,<br />

çikolata ve alkolsüz içeceklerde bu kez yüksek harcama grubuna doğru bir artış<br />

görülmüş ve en yüksek harcama grubunda düşmüştür. Hayvansal yağların harcama<br />

olasılıkları ise her kategoride birbirine yakın olasılık değerleri almıştır.<br />

Burada üzerinde durulması gereken nokta, hanelerin harcamalarının temel<br />

ihtiyaçlarında yoğunlaşmakta olduğudur. Bu durum gıda ve barınmaya bağlı<br />

harcamaların yoğunluk kazanmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla iç ticaret ve<br />

sanayi bu alanlarda yoğunlaşmaktadır. İç piyasanın canlanması ise gelir<br />

dağılımındaki adaletsizliğin ortadan kaldırılmasını sağlayacak politikaların<br />

sonucunda oluşacaktır.<br />

İstihdam<br />

<strong>İzmir</strong>’in son 20 yıldaki işgücü potansiyeli ele alındığında, toplam nüfusun ortalama<br />

% 54’ünün işgücü olarak değerlendirildiğini ilgili tablodan görmekteyiz. Bu<br />

işgücünden istihdam edilen nüfus oranı 1980-2000 dönemi için ortalama % 93.4<br />

civarındadır. Bu dönemde işsizlik ise ortalama % 6.6 civarlarında seyretmiştir. Bu<br />

değerler nüfus sayımlarından elde edilen değerler olup psikolojik faktörler ve anket<br />

hatalarını göz önüne alındığında işsizlik oranının daha da yüksek olması<br />

beklenmektedir.<br />

İstidam faktöründeki cinsiyet olgusuna göre toplam işgücünün ortalama % 31.9’u<br />

kadınlardan meydana gelirken, kadın nüfusunun % 71.7’si ilkokul mezunu yada<br />

eğitimsizdir. Bu oran kadınların işgücünde daha az yer aldığını göstermekle beraber,<br />

ayrıca kadının toplumdaki sosyal statüsünün de, işgücünde yer almaları önünde<br />

engeller çıkardığını göstermektedir. Diğer taraftan, özellikle 1999 krizinden sonra<br />

işsiz kadınların oranı erkeklerden 3.1 puan daha fazla olmuş ve % 12.9<br />

olarak gerçekleşmiştir.<br />

Tablo 6.16 Cinsiyete Göre İşgücü (1980-2000)<br />

23


Açıklama Cinsiyet<br />

Toplam<br />

İşgücü 1 Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

İstihdam 2 Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

İşsiz 3 Erkek<br />

Kadın<br />

Sayım Yılları<br />

1980 1985 1990 2000<br />

848 240[56.8]<br />

614 115[79.2]<br />

234 125[32.6]<br />

808 963[95.4]<br />

583 443[95.0]<br />

225 520[96.3]<br />

39 277[4.6]<br />

30 672[5.0]<br />

8 605[3.7]<br />

953 168[53.9]<br />

702 459[76.5]<br />

250 709[29.4]<br />

902 930[94.7]<br />

661 536[94.2]<br />

241 394[96.3]<br />

50 238[5.3]<br />

40923[5.8]<br />

9 315[3.7]<br />

1 145 300[54.4]<br />

824 182[76.4]<br />

321 118[31.3]<br />

1 080 346[94.3]<br />

773 661[93.9]<br />

306 685[95.5]<br />

64 954[5.7]<br />

50 521[6.1]<br />

14 433[4.5]<br />

1 436 185[52.2]<br />

968 725[70.2]<br />

467 460[34.1]<br />

1 281 008[89.2]<br />

873 949[91.2]<br />

407 059[87.1]<br />

155 177[10.8]<br />

94 776[9.8]<br />

60 401[12.9]<br />

Tablo 6.17 Ekonomik Faaliyete Göre İstihdam Edilen Nüfusun Yüzde Dağılımı<br />

Sektörler Cinsiyet<br />

Toplam<br />

Tarım Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Sanayi Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

İnşaat Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Hizmet Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Diğer Erkek<br />

Kadın<br />

Sayım Yılları (%)<br />

1980 1985 1990 2000<br />

37.4 35.5<br />

32.3<br />

28.5<br />

26.2 25.1<br />

21.9<br />

18.7<br />

66.3 64.1<br />

58.5<br />

49.6<br />

20.1 19.8<br />

20.3<br />

20.6<br />

22.5 22.3<br />

22.5<br />

23.2<br />

13.8 12.8<br />

14.7<br />

15.0<br />

5.7<br />

5.5<br />

6.3<br />

5.3<br />

7.8<br />

7.4<br />

8.7<br />

7.6<br />

0.1<br />

0.2<br />

0.3<br />

0.4<br />

35.5 38.5<br />

40.0<br />

45.5<br />

42.2 44.4<br />

45.6<br />

50.4<br />

18.2 22.5<br />

25.7<br />

34.8<br />

1.3<br />

0.7<br />

1.2<br />

0.1<br />

1.2<br />

0.8<br />

1.3<br />

0.1<br />

1.5<br />

0.4<br />

0.8<br />

0.1<br />

<strong>İzmir</strong>’de 1980 ve 2000 döneminde ortalama olarak nüfusun % 33.43’ü tarımda, %<br />

20.2’si sanayide, % 5.7’si inşaatta ve % 39.9’u hizmetlerde istihdam edilmiştir.<br />

İstihdamda tarımın oranı 8.9 puan azalmış, hizmetlerde ise 10 puan<br />

artmıştır. Dolayısıyla tarımdaki azalmayı hizmetlerdeki artış karşılamaktadır.<br />

Türkiye’deki istihdamın % 45’i tarımdadır. Bu nedenle <strong>İzmir</strong>’de bu oranın 2000<br />

yılında % 28.5’e düşmesi sevindiricidir. Ancak AB çekirdek ülkelerinde bu oran<br />

% 10’un altındadır. Bu nedenle tarımsal işgücündeki atıl nüfus aktif alanlara<br />

kaydırmalıdır.<br />

1 İşgücü satırındaki yüzdeler; “İş Gücüne Katılma Oranı”nı gösterir.<br />

2 İstihdam satırındaki yüzdeler; “İstihdam Oranı”nı gösterir.<br />

3 İşşizlik satırındaki yüzdeler; “İşsizlik Oranını” gösterir.<br />

24


<strong>İzmir</strong>’in atılım yapması için bilgi birikiminin kuvvetli olması gerekmektedir.<br />

Bu bilgi birikimi aşağıda verilen tablo ile irdelenecektir.<br />

Tablo 6.18 Yapılan İşe Göre İstihdam Edilen Nüfusun Yüzde Dağılımı<br />

Yapılan İş<br />

İlmi ve Teknik Elemanlar, Serbest Meslek<br />

Sahipleri ve Bunlarla İlgili Diğer<br />

Meslekler<br />

Müteşebbisler, Direktörler ve Üst Kademe<br />

Yöneticileri<br />

İdari Personel ve Benzeri Çalışanlar<br />

<strong>Ticaret</strong> ve Satış Personeli<br />

Hizmet İşlerinde Çalışanlar<br />

Tarım, Hayvancılık, Ormancılık,<br />

Balıkçılık ve Avcılık İşlerinde Çalışanlar<br />

Tarım Dışı Üretim Faaliyetlerinde<br />

Çalışanlar ve Ulaştırma Makinelerini<br />

Kullananlar<br />

Diğer<br />

Cinsiyet<br />

Toplam<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Sayım Yılları<br />

1980 1985 1990 2000<br />

6.3 7.5 7.7 9.9<br />

5.6 6.7 6.8 8.6<br />

8.2 9.6 10.2 12.8<br />

1.5 1.4 1.5 1.9<br />

1.9 1.8 1.9 2.4<br />

0.3 0.3 0.4 0.7<br />

5.2 5.2 5.9 8.2<br />

4.4 4.3 4.8 6.1<br />

7.3 7.8 8.8 12.8<br />

7.4 7.9 8.9 9.6<br />

9.5 9.8 11.0 11.5<br />

1.7 2.5 3.6 5.6<br />

7.4 8.1 8.4 9.6<br />

9.0 9.6 10.0 11.1<br />

3.3 3.9 4.6 6.4<br />

37.3 35.5 32.4 28.6<br />

26.1 25.1 21.9 18.8<br />

66.0 64.0 58.6 49.6<br />

35.0 34.3 35.1 32.1<br />

43.4 42.6 43.6 41.4<br />

13.2 11.8 13.7 12.0<br />

0.1 0.0 0.0 0.1<br />

0.1 0.0 0.0 0.1<br />

0.0 0.0 0.0 0.0<br />

İstihdamdaki bilgi birikimini gösteren faaliyetler; teknik elemanlar, serbest meslek<br />

sahipleri ve bunlarla ilgili diğer meslekler, üst kademe yöneticiler dallarında yapılan<br />

işlerdir. Bunların <strong>İzmir</strong> istihdamındaki yeri ise % 11.8’dir. Bu kesim bilgiyi üretecek<br />

ve kullanacak grup olduğundan bu oranın yüksek olması beklenmektedir. <strong>İzmir</strong>’in<br />

gelecekteki hedeflerini gerçekleştirmede bu kesimin yaptıkları faaliyetlere ihtiyaç<br />

vardır. Bu konuda Araştırma-Geliştirme-Uygulama bilgisine sahip bireylerin<br />

<strong>İzmir</strong> istihdamında eksikliği hissedilmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> istihdamının % 62’si ücret, maaş veya yevmiyeli olarak çalışmaktadır.<br />

İşveren konumunda olanların % 4 olduğu görülmektedir. Diğer taraftan kendi<br />

hesabına çalışanların oranı % 16.7’dir. Burada dikkati çeken nokta ücretsiz aile<br />

işçilerinin çokluğudur. Bu oran içerisinde gizli işsizlik saklanmaktadır. Ayrıca bu<br />

grupta kadınların oranının fazlalığı dikkat çekmektedir.<br />

25


Tablo 6.19 İşteki Duruma Göre İstihdam Edilen Nüfusun Yüzde Dağılımı<br />

İşteki Durum<br />

Ücretli, maaşlı veya yevmiyeli<br />

İşveren<br />

Kendi hesabına<br />

Ücretsiz aile işçisi<br />

Diğer<br />

Cinsiyet<br />

Toplam<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Toplam<br />

Erkek<br />

Kadın<br />

Sayım Yılları<br />

1980 1985 1990 2000<br />

54.4 56.9 60.8 62.0<br />

59.2 61.6 65.8 67.0<br />

42.0 43.9 48.1 51.2<br />

2.0 1.8 2.2 4.0<br />

2.6 2.4 2.8 5.0<br />

0.3 0.4 0.7 1.9<br />

22.1 21.1 18.7 16.7<br />

28.9 27.3 23.7 21.8<br />

4.6 4.2 6.2 5.8<br />

21.3 20.2 18.3 17.3<br />

9,0 8.7 7.7 6.2<br />

53.1 51.6 45.0 41.1<br />

0.2 0.0 0.0 0.0<br />

0.3 0.0 0.0 0.0<br />

0.0 0.0 0.0 0.0<br />

Strateji Alt Yörelerindeki Nüfusun İşgücüne Dağılımının Genel Değerlendirmesi<br />

(2000 Nüfus Sayımı Bilgilerine Göre)<br />

[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />

İl genelinde en yüksek işgücüne sahip olan <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Alt Yöresinde,<br />

toplam nüfus içindeki işgücü sayısı en yüksek olan ilçe Konak’tır. İşgücü<br />

sayısının ilçenin toplam nüfusuna oranı en yüksek değere Gaziemir İlçesinde erişir.<br />

Ayrıca istihdam edilen işgücünün toplam işgücü sayısına oranı da en yüksek değerli<br />

ilçedir. Ancak Gaziemir ilçe nüfusu, Konak ilçe nüfusunun % 10’undan daha azdır.<br />

Yörede istihdam edilen işgücü yöredeki toplam işgücü sayısının % 90’ını<br />

aşmamaktadır. En fazla işsizlik oransal olarak Çiğli İlçesinde görülüp değeri toplam<br />

nüfusa göre % 8.43, toplam işgücüne göre ise % 18.83’lük bir paya sahiptir.<br />

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />

Yörenin, toplam nüfus içindeki istihdam edilen işgücü sayısı en yüksek olan ilçesi<br />

Kınık’tır. Ancak Kınık’ın ilçe nüfusu yöre içindeki en düşük nüfusa sahiptir. İlçelerin<br />

işsizlik oranı % 10-15 arasında değişmektedir.<br />

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />

<strong>İzmir</strong> ili genelinde nüfusa oranla en yüksek işgücüne sahip olan Gediz Alt yöresinde<br />

işgücü sayısı bakımından güçlü olan ilçe Foça İlçesidir. Foça İlçesinde % 5’in altında<br />

işsizlik vardır. İlçe, istihdamın en fazla ve işsizliğin en az olmasının yanında, en<br />

düşük nüfusa da sahiptir. En yüksek işsizlik ve en düşük istihdamın görüldüğü<br />

Menemen İlçesi ise yörenin en yüksek nüfusuna sahiptir.<br />

26


[D] Gediz – Nif Strateji Alt Yöresi<br />

Yöredeki tek ilçe olan Kemalpaşa’da işgücü sayısının toplam nüfusa oranı % 41’dir.<br />

Bunun % 35’i istihdam edilirken, % 6’lık kısmı ise işsizdir.<br />

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Toplam nüfusa oranladığımızda en yüksek işgücüne sahip olan Menderes İlçesi yöre<br />

bazında en yüksek istihdama sahiptir. Yörede en fazla nüfusa sahip olan Torbalı<br />

İlçesinde yörenin en yüksek işsizliği görülür.<br />

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Toplam nüfusa oranla işgücü sayısı en çok Bayındır İlçesindeyken, en fazla işgücüne<br />

sahip olan ilçe Ödemiş’tir. En yüksek istihdam ile en düşük işsizlik Tire’de<br />

görülürken, en düşük istihdam ile en yüksek işsizlik Kiraz’da görülmektedir.<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Çeşme yaklaşık % 17 ile en yüksek işsizliğe sahip iken, Karaburun en yüksek<br />

istihdamı bulundurmaktadır. Ancak Çeşme’nin nüfusu Karaburun’un nüfusunun<br />

yaklaşık dokuz katıdır.<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

İlçe nüfusu yüksek olan Urla’nın istihdam edilen işgücü miktarı en yüksektir. Daha<br />

düşük nüfusa sahip olan Seferihisar İlçesi ise toplam nüfusa oranla en yüksek<br />

işgücüne sahip olmanın yanında, Çeşme’den daha yüksek bir işsizlik yaşanmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> İli Toplamı<br />

<strong>İzmir</strong> İlinin işgücü sayısı toplam nüfusunun % 50’sini geçmemektedir. İl bazında<br />

en yüksek nüfusa, işgücü sayısına, istihdama ve işsizliğe <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü<br />

Alt yöresi sahiptir. İşgücü sayısının toplam nüfusa oranında, il toplamından yüksek<br />

değerler başta Gediz Alt Yöresi olmak üzere <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü, Gediz ve K.<br />

Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresinde görülmektedir. En düşük istihdama ve işgücüne<br />

ise Gediz–Nif Alt Yöresi sahiptir.<br />

27


Tablo 6.20 12 ve Daha Yukarı Yaştaki Nüfusun İlçelere Göre İşgücü Durumu (DİE 2000 Nüfus Sayımı)<br />

Alt Yöreler<br />

İlçeler<br />

Toplam<br />

Nüfus<br />

Toplam İşgücü İstihdam İşsiz<br />

İşgücü<br />

Sayısı<br />

Top. Nüfusa<br />

Oranı (%)<br />

İstihdam<br />

Miktarı<br />

Top. Nüfusa<br />

Oranı (%)<br />

Top.<br />

İşgücüne<br />

Oranı (%)<br />

İşsiz<br />

Sayısı<br />

Top.<br />

Nüfusa<br />

Oranı (%)<br />

Top.<br />

İşgücüne<br />

Oranı (%)<br />

Çiğli 86.618 38.767 44,76 31.466 36,33 81,17 7.301 8,43 18,83<br />

Karşıyaka 359.627 156.900 43,63 131.015 36,43 83,50 25.885 7,20 16,50<br />

Konak 636.185 275.563 43,31 230.127 36,17 83,51 45.436 7,14 16,49<br />

Bornova 320.795 150.519 46,92 129.447 40,35 86,00 21.072 6,57 14,00<br />

Buca 248.029 108.175 43,61 90.659 36,55 83,81 17.516 7,06 16,19<br />

Gaziemir 56.981 29.726 52,17 26.730 46,91 89,92 2.996 5,26 10,08<br />

Balçova 57.269 24.017 41,94 20.018 34,95 83,35 3.999 6,98 16,65<br />

Narlıdere 45.930 25.118 54,69 21.816 47,50 86,85 3.302 7,19 13,15<br />

Güzelbahçe 12.970 5.332 41,11 4.767 36,75 89,40 565 4,36 10,60<br />

[A] 1.824.404 814.117 44,62 686.045 37,60 84,27 128.072 7,02 15,73<br />

Dikili 10.450 4.321 41,35 3.772 36,10 87,29 549 5,25 12,71<br />

Bergama 42.533 17.317 40,71 14.821 34,85 85,59 2.496 5,87 14,41<br />

Kınık 10.415 4.955 47,58 4.429 42,53 89,38 526 5,05 10,62<br />

[B] 63.398 26.593 41,95 23.022 36,31 86,57 3.571 5,63 13,43<br />

Aliağa 29.656 13.984 47,15 12.427 41,90 88,87 1.557 5,25 11,13<br />

Foça 13.063 8.495 65,03 8.104 62,04 95,40 391 2,99 4,60<br />

Menemen 35.967 15.625 43,44 13.187 36,66 84,40 2.438 6,78 15,60<br />

[C] 78.686 38.104 48,43 33.718 42,85 88,49 4.386 5,57 11,51<br />

28


Kemalpaşa 19.315 7.950 41,16 6.760 35,00 85,03 1.190 6,16 14,97<br />

[D] 19.315 7.950 41,16 6.760 35,00 85,03 1.190 6,16 14,97<br />

Menderes 13.437 6.265 46,62 5.421 40,34 86,53 844 6,28 13,47<br />

Torbalı 29.030 12.613 43,45 10.596 36,50 84,01 2.017 6,95 15,99<br />

Selçuk 20.349 9.178 45,10 7.935 38,99 86,46 1.243 6,11 13,54<br />

[E1] 62.816 28.056 44,66 23.952 38,13 85,37 4.104 6,53 14,63<br />

Bayındır 12.776 5.319 41,63 4.629 36,23 87,03 690 5,40 12,97<br />

Tire 35.438 14.000 39,51 12.411 35,02 88,65 1.589 4,48 11,35<br />

Ödemiş 50.654 19.414 38,33 16.922 33,41 87,16 2.492 4,92 12,84<br />

Beydağ 4.537 1.673 36,87 1.429 31,50 85,42 244 5,38 14,58<br />

Kiraz 8.078 2.873 35,57 2.288 28,32 79,64 585 7,24 20,36<br />

[E2] 111.483 43.279 38,82 37.679 33,80 87,06 5.600 5,02 12,94<br />

Çeşme 22.097 9.712 43,95 8.014 36,27 82,52 1.698 7,68 17,48<br />

Karaburun 2.525 1.115 44,16 1.028 40,71 92,20 87 3,45 7,80<br />

[F1] 24.622 10.827 43,97 9.042 36,72 83,51 1.785 7,25 16,49<br />

Urla 30.882 13.186 42,70 11.491 37,21 87,15 1.695 5,49 12,85<br />

Seferihisar 14.793 6.757 45,68 5.724 38,69 84,71 1.033 6,98 15,29<br />

[F2] 45.675 19.943 43,66 17.215 37,69 86,32 2.728 5,97 13,68<br />

İZMİR İL TOPLAMI 2.230.399 988.869 44,34 837.433 37,55 84,69 151.436 6,79 15,31<br />

Kaynak : DİE, 2000 <strong>İzmir</strong> İli Nüfus Sayımı<br />

29


Sağlık<br />

<strong>İzmir</strong> ilinde 47 hastane, 232 Sağlık Ocağı, 25 Ana Çocuk Sağlığı, 131 Dispanser ve<br />

Poliklinik olmak üzere toplam 435 Sağlık kurumu bulunmaktadır.<br />

Tablo 6.21 <strong>İzmir</strong> İlindeki Sağlık Kurumlarının Dağılımı<br />

Sağlık Kurumları Hastane Sağlık<br />

Ocağı<br />

AÇSAP<br />

Merkezi<br />

Verem<br />

Savaş<br />

Dispanseri<br />

Dispanser<br />

Poliklinik<br />

Toplam<br />

Sağlık Bakanlığı 21 232 25 13 7 298<br />

Diğer Bakanlıklar 7 - - - 22 29<br />

Üniversite 3 - - - 3<br />

Özel 16 - - - 89 105<br />

Toplam 47 232 25 13 118 435<br />

(*)Milli Savunma Bakanlığına bağlı 2 Hastane Dahil Değildir.<br />

Tablo 6.22 <strong>İzmir</strong> İlindeki Sağlık Personelinin Dağılımı(*)<br />

Uzman<br />

Hekim<br />

Asistan Pratisyen<br />

Hekim<br />

Diş<br />

Hekimi<br />

Eczacı Hemşire Ebe Diğer Toplam<br />

Devlet<br />

Hastanesi 1.121 615 307 178 51 1.710 626 2.063 6.671<br />

Birinci<br />

Basamak<br />

Kurum.<br />

121 0 1.449 121 30 876 1.347 1.832 5.776<br />

Diğer<br />

Bakanlıklar 359 269 78 5 53 711 16 365 1.856<br />

Üniversite 989 818 99 1 32 1171 0 625 3.736<br />

Özel<br />

Kuruluşlar 210 0 14 0 9 384 50 106 773<br />

Toplam 2.800 1.702 1.947 305 175 4.852 2.039 4.991 18.812<br />

(*) Milli Savunma Bakanlığına bağlı Hastaneler dahil değildir.<br />

<strong>İzmir</strong>’de 3.735 fiili yatak kapasitesine karşın yatak hasta sayısı 101.517 olup yatak<br />

başına düşen hasta sayısı 27, doktor başına düşen hasta sayısı 50'dir. Yüz bin nüfusa<br />

düşen yatak sayısı 110 yataktır. Yatak işgal oranı 2002 yılında artış göstererek % 57'ye<br />

ulaşmış ve % 55,3 olan Türkiye ortalamasını geçmiştir. Her 1000 kişiye düşen<br />

hekim sayısı ise 2’dir.<br />

30


Konut<br />

<strong>İzmir</strong> ilindeki ailelerin % 64’ü kendi evinde ikametgah etmektedir. Bu oran köylerde<br />

% 80, ilçelerde % 65 ve <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününde % 59’dur. Mülkiyet ile ters sırada<br />

da kiracı olma durumu vardır. Bedelsiz oturanlar ise ortalama % 6 civarındadır. İlgili<br />

tablodaki oranlara bakıldığında <strong>İzmir</strong>’de konut problemi olmadığı izlenimi ortaya<br />

çıkmaktadır.<br />

Tablo 6.23 Konutun Mülkiyet Durumu (2000)<br />

Konutun Mülkiyet Durumu İl Bütünü Büyükşehir İlçe<br />

Bucak ve<br />

Köyler<br />

Ev sahibi 591.974 367.559 88.338 136.077<br />

% 64.15 58.97 65.02 83.19<br />

Kiracı 249.897 201.319 34.868 13.710<br />

% 27.08 32.30 25.66 8.38<br />

Lojman 14.642 7.971 3.495 3.176<br />

% 1.59 1.28 2.57 1.94<br />

Bedelsiz Oturanlar 58.618 42.976 7.996 7.646<br />

% 6.35 6.90 5.89 4.67<br />

Diğer 7.254 3.172 1.111 2.971<br />

% 0.79 0.51 0.82 1.82<br />

Bilinmeyen 344 288 56 -<br />

% 0.04 0.05 0.04<br />

Toplam Hane Halkı 922.729 623.285 135.864 163.580<br />

% 100.00 100.00 100.00 100.00<br />

Konutlarla ilgili özelliklere baktığımızda, <strong>İzmir</strong> ve ilçelerindeki konutların % 2.5’inde<br />

tuvaletin dışarıda olduğu görülmektedir. Bu oran bucak ve köylerde % 9’a<br />

yaklaşmaktadır. İl bütününde oran % 14’tür. Şehirsel yerleşimlerde konut dışındaki<br />

banyo oranı % 1’in altındadır. Ancak kırsalda yaklaşık % 2 olan oran, il bütününde %<br />

2.7’dir. Mutfak hemen hemen her kesimde konut içindedir. Ancak kırsalda % 1.8<br />

oranında dışarıdadır. Konutların şehirlerde yaklaşık olarak tamamında su şebekesi<br />

vardır. Kırsalda % 3’ünde ve il bütününde % 4.2’sinde şebeke yoktur.<br />

Özellikleri bir bütün olarak değerlendirdiğimizde % 14 oranındaki evler asgari sahip<br />

olması gereken özelliklere sahip değildir.<br />

31


Tablo 6.24 Yerleşim Yerine Göre Konutun Kullanım Kolaylıkları<br />

Özelliğin<br />

Yerleşim Yeri<br />

Cinsi Yeri Büyükşehir İlçe Bucak ve Köy Toplam<br />

Tuvalet<br />

Banyo<br />

Mutfak<br />

Borulu<br />

Su<br />

İl<br />

Toplamı<br />

Konut içi 598.372 114.738 80.911 794.021<br />

% 64.85 12.43 8.77 86.05<br />

Konut dışı 24.273 20.676 81.071 126.020<br />

% 2.63 2.24 8.79 13.66<br />

Yok 619 412 1.560 2.591<br />

% 0.07 0.04 0.17 0.28<br />

Bilinmeyen 21 38 38 97<br />

% 0.00 0.00 0.00 0.01<br />

Konut içi 611.016 128.736 147.767 887.519<br />

% 66.22 13.95 16.01 96.18<br />

Konut dışı 7.768 5.295 12.007 25.070<br />

% 0.84 0.57 1.30 2.72<br />

Yok 4.446 1.785 3.703 9.934<br />

% 0.48 0.19 0.40 1.08<br />

Bilinmeyen 55 48 103 206<br />

% 0.01 0.01 0.01 0.02<br />

Konut içi 615.547 128.935 145.061 889.543<br />

% 66.71 13.97 15.72 96.40<br />

Konut dışı 5.113 5.051 10.653 20.817<br />

% 0.55 0.55 1.15 2.26<br />

Yok 2.578 1.828 7.741 12.147<br />

% 0.28 0.20 0.84 1.32<br />

Bilinmeyen 47 50 125 222<br />

% 0.01 0.01 0.01 0.02<br />

Konut içi 608.679 126.866 121.999 857.544<br />

% 65.97 13.75 13.22 92.94<br />

Konut dışı 6.032 5.593 27.339 38.964<br />

% 0.65 0.61 2.96 4.22<br />

Yok 8.498 3.335 13.931 25.764<br />

% 0.92 0.36 1.51 2.79<br />

Bilinmeyen 76 70 311 457<br />

% 0.01 0.01 0.03 0.05<br />

623.285 135.864 163.580 922.729<br />

% 67.55 14.72 17.73 100.00<br />

32


6.2 Ekonomik Sektörlerin Özellikleri<br />

<strong>İzmir</strong>’in ticaret, sanayi, tarım, turizm ve mali müessese özellikleri ele alınmıştır. Burada<br />

mevcut durum ortaya konularak gerekli yerlerde ileriye dönük tahminler yapılmıştır.<br />

6.2.1 <strong>Ticaret</strong><br />

Türkiye’de ticaret sektörü, DİE’nin yayınladığı girdi-çıktı analizi tablolarına göre tarımormancılık,<br />

balıkçılık, madencilik-taşocakçılığı ve imalat sanayi ürünleri ticaretini<br />

kapsamaktadır. Bu çerçevede yapılan değerlendirmede, 2000 yılında yaklaşık 37.6<br />

milyar dolara ulaşan ticaret sektörünün hacmi, 2001 yılında döviz kurunda meydana<br />

gelen aşırı değerlenme nedeniyle 28.3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.<br />

<strong>Ticaret</strong> sektörü içerisinde ticareti yapılan ürünlerin seçilmiş alt sektörler itibariyle<br />

dağılımında % 16.2 ile gıda ürünleri ve içecekler, % 12.9 ile motorlu taşıtlar ve yakıtı,<br />

% 7.7 ile makine ve teçhizatlar, % 5.6 ile ana metal sanayi ürünleri, % 5.2 ile kimyasal<br />

ürünler, % 4.9 ile tekstil ürünleri pay sahibidir.<br />

Gıda ve kısmen de enerji dışında, büyük ölçüde talebin gelir ve fiyat elastikiyetlerinin<br />

yüksek olduğu malları kapsamasından dolayı, ticaret sektörü ekonomik büyüme ve<br />

krizlerin getirdiği dalgalanmaları, ekonomi geneline oranla daha şiddetli olarak<br />

yaşamaktadır. Ekonominin genişleme dönemlerinde ticaret sektörünün hacmi daha hızlı<br />

genişlemekte iken, ekonominin daralma dönemlerinde ticaret sektörü daha şiddetli<br />

daralmaktadır. <strong>Ticaret</strong> sektörünün Türkiye ekonomisi içerisindeki gelişme hızı<br />

incelendiğinde bu durum daha açıklıkla görülmektedir.<br />

Aşağıdaki tabloda ve grafikte görüldüğü üzere Türkiye’de ticaret sektörünün gelişme<br />

hızındaki değişkenlik, GSMH’nın gelişme hızındaki değişkenlikten daha yüksektir.<br />

<strong>Ticaret</strong> sektörünün büyüme hızındaki bu oynaklık, sektörde nispi istikrarı sağlayıcı<br />

ticaret politikası önlemleri alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Emek yoğun bir<br />

sektör olduğu da dikkate alındığında, istihdamda istikrarının sağlanmasına böylelikle<br />

katkıda bulunulacağı ileri sürülebilir.<br />

Tablo 6.25 Türkiye'de <strong>Ticaret</strong> Sektörünün ve GSMH’nın Büyüme Hızı<br />

Yıllar <strong>Ticaret</strong> Sektörü Gayri Safi Milli Hasıla<br />

1980 -2,2 -2,8<br />

1981 8,7 4,8<br />

1982 6,8 3,1<br />

1983 7,4 4,2<br />

1984 9,2 7,1<br />

1985 5,6 4,3<br />

1986 4,8 6,8<br />

1987 19,0 9,8<br />

1988 3,5 1,5<br />

33


1989 -2,3 1,6<br />

1990 12,3 9,4<br />

1991 -0,7 0,3<br />

1992 6,9 6,4<br />

1993 11,6 8,1<br />

1994 -22,5 -6,1<br />

1995 33,0 8,0<br />

1996 8,9 7,1<br />

1997 11,6 8,3<br />

1998 1,4 3,9<br />

1999 -6,3 -6,1<br />

2000 12,0 6,3<br />

2001 -9,4 -9,4<br />

Kaynak: DİE<br />

Şekil 6.4 Türkiye’de <strong>Ticaret</strong> Sektörünün Gelişme Oynaklığı<br />

Büyüme Hızı<br />

35,0<br />

25,0<br />

15,0<br />

5,0<br />

-5,0<br />

-15,0<br />

-25,0<br />

<strong>Ticaret</strong><br />

Y ıllar<br />

GSMH<br />

Diğer taraftan, ticaret sektörünün GSMH içerisindeki gelişimi incelendiğinde 1991<br />

yılında GSMH içerisindeki payı % 20 olan sektörün, 1994 yılındaki payının % 17’ye<br />

düştüğü, 2001 yılında ise % 22’ye yükseldiği görülmektedir. 1994 krizinin sektörü<br />

önemli ölçüde küçülttüğü anlaşılmaktadır.<br />

Tablo 6.26 Türkiye'de <strong>Ticaret</strong> Sektörünün GSMH'daki Payı (%)<br />

Yıllar Tarım Sanayi <strong>Ticaret</strong> Hizmetler Toplam<br />

1991 17 33 20 30 100<br />

1992 16 33 20 31 100<br />

1993 15 33 20 31 100<br />

1994 16 35 17 32 100<br />

1995 15 34 21 30 100<br />

34


Kaynak: DİE<br />

1996 14 34 21 31 100<br />

1997 13 34 22 31 100<br />

1998 14 34 21 32 100<br />

1999 14 34 21 32 100<br />

2000 13 33 22 31 100<br />

2001 14 34 22 30 100<br />

<strong>Ticaret</strong> sektörünün <strong>İzmir</strong>’deki hacmi aşağıdaki tabloda verilmiştir. <strong>İzmir</strong> GSYİH’sının %<br />

23’ünü teşkil eden ticaret sektörü, Türkiye ve Ege ortalaması ile paralellik<br />

göstermektedir. <strong>İzmir</strong>’in ekonomik hinterlandı, çevre il ve ilçelerdeki mal ve hizmet<br />

akışının <strong>İzmir</strong>’de yoğunlaştığı, bu bölgeler için <strong>İzmir</strong>’in bir Pazar konumunda olduğu<br />

dikkate alındığında, ticaret sektörünün hacminin düşük kaldığı ileri sürülebilir.<br />

Tablo 6.27 <strong>İzmir</strong>'de <strong>Ticaret</strong> Sektörünün GSYİH İçerisindeki Payı (1997)<br />

Sektör<br />

<strong>İzmir</strong> Ege Türkiye<br />

Değer (Milyon TL) % Pay<br />

Değer (Milyon<br />

TL)<br />

% Pay Değer (Milyon TL) % Pay<br />

Tarım 598.653 7 3.043.864 16 14.927.152 13<br />

Sanayi 2.682.676 31 4.988.874 26 32.835.383 29<br />

İnşaat 533.867 6 1.200.847 6 6.511.043 6<br />

<strong>Ticaret</strong> 2.033.931 23 4.470.894 24 25.024.396 22<br />

Hizmetler 2.895.706 33 5.163.643 27 33.333.229 30<br />

GSYİH 8.744.833 100 18.868.122 100 112.631.203 100<br />

Kaynak:DİE<br />

Tablo 6.28 <strong>İzmir</strong>'de <strong>Ticaret</strong> Sektörünün GSYİH İçerisindeki Payı * (Cari Üretici<br />

Fiyatları – Milyar TL)<br />

Sektör 1997<br />

<strong>İzmir</strong><br />

GSYİH’sı<br />

İçerisindeki<br />

Payı<br />

1999<br />

<strong>İzmir</strong><br />

GSYİH’sı<br />

İçerisindeki<br />

Payı<br />

2000<br />

<strong>İzmir</strong><br />

GSYİH’sı<br />

İçerisindeki<br />

Payı<br />

Türkiye<br />

GSYİH’si<br />

İçerisindeki<br />

Payı<br />

Tarım 137.186 6 403.376 7 774.189 9 15<br />

Sanayi 615.945 29 1.586.547 28 2.612.703 29 24<br />

İnşaat<br />

Sanayi<br />

125.028 6 297.082 5 373.009 4 5<br />

<strong>Ticaret</strong> 398.917 19 955.242 17 1.600.566 18 21<br />

Hizmetler 840.150 40 2.376.917 42 3.728.614 41 35<br />

GSYİH 2.117.226 100 5.619.164 100 9.089.081 100 100<br />

* İzafi banka hizmetleri hesaplara dahil değildir. Kaynak: DİE<br />

35


<strong>İzmir</strong> ve Türkiye genelinde ticaret sektörünün gelişme hızı, yeni kurulan ve kapanan<br />

firma sayıları ile de kendisini göstermektedir. Türkiye’de ticaret sektöründe ve ekonomi<br />

genelinde yeni kurulan ve kapanan firmaların yıllar itibariyle gelişimi aşağıdaki tabloda<br />

verilmiştir. <strong>Ticaret</strong> sektöründe kurulan firmaların sayısının 1998 ve 2001 yıllarında<br />

düşük olduğu, kapanan firma sayısının ise 2001 ve 2002 yıllarında yoğunlaştığı<br />

gözlenmektedir. Paralel bir gelişme ekonominin tüm sektörleri itibariyle de söz<br />

konusudur. Türkiye’de ekonomi genelinde yeni kurulan firma sayısı 1998 ve 2001<br />

yıllarında düşmüş, kapanan firma sayısı ise 2001 ve 2002 yıllarında artmıştır.<br />

Tablo 6.29 Türkiye'de <strong>Ticaret</strong> Sektöründe Yeni Kurulan ve Kapanan Firma Sayıları<br />

Yıllar<br />

<strong>Ticaret</strong> Sektörü Genel Açılan Kapanan<br />

Açılan Kapanan Açılan Kapanan % Pay % Pay<br />

1998 10.867 8.332 18.023 11.940 60 70<br />

1999 13.255 7.611 22.691 10.166 58 75<br />

2000 12.515 9.273 21.484 12.055 58 77<br />

2001 10.243 10.397 16.171 13.707 63 76<br />

2002 13.341 11.203 24.012 14.994 56 75<br />

2003 * 12.148 5.954 20.547 7.979 59 75<br />

* Ocak-Haziran dönemi<br />

Kaynak: DİE, Yeni Kurulan ve Kapanan Şirketler<br />

<strong>İzmir</strong>’de ticaret sektöründe ve ekonominin tüm sektörlerinde yeni kurulan ve kapanan<br />

firma sayıları aşağıdaki tablodan izlenebilir. <strong>Ticaret</strong> sektörünün yanı sıra ekonominin<br />

genelinde de yeni kurulan firma sayılarının 1998 ve 2001 yıllarında düştüğü, kapanan<br />

firmaların ise 2000 ve 2001 yıllarında arttığı görülmüştür.<br />

Tablo 6.30 <strong>İzmir</strong>'de <strong>Ticaret</strong> Sektöründe Yeni Kurulan ve Kapanan Firma Sayıları<br />

Yıllar<br />

<strong>Ticaret</strong> Sektörü <strong>İzmir</strong> Genel Açılan<br />

Açılan Kapanan Açılan Kapanan<br />

% Pay<br />

Kapanan<br />

% Pay<br />

1998 396 275 700 461 57 60<br />

1999 613 249 1.105 363 55 69<br />

2000 642 306 1.266 431 51 71<br />

2001 464 371 807 565 57 66<br />

2002 684 467 1.296 669 53 70<br />

2003 * 515 213 1.013 343 51 62<br />

Ocak-Haziran dönemi<br />

Kaynak: DİE, Yeni Kurulan ve Kapanan Şirketler<br />

Özellikle 1998 yılından itibaren Türkiye’nin bir yandan Uzak Doğu ve daha sonra<br />

Rusya’da baş gösteren küresel krizin etkisi altında kaldığı, diğer taraftan da kendi iç<br />

dinamiklerinin ortaya çıkardığı kur ve faiz kıskacında borç batağına sürüklendiği dikkate<br />

alınacak olursa, 1998 yılından itibaren ticaret sektöründe yeni kurulan ve kapanan<br />

şirketlerin sayısında görülen değişmelerin, özel olarak ticaret sektöründen kaynaklanan<br />

36


nedenlerin yanı sıra, ekonomik krizlerin ticaret sektörü üzerindeki etkisinden de<br />

kaynaklandığı ileri sürülebilir.<br />

Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, ticaret sektöründe yeni kurulan ve kapanan<br />

firmaların, ekonominin tüm sektörlerindeki yeni kurulan ve kapanan firmalara<br />

oranındaki gelişmelerdir. Türkiye’de 1998-2003 döneminde ticaret sektöründe yeni<br />

kurulan şirketler, ekonomi genelinde yeni kurulan firmaların % 59’unu<br />

kapsarken, ticaret sektöründe kapanan şirketler, ekonominin genelinde kapanan<br />

şirketlerin % 74’ünü kapsamaktadır. (Bu konuda bkz. <strong>İzmir</strong> Ticari Sermayesinin<br />

Büyükşehir Bütünü İçindeki İşkollarının Alansal Dağılımı)<br />

Diğer taraftan, <strong>İzmir</strong>’de özellikle tarım ürünleri ticaretinin kurumsal göstergesi olarak<br />

<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> Borsası işlem hacmindeki değişmeleri ele alabiliriz. <strong>İzmir</strong>’in sahip olduğu<br />

geniş hinterlandın ekonomik olarak kullanıldığında, ulaşılabilecek olan potansiyeli<br />

göstermesi açısından <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> Borsası işlem hacimleri önem kazanmaktadır.<br />

Şüphesiz kısmen Türkiye ekonomisinden kaynaklanan, kısmen de tarım sektörünün<br />

kendisine özgü yapısından kaynaklanan krizlerin etkisiyle, <strong>Ticaret</strong> Borsasındaki işlem<br />

hacminde dalgalanmalar gerçekleşmiştir. İşlem hacmindeki reel gelişmelerin<br />

izlenebilmesi, enflasyondan kaynaklanan şişkinliklerin giderilebilmesi için, TCMB döviz<br />

satış kuru esas alınarak TL cinsindeki işlem hacmi, ABD dolarına çevrilmiştir. Nitekim,<br />

1992, 1996, 1999, 2000 ve 2001 yıllarında <strong>Ticaret</strong> Borsasının işlem hacminin daraldığı,<br />

1993 ve 1995 yıllarında ise büyük ölçüde arttığı görülmektedir. İşlem hacmindeki<br />

daralmaların nedeni, kısmen tarım ürünleri üretimindeki daralmadan ve Türkiye<br />

ekonomisinin döviz ihtiyacının karşılanabilmesi için uygulanmış olan aşırı<br />

değerli döviz kuru politikasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.<br />

Tablo 6.31 <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> Borsasında İşlem Hacmi<br />

Yıllar Değer (Milyon TL) Değer ($) % Değişim<br />

1991 4.458.223 1.065.540.870 -<br />

1992 6.613.164 960.099.303 -9,9<br />

1993 12.997.908 1.175.430.277 22,4<br />

1994 37.339.528 1.250.989.279 6,4<br />

1995 78.445.717 1.707.123.020 36,5<br />

1996 134.632.197 1.645.970.988 -3,6<br />

1997 265.626.834 1.738.338.628 5,6<br />

1998 464.494.764 1.770.967.863 1,9<br />

1999 710.726.606 1.683.579.862 -4,9<br />

2000 1.051.287.403 1.677.462.256 -0,4<br />

2001 1.593.590.310 1.294.210.864 -22,8<br />

2002 2.086.470.151 1.378.935.558 6,5<br />

2003* 1.065.207.115 672.038.446 -<br />

2003 yılı Ocak-Haziran verileridir. Kaynak: İTB Aylık Tescil Bültenleri<br />

37


<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> Borsasında işlem gören seçilmiş tarım ürünlerinin işlem hacmindeki<br />

değişmeler ele alındığında, <strong>Ticaret</strong> Borsasının toplam işlem hacmindeki dalgalanmaya<br />

paralel olarak geliştiği anlaşılmaktadır. Ancak genel eğilimden farklı olarak işlem gören<br />

incir miktarındaki azalmaya rağmen incir işlem değeri artmaktadır.<br />

Tablo 6.32 <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> Borsasında Seçilmiş Ürünlerin İşlem Hacmi<br />

Yıllar<br />

Miktar<br />

(Ton)<br />

İncir Çekirdeksiz Kuru Üzüm Pamuk<br />

Değer<br />

(Bin $)<br />

Miktar<br />

(Ton)<br />

Değer<br />

(Bin $)<br />

Miktar<br />

(Ton)<br />

Değer<br />

(Bin $)<br />

2000 28.731 29.318 189.688 150.039 316.296 437.287<br />

2001 24.505 23.512 221.128 107.441 324.487 370.689<br />

2002 18.681 26.557 139.439 94.588 312.223 368.771<br />

2003* 5.550 4.376 44.533 31.544 129.109 191.153<br />

* 2003 Ocak-Haziran dönemini kapsamaktadır<br />

Kaynak: İTB, 2000 İktisadi Raporu ve Aylık Tescil Bültenleri<br />

Türkiye’de toptan ve perakende ticaret sektöründe faaliyet gösterip İMKB’ye kote olan<br />

dört şirketten ikisinin <strong>İzmir</strong> şirketleri olduğunu belirtmek gerekir. Yıllar itibariyle<br />

cirolarını artıran ve 2001 yılı itibariyle toplam 1.443 milyon dolara ulaşan dört şirket<br />

içerisinde yer alan Kipa ve Tansaş’ın toplam cirosu ise 483 milyon dolardır. Bu iki şirket<br />

ulusal çapta faaliyet göstermelerine rağmen cirolarının büyük kısmını <strong>İzmir</strong>’deki<br />

faaliyetleri dolayısıyla elde ettiklerinden, <strong>İzmir</strong>’deki ticaret potansiyeli büyüklüğünün<br />

ölçüsü olarak gösterilebilirler.<br />

Tablo 6.33 İMKB’ye Kote Olan Toptan Perakende <strong>Ticaret</strong> Sektörü Şirketlerinin<br />

Satışları<br />

Yıllar Kipa Tansaş Gima Migros Toplam<br />

1994 6 142 82 264 494<br />

1995 38 192 94 429 752<br />

1996 46 208 90 565 908<br />

1997 54 254 80 704 1091<br />

1998 61 323 136 848 1368<br />

1999 103 355 189 958 1606<br />

2000 126 591 257 1.003 1977<br />

2001 118 365 284 675 1443<br />

Kaynak: İMKB<br />

38


<strong>İzmir</strong>’de Dış <strong>Ticaret</strong>in Hacmi ve Yapısı<br />

Osmanlı Devletinin dışa açılan ticaret kapılarından biri olma özelliğini günümüzde de<br />

sürdüren <strong>İzmir</strong>, halen coğrafi konumu ve ekonomik hinterlandı ile Ege Bölgesinin ihracat<br />

limanı olma özelliğine sahiptir. Türkiye’nin dış ticaretinde <strong>İzmir</strong>’in payı ve fasıllar itibariyle<br />

<strong>İzmir</strong> ticareti incelendiğinde bu durum daha iyi anlaşılmaktadır. 1999-2001 yılları<br />

itibariyle Türkiye ihracatının yaklaşık %19’u, Ege Bölgesi ihracatının ise neredeyse<br />

tamamı (% 89-91’i) <strong>İzmir</strong>’den oluşmaktadır. Sahip olduğu ulaşım olanakları <strong>İzmir</strong>’i Ege<br />

Bölgesinin ihracat merkezi haline getirmiştir.<br />

Tablo 6.34 <strong>İzmir</strong>'in İhracatı ve Türkiye İhracatındaki Yeri (Bin Dolar)<br />

İller 1999 2000 2001<br />

Denizli 275.755 295.305 247.184<br />

Balıkesir 268.949 244.330 239.406<br />

Manisa 44.424 53.018 23.287<br />

Muğla 32.418 36.084 16.725<br />

Afyon 8.763 5.709 4.676<br />

Uşak 6.967 6.196 5.225<br />

Kütahya 645 - -<br />

Aydın 15 - -<br />

<strong>İzmir</strong> 5.114.593 5.100.121 5.863.607<br />

Ege Bölgesi 5.752.534 5.740.763 6.400.113<br />

<strong>İzmir</strong>/Ege (% Pay) 88.9 88.8 91.6<br />

Türkiye 26.587.225 27.774.906 31.186.429<br />

<strong>İzmir</strong>/Türkiye(%Pay) 19.2 18.4 18.8<br />

Kaynak:DİE<br />

Aşağıdaki tabloda Ege Bölgesi ihracatının önemli ürünler itibariyle gelişimi verilmiştir. Ege<br />

Bölgesinde üretilen tarım ürünlerinin <strong>İzmir</strong>’den ihraç edilmesi, <strong>İzmir</strong> ihracatı içerisindeki<br />

tarım ürünlerinin payını yükseltmiştir. Bölgenin faktör donanımı dikkate alındığında<br />

üretimde ve ihracatta tarım sektörünün ağırlıklı olması doğal karşılanmalıdır.<br />

Tablo 6.35 Ege Bölgesinde Fasıllara Göre İhracat<br />

Yıllar 2000 2001 2002<br />

Miktar Değer Miktar Değer Miktar Değer<br />

Fasıllar<br />

(Ton) (1.000 $) (Ton) (1.000 $) (Ton) (1.000 $)<br />

Ağaç 36.625 57.347 63.371 80.923 96.840 113.688<br />

Canlı Hayvan 41.930 65.495 27.940 50.217 45.877 97.437<br />

Demir, D.Dışı Metaller 972.542 284.392 1.227.439 350.119 1.598.204 468.826<br />

Deri 3.771 35.411 3.810 36.238 3.240 36.587<br />

Hububat 120.554 96.644 146.022 99.841 142.542 109.815<br />

Konfeksiyon 47.948 600.136 60.553 593.877 3.428.847 679.250<br />

Kuru Meyve 297.804 347.906 332.062 303.560 290.258 320.531<br />

Maden 1.822.905 122.666 2.276.429 154.213 2.631.787 196.431<br />

39


Tekstil 65.306 180.695 84.422 213.800 65.306 180.695<br />

Tütün 119.316 488.340 112.613 419.319 107.853 379.194<br />

Yaş Meyve 312.653 171.865 484.129 223.229 495.734 220.141<br />

Zeytin ve Zeytinyağı 27.186 34.914 102.011 119.042 37.625 42.915<br />

Toplam 3.868.540 2.485.811 4.920.801 2.644.378 8.944.113 2.485.510<br />

Değer($)/Ağırlık (Ton) 64,3 53,7 31,8<br />

Kaynak: Ege İhracatçılar Birliği<br />

<strong>İzmir</strong>’deki ihraç mallarının yoğunlaştığı fasıllara ilişkin tablolardan görüldüğü üzere<br />

<strong>İzmir</strong>’in ihraç ürünlerinin de dağılımı Ege Bölgesi ile paralellik göstermektedir. <strong>İzmir</strong>’de<br />

de tarım ürünleri ve emek yoğun imalat ürünleri ihracatı ağırlıklıdır. Bu durum, <strong>İzmir</strong>’in<br />

Ege Bölgesinin ihracat merkezi olduğu dikkate alındığında doğaldır.<br />

Tablo 6.36 <strong>İzmir</strong>'de İhracatın Fasıllar İtibariyle Dağılımı (1998) (1000 Dolar)<br />

Fasıllar <strong>İzmir</strong> Türkiye % Pay<br />

Meyveler 476.638 1.294.275 37<br />

Kahve, çay, baharat 57.678 88.334 65<br />

Hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar 106.713 350.044 30<br />

Sebzeler ve meyvelerin müstahzarları 250.912 621.134 40<br />

Tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş maddeler 577.538 589.861 98<br />

Mineral yakıtlar ve yağlar 114.425 259.106 44<br />

Organik kimyasal ürünler 53.938 105.866 51<br />

Plastikler ve mamulleri 79.381 437.869 18<br />

Deri eşya 125.228 329.720 38<br />

Tuz, kükürt, toprak, alçı, kireç ve çimento 47.860 413.754 12<br />

Diğer 3.117.461 22.483.989 14<br />

Toplam 5.007.772 26.973.952 19<br />

Kaynak: DİE<br />

Ege Bölgesi ithalatının neredeyse tamamını gerçekleştiren <strong>İzmir</strong>, aynı zamanda Türkiye<br />

ithalatının 1999-2001 yılları arasında % 12-13’lü pay almaktadır. <strong>İzmir</strong> ithalatında<br />

kimyasal ürünler, mineral yakıtlar ve yağlar ile plastik ve mamulleri ağırlıktadır.<br />

Tablo 6.37 Ege Bölgesi İthalatının İller İtibariyle Dağılımı (Bin Dolar)<br />

İller 1999 2000 2001<br />

<strong>İzmir</strong> 5.207.285 7.187.274 5.143.714<br />

Balıkesir 210.466 259.348 35.717<br />

Manisa 148.960 185.162 161.574<br />

Denizli 17.442 40.318 222.023<br />

Afyon 13.721 6.806 6.209<br />

40


Muğla 9.368 6.446 1.264<br />

Kütahya 6.827 - 11.487<br />

Uşak 5.162 7.219 -<br />

Aydın - - -<br />

Ege Bölgesi Toplamı 5.619.231 7.692.573 5.581.988<br />

<strong>İzmir</strong>/Ege (% Pay) 92.7 93.4 92.2<br />

Türkiye 40.684.229 54.503.000 41.399.083<br />

<strong>İzmir</strong>/Türkiye(%Pay) 12.8 13.2 12.4<br />

Kaynak: DİE verileri<br />

Tablo 6.38 <strong>İzmir</strong>'de İthalatın Fasıllar İtibariyle Dağılımı 1998 (1000 Dolar)<br />

Fasıllar <strong>İzmir</strong> Türkiye % Pay<br />

Yağlı tohum ve meyveler 64.809 353.170 18<br />

Debagatte ve boyacılıkta kullanılan hülasalar 88.007 669.482 13<br />

Hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar 101.496 517.092 20<br />

Muhtelif kimyasal maddeler 91.356 549.970 17<br />

Tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş maddeler 187.153 307.380 61<br />

Mineral yakıtlar ve yağlar 1.103.511 4.509.461 24<br />

Organik kimyasal ürünler 70.120 1.626.640 4<br />

Plastikler ve mamulleri 218.286 1.943.004 11<br />

Ham postlar, deriler ve köseleler 80.648 513.612 16<br />

Uçucu yağlar ve rezinoitler 63.686 270.037 24<br />

Diğer 3.436.184 34.661.544 10<br />

Toplam 5.505.256 45.921.392 12<br />

Kaynak: DİE<br />

Ege Bölgesi ithalatının fasıllar ve iller itibariyle dağılımı incelendiğinde de, Ege ve <strong>İzmir</strong><br />

ekonomisinin niteliği hakkında ip uçları elde edilmektedir. Özellikle <strong>İzmir</strong>’in, mineral<br />

yakıtlar ve yağlar, nükleer reaktörler, elektrikli makine ve cihazlar demir-çelik, optik<br />

fotoğraf-sinema ölçü ve kontrol araçları, plastik ve plastikten mamul eşya gibi başlıca<br />

ithalat kalemlerinin sermaye ve teknoloji yoğun mallardan oluştuğu ve bunları elde<br />

edebilmek için emek-doğal kaynak yoğun mallar ihraç etmek zorunda olduğu dikkate<br />

alındığında, <strong>İzmir</strong>’in ve Ege ekonomisinin gelişme aşamalarının henüz başında yer alan<br />

faktöre dayalı gelişme aşamasında olduğu ileri sürülebilir.<br />

41


Tablo 6.39 Fasıllar İtibariyle Ege Bölgesi İthalatının İllere Dağılımı<br />

İller İthal Edilen Ürünler Ürünlerin İl İçindeki Payı<br />

Afyon<br />

Balıkesir<br />

Denizli<br />

<strong>İzmir</strong><br />

Manisa<br />

Muğla<br />

Demir veya çelikten eşya 49<br />

Kauçuk veya kauçuktan eşya 15<br />

Silahlar, mühimmat ve bunların aksamı 10<br />

Nükleer reaktörler, kazan, makine 9<br />

Tuz, kükürt, toprak ve taşlar, alçı 7<br />

Hububat 19<br />

Gübreler 17<br />

İnorganik kimyasal müstehzarlar 15<br />

Gıda sanayi kalıntı ve döküntüleri 13<br />

Tuz, kükürt, toprak ve taşlar, alçı 12<br />

Nükleer reaktörler, kazan, makine 57<br />

Kağıt ve karton, kağıt hamurundan kağıt 7<br />

Elektrikli makine ve cihazlar 5<br />

Bakır ve bakırdan eşya 1<br />

Mineral yakıtlar, mineral yağlar 33<br />

Nükleer reaktörler, kazan, makine 6<br />

Elektrikli makine ve cihazlar 4<br />

Plastik ve plastikten mamul eşya 3<br />

demir ve çelik 3<br />

Tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş m. 3<br />

Optik fotoğraf, sinema ölçü, kontrol ay. 1<br />

Elektrikli makine ve cihazlar 46<br />

Nükleer reaktörler, kazan, makine 6<br />

Gemiler, suda yüzen taşıt ve araçlar 36<br />

Odun hamuru, lifli selülozik maddeler 19<br />

Uşak Ham postlar, deriler 16<br />

Kaynak: EİB<br />

6.2.2 Sanayi<br />

İmalat Sanayi<br />

İmalat sanayinde <strong>İzmir</strong>’in 1987-2000 yılları arasındaki işyeri sayısı, çalışan sayısı ve güç<br />

değişimi incelenmiş, ayrıca 2005 yılına kadar tahminler yapılmış ve 2000 yılına göre<br />

değişimlerin nasıl olacağı değerlendirilmiştir. Bu durumda aşağıdaki tabloda imalat<br />

sanayinin yıllara göre 2005 yılına değin gelişimi verilmektedir.<br />

42


Tablo 6.40 <strong>İzmir</strong> İli Toplam İmalat Sanayinde Yıllara Göre Gelişmeler<br />

Yıllar İşyeri Sayısı Ücretli Çalışan Sayısı<br />

Kurulu Çevirici Güç<br />

Kapasitesi<br />

1987 529 84.142 903.407<br />

1988 549 86.910 854.912<br />

1989 551 87.053 880.126<br />

1990 556 89.584 970.586<br />

1991 535 82.310 977.126<br />

1992 - - -<br />

1993 1.146 93.779 1.234.695<br />

1994 1.057 90.859 1.228.455<br />

1995 1.116 98.271 1.257.726<br />

1996 1.103 104.734 1.269.127<br />

1997 1.105 107.970 1.260.563<br />

1998 1.183 104.132 1.144.145<br />

1999 995 90.453 1.004.198<br />

2000 1.020 94.172 1.170.650<br />

2001 1.095 95.062 1.217.085<br />

2002 1.171 96.022 1.263.521<br />

2003 1.246 96.981 1.309.956<br />

2004 1.322 97.941 1.356.392<br />

2005 1.397 98.900 1.402.827<br />

Yukarıdaki tablodan görüldüğü üzere <strong>İzmir</strong>’deki işyeri sayısı 1987 yılı baz<br />

alındığında 2000 yılında % 92.8 artmıştır. 2000 yılına göre 2005 yılı tahminine<br />

bakıldığında işyeri sayısının yaklaşık % 37 artacağı öngörülmektedir. Ücretli çalışan<br />

sayısı baz yıla göre yaklaşık % 12, kurulu çevirici güç kapasitesi yaklaşık % 30 artmıştır.<br />

2005 yılında çalışan sayısının % 5, güç kapasitesinin yaklaşık % 20 artacağı<br />

tahmin edilmektedir.<br />

Tablo 6.41 Yıllara Göre Gıda İçki ve Tütün Sanayinde Gelişmeler<br />

Yıllar İşyeri Sayısı Ücretli Çalışan Sayısı Kurulu Çevirici Güç Kapasitesi<br />

1987 3 175 1.800<br />

1988 5 210 1.092<br />

1989 5 279 1.806<br />

1990 2 176 952<br />

1991 2 165 600<br />

1992 - - -<br />

1993 7 356 18.452<br />

1994 5 339 12.523<br />

1995 168 25.341 104.960<br />

1996 173 27.734 127.301<br />

1997 29 2.205 93.819<br />

43


1998 30 1.899 93.376<br />

1999 26 2.086 8.143<br />

2000 31 2.446 96.019<br />

2001 33 2.642 74.705<br />

2002 35 2.837 77.581<br />

2003 37 3.033 80.457<br />

2004 39 3.229 83.333<br />

2005 41 3.425 86.209<br />

Gıda ve içki sanayinde faaliyet gösteren iş yeri sayısı 1987’de 3 iken 2000’de 31 olmuş<br />

ve 2005’te yaklaşık % 32’lik artış göstereceği varsayılmaktadır. İşyeri sayısı 1996 yılında<br />

en yüksek düzeye ulaşmıştır. Ücretli çalışan sayısı 1987’de 175 kişi iken 2000’de 2446<br />

olmuş ve 2005 yılında % 40 artış yapacağı tahmin edilmektedir. Kurulu güç kapasitesi<br />

1987’de 1.800 iken, 2000’de yaklaşık 96 bin olmuş ve ancak 2005’te yaklaşık % 10<br />

azalacağı tahmin edilmiştir.<br />

Tablo 6.42 Yıllara Göre Dokuma Giyim ve Deri Sanayinde Gelişmeler<br />

Yıllar İşyeri Sayısı Ücretli Çalışan Sayısı Kurulu Çevirici Güç Kapasitesi<br />

1987 2 400 340<br />

1988 2 395 354<br />

1989 1 372 354<br />

1990 1 297 9.356<br />

1991 1 396 9.356<br />

1992 - - -<br />

1993 1 387 771<br />

1994 1 332 600<br />

1995 437 28.590 95.910<br />

1996 382 30.466 98.507<br />

1997 9 791 15.093<br />

1998 9 691 3.305<br />

1999 7 670 1.862<br />

2000 8 181 871<br />

2001 8 673 1.899<br />

2002 8 677 1.936<br />

2003 9 680 1.973<br />

2004 9 683 2.011<br />

2005 10 686 2.048<br />

Dokuma giyim ve deri sanayinde iş yeri sayısı 1987 yılında 2 iken, 2000 yılında 8<br />

olmuştur. 1995 ve 1996 yıllarındaki sıçrama, 1994 yılındaki devalüasyonun yol açtığı<br />

ihracat cazibesinden kaynaklandığı söylenebilir. Takip eden dönemde döviz kurlarındaki<br />

cazibenin etkisini yitirmesiyle hemen hemen eski düzeyine dönmüştür. Ücretli çalışan<br />

sayısı % 54.7 azalmış, güç kapasitesi 2.5 kat artmıştır. 2005 yılında işyeri sayısında<br />

44


%25, çalışan sayısında yaklaşık 3.5 kat, güç kapasitesinde yaklaşık 2.5 kat bir artış<br />

olması beklenmektedir.<br />

Tablo 6.43 Yıllara Göre Taş ve Toprağa Dayalı Sanayide Gelişmeler<br />

Yıllar İşyeri Sayısı Ücretli Çalışan Sayısı Kurulu Çevirici Güç Kapasitesi<br />

1987 2 359 8.360<br />

1988 8 1.334 8.040<br />

1989 1 295 8.040<br />

1990 1 297 8.040<br />

1991 1 280 10.050<br />

1992 - - -<br />

1993 1 259 10.050<br />

1994 1 234 6.766<br />

1995 47 4.455 140.123<br />

1996 51 4.902 89.523<br />

1997 42 1.235 4.217<br />

1998 39 1.310 7.646<br />

1999 34 1.452 4.240<br />

2000 35 1.623 3.844<br />

2001 35 1.654 17.940<br />

2002 35 1.636 17.712<br />

2003 35 1.618 17.484<br />

2004 34 1.601 17.257<br />

2005 34 1.583 17.029<br />

Yukarıdaki tabloda verilen taş ve toprağa dayalı sanayi incelendiğinde, 1985 yılında<br />

2 adet olan işyeri sayısının 2000 yılında 35 olduğu görülmektedir. 2005 yılında iş yeri<br />

sayısında son yıla göre yaklaşık % 3 azalma olacağı varsayılmaktadır. Aynı dönemde<br />

ücretli çalışan sayısı 4.5 kat artarken, güç kapasitesi % 54 azalmıştır. 2005’te çalışan<br />

sayısında % 2.5 azalma, güç kapasitesinde 3.5 kat bir artış beklenmektedir.<br />

Teknoloji kullanımı ve verimliliğini inceleyecek olursak aşağıdaki analizlerden<br />

teknolojik ilerleme ve toplam faktör verimliliği açısından <strong>İzmir</strong>’in durumu ortaya<br />

çıkacaktır. Buradaki değerlendirmede E.Deliktaş’ın Türkiye Özel Sektör İmalat<br />

Sanayinde Etkinlik ve Toplam Faktör Verimliliği Analizi (2002) kullanılmıştır.<br />

Tablo 6.44 Gıda, İçki ve Tütün Sanayi İl Endeksleri<br />

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />

Adana 2.3 2.9<br />

Aydın -1.3 1.1<br />

Bursa 1.1 2.2<br />

Denizli 2.8 0.8<br />

Gaziantep 1.9 0.0<br />

İstanbul 3.7 3.7<br />

<strong>İzmir</strong> -1.2 0.5<br />

45


Kayseri -1.1 1.6<br />

Kocaeli 2.9 4.3<br />

Ortalama 1.2 1.2<br />

<strong>İzmir</strong> gıda, içki ve tütün sanayinde toplam faktör verimliliği ‰ 5 artarken, uygun ölçekli<br />

üretimde değişim olmamıştır. Bununla birlikte teknolojik gerileme söz konusu olmuş ve<br />

Türkiye ortalamasının altında kalmıştır. O halde <strong>İzmir</strong> içki ve tütün sanayinde<br />

teknolojisini yenileyecek atılımları gerçekleştirmelidir.<br />

Tablo 6.45 Tekstil, Giyim ve Deri Sanayi İl Endeksleri<br />

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />

Adana 3.8 4.3<br />

Ankara 2.5 2.5<br />

Balıkesir 0.0 -2.2<br />

Bursa -1.2 2.7<br />

Denizli 3.8 6.5<br />

Gaziantep -2.1 -1.5<br />

Hatay 0.9 2.9<br />

İstanbul 0.4 1.4<br />

<strong>İzmir</strong> 5.7 8.2<br />

Uşak -5.6 -6.1<br />

Ortalama -1.4 0.3<br />

<strong>İzmir</strong> tekstil, giyim ve deri sanayinde önemli bir başarı göstermiş ve % 5.7 teknolojik<br />

ilerleme sağlarken, kullandığı tüm faktörlere karşılık elde ettiği verimlilik % 8.2<br />

artmıştır. <strong>İzmir</strong> bu performansıyla Türkiye ortalamasının üzerinde bir gelişme<br />

göstermiştir. <strong>İzmir</strong>’in bu trendi koruyacak şekilde üretimini sürdürmesi beklenir.<br />

Tablo 6.46 Orman Ürünleri ve Mobilya Sanayi İl Endeksleri<br />

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />

Bolu 0.3 0.0<br />

Bursa 3.1 3.1<br />

İstanbul 0.0 0.0<br />

<strong>İzmir</strong> 0.1 1.2<br />

Kocaeli 0.9 2.2<br />

Muğla -1.3 0.5<br />

Sakarya 17.4 21.3<br />

Tekirdağ 3.9 3.6<br />

Ortalama 2.1 2.5<br />

Orman ürünleri ve mobilya sanayinde, <strong>İzmir</strong> hemen hemen hiç teknolojik ilerleme<br />

sağlamazken, toplam faktör verimliliğini % 1.2 artırmıştır. Bu sektörde teknoloji<br />

yenileme çalışmalarına ihtiyaç bulunmaktadır.<br />

46


Tablo 6.47 Kimya-Petrol, Kömür, Kauçuk ve Plastik Ürünleri Sanayi İl Endeksleri<br />

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />

Adana 1.0 -1.7<br />

Ankara 2.3 0.5<br />

Bolu -4.2 -5.2<br />

Bursa -1.7 -2.5<br />

Denizli 0.7 -4.1<br />

Gaziantep 2.0 0.3<br />

İçel 5.5 5.5<br />

İstanbul 3.9 2.1<br />

<strong>İzmir</strong> 1.7 0.9<br />

Kocaeli 1.9 -1.1<br />

Kütahya -4.6 -5.6<br />

Manisa 0.1 0.9<br />

Sakarya -3.3 -1.6<br />

Samsun -4.5 -4.2<br />

Ortalama 0.4 -1.8<br />

Kimya-petrol, kömür, kauçuk ve plastik ürünleri sanayinde <strong>İzmir</strong>’in teknolojisinde %<br />

1.7 ilerlemiş buna karşın toplam faktör verimliliği ‰ 9 oranında artış<br />

göstermiştir.<br />

Tablo 6.48 Taş ve Toprağa Dayalı Sanayi İl Endeksleri<br />

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />

Adana 4.3 -2.6<br />

Afyon 1.7 0.5<br />

Ankara 1.0 2.7<br />

Aydın 0.3 6.0<br />

Balıkesir 8.2 2.4<br />

Denizli -4.1 4.8<br />

Gaziantep -2.6 -7.0<br />

İstanbul 2.2 1.4<br />

<strong>İzmir</strong> 3.0 -4.9<br />

Kocaeli 5.0 0.8<br />

Nevşehir 7.3 4.7<br />

Sakarya -4.4 2.1<br />

Samsun 1.4 1.7<br />

Ortalama 1.0 0.6<br />

<strong>İzmir</strong> taş ve toprağa dayalı sanayinde teknoloji düzeyi Türkiye ortalamasının üzerine<br />

çıkıp, % 3 ilerleme sağlamış ancak faktör verimliliğinde düşme kaydetmiştir. <strong>İzmir</strong> bu<br />

sektörde verimlilik artırma çalışmalarını başlatmalıdır.<br />

47


Tablo 6.49 Kağıt ve Kağıt Ürünleri Sanayi İl Endeksleri<br />

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />

Adana -2.9 -2.6<br />

Ankara -3.6 -1.1<br />

Gaziantep -1.7 3.3<br />

İstanbul 1.8 1.8<br />

<strong>İzmir</strong> -2.1 2.1<br />

Ortalama -1.9 0.4<br />

<strong>İzmir</strong> kağıt ve kağıt ürünleri sanayinde hem teknolojik gerilemeye hem de toplam faktör<br />

verimliliğinde % 1.1 azalmaya uğramıştır.<br />

Tablo 6.50 Metal Ana Sanayii İl Endeksleri<br />

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />

Ankara 5.8 -1.6<br />

Çorum 6.2 1.1<br />

Denizli 1.9 2.1<br />

Gaziantep -2.1 -4.0<br />

Hatay 1.0 1.0<br />

İstanbul -1.6 0.4<br />

<strong>İzmir</strong> -1.8 -2.6<br />

Kayseri 6.4 8.0<br />

Kocaeli -2.4 -2.4<br />

Konya 6.1 -1.0<br />

Samsun 2.2 2.1<br />

Trabzon -1.6 -3.1<br />

Ortalama 2.0 0.3<br />

<strong>İzmir</strong> metal sanayi ‰ 8 teknoloji gerilemesine uğramış ve toplam faktör verimliliği % 1.6<br />

azalmıştır. Sanayi teknolojisini yenilemeli ve verimlilik yöntemleri üzerinde çalışmalıdır.<br />

Tablo 6.51 Metal Eşya, Makine ve Teçhizat Sanayi İl Endeksleri<br />

İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />

Adana 2.2 2.2<br />

Ankara 0.4 2.5<br />

Bursa 2.3 2.1<br />

Denizli 1.7 1.9<br />

Gaziantep 0.0 1.1<br />

İstanbul 0.0 0.9<br />

<strong>İzmir</strong> 0.6 2.5<br />

Kayseri -1.8 2.6<br />

Sakarya 1.0 0.6<br />

Samsun 0.7 3.9<br />

Ortalama 1.2 1.3<br />

48


<strong>İzmir</strong>, metal sanayinin aksine, metal eşya, makine ve teçhizat sanayinde hem<br />

teknolojik açıdan (‰ 6) hem de toplam faktör verimliliği açısından (% 2.5)<br />

gelişme göstermiştir.<br />

Ele alınan sektörler itibariyle, <strong>İzmir</strong>’in ülke içinde önemli bir yeri bulunmaktadır.<br />

Ancak, <strong>İzmir</strong>’in gelecek dönemde, gıda, içki ve tütün, kağıt ve kağıt ürünleri ve<br />

metal ana sanayinde teknolojik atılımları gerçekleştirmesi gerekmektedir.<br />

KOBİ’ler<br />

KOBİ’ler Türkiye ekonomisinin ve imalat sanayinin belkemiğidir. Gerçekten de ülkedeki<br />

işletmelerin % 99.8’i küçük ve orta ölçekli olup, istihdamın % 76.2’sini ve toplam katma<br />

değerin % 38’ini karşılamaktadır. KOBİ’ler <strong>İzmir</strong>’in kalkınmasında da en önemli rolü<br />

üstlenecek esnek yapılı işletmelerdir.<br />

KOBİ’lerin yöneticileri aynı zamanda sahipleridir ve risk almaya gönüllüdürler. Yine<br />

KOBİ’ler esnek üretim yapısına sahiptir ve yeniliğe ve rekabete açıktırlar. Bununla<br />

birlikte pazarlama güçlükleri vardır. Ayrıca sermaye piyasasına giremediklerinden kredifinansman<br />

sorunları bulunmaktadır. Sahipleri teknik gelişmelerin tümüne uyum<br />

sağlayacak mesleki donanım ve yetenekte olamadıkları için ucuz ve kaliteli girdi sağlama<br />

güçlükleriyle karşılaşmaktadırlar.<br />

<strong>İzmir</strong> KOBİ’lerinin yaklaşık % 20’si, % 80-100 arasında kapasite kullanım oranına<br />

sahipken, üçte biri yarı kapasitede çalışmaktadır. Bu, <strong>İzmir</strong> KOBİ’lerinin mevcut<br />

potansiyelinin çok gerisinde çalıştığının önemli bir göstergesidir. Düşük<br />

kapasitenin nedenleri arasında talep yetersizliğinin ilk sırayı alması, pazarlama<br />

sorunlarına işaret etmektedir. İşletmecilerin pazar araştırma ve talep yaratma<br />

konusundaki eksiklikleri büyük ölçüde bilgi, örgütlenme ve araştırma-geliştirme<br />

kaynaklıdır. Gerçekten de KOBİ’lerin üçte birinden fazlası sipariş üzerine üretim<br />

yaparken, % 85’ten fazlası araştırma geliştirme faaliyetlerinde bulunmamaktadır.<br />

Bunun yanı sıra, KOBİ’lerin ancak % 4 kadarı, KOSGEB, İGEME, MPM, TOSYÖV gibi<br />

kendilerine dönük yardım kuruluşlarından yararlanmaktadır.<br />

KOBİ’lerin <strong>İzmir</strong>’in geleceğini yönlendirecek yapıya sahip olabilmesi için, sahip oldukları<br />

olumlu yönleri daha da geliştirip, güçlüklerinin giderilmesi yönünde tedbirlerin alınması<br />

ve gerekli teşviklerin yapılması gereklidir. Bu bağlamda planlanan strateji dönemine ait<br />

önerileri üç başlıkta toplamak mümkündür. Bunlar işletmelerin etkin bilgilenme<br />

koşullarına kavuşturulması, finansman ihtiyaçlarına zamanında ve uygun koşullarda<br />

cevap verecek düzenlemelerin yapılması ve Ar-Ge çalışmalarının etkinleştirilmesidir.<br />

6.2.3 Tarım<br />

Tarla Bitkileri<br />

1986-2002 yılları arasında <strong>İzmir</strong> ili tarla bitkileri ekiliş alanı ve verimlerindeki gelişmeler<br />

ana ürünler itibariyle değerlendirilmiş ve 2003-2005 yılları için varsayımlar<br />

hesaplanmıştır. Bu ürünler ayrı ayrı ele alındığında;<br />

49


Yıllara göre buğday ekiliş alanı incelendiğinde, en yüksek ekilişin 1994, en düşük ise<br />

1988 yılında gerçekleştiği görülmektedir. Ekiliş alanı 1986 yılı baz alındığında 2002’de %<br />

14.8 azalma göstermiştir. Sonuç olarak buğday üretim miktarının 2002 yılına göre<br />

2004’te % 2 artacağını, 2005’te ise yaklaşık olarak aynı düzeyde kalacağını söylemek<br />

mümkündür.<br />

Arpa ekiliş alanı 1986 yılında en yüksek iken, 2002’de en düşük değerini almış ve bu<br />

dönemde ekiliş alanında % 41.6’lık bir azalma olmuştur. Tahmin sonuçları<br />

incelendiğinde, 2005 yılında arpa ekiliş alanında % 9.2 azalma, veriminde ise % 3.5 artış<br />

görülmektedir. Bu sonuçlara göre üretim miktarında, 2005’te yaklaşık % 6’lık bir azalma<br />

olacağı öngörülmektedir.<br />

Mısır ekiliş alanı yine 1986 yılında en yüksek düzeyde iken, 1995’te en düşük değerini<br />

almıştır. Baz yıla göre ekiliş alanında 2002’de % 40.7’lik bir azalma gerçekleşmiştir.<br />

Tahmin sonuçlarına göre 2005’te mısır ekiliş alanının % 26.9 ve üretim miktarının ise<br />

2005’te % 33.2 azalma göstereceği belirlenmektedir.<br />

Pamuk 1988 yılında en yüksek, 2000 yılında en düşük ekiliş alanına sahiptir. Aynı<br />

dönemde birim alana pamuk verimi % 28.2 artmıştır. Tahminleme sonuçlarına göre<br />

2005’te ekiliş alanında % 2.3, verimde ise % 3’lük bir artış ve üretim miktarında ise<br />

2005’te % 5.4 artış öngörülmektedir.<br />

Tütün ekiliş alanında baz yıla göre 2002 yılında % 60.4, veriminde % 2.3 bir azalma<br />

gerçekleşmiştir. 2005 yılında ekiliş alanının % 31.9 azalacağı, verimin % 5.1 artacağı<br />

öngörülmektedir. Üretim miktarına göre 2005’te % 28.4 bir azalma gerçekleşeceği<br />

tahmin edilmektedir.<br />

Tablo 6.52 Tarla Bitkileri Ekiliş Alanı ve Verimleri<br />

Yıllar<br />

Ekiliş<br />

Alanı<br />

(ha)<br />

BUĞDAY ARPA MISIR (tane) PAMUK (kütlü)<br />

Verim<br />

(kg/ha)<br />

Ekiliş<br />

Alanı<br />

(ha)<br />

Verim<br />

(kg/ha)<br />

Ekiliş<br />

Alanı<br />

(ha)<br />

Verim<br />

(kg/ha)<br />

Ekiliş<br />

Alanı<br />

(ha)<br />

Verim<br />

(kg/ha)<br />

1986 57.925 3.113 17.840 2.653 5.808 6.376 61.945 2.441<br />

1987 56.886 3.287 15.575 2.758 5.728 6.499 63.393 2.595<br />

1988 47.992 3.278 15.258 2.694 5.705 6.677 70.148 2.595<br />

1989 53.340 2.783 14.030 2.256 2.758 6.647 67.280 2.165<br />

1990 58.790 3.784 14.210 2.747 2.906 5.649 61.673 2.550<br />

1991 57.445 3.939 13.555 2.878 2.307 5.254 63.561 2.398<br />

1992 53.991 2.938 13.111 2.410 3.085 5.339 61.913 2.439<br />

1993 59.625 4.380 12.341 3.095 3.307 5.596 58.826 2.688<br />

1994 60.720 4.028 11.689 2.839 3.424 5.687 59.985 2.798<br />

1995 56.540 4.035 11.923 2.875 2.268 6.164 68.764 2.879<br />

1996 52.960 4.078 12.417 2.922 3.069 8.465 67.530 2.843<br />

1997 55.630 3.718 12.741 2.782 2.386 5.785 66.952 2.957<br />

50


1998 48.348 3.292 10.768 2.551 3.389 6.085 64.740 2.572<br />

1999 48.503 3.149 10.689 2.525 4.451 6.110 63.215 2.915<br />

2000 59.131 3.583 11.113 2.726 3.949 5.887 55.222 3.048<br />

2001 53.186 3.494 10.905 2.648 3.455 5.920 65.463 3.127<br />

2002 49.330 3.570 10.427 2.631 3.447 6.167 60.308 3.130<br />

2003 51.899 3.520 10.118 2.755 3.115 5.811 61.983 3.135<br />

2004 51.197 3.509 9.792 2.739 2.817 5.725 61.845 3.179<br />

2005 50.494 3.499 9.465 2.724 2.519 5.639 61.708 3.224<br />

Bakla ekiliş alanı ve verimi baz yıla göre sırasıyla % 54.6 ve % 7.7 azalmıştır.<br />

Tahminleme sonuçları değerlendirildiğine, üretim miktarında 2005’te % 11.8’lik bir<br />

azalma öngörülmektedir. Bu azalmanın ekiliş alanındaki azalmadan kaynaklandığı<br />

söylenebilir.<br />

Patates ekiliş alanı 2002’de, verimi ise 2001’de en yüksek düzeye ulaşmıştır.<br />

Önümüzdeki yıllarda hem ekiliş alanının hem de verimin artmaya devam edeceği, buna<br />

bağlı olarak üretim miktarının 2004’te % 4.9, 2005’te % 7.9 artacağı tahmin<br />

edilmektedir. 2005’te ekiliş alanında % 4.3, verimde ise % 3.5 artış sağlanacağı<br />

öngörülmektedir.<br />

Yonca yeşil ve kuru ot değerlendirildiğinde; ekiliş alanları sırasıyla % 23.8 ve % 53.6<br />

artmıştır. 2005 yılında yeşil ve kuru ot ekiliş alanlarının %16.4 ve % 8.8, verimlerinin %<br />

1.6 ve % 10.7 artacağı öngörülmektedir.<br />

Fiğ yeşil ve kuru olarak incelendiğinde, baz yıla göre son yılda yeşil ot ekiliş alanı % 22.6<br />

artarken, kuru ot % 27.1 azalmıştır. İleriye yönelik tahmin sonuçlarına göre 2005 yılında<br />

yeşil ve kuru ot ekiliş alanlarında sırasıyla % 20.6 ve 13.1 azalma olacaktır. 2005’te yeşil<br />

ot üretimi % 3.8 artarken, kuru ot üretimi aynı kalacaktır.<br />

51


Tablo 6.53 Tarla Bitkileri Ekiliş Alanı ve Verimleri (devam)<br />

Yıllar<br />

Ekiliş<br />

Alanı<br />

(ha)<br />

TÜTÜN BAKLA PATATES<br />

Ekiliş<br />

Ekiliş<br />

Verim<br />

Verim<br />

Alanı<br />

Alanı<br />

(kg/ha)<br />

(kg/ha)<br />

(ha)<br />

(ha)<br />

Verim<br />

(kg/ha)<br />

1986 33.389 748 1.293 2.527 9.400 24.670<br />

1987 33.488 778 1.544 2.509 9.612 24.577<br />

1988 35.783 789 1.246 2.437 9.475 24.608<br />

1989 40.182 893 1.265 2.472 8.615 25.124<br />

1990 39.602 871 1.220 2.404 8.736 24.959<br />

1991 35.640 648 1.117 2.843 9.839 25.225<br />

1992 39.503 871 1.127 2.511 10.594 26.589<br />

1993 38.533 867 1.067 2.648 10.353 27.439<br />

1994 22.166 749 1.135 2.657 10.954 28.170<br />

1995 19.971 746 1.030 2.669 12.409 26.005<br />

1996 19.395 755 898 2.634 12.651 25.051<br />

1997 20.077 770 718 2.543 13.083 16.835<br />

1998 18.860 755 463 2.056 11.577 24.460<br />

1999 18.096 747 556 2.091 12.121 31.607<br />

2000 17.160 763 580 2.233 11.954 28.245<br />

2001 15.457 779 530 2.176 12.527 32.653<br />

2002 13.214 731 587 2.333 13.714 29.921<br />

2003 11.811 768 554 2.314 13.908 30.089<br />

2004 10.408 768 534 2.330 14.103 30.526<br />

2005 9.005 768 515 2.346 14.297 30.964<br />

Tablo 6.54 Tarla Bitkileri Ekiliş Alanı ve Verimleri (devam)<br />

Yıllar<br />

YONCA (Yeşil Ot) YONCA (Kuru Ot) Fiğ (Yeşil Ot) Fiğ (Kuru Ot)<br />

Ekiliş<br />

Ekiliş<br />

Ekiliş<br />

Ekiliş<br />

Verim<br />

Verim<br />

Verim<br />

Verim<br />

Alanı<br />

Alanı<br />

Alanı<br />

Alanı<br />

(kg/ha)<br />

(kg/ha)<br />

(kg/ha)<br />

(kg/ha)<br />

(ha)<br />

(ha)<br />

(ha)<br />

(ha)<br />

1986 1.033 40.867 2.283 11.591 730 14.212 2.027 3.320<br />

1987 458 40.461 2.980 13.787 1.068 14.358 1.997 2.840<br />

1988 411 41.200 3.292 13.152 525 13.700 2.490 2.900<br />

1989 679 38.058 3.282 12.800 667 14.100 1.496 3.100<br />

1990 1.079 39.800 2.829 11.300 927 13.930 1.183 3.715<br />

1991 1.591 45.540 2.353 11.407 1.443 13.600 818 3.400<br />

1992 1.859 37.890 2.191 11.938 990 12.200 863 3.015<br />

1993 1.127 51.336 3.318 15.711 803 15.205 1.490 3.581<br />

1994 2.049 46.076 2.931 14.757 1.088 14.072 1.556 3.852<br />

1995 1.985 46.874 3.067 14.798 1.060 14.783 1.490 3.934<br />

1996 2.065 45.818 3.239 13.880 1.232 14.951 1.400 3.857<br />

52


1997 1.980 46.225 3.248 14.169 1.195 15.151 1.310 3.905<br />

1998 1.233 50.507 3.396 14.161 1.107 15.324 1.331 4.043<br />

1999 1.585 25.845 3.250 16.951 1.024 14.732 1.393 5.286<br />

2000 1.301 36.145 3.720 15.328 1.137 20.083 1.031 4.147<br />

2001 1.162 42.263 3.715 14.638 740 22.451 1.372 5.665<br />

2002 1.279 42.766 3.598 14.384 895 20.273 1.477 4.135<br />

2003 1.351 42.624 3.753 15.764 905 22.691 1.400 4.657<br />

2004 1.420 43.033 3.834 15.843 808 24.594 1.341 4.724<br />

2005 1.489 43.442 3.915 15.922 711 26.497 1.283 4.790<br />

Sebze<br />

<strong>İzmir</strong> ili sebze ekiliş alanlarında, verimliliği yüksek olan beş adet ürün incelenmiştir.<br />

1986 yılı baz alındığında 2002’de karpuz ekiliş alanında % 4.8’lik bir azalmaya karşılık,<br />

birim alana verim % 45.8 artmıştır. 2005 yılında ekiliş alanının azalmaya devam edeceği<br />

(% 7.4), verimin ise artacağı tahmin (% 7.8) edilmektedir.<br />

Domates ekiliş alanında baz yıla göre yaklaşık % 223, verimde ise % 63.5’lik bir artış<br />

olmuştur. Son yıl baz alındığında 2005 yılında ekiliş alanında (% 6.6) ve verimde (%<br />

10.9) artışların devam edeceği tahmin edilmektedir.<br />

Taze fasulye ekiliş alanı da baz yıla göre önemli ölçüde artış (% 167.2) göstermiştir. Aynı<br />

dönemde verimde de artış (% 7.8) sağlanmıştır. 2005 yılında ekiliş alanındaki artışın<br />

devam edeceği (% 22.8), verimim ise değişmeyeceği tahmin edilmektedir.<br />

1986-2002 döneminde patlıcan ekiliş alanı (% 18.8) ve veriminde (% 22.7) artış<br />

sağlanmıştır. İleriye dönük tahminleme sonuçları değerlendirildiğinde; 2005 yılında ekiliş<br />

alanında % 1.3 azalma, verimde ise % 4.2 artış olacağı öngörülmektedir.<br />

Enginar ekiliş alanı baz yıla göre % 93, verimi ise % 16.6 artmıştır. 2005 yılında ekiliş<br />

alanı (% 5.1) ve verimdeki (% 2.4) artışların devam edeceği tahmin edilmektedir.<br />

Tablo 6.55 Sebze Ekiliş Alanı ve Verimleri<br />

Yıllar<br />

KARPUZ DOMATES FASULYE (Taze) PATLICAN ENGİNAR<br />

Ekiliş<br />

Alanı<br />

(ha)<br />

Verim<br />

(kg/ha)<br />

Ekiliş<br />

Alanı<br />

(ha)<br />

Verim<br />

(kg/ha)<br />

Ekiliş<br />

Alanı<br />

(ha)<br />

Verim<br />

(kg/ha)<br />

Ekiliş<br />

Alanı<br />

(ha)<br />

Verim<br />

(kg/ha)<br />

Ekiliş<br />

Alanı<br />

(ha)<br />

Verim<br />

(kg/ha)<br />

1986 10.912 25.363 3.615 30.516 960 7.904 1.225 22.534 470 11.966<br />

1987 11.610 27.794 3.675 28.645 980 7.759 1.262 23.254 464 11.823<br />

1988 10.950 29.205 3.645 28.444 1.008 7.946 1.234 23.841 462 11.907<br />

1989 11.639 24.261 3.670 25.723 1.289 7.851 1.164 23.142 423 11.165<br />

1990 11.904 26.978 3.797 25.924 1.280 8.236 1.124 23.819 424 13.495<br />

1991 12.617 27.991 3.861 31.656 1.352 7.792 1.103 23.679 454 13.566<br />

1992 12.616 29.091 4.203 34.470 1.266 7.579 1.044 24.122 486 13.660<br />

1993 11.832 31.051 3.919 37.030 1.179 7.818 1.077 25.366 524 13.729<br />

53


1994 13.094 31.470 5.694 44.968 1.453 7.655 1.173 25.583 534 12.773<br />

1995 12.098 33.411 6.119 49.642 1.421 7.889 1.240 25.837 606 15.064<br />

1996 10.838 36.520 7.937 48.111 1.534 8.220 1.468 26.754 647 15.193<br />

1997 10.723 34.050 7.299 43.115 1.535 8.117 1.497 26.659 843 16.139<br />

1998 10.389 35.288 9.954 42.650 1.675 8.756 1.392 28.200 899 16.071<br />

1999 11.540 36.897 12.094 46.694 1.889 8.803 1.387 28.589 937 14.344<br />

2000 10.433 36.936 11.817 49.364 2.148 8.991 1.476 28.170 892 14.084<br />

2001 9.934 37.288 10.867 46.398 2.118 8.692 1.328 27.086 898 13.951<br />

2002 10.386 36.969 11.672 49.880 2.565 8.520 1.455 27.638 907 13.949<br />

2003 9.985 38.340 11.927 51.687 2.682 8.535 1.449 28.023 922 14.089<br />

2004 9.799 39.104 12.186 53.493 2.916 8.524 1.442 28.405 937 14.190<br />

2005 9.613 39.867 12.446 55.300 3.149 8.513 1.436 28.786 953 14.290<br />

Meyve<br />

1986-2002 yılları arasındaki ürünler itibariyle <strong>İzmir</strong> meyve ağaç sayısı ve verimlerindeki<br />

gelişmeleri konu alındığında aşağıdaki değerlere erişmekteyiz.<br />

Bu bağlamda, 1986 yılı baz alındığında ve ildeki meyve veren ağaç sayıları<br />

incelendiğinde; armut (% 37.4), ayva (% 51.4), elma (% 45.2), erik (% 3) ve kayısı üretimi<br />

(% 16.9) azalmıştır. Aynı dönemde ağaç başına verimler değerlendirildiğinde; armut (%<br />

9.1), ayva (% 8.7), elma (% 38.5), erik (% 13.3) ve kayısı (% 20) oranında azalma<br />

göstermiştir. İleriye dönük tahmin sonuçları değerlendirmek için 2005 yılında ağaç sayısı<br />

ve ağaç başına verimler; armutta sırasıyla % 13.6 azalış ve % 5 artış olacağı, 2005<br />

yılında üretim miktarının % 9.3 azalacağını belirlemektedir. Ayvada bu değerler sırasıyla<br />

% 10.9 azalış ve % 4.8 artış şeklinde olmakla birlikte üretim miktarı % 6.7 azalacaktır.<br />

Elmada ağaç sayısı % 6.3, verim ise % 8.3 azalmakta, bunun sonucunda üretim miktarı<br />

% 14.1 oranında düşmektedir. Erikte aynı şekilde ağaç sayısı % 5, verim ise % 3.8<br />

azalmakta, üretim miktarı % 8.7 daha az olmaktadır. Kayısı da ise ağaç sayısı yaklaşık %<br />

1 artmakta, fakat verim % 7.1 oranında düşmekte, sonuçta üretim miktarı % 6.4<br />

azalmaktadır.<br />

1986 yılı baz alındığında 2002 yılında kiraz ağaç sayısı % 303.6, ağaç başına verim ise %<br />

4.3 artmıştır. İldeki kiraz ağacı sayısı 2002 yılında en yüksek değerine ulaşmıştır. 2005<br />

yılı tahminlerine göre ağaç sayısı yaklaşık % 18, verim ise yaklaşık % 21 artacaktır.<br />

Buna bağlı olarak 2005 yılında ise % 6.7 artış öngörülmektedir. Yine aynı dönemde<br />

şeftali ve kestane ağaçları sayısı sırasıyla % 55.2 ve % 64.5 artmıştır. Ağaç başına şeftali<br />

veriminde % 12.9 artış gerçekleşirken, kestane veriminde % 30 azalma olmuştur. Şeftali<br />

üretiminin 2004 ve 2005 yıllarında sırasıyla % 34 ve % 31’lik bir azalma göstereceği<br />

tahmin edilmektedir. Aynı yıllarda kestane veriminde azalmaya karşılık ağaç sayısındaki<br />

artışla birlikte üretimin 2004’te % 6.2, 2005’te % 5.4 artacağı öngörülmektedir. İldeki<br />

zeytin ağaçları 1986 yılına göre çok az sayıda azalmış ve ürünün bol olduğu baz yıla göre<br />

yine ürünün bol olduğu 2002 yılında ağaç başına verim % 125 artmıştır. Aynı dönemde<br />

mandalina ağaç sayısı yaklaşık % 17 artış göstermiş ve verimde yine % 5’lik bir artış<br />

54


yaşanmıştır. Tahminler incelendiğinde zeytin ağaçlarında % 1’lik bir azalmayla birlikte<br />

verimdeki düşüşler 2004 ve 2005 yıllarında üretimin % 48.6 azalmasına neden olacaktır.<br />

Mandalinada hem ağaç sayısı hem de verim artışını takiben 2004 yılında üretim % 16.2,<br />

2005’te ise % 17.8 artış öngörülmektedir.<br />

Tablo 6.56 Meyve Ağaç Sayısı ve Verimleri<br />

Yıllar<br />

ARMUT AYVA ELMA ERİK KAYISI<br />

Meyve Meyve Meyve Meyve<br />

Verim Verim Verim Verim<br />

Veren<br />

Veren<br />

Veren Veren<br />

(kg/<br />

(kg/<br />

(kg/<br />

(kg/<br />

Ağaç<br />

Ağaç<br />

Ağaç<br />

Ağaç<br />

ağaç)<br />

ağaç)<br />

ağaç)<br />

ağaç)<br />

Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı<br />

Meyve<br />

Veren<br />

Ağaç<br />

Sayısı<br />

Verim<br />

(kg/<br />

ağaç)<br />

1986 447.100 22 152.550 23 276.800 39 233.550 30 125.890 35<br />

1987 438.742 21 153.013 23 278.609 38 234.627 22 126.873 28<br />

1988 422.465 21 151.813 27 281.381 38 243.198 24 127.477 31<br />

1989 419.150 21 152.083 25 283.051 38 246.800 22 128.850 24<br />

1990 422.520 20 153.450 22 284.700 37 252.800 22 130.237 27<br />

1991 444.270 18 154.420 22 286.010 37 258.100 26 131.405 29<br />

1992 390.830 19 133.750 22 274.100 36 251.150 26 123.170 30<br />

1993 309.150 20 132.150 22 281.700 36 257.450 27 127.440 30<br />

1994 386.460 20 131.150 22 251.365 33 257.980 27 129.140 31<br />

1995 388.060 18 127.490 22 253.525 34 256.350 27 129.470 31<br />

1996 394.260 19 126.000 22 260.990 34 259.330 27 131.390 31<br />

1997 395.870 19 121.410 22 260.915 33 262.680 22 131.020 23<br />

1998 294.600 18 73.360 24 153.695 31 233.360 23 99.020 26<br />

1999 - - 72.975 - 154.255 29 234.710 23 99.700 23<br />

2000 285.010 20 73.306 24 155.615 30 236.200 26 101.365 29<br />

2001 280.340 19 73.306 23 155.665 29 236.150 26 102.875 28<br />

2002 280.010 20 74.145 21 151.765 24 226.630 26 104.620 28<br />

2003 274.066 20 71.399 22 148.620 25 223.669 26 104.999 27<br />

2004 258.021 20 68.724 22 145.440 23 219.460 25 105.405 26<br />

2005 241.976 21 66.049 22 142.261 22 215.251 25 105.812 26<br />

Tablo 6.57 Meyve Ağaç Sayısı ve Verimleri (devam)<br />

Yıllar<br />

KİRAZ ŞEFTALİ ZEYTİN KESTANE MANDALİNA<br />

Meyve<br />

Veren<br />

Ağaç<br />

Sayısı<br />

Verim<br />

(kg/<br />

ağaç)<br />

Meyve<br />

Veren<br />

Ağaç<br />

Sayısı<br />

Verim<br />

(kg/<br />

ağaç)<br />

Meyve<br />

Veren<br />

Ağaç<br />

Sayısı<br />

Verim<br />

(kg/<br />

ağaç)<br />

Meyve<br />

Veren<br />

Ağaç<br />

Sayısı<br />

Verim<br />

(kg/<br />

ağaç)<br />

Meyve<br />

Veren<br />

Ağaç<br />

Sayısı<br />

Verim<br />

(kg/<br />

ağaç)<br />

1986 279.250 23 743.630 31 12.402.412 12 160.100 40 1.144.943 60<br />

1987 290.237 19 761.580 30 12.415.975 6 160.400 44 1.129.053 49<br />

1988 292.136 26 795.820 31 12.450.145 14 168.100 45 1.124.803 46<br />

1989 292.500 25 827.735 31 12.341.066 4 172.900 50 1.154.620 72<br />

1990 302.390 24 845.480 31 12.502.566 15 175.600 45 1.157.140 68<br />

55


1991 308.140 28 835.780 34 12.564.400 6 185.150 44 1.149.430 68<br />

1992 338.290 28 746.580 36 12.281.300 12 216.400 38 1.160.830 67<br />

1993 347.790 28 796.300 38 12.294.650 6 218.350 40 1.164.800 67<br />

1994 399.890 28 806.700 39 12.326.450 18 225.400 36 1.184.285 67<br />

1995 411.450 28 824.500 39 12.344.450 4 230.500 38 1.189.495 65<br />

1996 439.930 35 859.900 41 12.468.700 23 248.600 34 1.219.150 60<br />

1997 565.280 34 976.750 36 12.504.380 3 257.050 31 1.227.280 65<br />

1998 936.300 28 1.068.700 38 11.906.127 25 268.650 34 1.274.880 69<br />

1999 1.059.025 29 1.090.440 37 11.979.850 2 269.100 35 1.281.336 60<br />

2000 1.075.380 29 1.100.600 38 12.248.710 21 259.850 33 1.303.136 64<br />

2001 1.118.275 28 1.131.590 38 12.258.410 3 261.475 33 1.321.550 74<br />

2002 1.127.005 24 1.153.890 35 12.328.510 27 263.375 28 1.340.246 63<br />

2003 1.194.269 24 743.630 35 12.240.993 13 271.538 28 1.361.910 71<br />

2004 1.261.533 21 761.580 35 12.231.498 14 279.700 28 1.381.364 71<br />

2005 1.328.797 19 795.820 35 12.222.002 14 287.863 27 1.400.818 71<br />

1986 yılına göre nar ağacı sayısı % 37.4, ağaç başına verim ise % 13 azalmıştır. Aynı<br />

dönemde incir ağacı sayısında çok az bir azalma olurken verimde de % 56.8 azalma<br />

göstermiştir. Üretim miktarında 2005’te % 3.5 azalma olacağı tahmin edilmektedir.<br />

İncirde ise ağaç sayısında ve verimde artışlar olacağı ve bunun sonucunda üretimin<br />

2005’te % 23 artması öngörülmektedir. İldeki çekirdeksiz kuru üzüm alanlarında baz<br />

yıla göre % 23.1, verimde de % 16.6’lık bir azalma gerçekleşmiştir. Tahmin edilen<br />

dönemde de verimdeki çok az miktarda artışa karşılık üzüm üretilen alanlarda artışlar<br />

devam etmekte ve buna bağlı olarak üretim miktarında 2005’te % 7.8’lik bir azalma<br />

olacağı hesaplanmıştır.<br />

Tablo 6.58 Meyve Ağaç Sayısı ve Verimleri (devam)<br />

Yıllar<br />

Meyve Veren<br />

Ağaç Sayısı<br />

NAR İNCİR (Yaş) ÇEKİRDEKSİZ ÜZÜM<br />

Verim<br />

(kg/ağaç)<br />

Meyve Veren<br />

Ağaç Sayısı<br />

Verim<br />

(kg/ağaç)<br />

Üretim Alanı<br />

(ha)<br />

Verim<br />

(kg/ha)<br />

1986 154.256 23 1.255.328 44 22.158 8.704<br />

1987 154.707 22 1.260.979 35 22.121 9.424<br />

1988 155.807 26 1.270.529 39 22.103 9.555<br />

1989 155.892 24 1.271.129 34 22.108 9.815<br />

1990 156.450 21 1.274.900 39 22.089 10.120<br />

1991 157.235 21 1.273.030 37 22.097 8.885<br />

1992 137.480 22 1.253.350 30 21.708 8.579<br />

1993 137.500 22 1.271.150 36 21.692 8.574<br />

1994 134.350 22 1.273.300 37 21.690 8.582<br />

1995 134.032 22 1.273.315 38 21.655 8.470<br />

1996 132.840 22 1.305.515 37 21.698 8.737<br />

1997 129.380 22 1.318.450 30 21.653 8.647<br />

1998 95.180 23 1.274.400 26 18.723 9.937<br />

56


1999 96.275 23 1.270.200 34 18.606 9.399<br />

2000 96.535 24 1.280.620 31 18.377 10.248<br />

2001 96.435 22 1.281.990 27 17.957 8.178<br />

2002 96.625 20 1.248.480 19 17.031 7.255<br />

2003 93.776 21 1.264.426 25 16.602 7.337<br />

2004 91.288 21 1.266.673 24 16.100 7.322<br />

2005 88.799 21 1.268.919 23 15.599 7.307<br />

Hayvan Varlığı ve Hayvansal Ürünler Üretimi<br />

1985-2002 döneminde <strong>İzmir</strong>’deki hayvan sayıları ve hayvansal ürünlerdeki gelişmeler<br />

ilerleyen yıllarda belirli artışlar yerine azalmalar göstermesi dikkat çekicidir. Konuya bu<br />

açıdan bakıldığında ilde bulunan sığır sayısındaki değişimin 2002 yılında yaklaşık<br />

olarak aynı düzeyde kaldığı görülmektedir. Elde edilen tahmin sonuçları<br />

değerlendirildiğinde, sığır sayısının 2004’te % 1.7, 2005’te ise % 2.4 artacağı<br />

öngörülmektedir.<br />

Koyun sayısı ise son yılda % 18.9 azalmıştır. İldeki koyun sayısının sürekli azalması ve<br />

2002 yılında en düşük düzeye inmesi baz alındığında sayının 2004 yılında % 4.5, 2005<br />

yılında ise % 6.7 azalacağı tahmin edilmektedir.<br />

Keçi sayısı 1988 yılında en yüksek düzeyde iken, bu yıldan itibaren yine sürekli bir<br />

azalma gerçekleşmiş ve 2002 yılında keçi sayısı en düşük düzeye inmiştir ve bu azalma<br />

% 20.4 oranındadır. İleriye dönük tahminler değerlendirildiğinde, 2004 yılında keçi sayısı<br />

% 2.5, 2005 yılında ise % 4.6 azalacaktır.<br />

Tavuk sayısında da yine azalmalar olmuştur. Bu azalma 1985 yılına göre son yılda %<br />

23.8’dir. Ancak 2002 yılı baz alındığında 2004’te yaklaşık % 2, 2005’te de yaklaşık % 3<br />

artış olacağı tahmin edilmektedir.<br />

İldeki hayvansal ürünlerin üretimi incelendiğinde ise et üretiminin 2002 yılında % 15.2<br />

azaldığı görülmektedir. Üretiminde ise 2004’te % 22.2 ve 2005’te % 19.3 artış olacağı<br />

tahmin edilmektedir.<br />

Süt üretimi 2002 yılında en yüksek düzeye ulaşmıştır. Baz yıla göre yaklaşık % 90’lık bir<br />

artış sağlanmıştır. 2002 yılına göre 2004’te % 1.7, 2005’te % 2.6 artış olacağı tahmin<br />

edilmektedir.<br />

İldeki yumurta üretimi 1985’e göre % 55.2 oranında azalmıştır. Üretimin en düşük<br />

olduğu 2002 yılına göre 2004’te yumurta üretiminin % 16.1, 2005’te ise % 24.6 azalacağı<br />

tahmin edilmektedir.<br />

57


Tablo 6.59 <strong>İzmir</strong> İlinde Yıllara Göre Hayvan Sayıları<br />

Yıllar SIĞIR (baş) KOYUN (baş) KEÇİ (baş) TAVUK (adet)<br />

1985 228.557 560.298 214.532 6.098.160<br />

1986 214.512 555.244 218.731 6.197.503<br />

1987 220.784 576.120 220.472 6.441.192<br />

1988 206.062 568.580 224.934 6.523.970<br />

1989 198.495 539.226 219.344 5.816.054<br />

1990 178.808 507.041 207.151 5.235.661<br />

1991 231.838 512.285 208.889 4.602.230<br />

1992 232.744 515.767 208.609 4.491.970<br />

1993 221.570 488.161 209.377 5.974.840<br />

1994 242.563 468.922 182.382 6.497.330<br />

1995 259.251 482.002 188.589 6.176.993<br />

1996 261.717 494.335 194.555 5.305.900<br />

1997 258.533 495.963 198.329 5.176.050<br />

1998 257.741 480.083 193.695 5.706.601<br />

1999 252.607 483.761 189.819 6.500.000<br />

2000 240.370 478.318 180.300 6.393.000<br />

2001 230.570 469.035 183.890 4.683.750<br />

2002 228.534 454.318 170.783 4.644.450<br />

2003 230.935 444.165 170.044 4.688.802<br />

2004 232.491 434.012 166.471 4.733.154<br />

2005 234.047 423.859 162.899 4.777.507<br />

Tablo 6.60 <strong>İzmir</strong> İlinde Yıllara Göre Hayvansal Ürünler Üretimi<br />

Yıllar ET (ton) SÜT (ton) YUMURTA<br />

1985 35.100 313.962 1.088.807<br />

1986 26.893 337.002 1.044.802<br />

1987 44.468 364.930 1.034.028<br />

1988 36.987 348.583 1.125.588<br />

1989 38.504 333.683 859.605<br />

1990 33.617 294.340 862.341<br />

1991 32.354 325.581 630.503<br />

1992 27.709 337.151 647.748<br />

1993 41.193 351.781 789.408<br />

1994 42.492 360.520 719.441<br />

1995 33.299 529.255 775.509<br />

1996 45.014 572.282 729.762<br />

1997 44.297 568.090 774.128<br />

1998 42.008 512.163 921.118<br />

1999 33.540 479.350 839.000<br />

58


2000 36.391 504.640 737.643<br />

2001 28.064 562.449 532.287<br />

2002 29.761 595.701 487.654<br />

2003 37.221 600.874 449.995<br />

2004 36.365 606.047 408.954<br />

2005 35.509 611.220 367.913<br />

<strong>İzmir</strong> İli Tarımsal Potansiyeli ve Gelişme Olanakları<br />

<strong>İzmir</strong>’in genel tarımsal durumu ve geleceğe dönük gelişme durumu incelendikten sonra,<br />

tarımsal ürünlere hangi strateji alt yörelerinde daha öncelikli olarak yer verilmesi<br />

gerekliliği aşağıdaki tabloda açıklanmaktadır.<br />

Tablo 6.61 Alt Yörelere Göre Tarımsal Ürünlerin Olması Gereken Öncelik Sırası<br />

Ürün<br />

Alt Yöreler<br />

B C-D E1-E2 F1-F2<br />

Buğday 1 3 2 4<br />

Yonca 2 3 1 4<br />

Mısır 4 2 1 3<br />

Zeytin 3 4 1 2<br />

Pamuk 2 3 1 4<br />

Tütün 1 4 3 2<br />

Patates - - 1 -<br />

Domates 2 3 1 4<br />

Karpuz - - 1 -<br />

Enginar - - - 1<br />

Biber - - 1 -<br />

Turunçgil - 2 - 1<br />

Fıstık çamı 1 - - -<br />

Kesme çiçek - - - 1<br />

Çekirdeksiz Üzüm - 1 3 2<br />

Üzüm 2 4 1 3<br />

İncir - - 1 -<br />

Süt 3 2 1 4<br />

Et 3 1 2 4<br />

Tavuk eti 4 1 3 2<br />

Yumurta - 1 - 2<br />

Bal 1 3 2 4<br />

59


[1] ürünün ilgili alt yörede en fazla öneme sahip olduğunu, [2] ikinci derecede önemli<br />

olduğunu göstermektedir. Bu tabloda <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü tarımsal potansiyelinin<br />

düşüklüğünden ötürü ihmal edilmiştir.<br />

Yukarıdaki tablonun, yapılacak tarımsal yatırımlarda yol gösterici olacağı dikkate<br />

alınırsa, hangi strateji alt yörelerinde ne tür tarımsal yatırımların yapılabileceği de açıkça<br />

görülebilir.<br />

Geleceğe dönük strateji ve yatırım kararları belirlenirken, mevcut durum ve potansiyelin<br />

değerlendirilmesi oldukça faydalı ipuçları sunacaktır. Bu amaçla aşağıdaki tablo bir<br />

sentez yapmaktadır.<br />

Tablo 6.62 Strateji ve Yatırım Kararları Açısından Mevcut Durum ve Potansiyellerin<br />

Değerlendirilmesi<br />

Açıklama Mevcut Durum Gelişme Potansiyeli<br />

Nüfus<br />

<strong>İzmir</strong> nüfusu yaklaşık<br />

3.4 milyondur.<br />

<strong>İzmir</strong> nüfusunun % 18’i<br />

kırsal alanda<br />

yaşamaktadır.<br />

Azalması<br />

beklenmektedir.<br />

Tarım<br />

arazisi<br />

Toplam arazinin % 31’i<br />

I-IV. Sınıftır.<br />

I-IV. sınıf arazilerde<br />

tarım yapılırken, VI-VII.<br />

Sınıf arazilerde çayırmera<br />

ve orman arazisi<br />

bulunmaktadır.<br />

Maki formundaki VI-VII.<br />

Sınıf arazilerde zeytin ve<br />

fıstık çamı yetiştirilebilir<br />

Sulama<br />

Toplam su varlığı<br />

2654 hm 3 /yıl<br />

Örgütlenme • Tariş<br />

• Tarım Kredi Koop.<br />

• Tarımsal Kalkınma<br />

Kooperatifi<br />

• Sulama Kooperatifi<br />

• Su Ürünleri Koop.<br />

Üretim • Ürün çeşitliliği<br />

• Katma değeri yüksek<br />

meyve ve sebze üretimi<br />

• Ekolojik ürün üretimi<br />

• Çek.k.üzüm ve incir<br />

gibi ihraç ürünleri<br />

üretimi<br />

• Tıbbi bitki üretimi<br />

Tarım arazisinin % 48’i DSİ ve Köy Hizmetleri<br />

sulanıyor. Bunun % 81’i Gn.Md. tarafından<br />

hal sulamasıdır. yaklaşık 80000 ha<br />

sulamaya açılacaktır.<br />

Çiftçilerin % 70’i<br />

örgütlüdür.<br />

• Tarım arazileri amaç<br />

dışı kullanılıyor. Yüksek<br />

arazi rantı nedeniyle<br />

turizm ve sanayiye<br />

kayıyor.<br />

• Sanayi ve turizm<br />

kaynaklı kirlenme tarım<br />

alanlarını tehdit ediyor.<br />

AB uyum yasalarıyla<br />

birlikte, örgütlenme<br />

oranı artacaktır.<br />

• İlin konumu, liman ve<br />

AB gümrük birliği,<br />

meyve ve sebze<br />

ihracatını olanaklarını<br />

artıracaktır.<br />

• Ekolojik ürün üretimi<br />

ve ihracı artacak<br />

• Tıbbi bitki üretim veya<br />

ihracatı artacak<br />

Buradan görüldüğü üzere; nüfus beklendiği gibi tarımdan sanayiye kayacaktır.<br />

Tarımsal ürünlere hem daha yüksek katma değer kazandırma hem de yeni istihdam<br />

60


alanlarının yaratılması sağlanacaktır. Ayrıca yüksek rant nedeniyle tarım alanlarının<br />

amaç dışı kullanımının artabileceği ve bu nedenle gerekli tedbirlerin alınması<br />

gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bunları desteklemek için sulama yatırımları için devlet<br />

desteğine ihtiyaç olduğu belirlenmektedir. Diğer taraftan çiftçilerin örgütlenmeye<br />

eğilimli olduğu ancak AB uyum yasaları gibi zorlayıcı faktörlerin örgütlenme etkinliğini<br />

artıracağı belirlenmektedir. Son olarak da göreli bir şekilde yüksek gelir sağlayan<br />

zengin ürün deseninin alternatif ürünlerle ve yetiştirme teknikleriyle<br />

geliştirilmesi gerektiği söylenebilir.<br />

<strong>İzmir</strong> İli Tarımsal Amaç ve Stratejileri<br />

<strong>İzmir</strong>’de yetiştirilen ürünler gerek yurt içi gerekse yurt dışı pazarlama potansiyeline<br />

sahiptir ve ilin pazarlama sisteminde ve çiftçi örgütlenmesinde sorunlar olmakla birlikte<br />

diğer illerden daha iyi durumdadır. Bu bağlamda <strong>İzmir</strong> için belirlenen amaçları arasında<br />

başta sürdürülebilir tarımın gerçekleştirilmesi gelmelidir. Bunu takiben verimlilik ve<br />

gelirin artırılması düşünülmektedir. Bu iki amaç esas alınarak aşağıdaki tablo<br />

verilmektedir.<br />

Tablo 6.63 Tarımsal Amaç, Stratejiler ve Potansiyeller<br />

Amaç Strateji Potansiyel<br />

Ekolojik Tarım<br />

• Pazar şansı yüksek ürünler yetiştiriliyor.<br />

• Tahtalı koruma havzası gibi uygun alanlar var.<br />

• Liman ve gümrük birliği ürünlerin ihraç şansını artırıyor.<br />

• Eğitim düzeyi yüksek.<br />

• Halen sözleşmeli olarak ekolojik ürün üreten başarılı<br />

örnekleri var.<br />

Sürdürülebilir<br />

Tarım<br />

Verimlilik ve<br />

Gelirin<br />

Artırılması<br />

Hayvan Sağlığı<br />

Kontrolü<br />

Sulama<br />

Sistemlerinin<br />

İyileştirilmesi<br />

Katma Değeri<br />

Yüksek Ürünlerin<br />

Üretilmesi<br />

Pazarlama<br />

Sisteminin<br />

İyileştirilmesi<br />

Örgütlenmenin<br />

Etkinleştirilmesi<br />

• Hayvancılık kısıtlı bir alanda yoğunlaştığından kontrolü<br />

kolay.<br />

• Halen hayvan sağlığıyla ilgili yürütülen çalışmalar ve<br />

deneyimler var.<br />

• Çiftçi, sulamanın kendi refah düzeyine yaptığı katkının<br />

bilincinde olması nedeniyle bilinçli ve istekli.<br />

• Sulu tarımın halen örgütlü olarak yapılıyor olması, yeni<br />

yatırım ve projelerin başarısını artıracaktır.<br />

• İç ve dış pazar şansı var.<br />

• 2. Ürün yetiştirme olanakları yüksek.<br />

• Daha az girdi kullanıp verimi sabit tutarak yada aynı verimi<br />

daha az girdi kullanarak etkinliği artırıp gelir düzeyi<br />

artırılabilir.<br />

• Çiftçi pazar enformasyonunu sağlamak üzere üniversite<br />

yayım merkezleri ve Tarım Bakanlığı yayım kuruluşları<br />

mevcut.<br />

• Pazarlama kanalında yer alanlar bilinçli.<br />

• Çiftçinin eğitim düzeyi yüksek ve bilinçli.<br />

• Halihazır örgütlenmeyi geliştirecek kooperatif altyapısı ve<br />

deneyimi mevcut.<br />

61


Kırsal Turizm<br />

Hayvancılığın<br />

Geliştirilmesi Ve<br />

Yaygınlaştırılması<br />

Organize Çiçek<br />

İhtisas Sanayi<br />

Bölgesinin<br />

Faaliyete Geçmesi<br />

• Doğal dokusu zengin ve çekici.<br />

• Tarihi eserler açısından zengin.<br />

• Halen turizm potansiyeli var.<br />

• Eğitim düzeyi yüksek.<br />

• Çiftçiler bilinçli.<br />

• Hayvancılığa çok uygun alanlar var.<br />

• Bölgede et ve süt işleme tesisleri var.<br />

• Antalya’dan sonra en önemli ikinci merkez durumundadır.<br />

• Türkiye’deki kesme çiçek üretiminin yaklaşık %50’si<br />

<strong>İzmir</strong>’de üretilmektedir.<br />

• Toplam ihracat değeri 2000 yılında yaklaşık 9 milyon $’dır.<br />

• Kurulacak çiçek OSBnin ısıtılmasında jeotermal enerjinin<br />

kullanılması esas kabul edilmektedir. Böylece ısıtma<br />

maliyetleri en az düzeyde olacaktır. Bu amaçla jeotermal<br />

potansiyeli yeterli düzeyde olan dikili ve Bergama ilçeleri<br />

değerlendirmeye alınabilir.<br />

6.2.4 Turizm<br />

<strong>İzmir</strong> turizmin gerektirdiği tüm doğal ve kültürel özelliklere sahiptir. Bunun yanında<br />

<strong>İzmir</strong>’de 130 turizm işletme belgeli ve 51 turizm yatırım belgeli tesis mevcuttur. Bu<br />

tesislerdeki toplam yatak sayısı ise 34.715'tir. Bunlara ek toplam 278 seyahat acentesi<br />

bulunmaktadır. Bu bölümdeki ilgili tablolar Kültür ve Turizm Bakanlığı kaynaklıdır.<br />

Tablo 6.64 Turizm Belgeli İşletmeler<br />

Turizm Belgesi Türü Tesis Sayısı<br />

Tesis<br />

Yatak<br />

Yeme-İçme Tesisi<br />

Turizm İşletme Belgeli Tesis 130<br />

Turizm Yatırım Belgeli Tesis 51<br />

Turizm İşletme Belgeli Yatak 22.461<br />

Turizm Yatırım Belgeli Yatak 12.254<br />

Restoran 77<br />

Kafeterya 5<br />

Bar 3<br />

Müstakil Eğlence Yeri 17<br />

<strong>İzmir</strong>’in Türkiye turizmindeki yeri ele alındığında potansiyel kaynaklarının tam<br />

değerlendirilmediği görülmektedir. Türkiye’deki Turizm İşletme Belgeli Tesis Sayısı’nın %<br />

6.7’si <strong>İzmir</strong>’dedir. Diğer deyimiyle Türkiye’deki 1.933 tesisin 130’u <strong>İzmir</strong>’dedir.<br />

Türkiye’deki 313.298 turizm işletme belgeli yatağın da % 7.1’i, 22.461 yatırım belgeli<br />

tesisin de % 3.6’sı <strong>İzmir</strong>’dedir.<br />

Bu potansiyel içinde <strong>İzmir</strong>’de yabancıların ortalama kalış süresi 3.3 gündür ve<br />

Türkiye’de 8.8 milyon yabancı konaklamanın yalnızca % 5’i <strong>İzmir</strong>’de yapılmaktadır ki,<br />

bu da yaklaşık 435.000 civarındadır. Yabancı Gecelemede ise <strong>İzmir</strong> İlinin aldığı pay % 4<br />

olup, 36.4 milyon gecelemenin yaklaşık 1.5 milyonu <strong>İzmir</strong>’de gerçekleşmektedir.<br />

62


Bölgede 4 milyon yerli turist, 10 milyon civarında da yabancı turist gecelemektedir.<br />

Yabancıların ortalama kalış süresi 4 gün iken yerlilerin ise 2 gündür. Otellerde doluluk<br />

oranları yabancılar için % 35’ler civarında gerçekleşirken, yerliler için bu oran % 12’ler<br />

civarındadır.<br />

Ege Bölgesi termal özellikleri, tatil merkezi, sportif amaçlı faaliyetler, uluslararası<br />

toplantılara ev sahipliği ve turizm kompleksi gibi turistik faaliyetlerden pay<br />

almamaktadır. Bu da Ege Bölgesinin eksik müteşebbislik yönünü göstermektedir.<br />

<strong>İzmir</strong>’in turizm faaliyetlerine ait bilgiler ilişikteki tablolarda verilmiştir. Son iki yılda<br />

<strong>İzmir</strong>’de ortalama 1.1 milyon kişi konaklamıştır. Bunların % 39’u yabancı iken % 61’ini<br />

yerli turistler oluşturmaktadır. Yabancıların gecelemesi yerlilere nazaran 1.1 kat daha<br />

fazla olmuştur. Yabancıların <strong>İzmir</strong>’de kalış süreleri ortalama 3.3 gün iken yerliler<br />

ortalama 1.9 gün kalmaktadır. <strong>İzmir</strong>’de tesisler ortalama % 40 doluluk oranı ile<br />

çalışmaktadırlar. Yabancılarda doluluk oranı % 22’lerde seyrederken yerlilerde bu oran<br />

% 15’lerde seyretmektedir.<br />

63


Tablo 6.65 Ege Bölgesinin Tesisler Bazında Turizm Değerleri (2001)<br />

Ege Bölgesi<br />

(2001)<br />

Tesis Cins ve<br />

Sınıfı<br />

Otel<br />

5 Yıldız<br />

4 Yıldız<br />

3 Yıldız<br />

2 Yıldız<br />

1 Yıldız<br />

Özel Belgelı<br />

Yüzer<br />

Termal<br />

Apart<br />

Toplam<br />

Motel<br />

Pansiyon<br />

Tatil Köyü<br />

Oberj<br />

Kamping<br />

Kaplıca<br />

Gençlik Kampı<br />

Golf Tesisi<br />

Eğitim Uygulama<br />

Turizm<br />

Kompleksi<br />

Tatil Merkezi<br />

Genel Toplam<br />

Konaklayan Kişi Sayısı<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

476 953 401 386 878 339<br />

596 606 491 979 1 088 585<br />

522 451 573 487 1 095 938<br />

152 303 365 298 517 601<br />

9 721 47 549 57 270<br />

2 450 11 371 13 821<br />

2 045 4 163 6 208<br />

Yabancı<br />

1 700 436<br />

1 891 631<br />

2 513 364<br />

901 887<br />

38 821<br />

7 776<br />

6 265<br />

Geceleme Sayısı<br />

Yerli Toplam<br />

821 289 2 521 725<br />

966 126 2 857 757<br />

1 024 757 3 538 121<br />

614 907 1 516 794<br />

90 664 129 485<br />

23 670 31 446<br />

7 661 13 926<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

8 628 9 241 17 869<br />

1 771 157 1 904 474 3 675 631<br />

8 054 3 044 11 098<br />

14 430 24 645 39 075<br />

371 429 126 602 498 031<br />

47 762<br />

7 107 942<br />

15 420<br />

97 217<br />

2 452 801<br />

19 042 66 804<br />

3 568 116 10 676 058<br />

6 667 22 087<br />

47 135 144 352<br />

415 065 2 867 866<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

691 1 038 1 729<br />

5 751<br />

3 006 8 757<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

2 165 761 2 059 803 4 225 564<br />

9 679 131<br />

4 039 989 13 719 120<br />

Yabancı<br />

Ortalama Kalış<br />

Süresi<br />

Yerli<br />

Toplam<br />

3.6<br />

2<br />

2.9<br />

3.2<br />

2<br />

2.6<br />

4.8<br />

1.8<br />

3.2<br />

5.9<br />

1.7<br />

2.9<br />

4<br />

1.9<br />

2.3<br />

3.2<br />

2.1<br />

2.3<br />

3.1<br />

1.8<br />

2.2<br />

-<br />

-<br />

-<br />

5.5<br />

2.1<br />

3.7<br />

4<br />

1.9<br />

2.9<br />

1.9<br />

2.2<br />

2<br />

6.7<br />

1.9<br />

3.7<br />

6.6<br />

3.3<br />

5.8<br />

-<br />

-<br />

-<br />

8.3<br />

2.9<br />

5.1<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

4.5<br />

2<br />

3.2<br />

Doluluk Oranı<br />

Yabancı<br />

Yerli<br />

Toplam<br />

34.05<br />

16.45<br />

50.5<br />

28.91<br />

14.77<br />

43.68<br />

31.63<br />

12.9<br />

44.52<br />

16.58<br />

11.3<br />

27.88<br />

6.9<br />

16.13<br />

23.03<br />

10.03<br />

30.53<br />

40.56<br />

16.66<br />

20.38<br />

37.04<br />

-<br />

-<br />

-<br />

23.27<br />

9.28<br />

32.55<br />

27.54<br />

13.83<br />

41.37<br />

13.3<br />

5.75<br />

19.05<br />

22.33<br />

10.83<br />

33.15<br />

54.43<br />

9.21<br />

63.64<br />

-<br />

-<br />

-<br />

18.92<br />

9.89<br />

28.81<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

31.33<br />

13.08<br />

44.41<br />

64


Tablo 6.66 Ege Bölgesinin Tesisler Bazında Turizm Değerleri (2002)<br />

Ege Bölgesi<br />

(2002)<br />

Tesis Cins Ve Sınıfı<br />

Otel<br />

5 Yıldız<br />

4 Yıldız<br />

3 Yıldız<br />

2 Yıldız<br />

1 Yıldız<br />

Özel Belgeli<br />

Konaklayan Kişi Sayısı<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

498 102 334 601 832 703<br />

818 778 452 506 1 271 284<br />

466 155 401 271 867 426<br />

272 162 339 913 612 075<br />

12 701 53 501 66 202<br />

2 690 11 668 14 358<br />

Yabancı<br />

1 996 480<br />

2 803 087<br />

2 178 666<br />

1 131 092<br />

66 544<br />

8 865<br />

Geceleme Sayısı<br />

Yerli Toplam<br />

711 115 2 707 595<br />

889 062 3 692 149<br />

822 363 3 001 029<br />

635 031 1 766 123<br />

77 333 143 877<br />

22 311 31 176<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

25 372 157 240<br />

3 182 587 11 499 189<br />

2 329 9 445<br />

40 988 99 095<br />

459 044 3 145 574<br />

-<br />

-<br />

5 463 10 043<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

711 1 425<br />

-<br />

-<br />

-<br />

-<br />

3 691 122 14 764 771<br />

Ortalama Kalış<br />

Süresi<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

4 2.1 3.3<br />

3.4 2 2.9<br />

4.7 2 3.5<br />

4.2 1.9 2.9<br />

5.2 1.4 2.2<br />

3.3 1.9 2.2<br />

- - -<br />

- - -<br />

5.9 2.3 4.7<br />

4 2 3.1<br />

2.5 2.7 2.5<br />

6 2.3 3.6<br />

4.8 3 4.4<br />

- - -<br />

8 3.3 4.5<br />

- - -<br />

- - -<br />

- - -<br />

2.6 2.2 2.4<br />

- - -<br />

- - -<br />

4.1 2.1 3.3<br />

Doluluk Oranı<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

34.99 12.46 47.45<br />

41.81 13.26 55.07<br />

32.62 12.31 44.94<br />

25.03 14.05 39.08<br />

17.08 19.85 36.93<br />

8.47 21.32 29.79<br />

- - -<br />

-<br />

-<br />

Yüzer<br />

-<br />

-<br />

- - -<br />

-<br />

-<br />

Termal<br />

Apart<br />

Toplam<br />

Motel<br />

Pansiyon<br />

Tatil Köyü<br />

-<br />

-<br />

22 243 11 057 33 300<br />

2 092 831 1 604 517 3 697 348<br />

2 880 864 3 744<br />

9 720 17 866 27 586<br />

564 817 155 522 720 339<br />

131 868<br />

8 316 602<br />

7 116<br />

58 107<br />

2 686 530<br />

41.18 7.92 49.11<br />

34.05 13.03 47.08<br />

13.9 4.55 18.44<br />

18.38 12.97 31.35<br />

43.29 7.4 50.69<br />

- - -<br />

-<br />

-<br />

Oberj<br />

Kamping<br />

-<br />

-<br />

576 1 656 2 232<br />

4 580<br />

25.03 29.85 54.88<br />

- - -<br />

-<br />

-<br />

Kaplıca<br />

-<br />

-<br />

- - -<br />

-<br />

-<br />

Gençlik Kampı<br />

-<br />

-<br />

- - -<br />

-<br />

-<br />

Golf Tesisi<br />

Eğitim Uygulama<br />

-<br />

-<br />

276 321 597<br />

714<br />

2.31 2.3 4.61<br />

- - -<br />

-<br />

-<br />

Turizm Kompleksi<br />

-<br />

-<br />

- - -<br />

-<br />

-<br />

Tatil Merkezi<br />

Genel Toplam<br />

-<br />

-<br />

2 671 100 1 780 746 4 451 846<br />

11 073 649<br />

35.67 11.89 47.56<br />

65


Tablo 6.67 <strong>İzmir</strong> İlinin Tesisler Bazında Turizm Değerleri (2001)<br />

<strong>İzmir</strong> (2001)<br />

Tesis Cins Ve Sınıfı<br />

Otel<br />

5 Yıldız<br />

4 Yıldız<br />

3 Yıldız<br />

2 Yıldız<br />

1 Yıldız<br />

Özel Belgelı<br />

Yüzer<br />

Apart<br />

Toplam<br />

Motel<br />

Pansiyon<br />

Tatil Köyü<br />

Genel Toplam<br />

Konaklayan Kişi Sayısı<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

151 845 126 171 278 016<br />

135 964 124 296 260 260<br />

64 892 248 903 313 795<br />

41 991 93 343 135 334<br />

4 623 17 933 22 556<br />

938 6 344 7 282<br />

902 2 540 3 442<br />

272 1 318 1 590<br />

401 427 620 848 1 022 275<br />

6 836 2 321 9 157<br />

999 12 798 13 797<br />

25 530 41 091 66 621<br />

434 792 677 058 1 111 850<br />

Geceleme Sayısı<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

533 908 237 998 771 906<br />

265 995 200 978 466 973<br />

258 084 478 349 736 433<br />

141 650 177 104 318 754<br />

7 295 24 455 31 750<br />

2 216 10 299 12 515<br />

1 585 4 991 6 576<br />

518 1 949 2 467<br />

1 211 251 1 136 123 2 347 374<br />

11 738 5 573 17 311<br />

3 080 25 487 28 567<br />

203 663 115 880 319 543<br />

1 429 732 1 283 063 2 712 795<br />

Ortalama Kalış<br />

Süresi<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

3.5 1.9 2.8<br />

2 1.6 1.8<br />

4 1.9 2.3<br />

3.4 1.9 2.4<br />

1.6 1.4 1.4<br />

2.4 1.6 1.7<br />

1.8 2 1.9<br />

1.9 1.5 1.6<br />

3 1.8 2.3<br />

1.7 2.4 1.9<br />

3.1 2 2.1<br />

8 2.8 4.8<br />

3.3 1.9 2.4<br />

Doluluk Oranı<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

28.32 12.62 40.94<br />

23.12 17.47 40.59<br />

11.72 21.71 33.43<br />

15.48 19.35 34.83<br />

5.55 18.61 24.16<br />

5.31 24.66 29.97<br />

7.75 24.42 32.17<br />

2.73 10.27 13<br />

19.03 17.85 36.87<br />

21.18 10.06 31.24<br />

1.93 15.95 17.87<br />

25.53 14.53 40.05<br />

19.37 17.4 36.76<br />

66


Tablo 6.68 <strong>İzmir</strong> İlinin Tesisler Bazında Turizm Değerleri (2002)<br />

<strong>İzmir</strong> (2002)<br />

Tesis Cins ve<br />

Sınıfı<br />

Otel<br />

5 Yıldız<br />

4 Yıldız<br />

3 Yıldız<br />

2 Yıldız<br />

1 Yıldız<br />

Özel Belgeli<br />

Yüzer<br />

Apart<br />

Toplam<br />

Motel<br />

Pansiyon<br />

Tatil Köyü<br />

Genel Toplam<br />

Konaklayan Kişi<br />

Sayısı<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

149 676 130 200 279 876<br />

155 242 106 059 261 301<br />

80 264 197 535 277 799<br />

26 170 90 109 116 279<br />

2 518 8 229 10 747<br />

804 5 979 6 783<br />

292 149 441<br />

414 966 538 260 953 226<br />

1 792 422 2 214<br />

571 4 527 5 098<br />

37 299 24 016 61 315<br />

276 321 597<br />

454 904 567 546 1 022 450<br />

Geceleme Sayısı<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

587 359 241 922 829 281<br />

457 258 195 232 652 490<br />

278 375 340 173 618 548<br />

87 294 163 872 251 166<br />

4 165 11 156 15 321<br />

1 471 9 503 10 974<br />

3 268 815 4 083<br />

1 419 190 962 673 2 381 863<br />

3 450 1 124 4 574<br />

3 632 10 553 14 185<br />

303 571 71 652 375 223<br />

714 711 1 425<br />

1 730 557 1 046 713 2 777 270<br />

Ortalama Kalış Süresi<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

3.9 1.9 3<br />

2.9 1.8 2.5<br />

3.5 1.7 2.2<br />

3.3 1.8 2.2<br />

1.7 1.4 1.4<br />

1.8 1.6 1.6<br />

11.2 5.5 9.3<br />

3.4 1.8 2.5<br />

1.9 2.7 2.1<br />

6.4 2.3 2.8<br />

8.1 3 6.1<br />

2.6 2.2 2.4<br />

3.8 1.8 2.7<br />

Doluluk Oranı<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

29.22 12.04 41.26<br />

35.21 15.03 50.24<br />

15.95 19.49 35.43<br />

11.4 21.41 32.81<br />

7.16 19.19 26.36<br />

2.84 18.35 21.19<br />

34.16 8.52 42.67<br />

23.9 16.21 40.1<br />

14.91 4.86 19.76<br />

5.68 16.5 22.18<br />

43.84 10.35 54.19<br />

2.31 2.3 4.61<br />

25.64 15.51 41.15<br />

67


Tablo 6.69 <strong>İzmir</strong>’in İlçeler Bazın Turizm Değerleri (2000)<br />

<strong>İzmir</strong><br />

Bornova<br />

Buca<br />

Karşıyaka<br />

Konak<br />

Aliağa<br />

Bayındır<br />

Bergama<br />

Beydağ<br />

Çeşme<br />

Dikili<br />

Foça<br />

Karaburun<br />

Kemalpaşa<br />

Kınık<br />

Kiraz<br />

Menderes<br />

Menemen<br />

Ödemiş<br />

Seferihisar<br />

Selçuk<br />

Tire<br />

Torbalı<br />

Urla<br />

Çankaya<br />

Gaziemir<br />

Toplam<br />

Konaklayan Kişi Sayısı<br />

Yabancı<br />

Yerli<br />

Toplam<br />

2 707<br />

31 015<br />

33 722<br />

734<br />

4 798<br />

5 532<br />

124 472<br />

386 859<br />

511 331<br />

195<br />

4 193<br />

4 388<br />

7 927<br />

3 472<br />

11 399<br />

56 822<br />

103 132<br />

159 954<br />

1 720<br />

12 259<br />

13 979<br />

11 348<br />

11 929<br />

23 277<br />

58 941<br />

37 863<br />

96 804<br />

18 266<br />

37 735<br />

56 001<br />

80 736<br />

73 032<br />

153 768<br />

154<br />

1 970<br />

2 124<br />

374<br />

2 523<br />

2 897<br />

822<br />

2 310<br />

3 132<br />

3 116<br />

368 334<br />

2 369<br />

715 459<br />

5 485<br />

1 083 793<br />

Geceleme Sayısı<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

4 394 53 848 58 242<br />

Ortalama Kalış Süresi<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

1.6 1.7 1.7<br />

Doluluk Oranı (%)<br />

Yabancı Yerli Toplam<br />

2.62 32.12 34.74<br />

- -<br />

-<br />

-<br />

2 422 8 721 11 143<br />

283 436 712 785 996 221<br />

623 12 416 13 039<br />

- -<br />

3.3 1.8 2.0<br />

2.3 1.8 1.9<br />

3.2 3.0 3.0<br />

7.61 27.39 34.99<br />

10.19 25.64 35.83<br />

1.85 36.87 38.72<br />

- -<br />

-<br />

-<br />

9 020 4 141 13 161<br />

- -<br />

1.1 1.2 1.2<br />

6.22 2.86 9.08<br />

- -<br />

-<br />

-<br />

200 476 253 517 453 993<br />

7 068 31 490 38 558<br />

98 661 27 283 125 944<br />

- -<br />

3.5 2.5 2.8<br />

4.1 2.6 2.8<br />

8.7 2.3 5.4<br />

11.51 14.56 26.07<br />

3.31 14.73 18.04<br />

23.75 6.57 30.32<br />

- -<br />

-<br />

-<br />

- -<br />

- -<br />

-<br />

-<br />

- -<br />

- -<br />

-<br />

-<br />

- -<br />

- -<br />

-<br />

-<br />

229 344 72 908 302 252<br />

- -<br />

3.9 1.9 3.1<br />

22.90 7.28 30.18<br />

- -<br />

-<br />

-<br />

- -<br />

- -<br />

-<br />

-<br />

74 744 93 351 168 095<br />

306 634 153 242 459 876<br />

195 5 366 5 561<br />

546 10 666 11 212<br />

3 838 6 907 10 745<br />

- -<br />

4.1 2.5 3.0<br />

3.8 2.1 3.0<br />

1.3 2.7 2.6<br />

1.5 4.2 3.9<br />

4.7 3.0 3.4<br />

13.35 16.67 30.02<br />

25.99 12.99 38.97<br />

0.76 20.94 21.71<br />

2.26 44.15 46.41<br />

6.81 12.25 19.06<br />

- -<br />

-<br />

-<br />

4 178<br />

1 225 579<br />

9 959<br />

1 456 600<br />

14 137<br />

2 682 179<br />

- -<br />

1.3<br />

3.3<br />

4.2<br />

2.0<br />

2.6<br />

2.5<br />

11.89<br />

14.57<br />

28.34<br />

17.32<br />

40.24<br />

31.89<br />

68


İlçeler bazında baktığımızda turizm potansiyeli denize kıyısı olan ilçelerde toplanmıştır.<br />

Burada en büyük eksiğimiz antik devirlerden gelen ören yerlerinin kazı alanlarını<br />

turizm’in hizmetine verilemeyişidir. Dünyanın en ünlü antik şehirlerinden birini<br />

barındıran Bergama’da bile konaklayan kişi sayısı 2000 yılı itibariyle 10 bin kişini<br />

altındadır.<br />

2002 yılında Türkiye’ye gelen yabancı sayısı 13.3 milyon kişidir. Bu kişilerin Türkiye’ye<br />

bıraktıkları toplam döviz miktarı 9 milyon dolardır 1 . Ortalama olarak bir yabancının<br />

Türkiye’ye bıraktığı döviz miktarı ise 680 dolardır. <strong>İzmir</strong> ilinde kalanların bıraktıkları<br />

döviz miktarı ise 295.7 milyon dolardır. Bu değerde Türkiye turizm gelirlerinin yaklaşık<br />

olarak % 3.3’üne karşılık gelmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> İlinin en büyük problemi arz ettiği hizmetlerin talep edilen turizm hizmeti<br />

olmadığı noktasıdır.<br />

Yukarıdaki sorunu nicelendirmek üzere konuyu değerlendirdiğimizde <strong>İzmir</strong> 2002 yılında<br />

451 bin yabancı turisti % 25 doluluk oranı ile ağırladığı görülmektedir. Ancak <strong>İzmir</strong>,<br />

2004’ten başlayarak ağırladığı turist sayısını yatırımları ile orantılı olarak arttırmayı<br />

hedeflemelidir. Bununla ilgili olarak üç senaryoya göre 2004-2013 yılı hedef artışlara<br />

göre planlanan yabancı turist sayısı ilgili tabloda verilmiştir. Bu artış değerlerinde turizm<br />

yatırımlarının büyüklükleri dikkate alınmıştır.<br />

Tablo 6.70 Hedef Artışlara Göre Beklenen Turist Sayıları<br />

Yıllar<br />

Hedef Artış<br />

(%)<br />

Senaryo 1 Senaryo 2 Senaryo 3<br />

Hedef Sayı<br />

(1000)<br />

Hedef Artış<br />

(%)<br />

Hedef Sayı<br />

(1000)<br />

Hedef Artış<br />

(%)<br />

Hedef Sayı<br />

(1000)<br />

2003 - 500 - 500 - 500<br />

2004 5 525 6 530 5 525<br />

2005 5 551 6 562 6 557<br />

2006 5 579 7 601 7 595<br />

2007 5 608 7 643 8 643<br />

2008 6 644 8 695 9 701<br />

2009 6 683 8 750 10 771<br />

2010 7 731 9 818 11 856<br />

2011 7 782 9 891 12 959<br />

2012 8 844 10 980 13 1083<br />

2013 8 912 10 1079 14 1235<br />

Birinci senaryoda mevcut durum ve planlanan yatırımları dikkate alarak ilk dört yıl sabit<br />

daha sonra ikişer yıllık ve her dönemde 1 puan artacak şekilde aşamalı artış, ikinci<br />

1 Anavatanda kendilerine yabancı muamelesi yapıldığından yakınmaları nedeniyle, yapılan<br />

hesaplamalarda yurt dışında ikamet eden vatandaşlarımızın Türkiye’de yaptıkları harcamalar dahil<br />

edilmemişlerdir.<br />

69


senaryoda ise ikişerli sabit dönemler ve 1 puan artacak şekilde aşamalı artış ve üçüncü<br />

senaryoda ise aritmetik dizi şeklinde artış oranına göre hedef sayı belirlenmiştir.<br />

Hedef artışlar ile beklenen turist sayısı yukarıdaki tarzda şekillendirilmiştir. Daha sonra<br />

ise mevcut yatak kapasitesinin doluluk oranına göre tahmin yapılmaktadır: Yaz<br />

Turizminde ideal değerler 6 aylık sezonda % 75 doluluk oranıyla turistin 10 gün<br />

gecelemesini sağlamaktır. Bu şekilde mevcut değerler ile ideal değerlere göre<br />

beklenebilecek turist sayısı aşağıdaki tabloda hesaplanmıştır. İdeal değerlere göre <strong>İzmir</strong>’e<br />

gelmesi gereken turist sayısı 1.6 milyon kişidir. Ancak gerçekleşen sayı ise bundan 3.4<br />

kat daha azdır. Hiç bir yatırım yapmadan yalnızca mevcut kapasitenin kullanılması ve<br />

ortalama kalış süresinin arttırılmasıyla kazanılacak 1.1 milyon daha fazla turisttir.<br />

Burada 2002 yılı için ideal sayı formülünü tersine uyguladığımızda 78.162 yatak<br />

değerine ulaşırız ki bu da göz ardı edilebilir. Eğer bu yatak değerini dikkate alırsak o<br />

zaman ağırlayabileceğimiz turist sayısının 2 milyonun üzerinde olacağı görülebilir.<br />

Tablo 6.71 Mevcut Değerlere Göre Hedeflenen Turist Sayısı<br />

Yatak Sayısı<br />

Doluluk<br />

Oranı (%)<br />

Ortalama Turist Sayısı Gelir Milyon ($)<br />

2002 Değerleri 34.715 25.64 3.8 454.904 309<br />

İdeal Değerler 34.715 75.00 10 1.562.175 1.062<br />

Senaryo 34.715 40.00 10 833.160 567<br />

Senaryo’da doluluk oranı % 40’a çıktığında ve ortalama 10 gün kalışla <strong>İzmir</strong>’e gelebilecek<br />

turist sayısı 833 bine çıkacaktır. Bu değerler ise 380 bin daha fazla turistin <strong>İzmir</strong>’e<br />

gelmesi anlamına gelmektedir.<br />

Son kolonda elde edilen ve edilebilecek ortalama gelir miktarları verilmiştir. Burada<br />

yalnızca kapasitenin ideal değer ve değerlere yaklaştıkça, gelir etkisinin miktarları açıkça<br />

görülmektedir.<br />

6.2.5 Mali Müesseseler<br />

Mali sektör, bankacılık sektörü, sermaye piyasası ve diğer mali kurumlar şeklinde üç<br />

ana başlıktan oluşmasına rağmen; Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sermaye<br />

piyasasının gelişme sürecinde olması, diğer mali kurumların ve araçlarının yeterince<br />

yaygınlaşmamış olması dolayısıyla bankacılık sektörü ağırlıktadır. Yeterli bilgiye sahip<br />

olmayan ve (eski) alışkanlıklarını sürdüren işletme ve tasarruf sahipleri de, sektörün<br />

mali sistemdeki ağırlığını belirlemede etkili olmaktadır. Nitekim, pek çok firma, hisse<br />

senedi veya tahvil ihraç ederek finansman sağlamak yerine banka kredisi kullanmakta,<br />

tasarruf sahipleri ise alternatif yatırım araçları yerine banka mevduatını tercih<br />

etmektedir. Bu da mali sistemde bankacılığı ön plana çıkarmaktadır.<br />

Bankacılık Sektörü<br />

Şüphesiz <strong>İzmir</strong>’de bankacılık sektörü, Türk bankacılık sektörünün paralelinde bir<br />

gelişme göstermektedir. Ancak, <strong>İzmir</strong> ekonomisinin canlılığını oluşturan bireylerin,<br />

70


firmaların ve bunları fonlayan banka şubelerinin faaliyetleri doğrultusunda, <strong>İzmir</strong>’de<br />

faaliyette bulunan banka şubelerinin verimlilikleri, mevduat ve kredi yapıları ile rasyoları<br />

Türk bankacılık sektörünün genelinden ayrışma gösterebilir. Bu nedenle <strong>İzmir</strong>’deki<br />

bankacılık sektörü Ege Bölgesi ve Türkiye’deki bankacılık sektörü ile karşılaştırmalı<br />

olarak analiz edilmiştir .<br />

<strong>İzmir</strong> Bankacılığında Mevduatın Yapısı<br />

Bütün ticaret bankalarının borç almak ve borç vermek şeklinde belli başlı iki fonksiyonu<br />

vardır. Borç almak çoğu zaman mevduat şeklinde, borç vermek de kredi şeklinde ortaya<br />

çıkar. <strong>Ticaret</strong> bankalarının bütün bankacılık işlemlerinde kullandıkları kaynakların çok<br />

büyük bir bölümü mevduattan geldiğinden, mevduat hacmi büyük önem arz eder.<br />

Ancak, mevduat hacminin büyüklüğü kadar yapısı ve türleri de önemlidir.<br />

<strong>İzmir</strong>’deki toplam mevduat hacmindeki yıllar itibariyle gelişmeler aşağıdaki tabloda<br />

verilmiştir. Tabloda verilen mevduat rakamlarındaki gelişmelerin enflasyondan kısmen<br />

arındırılmasını sağlamak ve yıllar itibariyle reel gelişmeleri izleyebilmek için YP (yabancı<br />

para) cinsindeki mevduatın yanı sıra gerek TL. gerekse toplam mevduat hacmi ABD<br />

doları cinsinden verilmiştir. 1994 yılında 2.104 milyon dolar olan toplam mevduat hacmi<br />

2001 yılı itibariyle % 100’den fazla artarak 4.449 milyon dolara ulaşmıştır. <strong>İzmir</strong>’deki<br />

mevduatların Ege Bölgesi ve Türkiye’deki mevduat hacmi içerisindeki payına<br />

bakıldığında ise; 1990 yılı itibariyle 4.191 milyon dolar hacmine sahip Ege Bölgesi<br />

mevduatının % 50’sinin <strong>İzmir</strong>’de olduğu, bu rakamın 2001 yılı itibariyle artarak % 54’e<br />

ulaştığı görülmektedir.<br />

Tablo 6.72 <strong>İzmir</strong>’de Toplam Mevduat Hacminin Gelişimi (Milyon Dolar)<br />

Yıllar <strong>İzmir</strong> Ege Bölgesi % Pay Türkiye % Pay<br />

1994 2.104 4.191 50 32.795 6<br />

1995 2.894 5.508 53 44.431 7<br />

1996 3.571 6.628 54 57.165 6<br />

1997 3.518 6.578 53 61.273 6<br />

1998 4.264 8.053 53 77.097 6<br />

1999 5.166 9.496 54 89.361 6<br />

2000 5.607 10.084 56 101.884 6<br />

2001 4.449 8.216 54 80.633 6<br />

2002 5.002 8.720 57 86.835 6<br />

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />

Aynı şekilde, 1994’te Türkiye’deki toplam mevduatın % 6’sına sahip olan <strong>İzmir</strong><br />

istikrarlı bir şekilde bu payı 2001 yılına kadar korumuştur.<br />

71


Toplam mevduat hacmi TL ve YP’den oluşmaktadır. YP cinsindeki mevduatın Ege Bölgesi<br />

ve Türkiye ile karşılaştırmalı olarak <strong>İzmir</strong>’deki gelişimi 1 incelendiğinde, 1994 yılında 932<br />

milyon dolar olan mevduat hacminin 2001 yılında 2.169 milyon dolara ulaştığı, Ege<br />

Bölgesindeki YP cinsinden mevduat içerisindeki payının 1994 yılında % 47 iken, 2001<br />

yılında % 54’e yükseldiği, Türkiye’deki YP cinsinden mevduat içerisindeki % 6 olan<br />

payının değişmediği görülmektedir.<br />

Gerek TL ve YP cinsinden mevduat, gerekse bu ikisinin toplamından oluşan toplam<br />

mevduat hacmindeki gelişmeler dikkate alındığında; Ege Bölgesindeki mevduat hacminin<br />

<strong>İzmir</strong>’de yoğunlaştığı ve bu yoğunlaşmanın yıllar itibariyle arttığı, ancak Türkiye’deki<br />

mevduat hacmi içerisinde <strong>İzmir</strong>’in aldığı payın istikrarlı bir gelişme göstererek<br />

değişmediği görülmektedir. Ayrıca, 1997 ve 2001 yıllarında uluslararası para<br />

piyasalarında ve Türkiye’de yaşanan krizler özellikle <strong>İzmir</strong>’deki TL mevduat hacmi<br />

üzerinde olumsuz etkilere yol açmış ve bu mevduat hacminin azalmasına neden<br />

olmuştur. Bu durum, doğal olarak, <strong>İzmir</strong>’deki mevduat sahiplerinin, Türkiye<br />

ekonomisindeki gelişmelerin yanı sıra uluslararası para piyasalarındaki gelişmelere de<br />

duyarlı olduğu anlamına gelmektedir.<br />

Diğer taraftan, <strong>İzmir</strong>’deki toplam mevduat hacminin, 2002 yılı itibariyle mevduat<br />

türlerine göre dağılımı 2 incelendiğinde, tasarruf mevduatlarının payının % 39,2 ile<br />

Türkiye ortalamasının (% 24,5) oldukça üzerinde olduğu, döviz tevdiat hesaplarının<br />

payının (% 48,2) ise Türkiye ortalamasının (% 55,5) altında olduğu, <strong>İzmir</strong>’de bir<br />

anlamda para ikamesinin Türkiye ortalamasından düşük olduğu görülmektedir.<br />

Kredilerin Dağılımı ve Yapısı<br />

Bankalar para alıp satan kurumlar olmakla beraber doğal olarak birincil işlevleri çeşitli<br />

şekillerde toplamış oldukları fonları kredi olarak kullandırmaktır. Ancak, gelişmekte olan<br />

ülkeler genel olarak istikrarsız bir ekonomiye sahip oldukları için, bankaların kredi<br />

vermesi her zaman riskli bir fon kullanım biçimidir. Bu nedenle bankalar büyük<br />

montanlı kredi vermek istemezler. Yüksek getiri elde edecek olsalar bile, geriye dönüş<br />

riski yüksek olan kredi taleplerini karşılamakta çekinceli davranırlar. Dolayısıyla devlet<br />

iç borçlanma senetleri (DİBS) bankacılar için bir çekim unsuru olmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>’de toplam banka kredilerinin gelişimi incelendiğinde 1994 yılında 1.446 milyon<br />

dolar olan toplam banka kredileri 1998 yılında 2.919 milyon dolara yükselmiş ancak<br />

2001 yılında krizin etkisiyle 1994 yılındaki hacminin de gerisinde 1.263 milyon dolara<br />

gelmiştir. 1994-2001 yılları arasında <strong>İzmir</strong>’deki banka kredilerinin Ege Bölgesinden<br />

aldığı pay ise % 7’den % 5’e düşmüştür.<br />

Tablo 6.73 <strong>İzmir</strong>'de Toplam Banka Kredilerinin Gelişimi (Milyon Dolar)<br />

Yıllar <strong>İzmir</strong> Ege Bölgesi % Pay Türkiye % Pay<br />

1 Türkiye Bankalar Birliği<br />

2 Türkiye Bankalar Birliği<br />

72


1995 2.273 3.301 69 29.071 8<br />

1996 2.400 3.797 63 35.906 7<br />

1997 2.606 4.398 59 43.037 6<br />

1998 2.919 4.687 62 45.019 6<br />

1999 2.186 3.550 62 40.206 5<br />

2000 2.687 4.620 58 50.931 5<br />

2001 1.263 1.962 64 25.636 5<br />

2002 1.377 2.019 68 32.097 4<br />

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />

Bu durum <strong>İzmir</strong>’de banka kredilerindeki oynaklığın Ege Bölgesi ve Türkiye genelinden<br />

daha yüksek olduğu, ekonomik istikrarsızlıkların <strong>İzmir</strong>’deki kredi hacmi üzerinde daha<br />

fazla etkili olduğu anlamına gelmektedir.<br />

Toplam banka kredileri, ihtisas ve ihtisas dışı 1 olarak ayrıldığında; <strong>İzmir</strong>’de ihtisas<br />

kredilerinin istikrarsız bir gelişme gösterdiği, 1994 yılında 527 milyon dolar iken<br />

1995 yılında 800 milyon dolara ulaştığı, 2001 yılında ise 279 milyon dolara düştüğü<br />

görülmektedir. Aynı şekilde <strong>İzmir</strong>’deki ihtisas kredilerinin, Ege Bölgesi ve Türkiye<br />

genelindeki ihtisas kredileri içerisindeki payları da istikrarsızlık göstermiştir. Ege Bölgesi<br />

ihtisas kredileri içerisinde <strong>İzmir</strong>’in payı 1994 yılında % 61 iken, 1996 yılında % 36’ya<br />

düşmüş, 2001 yılında da % 67’ye yükselmiştir. Türkiye’deki ihtisas kredilerinden <strong>İzmir</strong>’in<br />

aldığı pay ise 1994 yılında % 11 iken, 2001 yılında % 9’a düşmüştür.<br />

İhtisas dışı kredilerin gelişimi ise nispeten daha istikrarlıdır. 1994 yılında 919<br />

milyon dolar olan <strong>İzmir</strong>’deki ihtisas dışı kredilerin hacmi, 1998 yılında 2.442 milyon<br />

dolara yükselmiş, 2001 yılında ise 984 milyon dolara düşmüştür. 1994 yılında % 76 olan<br />

Ege Bölgesi ihtisas dışı kredileri içerisinde <strong>İzmir</strong>’in payı 2001 yılında % 64’e düşmüştür.<br />

İhtisas kredilerinin sektörel dağılımı ele alındığında, <strong>İzmir</strong>’deki ihtisas kredilerinin<br />

dağılımının Türkiye genelinden büyük farklılık gösterdiği aşağıdaki tablodan<br />

anlaşılmaktadır. <strong>İzmir</strong>’de toplam kredilerin 2001 ve 2002 yılı itibariyle yaklaşık % 78’i<br />

ihtisas dışı, % 22’si ihtisas kredilerinden oluşmaktadır. Toplam krediler içerisinde %<br />

22’lik payı olan ihtisas kredilerinin 2001 yılında % 19’unun 2002 yılında ise % 15,8’inin<br />

tarım sektörüne verildiği, geri kalan kısmın gayrimenkul, mesleki ve diğer alanlara<br />

dağıldığı görülmektedir. Ege Bölgesi ve özellikle Türkiye geneli ile karşılaştırıldığında,<br />

<strong>İzmir</strong>’de toplam krediler içerisinde ihtisas kredilerinin payı yüksek olup özellikle tarım<br />

sektöründe yoğunlaşmaktadır.<br />

Tablo 6.74 İhtisas Kredilerinin Sektörel Dağılımı (% Pay)<br />

Yıllar<br />

İhtisas Kredileri<br />

Tarım Gayrimenkul Mesleki Denizcilik Turizm Diğer<br />

İhtisas Dışı<br />

Krediler<br />

Toplam*<br />

1 <strong>İzmir</strong>’deki ihtisas ve ihtisas dışı kredilerin gelişimi, Türkiye Bankalar Birliği<br />

73


<strong>İzmir</strong> 19,2 0,8 0,8 0,0 0,0 1,2 77,9 100,0<br />

2001 Ege Böl. 15,4 1,2 1,6 0,0 0,4 2,6 78,9 100,0<br />

Türkiye 7,3 1,2 0,5 0,0 0,2 3,0 87,8 100,0<br />

<strong>İzmir</strong> 15,8 3,0 0,0 0,8 0,1 1,9 78,4 100,0<br />

2002 Ege Böl. 12,0 2,1 0,0 1,2 0,2 2,8 81,6 100,0<br />

Toplam 4,6 0,4 0,0 0,3 0,1 5,2 89,3 100,0<br />

*Toplam Krediler = Kısa Vadeli Krediler + Orta ve Uzun Vadeli Krediler<br />

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />

<strong>İzmir</strong>’de Banka ve Şube Sayısı<br />

<strong>Ticaret</strong> bankası olarak faaliyette bulunan 29 bankanın 468 şubesi, mevduat kabul<br />

etmeyen 3 kalkınma ve yatırım bankasının birer şubesi olmak üzere, 2002 yılı itibariyle<br />

aşağıdaki tablodan da görüldüğü üzere <strong>İzmir</strong>’de toplam 32 bankanın 471 şubesi<br />

faaliyette bulunmaktadır.<br />

Tablo 6.75 <strong>İzmir</strong>'de Banka Şubelerinin Dağılımları<br />

Bankalar<br />

<strong>Ticaret</strong> Bankaları<br />

Kamusal Sermayeli Bankalar<br />

Özel Sermayeli Bankalar<br />

Tas. Mevd. Sig. Fonuna Devr. Bankalar<br />

Yabancı Bankalar<br />

Türkiye´de Kurulmuş Yabancı Bankalar<br />

Türkiye´de Şube Açan Yabancı Bankalar<br />

Mevduat Kabul Etmeyen Bankalar<br />

Kamusal Sermayeli Bankalar<br />

Özel Sermayeli Bankalar<br />

Şube Sayısı<br />

468<br />

136<br />

295<br />

Toplam 471<br />

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />

Bankaların şube sayılarının 1991-2002 yılları itibariyle gelişimi 1 incelendiğinde; 1991<br />

yılında 498 olan banka şubesi sayısı, 2000 yılında 613’e yükselmiş, Türkiye<br />

ekonomisinin yaşadığı krizin ardından 2001 yılında 523’e ve 2002 yılında 471’e<br />

gerilemiştir. <strong>İzmir</strong>’deki banka şubesi sayısının Ege Bölgesindeki banka şubesi sayısına<br />

oranı 1991-2001 yılları arasında % 40-43 aralığında kalmış, Türkiye’deki banka şubesi<br />

sayısına oranı ise 1991-2001 döneminde hiç değişmeden % 8 olarak kalmıştır.<br />

18<br />

19<br />

14<br />

5<br />

3<br />

1<br />

2<br />

Rasyo Analizleri<br />

<strong>İzmir</strong> Bankacılığında Yoğunlaşma Oranları<br />

1 Türkiye Bankalar Birliği<br />

74


Türk bankacılık sektörü, yoğunlaşmanın yaşandığı, az sayıda bankanın hakim olduğu<br />

oligopolistik bir yapıya sahiptir. Nitekim 31.12.2002 tarihi itibariyle faaliyette bulunan<br />

54 ticaret bankasının ilk onu toplam aktiflerin % 81’ine, toplam kredilerin % 74’üne,<br />

toplam mevduatın % 86’sına, karların % 53’üne, şube sayısının % 76’sına ve personel<br />

sayısının % 75’ine hakimdir. 1 Bu ilk 10 banka sırasıyla: T.C. Ziraat Bankası, Akbank<br />

T.A.Ş, Türkiye İş Bankası A.Ş, T. Garanti Bankası A.Ş, Yapı ve Kredi B.A.Ş, Türkiye Halk<br />

Bankası A.Ş, Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O, Koçbank A.Ş, Pamukbank A.Ş, Finans<br />

Bank A.Ş’dir. Kamu bankalarının da sistem içinde büyük ağırlığı vardır.<br />

Tablo 6.76 Türk Bankacılık Sektöründe Yoğunlaşma Oranları<br />

Banka<br />

Toplam<br />

Aktifler<br />

(Milyar TL)<br />

Toplam<br />

Krediler<br />

(Milyar TL)<br />

Toplam<br />

Mevduat<br />

(Milyar TL)<br />

Net Dönem<br />

Kar/Zararı<br />

(Milyar TL)<br />

Şube<br />

Sayısı<br />

Personel<br />

Sayısı<br />

İlk 10 Bankanın<br />

Toplamı<br />

Türk Bankaları<br />

Toplamı<br />

171.795.076 41.467.235 122.301.092 1.259.608 4.661 92.926<br />

212.675.488 56.370.271 142.387.988 2.356.998 6.106 123.271<br />

Kamu Bank. Yoğ. 32 17 34 45 33 33<br />

Yoğ. Oranları 81 74 86 53 76 75<br />

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />

Üç büyük kamu bankası ( T.C.Ziraat B., T.Halk Bankası,T.Vakıflar B.) toplam aktiflerin<br />

% 32’sine, mevduat hacminin % 34’üne, kredilerin % 17’sine, şube sayısının % 33’ü ve<br />

personel sayısının % 33’üne 2002 yılı sonu itibariyle hakimdir.<br />

<strong>İzmir</strong>’deki bankacılık sektörü de benzer şekilde oligopol bir yapıya sahiptir. Türkiye’deki<br />

aktif büyüklüğüne göre ilk on bankanın <strong>İzmir</strong>’de yoğunlaşma oranları aşağıdaki tabloda<br />

verilmiştir. Buna göre 2002 yılı itibariyle <strong>İzmir</strong>’de faaliyet gösteren 32 ticaret bankasının<br />

on tanesi toplam şube sayısının % 76’sına ve toplam personel sayısının % 74’üne<br />

sahiptir. 2002 yılı itibariyle <strong>İzmir</strong>’de faaliyette bulunan ilk on banka, toplam aktif<br />

büyüklüğünün % 70’ine, toplam mevduat hacminin % 84’üne ve toplam kredi<br />

büyüklüğünün ise % 53’üne sahiptir. <strong>İzmir</strong> bankacılığında yoğunlaşma oranlarının<br />

yüksek olduğu görülmektedir. Kaldı ki, bu yoğunlaşma <strong>İzmir</strong>’deki ilk beş bankanın şube,<br />

çalışan sayısı, aktif büyüklüğü, mevduat büyüklüğü ve kredi büyüklüğü ele alındığında<br />

da kendisini göstermektedir. Oligopol piyasanın özelliklerinin ağır bastığı bu yapılanma<br />

içerisinde, doğal olarak ölçek ekonomilerinin geçerli olduğu düşünülebilir. Ancak,<br />

bankaların gelir-gider tablolarından ve bu konuda uygulamaya dönük yapılan<br />

çalışmalardan tam tersi bir sonuç çıkarılmaktadır. 2<br />

1 Türkiye Bankalar Birliği<br />

2 Ö. Faruk Çolak, Finansal Piyasalar ve Para Politikası, Ankara: Nobel Yayın Dağ. 2001, s.132-140.<br />

75


Tablo 6.77 <strong>İzmir</strong> Bankacılığında Yoğunlaşma Oranları (2002)<br />

Aktif Büyüklüğüne Göre İlk 10<br />

Banka<br />

Şube<br />

Sayısı Çalışan<br />

Sayısı<br />

<strong>İzmir</strong>’deki<br />

Şubelerin Aktif<br />

Büyüklüğü<br />

(Milyar TL)<br />

<strong>İzmir</strong>’deki<br />

Şubelerin<br />

Mevduat<br />

Büyüklüğü<br />

(Milyar TL)<br />

<strong>İzmir</strong>’deki<br />

Şubelerin Kredi<br />

Büyüklüğü<br />

(Milyar TL)<br />

İlk 10 Banka Toplamı 358 7.049 13.167.016 9.344.059 3.259.954<br />

<strong>İzmir</strong>'de Toplam 471 9.513 18.922.490,16 11.153.532,68 6.148.118<br />

Kamu Bankaları Yoğ. Oranı (%) 29 28 24 30 10<br />

Yoğ. Oranı İlk 5 Banka(%) 53 50 49 58 40<br />

Yoğ. Oranı İlk 10 Banka(%) 76 74 70 84 53<br />

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />

Sisteme egemen olan bankaların verimliliği ölçek büyüklüğü ile eş değildir. Başka bir<br />

ifadeyle büyük bankaların hakim olduğu piyasada küçük bankalar daha verimli çalıştığı,<br />

Türk bankalarında şube ve firma düzeyinde pozitif ölçek ekonomileri mevcut olmadığı,<br />

çıktılardaki eşit oranlı artışlar ortalama maliyetleri düşürmeyip tam aksine daha yüksek<br />

ortalama maliyetlere yol açmakta ve bunun da fonlama maliyetini yükselten unsurlardan<br />

birisi olduğu ileri sürülmektedir. 1<br />

Türkiye genelinde olduğu gibi, <strong>İzmir</strong>’de de kamu bankalarının yoğunlaşma oranlarını<br />

yüksek olduğuna dikkat çekmek gerekir. <strong>İzmir</strong>’de kamu bankaları şube sayısının %<br />

29’una, mevduatların % 30’una ve kredilerin % 10’una sahiptir.<br />

Devlet mülkiyetindeki bankaların kredi kararları, özel mülkiyetteki bankalardan daha<br />

çok açık veya kapalı hükümet yönlendirmelerine tabi olabilmektedir. Kamu bankalarının<br />

hemen hepsi aslında ekonominin belirli sektörlerine kaynak tahsisi için kurulmuşlardır.<br />

Krediler, çoğunlukla sorunlu endüstrilere hükümet yardımı vermenin bir aracı<br />

olarak kullanıldığı için, borçlunun kredi değerliliği kredi kararlarında yeterli ağırlık<br />

kazanmaz. Ayrıca, bu bankalar rekabete karşı korunduklarından, zararları hükümetçe<br />

karşılandığından ve kapanmaya karşı korunduklarından, zararlarını kontrol etmede,<br />

sorunlu kredileri belirlemede ve yenilik yapmada daha az motivasyona sahiptirler 2 . Daha<br />

fazla personel ve aşırı şubeleşme de söz konusu olduğundan, <strong>İzmir</strong>’de olduğu gibi, kamu<br />

bankalarının bankacılık sisteminde yoğunluk kazanmasının mali sistemin verimliliği ve<br />

etkinliği üzerinde olumsuz etkilere yol açacağı söylenebilir.<br />

Sermaye Yeterliliği<br />

Sermaye yeterliliği ve ilgili oranlar, bankaların öz kaynakları ile gösterdiği performansı<br />

ölçer. Gerek yabancı kaynak gerekse kullanım değerleri arasında ilişkiyi kurarak<br />

işletmenin borçlanma politikasının sınırları ve bağlı değerleri ile likit değerlerin dağılımı<br />

1 Tuba Ayan Yakıcı-Fikret Çankaya, Türk Bankacılık Sisteminin Ölçek Ekonomileri Açısından<br />

Değerlendirilmesi, Bankacılar dergisi, Sayı:43, 2002,ss.33-51.<br />

2 Morris Goldstein-Philip Turner, Yükselen Ekonomilerde Bankacılık Krizleri, Çev.A.İhsan Karacan, Dünya<br />

Yayıncılık, İstanbul, 1999, s.123.<br />

76


gibi konular hakkında bilgi sağlar. Güven unsuruna dayalı kurumlar olan bankaların<br />

konjonktür dalgalanmalarına karşı korunabilmelerinde en önemli unsuru sermaye yapıları<br />

oluşturur. Bu nedenle sermaye yeterliliği oranları bankalar açısından son derece<br />

önemlidir. 1 Ne yazık ki Türk bankacılık sistemi sermaye yeterliliği açısından oldukça zayıf<br />

durumdadır. Nitekim kar/öz sermaye, kar/aktif toplamı rasyoları sisteme uygulandığında<br />

dünyadaki bankalar içinde ilk sıraları Türk bankaları almasına karşılık finansal<br />

bağımsızlık, toplam aktif ve sermaye büyüklüklerine baktığımızda Türk bankalarını ön<br />

sıralarda görmek mümkün olamamaktadır. 2<br />

Sermaye yeterliliğine finansal bağımsızlık oranı (Öz kaynaklar/Toplam Aktifler), finansal<br />

kaldıraç oranı (Öz kaynaklar/Yabancı Kaynaklar) gibi oranlar göstermektedir. Ancak,<br />

<strong>İzmir</strong>’deki bankacılık faaliyetleri çerçevesinde sermaye yeterliliği araştırıldığında veri<br />

tabanının yetersizliği dikkate alınarak bankaların şube başına düşen ortalama öz<br />

kaynaklarından hareket edilmiş, <strong>İzmir</strong>’de faaliyette bulunan banka şubelerinin toplam öz<br />

kaynaklarının, yine bu şubeler tarafından verilen toplam kredilere oranı, sermaye<br />

yeterliliği rasyosu olarak alınmış ve Türkiye ortalaması ile karşılaştırılmıştır.<br />

Aşağıdaki tablodan da görüleceği gibi, <strong>İzmir</strong> bankalarının sermaye yeterliliği rasyosu,<br />

Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Öyle ki, 2002 yılı itibariyle <strong>İzmir</strong>’deki bankalar<br />

ortalama toplam öz kaynaklarından daha az kredi vermişlerdir. Türkiye’nin 2000<br />

ve 2001 yılında yaşadığı Kasım ve Şubat krizlerinin banka kredilerinde önemli<br />

daralmalara yol açtığı anlaşılmaktadır.<br />

Tablo 6.78 <strong>İzmir</strong> Bankacılığında Sermaye Yeterliliği<br />

<strong>İzmir</strong><br />

Türkiye<br />

Yıllar Özkaynaklar * (Milyar TL) Krediler (Milyar TL) Sermaye Yeterliliği<br />

2001 1.468.321 1.826.626 80<br />

2002 2.475.824 2.257.811 110<br />

2001 14.683.827 37.085.766 40<br />

2002 25.698.648 56.370.271 46<br />

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği *<strong>İzmir</strong> bankacılığının öz kaynakları, Türkiye’de ortalama şube başına düşen<br />

öz kaynakların <strong>İzmir</strong>’deki şube sayısı ile çarpılması ile elde edilmiştir.<br />

<strong>İzmir</strong> Bankacılığında Aktif Kalitesi<br />

Öz kaynakları ile yabancı kaynaklarını çeşitli aktiflere bağlayan bankalar açısından<br />

aktiflerin çeşidinin yanı sıra aktiflerin gelir getirme gücü, gelirin sürekliliği gibi aktif<br />

kalitesi göstergeleri önem kazanmaktadır. Aktifler içerisinde başlıca büyüklüklerden<br />

birisi olan kredilerin aktifler içerisindeki payı ve kredilerin toplam mevduatlar<br />

içerisindeki payı aktif kalitesi göstergeleri olarak kullanılmaktadır.<br />

1 Tezer Öçal ve diğerleri, Para Banka Teori Politika, Ankara: Gazi Kitapevi, 1997, 236.<br />

2 Çolak, s.93.<br />

77


Kredilerin toplam aktifler içerisindeki payının yüksek olması bankaların gerçek<br />

görevlerini yaptığının bir göstergesi olmakla beraber, bu oranın çok yüksek olması<br />

banka riskinin arttığının göstergesidir. Bu çerçevede, <strong>İzmir</strong> bankacılığında 2001 ve<br />

2002 yıllarında % 12 olan kredilerin toplam aktifler içerisindeki payı aşağıdaki tabloda<br />

görüldüğü üzere oldukça düşüktür ve bankaların riskten kaçınmak için asli görevleri<br />

olan finansal aracılık işlemlerini askıya aldıklarını göstermektedir. Bu oranlar Türkiye<br />

geneli ele alındığında 2001 yılında % 22 ve 2002 yılında % 27’dir. <strong>İzmir</strong> ortalamasından<br />

daha yüksek olmakla beraber, Türkiye genelinde de aktif kalitesinin düşük olduğu<br />

görülmektedir.<br />

Tablo 6.79 <strong>İzmir</strong> ve Türkiye'de Aktif Kalitesi<br />

<strong>İzmir</strong><br />

Türkiye<br />

Yıllar<br />

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />

Krediler<br />

(Milyar TL)<br />

Toplam Aktifler*<br />

(Milyar TL)<br />

Aktif Kalitesi<br />

(Krediler/Toplam Aktifler)<br />

2001 1.826.626 14.855.464 12<br />

2002 2.257.811 18.922.490 12<br />

2001 37.085.766 169.221.332 22<br />

2002 56.370.271 212.675.488 27<br />

*<strong>İzmir</strong>’deki toplam aktifler, Türkiye genelinde şube başına düşen ortalama aktif miktarının, <strong>İzmir</strong>’deki şube<br />

sayısına çarpımı ile bulunmuştur.<br />

Aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere kredilerin mevduat içerisindeki payı ele<br />

alındığında da yıllar itibariyle bu oranın azaldığı, 1995 yılında <strong>İzmir</strong>’de % 78.5 iken 2000<br />

yılında % 48’e, 2002 yılında ise % 27.5’e düştüğü görülmektedir. Türkiye genelinde de<br />

kredilerin mevduat içerisindeki payı gerilemesine rağmen, <strong>İzmir</strong> ortalamanın üzerindedir.<br />

<strong>İzmir</strong>’de Mevduatların krediye dönüşme oranının Türkiye ortalamasının altında olması,<br />

reel kesime kaynak aktarma imkanlarının yeterince kullanılmadığının bir<br />

göstergesidir.<br />

Tablo 6.80 <strong>İzmir</strong> ve Türkiye'de Aktif Kalitesi (Kredi/Mevduat)<br />

1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002<br />

<strong>İzmir</strong> 78,5 67,2 74,1 68,5 42,3 47,9 28,4 27,5<br />

Ege Bölgesi 61,3 59,0 69,3 60,9 38,7 47,3 24,6 23,2<br />

Türkiye 65,4 62,8 70,2 58,4 45,0 50,0 31,8 37,0<br />

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />

<strong>İzmir</strong> Bankacılığında Aktif Karlılığı<br />

Bankaların aktiflerini ne kadar verimli kullandığını gösteren aktif karlılığı, karların<br />

ortalama toplam aktiflere oranlanması ile bulunur. Izmir ve Türkiye bankacılığının aktif<br />

karlılığı aşağıdaki tabloda yer almaktadır. <strong>İzmir</strong> ile ilgili veriler sınırlı olduğu için, aktif<br />

verimliliği net karın toplam kredilere oranlanması ile hesaplanmıştır. 1999-2001 yılları<br />

78


arasında -% 47’ye varan oranlarda aktif karlılığı negatif çıkan <strong>İzmir</strong> bankacılığında, aktif<br />

karlarının Türkiye geneline göre daha oynak olduğu görülmektedir. Bu durum makro<br />

ekonomik göstergelerin iyi olduğu dönemlerde <strong>İzmir</strong> bankacılığının daha karlı, kriz<br />

dönemlerinde ise Türkiye ortalamasına oranla daha zararlı çıktığını göstermektedir.<br />

Tablo 6.81 <strong>İzmir</strong>'de ve Türkiye'de Aktif Karlılığı<br />

Yıllar<br />

Net Kar<br />

(Milyar TL)<br />

<strong>İzmir</strong><br />

Toplam<br />

Kredi<br />

(Milyar TL)<br />

Net Kar<br />

(Milyar TL)<br />

Türkiye<br />

Toplam<br />

Kredi<br />

(Milyar TL)<br />

Aktif Karlılığı (Net<br />

Kar/Krediler)<br />

<strong>İzmir</strong><br />

Türkiye<br />

1995 8 438.9 136 341.0 104.897,26 1 743 660 6 6<br />

1996 20 634.8 257 967.0 255.633,42 3 860 068 8 7<br />

1997 38 540.2 533 503.0 485.777,19 8 811 893 7 6<br />

1998 59 602.7 915 622.0 759.986,00 14.122.355 7 5<br />

1999 -23 971.8 1 180 744.0 -305.750,00 21.714.974 -2 -1<br />

2000 -211 941.3 1 805 329.0 -2.709.599,00 34.213.480 -12 -8<br />

2001 -850 921.0 1 826 626.0 -11.239.316,00 37.085.766 -47 -30<br />

2002 181 806.0 2 257 811.0 2.341.090,00 52.631.490 8 4<br />

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />

<strong>İzmir</strong> Bankacılığında Personel Verimliliği<br />

Personel verimliliği, bankaların teknolojiden yararlanma derecesini ve toplam faiz dışı<br />

giderler arasında personel giderlerini ölçmeyi sağlar. Teknolojik gelişmelerden<br />

yararlanamayan ve yoğun şubeleşme politikası izleyen bankalar, emek-yoğun olarak<br />

çalışmaktadırlar. Mevduat ve kredilerin personel sayısına oranlanması ile personel<br />

verimliliği ölçülebilmektedir 1 .<br />

<strong>İzmir</strong> ve Türkiye genelinde bankaların personel verimliliği 2 karşılaştırmalı olarak yıllar<br />

itibariyle gelişmeler incelendiğinde, <strong>İzmir</strong>’de bankalarda çalışan personel başına düşen<br />

gerek kredi, gerekse mevduat miktarı Türkiye ortalamasının altındadır. Bu durum,<br />

<strong>İzmir</strong>’deki şubeleri personelin bilgi ve becerilerini artırmaya, emekten tasarruf sağlayan<br />

organizasyon biçimlerine gitmeye ve personelin daha verimli çalışmasına yönelik<br />

önlemler almaya yöneltmektedir.<br />

Personelin uzmanlık, eğitim düzeyi ve otomasyon düzeyi bankaların verimlilikleri ve<br />

karlılıklarının etkilemektedir. Personelin yoğunluğu eğitimsizliği ve enflasyon ortamının<br />

personel giderlerini düşürmeyi engellemesi bankaların maliyetlerini artırmakta ve onları<br />

gelir artırıcı işlemlere yöneltmektedir.<br />

1 Mert Ural, Tezi, s.85.<br />

2 <strong>İzmir</strong> Bankacılığında Personel Verimliliği, Türkiye Bankalar Birliği<br />

79


<strong>İzmir</strong> Bankacılığında Şube Verimliliği<br />

Son yıllarda Türk bankacılık sisteminin içine girdiği krizin etkisiyle değişmekle beraber,<br />

Türk bankacılık sisteminde yer alan bankalar uzun yıllar bankalar arası rekabetin yoğun<br />

olduğu ve mevduat faizlerinin kendileri dışında belirlendiği bir ortamda, tasarruf<br />

sahiplerine yakın olabilmek, daha fazla mevduat toplamak ve bu mevduatı yüksek faiz<br />

oranları ile plase etmek arzusuyla çok şubeli bankacılığa yönelmişlerdir. Çok şubeli<br />

bankacılıkta şube yeri seçiminde, şube sayısında rasyonel davranılmaması ile birlikte<br />

yüksek maliyetler ortaya çıkmakta ve banka verimliliği olumsuz etkilenmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> ve Türkiye genelinde bankaların şube verimliliği 1 , personel verimliliğinde de olduğu<br />

gibi, <strong>İzmir</strong>’de faaliyette bulunan banka şubelerinin gerek şube başına düşen kredi<br />

gerekse mevduat dağılımında Türkiye ortalamasının altında olduğu görülmektedir. Yıllar<br />

itibariyle Türkiye’de olduğu gibi <strong>İzmir</strong>’de de banka şubelerinin sayısı azalmış olmasına<br />

rağmen, şube verimliliğinin düşük çıkması, <strong>İzmir</strong>’deki banka şubelerinin finansal<br />

aracılık fonksiyonlarını etkin şekilde yapamadıklarının bir diğer göstergesidir.<br />

<strong>İzmir</strong>’de Finansal Derinleşme<br />

Finansal derinleşme, finans sisteminin gerek büyüklük gerekse yapı itibariyle<br />

değişmesini ifade etmektedir. Finans sisteminin hangi ölçüde genişlediğini ve finansal<br />

araçların ne kadar çeşitlendiğini gösterir. Buna göre, finans sistemi belirli bir derinlik<br />

kazandığı zaman, mevduat ve kredilerin vadelerini birbirine eşitleyerek, piyasalara ilişkin<br />

bilgi toplama sürecinde ölçek ekonomilerinden yararlanarak ve riski dağıtarak işlem<br />

maliyetlerini en aza indirebilir. Finansal aracılık faaliyetlerinden bu tür faydaların elde<br />

edilebilmesi için, finans sisteminin etkin bir şekilde çalışması gerekir.<br />

Finansal derinlik (parasal büyüklüklerin GSMH’ya oranı) ekonomilerin gelişmesinin bir<br />

sonucu olmasına rağmen, böylesi artışların hepsi olumlu olarak yorumlanmamaktadır.<br />

Banka pasiflerinin büyümesi ekonominin büyüklüğüne ve uluslar arası rezervlerin<br />

stoğuna göre çok hızlı ise; banka varlıkları likidite, vade ve para cinsine göre banka<br />

pasiflerine oranla önemli ölçüde farklıysa; bankanın sermayesi ve/veya kredi-zarar<br />

karşılıkları banka varlıklarının oynaklığını karşılayacak kadar değilse ve ekonomi büyük<br />

güven şoklarıyla karşı karşıya ise, o zaman bankacılık sisteminin kırılganlığının<br />

artmasının neden olmaktadır 2 .<br />

Finansal göstergelerden en çok kullanılanı M2/GSMH olmasına rağmen Finansal Varlık<br />

Stokları/GSMH göstergesinin de kullanıldığı görülmektedir 3 . <strong>İzmir</strong> ve Türkiye genelinde<br />

finansal derinleşmeye ilişkin göstergeler yıllar itibariyle aşağıdaki tablolarda verilmektedir.<br />

1 <strong>İzmir</strong> Bankacılığında Şube Verimliliği, Türkiye Bankalar Birliği<br />

2 Morris Goldstein-Philip Turner, a.g.e., ss.117-118.<br />

3 Tezer ÖÇAL-Ö.Faruk ÇOLAK, Finansal Sistem ve Bankalar, Nobel yayın Dağıtım, Ankara, 1999,<br />

s.272.<br />

80


Tablo 6.82 <strong>İzmir</strong>’de Finansal Derinleşme<br />

Yıllar<br />

Cari Fiyatlarla<br />

GSMH<br />

(Milyar TL)<br />

Krediler (Milyar<br />

TL)<br />

Toplam<br />

Mevduat<br />

(Milyar TL)<br />

Finansal Finansal<br />

Derinleşme Derinleşme<br />

Krediler/GSMH Mevduatlar/GSMH<br />

1995 577.547 136.341 173.602 24 30<br />

1996 1.095.500 257.967 383.907 24 35<br />

1997 2.056.620 533.503 720.305 26 35<br />

1998 3.574.660 915.622 1.337.466 26 37<br />

1999 5.456.798 1.180.744 2.789.958 22 51<br />

2000 9.089.081 1.805.329 3.766.438 20 41<br />

2001 13.382.810 1.826.626 6.436.570 14 48<br />

Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği ve DPT<br />

Finansal derinleşme göstergesi olarak kullandığımız mevduatların ve kredilerin GSMH’ya<br />

oranının yıllar itibariyle gelişimi, <strong>İzmir</strong>’deki bankacılık faaliyetlerinin Türkiye<br />

ortalamasının daha altında bir oranda reel sektöre kaynak aktarabildiğini<br />

göstermektedir. Özellikle kredilerin GSMH içindeki payı 1995 yılında Türkiye<br />

ortalamasının üzerinde iken, dönemin sonlarına doğru bu oranın Türkiye ortalamasının<br />

önemli ölçüde altına düşmesi, bir anlamda <strong>İzmir</strong>’de bankacılık sektörü ile reel sektör<br />

arasında ekonomik gelişmeyi sağlayan bağın koptuğu şeklinde yorumlanabilir. Bu<br />

durumda <strong>İzmir</strong> bankacılığının <strong>İzmir</strong>’de reel sektörün gelişmesi için ihtiyaç duyduğu<br />

fonları sağladığını söylemek güçtür.<br />

Tablo 6.83 Türkiye’de Finansal Derinleşme<br />

Yıllar<br />

Cari Fiyatlarla<br />

GSMH<br />

(Milyar TL)<br />

Krediler<br />

(Milyar TL)<br />

Toplam Mevduat<br />

(Milyar TL)<br />

Finansal Derinleşme<br />

Krediler/GSMH<br />

Finansal Derinleşme<br />

Mevduatlar/GSMH<br />

1995 7.854.887 1.743.660 2.664.937 22 34<br />

1996 14.978.067 3.860.068 6.145.516 26 41<br />

1997 29.393.263 8.811.893 12.545.561 30 43<br />

1998 53.518.332 14.122.355 24.185.291 26 45<br />

1999 78.282.967 21.714.974 48.263.769 28 62<br />

2000 125.596.129 34.213.480 68.442.406 27 54<br />

2001 179.480.078 37.085.766 116.646.946 21 65<br />

Kaynak:Türkiye Bankalar Birliği ve DPT,<br />

81


Kamu Maliyesi<br />

Kamu harcamaları ve toplanan vergiler çerçevesinde <strong>İzmir</strong>’in kamu maliyesi açısından<br />

analizi, <strong>İzmir</strong>’in diğer illere kamu eliyle kaynak aktarıp aktarmadığını ortaya koyması<br />

açısından önemlidir. Diğer illere kaynak aktarması, şüphesiz bölgesel dengesizlikleri<br />

gidermeye yönelik ekonomi politikaları çerçevesinde düşünüldüğünde normal<br />

karşılanmalıdır. Ancak, yine de bu durumun bir ölçüde <strong>İzmir</strong> ekonomisinin<br />

küçülmesine, en azından ekonominin durağanlaşmasına yol açabileceğine de dikkat<br />

çekmek gerekir.<br />

Yıllar itibariyle <strong>İzmir</strong>’e tahakkuk ettirilen genel bütçe vergi gelirleri ile bunların<br />

tahsilatına ilişkin bilgiler aşağıdaki tabloda verilmiştir. 2000-2002 döneminde <strong>İzmir</strong>’e<br />

tahakkuk edilen verginin yaklaşık % 88-90’ının tahsil edildiği, bunun Türkiye’de<br />

tahakkuk edilen verginin tahsilat oranına paralellik gösterdiği anlaşılmaktadır. <strong>İzmir</strong>’den<br />

tahsil edilen verginin Türkiye’deki toplam tahsilata oranı ise, aynı dönem için ortalama %<br />

6.4 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran <strong>İzmir</strong> GSYİH’sının Türkiye GSYİH’sına oranı olan %<br />

7’ye paraleldir.<br />

Tablo 6.84 <strong>İzmir</strong>’de Genel Bütçe Vergi Gelirlerinin Tahakkuk ve Tahsilatı (Milyar<br />

TL)<br />

<strong>İzmir</strong><br />

Türkiye<br />

Yıllar Tahakkuk [1] Tahsilat [2] % [2/1] Toplam Tahsilat İç Payı (%)<br />

2000 1.782.700 1.614.625 90,57 6,09<br />

2001 2.608.147 2.285.574 87,63 5,75<br />

2002 4.254.680 3.744.557 88,01 6,28<br />

2003 * 3.729.346 2.792.781 74,89 7,53<br />

2000 29.273.625 26.503.698 90,54 100,00<br />

2001 43.990.362 39.735.928 90,33 100,00<br />

2002 65.313.667 59.634.483 91,30 100,00<br />

2003 * 48.957.212 37.110.540 75,80 100,00<br />

Kaynak: Maliye Bakanlığı - Ocak-Haziran dönemi verileri<br />

Konsolide bütçe gelir ve giderleri arasındaki ilişkiye baktığımızda ise aşağıdaki tabloda,<br />

<strong>İzmir</strong>’de konsolide bütçe gelirlerinin tahsilat/tahakkuk oranı, Türkiye ortalamasına<br />

yakın gerçekleştiği görülmektedir. Konsolide bütçe giderlerinin Türkiye toplamından<br />

aldığı pay 2000-2003 döneminde yaklaşık olarak % 1.7 gibi düşük bir oranda<br />

gerçekleşmiştir. <strong>İzmir</strong> konsolide bütçe gelirlerinin konsolide bütçe giderlerine oranı<br />

incelendiğinde ise, konsolide bütçe gelirlerinin ancak ortalama olarak<br />

%50’sinin <strong>İzmir</strong>’de harcandığı sonucuna ulaşılmaktadır.<br />

Tablo 6.85 <strong>İzmir</strong>’de Konsolide Bütçe Gelir ve Giderlerinin Karşılaştırılması<br />

Yıllar Tahakkuk[1] Tahsilat[2]<br />

Top.Tah.İç.<br />

Payı (%)<br />

Giderler[3]<br />

Top.Gid.İç.<br />

Payı (%)<br />

%[2/3] %[2/1]<br />

82


<strong>İzmir</strong><br />

Türkiye<br />

2000 1 921 243 1 686 262 5,04 911 1,95 185,15 87,77<br />

2001 2 856 091 2 419 389 4,69 1 325 152 1,64 182,57 84,71<br />

2002 4 706 880 3 984 919 5,22 2 109 123 1,83 188,94 84,66<br />

2003 4 435 363 3 016 717 6,75 1 176 203 1,69 256,48 68,02<br />

2000 37 472 580 33 440 143 100,00 46 705 028 100,00 71,60 89,24<br />

2001 58 265 356 51 542 970 100,00 80 579 065 100,00 63,97 88,46<br />

2002 85 753 311 76 400 450 100,00 115 485 633 100,00 66,16 89,09<br />

2003 64 085 235 44 689 449 100,00 69 448 384 100,00 64,35 69,73<br />

Kaynak: Maliye Bakanlığı<br />

Genel ve Katma Bütçe giderlerinin dağılımı aşağıda gösterilmektedir. <strong>İzmir</strong>’de Genel ve<br />

Katma Bütçe harcamalarının önemli kısmı, Türkiye ekonomisine paralel olarak personel<br />

harcamalarında yoğunlaşmaktadır. Personel harcamalarının yanı sıra transfer<br />

harcamaları da ön plana çıkmakta ancak, Türkiye ekonomisinin toplam Genel ve Katma<br />

Bütçe harcamaları içerisindeki yoğunluğa ulaşmaktan oldukça uzak görülmektedir.<br />

Tablo 6.86 <strong>İzmir</strong>’de Yıllar İtibariyle Genel ve Katma Bütçe Giderleri (Milyar TL)<br />

Yıllar Toplam Personel Diğer Cari Yatırım Transfer<br />

2000 910.759 552.033 144 63 152<br />

<strong>İzmir</strong> 2001 1.006.825 848.000 208 85 183<br />

2002 1.627.146 1.004.722 324 164 319<br />

2000 46.705.028 9.978.784 3.359.287 1.543.179 30.200.276<br />

Türkiye 2001 80.579.065 15.211.894 4.778.857 4.149.580 55.314.636<br />

2002 115.485.633 23.160.297 7.203.160 6.887.544 77.548.370<br />

Kaynak: Maliye Bakanlığı<br />

Sanayi Dışı İşgücünün Sektörel Dağılımının Genel Değerlendirmesi<br />

Sayımı Bilgilerine Göre)<br />

(2000 Nüfus<br />

[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü alt yöresinde en büyük paya sahip sektör tarım dışı sektör<br />

iken onu takip eden sektörde hizmetler sektörüdür. Alt yöre genelinde her bir sektör<br />

açısından en büyük paya sahip ilçe Konak İlçesidir. Sektörlerin, tarım sektörü dışındaki,<br />

en küçük paya sahip olduğu ilçe ise Güzelbahçe’dir.<br />

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />

Bakırçay alt yöresindeki tüm sektörlerin sağladığı işgücü miktarlarına baktığımızda Bergama<br />

İlçesinin en büyük paya sahip olduğunu görüyoruz. Tarım dışındaki tüm sektörlerde en büyük<br />

paya Bergama sahip olurken, tarım sektöründe Kınık en büyük paya sahiptir.<br />

83


[C] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />

Bu alt yörede tarım dışı sektör en fazla paya sahip iken , tüm sektörler toplamında en<br />

çok işgücüne sahip ilçe ise Menemen’dir. En küçük paya sahip olan tarım sektöründeki<br />

işgücü sayısı en çok Menemen’de görülmektedir. Servis sektörü ilçeler arasında çok<br />

büyük bir farklılık göstermese de en çok Aliağa İlçesinde görülmektedir. Hizmetler<br />

sektöründe ise yine Aliağa en büyük paya sahiptir.<br />

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi<br />

Alt yörenin tek ilçesi olan Kemalpaşa’da en büyük paya sahip olan sektör tarım dışı<br />

sektör olurken, onu sırasıyla hizmetler, servis ve son olarak da tarım izlemektedir.<br />

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Tüm sektörler toplamında en büyük işgücüne sahip olan Torbalı İlçesi, aynı zamanda<br />

tarım dışı ve hizmetler sektöründe de en büyük payı bünyesinde bulundurmaktadır.<br />

Servis ve tarım sektörlerinde ise en büyük paya Selçuk İlçesi sahiptir. K. Menderes Kıyı<br />

Kesimi alt yöresinde en büyük işgücüne sahip olan sektör tarım dışı sektördür.<br />

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Tüm sektörler toplamında en fazla işgücü bulunduran ilçe Ödemiş iken her bir sektörün<br />

en fazla işgücüne sahip olduğu yerde aynı ilçedir. Belli bir sektör her ilçede en büyük<br />

paya sahip değildir. Tire, Ödemiş, Beydağ ve Kiraz ilçelerinde en büyük paya sahip tarım<br />

dışı sektör iken, Bayındır İlçesinde tarım en büyük paya sahiptir.<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Bu alt yörede en büyük paya hizmetler sektörü sahip iken bunun en çok görüldüğü yer<br />

Çeşme’dir. Tüm sektörler toplamında en fazla işgücü miktarı yine Çeşme’ye aittir.<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Tüm sektörler toplamında en fazla işgücüne sahip olan ilçe Urla’dır. Urla İlçesinde en<br />

büyük payı tarım dışı sektör alırken, Seferihisar da servis sektörü almaktadır. Servis<br />

sektörü dışındaki tüm sektörlerde en büyük payı Urla almıştır.<br />

<strong>İzmir</strong> İli Toplamı<br />

<strong>İzmir</strong> ili genelindeki dağılımlara bakıldığında tarım dışı sektörün en büyük paya sahip<br />

olduğu, tarım sektörünün ise en küçük paya sahip olduğu görülmektedir. Tarım sektörü<br />

dışındaki tüm sektörler dahil olmak üzere bütün sektörlerin en büyük paya sahip<br />

oldukları diğer bir deyişle en fazla işgücü bulundurdukları alt yöre <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />

Bütünü alt yöresidir. İlçeler bazında baktığımızda tarım sektörü dışında kalan tüm<br />

sektörlerde en büyük payı elinde tutan ilçe Konak İlçesidir. Tarım sektöründe ise en<br />

büyük paya sahip ilçe Kınık İlçesidir. Tarım sektörü dışındaki tüm sektörlerde en<br />

küçük payı elinde bulunduran ilçe Beydağ iken tarım sektöründe Karaburun en<br />

küçük paya sahiptir.<br />

84


Tablo 6.87 Sanayi Dışı İşgücünün Sektörel Dağılımı<br />

Alt Yöreler Yerleşimler Hizmetler<br />

Servis<br />

Hizmetler<br />

Tarım<br />

Tarım Dışı<br />

Çiğli 12.588 4.475 308 14.482<br />

Karşıyaka 45.312 15.871 872 48.643<br />

Konak 72.453 29.913 1684 92.870<br />

Bornova 38,081 15.349 969 58.442<br />

Buca 24.281 11.438 756 41.710<br />

Gaziemir 6.223 3.012 157 14.956<br />

Balçova 7.701 2.398 523 5.834<br />

Narlıdere 4.869 2.352 766 11.779<br />

Güzelbahçe 1.321 637 456 1.648<br />

A ŞehirBütünüTop 212.829 85.332 4.650 290.067<br />

Dikili 703 595 643 1.178<br />

Bergama 3.012 1.743 1.654 6.420<br />

Kınık 1.606 393 2.601 744<br />

B 5.321 2.731 4.898 8.342<br />

Aliağa 4.027 1.874 158 5.435<br />

Foça 1.137 1.286 175 5.141<br />

Menemen 2.594 1.527 931 6.897<br />

C 7.758 4.687 1.264 17.473<br />

Kemalpaşa 1.138 875 370 3.809<br />

D 1.138 875 370 3.809<br />

Menderes 825 685 865 2.574<br />

Torbalı 2.270 1.403 1.096 4.682<br />

Selçuk 1.729 1.782 1.432 1.905<br />

E1 4.824 3.870 3.393 9.161<br />

Bayındır 719 547 1.767 1.135<br />

Tire 2.409 1.512 2.238 4.790<br />

Ödemiş 3.329 2.060 2.783 6.101<br />

Beydağ 248 246 266 511<br />

Kiraz 524 406 242 798<br />

E2 7.229 4.771 7.296 13.335<br />

Çeşme 2.711 1832 462 1.941<br />

Karaburun 2.275 196 20 355<br />

F1 4.986 2.028 482 2.296<br />

Urla 2.840 1.436 831 4.987<br />

Seferihisar 1.269 1.770 502 1.720<br />

F2 4.109 3.206 1.333 6.707<br />

Genel Toplam 267.937 121.731 365.021 410.237<br />

*Hizmetler: İlmi ve teknik elemanlar, serbest meslek sahipleri ve bunlarla ilgili diğer meslekler, müteşebbisler<br />

direktörler ve üst kademe yöneticileri, idari personel ve benzeri çalışmalar.*Servis: Hizmet işlerinde çalışanlar<br />

*Tarım: Tarım, Hayvancılık,hayvancılık, ormancılık, balıkçılık ve avcılık işlerinde çalışanlar *Tarım Dışı: Tarım<br />

dışı üretim faaliyetinde çalışanlar ve ulaştırma makineleri kullananlar<br />

85


6.3 Coğrafi Çevre Özellikleri<br />

İklim<br />

<strong>İzmir</strong>'in coğrafi konumu nedeniyle il sınırları içinde hemen her tarafta benzer iklim<br />

özellikleri görülür ve genel olarak Akdeniz ikliminin Kıyı Ege alt tipi hakimdir. Yazları<br />

Akdeniz kıyı şeridiyle aynı sıcaklıkta ve kurak, kışları ılık ve Batı Akdeniz'den daha az<br />

yağışlıdır. Sıcaklık ortalaması yüksek olan ilde, ortalama sıcaklığın en yüksek olduğu<br />

temmuz ayının ortalama değeri 27,6 derece, en düşük olduğu ocak ayının ortalama<br />

değeri ise 8,6 derecedir.<br />

<strong>İzmir</strong>'in 60 yıllık yağış bilgilerine göre, ortalama yıllık toplam yağış miktarı 69l mm 3 ’dür.<br />

Toplam yağışın miktarı yıldan yıla değişmektedir. <strong>İzmir</strong> en fazla yağışı Aralık (uzun yıllar<br />

ortalaması 154,3 mm 3 .) ve Ocak (uzun yıllar ortalaması 132,6 mm 3 .) aylarında<br />

almaktadır. En kurak aylar; uzun yıllar ortalaması 2 mm 3 . civarında olan temmuz ve<br />

ağustos aylarıdır.<br />

<strong>Stratejik</strong> planlama alanında kar yağışı özellikle kıyı kesimlerde ender görülmektedir.<br />

Ancak, dağlarla çevrili yörenin yüksek kesimlerinde kış aylarında kar örtüsü uzun süre<br />

kalmaktadır. Her mevsim görülen nem, hava sıcaklığının, yazın bunaltıcı, kışın<br />

dondurucu hissedilmesine neden olur. Rüzgarın en çok estiği yönler, mayıs ve ekim<br />

ayları arasında batı, kasım ile nisan ayları arasında da güneydoğudur.<br />

Topografya<br />

Körfez ve Kemalpaşa Ovasının doğu-batı doğrultusunda Sarıgöl'den Çeşme'ye kadar<br />

hakim topografik öğe olarak Bozdağ uzanmaktadır. Bozdağ'ların devamı ve anakentin<br />

batısında Kızıldağ adıyla Çatalkaya görülür. Bozdağ'ların güneyinde ise K. Menderes<br />

Ovası yer alır.<br />

Çalışma alanımızın kuzeyinde 1.250 metreyi aşan Madra Dağları yer alır. Bu dağlar ile<br />

güneyindeki Yunt Dağları arasında Bakırçay ovası ve onu sulayan Bakırçay görülür.<br />

Yunt Dağları doğudan Sultan Dağları ve Dumanlıdağlar ile birleşir. Dumanlıdağlar ile<br />

güneyindeki Yamanlar ve Manisa Dağları arasındaki vadiden Gediz Nehri akar.<br />

Tanımladığımız bu topografik yapı üzerinde Bozdağ ve Yamanlar’da birer krater gölü yer<br />

almaktadır.<br />

Yamanlar Dağının güney eteklerinde yer alan Karşıyaka bir çöküntü alanının kenarına<br />

yerleşmiştir. Bu çöküntü alanı <strong>İzmir</strong> Körfezidir. Karaburun yarımadasında kuzeyden<br />

güneye doğru uzanan dağlar da hakim unsurlardır. İlin güney sınırı üzerinde Aydın Sıra<br />

Dağları uzanır.<br />

Alanın kuzeyinde 1.250 metreyi aşan Madra Dağları yer alır. Bu dağların güneyinde<br />

Bakırçay Ovası ve ovanın güneyinde Yunt Dağları görülür. Körfezin doğusunda Bornova<br />

Ovası, onun doğusunda da Kemalpaşa Ovası bulunur. Bu iki ova arasında yüksekliği<br />

250 metreye varan Kahvecibeli (Belkahve) yer alır. Ayrıca Körfezin doğusunda Kemalpaşa<br />

Dağları bulunmaktadır.<br />

86


Göller<br />

<strong>İzmir</strong> ili içinde büyük göllere rastlanmaz. Mevcutların en önemlileri arasında Gölcük,<br />

Belevi Gölü, Çakalboğazı Gölleri ve Karagölü sayabiliriz.<br />

Gölcük Gölü, Ödemiş’in kuzeyinde Bozdağ üzerinde krater gölü olarak yer alır.<br />

Gölcük'ün oluşmasında alüvyon birikintilerinin de rolü olmuştur. Küçük bir dere ile<br />

Gediz nehrine ulaşan gölün suyu tatlıdır.<br />

Belevi Gölü, Torbalı ile Selçuk arasında K. Menderesin sol tarafında bulunan sığ bir<br />

göldür.<br />

Çakalboğazı gölleri, K. Menderesin Selçuk'tan 5-6 km. kadar doldurduğu körfezde<br />

oluşmuş ovanın kuzeyindedir. Ayrıca Bafa ve Ak Göl de Selçuk’un kuzeyindeki diğer<br />

göllerdir.<br />

Karagöl, Yamanlar Dağı üzerinde küçük bir krater gölüdür. Çevresi çam ağaçları ile<br />

kaplı olduğu için yaz aylarında rekreatif amaçlı olarak kullanılmaktadır.<br />

Akarsular<br />

<strong>İzmir</strong> ili içinde Ege Bölgesinin önemli akarsularından olan derin yataklı Gediz Nehri ve K.<br />

Menderes Nehri bulunur. B. Menderes ve Bakırçay ise sel karakterli akarsulardır.<br />

Murat Dağından doğan Gediz Nehri, Menemen Boğazından geçerek, Foça'nın<br />

güneyinden denize dökülür.<br />

İlin ikinci akarsuyu olan K. Menderes, Bozdağlardan doğar, kendi ismi ile anılan bu<br />

ovayı sulayarak, Selçuk ilçesinin batısından denize dökülür.<br />

Bakırçay, Davullu Dağlarından doğar. Önce güneye yönlenen Bakırçay, daha sonra yer<br />

şekilleri sebebiyle batı yönünde akmaya başlar. Kınık-Bergama ve Dikili’deki tarım<br />

alanları için stratejik öneme sahip olan Bakırçay, Soma ovasının kuzeyinden geçip, <strong>İzmir</strong><br />

ili içine girer. Bakırçay ovası olarak anılan ovadan akarak Dikili'nin güneyinden denize<br />

ulaşır.<br />

Gediz'in en önemli kolu olan Kemalpaşa Çayı, Yamanlar Dağından çıkar, önce doğuya<br />

akar, Manisa Dağının doğu eteklerinden bir yay çizerek Gediz'e ulaşır. Gediz beslediği<br />

tarım alanları itibari ile büyük önem arz ederken, çevresindeki kentler ve bazı sanayi<br />

tesisleri sebebi ile kirlilik oranı yükselmektedir.<br />

Bitki Örtüsü<br />

Akdeniz bitkilerinin her türü planlama alanında yer almaktadır. Aşırı otlatma, yangın ve<br />

tarla açma nedenlerinden dolayı mevcut ormanların ortadan kalktığı ve yerini maki<br />

florasına bıraktığı görülmüştür. Bu floraya ardıç, yabani zeytin, çitlembik, sakız ve katır<br />

tırnağı gibi kuraklığa dayanıklı bitkiler de girer. Makiler, denizden 600 m. yüksekliğe<br />

kadar görülmektedir.<br />

87


Yöredeki dağlık bölgelerin büyük bir kısmı ormanlıktır ve il içerisinde 490.692 hektarlık<br />

bir alanı kaplarlar. Makilerin görülmeye başladığı ortalama 600 metre yükseklikten<br />

sonra kızıl çam, daha yukarılarda kara çam ormanları yer almaktadır. Ovalarda ve<br />

özellikle dere yatakları kenarında çınar, kestane, söğüt, kavak, kara ağaç ve kızılcık<br />

gibi yayvan yapraklı ağaçlar bulunur. Palamut meşesi de yörenin belirgin ağaçlarından<br />

biridir.<br />

Jeolojik Durum<br />

<strong>İzmir</strong> ilinin bulunduğu yer, dördüncü zaman başlarında "Egeid" ismi verilen bir kara<br />

parçası ile kaplı idi. Ege Bölgesinin ve <strong>İzmir</strong> ilinin bulunduğu alan deniz seviyesinde hafif<br />

dalgalı (Penoplen) düzlükler halinde idi. Bu zamanda Doğu Anadolu'nun Yunanistan'a<br />

kadar olan bölgesi kuzey ve güneyden Alp kıvrımlarının etkisi ile sıklaştırılmaya<br />

başlandı. Şiddetli basınçlarla bazı yerler, örneğin; Anadolu Yarımadası yükselirken, Ege<br />

Denizinin bulunduğu Egeid Kıtası alçalmaya ve çökmeye başladı ve üzeri Akdeniz'in<br />

suları ile kaplandı. Çökme sonucu Batı Anadolu Bölgesinde doğu-batı doğrultusunda<br />

kırılmalar oldu. Sürekli sıkıştırılan bölgede kırıklar arasında kalan bazı yerler yükselerek<br />

dağları (Horst), bazı yerlerde alçalarak ovaları (Graben) oluşturdu. Ovalar karaların içine<br />

doğru sokuldu ve körfezlerde son buldu. Bazı körfezlere dökülen akarsularsa zamanla<br />

körfezi doldurdular. Ege Bölgesinin dolayısıyla planlama alanının daha doğrusu Batı<br />

Anadolunun oluşumu henüz son bulmamıştır. Olaylar aynı şekilde süregelmekte, yer<br />

kabuğunun henüz yerleşmediği sık sık olan depremlerden ve onların yarattığı<br />

sonuçlardan anlaşılmaktadır. Yalnız volkanik faaliyetlere rastlanılmamaktadır.<br />

Topografik konum itibarıyla, doğu-batı yönünde <strong>İzmir</strong> Körfezi ve doğuya doğru takip<br />

eden Bornova ovası çöküntü sahasıdır. Bu alan doğuda Belkahve belinden Gediz ovasına<br />

(graben) açılmaktadır. Körfezin güneyinde yine bir yüksek alana tekabül eden ve dik<br />

yamaçlarla denize inen Karlıçardak dağı ve Nif dağı yer almaktadır. Burada Karlıçardak<br />

dağında en yüksek 930 metre, Nif dağında ise 1.506 metre ile Nifkarlığı Tepesidir.<br />

Körfezin doğusunda ise yine birdenbire yükselen Yamanlar dağı uzanmakta olup, bunun<br />

en yüksek noktası 1.076 metredir. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününün yayıldığı alan deniz<br />

seviyesinden başlayarak güneyde Kadifekale sırtlarında 186 metreye, Buca semtinde 200<br />

metrenin üzerine, Bornova Atatürk Mahallesinde 300 metrenin üzerine kadar<br />

yükselmektedir. Şehrin esas yayıldığı alanda yükseklik 100 metrenin pek üzerine<br />

çıkmamaktadır.<br />

Grabenin yerleştiği körfez ve Bornova alçak düzlükleri teşkil etmektedir ve yüksek<br />

dağlarla çevrilidir. Ancak, körfezin güneyinde Nif dağı ve Karlıçardak dağları arasında<br />

uzanan basık plato aracılığı ile Yeşildere vadisinin açtığı geniş olukta, grabenin<br />

güneyinde K. Menderes grabeninin bir parçası olan Torbalı ovasına gelinmektedir.<br />

Kuzeydoğuda ise Yamanlar-Manisa-Karadağ arasında uzanan bir akarsu vadisi ile<br />

Manisa ovasına açılmakta ve kuzeyinde ise Gediz Deltası ve Dumanlı Dağ eteklerinde<br />

Çandarlı Körfezine ulaşmaktadır.<br />

88


Böylece <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütününü ve körfezi çevreleyen alçak sırt ve vadiler aracılığı ile<br />

bir taraftan Gediz Grabeni vasıtasıyla Batı Anadolu’nun iç kısımları ve dolayısıyla İç<br />

Anadolu ile bağlantı kurulmakta, diğer taraftan kuzeyde Sabuncubeli vasıtasıyla Manisa<br />

ve Kuzey Ege ile, kuzeybatı kıyı düzlükleri (Karşıyaka-Menemen) ve Ege Menderes<br />

grabeni aracılığı ile hem Anadolu’nun iç kısımlarına hem de güneybatı Anadolu’ya<br />

açılmaktadır. <strong>İzmir</strong> ve körfezi elverişli topografya şartlarından dolayı çevresi ile kolay<br />

ancak belirli vadiler ve açıklıkları takiben bağlantı kurmaktadır.<br />

Jeolojik olarak yukarıdaki topografik yapı çerçevesinde kuzeyde uzanan Yamanlar dağı,<br />

Neojen döneme ait olan çoğunlukla andezitler ve Sabuncubeli civarında bu kütlenin<br />

üzerine oturan Neojen tortularla kaplıdır. Güneyde Nif dağı, Mesoyozik kalın kireç<br />

taşları, Gaziemir-Buca alçak platosu çoğunlukla yeşil renkli olan marnlar, Karlıçardak<br />

dağının tabanı yeşil renkli ofiyot ve onun üzerine gelen Kadifekale-Hatay arasında<br />

uzanan andezitler yer alır. Bornova ovası ise bir çöküntü koridoruna tekabül ettiğinden<br />

kalınlığı yer yer 100 metreyi aşan kumlu, killi ve çakıllı tabakalardan oluşan dolgu ile<br />

Gediz deltası alüvyonlarından oluşmuştur. Nitekim Bornova ovasının temelinde bulunan<br />

neojen killi çökellerin kuzeyde Yamanlar dağı üzerinde 500 metre yükseklikte<br />

bulunması, Bornova ovası temelli ve <strong>İzmir</strong> Körfezinin bulunduğu sahanın en az 500<br />

metre kadar çöktüğünü göstermektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Körfezinin derinliği ortalama olarak 20 metre civarındadır ve iç kısımlara gelindikçe<br />

doğal olarak bu derinlik düşer ve Bostanlı açıklarında eski Gediz Deltası önlerinde 0,50<br />

metreye kadar düşer. İç körfezin genişliği 9 km kadar olup en dar yeri ise 2 km’dir.<br />

Bölgenin ana kenti olan <strong>İzmir</strong> sahip olduğu stratejik önemi, tabiatıyla körfeze borçludur.<br />

Batı Anadolu kıyılarının bu en büyük girintisi buzul dönemlerinde derin bir vadi ve daha<br />

sonraki dönemlerde ise bugünkü gibi bir körfez şeklindeydi. Şimdiki durumuna<br />

erişmesinin de yaklaşık 25.000 yıl önce başladığı bilinmekte, oluşum sürecinde de deniz<br />

yüzeyinin de 100-150 metre yükseldiği ifade edilmektedir. Son 10.000 yıl içinde deniz<br />

yüzeyinin 30-40 metre kadar yükseldiği bilinmektedir. Sonuçta <strong>İzmir</strong> Körfezinin 5.000 yıl<br />

önce oluşumunu tamamlamaya başladığı söylenebilir.<br />

Diğer Ege Körfezleri gibi <strong>İzmir</strong> Körfezi de aktif durumda bir grabendir. Bu görüş sık sık<br />

depremlerin oluşu ve sonuçta ortaya çıkan faylanmalar ve diğer şekillenmelerin<br />

sebebidir. Ana hat olarak körfezin güney kesiminde yer alan doğu-batı uzanımlı fay ile<br />

bunun oluşturduğu düzlük körfezin kıyı şekillenmesini oluşturmuştur. Kıyı şekillenmesi<br />

sırasında güney şeritte Kadifekale-Göztepe-Güzelyalı yönlü bir fayla sınırlanmıştır. Bu<br />

kesim yarı çöküntü alanı durumunda olup kıyıdan hemen sonra yükselmektedir.<br />

Kadifekale eteklerinde yerleşmiş bulunan <strong>İzmir</strong> aslında bu dar şeritte konumlanmış<br />

yıllar içinde kıyıyı doldurarak genişlemiştir. Kadifekale eteklerinde bu yükseltinin<br />

yumuşak dokusunda heyelanlar olmakta, Karataş’tan sonra ise yükseltinin kayalık ve<br />

üst örtüsü bulunmayan kesimlerinde heyelan görülmemektedir.<br />

Kuzey kesim ise Alsancak Limanının bulunduğu alandan Halkapınar-Bayraklı yönüne<br />

giden bir çökelme ortamından oluşmakta olup bu kesimlerin dolgu alanı olması<br />

89


yumuşak zeminlere sahip olunduğunu göstermektedir. Aynı durum Karşıyaka<br />

sahillerinde de görülmekte olup, burada da doğu-batı istikametine giden bir fay hattı<br />

belirlenmiştir.<br />

Bostanlı kesiminin de Halkapınar gibi bir delta oluşumuna tabi olduğu ve alüvyal dolgu<br />

alanı olmasından ötürü sağlam zeminin oldukça derinde olduğu bilinmektedir. Yapılan<br />

incelemeler Bostanlı yöresindeki sağlam zeminin 200 metre derinde olduğunu ortaya<br />

koymuştur. Bornova ovası benzeri burada da ilk 15-20 metre alüvyal toprakla örtülü<br />

olup, altında çakıl zemin görülmektedir. Bunun altında tekrar alüvyal zemine<br />

rastlanmaktadır. Bu nedenle yapılaşmalarda dikkat sarf edilmesi gerekmektedir.<br />

Özellikle Alsancak Limanının tevsiinde de aynı sorunların gündeme gelmesi farklı yapım<br />

sistemlerine ve mühendislik çözümlerine gidilmesini gerekli kılmaktadır.<br />

<strong>Stratejik</strong> Planlama çalışma alanındaki fay hatları genel olarak kuzey-güney açılımlı bir<br />

yayılma göstermektedir. Bunun nedeni Anadolu bloğunun batıya hareketinin<br />

Yunanistan tarafından kısıtlanması veya frenlenmesi nedeniyle oluşan doğu-batı<br />

sıkışmasıdır. Sonuç Anadolu’nun kuzey-güney açılımına sebep olmaktadır. Alp-Himalaya<br />

deprem kuşağında yer alan Ege Bölgesi, bu şartlar dahilinde kuzey-güney doğrultusunda<br />

hızla genişlemektedir. Deprem ve fay sistemleri verileri baz alındığında Güney-Batı<br />

Anadolu’nun kuzey-güney genişleme değerinin 14 mm./yıl ile 40 mm./yıl arasında<br />

değiştiği belirlenmiştir. Bu hareket sistemi Batı Anadolu ve tabiatıyla Ege’de faylanmalar<br />

ve irili ufaklı çöküntü havzaları yaratmıştır. Bu havzalar ve sahip oldukları alüvyal yapı<br />

bölgede deprem tehlikesini ve hasarının artırıcı yönde aktif rol oynamaktadırlar.<br />

<strong>Stratejik</strong> planlama alanında yer alan depremler gerek sığ gerekse derin odaklı olsun<br />

doğudan batıya doğru dizilmişlerdir. Bu kesimde iki derin ana deprem kuşağı<br />

tanımlanabilir. Bunlardan birincisi olan Ege Denizi adalar yay kuşağı, diğeri ise<br />

Güney-batı Anadolu’da Burdur-Isparta’ya kadar uzanan kuşaktır.<br />

Batı Anadolu güney-batıya yılda 20 mm ila 50 mm arasında değişen değerde kaymakta<br />

olup, strateji planlama alanımızda yer alan K. Menderes havzasını oluşturan fay zonu da<br />

bu değerler içinde 10 mm/yıllık bir kayma miktarına sahiptir. Bu durumlar kuzey-güney<br />

yönde 1 cm/yıl olarak belirlenmektedir. Söz konusu kaymalara bağlı bölgede<br />

depremlerden dolayı oluşan enerji miktarı da yılda 2.3x10 20 erg civarındadır ve<br />

merkezleri çoğunlukla Ege Denizidir. Odaklarının çoğu Karaburun-Sakız adası, <strong>İzmir</strong><br />

Körfezi-Midilli, Doğanbey-Sisam hatlarına denk gelmektedir. Diğer deprem alanı ise<br />

Gediz vadisinin batı kesimleriyle Ege denizi arasında kalan kara kütlesidir.<br />

Genelde Batı Anadolu ve özelde <strong>İzmir</strong> ve çevresi bilindiği üzere depremselliğin yoğun<br />

yaşandığı bir bölgedir. Bu hareketlilik doğu-batı doğrultulu faylarla sınırlanan bir graben<br />

sistemidir. Strateji planlama alanında Bakırçay-Bergama, Gediz, K. Menderes düzlükleri<br />

bu sistemin en önemli tektonik yapılarını oluşturmakta ve bölgenin depremselliği<br />

genelde çok sayıda orta büyüklükteki depremle tanınmaktadır.<br />

90


Güzelbahçe-Karaburun fayı Karaburun Yarımadası ile <strong>İzmir</strong> Körfezini ayıran 15 km.<br />

uzunlukta bir hattır. Kuzey-güney uzantısında olup, güneyinde Seferihisar Koyu yer<br />

almaktadır. Kuzeyinde yer alan <strong>İzmir</strong> Körfezinin taban morfolojisi de bu fay tarafından<br />

kontrol edilmekte olup, araştırmalar bu fayın aktif olabileceğini ortaya koymaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> Körfezinin batı kesiminde meydana gelen depremler bu faydan kaynaklanmaktadır.<br />

Seferihisar-Doğanbey burnu arasında kalan kuzeydoğu-kuzeybatı doğrultusunda<br />

uzanan ve üç parçadan oluşan fay grubunun Cumalı kaplıcalarıyla Ege Denizi<br />

arasındaki bölümünün uzunluğu 15 km. kadardır ve Tuzla fayı olarak adlandırılır. Fay<br />

zonu boyunca burada aktif faylara rastlanır. Tüm yapısal öğeler ve morfolojik değerler<br />

belirgindir ve jeotermal enerji kısmında belirtildiği üzere bu kesimde çok sayıda sıcak su<br />

çıkışına rastlanır.<br />

Tuzla fayı aktif bir faydır ve geçmişte bu faya bağlı depremler sıkça görülmüştür. Bu fay<br />

üzerinde en son 1992 yılında görülen deprem sonrasında oluşan çatlakların zemin<br />

oturması ve çökmelerden kaynaklandığı belirmiştir. Bu hat kuzeye doğru Balçova’ya<br />

kadar erişmekte olup, Menderes yöresinden batıya doğru uzanmakta ve Kemalpaşa’ya<br />

varmaktadır. Bu hatta Menderes fayı adı verilmektedir. Kemalpaşa’dan sonra ise fay<br />

hattı çatallaşarak devam etmektedir.<br />

Bölgenin güneyinde yer alan Gümüldür fayı kıyı boyunca kuzeybatı-güneydoğu<br />

istikametine uzanmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehrinin kuzeyinde yer alan fay hatlarının en belirginleri arasında<br />

Menemen’in kuzeyinden geçen Dumanlıdağ fayları görülmektedir. Bunlar Aliağa’dan<br />

güney-batı istikametine doğru yayılan fay gruplarıdır ve Manisa’ya doğru giderler.<br />

Buradan itibaren de Manisa fayı adıyla Gediz Nehri boyunca devam ederler. Çalışma<br />

alanının kuzey kesiminde yer alan Dikili-Bergama-Kınık strateji alt yöresinde yer alan<br />

Ovacık normal faylarla sınırlı aktif bir yapının kuzey kenarında yer almaktadır ve 1939<br />

yılındaki Dikili depreminin merkezi konumundadır. Bu yörede Bergama-Foça Fay<br />

Zonunun bulunduğu bilinmektedir. Bu zonda 1964-1994 yılları arasında yoğun etkinlik<br />

görülmüştür ve bazı fayların diri olduğu ve de Bergama ve çevresindeki alanda olabilecek<br />

değerlerden 6 şiddetinde deprem olabileceği belirtilmektedir. Yöredeki jeotermal<br />

sisteminin araştırılması sırasında önemli faylarının bulunduğu ve bunların sıcak su<br />

sistemlerine yataklık ederek gençlik ve diriliklerini dışa vurdukları saptanmış ve son<br />

yıllarda aletsel olarak saptanmış olan çok sayıda deprem tespit edilmiştir.<br />

Yapılan jeolojik incelemeler genel olarak stratejik planlama alanının çöküntü<br />

alanlarından oluştuğunu ve de çok sayıda fay hattının üzerinde bulunduğunu<br />

belirtmektedir. Birinci derece deprem bölgesinde olunduğunun ortaya konması<br />

depremselliğin sadece fay hatlarına bağlı olunmadığını da belirtmektedir. Bu nedenle<br />

ileriki bölümlerde yer yer bu konudan kaynaklanan hususların gerek depremsellik ve<br />

gerekse jeotermal kaynaklar konusuyla yakın ilişkisi olduğu görülecektir.<br />

91


Karaburun Yarımadası ve Foça yarımadası arasında kuzeybatı-güneydoğu yönünde<br />

başlayan <strong>İzmir</strong> körfezi, Hekim ve Çiçek adaları civarında doğu-batı yönüne gitmektedir.<br />

Derinliğine bakıldığındaysa, Karaburun açıklarında 100 metre, Uzunada açıklarında 50<br />

metreye ve Aşağı Narlıdere eski Gediz arasında ise 20 metreye inmektedir. Bundan sonra<br />

derinlik 10 metrenin altına düşmektedir. Tuzla ve Kuş Cenneti açıklarında ise 0,50<br />

metrelere kadar inmektedir.<br />

6.4 Altyapı<br />

Teknik-fiziki altyapı sistemleri, yarattıkları ağ oluşumları ile hem yatırımlarda uzun<br />

vadeli bir sürekliliği gerektirmekte hem de başarılı bir zamanlama ile<br />

gerçekleştirilebilirlerse akçalı getirileri, yarattıkları dış ekonomiler ve sağladıkları<br />

sosyal faydalarla her türdeki planlama amaç ve hedeflerine erişmede araçsal bir<br />

rol yüklenmektedirler. Bu nedenle <strong>İzmir</strong> ili için yürütülen bir strateji planı elde etme<br />

sürecinde ağırlıklı olarak teknik altyapıların mevcut durumlarının değerlendirilmesi,<br />

yaratacakları iç ve dış ekonomiler açısından uygulama aşamalarının yeniden gözden<br />

geçirilmesi, program ve öncelik önerileri ile öngörülerinin geliştirilmesi zorunlu<br />

olmaktadır. Bu bölümde strateji planıyla doğrudan ilişkisinin kurulması amacıyla<br />

altyapı sistemleri; ulaşım, su, kanalizasyon-pis su, enerji, haberleşmeteklekominikasyon,<br />

<strong>İzmir</strong> Körfezi ve <strong>İzmir</strong> ili Kıyı Kesimi olmak üzere 7 grupta<br />

incelenmeye çalışılmıştır. Körfez ve kıyı kesiminin doğal yapısı <strong>İzmir</strong>’e özel niteliği<br />

nedeniyle altyapının önemli bir unsurudur. İlerdeki bölümlerde, altyapı sistemlerinin<br />

potansiyel olarak strateji planına etkileri inceleme konusu yapılacak ve geliştirilecek<br />

öngörüler bütünleşik strateji planının yatırım-program öncelikleri arasındaki yerini<br />

alacaktır.<br />

6.4.1 Ulaşım Ağı Bilgileri<br />

Ege Bölgesi, tarihsel perspektifte bakıldığında tarım, sanayi ve turizm sektörlerinin tüm<br />

potansiyeline birlikte sahip olan yeryüzü parçalarından biridir. Bu potansiyeli ile bir<br />

uygarlıklar beşiği olmuş ve bölge, Anadolu’nun doğusunda kalan dünyanın batıya açılan<br />

en önemli erişim güzergahında yer almıştır. Bölgenin ve <strong>İzmir</strong>'in uzun mesafe yollar<br />

aracılığıyla tarih içinde öne çıkan çok sayıda odak noktası ile ilişkileri olmuş, kervanların<br />

taşıdıkları Hindistan, Çin, İran ve Anadolu’dan gelen ürünlerin, özellikle de Batı Anadolu<br />

tarım ürünlerinin, Avrupa Kıtası’na taşınmasında önemli bir konum elde etmiştir. <strong>İzmir</strong><br />

ve çevresi böylesine bir ulaşım bağlantı noktası olma niteliğini tarih içinde<br />

geliştirip günümüze kadar taşımıştır. Dünya coğrafyası içindeki bu önemli<br />

konumunu <strong>İzmir</strong> ve Ege Bölgesi bugün de, Anadolu ile birlikte taşımayı sürdürmektedir.<br />

Bölgede ulaşım sistemi, gerek şebeke oluşumu gerekse ulaşım altyapısı unsurları<br />

açısından tarihsel gelişimin izlerini günümüzde de taşımaktadır. Özellikle 18. ve 19.<br />

yüzyıllarda <strong>İzmir</strong> ve çevresinde gelişen ticaretin ağırlığı giderek Ege Bölgesi’nin<br />

Bakırçay, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes Havzaları’ndan taşınan ve Avrupa’nın<br />

gelişen yerleşme merkezlerince istenilen tarım ürünlerine yönelmiştir. Kervan yolları ve<br />

demiryolları şebekesi <strong>İzmir</strong>’i odaklayan böylesi erişim istek hatlarına dayalı olarak<br />

92


gelişme göstermiştir. Türkiye'de ilk demiryolunun 1856 yılında <strong>İzmir</strong> - Aydın arasında bir<br />

İngiliz şirketine verilen imtiyazla inşa edildiği ve toplam 130 km uzunluğundaki bu<br />

hattın 1866 yılında tamamlandığı bilinmektedir. Yine aynı şekilde imtiyaz verilen <strong>İzmir</strong>-<br />

Turgutlu-Afyon hattı da 1865 yılında tamamlanarak işletmeye açılmıştır. Böyle bir<br />

gelişme süreci içinde ticaretin yanı sıra bölgede, tarımsal ürünleri tasnifleyen,<br />

ambalajlayan, depolayan, mamul ve yarı mamul duruma getirerek çok geniş bir istihdam<br />

olanağı yaratan bir yeni üretim yapısının da oluşmaya başladığı gözlenmiştir. Türkiye’nin<br />

Cumhuriyet sonrasında geçirdiği yeni ekonomik gelişme ortamı ve değişen üretim yapısı<br />

içinde de Ege Bölgesi ve <strong>İzmir</strong>’in yeni aşamalara yöneldiği, çevresiyle oluşturduğu<br />

etkileşim düzeni içinde Türkiye ölçeğinde bir metropolitenleşme olgusu içine<br />

girdiği görülmüştür. Bu gelişme olgusu, yürütülen çalışmanın diğer ilgili bölümlerinde<br />

de görüldüğü gibi günümüzde değişik ekonomik sektörlerin mekanda yer seçiş<br />

biçimlerinde, yerleşmelerin yayılmasında, altyapı sistemlerinin oluşumunda ve<br />

özellikle de <strong>İzmir</strong>’i odaklayan beş farklı ulaşım aksı boyunca kendini göstermektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> genel coğrafi özellikleri, bölgesel ve uluslar arası potansiyeli ile konumunun<br />

sağladığı olanaklar nedeniyle ülkenin illeri arasında, ulaşım ağındaki çeşitlilik, türler<br />

arası dağılımlar, bütünleşme olanakları ve kapasite düzeyleri açılarından<br />

başlıcaları içinde yer almaktadır.<br />

Karayolları<br />

<strong>İzmir</strong> ili, karayolu ulaşım sistemleri açısından da gelişmeye uygun bir coğrafyaya<br />

sahiptir. Metropoliten yerleşme merkezinden odaklanan karayolu şebekesi, ışınsal bir<br />

biçimde il yüzeyine ve ülkenin diğer bölgelerine açılma ve erişebilme özelliği<br />

taşımaktadır. Bunlar kuzeyde Karşıyaka-Menemen üzerinden Çanakkale ve Trakya’ya<br />

uzanan karayolu, kuzeydoğuda Bornova üzerinden Manisa, Balıkesir, Bursa ve<br />

İstanbul’a bağlanan Doğu Marmara aksı, doğuda Bornova’da Manisa Aksı’ndan<br />

ayrılarak, Kemalpaşa, Turgutlu, Salihli, Demirci, Kula ve Uşak gibi İç Ege ve Afyon,<br />

Ankara ve İç Anadolu aksı, güneyde, Torbalı, Selçuk, Aydın, Denizli gibi yine İç Ege,<br />

Söke, Muğla, Bodrum, Marmaris ve Fethiye gibi Güney Ege ve giderek Batı Akdeniz’e<br />

doğru saçaklanarak gelişen aks, batıda ise Urla, Seferihisar, Karaburun, Alaçatı ve<br />

Çeşme gibi yarımadalara ve Kuşadası Körfezini çevreleyen korniş yola bağlantı kuran<br />

karayolu güzergahlarıdır.<br />

Koridorlar içinde oluşan bu karayolu sistemi henüz yeterli bir biçimde, şehirsel ve<br />

bölgesel işlevlerle bağlantılı, geometrik düzenlemelerle ve trafik yüklerine göre<br />

kademeli olarak kullanılan bir ulaşım ağı özelliğine kavuşturulamamıştır. Türkiye’de<br />

ulaşım sistemleri arasında genel olarak bir dengenin yaratılamamış olduğu<br />

bilinmektedir. Toplam ülke ulaşımında yolcu taşımacılığının % 95, yük taşımacılığının<br />

ise % 93 oranla karayolundan yapıldığı bilinmektedir. Doğal olarak <strong>İzmir</strong> İli de bundan<br />

payını almaktadır. Karayolu ağının sistemli olarak geliştirilememesinde bu durumun da<br />

mutlak etkili olduğu kabul edilmelidir. Yerleşmelerin ve bölgenin gelişme<br />

eğilimlerindeki kestirim güçlükleri, hesaplama eksiklikleri, denetim<br />

yetersizlikleri ve baskın siyasi tercihler nedeniyle tüm fiziki altyapı sistemlerinin il<br />

93


düzeyinde geliştirilmiş dengeli bir ana plana bağlı olarak projelendirilip uygulanmasını<br />

engellemektedir. Bu durum karayolları içinde geçerlidir.<br />

TCK 2. Bölge Müdürlüğü’nün il sınırları içindeki karayollarını geliştirmek amacıyla<br />

proje ve uygulama programları yapmakta, ancak gerek yukarıda belirtilen nedenlerle,<br />

gerekse kaynak ayırma önceliklerindeki dalgalanmalar nedeniyle bu programların<br />

yaşama geçirilmesinde zorluklar ortaya çıkmaktadır.<br />

Şekil 6.5 <strong>İzmir</strong> ve Yakın Çevresi Mevcut Karayolu Şebekesi<br />

İşlevsel kademeli bir ağ ve trafik sayımlarına, il ve bölge düzeyindeki gereksinimlere göre<br />

oluşturulan uygulama programları geliştirmek amacıyla planlama çalışmalarının<br />

sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. Ancak yıllık kamu bütçesinden ayrılan payların<br />

düşüklüğü nedeniyle, başta çevre yolları olmak üzere <strong>İzmir</strong> İl sınırları içinde<br />

projelendirilip programlanan yolların, stratejik plan dönemi ilk 5 yıllık aralığı ile<br />

çakışıyor olmasına karşın, tamamlanmasında güçlükler çekileceği de gözlenmektedir.<br />

Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’nün <strong>İzmir</strong> İli sınırları içinde kalan bölümüyle acil eylem<br />

planında yer alan karayolu uygulama önerisi ise aşağıdaki şekilde gösterilmektedir.<br />

94


Şekil 6.6 Acil Eylem <strong>Planı</strong><br />

Ulusal ağ bütünlüğü nedeni ile<br />

yapılacak uygulamalar<br />

Kapasite yetersizliği nedeni ile<br />

yapılacak uygulamalar<br />

Kaynak: TCK Genel Müdürlüğü 2. Bölge Müdürlüğü<br />

Acil eylem planına göre bölge müdürlüğünün <strong>İzmir</strong> İli sınırları içinde etkisi olacak<br />

girişimleri, ulusal ağ bütünlüğü ve kapasite yetersizlikleri nedenleriyle yapacağı<br />

uygulamalar olarak görülebilmektedir.<br />

Ulusal ağ bütünlüğü açısından; 14. sırada bulunan Manisa-Menemen karayolu ile 15.<br />

sırada yer alan <strong>İzmir</strong>-Bergama ayrımından Bergama-Soma-Akhisar bağlantısı,<br />

Kapasite yetersizliği nedeniyle ise; 4. sıradaki Aliağa-Ayvalık-Edremit-Havran bağlantısı<br />

ile 7. sıradaki Selçuk-Kuşadası-Söke güzergahı dikkati çekmektedir.<br />

TCK 2. Bölge Müdürlüğü Planlama Başmühedisliğinin bölge idaresi içinde geliştirdiği ve<br />

onaylı olmayan, gayri resmi anlamda tasarlamış bulunduğu 2020 karayolu ağı hedefi<br />

için bir şema bilgi olarak iletilmiştir. Bu yol ağında hiyerarşik ve işlevsel, kademeli bir<br />

bölgesel karayolu yaratmanın hedeflendiği anlaşılmaktadır.<br />

Şekil 6.7 2020 Yılı Karayolu Ağı Hedefinin <strong>İzmir</strong> İl İçi Kesimleri<br />

95


Kaynak: TCK 2. Bölge Müdürlüğü<br />

Hedeflenen uzun vadeli karayolu ağında, çevre yollarının içinde yer alacağı uzun mesafe<br />

karayolları sistemi izlenebilmektedir. <strong>İzmir</strong> İli sınırları içindeki otoyol, çok şeritli<br />

bölünmüş yol, birinci ve ikinci sınıf devlet yollarını izlemek olasıdır. Bu ağda Aydın’dan<br />

ve Çiğli’den sonra otoyollarda proje düzeyinde de olsa bir kararlılığın henüz<br />

oluşturulamadığı izlenimi ortaya çıkmaktadır.<br />

Demiryolları<br />

Türkiye’nin ilk demiryolu ulaştırma sisteminin kurulmasında <strong>İzmir</strong>'in özel bir<br />

konumundan söz edilebilir. İlk demiryolu hattının dış satım ilişkileriyle <strong>İzmir</strong>-Aydın<br />

arasında yapılmış olması bunun göstergesidir. Küçük ve Büyük Menderes Havzaları’nın<br />

iç kesimlerine kadar uzanan ve bölgenin tarım ürünlerinin <strong>İzmir</strong> Limanı'na erişimini<br />

sağlayacak bir biçimde ürün toplanma merkezlerine kollarla uzanan bu hat günümüzde<br />

de hizmet üretmektedir. Aydın yönünden gelen demiryolu Alsancak İstasyonu'nda,<br />

Manisa yönünden gelen demiryolu ise Basmane İstasyonu'nda sonlanmaktadır.<br />

Türkiye’de ulaşımda demiryollarına verilen işlevsel rolün yeterince önemsenmediği<br />

bilinmektedir. Buna rağmen 1980’li yıllarda TCDD Genel Müdürlüğü’nce “Ege Bölgesi<br />

Demiryolları Ana <strong>Planı</strong>” adı ile bir proje hazırlandığı bilinmektedir. Halkapınar’da<br />

kurulacak bir ana istasyon yeri ile birlikte proje kapsamında Ankara bağlantılı uzun yol<br />

hattının düşünüldüğü, mevcut demiryolu şebekesinin ve triyaj sisteminin<br />

geliştirilmesinin, yolcu ve marşandiz hatlarının ayrıştırılmasının önerildiği<br />

görülmektedir. Yine aynı proje ile önerilen, kuzey ve güney akslarda öncelikle Aliağa<br />

yönünde banliyö işletmelerinin çift hat ve elektrifikasyonuna ilişkin konulara uygulama<br />

olanağı getirecek ön proje çalışmaları 1980’li yıllarda tamamlanmış olmasına karşın<br />

sonrasında herhangi bir gelişme elde edilememiştir. Tüm ülkede olduğu gibi bölgede de<br />

karayolu yatırımlarının demiryollarının önüne alınmasına karşın bugün dahi bölgenin<br />

demiryolları, <strong>İzmir</strong>’den odaklanarak dışa dönük ağaç oluşumu ile vadilerdeki en uç<br />

noktalara kadar uzanmakta, tarım ürünlerinin ve madenlerin dış pazarlara ulaştırılmak<br />

üzere <strong>İzmir</strong> Alsancak Limanı'na aktarılması işlevini elinden geldiğince sürdürmeye<br />

çalışmaktadır. Demiryolunun <strong>İzmir</strong> çevresindeki tüm bu tarihsel önemine karşın yük<br />

taşınmacığı ağırlığının karayoluna kaydığı görülmektedir.<br />

Şekil 6.8 <strong>İzmir</strong> ve Yakın Çevresinde Mevcut Demiryolu Şebekesi<br />

96


TCDD Genel Müdürlüğü’nce yapılmış yukarıda da adı geçen çalışmalar üzerinde geç<br />

kalmış olmasına rağmen günümüzde de ısrarla durulmalıdır. Bu çalışmalardan ilki;<br />

1970’li yılların sonunda temel bir öngörü ile hazırlanmış, birinci aşamada kuzey gelişme<br />

aksı olarak kabul edilen <strong>İzmir</strong>-Çiğli-Aliağa banliyö şebeke uzantısının, daha sonra ise<br />

Gaziemir güzergahının elektrifikasyonu ve çift hatta çıkarılmasına ilişkin fizibilite<br />

etütleridir.<br />

İkincisi ve daha kapsamlı olanı ise, yeni bir ana yolcu gar projesini, yeni istasyonları ile<br />

banliyö şebekesini, çift banliyö-uzun yol trenleri-marşandiz olmak üzere 4 hatlı<br />

demiryolu güzergahını, yeni marşandiz garı ve triyaj tesislerini, ayrıca <strong>İzmir</strong>-Ankara<br />

hızlı tren güzergahını ve tünel geçişini de içeren ön çalışma niteliğindeki <strong>İzmir</strong> ve<br />

Çevresi Demiryolları Ana <strong>Planı</strong>’dır. Bu ana plan ayrıca marşandiz garı ve<br />

elektrifikasyon altyapısının gerektirdiği alanları uzun vadeli olarak hesaplayıp<br />

konumlandırmış, ana yolcu garı Halkapınar’da, marşandiz garı ise Çiğli’de düşünülerek<br />

önerilmiştir. Bu çalışmalar 1/5000 ve 1/1000 ölçeklerde <strong>İzmir</strong> Büyük Şehir Bütünü<br />

içinde yürürlüğe konan imar planlarına da işlenmiş olduğu bilinmektedir. Banliyö<br />

şebekelerinin hızlandırılması 1985-1990 dönemini hedef almışken, ana planın daha<br />

uzun vadeli hedefler içinde gerçekleştirilmesi söz konusu idi. Ancak öncelikle ana yolcu<br />

ve marşandiz garları ile elektrifikasyon altyapı tesislerinin orta vadeli uygulamalarının<br />

yapılması beklentisi yerine getirilememiş bulunmaktadır.<br />

Bu çalışmaların şehirsel ve bölgesel açılardan makro proje değeri taşıdığı bilinmelidir.<br />

Ne var ki bu çalışmaların programlı ve etkin bir biçimde hayata geçmekte bulunduğu<br />

söylenemez. Son dönemlerde <strong>İzmir</strong>’de başlatılan şehirsel toplu ulaşım sistemleri<br />

bütünleşme uygulamaları ile birlikte banliyö demiryolu işletmeciliğini de geliştirerek aynı<br />

97


sistem içine alma girişimleri sürdürülmektedir. Bu kapsamda, kuzey yönündeki<br />

güzergahın metro standardına getirilmesi düşünülmektedir. İstanbul’a erişim<br />

kolaylıklarının artırılması amacıyla, <strong>İzmir</strong>-Bandırma hattının hızlandırılması da<br />

programa alınmıştır.<br />

Deniz Ulaşımı – Limanlar; Mevcut Ana Limanlar, Tasarı Bölgesel Liman<br />

Ege Bölgesi ve <strong>İzmir</strong>’in gelişimi dikkate alındığında denizyollarının belirleyici ve<br />

yönlendirici önemi ortaya çıkmaktadır. Genellikle bir ülkenin coğrafi konumu ve iç<br />

ekonomik faaliyetlerinin dağılımının yanı sıra uluslararası konum ve ilişkilerinin, bu<br />

ülkedeki tüm taşıma olanağı ve maliyetlerinin hesaplanarak liman yerlerinin ve<br />

kapasitelerinin belirlenmesi, her biri için hinterlant belirlemelerinin yapılması doğru bir<br />

yaklaşım olarak kabul edilebilir. Bu durumda en ekonomik biçimde ülke içindeki tüm<br />

etkinliklerin hangi limanın iç bölgesi sınırları içinde kaldığı konusunda analizlerin ve<br />

modellerin geliştirilmesi, limanların kesin sınırlarla hinterlantlarının belirlenmesi<br />

mümkün olabilmektedir. Amerika ve Avrupa limanlarında bu tür belirlemelerin<br />

yapılmakta olduğu bilinmektedir. Türkiye de ise bu tür yaklaşımların geliştirilmekte<br />

olduğu konusunda ilgili kamuoyunda kesin ve akılcı bir bilginin varlığı<br />

izlenememektedir. <strong>İzmir</strong>’in gelecekteki bölge limanının konumuna ilişkin sürdürülen<br />

tartışma ve belirsizlikler bu akılcılığın ülke ölçeğinde henüz yakalanmamış olduğunun<br />

kanıtıdır. Bu çalışma çerçevesinde böyle bir eksikliğin giderilmesi beklenemez. Ancak<br />

<strong>İzmir</strong> için kurulacak bir strateji planı içeriğinde bu durumun önemi üzerinde durulması<br />

ve mevcut veriler açısında en geçerli olabilecek alternatif konumun varsayım<br />

olarak stratejinin içine konulması gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle <strong>İzmir</strong> İl<br />

sınırları içinde mevcut ana liman yerlerinin kapasiteleri incelenecek, sonrasında da<br />

alternatif bölgesel liman yeri olması konusunda öncelikli bir nitelik taşıyan ve tasarı<br />

aşamasındaki Çandarlı Limanı ile ilgili ön çalışmalar değerlendirilecektir.<br />

Mevcut Ana Limanlar<br />

<strong>İzmir</strong> İli’nde farklı işlev ve konumlarda, ana liman tanımına girebilecek dört adet gemi<br />

yanaşma merkezi bulunmaktadır. Alsancak Limanı kamu yönetiminde, yük-yolcu<br />

trafiğine açık, ticari ve bölgenin en geniş hinterlandı olan gemi yanaşma yeridir. Mevcut<br />

özellikleriyle ilin ana limanları aşağıda kısaca belirlenmektedir.<br />

Alsancak Limanı<br />

Ege Bölgesi’nin bugün için en büyük limanı niteliğinde bulunan <strong>İzmir</strong> Alsancak Limanı<br />

1978 yılında 1.500.000 tonluk kapasitesinden, 2002 yılı sonunda 7.058.510 tonu<br />

yükleme, 2.594.204 tonu boşaltma olmak üzere toplam 9.652.714 tonluk bir kapasiteye<br />

ulaşmış bulunmaktadır. Ayrıca konteynır sayısı 1978 yılında 9.500 TEU birimi iken bu<br />

sayı 2002 yılı sonu itibariyle 573.231 TEU birimine ulaşmıştır. Genel kargo, konteynır,<br />

kuru yük, sıvı yük taşımacılığının yanı sıra yolcu gemilerine de hizmet verme özelliğine<br />

sahiptir. Ek bölümlerin de hizmete alınmasıyla birlikte Alsancak Limanı’nın toplam yük<br />

kapasitenin 15.000.000 tona ulaşılacağı bildirilmektedir. Yakın bir gelecekte aşılabilecek<br />

98


u sınır değerlerin yetersiz kalacağı düşünülmekte, Türkiye’nin seçtiği makro<br />

hedefler açısından yeni ve büyük bir liman yapımının hızlandırılması gerektiği de<br />

belirtilmektedir.<br />

Alsancak Limanı’nın kapasitesinin denetlenmesinin, öncelikle birinci derecede<br />

hinterlandı olarak kabul edilecek Ege Bölgesi’nin ihracat-ithalat artış kestirimleriyle<br />

yapılması gerekmektedir. Yapılan bir projeksiyon çalışmasına göre (Baydere, 1996),<br />

strateji planının ikinci dönem sonu olarak kabul edilen 2012 yılında Alsancak<br />

Limanı’nın toplam kapasitesinin 20.168.424 ton olacağı hesaplanmıştır. Uluslararası<br />

işlevi bulunan, bölgesel ve ülkesel ölçekteki, genel ve dökme yük-yolcu hizmetlerini<br />

birlikte yürüten, tek kamu limanı, Alsancak Limanı’dır. Uzun vadede bu işlevi<br />

sürdürmesinin önünde dar boğazlar mevcuttur. Ayrıca <strong>İzmir</strong> şehirsel yerleşmesi içindeki<br />

konumu ve bitişiğindeki hizmet alanın mevcut arazi kullanım ve ulaşım sistemi<br />

özellikleri gözetildiğine yukarıdaki kestirimlere göre 2012 yılı sonrasında ya ülke ve<br />

bölgenin makro hedeflerinin gerisinde kalınacak ya da Alsancak Limanı’nın işlevini<br />

sürdürmesi tümüyle olanaksız duruma gelecektir.<br />

Uzun vadede Çandarlı’da tasarlanan Kuzey Ege Limanı yeri ve projesinin<br />

kesinleştirilmesi, etaplamalı bir biçimde inşa edilip işletilmesi zorunludur. Ancak<br />

söz konusu uluslar arası ticari limanın kullanıma açılmasına kadar Alsancak<br />

Limanı’nın bugünkü nitelikleriyle kullanılması sürdürülecektir. Bu nedenle inşası<br />

tamamlanmış viyadük ayaklarının limana indirilerek geri sahasının ve yörenin bugünkü<br />

ağır taşıt trafiğinin rahatlatılması sağlanmalıdır.<br />

Bu aşamada, <strong>İzmir</strong> ilinde mevcut bulunan diğer ana limanların kapasitelerinin aşağıdaki<br />

gibi olduğu özetlenebilir.<br />

Aliağa Nemrut Limanı<br />

Kuzey’de Aliağa–Nemrut Körfezi içinde konumlanan işleticileri farklı 7 ayrı iskeleden<br />

oluşan bir limandır. Körfezin kuzeydoğusunda yer alan Petkim Liman Tesisi ile Petrol<br />

Ofisi İskelesi, güneydoğusunda sıralanan Habaş, Çukurova, Limaş, Nemtaş ve Ege<br />

Gübre’ye ait iskeleler iç limandaki mevcut gemi yanaşma tesisleridir. Nemrut Körfezi’nin<br />

doğal yapısı, firma merkezli istekler ve finansman koşulları açısından daha uygun<br />

olacağı düşünülerek DLH tarafından limanın bir iskeleler sistemi halinde<br />

projelendirilmesi, inşa edilmesi ve işletilmesi kararlaştırılmıştır. Bu durumda sonuçta<br />

farklı kurumlar tarafından kendi amaçlarına göre uzmanlaşmış bir iskeleler sistemi<br />

oluşturulmuştur.<br />

Nemrut Limanına yılda yaklaşık toplam 3000 geminin yanaşmakta olduğu bilinmektedir.<br />

Yeni iskele yapım istekleri bulunmaktadır. Bu iskelelerde petrol, kimyasal ürünler ve<br />

dökme yüklerin yükleme-boşaltma işlemleri yapılmaktadır. <strong>İzmir</strong>’in kuzey aksında<br />

demiryolu güzergahı Aliağa’ya kadar uzatılmış bulunmaktadır. Demiryolu hattından<br />

Nemrut Limanındaki iskelelere bağlantı kurulması düşünülmektedir. Bu iskelelerin yol<br />

ve altyapı sorunları henüz tümüyle çözümlenmiş durumda bulunmamaktadır.<br />

99


Nemrut’dakiler ile birlikte Aliağa’da toplam 10 adet iskele bulunmaktadır. 2001 yılı<br />

verileriyle Aliağa’daki iskele ve rıhtımlara toplam 3.272 adet gemi yanaşmış, 7.221.065<br />

ton yükleme ve 6.617.592 ton boşaltma yapılmıştır. Körfezin tabanında güneydoğusunda<br />

antik Kyme Limanı kalıntıları da bulunmaktadır.<br />

Limanın güneyindeki hinterlantta Nemrut Sanayi Bölgesi bulunmaktadır ve iskeleleri<br />

işleten kurumların sanayi bölgesindeki tesisleriyle doğrudan organik bağlantıları<br />

bulunmaktadır. Bölgesel limana dönüştürülebilmesi açısından Nemrut’un hizmet sahası<br />

uygun değildir ayrıca, gerek topoğrafya zorlukları gerekse de iskelelerin organik bağları<br />

böylesi bir limanı olanaksızlaştırmaktadır. Kurumların kendi tesis gereksinimlerine<br />

uygun iskeleler inşa ettikleri de bilinmektedir. Yalnızca yakın hinterlandına hizmet<br />

üretebilecek potansiyele, teknik ve doğal özelliklere sahiptir.<br />

Dikili Limanı<br />

Bu liman da <strong>İzmir</strong>’in kuzeyinde yer almaktadır. Dikili ilçe merkezinde bulunan<br />

limandaki mevcut yanaşma yeri dökme yük ve yolcu gemilerine hizmet verebilecek<br />

niteliktedir. Bugün için ağırlıklı olarak yük taşımacılığında kullanılmaktadır. İskele<br />

genişletme çalışmaları yapılmaktadır ve yolcu taşımacılığında kullanılması için girişimler<br />

sürdürülmektedir. Demiryolu bağlantısı bulunmamaktadır. <strong>İzmir</strong> İli’nin ikinci derecede<br />

önemi taşıyan ve il dışına hizmet üretme potansiyeli bulunan limanlarındandır.<br />

Çeşme Limanı<br />

Çeşme Limanı bölgenin batı ucunda bulunmaktadır. Yolcu gemileri ve ro-ro bağlantıları<br />

için kullanılmakta ve TIR’ların Avrupa Limanları’na erişimini sağlamaktadır. Demiryolu<br />

bağlantısı yoktur. Ancak Aydın-<strong>İzmir</strong>-Çeşme otoyol bağlantısı erişimi güçlendirmektedir.<br />

Mevcut ro-ro iskelesinin yetersiz kaldığı belirlenmiştir. Uzmanlaşma potansiyeli bulunan<br />

ve uluslar arası taşımacılık hizmeti üretebilecek bir limandır.<br />

Tasarı Bölgesel Liman: Kuzey Ege Limanı ( <strong>İzmir</strong>–Çandarlı)<br />

DLH Genel Müdürlüğü’nce çeşitli tarihlerde yürütülmüş çalışmalarla, ülke ölçeğinde dış<br />

ekonomiler de gözetilerek Ege Bölgesi’nde yeni liman tesisi üzerinde durulduğu<br />

bilinmektedir. Bu konuda, uzun vadeli hedefler açısından bölgedeki tek güncel seçeneğin<br />

Çandarlı Körfezi’nde düşünülen Kuzey Ege Limanı olduğu görülmektedir. Başka<br />

seçeneklerin ilgili uzman kamu kuruluşlarınca elde edilmesi de düşünülebilir. Ancak<br />

uluslararası ticari ilişkilerle, ülkenin ve bölgenin makro arayışları göz önüne alındığında<br />

esas eksikliğin yeni liman yerinin kesinleştirilmemesi ve ilgili yatırımlarının başlatılamamış<br />

olmasından ortaya çıktığı görülmelidir. Bu nedenle strateji planının bir gereği olarak en<br />

akılcı seçenek olduğu düşünülen söz konusu liman üzerinde kısaca durulacaktır.<br />

Toplam yük kapasitesi sınır değerlerinin yakın bir gelecekte aşılacak olması nedeniyle<br />

DLH Genel Müdürlüğünce, yaklaşık 10 Milyon m 2 ’lik toplam liman sahasına sahip<br />

olduğu hesaplanan ve liman faaliyetleri açısından bir olumsuzluğu bulunmayan<br />

Bakırçay Deltasındaki alan, Ege Denizinde geliştirilecek bölgesel liman için uygun bir<br />

100


konum olarak saptanmıştır. Çandarlı Körfezindeki yeni limanın kapasitesinin 30 Milyon<br />

Ton olarak hesaplandığı ancak dökme ve sıvı yüklerle birlikte bu kapasitenin<br />

artırılabileceği belirtilmektedir.<br />

Ege Bölgesinin ve Ülkenin içinde bulunduğu deniz ticaret ilişkilerinin yakın zamanda<br />

karşılaşacağı liman olanakları yetersizliği nedeniyle, geniş bir uzlaşı ile üzerinde<br />

birleşildiği belirtilen Kuzey Ege (Çandarlı) Limanı için DLH Genel Müdürlüğü tarafından<br />

bir genel yerleşim planı geliştirilmiştir. Bu plan esas alınarak inşaat maliyet analizlerinin<br />

elde edilebilmesi için DEÜ-Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü tarafından bir öneri<br />

ön proje geliştirilmiştir.<br />

Projenin, eldeki en güvenilir kurumsal çalışma olduğu düşünülmüş ve değerlerinden<br />

yararlanılmak istenmiştir. Bu proje taslağına göre Çandarlı Limanı aşağıdaki tablodaki<br />

değerlere göre hesaplanarak etaplanmış bulunmaktadır.<br />

Söz konusu ön proje çalışmasının öngördüğü en önemli avantajlarından biri olarak<br />

liman inşaatının aşamalı yapılabiliyor olması gösterilmektedir. Birinci aşamanın iki yıl<br />

gibi kısa bir sürede tamamlanması sonrasında, diğer aşamaların inşaatı sürerken liman<br />

işletmeye açılabilecektir. Limanın işletmeye açılmasını diğer aşamaların yapım<br />

faaliyetlerini olumsuzca etkilemeyeceği düşünülmektedir.<br />

Tablo 6.88 Ön Proje Aşamaları ve Uygulama Unsurları<br />

Proje Unsurları 1. Aşama 2. Aşama 3. Aşama 4. Aşama 5. Aşama Toplam<br />

Dalgakıran(m) 3960 3300 2300 3960 4810 18330<br />

Rıhtım (m) 4525 1975 4685 8115 9365 28665<br />

Tarama (m 3 ) 23070000 8370000 15000000 29700000 33120000 9260000<br />

Beton saha (m 2 ) 45000 20000 600000 90000 140000 895000<br />

Stabilize saha (m 2 ) 1500000 500000 1500000 2000000 2500000 8000000<br />

Kapasite (adet/yıl) 9.0 3.5 9.37 16.2 18.7 56.77<br />

Maliyet ( 0 6 ∃ ) 165 67.6 117 218.88 250 818.48<br />

Kaynak : DEÜ - DBTÜ<br />

Şekil 6.9 Çandarlı Limanı Ön Projesi Örneği<br />

5. Aşama<br />

İnşaat<br />

Uygulaması<br />

101


Kaynak : DEÜ – DBTE – Araştırma Raporu<br />

Şekil 6.10 Kuzey Ege Limanı (Çandarlı) ve Alsancak Limanının Uzun Vadeli<br />

İşbölümü Öngörüleri<br />

Şekil 6.10 Kuzey Ege Limanı (Çandarlı) ve Alsancak Limanının Uzun Vadeli<br />

İşbölümü Öngörüleri<br />

Çandarlı Limanı 2<br />

Alsancak Limanı 1<br />

102<br />

Hinterland 2 :<br />

Ege Bölgesi, Karadeniz, Türkiye,


Hava Ulaşımı–Meydanlar<br />

<strong>İzmir</strong>’de sivil hava ulaşımı uzun bir süre Çiğli’deki askeri hava alanı ile sağlanmış, 1987<br />

yılında ise güneyde Gaziemir de bulunan Cumaovası Askeri Hava Alanı yeniden<br />

projelendirip çevresinde kamulaştırmalar yapılarak çağdaş özelliklere sahip bir hava<br />

meydanı olarak Adnan Menderes Havalimanı adıyla hizmete açılmıştır. Bu meydan şehir<br />

merkezine 18 km uzaklıkta güneybatı yönünde kurulmuştur. <strong>İzmir</strong> Aydın otoyolu<br />

üzerinde yer alan meydana erişim ağırlıklı olarak karayolu trafiği ile sağlanmaktadır. Bir<br />

banliyö demiryolu hattı da kurulmuş olmasına karşın bunun etkinlikle kullanıldığı<br />

söylenemez.<br />

Türkiye’deki diğer uluslar arası hava limanları gibi tam gün boyunca tarifeli ve tarifesiz<br />

uçuşlara açık tutulmaktadır. Adnan Menderes Havalimanı’nda meydan kontrol ve<br />

yaklaşma kontrolü olarak sağlanan Hava Trafik Kontrol hizmetleri radar ile<br />

sağlanmaktadır. Toplam 7.518.875 m 2 'lik kurulu arsa alanına sahiptir. İç hatlar<br />

terminali 13.500 m 2’ dir. Dış hat terminal binası ile birlikte toplam 22.000m 2 ’lik terminal<br />

binasına sahip olan Adnan Menderes Havalimanı’nda 3.240 metre boyutunda kompozit<br />

kaplamalı bir pist, 400.286 metre, 384.138 metre ve 165.160 metre boyutlarında 18<br />

uçak kapasiteli 3 apron ile 3240 metre boyutunda 1 adet “taxi route” bulunmaktadır.<br />

Meydanın kule yüksekliği ise 45 metredir. 1600 m 2 kullanım alanına sahip olan ve 4<br />

pasaport girişi bulunan Charter Terminalinden de hizmet verilmektedir. 1 adet VIP ve 1<br />

adet CIP Salonu hizmettedir. Gelen yolcu salonu ve giden yolcu salonlarında birer adet<br />

PTT bankosu, banka şubesi, restoran, cafe-bar, büfe, ”Duty Free Shop”, ”Rent-A Car”<br />

103


gibi kullanımlar yer almaktadır. 843 araç kapasiteli otopark bulunmaktadır. Yıllık yolcu<br />

kapasitesi 4.000.000 kişi ve yıllık uçak kapasitesi 157.680 adettir.<br />

Adnan Menderes Havaalanı’nın en çok toplam kapasitesi DHMİ İşletme Müdürlüğü<br />

tarafından; 5.000.000 Yolcu/Yıl (iniş–biniş), 1200 Yolcu/Saat ve 20 Uçak/Saat olarak<br />

belirtilmektedir.<br />

Genel yıllık toplam talep açısından hava alanının kapasite artırımına gerek<br />

duyulmamakla birlikte yoğun dönemlerde sıklaşan hava trafiğine hizmet verebilmek<br />

açısından yeni düzenlemelerin yapılmasının zorunlu olduğu bildirilmektedir. Bu hizmet<br />

talebinin zirve dönemlerde 10 dakikada 10 uçağın inip-kalkmasına kadar çıkmakta<br />

olduğu belirlenmiştir. 1997 yılında havaalanı toplam yolcu ve uçak trafiğinin zirveye<br />

çıkmış olması nedeniyle ayrı bir iç hatlar terminalini yapılmış ve önceki terminal tümüyle<br />

dış hatlara ayrılmış bulunmaktadır. Hava alanının projesine göre kuzeyde dış hatlar için<br />

bir ana terminal yapısı bulunmaktadır. Bu yapının gerçekleştirilmesi durumunda<br />

mevcut kullanılan dış hat terminali tümüyle iç hatlara açılacaktır. 1997 sonrasında ise<br />

gerek yolcu gerekse uçak zirve trafiğinde düşme saptanmaktadır. Güney’de<br />

Bodrum ve Milas yörelerinde hizmete giren yeni havaalanları, Adnan Menderes’in yolcu<br />

potansiyelinin düşme nedeni olarak gösterilmektedir. Adnan Menderes Hava Limanı’nın<br />

yıllara göre uçak ve yolcu trafiği aşağıdaki gibi verilmektedir.<br />

Tablo 6.89 Yıllara Göre Uçak Trafiği<br />

Yıllar İç Hatlar Dış Hatlar Toplam Artış Oranları<br />

1993 14.678 16.038 30.716 + % 23<br />

1994 14.285 13.859 28.144 - % 8<br />

1995 15.904 16.900 28.043 + % 16<br />

1996 16.956 17.796 34.752 + % 6<br />

1997 17.220 17.948 35.168 + % 1<br />

1998 18.110 14.024 32.134 - % 8<br />

1999 17.761 10.581 28.342 - % 11<br />

2000 16.677 10.840 27.517 - % 3<br />

2001 14.245 12.724 26.969 - % 2<br />

2002 13.228 12.674 25.902 - % 4<br />

2003 * 6.573 3.890 10.463 - % 7<br />

* Haziran sonu itibariyle<br />

Kaynak : A.M. Hava Meydanı İşletme Müdürlüğü<br />

Tablo 6.90 Yıllara Göre Yolcu Trafiği<br />

İç Hatlar Dış Hatlar Toplam<br />

104


Yıllar Gelen Y. Giden Y. Gelen Y. Giden Y. Yolcu Sayısı Artış<br />

1993 373.121 384.528 854.129 922.194 2.533.972 % 29<br />

1994 407.943 429.532 736.444 754.891 2.328.810 -% 8<br />

1995 494.902 524.497 987.102 983.145 2.989.646 % 29<br />

1996 526.710 544.872 1.035.800 1.117.750 3.275.132 % 10<br />

1997 588.318 597.772 1.095.775 1.139.140 3.421.005 % 4<br />

1998 615.943 614.024 811.989 862.452 2.904.408 -% 15<br />

1999 575.034 587.160 589.353 587.384 2.338.931 -% 19<br />

2000 618.263 595.765 626.147 667.413 2.507.588 % 7<br />

2001 482.120 493.139 734.287 749.340 2.458.886 -% 2<br />

2002 473.445 486.674 755.165 773.970 2.489.254 % 1<br />

2003* 226.436 230.507 226.637 187.738 871.318 -% 9<br />

* Haziran sonu itibariyle<br />

Kaynak : A.M. Hava Meydanı İşletme Müdürlüğü<br />

Adnan Menderes Hava Alanı’nın yük trafiği de bagaj, kargo ve posta toplamı olarak<br />

verilmektedir. Aşağıdaki tabloda yıllara göre iç ve dış hatlara göre verilen yük hareketleri<br />

dış hatlarda daha büyük bir gelen-giden oranı belirlenebilmektedir. 1996-2003 yılları<br />

arasındaki toplam yük artış oranları düzenli ve sürekli bir artış göstermemektedir. 1997<br />

yılı yük trafiği açısından da en büyük zirvenin elde edildiği dönem olarak göze<br />

çarpmaktadır.<br />

Özet olarak uçak ve yolcu trafiğinin hizmet sıkışıklığını giderecek önlemlerin alınması<br />

dışında havaalanının kapasitesinin artışına gerek duyulmamaktadır. Havaalanının<br />

bugün yıllık kapasitesinin altında kullanıldığı anlaşılmaktadır.<br />

Aynı durum yük taşımacılığı açısından geçerlidir. Toplam yıllık yük trafiği dalgalanmakta<br />

sürekli bir artış eğilimi içine girmemektedir. Bu durumun ise kapasite düşüklüğünden<br />

kaynaklandığına dair bir eğilim saptanamamıştır.<br />

Tablo 6.91 Adnan Menderes Hava Alanı Yıllara Göre Yük Trafiği (Kg) Değişimi<br />

Bagaj + Kargo + Posta<br />

Yıllar İç Hatlar(Gelen+Giden) Dış Hatlar(Gelen+Giden) Toplam<br />

1996 19.781.801 39.487.716 59.269.517<br />

1997 22.898.711 43.836.889 66.735.600<br />

1998 22.021.498 33.365.764 55.387.262<br />

1999 22.452.872 26.328.417 48.781.289<br />

2000 24.318.158 26.642.904 50.961.062<br />

2001 20.351.684 28.674.186 49.025.870<br />

105


2002 21.054.398 31.296.996 52.351.394<br />

2003 * 9.449.111 9.418.364 18.867.475<br />

(*) Haziran sonu itibariyle<br />

THY Kış Tarifesine Göre İç Hatlarda <strong>İzmir</strong>’den Kalkış - İniş Doğrudan Seferler:<br />

<strong>İzmir</strong>-Ankara arasında haftada gidiş-dönüş toplam 20’şer sefer yapılmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>-İstanbul arasında ise haftada<br />

yapılmaktadır.<br />

gidiş toplam 60, dönüş toplam 70 sefer<br />

THY Yaz Tarifesine Göre İç Hatlarda <strong>İzmir</strong>’den Kalkış - İniş Doğrudan Seferler:<br />

<strong>İzmir</strong>-Ankara arasında haftada gidiş-dönüş toplam yine yirmişer sefer yapılmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>-İstanbul arasında ise haftada gidiş toplam 63, dönüş toplam 65 sefer<br />

yapılmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>’den Kış Tarifesine Göre Dış Hatlarda Kalkış – İniş Doğrudan Seferler:<br />

<strong>İzmir</strong>-Köln ve <strong>İzmir</strong>-Viyana arasında kış aylarında sefer yapılmamaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> – Frankfurt haftada gidiş-dönüş toplam ikişer sefer yapılmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>’den Yaz Tarifesine Göre Dış Hatlarda Kalkış – İniş Doğrudan Seferler:<br />

<strong>İzmir</strong>-Köln arasında haftada gidiş-dönüş toplam tek sefer yapılmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>-Frankfurt ve <strong>İzmir</strong>-Viyana arasında haftada gidiş-dönüş toplam ikişer sefer<br />

yapılmaktadır.<br />

THY diğer tüm kış ve yaz dönemindeki dış ve iç hat seferleri, Ankara ve İstanbul<br />

üzerinden bağlantılı olarak gerçekleştirilmektedir.<br />

Çeşme ve Selçuk iki adet stol hava meydanı il sınırları içinde turizm amaçlı olarak yer<br />

almaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>’den havayolları ile doğrudan dış hat uçuşlarının azlığı, seferlerin dönüş boşluk<br />

oranları nedeniyle de kimi zaman tümüyle iptal ediliyor bulunması, uzmanlaşmış hizmet<br />

sektörünün <strong>İzmir</strong>’de yeterli düzeye çıkmamış olduğunu göstermektedir. Ülkenin<br />

metropoliten merkezlerinden biri olma niteliği ancak hizmet sektörünün elitleşmesi<br />

(büyük firmalaşma, sermaye yoğun üretimin artması, bilgi üretiminde katma değerin<br />

genişlemesi, mekansal ve sosyolojik şehirleşme sürecinde dengelerin sağlanması) ile elde<br />

edilebilecek, zamanın ve mekanın kullanımında etkinlik-verimlilik ölçütleri<br />

gelişebilecektir.<br />

6.4.2. İçme ve Kullanma Suyu - Tarımsal Sulama.<br />

<strong>İzmir</strong> ili, Manisa ve Uşak illeri ile birlikte DSİ II. Bölge Müdürlüğü’nün sınırları içinde yer<br />

almaktadır. Bu üç ilin bulunduğu arazi, batıdan doğuya doğru gidildikçe yüksekliği<br />

artan bir özellik taşımaktadır. Bu sınırlar içinde iki temel yükseklikten biri Bozdağ<br />

106


diğeri ise Gediz Nehri’nin kaynağı olan Murat Dağı’dır. <strong>İzmir</strong>’in su gereksinimi bölge<br />

müdürlüğünün yetki sınırları içinde kalan su varlığından karşılanmakta ve bu nedenle<br />

de kullanılacak suyun <strong>İzmir</strong> ili sınırları dışından ancak bölge müdürlüğünün kurumsal<br />

olarak sorumluluğunda kalan kaynaklardan sağlandığı görülmektedir. <strong>İzmir</strong> ilinde tarım<br />

arazileri ise genel özellikleri ile, Bakırçay, Gediz ve K. Menderes nehirleri boyunca<br />

oluşmuştur ve arazi yükseklikleri 100 metre kotunun altında kalan havzalarda dağılım<br />

göstermektedir. <strong>İzmir</strong>’de kıyı kesimlerinde yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı<br />

olan Akdeniz İklimi hakimdir. Taban arazilerde ve iç bölgelerde yağışların düşük<br />

düzeylerde kalmasına karşın, kıyı kesiminde ve üst yüksekliklerde artış içinde<br />

bulunduğu bilinmektedir.<br />

DSİ kaynaklarına bakıldığında <strong>İzmir</strong> ilinde yıllık ortalama yağış 685 mm.; ortalama akış<br />

verimi 5 l/s/km 2 : ortalama akış / yağış oranı ise % 23 olarak verilmektedir. Yine DSİ<br />

tarafından ilin su kaynaklarının toplam potansiyeli:<br />

Yerüstü su potansiyeli = 2,07 km 3 / yıl<br />

Yer altı su potansiyeli = 0,494 km 3 / yıl (kaynaklar dahil)<br />

Toplam su potansiyeli = 2,564 km 3 / yıl olarak gösterilmektedir.<br />

Tablo 6.92 <strong>İzmir</strong> İlinde Toplam Su Yüzeylerinin Dağılımı (2003 yılı verileri)<br />

Su Yüzeyi Türü<br />

Alan Büyüklüğü<br />

(Ha)<br />

Doğal göl yüzeyleri 83 1.81<br />

Baraj rezervuar yüzeyleri 3.592 78.24<br />

Gölet rezervuar yüzeyleri 55 1.20<br />

Akarsu yüzeyleri 861 18.75<br />

Oranı ( % ) Oranı ( % )<br />

Toplam su yüzeyleri 4.591 100.00 0.38<br />

<strong>İzmir</strong> ili toplam yüzölçümü 12.018.91 km 2 - 100.00<br />

Dünya ölçeğinde kabul edilen bir norma göre yıllık kişi başına toplam ortalama su<br />

tüketim gereksiniminin, 8.000-10.000 m 3 /kişi/yıl olduğu bilinmektedir. Su tüketiminde<br />

fakirlik sınırının ise 2.000 m 3 /kişi/yıl olarak kabul edildiği, Kanada ve Norveç gibi su<br />

zengini ülkelerde bunun 10.000 m 3 /kişi/yıl kabul edilen üst değerlerde olduğu,<br />

Türkiye’de ise 3.000 m 3 /kişi/yıl olan sınır değerlere düşmekte olduğu belirlenmektedir.<br />

Yukarıda görüldüğü gibi <strong>İzmir</strong> ilinin toplam su potansiyeli; 2,564 km 3 / yıl’dır. İlin 2000<br />

nüfus sayımına göre nüfusu 3 370 866 kişidir. Su potansiyeli toplam yerleşik il<br />

nüfusunun çok üstünde kalmaktadır.<br />

107


İçme ve Kullanma Suyu<br />

<strong>İzmir</strong> ilinin içme ve kullanma suyu gereksinimi açısından DSİ II. Bölge Müdürlüğü’nün<br />

su varlığı bu çalışmanın amaçlarına göre gözden geçirilmiştir.<br />

Tablo 6.93 İçme ve Kullanma Suyu Projelerinin Proje-Yatırım-Uygulama (Pyu)<br />

Düzeyler<br />

Pyu Düzeyi Yıllık Kapasite (Hm 3 ) Oranı ( % )<br />

İşletmede olan içme-kullanma suyu projeleri 337 54.71<br />

Yapım-uygulama sürecindeki projeler 60 9.74<br />

Ön incelemesi/planlaması tamamlanan projeler 219 35.55<br />

İL TOPLAMI 616 100.00<br />

Kaynak: DSİ 2. Bölge Müdürlüğü, <strong>İzmir</strong><br />

İçme ve Kullanma Suyu Projelerinin Dağılımları (2003 yılı verilerine göre)<br />

Tablo 6.94 İşletmede Olan Projeler<br />

Menemen Acil İçme Suyu<br />

Halkapınar Kaynakları<br />

Göksu Kaynakları<br />

Balçova Barajı<br />

Sarıkız Kaynakları<br />

Diğer Kaynaklar<br />

Tahtalı Barajı<br />

Toplam<br />

25 x 10 6 m 3 /yıl<br />

45 x 10 6 m 3 /yıl<br />

63 x 10 6 m 3 /yıl<br />

12 x 10 6 m 3 /yıl<br />

45 x 10 6 m 3 /yıl<br />

19 x 10 6 m 3 /yıl<br />

128 x 10 6 m 3 /yıl<br />

337 x 10 6 m 3 /yıl<br />

Tablo 6.95 Yapım-Uygulama Sürecindeki Projeler<br />

Alaçatı Barajı<br />

Gördes Barajı<br />

Toplam<br />

3 x 10 6 m 3 /yıl<br />

57 x 10 6 m 3 /yıl<br />

60 x 10 6 m 3 /yıl<br />

Tablo 6.96 Ön İncelemesi / Planlaması Yapılan Projeler<br />

Bostanlı Barajı<br />

Başlamış Barajı<br />

Gelinalanı Barajı<br />

Çamlı Barajı<br />

Çağlayan<br />

Düvertepe Barajı<br />

3 x 10 6 m 3 /yıl<br />

42 x 10 6 m 3 /yıl<br />

2 x 10 6 m 3 /yıl<br />

22 x 106 m3/yıl<br />

45 x 10 6 m 3 /yıl<br />

89 x 10 6 m 3 /yıl<br />

108


Bozköy Göleti<br />

Karareis Barajı<br />

Ali Onbaşı Barajı<br />

Değirmendere Barajı<br />

Toplam<br />

2 x 10 6 m 3 /yıl<br />

4 x 10 6 m 3 /yıl<br />

5 x 10 6 m 3 /yıl<br />

5 x 10 6 m 3 /yıl<br />

219 x 10 6 m 3 /yıl<br />

<strong>İzmir</strong> şehirsel alanında içme, kullanma ve sanayi suyunun gereksinimi için ilk çalışmalar<br />

1971 yılında master plan ve fizibilite niteliğinde ele alınmış, 1975 yılında şehir<br />

dağıtım şebekesi kat'i proje çalışması, 1982 yılında su temini master plan<br />

revizyonu çalışması, 1984 yılında ise su temini ve dağıtım şebekesi kat’i proje işi<br />

olarak geliştirilmiştir. 1 1984 yılında yapılan çalışma ile <strong>İzmir</strong>’in şehir suyu dağıtım<br />

şebekesi kesin projelerinin 2015 yılı gereksinimlerini karşılayacak şekilde revize<br />

edilmesini, Turgutlu yer altı suyu, Beşgöz, Akpınar kaynaklarının yerleşmeye iletilmesi<br />

için alternatiflerin araştırılmasını, Tahtalı Barajı’ndan iletilen su hattının ve sanat<br />

yapılarının kesin projelerinin hazırlanması amaçlanmıştır. Bu çalışma alanının sınırları<br />

<strong>İzmir</strong>’in metropoliten alanı olarak kabul edilerek tanımlanan ve belediye mücavir<br />

sahasını da içine alan yer olarak belirlenmiştir.<br />

Tarımsal Sulama<br />

<strong>İzmir</strong> ilinin tarımsal sulama gereksinimi açısından DSİ II. Bölge Müdürlüğünün su<br />

varlığı gözden geçirilmiştir. Su potansiyeline tarımsal sulama açısından bakıldığında,<br />

<strong>İzmir</strong> ilinin toprak kaynaklarına ilişkin etüdlerin değerlendirilmesi öncelikle gerekli<br />

olacaktır. Köy Hizmetleri ve DSİ Genel Müdürlükleri’nin bu konuda ayrı ayrı yaptıkları<br />

etütler incelendiğinde <strong>İzmir</strong>’in toplam sulanabilir arazileri için benzer arazi büyüklüğü<br />

sonuçlarına vardıkları görülmektedir. (2003 yılı verilerine göre)<br />

Tablo 6.97 Tarımsal Sulama Projelerinin Proje-Yatırım-Uygulama (Pyu) Düzeyleri *<br />

Pyu Düzeyleri Sulanan Alan (Ha) Oranı (%)<br />

İşletmede olan büyük sulama projeleri<br />

34.390 (brüt)<br />

28.125 (net)<br />

Yapım - uygulama sürecindeki projeler 7.063 6.5<br />

DSİ Bölge Müdürlüğü’nce 2001 ve sonrası<br />

yatırım programına önerilen projeler<br />

31.5<br />

31.731 29.0<br />

Planlaması tamamlanan projeler 11.947 11.0<br />

Ön incelemesi / ana planı yapılan projeler 23.839 22.0<br />

Toplam 108.970 100.0<br />

Kaynak: DSİ II. Bölge Müdürlüğü – <strong>İzmir</strong><br />

109


Tarımsal Toprak Kaynakları Mevcut Kullanımı<br />

Tablo 6.98 Köy Hizmetleri Etütleri<br />

Tarıma elverişli arazi 392.485 ha. % 32.6<br />

Çayır – mera 191.837 ha. % 16.0<br />

Orman – fundalık 584.116 ha. % 48.6<br />

Meskun alanlar 19.983 ha. % 1.7<br />

Diğer araziler 9.240 ha. % 0.8<br />

Su yüzeyleri 4.230 ha. % 0.3<br />

Sulanabilir Arazi<br />

304.165 ha.<br />

Toplam 1.201.891 ha. % 100.0<br />

Tablo 6.99 DSİ Genel Müdürlüğü Etütleri<br />

Toplam Etüt edilen arazi alanı<br />

181.590 ha.<br />

Sulamaya elverişli toplam arazi<br />

166.500 ha.<br />

Ekonomik olarak sulanabilir arazi<br />

106.124 ha.<br />

İşletme’de olan büyük sulama projeleri 34.390 ha (brüt) 28.125 ha (net)<br />

Bergama sulama projesi 4.260 ha. (brüt) 3.716 ha. (net)<br />

Menemen sulama projesi 28.483 ha. (brüt) 22.864 ha. (net)<br />

Ürkmez sulama projesi 370 ha. (brüt) 345 ha. (net)<br />

Seferihisar sulama projesi 1.277 ha.(brüt) 1.200 ha. (net)<br />

Yapım - uygulama sürecindeki projeler<br />

7.063 ha.<br />

Kınık sol sahil sulaması<br />

7.063 ha.<br />

Tablo 6.97. DSİ Sulama Projeleri<br />

2001 ve sonrası yatırım programına önerilen projeler 31.731 ha<br />

Ödemiş sulaması<br />

18.200 ha<br />

Bakırçay – Kınık sağ sahil sulaması<br />

11.241 ha<br />

Kavakdere sulaması<br />

560 ha<br />

Aktaş sulaması<br />

1.538 ha<br />

Mordoğan Sulaması<br />

192 ha<br />

Planlaması tamamlanan projeler<br />

Altınova sol sahil sulaması<br />

Yiğitler sulaması<br />

11.947 ha<br />

3.711 ha<br />

4.001 ha<br />

110


Burgaz sulaması<br />

4.235 ha<br />

Ön incelemesi/planlaması yapılan projeler<br />

Bayat Ovası sulaması<br />

Ergenli sulaması<br />

Altınova derivasyonu sulaması<br />

Uladı sulaması<br />

Bademli sulaması<br />

Rahmanlar sulaması<br />

Salman sulaması<br />

23.839 ha<br />

11.939 ha<br />

5.490 ha<br />

1.342 ha<br />

2.389 ha<br />

1.018 ha<br />

1.494 ha<br />

167 ha<br />

6.4.3 Kanalizasyon ve Pis Su<br />

<strong>İzmir</strong> ili çevre ve altyapı sorunlarına, metropoliten alan yerleşme yayılma alanı olarak<br />

tanımlanan <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü ve diğer alt yöreler için ayrı ayrı bakılması<br />

gerekmektedir. Büyükşehir bütününde 2000 yılı sayım sonuçlarına göre toplam<br />

2.273.388 kişi yerleşmiş bulunmaktadır. İlin toplam nüfusu ise yine 2000 yılı itibariyle<br />

3.370.866 kişidir. Bu durumda toplam il nüfusunun % 67,5’i metropoliten merkez<br />

yerleşme alanında yaşamaktadır. <strong>İzmir</strong> ilinin ve Ege Bölgesi’nin ağırlık merkezi aynı adla<br />

anılan körfezin çevresinde yayılarak yer seçmiş bulunmaktadır. Bu nedenle genellikle ilin<br />

çevre sorunlarına <strong>İzmir</strong> Körfezi’ne odaklanarak bakmak bir alışkanlık oluşturmuştur.<br />

[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />

<strong>İzmir</strong> Körfezi özellikle iç bölümlerinde, 1960 yılı sonralarında başlayan ve giderek<br />

hızlanan bir kirlenme süreci yaşamış bulunmaktadır. Bu kirlenmenin temel nedeni<br />

Türkiye’de ağırlıklı olarak 1950’lerden sonra tüm büyük şehirlere olduğu gibi <strong>İzmir</strong>’e<br />

doğru da yönelen yoğun nüfus hareketliliği ve buna karşın şehrin tüm diğer unsurları<br />

gibi altyapısının da hazırlıklı duruma getirilememiş olmasıdır. Körfez çevresinde yaşayan<br />

nüfusun yarattığı evsel kirlilik ile bu yörede yer seçen sanayi kuruluşlarının atık suları<br />

başta olmak üzere, toplama havzalarında yüzey suları ve dereler aracılığı ile yağışların<br />

getirdiği teressubat, yine toplama havzalarındaki tarımsal eylemlerde kullanılan ilaç ve<br />

gübrelemelerin getirdiği kirlilik, Liman ve deniz trafiğinin yarattığı kirlilik, bu oluşumun<br />

nedenleri olarak sıralanabilir. Evsel ve sanayi atık kirliliğinin toplam içinde % 50’inin<br />

üzerinde paya sahip olduğu bilinmektedir. İdarelerce körfezin kirliliğine karşı projeler<br />

geliştirilmiş ancak bunların uygulamaya konulmasında zamanlama hataları yapılmıştır.<br />

Ancak son yıllarda <strong>İzmir</strong> Büyük Kanal Projesi’nde uygulamanın bir ivme kazandığı ve<br />

tüm yönleriyle körfezin varlığına karşı duyarlılıkların artmakta olduğu gözlenmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyük Kanal Projesi’nin dayanağını oluşturan ilk çalışma, 1969 DSİ Genel<br />

Müdürlüğü’nce Camp-Harris-Mesera Grubuna yaptırılan ve 1971 yılında tamamlanan<br />

atık su master planıdır. 1981 yılında bu kez İller Bankası Genel Müdürlüğü’nce Su<br />

111


Yapı-Holfelder Grubuna master plan revizyonu yaptırılmış ancak finasman sorunlarının<br />

yaşanması uygulamayı geciktirmiştir. İlk projenin temel kabulleri aynı kalmış, çalışma<br />

değişen koşullara ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak çeşitli aşamalarda revizyondan<br />

geçirilmiştir. Sırasıyla 1985 yılında DEÜ tarafından yeni bir fizibilite etüdü, 1989’da<br />

Black & Veach International tarafından yapılan kesin proje çalışmalarının yapıldığı<br />

bilinmektedir. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütününü ilgilendiren büyük kanal projesinin temel<br />

unsurları şöyledir:<br />

• <strong>İzmir</strong> Körfezi’ni çevreleyen ana kuşaklama kanalı.<br />

• Bu kanala bağlanan ana ve tali kollektörler.<br />

• Gümrük, Bayraklı, Karşıyaka ve Çiğli’de, toplam 4 adet pompa istasyonu<br />

• Ayrık sistem kanalizasyonu.<br />

• Atık su arıtma tesisi.<br />

• Derelerden su alma yapıları.<br />

<strong>İzmir</strong> metropoliten alan yerleşmesinde % 70 oranında kanalizasyon sisteminin mevcut<br />

olduğu bilinmektedir. Batıda Narlıdere ve Güzelbahçe’de imar planı dışında kalan ve<br />

gecekondulaşmanın sürdüğü yerlerde atık sular septik çukurlar aracılığı ile bertaraf<br />

edilmektedir. Buralar da yeraltına sızmalar nedeniyle, atık suların içme suyu şebekesine<br />

karışma riskini beraberinde artırmaktadır. Atık suların doğrudan sokak yüzeylerine<br />

boşaltıldığı ve insanlarla doğrudan temasın sürdüğü yerler yüksek riskler taşımayı<br />

sürdürmektedir. Mevcut kanalizasyon yapılarında ise önemli farklılaşmalar<br />

bulunmaktadır. Nüfus yoğunluğu yüksek olan kıyıya yakın alanlarda mevcut şebeke<br />

oldukça eski ve yetersizdir. Bu bölgelerde genellikle var olan bileşik sistemler nedeniyle<br />

yoğun yağışlar sonucunda kanallarda sürekli tıkanma ve taşmalar yaşanmaktadır.<br />

Yerleşmenin çeşitli noktalarında yağışlar sırasında toplanan yağmur suları atık<br />

sularından 10 – 100 katı değişen oranlarda daha fazla ortaya çıkmaktadır. Bu durumda<br />

ana kuşaklama kanalı üzerindeki pompa istasyonlarının debi mertebelerindeki bu<br />

artışları karşılamaları mümkün değildir. Başka bir husus da yağışlar sırasında artacak<br />

debilerin arıtma sistemini zorlama noktasına getirebileceğidir. Bu nedenlerle toplama<br />

sisteminin ayrık olmasının zorunluluk olduğu kabul edilmiştir. Kanalizasyon sistemi<br />

şehirsel alanda oluşan tüm evsel ve sanayi atık sularını toplayacaktır. Bu nedenle sanayi<br />

sularının ön arıtmadan geçirilmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir. 1985 İller<br />

Bankası tarafından DEÜ Çevre Mühendisliği’ne yaptırılan revizyon çalışması sonucunda<br />

yeni koşullara uymak ve daha düşük enerji kulanım maliyetleri elde edebilmek amacıyla<br />

atık su arıtma tesisinin, stabilizasyon havuzları sistemi olarak gerçekleştirilmesine<br />

karar verilmiştir. Bu tesisin yer seçimi Eski Gediz Deltası’nda Çiğli Havaalanı<br />

güneyindeki yer olarak kesinleştirilmiştir. Başlangıçta 2 400 000 nüfusa hizmet verecek<br />

olan tesis en son aşamada 4.850.000 eşdeğer nüfusun atık sularını arıtacaktır. Arıtılan<br />

suların Menemen Ovası’nın sulanmasında kullanılabileceği, çok yakınındaki dalyanlara<br />

verilebileceği ya da doğrudan körfeze deşarj edilebileceği seçenekleri üzerinde<br />

112


çalışılmaktadır. Halihazırda sistem tamamlanmadığı için deşarj suyunun gelişigüzel bir<br />

şekilde denize akıtıldığı belirlenmektedir. Tesisin bitiminde 2.240 hektarlık bir sahayı<br />

kaplayacağı ve bu boyutlarıyla dünyanın en büyük stabilizasyon havuzu sistemi olacağı<br />

bildirilmektedir.<br />

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />

Bu alt yörede kıyı kesiminde yer alan Dikili ilçe merkezinde kanalizasyon ve derin deniz<br />

deşarjı mevcuttur. Kıyıdaki Çandarlı Beldesi’nin kanalizasyon şebekesi çalışmaları ise<br />

İller Bankası tarafından yürütülmektedir ve 2002 yılı sonu itibarı ile % 80’inin<br />

tamamlanacağı öğrenilmişse de yatırım devam etmektedir. Arıtma tesisi yeri ile ilgili<br />

kamulaştırmanın bittiği arıtma tesisi projesi için beklenildiği bildirilmektedir. Bergama<br />

ilçe merkezinde kanalizasyon şebekesi mevcut olmakla birlikte arıtma tesisi projesi<br />

hazırlanmış ancak henüz hayata geçirilmemiştir. Kınık’ta da kanalizasyon sistemi vardır<br />

ancak arıtma tesisi bulunmadığı için Bakırçay’a deşarj edilmektedir.<br />

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />

Aliağa ilçe merkezinde kanalizasyon şebekesi inşaatı İller Bankası tarafından<br />

sürdürülmekte, 2000 yılı itibarı ile % 70’inin tamamlandığı, 2002 yılı itibarı ile % 95’inin<br />

tamamlanacağı planlanmakla beraber henüz sonlanmamıştır. Arıtma tesisi için<br />

kamulaştırma yapıldığı, ancak projesi ile ilgili bir çalışmanın olmadığı bilinmektedir.<br />

Foça kanalizasyon ve arıtma tesisi projesi, Foça İlçe Merkezi (Eski Foça) ve Yeni Foça<br />

Beldesi olmak üzere iki ayrı projede ele alınmaktadır. Proje İller Bankası’nca 1994 yılında<br />

başlatılmıştır. Proje, toplayıcı, kollektör, şebeke, muayene ve parsel bağlantı hatları, terfi<br />

hatları, terfi merkezleri olarak tanımlanmıştır. İhale ve yer teslimi yapılmış, terfi<br />

merkezleri ile kanalizasyon ve arıtma tesisi inşaatı devam etmektedir.<br />

Foça İlçe Merkezi, Özel Çevre Koruma Bölgesidir ve yerleşim merkezi I. Derece Arkeolojik<br />

Sit Alanı olarak tanımlanmıştır. Münferit arıtma tesisleri yerine ortak arıtma tesisinin<br />

öncelik verilerek kurulması uygun görülmüş ve tesisinin 2001 yılı sonu itibariyle devreye<br />

alınması planlanmışsa da sonuca erişilememiştir.<br />

Yeni Foça ise kanalizasyon ve arıtma tesisi projesi İller Bankası tarafından 1993<br />

tarihinde hazırlanmış olmasına rağmen nüfus değişikliği nedeniyle uygulanabilirliği<br />

tamamen yok olmuş, yeniden proje hazırlatılması aşamasına dönülmüştür.<br />

Menemen ilçe merkezinde kanalizasyon sistemi bulunmakla birlikte arıtma tesisi yoktur.<br />

[D] Gediz –Nif Strateji Alt Yöresi<br />

Kemalpaşa ilçe merkezinde kanalizasyon sistemi bulunmamaktadır. Ulucak, Armutlu,<br />

Ören, Bağyurdu ve Yukarı Kızılca Beldeleri’nde ise kanalizasyon sistemi mevcut<br />

bulunmasına karşın, arıtma tesisleri olmaması nedeniyle atık sular Nif Çayına deşarj<br />

edilmektedir. Bu alt yöre yalnızca, Halilbeyli Köyüne ait atık su arıtma tesisi<br />

bulunmaktadır.<br />

113


[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Torbalı ilçe merkezinde kısmi kanalizasyon sistemi bulunmaktadır, ne var ki arıtma<br />

tesisi olmaması nedeniyle atık sular K. Menderes Nehrine Deşarj edilmektedir.<br />

Menderes İlçesi’ni de sınırları içine alan Tahtalı Barajı Su Koruma Havzası’nda İller<br />

Bankası ve Köy Hizmetleri Bölge Müdürlükleri’nce başlatılan alt yapı çalışmaları<br />

kapsamında, 11 köy ve 3 mahallenin alt yapı çalışmaları ile birlikte 4 terfi hattı, 2 arıtma<br />

tesisi ve 2 fosseptik bulunmaktadır. İller Bankası’nca Menderes merkez ilçesi altyapı<br />

çalışmalarının büyük ölçüde tamamlanmış olduğu belirtilmektedir. Özdere Belde<br />

Belediyesi kanalizasyon çalışmaları da İller Bankası tarafından yürütülmektedir.<br />

Yerleşimin ve kirlilik yükünün yoğunluğu söz konusudur, uygulamalara Ortaköy’den<br />

itibaren başlanmıştır. Belde bazında kanalizasyon sistemi ve arıtma sistemi<br />

bulunmamakla birlikte Gümüldür pansiyonlar bölgesindeki işletme ve konutları içine<br />

alacak ve münferit arıtma tesisi ile sonuçlanacak kanalizasyon sistemi çalışmaları devam<br />

etmektedir.<br />

Selçuk ilçe merkezini kapsayan kanalizasyon sistemi mevcut olup, kanalizasyon İller<br />

Bankası tarafından yapılan arıtma tesisine bağlıdır. Arıtma tesisi çalışmaktadır ve deşarj<br />

izni bulunmaktadır.<br />

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Bayındır ilçe merkezinde kanalizasyon bulunmakla birlikte, arıtma tesisi olmaması<br />

nedeniyle toplanan atık suları 3 ayrı noktadan deşarj edilmektedir. İlçeye bağlı Çırpı ve<br />

Canlı Belde Belediyeleri’nin de kanalizasyon sistemleri bulunmaktadır. Ancak arıtma<br />

tesisleri eksiktir. İlçeye bağlı sadece Turan Köyünde kanalizasyon bulunmaktadır. Diğer<br />

köylerde ise fosseptik bulunmaktadır.<br />

Tire’de ilçe merkezinin kanalizasyon sistemi mevcuttur ancak arıtma tesisi olmaması<br />

nedeniyle atık sular K. Menderes Nehrine Deşarj edilmektedir.<br />

Ödemiş ilçe merkezinin de kanalizasyon sistemi mevcut olup bir arıtma tesisi ile<br />

sonlandırılmamıştır. Arıtma tesisinden çıkan sular K. Menderes Nehrine deşarj<br />

edilmektedir. İlçeye bağlı belediyelerin tümünde kanalizasyon sistemi bulunmaktadır.<br />

Köylerinden sadece İlk Kurşun Köyü’nün arıtma tesisi bulunmakta olup ekonomik<br />

nedenlerden dolayı çalıştırılamamaktadır.<br />

Beydağ’da ilçe merkezinde kanalizasyon sistemi mevcut arıtma tesisi bulunmamaktadır.<br />

Kiraz ilçe merkezinin kanalizasyon sistemi ve evsel atık su arıtma tesisi bulunmaktadır<br />

ancak arıtma tesisi henüz devreye alınmamıştır.<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Çeşme ilçe merkezinde kanalizasyon projesi İller Bankası’nca 1986 yılında başlatılmıştır.<br />

Yerleşmenin tümünü kapsayan proje; ana toplayıcı, şebeke, taşıyıcı hatlar, terfi<br />

merkezleri ve deniz deşarjından oluşmaktadır. İlk ihalede kapsamında; ana toplayıcı,<br />

114


16 adet terfi merkezi ve deniz deşarjı yer almaktadır. Projenin kapsamının<br />

tamamlanması İller Bankası’nın ödenek sorunları nedeniyle sınırlı düzeyde kalmaktadır.<br />

Turizm Bakanlığı, Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı Kıyı Yönetimi (ATAK) *1 Projesi<br />

kapsamında Çeşme, Alaçatı ve Çevresi Fizibilite Etüdü’nü 1997 yılında tamamlamıştır.<br />

Bu çalışmada ilçenin içme suyu sisteminin ve su kaynaklarının iyileştirilmesi ile<br />

kanalizasyon sistemi birlikte ele alınmıştır. Proje iki aşamalıdır. İlk aşamada Çeşme ve<br />

Alaçatı kanalizasyon sistemleri birleştirilecek ve Alaçatı’nın güneyinde yer alan deniz<br />

deşarjından ön arıtma yapılarak deşarj edilecektir. Çiftlikköy, Dalyan mevkileri proje<br />

kapsamı dışında kalmıştır.<br />

Çeşme ve Alaçatı Belediyeleri ÇALBİR adı altında Belediyeler Birliği kurmuşlardır.<br />

Projede belediyeler için belirtilen finansmanın bu birlik tarafından sağlanması<br />

düşünülmektedir. Bunun için Dünya Bankası’ndan 13 milyon dolar kredi alınmıştır.<br />

Çeşme İlçesinin büyük bir kısmını kapsayan Ilıca-Alaçatı kanalizasyon+derin deniz<br />

deşarjı ana kolektör hattı tamamlanmış, deneme çalışmaları sürdürülmektedir.<br />

Belediye meclisinden “Atık Su Yönetmeliği” çıkarıldıktan sonra abonelerin kanalizasyona<br />

bağlantılarının yapılması, ayrıca kollektöre yakın yerlerin de bağlantıları<br />

gerçekleştirilmesi programlanmıştır. İkinci aşama için ise, arıtma tesisinin geliştirilmesi<br />

ve ödenek temininden sonra diğer bölgelerinde kanalizasyon sistemine dahil edilmesi<br />

gündeme alınacaktır. Çeşme Merkez kanalizasyon+derin deniz deşarjı hattında<br />

çalışmalar sürdürülmektedir. İller Bankası’nın ihalesini yaptığı ana toplayıcı hat ve terfi<br />

merkezleri projesi kapsamında kolektör ve şebekeler tamamlanmış, kolektöre şebeke<br />

bağlantıları yapılmıştır, TM2 terfi merkezinde bulunan pompalar hazırlanmış<br />

bulunmaktadır.<br />

Karaburun’da, altyapı sistemi bulunmamaktadır.<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />

Urla’da kanalizasyonun ilk uygulaması İller Bankası’nın yaptığı ihale ile 1980 yılında<br />

başlamıştır. Proje iki aşama halinde planlanmıştır. Başlama yılı 1998’dir. Proje<br />

Kapsamı: Urla merkez, İskele ve Zeytinalan şebeke inşaatıdır. TM4 (Zeytinalanı) TM6<br />

(Kalabak) terfi merkezleri ve ön arıtma tesisinin inşaatı tamamlanmıştır. Ana kollektör<br />

yapılmıştır. Ön Arıtma ve Derin Deniz Deşarjı kısmı (İskele kum denizinden Karantina<br />

adası açığına kadar olan 2 km.lik hat) İller Bankası tarafından ihale edilmiş, havuzların<br />

inşaatı tamamlanmış, deşarj hattının 1.400 metresi döşenmiştir. İlk aşama projenin<br />

2002 yılında tamamlanması planlanmıştır. İkinci aşama proje kapsamı ise, Çeşmealtı<br />

1Atak Projesi - 1989 yılında Turizm Bakanlığı, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki ilçelerin ve köylerin yer<br />

alındığı 2000 km kıyı şeridi kapsayan projeyi başlatmıştır. Proje ile ilk önce altyapı eksikliklerini<br />

düzeltmek, daha sonra yeni kıyı yönetim yöntemlerini tanımlamak amacı ile tasarlanmıştır.<br />

Çeşme-Alaçatı atık su şebeke inşaatı ve bu havzaya içme suyu temini amacı ile havzadaki Ildır yer<br />

altı su kaynaklarının deniz suyundan korunması için geçirimsiz perde inşaatı çalışmaları<br />

sürdürülmektedir.<br />

115


ölgesi ana kolektör ve şebeke inşaatıdır ve bu projenin 2004 yılında tamamlanması<br />

planlanmıştır.<br />

Seferihisar kanalizasyon projesi de iki aşamalı olarak ele alınmaktadır. İlk aşama İller<br />

Bankası’nca 1991 yılında başlatılmıştır. Proje, Seferihisar-Akarca-Sığacık Mevkileri’ni<br />

kapsamaktadır. Ana toplayıcı kolektör, ara toplayıcılar, şebeke, parsel bağlantı hatları,<br />

muayene ve parsel bacaları, terfi hatları, terfi merkezlerini içermektedir. Proje<br />

tamamlanmış, ihale edilen inşaat tasfiye edilmiş, daha sonra 1998 yılında tekrar ihale<br />

edilmiştir. İkinci aşama ise İller Bankası’nca 1995 başlatılmıştır. Proje, Ürkmez-<br />

Payamlı-Doğanbey Kıyı şeridini içermektedir. Şebeke, pissu toplayıcı hatları, şebeke ve<br />

toplayıcı muayene bacaları, parsel bacaları, parsel bağlantıları, terfi hatları, basınçlı terfi<br />

hattı ve 6 adet terfi merkezlerini kapsamaktadır. İşin büyük bir kısmı tamamlanmıştır.<br />

Projenin tamamlanabilmesi için ek ödeneğe gereksinim duyulmaktadır. Her iki aşama<br />

için kanalizasyon uygulama projelerinde, arıtma tesisi yerleri ayrılmış, ancak<br />

kamulaştırma işlemleri yapılmamıştır.<br />

Genel olarak bakıldığında öncelikle denizin ve nehirlerin kirlenmesinin önlenmesi<br />

amacıyla ilk etapta kıyı ve turizm bölgelerindeki alt yapı tesislerinin tamamlanması<br />

ivedilik göstermektedir.<br />

6.4.4 Enerji<br />

Enerji her ülkede gelişmişliğin ve ilerlemenin en önemli temel taşlarından biri olarak ön<br />

planda yer almaktadır. Bu kapsam içinde en ekonomik enerjinin elde edilmesi için her<br />

gün önemli adımlar atılmakta ve bu yönde gerçekçi araştırmalar yapılmaktadır. Gelişen<br />

ekonomik koşullar enerji türleri içinde rüzgar ve jeotermal enerjiyi ön plana<br />

getirmişlerdir. Enerjinin maliyeti, yeterli oranda temin edilmesi ve çevreye etkileri üzerine<br />

her zaman ekolojik açıdan dikkatli olunması gerekmektedir. Sorunu doğru tanımlamak<br />

ve uygulanabilir çözümler bulmak durumunda olduğumuz için karar verme sürecinde<br />

doğru ve taze bilgiye erişmemizin önemi de ön planda olmalıdır.<br />

İkinci stratejik raporda belirtildiği üzere <strong>İzmir</strong> için birinci derece önemli enerji kaynağının<br />

doğal gaz olacağı belirtilmiş olmasına karşın bu konuda fazlaca bir ilerleme<br />

gösterilememiş ve <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesinin Kamu Yatırım Programında yer alan<br />

doğal gaz yatırımı için dış kaynak sağlanmasına yönelik girişimleri takipsizlik sonucu<br />

rafa kalkmış durumdadır. Buna karşın <strong>İzmir</strong> şehrine doğal gaz gelmemiş, şehri adeta<br />

teğet geçerek sanayi alanlarına yönelmiştir. Bu aşamada BOTAŞ yatırımları Aliağa ve<br />

Kemalpaşa yörelerini hedeflemiştir. İki ayrı hattan <strong>İzmir</strong> il hudutlarına giren doğal gaz<br />

boru hattının birincisi kuzeyden Aliağa sanayi alanlarına erişmiştir. Doğu akstan gelen<br />

ikinci hat ise Bornova dışından Kemalpaşa’ya erişmiştir. Ancak, Aliağa’ya doğal gaz<br />

gelmesi bundan böyle Cezayir doğal gazının da Aliağa’ya akışı üzerinde spekülatif<br />

girişimlerin oluşmasına neden olacaktır. Ayrıca kısa dönemde doğal gazdan şehirsel<br />

ölçekte yararlanma imkanlarının sınırlı kaldığı görülmektedir.<br />

116


İkinci olarak etkin görülen jeotermal enerji ise ikinci plan raporunda yer aldığı hali ile<br />

pek fazla bir ilerleme kaydetmiş durumda değildir. Yatırım ve işletme giderlerinin fazlalığı<br />

nedeniyle cazip bir durum arz edememiştir. <strong>İzmir</strong> ilindeki haliyle ileride görüleceği üzere<br />

kaynakların ısı derecesinden ötürü elektrik elde etmenin mümkün olmadığı bu<br />

kaynağın, lokal olarak kullanılmasının daha uygun olduğu belirtilmektedir. Bu husus<br />

termal kaynaklar açısından değerlendirildiğinde, konut ısıtması, termal turizm ve tarım<br />

alanlarında kullanılacak sera ısıtması olarak görülmektedir. <strong>İzmir</strong> ili içinde Balçova-<br />

Hatay semtlerinin ısıtması pilot proje olarak başlatılmış ve bu aşamada sadece<br />

Balçova’nın kısmi konut alanlarının ısıtması 2003 yılına kadar yapılabilmiştir.<br />

Finansman zorlukları ve işletici firmanın ortaya çıkardığı maliyet sorunlarının<br />

giderilmemesi nedeniyle projenin finansman zorluğu ile karşılaşmasından durma<br />

noktasına geldiği görülmüştür. Hedeflenen 5.000 konuta erişilemeden projenin finans<br />

kaynakları bürokratik engellerle beraber 2000’li yıllara gelindiğinde durmuştur. Tek<br />

gelişme planlamalarda görülmeyen Dikili-Bergama yöresi kaynaklarından yaralanarak<br />

yatırıma girişilen Bergama şehirsel ısıtması olarak görülmektedir. <strong>İzmir</strong>’in zengin<br />

yataklarının ortaya koyduğu bu enerji, kömüre nazaran % 50 daha ucuz olmasına karşın<br />

II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi içinde rağbet görmemiştir. Özellikle kriz dönemlerinde yatırım<br />

açısından en çekici unsurlardan biri olmasına karşın yatırımcı firmaların öz finansman<br />

kaynağı bulamamalarından ve <strong>İzmir</strong> Vilayeti Özel İdaresinin teşviklerinin de dönemin<br />

valisinin tayini neticesinde kaynak aktarımını kısmasından dolayı bu enerjiden<br />

faydalanma imkanı ertelenmiştir. Sonuçta, II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi olan 1996-2002<br />

yılları arasında bu konuda gerekli yatırımların yapılmadığı görülmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong>’in diğer bir enerji kaynağı olarak görülen ve son dönemde büyük rağbet gören<br />

enerji türü, rüzgar çiftlikleri kurulması üzerinedir. Bu enerji türü genelde iki türlü<br />

kullanılabilmektedir. Bunlardan birincisi, yatırımcı firmalar tarafından kurulan lokal<br />

santraller tarafından sadece kendi gereksinimleri için elektrik üretimi, diğeri profesyonel<br />

girişimlerin enerji üretimi ve bunun enterkonnekte sisteme verilmesi olarak<br />

görülmektedir. Birinci husus rüzgar santralleri açısından en rağbet edilen bölge olan<br />

Çeşme’de Altın Yunus Tesisleri’nde başarıyla uygulanmış ve giderek yaygınlaşmıştır.<br />

Yukarıda belirtilen <strong>İzmir</strong> yöresi için gerekli görülen temel enerji kaynaklarından birisi<br />

olan Rüzgar Çitlikleri kurulması konusunda hala bürokratik engeller zorlukla<br />

aşılabilmektedir. Aynı şekilde jeotermal enerji kaynakları içinde benzer sorunlar<br />

yaşanmaktadır. Herhangi bir yatırım için onlarca izin belgesi almaya uğraşmak bu<br />

konuda ilk planda yabancı yatırımcıyı geriye itmektedir. Bu konuda Özellikle Kültür ve<br />

Turizm Bakanlığı’nın ilgili kurumları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın<br />

prosedürler açısından yapımcı olmasının gerekliliği ön plana çıkmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> için gerekli olan solar (güneş) enerji kaynağı lokal düzeyde tek bina ölçeğinde<br />

başarıyla kullanılmakta olup bunun yaygınlaştırılması için uzun vadeli yatırımlara<br />

gereksinim bulunmaktadır. İdeal bir enerji olmasına karşın makro düzeyde ilk<br />

yatırımının büyük maliyetler göstermesi kısa ve orta dönemde uygulama güçlükleri<br />

117


yaratmaktadır. Fransa’nın Pirene’lerde yarattığı türden santraller dahi henüz teknolojik<br />

sorunlarını tam olarak giderememiş durumdadırlar.<br />

Nükleer enerji, fosil kaynaklarından enerji üreten santraller gibi gaz emisyonlarına<br />

neden olmasa da, çevresel riskler oluşturmaktadır. Sistem ve işletme arızaları geniş<br />

alanların radyoaktif kirlenmesine dolayısıyla yüksek maliyetli zararlara sebep<br />

olabilmektedirler. Atıkların radyoaktifliğinin binlerce yıl devam etmesinden dolayı<br />

tesislerin zararlarının giderilmesinin oldukça güç olduğu da bir gerçek olarak önümüzde<br />

durmaktadır.<br />

Çevresel sorunların dışında, nükleer endüstrinin en önemli sorunu maliyetidir. 2000’li<br />

yıllarda ABD nükleer santrallerinin yaklaşık % 40'ı kısa dönem pazar fiyatının üstünde<br />

güç üretmişlerdir. Sonuçta bu ülke toplam nükleer kapasitesinin % 37’sini ortaya çıkan<br />

daha ucuz enerjilerle rekabet edemeyeceği için kapatma yoluna gitmektedir. Bu<br />

santrallerin enerji üretimi günümüzde artık pahalı enerji türüne girmektedir. Almanya<br />

son yıllarda, zaman içinde tüm nükleer reaktörlerini kapatmaya karar vermiştir. Fakat<br />

önemli olan bu işlem için kaç yıl gerekeceğidir. Ancak teknik ve finansal kaynaklar<br />

nedeni ile tesislerini kapatma kararını 20-25 yıldan önce uygulayamamaktadır. Bu<br />

durumlar uzun yıllar tartışılan Nükleer Enerji konusunun alternatif enerjilerin ortaya<br />

çıkması nedeni ile artık giderek gündem dışı kalmasının açıklayıcı nedeni olmaktadır.<br />

Elektrik Enerjisi<br />

Elektrik enerjisi üretim, dağıtım ve tesislerin yapılması TEK adı altında faaliyet<br />

göstermekte iken TEK’in sonraki yıllarda dağıtım, üretim, işletme, pazarlama, iletim gibi<br />

farklı konularda ayrı genel müdürlükler haline getirilmiş olması koordinasyonu<br />

güçleştirmektedir. Özelleştirme kapsamında olunmasının gerekçe olarak ortaya koyduğu<br />

bu olay aynı zamanda pazarlama kolaylığı sağlamayı amaçlamaktadır.<br />

Strateji planlama alanı açısından da aynı durum söz konusu olup, aynı mekanda 2003<br />

yılı itibarıyla dört ayrı şirket bulunmaktadır. 12.08.1993 yılında TEAŞ ve TEDAŞ<br />

kurulmuştur. Elektrik Piyasası Kanunu ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu<br />

Kararnamesi sonucunda bir dikey bütünleşik Şirket olan TEAŞ, EÜAŞ, TEİAŞ, TETAŞ<br />

olarak üçe bölünmüştür. Bunlar sırasıyla Üretim, İletim ve Pazarlama/<strong>Ticaret</strong> işlevlerini<br />

ayrı olarak yürütmektedirler.<br />

TEDAŞ, elektrik dağıtımını üstlenmiş bir kurumdur ve <strong>İzmir</strong> ili bazında 2003 yılı<br />

itibarıyla kişi başı 1 kwh maliyeti son beş yıl ortalaması olarak 28.183.179 TL.<br />

civarındadır. 2002 yılı itibarıyla işletme maliyeti 13.449.534 TL.’dir. Bu değerin<br />

oluşmasında tabiatıyla elektrik üretimi yanında işletime maliyetini oluşturan diğer<br />

giderler de yer almaktadır. Elektrik enerjisinin abone başına üretim maliyeti 2002<br />

yılı için 4.944 TL olarak belirlenmektedir. Bu değer son beş yıl ortalaması<br />

alındığında 5.200 TL olarak görülmektedir. Dolayısıyla abonelere yansıyan değerin<br />

indirilmesi için işletme masraflarıyla kaçak kullanımların da önüne geçilmesi<br />

gerekmektedir.<br />

118


1996 yılından 2002 yılına kadar TEDAŞ’a ayrılan ödenek ve harcamaların oransal<br />

dağılımı genelde ödeneklerin büyük bir kısmının tahsis edildiğini ortaya koymaktadır. Bu<br />

değerler 1996’da % 65, 1997 ‘de %57. 1998’de %74, 1999 ‘da % 71, 2000’de % 82 ve<br />

2001 ‘de % 81’dir. 2002 yılı ödeneğinden dağıtım, şebeke tesisi ve diğer yatırımlar<br />

için talep ettiği oranın ilk altı ayda % 40.07’sini harcanma kalemi olarak<br />

alabilmiştir. Ancak bu oranın farklı kalemlerdeki dağılımına bakıldığında gerçekleşen<br />

yatırımların kırsal kesim tesislerine % 1.52 ve dağıtım tesislerinde de % 3.12 gibi düşük<br />

oranlarda verildiği görülmektedir. Bu ise şehir şebekelerinin öncelik kazandığını,<br />

kırsal alanın göreli olarak ihmal edildiğini göstermektedir. Türkiye toplamında <strong>İzmir</strong>’in il<br />

bazında aldığı ödenek, toplamda 81 il arasında sondan 6’nın yukarısına çıkamamış<br />

durumdadır. <strong>İzmir</strong>’in her yıl ortalama 110-140 bin kişi arttığı ve bunun yaklaşık<br />

yarısının göç ile geldiği bilindiğinden her yıl <strong>İzmir</strong>’e normal ödeneğinden ayrı olarak bu<br />

değerler de hesap edilerek ek bir ödenek verilmesi gerekmektedir. Bu yapılmadığı<br />

takdirde yatırımlarda geç kalınacaktır.<br />

Strateji planlama alanında 2002 yılı itibariyle toplam elektrik tüketimi<br />

7.820.137.194 kwh olarak gerçekleşmiştir. Kişi başına düşen elektrik tüketimi<br />

ise 2,68 kwh/kişi olup, <strong>İzmir</strong>, tüketimi sıralamasında il bazında, Türkiye’de 7.<br />

sırada yer almaktadır. Kişi başına elektrik tüketimi incelendiğinde, Türkiye için bu<br />

değer ortalama 1,43, Ege Bölgesi için ise 1,77 kwh/kişi’dir. Bu oranın Türkiye ve Ege<br />

Bölgesi ortalamasına kıyasla daha yüksek olması sanayi tesislerinin ve sanayide<br />

kullanılan elektrik enerjisinin yoğunluğu ile ilgilidir.<br />

Strateji planlama alanında 2002 yılı itibariyle toplam 1.562.546 elektrik abonesi<br />

bulunmaktadır. Bu abonelerin %82’sini (1.281.048) meskenler, % 12,7’sini (198.703)<br />

ticarethaneler, % 1.5’ini (23.882) şantiyeler, % 2,1’ini (33.355) tarımsal sulama, %<br />

1,1’ini (17.820) sanayi tesisleri oluşturmaktadır.<br />

Son iki yıl verilerine göre tüketilen elektrik enerjisinin büyük bir kısmı (%50)<br />

sanayi tarafından kullanılmakta, bunu meskenlerde kullanılan enerji (%21)<br />

takip etmektedir. Sanayide kullanılan enerjinin miktarı, % 50,3 olan Türkiye<br />

ortalamasına ve % 53 olan Ege Bölgesi ortalamasına yakın değerlerdir. Benzer bir<br />

kıyaslama ticaret ve tarımsal sulama açısından yapıldığında bu değerlerin Türkiye ve Ege<br />

Bölgesi değerlerine göre düşük kaldığı görülmektedir. Bu durum, sanayinin il<br />

ekonomisinin sektörel yapısı içindeki ağırlığını göstermektedir.<br />

Tablo 6.100 Abone Gruplarına Göre Abone Sayıları ve Tüketimler (2002 yılı)<br />

Abone Grubu Adedi % Tüketim (kwh) %<br />

Resmi daire 2990 0,2 216.000.665 2,7<br />

Belediyeler 1874 0,1 43.193.196 0,5<br />

Kitler 576 - 13.523.718 0,2<br />

Sanayi 17.820 1,2 3.902.065.636 50<br />

119


<strong>Ticaret</strong>hane 198.703 12,7 695.223.837 8,9<br />

Mesken 1.281.048 82 1.653.192.343 21<br />

Şantiye 41.136 1.5 298.832.396 3.8<br />

Hayır Kurumu 630 0,1 6.338.014 0,1<br />

Muhtelif 1.668 0,1 368.474.729 4,7<br />

Tarımsal Sulama 33.355 2,1 244.768.476 3,1<br />

Toplam 1.562.546 100 7.820.137.194* 100<br />

*Bu değere, genel aydınlatma, iç tüketim, kaçak ve okunamayan değeri olan 378.524.184 kwh dahildir.<br />

Sanayinin elektrik enerjisi talebinin yüksekliği bu değerlerden anlaşılmaktadır. Bugün<br />

inşaatı devam eden organize sanayi bölgeleri ile birlikte, 4000 olan işletme sayısının<br />

10.000’e ulaştığı ve 2010 yılında 14 milyar kwh elektriğin sadece organize sanayi<br />

bölgelerine aktarılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu ise 2000 yılı itibariyle<br />

yaklaşık 9 milyar kwh olan elektrik enerjisi tüketiminin, 2010 yılında yaklaşık<br />

olarak 30 milyar kwh olacağı anlamı taşımaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> ili dahilinde TEDAŞ’ta, personel sayısına düşen abone 1997 yılında 1.713<br />

personele 1.206.000 iken, 2002 yılında 1.562.546 aboneye 1.283 personel hizmet verir<br />

duruma gelinmiştir. Sonuç olarak TEDAŞ’ın bir personeli 1.217 aboneye hizmet<br />

vermektedir. Tahsilat oranlarında ise tahakkuk eden meblağların tümünün<br />

toplanmasında zaman zaman güçlükler olmasına rağmen 2001 yılı itibarıyla tahakkuk<br />

eden tutarın % 95.81’i toplanmıştır. 2002 yılı değerleri olarak bu oran % 94.47’dir.<br />

Fatura tutarları itibarıyla en fazla ödeme yapmayan grup konutlardır. Ödenmeyen fatura<br />

tutarı olarak konutlar toplam açığın %26’sını oluşturmaktadırlar. Resmi dairelerin % 16<br />

ve ticarethanelerin de % 15’i tahakkuk eden faturalarını zamanında ödememişlerdir. Bu<br />

bedellerin tahsilatı için son aşama olan enerjisi kesilerek tahsilat, toplam gecikeli<br />

tahsilatın % 14.17’sidir.<br />

Dağıtım şebekesine verilen enerji ile satılan enerji arasındaki fark‘kayıp-kaçak ‘olarak<br />

isimlendirilmektedir.gerçekte kayıp ve kaçak birbirinden tamamen farklı<br />

kavramlardır.Dünya standartlarına göre yüzde 7 kaybın normal sayıldığı elektrik kayıpkaçak<br />

oranı <strong>İzmir</strong>'de 2002 yılı ilk altı itibariyle % 11.4’tür. Bu oran kaçak kullanımın<br />

oldukça yüksek olduğu İstanbul’a ve Türkiye ortalamasına (% 20.16) göre oldukça<br />

düşüktür. Ancak bu değerin 2001 yılında 8,42 olduğu göz önüne alınarak bir artışın söz<br />

konusu olduğu ve bu konuda önlem alınması gerektiği söylenebilir. Bununla beraber<br />

2002 yılı sonu itibarıyla <strong>İzmir</strong>’de kayıp- kaçak oranı % 7.66 olmuştur. İlk altı ay<br />

değerin yüksek olmasının nedeni tarım sulamalarında özellikle yaz ayları aşırı elektrik<br />

tüketiminin olmasından kaynaklanmaktadır. Kurumun <strong>İzmir</strong> için 2003 yılında<br />

hedeflediği kaçak oranı %7’dir.<br />

<strong>Stratejik</strong> Alt Yöreler Bazında Elektrik Tüketimi<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü strateji alt yöresinde; konut alanlarının yoğun biçimde<br />

bulunduğu Bornova, Buca, Gaziemir, Karşıyaka ve Narlıdere’de enerji tüketimi konut<br />

120


ağırlıklı olup, toplam enerji tüketimi içinde konutların payı % 70’ler düzeyindedir.<br />

Merkez alanı olan Konak bölgesinde ise % 35’i bulan ticari elektrik tüketimi nedeniyle,<br />

konutların toplam elektrik tüketimi içindeki payı % 52’ler düzeyinde kalmıştır. Balçova<br />

bölgesinde tarımsal sulama amaçlı elektrik tüketimi nedeniyle konutların<br />

toplam elektrik tüketimi içindeki payı % 39 olup bu değer alt yöre içindeki en<br />

düşük orandır.<br />

Bakırçay strateji alt yöresinde yer alan Dikili ve Kınık ilçelerinde, <strong>İzmir</strong>’e yakın diğer<br />

ilçelere göre sanayi gelişiminin daha az olması, konut ve hizmetler ağırlıklı bir gelişme<br />

göstermeleri, enerji miktarının yaklaşık % 80’inin konutlarda tüketilmesi ile<br />

sonuçlanmaktadır. Bergama’da ise bu oran % 77’ye kadar inmektedir.<br />

Elektrik tüketiminin en yüksek olduğu ilçe sanayinin yoğunluğu nedeniyle, Gediz<br />

stratejik alt yöresinin odağı olan Aliağa’dır. Strateji planlama alanında toplam<br />

elektrik tüketiminin yarısından fazlası (2.519.404.234 kwh/yıl) Aliağa’da<br />

gerçekleşmektedir. Yine Aliağa’da toplam enerji tüketiminin sadece % 2’sinin<br />

konutlarda kullanılıyor olması bu sanayinin yoğunluğunu ortaya koyan çarpıcı bir<br />

değerdir. Menemen’de ise Aliağa kadar baskın olmasa da enerji tüketiminde sanayinin<br />

önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir. Toplam enerjinin % 40’ı sanayide, %44’ü<br />

konutlarda kullanılmaktadır. Yine bu alt yörede yer alan Foça ilçesinde ise konut dışı<br />

tüketim oranı % 64’ler düzeyinde olup, bu oranın yüksekliği ilçe ekonomisinin turizme<br />

dayalı yapısıyla ilgilidir.<br />

Gediz Nif stratejik alt yöresi sanayi ve tarımın sektörel olarak dengeli bir gelişim<br />

göstermekte; sanayinin gelişimi, toplam elektrik tüketimi içinde konut dışı kullanımların<br />

payının % 55’ler seviyesine ulaşmasına neden olmaktadır.<br />

Küçük Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresinde yer alan Menderes, Torbalı,<br />

Selçuk üstlendikleri farklı rollere göre enerji tüketimi açısından da farklılıklar<br />

göstermektedir. Menderes’te konut, Torbalı’da sanayi, Selçuk’ta ise turizm sektörü<br />

enerji tüketiminin Menderes’te konut ağırlıklı (% 69 konut), Torbalı’da konut dışı ağırlıklı<br />

olması (% 85 konut dışı), Selçuk’ta ise konut ve konut-dışı kullanım oranlarının birbirine<br />

yakın değerler taşıması (% 45 konut ve % 55 konut dışı) ile sonuçlanmıştır.<br />

Küçük Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresindeki Bayındır ve Ödemiş’in kuzey<br />

çeperde yer alan ilçelere benzer olarak büyük oranda konut ağırlıklı enerji tüketimine<br />

sahip olduğu görülmektedir. Bu oran % 85’in üzerindedir. (Bayındır’da %98,5, Ödemiş’te<br />

% 87 konut dışı) Beydağ ve Kiraz’da ise ekonomik gelişme sorunları nedeniyle tüketilen<br />

enerji miktarı düşük olup, bunların konut ve konut dışı kullanımlara benzer oranlarda<br />

dağıldığı görülmektedir. (Beydağ’da % 58 konut, % 42 konut dışı, Kiraz’da % 38 konut, %<br />

62 konut dışı) Konutlarda tüketilen enerjinin azlığı, mevcut sanayi tesislerinin de<br />

azlığına rağmen böyle bir dağılımı ortaya çıkarmıştır.<br />

Yarımada strateji alt yörelerinde Çeşme, Karaburun ve Seferihisar ilçelerinde<br />

ağırlıklı olarak enerjinin konutlarda tüketildiği görülmektedir. Bu oran % 90<br />

121


değerini aşmaktadır. Bu bölgelerde de ekonominin ağırlıklı olarak tarım ve hizmetler<br />

sektörlerine dayanması böyle bir sonucu ortaya çıkarmıştır. Yörede, Urla’da da yine<br />

konuttaki enerji kullanım oranı yüksektir, ancak <strong>İzmir</strong>’e yakınlığı nedeniyle bölgedeki<br />

diğer ilçelerden daha yüksek bir oranda konut dışı enerji kullanımına sahiptir. Bu<br />

yerleşmede toplam enerjinin % 72’si konutlarda tüketilmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü dışında kalan bu alanlarda genelde enerji sorunu<br />

bulunmamakta olup, ortaya çıkan enerji noksanı da enterkonnekte sistemle<br />

konnekte olan uluslararası sistemlerden sağlanmaktadır. Bununla beraber dağıtım<br />

esasına göre, Ödemiş Kaymakçı, Selçuk, Torbalı Pancar-Tekeli ve Dikili’ye kısa<br />

dönem içinde 154/34,5 kw’lık trafolar gerekmektedir. Bunun dışında, alanda<br />

Büyükşehir de dahil olmak üzere daha uzun vadeli projeksiyonlar<br />

yapılmamakta, talebe göre cevap verilmektedir.<br />

Strateji planlama alanında büyük ölçekli ve yüksek kapasiteli elektrik üretim tesisi<br />

bulunmamakta olup, Ege Bölgesinde bulunan termik santraller ise Türkiye termik enerji<br />

üretiminin yaklaşık 1/5’ini üretmektedir.<br />

Strateji planlama alanında termik santraller dışında özel kuruluşlara ait enerji üretim<br />

santralleri ve organize sanayi bölgelerine ait elektrik üretim üniteleri bulunmaktadır.<br />

Manisa Organize Sanayi Bölgesi ve <strong>İzmir</strong> Atatürk Organize Sanayi Bölgesi kendi<br />

elektriğini ATAER isimli santralinde üretmekte, ihtiyacı olduğunda ana şebekeden<br />

takviye almakta ve fazlasını ise satmaktadır. Ancak Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin<br />

sattığı enerjinin değerinin yüksek olması nedeniyle TEDAŞ tarafından cazip<br />

bulunmamaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içinde 1985 yılında Fransız EDF şirketine yaptırılmış<br />

olan master plan 2005 yılını hedeflemiştir. Bu plan dahilinde yer alması gereken<br />

22 adet trafo merkezinden 13 tanesi yapılmış ve birisi de ihale aşamasındadır.<br />

Geriye kalan 8 trafo merkezi yapılmamıştır. Bunlar mekansal olarak; Gaziemir<br />

Kartal, Gürçeşme, Fuar, Boğaziçi, Altındağ, Atatürk Mahallesi, Alsancak eski<br />

termik santralı ve Eşrefpaşa’dır. Aralarından Eşrefpaşa’nın gerçekleşmemesi<br />

durumunda mevcut tesislerin yeterli olmasından ötürü sorun yaşanmayacaktır. 154<br />

kw’lik olan bu trafo merkezlerinden Hilal, Buca, Bostanlı, Üniversite, Güzelyalı, Bozyaka,<br />

Hatay, Karabağlar, Ilıca, Karşıyaka, Bahribaba, Şemikler ve EBSO olmak üzere 13 adet<br />

trafo merkezi faal olup, 11'i % 100 yüklü olarak çalışmaktadır. Bu nedenle <strong>İzmir</strong><br />

Büyükşehir Bütünü içinde TEİAŞ tarafından tam kapasite çalışan trafoların güç<br />

artışlarının acilen yapılması gerekmektedir.<br />

2003 yılı yatırım programı içinde TEDAŞ’a göre yer alması gerekli olan ve de<br />

gerçekleşmesinin lüzumu bulunan trafoların tesis edilecek yerleri; Alsancak eski<br />

termik santralı, Balçova Dokuz Eylül Hastanesi, Atatürk Mahallesi, Altındağ ve<br />

Gaziemir Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ)’dir. Mevcut sistemlerde süreklilik içinde<br />

yapılan ölçümler sonucunda ortaya çıkan yük analizleri söz konusu trafoların tesisini<br />

gerekli kılmaktadır. Bu trafoların bulunduğu alanlarda enerji tüketiminde görülen artış<br />

122


nedeniyle gereklilik ortaya çıkmıştır ve kurulacak trafoların 154 kw geriliminde olması<br />

planlanmıştır.<br />

2005 yılında kadar planlanmış olan <strong>İzmir</strong> mastır planının yenilenmesi için halihazırda<br />

çalışmalar başlatılmış durumdadır. Ancak bu çalışmaların sağlıklı bir tarzda<br />

yürütülmesi için Belediye ile sıkı bir koordinasyon içinde çalışılması gerekmektedir.<br />

Trafo yerlerinin planlanması için Nazım Plan kararlarına göre yoğunluklar bulunarak<br />

trafo güçleri bu değerlere göre verileceğinden, yapılmış olan planların zaman içinde<br />

değişmemesi, diğer deyimiyle yoğunluklarının arttırılmaması gerekmektedir. Zira ana<br />

trafo yerleri ihtiyaca göre planlanmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>’de Elektrik dağıtımının özelleştirilmesine yönelik girişimler 1991 yılında hükümetin<br />

görev süresinin bitmesine on gün kala ihalesiz olarak Senkom A.Ş. görevlendirilmesiyle<br />

başlamıştır. Ancak anlaşmazlıklar sonucunda 1996 yılında ihale iptal edilmiş, daha<br />

sonra konuya ilişkin davalar sürerken Nisan 1997 tarihinde <strong>İzmir</strong> ve Manisa Belediyeleri<br />

dahil 15 şirketi toplayan İzmaş kurulmuş,yeniden yapılan ihalede 7.000 ortaklı İzmaş<br />

,dağıtım işine talip olan Süzer Holding ile karşı karşıya kalmış ve sonuçta iki kuruluş<br />

GEDAŞ adı altında birleştirilmiştir. 30 yıllık elektrik dağıtım ihalesini kazanan<br />

GEDAŞ’a Senkom A.Ş. ve Elektrik Mühendisleri <strong>Odası</strong>nın açtığı dava sonucunda Ekim<br />

1998 yılında GEDAŞ’ın işletmeyi almasına yönelik Bakanlar Kurulu Kararı, Danıştay<br />

tarafından iptal edilmiştir. <strong>İzmir</strong>-Manisa Bölgesi Elektrik dağıtım işletilme hakları<br />

bu nedenle sürüncemede kalmıştır. İçinde bulunduğumuz yıla gelindiğinde dağıtım<br />

bölgeleri değişmiş, <strong>İzmir</strong> dağıtım bölgesi Ülkedeki 19 dağıtım bölgesi ile birlikte yeniden<br />

özelleştirme kapsamına alınmıştır. (Özelleştirme Yüksek Kurulunun 30.05.2003 tarihli<br />

kararı ile) Geçen 10 yılda, özelleştirilme beklentisi ile bu konudaki yatırımlar askıya<br />

alınmıştır. 2003 yılında <strong>İzmir</strong>'de yer alacak elektrik enerjisi yatırımları için talep edilen<br />

miktarın ancak dörtte biri tahsis edilmiştir.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü için 2005 yılı hedeflenerek yapılmış bulunan mastır planın<br />

devamı olarak ele alınan yeni mastır proje, SCADA adı altında (tesis elemanlarının<br />

durumlarını sürekli izleme, bilgi toplama ve uzaktan kumanda işlevlerini yerine getirme)<br />

şebeke modernizasyonu, otomasyon projeleri, yer altı kablo sistemlerinin yapımına<br />

devam edilmesi, kırsal bölgelerdeki dağıtım hatlarının yenilenmesi ve ekonomik ömrünü<br />

doldurmuş şebekelerin ıslahını kapsamaktadır.<br />

Ancak bu projeleri de içeren ve 1996 yılına ait <strong>İzmir</strong> ili yatırım projeleri arasında<br />

yer alan-1997,1998 yıllarında bitmesi planlanan kamu yatırımlarının çoğu -<br />

özellikle bağlı ilçelerdeki şebeke tevsii yatırım projeleri- bu gün hala devam<br />

etmektedir. Ülke ekonomisindeki ağırlığı sürekli artan <strong>İzmir</strong>’de, uzun süredir gündemde<br />

olan ancak gerçekleşemeyen özelleştirme çabaları nedeniyle iletim ve dağıtım hatları ile<br />

ilgili yatırımlar yeterli düzeyde gerçekleştirilememekte, dolayısıyla başta sanayi ve turizm<br />

sektörleri olmak üzere bölge gelişimi olumsuz yönde etkilenmektedir. Dağıtım<br />

şebekelerinin daha verimli çalışması, gecikmiş yenileme yatırımlarının yapılması, dağıtım<br />

şebekelerinin daha rasyonel işletilmesini gerekli kılmaktadır.<br />

123


<strong>İzmir</strong> içinde en fazla enerjinin tüketildiği aylar ülke geneline oranla ters bir durum<br />

arz etmekte ve yaz ayları baskın çıkmaktadır. Bunun nedeni ise yaz aylarında tarım<br />

sulamasında yer altı suyu kullanımı ve diğer sulama çeşitleri için enerji kullanılması<br />

olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle bu konuda K. Menderes Ovasının tüketimi en başta<br />

gelmektedir. Sulama tesislerinin tamamlanmasıyla bu değerlerin oranlarında azalma<br />

olacaktır.<br />

Elektrik talebi için makro seviyede belirgin bir yatırım programının olmayışı ve parçalı<br />

durum arz edenlerin de her türlü talebe cevap verme durumunda olunmasıyla<br />

bozulduğu bilinmektedir. Elektrik enerjisi “talep neredeyse oraya gider” felsefesi içinde<br />

belirli bir strateji edinememiştir. Diğer taraftan dağıtım yatırımlarında en önemli konu<br />

trafo merkezleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bu trafoların yapımında Belediyelerle birlikte<br />

hareket edilmenin yanında mali problemlerin de çözülmesi gerekmektedir. Belediyelerin<br />

trafo yeri vermesi gereklidir. Her trafo yeri için kamulaştırma sorunlarını ortaya çıkması<br />

süreçleri uzatmakta ve maliyeti arttırmaktadır. Yer altına trafo yapımı özellikle son<br />

yıllarda talep edilen bir yaklaşım olarak görülmektedir. Bu konuda da maliyet<br />

önemli bir husus olarak ortaya çıkmakta ve halihazırda bu tekniği yurt dışından<br />

almamız nedeniyle dışa bağımlı bir durumda kalınmaktadır. Dolayısıyla zorunlu<br />

durumlarda kalınmadıkça gerekli tekniğe sahip oluncaya dek bu tür yatırımlardan<br />

kaçınılması gerekmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içinde yer alan ana trafo yapılarının dağıtımında gözetilmesi<br />

gereken diğer önemli bir husus da trafoların yerleşeceği alanların bulunması olarak<br />

karşımıza çıkmaktadır. Özellikle 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planlarında bu tür<br />

alanların ayrılmasının gerekliliği bu alanların açık tipte yapılacaksa 25 dönüme kadar<br />

yer ihtiyacının olmasından dolayı daha net anlaşılmaktadır. Bu tür açık trafoların<br />

yanında aynı işlevi gören gaz izoleli sistemler de bulunmaktadır. Bu tür trafolar için<br />

tek katlı olduğu takdirde 1000 m 2 kadar bir alan yeterli olmakta hatta buları iki veya üç<br />

katlı yapacak olursak 500 m 2 ’lik bir alanın yeteceği de belirlenmektedir. Aradaki<br />

fark gazlı sistemlerin daha güvenli olduğu ve hava şartlarından etkilenmediği üzerinedir.<br />

Örneğin; yıldırım düşmesi vb. durumlarında büyük cereyan kesintileriyle<br />

karşılaşılmaktadır. İki tarz arasında maliyet farkının 5-6 misli bir değerde seyretmesi,<br />

yapılabilirlik konusunda arazi rantının yüksek olduğu alanlarda tercih edilme sebebi<br />

olarak ortaya çıkmaktadır.<br />

Rüzgar Enerjisi<br />

Dünyada rüzgar enerjisi teknolojisinin hızla ilerlediği bilindiğine göre Ülkemizde de bu<br />

konuda çalışmaların hızlandırılması gerekmektedir. Kurulacak jeneratörlerin ortalama<br />

ömrünün tipine göre 20-60 yıl arasında olduğu belirlenmektedir. Pervanelerin ömrü ise<br />

20-25 yıl arasındadır ve eskidiğinde değiştirilmeleri mümkündür. Planlama<br />

çalışmalarının bu veriler ışığında yapılması gerekmektedir. Konuya ilişkin araştırmaların<br />

ve de yatırımların son beş yılda gerçekleştiği ve yaygınlaştığı görülmektedir. Bir endüstri<br />

haline gelmiş olan bu üretimde Avrupa 2010 yılına kadar 40.000 MW rüzgar enerji<br />

124


kapasitesi kurmak üzere bir hedef koymuştur. Yenilenebilir Enerji Kaynakları için<br />

hazırlanmış olan “Beyaz Rapor" da yapılan değerlendirmelere göre üretim 2020 yılında<br />

100.000 MW kapasitesine çıkacaktır. Alansal olarak 20 tribünden oluşan bir santralın<br />

kapladığı alanın, ki bu kesimlere rüzgar çiftliği adı verilmektedir, yaklaşık 1 km 2’ lik bir<br />

alan kapladığı düşünülürse ve de tarım alanlarında kuruldukları takdirde çiftçilik<br />

faaliyetleri tribünlerin hemen altında yapılabileceğinden ötürü tarım alanlarında da bir<br />

kayıpla karşılaşılmaması olumlu bir yön olarak belirmektedir. Ayrıca rüzgar çiftliği,<br />

bulunduğu alanın sadece % 1'ini aktif olarak kullanır. Tribünler ekonomik ömürlerini<br />

tamamladıklarında kolayca sökülebilmekte ve bulundukları alan eskiden kullanıldığı<br />

hale dönüştürülebilmektedir. Tribünlerin sökülmesinin maliyeti de genelde arta kalan<br />

parçaların parasal değeri ile karşılanabilmektedir. Günümüzde elde edilen enerjinin<br />

maliyeti Avrupa Birliği ülkelerinde 5-8 ECU dolaylarında olmaktayken ilerleyen yıllarda<br />

bunun daha alt seviyelere inmesi görülecektir. Bunun dışında enerji üretiminin istihdam<br />

potansiyeli düşük alanlarda yer alma olasılığının yüksek olması bu yörelere istihdam<br />

sağlayacağından önemli bir kaynak olarak görülmektedir. Konuda en fazla ilerlemiş<br />

görülen Danimarka bu alanda 8.500-9.000 kişiye iş imkanı sağlamaktadır Bu sayı tüm<br />

Avrupa değerlendirmeye alındığında 20.000 kişiyi aşmaktadır.<br />

Genelde bir rüzgar tribünü üç dört ay içerisinde imalatında kullanılan miktarda enerjiyi<br />

üretebilmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere 20 tribünden oluşan bir rüzgar çiftliği<br />

6.500 ila 10.000 arasında evin elektrik gereksinimini karşılayabilmektedir. Ayrıca<br />

kıyaslandığında tribün pervanelerinin çıkardığı gürültü kirliliği diğer gürültülü araçlarla<br />

karşılaştırıldığında en alt sevide görülmektedir. Tribünlerde ortalama 100 metrelik bir<br />

mesafede oturulduğu takdirde gürültü kirliliği ile karşılaşılmaz.<br />

Türkiye’nin rüzgar enerjisi etütleri genel anlamda ülkenin tüm ihtiyacını karşılayacak<br />

potansiyele sahip olunduğunu ortaya koymaktadır. Ülkenin bu açıdan ihtiyacı olan<br />

teknik potansiyel 83.000 MW’dır ve bunun gerçekleşmesi için gerekli altyapı ivedilikle<br />

planlanmalıdır. Bu konuda kurulmuş olan Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) isimli<br />

organizasyonun faaliyete geçmesinden sonra yatırımcılar ve imalatçılar daha bilimsel<br />

seviyede bir araya gelme imkanı buldular<br />

Son yıllarda, Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) ve Elektrik İşleri Etüt İdaresinin<br />

(EİEİ) çalışmalara katılımı sonrası Türkiye'deki rüzgar enerjisi potansiyeli hızla gelişim<br />

gösterdi. Bu kapsamda incelemeye alınan 40 civarında projeden <strong>İzmir</strong> için önem arz<br />

edenler aşağıda verilmektedir.<br />

Tablo 6.101 Rüzgar Enerjisi Projelerinden <strong>İzmir</strong> İçin Önem Arz Edenler<br />

Projenin Adı Başvuran Firma Bulunduğu Yer Güç MW<br />

Çeşme-Alaçatı Rüzgar Santralı ARES A.Ş. <strong>İzmir</strong>-Çeşme-Alaçatı 7.2<br />

Kocadağ Rüzgar Santralı AS MAKİNSAN <strong>İzmir</strong>-Çeşme-Kocadağ 50.4<br />

Çeşme Rüzgar Santralı PROKON <strong>İzmir</strong>-Çeşme 12<br />

125


Karaburun Rüzgar Santralı ATLANTİS TİCARET <strong>İzmir</strong>-Karaburun 22.5<br />

Mazıdağı Rüzgar Santralı DEMİRER HOLDİNG A.Ş. <strong>İzmir</strong>-Çeşme-Alaçatı 39<br />

Hacıömerli Rüzgar Santralı DEMİRER HOLDİNG A.Ş. <strong>İzmir</strong>-Hacıömerli 45<br />

Kocadağ Rüzgar Santralı MAGE A.Ş. <strong>İzmir</strong>-Çeşme-Kocadağ 26.2<br />

Yaylaköy Rüzgar Santralı MAGE A.Ş. <strong>İzmir</strong>-Karaburun 15<br />

Mazıdağı-2 Rüzgar Santralı DEMİRER HOLDİNG A.Ş. <strong>İzmir</strong>-Çeşme 90<br />

Mazıdağı-3 Rüzgar Santralı YAPISAN LTD. <strong>İzmir</strong>-Çeşme 39.6<br />

Çeres (Çeşme) Rüzgar Santralı INTERWIND LTD. Çeşme 37.8<br />

Seyitali Rüzgar Santralı DERİN LTD. Aliağa 51<br />

Güzelyer Rüzgar Santralı ENDA Enerji Üretim A.Ş. Çeşme 50.4<br />

Yenişakran Rüzgar Santralı YAPISAN İNŞAAT LTD. Aliağa-Bahçedere 54<br />

Türkiye'de rüzgar enerjisinin mevcut gücünün geliştirilmesinde ve kullanılmasında iyi<br />

organize olunmuş kurumsal bir yapıya sahip olunması gerekmektedir. Bu nedenle<br />

konuda önemli bir yere sahip Ege kıyıları arasındaki <strong>İzmir</strong> sahillerindeki<br />

potansiyellerin değerlendirilmesi açısından uyumlu yönetmeliklerin de çıkarılması<br />

gerekmektedir. Bu aşamada en önemli sorun kurumsal yapının halihazırda iyi organize<br />

olamamış olması olarak görülmektedir. Halbuki bu sistem dahilinde Türkiye genelinde<br />

kurulu kapasite 2000 yılına 400 MW, iken 2003 yılında 1.400 MW olması<br />

planlanmaktadır. 2010 yılındaysa bu güç 10.000 MW olarak kurulu kapasite olarak<br />

görülecektir. Ancak bu değerlere ulaşmak için bürokratik uygulamaların daha yapıcı ve<br />

organize olması gerekmektedir. Şartların uyumlu gitmesi durumunda 2020 yılında<br />

20.000 MW’ye ulaşılması hedeflenmektedir.<br />

Potansiyeli yüksek <strong>İzmir</strong> piyasasına girmek için pek çok firmanın girişimde bulunduğu<br />

yukarıdaki tablodan anlaşılmaktadır. Ayrıca alt yapı ve teknik araç gereçleri yapacak<br />

kapasitede imkanlara sahip olunması giderek bu sanayi kolunun araç ve gereçleri<br />

açısından ithalata bağlı olunmayacağını da göstermektedir. Bu temiz işgücünün<br />

yaratacağı istihdamın da Kocaeli Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi, Yeni ve<br />

Yenilenebilir Enerji Kaynak ve Teknolojileri Araştırma Birimi verilerine göre 1 MW başına<br />

20 kişi olduğu hesaplanmış olduğu varsayımıyla hareket edilecek olursa, 2010 yılında<br />

Ülkede sadece bu işkoluna uygun olarak 20.000 kişinin iş bulma imkanı ortaya<br />

çıkacaktır.<br />

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın elektrik kapasitesi öngörümüne göre Ülkede<br />

2010 yılında kurulu kapasitesinin 6.500 olacağı varsayımından hareketle Yeni ve<br />

Yenilenebilir Enerji Kaynak ve Teknolojileri Araştırma Birimi (YEKAB) Kurulu güç<br />

hedefleri esas alınarak kurulu kapasitenin rüzgar payını % 15.38 olarak vermektedir.<br />

2020 yılı hedeflerine göre Türkiye elektrik enerjisi üretiminin % 18’i kadarını rüzgar<br />

çiftliklerinden karşılayabilecek duruma gelebilecektir.<br />

Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere <strong>İzmir</strong>’de faaliyete geçmek için girişimde<br />

bulunan yatırımcıların oluşturacağı enerji miktarı 540 MW tutarındadır. Orta<br />

vadede gerçekleştirilmesi hedeflenen bu yatırımların sonuçlanması ile yukarıda<br />

126


elirtilen enerji miktarı enterkonnekte sisteme dahil olacak ve bu sayede önümüzdeki on<br />

yıllık periyot içinde 10.800 kişiye iş imkanı sağlanmış olacaktır.<br />

Özellikle Çeşme ve Karaburun yörelerindeki yüksek potansiyelin değerlendirilmesiyle<br />

yörenin işgücü açısından gelişiminde ivme kazanacağı hesaplanmalıdır. Daha ziyade<br />

Karaburun’un iş sahası ve işgücü açısından sorunlarla karşılaşmasına rağmen, kısmi de<br />

olsa orta vadede yatırımlar açısından çekiciliği söz konusudur.<br />

Çeşme ve Karaburun dışında Aliağa da rüzgar potansiyeli açısından olumlu alanlar<br />

olarak görülmekle beraber yapılan meteorolojik gözlemler bu alanlara Urla ve Foça’nın<br />

da eklenmesini gerekli kılmaktadır.<br />

Bu konuda Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na üretim lisansı için başvuruda<br />

bulunan ve başvuruları inceleme ve değerlendirmeye alınanlar arasında <strong>İzmir</strong>’e yönelik<br />

olanlarsa aşağıda verilmektedir. (Güncelleştirme: 12.06.2003). Sıralamada ilk verilen<br />

tesisi kurma talebinde bulunan tüzel kişi, ikinci olarak tesisin yeri, kurulu güç ve son<br />

olarak da değerlendirmeye alınış tarihi verilmektedir. Görüleceği üzere çok sayıda<br />

girişimcinin bu konuda talebi bulunmaktadır.<br />

• ABK Enerji Üretmek Projelerini Geliştirme İnşaat Turizm Nakliyat San ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Ovacık-Kaklıktepe-Merdivenlitepe-Çobantepe)16 MW 05/06/2003<br />

• Şınlak Makine Tic. ve San. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Urla (Ovacık-Araplardağı) 15 MW 30.04.2003<br />

• İnnores Elektrik Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti.<br />

<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Yuntdağı-Balaban-Koyuneli-Korutepe)41,25 MW 28.04.2003<br />

• Güç Birliği Holding A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Mordoğan (Kocabağ-Bitiktepe-Düzlendağı)2,55 MW 19.02.2003<br />

• As Makinsan Makina İnşaat Sanayi Mümessillik Ltd. Şti.<br />

<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Kocadağ-Kışlatepe-Dinlenceüstütepe-Yağcılardağı) 50,4MW 17.02.2003<br />

• Akın Holding A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Kızıltepeköyü-Palamutlutepe) 30 MW 05.02.2003<br />

• Ayen Enerji A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Karaburun(Bitiktepe-Değirmendağı-Düzlendağı-Mordoğan)30,75MW<br />

06.02.2003<br />

• Yapısan Enerji Üretim İletim Dağıtım ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Zeytineli Köyü)<br />

• Güç Birliği Holding A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Foça(Yenibağarası-Değirmentepe-Malatepe-Bucaktepeleri) 29,75MW<br />

30.01.2003<br />

• Güç birliği Holding A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Korankadağı- Kokarlimanı-Beşgöltepe- Kırandağı) 29,75MW<br />

30.01.2003<br />

• Güç birliği Holding A.Ş.<br />

127


<strong>İzmir</strong>-Karaburun (Yaylaköy)1,7 MW 30.01.2003<br />

• Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Karaburun (Aşağıovacık-Yellicebelendağı-Yenicepınar) 13,8 MW 17.01.2003<br />

• EZSE Enerji Üretim San. ve Tic. Ltd. Şti.<br />

<strong>İzmir</strong>-Karaburun (Bozköy-Değirmentepe-Kargılık Tepeleri-Yaylaköy) 47,7MW<br />

22.01.2003 -EZSE Enerji Üretim San. ve Tic. Ltd. Şti.<br />

<strong>İzmir</strong>-Bergama (Madradağı-Hacıhüseyinler -Yaylacık-Tekkeköy) 64,8 MW 22.01.2003<br />

• Lodos Enerji İnş. Elektronik Turizm İthalat İhracat San. ve Tic. Ltd. Şti.<br />

<strong>İzmir</strong>-Karaburun (Bozköy-Değirmentepe-Kargılıktepe-Yaylaköy) 249,3MW 22.01.2003<br />

• Ak-En Akhisar Temiz Enerji Üretim San. Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Kemalpaşa(Üçkuyulartepe-Bozburuntepe-Beşpınar-Çatal) 66,7MW 23.01.2003<br />

Cer Metal San. ve Tic. A.Ş<br />

<strong>İzmir</strong>-Bergama (Madradağı-Hacıhüseyinler-Y.-Yaylacık-Y.-Tekkeköy) 30MW<br />

15.01.2003<br />

• MAGE Madencilik ve Elektromekanik San. ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Karaburun (Yaylaköy-Kargılık Tepeleri-Değirmentepe-Bozköy) 15MW<br />

15.01.2003<br />

• Enerji İşletmeleri İnşaat Turizm Yatırım A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Çeşmekaradağ-Çiftlikköyü)16,25 MW 13.01.2003<br />

• İnci Holding A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong> Seferihisar (Sığacık-Korkmazdağı-Kılıçpınarıtepe) 7,5 MW 13.01.2003<br />

• Ayen Enerji A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong> Seferihisar (Sığacık-Korkmazdağı-Kılıçpınarıtepe)24 MW13.01.2003<br />

• Üçgen İnşaat ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong> Seferihisar (Sığacık-Korkmazdağı-Kılıçpınarıtepe)14,45 1 MW 0.01.2003<br />

• SAGAP Santral Geliştirme Araştırma Planlama Ltd. Şti.<br />

<strong>İzmir</strong>-Seferihisar (Sığacık-Korkmazdağı-Kılıçpınarıtepe)19 MW 07.01.2003<br />

• As Makinsan Makina İnşaat Sanayi Mümessillik Ltd. Şti.<br />

<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Çakmaklı-Horozgediği-Pınartepe)10,8 MW 27.12.2002<br />

• As Makinsan Makina İnşaat Sanayi Mümessillik Ltd. Şti.<br />

<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Karpuzculardağı-Mangırtepe)13,5 MW 27.12.2002<br />

• Güç birliği Holding A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Ulucak (Hatundere Köyü-Karahasandağı-Ayıkayası)15 MW 18.12.2002<br />

• Yapısan İnşaat Elektrik San. ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Böğürtlentepe-Dümbelekdağı)40,5 MW 18.12.2002<br />

• Yapısan İnşaat Elektrik San. ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Yuntdağı-Atçılar-Yüksekköy)90 MW 18.12.2002<br />

• Doruk Enerji Üretim San. ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Yuntdağı-Atçılar-Yüksekköy)30 MW 18.12.2002<br />

• Alp Turizm İnşaat Enerji <strong>Ticaret</strong> Ltd. Şti.<br />

128


<strong>İzmir</strong>-Karaburun (Haseki-Sarpıncık-Kızılcadağ)32,4 MW 18.12.2002<br />

• Alp Turizm İnşaat Enerji <strong>Ticaret</strong> Ltd. Şti.<br />

<strong>İzmir</strong>-Urla (Demircili-Akçahisar-Cumaliköy-Gızıligediği)41,4 MW 18.12.2002<br />

• Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Çeşme (İstanbuldağı-Ilıca) 4 MW 16.12.2002<br />

• Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Güzelyertepe-Hırsıztepe-Germeyan-Reisdereköyü) 10,8 MW 16.12.2002<br />

• Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Urla (Barbaros köyü-Sineklidağ-Çıtlıkdağı)13,2 MW 16.12.2002<br />

• Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Kızılkayakaradağ-Karadağ)15,6 MW 16.12.2002<br />

• Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Foça (Aslanburnu-Aslanburnutepe-Kartdere)6 MW 16.12.2002<br />

• SAGAP Santral Geliştirme Araştırma Planlama Ltd. Şti.<br />

<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Ovacık-Çobandağı-Kızılkayakaradağ-Karadağ)18 MW 11.12.2002<br />

• Doğal Enerji Üretim San. ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Hatundereköy-Karahasandağı-Ayıkayası)30 MW 10.12.2002<br />

• Doğal Enerji Üretim San. ve Tic. A.Ş.<br />

<strong>İzmir</strong>-Foça (Kozbeyli-Kocamehmetler)30 MW 10.12.2002<br />

Görüldüğü gibi sadece <strong>İzmir</strong> İl hudutları dahilinde 39 kuruluş bu sektörde faaliyet<br />

göstermek içi müracaatta bulunmuştur. Bu bize aynı zamanda yatırımın karlılık oranını<br />

belirtici bir gösterge olarak önem verilmesi gerekliliğini belirlemektedir.<br />

Elektrik enerjisi ihtiyaç duyulan güçte biriktirilip saklanamayacağından, talebe göre<br />

tüketileceği zaman mevcut olması diğer deyimiyle üretilmesi gerektiğinden enerji<br />

ihtiyacı, enerji santrali veya santralleri devreye sokularak veya devreden çıkarılarak<br />

dengelenmektedir. Rüzgar enerjisi santralının gücüyse, rüzgarın gücünün kanatlarındaki<br />

dönen kuvvete dönüştürülerek elde edilir. Rüzgarın rotora aktardığı enerji miktarı hava<br />

yoğunluğuna, rotor yüzeyine ve rüzgar hızına bağlıdır. Şu halde hava ne kadar ağırsa,<br />

sistem rüzgardan o kadar çok enerji elde etmektedir. Soğuk havanın, sıcak havadan<br />

daha yoğun olduğu bilindiğinden yükseklik arttıkça hava basıncı ve buna bağlı olarak da<br />

hava yoğunluğu daha düşecektir. Bu doğrultuda 1999 yılından itibaren Türk De Wind<br />

Ltd. kendi adına ve ulusal ve uluslararası kuruluşlar adına Ülkemizde çok sayıda rüzgar<br />

ölçümü yapmıştır. Alman Rüzgar Enerjisi Enstitüsü (DEWI) ve Yunan Rüzgar Enerjisi<br />

Enstitüsü (CRES) gibi aynı alanda çalışan diğer kurumlarla da işbirliği yapmıştır.<br />

Ortaya çıkan verilerden Ege Bölgesi’nin bu alanda oldukça verimli sahalara sahip olduğu<br />

ortaya çıkmış olup, yukarıdaki liste de bunu kanıtlayıcı bir husustur. Buna göre<br />

bölgesel dağılımda <strong>İzmir</strong> potansiyellerinde en verimli aylar Kasım-Şubat ve Mayıs-<br />

Eylül aylarıdır. Ortalama rüzgar hızıysa 7.5-9 arasında değişmektedir. Gün içinde en<br />

verimli saatlerse 12.00-21.00 arasındadır. Tesis kurma gabarisinin ise 30.00 metre ve<br />

üzeri olması gerekmektedir.<br />

129


Elektrik enerjisi tüketimi öğle saatlerinde artmaya başlamakta ve 17.00’den sonra en<br />

yüksek değerlere erişmektedir, gün içerisindeki rüzgar hızı elektrik ihtiyacına paralel<br />

olarak artmaktadır. <strong>İzmir</strong> çevresinde rüzgar yönünden zengin alanların aynı zamanda<br />

turizmde de gelişmiş olduğu düşünülecek olursa bu konuya eğilmenin önemi daha da<br />

artmaktadır. Pek çok kıyı kesiminde yaz aylarındaki nüfus ve bununla birlikte de enerji<br />

ihtiyacı bu şekilde düşük maliyetle karşılanabilecektir.<br />

Rüzgar enerjisi santralleri teknik olarak bir zorluk olmadan Türkiye çapındaki kurulu<br />

tüm enerji santralleri bileşik ağa entegre edildiği için rüzgar estiğinde ve rüzgar<br />

enerji santralleri elektrik şebekesini beslediğinde, diğer konvansiyonel enerji santralleri<br />

kısılmaktadır. Yani rüzgar elektriği üretimi, enerji üretimindeki kömür, doğal gaz, petrol<br />

ve diğer enerji kaynaklarından temin edilenleri bastırmaktadır. Bu santraller yakıt<br />

tasarrufunun yanı sıra bileşik şebeke içerisinde konvansiyonel enerji santrali<br />

kapasitelerinin de yerine geçebilmektedirler.<br />

Yukarıda belirtilen müracaatların döküm tablosunda görüldüğü üzere genelde <strong>İzmir</strong>’in<br />

kıyı kesimi rüzgar bakımından çok zengin alanlara sahiptir. Bunların bir kısmı tarım<br />

alanı da olabilmektedir ancak, tarım alanı olarak kullanılan yerlerde dahi bir rüzgar<br />

tribününün kurulması için temele yaklaşık 10 x 10 m 2 alan gerekmektedir. Bu bir<br />

pilon alanından pek farklı olmadığı için tarım alanlarından bir kayıp olarak da<br />

görülmemektedir, zira toprağın tarımsal olarak kullanılmasına olumsuz bir etkide<br />

bulunulmamaktadır. Kira söz konusu olduğunda tesis başına yıllık 2.000 USD kira<br />

ödenebileceğini varsayılmaktadır. Bu değer bir çiftçi için 100 m 2 tarladan alınacak en<br />

yüksek nitelikli bitkileri yetiştirse bile daha üstün bir değerdir.<br />

2020 yılına kadar TEAŞ’ın uzun vadeli planları Türkiye’yi yeniden ithal yakıtlı enerji<br />

kaynaklarına bağımlı olma sürecine götürmektedir. Yapılan planlamalarda ithal yakıtlı<br />

enerji yakıtlarının payı % 41’den uzun vadede % 62’ye çıktığı görülmektedir. 1970<br />

yıllarının krizleri bağımlılıkların ne gibi etkileri beraberlerinde getirdiklerini açıkça<br />

göstermişlerdir. Bu nedenle doğal enerjilerin geliştirilmesinde büyük yarar vardır.<br />

Ülkemizde 2000 yıllarına gelindiğinde üretilen elektriğin % 50 kadarı termik kaynaklarda<br />

elde edilmekteydi (ithal taşkömürü, doğal gaz ve petrol). Diğer kısımları karşılayan<br />

hidrolik enerjidense faydalanma olanağı en azından bir süre için doğal ve ekonomik<br />

sınırlara gelmiştir. İlerleyen yıllarda enerji üretiminde de büyük paylara sahip olan GAP<br />

gibi projeler ekonomik, teknik ve ekolojik sebeplerden dolayı gelecekte çok güç<br />

gerçekleşecektir. Linyit rezervlerinin de tükenme sınırlarına yaklaşması termik enerji<br />

sektörünü alternatif olarak göstermekteyse de bu durum, Ülkeyi başta doğal gaz ve<br />

taşkömürü olmak üzere fosil yakıtlı enerji kaynaklarına bağımlı kılma eğilimini ortaya<br />

çıkarmaktadır. Sonuçta milyarlarca dolar fosil yakıtlı enerji kaynaklarının ithalatı için<br />

yurtdışına çıkacaktır. Buna karşın Rüzgar Enerjisi kullanımı, termik sektörün zorla<br />

genişletilmesine karşı faydalı ve düşük maliyetli bir alternatiftir.<br />

Bu nedenle, rüzgar enerjisi santrali işletmecisine ürettiği elektrik için asgari bir ücreti<br />

ödemeyi garanti eden yasalar çıkarılması gerekmektedir. Elektrik ihtiyacının neredeyse<br />

130


yarıdan fazlasını nükleer santrallerden elde eden Fransa bile 2001 yılında rüzgar<br />

enerjisinin önemini görmüş ve bunun teşvik edilmesi için kanunlar çıkarmış<br />

durumdadır. Diğer bir alternatif de fosil yakıtlı enerji kaynaklarının vergilendirilmesi<br />

olarak görülmektedir. Bu kaynakların oluşturduğu çevre kirliliğinin giderilmesi için<br />

enerji bedeline dahil olmayan artı bir maliyet ortaya çıkmaktadır. Bunun karşılanması<br />

için eklenecek vergi doğal kaynaklara yönelik üretime aktarıldığı takdirde elde edilecek<br />

maliyetlerle doğal enerjinin gelişimine yönelik bir fon rahat ekonomik koşullarda<br />

sağlanabilecektir.<br />

2001 yılının Şubat ayında çıkarılmış Enerji Piyasaları Kanunu enerji fiyatlarının<br />

doğrudan devlet tarafından sübvanse edilmesini öngörmemiştir. TETAŞ bile rüzgardan<br />

elde edilen enerjinin alıcısı olabilmekte ancak, bunu sübvanse edememektedir. Bu<br />

durumda Ege kıyılarındaki elektrik dağıtım şirketleri büyük ölçüde mali dezavantaja<br />

sahip olacaklardır. Buna karşın devlet tarafından planlanacak bir tür çevre vergisini<br />

konması uyumlu orta bir yol olabilmektedir. Bu aynı zamanda Enerji Piyasası<br />

Kanununun temel fikri ile de çelişmemektedir. Sonuçta tabiatıyla Maliye tarafından<br />

toplanacak vergiler TETAŞ üzerinden rüzgar enerjisi santralı işletmecilerine geri<br />

dönebilme imkanına sahip olabilecektir. Bu durumda tabiatıyla TETAŞ enerji<br />

üreticileriyle belirli bir yıllık alım sözleşmesi yapma durumundadır. Bu durumda sanırız<br />

Enerji Piyasası Kanunu daha uyumlu bir uygulama platformu bulmuş olmaktadır.<br />

Edinilen bilgiler TEAŞ’ın 2010 yılı elektrik üretimi projeksiyonun 294.530 GWh olduğu<br />

üzerinedir. Bunun 229.143 GWh’lik kısmı fosil enerjiden temin edilecektir. 2010 yılı için<br />

% 10 rüzgar enerjisi hedefi ise (22.914 GWh) toplam 6.547 MW rüzgar türbini<br />

kurulmasını mümkün kılacaktır. (Egetek Foundation)<br />

Bu durumda genelde Türkiye'de rüzgar gücü tesisi için uzun vadeli hedefler<br />

konmalı derken bunun Ege ve özellikle <strong>İzmir</strong> için kısa vadeden başlayan ve<br />

süreklilik arz eden bir hedef olarak belirlenmesinin gerekliliğini vurgulamalıyız.<br />

Halihazırda yenilenebilir enerji kaynakları ve enerjinin etkin kullanımını engelleyen ve<br />

alternatif olarak gören kömür, akaryakıt ve doğal gaza sağlanan teşvikler ve<br />

sübvansiyonların sınırlandırılması da gerekmektedir. Enerji sektörüne ilişkin kararlar<br />

alınırken fosil ve nükleer güç santrallerinin neden olduğu toplumsal maliyetler ekonomik<br />

fizibilite çalışmalarında hesaba katılmalıdır.<br />

Doğal ve sınırsız enerji olarak görülen rüzgar santralleri yapımına girişen yatırımcıların<br />

tabiatıyla fizibilite çalışmaları gerekli bilimsel seviyelerde incelenerek kendilerini<br />

kanıtladıktan sonra değerlendirilmesi ve desteklenmesi gerekliliği üzerinde durulmalı ve<br />

<strong>İzmir</strong> kıyılarının bu yöndeki potansiyelleri desteklenmelidir.<br />

Jeotermal Enerji<br />

Jeotermal Enerji, yer kabuğunun çeşitli derinliklerine birikmiş ısının oluşturduğu,<br />

sıcaklığı sürekli 20 o C’den fazla olan ve çevresindeki normla yer altı ve yer üstü sularına<br />

nazaran daha fazla erimiş mineral, gaz, çeşitli tuzlar içerebilen sıcak su ve buhar olarak<br />

131


tanımlanabilmektedir. Düşük ısısı 20 o -70 o , orta ısısı 70 o -150 o ve yüksek ısısı 150 o C’den<br />

fazla sıcaklıklı olmak üzere bilimsel olarak üç gruba ayrılmaktadır. Yüksek ısılı (entapili)<br />

akışkanlardan elektrik diğerlerinden ısıtmacılıkta yararlanma imkanları bulunmaktadır.<br />

1962 yılında MTA tarafından başlatılan arama ve geliştirme çalışmaları sonucunda 1968<br />

yılında elektrik üretmeye uygun Kızıldere-Denizli Jeotermal sahasının keşfedilmesi ile<br />

çalışmalar hız kazanmıştır. 1982 yılında Aydın-germencik ve Çanakkale-Tuzla<br />

sahalarının bulunmasıyla çalışmalar hız kazanmıştır. Bunun dışında ısıtmacılığa uygun<br />

<strong>İzmir</strong> ili sınırları içine Balçova sahasının uygulama etütleri yapılamıştır. Dünya<br />

literatürünün aranması sonucuna yapılan çalışmalar yer yüzündeki kaynakların bu<br />

günkü enerji kullanımına göre 1000 yıllık bir rezervi olduğunu göstermektedir.<br />

Jeotermal enerji fosil yataklarının tüketimi ve kullanımından doğan sera etkisi ve asit<br />

yağmurları gibi çevre sorunlarını önlemesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu<br />

durum jeotermal enerjinin çevre yönünden rüzgar hariç diğer enerji türlerine göre<br />

üstünlüğünü belirtmektedir. Gelişen teknolojilere ve gereksinimlere göre jeotermal<br />

enerjinin kullanılan suyunun atığı içerisinde yer alan bazı kimyasal maddeler üretilerek<br />

akışkan bu yönden zararsız bir hale getirilmektedir. Ayrıca atık dinlendirme<br />

havuzlarında bekletilerek bazı bileşenleri havuzlarda çöktürülmekte ve su<br />

arındırılmaktadır. Denize yakın ve özellikle <strong>İzmir</strong> için önemli olan bir husus da akışkanın<br />

kimyasal yönden deniz suyu karakterinde olmasıdır. Bu nedenle bazı durumlarda atık<br />

suyun deniz gönderilmesi bir sorun yaratmamaktadır. Atık suların tekrar yer altına<br />

reenjeksiyonu ise hem çevre hem de rezervuar için su değerlerinin korunması için önem<br />

taşımaktadır. Bu kaynağı bozucu bir durum arz ettiği için pek çok alanda uygulanması<br />

sakıncalı bir durum arz etmektedir.<br />

Türkiye genelinde 40 o C üzerinde jeotermal su içeren 140 jeotermal alan bulunmaktadır.<br />

Bunlar arasında 150 o c üzerinde olup da elektrik enerjisi üretmeye uygun hiçbir kaynak<br />

<strong>İzmir</strong> İl sınırları içinde bulunmamaktadır. <strong>İzmir</strong> Balçova’da olduğu üzere jeotermal ilk<br />

ısıtma 1964 yılında Gönen’de başlatılmıştır. Günümüzde <strong>İzmir</strong>’de halihazırda işletilmekte<br />

olan jeotermal ısıtma sistemi 17.8 MWt kapasiteli Balçova Termal Tesisleri ve Dokuz<br />

Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Kampusu ilk planda görülmektedir.<br />

Balçova konut ısıtması olarak 1996 yılında fizibilitesi tamamlanan alan ise<br />

Türkiye’nin en büyük projesi olarak ön planda gelmekteydi. Bu alan 25.000 konutun<br />

ısıtılmasını ve sıcak su teminini hedeflemekte ve 168 MWt değerindeydi. Bunu belli<br />

başlılar arasında, Aydın şehri için yapılan fizibilite izlemekte ve 18.000 konut ısıtma<br />

3.500 konutu soğutmayı kapsamaktaydı. Daha sonra Afyon 16.000 konut, takiben<br />

Kırşehir 6.400 konut ve Kırşehir 1.100 konut ısıtma ve sıcak su gelmekteydi. Simav<br />

projesi ise 80.000 m 2 sera ısıtmasını kapsamaktaydı. <strong>İzmir</strong> Balçova projesi Özel İdare<br />

kapsamında yürütülen bir projeyle 5.000 konut ısıtılması ve sıcak su olarak hayata<br />

geçirilmeye çalışıldı. Benzer proje Çeşme için de önerildiyse gerekli finansman kaynağı<br />

sağlanamadığı için bu güne değin hayata geçirilememiştir. Konut başına talep edilen<br />

1000 doların yüksekliği üç yıllık ödeme muafiyetine rağmen talep azlığıyla karşılaşması<br />

132


projeyi başarısız bir seviyeye itmiştir. Ayrıca konut başına talep edilen adaptasyon bedeli<br />

olan 200 dolar da karşılanamadığı için ilk hedefte amaçlanan 5.000 konuta yapılacak<br />

yatırım hedefe erişememiştir. Dolayısıyla atılım maliyet yüksekliğinden başarısız<br />

olmuştur.<br />

Jeotermal olarak ısıtılma imkanı olan <strong>İzmir</strong>’in en potansiyelli alanı bu açıdan geri<br />

kalmıştır. İkinci olarak jeotermal olarak ısıtma imkanına sahip Çeşme Ilıca’da girişim<br />

tasarı aşamasında kalmıştır. <strong>İzmir</strong>’de bu konudaki potansiyel alanların diğer önemlileri<br />

Dikli, Seferihisar ve genelde <strong>İzmir</strong> beklemektedir. Bu arada Bergama termal<br />

kaynaklardan şehri ısıtmanın ilk etabını uygulamaya koymuştur. Bergama ısıtma için<br />

gerekli 38 o C su seviyesinin üzerinde bir akışkan kaynağından bunu sağlamaktadır.<br />

Halbuki <strong>İzmir</strong> Balçova tesislerinde Türkiye’nin en büyük kapasiteli termal yüzme havuzu<br />

1.600.000 Kcal/h kapasitede Termal Tesislerde 1987 deveye alınmıştır. Yine aynı yerde<br />

Termal Tesis olarak 11.000 m 2 kaplıca tedavi merkezi jeotermal ısıtma sistemli olarak<br />

Eylül 1989 yılında işletmeye açılmıştır. Aradan geçen on yıldan fazla bir zaman diliminde<br />

sadece Balçova’da konut ısıtması dışında planlanan çalışmalarda aşama<br />

kaydedilmemiştir.<br />

Türkiye’nin en zengin jeotermal alanı olan Ege Bölgesinin <strong>İzmir</strong> şehrinde tek üniteden<br />

beslenen en büyük jeotermal merkezi ısıtma ve soğutma sistemi olan 25.000/34.000<br />

konut merkezi ısıtma ve 5.000 konut ısıtma-soğuma kapasiteli “<strong>İzmir</strong> Jeotermal<br />

Sistemi Projesi” ve fizibilite çalışmaları 1993 yılında tamamlanmış ve 1996 yılında<br />

yatırıma hazır hale getirilmişti. Bu sistem Seferihisar-Güzelbahçe-Narlıdere-Balçova-<br />

Hatay semtlerini kapsamaktaydı. Projeye göre konut başına ısınma ve 24 saat sıcak su<br />

1993 fiyatlarıyla 250.000TL olarak hesaplanmıştı.<br />

Bu projenin zaman içinde belirlenen hedefe ulaşamaması üretim hedefleri arasında yer<br />

alan Seferihisar ve Dikili projelerinde de düşmeye sebep olmuştur.<br />

Ülke kaynaklarının enerji tüketiminin % 87’si ısıtma amaçlıdır. Bu kapsamda Dikili<br />

56.00 MWt kapasiteli merkezi ısıtma ve soğutma sistemlerinin projelendirmesi<br />

tamamlanmış ve inşaatına ekonomik sorunlardan başlanamamıştır. 7.000 konutun<br />

ısıtma ve soğutmasını hedeflemektedir.<br />

Maliyet açısından konuya yaklaşıldığında merkezi ısıtma sistemlerinin yaklaşık %<br />

60’ını döşenen borular oluşturmaktadır. Toplam boru maliyetinin % 29’u da montaj ve<br />

fitting bedelidir. Bu maliyeti yükselten değerleri karşılamakta zorlanan Belediyeler ve de<br />

yatırımcılar arasında ön planda yer alan Özel İdare zaman içinde işten çekilmektedir. Bu<br />

düzensizliği ortadan kaldırmak için uluslar arası kuruluşlarla ortak projeler yapılması<br />

yönüne kayılmalıdır. Süreçte know-how transferi, eğitim, finans ve malzeme seçim ve<br />

sorunlarında destek kazanılabilecektir. Bu tarzla yap-işlet-devret formülünün<br />

uygulaması daha gerçekçi olabilecektir. Önceki yıllarda yatırım ve araştırmaları<br />

engelleyen kabuklaşma ve korozyon sorunları kimyasal madde enjeksiyonu ile tamamen<br />

133


çözüldüğünden yatırımların bu sorunun kalkması nedeniyle de hızlanması<br />

gerekmektedir.<br />

Tablo 6.102 Jeotermal Enerjinin Isıtma Açısından Değerlendirilmesinin Karşılıklı Maliyeti<br />

Enerji Türü<br />

Maliyet (cent/KWh ısı)<br />

Jeotermal Enerji 1<br />

Fuel Oil 6<br />

Elektrik Enerjisi (ev-konut ortalama) 7<br />

Balçova jeotermal alanı etütleri yapılmış, projelendirilmesi tamamlanmış bir alandır.<br />

Ancak imalatı, daha açıkçası tesisi tamamlanmış durumdadır. Doğal gaz sistemlerine<br />

oranla daha ekonomik olduğu bilinen bu enerji türünün şehirsel alanların ısıtması için<br />

kullanılmasının ivmesinin kısa dönemde verilmesinin şehir ekonomisi için tartışılmaz<br />

yararları bulunmaktadır. Doğal gaz sisteminin ise jeotermal alanlar dışında kalan<br />

kesimlerin ısıtılmasında öncelikle kullanılması gerekmektedir. Aradaki fark yakacak<br />

olarak kullanılma durumunda doğal gazın tabii özelliler olarak ön plana çıkmasını<br />

belirtmektedir. Bu konu şehrin doğal gazla beslenecek alanları dışı için geçerlidir.<br />

Seferihisar-Karakoç-Doğanbey Tuzlası sahip olduğu potansiyeller açısından <strong>İzmir</strong>’in<br />

en yüksek ikinci kuyu ısısına sahip kaynağıdır. Bu sıcaklık 90 0 C -153 0 C arasındadır ki<br />

buna en yakın değer Balçova Ilıcalarında 107 0 C –133 0 C ölçülmüştür. Buna karşın doğal<br />

çıkış Seferihisar kaynaklarında 175lt/sn iken Balçova’da 60 lt/sn, Çeşmede ise 42lt/sn<br />

sıvı kuyulardan elde edilme potansiyeline sahiptir. Buna karşın doğal çıkışta<br />

Seferihisar’da ısı 55 0 C -93 0 C ve debi 40lt/sn’dir. Balçova’da ise bu değerler 63 0 C ve<br />

3lt/sn olarak ölçülmüştür. Bu da bize Seferihisar yöresinin potansiyelini göstermektedir.<br />

Ancak Seferihisar yöresi için yapılan analizler ve değerlendirmeler, 2000 yıllarında ısıtma<br />

için projelendirmesine karşın başta belediyesi olmak üzere mali kaynak yetersizliğinden<br />

uygulamaya geçilememiştir. Burada Seferihisar yöresinin nüfus potansiyelinin düşük<br />

olmasının yanında yaşayanların da ekonomik gücünün ortalamanın altında olmasının<br />

büyük etkisi olmuş ve 2001 krizi uygulamaya geçilmesinin büyük sebebi olmuştur.<br />

Burada dikkat edilmesi gereken en önemli koşullardan birisi 1985 yılında Karakoç<br />

Kaplıcaları’nın özel turizm alanı ilan edilmiş olmasıdır. Ancak bu tarihten 2000<br />

yıllarına kadar alanda her hangi bir proje girişiminde bulunulmamış, bu yıllarda günün<br />

Turizm Bakanlığı Kaplıca Turizmi için projelendirme faaliyetinde bulunmuştur. Ancak<br />

halihazırda arkeolojik sit alanlarını da barındırması nedeniyle Resmi gazetede Bakanlar<br />

Kurulu Kararı ile ilan edilmiş bu alan turizme açılamamaktadır.<br />

Seferihisar-Doğanbey-Karakoç alanı <strong>İzmir</strong>’in 40 km. güney batısında yer alan Menderes<br />

masifine ait bir alandadır. Üst tabakalarında ise yaşlı olarak değerlendirilen <strong>İzmir</strong> filişi<br />

uzanmaktadır. Çok sayıda fay ve kırık oluşturan Seferihisar jeotermal alanını kırıkları<br />

kuzey-doğudan güney-batıya doğru uzamaktadır. Jeotermal sistemi ise riyolit ve<br />

riyodasit lav sistemlerinden oluşmakta olduğundan atmosfere alt tabakalardan gaz<br />

kaçışını önlemekte ve derindeki ısı birikimini korumaktadır. Dolayısıyla bu tip jeolojik<br />

134


koşulların egemen olduğu bölgelerde asit volkanikler derinde ısıyı biriktirir ve geçirgen<br />

olmayan kayaçların da etkisiyle jeotermal gradyenti arttırarak yukarıya doğru ısı iletimi<br />

yardımıyla jeotermal suyu ısıtır.<br />

Bölgede bir çok sıcak su çıkışı bulunmakla birlikte en önemlileri Tuzla Ilıcası (82 0 C),<br />

Cumalı Kaplıcası (80.5 0 C), Doğanbey Kaplıcası (71 0 C), ve Karakoç Kaplıcasıdır (72 0 C).<br />

MTA tarafından yörede çok sayıda sondaj yapılmış olup, jeokimyasal analizler beslenme<br />

alanı ve köken açısından iki farklı haznenin olduğunu kanıtlamaktadır. Hatta derindeki<br />

hazne sıcaklığının 170 0 C-230 0 C arasında olabileceği de belirtilmiştir. Bu çalışmalar<br />

ayrıca Doğanbey yakınlarından başlayan ve Balçova Agamemnon’a kadar uzanan bir<br />

çöküntünün de varlığını kanıtlamıştır. Bölgedeki ana taşıyıcı kırıkların ve takip eden<br />

ikincillerin taşıdığı sıcak su Seferihisar jeotermalinin oldukça önemli olduğunu<br />

vurgulamaktadır. Odakların da Karakoç ve Seferihisar Tuzlası ararsında yoğunluklu<br />

bulunması bu iki alanın öncelikle kullanıma açılmasını vurgulamaktadır. Kaldı ki<br />

yatırımcı kuruluşların bu alanlarda 2000 yılından bu yana yaptırmış oldukları su analiz<br />

raporları da bu alandaki suların temizliğini belirtmektedir. Türkiye Atom Enerjisi<br />

Kurumunun 25.04.2000 tarih ve 2000 sayılı yazısı ekindeki raporlarda da radyoaktif<br />

etkilere de rastlanmadığı belirtilmektedir. Bölgede inceleme yapan İstanbul Tıp Fakültesi<br />

Tıbbi Onkoloji ve Hidroklimatoloji Ana Bilim Dalı raporunda da kuyulardan alınan<br />

sondaj örneklerinde bulunan serbest çözülmüş karbondioksit içeriğinin 448mg/lt<br />

olduğu, bunun uluslar arası sınıflamadaki değerinin karbondioksitli sular için en az<br />

1000 mg/lt olduğu ifade edilmiştir. İçme kürlerinde bu oranın en fazla 250 mg/lt banyo<br />

kürlerinde ise 500 mg/lt düzeylerinin kabul edildiğinden hareketle ve de suların<br />

bakteriyolojik yönden temiz olduğundan hareketle balneoterapi uygulamaları için<br />

spesifik kullanımlı tuzlu sular olarak kabul edildikleri belirlenmiştir. Bu tür termal<br />

suların bazı hareket sistemi ve cilt hastalıklarında korunma, tedavi ve rehabilitasyon<br />

amaçlı olarak hipertermal, izotermal ve hipotermal banyo kürleri olarak kullanılmasının<br />

verimli olduğu belgelenmektedir. Ayrıca aynı suların içerdiği belirli düzeydeki<br />

karbondioksit nedeniyle, suyun hava ile temasının engellendiği kapalı bir sistemle<br />

ulaştırıldığı, yeterli havalandırmanın sağlandığı ortamlarda, küvet uygulamalarında, bazı<br />

kardiovisküler hastalıklarda spesifik bir etkiye sahip olacağı da belirtilmektedir.<br />

Belirtildiği üzere bu tür tıbbi özelikleri de içeren bu suların en verimli alanlarından biri<br />

olan Karakoç Kaplıca alanının bir kısmı ve özellikle Özel Turizm Alanı olarak ilan<br />

edilmiş alanı içinde ikincil konutlar bir tür işgal içindedirler. Hatta Hazine<br />

mülkiyetindeki alanlarda da yer alan bu konutların ivedilikle kaldırılarak alanın<br />

Jeotermal Turizme açılmasında yarar bulunmaktadır. Bu alanda Turizm ve Kültür<br />

Bakanlığının öncülüğünde yatırımcı firmaların davet edilmesi gerekliliğini kısa vadede ele<br />

alınmasında yarar bulunmaktadır.<br />

Seferihisar ısıtmasındaysa Karakoç Jeotermal alanı dışındaki kaynaklardan<br />

yararlanılmalıdır. Bu nedenle öncelikle Karakoç jeotermal alanının kaynak sınırlarını<br />

dışında bu işlemlerin yürütülmesinin orta vade sonunda gerçekleşmesi doğal<br />

görülmektedir.<br />

135


Diğer yataklardan doğal çıkışı en yüksek olan Dikili Kaynarca ve Bergama<br />

jeotermallerinden ısıtmada yararlanılma ön planda gelmektedir. Buradaki kaynak<br />

kullanımında Belediyelerin imkanları ve kredilendirime sistemlerinin devreye girmesiyle<br />

sorunların çözülebileceği ortaya çıkmaktadır. Dikili için projelerin hazır olması kaynak<br />

yetersizliğinden başarıya ulaşamamış iken Bergama Belediyesi 2003 yılında yatırıma<br />

başlamıştır. Bu alanlardaki suların doğal çıkış debilerinin 200lt/sn olması ve sıcaklığın<br />

100 0 C civarında olması potansiyelleri arttırmaktadır. Kaplıca turizmi açısından yeterli<br />

yatırımın olmaması da konuyu ikinci plana itmektedir. Seracılığın yer bulmadığı bu<br />

alanda kısa ve orta vadede bu tür tarımı bu alanlara yöneltmenin ekonomik yararı<br />

bulunmamakta olup açık tarım halihazırda ekonominin sürükleyicisi durumundadır.<br />

Alanda seradan ziyade endüstriyel tarım ürünleri hasadı yapılmaktadır. Bu nedenle kısa<br />

ve orta vadede tarımsal girdilerin değiştirilmesi uygun değildir.<br />

Yöre yakınlarında yer alan Bademli kaynaklarından da basit kaplıca uygulamaları kısa<br />

ve orta vadede yatırım politikaları açısından ereklilik arz etmektedir. Zira MTA analizleri<br />

bu alanların işletmelerinin orta vadede dahi ekonomik olamayacağını belirtmektedir Zira<br />

mevcut gerek nüfus ve gerekse ekonomik potansiyel bu tür yatırımların rantın<br />

karşılayacak durumda değildir. Aynı durum Nebiler, Paşa ve hatta Aliağa termal<br />

kaynakları için geçerlidir. Çeşme gibi termalizmi yüksek ve de turizm potansiyeline sahip<br />

bir alanda kısa vadede termal turizmin gelişmesinde ekonomik ve bürokratik engelleri<br />

geçmenin zorluğu ortada iken bütün kaynaklara yatırımları yönlendirmenin orta vadede<br />

ve hata uzun vadede yararı bulunmamaktadır. Ancak şurası da bilinmelidir ki Çeşme<br />

termal kaynaklarının potansiyeli Seferihisar ve Dikili kadar yüksek değildir. Kuyu ve<br />

doğal çıkış sıcaklığı 56 0 C olup kuyulu su elde etmede debi 42lt/sn’dir ki bu da gerek<br />

termal ve gerekse ısıtma açısından kritik bir noktada olunduğunu göstermektedir.<br />

Bayındır kaynaklarından 2lt/sn oranında elde edilen su ile az oranda seracılıkta<br />

kullanılan enerji bu alanın çiçekçilikte göstermiş olduğu potansiyele bağlı gelişmiştir.<br />

Gelişimini kısa ve orta vadede kendi çabalarıyla yavaş akımla götürmesi bu alanlar için<br />

beklenen oluşumlardır. Zira doğal çıkış sıcaklığı bile 45 o C olan bu kaynaktan uzun<br />

vadede fazlaca bir beklenti olmamalıdır.<br />

Jeotermal enerji yatırımları için yapılan araştırmalar ilk aşamada <strong>İzmir</strong>’de elektrik<br />

enerjisi üretmenin mümkün olmadığını göstermektedir. Bunun dışında Eko-turizm veya<br />

termal turizm olarak kısa dönemde işletilecek alanların başında, halen işetilen Balçova<br />

ve kısmen Çeşme Tesisleri dışında yatırım önceliği açısından Seferihisar Karakoç Kaplıca<br />

alanı gelmektedir. Orta vadede ve sonrası için ise Bergama-Dikili olasılığı ağır<br />

basmaktadır. Bunun dışındaki alanlara ise gerek ekonomik gerçekleşme, gerek kaynak<br />

aktarımı ve gerekse yeterli yatak kapasitelerine erişmede ve de çevre kontrolü temaları<br />

açısından yetişmenin mümkün olamayacağı açıktır. Potansiyel Karakoç Kaplıca alanı<br />

<strong>İzmir</strong>’in uluslar arası düzeyde termal turizm merkezi olma durumundadır.<br />

Bayındır, Aliağa, Bademli kaynaklarının termalizmde kullanılması uzun vadeli<br />

hedefler arasında yer almalıdır. Bu alanlarda ilk aşamalarda sera ısıtması uygulanabilir.<br />

136


Bunlar arasında Aliağa göreceli olarak orta vadelerde şehir ısıtma programları<br />

geliştirebilir.<br />

Isıtma konusundaysa mevcut projelerin hayatiyete geçirilmesi hedeflenirken Belediyeleri<br />

bu konuda kendi olanaklarıyla çalışmaları bir açıdan olumlu bir girişim olarak<br />

değerlendirilirken kaynak israfına da yol açmaması için belirli kontrol sistemlerinden<br />

geçmesi gereken bir sistemle hareket edilmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Daha<br />

açıkçası erken davranan ve ekonomik gücü olan belediyelerin bölgesel kaynakları<br />

kontrollü kullanma gerekliliği altında konuya yaklaşılması tavsiye edilen bir husustur.<br />

Bu hususta Güzelbahçe-Narlıdere-Balçova--Hatay semtinin ısıtma projesinin hayata<br />

geçirilmesi kısa dönemde ele alınması gereken önemli projelerin başında gelmektedir.<br />

Jeotermal enerjinin birden fazla sahadaki yaraları arasında gelen sera ısıtmasındaysa en<br />

az yatırımla en fazla faydanın sağlandığı bilindiğinden bu konuda teşviklerin arttırılması<br />

gerekmektedir. Bayındır Dereköy örneğinde olduğu üzere Seferihisar yöresi bu alanda<br />

teşvik edilesi gereken bir bölge olarak ön plandadır. Dikili-Bergama yöresi kaynaklarının<br />

yeterli olmasından ötürü uzun vadede sera ısıtmasına dönebilme olasılığına sahip bir<br />

alan olarak dikkat çekici olup bu alanlardaki sera bitkilerinin daha ziyade endüstriyel<br />

ürünler kapsamında olması yöre değerleri ve gelişim trendleri dikkate alınarak bir<br />

gereklilik olarak düşülme durumundadır. Bu yaklaşımın da orta vadeden sonra<br />

gerçekleşmesi bölgesel gelişim ve kaynak dağılımı açısından gerekli görülmektedir.<br />

137


Bulunduğu Yer Doğal Çıkışta Kuyu Çıkışı Potansiyel Mevcut Durum<br />

Sıcaklık Lt/Sn Sıcaklık Lt/Sn<br />

Değerlendirmesi<br />

Dikili-Bergama 100 200<br />

Kaplıca Termalizmi<br />

Şehir Isıtması<br />

Sera Isıtması<br />

Basit Kaplıca<br />

Yatırım Değerlendirmesi<br />

Termal Tesis Yatırımı<br />

Dikili Isıtması<br />

Bergama Isıtması<br />

Bergama 44-26 4-1 Sera Isıtması<br />

Endüstriyel Kullanım<br />

Bademli 41-70 1.0 Termalizm Basit Kaplıca Temel Tesis Yardımı<br />

Sera Isıtma<br />

Aliağa 58 5 Termalizm Aliağa Isıtması<br />

Temel Tesis Yardımı<br />

Çeşme 56 10 56 42 Termalizm Termalizm Temel Tesis Yardımı<br />

Şifne 42 12 Termalizm Termalizm Temel Tesis Yardımı<br />

Nebiler 55-57 2 ,5 Termalizm Basit Kaplıca Kaplıca Uygulaması<br />

Paşa 39-43 0.5 Termalizm Basit Kaplıca Kaplıca Uygulaması<br />

Bayındır 45 2 Termalizm<br />

Sera Isıtması<br />

Termal Tesis Yatırımı<br />

Sera Isıtması<br />

Sera Isıtması<br />

Balçova 63 3 107-103 60 Termalizm<br />

Sera Isıtması<br />

Şehir Isıtması<br />

Termalizm<br />

Sera Isıtması<br />

Şehir Isıtması<br />

Termal Tesis Yatırımı<br />

Sera Isıtması<br />

Hatay Isıtması<br />

Balçova Isıtması<br />

Narlıdere Isıtması<br />

Endüstriyel Kullanım<br />

Seferihisar<br />

Karakoç<br />

Doğabey<br />

55-93 40 90-153 175 Termalizm<br />

Şehir Isıtması<br />

Endüstriyel Kullanım<br />

Basit Kaplıca<br />

Temel Tesis Yardımı<br />

Seferihisar Isıtması<br />

Diğer Şehirlerin Isıtması<br />

Endüstriyel Kullanım<br />

Sera Isıtması<br />

138


Güneş Enerjisi<br />

Güneş, 1970 yılından bu yana enerji alanında kullanılmaktadır ve diğer enerji türlerine<br />

göre bir çok avantajı vardır. Güneş, bol, tükenmeyen ve temiz enerji türüdür. Çevreyi<br />

kirleten atığı yoktur. Türkiye ve özellikle Ege Bölgesi güneş enerjisi bakımından zengin<br />

ortamlara sahiptir fakat bu enerjiden yeteri kadar faydalanamamaktadır. Oysaki<br />

Türkiye’nin ortalama yıllık toplam güneşlenme süresi 2640 saat (günlük toplam 7,2<br />

saat), ortalama toplam ışınım şiddeti 1311 kwh/m 2 -yıl (günlük toplam 3,6 kwh/m 2 -<br />

yıl)’dır. Halihazırda güneş enerjisinin en yaygın kullanımı sıcak su ısıtma sistemleridir<br />

ve kurulu güneş kolektörü sistemlerinin çoğu Akdeniz ve Ege bölgelerinde<br />

kullanılmaktadır. Yılda yaklaşık 290 bin TEP (Ton Eşdeğer Petrol) ısı enerjisi<br />

üretilmektedir.<br />

Tablo 6.103 Güneş Kolektörlerinin Ürettiği Isıl Enerjinin Birincil Enerji<br />

Tüketiminin Katkısının Yıllara Göre Dağılımı<br />

Yıl<br />

Güneş Enerjisi Üretimi (bin TEP)<br />

1998 210<br />

1999 236<br />

2000 262<br />

2001 290<br />

Güneş enerjisinden su ısıtma, konut ısıtma gibi ısıl amaçlarla yararlanılabileceği gibi<br />

elektrik enerjisine dönüştürmek de mümkündür ve toplam enerji tüketiminin yaklaşık<br />

%20’si konutlarda olmaktadır. Enerjinin diğer kullanım yerleri ticari binalar ve<br />

endüstriyel tesisler olmaktadır.<br />

Güneş Enerjisinin teknolojilerini iki gruba ayırmak mümkündür. Bunlardan biri ısıl<br />

güneş teknolojileri bir diğeri ise güneş pilleridir. Isıl güneş teknolojileri de kendi içinde<br />

düşük sıcaklık sistemleri ve yoğunlaştırıcı sistemler olarak iki gruba ayrılmaktadır. Isıl<br />

güneş teknolojilerinde güneş enerjisinden ısı elde edilir. Bu ısı doğrudan kullanılabileceği<br />

gibi elektrik enerjisine de dönüşebilir. Düşük sıcaklık sistemleri içinde yer alan<br />

düzlemsel güneş kolektörleri en çok evlerde su ısıtma amacıyla kullanılmaktadır ve<br />

ulaşılan sıcaklık 70 0 C civarındadır. En fazla güneş kolektörü bulunan ülkeler arasında<br />

ABD, Japonya, Avustralya, İsrail ve Yunanistan yer almaktadır. Türkiye 7,5 milyon m 2<br />

kurulu kolektör alanı ile dünyanın önde gelen ülkelerinden biri konumundadır.<br />

Güneş enerjisinin tarım alanında da uygulamaları vardır. Yine düşük sıcaklık sistemleri<br />

içinde yer alan ürün kurutma ve seralar sistemi kırsal yörelerde sınırlı bir şekilde<br />

kullanılmaktadır. Güneş enerjisi uygulamalarında daha yüksek sıcaklıklara ulaşmak<br />

için diğer bir sistem olan yoğunlaştırıcı sistemler kullanılır. Güneş pilleri ise elektrik<br />

şebekesinin olmadığı, yerleşim yerlerinden uzak yerlerde ekonomik yönden uygun olarak<br />

kullanılabilmektedir. İstenen güçte kurulabilmeleri nedeniyle genellikle sinyalizasyon,<br />

kırsal elektrik ihtiyacının karşılanması gibi uygulamalarda kullanılmaktadır. Ülkemizde<br />

139


Telekom istasyonları, Orman Genel Müdürlüğü yangın gözetleme istasyonları, deniz<br />

fenerleri ve otoyol aydınlatmasında kullanılan güneş pilinin kurulu gücü 300 KW<br />

civarındadır. Fotovoltaik piller de denen bu yarı iletken malzemeler güneş ışığını<br />

doğrudan elektriğe çevirirler.<br />

Bölgeler itibarıyla değerlendirildiğinde Ege Bölgesi ve özellikle başta güney kesimi olmak<br />

üzere <strong>İzmir</strong> ve çevresi güneş enerjisi açısından avantajlı bir konuma sahiptir. Enerji,<br />

Kıyı Ege’de konutların, otellerin vb. tesislerin sıcak su ihtiyacının karşılanmasında<br />

yoğun olarak kullanılmaktadır. Ancak su kullanımı ihtiyacını karşılamaya yönelik<br />

uygulamalar ötesine gitmeyen bu enerji kaynağının elektrik enerjisi üretiminde<br />

kullanmak için gerekli teknolojiye sahip yabancı firmalarla işbirliğine gidilmesi<br />

gerekmektedir. Yeni yapıların güneş enerjili sistemlerle yapılması bu amaç için gerekli<br />

kredi ve desteğin verilmesi büyük ölçüde enerji tasarrufu sağlayacaktır.<br />

Son 30 yılda kw saat başına düşen maliyet 30$‘dan %70 civarında düşüş göstermiştir.<br />

Bir wat enerjinin 8 dolar civarında maliyeti olduğu düşünüldüğünde ve bir evin ortalama<br />

ihtiyacının 3 kw olduğu varsayımından hareketle 24 bin dolarlık bir yatırımla bir<br />

konutun yaşamı süresince elektrik temini halledilmektedir.<br />

Doğal Gaz<br />

Ülkemizde ve özellikle Ege Bölgesinde artan doğal gaz talebini karşılamak ve ülkemizde<br />

doğal gaz kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla BOTAŞ tarafından başlatılan çalışmalar<br />

sonucunda, doğal gaz geç de olsa <strong>İzmir</strong> yöresine gelebilmiştir. Bu bağlamda 1987 yılında<br />

hizmete giren Rusya Federasyonu-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı’nın taşıma kapasitesi<br />

arttırılmış, tevsii gerçekleştirilmiş ve 2000 yılında devreye alınmıştır. Bundan sonradır<br />

ki 1996 yılında İşletmeye alınan Bursa-Çan Doğal Gaz Boru Hattı’nın devamı olan Çan-<br />

Çanakkale Doğal Gaz Boru Hattı inşaatı başlamıştır.<br />

Doğal gazın <strong>İzmir</strong>, Manisa ve Balıkesir bölgesinde yer alan sanayi tesislerinin ve<br />

konutların kullanımına sunulması amacıyla Karacabey-<strong>İzmir</strong> Doğal Gaz Boru Hattı<br />

yapımı projesi 09.10.1998 tarihinde imzalanmıştır. Ancak, yaşanan ekonomik kriz<br />

nedeniyle kredi anlaşması 18.08.2000 tarihinde imzalanabilmiştir. Bu süreç <strong>İzmir</strong>’e<br />

doğal gazın iki yıl geç gelmesine sebep olmuştur. Bu doğrultuda BOTAŞ doğal gazın<br />

Bornova’ya 2002 Nisan ayında geleceğini beyan etmiş olmasına ve boruların döşenmiş<br />

olmasına karşın henüz <strong>İzmir</strong> ve yakın çevresi doğal gaz ile tanışmamıştır.<br />

251 km uzunluğundaki proje kapsamında M. Kemalpaşa, Susurluk, Balıkesir, Akhisar,<br />

Manisa, Aliağa, Turgutlu ve <strong>İzmir</strong> branşmanları bulunmaktadır. Aliağa’nın göstermiş<br />

olduğu sanayileşme hareketlerindeki ivme nedeniyle buraya özel sektör tarafından 1540<br />

MW gücünde bir Doğal Gaz Kombine Çevrim Santralı yapılmış ve bölgede bulunan<br />

sanayi tesislerine doğal gaz 35 km uzunluğundaki Aliağa branşmanından erişmektedir.<br />

2002 yılında doğal gaz Aliağa’ya erişmiştir. Doğal gaz hattı bu kesimden daha aşağılara<br />

henüz erişmemiş durumdadır. Aynı hattan Manisa Organize Sanayi Bölgesi de<br />

yararlanma durumundadır. İlk aşamada Ege’ye verilecek doğal gaz miktarı yıllık 3 milyar<br />

140


m 3 olarak belirlenmiş olup hedef zaman içinde 10 milyar<br />

projektif bir değer olup tüketim ve talep bağlantılıdır.<br />

m 3 ’e çıkmaktır. Ancak bu<br />

Bunun yanında <strong>İzmir</strong>’e kuzey dışından gelecek ikinci bir Doğal Gaz boru hattı daha<br />

bulunmaktadır. Bu hat Samsun-Ankara Hattı olarak başlamakta kademeli olarak<br />

artarak doğal gaz arzını güney ve batı bölgelerimize taşıyacaktır. Söz konusu bölgelerdeki<br />

illerimizin konutları ve sanayi tesislerinin doğal gaz ihtiyacı da bu şekilde<br />

karşılanacaktır. Bu hattaki branşman Konya üzerinden <strong>İzmir</strong>’e erişecektir. Toplam<br />

uzunluğu 618 km’dir ve üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar;. Konya-Isparta, Isparta-<br />

Nazilli ve Nazilli-<strong>İzmir</strong>’dir.<br />

Karacabey-<strong>İzmir</strong> Doğal gaz boru hattı güzergahları üzerindeki sanayinin yoğun olduğu<br />

bölgelere doğal gaz verilmesi amacıyla Dağıtım Hatları yaptırılmış ve yaptırılmaktadır. Bu<br />

kapsamda <strong>İzmir</strong> ili içinde yer alan <strong>İzmir</strong>/Aliağa, Atatürk Organize Sanayi Bölgesi,<br />

Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi, Pınarbaşı, Torbalı ve yakınında yer alan Manisa<br />

Organize Sanayi Bölgesi tesislerine gaz bağlantıları yapılmıştır.<br />

Boru hatlarının öncelikle sanayi bölgelerini hedeflemesi, şehirsel kullanımı ikinci planda<br />

görmesi, hem kapasite hem da şehirlerimizin, başta <strong>İzmir</strong> olmak üzere sistemi kabule<br />

hazır bir altyapıya sahip olmamasından kaynaklanmaktadır. Enerji fiyatı birimi olarak<br />

doğal gazı ham petrolden yaklaşık % 20 daha ucuz bulunmaktadır. Ayrıca fuel oilden %<br />

15 oranında daha düşük bir fiyatla kullanıma sunulmaktadır. Daha ziyade konutlarda<br />

kullanım bulan LPG’den ise % 70 ucuz olması konut kullanımlarında mutfaklar için<br />

büyük bir tasarruf imkanı yaratmaktadır.<br />

Gazın şehirsel dönüşümünü yapacak tesisler hakkında gelişmiş ve mevcut projelerin<br />

revize edilmesine yönelik çalışmalar bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu tür ara istasyonlar<br />

için gerekli mekanlara yeni yapılan ve de revize edilen imar planlarında gerekli yerler<br />

ayrılması gerekmekteyken bu konuya değinilmemiş olunması ileride büyük maliyetleri<br />

şehre yükleyecektir. Gazın şehirsel dönüşümünün sağlanması için gerekli olan basınç<br />

düşürme istasyonlarının yer seçimleri, inşası, ikincil dağıtım hatlarının ve dağıtım<br />

şebekesinin güzergahlarının belirlenmesi, inşası ve diğer altyapı donanımlarının<br />

belirlenmesi ve güvenlik bantlarının sağlanmasına yönelik fiziki çalışmaların yapılması<br />

gerekmekte ve bunların imar planlarında belirlenmiş olması yasal bir zorunluluk olarak<br />

görülmektedir. Stoklama maliyetinin olmaması yanında kullanım kolaylığı ve yüksek<br />

verimliliği yanında temiz enerji olarak kabulü kullanımında maliyeti düşürücü diğer<br />

öğeler olarak görülmektedir. Sanayi tesisleri içinse bunun yanında kolay elektriğe<br />

dönüştürülür olması tercihlerde diğer önemli bir husustur.<br />

Bununla beraber doğal gazın kullanılmaya başlanmasıyla kullanıcı tesislerin enerji<br />

transferi konusunda mevcut tarzlarını değiştirmelerinin maliyetlerini de düşünme<br />

zorunda olduklarının bilinmesi gerekmektedir.<br />

Gazın şehre gelmesiyle cadde ve sokaklarının tekrar kazılması gündeme gelecektir ki<br />

şehirlinin buna ne derece dayanacağı da sorular taşımaktadır. Kaldı ki doğal gazın şehre<br />

141


yeterince tanıtılmamış olması şehirliyi ve şehirde yer alan tesisleri donanım açısından<br />

doğal gaza uyumlu bir hale gelmekte geciktirmektedir. Bu kapsamda doğal gazın<br />

dağıtımını üstlenecek firmalar henüz kurulmamış durumdadır. Bunun en önemli<br />

sebeplerinden birisi de gaz piyasasına yönelik yönetmeliklerin açık ve net<br />

oluşmamasından kaynaklanmaktadır. Doğal gazın ısıtma amaçlı olarak doğrudan<br />

kullanımı yerine, doğal gazın kullanıldığı merkezi-bölgesel ısıtma sistemleri de<br />

incelemeye alınmalıdır. Bu anlamda kombine çevrim santralleri ve bölge ısıtma sistemleri<br />

alternatifi daha ekonomik olması açısından dikkate alınmalıdır.<br />

Alt yapı yatırımları açısından konuya yaklaşıldığında, <strong>İzmir</strong>’de yaz aylarının göreceli de<br />

olsa uzun sürmesi şehirlinin doğal gaza bakışını biraz çekingen yapmaktadır. Buna<br />

karşın <strong>İzmir</strong> ve yakın çevresindeki pek çok yerleşmede alternatif enerji kaynağı olarak<br />

görülen jeotermal ve rüzgar enerjisi alternatifleri bulunmaktadır. Dolayısıyla doğal gazın<br />

cazibesine karşın <strong>İzmir</strong> ve çevresinde her zaman alternatif enerji kaynakları<br />

bulunmaktadır.<br />

Doğal gaz fiyatının sürekli değişkenlik göstermesi ve dövize endeksli olması özellikle<br />

sanayi yatırımcıları için kullanımın miktarında önemli bir etkiye sahiptir Şu halde fiyatın<br />

her an yükselebilir olması alıcıları ve dağıtım şirketlerini gerek kurumsallaşmada ve<br />

gerekse kullanımda karasız bırakmaktadır. Bu durumda doğal gazın ülkesel ve de<br />

bölgesel bir ürün olmamasından makro politikasının belirlenmesi, siyasi tercihlerin<br />

etkisinden sıyrılması ve fiyat belirsizliğinin ortadan kalkması gerekmektedir. Bu sayede<br />

sanayide doğal gaz tüketimi daha da artacaktır.<br />

Bütün bunlara ilave olarak doğal gaza geçiş için şehirsel ölçekte ön fizibilite<br />

çalışmalarının başlatılması gerekmektedir. Ayrıca gazın iletilmesini sağlayacak altyapı<br />

çalışmaları için hazırlıklar da yapılmalıdır Kurulacak dağıtım şirketlerinin yaratacağı<br />

istihdam, verecekleri hizmet ve meydana getirecekleri ticaret hacmi ile <strong>İzmir</strong> ekonomisi<br />

farklı bir canlılık da kazacaktır <strong>İzmir</strong>'de 5 milyar metreküp doğal gaz tüketim<br />

kapasitesi olduğu hesaplanmıştır. Bunun dört milyarı sanayide, bir milyar metreküpü<br />

ise konutlarda kullanılacaktır. Bunun yanında doğal gazın kullanımına ilişkin<br />

politikaların şehir çeperlerinde var olan diğer enerji kaynaklarının (jeotermal, rüzgar vb.)<br />

öncelikleri de dikkate alınarak belirlenmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Zira başta <strong>İzmir</strong><br />

olmak üzere çevre yerleşmeler özellikle kış aylarında yoğun bir kirlilik baskısı altında<br />

yaşamaktadır.<br />

Sadece <strong>İzmir</strong>'de günlük olarak havaya 299 ton/gün kükürt dioksit atıldığı DEÜ Çevre<br />

Mühendisliği Bölümünce saptanmış durumdadır. Bu miktarın 226 ton/günü sanayi<br />

kuruluşlarından çıkmaktadır. Şu halde hava kirliliği öncelikle sanayideki iyileştirme ile<br />

önemli ölçüde azalacaktır. Kışın,ev ısınmasındaki kalitesiz yakıttan kaynaklanan<br />

kirlenmenin boyutunu da düşünecek olursak şehrin kısa dönemde mutlaka kaliteli<br />

enerji kullanmaya geçilmesi gerekmektedir.<br />

Bu nedenle doğal gazın sanayide ağırlıklı olarak kullanılmaya başlanması doğru bir<br />

politika olarak görülmektedir. Buna ek, konut ısıtmada jeotermal enerji ile ve diğer<br />

142


alternatif enerji kaynakları ile entegre bir programın optimizasyonunun yapılması<br />

gereklidir<br />

Şu halde ilk planda özellikle şehirsel ölçekte jeotermal enerjinin kullanımına<br />

öncelik verilmelidir. Bu nedenle <strong>İzmir</strong> içindeki ve çevresindeki jeotermal sahaların<br />

ısıtma sistemlerine ilişkin karakterizasyonu rezervuar taramaları için fon ayrılmalı ve<br />

yatırım yapılmalıdır. Yüksek ısı kaynağına ihtiyacı olan ve de elektrik enerjisine birincil<br />

dereceden bağlı sanayicinin maliyet açısından konuya yaklaştıkları takdirde doğal gazı<br />

tercihleri tabiatıyla ön planda gelecektir.<br />

Bu nedenle Aliağa’da yer alan haddehanelerin beklentisi doğal karşılanma<br />

durumundadır. Özellikle metal, gübre, toprak, kimya, otomotiv ve giderek tekstil ve gıda<br />

sektörleri önem sırsına göre bu konuda talep sıralamasında bulunmaktadırlar<br />

Buna rağmen EBSO koordinatörlüğünde kurulmuş bulunan Ege Doğal gaz AŞ gerekli<br />

girişimlerde bulunarak projelerin hayata geçirilmesi için potansiyel oluşturmaktadır.<br />

Ancak 02.05.2000 tarihinde yürürlüğe giren Doğal Gaz Piyasası Kanunu ile birlikte<br />

şirket uyumda yavaş davranmıştır. Bu durumda şirketleşecek doğal gaz dağıtım<br />

firmalarına belediyenin katkısı % 20 oranını geçmeyecektir.<br />

6.4.5 Haberleşme ve Telekominikasyon<br />

<strong>İzmir</strong> ilinde haberleşme altyapısı diğerlerine göre en az sorunlu olan bir durumdadır.<br />

Telekominikasyon ağı tümüyle, köylere kadar oluşturulmuş ve bu sorunsuzluk<br />

durumunun 2003 – 2013 döneminde de korunacağı anlaşılmaktadır.<br />

Sorun olarak tanımlanabilecek birkaç noktayı şöyle sıralamak mümkündür :<br />

• Şehir içinde hala yeraltına alınamayan kablo sistemlerinin zorluklarla çözümleneceği<br />

anlaşılmaktadır.<br />

• Şehir dışı kablolarının da hala yer üstünde kalan bölümleri vardır.<br />

• Son 7–8 yıldır şehir içinde yapılan binalara telefon altyapısının standart olarak<br />

projelendirilerek uygulanması denetim altına alındığı görülmektedir. Ancak eski inşa<br />

edilmiş binaların yapı içi şebekeleri bulunmamakta ve parsel giriş noktasına kadar<br />

getirilen bağlantıların bağımsız bölümlere eriştirilmesinde zorluklar çekilmektedir.<br />

• Yeni yapılan toplu konut yerleşmelerinde diğer altyapılarla birlikte telekominikasyon<br />

altyapısı da kapalı sistemle yeraltına uygulanmaktadır. “Çemreli” güzergah adı<br />

verilen bu sistemler büyük ölçüde tamamlanmış olmasına karşın eski yapılanmış<br />

alanlarda yeraltına alma işlemleri oldukça zor gerçekleştirilebilmektedir.<br />

• Kabloların hala yerüstünde kalan bölümlerinin bakım giderlerini artırmakta olduğu<br />

bilinmektedir.<br />

• Köylerde konuşma oranı düşüktür. Bu nedenle bu yörelere yapılan yatırımların geri<br />

dönüşleri oluşmamaktadır.<br />

143


<strong>İzmir</strong> ili sınırları içinde Telekom’un 1 300 000 kayıtlı abonesi bulunmaktadır. Bunlardan<br />

300.000 abonenin 100 konturluk yıllık zorunlu abonelik konuşmasını dahi yapamadığı<br />

bildirilmektedir.<br />

Önceki teknolojide radio-link sistemleriyle haberleşme sağlanmakta iken bu durumu<br />

günümüzde fiberoptik kablo sistemleriyle gerçekleştirilmektedir. Yeni teknoloji<br />

haberleşmenin hassasiyetini artırmış ve en aza indirmiştir. Dijital sistemlerde hata<br />

oluşmamaktadır. Bağlantılar alternatifli önceliklerle risksiz bir biçimde<br />

gerçekleştirilmektedir. Bir önceki teknolojide kullanılan Konak – Nif arası radio-link<br />

sistemi günümüzde stand by olarak kullanılmaktadır. <strong>İzmir</strong>’de merkezden çıkış yapan üç<br />

nokta bulunmaktadır. Konak, Alaybey ve Hatay-Hakimevleri’ndeki çıkışlar bugün için<br />

yeterli görüldüğü gibi gelecek 10 yıl için de gereksinimi karşılayacak durumdadır. Çıkış<br />

noktaları, herhangi bir arıza durumunda otomatik olarak alternatif güzergahlara<br />

kaydırılmakta ve haberleşme sisteminin kesintiye uğramaması sağlanmaktadır.<br />

Kabloların yeraltına alınması, arızaların önlenmesi ve bakım kolaylıkları, güvenli bir<br />

sistem oluşturulması, peyzaj kalitesi ve dayanıklılık açısından tercih edilmek<br />

durumdadır. Bu nedenle yeraltına alma işlemleri idarece sürdürülüyor. Ayrıca her 3-<br />

4000 kişilik bir nüfus yerleşme si söz konusu edildiğinde yeni bir santral sisteminin<br />

gerçekleştirilmesi için çalışmalar yapılıyor<br />

6.4.6 <strong>İzmir</strong> Körfezi<br />

Şekil 6.11 <strong>İzmir</strong> Körfezi’nin Doğal Yapısı ve Özellikleri<br />

DIŞ KÖRFEZ III<br />

DIŞ KÖRFEZ II<br />

İÇ KÖRFEZ<br />

DIŞ KÖRFEZ I<br />

ORTA<br />

KÖRFEZ<br />

Kaynak: <strong>İzmir</strong> Atık su Arıtma Tesisleri Fizibilite Etüdü – DEÜ – Çevre Mühendisliği bölümü 1985,<br />

<strong>İzmir</strong>.<br />

144


Tablo 6.104 <strong>İzmir</strong> Körfezinin Toplam Su Hacmi Dağılımı<br />

Körfez Bölümleri<br />

Yüzey Su Alanı<br />

( 10 6 m 2 )<br />

Su Hacmi<br />

(10 3 m 3 )<br />

Kümülatif Su<br />

Hacmi (10 3 m 3 )<br />

İç Körfez–Liman Bölümü 6,7 73,3 73,3<br />

İç Körfez 58,9 562,9 636,2<br />

Orta Körfez 56,5 924,3 1.560,5<br />

Dış körfez I 115,6 3.558,0 5.118,5<br />

Dış körfez II 88,7 2.304,0 7.422,5<br />

Dış körfez III 90,6 2.690,0 10.112,5<br />

Toplam 417 10.112,5 24.923,5<br />

Kaynak: <strong>İzmir</strong> Atık su Arıtma Tesisleri Fizibilite Etüdü – DEÜ – Çevre Mühendisliği bölümü 1985, <strong>İzmir</strong>.<br />

<strong>İzmir</strong> Körfezi’nin gerek ulaşım sistemleri, gerekse sosyal ve fiziki altyapı açısından önemli<br />

bir coğrafi özelliği olduğu bilinmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Körfezi Türkiye’nin batı ucunda Karaburun ve Çeşme Yarımadaları’nın<br />

korumasında derinlemesine uzanan “L” biçiminde bir deniz girintisidir. Bu girinti<br />

kuzeyden güneye 40 km. uzunluğu da 20 km. genişliğinde, batıdan doğuya 24 km.<br />

uzunluğunda ve 5 km. genişliğindedir. Körfezin çeşitli araştırma raporlarında izlendiği<br />

gibi; iç körfez, orta körfez ve dış körfez olarak üç bölümde ayrılarak analiz edildiği<br />

görülmektedir. En çok su derinlikleri, iç körfezde 20 metre, orta körfezde 40 metre, ve<br />

dış körfezde 65 metre olarak tespitleri yapılmıştır. Körfezin toplam su hacmi ise yaklaşık<br />

10 x 10 9 m 3 dür.<br />

Körfezin taban profilinde körfezin başından 12 ve 32 km. uzaklıklarda iki eşik<br />

bulunmaktadır. Araştırmalara göre bu eşiklerin yoğun dip sularının açık denize akımını<br />

engellediği belirlenmiştir. (CBH, 1971)<br />

Kırdeniz Limanı olarak bilinin yerin kuzeyi ile Uzun Ada kuzeyini birleştiren çizgi<br />

körfezin en dış noktalarını sınırlayan, “dış körfez III” alanıdır. Bu alanda Kuş Cenneti<br />

körfezin doğu kıyılarını oluşturmaktadır. “dış körfez II” ise Kokala Burnu hizasına<br />

kadar güneye iner ve bu alanın doğu kıyısında ise Çamaltı Tuzlası yer almaktadır.<br />

Kokala Burnundan güneye dikine çizgi inen ise, “dış körfez II” yi doğuda<br />

sınırlamaktadır. “Orta körfez” ile “iç körfezi” ise birbirinden ayıran ise Yeni Kale<br />

Geçidi olarak bilinen noktadan dikine geçen bir çizgi ayırmaktadır. Çeşitli araştırmalara<br />

göre körfez kirliliğinin, 1970’lerin başından beri artarak iç körfezde yoğunlaşmaya ve<br />

1980 sonrasında ise orta körfeze doğru batı sınırlarını zorlamaya başladığı belirlenmiştir.<br />

Gediz Nehri’nin denize kavuştuğu nokta tarih içinde değiştirilmiş, ilk Gediz yatağı iç<br />

145


körfeze erişirken, ikinci Gediz ağzı orta körfeze üçüncüsü ise dış körfezin en kuzey<br />

ucuna aktarılmıştır. Bu ilk ağız ile üçüncü ağız arasında üçgen arazi Gediz Deltası<br />

olarak anılmaktadır. Karşıyaka Bostanlı’dan itibaren bu iki Gediz Ağzı arasında kalan<br />

kuzeydeki tüm arazi sulak bir bölgedir ve kıyı çizgisi değişkendir. Çamaltı Tuzlası ve Kuş<br />

Cenneti düşük kotlarda ve yaygın biçimde bu sulak alının temel unsurlarıdır.<br />

<strong>İzmir</strong> Körfezi pis su deşarjı alıcı ortamı olarak karşılaştığı yoğun kirliliğe karşın<br />

çevresindeki yerleşmenin 5000 yıllık geçmişi ile günümüzde de, ulaşım, ticaret,<br />

rekreasyon, balıkçılık gibi işlevlerini sürdürmeyi başarmıştır. Bugün büyük kanal<br />

projesinin çeşitli temel öğeleri ve atık su arıtma tesisi etkinleştikçe, yukarıda belirttiğimiz<br />

temel işlevini sürdüreceği izlenimini vermektedir. Bunun sağlanabilmesinin önemli bir<br />

ek koşulunun ise kirliliğin durdurularak, sürecin tersine çevrilmesinin yanı sıra körfez<br />

kıyı çizgisinin sabitleştirilerek korunması ve kıyı kenar kullanımlarının bir yönetimdenetim<br />

sistemi altına alınması olarak düşünülmelidir. Bu konuda gerçekleştirilmiş bazı<br />

araştırmaların bulguları yol gösterici olabilmektedir. (DBTE 042) Böylesine bir<br />

araştırma çalışması DEGAŞ <strong>İzmir</strong> Tersanesi için körfezin kuzeyinde önerilen konumu ile<br />

ilgili olarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada da belirlendiği gibi <strong>İzmir</strong> Körfezi özellikle<br />

Gediz Deltası’nın oluşturduğu kuzeyde ki kesimlerinde kıyı çizgisi belirsizlik göstermekte<br />

ve bu nedenle tüm körfezi içine alacak bir biçimde mevcut belirsiz çizgi yerine, denizle<br />

fiziksel bütünleşme gösteren bir kıyı kullanım çizgisinin yaratılması ve körfezdeki<br />

tüm kıyı yapılaşmaların gerektireceği düzenlemelerin bu kullanım çizgisine göre<br />

irdelenmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Adı geçen kıyı kullanım çizgisinin<br />

saptanması için körfezde, kartografik ve batı metrik çalışmalarının, akıntı ölçümleri ve<br />

dalga analizleri, makrobentik ve sedimentolojil çalışmaların yapılması öngörülerek<br />

gerçekleştirilmiştir. (DBTE 042 – 1983 – <strong>İzmir</strong>) Bugün söz konusu çalışmanın<br />

sonuçlarından yararlanarak ve gerekirse güncelleştirmelere giderek <strong>İzmir</strong> Körfezi’nde<br />

kıyıların kullanımı için gerekli olan kıyı kullanım çizgisinin ve koşullarının belirlenmesi<br />

amacıyla yeni bir projenin başlatılması zorunlu görülmelidir. Büyük kanal projesinin<br />

uygulamasının tamamlanması ve deniz kirliliği sürecinin tersine çevrilmesi gerekliydi.<br />

Ancak körfezin korunmasının sürdürülmesi için bunun yeterli olacağı düşünülemez.<br />

Kıyının sabitlenmesi ve kıyı kullanımlarının denetim altına alınması da gerekmektedir.<br />

Bu amaçla yukarıda tanımlanan kıyı kullanım çizgisinin yaratılmasına ilişkin<br />

çalışmalar ivedilik kazanmalıdır. Körfezin sahip olduğu, rüzgar, esinti, akıntı koşulları ve<br />

yüzey suları için taşıdığı alıcı ortam özelliklerinin bir gereği olarak bu çalışma zorunlu<br />

olacaktır. Bunun yanı sıra körfezin doğasının korunması, su sporları; yüzme, yat -<br />

yelken - motor yarışları, kıyı boyunca rekreasyon alanlarının yaratılması, ayrıca kuş<br />

cenneti, tuzla, tersane, atık su arıtma tesisi, körfez işletmeciliği iskeleleri, giderek yolcu<br />

gemilerine ayrılması düşünülecek Alsancak Limanı işlevlerinin sürdürülmesi içinde<br />

gerekmektedir. Bu anlayış içinde kıyı kullanım çizgisinin sabitlenmesinin yanı sıra,<br />

körfezde havza oluşturan derelerin ve getirdikleri teressubatın çökeltme sistemleriyle<br />

denetim altına alınması, dere yataklarının drenaj ortamlarının sürdürülmesi ve<br />

146


üzerlerinde oluşan yerleşmelerden arındırılması, yeni yapılaşmaların engellenmesi de<br />

gerekli çalışmalar içinde programlanarak yer almalıdır.<br />

6.4.7 <strong>İzmir</strong> İli Kıyı Kesimi<br />

<strong>İzmir</strong>’de kıyılar kuzeyden güneye değişken bir yapıda uzanmakta, planlama verisi olarak<br />

önemli bir doğa öğesi niteliğiyle ortaya çıkmaktadır. Körfezin çevresinde metropoliten<br />

merkezde <strong>İzmir</strong> Büyük Şehir Belediyesi’nin Çiğli, K.Yaka, Konak, Balçova, Narlıdere ve<br />

Güzelbahçe İlçeleri ile, kuzeyden güneye; Dikili, Aliağa, Foça, Menemen, Urla,<br />

Karaburun, Çeşme, tekrar Urla, Seferihisar, Menderes ve Selçuk İlçeleri, kıyı boyunca<br />

yer almaktadır. Kıyı Ege Denizi’nin bir özelliği olan bol girinti ve çıkıntılı bir formasyona<br />

sahiptir. Bazı kesimlerde çeşitli büyüklüklerde ada oluşumları bulunmaktadır. Değişken<br />

doğal özellikleriyle, geniş kumsalları, kayalıkları, zengin deniz faunası (balıkçılıktan<br />

Akdeniz Foku’na kadar uzanan], tuzla, kuş cenneti, sulak alanları ve yeşil kıyı dokusu<br />

ile <strong>İzmir</strong> İli’ne ayrıcalıklar kazandırmaktadır. Böylesine bir kıyı morfolojisine sahip olan<br />

kıyı yapısının, doğal bir altyapı ve kültürel bir varlık olarak bakılmasının yan<br />

ısıra yarattığı ulaşım ortamı ile ticaret ve üretim olanaklarıyla ülke ve bölge<br />

ekonomisi için yaşamsal değeri de göz ardı edilmeden her ölçekte yürütülecek<br />

planlama çalışmaları için temel bir veri olarak alınması kaçınılmaz olmaktadır. Kıyı<br />

kesiminde doğrudan yer alan ilçelerin 2000 yılı sayımlarına göre toplam nüfusu<br />

1953105’dir. Bu toplam il nüfusunun % 59.5’ini oluşturmaktadır. Yalnızca yaşayan<br />

nüfusun ağırlığı açısından ele alınsa dahi kıyıların yaşamsal önemi dikkati çekmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> İli kıyı kesimi iki temel başlık altında incelenmiştir. <strong>İzmir</strong> Körfezi; iç,orta ve dış<br />

körfez tanımlarıyla kendi içinde bir araştırma konusu olarak kabul edilmelidir. Bu<br />

konuda bölüm 6.4.6’da belirlemeler yapılmıştır. İl kıyılarının körfez dışında kalan<br />

bölümleri de genel morfolojisi ile bilinmek durumundadır. İlin toplam yüzölçümü 11 973<br />

km 2 dir. Kuzeyde Balıkesir, doğuda Manisa ve güneyde Aydın İller ile sınır komşudur.<br />

Kuzeyden güneye Midilli, Sakız ve Sisam Adaları ile çerçevelenen alanda Ege Denizi’nde<br />

kıyısı bulunmaktadır. Sınır ve kıyılarının toplamı ise 1 195 km. dir.<br />

Tablo 6.105 Sınır ve Kıyıların Oranları<br />

Uzunluk (km)<br />

Oran<br />

Ege Denizi 700 58,58<br />

Manisa 300 25,1<br />

Aydın 130 10,88<br />

Balıkesir 65 5,44<br />

Toplam 1.195 100<br />

<strong>İzmir</strong> İlinin toplam sınırlarının % 58.58’i kıyıları oluşturmaktadır. Bu orana ilin sahip<br />

olduğu akarsu boyları, baraj ve göletler dahil değildir. Bu durum ilin arazileri açısından<br />

kıyı kesimlerinin önemli bir ağırlığının bulunduğunu göstermektedir. Kıyı kesiminin bu<br />

ağırlığının bir stratejik plan çerçevesinde ulusal ve uluslararası düzeylerde, ulaşımticaret-imalat,<br />

turizm-rekreasyon, balıkçılık, çevre koruma-ekoloji ve altyapı<br />

147


açılarından, taşıdığı potansiyele uygun kararlara koruma-kullanma dengesi gözetilerek<br />

konu edilmesi mutlaka gereklidir. Evrensel yaklaşımların da bir gereği olarak kıyı<br />

kesiminin genel stratejiden koparılmadan özel bir kıyı kesimi planlaması ve yönetimi<br />

sisteminin içine alınması da sağlanmalıdır. Kıyıların değerlendirilmesinde, kıyı dışında<br />

bir başka alanda yer seçemeyecek ülkesel-bölgesel kullanışlara öncelik verilmesi, kıyı<br />

boyunca yer seçme yarışında doğrudan ilgisi bulunmayan işlevlere karşı kıyı<br />

kesimlerinin korunması kurumlaştırılmalıdır.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi, mücavir sahası ile birlikte iç ve orta körfezi<br />

çevrelemektedir. Bunun dışında, Dikili, Bergama (çok kısa bir uzunlukta), Aliağa, Foça,<br />

Menemen, Urla, Karaburun, Çeşme, Seferihisar, Menderes ve Selçuk İlçelerinin (toplam<br />

11 ilçe) kıyı kesiminde farklı uzunluklarda ancak doğrudan sınırları bulunmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> B.Ş.B.’nde ise, Çiğli, K.Yaka, Konak, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe’nin (toplam<br />

6 ilçe) deniz kıyısı bulunmaktadır. Bu durumda toplam 18 ilçenin deniz kıyısı vardır.<br />

Yalnızca B.Ş.B.’de Buca ve Gaziemir’in, diğer ilçelerden de 8’inin Ege Denizi’nde kıyısı<br />

bulunmamaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> İli Batı Anadolu’nun bölgesel tektonik kuşakları içinde kalmaktadır. Bu kuşaklar,<br />

batıda Karaburun Kuşağı, ortada <strong>İzmir</strong>-Ankara Zonu, doğuda ise metamorfik kayalardan<br />

oluşmuş Menderes Masifi, olarak adlandırılmaktadır. Ege çöküntüsünün yapısal stratigrafik<br />

basamakları da ilin morfolojik örüntüsünü oluşturmaktadır. Bu örüntü, batıdan doğuya<br />

doğru çizgisel çöküntü ve yükselti basmaklarıyla genelleştirilmiş sıralaması; Karaburun<br />

Yükseltisi, Foça Çöküntüsü, Yamanlar Yükseltisi, Akhisar Çöküntüsü ve Menderes<br />

Yükseltisi olarak tanımlanmaktadır. Bölgenin jeomorfolojisi kara kesiminin yanı sıra<br />

kıyı kesiminin oluşumunu da biçimlendirmiştir. Kuzeyden güneye ilin deniz kıyısı, kara<br />

kesimi alçaltı ve yükseltilerinin, ayrıca Bakırçay, Gediz, K.Menderes Nehirleri ile diğer çok<br />

sayıdaki daha küçük akarsu ve derelerin taşıdığı alüvyonların etkileriyle asırlar boyunca<br />

şekillenerek günümüze gelmiştir. Bu şekillenmede derin kumsallara, kıyılara kadar<br />

uzanan orman dokusuna, verimli tarım topraklarına, dik kayalık ve mağara<br />

oluşumlarına, adacıklara, sulak alanlara, tuzla gibi özel istihraç alanlarına,<br />

Foça’daki Akdeniz Foku (Monachus monachus) yaşam ortamı ve dış körfez<br />

batısındaki su kuşları koruma ve üreme alanları gibi yörelere, açık deniz ilişkisi<br />

bulunan sahillere ve doğal liman özelliği taşıyan körfez ve koylara, zengin bir<br />

çeşitlilik içinde rastlanılmaktadır. Bu etki ile doğal sit niteliği taşıyan alanların yanı<br />

sıra, tarih içinde kıyılarının çekiciliği nedeniyle oluşmuş bulunan arkeolojik sit alanlarının<br />

da bolluğu dikkati çekmektedir. Bu durum <strong>İzmir</strong> İli kıyılarına özel bir potansiyel özellik<br />

kazandırmakta ve günün spekalüsyon hareketleri de göz önünde bulundurulacak olursa<br />

stratejik plan açısından önemli bir veri oluşturmaktadır. Kuzeyden başlamak üzere,<br />

Dikili’de geniş kumsal bir kıyı oluşumu, Dikili-Çandarlı arasında tarımsal potansiyeli de<br />

içeren doğal sit özelliği taşıyan bir yöreyi, Çandarlı ve iç-orta-dış olarak tanımlanan <strong>İzmir</strong><br />

Körfezi’ni, Karaburun ve Çeşme Yarımadaları’nı, Teke ve Doğanbey Burunları ile Sığacık<br />

Koyunu içeren Kuşadası Körfezi’ni, genel olarak da zeytin, orman, tarla ve bahçe tarımını<br />

birlikte oluşturan dokuları güneye indikçe izlemek mümkündür.<br />

148


7. KAMU YATIRIMLARI<br />

Kamu yatırımları sektörel olarak Ülkesel gelişmişlik düzeyinde ağırlığı olan ve<br />

ekonomik gelişmişliğin performansını belirleyen, gelişme trendlerine yön veren<br />

temeldir. Özelikle bu tür yatırımlara bağlılığı yüksek düzeyde olan Ülkemizde<br />

şehirlerin bu yatırım dağılımından pay alma yarışı hızlı ve katı bir sürece tabi<br />

olmaktadır. <strong>İzmir</strong>’in de bu dağılımdan almak istediği payın belirli bir oranda olması<br />

için yatırım düzeyi belirli bir seviyenin üzerinde olan yatırımları sunması ve de<br />

savunması gerekmektedir. Bu yapıya sahip olmasın karşın şehrin kamu yatırımları<br />

içinde ülke toplamına göre almış olduğu payın oransal azlığı yanında ödenek tutarları<br />

olarak da gerilerde olması şehrin sahip olduğu stratejik önemle orantılı<br />

bulunmamaktadır. Buna proje sayılarını da eklemek doğru olmaktadır. Örneğin<br />

Eğitim sektörünün 1992 yılında 52 olan proje sayısı 2002 yılında 121 olmasına<br />

karşın bu yıl toplam harcamalardaki payı % 6 dır. 1992 yılındaysa bu pay % 3<br />

kadardır. Yıl toplamındaki harcamalarda ise 1992 yılı esas alındığında toplam yıllık<br />

harcamalara göre % 4 iken 2002 yılında % 6’ya çıkmıştır. Sosyal yapının diğer bir<br />

kolu olarak görülen Sağlık sektörünün ise dağılım içindeki payının durumu daha<br />

düşük seyretmektedir. 1992 yılında % 4 iken on yıl sonra % 2 oranına inmiş olması<br />

sosyal yönden <strong>İzmir</strong>’in kamu yatırımları bazında ihmal edilir bir duruma geldiğinin<br />

göstergesi olmuştur. Bu durumdan çıkılmasına yönelik makro planlama çalışmaları<br />

açısından ve de seçilmişlerin konulara sahip çıkarılmasıyla üstesinden gelineceğinin<br />

ve bu yönde çalışılmasının gerekliliğinin bilinmesi önemli bir husustur.<br />

Kamu yatırımları için <strong>İzmir</strong> genelinde yer alan en büyük paya sahip projelerin şehir<br />

ve de yakın çevresinden ve hatta bölgesinden öte Ülkesel ölçekteki makro değerleri<br />

hedefleyen girişimlere yöneldiği görülmektedir. Bu tür ulusal ölçekteki yatırımların<br />

çıkarılmasından sonra <strong>İzmir</strong> özeline kalan yatırımların payının oldukça düşük olduğu<br />

görülmektedir. Tarım sektöründeki yatırımlara ayrılan payın düşüklüğü de bu<br />

sektörün canlanmasını yavaş bir tempoya sokmaktadır. Halbuki <strong>İzmir</strong> sanayinin<br />

büyük bir kısmı tarım ürünlerinin değerlendirilmesi üzerine gelişmiştir. Bu sektörün<br />

de toplam yatırımlar değerlendirildiğinde 1992 yılından bu yana yatırım oranı 1994<br />

krizinden en fazla etkilenen sektör olduğu görülmektedir. Bu dönemde yatırım oranı<br />

% 1’e kadar düşmüştür.<br />

Kamu yatırımlarının <strong>İzmir</strong>’e yeterince verilmemesi rekabet gücünü kırmakta ve sahip<br />

olduğu potansiyeli verimli hale getirememektedir. Bu durum tabiatıyla dışa açık<br />

şehrin yabancı sermayeyi daha fazla kendine çekmesini zorlaştırmaktadır. Örneğin<br />

ulaşım sektörü içinde yer alan Kuzey Ege Limanının gerçekleşmesi ulusal yarar<br />

1


yanında strateji planı alanımızda özelde büyük yararlar sağlayacaktır. Bu tür gelişme<br />

potansiyellerinin sosyal yatırımlarla desteklenmesi <strong>İzmir</strong>’in Pazar payını artıracaktır.<br />

Bu da giderek kamu yatırım ödeneklerinin artmasına sebep olacaktır.<br />

Sektörel kamu yatırım projeleri ödeneklerinin toplamı yıllar itibariyle<br />

değerlendirildiğinde dalgalı bir seyir göstermektedir. I. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi olarak<br />

bahsedilen 1992-1993 yıllarında yaklaşık 600 milyon dolarlık bir fon ayrılmıştır.<br />

1994 krizi sonrasında ve II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başı olarak görülen 1996 yılında,<br />

bu toplam pay % 81’e gerilemiş ve yaklaşık 492 milyon dolar olmuştur. 1997 yılında<br />

söz konusu gerileme devam etmiş ve bir önceki yılın % 63’üne tekabül eden 308<br />

milyon dolarlık bir ödenek ayrımı gerçekleşmiştir. 2001 yılına gelindiğinde gerileme<br />

durmuş ve ödenek, az da olsa bir artışla yaklaşık 313 milyon dolara yükselmiştir.<br />

Ancak, 2002 yılında söz konusu toplam kamu yatırım projeleri ödenekleri bir önceki<br />

yılın ödenek toplamının % 173’üne çıkarak 542 milyon doları yakalamıştır. I.<br />

<strong>Stratejik</strong> Plan Döneminin başındaki 600 milyon dolarlık değere tekrar ulaşamamış<br />

olmasına rağmen II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi sonunda farklı bir gelişme trendi<br />

yakalamış olduğu görülmektedir.<br />

Tablo 7.1 Strateji Plan Dönemleri İtibariyle Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />

Ödenekleri<br />

Yüzde (%)<br />

Sektör<br />

I.Strateji Plan<br />

Dönemi Başı<br />

II.Strateji Plan<br />

Dönemi Başı<br />

III.Strateji Plan<br />

Dönemi Başı<br />

1992 1993 1996 1997 2001 2002<br />

Tarım 2 1 1 3 2 2<br />

Madencilik 0 0 0 1 0 0<br />

İmalat 24 18 3 9 22 16<br />

Enerji 6 4 6 6 5 7<br />

Turizm 1 0 0 1 1 0<br />

Ulaştırma 24 31 20 30 25 45<br />

Eğitim 4 2 3 6 5 6<br />

Sağlık 4 3 3 5 3 2<br />

Konut 6 13 0 0 0 0<br />

Diğer Kamu Hiz. 29 28 64 39 37 22<br />

Toplam* 100 100 100 100 100 100<br />

* Sektörel kamu yatırım projeleri kapsamına Belediyeler ve İl Özel İdare yatırımları<br />

yatırım bütçesi farklılığından dolayı alınmamıştır.<br />

2


Şekil 7.1 <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemleri İtibariyle Sektörel Kamu Harcamaları<br />

Projeleri Ödenekleri<br />

STRATEJİK PLAN DÖNEMLERİ İTİBARİYLE<br />

SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />

100<br />

Diğer Kamu<br />

Hiz.<br />

90<br />

29 28<br />

22<br />

Konut<br />

80<br />

39<br />

37<br />

2<br />

0<br />

Sağlık<br />

70<br />

60<br />

50<br />

40<br />

30<br />

20<br />

10<br />

0<br />

6<br />

6<br />

64<br />

13<br />

4<br />

0<br />

0 3<br />

4<br />

3<br />

5<br />

5<br />

2<br />

6<br />

45<br />

24<br />

25<br />

31<br />

0<br />

3 30<br />

1<br />

3<br />

6<br />

1<br />

5<br />

0<br />

0<br />

4<br />

7<br />

20 1<br />

6<br />

24<br />

22<br />

18 0<br />

16<br />

9<br />

6<br />

1<br />

0<br />

3<br />

2 3<br />

10 10<br />

0 0<br />

2 2<br />

1992 1993 1996 1997 2001 2002<br />

Eğitim<br />

Ulaştırma<br />

Turizm<br />

Enerji<br />

İmalat<br />

Madencilik<br />

Tarım<br />

3


Tablo 7.2 I. Strateji Plan Dönemi İlk Yıl Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />

Ödenekleri 1992 Yılı<br />

Sektör Yıl Yatırımı X 1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %<br />

Tarım 63.255.000 9.147.505 2<br />

Madencilik 3.345.000 483.731 0<br />

İmalat 996.817.000 144.152.856 24<br />

Enerji 236.221.000 34.160.665 6<br />

Turizm 27.852.000 4.027.766 1<br />

Ulaştırma 1.038.917.000 150.241.070 24<br />

Eğitim 147.516.000 21.332.755 4<br />

Sağlık 158.495.000 22.920.463 4<br />

Konut 239.778.000 34.675.054 6<br />

Diğer Kamu Hizmetleri 1.257.526.000 181.854.808 9<br />

Genel Toplam* 4.169.722.000 602.996.674 100<br />

I. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İLK YIL (1992 YILI)<br />

SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />

Diğer Kamu<br />

Hizmetleri<br />

29%<br />

Tarım<br />

2%<br />

Madencilik<br />

0%<br />

İmalat<br />

24%<br />

Konut<br />

6%<br />

Enerji<br />

6%<br />

Sağlık<br />

4%<br />

Eğitim<br />

4%<br />

Ulaştırma<br />

24%<br />

Turizm<br />

1%<br />

4


Tablo 7.3 I. Strateji Plan Dönemi İkinci Yıl Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />

Ödenekleri 1993 Yılı<br />

Sektör Yıl Yatırımı X 1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %<br />

Tarım 73.449.000 6.595.636 1<br />

Madencilik 1.400.000 125.718 0<br />

İmalat 1.216.008.000 109.196.121 18<br />

Enerji 251.098.000 22.548.312 4<br />

Turizm 30.402.000 2.730.065 0<br />

Ulaştırma 2.030.665.000 182.351.383 31<br />

Eğitim 161.250.000 14.480.065 2<br />

Sağlık 182.190.000 16.360.453 3<br />

Konut 880.521.000 79.069.774 13<br />

Diğer Kamu Hizmetleri 1.863.455.000 167.336.117 28<br />

Genel Toplam* 6.690.438.000 600.793.642 100<br />

I. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İKİNCİ YIL (1993 YILI) SEKTÖREL<br />

KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />

Diğer Kamu<br />

Hizmetleri<br />

28%<br />

Tarım<br />

1%<br />

Madencilik<br />

0%<br />

İmalat<br />

18%<br />

Enerji<br />

4%<br />

Turizm<br />

0%<br />

Konut<br />

13%<br />

Sağlık<br />

3%<br />

Eğitim<br />

2%<br />

Ulaştırma<br />

31%<br />

5


Tablo 7.4 II. Strateji Plan Dönemi İlk Yıl Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />

Ödenekleri 1996 Yılı<br />

Sektör Yıl Yatırımı X 1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %<br />

Tarım 565.794.000 7.030.244 1<br />

Madencilik 33.000.000 410.040 0<br />

İmalat 1.246.330.000 15.486.208 3<br />

Enerji 2.368.827.000 29.433.735 6<br />

Turizm 113.805.000 1.414.078 0<br />

Ulaştırma 7.791.150.000 96.808.524 20<br />

Eğitim 1.357.440.000 16.866.799 3<br />

Sağlık 1.060.800.000 13.180.915 3<br />

Konut 178.091.000 2.212.860 0<br />

Diğer Kamu Hizmetleri 24.863.962.000 308.945.850 64<br />

Genel Toplam* 39.579.199.000 491.789.252 100<br />

II. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İLK YIL (1996 YILI)<br />

SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />

Diğer Kamu<br />

Hizmetleri<br />

64%<br />

Tarım<br />

1%<br />

Madencilik<br />

0%<br />

İmalat<br />

3%<br />

Konut<br />

0% Sağlık<br />

3%<br />

Eğitim<br />

3%<br />

Enerji<br />

6%<br />

Turizm<br />

0%<br />

Ulaştırma<br />

20%<br />

6


Tablo 7.5 II. Strateji Plan Dönemi İkinci Yıl Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />

Ödenekleri 1997 Yılı<br />

Sektör Yıl Yatırımı X 1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %<br />

Tarım 1.204.614.000 7.859.425 3<br />

Madencilik 594.850.000 3.881.060 1<br />

İmalat 4.065.500.000 26.525.086 9<br />

Enerji 2.704.398.000 17.644.666 6<br />

Turizm 339.934.000 2.217.877 1<br />

Ulaştırma 14.353.042.000 93.645.475 30<br />

Eğitim 3.037.000.000 19.814.706 6<br />

Sağlık 2.587.960.000 16.884.974 5<br />

Konut 0<br />

Diğer Kamu Hizmetleri 18.388.132.000 119.972.154 39<br />

Genel Toplam* 47.275.430.000 308.445.423 100<br />

II. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İKİNCİ YIL (1997 YILI)<br />

SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />

Diğer Kamu<br />

Hizmetleri<br />

39%<br />

Tarım<br />

3%<br />

Madencilik<br />

1%<br />

İmalat<br />

9%<br />

Enerji<br />

6%<br />

Turizm<br />

1%<br />

Konut<br />

0%<br />

Sağlık<br />

5%<br />

Eğitim<br />

6%<br />

Ulaştırma<br />

30%<br />

7


Tablo 7.6 III. Strateji Plan Dönemi Öncesi (1) Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />

Ödenekleri 2001 Yılı<br />

Sektör Yıl Yatırımı X1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %<br />

Tarım 8.234.060.000 6.593.060 2<br />

Madencilik 1.032.000.000 826.328 0<br />

İmalat 87.059.667.000 69.709.189 22<br />

Enerji 20.680.092.000 16.558.672 5<br />

Turizm 4.029.260.000 3.226.252 1<br />

Ulaştırma 98.334.126.000 78.736.715 25<br />

Eğitim 20.874.206.000 16.714.100 5<br />

Sağlık 10.022.728.000 8.025.257 3<br />

Konut 666.000.000 533.270 0<br />

Diğer Kamu Hizmetleri 139.829.542.000 111.962.340 37<br />

Genel Toplam* 390.761.681.000 312.885.184 100<br />

III.STRATEJİK PLAN DÖNEMİ ÖNCESİ (2001 YILI)<br />

SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />

Diğer Kamu<br />

Hizmetleri<br />

37%<br />

Tarım<br />

2%<br />

Madencilik<br />

0%<br />

İmalat<br />

22%<br />

Konut<br />

0%<br />

Sağlık<br />

3%<br />

Eğitim<br />

5%<br />

Ulaştırma<br />

25%<br />

Enerji<br />

5%<br />

Turizm<br />

1%<br />

8


Tablo 7.7 III. Strateji Plan Dönemi Öncesi (2) Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />

Ödenekleri 2002 Yılı<br />

Sektör Yıl Yatırımı X1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %<br />

Tarım 13.042.340.000 8.586.045 2<br />

Madencilik 1.243.000.000 818.293 0<br />

İmalat 128.937.000.000 84.881.924 16<br />

Enerji 54.978.000.000 36.193.167 7<br />

Turizm 638.000.000 420.009 0<br />

Ulaştırma 378.467.935.000 249.153.357 45<br />

Eğitim 46.911.486.000 30.882.812 6<br />

Sağlık 15.971.295.000 10.514.238 2<br />

Konut 631.000.000 415.400 0<br />

Diğer Kamu Hizmetleri 182.665.854.000 120.252.752 22<br />

Genel Toplam* 823.485.910.000 542.117.996 100<br />

III. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ ÖNCESİ (2002 YILI) SEKTÖREL<br />

KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />

Diğer Kamu<br />

Hizmetleri<br />

22%<br />

Konut<br />

0%<br />

Sağlık<br />

2%<br />

Eğitim<br />

6%<br />

Tarım<br />

2%<br />

Madencilik<br />

0%<br />

İmalat<br />

16%<br />

Enerji<br />

7%<br />

Turizm<br />

0%<br />

Ulaştırma<br />

45%<br />

9


7.1 Kamu Yatırımlarının Sektörler İtibarıyla Değerlendirilmesi<br />

Kamu yatırımlarının aktivitelere göre dağılımında yıllar itibariyle iniş ve çıkışların<br />

süreklilik arz ettiği görülmektedir. Bunlar arasında özellikle konut, madencilik ve<br />

turizm sektörlerinde kamunun geri çekilmesi, özel sektörün bu alanlarda hareket<br />

serbestisine sahip olmasına sebep olmuştur. Ancak ekonomik krizler özel sektörün<br />

bu alanlarda gereken girişimi ve başarıyı elde etmesini göreceli de olsa engellemiştir.<br />

I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde aldıkları pay giderek azalma gösteren sağlık ve eğitim<br />

sektörleri, II. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde de aynı durumlarını sürdürmüşler, ancak,<br />

son yıllarına doğru nispi bir artışa sahip olmuşlardır. Buna karşın, ulaşım<br />

sektörünün her iki stratejik plan döneminde de, kamu yatırımları içerisinde ikinci en<br />

büyük payı aldığı görülmüştür. Bunda otoyol projelerinin kapsam içinde olmasının<br />

payı oldukça büyüktür.<br />

II. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminin ilk yıllarında ulaşımdan da büyük pay sahibi olan diğer<br />

kamu hizmetleri yatırımlarını kapsayan sektörün, 2002 yılı itibariyle düştüğü ve<br />

imalat sektörüne yaklaşır bir duruma geldiği gözlenmektedir.<br />

Her iki plan döneminde de kamu yatırımları açısından görülen en büyük sıkıntı, proje<br />

tutarı ile projeye harcanacak parasal değerlerin karşılıklı tutarsızlığıdır. Her iki<br />

dönemde yıllar itibariyle ve özellikle makro projeler açısından projelerin zamanında<br />

bitirilemediği ve hemen hepsinin süre uzatımı aldığı görülmüştür. Gerçekleşme<br />

oranının en yukarıda olduğu yıl % 11 değerine ulaşılmıştır. En düşük değer ise % 6<br />

ile 2001 yılı olup kriz yılının takip eden bir yıl olmasıyla dikkat çekicidir. 2002 yılında<br />

% 8’lere erişmesi ilerisi için umut vermekte ise de 1996’nın değeri olan % 10’lara<br />

erişilemeyeceği anlaşılmaktadır.<br />

Aşağıda sektörlerin genel karakteristikleri ve makro projelerin dönemler itibariyle<br />

dağılımları verilmektedir. Bunların incelenmesi proje tutarı-yatırım harcaması<br />

ilişkisini daha net ortaya koymaktadır.<br />

Konut<br />

Konut sektörü kapsam olarak lojman, afet ve göçmen konutlarını içermektedir. I.<br />

<strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başındaki yıllarda % 6-% 13 gibi paylara sahipken, 1994-1999<br />

kriz yıllarında ve takip eden yıllarda % 0 değerine yaklaşmıştır. Konut sektörü <strong>İzmir</strong><br />

genelinde büyük yatırımlar kapsamında yer almamaktadır. Sadece 1998 yılında<br />

Emlak Bankası Mavişehir Konutları Projesi 7,77 trilyon TLlik büyük bir yatırım payı<br />

almıştır. Daha sonraki yıllarda lojman yapımından vazgeçilmesi ve kamunun konut<br />

sunumu rolünü bırakması konut sektörünün kamu yatırım projeleri içindeki payının<br />

düşmesine sebep olmuştur. Bu bağlamda konut sektörüne ayrılan kamu yatırım<br />

projeleri ödenekleri diğer sektörlere kaydırılmıştır.<br />

Enerji<br />

Enerji sektörü yatırımları ağırlıkla enerji nakil hatları ve şebeke tevsii olarak<br />

görülmektedir. I. ve II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemlerinde, toplam kamu yatırım projeleri<br />

10


içinde enerji sektörüne ayrılan pay % 6-7 arasında oynamaktadır. Ancak 1994 krizi<br />

öncesinde % 4’e, 1999 krizi sonrasında ise % 5’e düşmüştür. 2002 yılı itibariyle önde<br />

gelen yatırımlar Aliağa-Manisa enerji nakil hattı ve Aliağa gaz tribünleridir. 2001 yılı<br />

itibariyle sektörün kendi içindeki yatırımların parasal değeri % 100’e aşkın bir değer<br />

artışı gösterirken, toplam kamu yatırımları içindeki payı % 5’ten % 7’ye çıkarak I.<br />

<strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başından III. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başına gelindiğinde enerji<br />

sektörünün ödeneğini 2 milyon dolar artırarak 36 milyon dolar seviyesine çıktığı<br />

görülmektedir.<br />

Sağlık<br />

I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminden 2003 yılına doğru, sağlık sektörünün kamu yatırımları<br />

içindeki payı bir azalma göstermektedir. 1992 yılında yaklaşık 23 milyon dolar ile<br />

sahip olduğu % 4’lük paya ilerleyen yıllarda erişememiştir. Kamu yatırımları proje<br />

ödeneklerinde yatırım bedeli 2002 yılı hariç % 3 ile % 5 arasında değişirken, 1999<br />

krizinden sonra 2001 yılında parasal olarak en düşük değerini almış ve 8 milyon<br />

dolar olmuştur. II. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminin ilk yılında 13 milyon dolar, ikinci yılında<br />

ise toplam kamu yatırım projeleri ödenekleri içinde % 6’lık pay almasına karşın 1993<br />

yılında olduğu gibi 16 milyon dolar nakdi değer göstermiştir. Proje tutarı içinde 2002<br />

yılı itibariyle yapılan en büyük yatırımlar Dokuz Eylül ve Ege Üniversitesi<br />

hastanelerine yönelik görülmektedir. Diğer yatırımlar sağlık ocağı ve ilçe<br />

hastaneleridir. Sağlık sektörü I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminden bu yana ihmal edilirliği<br />

en yüksek olan sektör olarak görünmektedir. 1992 ve 1996 dönemlerinde sağlık<br />

sektöründeki en büyük yatırımları <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütünü almıştır. Sağlık<br />

sektöründeki makro yatırımların daha ziyade <strong>İzmir</strong> içindeki üniversite hastanelerine<br />

yönlendirilmesi, <strong>İzmir</strong>’i bir sağlık merkezi haline getirmeye yönelik adımlar olmuştur.<br />

Eğitim<br />

Eğitim sektörü kamu yatırım projeleri ödenekleri içinde % 2 ile % 6 arasında bir<br />

dalgalanma sergilemektedir. Strateji planı dönemi itibariyle ele aldığımızda 1993<br />

yılında 1992 yılındaki değerinin % 33’ü kadar bir azalma kaydederek 14milyon dolar<br />

düzeyine inmiştir. 1994 krizi sonrasında 1996’da 2 milyon dolarlık bir artış<br />

göstermesine rağmen toplamda % 3’lük bir pay almıştır. 1996-1997 döneminde aldığı<br />

% 6’lık paya rağmen 19 milyon dolar seviyesine çıkmıştır. 1999 krizi ile birlikte tekrar<br />

16 milyon dolara düşmüş ve 2002 yılında da 30 milyon dolara yükselmesiyle birlikte,<br />

eğitim sektörü de I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminin ilk yılındaki ödeneğini, III. <strong>Stratejik</strong><br />

Plan Dönemine gelindiğinde yaklaşık % 50 artırmış olarak görülmektedir.<br />

Eğitim sektörünün 2002 yılı itibariyle İlköğretim ve diğer eğitim tesisleri yatırımları ve<br />

de üniversiteler hariç genellikle küçük çaplı ve çok sayıda, 500 milyarı geçmeyen<br />

hatta zaman zaman 50-70 milyarlara düşen ve aynı yıl içinde tamamlanan yatırımlar<br />

olarak görülmektedir. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütününde eğitim sektöründe makro<br />

yatırımların yapılmaması belirli doygunluğa erişildiğinin göstergesidir.<br />

I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde programa alınan ve başlayan kamu yatırımları içinde ilk<br />

ve orta öğretim kurumlarının pek çoğunun III. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başına<br />

11


gelindiğinde tamamlandığı görülmektedir. 1999 krizinden en az etkilenen sektör<br />

eğitim sektörüdür. 1999 kriz yılında 73 trilyon TL proje tutarına karşın 12 trilyon TL<br />

harcanmış, 2002 yılında 30 milyon dolar yatırım yapılmıştır. 2002 yılında proje<br />

tutarının 1/3’ü gerçekleşmiştir.<br />

Turizm<br />

I. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başında kamu yatırım projeleri ödeneklerinde 1992 yılında 4<br />

milyon dolar alan turizm sektörü, sektörler arasındaki yatırım payı olan % 1’i<br />

aşamamıştır. % 0’lık bir değer gösterdiği 1993 yılında bir önceki yılın yarısı kadar bir<br />

ödenek almıştır. II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemine de % 0’lık payla başlayan turizm<br />

sektörü, 1993 yılının yarısı kadar bir ödenek almıştır. 1997 yılında 1993 yılındaki<br />

değerine yakın bir değeri % 1’lik bir oranla yakalamıştır. Bu durum 1997 yılı kamu<br />

yatırım projelerine ayrılan toplam ödeneğin bir önceki yıla kıyasla yaklaşık % 40<br />

oranında düşmesinden kaynaklanmaktadır. 2001 yılında da % 1’lik payla 1997<br />

yılının 1,5 katı kadar bir değere erişmiştir. Ancak 2002 yılında aldığı % 0’lık payla bir<br />

önceki yılın % 13’ü değerine gerilemiş ve son 10 yıllık seyrinin en düşük değeri olan<br />

420 bin dolarlık bir ödenek almıştır. Bu sonuç üzerinde, Foça yat limanının turizm<br />

sektöründe yer alıp bu yatırıma fon ayrılmamasının etkisi büyüktür.<br />

Turizm sektörü yatırımlarında en büyük pay Sığacık ve Eski Foça yat limanlarına<br />

ayrılmış olmasına rağmen, Eski Foça yat limanı 1995 yılında programa alınmış, 1996<br />

yatırımında 1 milyar TL ayrılmış, 2000 yılına kadar hiç yatırım yapılmamış ve 2002<br />

yatırım projelerinden çıkarılmıştır. Diğer bir önemli proje olan Sığacık Yat Limanı<br />

1995 yılında projeye alınmış ve 1999 yılında bitmesi planlanmış olmasına rağmen<br />

2002 yatırım projeleri arasında bitiş tarihi 2003 olarak görülmekte olup, 600 milyar<br />

TLlik yatırımla, 2003 yılında bitmesinin mümkün olmadığı görülmektedir. Sonuçta<br />

<strong>İzmir</strong>’e turizm sektöründe gerektiği kadar fon ayrılmadığı görülmektedir.<br />

Madencilik<br />

Madencilik sektöründe kamu yatırımları Tekel, MTA, Eti Holding (Etibank) tarafından<br />

yapılmaktadır. I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminden bu yana kamu yatırım projeleri içinde<br />

sektörel olarak % 1 oranının üstüne çıkamayan madencilik sektöründe, yıllar<br />

itibariyle en büyük yatırım Çamaltı Tuz İşletmesine yapılmış olup en büyük pay 1997<br />

yılında yaklaşık 4 milyon dolarla bir önceki yılın 9 katı kadar bir değerde olmuştur.<br />

Bunun dışındaki yatırımlar jeolojik ve jeotermal araştırmalara yöneltilmiştir. I.<br />

<strong>Stratejik</strong> Plan Döneminden bu yana madencilik sektörüne ayrılan pay oransal olarak<br />

% 1’i geçmemekle beraber, 1992 yılında madencilik sektörüne ayrılan pay 2002<br />

yılında ayrılan payın yaklaşık yarısı kadardır.<br />

Madencilik sektöründeki jeotermal enerji yatırımları Belediye ve özel sektör kanalıyla<br />

gerçekleştirildiği için, kamu bu sektöre yatırım yapmamaktadır ve özel sektör ağırlıklı<br />

bir gelişim göstermektedir.<br />

12


Tarım<br />

Tarım sektörünün kamu yatırımlarına ayrılan ödenek içindeki payı strateji planı<br />

dönemlerinin başları itibariyle 6-9 milyon dolar aralığında yer almakta olup,<br />

toplamdaki payı % 1 ile % 3 arasındadır. Yatırım projeleri içinde en büyük paya DSİ<br />

II. Bölge Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen yatırımlar sahip olmaktadır. İkinci<br />

sıradaysa Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü görülmektedir. Bu yatırımların çoğu uzun<br />

vadelidir. Eğitim ve sağlık sektörlerinde olduğu gibi tarım sektöründe de küçük<br />

meblağlı çok sayıda yatırım yerine, daha çok kapsamlı projelerin yer aldığı<br />

görülmektedir. Yatırımcı kuruluşların <strong>İzmir</strong>’de İl ve Bölge Müdürlükleri olması,<br />

yelpazenin genişliğini ortaya koymaktadır. Özellikle tarım sektörü içinde yer alan<br />

sulama ve taşkın projeleri, proje tutarlarının yüksek olması ve projelerin uzun süreli<br />

olması, yıl içi yatırım paylarının düşük olmasının sebebi olmaktadır. Örneğin proje<br />

süresi 20 yıllık olan Bakırçay Kınık Projesinin tutarı 172,6 trilyon TL iken 2002<br />

yatırımda 2,7 trilyonluk bir ödenek ayrılmıştır. Bu pay proje tutarının yaklaşık %<br />

1,5’ine tekabül etmektedir. Aynı durum 2000 yılı için de geçerli olup, yatırım tutarı<br />

proje tutarının % 1,8’i oranında kalmaktadır. Bunun dışında araştırma ve geliştirme<br />

projelerinde yıllık durumlarda proje tutarı ile yatırım tutarı birbirine eşit olmaktadır.<br />

Ancak bunlar da 100 milyar mertebesini “ağaçlandırma” dışında geçmemektedir.<br />

1994 kriz yılında % 2 oranında bir ödenek ayrılan Bakırçay Kınık projesi; tarım<br />

sektöründeki yatırımların pay olarak kriz dönemlerinden etkilenmediğini ortaya<br />

çıkarmıştır. Ancak büyük ve süreli yatırımlara ayrılan payların oransal olarak<br />

düşüklüğü her yıl devam etmektedir. Bu tür büyük kapsamlı projelere her yıl % 2<br />

civarında pay ayrılması, söz konusu projelerin öngörüldüğü süre içinde<br />

tamamlanmasını zorlaştırmaktadır. Gecikme, beklenen ekonomik ve sosyal faydayı<br />

sağlanamamasına ve istenen verim düzeyine ulaşılamamasına neden olmaktadır.<br />

Bu durumun bir sonucu olarak yeni projelere başlamak yerine, halihazırda<br />

tamamlanamamış projeleri bitirmenin daha rasyonel bir tavır olacağı görülmektedir.<br />

İmalat<br />

İmalat sektörünün kamu yatırımları içindeki payı, tarım sektöründen çok daha<br />

yukarılarda bulunmaktadır. Kamu yatırımları sektörel dağılımında I. <strong>Stratejik</strong> Plan<br />

Döneminden bu yana 1996 yılı hariç üçüncü en büyük dilimi almaktadır. Petkim ve<br />

Tüpraş gibi imalat sektörünün <strong>İzmir</strong> ölçeğindeki temel taşlarını ve genelde büyük ve<br />

süreli yatırımları kapsamaktadır. Modernizasyon ve yenileme projeleri her yıl yatırım<br />

programlarında yer almakta, ancak projeleri tamamlamaya yetecek tutarlar yıl<br />

yatırımı içinde yer almamaktadır. Bu durum, üretim sistemlerinin teknolojiye ayak<br />

uyduramaması sonucunu doğurmaktadır. İmalat sektörü içinde Petkim ve Tüpraş<br />

her dönem en büyük payı almakta olup, bunların yanında dönemler itibariyle Petrol<br />

Ofisi, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü, Etibank Genel<br />

Müdürlüğü, TZDK, Gemi Sanayi AŞ Genel Müdürlüğü, İller Bankası ve SEKA Genel<br />

Müdürlüğü yatırım programları içine küçük paylarda da olsa girmektedirler. Bunlar<br />

daha ziyade kısa vadeli yatırımlardır.<br />

13


İmalat sektörünün tüm kamu yatırımları içindeki payı 1994 krizinden sonra büyük<br />

bir düşüş göstermiş, I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminin ilk yıllarına oranla yaklaşık %<br />

10’una gerilemiştir. Bunu takiben düşük bir artış oranıyla II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi<br />

sonuna doğru 2001 yılında 70 milyon dolar civarına ve 2002 yılında 85 milyon dolar<br />

civarına çıkmasına rağmen, I. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başındaki (1992) 144 milyon<br />

dolarlık değeri yakalayamamıştır.<br />

İmalat sektörünün 1999 krizi etkisinden dolayı sektörler içindeki payı azalmıştır.<br />

İmalat sektörü yatırım oranında 2002 yılında 2001 yılına göre % 6’lık bir azalış<br />

olmasına rağmen, değerde yaklaşık 15 milyon dolarlık bir artış olmuştur. Bu da 2002<br />

yılının toplam yatırım ödeneğinin 2001 yılına göre yaklaşık 1,7 katı olmasıyla ilgili bir<br />

durumdur. Kriz dönemleri haricinde imalat sektöründeki yatırım paylarının<br />

düşüşüne karşın, ulaşım sektöründe oransal bir artış görülmüştür.<br />

Ulaştırma<br />

Kamu yatırımlarının ödeneklerinin sektörel dağılımında ulaşım sektörü ikinci en<br />

büyük dilimi almaktadır. Her yıl % 20 ile % 45 arasında değişen yüzdeleri ile yıllık<br />

toplam kamu yatırım projeleri ödenekleri içinde yaklaşık ¼ ile ½ arasında bir yer<br />

kaplamaktadır. Sadece kriz dönemlerinde diğer sektörlerde de olduğu gibi bir düşüş<br />

yaşanmış, ancak sektörel payın çok olması krizin etkisinin tolere edilmesini<br />

sağlamıştır. I. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başında sektörel pay ve yatırım değeri açısından<br />

imalat sektörü ile göreceli bir eşitliğe sahipken zaman içinde imalat sektörü aleyhine<br />

bir artış içine girmiş, sadece 2001 yılında sektörel paylar açısından bir yakınlaşma<br />

görülmüştür. <strong>Stratejik</strong> plan dönemleri itibariyle ulaştırma sektörü II. <strong>Stratejik</strong> Plan<br />

Döneminin son yılı olan 2002 dışında, diğer kamu hizmetleri toplamından daha<br />

düşük pay alırken, 2002 yılında 2 misli pay almıştır. Aynı yıl ulaştırma sektörü aldığı<br />

% 45’lik payla ve 249 milyon dolarla I. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başından bu yana 10 yıl<br />

içinde ödeneğini yaklaşık 1,65 katına çıkararak madencilik gibi kendi içinde bir<br />

gelişim göstermiştir.<br />

Ulaştırma sektörü içindeki, yatırımcı kuruluşların başında Karayolları 2. Bölge<br />

Müdürlüğü gelmektedir. Bunu takiben Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü tarafından Özel<br />

İdare kaynaklı asfalt kaplama büyük pay almaktadır. Üçüncü etkin kuruluş olan<br />

Türk Telekom’un telefon şebekesi tesisi, ilavesi ve projelendirmesi gelmekte olup,<br />

proje tutarları ve yıl yatırımları dengeli bir biçimde harcanmıştır. Bir başka deyişle<br />

genelde ayrılan proje tutarı kadar yatırım yapılmıştır. Karayolları ve DLH yatırımları<br />

arasında yatırım kapsamında alınıp pay ayrılmayan proje 2002 yılı itibariyle<br />

Balıklıova Mordoğan yolu olarak görülmekte iken, 2000 yılı itibariyle sayısal olarak<br />

daha çok yatırımın yer aldığı görülmektedir. 1997 yılı itibariyle, 1991 yılında yatırıma<br />

alınan Doğalgaz Ege İletim Hattının 1997 yılında bitmesi gerekirken, 2002 yılında<br />

tamamlandığı görülmüştür. 1997 yılında LNG İthal Terminalinin inşasına başlanıp 2<br />

yıl içinde bitmesi programlanmış iken 2003 yılı itibariyle inşaatının devam ettiği<br />

görülmüştür. Bu kapsam içinde Konya <strong>İzmir</strong> Doğalgaz İletim Hattı Etüdü 2000<br />

yılında tamamlanması hedeflenmesine karşın, 2003 yılında yatırımı hala devam eder<br />

durumdadır.<br />

14


Menemen Aliağa çift hatlı demiryolu inşaatı 1989 yılından bu yana yeterli yatırım<br />

alamadığı için hala devam etmektedir. Planlama alanının makro yatırımları arasında<br />

görülen Kuzey Ege Liman Etüdü 1994-1996 yılları arasında yatırım kapsamında yer<br />

almakta olup, 1997 programında da görülmektedir. Sonra sadece 2000 yılında tekrar<br />

yatırım programında yer almıştır. Proje tutarının tam harcanmamasının gerekçesi ise<br />

ÇED araştırmasının devam etmesi olarak açıklanmaktadır.<br />

Otoyol projeleri kapsamında <strong>İzmir</strong> Çevre Yolu ve Aydın Otoyolu 1985 başlama ve<br />

2004 bitiş tarihli olmasına karşın, 2002 yılı yatırım programındaki proje tutarının %<br />

3,5’unun harcanmış olmasından hareketle, geriye kalan % 13’lük yatırım tutarının<br />

her yıl aynı payda ayrılması durumunda, bu güne kadar yapılan harcamalar<br />

çıkarıldığında, en erken 2007-2008 yıllarında tamamlanacağı ortaya çıkmaktadır.<br />

1992 yılında % 24 payı, 1993 yılında % 31’e çıkmış ve bu durum 1992 yılında 150<br />

milyon dolarlık yatırım ödeneğinin 32 milyon dolar artmasını sağlamıştır. 1993<br />

yılından 1996 yılına gelindiğinde ödeneğin % 20’lik bir paya gerilediği ve 1993<br />

yılındaki 182 milyon doların yarısına indiği görülmektedir. I. <strong>Stratejik</strong> Plan<br />

Döneminden itibaren 1994 krizi sonrası olan 1996 yılında % 20’lik bir orana<br />

gerilemiş ancak bu durum % 30’luk bir orana sahip olduğu 1997 yılı ile<br />

kıyaslandığında yatırım büyüklüğünün değiştirmediğini göstermektedir. Bu gerileme<br />

1997 yılından 2001 yılına gelindiğinde de devam etmiş ve oransal olarak % 5 ve tutar<br />

olarak da 15 milyon dolarlık bir azalmayla 78,5 milyon dolar olarak gözlenmiştir.<br />

Ancak 2001 yılından 2002 yılına gelindiğinde bu azalmanın durduğu ve gerek oransal<br />

olarak % 20 bir artışla % 45’e ulaşarak, gerekse de tutar olarak % 216’lık bir artışla<br />

249 milyon dolara erişerek 2002 yılının toplam sektörel kamu yatırım projeleri<br />

ödeneklerinin yaklaşık yarıya yakınını elde etmiştir.<br />

Diğer Kamu Hizmetleri<br />

Sektörel kamu yatırım projeleri ödenekleri içinde payı çok yüksek olan Diğer Kamu<br />

Hizmetlerinin, I. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başından II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi sonuna<br />

kadar olan dönemde, yıllara göre sektörler arasında % 22 ile % 64 arasında bir<br />

değişim göstermektedir. Diğer Kamu Hizmetleri 1992 yılında sektörler arasında %<br />

29’luk payla yaklaşık 182 milyon dolarlık bir ödenek almıştır. 1993 yılında % 1’lik bir<br />

gerileme ile % 28’e inmiş ve 167 milyon dolar almıştır. 1994 kriziyle birlikte II.<br />

<strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başı olan 1996 yılında, hem aynı yıl içinde hem de bu 10 yıllık<br />

süreçte en yüksek pay olan % 64’ü yakalamıştır. Bu payla birlikte yaklaşık 309<br />

milyon dolarlık bir ödenek elde etmiştir. Bu değer bir sonraki yılın (1997) kamu<br />

yatırım projeleri ödeneklerinin toplamına eşittir. 1997 yılında Diğer Kamu<br />

Hizmetlerine ayrılan pay, tüm sektörel kamu yatırım projeleri ödeneklerinin<br />

toplamının % 67’sine gerilemesi nedeniyle oldukça düşmekle birlikte oransal olarak<br />

% 39’luk bir pay almış ve yaklaşık 120 milyon dolarlık bir ödenek ayrılmıştır. 2001<br />

yılına gelindiğinde % 37’lik bir payla 112 milyon dolar ödenek almıştır. 2002 yılında<br />

tüm sektörlere ayrılan kamu yatırım projeleri ödeneklerinin toplamının bir önceki yıla<br />

nazaran % 173’üne çıkması, aynı yıl içinde payı azalarak % 22 olan Diğer Kamu<br />

Hizmetlerinin, 120 milyon dolarlık ödeneği elde etmesini sağlamıştır.<br />

15


1996 yılı yatırımlarında en büyük paya raylı sistem yapımı sahip olmuştur. Ağırlıklı<br />

olarak <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi ve İZSU yatırımlarıyla, İller Bankasının ilçe ve<br />

belde ölçeğindeki içme suyu, kanalizasyon ve harita yatırımları büyük yer<br />

tutmaktadır. Diğer Kamu Hizmetlerinin sektörel değerlendirmesinde Ege, Dokuz<br />

Eylül Üniversiteleri ve Yüksek Teknoloji Enstitüsünün yatırımları da büyük pay<br />

almaktadır.<br />

2000 yılı ve sonrasında Bergama, Ödemiş, Tire Organize Sanayi Bölgelerine ağırlık<br />

verildiği ve yatırımların bir kısmı kamulaştırma olmak üzere, bu yönde yoğunlaştığı<br />

görülmektedir. Bunun yanında Kemalpaşa ve Menemen Serbest Bölgesi Arıtma<br />

Tesislerinin de aynı kapsam içinde yer aldığı görülmektedir.<br />

Tablo 7.8 II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi <strong>İzmir</strong> İli<br />

Yatırım Harcamaları<br />

Kamu Yatırım Proje Tutarı Ve<br />

YILLAR Yatırım Tutarı<br />

(Milyon TL)<br />

Proje Tutarı<br />

(Milyon TL)<br />

Yatırım Tutarı<br />

(Milyon TL)<br />

Proje Tutarı<br />

(Milyon TL)<br />

Gerçekleşme<br />

Oranı (%)<br />

1996 39.579.190 380.216.067 491.789.140 4.724.354.709 10<br />

1997 47.275.430 601.613.523 3.084.454.231 39.251.877.275 08<br />

1998 219.841.114 1.918.932.049 6.936.656.302 72.763.993.971 11<br />

1999 309.701.560 3.522.527.104 7.474.268.807 85.011.888.396 9<br />

2000 331.059.731 3.653.739.663 5.304.143.872 58.539.166.887 9<br />

2001 390.761.681 6.432.287.627 3.128.851.844 51.503.706.684 6<br />

2002 842.274.410 11.225.952.380 5.544.868.586 73.902.792.202 8<br />

TOPLAM 2.180.493.116 27.735.268.413 31.965.032.782 385.697.780.124 8<br />

II. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İZMİR İLİ<br />

KAMU YATIRIM PROJE TUTARI VE YATIRIM HARCAMALARI<br />

100.000.000.000<br />

80.000.000.000<br />

60.000.000.000<br />

40.000.000.000<br />

20.000.000.000<br />

TUTAR $ 0<br />

1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002<br />

YATIRIM TUTARI $ PROJE TUTARI $<br />

16


II. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İZMİR İLİ<br />

KAMU YATIRIM PROJE TUTARI VE YATIRIM HARCAMALARI<br />

12.000.000.000<br />

10.000.000.000<br />

8.000.000.000<br />

6.000.000.000<br />

4.000.000.000<br />

2.000.000.000<br />

TUTAR 0<br />

MİLYON TL 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002<br />

YATIRIM TUTARI MİLYON TL<br />

PROJE TUTARI MİLYON TL<br />

7.2 Makro Kamu Yatırımlarının Sektörler İtibarıyla Değerlendirilmesi<br />

<strong>İzmir</strong> ili kamu projelerinin yıllar itibarıyla toplam proje tutarları artış gösterirken yıl<br />

ödenekleri aynı oranda artış gösterememiştir. Bununla beraber 2002 yılına<br />

gelindiğinde yatırımlarda ortaya çıkan belirgin artış ileriki yıllar için sektör bazında<br />

ödenek tahsisinin artacağı kanaatini ortaya çıkarmaktadır. Bu yıla kadar gerek<br />

toplamda gerekse sektör tanımlamaları için yapılan yatırımların proje tutarından çok<br />

uzakta kalması makro gelişim trendlerini olumsuz etkilemiştir. Özellikle yatırım<br />

açısından büyük meblağlar ayrılan projelerin yıllar itibarıyla gerçekleşen ortalama<br />

sektörel yatırım tutarı proje tutarına oranla % 7 ila % 10 arasındadır. Bu oranın<br />

sektörel dağılımın üzerinde olması gelişim trendinin son yılda ivme kazandığını<br />

göstermektedir. II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başında ana kamu projeleri ödenek talebi ve<br />

ayrılan ödenek oransallığı içinde 2003 yılı olarak bu tür projeler sayı olarak<br />

çoğalmıştır. Bunlar arasından 2002 yılındaki makro yatırımlardan proje tutarı 500<br />

trilyonun üstünde olanlar birinci grup olarak adlandırılmıştır. <strong>İzmir</strong> Çevre Yolu ve<br />

<strong>İzmir</strong>-Aydın Otoyolu, <strong>İzmir</strong>-Urla-Çeşme Otoyolu, Şehir içi Banliyö Sisteminin<br />

Geliştirilmesi, <strong>İzmir</strong> İçme Suyu 2. Merhale Müteferrik İşler, Büyük Kanal Projesi,<br />

İçme ve Kullanma Suyu Temini ilk bakışta belirlenmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Çevre Yolu ve <strong>İzmir</strong>-Aydın Otoyolunun proje tutarı yaklaşık 3 katrilyon TL’dir.<br />

Bunun % 80’i 2001 yılı sonuna kadar sarf edilmiş olup, 2002 yılında da % 4,8’i<br />

yapılmıştır.<br />

<strong>İzmir</strong>-Urla-Çeşme Otoyolunun da 2001 yılı sonuna kadar % 97’si, 2002 yılında %<br />

1,4’ü yapılmıştır. Bu proje makro açıdan bakıldığında 2003 yılında bitmiş olup, bazı<br />

donatılar yönünden ise bitirilme aşamasındadır.<br />

Şehir içi Banliyö Sisteminin Geliştirilmesi Projesi 2001 yılında başlamış olup, anılan<br />

yılın sonuna kadar herhangi bir yatırımda bulunulmamıştır. 2002 yılında yatırıma<br />

başlanmış ve % 16’sı bitmiştir.<br />

<strong>İzmir</strong> İçme Suyu 2. Merhale Müteferrik İşler Projesi 1999 yılında başlamıştır. 2001<br />

yılı sonuna kadar sadece % 0,7’si tamamlanmış olup, 2002 yılında da % 0,02’si<br />

yapılmıştır.<br />

17


Büyük Kanal Projesinin 2001 yılı sonuna kadar % 46,9’u tamamlanmış, 2002 yılında<br />

sadece % 5,4’ü yapılmıştır. İçme ve Kullanma Suyu Temini Projesi ise Büyük Kanal<br />

Projesinin tersi olarak 2001 yılı sonuna kadar % 4,8, 2002 yılında ise % 41,6<br />

oranında tamamlanmıştır.<br />

Genellikle yukarıda belirtilen projeler İçme ve Kullanma Suyu Temini hariç 1999<br />

krizinden etkilenmiş görülmektedir. Bu altı projeden dördü 1992 yatırım<br />

programında da yer almakta olup 1990 öncesi başlatılmışlardır. Başlama tarihleri<br />

itibarıyla 1992 yılı <strong>İzmir</strong> İli Yatırım Projeleri Envanterine göre 1994-1997 yılları<br />

arasında tamamlanmaları planlanmıştır. Ancak 2002 yılında hala yapımlarına devam<br />

edilmektedir. Bu yıl itibarıyla tamamlanma süreleri belirtilmemekle beraber projelerin<br />

sürekliliği, her yıl yatırım programlarında yer almasını gerekli kılmaktadır. Burada<br />

önemli olan temel altyapı yatırımlarının tamamlanmış olmasıdır. Diğer iki projeden;<br />

<strong>İzmir</strong> İçme Suyu 2. Merhale Müteferrik İşler Projesi 1999 yılında, Şehir içi Banliyö<br />

Sisteminin Geliştirilmesi Projesi ise 2001 yılında başlamıştır.<br />

Diğer yatırım grubu, proje tutarı 500 trilyonun altında olan yatırımları<br />

kapsamaktadır. Bu gruptaki projeler de ikinci grubu oluşturmaktadır. Bunlar;<br />

Bakırçay-Kınık, K. Menderes, Beydağ, Aşağı Gediz, Petkim Genel Müdürlüğü<br />

Modernleştirme ve Yenileme Yatırımları, <strong>İzmir</strong> Elektrik Şebekesi, Menemen-Aliağa-<br />

Basmane-Alsancak-Cumaovası Elektrifikasyon, Sinyalizasyon ve Telekom Tesisleri,<br />

Karacabey-<strong>İzmir</strong> Doğal Gaz İletim Hattı Projeleridir.<br />

<strong>İzmir</strong>’e ve Aliağa’ya doğal gaz taşıyacak Karacabey-<strong>İzmir</strong> Doğal Gaz İletim Hattı 1998<br />

yılında projeye alınmış ve 2001 yılında bitmesi planlanmıştır. Ancak 2001 yılı sonuna<br />

kadar % 98,8’i bitmiştir. 2002 yılı yatırım programına da dahil edilip % 1,2’si<br />

tamamlanmış ve proje 2002 yılında bitmiştir.<br />

Yukarıda bahsedilen ikinci grup projeleri iki gruba ayırmak da mümkündür. İlk<br />

olarak % 40’ından azı tamamlanmış projeler, ikinci olarak ise en az % 70’i<br />

tamamlanmış projeler belirlenmektedir. % 40’ından azı tamamlanmış projelerin<br />

başında Petkim Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu yatırımlar gelmektedir. Diğerleri<br />

ise Bakırçay-Kınık ve K. Menderes Beydağ Projeleridir. Bunun dışındaki projelerin en<br />

az % 70’i tamamlanmış durumdadır.<br />

Bu tür projelerin makro planlama hedefleri içinde kalkınma dinamiğini harekete<br />

geçirmede büyük payları bulunmakta ve üç temel sektörü kavradığı görülmektedir.<br />

Sulama projeleri dengeli olarak kuzey ve güney havzaları kapsamaktadır. Sanayi<br />

yatırımları stratejik planlama alanının sanayi odağı olarak kabul edilen Aliağa<br />

yöresinde yoğunlaşmıştır. Hizmet sektöründe ise ulaşım ve enerji temini ana<br />

yatırımları oluşturmaktadır.<br />

18


Tablo 7.9 Sektörler İtibarıyla Kamu Yatırımları<br />

Sektörler İtibarıyla <strong>İzmir</strong>’deki Makro Kamu Yatırımları 1996 1998 2000 2002<br />

SEKTÖR İSMİ YIL YATIRIMCI KURULUŞ YATIRIM YERİ YATIRIM ADI YATIRIMIN KONUSU BAŞ.– BİTİŞ BAŞ.– BİTİŞ BAŞ.– BİTİŞ BAŞ.-BİTİŞ<br />

TARİHLERİ TARİHLERİ TARİHLERİ TARİHLERİ<br />

TARIM 1996 DSİ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Seferihisar Depolama-Sulama 1986-1996 -- -- --<br />

TARIM 1998 Köy Hiz. İl Müd. Muhtelif Sulama-Toprak Toplamı Tarımsal Altyapı ** 1990-2002 1990-2002 1990-2006<br />

TARIM 2000 DSİ 2. Bölge Müd. <strong>İzmir</strong>-Ödemiş Ödemiş-Aktaş Baraj ve Tesisleri Depolama-Sulama 1995-1999 1995-2003 1995-2004 1995-2004<br />

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Taşkın Projesi Taşkın 1963-1998 1963-2000 1963-2003 1963-2005<br />

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Seferihisar Gümüşsu-Ürkmez Prj.(Kavaklıdere Brj) Sulama 1984-1998 1984-2000 1984-2002 1984-2004<br />

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Bergama Bakırçay-Kınık Projesi (Sol Sahil Sula.) Sulama 1986-2000 1986-2002 1986-2004 1986-2006<br />

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Ödemiş K. Menderes Projesi Taşkın 1986-2000 1986-2002 1986-2004 1986-2006<br />

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Ödemiş K. Menderes- Beydağ Projesi Sulama 1991-2001 1991-2004 1991-2005 1991-2007<br />

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Menemen Aşağı Gediz Projesi Sulama + Taşkın 1963-2001 1963-2002 1963-2004 1963-2005<br />

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. <strong>İzmir</strong> II.Bölge Drenaj İşleri Sulama -- 1988-1999 1988-2003 1988-2003<br />

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. <strong>İzmir</strong> ve ilçeleri Taşkın Koruma Taşkın ** 1991-2000 1991-2004 1991-2006<br />

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. <strong>İzmir</strong> ve ilçeleri Taşkın ve Teressubat Kontrolü Taşkın ** 1987-2000 1987-2003 1987-2005<br />

TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Karaburun Göletler (Karaburun-Mordoğan Göleti ) Sulama -- 1997-2000 1997-2002 1997-2004<br />

TARIM 2002 DLH İnş. Gn. Müd. Karaburun Mordoğan Balıkçı Barınağı İnşaatı Dalgakıran ve Rıh. İnş. 1991-1999 1991-1999 1991-2001 1991-2002<br />

TARIM 2002 DLH İnş. Gn. Müd. Güzelbahçe Güzelbahçe Balıkçı Barınağı İkmal İnş. Mend.On. ve Rıh. İnş. 1994-1997 1994-2000 1994-2001 1994-2003<br />

TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Bergama Sulama Göletleri (Göçbeyli ) Sulama ** 1994-2000 1994-2002 1994-2006<br />

TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Seferihisar Sulama Göletleri (Ulamış, Ağalardere) Sulama ** 1993-2000 1993-2001 1993-2006<br />

TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Torbalı Sulama Göletleri (Karakızlar) Sulama ** 1994-2000 1994-2002 1994-2006<br />

19


TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Bergama-Kınık Bakırçay Ovası, Göçbeyli, Kınık Sul. Arazi Tapulaştırma ** 1990-1999 1990-2001 1990-2005<br />

TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Dikili Altınova Sulaması Arazi Tapulaştırma ** 1997-2000 1997-2005 1997-2005<br />

MADENCİLİK 2000 TEKEL Genel Müd. Çiğli Çamaltı Tuz Yıka. Tes. İyileş. Yat. Tesis İyileş., Şeb. Tevsii 1994-1997 1994-1999 1994-2000 **<br />

İMALAT 1996 İller Bankası Gn.Müd. <strong>İzmir</strong> Bademli Şişeleme Tesisleri Şişeleme Tesisi 1993-1996 -- -- --<br />

İMALAT 1996 Etibank Genel Müd. Cumaovası Araştırma Merkezi Makine ve Cihaz Alımı 1985-1996 -- -- --<br />

İMALAT 1996 T.Gemi Sn AŞ Gn.Müd. <strong>İzmir</strong> Alaybey Tersanesi Rıh.Yap. ve Derinkuyu Aç. 1992-1996 1992-1998 -- --<br />

İMALAT 1998 TEKEL Genel Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Y.T. Bakım ve İşleme Tesisi (1) İşleme 1976-1998 1976-1999 ** **<br />

İMALAT 2000 İller Bankası Gn.Müd. Menemen Harmandalı Mezbaa Yapımı Mezbaa -- 1997-1999 1998-2001 1998-2003<br />

İMALAT 2000 İller Bankası Gn Müd. Menemen Menemen Mezbaa Yapımı Mezbaa -- 1998-2000 1997-2001 1998-2003<br />

İMALAT 2002 Petkim Genel Müd. Aliağa Modernleştirme ve Yenileme Prj. İyileştirme ve Modern. 1989-1997 1989-2000 1989-2001 1990-2003<br />

İMALAT 2002 TÜPRAŞ <strong>İzmir</strong> Müd. Aliağa Modernleştirme ve Yenileme Prj. Kükürt Giderme , Modern. 1994-1999 1994-2001 1994-2003 1997-2004<br />

ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Piyale SF6 TM. 1992-1997 ** ** **<br />

ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Ilıca SF6 TM. 1992-1997 1992-1998 -- --<br />

ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Piyale-Bornova Kablosu 1993-1996 ** ** **<br />

ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Bostanlı Şemikler Kablosu 1994-1996 ** ** **<br />

ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Işıklar TM'de Trafo Değişimi 1995-1996 1995-1998 -- --<br />

ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Soma- Aliağa 380 KV. EİH 1996-1998 -- -- --<br />

ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> Urla 1 DM. Tevsii ve Fider İlavesi 1994-1997 1994-1998 1994-2000 1994-2002<br />

ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. Kemalpaşa Kemalpaşa Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1988-1997 1988-1999 1988-2000 **<br />

ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. Menemen Menemen Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1988-1997 1988-1999 1988-2000 2001-2003<br />

ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. Ödemiş Ödemiş Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1989-1997 1989-1999 1989-2000 1989-2003<br />

ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. Dikili Dikili Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1990-1997 ** ** **<br />

20


ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> Dağıtım Otomasyon Sistemleri 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003<br />

ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> Master Planlama 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003<br />

ENERJİ 1998 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Üniversite TM 1996-1998 1996-1999 ** **<br />

ENERJİ 1998 TEAŞ Genel Müd. Bornova Çevre Hatları Üniversite TM İrtibatı -- 1998-1999 1998-2000 1998-2002<br />

ENERJİ 2000 TEAŞ Genel Müd. Aliağa Aliağa Fuel-Oil Santrali 1996-2000 1996-2003 1996-2004 **<br />

ENERJİ 2000 TEAŞ Genel Müd. Muhtelif Soma-Aliağa EİH Teli Fib.Optikli -- 1998-1999 1998-2001 **<br />

ENERJİ 2000 TEAŞ Genel Müd. Aliağa Aliağa TM'de Fider (Soma) -- 1998-1999 1998-2001 **<br />

ENERJİ 2000 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Tahtalı (DSİ) - Alaçatı EİH -- -- 2000-2001 **<br />

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Beydağ Beydağ Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1986-1999 1986-1998 1986-2000 --<br />

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Kınık Kınık + Poyracık Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1986-1996 1986-1998 1986-2000 --<br />

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Selçuk Selçuk Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1986-1996 1986-1998 1986-2000 --<br />

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Bergama Bergama Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1989-1997 1989-1999 1989-2000 1989-2003<br />

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Çeşme Çeşme Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1989-1997 1989-1999 1989-2000 1989-2003<br />

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> SCADA 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003<br />

ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> Köy Şebekeleri Ek Tesisler -- ** 1997-2000 --<br />

ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. Bornova Işıklar TM’de Fider İlavesi ve Tad. Fider İlavesi ve Tad. -- -- 2000-2002 2000-2003<br />

ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. Aliağa Aliağa TM’de Fider İlavesi ve Tad. Fider İlavesi ve Tad. -- -- 2000-2002 2000-2002<br />

ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. <strong>İzmir</strong> - Manisa Aliağa - Manisa EİH Mevcut Hat Yerine -- -- -- 2001-2003<br />

ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. <strong>İzmir</strong> - Manisa Işıklar - Manisa EİH Toprak Telli, Fiber Opt. -- -- -- 2001-2003<br />

ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. Karşıyaka Şemikler GİS TM -- -- 2000-2001 2000-2003<br />

ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. Torbalı Aslanlar - Işıklar EİH Mevcut Hat Yerine -- -- 2000-2001 2000-2003<br />

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Bergama Bergama II. TM.- Dikili TM.ENH. -- -- -- 2001-2002<br />

21


ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Tire Tire Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1988-1997 1988-1999 1988-2000 1988-2002<br />

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Torbalı Torbalı Şebeke Tevsii (DAPT) Şebeke Tevsii 1989-1997 1988-1999 1988-2000 1988-2002<br />

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Menderes Menderes Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1990-1997 1990-1999 1990-2000 1990-2002<br />

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Urla Urla Şebeke tevsii Şebeke Tevsii 1991-1997 1991-1999 1991-2000 1991-2002<br />

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Aliağa Aliağa Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1992-1997 1992-1999 1992-2000 1992-2002<br />

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Foça Foça Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1989-1997 1989-1999 1989-2000 1989-2003<br />

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Elektrik Şebekesi Şebeke Tevsii 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003<br />

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Menemen Asarlık Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1996-1996 1996-1999 1996-2000 1996-2003<br />

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Kemalpaşa Bağyurdu Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii -- 1998-1998 1998-2000 1998-2003<br />

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Bayındır Bayındır Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii -- 1998-1999 1998-2001 1998-2003<br />

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> Küçük Ek Tesis Şebeke Tevsii -- -- -- 2002-2002<br />

ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> İdame Yenileme Yatırımları İdame-Yenileme -- -- -- 2002-2002<br />

ENERJİ 2002 EÜAŞ Genel Müd. Aliağa Aliağa Gaz Tribünleri Etüt-Rehabilitasyon -- 1998-1999 1998-2001 1998-2003<br />

ULAŞTIRMA 1996 TCK Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Aliağa – Çiğli - Cumaovası <strong>İzmir</strong> Şehir Geçişi 1968-1996 1968-1998 -- --<br />

ULAŞTIRMA 1996 TCK Kamu Ortak. F. Muhtelif Otoyol Etütleri ( İstanbul-<strong>İzmir</strong>) Etüt Proje (385 km) 1992-1998 ** ** **<br />

ULAŞTIRMA 1996 DLH İş Müd. <strong>İzmir</strong> Adnan Menderes Havaalanı İş. Elek. Elekt. 1995-1999 ** ** **<br />

ULAŞTIRMA 1996 TCDD Genel Müd <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong>- Cumaovası-H.Pınar ve Als. Yeni Yol Yap.(16 km) 1992-1996 ** ** **<br />

ULAŞTIRMA 1996 BOTAŞ Genel Müd Muhtelif Doğalgaz Ege İletim Hattı DGBH'nin Uzatılması 1991-1997 ** ** **<br />

ULAŞTIRMA 1996 DLH İş Müd. <strong>İzmir</strong> Körfez Taraması Tarama 1985-1997 1985-1999 ** **<br />

ULAŞTIRMA 1996 İBŞB <strong>İzmir</strong> Raylı Sistem Yapımı ( 9,2 km F.Altay-Basmane) 1990-1997 ** ** **<br />

ULAŞTIRMA 1998 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> - Torbalı - Selçuk Yolunda Köprü yapımı -- 1998-1999 ** **<br />

ULAŞTIRMA 1998 TCDD 3.Böl.Baş Müd. <strong>İzmir</strong>-Manisa Basmane Afyon Yol Yenilemesi Yol Yenilemesi -- 1998-1998 ** **<br />

22


ULAŞTIRMA 1998 TCDD 3.Böl.Baş Müd. <strong>İzmir</strong> H.pınar - Als. Yeni Liman Bağlantısı Liman Demiryolu Bağlan. ** 1987-1998 ** **<br />

ULAŞTIRMA 1998 TCDD 3.Böl.Baş Müd. Alsancak Alsancak - Gar Alt-Üst Yapı İşl. Tevsii, Yenile., Tamamla. -- 1997-1998 ** **<br />

ULAŞTIRMA 1998 BOTAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong>-Aliağa II.LNG İthal Terminali Boş. Depo., Boru Hattı Sis. -- 1997-2000 1997-2002 **<br />

ULAŞTIRMA 2000 Karayolları 2.Böl. Müd. Aliağa Aliağa- Ayvalık Kaplama Yapımı (96 km) -- 1998-2002 1998-2004 **<br />

ULAŞTIRMA 2000 DLH İnşaatı Gn.Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Limanı Tarama ve Tevsii Rıht.Saha Dolgu Kap.Ayd.Tar. 1991-1999 1991-2000 1991-2002 **<br />

ULAŞTIRMA 2000 BOTAŞ Genel Müd. Muhtelif Konya-<strong>İzmir</strong> Doğal Gaz İla. Hat. Et. Boru Hattı Sistemi Etüdü -- -- 1999-2000 --<br />

ULAŞTIRMA 2000 İBŞB <strong>İzmir</strong> Raylı Sistem Yap.( Üçyol-Bornova ) Yapım (11,3 km) ** 1990-1999 1990-2000 --<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> Menemen-Manisa Devlet yolu (34 km) 1994-1998 1994-1999 1994-2000 1994-2002<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> Bergama-Soma-Akhisar Devlet yolu (89 km) -- 1997-2002 1997-2005 1997-2005<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> Belevi-Selçuk-Meryem ana Devlet yolu (21 km) -- 1998-2001 1998-2001 1998-2002<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong>-Manisa Kaplama- Onarım (24 km) 1994-1998 1994-1999 1994-2002 1994-2005<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> Bornova- Turgutlu-Salihli Kaplama- Onarım (73 km) 1994-1999 1994-2000 1994-2003 1994-2005<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Çevre ve <strong>İzmir</strong> Aydın Otoyolu Otoyol (165 km) 1986-1999 1986-2001 1986-2003 1986-2004<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> - Urla - Çeşme Otoyolu Otoyol (109 km) 1985-1998 1985-1999 1985-2001 1985-2003<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> ( <strong>İzmir</strong> - Aydın) Ayr.- Ahmetbeyler İl yolu (31km) ** 1993-1999 1993-2001 1993-2003<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> ( <strong>İzmir</strong> - Çeşme) Ayr. Seferihisar İl yolu (22 km) -- 1998-2000 1998-2002 1998-2003<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> - Karaburun Devlet il Yolu Onar.(53 km) ** 1995-2000 1995-2002 1995-2003<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> Torbalı - Ödemiş - Kiraz Devlet il Yolu Onar.(91 km) -- -- 1998-2005 1998-2004<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. Karaburun Balıklıova - Mordoğan Yeni Ulaşım Yolu (17 km) -- -- -- 2001-2003<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. Dikili Çandarlı Grubu Köprüleri Köprü Yapımı -- -- -- 2001-2004<br />

ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. Muhtelif İlçeler <strong>İzmir</strong> Grubu Köprüleri Köprü Bakım-Onarım -- -- -- 2001-2003<br />

ULAŞTIRMA 2002 DLH İnşaatı Gn.Müd. <strong>İzmir</strong> Menemen-Aliağa Çift Hat D.Y. Demiryolu İnş.(31,58 km) 1985-1997 1980-1999 1989-2001 1980-2003<br />

23


ULAŞTIRMA 2002 TCDD 3.Bölge Müd. <strong>İzmir</strong> Aliağa - Cumaovası Elektrifikasyon 79 km Çift, 2,5 Tek Hat 1992-1998 1992-2000 1992-2001 1992-2003<br />

ULAŞTIRMA 2002 BOTAŞ Genel Müd Muhtelif İller Karacabey- <strong>İzmir</strong> D.Gaz İletim Hattı Boru Hattı Sistemi -- 1998-1999 1998-2001 1998-2002<br />

ULAŞTIRMA 2002 BOTAŞ Genel Müd Muhtelif İller Nazilli - <strong>İzmir</strong> D.Gaz İletim Hattı Et. Boru Hattı Etüdü -- -- -- 2001-2003<br />

ULAŞTIRMA 2002 İBŞB <strong>İzmir</strong> Raylı Sistem Yapımı 2. Etap Etüt Uygulama -- -- 1999-2000 1999-2002<br />

ULAŞTIRMA 2002 İBŞB <strong>İzmir</strong> Şehir içi Banliyö Sist. Geliştirilmesi Yapım -- -- -- 2001-2005<br />

TURİZM 1996 TCK Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Güzelbahçe -Seferihisar Kıyı Bandı İh. Yap. (38 km) 1973-1997 1973-1999 ** **<br />

TURİZM 1996 DLH İnşaatı Gn.Müd. Seferihisar Seferihisar (Ürkmez Yat Limanı İnş) Altyapı ( 300 ) 1994-1997 ** ** **<br />

TURİZM 1996 DLH İnşaatı Gn.Müd. Çeşme Çeşme Balıkçı Brn. Yat L. Olarak Geliş. Altyapı (400) 1994-1997 1994-1999 ** **<br />

TURİZM 1996 DLH İnşaatı Gn.Müd. Çeşme Ilıca Yat Limanı Altyapı (180) 1995-1998 1995-2000 ** **<br />

TURİZM 1996 Turizm Bakanlığı <strong>İzmir</strong> ATAK Projesi Proje Uygulama 1989-1998 ** ** **<br />

TURİZM 1998 DLH İnşaatı Gn.Müd. <strong>İzmir</strong> Çeşme - Dalyanköy Yat Yanaşma Altyapı 1994-1997 1994-1998 ** **<br />

TURİZM 1998 İller Bankası Gn.Müd. Çeşme Otel ve Kaplıcalar (Alaçatı) İnşaat 1993-1998 1993-1999 ** **<br />

TURİZM 2000 Turizm Bakanlığı Foça Foça Kanalizasyon Arıtma Projesi Etüt Proje - İnşaat -- -- 1999-2001 **<br />

TURİZM 2000 Turizm Bakanlığı Çeşme Çeşme Alaçatı Çevre Koruma Prj. Etüt Proje - İnşaat -- -- 1999-2001 **<br />

TURİZM 2000 Turizm Bakanlığı Muhtelif KEİ.OECD.AB.ETC. Kap.Tur.Gel. Proje Uygulama 1993-1997 1993-2002 **<br />

TURİZM 2000 DLH İnşaatı Gn. Müd. Foça Eski Foça Yat Limanı Altyapı (250 Yat) 1995-1998 1995-2000 1995-2003 **<br />

TURİZM 2002 DLH İnşaatı Gn.Müd. Seferihisar Sığacık Yat Limanı Altyapı (150 Yat) 1995-1999 1995-2000 1995-2001 1995-2003<br />

KONUT 1998 T.Emlak B. A.Ş Gn Müd. Karşıyaka Mavişehir Projesi Konut-<strong>Ticaret</strong> Mrkz. İnş. ** 1994-1999 ** **<br />

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Urla Urla İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1987-1996 -- -- --<br />

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Selçuk Selçuk İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1989-1996 -- -- --<br />

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Dikili Dikili İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1987-1996 -- -- --<br />

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Seferihisar Gümüldür İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1992-1997 ** ** **<br />

24


DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Menemen Menemen İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1990-1997 ** ** **<br />

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Menderes Menderes İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1993-1998 1993-1998 -- --<br />

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Kanalizasyon Projesi Ana Kuşaklama Kolle. 1982-1998 1982-1998 -- --<br />

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Çeşme Çeşme- Alaçatı Kanalizasyon Prj. Şebeke+Arıtma+ Deşarj 1986-1999 1986-1999 ** **<br />

DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Menemen Menemen Bld. Katı Atık Yön. Etüt+ Yapım 1995-1997 1995-1999 ** **<br />

DİĞER K. H. 1996 San. ve Tic. Bakanlığı <strong>İzmir</strong> Çelik İş.K. Sanayi Sitesi İşyeri S. T. Ç. Ok.ss 1985-2000 ** ** **<br />

DİĞER K. H. 1998 DSİ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> İçme Suyu Projesi Depo.,İçme suyu,Is.Hat.,Arıt. 1972-2005 1972-2008 ** **<br />

DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Dikili Çandarlı İçme Suyu Projesi Kap.İs.De.Şe. ** 1987-1999 ** **<br />

DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Karaburun Mordoğan İçme Suyu Projesi Kap.İs.De.Şe. ** 1993-1999 ** **<br />

DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Bergama Zeytindağ İçme Suyu Projesi Kap.İs.De.Şe. ** 1996-1999 ** **<br />

DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Kemalpaşa Ulucak İçme Suyu Projesi De. Şeb. -- 1997-1999 ** **<br />

DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Torbalı Torbalı Kanalizasyon Projesi Şebeke + Arıtma -- 1997-2003 ** **<br />

DİĞER K. H. 1998 Büyükşehir Bldiye Bşk. <strong>İzmir</strong> EVKA Altyapı Projesi Yapım 1996-1997 1996-1998 -- --<br />

DİĞER K. H. 1998 İZSU Genel Müdürlüğü <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> İçme Suyu Projesi Şeb.Pom.İst.Arıt.Ger.Test. 1988-1998 1988-2001 1988-2001 **<br />

DİĞER K. H. 1998 DEÜ Rektörlüğü Torbalı Torbalı'da Mermer Tekno. Geliş. Teknolojik Araştırma 1995-1997 1995-2000 1995-2000 --<br />

DİĞER K. H. 1998 Köy Hizmetleri İl Müd. Muhtelif Köy İçme Suyu Yapım Projeleri ** 1995-1999 1995-2001 1995-2003<br />

DİĞER K. H. 2000 Dış Tic. Müsteşarlığı Gaziemir Gaziemir Köprülü Kavşak Yapımı Etüt Proje - İnşaat 1995-1997 1995-2001 1995-2002 **<br />

DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Arıtma (410 Hektar) 1991-1999 1991-2001 1991-2004 1991-2005<br />

DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı Menemen Organize Sanayi Bölgesi (Deri) Arıtma -- 1997-1999 1997-2004 1997-2002<br />

DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı Aliağa Küçük Sanayi Sitesi Altyapı (254 İşyeri) 1985-1999 1985-1999 1985-2002 **<br />

DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı <strong>İzmir</strong> Küçük Sanayi Sit. (Dökümcüler) Altyapı (100 İşyeri) -- -- 1997-2001 **<br />

DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı <strong>İzmir</strong> Küçük Sanayi Sit. (Ayakkabıcılar) 1000 İşyeri Ç.Ok. -- -- 1998-2004 **<br />

25


DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Çeşme Çeşme-Alaçatı İçme Suyu Kap.İs., Göl. Ar. D. Şe. 1984-1998 1984-1999 1984-2000 --<br />

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Ödemiş Ödemiş Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002<br />

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Bergama Bölcek Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002<br />

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Tire Tire Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002<br />

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Foça Yeni Foça Kanalizasyon Şebeke+Arıt.+Deşarj -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002<br />

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Karaburun Karaburun Kanalizasyon Şebeke+Arıt.+Deşarj -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002<br />

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menemen Asarlık Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- 1998-2003 1998-2005 1998-2002<br />

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Görece Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- -- 1998-2005 1998-2002<br />

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Kiraz Kiraz Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- -- 2000-2005 2000-2002<br />

DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Karaburun Mordoğan Kanalizasyon Şebeke+ Arıt.+Deşarj -- -- 2000-2005 2000-2002<br />

DİĞER K. H. 2000 Ege Üniversitesi <strong>İzmir</strong> Atom.Skletron Pet. AR-GE Merkezi İnş., Mak., Teçhizat -- 1998-2000 1998-2002 **<br />

DİĞER K. H. 2000 İBŞB <strong>İzmir</strong> Doğalgaz Etüdü Etüd Uygulama Proje 1993-1998 1993-1998 -- --<br />

DİĞER K. H. 2000 İBŞB <strong>İzmir</strong> Katı Atık Yönetimi Etüd, Rehab, Trans İst. -- 1997-2000 1997-2001 **<br />

DİĞER K. H. 2000 Torbalı Belediyesi Torbalı Torbalı Belediyesi Kanal Projesi Koll. Şeb. Art. -- 1998-2000 1998-2000 --<br />

DİĞER K. H. 2002 DSİ 2. Bölge Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> İçme Suyu Müteferrik İşleri İçme Suyu -- -- 1999-2009 1999-2009<br />

DİĞER K. H. 2002 Köy Hizmetleri İl Müd. Torbalı Tahtalı Brj. Kor. Havzası Altyapı Prj. Tarımsal Altyapı -- -- 2000-2003 2000-2003<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Seferihisar İçme Suyu Art.Kap.İs.De.Şe. 1993-1998 1993-1999 1993-2001 1993-2002<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Ürkmez İçme Suyu Art.İs.De.Şe. 1993-1998 1993-1999 1993-2000 1993-2002<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Ödemiş Ödemiş İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. -- 1997-2000 1997-2001 1997-2002<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Bergama Bergama İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. -- 1998-2000 1998-2001 1998-2003<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Torbalı Ayrancılar İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. -- -- 1999-2002 1999-2002<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Urla Urla Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1976-1999 1976-2000 1976-2003 1976-2004<br />

26


DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Gümüldür Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1991-1999 1991-2001 1991-2003 1991-2004<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Özdere Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1991-1999 1991-2001 1991-2003 1991-2004<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Seferihisar Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1991-1999 1991-2001 1991-2003 1991-2004<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Ürkmez Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1991-1999 1991-2001 1991-2003 1991-2004<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Menderes Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1992-1998 1992-2000 1992-2003 1992-2004<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Foça Foça Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Aliağa Aliağa Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1993-2000 1993-2001 1993-2003 1993-2005<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Dikili Çandarlı Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1993-2000 1993-2002 1993-2003 1998-2005<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menemen Menemen Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1993-2000 1993-2002 1993-2003 1993-2005<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Bayındır Bayındır Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. -- 1997-2003 1997-2004 1997-2005<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Tekeli Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. -- 1998-2003 1998-2005 1998-2006<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Oğlananası Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. -- 1998-2003 1998-2005 1998-2006<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Doğanbey-Payamlı Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. -- -- 2000-2003 2000-2004<br />

DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Aliağa Jeotermal Merkezi Isıtma Sistemi Isıtma Sistemi Et. -- -- -- 2001-2003<br />

DİĞER K. H. 2002 DEÜ Rektörlüğü <strong>İzmir</strong> Teknopark Projesi İnş., Mak., Teçhizat -- -- 2000-2003 2000-2003<br />

DİĞER K. H. 2002 DEÜ Rektörlüğü <strong>İzmir</strong> Tıp Multi Disiplinler Projesi Mak., Teçhizat, İleri Araş. -- -- -- 2001-2003<br />

DİĞER K. H. 2002 İYTE Rektörlüğü Urla Teknopark İnkübütör Merkezi İnş., Mak., Teçhizat -- 1998-1999 1998-2001 1998-2003<br />

DİĞER K. H. 2002 İYTE Rektörlüğü Urla <strong>İzmir</strong> Çevre Referans AR-GE Mrkz. İnş., Mak., Teçhizat -- 1998-2000 1998-2001 1998-2002<br />

DİĞER K. H. 2002 İYTE Rektörlüğü Urla Yüksek Teknoloji AR-GE Eğitim Mrkz. İnş., Mak., Teçhizat -- 1998-1999 1998-2001 1998-2002<br />

DİĞER K. H. 2002 İYTE Rektörlüğü Urla Jeotermal Enerji AR-GE Test Eğ. Mrkz. İnş., Mak., Teçhizat -- -- -- 2002-2002<br />

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Bergama Organize Sanayi Bölgesi (175 hektar) -- -- 1999-2004 1999-2005<br />

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi (300 hektar) -- 1997-2000 1997-2004 1997-2005<br />

27


DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Tire Organize Sanayi Bölgesi (400 hektar) -- 1997-2002 1997-2004 1997-2004<br />

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Tire Küçük Sanayi Sitesi 200 İşyeri Ç.OK. Altyapı 1994-2000 1994-2002 1994-2002 1994-2002<br />

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Kınık Küçük Sanayi Sitesi 150 İşyeri Ç.O. Altyapı -- ** 1997-2002 1997-2003<br />

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Bergama Küçük Sanayi Sitesi 200 İşyeri Ç.OK. Altyapı -- -- 1999-2002 1999-2004<br />

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Merkez Küçük Sanayi Sitesi 150 İşyeri Ç.O. Altyapı -- -- -- 2000-2004<br />

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Dikili Küçük Sanayi Sitesi 95 İşyeri Altyapı -- -- -- 2001-2004<br />

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Torbalı Küçük Sanayi Sitesi 100 İşyeri Altyapı -- -- -- 2001-2004<br />

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Foça Küçük Sanayi Sitesi 100 İşyeri Altyapı -- -- -- 2001-2004<br />

DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Bayındır Küçük Sanayi Sitesi 500 İşyeri Ç.OK. Altyapı -- -- -- 2001-2006<br />

DİĞER K. H. 2002 İZSU Genel Müd. <strong>İzmir</strong> İçme ve Kul. Suyu Temini Prj. İçme Suyu 1988-1998 ** 1988-2001 Proje var<br />

DİĞER K. H. 2002 İZSU Genel Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Büyük Kanal Projesi Şeb. Arttır., Mak.,Teçhizat 1988-2002 1988-2002 1988-2002 Proje var<br />

* : Makro Yatırımlar ölçeği .<br />

1996 yılı için 100 milyar TL,<br />

1998 yılı için 300 milyar TL ,<br />

2000 yılı için 500 milyar TL ,<br />

2002 yılı için 1 trilyon TL taban alınmıştır.<br />

** : İlgili yılın yatırımları arasında yer almamaktadır<br />

28


Tablo 7.10 Strateji Plan Dönemleri İtibarıyla 100 Trilyon TL Üzerindeki Yatırımların Proje Tutarı Ve Yatırım Harcamaları<br />

YATIRIM ADI<br />

PROJE TUTARI<br />

(MİLYON TL)<br />

2001 SONUNA KADAR<br />

YAPILAN TAHMİNİ<br />

HARCAMA (MİLYON TL)<br />

% 2002 YATIRIMI<br />

(MİLYON TL)<br />

% YATIRIMLARA<br />

HARCANAN<br />

TOPLAM YÜZDE<br />

Bakırçay Kınık Projesi (Sulama) 172.610.000 32.135.000 18 2.700.000 1,5 19,5<br />

K. Menderes Projesi (Sulama) 134.913.000 8.036.000 5,95 1.600.000 1,18 7,13<br />

Aşağı Gediz Projesi (Sulama + Taşkın) 105.014.000 82.796.000 78,84 55.000 0,05 78,89<br />

Petkim Genel Müd. Modernizasyon ve Yenileme Çalışmaları 694.582.000 110.954.000 15,97 80.496.000 11,58 27,58<br />

<strong>İzmir</strong> Elektrik Şebekesi 128.163.000 104.951.000 82 19.760.000 15,4 97,4<br />

<strong>İzmir</strong> Çevre Yolu ve <strong>İzmir</strong> Aydın Otoyolu 2.943.156.000 2.362.588.000 80,2 141.848.538.000 4,8 85<br />

<strong>İzmir</strong> – Urla - Çeşme Otoyolu (Çevre yolu Dahil) 1.683.800.000 1.643.800.000 97,6 23.838.845 1,4 99<br />

Menemen Aliağa Çift Hatlı Demiryolu İnşaatı ( 31,5 km Hat ) 110.662.000 83.808.000 75,7 7.003.000 6,32 82<br />

Aliağa – Cumaovası Elektrifikasyon 129.435.000 61.670.000 47,6 35.000.000 27 74,6<br />

Karacabey <strong>İzmir</strong> Doğal Gaz İletim Hattı 110.577.000 109.307.000 98,86 1.270.000 1,14 100<br />

Şehir içi Banliyö Sisteminin Geliştirilmesi 610.006.000 - - 97.974 16 16<br />

<strong>İzmir</strong> İçme Suyu II. Merhale Müteferrik İşler 601.208.000 4.189.000 0,7 150.000 0,02 0,72<br />

Büyük Kanal Projesi 1.454.089 547 682.259.138 46,9 79.152.007 5,4 52,3<br />

İçme ve Kullanma Suyu Temini Projesi 648.905 110 31.401.012 4,8 270.000.000 41,6 46,4<br />

“Strateji <strong>Planı</strong> Dönemleri İtibarıyla 100 Trilyon TL Üzerindeki Yatırımların Proje Tutarı ve Yatırım Harcamaları” tablosunda kabul edilen Yıllık<br />

Ortalama Dolar Kuru; 2001 yılı için: 1$ = 1.248.898 TL , 2002 yılı için: 1$ = 1.519.016 TL’dir.<br />

29


Tablo 7.11 Strateji Plan Dönemleri İtibarıyla 100 Trilyon Tl Üzerindeki Yatırımların Başlama Ve Varsayılan Bitiş Yılları<br />

YATIRIM ADI 1992 1996 2002<br />

BAŞ. - BİTİŞ TARİHİ BAŞ. - BİTİŞ TARİHİ BAŞ. - BİTİŞ TARİHİ<br />

Bakırçay Kınık Projesi (Sulama) 1986-1997 1986-2000 1986-2006<br />

K. Menderes-Beydağ Projesi (Sulama) 1991-1996 1991-2001 1991-2007<br />

Aşağı Gediz Projesi (Sulama + Taşkın) 1963-1996 1963-2001 1963-2005<br />

Petkim Genel Müdürlüğü Modernizasyon ve Yenileme Çalışmaları - 1994-1999 1994-2004<br />

<strong>İzmir</strong> Elektrik Şebekesi 1992-1992 1992-1998 1992-2003<br />

<strong>İzmir</strong> Çevre Yolu ve <strong>İzmir</strong> Aydın Otoyolu 1986-1994 1986-1999 1986-2004<br />

<strong>İzmir</strong> – Urla - Çeşme Otoyolu (Çevre yolu Dahil) 1985-1994 1985-1998 1985-2003<br />

Menemen Aliağa Çift Hatlı Demiryolu İnşaatı ( 31,5 km Hat ) 1980-1995 1980-1997 1980-2003<br />

Aliağa – Cumaovası Elektrifikasyon 1992-1994 1992-1998 1992-2003<br />

Karacabey <strong>İzmir</strong> Doğal Gaz İletim Hattı - - 1998-2002<br />

Şehir içi Banliyö Sisteminin Geliştirilmesi - - 2001-2005<br />

<strong>İzmir</strong> İçme Suyu II. Merhale Müteferrik İşler - - 1999-2009<br />

Büyük Kanal (<strong>İzmir</strong> Kanalizasyon) Projesi 1988-1997 1988-2002 -<br />

İçme ve Kullanma Suyu Temini Projesi 1988-1996 1988-1998 -<br />

30


7.3 Kamu Yatırımlarının Ekonomik Değerlendirilmesi<br />

Kamu yatırımlarının temel amacı bölgede özel sektör tarafından yapılamayacak ve<br />

karlılık amacı gütmeyen ülkenin tüm kesimlerini kucaklayan yatırımlar yapmaktır.<br />

Yaptığı bu yatırımlar ile hem toplum refahını yükseltmeyi hem de yörenin ekonomik<br />

faaliyetlerine katkıda bulunmayı amaçlar ve bu doğrultuda yatırımlar planlanıp<br />

uygulamaya başlanır.<br />

Ülkemizde çeşitli nedenlerle kamu yatırımlarının planlanması, başlanması, kaynak<br />

aktarımı ve zamanında bitirilmesi hep sekteye uğramaktadır. Bu sebeple de kamu<br />

yatırımlarının yörelere sağlaması düşünülen refah ve gelir katkısı gerçekleşmemektedir.<br />

Zira kaynakların etkin kullanılmamasının sonucu olarak ihtiyaç duyulan kamu<br />

yatırımları öngörülen sürede bitirilmemektedir.<br />

Strateji Plan alanı içinde öncelikli kamu projelerine ve bu projelerin tanımlarına diğer<br />

iki bölümde değinilmiştir. Burada ise bir bütün olarak 2002 yılında bu projelere ayrılan<br />

kaynakların payları ve etkileri üzerinde durulmaktadır. Sektörler bazında ayrılan paylar<br />

aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bu pay miktarlarını referans kabul edip, yeni projelere<br />

başlanılmadığı varsayımıyla mevcut projelerin bitirilmesi öngörüleri de aynı tabloda<br />

verilmiştir. Bu işlem yapılırken yatırım değeri sıfırlanan sektörlerin kaynakları diğer<br />

sektörlere aktarılarak toplam kaynak miktarı muhafaza edilmiştir.<br />

Tablo 7.12 Mevcut Kamu Yatırımlarının Aktarılan Kaynakla Bitirilmesi Öngörüsü<br />

(Milyar TL.)<br />

Sektör<br />

Kalan<br />

Ayrılan Proje<br />

pay Miktarı 2003 2004 2005 2006 2007 2008<br />

Tarım 3.16 399,553 312,320 298,331 223,239 0 0 0<br />

Madencilik 100.00 0 0 0 0 0 0 0<br />

İmalat 18.39 572,098 443,161 314,224 185,287 0 0 0<br />

Enerji 75.28 18,050 0 0 0 0 0 0<br />

Ulaştırma 24.28 1,180,341 801,873 423,405 44,937 0 0 0<br />

Turizm 41.56 897 259 0 0 0 0 0<br />

Konut 47.59 695 64 0 0 0 0 0<br />

Eğitim 82.94 9,649 0 0 0 0 0 0<br />

Sağlık 26.92 43,354 27,383 11,411 0 0 0 0<br />

Diğer 8.90 1,869,373 1,686,707 1,504,041 1,321,375 951,352 108,563 -734,225<br />

<strong>İzmir</strong> 16.75 4,094,009 3,271,766 2,551,412 1,774,838 951,352 108,563 -734,225<br />

Muhtelif<br />

iller 17.70 87,375 68,587 49,798 31,010 12,221 0 0<br />

Toplam 16.78 4,181,384 3,340,352 2,601,210 1,805,847 963,573 108,563 -734,225<br />

Kaynak: <strong>İzmir</strong> Valiliği, 2002 <strong>İzmir</strong> İli Yatırım Projeleri Kitabından Faydalanılarak Düzenleşmiştir.<br />

Mevcut yatırımlar, kamu tarafından aktarılan kaynak aynı kalmak ve yeni yatırımlar<br />

planlanmamak suretiyle ancak 2008 yılında bitirilebilecek ve ayni yılda mevcut<br />

kaynaktan 734 trilyonluk harcama yeni projeler için kullanılabilecektir.<br />

31


Kamu yatırımlarının kamusallığının bazı dönemlerde politize edilmesi ekonomik olarak<br />

kayıplara sebep olmaktadır. Bunları yanlış yatırım ve yatırım önceliklerinde değişim<br />

olarak de belirtebiliriz. Özellikle makro yatırımlarda karşılaşılan değer kayıpları oransal<br />

olarak da büyüktür. Projelere yatırım yapılmaması ancak programda tutulması uğruna<br />

fasıllara konan sembolik değerlerin de toplamda yüksek bir yekün yarattığı ortadadır.<br />

Bu bağlamda örneğin Güzelbahçe Balıkçı Barınağının mendirek onarım ve inşaatının<br />

2003 yılında bitmesi planlanmışken 2002 yatırım programında bir milyon lira ayrılması<br />

yatırımın bitmesi hakkında anılan yıl içinde tereddütler yaratmaktadır.<br />

Makro Kamu Yatırımlarında <strong>İzmir</strong>’in Türkiye Genelindeki Yeri<br />

Aşağıda <strong>İzmir</strong> İlinde yapılan kamu yatırımlarının 2001-2003 yılları arasındaki sektörel<br />

dağılımının Türkiye geneline oranları verilmiştir.<br />

Tablo 7.13 <strong>İzmir</strong> İli Kamu Yatırımlarının Türkiye Genelinde Sektörel Dağılımı (%)<br />

Yıllar Tarım Madencilik İmalat Enerji<br />

Ulaşt.-<br />

Haberleş. Turizm Konut Eğitim Sağlık<br />

Diğer K.<br />

Hizmet. İl Top.<br />

1 2001 0,84 0 15,57 0 2,55 0,51 5,23 1,31 2,38 2,65 2,52<br />

2 2002 0,65 0 13,73 0 4,74 1,02 0,06 1,9 3,35 2,06 2,81<br />

3 2003 0,17 0 20,73 0 4,57 2,89 0,05 2,33 3,19 2,99 3,12<br />

Kaynak : DPT, www.dpt.gov.tr.<br />

İZMİR İLİ KAMU YATIRIMLARININ TÜRKİYE GENELİNDE<br />

YILLARA GÖRE DAĞILIMI<br />

Türkiye içindeki yüzdeler<br />

25<br />

20<br />

15<br />

10<br />

5<br />

0<br />

1 2 3<br />

Yıllar<br />

Tarım<br />

Madencilik<br />

İmalat<br />

Enerji<br />

Turizm<br />

Ulaştırma-Haberleşme<br />

Eğitim<br />

Sağlık<br />

Konut<br />

Diğer Kamu Hİzmetleri<br />

2001 yılında yapılan kamu yatırımlarından <strong>İzmir</strong>’in aldığı pay 2,52’dir. Bu oranda en<br />

çok paya sahip olan sektör ise imalat sektörüdür.<br />

32


2002 yılında da İmalat Sektörü en fazla paya sahip olmasına karşın oransal değerinde<br />

bir azalma olmuştur. Turizm, Ulaştırma, Sağlık ve Konut Sektörlerinde artış olmasının<br />

yanında Eğitim Sektöründe de ciddi bir azalış yaşanmaktadır. 2002 yılında yapılan<br />

kamu yatırımlarına il genelinde bakıldığında ise <strong>İzmir</strong>’in payında bir artış<br />

görülmektedir.<br />

2002 yılının devamı olarak 2003 yılında da <strong>İzmir</strong> içindeki kamu yatırımlarında İmalat<br />

Sektörü yine en çok paya sahiptir. Ayrıca 2002 yılının tersine bu sektörde bir<br />

artış yaşanmıştır. <strong>İzmir</strong> İline yapılan kamu yatırımları da geçen yıllara göre artış<br />

göstermektedir.<br />

Ele alınan bu üç yıla bakıldığında; Madencilik ve Enerji Sektörlerinde herhangi bir<br />

kamu yatırımı yapılmadığı ve bunun yanında Eğitim Sektöründe de önemli bir azalış<br />

yaşandığı görülmektedir.<br />

İZMİR İLİ KAMU YATIRIMLARININ TÜRKİYE GENELİNDE<br />

SEKTÖRLERE GÖRE DAĞILIMI<br />

25<br />

20<br />

15<br />

2001<br />

2002<br />

2003<br />

10<br />

Türkiye İçindeki Yüzdeler<br />

5<br />

0<br />

Tarım<br />

Madencilik<br />

Sektörler<br />

İmalat<br />

Enerji<br />

Ulaştırma-<br />

Haberleşme<br />

Turizm<br />

Konut<br />

Eğitim<br />

Sağlık<br />

Diğer Kamu<br />

Hizmetleri<br />

33


8. STRATEJİ ALT YÖRELERİNİN SORUNLARI VE POTANSİYELLERİ<br />

Bu bölümde, daha önce tanımlanmış alt yöreler bazında sorunların ve potansiyellerin<br />

ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu sorun ve potansiyellerin belirlenmesinde, <strong>İzmir</strong><br />

<strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından 1999, 2000, 2001 yıllarında ilçeler düzeyinde yapılan “<strong>İzmir</strong><br />

İlçelerinin Ekonomik Profili ve Alternatif Yatırım Olanakları” çalışmalarından<br />

yararlanılmıştır. Ayrıca bu bilgilerin, ilgili kurumlarla görüşmeler, yerel gazete ve<br />

internet taramaları ile zenginleştirilmesi ve güncelleştirilmesi de yapılmaya<br />

çalışılmıştır.<br />

Alt yörelere ilişkin sorunlar ve potansiyeller; sektörel-ekonomik, toplumsalkültürel-yönetimsel-siyasal<br />

ve fiziki-sosyal altyapıya ilişkin olmak üzere tüm<br />

boyutları ile ele alınmıştır. Böylece bu bölümde alt yöreler ve ilçelere göre günümüz<br />

sorunları, potansiyelleri ve beklentileri analiz edilerek, bunların ne ölçüde il<br />

düzeyinde genelleştirilebileceği ve daha önceki bölümlerde ilin ortaya konulan genel<br />

sorunları ile ne ölçüde çakışacakları belirlenebilecektir.<br />

8.1 Alt Yörelerin Sorunları<br />

[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />

Alt yörelerde belediye hizmetlerinin yürütülmesinde, kaynak yetersizliğinden doğan<br />

sorunlar görülmektedir. Özellikle, Konak Belediyesinin gelirleri, toplanan vergilerle<br />

oldukça artmış olmasına karşın, nüfusun ve dolayısıyla gereksinimlerin<br />

yoğunluğu nedeniyle hizmetin gerektiği gibi yapılamamasından şikayetçi<br />

olunmaktadır. Enflasyonun yüksek oluşu, kaynak yaratmada çekilen zorlukların<br />

bir başka nedeni olarak gösterilmektedir. Çiğli ve Karşıyaka’da ise şehirsel gelişim<br />

amacıyla, projelerin hazırlanmasında, özellikle İller Bankasından aktarılan<br />

kaynakların azalma göstermesi sonucu, finansman kaynakları bulunması<br />

konusunda zorluklar çekildiği anlaşılmaktadır. Mali sıkıntıların yaşandığı diğer bir<br />

belediye Bornova Belediyesinde ise ilçenin kültürel faaliyetlerinin artırılması<br />

amacıyla başlatılan inşaatların 1999 yılından beri ortaya çıkan ödenek<br />

darboğazları nedeniyle tamamlanamadığı bildirilmektedir. Örneğin; <strong>İzmir</strong> Kültür<br />

Merkezi ve Patterson Köşkünde yapılacak Halk Kütüphanesi bu tür inşaası<br />

bekleyen yatırımlardır. Bornova’da ayrıca emlak vergisi oranlarının düşmesinin de<br />

gelirlerin azalmasına neden olduğu belirtilmiştir.<br />

1


Yine alt yöre bütününde görülen genel bir sorun da, sosyal altyapıyı oluşturan donatı<br />

alanlarına ilişkin eksikliklerdir. Çiğli ve Karşıyaka’da yaygın olarak sosyo-kültürel<br />

tesisler, özellikle de kütüphane ve kültür merkezi eksikliğinden söz edilmektedir.<br />

Bunun yanında, Çiğli’nin idari yapılarda (hükümet konağı ve vergi dairesi)<br />

eksiklikleri bulunmaktadır. İdari personel konusunda ise belediyede kadro<br />

sıkıntısı çekildiğinden dolayı zabıta hizmetlerinin ihtiyaca cevap verememesi sorun<br />

olarak bahsedilmektedir. Karşıyaka’da ise eğitim alanında, ilköğretim<br />

okullarında derslik sayılarının yetersizliği sorun teşkil etmektedir. Yine idari bir<br />

sorun olarak Karşıyaka’da, küçük işletmelerin aldıkları ruhsatları, kapsamları<br />

dışında kullanmalarının son yıllarda Karşıyaka’da gelişen hipermarket sektörü<br />

nedeniyle zorunlu olarak yaygınlık gösterdiği belirtilmektedir.<br />

Donatı alanları konusunda, Konak’ta geniş kapasiteli bir kültürel tesisin<br />

bulunmaması dikkat çekmektedir. Uluslararası <strong>İzmir</strong> Fuarının ise kültürel ve<br />

ekonomik özelliklerini yitirerek eğlence ağırlıklı bir işleve dönüşmesi eleştiri<br />

konusu olmaktadır.<br />

Buca’da temel eğitimde, okul ve öğretmen açığının bulunduğu belirtilmektedir.<br />

Gaziemir’de ise yataklı bir tedavi kurumu bulunmadığı için tam teşekküllü bir<br />

devlet hastanesine gereksinim duyulmaktadır. Gaziemir’de ayrıca son yıllarda<br />

ticaret, sanayi ve çeşitli iş kollarındaki hızlı artış, idari anlamda yeni ihtiyaçlar<br />

doğurmuştur. Bu ihtiyaçlardan birisi de noter eksikliğidir. Zira, en yakın noter<br />

Karabağlar’da bulunmaktadır. Bunun yanı sıra ilçede vergi dairesi de<br />

bulunmadığından gelir vergisi mükellefleri vergilerini ödemekte güçlük<br />

çekmektedirler.<br />

Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe yöresinde sosyo-kültürel alanlara ihtiyaç vardır.<br />

Narlıdere’de ilköğretim okulu, spor tesisi ve sağlık ocağına, Balçova’da<br />

ilköğretim okuluna, Güzelbahçe'de ise spor tesislerine ihtiyaç duyulmaktadır.<br />

Gecekondular ve kaçak yapılaşma konusunda ise kent merkezinde ve çeperlerinde<br />

önemli sorunlar yaşanmaktadır. Konak ilçesinde, gecekondulaşma ve çarpık<br />

şehirleşme olgusunun devam ediyor olması ve bu alanların sağlıklaştırılarak kentle<br />

bütünleştirilmesi yönünde hazırlanacak şehirsel yenileme projelerinin hayata<br />

geçirilmesindeki güçlükler kent merkezinin önemli sorunlarındandır.<br />

Yine Bornova’da göçten ve hızlı nüfus artışından kaynaklanan konut açığının<br />

sürmekte olduğundan ve yeni konut alanlarının yetersizliğinden söz<br />

edilmektedir. Mevcut inşaatların gereksinime oranla % 34’te bulunduğu ve bu düşük<br />

konut sunumunun kaçak yapılaşmayı önlemekte yetersiz kaldığı belirtilmektedir.<br />

Buca’da da kaçak yapılaşma sorunu devam etmektedir. Gaziemir’de Tahtalı<br />

Barajı koruma sahasında ise inşaat yasağı olmasına karşın, ruhsatsız<br />

yapılaşmaların olması çeşitli sorunlar ortaya çıkarmaktadır.<br />

Sanayi gelişim stratejileri açısından Buca’da bir sanayi bölgesi talebi ortaya<br />

çıkmıştır. Bu talebin Buca Adatepe Tekstil Organize Sanayi Bölgesi ile çözülmesi<br />

yönünde bir girişimin varlığı bilinmektedir. Gaziemir’de ise Serbest Bölge gelişme<br />

2


alanı, belediye tarafından imar planı sınırları içine alınmış ve bu durumda iki<br />

kurum arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Balçova’da yapımı devam<br />

eden küçük sanayi sitesinin talebi karşılayamayacağı düşünüldüğü için bir<br />

diğerine daha gereksinim duyulduğu görülmektedir.<br />

Tarım sektöründe ise Buca’da tarımla uğraşan kesim, çeşitli sorunlarla<br />

karşılaşmaktadır. Örneğin; yaş sebze ve meyve halindeki rüsum, stopaj gibi<br />

kesintiler, üreticinin ürünlerini değer fiyattan satmasını engellemektedir. Tahtalı<br />

Barajı uzak koruma alanında yer alan zeytinyağı işletmelerinin ise çalışmaları<br />

yasaklandığı için, üreticilerin çevre ilçelere giderek ek bir maliyet üstlenmesine<br />

ayrıca çevre kirliliğine yol açan bilinçsiz gübre ve ilaç kullanımı ekonomik<br />

kayıplara neden olmaktadır.<br />

Balçova ve Narlıdere’de tarım arazilerinden yeteri kadar verim alınamamaktadır.<br />

Balçova’da tarımsal parsellerin, yoğun konut alanı uygulamalarına açılması<br />

yönünde baskılar vardır. Narlıdere’de ise tarım toprakları bugün var olan büyük<br />

rantlar karşılığında el değiştirip yerine “lüks konutlar” yapılmaktadır. Böylece tarım<br />

alanları azalmaktadır. Dolayısıyla, alt yörede tarım üreticisinin haklarını<br />

koruyacak bir organizasyon/örgütlenme yoktur.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününde, afet bölgelerinde önlem alınması konusunda<br />

belediyelerin genel olarak dere yataklarının yapılaşmalardan arındırılmasında<br />

ve korunmasında yetersizlikler gösterdiği ve sel baskınlarının engellenemediği<br />

belirtilmektedir. Kuzey ve batı aksında dere yataklarında yer alan kaçak<br />

yapılaşmanın ortadan kaldırılamaması ve dere ıslah çalışmalarındaki<br />

gecikmeler yeni sel baskınlarının ortaya çıkmasına neden olabilecek bir sorundur.<br />

Ayrıca Afet Kararnamesi ile belediyelere yapılan parasal desteklerin, afet dışı<br />

konularda harcanması sorunların çözümünde olumsuzluklar yaratmaktadır.<br />

Şehir içi yollarda yürütülen alt yapı çalışmalarındaki eşgüdümsüzlüğün ve<br />

programsızlığın da sorun yarattığı ve kaynak israfına neden olduğu çok şikayet<br />

edilen bir sorundur.<br />

Büyük Kanal Projesinin geliştirilmesiyle birlikte İl Çevre Müdürlüğünce atık suyu<br />

olan tüm işletmelerden Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinde belirtilen kanalizasyon<br />

standartlarını sağlayacak şekilde ön arıtma tesisi kurmaları şartı istenmeye<br />

başlanmıştır. Bugün 28 adet işletmenin ön arıtma tesisi mevcuttur. Ancak arıtma<br />

tesislerinin düzenli çalıştırılmaması ve kaçak yollarla doğrudan deşarjlar,<br />

körfezdeki kirlilik kaynağının önemli kısmını oluşturmaktadır.<br />

Genel olarak kuzeyde, yasadışı yapılaşmaların da bir sonucu olarak, yoğun altyapı<br />

sorunları yaşanmaktadır ve yerleşmeler arasındaki karayolu bağlantısı tümüyle<br />

yetersizdir. Özellikle Karşıyaka ve Çiğli karayolu bağlantısında alternatif<br />

güzergahlar geliştirilmemiştir. Bunda çevre yolunun henüz tamamlanmamış<br />

olmasının da önemli bir payı bulunmaktadır. Asıl sorun, sabah ve akşam zirve<br />

saatlerinde yaşanan darboğazlardır. Karayolundan, Şemikler, Mavişehir ve<br />

Atakent yönünde ulaşım bağlantısının kurulmamış olması, Karşıyaka<br />

girişindeki yetersizliklerden biri olarak görülmektedir.<br />

3


Karşıyaka’da merkezde yoğun bir otopark sorunu mevcuttur. Çözüm için çok<br />

katlı otoparklara gereksinim vardır. Yolların yayalaştırılması ve pazar yerlerinin<br />

kurulmasının da yarattığı trafik tıkanıklıkları giderilememiştir. Karşıyaka merkezde<br />

ise iskele ile çarşı arasında yaşanan yoğun yaya trafiğinin rahatlatılmasına gerek<br />

duyulmaktadır.<br />

Alternatif toplu taşıma olanaklarının sağlanması açısından <strong>İzmir</strong>-Karşıyaka<br />

arasındaki raylı sistem uygulaması için proje etüt çalışmalarının hızlı bir şekilde<br />

tamamlanması ve bu ulaşım alternatifinin de güçlendirilmesi beklenilmektedir.<br />

Karşıyaka-Konak arasında da arabalı vapur bağlantısı kurulması ihtiyacı<br />

bulunmaktadır. Ayrıca Karşıyaka kıyı bandında daha sık vapur iskelelerinin<br />

kurulması gerektiği öne sürülmektedir.<br />

Çiğli’de, Harmandalı Çöp Depolama Alanına giden tüm kamyonların yerleşme<br />

içinden geçmesi yoğun bir çevre kirliliğine neden olmaktadır. Bunun yanı sıra<br />

Büyük Kanal Projesinin arıtma tesislerinden çıkacak çamurun aynı bölgede gübre<br />

haline dönüştürülmesi projesi, çıkacak koku ve gaz nedeniyle yörede endişe<br />

yaratmaktadır.<br />

Karşıyaka’da arıtma tesisleri tamamlanmamış bulunduğundan atık suların<br />

denize verilmesi devam etmektedir. Söz konusu atık suların denize deşarjı sakıncalı<br />

görülmekte, arıtma tesislerinin devreye sokulması istenilmektedir. Mavişehir’de ise<br />

konut yerleşmesinin önünde kendiliğinden oluşan balıkçı barınağının düzenlenmesi<br />

gerektiği düşünülmektedir.<br />

Konak’ta şehir içi ulaşımda trafik yoğunluğu ve otopark sorunları<br />

yaşanmaktadır. İlçede çevre, görüntü ve gürültü kirliliği mevcuttur. Körfeze<br />

gelen gemi, tanker ve şileplerin atıkları denizi kirletmektedir. Yine çevre<br />

kirliliği açısından Alsancak Limanına giriş-çıkış yapan gemilerin yeterince<br />

denetlenmediği düşünülmektedir. Katı atık sorununun henüz çözümlenemediği<br />

ilçede, körfez suyunda 2003 yılında 12 ayrı noktadan alınan örnekler üzerinde<br />

yapılan incelenmelere göre körfezde sınır değerlerin aşıldığı tek kirli nokta,<br />

Melez ağzı olarak bildirilmektedir. Bunun yanında, ilçede, hava kirliliği yüksek<br />

boyutlara çıkmıştır.<br />

Konak ilçesinin en büyük topoğrafik sorunu olarak heyelan tehlikesi gösterilmekte,<br />

sınırları içinde kalan Ballıkuyu ve Kadifekale bölgelerinde tehlikeye dikkat<br />

çekilmektedir. Bazı yerlerin kamulaştırma işlemleri yıllar önce yapıldığı halde bölgede<br />

oturanların tahliyesi hala gerçekleşmemiştir.<br />

Bornova’nın kırsal bölümünde yol şebekelerinin bakım ve onarım eksikliği<br />

sorun olarak belirtilmektedir. Yine kırsal kesimde içme suyu yetersizlikleri<br />

bulunmaktadır. Bazı yerleşmelerin karayollarına bağlantı noktalarında köprülü<br />

kavşak yapılmamış olması da sorun yaratmaktadır. Sonuçta, genel olarak altyapı<br />

eksikliğinden ve su deposu gereksiniminden söz edilmektedir.<br />

Bornova’da diğer bir sorun da makro yatırımlar açısından Metronun otogara kadar<br />

uzatılmamış olmasıdır. Bazı semtlerin imar planlarının uygulamaya geçmemiş<br />

4


olması, planlarda gösterilen yeşil alanların terklerinin yapılmaması ve işlemlerin<br />

uzun sürmesi, sanayiden kaynaklanan çevre kirliliği gibi sıkıntılar da ilçenin<br />

diğer önemli sorunlarıdır.<br />

Buca’da trafik yoğunluğunun gerektirdiği ölçüde bir yol şebekesinin<br />

olmadığından ve toplu taşıma sisteminin yetersizliğinden söz edilmektedir.<br />

Kaynaklar, Kırıklar ve Karaağaç köylerinin yol bağlantıları ve kendi iç yolları<br />

yetersiz görülmektedir.<br />

Gaziemir yöresinde de havaalanının ve sanayi tesislerinin varlığı, sıklıkla mevcut<br />

yolların trafik yoğunluğunu taşıyamamasına neden olmaktadır. Bunun yanında,<br />

Sarnıç Beldesinde görülen kanalizasyon altyapısındaki yetersizlikler, serbest<br />

bölgeye giriş çıkışın yarattığı trafik yoğunluğu, yasadışı yapılaşmalardan dolayı<br />

trafoların yetersiz kalması ve bazı dere yataklarında oluşan çevre kirliliği için<br />

önlem alınmaması ilçenin diğer önemli sorunları olarak sıralanmaktadır.<br />

Altyapı konusunda, Balçova’da, yoğun yağışların yaşandığı dönemler drenaj sistemi<br />

yetersiz kalmaktadır. Yağmur suyu drenaj şebekesinin, kanalizasyon<br />

sisteminden ayrıştırılmaması da sorunlar yaratmaktadır. Açık kanal sularının<br />

ıslahı ve arıtılması için yatırım beklentileri vardır. Jeotermal enerjiden konutların<br />

yeterince yararlandırılmadığı düşünülmekte ve termal alanın kamulaştırılması<br />

öngörülmektedir.<br />

Çiftçiler açısından yöredeki yeraltı sularının giderek tuzlanması ve azalma<br />

eğilimi taşıması sonucunda tarımsal sulamada sorunlar yaşanmaktadır. Bunun<br />

yanında, sera sahiplerinin termal suları kullanmaları maliyeti artıran bir faktör<br />

olarak ortaya çıkmaktadır. Elektrikle çalışan motorlara kondansatör zorunluluğu<br />

getirilmesi ise yine çiftçiyi zora sokmaktadır. İlçenin önemli sorunları olan ulaşım<br />

bağlantılarının kurulmaması ve yol hacimlerinin ihtiyaca cevap verememesi; çevre<br />

kirliliğinin önlenememesi ve tesislerin yetersizliğinden dolayı turizm sektöründe<br />

gelişme kaydedilememiştir.<br />

Narlıdere’de arazinin dik olduğu alanlarda ulaşım sorunları yaşanmaktadır. Aynı<br />

nedenle depoların üst kısmında kalan konutlara yüksek kottan dolayı su<br />

verilememektedir. Ayrıca genel olarak altyapı yetersizliği söz konusudur. Nüfusun<br />

büyüme eğilimine paralel altyapı olanakları arttırılamamaktadır. İlçede, deniz<br />

ulaşımından ve jeotermal suyun ısıtmada yeterince yararlanılmadığından<br />

şikayet edilmektedir.<br />

Atıkların denize veriliyor olması Narlıdere’de temel sorunlardan biridir. Büyük<br />

Kanal Projesi kapsamında, yöredeki ilçelerle birlikte atıkların denize verilmesini<br />

önlemek üzere ek bir arıtma sisteminin kurulmasına gereksinim<br />

duyulmaktadır.<br />

Narlıdere’de de Balçova’daki gibi sulama konularında sıkıntılar yaşanmaktadır.<br />

Jeotermal suların kanalizasyon ve dere sularına karışması, narenciye<br />

bahçelerine zarar vermektedir. İyi kalitede sulama suyu yetersizliği vardır ve<br />

kaçak kuyu açılması zemin suyunu azaltmaktadır. Narlıdere’de kullanılan<br />

5


elektrik enerjisi için tarımsal alanda ve seralarda farklı tarifeler<br />

uygulanması da üreticiler arasında eşitsizliğe neden olduğu için sorun<br />

yaratmaktadır.<br />

Ali Onbaşı Deresinin ıslah edilmemesinden dolayı sel felaketleri yaşanmaktadır. Su<br />

taşkın ve baskınları açısından diğer 6 büyük derenin ıslahı gerekmektedir. Ayrıca,<br />

kıyı kesimiyle yol bağlantılarında ve bazı iç yollarda bağlantı eksikliği ve standart<br />

düşüklüğü bulunmaktadır.<br />

Güzelbahçe’de genel olarak altyapı yetersizliği gözlenmektedir. İlçede kanalizasyon<br />

olmadığı için yaygın olarak fosseptik kullanılmaktadır. Bu nedenle gerekli<br />

çalışmaların yapılıp, ilçenin <strong>İzmir</strong> Büyük Kanal Projesinden yararlandırılması<br />

beklenilmektedir. Elektrik hatlarında ise eskime söz konusudur.<br />

<strong>İzmir</strong>-Çeşme eski karayolunun otoyolu tercih etmeyen trafik tarafından kullanılması<br />

sonucunda aşırı yoğunlukların yaşandığı bildirilmektedir. Bu amaçla, Mithatpaşa<br />

Caddesine alternatif olan yolun ivedilikle kamulaştırılması gerektiği<br />

düşünülmektedir. Ulaşım konusunda ek olarak, körfez hattı vapur işletmesinden<br />

yararlanılmak istenmektedir. Bunun yanında, yaz aylarında yoğunlaşan nüfus<br />

hareketleriyle otopark sorunu artmaktadır. Güzelbahçe’de balıkçı barınağı için arıtma<br />

tesisine ihtiyaç vardır. Ayrıca bir yat limanı gereksiniminden söz edilmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> İl Çevre Müdürlüğünün belirlemelerine göre, şehirde geleneksel işletmeler<br />

şeklinde yürütülen bazı sanayi tesisleri halen eski teknolojilerini korumakla, çevre<br />

kirliliğine neden olmakta ve toplumsal maliyeti yüksek, verimsiz üretimlerini<br />

sürdürmektedir. Bunlar arasında, kuru üzüm, tütün işletmeleri ve zeytinyağı<br />

fabrikaları sayılmaktadır.<br />

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />

Dikili ilçesi oldukça yüksek bir potansiyele sahip olmasına karşın sanayi ve ticarette<br />

bununla orantılı bir gelişme eğilimi gösterememiştir. Bunun bir nedeni olarak<br />

sermaye birikiminde ve kullanımında ekonomik girişimciliğin ve<br />

organizasyonun etkili olamadığı düşüncesi hakimdir. Örneğin; zeytin<br />

potansiyelinin ağırlıklı olarak yağ üretimine uygun olmasına karşın, bu tür tesisler<br />

hala eski teknolojilerini sürdürmektedir. Hayvancılığın gelişememesinin nedeni<br />

ise, çayır, mera ve yem bitkileri üretiminin yeterli nitelikte olmaması ve<br />

sağlanamamasıdır.<br />

Dikili’nin Çandarlı beldesinde tarihi kalenin hasarlı olan kısımları onarım<br />

beklemektedir. Donatı alanlarında eğitim açısından ilköğretim okuluna ihtiyaç<br />

vardır. İdari anlamda da var olan Hükümet Konağı ve otobüs garajı ihtiyacı<br />

karşılayamamaktadır. İletişim konusunda sıkıntılar yaşanmakta olup, özellikle<br />

telefon santrallerinde eksiklikler saptanmıştır.<br />

Ulaşım konusunda, <strong>İzmir</strong>-Çanakkale yolunun Bergama sonrası, yaz ayları, trafik<br />

yoğunluğu açısından kapasite eksikliği taşımaktadır. Dikili’de demiryolu ulaşımının<br />

6


olmaması da bir eksiklik olarak gösterilmektedir. Özellikle yaz aylarında Dikili<br />

yerleşme merkezinde yoğun olarak otopark sorunu yaşanmaktadır.<br />

Denizyolu taşımacılığının yalnızca yüke dönük olması ve mevcut yük<br />

limanının yarattığı çevre ve gürültü kirliliği sebebiyle limanın daha uygun bir<br />

yere taşınması beklenilmektedir. Denizyolu ile yolcu taşımacılığının da, sisteme<br />

eklenmesi için araştırma konusu edilmesi gerekmektedir. Ayrıca turizmin gelişmesi<br />

açısından bir yat limanının ve kış aylarındaki bakımlar için bir marinanın<br />

eksikliği ifade edilmektedir.<br />

Su kaynaklarının yetersiz olduğu Dikili’de dere ve çayların sulama açısından<br />

ıslah edilmesine ve drenaj kanalları açılmasına gereksinim duyulmaktadır.<br />

Kanalizasyon çalışmalarının tamamlanmamış oluşu güncel bir sorun olarak<br />

belirtilmekte ve arıtma tesisinin eksikliği çevre açısından sakıncalı görülmektedir.<br />

Bergama’da siyanürlü altın işletmeciliği konusunda tartışmalar yaşanmakta<br />

olup tesis çalışmaya devam etmektedir. Sanayi sektörü gelişme gösterememiştir.<br />

Yerleşmede organize sanayi bölgesi olduğu halde kullanılmamaktadır. Bu geri<br />

kalmışlığın sebepleri arasında sit alanlarının çokluğu, halkın sanayi bilincine<br />

önyargılı ve duyarsız oluşu ve bürokratik engeller gösterilmektedir.<br />

Tarımda verim düşmektedir. Bunun nedenlerinden biri tarım alanlarının önemli bir<br />

bölümünde toprak tahlili yapılmadan geleneksel gübreleme yöntemi izlenmesi,<br />

bir diğer neden ise tarımsal ürünlerde kaliteli tohumluk kullanımının yetersiz<br />

olmasıdır. İlçede çiftçilerin tohumluklarını temizleme ve ilaçlama sırasında<br />

kullandıkları malzeme eksikliklerinden dolayı tohumlar ya ilaçlanmadan<br />

kullanılmakta ya da çevre ilçelerden yardım alınmaktadır. Sektörde planlama<br />

bulunmaması bazı ürünlerin ekilişlerinde piyasa fiyatlarının baz alınmasından da<br />

anlaşılmaktadır. Bunun yanında, çiftçi mallarını koruma ile ilgili 4081 sayılı yasanın<br />

uygulanmasında, cezaların çok düşük olması ve caydırıcılığını yitirmesinden<br />

dolayı, zorluklarla karşılaşılmaktadır. Ayrıca tarım konusundaki sorunların birisi de<br />

zirai mücadele için kullanılan ilaçların çevre kirliliğine neden olmasıdır.<br />

Hayvancılık, geçimlik düzeyini aşamamaktadır. Bunun en önemli nedeni bu sektörde<br />

aile işletmelerinin ağırlıkta olması ve sadece birkaç baş hayvan<br />

beslenmesidir. Bu sektörde verimin düşmesinin en önemli nedeni ise hayvanların<br />

bilinçsiz bakım ve beslenmesinden ötürü yapılan hatalardır.<br />

İlçede sosyal ve fiziki altyapıya ilişkin sorunlar olup, şehir içi elektrik enerji<br />

şebekesinde ve de telefon santrallerinde eksiklikler belirlenmiştir. Telefon<br />

santrali ilavesi ve yapımı konusunda teknik eleman sıkıntısı gözlenmektedir.<br />

Enerji şebekesini yenileme projesi ve Devlet Hastanesinin tamamlanması için<br />

ödeneğe ihtiyaç vardır. Bunun yanında SSK’ya bağlı bir hastane yoktur ve idari<br />

binalar yetersiz durumdadır. Yerleşmedeki mevcut bir ilköğretim okulunun<br />

tamamlanması için yine ödeneğe ihtiyaç olduğundan bahsedilmektedir.<br />

İl olmak isteyen Bergama’da da demiryolu ulaşımının yokluğundan, Aliağa-<br />

Bergama, Bergama-Soma demiryolu bağlantılarının olmamasından sorun olarak<br />

7


söz edilmektedir. Bergama-Soma-Akhisar karayolunun yoğun bir trafik taşıdığından,<br />

dar ve virajlı oluşundan yakınılmaktadır. Bergama’da yolların bakım ve onarımları<br />

amacıyla iş makine tahsisine ihtiyaç vardır.<br />

İçme suyu şebekesinin ekonomik ömrünü tamamlamış olması sorun yaratmakta<br />

ve kırsal kesimde de yaklaşık % 10 oranında içme suyu yetersizliğinden söz<br />

edilmektedir. Kanalizasyon şebekesi yenidir, ancak plan sınırları içinde olmayan<br />

meskun yerlerde kanalizasyon sorunu yaşanmaktadır. Bergama’da arıtma tesisi<br />

yatırımlarının gerçekleştirilmemiş oluşu, dolayısıyla atık sularının doğrudan<br />

Bakırçaya deşarj edilmesi, problemleri yoğunlaştırmaktadır. Yine aynı şekilde<br />

imar planı dışındaki yerleşimlerin su şebekesine bağlanması da diğer bir sorun<br />

olarak görülmektedir.<br />

Kınık’ta kurulacak sanayi tesisleri için ucuz enerjiye ve organize sanayi bölgesi<br />

dahilindeki arıtma tesisinin bitirilmesi için ekonomik katkılara ihtiyaç vardır.<br />

Kalkınma potansiyeli olan tarım sektörü alt yapı yatırımlarına ihtiyaç duymaktadır.<br />

Yıllarca tütün, pamuk ve domates üretiminden başka alternatif ürünler<br />

üretilememiştir.<br />

Kınık’ta donatı alanları, personel ve altyapı konusunda eksiklikler vardır. Öğretmen<br />

ve sağlık personelini kapsayan kamu personeli açığı ve ilçede Devlet Hastanesi<br />

bulunmaması bunların başında gelmektedir.<br />

Demiryolu bağlantısının olmaması sorun olarak belirtilmekte, Kınık’tan geçen<br />

karayolunun Aliağa-Bergama yönünden gelen trafik yoğunluğuna uygun olmadığı<br />

ifade edilmektedir. Ayrıca ilçede bağlantı yollarının yetersizliğinden ve kaplama<br />

sorunlarından söz edilmektedir. <strong>İzmir</strong>-Kınık arasında doğrudan ulaşımda da<br />

yetersizlikler söz konusudur.<br />

Elektrik enerjisinin Bergama hattından alınması da sorun olarak gösterilmekte<br />

ve bağımsız bir hat oluşturulmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Merkezde ve<br />

kırsal kesimde kanalizasyon sistemi gereksinimi vardır. Bazı köylerde özellikle<br />

yaz aylarında içme suyu yetersizliği söz konusu olup Bakırçay havzası sulama<br />

projesi kapsamında Kınık’ta yapımı devam eden kanalların tamamlanmamış<br />

olması, yine sorun olarak görülmektedir.<br />

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />

Aliağa kıyı şeridinde sanayileşme ve şehirleşme hızla artmaktadır. Potansiyeli<br />

yüksek olan sanayi sektöründe; enerji yetersizliği, plansızlık, katı atıkları<br />

atma, ihracat, liman yollarının asfalt ve organize olmaması, tren yolunun<br />

limanlara kadar verimli bir biçimde işletmeye girmemiş olması sorunları<br />

bulunmaktadır. Sanayiinin yoğun olması tarıma olan eğilimi azaltmıştır ve tarımsal<br />

ve hayvansal ürünlerin pazarlaması yeterli düzeyde değildir. Zira, hayvancılık<br />

alanında temel girdi fiyatları pahalıdır ve hayvansal ürünlerin pazarlama fiyatı<br />

düşüktür. Bunların yanı sıra, ilçede turizm sektörünün gelişmesini engelleyen en<br />

önemli sebep fabrika atıklarının çevre kirliliği yaratmasıdır.<br />

8


Aliağa’da yüksek eğitim kurumlarının bulunmaması önemli bir eksiklik olarak<br />

görülmektedir. Sağlık hizmetleri açısından da kurumlaşma düzeyi yeterli değildir.<br />

Aliağa-Nemrut Limanındaki iskelelerin yol bağlantıları yetersizdir ve altyapı<br />

sorunları bulunmaktadır. Nemrut Limanı 5 adet iskele daha alabilecekken<br />

bunların olmayışı sorun yaratmaktadır. Limanda enerji eksikliği bulunmaktadır ve<br />

demiryolu bağlantısının limanla ilişkisi kurulmamıştır. Aliağa Limanı genel anlamda<br />

yetersiz görülmekte, yatırım önceliği kazandırılması istenilmektedir. Ayrıca bir balıkçı<br />

barınağına gereksinim duyulmaktadır.<br />

Aliağa’da yeterli düzeyde altyapı tesisi yoktur. İlçede toprak, yeraltı suyu ve deniz<br />

kirliliği yoğun bir şekilde görülmektedir. İlçede görülen bu kirlilik, petrol<br />

sızıntılarından ve sanayi kuruluşlarının atıklarından kaynaklanmaktadır. İlçe<br />

merkezinde ve kırsal alanda kanalizasyon, arıtma ve düzenleme eksiklikleri<br />

bulunmakta, kanalizasyon ve arıtma projeleri finansman beklemektedir.<br />

Aliağa’nın yıllık enerji talep artışı Türkiye ortalamasının üzerinde gerçekleşmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong>’in toplam enerji sarfiyatının yarısından fazlasına sahip olan ilçede, sonuç<br />

olarak, enerji konusunda eksikliklerden ve sıkıntılardan söz edilmektedir.<br />

Foça’da, ilçenin ekonomik açıdan kalkınması için hazırlanan projeler ödenek<br />

yetersizliğinden uygulanamamaktadır. İlçenin tarımla ilgili sorunları; sulama,<br />

mera ve arazi ıslahı, üretim planlaması ve zirai müdahale ve DSİ sulama<br />

alanlarındaki 1. sınıf tarım arazilerinin yapılaşmaya açılmasıdır. İlçedeki<br />

mevcut meralar zayıf ve yetersizdir. Balıkçılıkla ile ilgili olarak tutulan balıkların<br />

değerlendirilmesi için bulunan soğuk hava deposunun kapasitesi yetersizdir.<br />

Bunun için soğuk hava deposu ile balıkçı teknelerinin ve diğer teknelerin tamir<br />

edilebileceği bir tersaneye ihtiyaç vardır. İlçe balıkçılığının sorunlarından bir diğeri de<br />

koruma altına alınmış belli bölgelerde avlanma yasağının olmasıdır.<br />

Var olan turizm potansiyelinin yeterli düzeyde değerlendirilememesinin nedenleri<br />

arasında, Adnan Menderes Havalimanının ilçeye uzak ve Askeri Eğitim alanlarının da<br />

yakın olması olarak belirtilmektedir. İlçede arkeolojik ve doğal sit alanlarının<br />

geniş yer kaplaması yatırımcıların yer bulmasını zorlaştırmaktadır. Ayrıca ilçede<br />

turizme yönelik yatak kapasitesi de yetersizdir.<br />

Foça’da yerel halkın dinlenebileceği park alanlarına ihtiyaç vardır. İlçede bulunan<br />

memur ve askerlerin konaklamasına yetecek kadar lojman bulunmaması konut<br />

sorununu doğurmuştur. Halkın ihtiyaçlarını gidermesi için bir pazar yerine<br />

gereksinim duyulmaktadır. İlçedeki sağlık kuruluşları için hizmet binası ve aracına<br />

ihtiyaç vardır. Ayrıca ilçenin belediye personeli sayısı yetersizdir. Gerenköy<br />

Belediyesinde çıkabilecek yangınlara zamanında müdahale açısından bir itfaiye<br />

aracına ihtiyaç duyulmaktadır. İlçenin deniz hudut kapısının bulunmaması da bir<br />

sorun olarak belirtilmektedir.<br />

Foça’da talepleri karşılayacak bir limana ve mevcut balıkçı teknelerinin ihtiyacını<br />

karşılayacak bir balıkçı barınağına ihtiyaç vardır. Projesi olmasına karşın balıkçı<br />

barınağının henüz yapılmamış olması güncel bir sorundur.<br />

9


Bugün için bazı ilçe merkezi yollarında ve köy bağlantılarında kaplama<br />

sorunları yaşanmaktadır. <strong>İzmir</strong>-Foça karayolunun onarım çalışmalarına<br />

gereksinimi vardır. Bazı beldelerinde toplu ulaşım siteminde eksiklik<br />

hissedilmektedir. Atık su önemsenmesi gereken bir sorundur. Kanalizasyon projesi<br />

onaylanmış ancak ihale edilmemiştir. Kanalizasyon şebekesinin tamamlanmamış<br />

oluşu, yat limanı projesinin uygulanmayı beklemesi, <strong>İzmir</strong> bağlantısı için Gediz<br />

Nehri üzerine yapılmış köprünün kullanımının sağlanamaması ve sulama<br />

kapasitesinin düşüklüğü diğer güncel sorunlar olarak dikkati çekmektedir. Ayrıca<br />

dere yataklarında da sorunlar mevcuttur.<br />

Menemen’de çalışanlar <strong>İzmir</strong>’de oturduğu için harcamalar <strong>İzmir</strong> iline kaymaktadır.<br />

Bu durumdan ilçenin ekonomisi olumsuz yönde etkilenmektedir. Tarım<br />

arazilerindeki düzensiz ve izinsiz yapılaşma; konut yapıları, petrol istasyonları,<br />

sınai tesisler kurulması tarımı olumsuz etkilemektedir. Ayrıca tarımsal arazilerden<br />

arazi tasfiyesi adı altında kum alınması verimli toprakları azaltmakta ve ürün<br />

kalitesini bozmaktadır.<br />

Karagöl ve Kuş Cenneti, tanıtımının yeterli düzeyde yapılamaması nedeniyle<br />

beklenen düzeyde turist çekememektedir. Kuş Cennetindeki başlıca sorunlar; yaz<br />

aylarında tatlı su eko-sistemlerini oluşturan sazlık alanlarda suyun yetersiz<br />

oluşu, yasak avlanmanın kontrol altına alınamaması, sahada hayvan<br />

otlatılması ve cezaların düşük olması nedeniyle sürü sahiplerinin<br />

engellenememesidir. Sürü sahipleriyle ilgili olan sorun Bekir Köprü ve Kozluca<br />

Seddesinde bulunan köprülerin kalkmasıyla çözümlenecektir.<br />

Menemen’de yüksek öğretim düzeyinde okula, yeterli büyüklükte Hükümet ve<br />

Belediye binasına ihtiyaç duyulduğu ifade edilmektedir. Menemen’in bazı<br />

beldelerinde içme suyu talebinin karşılanamaması ve ilçe merkezinin içme<br />

suyunda sertlik derecesinin yüksek olması da ilçenin altyapıya ilişkin sorunları<br />

arasındadır.<br />

Manisa Organize Sanayi Bölgesinin atıkları Menemen çevresini olumsuz<br />

etkilemekte, söz konusu atıklarının Gediz’de meydana getirdiği kirlenme ile tarımsal<br />

araziler zehirlenmekte ve verim düşüklüğü yaşanmaktadır. Kanalizasyon projesi<br />

uygulanmaya başlamıştır. Ancak arıtma tesisi bulunmamaktadır ve dolayısıyla<br />

sanayi atıkları arıtılamamaktadır. İlçe sınırları içinde bazı beldelerde de<br />

kanalizasyon problemi yaşanmaktadır.<br />

2000 yılı Haziran ayında tamamlanması öngörülen Menemen-Aliağa çift hatlı<br />

demiryolu inşaatı ödenek yetersizliğinden dolayı tamamlanamamıştır. İlçe<br />

merkezinde yol şebekesi yetersizdir. Buna ek olarak yol kaplamalarında ve<br />

otopark alanı sağlanması konusunda sorunlar bulunmaktadır. Ayrıca şehirler<br />

arası karayolu üzerinde alt ve üst geçit eksikliği saptanmıştır. İlçe merkezinde bazı<br />

bölgelerde yaya kaldırımları yoktur ya da düzensizlikler söz konusudur.<br />

10


[D] Gediz –Nif Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />

Kemalpaşa’da hızlı gelişen sanayi sektörü, çevre koruma önlemleri alınmadan<br />

doğal kaynakların bilinçsizce kullanılmasına yol açmaktadır. İlçenin doğusunda<br />

bulunan Kızıl beldesi ve Torbalı’nın kuzey uzantıları, doğa turizmi açısından<br />

değerlendirilemeyen bir kaynaktır.<br />

Kemalpaşa’da eski <strong>İzmir</strong>-Ankara karayolu geçişinin standardının düşük oluşu<br />

sorun yaratmakta ve <strong>İzmir</strong>-Salihli karayolunun yeniden düzenlenmesi ve yapımının<br />

tamamlanması gerektiğinden söz edilmektedir.<br />

Tüm yerleşim birimlerinin elektrik enerjisi isteği karşılanmaktadır. Bazılarında ise<br />

şebeke yenilenme gereksinimleri sürmektedir. Ancak çeşitli sektörlerin giderek<br />

artan enerji istekleri, yakın geleceğin sorunu olarak görülmektedir.<br />

İlçe merkezinde su şebekesinin eski oluşu ve nüfus artışları nedeniyle içme<br />

suyu sorunu yaşanmaktadır. Bu sorunun yakın gelecekte artarak devam edeceği<br />

düşünülmekte olduğundan Yiğitler Barajı’nın yaşama geçmesi önem taşımaktadır.<br />

Kanalizasyon şebekeleri açısından gerek ilçe merkezinde, gerekse beldelerde<br />

yetersizlikler gözlenmektedir. Ayrıca arıtılmadan Nif Çayına verilen atık sular<br />

yoğun kirlilik yaratmaktadır. Günlük 25 ton olan katı atığın depolanabilmesi için<br />

daha önce tespit edilen çöp depolama alanının en kısa zamanda tamamlanması önem<br />

arz etmektedir.<br />

Genel olarak ilçe merkezinde altyapının güçlendirilmesi gerekmektedir. Kemalpaşa’da<br />

çevre kirliliğinden dolayı gelecekte tarım alanlarının giderek yok olması ve diğer<br />

kaynakların da kirlenmesi tehlikesi vardır. Endüstriyel atıkların çoğunun kontrol<br />

altına alınmasına rağmen, evsel atıklar hala büyük bir sorundur. Kirlilik yükü<br />

açısından genel arıtma tesisinin inşa edilmesi, ivedilikle gerçekleştirilmesi beklenen<br />

bir projedir.<br />

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />

Menderes ilçesi kamusal örgütlenme olarak çok geride ve yetersiz şartlarda<br />

hizmet vermeye çalışmaktadır. Tekeli Beldesinde tarımsal üretime maddi teşvik<br />

sağlanması ve bilimsel nitelikli tarımın yapılabilmesi için köylünün bilinçlendirilmesi<br />

gerekmektedir. Özdere Beldesindeki turizm bölgesinin kalkınmasıyla birlikte yatak<br />

kapasitesi de artırılmalıdır.<br />

Menderes ilçesinde sebze–meyve halinin kurulması büyük bir ihtiyaçtır. Bağımsız<br />

hizmet binalarının (Hükümet Konağı gibi) bulunmaması, personel sayısı ve araç<br />

tahsisinde eksiklikler sorun olarak ortaya çıkmaktadır.<br />

Tahtalı Barajı Havzasının Koruma Yönetmeliği çıktıktan sonra, ruhsatlı-ruhsatsız<br />

yapılaşmayı önlemek amaçlı pek çok çalışma yapılmış olmakla birlikte, politik<br />

baskılar, resmi kuruluşlar arasında koordinasyonun oluşturulamaması ve mali<br />

desteğin yetersizliği gibi nedenlerle bugüne kadar etkili bir uygulama<br />

sağlanamamaktadır.<br />

11


Menderes’te Tahtalı Barajı Koruma Havzası kapsamında 4 belediye bulunmaktadır.<br />

Şehirsel gelişim, havzayı tehdit altında tutmaktadır. Tahtalı Barajı koruma<br />

havzasında altyapı, özellikle kanalizasyon ve arıtma sistemleri ile ilgili<br />

önlemlerin yeterli düzeyde alınmamış olması yakın gelecek açısından bir<br />

sorundur.<br />

Torbalı ilçe merkezinde yol şebekesinin yetersizliği ve otopark sorunları mevcuttur.<br />

İlçenin denize olan bağlantısının arzu edilen nitelikte olmadığı ve ilçe merkezinden<br />

geçen E-24 karayolu ile kent içi yol şebekeleri bağlantısını sağlayacak kavşak<br />

düzenlemeleri ve üst geçitlerin yeterli olmadığı belirtilmektedir.<br />

Rezervler yeterli olmasına karşın, içme suyu şebekesi eski ve gereksinimi<br />

karşılayamamakta dolayısıyla ilçeye bağlı 15 yerleşim merkezinde yaygın olarak<br />

içme suyu sıkıntısı bulunmaktadır. Ayrıca, aşırı sulama nedeniyle yeraltı su<br />

seviyesi düşmektedir.<br />

Elektrik şebekesinde de eskilik ve düzensizlikler bulunmaktadır. Özellikle Torbalı<br />

Organize Sanayi Bölgesinin ve giderek artan sanayi tesislerinin gereksinimi olan<br />

enerji, yakın gelecekte sorun yaratacaktır.<br />

Selçuk’ta Pamucak bölgesi ilgili bakanlıkça Turizm Yatırım Alanı içerisine alınmıştır.<br />

Ancak bölgede turizm işletmecilerine tahsisat yapılmamıştır. Kent merkezinde,<br />

yaya kaldırımları eskimiş ve bakımsız durumdadır. Yoğun otopark sorunu<br />

yaşanmaya başlanmıştır. Karayolu inşaatları uzun sürelere yayılmaktadır. Yeni<br />

otoyol inşaatı ödenek yetersizliği ve hukuki sorunlar nedeniyle hedefine erişmemiş<br />

bulunmaktadır. Projenin tamamlanması için ödeneğe ihtiyaç vardır. Bu durumlar<br />

turizm açısından da olumsuz etkiler yaratmaktadır.<br />

4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması hakkındaki yasadaki para cezaları<br />

yetersizdir ve caydırıcılığı yoktur dolayısıyla üreticinin mağduriyeti<br />

bulunmaktadır. Balıkçılık konusunda ise Pamucak’ta küçük tekneler için balıkçı<br />

barınağı eksikliği duyulmaktadır.<br />

İlçede genel olarak altyapı yetersizliğinden söz edilmektedir. Selçuk<br />

telekomünikasyon hizmetlerinin iyileştirilmesi için parçalı olarak fiber optik kablo<br />

çekilmesine gereksinim duyulmaktadır. Selçuk şehir merkezinde ve köylerde tam<br />

otomatik şebeke yatırımına ihtiyaç vardır. İçme suyu şebekesi yenilenmiş<br />

olmakla birlikte, bu projenin uygulanmasında sağlık açısından sakıncalı olacak boru<br />

malzemesi kullanılmıştır. Ayrıca yağmur suyu drenaj şebekesinin eksikliği<br />

hissedilmektedir.<br />

Planlı olarak geliştirilmiş bir kanalizasyon sistemi bulunmamakta ve parçalı olarak<br />

kanalizasyon sistemi yetersizlikleri bulunmaktadır. Arıtma tesisi bulunmamakta<br />

ve katı atıklar için atık alanı eksikliği hissedilmektedir. Turistik değer taşıyan<br />

Pamucak sahiline dökülen Fetrek Çayına bırakılan atıklar, çevre kirliliğine neden<br />

olmaktadır. Bu konuda önlemlerin alınması ve Fetrek çayının temizliğinin<br />

sağlanması ilçe ve Pamucak için önemlidir.<br />

12


[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />

Bayındır’da belediyenin gelirleri yetersiz olduğundan cari harcamaların dışında<br />

gerekli yatırım harcamaları yapılamamakta, şehrin gelişiminin yarattığı ihtiyaçlar<br />

karşılanamamaktadır. İlçede ekonomik sektörler açısından sorunlara ve taleplere<br />

bakıldığında, sanayi sektöründe, orta ölçekli 20-30 firmanın faaliyet göstereceği<br />

20.000m 2 ’lik alana sahip organize sanayi sitesine ihtiyaç olduğu belirtilmektedir.<br />

Tarım sektöründe kuraklık nedeniyle ekonomik yönden çöküntü görülmekte,<br />

inşaat sektöründe ise şehrin gelişiminde gerek duyulan kum-çakıl kaynaklarının<br />

azalması sorun olarak ortaya çıkmaktadır.<br />

Bayındır’da idari bina (hükümet konağı, belediye hizmet binası, Jandarma<br />

Komutanlığına ek bina) ve sayı ve nitelik olarak spor tesisi yetersizliği<br />

bulunmaktadır. Mevcut spor tesislerinde de bakım ve onarıma ihtiyaç vardır. Devlet<br />

Hastanesine yapılan ek bina inşaatı, ödenek yetersizliğinden dolayı<br />

tamamlanamamaktadır.<br />

İlçe sınırları içinde yeraltı sıcak su kaynaklarının atıl durumda bırakılması ve<br />

ilçenin su bentleri-barajlarına olanaklı akarsu kaynaklarına sahip olmasına<br />

karşın sulama çalışmalarına yönelik hiçbir bendin bulunmaması sorun olarak<br />

belirtilmektedir.<br />

Yerleşmenin önde gelen problemlerinden biri de ulaşımdır. Torbalı-Bayındır-Ödemiş<br />

karayolunun düşük standartlı olduğu ve bu yolların etüt ve projesinin<br />

tamamlanarak yatırım programına alınması gerektiği belirtilmektedir. Yine yayla<br />

turizmi için potansiyel taşıyan köylerde ve ılıca bölgelerinde ulaşımın yetersiz<br />

olduğu ifade edilmekte ve yol sorunlarının giderilmesi beklenilmektedir. Dağlık<br />

alanlardaki stabilize yolların tamamlanması ile standardı düşük ova yollarının<br />

geliştirilmesi ve onarımı çözüm bekleyen sorunlardır. Özellikle zeytin bağları<br />

arasındaki yolların geliştirilmesi istenilmektedir.<br />

İlçede su, elektrik, kanalizasyon altyapısı konusunda sorunlar mevcuttur. Yeraltı su<br />

seviyesi yoğun kullanım nedeniyle sürekli bir düşme göstermektedir. Kanalizasyon<br />

sistemi oldukça eski olan ilçe merkezinde, kanalizasyon ve arıtma tesisinin etüt ve<br />

proje aşamalarının tamamlanarak uygulamaya geçirilmesi beklenilmektedir. Yine<br />

ilçede içme suyu şebekesinin bakımına ve yenilenmesine gereksinim<br />

duyulmaktadır. Ayrıca çöp depolama alanı ihtiyacı olduğu ve radyo-televizyon<br />

yayınlarının izlenmesinde zorluklar çekildiği ifade edilmektedir.<br />

Tire’de 1993 yılında yatırım programına alınan organize sanayi bölgesinin<br />

çalışmaları hala devam etmektedir. Projenin tamamlanması halinde artacak<br />

işgücünün konut ihtiyacını karşılamaya yönelik yatırımlar<br />

gerçekleştirilmemiştir. Ayrıca ilçede tarım arazileri sanayi bölgeleri ile iç içe<br />

durumdadır. Bu durum tarımsal arazilerin heba edilmesine, çarpık<br />

şehirleşmeye ve sanayileşmeye yol açmaktadır.<br />

13


İlçede belediyeye ait 500 ton kapasiteli bir soğuk hava deposu bulunmasına<br />

rağmen, bu depo ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Tarımsal ürünlerin<br />

yetiştirilmesi, işlenmesi, ambalajlanması ve pazarlanması konusunda üreticiye<br />

destek olacak ve gerekli araştırmaları yapacak bir merkez bulunmamaktadır. Dağ<br />

köylerinde ürün yetiştirilen arazilerden kadastro geçmemiş olması Orman İdaresiyle<br />

çiftçiler arasında anlaşmazlıklara yol açmaktadır.<br />

İlçede yapımına başlanan projeler ödenek yetersizliğinden tamamlamamıştır.<br />

Bunlardan biri inşaatı devam eden kapalı spor salonu diğeri de Bölge Devlet<br />

Hastanesi yapımıdır. Tire Kültür Merkezi inşaatı da yarım kalan bir diğer yatırımdır.<br />

Hükümet Konağı, Askerlik Şubesi binası, Dış <strong>Ticaret</strong>te Standardizasyon<br />

Denetmenleri Tire Grup Başkanlığı hizmet binası yetersizdir. Emniyet teşkilatı için,<br />

karakol binası ve polis lojmanları binalarının yapımına başlanmış ancak<br />

bitirilememiştir. Kültür Bakanlığına bağlı kütüphanede araç ve gereç bakımından<br />

sıkıntı çekilmektedir.<br />

Genel olarak ilçede altyapı yetersizliklerinden söz edilmektedir. Tire ilçe merkezinde<br />

kanalizasyon şebekesi eski sistem özelliği taşımakta ve mevcut talebi<br />

karşılayamamaktadır. Tire’ye bağlı 10 köy yerleşmesinde içme suyu sıkıntısı<br />

ve kırsal kesimde parçalı olarak elektrik enerjisi eksikliği bulunmaktadır. Tüm<br />

ilçenin gereksinimi açısından telefon santralı yetersizliği güncel bir sorun<br />

niteliğindedir.<br />

Tire-Selçuk karayolu güzergahının standardı düşüktür. Yine bazı köylere olan<br />

yol bağlantılarında standart düşüklüğü ve kaplama sorunları yaşanmaktadır. İlçe<br />

merkezindeki trafik düzenine ilişkin sorunların varlığı belirtilmektedir. İlçede, K.<br />

Menderes havzasının tümüne yönelik stol tipi bir havaalanı beklentisi<br />

bulunmaktadır.<br />

K. Menderes havzasına ilişkin taşkından korunma ve sulama projelerinin<br />

eksikliği sorun olarak görülmekte ve susuzluk sorununa karşı önlemler alınması<br />

için K. Menderes nehri üzerinde sulama amaçlı bir barajın yapımı<br />

beklenilmektedir.<br />

Ödemiş’te ekonomik sorunlar, iç ve dış ekonomik krizlerden, kaynak<br />

yetersizliğinden, ekonomi alanında bilgi birikimi ve girişimci yetersizliğinden<br />

kaynaklanmaktadır. Ülkede yaşanan krizlerin etkisiyle ilçede üretim ve mal talebi<br />

durmuştur. İhracatı Geliştirme Müdürlüğü bulunmasına rağmen ihracatçılar, <strong>İzmir</strong><br />

Zirai Karantina Müdürlüğünden Enspektör Belgesi olan Ziraat Mühendisi getirerek,<br />

ürünün ihraç niteliğine sahip olup olmadığını kontrol ettirmek mecburiyetinde<br />

kalmaktadırlar ve bu husus önemli ölçüde zaman ve para kaybedilmesine neden<br />

olmaktadır.<br />

İlçede birkaç firmanın dışında ihracatla ilgilenen firmanın olmaması<br />

şirketleşme düzeyinin düşük olduğunun bir göstergesidir. <strong>Ticaret</strong> ve üretimin<br />

gerçekleşmesini sağlayan organizasyonları oluşturan firmalar, dar alanlarda faaliyet<br />

göstermektedir. İstihdam alanının sınırlı olması ve işsiz sayısının giderek artması<br />

ilçenin önemli bir sorunudur.<br />

14


İlçede yaygın olarak yetiştirilen patatesin üretimi fazla olduğu için,<br />

pazarlama sorunu ortaya çıkmaktadır. Patatesin muhafazasında kullanılacak bir<br />

soğuk hava deposuna ihtiyaç vardır. Yine patates üretimi konusunda bir diğer<br />

sorun da, patates tohumunun dışarıdan getirilmesi nedeniyle yaşanan tohum<br />

sıkıntısıdır. İlçede patatesin ve dağ köylerinde geniş çapta üretilen kestane ve<br />

fidanın ihraç imkanı yaratılamamıştır.<br />

Kestane ağaçlarının genelde orman alanlarında, çiftçi ailelerinin uzun süre<br />

zilliyetinde bulunan yerleşim merkezlerinde olması, kestane aşılanması<br />

çalışmalarında görevlilerin çeşitli güçlüklerle karşılaşmalarına neden olmaktadır.<br />

Bununla beraber, dağ köylerindeki orman kadastro çalışmalarının kısmen<br />

tamamlanmış olması orman ve dağ köylerinde kestane üretimini artırmıştır.<br />

Ödemiş Hayvan Hastanesi ve Tarım ve Köy İşleri İlçe Müdürlüğü binası ile ilgili<br />

herhangi bir harcama ve çalışma yapılmamıştır. Ödemiş’te toprak tahlil<br />

laboratuarının bulunmaması da sorun olarak gösterilmektedir.<br />

Karayolları açısından; Ödemiş çevre yolunun tamamlanmamış oluşu, Ödemiş-<br />

Beydağ-Denizli ve Ödemiş-Bozdağ-Salihli karayollarının düşük standartlı<br />

oluşu, Torbalı-Bayındır-Ödemiş-Kiraz-Denizli karayolunun tamamlanmaması ve<br />

genel olarak yollardaki kaplama eksiklikleri sorun olarak gösterilmektedir. Ayrıca<br />

<strong>İzmir</strong>-Ödemiş demiryolunun eskimiş raylarının yenilenmesi beklentisi<br />

bulunmaktadır.<br />

Ödemiş ilçe merkezinde ve parçalı olarak köylerinde içme, sulama suyu ve<br />

kanalizasyon altyapılarında sorunlar yaşanmaktadır. Bir diğer sorun da organize<br />

sanayi bölgesinin altyapısına ilişkin eksikliklerin giderilmediği tarzındadır.<br />

Beydağ’da ekonomik gelişimi sağlayacak potansiyeller ve bu potansiyellerin<br />

değerlendirilmesi konusunda sıkıntılar vardır. İlçede organize sanayi bölgesi yoktur.<br />

Bulunan maden kaynakları değerlendirilememektedir. Tarımsal arazi<br />

yetersizdir ve düşük tarımsal arazi miktarı alternatif ürün yetiştiriciliğini<br />

zorlaştırmaktadır. Sözleşmeli ürün yetiştiriciliği konusunda yasal dayanak<br />

bulunmadığından üreticiler mağdur olmaktadır. Ayrıca tarımsal ürün<br />

fiyatlarındaki aşırı dalgalanma, istikrarlı bir üretimi engellemektedir.<br />

Ürünlerin depolanmasında, soğuk hava deposunun bulunmaması nedeniyle sorun<br />

yaşanmaktadır. Yetiştirilen incir ve kestanenin yurtdışına pazarlanmasında da<br />

sorunlar vardır. Pazarlama konusunda halkın bilinçli olmaması zaman zaman<br />

kendilerinin zarar görmesine sebep olmaktadır.<br />

Tohumluk ve yem konusunda halk devletten destek beklemektedir. Tohumluk, yem,<br />

ilaç girdilerin pahalılığı yanında süt fiyatlarının düşük olması üreticileri zarara<br />

sokmaktadır. İlçede sütü, mandıralar dışında işleyecek bir fabrika<br />

olmadığından bölge sütleri dışarıdan gelen tüccarlar tarafından çok ucuz fiyatlara<br />

satın alınmakta, başka bölgelerdeki tesislerde işlenmekte ve satın alınanın iki katı<br />

fiyata piyasaya sürülmektedir. Halk bu konuda bilinçlendirilmelidir.<br />

15


Yaygın olarak yapılan süt inekçiliği konusunda ahırların ilçe merkezinde ve evlerin<br />

altında olmasından dolayı koku ve çevre kirliliğine neden olmaktadır. Merkeze<br />

yakın yerlerde kurulmuş olan zeytinyağı imalathanelerinin yaydığı koku ve<br />

kimyasal atıklar çevre sorunu yaratmaktadır.<br />

Beydağ ilçesinde Beydağ-Ödemiş ve Beydağ-Nazilli karayollarının standardı<br />

düşüktür. İlçe merkezinde içme suyu şebekesinde sıkıntılar yaşanmakta ve<br />

Beydağ sulama barajının bitirilmemiş olması da sorun olarak gösterilmektedir.<br />

Genel olarak altyapı yetersizliklerinden, kanalizasyon şebekesindeki sorunlardan ve<br />

sulama olanaklarının darlığından söz edilmektedir.<br />

Kiraz, tarımsal üretim ve hayvansal ürün yeterliliği açısından önemli kaynaklara<br />

sahiptir, fakat pazarlama konusunda zayıftır. Tarımsal ürünler, tüccarlara ya da<br />

Kiraz, Ödemiş ve Beydağ gibi yakın ilçe pazarlarına satılmaktadır. Kırsal kesimlerde<br />

tütüne getirilen kota nedeniyle bu ürünün ekilmesinden vazgeçilmiştir.<br />

Süt üreticileri arasında birlik olmadığından süt fiyatları düşüktür. Ancak<br />

2001 yılı itibariyle, süt üretimi ve pazarlamasındaki dağınıklık ortadan kalkmıştır ve<br />

ilçede sadece süt ürünleri üzerine soğuk hava deposu vardır. Kesimlik hayvanlar ilçe<br />

kasapları tarafından pazarlanmakta, ancak bu yeterli olmamaktadır.<br />

Kiraz ilçesinde tarım sektörü iklimden etkilenmektedir. Ancak ilçede düzenli olarak<br />

iklim şartlarını belirten meteoroloji kurumu bulunmamaktadır. Ayrıca, ilçenin<br />

merkez ve köylerinde öğretmen, ebe ve hemşire açıkları bulunmaktadır.<br />

Kiraz-Ödemiş karayolunun standardı düşüktür. Bozdağ kayak tesislerine<br />

Kiraz’dan yol bağlantısı kurulması, ilçe ekonomisine katkı sağlayacak bir altyapı<br />

olarak görülmektedir. Altyapı konusunda, Kiraz’da içme suyu ve kanalizasyon<br />

şebekelerinin yetersizlikleri bulunmaktadır. İlçeye bağlı kırsal yerleşmelerin<br />

bazılarında bol miktarda su bulunurken özellikle dağ köylerinde içme suyu<br />

sıkıntısı yaşanmaktadır. Yine bazı köylerde tarımsal sulama konusunda sıkıntı<br />

bulunmaktadır. Elektrik kesintileri de ilçede görülen bir diğer sorun olarak dile<br />

getirilmektedir.<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />

Çeşme’nin kıyı kesiminde gerek ikincil konutların çokluğu, gerekse turizm<br />

yatırımlarına uygun büyük arazilerin olmaması, büyük yatırımcıların ilçeye<br />

yatırım yapmasını engellemektedir. Mevcuttaki birçok kamu yatırımı ise ödenek<br />

yetersizliğinden tamamlanamamıştır. Turizmden kaynaklanan yüksek arazi rantı<br />

nedeniyle araziler sürekli el değiştirmekte ve dolayısıyla tarım arazileri atıl<br />

kalmaktadır. El değiştiren arazilerde en önemli sorun hızla büyüyen yapılı<br />

alanlar ve bu alanların yeşillendirilmesinde yetersiz kalınmasıdır. İlçede sit<br />

alanlarının yoğunluğuna karşın, turizmin bölgede oluşturduğu rant, yapılaşmayı<br />

teşvik etmektedir. Bununla beraber, Alaçatı’nın kendine özgü bir mimarisi<br />

olduğu halde yeni yapılara bu tarz yansıtılamamıştır.<br />

16


Çeşme’de müzenin yetersizliği, Alaçatı’da ise eğitim veren lise bulunmaması,<br />

sosyal donatı eksikliği olarak dile getirilmektedir.<br />

Çeşme’de özellikle yaz aylarında, karayolunda ve ilçe merkezinde trafik<br />

yoğunlaşmakta ve otopark sorunları ortaya çıkmaktadır. İlçenin toplam araç sayısı<br />

2.554 olmasına rağmen yaz aylarında karayolu trafiği günde ortalama 24.000<br />

araçlık bir hacme yükselmekte, dolayısıyla bu dönemde mevcut kent içi<br />

ulaşım sistemi yetersiz hale gelmektedir.<br />

Çeşitli noktalarda yat limanları için proje onay aşamaları tamamlanmış, bazılarının<br />

temelleri atılmış ancak genel olarak ihale ve uygulama çalışmaları henüz<br />

bitirilememiştir. Mevcut Ro-Ro iskelesinin yetersiz olduğu düşünülmektedir. Bu<br />

sebeple Alaçatı, Çeşme-Merkez, Dalyan, Şifne ve Karaada yat limanı ve<br />

yanaşma yerlerinin tamamlanması istenilmektedir ve bununla beraber yatlar için<br />

bir tersane gereksinimi üzerinde de durulmaktadır. Bu tarz bir makro yatırım<br />

olarak Çeşme’de yapımına başlanan stol tipi havaalanının inşasının yarım<br />

kalması da dikkat çekmektedir.<br />

Alaçatı’da elektrik şebekesi yetersizdir ve özellikle yaz aylarında voltaj<br />

düşüklükleri yaşanmaktadır. Alaçatı ve Çeşme enerji nakil hatlarına, rüzgar<br />

tribünlerinden elde edilen elektrik enerjisinin ulaştırılamamasının da bu durumun<br />

çözümlenememesinde etkisi bulunmaktadır. Zira, rüzgar gücünden üretilen<br />

enerjinin ilçe içinde kullanılması için gerekli enerji nakil hatları henüz<br />

kurulmamıştır. Bölgenin rüzgardan sonra diğer önemli potansiyel enerjisi olan<br />

jeotermal enerjinin ise modernizasyonunun yapılması ve seracılıkta kullanılması<br />

düşünülmektedir.<br />

Çeşme’de içme ve sulama suyu konusunda sıkıntılar bulunmaktadır. Yıllık 3 milyon<br />

m 3 kapasiteli içme suyu baraj tesislerinin, arıtma ve ishale hatlarıyla birlikte<br />

tamamlanmamış olması ve tarım için yeraltı sularından yeterince faydalanılamaması<br />

sorun olarak belirtilmektedir.<br />

Karaburun ilçesinin Mordoğan beldesinde organize sanayi bölgesine ihtiyaç<br />

duyulduğu söylenmektedir. İlçedeki tarım sektörünün en önemli sorunları; arazinin<br />

engebeli olması nedeniyle mekanizasyonun girememesi, mücadele ilaçları<br />

bayisi yokluğu, pazarlama, üretim girdilerinin pahalı olmasıdır. İlçede iç göç<br />

nedeniyle genç nüfus azalmakta, buna bağlı olarak da işgücü kapasitesi<br />

düşmektedir. Ayrıca tarım arazilerine bilinçsiz şekilde yapılan ekimler sonucu<br />

topraktaki mineraller azalmakta ve verim düşmektedir. Diğer bir sorun ise kıyı<br />

kesimlerindeki yeraltı sularında tuzluluk oranının artmasıdır. Ayrıca ilçede elde<br />

edilen ürünlerin depolanması için soğuk hava deposuna ihtiyaç vardır.<br />

Karaburun’da, tanıtımın yeteri kadar olmaması, ulaşım, altyapı ve tesis<br />

yetersizliği, spor kompleksi, kamp alanı yokluğu ve alışveriş merkezlerinin<br />

yetersizliği gibi nedenlerle ilçe turizmi istenen düzeyde gelişme gösterememektedir.<br />

Ayrıca teknik eleman yönünden eksiklik yaşanmaktadır.<br />

17


Karaburun-<strong>İzmir</strong> arasındaki toplam 100 km’lik karayolunun 55 km’lik kısmının<br />

standardı düşük olarak kabul edilmekte ve ilçenin köyleriyle bağlantıları sağlayan<br />

yolların yetersizliğinden ve köylere ulaşma zorluklarından söz edilmektedir. Bu<br />

sorunların çözüme kavuşturulamamasına ise ödenek yetersizliği ve topoğrafyanın çok<br />

engebeli olması sebep olarak gösterilmektedir.<br />

İlçe merkezinde, Mordoğan beldesinde ve kırsal kesimde içme suyu ve kanalizasyon<br />

şebekelerinde yetersizlik bulunmaktadır. İlçeye enerji temini konusunda rüzgar<br />

enerjisinden yararlanılması gerektiği üzerinde durulmaktadır. İlçe merkezi ile<br />

Mordoğan ve Karareis’te telefon şebekeleri ve santral eksikliği hissedilmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Körfezinin girişini denetleyen konumuna karşın ilçenin bu özelliğinden<br />

yararlanılamamaktadır. Ayrıca, 6 adet balıkçı barınağı bulunduğu halde liman ve<br />

yat limanının eksikliği duyulmakta ve deniz ulaşımından yararlanılması gerektiği<br />

öne sürülmektedir.<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />

Seferihisar ilçesinde sulama kaynaklarının yetersiz oluşu nedeniyle tarımsal<br />

arazilerinden yeteri kadar yararlanılamamaktadır. Tahsisli mera alanlarının<br />

bulunmaması, tarımsal arazi dışında kalan yerlerde de genelde askeri tatbikatın<br />

yapılması ve zeytin alanlarına girişin yasaklanması küçük baş hayvancılığı giderek<br />

azaltmıştır. Çiftçilerde herhangi bir örgütlenme çabasının olmayışı, üretim ve<br />

pazarlama konusunda önemli bir eksikliktir. Ürkmez beldesinde sahile yakın<br />

bahçeler, yapılaşma tehdidi altında yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.<br />

Turizmin geliştirilmesi ve ivme kazanması konusunda etkili bir çaba<br />

görülmemektedir. İlçede özellikle mevcut yat ve termal turizm potansiyelinin yeterince<br />

değerlendirildiği söylenemez. Zira, jeotermal enerjiden gerek turizm alanında<br />

gerekse kentsel ısıtmada yeterince yararlanılamamaktadır. Mevcut yat<br />

limanında ise kapasitenin artırılarak yeni bir marinanın inşaatına başlanmış<br />

olmasına karşın uygulamanın yarım kalmış olduğundan söz edilmektedir. Ayrıca,<br />

balıkçı barınağına gereksinim vardır. Ayrıca doğal ve tarihi sit alanları dışında kalan<br />

alanlarda ikincil konutların yapılması, turizme yönelik yatırım yapılabilecek<br />

alanları sınırlamaktadır. İlçede, var olan tarihi eserlerin ve doğal zenginliklerin<br />

yeterince tanıtılamamış olması, turizm potansiyelinin yeterli düzeyde<br />

değerlendirilememesinin önemli sebeplerindendir.<br />

Kentsel altyapıya ilişkin sorunlar bulunmaktadır. Seferihisar’da giderek artan<br />

motorlu taşıt tescil sayısına dikkat çekilmelidir. İlçe merkezinde otopark sorunları<br />

yaşanmaktadır.<br />

Toplam 200.000 kişi kapasiteli içme suyu projelendirme çalışması başlamış olmakla<br />

birlikte, projeler henüz tasarım aşamasındadır. İçme ve sulama amaçlı baraj ve<br />

göletin proje etüt çalışmalarının gecikmiş olduğu öne sürülmektedir. İlçe<br />

merkezi ve Ürkmez’de kanalizasyon tesisleri henüz tamamlanmamıştır ve<br />

arıtma tesisi bulunmamaktadır. Ayrıca, mevcut çöp depolama alanı<br />

sakıncalıdır, yoğun bir çevre kirliliği yaratmaktadır ve çöp imha tesislerine<br />

18


gereksinim duyulmaktadır. İlçedeki telefon şebekesinde ek santral gereksinimi<br />

vardır. Seferihisar’da vericilerin yetersiz kalması sonucu yerel televizyon<br />

yayınlarından yararlanılamamaktadır.<br />

Urla ilçesinin tamamında yerleşim talebi çok artmıştır. Bu da yöredeki çiftçiyi üretim<br />

yapmaktansa toprağını satmaya yöneltmiştir. Böylece verimli tarım alanlarının<br />

amaç dışı kullanımı ve spekülatif el değiştirme süreci ortaya çıkmıştır.<br />

Zeytinciliğin ve Yabanilerin Islahı Kanunu yürürlükte olmasına rağmen hurmasıyla<br />

anılan ilçede denetimlerin yetersiz, cezaların caydırıcı olmaması sonucu zeytin<br />

alanları giderek daralmaktadır. Var olan tarım arazilerinin küçük parçalar<br />

halinde olması mekanize tarım uygulamasını güçleştirmektedir. Genç nüfusun<br />

ilçeden göç etmesi nedeniyle yaşlılar kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar,<br />

geleneksel şekilde üretim yapmakta, bütün bu sorunlar ilçenin önemli potansiyeli<br />

olan tarımsal üretiminin sekteye uğramasına neden olmaktadır. Örgütlenme<br />

eksikliğinden dolayı da süt fiyatları üreticiyi memnun edecek seviyede değildir.<br />

Urla’nın sahip olduğu doğal güzellikleri ve tarihi kalıntılarıyla turizm açısından<br />

işlenmemiş bir kaynak olduğu belirtilmektedir. Turizm açısından önemli olabilecek<br />

Klozomenai Şehrinin kazıları ödenek yetersizliğinden bitirilememiştir. Ayrıca,<br />

ilçede tanıtım eksikliği de vardır. Tarihi yapı zenginliği gün geçtikçe<br />

bozulmaktadır.<br />

Urla’da trafiğe kayıtlı taşıtların hızlı bir biçimde arttığı izlenmektedir. Meskun<br />

alanda mevcut yol şebekesinin ve ilçe merkeziyle iskele arasındaki bağlantı<br />

yolunun yetersizliğinden söz edilmektedir. Ayrıca <strong>İzmir</strong> kenti ile önemli düzeyde<br />

ilişkileri olan yerleşmenin, deniz ulaşımından yeterince yararlanamadığı<br />

düşünülmekte ve hafta sonlarında Urla’ya, Karşıyaka ve Konak’tan vapur seferlerinin<br />

konulması istenmektedir. Geçmiş yıllarda özellikle yaz aylarında denenmiş olan<br />

<strong>İzmir</strong>-Urla vapur seferlerinin de tekrarı arzu edilmektedir.<br />

Genel olarak, altyapı yatırımlarının gecikmesinden, tarımsal sulama<br />

olanaklarının yetersizliğinden ve yeraltı suları ile deniz kirliliğinin denetim<br />

altına alınamamasından şikayet edilmektedir. Yat limanı uygulamasının,<br />

kanalizasyon ve arıtma tesisi projelerinin gecikmiş olması sorun olarak<br />

bildirilmektedir. Ayrıca, mevcut çöp depolama alanı gelecek yılların gereksinimini<br />

karşılayamayacak durumdadır. Enerji konusunda ise, rüzgar enerjisinden yeterince<br />

yararlanılamadığı düşünülmektedir.<br />

8.2 Alt Yörelerin Potansiyelleri<br />

Gelişme seçeneklerinin irdelenmesinden ortaya çıkan gelişme strateji şemasında çok<br />

sayıda potansiyelin bulunduğu, bunların bir bölümünün aktif hale geçtiği, bir<br />

bölümünün kısmen kullanıldığı ve bir grup potansiyelin de kullanılma imkanı<br />

bulamadığı görülmektedir. Geliştirilen analitik yaklaşımlar sonrasında stratejik<br />

planlama alanının doğal yapısının yanı sıra, tarımsal yapı ve tarımsal potansiyelinin<br />

de büyük bir güç olduğu görülmektedir. Bu nedenle, tarımsal potansiyelin<br />

güçlendirilmesi için sulama alanlarının geliştirilmesi, en az baraj ve gölet tesisleri<br />

19


kadar içme, kullanma ve sanayi suyu olanaklarının arttırılması açısından önem<br />

taşımaktadır. Tüm çalışma alanında, tarım alanlarının dağılımları genelde<br />

incelendiğinde, kırsal nüfusun şehirsel nüfusa nazaran fazlalığı önemli bir strateji<br />

ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle bölgenin sosyo-ekonomik parametresini ortaya<br />

koyacak sentez yaklaşımı için potansiyel alanların bilinmesi ve değerlendirilmesi<br />

gerekli olmaktadır. Burada eğilimleri ve örgütlenme sistemlerini belirleyecek<br />

potansiyeller strateji alt yöreler itibarıyla tanımlanmaktadır. Potansiyeller giderek<br />

strateji kararlarının alınmasında etken birer unsur olmaktadırlar. Altı kısımda ele<br />

alınan bu gruplama, strateji alt yöreleri oluşturmakta olup, güçleri aşağıda<br />

tanımlanmaktadır.<br />

[ A ] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü kendi içinde dokuz bölüme ayrılmış ve topografik engellerle<br />

şartlanan bir şekilde dört yöne ışınsal olarak yayılmıştır. Diğer strateji alt yöreleri gibi<br />

dört yön itibariyle ele alınan potansiyel alanların kuzeyinde Çiğli ve Karşıyaka<br />

gelmektedir. Bu iki yerleşme fiziksel olarak birleşmiş ve hatta dışarıda kalan<br />

Menemen ile de şehirsel açıdan bütünleşmiş durumdadır.<br />

% 99,9’u şehir merkezinde yaşayan nüfusuyla <strong>İzmir</strong>’in ikinci büyük ilçesi olan<br />

Karşıyaka, gelişiminde ikincil konut alanı olarak kullanılmaya başlanmış, sanayi<br />

sektörü ağırlıklı sektör olarak düşünülmemiştir.<br />

İlçe sınırları içinde Ahırkuyu, Serinkuyu, Laka ve Bostanlı Dereleri bulunmaktadır ve<br />

bunlar basık bir alanda yayılan yerleşmeyi, zaman zaman taşarak, güç durumda<br />

bırakmaktadır. Bostanlı deresi üzerine kurulacak Bostanlı Barajı içme ve kullanma<br />

suyu yanında, taşkın kontrolü da sağlama açısından ilk ve önemli bir girişimdir.<br />

Kesin proje aşamasındadır ve tamamlandığında 2002 yılı fiyatlarıyla birim su maliyeti<br />

467.500 TL/m 3 olarak planlanmıştır. Dolusavak proje debisi ise 136 m 3 /s olacaktır.<br />

Bunun dışında diğer derelerin ıslahı yapılmış veya yapılmaktadır.<br />

Yerleşme dışında 446 hektarlık tarım alanı bulunmakta ve bu alanın % 38’i<br />

zeytinlik olarak kullanılmasına rağmen, % 51 gibi önemli bir oranının tarıma<br />

elverişli boş alan olarak atıl durumda kalması dikkat çekmektedir. Zeytincilik<br />

önemli bir gelir kaynağıdır ve toplam tarım alanının % 8’i sulanmaktadır. Tarımda<br />

bir diğer uğraş alanı olan sebze üretiminde, domates, yaklaşık % 50’lik payıyla<br />

önde gelmektedir. Her ne kadar tarım alanlarının inşaata açılması yüzünden meyve<br />

ağaçları her geçen gün azalmakta ise de mevcut bahçe alanlarında armut, erik ve<br />

mandalina ağaçları sayı bakımından fazladır ve bunlar arasında üretim miktarı ile<br />

mandalina birinci sırada yer almaktadır. Köylerde küçük baş hayvancılıkla<br />

uğraşılmakta olup, bunun yanı sıra yeni tip kovanlarla bal üretimi de yapılmaktadır.<br />

Aslında bir yerleşim birimi olma karakteri sergileyen Karşıyaka’nın, çevresinden<br />

alışveriş amacıyla gelen talebin artmasıyla ticaret potansiyeli fazlalaşmış ve<br />

Karşıyaka Çarşısına alternatif çarşı olma eğilimiyle diğer alt merkezler<br />

hareketlenmiştir. Çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletmenin yer aldığı ilçede,<br />

büyük oranda makarna, bitkisel yağ, gemi inşa ve onarımı, ekmek imali, tekstil, et,<br />

20


süt ve un üretimi yapan sanayi kuruluşları bulunmaktadır. Ancak zamanla bunların<br />

bulundukları yerlerden taşınmaları gündeme gelmektedir. Turyağ ve Piyale<br />

fabrikaları buna ilk örneklerdir.<br />

İlçenin planlı olarak gelişen Atakent-Mavişehir kısmında Mavişehir EGS, Kipa,<br />

Carrefour gibi büyük alışveriş merkezlerinin kurulmasıyla beraber, <strong>İzmir</strong><br />

genelindeki her ilçeden buraya olan çekim, ticaret potansiyelini de tetikleyici rol<br />

oynamış ve yöreyi cazip kılan bir talep yaratmıştır. Ulaşım ve otopark sorunlarının<br />

olmaması söz konusu alanların cazibesini üst noktalara getirmektedir. Büyük sanayi<br />

kuruluşları çevresinde görüldüğü üzere, söz konusu hipermarketlerin de<br />

etrafında ölçek ekonomilerine bağlı olarak çeşitli rekreatif kullanımlar yer<br />

alma eğilimi içindedirler.<br />

Bayraklı’da bulunan Tepekule, Tantalos mezarı ve Karagöl ile buradaki Orman<br />

İçi Dinlenme Tesisleri dikkat çeken turizm potansiyellerinin başlıcalarıdır.<br />

Buna rağmen ilçede henüz beş yıldızlı otel bulunmamaktadır. Halbuki turizm<br />

potansiyelinin yanı sıra Çiğli Organize Sanayi Bölgesine, Menemen’e ve Aliağa’ya<br />

yakın olan ilçede böylesi bir konaklama tesisi, potansiyel olarak büyük önem<br />

taşımaktadır. Merkez şehir ile güçlü bağlantısının bulunması ve Karşıyaka’nın bir<br />

yatakhane şehir tarzında gelişmesi buraya otel yatırımını henüz rantabl<br />

kılmamaktadır.<br />

Çok sayıda sağlık tesisi bulunan ilçede 6 adet büyük sanayi kuruluşu vardır.<br />

Bazıları ithalat-ihracat da yapan kuruluşlar, ağaç, demir, deri, halı, hububat,<br />

konfeksiyon, kuru meyve, maden, tekstil, yaş meyve ve zeytin-zeytinyağı alanlarıyla<br />

ilgilenmektedirler.<br />

Ulaşım rahatlığının bulunması ve modern bir yerleşim olması, ilçede kültürel tesis<br />

sayısının artmasına neden olmuştur. Halihazırda bulunan Bostanlı ve Atatürk<br />

Açıkhava Tiyatroları, Soğukkuyu Ziya Gökalp Kültür Merkezi, Belediye<br />

Konservatuarı, Belediye Yüzme Havuzu ve çok sayıdaki tiyatro ve sinema salonları ile<br />

halen inşaatı devam eden Zübeyde Hanım Kültür Merkezi ve Cumhuriyet Mahallesi<br />

Örnekköy, Bayraklı Çiçek Mahallelerine kurulması için projeler hazırlanan kültür<br />

merkezleriyle Karşıyaka önemli bir potansiyel taşımaktadır.<br />

Karşıyaka Çarşısı ile vapur iskelesi arasına bir araç alt geçidi planlanmış ve proje<br />

ihalesi yapılmıştır. Çok kısa bir sürede tamamlanması öngörülen projeden maliyet ve<br />

inşa sırasında alternatif geçiş imkanı yaratılamaması yüzünden vazgeçilmesi bir<br />

talihsizlik olarak görülebilir. Ayrıca metronun Karşıyaka’ya kadar gelecek<br />

olması, ilçeye kolay ve çabuk ulaşım temin etmesi açısından önemli bir potansiyel<br />

taşımaktadır. Bununla birlikte Konak’a arabalı vapur iskelesinin yapılmasının<br />

sağlanması, Bayraklı vapur seferlerinin tekrar düzenlenmesi ve Karşıyaka-Bostanlı<br />

arasına ve Alaybey’e küçük modern iskelelerin kurulmasıyla birlikte, ilçede alternatif<br />

ulaşım olanaklarının arttırılması, ulaşılabilirlik açısından büyük potansiyel arz<br />

etmektedir.<br />

Ayrıca ilçenin, Mavişehir konutlarının önünde kendiliğinden oluşan balıkçı<br />

barınağının modernize edilmesiyle birlikte, mevcut potansiyeli artacaktır.<br />

21


Büyük Kanal Projesinin Karşıyaka ayağının tamamlanmasına rağmen arıtma<br />

tesislerinin bitirilmemiş olması nedeniyle, atık suların denize verilmesi sorunu, söz<br />

konusu tesislerin çalışır hale getirilmesiyle bertaraf edilerek, ilçenin deniz<br />

potansiyelinin tahrip olmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresinin, Karşıyaka’yla yakın ilişkilerde<br />

bulunan Çiğli’nin, Evka-5, Evka-6, Çiğli Koop-1 ve Çiğli Koop-2 gibi toplu konut<br />

alanlarıyla birlikte büyük bir konut potansiyeline sahip olduğu görülmektedir.<br />

Bunun yanında planlanmış ancak konut üretimine sunulmamış Çiğli Belediye<br />

sınırları içinde 10.000 konutluk potansiyel alan bulunmaktadır.<br />

1.981 hektar tarım alanı bulunan Çiğli’de, bu alanlardan en büyük payı % 76’lık<br />

oranıyla tarla bitkileri almaktadır. Bunun yanı sıra tarıma elverişli boş alan<br />

%21’lik dilimiyle küçümsenmeyecek bir potansiyel taşımaktadır. Tarla bitkilerinde<br />

ise en fazla üretimi % 80’lik bir oranla pamuk yakalamaktadır. Ürün çeşidinin<br />

az olduğu ilçede 1997 yılından itibaren mısır üretimi yapılmamakta, onun yerini<br />

1999 yılında üretilmeye başlanan susam almaktadır. Ayrıca alan, bir uçtan Gediz<br />

Havzasına girdiği için, % 76 devlet sulaması, % 3 de halk sulaması imkanı<br />

bulunmaktadır. Toplam tarım alanı içinde % 2.4’lük paya sahip olan sebze<br />

üretiminde, patlıcan ve enginar ön sırada yer almaktadır. Sayıları hızla azalmakta<br />

olan meyve ağaçlarının % 74’ünü erik oluşturmaktadır.<br />

Sanayileşme açısından en dinamik ilçelerden biri olan Çiğli’de, ülkenin en büyük<br />

sanayi bölgelerinden biri olan Atatürk Organize Sanayi Bölgesi bulunmaktadır.<br />

700 hektarlık bir alana sahip olan organize sanayi bölgesi de, büyüklükleri 5.000-<br />

90.000 m 2 arasında değişen 495 adet büyük sanayi parseli ve 350-750 m 2<br />

arasında olan 500 küçük sanayi parseli bulunmaktadır. Halihazırda 30.000<br />

civarında istihdam potansiyeli bulunmakta olup tam kapasiteyle bu sayının<br />

40.000’e erişmesi öngörülmektedir. Bölgenin kendi enerjisini sağlamaya yönelik Ataer<br />

Enerji Santralini tamamlaması enerji sorununu ortadan kaldırmıştır.<br />

Karacabey-<strong>İzmir</strong> Doğalgaz Boru Hattı Projesi, söz konusu organize sanayi bölgesi<br />

için artı bir kaynak olacaktır. BOTAŞ’ın 2003 Ocak ayına kadar ulaştırmayı taahhüt<br />

ettiği ve kuzey akstan <strong>İzmir</strong>’e giren bu doğalgaz hattının sanayi alanları<br />

dışında, konutlarda da kullanım cazibesi bulunmaktadır. Ancak, doğalgazın<br />

şehirsel dönüşümü yüksek maliyet gerektirdiğinden altyapı yatırımları<br />

gerçekleşmediği takdirde, şehrin bu potansiyelden yararlanması zorlaşmaktadır.<br />

Söz konusu doğalgaz hattının <strong>İzmir</strong>’e gelmesiyle birlikte Çiğli Atatürk Organize Sanayi<br />

Bölgesinin yanı sıra Tire, Kemalpaşa, Torbalı Organize Sanayi Bölgeleri ve Bornova<br />

sanayi tesisleri de bu kaynaktan faydalanmaya başlamışlardır.<br />

Çiğli yöresinin güney sahil bandı Kaklıç ve Sasalı yerleşmeleri ile Çamaltı Tuzlasına<br />

kadar uzanmaktadır. Ülkenin tuz üretiminin % 60’ını sağlayan Tuzla, kendi içine<br />

dönük çalışmakta ve mevsimlik işçi istihdam etmektedir. 58.000 dönümlük bir<br />

araziye yayılan Tuzla, işletme maliyetiyle büyük bir potansiyel olmakla beraber mikro<br />

ölçekte sadece ulaşım ve basit hizmetler açısından yöreye katkı sağlamaktadır.<br />

Özelleştirme kapsamına alınmasıyla <strong>İzmir</strong> sanayicilerinin teklifi hazır durumdadır.<br />

22


Aynı şekilde bu alanda yer alan Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü de kapalı sistemde<br />

çalışmakta olup, her iki işletme toplamda 1.500 civarında bir işgücü potansiyeli<br />

sağlamaktadır. Bu hat üzerinde yer alan 2. Ana Jet Üssü Eğitim Merkezi<br />

Komutanlığınca kullanılan askeri havaalanları yine kapalı bir bölge oluşturmakta ve<br />

kıyı kesiminde yer alan <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Arıtma Tesisi ile Tuzla alanı arasında pasif<br />

potansiyelli geniş bir arazi ortaya çıkarmaktadır.<br />

Ancak arıtma tesisinin yöre ve de art alanı olarak görülen Gediz Deltasına<br />

büyük katkıları olacaktır. Arıtma Tesisi 25.01.2001 tarihinde parçalı olarak<br />

devreye alınmış olup, İZSU Genel Müdürlüğü tarafından halihazırda 55 personelle<br />

işletilmektedir.<br />

Yeri, Eski Gediz Deltası üzerinde Askeri Çiğli Havalimanının güneyindeki bölge olarak<br />

seçilmiş ve Büyükşehir Belediyesince 2.240 hektarlık alan İZSU Genel Müdürlüğü<br />

tarafından kamulaştırılmıştır ve Atık Su Arıtma Tesisi 300.000 m²’lik bir alan üzerine<br />

inşa edilmiştir.<br />

Başlangıcının 1969'lu yıllara kadar gitmesi sebebi ile zaman içerisinde değişiklikler<br />

olmuş, son olarak 1996 yılında hazırlanan fizibilite raporu doğrultusunda lagün<br />

sisteminden vazgeçilerek, biyolojik olarak fosforun ve azotun giderilerek daha kaliteli<br />

çıkış suyu elde edilebilen "biyolojik proses"’e dönülmüştür. Çıkan arıtılmış suyun<br />

gerekli proseslerden geçtikten sonra Gediz Havzasının drenajı ve sulaması için<br />

kullanılması büyük bir potansiyel kaynak olarak görülmektedir.<br />

Yörenin turizm potansiyeli açısından zayıf olmasına karşın Tuzla ile birleşmiş<br />

durumda olan “Kuş Cenneti” adı ile anılan 8.000 hektarlık alan, 205 kuş<br />

türüyle büyük bir çekiciliğe sahiptir. Türkiye’nin tatlı ve tuzlu su ekosistemlerini<br />

içeren bu sulak alan, çevresindeki “Leuka” antik yerleşmesiyle birlikte<br />

değerlendirildiğinde, yörenin kültür turizmi açısından büyük bir potansiyeldir.<br />

Kuş Cennetine Menemen Sol Sahil Se-47 kanalından tatlı su sağlanması<br />

planlanmaktadır. Proje gerçekleştiğinde potansiyel artacaktır.<br />

Eğitim ve sağlık konusunda yeterli seviyededir. Zira, Devlet Hastanesinin yakın<br />

ölçekte verdiği hizmet itibariyle belirli bir potansiyeli vardır. Bununla beraber, sanayi<br />

ve konut potansiyelinin yüksek olduğu <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü kuzeyi gelişim<br />

sürecinin de aynı doğrultuda kalkınacağı, mevcut potansiyeller değerlendirildiğinde<br />

anlaşılmaktadır.<br />

1958 yılından bu yana ilçe olarak gelişim gösteren ve <strong>İzmir</strong> şehrinin doğuya açılan<br />

kapısı olan Bornova, geniş bir ovanın ortasına kurulmuş bir yerleşme iken Ege<br />

Üniversitesinin kurulması ve askeri birliğin bulunması nedeniyle hızlı bir gelişim<br />

göstermiş, 1960’lı yıllardan bu yana tarım alanları konut lehine azalmıştır. Sonuçta,<br />

Bornova tarım yerleşmesi statüsünden hizmet sektörünün etkin olduğu bir yerleşme<br />

durumuna gelmiştir. Şehir ölçeğinde görülen bu gelişme, çevre beldeleri de etkilemiş<br />

ve bu alanlarda, hizmet sektörü dışında da sanayi alanlarının ana şehre yakınlık ve<br />

ulaşım kolaylıklarından ötürü gelişmesi gözlenmiştir. Bunların dışında kalan tarım<br />

alanlarının bir kısmı ise arsa statüsüne dönüştürülmeyi bekleyerek boş bırakılmış<br />

durumdadır. Boş tarım alanları, toplam tarım alanlarının 1/3’ü oranındadır.<br />

23


Sulu tarımın yapılmadığı yörede sera alanları da dikkate değer bir kapasite arz<br />

etmemektedir.<br />

Tarım potansiyeli olarak en geniş alanı kaplayan buğday tarımı için, yıllara göre 300<br />

ila 200 hektar arasında bir toprak kullanılmaktadır. Dolayısıyla ilçede, tarım<br />

potansiyeli açısından dikkate değer bir gelişim görülmemektedir.<br />

30.000 civarında öğrenci potansiyeline sahip olan Ege Üniversitesi ve öğretim<br />

üyelerinin bariz etkisi, perakende ticaretin gelişmesine ve hizmet sektörünün<br />

şehirsel alanda büyük yer tutmasına sebep olmuştur.<br />

Bornova şehirsel alanı dışında geniş arazi bütünlerinin bulunması pek çok sanayi<br />

sitesinin de kurulmasına neden olmuştur. Oto tamircileri ağırlıklı 2., 3. ve 4. Sanayi<br />

Siteleri 1968 ve 1972 yıllarında kurulmuş ve 10 yıllık bir süre içinde faaliyete<br />

geçmişlerdir. Bunun yanında 1985-1987 yıllarında 5. ve Ayakkabıcılar Sanayi Siteleri<br />

hizmete girmiştir. Bornova Sanatkarları, Hurdacılar, Manifaturacılar ve Dökümcüler<br />

Küçük Sanayi Siteleri yukarda belirttiğimiz gelişimleri takip etmiş, bunlara Zücaciye<br />

Toptancıları Toplu İşyeri Kooperatifi eklenmiştir. Aşağıdaki tabloda Bornova’da<br />

bulunan sanayi sitelerinin kuruluş ve faaliyete geçiş yılı ile alanları ve işyeri adetleri<br />

verilmektedir.<br />

Tablo 8-1. Bornova’da Bulunan Sanayi Sitelerinin Kuruluş ve Faaliyete Geçiş<br />

Yılları, Alanları, İşyeri Adetleri<br />

ADI<br />

<strong>İzmir</strong> Oto Tamircileri Küçük San. Site.<br />

(2.Sanayi Sitesi)<br />

Oto Tamircileri ve Sanatkarları Oda.<br />

(3.Sanayi Sitesi)<br />

Bornova Küçük Sanayi Sitesi<br />

(4.Sanayi Sitesi)<br />

Pınarbaşı Sanayi Sitesi<br />

(5.Sanayi Sitesi)<br />

KURULUŞ<br />

YILI<br />

FAALİYETE<br />

GEÇİŞ YILI<br />

ALAN<br />

(DA)<br />

İŞYERİ<br />

ADEDİ<br />

1968 1977 175 911<br />

1972 1984 150 450<br />

1974 1984 360 500<br />

1987 1989 500 1200<br />

Ayakkabıcılar Sanayi Sitesi 1985 1998 320 2073<br />

Bornova Sanatkarları Küçük Sanayi<br />

Sitesi<br />

1974 1993 360 500<br />

Hurdacılar Küçük Sanayi Sitesi 1985 1994 142 235<br />

Manifaturacılar Sanayi Sitesi 1983 1996 823 250<br />

Dökümcüler Küçük Sanayi Sitesi 1987 2000 100 103<br />

Zücaciye Toptancıları Toplu İşyeri Yapı<br />

Koop.<br />

Kaynak: <strong>İzmir</strong> İlçelerinin Ekonomik Profili ve Alternatif Yatırım Olanakları,<br />

2000, İZTO<br />

106<br />

24


Bu durum, <strong>İzmir</strong> doğu aksının, orta ve küçük ölçekli sanayi alanları açısından<br />

yüksek bir potansiyel gösterdiğini belirlemektedir. Tabiatıyla bu husus, hizmet<br />

sektörü açısından ilk planda bankacılığı yöreye çekmiştir. Bugün Bornova sınırları<br />

içinde 25’ten fazla banka faaliyet göstermektedir.<br />

Söz konusu yayılma, Bornova’nın sahip olduğu turizm konusundaki cazibelerin de<br />

ortadan kalkmasına sebep olmuş, özellikle şehir içinde kalan ve birer kültür mirası<br />

olan pek çok malikane yok olma tehlikesi ile karşılaşmıştır. Bu kapsamda Kültür<br />

Bakanlığı’nın restore etmeye çalıştığı Patterson Köşkü de ödeneksizlikten<br />

tamamlanamamıştır.<br />

Ege Üniversitesi Hastanesinin bulunması yörenin bir başka cazibe odağı olmasına<br />

sebep olmaktadır. Tam teşekküllü bu hastaneye, çevre il ve ilçelerden olan büyük<br />

talep, yöreye yüksek bir ekonomik güç sağlamakta ve hizmet sektörünün<br />

potansiyelini artırmaktadır. Bu potansiyeli gören Üniversitenin kendi arazisi içine<br />

bir konaklama tesisi yaptırmış olması girişim açısından bir örnek teşkil etmektedir.<br />

Gerek sanayi ve gerekse sağlık konusundaki etkinlikler, yörenin ulaşım<br />

potansiyelinin yüksek olmasıyla gelişim göstermektedir. Çevre ve transit yollar çok<br />

şeritli hatlarıyla yerleşmeyi şehir merkezine ve tüm ülkeye bağlamaktadır. Bu<br />

bağlantılar aynı zamanda şehir içine erişimin başlangıç noktalarıdır. <strong>İzmir</strong> hafif<br />

raylı sistem bağlantısının bulunması ise yine ulaşım açısından büyük rahatlama<br />

getirmiş, Üniversite ve Hastanesi yanında sanayi siteleri ve de büyük kamu<br />

kuruluşları ile şehir merkezi bağlantısı sağlanmıştır.<br />

Altındağ, Pınarbaşı, Işıkkent, Çamdibi, Yeşilova, Doğanlar gibi çevre<br />

yerleşmelerde yer alan sanayi alanları büyük potansiyel oluşturmakla beraber,<br />

düzensizlikleri, diğer deyimiyle, organize olamamaları beklenen verimin düşük<br />

kalmasına sebep olmaktadır. Yöredeki pek çok büyük sanayi kuruluşu geniş bir<br />

istihdam yaratmıştır ve sonuçta söz konusu yerleşmeler büyük işgücü depoları<br />

haline dönüşmüştür. Sonuçta Bornova nüfusu, aldığı göçle hızlı bir artış<br />

göstermektedir. Bu da yerleşmede konut açığı ortaya çıkarmaktadır.<br />

Bornova’nın rekreatif açıdan en büyük potansiyeli Manisa yolu üzerindeki<br />

Sabuncubeli Mevkii ve Çiçekli, Yaka, Beşyol köyleriyle Belkahve Mevkiidir.<br />

Ancak, bu potansiyellerin yeterince değerlendirilemediği, bireysel girişimlerle sonuç<br />

elde edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu alanların doğal sit ilan edilmiş olması,<br />

doğal potansiyeli artırırken, rekreatif yatırım potansiyelini düşürmektedir.<br />

Balçova ovasının topraklarının verimli ve iklim koşullarının elverişli olması, sıcak su<br />

kaynaklarının varlığı hemen her çeşit sebze ve meyve üretimine olanak vermektedir.<br />

Özellikle sera sebzeciliği ve sera çiçekçiliği bakımından belirli bir potansiyele<br />

sahip olan ilçenin, tarım alanları içinde 190 hektar ile narenciye ilk sırada yer<br />

almakta, 130 hektar ile zeytinlik, 107 hektar ile de sebze alanları onu izlemektedir.<br />

Kasımpatı ve karanfil çiçekleri üretiminde söz sahibi olan Balçova’da, bu bitkilerin<br />

yetişme koşullarına uygun su ve toprak yapısı bulunmaktadır. Tarım adına bölgede<br />

25


çiçek seracılığı dışında göze çarpan bir diğer ürün ise mandalinadır. Bölgede<br />

yetiştirilen ağaçların % 97’si mandalinadır.<br />

Çeşme otoyolu ile Narlıdere asfaltı arasında kalan DEÜ Hastanesine kadar devam<br />

eden alanın, imar planında ticaret alanı olarak gösterilmesi ile birlikte bu alanda<br />

yoğun iş ve alışveriş potansiyelli yüksek yapılar oluşmuştur. Şehir dinamiği<br />

açısından, gelişen bu alan Büyükşehir ölçeğinde bir çekim yaratmış ve<br />

yaratmaktadır.<br />

Balçova hem iç, hem dış turizmin, hem de günübirlik rekreasyonel<br />

etkinliklerin yapılabileceği bir mekan olma özelliği göstermektedir. Bu<br />

potansiyelin arkasında Balçova’nın coğrafi yapı itibari ile bir tepe eteğinde bulunması<br />

yatmaktadır. Bunların tamamlayıcısı olarak orman ve termal sular mevcut<br />

potansiyeller olarak dikkat çekmektedir.<br />

İlçenin bir diğer potansiyeli ise <strong>İzmir</strong> Körfezi kıyılarıdır. İnciraltı-Üçkuyular<br />

arasındaki bu kıyıların yer yer bataklık olan ve yerleşmeye açılmamış kısımlarının<br />

kurutulmasıyla düzenlemeler yapılmış, yeni rekreatif alanlar açılmıştır. Bu kesimler<br />

bir rekreasyon deposu durumundadır.<br />

Bunların yanı sıra Balçova’da, Dede dağının kuzey yamaçlarındaki 1.000 m’lik hat<br />

uzunluğu ile 400 metre yüksekliğe ziyaretçi taşıyabilen teleferik hattı,<br />

Üçkuyular’daki turizm yatırım belgeli yat yanaşma yeri ve arabalı vapurların<br />

yaklaşabileceği iskele de ilçede potansiyel olarak sayılabilecek unsurlardır.<br />

Bir diğer turizm kaynağı ise ilçenin batısındaki Balçova (Agememnon) kaplıcalarıdır.<br />

Termal kaynaklar, kullanıcılarına 6-7 aylık bir dönemde yararlanma potansiyeli<br />

sunmaktadır.<br />

Söz konusu kaplıcalar, sağlık turizmi adına en iyi yerlerden birisi olarak kabul<br />

edilebilir. Bunu destekleyen en önemli potansiyeller 100 km’lik bir çember içinde,<br />

DEÜ Hastanesi, Adnan Menderes Havalimanı, Efes ve Bergama gibi dünyaca ünlü<br />

antik şehirler, Urla, Çeşme, Kuşadası, Seferihisar gibi kıyısal merkezlerin ulaşım<br />

olanakları bakımından da elverişli bir durumda olmasıdır. Balçova Termal<br />

Tesisleri, Avrupa’nın en iyi tesislerinden birisi olarak bölge için çok önemli bir<br />

potansiyeldir. Zira, yukarıda sayılan değerler dış turizme açılımında farklı bir ivme<br />

vermektedir.<br />

Türkiye’nin en büyük projesi olarak planlanan Balçova Jeotermal Enerji<br />

Kaynakları, 25.000 konutun ısıtılmasını amaçlamakta idi. Ancak, gerek ekonomik<br />

sorunlar ve gerekse altyapı problemlerinin çözümlenememesi bu sayıyı yaklaşık<br />

7.000 konuta indirmiştir. Bu konutlar aynı zamanda sıcak su temininde de aynı<br />

kaynağı kullanmaktadır.<br />

Balçova kaynaklarından çıkan suyun kuyu harareti 103-107 o C arası olup, kapasitesi<br />

60 lt/s’dir. Halihazırda DEÜ Tıp Fakültesi Kampüsü tümüyle bu kaynaklardan<br />

istifade etmektedir. Bunun yanında, Agememnon Kaplıcaları adıyla ünlenen<br />

yörede, sağlık turizmine yönelik termal tesisler, otel ve tedavi merkezi 400<br />

26


yatak kapasiteyle uluslar arası ölçekte kullanılmaktadır. Özellikle kış ayları<br />

dışındaki doluluk oranı tam kapasiteyi bulmaktadır.<br />

İlçenin güney batısında merkeze yaklaşık 2 km uzaklıkta, Ilıca Deresi üzerine<br />

kurulan Balçova Barajı 1983’te hizmete girmiş ve içme suyu amaçlı 35.000 m 3 /gün<br />

kapasite ile çalıştırılmaktadır. Barajın maksimum hacmi 8.100 x 106 m 3 ’tür. Sisteme<br />

arıtma tesislerinin ilavesiyle 7.000 m 3 su eklenmektedir. Baraj dolu halde, arıtma<br />

sistemi tam kapasite ile çalıştırılırsa, bölge ve <strong>İzmir</strong> için büyük bir potansiyel<br />

durumunda olacaktır. Barajın yapımına başlanması her ne kadar tarım alanları<br />

olarak mandalina bahçelerini sulamaya yönelik projelendirmiş ise de, zaman içinde<br />

Balçova ve <strong>İzmir</strong> batı yerleşim alanlarının su ihtiyacına yöneltilmesi, tarım<br />

potansiyelinde göreceli bir düşüş yaratmıştır.<br />

Sulanan tarım alanlarının 341 hektar olduğu Güzelbahçe’de, tüm tarım alanlarının %<br />

30’undan fazlası zeytin alanıdır. Merkez ilçeler içinde zeytin ve çiçek ekimi açısından<br />

Balçova ikinci sırada yer alarak bu faaliyetlerin bölge için önemli bir potansiyel<br />

olduğunu göstermektedir. İlçede marul, hem ekim alanı ve hem de üretim miktarı<br />

açısından ilk sırada yer alırken, daha sonra domates yetiştiriciliği ön plana geçmiş ve<br />

bunlara enginar da eklenince ilçenin sebze üretiminde bir potansiyel oluşmuştur.<br />

İlçede 40 dönümlük bir alanda sera üretimi yapılmaktadır, bunun yanında 250<br />

dönümlük alanda ise süs bitkileri ve çiçekçilik yapılmakta olup, bu tarım türü<br />

Güzelbahçe için önemli bir kaynak durumundadır. Ayrıca zeytin üretimi potansiyeli<br />

ilçede önemli bir yer tutmaktadır. Bunun dışında Yelki, özellikle mandıracılık<br />

potansiyelinin en önde gelen merkezidir.<br />

<strong>İzmir</strong> Su Temini Projesi kapsamında yer alan Çamlı Barajı, Güzelbahçe Kocadere<br />

üzerine tesis edilecek olup, kesin proje aşamasındadır. Dolusavak kapasitesi 412<br />

m 3 /s olarak planlanmıştır. 2002 birim fiyatlarıyla su maliyeti 180.625 TL/m 3 ’tür.<br />

Güzelbahçe’nin, dağ turizmi ve deniz turizmi gibi çok yönlü turizm hareketleri<br />

açısından önemli bir potansiyeli vardır. Denize yakınlığı ve temiz, serin havası<br />

nedeniyle yaz aylarında ikincil konut arzı için uygun bir ortam sunmakta idi. Ancak<br />

merkez şehre yakınlığı özellikle son on yıl içinde Güzelbahçe ve çevresini <strong>İzmir</strong>’in<br />

konut stoğuna katmıştır. İkincil konut arzı sona ermiş ve “banliyö” tarzı bir yerleşme<br />

olmuştur. Bunun yanında dağ turizmi açısından tesisler yapılması ile bu potansiyelin<br />

kullanılması gerektiği görülmektedir. Güzelbahçe, yamaç paraşütüne uygun<br />

alanlar barındırdığından, bu amaç için gelen gerek yerli, gerekse yabancı turistler<br />

için potansiyel bir alandır.<br />

<strong>İzmir</strong>-Çeşme otobanı ile Narlıdere-Güzelbahçe arasında kalan alan, şehirleşmesine<br />

rağmen doğal değerleri nedeniyle otoyol ile deniz arası alanın bir kısmının Doğal<br />

Sit ilan edilmesi sayesinde bu potansiyellere dikkat çekilmiştir. İlçede ağırlıklı<br />

olarak mandalina, serada sebze, çiçek ve açık alanda sebze yetiştirilmektedir.<br />

Özellikle ihraç ürünleri olarak satsuma çeşidi mandalina, kesme çiçek olarak<br />

karanfil önemli birer potansiyeldir.<br />

27


Alanda seracılık önemli bir potansiyel olarak da görülmektedir. Bu alandaki<br />

seraların büyük bölümü plastik sera olup, başlıca domates, patlıcan, fasulye,<br />

salatalık, karanfil, gül, kasımpatı ve diğer süs bitkileri üretilmekte ve bu ürünler<br />

belirli oranlarda ihraç edilmektedir.<br />

Proje aşamasındaki Alionbaşı Barajından su verilmesiyle Narlıdere’nin tarım<br />

arazileri sulama sorunu büyük ölçüde çözülecektir.<br />

Termal ve sağlık turizmi potansiyeli, mevcut olmasına karşın yeterince<br />

değerlendirilememektedir. Jeotermal kaynakların seracılıkta ve ev ısıtmasında<br />

kullanması durumunda üretimde ve enerji tasarrufunda bir potansiyel sağlanacaktır.<br />

Çatalkaya av ve yayla turizmi açısından elverişli olmasına rağmen bu potansiyel<br />

de randımanlı kullanılamamaktadır.<br />

Şifalı suları, tedavi merkezleri, yürüyüş alanları, botanik bahçesi, açık-kapalı sıcaksoğuk<br />

termal havuzları ile Agamennon Kaplıcaları bölge turizmi için önemli bir<br />

örnek olurken, 7 km’lik sahili, balık restoranları, piknik, gezi yerleri ile “Sahilevleri”<br />

de bir başka potansiyel yaşam alanı olarak görülmektedir.<br />

İlçede gecekondu sorununu çözmek için yapılan Nar-bel ve Nar-kent toplu konut<br />

projeleri, bölgedeki çarpık şehirleşmeyi önleyici bir unsur olup, planlı şehirleşme<br />

adına olumlu bir yaklaşımdır. <strong>İzmir</strong>-Çeşme otobanının ilçenin içinden geçmesi,<br />

ulaşım rahatlığı bakımından potansiyel olmakla birlikte yerleşmeyi ve tarım alanlarını<br />

ikiye bölmüştür. Ayrıca erişim kolaylığından şehir dışında yaşama eğilimini tetiklemiş<br />

ve tarım alanları büyük bir konut baskısıyla karşılaşmıştır.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresinin güney bacağını oluşturan iki ana<br />

yerleşme Buca ve Gaziemir’dir. Bunlar arasında Gaziemir, sanayi açısından<br />

güçlenmiş bir yöre olarak dikkat çekmektedir. Bununla beraber tarımsal gücü de<br />

bulunmaktadır. Ticari konularda çeşitlilik gösteren yörede aksiyel olarak Yeşillik<br />

Caddesi üzerinde tekstil ve mobilya konusu ihtisaslaşmıştır. <strong>İzmir</strong>’in güney giriş aksı<br />

olması, yörede hipermarket gelişimine de sebep olmuştur. Bu olgu şehir giriş ve<br />

çıkışlarında perakende ve toptan ticaret açısından bir çekim gücü oluşturmakta ve<br />

buna bağlı olarak perakende ticaret potansiyeli artmaktadır.<br />

Ana akslarda gelişen ticareti besleyen üretim merkezleri ve küçük imalathaneler,<br />

hemen arka kesimlerde yerleşmişler, bu nedenle Yeşillik Caddesi üzerindeki ticareti<br />

simgeleyen birimler ve show-roomların perdelediği alan, kısmen kaotik yapısıyla her<br />

türlü üretimin yapıldığı orta ve küçük çaplı imalathanelerle yoğunluk kazanmaktadır.<br />

Bu durum yörenin ekonomik yapısındaki düzensiz canlılığı belirlemektedir.<br />

Gaziemir’in ekonomik faaliyetini güçlendiren önemli öğelerden biri Ege Serbest<br />

Bölgesidir (ESBAŞ). 220 hektarlık bir alana 1989 yılında kurulan ve bir yıl sonra<br />

faaliyete geçen bölge, ileri teknoloji yatırımlarına yönelik bir güç olarak ortaya<br />

çıkmıştır. 1997 krizine kadar ticaret hacmi % 30 ila % 50 oranında artarak giderken,<br />

1998 yılında % 1 oranına düşmüştür. Buna rağmen bölgenin <strong>İzmir</strong> ekonomisine<br />

büyük katkısı bulunmaktadır. Bunun yanında, istihdam açısından sürekli bir artış<br />

görülmektedir. Bölgedeki firmaların % 20’sinin yabancı kökenli olması, 1997<br />

28


ekonomik krizine rağmen bölgenin gücünü devam ettirdiğini kanıtlamaktadır. Serbest<br />

Bölgenin sağlamış olduğu çok sayıda avantaj, Gaziemir’in kara, hava ve deniz<br />

ulaşımına rahat erişim sağlayan bir yöre olmasıyla artmaktadır.<br />

Ege Serbest Bölgesi, Gaziemir sınırları içinde bulunmasına rağmen belirtildiği üzere<br />

<strong>İzmir</strong> ekonomisi dışında ülke ekonomisine de büyük katma değer sağlamaktadır.<br />

Yerel açıdan özellikle istihdam konusunda göreceli bir avantaj göstermektedir.<br />

Gaziemir’in ticari ve sanayi gücü yanında üstün bir konut potansiyeline sahip olduğu<br />

da görülmektedir. Planlı bir gelişme sergileyen güney kesiminde, çok sayıda küçük<br />

konut kooperatifinin yanında Evka ve bir dönemlerin Emlak Kredi Bankası<br />

tarafından desteklenen geniş bir konut alanı yer almaktadır. Bugün itibariyle<br />

Gaziemir’in konut gücü 15.000’e yaklaşmaktadır.<br />

Gaziemir sınırları içinde yer alan sanayilerin toplandığı alanların başında Sarnıç<br />

Beldesi gelmektedir. İmar planı uyarınca planlanmış sanayi alanlarında tekstil<br />

ağırlıklı yer alan sanayi kuruluşları, organize olamamanın sorunlarını yaşarken,<br />

Sarnıç Beldesinin plansız konut gelişimi de ek sorunlar getirmektedir.<br />

Ulaşım açısından havaalanı dolayısıyla <strong>İzmir</strong>’in en güçlü alanı olarak görülen<br />

Gaziemir’in bu avantajlarını yeterince rahat kullanamadığı görülmektedir. Ulaşım<br />

avantajı, sanayi yanında konutu da beraberinde getirirken, orta ve küçük sanayii<br />

düzensiz bir gelişme içine itmiştir. Bunun yanında çevre yolunun rahat<br />

bağlantılar sağlaması, güney ve doğu yönlere <strong>İzmir</strong>’in açılımında hız<br />

sağlamaktadır.<br />

Ulaşım ve sanayi ağırlıklı gelişim gösteren Gaziemir, kuzey yönü itibariyle küçük<br />

sanatların yoğunlaştığı bir alan boyunca Buca ile birleşmektedir. Buca yerleşmesinde<br />

düzensiz bulunan ancak sanayi potansiyelini sağlayan bölgeler de bu kesimlerde yer<br />

almaktadır.<br />

Buca’da, toplam tarım alanının sadece % 10’u sulanmaktadır. 3.263 hektarlık tarım<br />

alanın % 50’den fazlası tarla alanı olarak kullanılmaktadır. Tarla alanının % 96’sını<br />

yaklaşık eşit paylarla buğday, yulaf ve tütün oluşturmaktadır. Seracılığın da yapıldığı<br />

yörede, tarla alanından sonra % 20’lık bir payla zeytin alanları göze çarpmaktadır. Bir<br />

dönemlerin Buca bağları giderek konutlarla kaplanmakta ve Buca’nın bu potansiyel<br />

ürünü kaybolmaktadır.<br />

Kaynaklar, Kırıklar, Belenbaşı ve Karaağaç Köylerinde özel şahsa ait hayvan besi<br />

haneleri, sucuk imalathaneleri, tavuk çiftlikleri, zeytinyağı imalathaneleri, kireç<br />

ocakları, meyve-sebze ambalaj ve ihracat tesisleri bulunmaktadır. Sonuçta bunlardan<br />

besicilik, Buca’nın temel sektörlerinden biri durumundadır.<br />

Evka’nın hızlı büyümesi ve Dokuz Eylül Üniversitesinin çok sayıda fakültesinin<br />

burada yer alması nedeniyle ilçenin nüfusu hızla artmıştır. <strong>İzmir</strong> şehrinin en çok göç<br />

alan ilçesi durumundaki Buca’da, yeterli iş imkanının bulunmaması nedeniyle<br />

işsizlik sorununun yaşanmasına rağmen, ilçedeki yoğun göçün yarattığı işgücü<br />

potansiyeli dikkat çekmektedir. Halihazırda 12.896 konutluk bir toplu konut<br />

29


potansiyeli olan Buca’da, bu arza rağmen konut açığı bulunmaktadır. Şüphesiz ki<br />

yapılaşmayla birlikte verimli arazilerin yok olması tehdidi de bulunmaktadır.<br />

Toprak dolgu tipi Buca Yedi Göller, içme ve kullanma suyu temini için planlanmış<br />

ve kesin proje safhasındadır. Aynı şekilde kaynaklar Göleti de rekreatif, içme ve<br />

kullanma suyu amaçlı yapılmıştır.<br />

Buca’nın, Tahtalı Barajı 2. ve 3. derece koruma havzası içinde olması, ilçe sınırları<br />

içinde fabrika kurulması önünde bir engel teşkil etmektedir. Bununla birlikte söz<br />

konusu koruma alanında yetiştirilebilecek alternatif ürünler kekik, kapari, sofralık<br />

incir ve çilektir.<br />

Koruma havzalarına rağmen ilçede bir organize sanayi bölgesine ihtiyaç olmakla<br />

birlikte, arazi bulma aşamasında sorunlarla karşılaşılmıştır. Evka-1 semtinde<br />

Büyükşehir Belediyesi, Valilik ve Devlet Bakanlığının ortak çalışmalarıyla oluşturulan<br />

AR-GE projesine göre konfeksiyon ve sanayi işçisi yetiştirmek üzere yatırım<br />

yapılmıştır. Bu kapsamda ilçe merkezinde Adatepe Mahallesinde Büyükşehir ve İlçe<br />

Belediyesince tekstil sanayi sahası olarak ayrılmış 35 hektarlık alanda<br />

tasarlanan 94 adet fabrikadan meydana gelecek üretim merkezinde, Ege<br />

Giyim Sanayicileri Derneği çalışmalarını sürdürmektedir. Söz konusu merkez<br />

tamamlandığında 65 adet 5.000 m 2 ’lik ve 29 adet 2.400 m 2 ’lik konfeksiyon<br />

fabrikasına yer verilmiş olacaktır. Burası organize sanayi bölgesi statüsündedir.<br />

Evka-1 konutlarına yakın mesafede bulunan üretim merkezi tam faaliyete<br />

geçtiğinde toplamda 25.000 ila 50.000 kişi arasında bir iş olanağı sağlayacaktır.<br />

Hiç kuşku yok ki, işgücü potansiyelinin bu denli yoğun olduğu Buca’da, konut<br />

alanlarına yakın böyle bir yatırım önümüzdeki dönemler itibariyle istihdam ve<br />

ekonomik katkı anlamlarında büyük bir potansiyel arz etmektedir. Bölgedeki<br />

üretimin % 90’ının ihracatı hedeflemesi, yörenin sadece Buca için değil, tüm <strong>İzmir</strong><br />

için potansiyel taşımakta olduğunu göstermektedir.<br />

Bu bağlamda proje aşamasında bulunan diğer yatırım potansiyelleri ise Buca Esnaf<br />

<strong>Odası</strong> Sitesi, Oto Galericiler Sitesi ve Oto Tamirciler Sitesidir.<br />

Ayrıca ilçe merkezinde kuru incir işleme fabrikası ve Buca Yün Mensucat Battaniye<br />

fabrikası da faaliyet göstermektedir. İlçede, sayısı yaklaşık 400 olan imalathane ve<br />

ilçe merkezinde yer alan mermer, demir-çelik, kağıt, makine yedek parça gibi<br />

sektörlerde faaliyet gösteren 100 civarında firma bulunmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>’in ve Ege Bölgesinin tek hipodromunun ilçe sınırları içinde olması<br />

rekreatif açıdan önemli bir potansiyeldir. Evka-1 ve İZKENT arasındaki 10 hektarlık<br />

alana rekreatif gölet benzerinin yapılmasının planlanması ilçedeki konut ve<br />

rekreasyon potansiyelini destekleyecektir.<br />

Eğitim anlamında oldukça zengin olan ilçe, <strong>İzmir</strong>’deki üç SSK hastanesinden biri olan<br />

Buca SSK Hastanesi’nin Bozyaka’ya taşınmasıyla birlikte sönükleşen sağlık<br />

sektörü, 1999 yılı yatırım programı kapsamında hastanenin bakımı ve onarımı<br />

yapılarak ve de geliştirilerek, önceden çevre il ve ilçelerden gelen hastalara tekrar<br />

30


hizmet sunmaya başlaması ile canlanmıştır. Bunun yanı sıra Sağlık Bakanlığınca<br />

yapımına başlanan 200 yataklı Kadın Doğum Hastanesi, Buca Devlet Hastanesi<br />

olarak planlanmıştır. Böylece ilçe, sağlık tesisleri bakımından hem özelde kendi<br />

ihtiyacına cevap veren, hem de genelde çevre il ve ilçelere hizmet sunan bir konuma<br />

geçecektir.<br />

İlçeye, bir alternatif ulaşım imkanı olan demiryoluyla da erişilebilmesi anlamlı<br />

bir potansiyeldir.<br />

Tüm <strong>İzmir</strong>’e hitap eden Mezbaha, Balık Hali ve tamamlayıcı tesislerinin yer aldığı<br />

Kaynaklar yöresi, kendi çapında büyük bir ekonomik merkez olmuştur. Günlük<br />

cirosunun üst değerlere varmasına karşın şehirden fiziki olarak kopuk olması<br />

sistemde yokmuş izlenimi vermektedir. Özellikle mezbahanın yeri olumlu görülürken<br />

balık hali konusu tartışmaları devam etmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresinin merkezi konumundaki Konak,<br />

yerleşik alanın en yoğun kesimidir. <strong>İzmir</strong>’in ekonomisi yüksek iş merkezlerini ve<br />

etkin idari yapısını kapsamaktadır. Bu nedenle üretken potansiyellerin biriktiği<br />

ve dağıldığı alan, diğer deyimiyle merkezi iş alanının bulunduğu kesimdir.<br />

İlçe bazında önceden 8 köy Konak’a bağlı iken 1994 yılı itibariyle 2 köy bağlanmıştır.<br />

Bu nedenle tarım potansiyeli yok denecek seviyededir. Bir ticaret merkezi olması<br />

gündüz nüfusunun gece nüfusundan daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Her<br />

türlü potansiyele sahip olması, her tür soruna da ev sahipliği yapmasıyla<br />

sonuçlanmaktadır.<br />

Yöre, <strong>İzmir</strong> şehrine, sahip olduğu yapısal ve bölgesel özelliklerinden ötürü kimlik<br />

verici niteliklere sahiptir. Bu açıdan konuya yaklaştığımızda fuarlar şehri, kongre<br />

merkezi gibi niteliklerle anılabilmektedir.<br />

Merkezi iş alanına sahip olması şehrin cirosunu yönlendiren kurumları<br />

barındırmasının sebebidir. Tüm ulaşım hatlarının düğümlendiği nokta<br />

olmasının yanında, deniz ulaşımının tüm olumlu yatırımlarını rahatlıkla<br />

kullanabilme şansına sahiptir. Sonuçta körfez, yerel ölçekte yolcu taşımacılığı<br />

yanında, ulusal ve uluslar arası ölçekte Alsancak Limanına sahiptir.<br />

Alsancak Limanının 1954 yılında yapımına başlanan tevsii çalışmaları devam<br />

etmektedir. Limanın kapasitesinin 17-20 milyon tona çıkartılması amacıyla<br />

uluslararası bir kuruluşa 1998 yılında fizibilite çalışmaları yaptırılmıştır. Bu proje<br />

kapsamında limanın 50 hektar daha tevsisi öngörülmektedir. Proje içerisinde<br />

yaklaşım kanalı taraması çerçevesinde açılacak koridor, halihazırda körfeze<br />

giremeyen gemiler için tevsii çalışmalarının gerçekleşmesinden öncelikli bir<br />

durumdur.<br />

Demiryollarının hala ilk yapıldıkları terminal noktalarına ve hatlarına sahip olması<br />

bir potansiyel olarak görülse de, şehrin yayılma alanında kısıtlayıcı bir öğe olarak<br />

sistemi zorlamaktadırlar. Aynı durum deniz taşımacılığında büyük ekonomik katkılar<br />

sağlarken, limanın şehir içinde kalmış olması <strong>İzmir</strong> potansiyelinde olumlu<br />

31


performansa sahip çevre yollarının, konteynır ve diğer ağır vasıtalarla zorlanmasına<br />

sebep olmaktadır.<br />

Yoğun aktivite, çeşitli türden üretim yapan küçük ve orta ölçekli sanayiinin bu<br />

alanda çalışmasını cazip kılmaktadır. Bir potansiyel olarak görülen bu hizmet, özelde<br />

şehir merkezinin çalışma sistemiyle ters düşmektedir. Bu çaba içinde toptan ticaret<br />

çeperlere kaydırılmıştır.<br />

Turizm açısından beklenen performansı sunamayan merkez şehir, sahip olduğu<br />

tarihi, kültürel ve rekreatif potansiyelleri yeterince değerlendirememektedir.<br />

Yatak kapasitesi olarak son 10 yılda büyük bir artış göstererek yeterli limitleri<br />

yakalamıştır. Ancak yıldızlı otel yatağı sayısında hala gerilerdedir. Büyükşehir<br />

bütünü ölçeğinde sahip olunan oda ve yatak sayısı dikkate alındığında bu durum<br />

açık olarak belirmektedir.<br />

Tablo 8-2. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününde Otellerin Oda Sayısı ve Yatak Kapasitesi<br />

İZMİR BÜYÜKŞEHİR BÜTÜNÜ<br />

Standart Oda Yatak<br />

5 Yıldız 844 1.787<br />

4 Yıldız 590 1.196<br />

3 Yıldız 1.491 3.026<br />

2 Yıldız 484 926<br />

1 Yıldız 71 134<br />

Özel 31 67<br />

Diğer 23 56<br />

TOPLAM 3.534 7.192<br />

Kaynak: Turizm İl Müdürlüğü<br />

Kemeraltı gibi tarihi bir merkeze sahip olması, inanç turizmi beklentisini de ortaya<br />

koymaktadır. Bu yöre ve çevresindeki diğer dinlere ait ibadethanelerin mevcudiyeti<br />

perakende ticaret ve alışveriş ile birlikte kullanılamamaktadır.<br />

Özelde Konak ve genelde Büyükşehir, eğitim açısından büyük bir güce sahiptir.<br />

Toplamdaki 5 üniversitede 70.000’in üzerinde öğrencinin eğitim görmesi sadece<br />

bu bağlamda <strong>İzmir</strong>’in sosyo-ekonomik hayatının dinamizmini göstermektedir. Buna<br />

merkezi sağlık kurumları, dış ticaret firmaları, konut üretim şirketleri ve diğerleri<br />

eklendiği zaman olayın boyutlarının ciddiyeti görülmektedir.<br />

Konak, enternasyonal fuara sahip olmasının yanında, ihtisas fuarlarının da bu<br />

alanda kurulması ile bir dinamizm ortaya çıkarmaktadır. Sonuçta Konak,<br />

32


potansiyellerden ziyade sorunları üzerinde tartışılacak konuların ortaya çıktığı bir<br />

yöre olarak belirmektedir. Zira her türlü potansiyele sahiptir.<br />

[ B ] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />

Mevcut yapı içinde strateji alanlarına göre tanımlanan alt yörelere bağlı ele alınan<br />

kuzey aksındaki Dikili-Bergama-Kınık hattının potansiyel yapısı genelde tarım ve<br />

turizm ağırlıklı görülmektedir. Sanayileşmenin güneyde Aliağa tarafından emilmesi<br />

ve birinci derecede örgütlenme merkezi olarak görülen <strong>İzmir</strong>’e uzaklık, endüstri<br />

faaliyetlerinin bu alana yerleşmesinin temposunu yavaşlatmaktadır. Genel yaklaşım<br />

olarak bu alanda görülecek sanayi yatırımları, ağırlıklı olarak endüstriyel tarım<br />

ürünlerine bağlı olacaktır. Tabiatıyla marjinal de olsa tarım dışı ürünlerin<br />

sanayilerinin kısmen burada yer alması olağandır.<br />

Dikili-Bergama-Kınık bağlamında dışa açılan kapı olan Dikili’nin en büyük<br />

potansiyeli liman gibi görülse de, bunun dışında jeotermal enerji büyük bir güç<br />

olarak belirmektedir. Bu potansiyel aynı zamanda Dikili’nin turizm alanındaki<br />

atılımında da önemli bir kıstastır. Bunun yanında jeotermal enerjiden sera<br />

ısıtılmasında da faydalanılmaktadır. İlçe merkezine 7 km uzaklıktaki Kaynarca,<br />

değerlendirilmeyen bir kaynak olarak durmaktadır. Konuya ilişkin, Dikili Jeotermal<br />

Turizm ve <strong>Ticaret</strong> A.Ş. kurulmuş olmasına rağmen faaliyete geçememiştir. Bu<br />

potansiyelin değerlendirilmesi termal otel kurulması yönünde bir çaba ortaya<br />

çıkaracaktır. Yapılan planlama, enerjinin 4000-7000 arası konutun<br />

ısıtılmasında kullanılmasını ve büyük bir sera potansiyelinin ivme<br />

kazanmasını sağlayacaktır.<br />

Aynı potansiyel Bergama’da da bulunmakta ve halihazırda çevresinde basit kaplıca<br />

işletmelerinde bu enerji kullanılmaktadır. Özellikle kaplıca potansiyelinin düzensiz ve<br />

belirli bir kaliteden yoksun olması talep azlığı yaratmaktadır. Ancak 2003 yılı<br />

itibariyle, kaplıcaların Bergama’nın şehirsel ısıtmasında kullanma çabalarına<br />

yönelik faaliyete geçilmiş olması, belediyenin bu açıdan ortaya çıkardığı önemli bir<br />

girişimdir. Yöredeki jeotermal potansiyelin yoğunluğu, bu strateji alandaki Kınık ve<br />

çevresinin tarımsal potansiyeli üzerinde de önemli bir rol oynama yetisine sahiptir.<br />

Orta vadede de olsa bu enerjinin şehir ısıtması yanında turizmden sağlayacağı<br />

katkılarla birlikte tarımsal açıdan da değerlendirilmeye alınması olumlu olacaktır.<br />

Doğal çıkış sıcaklığı ve kapasitesi <strong>İzmir</strong> il hudutları içinde en yüksek değerlerde olan<br />

Dikili-Bergama yöresi jeotermal enerjisinin sıcaklığı 100 o C ve çıkışı 200 lt/s<br />

değerlerine erişmektedir. Mevcut durumda basit kaplıca olarak kullanılan<br />

tesislerin, kaplıca termalizmi, şehir ve sera ısıtması potansiyeli<br />

bulunmaktadır. Benzer enerji potansiyeli Bademli yöresinde de bulunmaktadır.<br />

Ancak halihazırda basit termalizm dışında kullanılmaması, genelde enerji kaybına<br />

neden olmaktadır.<br />

Sanayi tesisleri açısından Dikili, daha ziyade atölye türündeki tesislere sahipken,<br />

Bergama bir üst aşamada görülmektedir ve sanayisi genellikle tarım ürünlerine<br />

yoğunlaşmıştır. Şu halde sanayisine ivme veren tarım potansiyelinin<br />

33


desteklenmesi gerekmektedir. Sanayi potansiyeli en düşük olan Kınık’ta kurulmuş<br />

olan Kınık Organize Sanayi Bölgesi, yörenin organize sanayi potansiyelinin ivmesi<br />

durumundadır. Sanayi potansiyelinin düşük olması, kısa dönemde söz konusu<br />

planlanmış Bergama Organize Sanayi Bölgesinin rantabl bir potansiyel sahibi<br />

olamayacağını göstermektedir.<br />

Kınık tarımsal alanlarının Bakırçay-Kınık Projesi kapsamında sulu tarıma<br />

alınması, tarımsal potansiyelde artış sağlayacaktır. Bu kapsamda ele alınmış ve<br />

master planı tamamlanmış Dikili-Bergama-Kınık Sulama ve Taşkın Koruma<br />

Projesinin ivedilikle tanımlanmasında, potansiyel değerlendirilmesi açısından yarar<br />

bulunmaktadır. Bu kapsamda kesin projesi tamamlanmış Kapıkale Barajı, sulama<br />

potansiyeline büyük katkıda bulunacaktır. Halihazırdaki Kestel Barajından beslenen<br />

Bergama sulaması, işletmecilik açısından problemsiz olarak devam etmektedir.<br />

Bakırçay Havzasının önemli tarımsal alanlarını barındıran Kınık Ovası Sulama<br />

Projesi sağ ve sol sahil olarak ikiye ayrılmaktadır. Sol sahil sulamasında pompaj<br />

dahil 8.789 hektar alan sulanacaktır. Bu kapsamda Çaltıkoru Barajında 41,6 hm 3 ,<br />

Yortanlı Barajında ise 67,3 hm 3 su toplanacaktır. Çaltıkoru Barajı, Paşaköy’ün<br />

kuzeydoğusundadır ve 1999 yılı iş bitimi olarak belirlenmişse de süre uzatımı ile iş<br />

bitimi Ekim 2003 yılı verilmektedir. Benzer şekilde, Yortanlı Barajında 1994 yılında<br />

başlanan faaliyetler, dört yıl sonra bitecekken süre uzatımı ile işin bitim tarihi Ekim<br />

2003’e ertelenmiştir.<br />

Bergama Yukarıkırıklar Göleti ve Sulaması, ön inceleme safhasında bulunan bir<br />

sulama projesidir. İnşasına karar verilip tamamlanmasıyla 370 hektar brüt, 323<br />

hektar net alan sulanacak olup Bakırçay havzasının tarımsal potansiyelinin artışına<br />

katkıda bulunacaktır.<br />

Kınık içme ve kullanma suyu için Kırıkgeçit deresi üzerine Kapıkaya Barajı<br />

planlanmıştır. Tüm ön çalışmaları yapılmış baraj, Kınık’a 492 m 3 /s su sağlayacaktır.<br />

Turizm potansiyeli açısından Bergama’nın rolü tartışılmaz bir durumdadır. Ancak<br />

transit bir hat üzerinde bulunması, şehrin ve bu strateji alanının yeterli rantı<br />

sağlayamadığını göstermektedir. Bergama’da turizm işletme ve yatırım belgeli 4<br />

otelde 470 yatak ve toplamda 1000 yatak kapasitesi bulunmaktadır. Buna rağmen<br />

dış turizmin bu alanı konaklama amaçlı kullanmaması, potansiyelin büyük ölçüde<br />

atıl kalmasına sebep olmaktadır.<br />

Bunun dışında Dikili ve çevresi, deniz ve kum potansiyelini geçmiş dönemlerde<br />

yanlış değerlendirmiş ve ikincil konutlar bu alanların kullanım bütünlüğünü<br />

bozmuştur.<br />

Yörenin özgün turizm güçlerinden bir diğeri Kozak Yaylası olarak görülmektedir.<br />

Tarihi değerlerin ve denizin geri plana bıraktığı bu potansiyelin de değerlendirilmeye<br />

alınması gerekmektedir.<br />

34


Dikili’nin deniz yolu ile dışa açılan kapı hüviyeti sergilemesi, dış turizm potansiyeline<br />

sahip olduğunu da göstermektedir. Ancak bu iskele bir transit geçiş veya aktarma<br />

merkezi olarak kullanılmamalıdır.<br />

Dikili İskelesinin şehir içinde olmasının yarattığı sorunun yanı sıra özellikle maden<br />

ihracatına yönelik kapasiteye sahip olması, ticari sektörü destekleyen bir husus<br />

olarak görülmektedir.<br />

Yörenin diğer bir gelir kaynağı olan madencilik, gerek iç, gerek dış piyasadan büyük<br />

girdi sağlamaktadır. Bununla beraber doğa tahribatına sebep olması, bu potansiyelin<br />

dikkatli kullanılmasını gerekli kılmaktadır. Özellikle Kozak taşı ihracata yönelik<br />

bir potansiyel durumundadır.<br />

Bakırçay havzasının ticari merkezi hüviyetindeki Bergama, bulunduğu strateji alt<br />

yörenin hizmet birimlerini barındırmakla büyük bir potansiyele sahip bulunmaktadır.<br />

Ancak Çandarlı Limanının yapılması ile yörenin kazanacağı büyük potansiyel<br />

içinde, bu hizmet fonksiyonunun aynı güçte devam edemeyeceği görülmektedir.<br />

Limana yakınlığı bulunan Çandarlı yerleşmesinin 15.000’e yaklaşan konut<br />

potansiyeli ve Yenişakran, Zeytindağ yerleşmeleri, liman yapımı ve işletmesinden<br />

yararlanacaktırlar. Çandarlı Limanının bir potansiyel olarak ivme kazanması ile<br />

birlikte, Bergama Organize Sanayi Bölgesi gelişebilecek ve Kınık Organize Sanayi<br />

Bölgesi ile limana destek veren alanlar olacaktır.<br />

Çandarlı Limanı, Alsancak Limanını desteklemek ve halihazırda Alsancak Limanına<br />

giremeyen transit yük taşımacılığı yapan gemilere hizmet vermek amacıyla<br />

düşünülmüştür. 2.500 hektarlık stoklama alanı ile Akdeniz’in en büyük limanı,<br />

dünyanın önemli limanlarından biri olabilecek kapasitededir. Ulusal ve küresel<br />

ölçekli yük ihtiyacını karşılayabilecek nitelikte bir limandır.<br />

[ C ] Gediz Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />

Aliağa-Foça-Menemen strateji alt yöresinin temel potansiyelleri sanayi, turizm,<br />

tarım ve hizmet sektörlerini kapsamaktadır. Sanayi ve turizm gibi mekansal olarak<br />

birbiri ile çelişen iki sektörün bu alanda yer alması bir karmaşa gibi görünse de,<br />

mekansal bütünlük içinde coğrafi bir ayrıma sahip olmaları bu iki fonksiyonun<br />

temelde birlikte çalışmasına hem kanıt hem de imkan oluşturmaktadır. Tarım<br />

sektörü, Aliağa ilçesinde sanayi ile yarışamamış ve bu güç karşısında potansiyellerini<br />

kaybetme eğilimi içine girmiştir. Aliağa yöresinde sulu tarım yapılamaması ve sadece<br />

halk sulamasıyla tarım yapılması, verimin düşmesine neden olmaktadır.<br />

Aliağa’nın batısında bulunan Foça yöresine yönlenildiği zaman, tarım alanları<br />

oranının toplamda % 20 olduğu görülmektedir. Bu durum genelde yörenin tarımsal<br />

potansiyeli düşük topraklardan oluştuğunun bir kanıtıdır. Buna karşın Menemen<br />

yöresinde bu potansiyel % 35’tir. Özellikle ihracatta ciddi bir potansiyel teşkil<br />

eden çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde Menemen önemli bir merkezdir.<br />

Bu strateji alt yörenin tarım potansiyeli en yüksek alanı Menemen, diğer deyimiyle<br />

Gediz Havzası olarak görülmektedir. Bu alanın Manisa bağlantılı olması, yörenin<br />

35


gelişmişliği ve Gediz nehri tarafından sulanması büyük bir potansiyeldir. 1989’da<br />

işletmeye açılan Emiralem Pompaj Sulaması ve bundan önce işletmeye açılmış olan<br />

Menemen–Maltepe, Türkeli, Bağarası, Menemen Pompaj Sulamaları yöre tarımının<br />

yeterli potansiyele eriştiğini göstermektedir. Bu tarımsal potansiyelin kaybedilmemesi<br />

için, sulu tarım alanlarının imar faaliyetlerine açılmaması gerekmektedir. Bu<br />

sulamaların en büyük problemi Gediz kirliliğidir. Kemalpaşa ve Manisa Organize<br />

Sanayi Bölgeleri ile Manisa şehri ve ilçeleri kirliliğin kaynağını oluşturmaktadır.<br />

Şehirleşmenin tehdit ettiği Menemen sulama potansiyelinin korunması, sulama<br />

alanının batısında yer alan büyük bir doğal ve turizm potansiyeli olan Kuş Cennetini<br />

de koruma altına almaktadır.<br />

Tarım potansiyeli yüksek Menemen’in birinci tüketim merkezi olan <strong>İzmir</strong>’e, kara ve<br />

demiryolu bağlantısının olması tarımsal ürünlerin pazarlanması açısından büyük<br />

bir artıdır. Menemen etkisindeki Emiralem’in çilek yetiştiriciliği gibi ihtisaslaşmış<br />

konulara yönelmesi desteklenmelidir. Gediz Havzası’nın % 53.2’sinde sulu tarım<br />

yapılmasına bağlı olarak yer yer yılda üç kez ürün alınabilmesi, havza potansiyelinin<br />

koruma altına alınmasını gerektirmektedir.<br />

Kesin proje safhasındaki Menemen Değirmendere Barajı içme ve kullanma suyu<br />

amacıyla yapımı kararlaştırılmış bir tesistir. 31,4 km 2 yağış alanına sahiptir ve<br />

dolusavak proje debisi ise 234 m 3 /s’dir.<br />

Planlama aşamasında etüdü yapılmış, gözlem çalışmaları devam eden Aşağı Gediz<br />

Göktepe Projesi ve Barajı, Menemen Ovasının sulanmasına katkı sağlayacak<br />

bir yatırımdır. Dolusavak proje debisi 294 m 3 /s’dir.<br />

Tarıma karşı gelişen sanayiinin, bu strateji alt yörede en düşük olduğu yöre Foça ve<br />

Yeni Foça bölgesidir. Turizm ve tarım potansiyelli bu alanda, sanayiinin yer<br />

bulamaması doğal görünmektedir. Buna karşın, Foça yöresini seçmeyen sanayiinin,<br />

Aliağa’dan ziyade Menemen’de kurulduğu dikkat çekmektedir. Zira, Aliağa<br />

sanayisinde ulusal ölçekte yatırımların geliştirildiği görülmektedir.<br />

Menemen sanayisi <strong>İzmir</strong>’le birleşmiştir. Yörede bir serbest bölge bulunması potansiyel<br />

bir alanın varlığını göstermekte ise de, serbest bölge kurallarına göre çalışması,<br />

alanın Menemen için bir potansiyel olmadığını belirlemektedir. Oysa, söz konusu<br />

bölgenin 1997 yılına kadar Deri Organize Bölgesi olarak çalıştığı yıllarda Menemen<br />

için bir potansiyel olduğu kabul edilmekteydi. Bunun yanında, Menemen’de<br />

kurulacak Plastik Organize Sanayi Bölgesi, hem <strong>İzmir</strong> ilinde plastik vb. ürün<br />

imalatçılarını toplayacağı hem de özelde Menemen'de istihdam ve ekonomi faaliyeti<br />

doğuracağı için olumlu bir aktivite olarak görülmektedir. Ancak konumunun şehre<br />

yakın seçilmiş olması, çevreye yönelik koruma kararlarının alınmasında dikkatli<br />

davranılmasını gerekli kılmaktadır. Bu tesisin orta dönemde yapılması, kısa vadede<br />

altyapı faaliyetine başlanması ile potansiyelini doğru kullanması açısından yararlıdır.<br />

Ayrıca Menemen’in ülkesel açıdan tanınmasını sağlayan çömlekçilik, büyük bir<br />

potansiyel olarak durmaktadır. Çömlekçilik potansiyelinin sanayileşme eğilimi<br />

göstermesi yararlı bir girişimdir. Ancak çömlekçiliğin organize olamaması ve münferit<br />

atölyelerin ihracata yönelmesi bu faaliyetin sürekliliğini engellemektedir.<br />

36


Bu söz konusu strateji alt alanının kuzeyinde yer alan Aliağa sanayi alanlarının su<br />

ihtiyacı, kesin proje aşamasında bulunan Kunduz Barajının yapılmasıyla büyük<br />

ölçüde çözülecektir. Güzelhisar Barajı’nın yapımını, PETKİM finanse ettiği için baraj<br />

suyu 14.207 metre uzunluğundaki ishale hattı ile gelerek, sadece adı geçen<br />

kuruluşun arıtma tesislerinde kullanılmaktadır.<br />

Aliağa’nın 1970’li yıllardan itibaren sanayiye dayalı bir karaktere erişmesi büyük<br />

istihdam potansiyeli yaratmıştır. Bugün 40 kadar büyük sanayi tesisi, başta<br />

haddehaneler olmak üzere bu yörededir. Petro-Kimya ve Akocaklı Demir-Çelik<br />

İşletmelerinin yaygınlığı ve buna bağlı olarak diğer sanayilerin burada gelişmesi<br />

ithalat ve ihracat sorunlarını ortaya çıkarmıştır. Sonuçta, <strong>İzmir</strong> Limanının<br />

kapasitesinin yeterli olamayacağı ve de ulaşım maliyetlerini arttıracağından ötürü,<br />

özel iskelelerin yapımına yönelinilmiştir. Nemrut Limanının sekiz özel iskelesine<br />

yılda 3000’e yakın gemi gelmesi, iskelelerin büyük bir potansiyele sahip olduğunu<br />

kanıtlamaktadır. Özel firmaların bölgede yeni liman yapımı için girişimleri,<br />

mevcut potansiyeli arttırmaktadır. Her bir iskelenin özel statüsünün olması ve farklı<br />

fiziksel özellikler taşıması, bu alanların zaman içinde birleşerek Nemrut Limanı<br />

altında tek bir yönetime girmesini mümkün kılamamaktadır. İskelelerin art bölgesi de<br />

olası bir liman için yeterli büyüklüğe sahip değildir.<br />

Aliağa’nın sanayi potansiyeli giderek yörede üç sanayi bölgesi kurulmasını ortaya<br />

çıkarmıştır. Aliağa I, Aliağa II ve Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgeleri<br />

yüksek sanayi potansiyelinin etkisi ile kararlaştırılmıştır. Ancak 1997 krizinden<br />

sonra sanayiinin aldığı yara, bu yıldan sonra etüdü yapılan Aliağa II ve Kimya<br />

Organize Sanayi Bölgesinin uzun ve orta vadede gerçekleşmesini gerekli kılmaktadır.<br />

Aliağa I potansiyel değerlendirmesinin strateji planı dönemi içinde ele alınması<br />

önemlidir. Yörenin bu denli yoğunlaşması, enerji ihtiyacı da doğurmaktadır. Bu<br />

amaçla ülkemize getirilmiş bulunan doğalgazın BOTAŞ tarafından yapılan<br />

çalışmalar sonucunda <strong>İzmir</strong> yöresine gelmesi, yörenin enerji sorunu bir ölçüde<br />

çözmüştür.<br />

Ülkemizde ve özellikle Ege Bölgesinde artan doğalgaz talebini karşılamak ve<br />

ülkemizde doğalgaz kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla BOTAŞ tarafından<br />

başlatılan çalışmalar sonucunda, doğalgaz geç de olsa <strong>İzmir</strong> yöresine bu yönden de<br />

gelebilmiştir. Bu bağlamda 1987 yılında hizmete giren Rusya Federasyonu-Türkiye<br />

Doğalgaz Boru Hattı’nın taşıma kapasitesi arttırılmış, tevsii gerçekleştirilmiş ve 2000<br />

yılında devreye alınmıştır. Bundan sonradır ki, 1996 yılında işletmeye alınan Bursa-<br />

Çan Doğalgaz Boru Hattı’nın devamı olan Çan-Çanakkale Doğalgaz Boru Hattı<br />

inşaatı gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda, <strong>İzmir</strong>’e doğalgazı ulaştıracak projelerden<br />

ilki olarak Karacabey-<strong>İzmir</strong> Doğalgaz Boru Hattı Projesi kapsamında, Manisa<br />

üzerinden <strong>İzmir</strong>’e gelecek olan hattan Aliağa’ya bir kol uzanmıştır. Kredi anlaşmasını<br />

takiben BOTAŞ’ın imalatı geciktirmesi, kredi sorunlarının ortaya çıkması ve doğalgaz<br />

kombine çevrim santrallerinin imalatlarının da yapımcı firma belirlenmesindeki<br />

sorunlarından ötürü Aliağa’ya ulaşacak gazın hizmete sunulması geç randıman<br />

verebilmiştir. Ancak, Aliağa’ya erişmiş olan sistem, olası organize sanayi<br />

bölgelerinin taleplerini ve verimliliklerini artıracaktır. Aliağa’daki doğalgaz<br />

37


çevrim santralinin 2001 Ocak ayında atılmış temeli ve LNG terminali halihazırda<br />

verimliliğe erişememiştir.<br />

Aliağa’da doğalgaz kullanımı için 4-6 milyar m 3 kapasiteli ikinci bir terminal projesi<br />

yürütülmektedir. Bu kapsamda kurulmuş olan Ege Doğalgaz A.Ş. konut<br />

ısıtmasında da doğalgazı kullandırabilecektir. Ancak Aliğa’nın jeotermal enerji<br />

kaynağı da bulunduğu göz önüne alınırsa ve buna rüzgar terminalleri eklenirse<br />

yörenin potansiyel enerji kaynakları açısından çeşitliliği ve ekonomik seçenek<br />

olasılıklarının yüksek olduğu görülmektedir. Planlanmış bulunan Aliağa Organize<br />

Sanayi Bölgeleri için bu potansiyellerin değerlendirilmesi, gelişme trendlerinde<br />

olumlu rol oynayacaktır.<br />

Gediz strateji alt yöresinin deltasını oluşturan Seyrek ve Maltepe yerleşmeleri ile<br />

belirginleşen alanın yüksek tarım potansiyeli yanında turizm potansiyelinin de<br />

bulunduğu görülmektedir. Özellikle tarım potansiyelinin olmadığı ve tuzluluk oranı<br />

artan kıyı kesimlere yaklaşıldıkça, kıyı turizmi ve safari tarzı bir turizmin yer<br />

alması olasılığı söz konusudur. Bu alanların kuş cenneti ile birleşmesi kullanım<br />

artırıcı bir husus olarak belirginleşmektedir. Bu alanda yer alan Leukai Antik şehri<br />

de turizm cazibesini arttırmaktadır. Delta bölgesinin <strong>İzmir</strong> 1 No’lu Kültür ve Tabiat<br />

Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından doğal sit alanı ilan edilmesi olumlu bir<br />

girişim olmanın yanında tarım potansiyelini kısıtlaması açısından endişelere sebep<br />

olmaktadır.<br />

Olağan ulaşım sistemlerine ek Menemen-Seyrek-Foça karayolu bağlantısının<br />

tamamlanma aşamasında olması Foça-Menemen-<strong>İzmir</strong> ulaşımında kilometre ve<br />

zaman tasarrufu sağlayacaktır. Ayrıca bu hat Foça’yı Menemen’e daha bağlı<br />

kılacaktır.<br />

[ D ] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />

Tarım açısından önemli gelişme göstermesinin yanında sanayi alanında da gelişmiş<br />

olan bu strateji alt yöre değerlendirildiğinde, tarım arazilerinin payı % 37 kadardır.<br />

Tarım arazilerinin büyük bir kısmı (% 44’ü) bağlık olup, tarım potansiyeli<br />

açısından özellikle kiraz konusunda belirli bir tanınmışlığı vardır. Bağlık<br />

arazilerinin payının fazla olmasıyla ilçe, çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde önemli<br />

bir varlık göstermektedir.<br />

Meyve üretiminin gelişmiş bulunduğu bu alt yöre tarımsal gelirinin % 40’ını<br />

meyve üretiminden sağlamaktadır. Kiraz ihracatı ambalajlama ve taşıma<br />

sistemlerinin gelişmesinde büyük bir potansiyel yaratmış olup belirgin<br />

organizasyonların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.<br />

Tarım olduğu kadar hayvancılık potansiyeli de gelişmiş ve gayri safi tarımsal gelirin<br />

tarım bazında yaklaşık % 84’ünün meyve ve hayvancılıktan sağlandığı belirlenmiştir.<br />

Dolayısıyla Kemalpaşa’nın sanayi alanındaki gelişmesi değerlendirilirken tarım<br />

potansiyelinin göz ardı edilmemesi gerekmektedir.<br />

38


1970’li yıllara gelindiğinde düzensiz bir gelişme gösteren sanayi daha ziyade<br />

Kemalpaşa ve Ulucak yörelerinde yer almaya başlamış ve tarım alanları aleyhine<br />

hızlı bir gelişme göstermiştir. Bunu önlemek için 1985 yılında girişimlerde<br />

bulunularak bu sanayilerin organize bir bölgeye dönüştürülmesi sağlanmıştır.<br />

1990-1991 yıllarında gerçekleşen çalışmalar, Kemalpaşa ve Ulucak belediye<br />

sınırlarında, <strong>İzmir</strong>-Turgutlu-Ankara karayolunun sağ ve solunda olmak üzere 410<br />

hektarlık bir alan üzerine kurulmuştur. Bugün <strong>İzmir</strong> il hudutları içinde % 56’lık<br />

doluluk oranıyla en büyük sanayi potansiyeline sahip alanların başında<br />

gelmektedir. Daha ziyade kimya ve plastik sanayiinin tercih edildiği alan,<br />

Kemalpaşa’nın taban suyu yüksekliğinin bir potansiyel olması nedeniyle hızlı<br />

bir gelişim içine girmiştir. Ancak kontrolsüz kullanım, taban suyunun aşağılara<br />

çekilmesine neden olmuştur. Bu olumsuzluk karşısında planlama aşamasına<br />

gelinmiş Yiğitler Barajı, sulama ve sanayi suyu sağlama açısından olumlu bir<br />

potansiyel göstermektedir. Barajın arazi çalışmaları tamamlanmış, gözlem çalışmaları<br />

devam etmektedir. Tamamlandığı zaman 4.000 hektarlık bir alan sulaması<br />

yanında sanayi suyu da sağlayacak olması söz konusu strateji alt yörenin<br />

tarımsal ve sanayi potansiyelinin gelişmesinde artı değerler sağlayacaktır.<br />

Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi her ne kadar 410 hektarlık bir alana sahipse de,<br />

bu alan dışında çok sayıda münferit sanayi kullanımı bulunmaktadır. Bunların<br />

birleştirilmesi hususundaki çalışmalar düzensiz sanayii önleyecektir.<br />

Doğalgaz konusunda, Aliağa’ya Manisa üzerinden branşman verilirken, Kemalpaşa<br />

Organize Sanayi Bölgesine de bir hat verilmesi ile yörenin enerji sorunu<br />

çözülebilecektir.<br />

Yörenin turizm açısından kayda değer potansiyeli olmamakla beraber Nif Dağı’nın<br />

Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Milli Park ilan edilmesi, hem alanın<br />

korunması hem de yayla turizmine imkan tanıması açısından olumlu<br />

değerlendirilmektedir. Bunun dışında tek tek rekreatif alanların bulunması lokal<br />

potansiyellerin birbirinden bağımsız ele alınmasıyla sonuçlanmaktadır. Tarım<br />

aktivitelerine yönelik, pek çok ilçe ve beldede çeşitli festivaller düzenlendiği gibi<br />

burada da Kiraz Festivali düzenlenmekte olup bunların ilçenin tanıtılması yanında<br />

lokal aktiviteler olarak olumlu etkisi vardır.<br />

Söz konusu strateji alt yörenin <strong>İzmir</strong>’e yakın olması ve Ankara karayolu tarafından<br />

geçilmesi, Torbalı üzerinden Aydın–Denizli bağlantılarının sağlanması ve <strong>İzmir</strong><br />

üzerinden İstanbul bağlantısına sahip olması, sanayi ve tarım ürünlerinin gerekli<br />

hammadde sağlamasını ve pazarlamasını kolaylaştırmaktadır. Bu husus sanayi<br />

alanlarının buraya yönelmesini daha da teşvik edici bir rol sergilemektedir. <strong>İzmir</strong>’in<br />

diğer yörelerine oranla, yeraltı suyu potansiyeline sahip olunması, bunun yanında<br />

ucuz işgücü ve kolay ulaşım imkanlarının bulunması yörenin ekonomik<br />

potansiyelini artırırken, çevresel açıdan büyük kayıplara sebep olmuştur. Zira,<br />

arıtma tesislerinin organize olamaması ve firma bazında kalması arıtılmış suyun tam<br />

olarak geri kullanılamamasına sebep olmaktadır. Günümüzde sadece yaklaşık 5.000<br />

m 3 kadar su geri kullanılmaktadır.<br />

39


Kemalpaşa’nın doğusunda yer alan Kızılca Beldesinde, turizm yatırımlarına yönelik<br />

sunduğu doğal kaynakların kısmen konut alanları tarafından kullanıldığı<br />

görülmektedir. Bu doğal kaynağın turizm açısından organize bir şekilde<br />

değerlendirilmesi mevcut bir kaynağın kontrollü gelişmesine imkan tanıyacaktır.<br />

Bu denli sanayileşmiş bir yörenin Halilbeyli Kırı mevkiinde bir çöp alanı kurulmasına<br />

yönelik çalışmalar, organizasyon açısından gelecek vaat eden bir çalışmadır. Ayrıca<br />

Kemalpaşa yöresinin depolama konusunda da <strong>İzmir</strong>’e destek veren alanları<br />

bulunmaktadır.<br />

[ E1 ] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />

Söz konusu strateji alt yörenin güneyinde kalan ve <strong>İzmir</strong> strateji planlamasında dış<br />

kabuk olarak kabul edilen Selçuk ve merkeze daha yakın olarak Torbalı ve Menderes<br />

bulunmaktadır. Selçuk dışındaki iki yörenin gelişmesi tarımsal potansiyele dayalı<br />

olmuş, bunlar arasında Torbalı, Menderes’e nazaran göreceli olarak sanayileşme<br />

faaliyetinde daha öne geçmiştir. Selçuk ise bu bağlamda kısıtlı tarım topraklarına<br />

sahip olması ve Efes, Meryem Ana, Kuşadası gibi dış turizme de yönelik<br />

fonksiyonlarla tarımsal potansiyelini geliştirmeye yönelmemiş buna karşın hizmet<br />

sektöründe ön plana geçmiştir.<br />

Tarımsal potansiyeli en gelişmiş Menderes’te polikültür yaygındır ve Torbalı gibi<br />

verimliliği yüksek toprakların yanında tarım ürünlerini pazarlama açısından<br />

da şanslı ulaşım sistemlerine sahiptirler. Her ikisinin de demiryolu, karayolu ve<br />

havayoluyla yakın bağlantılarının olması gelişmelerinde büyük avantajlar sağlamıştır.<br />

Menderes’te, arazi yapısı Torbalı’ya nazaran daha engebeli olmasına karşın,<br />

seracılığın gelişimi daha yaygındır. Torbalı toprak yapısının büyük bir<br />

kısmının birinci sınıf olması, verimliliği artırıcı bir öğedir. Bu nedenle<br />

topraklarının % 53’ü tarımsal olarak işletilmektedir. Tarım toprağının<br />

verimliliği bu alanlarda sulu tarım yapılması gibi bir zorunluluğu oluşturmadığı için<br />

alanların kuru tarıma elverişli olduğu ve sulu tarım benzeri, üst düzeyde verim<br />

alındığı görülmektedir. Bu potansiyelin verimli kullanılması yörenin tarımsal<br />

girdilerinde artış sağlayacaktır.<br />

Menderes ise tarımsal faaliyetindeki ihtisaslaşmasını arttırmış, pazara ve<br />

ihracata uygun bir mekanda yer alması nedeniyle özellikle çiçekçiliği<br />

geliştirmiştir. Sera tarımı olarak gelişim gösteren bu ekonomik sektör, 1997<br />

krizinden büyük yara almanın yanı sıra büyük ölçüde Tahtalı Barajı Koruma<br />

Bantları içinde kalmasından ötürü büyük sekte görmüştür. 2000 yılına doğru<br />

azalma göstermiş ve üreticinin yatırımcılık hedefleri kısıtlandığı için yatırım<br />

yapmaktan kaçınmıştır. Bu tür bir potansiyeli Menderes tesis etmiş durumdayken<br />

fiziki koşullar nedeniyle kaybetmektedir.<br />

Menderes yöresinin Yeniköy yerleşmesini kapsayacak şekilde 2003 yılında kesin proje<br />

aşamasına gelmiş <strong>İzmir</strong>-Menderes-Yeniköy Göleti ve Sulaması, brüt olarak 228<br />

hektar alanı sulayacaktır. Depolama hacminin 1,59 hm 3 olması planlanmıştır.<br />

40


Torbalı’nın tarımsal alanlarında çitlembik ağaçlarına uygulanan antepfıstığı<br />

aşılaması, son yıllarda çevre köylerinde büyük yer bulmuş ve antepfıstığı üretimi<br />

büyük bir gelir kaynağı olarak ortaya çıkmıştır. Geçtiğimiz son 10 yıl içindeki<br />

gelişimler, içinde bulunduğumuz yıl ürün alınmasıyla sonuçlanmıştır. Bu ağaç<br />

tarımının giderek yörenin etkin bir faaliyeti olma eğilimi vardır. Elde edilen gelir,<br />

sebze ve çiçek seralarına kayma eğilimi gösterdiği için bu potansiyelin olumlu<br />

değerlendirilmesi gerekmektedir.<br />

Tarımsal faaliyetler açısından en alt seviyede görülmesine karşın Selçuk’un da belli<br />

edilmeyen bir tarımsal potansiyeli bulunmaktadır. Selçuk nüfusunun % 70’inin<br />

turizmle uğraşması ve getirisinin yüksek olması, tarımsal faaliyetlere geri kalan %<br />

30’u bırakmıştır. Turizm ağırlıklı hizmet sektörünün baskısı altında ezilen tarım<br />

potansiyeli daha ziyade Selçuk çevresindeki alanlarda gelişim göstermektedir. Zeytin<br />

başta olmak üzere meyve alanları incir ile ön plana çıkmaktadır. Ancak tarım<br />

ürünleri daha ziyade lokal tüketilmektedir. Bu alanlarda büyük tarım işletmeleri<br />

görülmemekte, ancak tarım sektörü potansiyel arz etmektedir. Sulama potansiyeli<br />

olarak da K. Menderes’ten çekilen su kullanılmaktadır. Aynı tempoyla kirlenirse,<br />

kirliliği artan bu suyun ilerleyen yıllarda sulamada kullanılması sakıncalı olacaktır.<br />

Selçuk’un turizm potansiyeli tartışılmaz bir noktada olup, her yıl yaklaşık iki<br />

milyon kişi yöreye gelmektedir. Kültür ve kıyı turizmi yörenin bilinen ve kendi<br />

ivmesi içinde gelişen turizm potansiyel alanlarıdır. Bunun yanına eklenecek inanç<br />

turizmi alandaki diğer bir turizm potansiyelidir. Bir dinin mensuplarınca kutsal<br />

sayılan alanları ziyaret etmek; ünlü mabetleri, inanç çekim merkezlerini görmek,<br />

dinsel toplantı ve törenlere katılmak, izlemek, dinsel görevleri yerine getirmek<br />

amacıyla yapılan inanç turizmi için yöre, Meryem Ana ve St. Jean yanında Yedi<br />

Uyuyanlar gibi bir başka mekanı da kapsamaktadır. Ancak inanç turizminin tüm<br />

sektör içindeki payının küçüklüğü dikkate alındığında, bunu tek başına ele almanın<br />

getirisinin düşük olacağı belirlenmektedir. Dolayısıyla, gelişme, deniz ve kongre<br />

turizmi gibi diğer alanlarla birlikte ele alınmalıdır.<br />

Ayrıca kültür turizmini yansıtan Efes ören yeri içindeki tiyatronun ve Celsus<br />

kütüphanesinin kültür turizmi ile kombine kullanılması, turizm potansiyelinin çok<br />

yönlü ele alınmasının bir sonucudur. Bunun yanında Efes Antik Şehrinin gece de<br />

ziyaret edilebilmesini sağlayan ışıklandırma projesinin bulunması, turizm<br />

potansiyelini çekici kılan bir öğedir. Selçuk–Pamucak arasında bulunan boş ve<br />

doğal sit ilan edilmiş alanların bugüne kadar korunmuş olması, ileriye yönelik<br />

turizm değerlerini kontrollü bir şekilde içermesi için olumlu bir yaklaşım olarak<br />

görülmektedir. İlerleyen yıllarda bu potansiyelin gereken şekilde kullanılması olasılığı<br />

üzerinde durulacaktır.<br />

Ulaşım açısından ve iletişim konularında gelişmiş standartlara sahip yörenin en<br />

önemli avantajlarından birisi Selçuk-Kuşadası arasında bulunan ve Özel İdare<br />

mülkiyetindeki stol tipi havaalanıdır. Bu ulaşım potansiyelinin, Pamucak bölgesi<br />

turizm yatırım alanının gelişmesine ivme vericiliği yanında kültür, kıyı, inanç, av<br />

turizmlerinde kullanılma potansiyeli bulunmaktadır.<br />

41


Selçuk’tan kuzeye doğru çıkıldıkça bir yeşil kuşak aşılarak <strong>İzmir</strong>’in birincil derecede<br />

etkin olduğu Torbalı aksına girilmektedir. Bu alanın turizm potansiyeli sadece<br />

Metropolis Antik Şehri olarak görülmektedir. Daha kuzeyde kalan Menderes ise<br />

lokal bir potansiyele sahip olup, buradaki en önemli girişim, Görece köyündeki<br />

boncuk üretimi ve evlerdeki iğne oyası ve makrome gibi el sanatlarıdır. Boncuk<br />

üretiminin iç ve dış turizm tarafından tanınarak Görece’yi bir odak yapması olumlu<br />

bir girişim olacaktır. Dolayısıyla bu potansiyelin tanıtılması, bağlantılı pek çok diğer<br />

işlevi yaratacağından, en küçük unsurun dahi göz ardı edilmemesi gerekmektedir.<br />

Benzer şekilde Selçuk’ta Şirince, son 10 yıllık dönemde hızlı bir gelişim göstermiş ve<br />

turizm sektörüne dahil olmuştur. Yerleşmenin yayla tarımına bağlı geleneksel<br />

ekonomik yapısı köyün tanınmasıyla farklı bir alana dönmüş, şarap imalatı<br />

yanında evlerdeki el sanatı üretimi hızla gelişmiş ve pansiyonculuk turizmin<br />

bağlı bir sektörü olarak ortaya çıkmıştır.<br />

Söz konusu strateji alt yörenin güney kıyılarını oluşturan ve fiziksel açıdan<br />

Seferihisar–Selçuk arasında yer alan Gümüldür-Özdere-Ahmetbeyli bandı, Çeşme-<br />

Dilek yarımadası strateji alt yöresi içinde değerlendirilecek olup, ağırlıklı olarak kıyı<br />

turizmi potansiyellerine sahiptir.<br />

Menderes, <strong>İzmir</strong> Büyükşehrine yakınlığından ötürü her ölçekteki sanayiinin<br />

yerleşmesi için büyük bir potansiyel arz etmektedir. Bunun dezorganizasyonunun<br />

önlenmesi, Kısıkköy sınırları içindeki organize sanayi sitesi ile kısmen<br />

sağlanmıştır. Ağaç ve metal işleri bu kapsamda düzenli bir gelişim göstermiş ve son<br />

yıllarda üretim tesisleri show-roomlar kuracak potansiyellere erişmişlerdir.<br />

Menderes’in ticaret ve sanayi alanında en önemli girdisi Etibank Perlit<br />

İşletmelerinden olmaktadır. İstihdamı düşük olmasına karşın ihracat potansiyeli<br />

yüksektir.<br />

Şaşal Beldesinde içme suyu şişeleme işletmesi, Tekel yaprak tütün bakım atölyeleri,<br />

tavuk-hindi çiftlikleri, daha ziyade Gümüldür yöresinde yetişen narenciye ürünlerini<br />

ambalajlama tesisleri Menderes’in ticaret ve sanayi potansiyelini oluşturan<br />

unsurlardır. Güneyinde göreceli birleşme eğilimi gösterdiği Torbalı’yla aynı karayolu<br />

ve demiryolu üzerinde bulunmasının pozitif değerlerine sahip olunan bu strateji alt<br />

yörenin, hammadde kaynakları açısından zengin verimliliğe sahip olması, 20 yıllık<br />

geçmişine bakıldığında sanayii hızla bu alanlara çekmiştir. Pamuk, tütün, zeytin<br />

gibi endüstriyel tarım ürünlerini yetiştiren ve besin endüstrisi için sebze-meyve<br />

üretimi ile potansiyelini pekiştiren bu alanda aynı zamanda mermer ve linyit,<br />

perlit, demir, civa, titanyum, zımpara taşı, tuğla toprağı önemli endüstriyel<br />

hammadde kaynaklarıdır.<br />

Bu hususlara bağlı olarak özellikle Torbalı’nın düşük eğimli ve ulaşım<br />

potansiyelli topraklara sahip olması sanayi faaliyetlerinde çekici bir öğe olmuştur.<br />

Toprak ve maden yatakları, Turgutlu’yla yarışamasa da tuğla ve kiremit<br />

fabrikaları için potansiyel alanlardır. Mermer, linyit ve perlit yörede işletilmekte<br />

ve istihdam olanakları sağlamaktadır. Tarım ürünlerinin sanayileşmesi sonucunda<br />

çırçır ve dokuma işletmeleri, tütüne bağlı sigara fabrikaları ve yağhaneler<br />

42


yöreyi potansiyel alan olarak seçmişlerdir. Sanayiinin yerleşmesi giderek diğer sınai<br />

işletmeler için yörenin çekiciliğini artırmıştır. Hammadde avantajıyla beyaz eşya,<br />

deri, otomotiv gibi sektörler bu alanda yer almışlardır. 1997 krizi Opel otomobil<br />

üretim merkezinin kapanmasına sebep olurken, pek çok kuruluş yerinden<br />

sağladıkları tarımsal hammadde kaynaklarının potansiyel kaybetmemesi nedeniyle<br />

günümüze erişebilmişlerdir.<br />

Torbalı’nın göstermiş olduğu büyük sanayi potansiyeli Kemalpaşa gibi düzensiz bir<br />

sistem ortaya çıkarmıştır. Ancak aynı yoğunlukta olmaması ve mevcut sanayilerin<br />

hem birbirinden kopuk hem de pek çoğunun büyük alanlara sahip olması<br />

mevcutların organize olmasını güçleştirmektedir. Buna karşın Kabacakırı<br />

mevkiinde ve Pancar beldesinde iki organize sanayi bölgesi kurma girişiminde<br />

bulunulmuştur. Yer seçimi onay safhasında olan Kabacakırı Torbalı I Organize<br />

Sanayi Bölgesinin ısıtma soğutma, deri ve yan sanayi mamulleri, konfeksiyon, ağaç<br />

ürünleri, gıda konusunda ihtisaslaşması düşünülmektedir. Bir potansiyel olarak<br />

görülen alanın 1996 yılında kurulması kararlaştırılmış olup, 260 hektarlık bir alana<br />

sahip olması öngörülmüştür. Torbalı II Organize Sanayi Bölgesi ise Pancar<br />

beldesinde 380 hektara sahiptir ve benzer iş kollarını içermektedir. Bu bölgenin geç<br />

kurulmuş olmasına karşın kısa dönemde faaliyete geçmesi, Torbalı’nın ihtiyacı olan<br />

sanayi alanları potansiyeline cevap verecektir. Pancar’daki organize sanayi bölgesinin<br />

daha erken faaliyete geçmesinin nedeni, 190 hektarlık kısmının Pancar Belediyesi<br />

imar planı sınırları içinde sanayi alanı olarak planlanmış olması ve alanda<br />

halihazırda sanayi yapılaşmaları olmasıdır. Bölge içinden enerji nakil hatlarının<br />

geçmesi de avantaj olarak görülmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong>’e 45 km çift yönlü demiryolu ile bağlanması, <strong>İzmir</strong>-Aydın otobanın alternatif<br />

ulaşım imkanları sunması, Ege Serbest Bölgesine ve havalimanına 30 km. kadar<br />

yakın olması ve <strong>İzmir</strong>-Liman bağlantısına kolay erişilmesi, Karabel üzerinden<br />

Kemalpaşa-Ankara bağlantısının olması burada organize sanayi bölgelerinin<br />

gelişmesinde olumlu öğelerdir. Bu nedenle 2003 yılına gelindiğinde, Pancar’da yer<br />

alan organize sanayi bölgesinin tüm parselleri satılmış durumdadır.<br />

Bunun yanında <strong>İzmir</strong>’e kuzeyden gelecek ikinci bir doğalgaz boru hattı daha<br />

bulunmaktadır. Bu hat kademeli olarak artacak doğalgaz arzını güney ve batı<br />

bölgelerimize taşıyacaktır. Söz konusu bölgelerdeki yerleşmelerin konutların ve<br />

sanayi tesislerinin doğalgaz ihtiyacı da bu şekilde karşılanacaktır. <strong>İzmir</strong>’e erişmeden<br />

Torbalı Organize Sanayi Bölgelerine ve sanayi alanlarına hizmet vermesi yöre<br />

potansiyeli açısından önemli bir katkıdır.<br />

Torbalı-Menderes bağlamında Tekeli yöresinde yer alan ticaret ve imalat<br />

organize bölgesi, organize sanayi bölgelerinden farklı olarak daha küçük parseller<br />

barındırdığını ve 1.000 m 2 ’ye kadar bu parsellerin indiğini gösterdiğinden, iş sahası<br />

açısından geniş bir yelpaze sunmaktadır. Bu nedenle organize sanayi bölgelerinde<br />

minimum parsel büyüklüğü olarak alınan 5.000 m 2 değere erişemeyen yatırımcılar,<br />

bu organize alanda üretim yapma imkanına sahiptirler.<br />

43


Yörenin su potansiyelleri açısından verimli olması, <strong>İzmir</strong> şehrinin kısıtlılığını<br />

gidermek için Tahtalı Barajının yapılmasıyla farklı bir boyut kazanmıştır. 1997<br />

tarihinde Göksu ve Sarıkız kaynaklarını kullanarak Gaziemir, Karabağlar, Limontepe<br />

ve çevresine, 2001 yılından itibaren ise <strong>İzmir</strong> şehrine su veren barajın kısa, orta ve<br />

uzun mesafede koruma alanları bulunmaktadır. Barajdan yılda 128 milyon m 3 su,<br />

32,6 km’lik ishale hattı ile şehre iletilmektedir. Koruma alanları içinde pek çok tesisin<br />

çevre kanununun su kirliliği yönetmeliği uyarınca kapatılması gerekmektedir. Bu<br />

işletmelerde çalışan 5000 civarında kişinin işsiz kalması ve üretime sekte vurulması<br />

su potansiyelinin maliyeti olarak görülmektedir. Ancak Tekeli ve Pancar Organize<br />

Sanayi Bölgeleri, bu işgücü açığını kapatacak potansiyelleri sunma gücüne<br />

sahiptirler.<br />

Havzada, tarım faaliyetlerinde de görülen kısıtlamaların giderilmesi için su kültürü<br />

(hidroponik) seracılığının geliştirilmesi, maliyeti yüksek olmakla birlikte<br />

kısıtlamalara karşı bir alternatif olarak planlanmaktadır. Bu durum ve maliyetli<br />

tarımsal planlama, söz konusu strateji alt yörenin tarımsal potansiyelini<br />

Menderes’ten güneye doğru yayacak ve bu yöredeki alanların tarımsal potansiyeli<br />

artacaktır.<br />

Torbalı’nın, tarım yanında sanayileşmesi, sahip olduğu sanayi sitesinin gücünü ve<br />

kullanılabilirliğini artıracaktır. Bu bağlamda Atatürk Küçük Sanayi Sitesinde<br />

kurulmuş bulunan Mermercilik Yüksek Okulu yöredeki mermer üretiminin ve<br />

mermer yataklarının bilimsel işletilmesinin sebebi olmaktadır. Torbalı çevresindeki<br />

çok sayıdaki mermer yatağı potansiyeli bu bağlamda işletmeye açılmaktadır.<br />

Mermer yataklarının doğal dokuyu en az bozacak tarzda işletilmesi gerekliliği<br />

yörenin doğal yapısı dikkate alındığında, av turizmi açısından gereklidir. Selçuk<br />

dışında fazla bir turizm potansiyeli olmayan yörenin bu konuda ihtisaslaşması, sürek<br />

avlarıyla dış turizme de açılan avlakları yaratması, dış turizm kaynaklarına da<br />

yönelinmesini sağlayacaktır. Bu husus, büyük bir iş gücü potansiyeli arz eden<br />

yörenin mevsimlik işgücü ihtiyacını daha yaygın bir sürece kaydıracaktır.<br />

Yoğun işgücü talebiyle karşılaşan yörenin konut açısından yetersiz kalmasına karşın<br />

son 10 yılda özellikle Torbalı-Menderes arasında büyük bir konut arzı görülmüştür.<br />

Büyük bölümü 100 m 2 ’nin altında, sosyal tipte olan konutlar, yöre çalışanlarının<br />

konut ihtiyaçlarını <strong>İzmir</strong> şehir bütünü içinden değil, yöreden sağlama imkanını<br />

vermektedir. Toplamda yerleşim alanları dışında 5.000 civarında konut<br />

potansiyeli sunulmaktadır. Ancak ivedi bir şekilde inşa edilen konutlar, tarım<br />

topraklarını işgal eden bir durum ortaya çıkarmaktadır. Bunun yanında konut<br />

kalitesinde de düşüklük göze çarpmaktadır.<br />

Genel anlamda K. Menderes Strateji Alt Yöresi tarım, sanayi ve hizmet<br />

sektörlerinde yoğun bir hareketlilik ve potansiyele sahiptir. Tahtalı Barajının<br />

kısıtlamaları yukarıda belirtilen farklı tarımsal yatırımlarla giderilmekte, dere<br />

yataklarının ıslahı yapılıp ağaçlandırma çalışmaları yer almaktadır. Havzanın<br />

entegre kanalizasyon master projesinin başlatılması ve şu ana kadar bitirilme<br />

aşamasına gelinmesi koruma bantlarının getirdiği kısıtlamalara karşıt olumlu<br />

44


yaklaşımlardır. Havzadaki potansiyel kaybı, Menderes Kelerdeki Roma<br />

Kaplıcalarının potansiyel alan olarak değerlendirilmesiyle de önem kazanacaktır.<br />

Selçuk’un turizm gelişmesi otel ve pansiyonculuk potansiyelini gündeme getirmiştir.<br />

İlerleyen yıllarda Selçuk-Kuşadası ikilisi, kongre turizmi potansiyeline yörenin<br />

açık olduğunu göstermektedir. Bu bağlamdaki girişimler olumlu geliştikçe <strong>İzmir</strong>’in<br />

kongre turizminden pay alması güçleşecektir. Sonuçta alt yörenin üç ana<br />

yerleşmesi, birbirini dengeleyici sektörleri paylaşmış durumdadırlar. Bu<br />

nedenle gelişme potansiyeli dengeli ancak kontrol açısından zayıf bir durum arz<br />

etmektedir.<br />

[ E2 ] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />

K.Menderes havzasının ikinci strateji alt yöresi olarak ele alınan bölge kendi içinde iki<br />

grupta değerlendirilmektedir. Bunun birincisi Bayındır-Tire-Ödemiş’tir. İkincisi ise<br />

Beydağ-Kiraz ikilisi olup Selçuk gibi <strong>İzmir</strong> strateji alanında dış kabukta<br />

kalmaktadır. Bu nedenle gruplama ve potansiyeller genelde birbirine bağlı, özelde ise<br />

ayrı değerlendirilmektedir. Bayındır-Tire-Ödemiş üçgeni diğer strateji alt yöredeki<br />

Menderes-Torbalı ikilisiyle benzer özellikler göstermektedirler. Torbalı’nın<br />

sanayileşme potansiyeline burada Tire alternatif olma eğilimindedir. Ancak, Bayındır<br />

ve Ödemiş ile bu konuda büyük çekişme gözlenmektedir. Beydağ ve Kiraz bu<br />

mücadele içine girecek altyapıya sahip olmadıkları için kenarda kalmaktadırlar.<br />

Yörede K. Menderes kenarındaki tarımsal potansiyeli yüksek bir yerleşme olan<br />

Tire’nin ağırlıklı sektörü tarım olup, ekonomik güç bu kaynaktan sağlanmaktadır.<br />

Tire tarımsal arazileri, Kızılcahavlu ve Gökçen yerleşmelerine kadar uzanan sorunsuz<br />

taban topraklarından oluşmaktadır. İlçe topraklarının % 44’ü tarımsal amaçla<br />

kullanılabilen niteliktedir. Bunun da % 54’ü tarla potansiyeline sahiptir.<br />

Toplam tarım alanlarının % 47’si ise sulanmaktadır. Yetişen tarım ürünlerinin<br />

çeşitliliği özellikle yörede Cuma günleri kurulan pazarda sunulmaktadır. Gerek çevre<br />

köylerin güçlülüğü ve gerekse alt yöre hakimiyeti, bu pazarın <strong>İzmir</strong>’den dahi alıcı<br />

bulma potansiyelinde olduğunu göstermektedir. Yörenin meyve üretim potansiyelinin<br />

başında gelen zeytin ve yaş incir yanında kestanenin de önemli bir yer tuttuğu<br />

görülmektedir. Çevre yerleşmeler gibi burada da yabani çitlembik olarak bilinen<br />

menengecin aşılanmasıyla elde edilen antepfıstığı ekonomik getirisi yüksek bir<br />

ürün olarak meyve kültürü içinde önemli bir yer tutmaktadır.<br />

Tarım toprakları Tire kadar verimli olmasa da Ödemiş, K. Menderes’in alüvyal<br />

toprakları üzerinde tarım potansiyeline sahiptir. Topraklarının toplam % 35’i tarımsal<br />

niteliklidir. Bunun yanında orman ve fundalık alan potansiyeli % 36’dır. Sulamanın<br />

önem kazanmasıyla tarla tarımı sebze üretimine kaymaktadır. Tarla ürünleri<br />

arasında yılda 2 kez ekilen patates 300.000 ton/yıl ile yörenin özgün<br />

ürünüdür.<br />

Bayındır ise tarımsal açıdan ilk iki yerleşmeye nazaran düşük potansiyel arz<br />

etmektedir. % 40’tan fazlasının orman ve fundalık olması, Tire ve Ödemiş’e<br />

nazaran burada orman ürünlerinin başta kızılçam ve karaçam olmak üzere önem<br />

45


kazandığını göstermektedir. Tarım alanlarının göreceli kısıtlılığı Bayındır yöresinde<br />

sera üretimini geliştirmiştir. Ege Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulunun<br />

yön vermesiyle artan sera tarımı, süs bitkiciliğine yönelmiştir. Bu konuda büyük<br />

bir potansiyele sahiptir.<br />

Bayındır Ergenli kaynaklarından 2lt/sn kapasiteyle elde edilen jeotermal enerji<br />

düşük verimlilikle sera çiçekçiliğinde, sera ısıtmacılığında ve Ergenli kaplıcalarının<br />

işletilmesinde bir potansiyel olarak kullanılmaktadır.<br />

Bu strateji alt yörenin, tarım yanında hayvancılıkta da ivme kazandığı görülmektedir.<br />

Ancak kendine yeterli bir durum arz ettiği için stratejik potansiyel olarak ağırlıklı<br />

görülmemektedir.<br />

Torbalı yöresi gibi, tarım ürünlerinin sanayiye yönelme potansiyeli etkisini ilk<br />

aşamada Tire de göstermiş olup, 400 hektarlık bir arazi bu amaçla organize sanayi<br />

bölgesi kurulması için kamulaştırma kapsamına alınmıştır. 1993 yılında kurulan<br />

410 hektarlık ve 240 sanayi parsellik bölge, Tire ve çevresinin ekonomik<br />

yapısına etki edecek bir organizasyon olarak görülmektedir. Şu ana kadar % 4<br />

doluluk oranına sahip olması kuruluş yılından bu yana altyapı tesislerinin<br />

gerçekleştirilmesi sırasında ekonomik krizle karşılaşmasından ve istimlak<br />

sorunlarından kaynaklanmaktadır. Alanın tamamlanmasıyla 24.000 kişilik bir<br />

istihdam potansiyeli ortaya çıkacaktır.<br />

Ödemiş ve Bayındır’da gerçekleşmesi planlanan organize sanayi bölgeleri, bir<br />

potansiyel arz etmekle beraber, iki yerleşmenin de sanayi ve ticarete kapalı kapılarını<br />

aralama imkanını verecektir. Ancak tarıma dayalı ekonomik potansiyelden sanayi<br />

potansiyeline geçilmesi altyapı ve üstyapı açısından ekonomik yeterliliğe erişememiş<br />

bu iki yerleşme için erken görülmektedir. Halihazırda Bayındır tam anlamıyla<br />

gelişmiş bir küçük sanayi sitesine bile kavuşamamış, Ödemiş’te ise 1.200 işyerine<br />

sahip küçük sanayi sitesi tam doluluğu bulmamıştır.<br />

Bu iki yerleşmeden Bayındır’da organize sanayi bölgesi kurulmadan önce hizmet<br />

sektörüne potansiyel olarak yaklaşılmalıdır. Yukarıda bahsi edilen Ergenli<br />

kaplıcaları turizm potansiyeline sahiptir. Bunun yanında Alankıyı ve Ovacık<br />

bölgeleri av turizmine potansiyel alanlar olarak dikkate değer bir doğaya sahiptir.<br />

Ödemiş’te ise beldelerin merkez yerleşmeye 5 ila 30 km yakınlıkta olması yöreyi bir<br />

bütün olarak değerlendirme imkanı sunmaktadır. Yörenin en büyük turizm merkezi<br />

olarak görülen Bozdağ’da turizm dışında memba suyu şişeleme potansiyeli varlığı<br />

önem kazanmaktadır.<br />

Bozdağ’ın kış sporları dışında Gölcük yaylası ve sahip olduğu krater gölü, Salihli<br />

ve Birgi üzerinden, iki farklı yönden erişilen bir alandır. Bu kesimdeki Bozdağ,<br />

Elmabağı ve Gölcük yaylaları alüvyal vadi tabanlı olup Gölcük Gölü çevresindeki<br />

yayla evleri ve biri göl kenarında diğeri Bozdağ üzerinde yer alan iki otel,<br />

turizmin odak noktalarıdır. Bu otellerin biri 20, diğeri ise 54 yataklıdır.<br />

46


1997 yılında işletmeye açılıp 3 sezon faal olan Bozdağ Kayak Merkezi 2000-2001<br />

yılı kayak sezonu başlarındaysa mevcut çığ problemi gereğinden fazla abartıldığı için<br />

kapatılmıştır. İşletmeci firma ile mal sahibinin düştüğü anlaşmazlıktan kaynaklanan<br />

bu olay <strong>İzmir</strong>’in strateji açısından farklı bir turizm potansiyelini devreden çıkarmıştır.<br />

Oysa Bozdağ’da üstten gelen tüm kayak pistleri açılmış ve işletiliyor olsa idi,<br />

dağın kontrol edilme imkanı ortaya çıkacaktı. Bu sayede kar birikimlerinden<br />

kaynaklanan saçaklanmalar, kontrollü yapay çığlarla sorun olmaktan çıkabilecekti.<br />

Sosyal tesisler olarak bugün Bozdağ Kayak Merkezi’nde her biri 4-5 yataklı 22<br />

bungalow bulunmaktadır. Tüm olarak Bozdağ sahip olduğu potansiyeller açısından<br />

dört mevsim turizme hizmet edecek potansiyele sahiptir.<br />

İnanç turizmi açısından yöre, tarihi konumu itibariyle hep ön planda kalmış<br />

özellikle Osmanlı Beylikleri döneminden pek çok kalıcı esere sahip olmuştur.<br />

Hisarlık Köyü yakınlarındaki Balım Sultan, ziyaret mekanı olarak iç turizme hizmet<br />

etmektedir. Bunun yanında Birgi, gerek Çakırağa Konağı ve gerekse şehirsel<br />

dokusuyla sahip olduğu potansiyele İmam Birgivi türbesiyle farklı bir katkı<br />

yapmaktadır. Bu kapsam içinde Bayındır’da da beylikler ve Osmanlı döneminden<br />

kalan cami, medrese ve Kelleci Dede Türbesi çekim potansiyellerine sahiptir. Bu<br />

kapsamda Tire sayısız cami ve türbeye sahiptir.<br />

Ayrıca Tire el sanatları açısından keçe ve urgan üretiminde eski geleneklere<br />

sahiptir. Günümüzde giderek azalan bu potansiyelin şehir için büyük bir çekim gücü<br />

olduğu görülmektedir. Buna Beledi Dokumacılığı da eklenmektedir. Yine Tire’nin<br />

Toptepe ve Kaplan mevkileri, restoranları ve piknik yerleriyle çekici potansiyellere<br />

sahiptirler. Ancak bu alanlar iç turizme hizmet vermenin yanında bölgesel<br />

ölçektedirler. Bu nedenle makro açıdan kısa ve orta dönemde büyük bir ekonomik<br />

getiri beklenmemelidir.<br />

Bayındır’ın geç gelişmesi göç almamasına olumlu katkı yapmaktadır. Buna karşın<br />

Ödemiş daha aktif bir yaklaşım içindedir. Bozdağ ve diğer turizm potansiyelleri, çok<br />

sayıda köyü ile hizmet sektörünün gelişmesine sebep olmaktadır. Aynı şekilde Tire,<br />

sanayileşme çabası içinde nüfus dengesinde farklılıklarla karşılaşabilecektir.<br />

K. Menderes Havzası Sulama ve İçme Suyu Projesi, Ergenli Barajı ve Uladı<br />

tesislerinden sağlanacak olup, Ergenli Barajının dolusavak proje debisi 200, Uladı<br />

Barajının ise 312 m 3 /s’dir. Toplamda 7.879 hektar alan borulu şebeke tipiyle<br />

sulanacaktır. Halihazırda mastır planı tamamlanmış projenin, bölgenin tarımsal<br />

potansiyeline olumlu katkıları olacağı kaçınılmazdır. Aynı şekilde Bayındır Burgaz<br />

Barajı Falaka Çayı üzerinde kurulacaktır. Planlama safhasına gelmiş ve 5.790<br />

hektarlık alanı sulaması hedeflenmektedir. Proje debisi 321 m 3 /s’dir..<br />

K. Menderes Ödemiş ve Bademli baraj projelerinden Ödemiş Barajı aynı zamanda<br />

içme suyu da sağlayacak olup Rahmanlar Çayı üzerine planlanmıştır. Proje debisi<br />

460 m 3 /s’dir. Bademli Barajı ise Pirinççi Çayı üzerine kurulacaktır ve sulama<br />

amaçlıdır. Her iki barajın da planlama aşamasında olması nedeniyle halihazırda<br />

gözlem çalışmaları devam etmektedir.<br />

47


Bunların dışında yörede kesin proje aşamasına gelmiş iki baraj ve sulama projesi<br />

bulunmaktadır. Bunlardan Beydağ projesi, Ödemiş ovasını sulayacak ve K.<br />

Menderes’i su kaynağı olarak kullanacaktır. Tamamlanma yılı, orta vadeyi geçecek<br />

şekilde görülen projenin, hedef sulama alanı 18.200 hektardır. 1994 yılında işe<br />

başlanmış, süre uzatımı ile iş bitimi 2005 yılı olarak verilmiştir. Ödemiş Aktaş<br />

Barajı ve Sulaması hedef olarak yine Ödemiş ovasının bir bölümünü almakta olup<br />

su kaynağı olarak Aktaş Deresini kullanmaktadır. Kesin proje aşamasındaki tesis<br />

1.538 hektar alanı sulamayı hedeflemektedir. Halihazırda ihale edilmemiş projenin<br />

işe başlama tarihi 2005 yılı olarak planlanmakta ve 2007 iş bitiş tarihi olarak<br />

verilmektedir. Çeşitli nedenlerle uzayan veya ihale edilemeyen bu iki projenin<br />

ivedilikle sonuçlandırılması K. Menderes ovasının düşük seviyeye inmiş taban<br />

suyunun yükselmesine sebep olacaktır.<br />

Söz konusu strateji alt yörede, endüstriyel tarım ürünlerine yönelinmesini teşvik<br />

eden unsurların başında gelen sanayi kuruluşlarının, Tire Organize Sanayi<br />

Bölgesinde uygun potansiyel bulmaları, yöre pamuğunun geliştirilmesine sebep<br />

olmuş ve uzun lifli renklendirilmiş pamuk üretiminin yörede<br />

yaygınlaştırılmasını sağlamıştır. Aynı şekilde meyve ve sebze tarımındaki<br />

gelişmeler yörede, konserve yapım faaliyetinin artmasına neden olmaktadır. Bu<br />

kapsamda en uygun mekansal potansiyele sahip yerin Tire olduğu görülmektedir.<br />

Sanayi sektörünün genelde <strong>İzmir</strong> yönetiminde olması, bu alanların ilgili konudaki<br />

hizmet sektörü gelişimini artırmayacaktır. Bu konuda belirtildiği üzere yayla, av,<br />

termal, kış ve inanç turizmlerinin hizmet sektöründe büyük potansiyel olduğu kabul<br />

edilmelidir.<br />

K. Menderes Strateji Alt Yöresinin kendi halinde tarımsal potansiyele göre ekonomik<br />

yapısını belirlemiş iki yerleşmesi Beydağ ve Kiraz’dır. Sözünü ettiğimiz gibi <strong>İzmir</strong><br />

strateji alanının dışında kalmış olmaları, gelişememelerinin de sebebidir. Kiraz,<br />

Beydağ gibi göç alma ve verme düzeylerinde genelde sıfır rakamına sahiptir. Hatta<br />

Beydağ’ın kırsal kesimi nüfus azalmasına sahne olmaktadır. Kapalı sistemlere sahip<br />

bu iki yerleşmeden Beydağ Barajının tamamlanması sonucunda tarımsal potansiyel<br />

bir ivme kazanabilecektir. Beydağ’ın tarımsal ürün çeşitliliği geleneksel yapıdan<br />

çıkamamış olmasına karşın, yonca ekiminde ön plana geçmiştir. Bu arada yöre için<br />

yeni gelişme eğilimi gösteren kestane üretimi, incir arkasından ikinci planda<br />

gelmektedir. Bu iki meyve, satış fiyatlarının göreceli yüksekliği nedeniyle antepfıstığı<br />

gibi yörenin potansiyel ürünleri olarak görülmektedir. Hayvancılık sektörü için de<br />

arıcılık, alternatif bir kaynak olarak gelişme potansiyeli göstermektedir. Tüm strateji<br />

alt yörede olduğu gibi hayvancılığa bağlı yün ve yapağı, potansiyel bir üretim olup<br />

işleme alanı Tire olarak görülmektedir.<br />

Kiraz’ın tarımsal değerleri Beydağ ile büyük bir paralellik taşımaktadır. Buna karşın<br />

Beydağ’da göreceli bir yayla ve av turizmi potansiyeli kendini hissettirmektedir.<br />

Aynı konu Kiraz için de geçerli olup, Beydağ’ın aksine Kiraz’da iki konaklama tesisi<br />

bulunmaktadır. Toplam 50 yataklı bu tesislerin turizm potansiyeline yönelik olmadığı<br />

belirlenmektedir. Beydağ’ın, Bozdağ ve Gölcük’e yakın olması Kiraz’a oranla<br />

potansiyelini artırmaktadır. Beydağ’da 7 adet üretim tesisinin 3’ü mevsimlik çalışan<br />

zeytinyağı, 4’ü ise zincir ve çivi fabrikasından oluşmaktadır. Yörenin en büyük sanayi<br />

48


tesisi tek konuda ihtisaslaşmıştır. Buna karşın Kiraz’da atermit üretimi ilçenin<br />

dışa açılan tek sanayi ürünü olmaktadır. Asbestli çimentodan üretilen bu ürünün<br />

gelişmiş sanayi alanları içinde kabul görmediği, bu nedenle Kiraz’a yerleştiği ve<br />

Kiraz’ın bunu bir potansiyel olarak kabul ettiği söylenebilir. Yörenin sanayi<br />

potansiyeli bu kapsamda daha ziyade çevre koşullarıyla tam örtüşmeyen<br />

durumdadır. Beydağ’ın tarım dışı en önemli potansiyeli civa ve antimonun<br />

işletmeleridir.<br />

Kiraz’da etüt aşamasındaki organize sanayi bölgesinin bir potansiyel arz etme<br />

durumu söz konusu olsa bile, yörenin sosyo-ekonomik gelişimi orta vadede dahi<br />

bunu destekleyecek altyapıya sahip değildir. Genel anlamda tarımsal potansiyelin<br />

ağır bastığı bu strateji yöresi, özelde <strong>İzmir</strong>’in ve genelde Ege Bölgesi ve ülkenin<br />

tarımsal ürün depolarından biri olarak önemli bir potansiyele sahiptir.<br />

Sanayileşmesi de ağırlıklı olarak bunu destekler mahiyette endüstriyel tarım<br />

ürünlerine yönelmektedir.<br />

[ F1 ] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />

Beydağ ve Kiraz ikilisi gibi <strong>İzmir</strong> strateji alanının dışında kalan Karaburun, aynı<br />

tarzda tarıma bağımlı kapalı bir ekonomik sisteme sahiptir. İlçe merkez nüfusu,<br />

beldeleri olan Küçükbahçe ve Mordoğan nüfusundan daha düşüktür. Arazinin<br />

engebeli olması tarım alanlarının azlığına sebep olmaktadır. Toplam tarım alanı ilçe<br />

arazilerinin % 9’unu oluşturmakta olup, 3.705 hektardır. Bu denli kısıtlı tarım<br />

alanındaki potansiyel ürünler zeytin ve enginar olarak görülmektedir. Bunun<br />

dışındaki ürünler genelde kapalı sistem içinde tüketilir durumdadır. Geçmiş yılların<br />

ekonomik potansiyelini ve yörenin dışa açılımını sağlayan yaş üzüm ve nergis türü<br />

çiçekçilik zamanla yerini tütün tarlalarına terk etmiştir. Ancak kısıtlı ve kontrollü<br />

ekimi yapılan tütün, yöre ürünleri arasında buğdaygillerden sonra gelmektedir.<br />

Karaburun’un hayvancılık potansiyeli daha ziyade kır keçisi üzerinde<br />

yoğunlaşmıştır. Bunun sonucu keçi kılı bir potansiyel ürün olarak kabul<br />

edilmektedir. Ayrıca, ilçenin kıyıda yer alması balıkçılığı bir ekonomik faaliyet kolu<br />

olarak ortaya koymuştur. Buna bağlı olarak Mordoğan’da bir balıkçı barınağı<br />

tamamlanmak üzeredir. Bu kapsamda çevrede başka barınaklar olmadığı için küçük<br />

barınakların kullanımı, bu sayede kısmen rahatlayacaktır. Ayrıca bu barınağın<br />

geniş kapasitesi tesisin yat limanı olarak kullanılmasını da sağlamaktadır.<br />

Arazinin eğimli olması ve Ege denizine açılan bir uç noktada bulunması yanında üç<br />

tarafının denizle kuşatılması rüzgar konusunda bu yöreyi çevresine oranla ön plana<br />

çıkarmaktadır. Bu nedenle rüzgar çiftliklerinin büyük bir potansiyel olduğu<br />

belirlenmiş ve bu kapsamda pek çok firma girişimde bulunmuştur. Bu girişimlerden<br />

Karaburun yöresinde Kocadağ, Bitiktepe, Değirmendağı, Düzlendağı, Mordoğan,<br />

Aşağıovacık, Yaylaköy, Yellicebelendağı, Yenicepınar, Bozköy, Değirmentepe ve<br />

Kargılıktepeleri mevkilerinde bulunmaktadır. Bu alanlarda rüzgardan elde edilmek<br />

üzere toplam 360 MW/s’lik enerji potansiyeli belirlenmiştir.<br />

49


Rüzgar enerjisi konusunda Çeşme-Alaçatı da önemli bir merkezdir ve halihazırda<br />

elektrik üretimi yapan 12 adet rüzgar tribünü bulunmaktadır. ARES adıyla<br />

kurulmuş olan Alaçatı Rüzgar Enerji Sistemine 4 tribün daha eklenme isteği<br />

bulunmaktadır. Halihazırda diğer bir özel kuruluş tarafından da üç adet tribün<br />

işletilmektedir.<br />

Ortalama olarak tribün başına elde edilen enerji miktarına göre toplamda 800.000<br />

kw/saat elektrik enerjisi elde edilmektedir. Bu enerjinin doğrudan Çeşme’de<br />

kullanılmadan Urla üstünden enterkonnekte sisteme verilmemesi durumunda,<br />

yerleşme kendi potansiyelinden kendisi yararlanabilecektir. Bunlara ek olarak<br />

yörenin rüzgar potansiyeline göre Ovacık, Kaklıktepe, Çobantepe, Kocadağ, Kışlatepe,<br />

Dinlence üstü, Yağcılar Dağı, Koranka Dağı, Kokar Limanı üstü, Beşgöl Tepe, Kıran<br />

Dağı, Çeşme Karadağ, Çiflik Köyü rüzgar çiftlikleri kurmak için talep altındaki<br />

yörelerdir. Çeşme’de bu sayılan alanların yanı sıra Zeytineliköyü, Böğürtlentepe,<br />

Dümbelekdağı, İstanbuldağı, Ilıca Mevkii, Güzelyertepe, Hırsıztepe, Germiyan,<br />

Reisdere Köyü, Kızılkaya, Karadağ, Ovacık, Çobandağı mevkilerinde rüzgar<br />

potansiyeli mevcuttur. Buralardaki toplam potansiyel kullanılarak 200 MW/s elektrik<br />

üretimi yapılmasına yönelik girişimler bulunmaktadır.<br />

Yarımadanın Karaburun kısmının su sorunu ile karşılaşmış olması DSİ tarafından<br />

bu alanda baraj yapılması kararının alınmasına sebep olmuştur. Bu nedenle<br />

Mordoğan Eğlenhoca köyünde içme suyu amaçlı bir gölet tesisine 1997 yılında<br />

başlanmış, 2000 yılında bitmesi planlanmasına karşın ödenek yetersizliğinden<br />

bitirilememiştir. Karaburun-Karareis Barajı projesi ise 325 m 3 /s debili ön<br />

inceleme aşamasında içme suyu amaçlı bir potansiyel su kaynağı olup Camiboğazı<br />

deresini su kaynağı olarak kullanacaktır. Karaburun-Bozköy Göleti ise kesin proje<br />

aşamasında, 136 m 3 /s debilidir ve Uzundere su kaynağı olarak kullanılacaktır. Söz<br />

konusu su projelerinin gerçekleşmesi yörede çekilen su sorununu giderecek ve<br />

potansiyel tarım alanlarının sulanmasına katkıda bulunacaktır.<br />

Temmuz 2000 tarihi itibariyle 125-140 lt/s debi su verilen Alaçatı (Kutlu Aktaş)<br />

Barajının tamamlanması, Çeşme’nin su gereksinimini mevcut durum itibariyle<br />

karşılar duruma gelmesi bakımından yöredeki diğer bir potansiyeldir. Bununla<br />

beraber su potansiyelinin yeterli olmaması Ildır kaynaklarından da su getirilmesi<br />

ihtiyacını ortadan kaldırmamıştır.<br />

Yarımadanın uç kısmının kıyı turizmi açısından sahip olduğu kıyı<br />

potansiyeli, kumsal ve kayalık taşlık olarak iki gruba ayrılmaktadır. Bunlardan<br />

kumsal nitelikli plaja sahip olanlar Balıkova (300 m), Mordoğan (600 m), Ardıç (800<br />

m), Boyabağ (150 m), Yeniliman (1.200 m), Badembükü (50 m), Dikenlik (1.000 m),<br />

Büyük Kum (800 m), Gerence (1.000 m)’dir. Kayalık ve taşlık plajlar ise Kaynarpınar<br />

(700 m), Kavurlıkoz (400 m) ve Bodrum (800 m)’dur. Bu plajların içinden Yeniliman<br />

ve Dikenlik 1 km’yi aşan kumsallarıyla dikkat çekmektedir.<br />

Yarımadanın Çeşme tarafıysa deniz ve plaj gibi doğal ve turistik bütün<br />

olanaklara sahiptir. Bunlar arasında kumsal nitelikli plaja sahip olanlar; Alaçatı<br />

(2000 m), Bedir (300 m), Çatalazmak (1.000 m), Beyazıt (2.000 m), Dalyan (1.000 m),<br />

50


Boyalık (1.000 m), Ilıca (2.000 m), Büyük Liman (100 m), Paşalimanı (800 m), Şifne<br />

(300 m), Germiyanyalısı (700 m), Halkapınar (800 m), Ildır (1.000 m), Punta (200 m)<br />

ve Gerence (1.000 m)’dir. Kayalık ve taşlık plajlar ise Mersin (500 m), Güvercinlik<br />

(250 m), Küçücek (300 m), Çiftlik (3.000 m), Sepetcik (500 m) ve Alibostan (600<br />

m)’dır. Bu plajlardan Alaçatı, Beyazıt, Dalyan, Boyalık, Ildır ve Gerence<br />

kumsalları 1-2 km arasında değişen genişlikleriyle dikkat çekici bir<br />

potansiyel arz etmektedirler.<br />

Alaçatı Koyu kıyı potansiyeli yanında Türkiye’nin sayılı sörf merkezleri arasında ön<br />

planda bulunmaktadır. Gerek ulusal ve gerek uluslararası yarışmacıların katıldığı<br />

müsabakalara ev sahipliği yapmasının yanında tüm yaz sezonunda yoğun bir<br />

kullanıma sahiptir. Tenis açısındansa aynı imkanlara henüz sahip değildir.<br />

Ayrıca Alaçatı Yalıköy mevkiinde 170.000 m 2 üzerine kurulması planlanan ve<br />

Küçük Venedik adı verilen projenin 50.000 m 2 inşaat sahası olacaktır. İnşaatının<br />

adalar üzerinde olması ve küçük oteller ve de sosyal tesislere, bölgede 600 yat<br />

kapasiteli bir yat limanı projesine de yer vermesi Çeşme-Alaçatı için başka bir<br />

potansiyel duruma işaret etmektedir.<br />

Çeşme’nin en büyük ve popüler turizm merkezlerinden biri olan Ilıca, 2 km’ye<br />

yakın en fazla 30 m derinlikte ve 50 m genişlikteki beyaz kumlu plajıyla,<br />

nitelikli konaklama tesisleriyle ve termal alanlarıyla potansiyel<br />

sıralamasında ilk sırada yer alır. Birçok otelin ve pansiyonun kaplıca suyu<br />

bağlantısı vardır. Çeşme plajlarının, özellikle Ilıca plajının turistler tarafından<br />

seçilmesinin en önemli sebebi 100 metrelik deniz kıyısının sığ olmasıdır. Şifne ve<br />

Ilıca kaplıcaları, ilçenin deniz olanaklarını, termal ve tuzlu su olanaklarıyla<br />

bütünleyen ve Çeşme’yi bir turizm potansiyeli haline getiren doğal kaynaklardır.<br />

Altınyunus, Sheraton gibi turistik tesislerde kullanılmaya başlanan kaplıca suyu, bir<br />

tedavi aracı olarak Çeşme’yi kış turizmi için de potansiyel bir merkez durumuna<br />

getirmiştir. Ayrıca Ilıcalar mevkiindeki kaplıcalar genel olarak romatizma hastalıkları,<br />

kadın hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları ve metabolizma bozuklukları üzerinde<br />

etkili olmaktadır. Bunun yanında Şifne ve Çeşme ılıcalarındaki çamur banyoları cildi<br />

gençleştirici özelliğe sahiptir ve selüloit, çeşitli cilt hastalıkları, romatizma ve siyatik<br />

gibi hastalıkların tedavisine iyi gelmektedir. Buradaki jeotermal kaynak 56 o sıcaklıkta<br />

doğal çıkışa ve 10 lt/sn debiye sahiptir. Kuyu çıkışında ise aynı sıcaklık 42 lt/sn<br />

olarak elde edilmektedir.<br />

Konut ısıtması ve sıcak su kullanımı konusunda Çeşme jeotermal kaynakları<br />

büyük bir kapasiteye sahiptir. Projelendirilmesine karşın 5.000 konut hedefi mali<br />

portrenin yüksek olması ve karşılanamaması nedeniyle atıl bir durumdadır.<br />

İlçenin turistik potansiyelinin yüksek olması nedeniyle bazı konutların pansiyon<br />

olarak kullanıma açılması, yerleşmede konaklama sorununu bir ölçüde<br />

halletmektedir. Bunun yanında yerleşmenin popülaritesi, konaklama ihtiyacı ve isteği<br />

duyan insanları ana yerleşme ve çevresinde konut üretimine davet etmiştir.<br />

51


Kongre turizmi açısından Altınyunus 9 salonu, 650 kişilik ve Sheraton Oteli 5<br />

toplantı salonu, 800 kişiye erişen kapasiteleriyle Çeşme’nin önde gelen merkezleridir.<br />

Sheraton Oteli değişik statülerdeki 259 odasıyla yerleşmenin en yeni otelidir. Bunun<br />

dışında Çeşme’de 13.733 yatak belirlenmiştir. Aşağıdaki tabloda stratejik planlama<br />

alanının turizm açısından önde gelen yöresi olan Çeşme ve çevresinin<br />

konaklama tesislerinin dökümü verilmektedir. Bunlar arasında dört yıldızlı 4, üç<br />

yıldızlı 7, iki yıldızlı 10 otel bulunmaktadır. Ayrıca tek yıldızlı ve yıldızsız çok sayıda<br />

otel ve pansiyon da bulunmaktadır.<br />

8-3. Çeşme Otellerinin Oda Sayısı ve Yatak kapasitesi<br />

ÇEŞME<br />

Oda<br />

Yatak<br />

Tatil Köyü 515 1.030<br />

4 Yıldız 646 1.358<br />

3 Yıldız 678 1.367<br />

2 Yıldız 437 889<br />

1 Yıldız 101 200<br />

Özel 292 501<br />

Diğer 3.163 8.388<br />

TOPLAM 5.832 13.733<br />

Kaynak: <strong>İzmir</strong> İl Turizm Müdürlüğü<br />

İlçe, Çeşme Kalesi ve Ildır’dan (Eritre) çıkan arkeolojik eserlerin sergilendiği bir<br />

müze görünümü ile yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. Restore edilen<br />

Kervansaray ile bu ikili, Çeşme’nin tarihi potansiyelini oluşturmaktadır.<br />

Çeşme’nin yaz aylarındaki dinamik nüfusu bazı günler 100.000’in üzerine<br />

ulaşmaktadır. Bu dönemlerde Çeşme’ye gelen turistlerin bir kısmı deniz yolunu<br />

kullanmaktadır. Çeşme ile İtalya’nın Bari, Birindisi, Ancona limanları arasında<br />

yapılan feribot seferleri yoğunluğu ve bunlara katılan Çeşme–Girit–Birindisi<br />

seferleri ile ilçeye giriş çıkış yapan turist sayısı potansiyelinde ulaşım<br />

olanakları arttırıldığından bir fazlalık olabilecektir. Bu tür potansiyel ulaşım<br />

sistemlerinin geliştirilmesi Çeşme’nin lehine olacaktır. Ayrıca Çeşme-Sakız ulaşım<br />

imkanlarının arttırılması, her iki yerleşme için de pozitif değerler taşımaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>-Çeşme otoyolunun yapılması yerli ve yabancı turistlerin Çeşme’nin yerleşme<br />

dokusuna erişmesini kolaylaştırdığı için olumlu bir potansiyel olarak görülmektedir.<br />

Ancak, bunun yarattığı birikimleri yörenin kapasite olarak kaldıramaması ileriye<br />

52


yönelik sorunlar yaratacaktır. Buna ek olarak, <strong>İzmir</strong>’e geldikten sonra Çeşme’ye<br />

ulaşmak için kullanılan Adnan Menderes Havalimanına erişimi de kolaylaştıran<br />

büyük bir potansiyel olan otoyol, güneydeki diğer yörelere inen ziyaretçiler için de<br />

rahat ve kolay ulaşım olanağı sağlamaktadır.<br />

Bölgede yapımı süren veya ödenek bekleyen Merkez, Dalyan, Karaada ve Şifne yat<br />

limanları projelerinin tamamlanması turizm için önemli bir kaynak teşkil<br />

etmektedirler. Çeşme’nin özel sektörce işletilen 100 tekne kapasiteli Çeşme–<br />

Altınyunus yat limanı yanında, kamusal işletmeye sahip 400 yat kapasiteli<br />

Çeşme–Dalyanköy yat yanaşma limanı bulunmaktadır. Alt yapısı bitirilmiş ancak<br />

işletmeye açılamayan 400 kapasiteli Çeşme Yat Limanı mevcut potansiyellere<br />

eklendiğinde Çeşme’nin yat konaklama sorunu orta vadede çözüm bulmuş olacaktır.<br />

Alaçatı yat yanaşma yeri ise 600 yat kapasitesine sahiptir ve Yalıköy projesiyle<br />

birlikte yürütülmektedir. Ayrıca Şifne Yat Limanı kapasitesinin 1000 olduğundan<br />

hareketle ileride yerleşmenin yat potansiyeli için Ülkenin ve de Ege’nin ana merkezi<br />

olma durumuna gelmesi sağlanacaktır. Ancak proje halinde olan yat limanlarının<br />

gerek tesis ve gerekse kapasitelerinin zaman içinde mali imkanlara bağlı olarak<br />

değişim göstermesi ileriye yönelik projeksiyonlar yapılmasında ve potansiyel<br />

hesabında zorluklar yatmaktadır.<br />

Ulaşım ve ticari gelişim alanında yörenin en önemli merkezi olan Ro-Ro limanı<br />

yapılış yıllarındaki potansiyeli son dönemlerde göstermemekle birlikte yine de yöre<br />

için büyük bir potansiyeldir. Konteynır depolama sahasının darlığı ve gelişim<br />

imkanının bulunmaması ileriye yönelik sorunlar taşımaktadır.<br />

Bunların dışında yine ulaşımla ilgili olarak Alaçatı’da bulunan stol tipi havaalanı<br />

da önemli bir potansiyel unsurudur. İl Özel İdaresi tarafından işletilen bu alanın<br />

teknik sorunlarının halledilmesi, potansiyel artış sağlamakla birlikte, ekonomik<br />

yapıdaki sorunların genelde ortadan kalması ile daha rantabl kullanılma imkanına<br />

kavuşacaktır.<br />

Çeşme-Alaçatı içme suyu, kanalizasyon ve katı atık çalışmalarını yürütmek için 1997<br />

yılında ÇAV1 adında bir birlik kurulmuş ve “Çeşme-Alaçatı Su Temini ve<br />

Kanalizasyon Projesi” için Dünya Bankasından 13,1 milyon dolarlık kaynak<br />

temin edebilecek olması, bölgenin doğal özelliklerini koruması için büyük bir<br />

fırsattır.<br />

Çeşme’de, tarım alanları toplamı 26.000 hektardır. Bu alanın % 10’luk bir kısmı sulu<br />

ve kuru tarım için kullanılmakta, bu da 2.700 hektarlık bir alana tekabül etmektedir.<br />

Tarım alanlarının bu denli az kullanılmasının sebebi, ranta dayalı konut yapımının ve<br />

turizm amaçlı tesislerin doğal tarım alanlarını tehdit edici boyutlara ulaşmasıdır.<br />

Bölgede kuru tarım alanlarının yanında orman, fundalık ve çayır mera gibi<br />

azımsanmayacak derecede doğal bitki örtüsü potansiyeli bulunmaktadır. Tarım<br />

topraklarının verimliliğinin ve potansiyelinin karşısında önemli bir engel olarak tarım<br />

üretimi yapmayan ve topraklarını ellerinden çıkaran arazi sahipleri<br />

bulunmaktadır.<br />

53


Çeşme-Alaçatı yöresinde yaz aylarında kavun üretimi artarken, kış aylarında ise<br />

tarımsal geliri yüksek enginar ve anason, bölgede tarımla uğraşan köylülerin geçim<br />

kaynağı olmaktadır. Kavun, anason ve enginar ihracat potansiyeline sahip<br />

ürünlerdir. Bölgenin kliması ve coğrafi yapısı seracılığa uygun şartlar<br />

sunmaktadır.<br />

Çeşme’de 2,5 hektarı cam, 10,8 hektarı plastik olmak üzere toplam 13,3 hektar sera<br />

alanı bulunmaktadır. Potansiyel olarak bu sera alanlarının % 70’i sebze, % 4’ü ise<br />

çiçek üretimi için faaliyet ve geliştirilebilecek bir fırsat durumundadır. 890 hektarlık<br />

alanda 7.622 tonluk sebze üretimi ile Çeşme’nin, sebze üretimi yapan <strong>İzmir</strong>’in diğer<br />

ilçeleri arasında ilk sıralarda olduğu, hektarın ürüne oranıyla görülmektedir.<br />

Çeşme’de özellikle yörenin potansiyel süs bitkisi olarak kabul edilen nergis üretimi<br />

örgütleme projesinin başarıya ulaşmış olması, bu tür yaklaşımlarda, yörenin<br />

fırsatları değerlendirmede olumlu bir çizgiyi yakalamış olduğunu ve bu dinamizmin<br />

heyecanını duyduğunu göstermektedir.<br />

Tarım alanlarındaki ürünün, Çeşme özelinde iki üç hafta önce yetişmesi ve pazara<br />

çıkması bu alanın iklim özelliklerinin sebze yetiştiriciliği için bir potansiyel teşkil<br />

ettiğinin kanıtıdır. İlçede bir diğer önemli kaynak olan iklim koşulları avantajını<br />

kullanan sakız ağacı, sakız üretimi için önemli bir potansiyel olup aynı zamanda<br />

farklı yetiştirilme yöntemlerine bağlı olarak 25 metre boyuna veya enine gelişim<br />

göstermesi yanında, kökleriyle erozyon önleyici özelliğe de sahip bulunmaktadır.<br />

Çevresindeki yerleşmelere göre şehir nüfusu fazla olan Çeşme’de balıkçılıkla uğraşan<br />

nüfus ve işletme arzı, kıyılarda bir balık potansiyeli olduğunun göstergesidir.<br />

Denizden elde edilen balığın yanında kültür balığı üretiminin çeşitlendirilmek<br />

istenmesi bu alanda da bir istek ve potansiyel olduğunun göstergesidir.<br />

Çeşme’de 13 adet balık çiftliği faaliyetini sürdürmekte, bunların dışında 10<br />

işletme proje, 7 işletme yer kiralama aşamasındadır. Kiralama işlemini tamamlayan<br />

işletme sayısı ise 13’tür. Toplamda 30’u bulan öneri balık çiftliğinin faaliyete geçmesi<br />

her ne kadar ekonomik potansiyel açısından olumlu görülse de, bu denli yoğunluk<br />

kıyı turizmi için olumlu görülmemektedir. Ayrıca bu tür tesislerin çevre kirletmesi<br />

konusu da aynı bağlamda değerlendirilmelidir.<br />

İlçede sanayi sektörünün gelişmemiş olması turizm sektöründen elde edilen kazancın<br />

sanayi dalına yatırılmamasına ve sıcak bakılmamasına neden olmuştur. Şehir<br />

merkezine uzakta marangozhane, elektrikçi, yedek parça, oto tamircileri ve benzeri<br />

ihtiyaçları karşılayacak küçük kapasiteli sanayi sitesi bulunmaktadır.<br />

Ulaşım imkanlarının kısıtlı olması Karaburun ve çevresinin uzun süre bakir<br />

kalmasına sebep olmuştur. Ancak son 20 yıl içinde turizm potansiyeli ile tanışan yöre<br />

sunduğu doğal ve kültürel zenginliği kaybetmeye başlamıştır. Daha ziyade orta gelir<br />

seviyesi tarafından ikincil konut alanı olarak görülen yöre özelliklerini de yitirmeye<br />

başlamıştır. Son 5 yıldır, Mordoğan’da 220 yataklı bir otel kurulmuş ve Karaburun’da<br />

410 yataklı 3 otel turizm belgeli olarak çalışmaya başlamıştır. Bunlar daha ziyade 2.<br />

konutlarla birlikte yaz turizmi potansiyelini sunmaktadırlar. Bunun dışında yörenin<br />

54


turizm açısından çekiciliği Foça ile karşılıklı barındırdığı foklar (ayı balığı)<br />

olmaktadır.<br />

15-20 yıl öncesine kadar yörede aktif olan av turizminin dinamizmi durmuştur.<br />

Özellikle Eğlenhoca köyü ve sırtlarında yapılan sürek avları, dış turizm açısından<br />

büyük bir potansiyel olarak bulunmaktaydı. Daha ziyade yaban domuzu avı olarak<br />

görülen bu sürek avlarının dünya literatüründeki yeri için Karaburun cazip bir<br />

konum olmaktadır.<br />

Yörenin son yıllarda kaybettiği bir diğer potansiyel Karaburun dağlarındaki civa<br />

yataklarının kullanılmamasıdır. Bu alanların civa oranlarının yüksekliği açısından<br />

potansiyeli hala mevcuttur. Maden işletmesinde perlit ve seramik atıl kapasite<br />

olarak buralarda mevcuttur. Son 5 yıl içinde yeniden işletmeye açılan mermer<br />

ocakları bu potansiyele ivme verecek durumdadır.<br />

Sanayi potansiyelinin yer almadığı ve gelişme stratejisi de bulmadığı alanlarda<br />

ticari hayat yaz aylarında ivme kazanmakta, bunun dışında yörede nüfus aktivitesi<br />

bulunmamaktadır. 2000 yılı genel nüfus sayımı verilerindeki genel değerler, ağırlıklı<br />

olarak ikincil konut sakinlerini de kapsadığı için, Karaburun’un şehir dışındaki<br />

ikincil konut potansiyelinin yüksekliğinin göreceli bir göstergesi olarak kabul<br />

edilmelidir. Bunun dışında yörede gelişmişlik potansiyeli bulunmamakta ve strateji<br />

alanının dış kabuğunda kalmaktadır.<br />

[ F2 ] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />

Çeşme–Dilek Yarımadaları Arası Strateji Alt Yöresinde bulunan diğer bir yerleşme<br />

grubunun ilk alanı olan Seferihisar yerleşmesinin birinci derecede geçim kaynağı<br />

tarım ve hayvancılıktır. Nüfusun % 80’i tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.<br />

İlçenin toplam tarım alanı 9.450 hektar olup, tarım alanı içinde 5.825 hektar<br />

ile zeytinlikler ilk sıradadır. Bunların dışında halkın yetiştirdiği tarım ürünlerinin<br />

başında mandalina, enginar ve mısır gelmektedir. Özellikle zeytin potansiyeli<br />

<strong>İzmir</strong>’in birçok ilçesinden daha fazladır. Bu ürünler arasında birinci sırada yer alan<br />

enginar tüm yarımadanın en yaygın tarımsal ürünü olarak belirlenmektedir ve<br />

kar marjının yüksek olması nedeniyle, yetiştirilen köylerde ayrılan alan arttırılmış ve<br />

enginar yetiştirilmesi bakımından gelecek yıllara yönelik bir potansiyel<br />

oluşturulmuştur. İlçede yetiştirilen sebzelerin konserve fabrikaları tarafından<br />

talep altında olması sebzelerin sağlıklı ve kaliteli olduğunun göstergesidir.<br />

Yörenin bu denli tarım ürünlerine yatkın florası ve tarımla uğraşan nüfusunun<br />

olması bu alanda tarım ve kredi kooperatifçiliğinin gelişmesinin avantajı<br />

olacaktır. Bir diğer potansiyel ise süt ve başta sığır olmak üzere koyun, keçi ve tavuk<br />

üretiminin, kar marjının düşük tutulmasıyla, kurulan işletmelerde standardize<br />

edilmesidir. İlçede hayvancılık adına, 70 kadar küçük balıkçı teknesi her yıl 55<br />

ton balık avlamakta, bu rakamın yerli tüketim ve <strong>İzmir</strong>’e yollananlar dışında kalan<br />

miktarının yine konserve fabrikalarının talepleriyle karşılaşması, potansiyel<br />

oluşturmaktadır.<br />

55


Tarım verimliliği kadar turizmde de yer sahibi olmaya çalışan Seferihisar’ın,<br />

<strong>İzmir</strong>’in Adnan Menderes Havaalanına 40 km ve rahat ulaşımlı olması, başka bir<br />

potansiyel olup, turizm açısından dikkat çekici birçok alanı daha vardır. Bunların<br />

başında Sığacık Kalesi, şehrin içindeki birçok cami ve çeşmeleri, Selçuklu ve Osmanlı<br />

döneminden kalma mescitler ve hamamlar, Rum mezarlıkları ve Karagöl, Kavaklıdere,<br />

Cumali ve de Karakoç kaplıcaları gelmektedir. Seferihisar’ın en önemli ören yeri<br />

Teos olup, her ne kadar yaklaşık % 5’lik bir kısmı açıkta olsa da, bölgeye göreceli<br />

olarak turist çeken bir potansiyeldir.<br />

Yörede jeotermal kaynak olarak özelde bölgenin ve genelde ülkenin önemli kaplıca<br />

ve eko-turizm potansiyelin bulunmaktadır.<br />

Seferihisar-Karakoç-Doğanbey Tuzlası, <strong>İzmir</strong> yakın çevresinin 90 0 C – 153 0 C<br />

ısıya sahip ve kuyu çıkışı 175 lt/s’ye erişen Balçova’dan sonra en geniş kaynaklara<br />

sahiptir. Bu büyük potansiyel MTA tarafından yıllar önce incelenip araştırılmış<br />

olmasına rağmen günümüze değin gerekli kullanıma kavuşamamıştır. 1985 yılında<br />

Karakoç Kaplıcalarının, Bakanlar Kurulu kararı ile Özel Turizm Alanı ilan edilmiş<br />

olması, sonucunu 2000 yıllarından sonra vermiş ve bu alanda projelendirme<br />

çalışmalarına başlanmıştır. Seferihisar jeotermali, temiz ve şifalı su yönünden içme<br />

kürleri dışında kaplıca termalizmine uygunluk yanında şehir ısıtması ve sera<br />

işletmelerinde kullanılma açısından ihmal edilemeyecek oranda büyük bir enerji<br />

stoku durumundadır. Aynı zamanda yörede antik dönemden bugüne gelen kaplıca<br />

kalıntılarının bulunması göreceli de olsa burada bir sağlık turizmi varlığını ispat<br />

etmektedir.<br />

Seferihisar’ın Akkum doğal plajları ve rüzgar sörfü yapılabilir dalga yapısı ile<br />

dünyanın önemli merkezleri içinde ilklerde yer alması bölgeye turist çeken diğer bir<br />

potansiyeldir. % 65’i tamamlanan yat limanı ve Sığacık balıkçı barınağı, yat ile<br />

seyahat eden turistler açısından oldukça elverişli olup, inşaatı tamamlandığında<br />

potansiyel olma olanağını yükseltecektir.<br />

Seferihisar’ın kıyı turizmi açısından kumsal nitelikli plajlara sahip olan yerleri;<br />

Doğanbey (5.000 m), Bölme (200 m), Şirabuk (1.000 m), Akarca (4.000 m), Teos (150<br />

m), Killik (150 m), Çamcağız (150 m), Akkum (200 m) ve Azmak (300 m)’dır.<br />

Yelkenkaya ise (1.000 m) kayalık ve taşlık plaj olarak yüksek kıyı kullanım<br />

potansiyeline sahip bir kıyı şerididir. Söz konusu plajlar arasında 5 km’lik<br />

Doğanbey ve 4 km’lik Akarca geniş kumsallarıyla dikkat çekici bir potansiyel<br />

sergilemektedirler. Bunları izleyen Şirabuk ise 1 kilometrelik kumsalıyla<br />

küçümsenmeyecek bir doğal yapıya sahiptir.<br />

Seferihisar yöresinde ev pansiyonculuğu ve orta büyüklükte oteller yaygın<br />

durumdadır. Tatil köyleri, oteller ve pansiyonların toplam yatak kapasitesi 3.000<br />

civarındadır. Bu sayı Dokuz Eylül Üniversitesi kamplarına ait 2.000 yatak kapasitesi<br />

göz önüne alındığında 5.000’e ulaşmaktadır. Küçük bir yerleşim için bu sayı oldukça<br />

yüksektir. Ancak tesislerin pek çoğunun düşük potansiyelli olduğu da<br />

belirlenmektedir.<br />

56


Seferihisar’ın sahip olduğu uzun sahil şeridi ve doğal güzelliği ile dinlenmeye elverişli<br />

sakin bir ilçe olmasının, yerleşim için talebin artmasında ve bu alanın potansiyel<br />

ikincil konut alanına dönüşmesinde büyük payı vardır. Orhanlı’da ve<br />

Gelinalanı’nda içme suyuna ve sulamaya yönelik baraj projeleri ile alanın<br />

potansiyellerine dikkat çekilmiştir. Tarımsal sulama amaçlı inşa edilmiş olan<br />

Seferihisar Barajı’nın, bu yörenin 4.500 dekarlık alanını sulamaya başlaması ve<br />

yeraltı suyu tuzluluk oranının düşmesinde etkili olması bakımından şimdilik yöre<br />

için bir avantaj, ilerde ise tatlı su kaynaklarına ulaşım açısından bir potansiyel<br />

oluşturmaktadır.<br />

Ürkmez Sulama Barajı 1993 yılında işletmeye açılmış ve halihazırda Ürkmez ve<br />

Payamlı köyleri sulama kooperatifi tarafından işletilmektedir. İşletmeye alınmasıyla<br />

mandalina alanlarında toprağın tuzlanma oranında düşme sağlanmıştır. 326 m 3 /s<br />

dolusavak proje debisine sahip olan barajdan, içme suyu için de yararlanılması<br />

Ürkmez’in su açısından potansiyelli bir alan olduğunu göstermektedir. Barajın<br />

sulama alanı 370 hektardır.<br />

Yukarda belirtilen Seferihisar Barajı bir proje olarak ele alınmış ve 1.200 hektar<br />

arazinin sulanmasını sağlamıştır. 1994 yılında tamamlanan ve Seferihisar<br />

Belediyesine devredilen baraj, Seferihisar Sulaması olarak 1997 yılında devreye<br />

girmiştir.<br />

Gümüşsu-Ürkmez projesi kapsamında yer alan Kavakdere Barajının, 1994 yılında<br />

yapımına başlanmış ve işin bitim tarihi süre uzatımıyla Haziran 2003 yılı olmasına<br />

rağmen, ödenek verilmemesi nedeniyle tekrar uzatılmıştır. Sulamada 560 hektar<br />

alanı kapsayacaktır. Gümüşsu-Ürkmez projesinde toplamda 900 hektar narenciye<br />

sulaması yapılacaktır. Bu potansiyel yörenin tarımsal gelişiminde artı değerler<br />

taşımaktadır.<br />

Seferihisar kıyı kesimi su temini projesi ve Gelinalanı Barajı, Gelinalanı<br />

Deresinden faydalanılarak inşa edilecektir. Halihazırda planlama safhasında olup,<br />

kamulaştırma etütleri devam etmektedir. Yıllık ortalama su kapasitesi 2,59 hm 3 ’tür.<br />

Uygulamaya geçilmesinin uzun vade alacağı yatırım programından anlaşılan tesis,<br />

tamamlandığında, büyük ölçüde yörenin içme suyu ve sulama sorunu<br />

halledilecektir. Bunun yanında Seferihisar’a su sağlayan Gelinalanı Çay Barajı da<br />

şehrin bu konudaki sorununu çözen diğer bir unsurdur.<br />

Kıyı kullanımı alanında su ve jeotermal kaynaklar açısından bu denli kapasiteli olan<br />

Seferihisar’ın gelişiminde gerekli potansiyellerden biri olan yat limanı, tarihi<br />

dokusuyla dikkat çeken ve yerleşmenin kıyı kesimi olan Sığacık’taki eski limanın<br />

ve halihazırda balıkçı barınağı olarak kullanılan alanın geliştirilmesiyle<br />

sağlanmaktadır. Tesis 45 yat kapasiteli olarak planlanmış ve çalışmalarına<br />

başlanmışken 1999 yılı sonbaharında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu<br />

kararıyla durdurulmuş ancak iki yıl sonra çalışmalara şartlı devam kararı alınmıştır.<br />

Halihazırda tamamlanmamış durumdadır. 1997 yılında yap-işlet-devret modeliyle<br />

planlama çalışmalarına başlatılan Ürkmez Yat Limanı da bu kapsamda ele alınan<br />

bir tesis ise de potansiyel açıdan tartışıldığı için yatırıma başlanmamıştır.<br />

57


Güzelbahçe-Seferihisar yolunun çift şerit olarak yapımı yatırım programında olup<br />

projeye başlanmış olması yörenin ulaşım sorunlarının çözümünde ön planda gelen<br />

bir girişimdir. Tamamlanması sonunda bölgenin <strong>İzmir</strong> şehri ile ilişkisinin daha sıkı<br />

olacağı gerçeğiyle potansiyel kabul edilmesi mümkündür.<br />

Çeşme–Dilek Yarımadaları arası strateji alt yöresinin diğer ilçesi olan Urla’nın<br />

nüfusunun % 50’si çiftçi, % 10’u işçi, % 12’si esnaf ve sanatkar, % 11’i memur ve %<br />

17’si ise diğer meslek gruplarındandır. İlçe ekonomisi tarıma, özellikle de<br />

hayvancılığa dayanmaktadır. Toplam tarım alanı 11.704 hektardır. Bu alanların<br />

% 50’lik kısmı zeytin alanı olup, geriye kalanlar ise tarla bitkileri ve sebze alanıdır.<br />

Şehrin ve doğal çevresinin iklim şartları seracılık yapmaya müsait olduğundan sebze<br />

ve çiçek alanlarında son yıllarda bir genişleme sağlanmıştır. Bu tür özellikler yöre<br />

için bir gelir artışı getirmiştir.<br />

Tarım olanakları ve şartlarının son yıllarda verimliliğinin düşmesi, çiftçiyi<br />

hayvancılığa yönlendirmiştir. Çiftçiye, süt veriminin yüksek olduğu sakız<br />

koyununun üretimi cazip gelmektedir ve Çeşme yöresinde olduğu gibi, alternatif<br />

potansiyel olarak görülmektedir.<br />

Çok sayıda lokal tarihi esere ve doğal güzelliğe sahip olan Urla’nın; Demircili,<br />

Yağcılar, Çamlıköy, Balıklıova, Urla İskele, Çeşmealtı, Zeytinalanı, Zeytineli<br />

koylarındaki plajları, Uzunkuyu mevkiindeki orman piknik alanları, Roma-<br />

Bizans devrinde büyük bir merkez şehir olan antik Klazomenai şehri ve<br />

Özbek’teki şifalı suları yöreye yerli ve yabancı turisti çekebilecek potansiyellerdir.<br />

Bunlar arasında lokal olarak nitelendirilenler Beylikler döneminden kalan münferit<br />

eserler olup bunlar daha ziyade araştırmacılara ve özel ilgi duyan kişilerce cazip<br />

alanlardır. Ancak Klazomenai şehrinde sübvanse edilen kazılarda ortaya çıkan antik<br />

dönem zeytinyağı imalathanesi zeytin konusunda ihtisaslaşmış bu yöre için büyük<br />

bir kültür varlığı niteliğindedir.<br />

Urla’da kıyı kesiminin körfeze bakan yüzünde yer alan Gülbahçe (1000 m.), İçmeler<br />

(1500 m.), Çeşmealtı (1000 m.) ve Kalabak (12000 m.) kumsal nitelikli plajlar olarak<br />

kıyı turizmi açısından önemli bir potansiyel teşkil etmektedirler. Özellikle 12 km’lik<br />

geniş kumsalıyla Kalabak plajı arada bölünmeler olsa da, dikkat<br />

çekmektedir. Bunlara ek olarak körfez içinde yer alan irili ufaklı adalar arasında<br />

bulunan Alman adası başta olmak üzere bir kısmının turizm açısından kullanılabilir<br />

olması, yöre turizmini canlandırabilecek bir avantajdır. <strong>İzmir</strong>’den günübirlik seferlerle<br />

bu potansiyel kısmen de olsa sadece yaz aylarında değerlendirilmektedir.<br />

Urla’da Hekim adası üzerindeki kemik (ortopedi) hastanesi uzun süre yörenin<br />

ihtisaslaşmış bir kurumu olarak yerleşmeye tıp alanında özellik katmaktaydı. Ancak,<br />

zaman içinde devlet hastanesine dönüşmesiyle bu potansiyelini kaybetmiştir.<br />

İlçenin çevresinin doğal ve arkeolojik sitlerle çevrili olması, ilçe imar planlarının daha<br />

dikkatli ve yoğunluktan uzak yapılmasını sağlamış ve ilçenin bina yığınına<br />

dönmesini engellemiştir. Bu durumda şehirsel anlamda şehre yakın doğal ve<br />

arkeolojik sitler, Urla ölçeğinde bir avantaj sağlamaktadır. Ayrıca Urla Belediyesi<br />

öncülüğünde başlayan konut kooperatif inşaatları konut artışı sağlamıştır. Sonuçta<br />

58


<strong>İzmir</strong> için bir konut deposu haline dönüşmüştür. Şehrin <strong>İzmir</strong>-Çeşme otoyolu<br />

üzerinde yer alması yerleşim talebinin artmasına neden olmuş ve ulaşımın bu denli<br />

rahat olması alana talep getirmiştir.<br />

Enerji açısından fazlaca bir üretim ve doğal kaynağa sahip olmasa da Urla yöresinde,<br />

Ovacık ve Araplardağı mevkiinde, rüzgar potansiyeli araştırmaları sonucunda ilk<br />

aşamada 15 MW enerji üretmesi planlanan potansiyel rüzgar enerjisi üretim alanları<br />

tespit edilmiştir.<br />

Urla’nın bir diğer potansiyeli ise Türkiye’nin ikinci yüksek teknoloji enstitüsünün<br />

geniş kapsamlı bir eğitim kurumu olarak bu alana etki etme potansiyelinin olmasıdır.<br />

<strong>İzmir</strong> Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün bünyesinde Teknoloji Geliştirme Bölgesi<br />

kurulması söz konusudur. Gerçekleşmesi alan için artı potansiyel anlamı<br />

taşımaktadır. Bu yüksek eğitim kurumuna ek olarak İskele mevkiinde yer alan Su<br />

Ürünleri Yüksek Okulu ilave tesisleri ve de inceleme teknesinin de buraya bağlı<br />

olması, kıyıdaki yaşam için farklı bir düşünce sistemi getirmesi açısından olumlu ve<br />

gelişime yönelik bir değer olarak kabul edilmektedir.<br />

59


BÖLÜM İKİ<br />

1


9. SENTEZ: STRATEJİ PLANININ GENEL İLKE VE ÖZELLİKLERİ,<br />

YAPILANMA ÖNERİLERİ<br />

9.1 Yaklaşım Yöntemi<br />

Bu çalışmada İZTO tarafından ele alınan önceki strateji planlarından farklı bir<br />

yaklaşımla mekansal boyuta ağırlık verilmiştir. Çok merkezli – vektörel – makro<br />

hedefler güden bir yaklaşımla ele alınan çalışmaya fiziki planlama içeriği<br />

kazandırmak yönünde düşünce oluşturulmuştur. Nevarki; karar mekanizmasının<br />

bugünkü işleyişinde, yatımların yer seçiminde, uygulama önceliklerinin<br />

belirlenmesinde, ivedilikle tamamlanması gereken işlerin tanımlanmasında, kaynak<br />

kullanımı ve yönlendirme girişimlerinde, mekan boyutunun yeterince önemsenmediği<br />

ve bu konuda il düzeyinde tüm kamu birimlerini uyaran ve denetleyen bir<br />

kurgunun bulunmadığı gözlenmektedir. Bu nedenle strateji planına mekansal<br />

boyutun kazandırılmasıyla bir genel fiziki plan yaklaşımının da geliştirilmesi gerektiği<br />

konusu bulgularla kanıtlanmak istenmiş, önümüzde ki dönemde bu eksikliğin<br />

giderilmesi konusunda girişimlerin yeniden başlatılabileceği gösterilmek istenmiştir.<br />

Bu aşamada seçilen yöntem gereği bazı mekansal sentez paftaları geliştirilmiştir.<br />

Oldukça basitleştirilmiş şemalar olarak geliştirilen bu paftalarla il envanterinin,<br />

sorun ve potansiyellerinin bütün olarak daha iyi algılanmasının sağlanması<br />

amaçlanmaktadır.<br />

9.1.1 <strong>İzmir</strong> İli Mekansal Sentez Çalışmaları<br />

Toplam 7 adet sentez şeması hazırlanılmıştır. Aşağıda şemaların adlandırılmaları ve<br />

içerikleri hakkında kısa bilgiler verilmektedir.<br />

Şekil 1. Mevcut Şehirsel Yayılma, Dağılım Alanları<br />

İçerik: Büyük Şehir Belediyesi, İlçe Merkezi Belediyeleri, Belde Belediyeleri, Mevzii<br />

Yerleşme Baskı Alanları.<br />

Şekil 2. Korunacak Alanlar<br />

İçerik: Öneri Korunacak Alanlar (Mevcut tarım alanları, Orman ve DSİ sulama proje<br />

alanları sentezi), Öneri Yeşil Kuşaklar, Çevre Koruması Açısından Özel Statülü<br />

Alanlar.<br />

Şekil 3. Strateji Alt Yöreleri<br />

İçerik: Öneri Strateji Alt Yöreleri, Öneri Alt Yöre Odakları.<br />

2


Şekil 4. Mevcut Yerleşim Odaklarının Sektörel Uzmanlaşma Eğilimleri<br />

İçerik: Sanayi, <strong>Ticaret</strong>, Hizmetler, Tarım ve Turizm İş Kolları Ekonomik Faaliyetlerin<br />

Dağılımı.<br />

Şekil 5. Mevcut ve Tasarı Altyapı Odakları<br />

İçerik: Mevcut Ana Limanlar, Ana Demiryolu İstasyonları, Ana Sivil Hava Meydanı,<br />

Askeri Hava Meydanı, Stol Hava Alanları ve Atık Su Arıtma Tesisi. Tasarı Bölgesel<br />

Liman ve Tasarı Ana Demiryolu Yolcu Garı, Marşandiz Garı ve Triyaj Alanı.<br />

Şekil 6. Mevcut Ulaşım Koridorları<br />

İçerik: Karayolu Koridoru, Karayolu Ve Demiryolu Ortak Koridoru. Uzun Mesafe<br />

Deniz Ve Havayolu Koridorları, Bölgelerarası Güzergahlar.<br />

Şekil 7. Mevcut ve Öngörülen Makro Üretim ve Hizmet Odakları<br />

İçerik: Mevcut Organize Sanayi Bölgeleri, Ege Serbest Bölgesi, İDESBAŞ,<br />

Metropoliten Aktivite Merkezi, Fuar, Expo, Öneri Organize Sanayi Bölgeleri,<br />

Metropoliten Alt Aktivite Merkezleri.<br />

3


Şekil 0.1 Mevcut Şehirsel Yayılma ve Dağılım Alanları<br />

Açıklamalar<br />

<strong>İzmir</strong> ili sınırları içinde toplam 28 ilçe yer almaktadır. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki<br />

ilçe belediye sayısı ise 9’dur. Diğer ilçe belediyelerinin toplam sayısı 19’dur. İl sınırları içindeki belde<br />

sayısı 60, toplam köy sayısı ise 628’dir. Büyükşehir belediyesi ile birlikte il sınırları içinde toplam<br />

89 belediye bulunmaktadır. Şekilde, bu yerleşme birimlerinin <strong>İzmir</strong> İli sınırları içindeki<br />

dağılımı gösterilmektedir. Bilindiği gibi <strong>İzmir</strong> İli, Eski İmar ve İskan Bakanlığı’nca Bölge Planlama<br />

Çalışmaları kapsamında tanımlanmış bulunan Ege Bölgesi’nin 6 ilinden (diğer iller; Manisa, Uşak,<br />

Aydın, Denizli ve Muğla’dır) biridir. Yine aynı kapsamda tanımlanmış bulunan <strong>İzmir</strong> Metropoliten<br />

Bölgesinin odağını ve yakın çevresini oluşturmaktadır. Metropoliten Bölge-Alt Bölge Planlama<br />

Çalışmaları ile 1/25000 ölçeklerde Büyükşehir Bütünü Nazım ve kıyı alanları kapsayan “Kıyı<br />

Kesimi Çevre Düzeni Nazım İmar Planları”nın yapılmış ve yürürlüğe girmiştir. 1985 yılı sonrasında<br />

ise 3030 sayılı yasa ile birlikte metropoliten ölçekte planlama çalışmalarına son verilmiş, 1989<br />

yılında yalnızca <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde 1/25.000 ölçekli Revizyon Nazım İmar<br />

<strong>Planı</strong> yapılarak yürürlüğe konulmuş, ancak 2003 yılında bu revizyon, nazım plan usulüne<br />

uyulmadan yapıldığı için bakanlıkça iptal edilmiş, daha önceki nazım planın ise eskimişliğinden<br />

dolayı yürürlükte olamayacağı yine bakanlıkça iletilmiştir. Bugün için <strong>İzmir</strong> ili sınırları içinde<br />

makro ölçekli planlama çalışmaları açısından bir belirsizlik sürmektedir. Ancak gerek<br />

belediye ve mücavir alanları içinde, gerekse dışında mevzii imar planlama önerileriyle il sınırları<br />

içinde, şekilde de gösterildiği gibi çeşitli arazi kullanış biçimlerinde, ilin doğal ve kültürel<br />

değerlerini tehdit eden yerleşme baskı alanları oluşmuş bulunmaktadır.<br />

4


Şekil 0.2 Korunacak Alanlar<br />

Açıklamalar<br />

<strong>İzmir</strong> ili sınırları içinde yürütülecek planlama çalışmalarında, global doğal ve kültürel<br />

nitelikleriyle dikkatle ele alınması ve izlenmesi gerekli yöreleri beş grupta sınıflandırmak<br />

olasıdır. İlk grupta, şekil 2’de gösterilen mevcut tarım arazilerini, orman ve DSİ sulama proje<br />

alanlarını ortak bir bölgeleme ile tanımlayan sentez alan yer almaktadır. Öneri yeşil kuşaklar<br />

ise yine bu sentez alan içinde yer alan ve orman dokusunun korunup geliştirileceği ve giderek<br />

bölgesel solunum koridorlarını oluşturan ekolojik sistemdir. Çevre koruması açısından özel<br />

statülü alanlar ise Akdeniz foku yaşam ortamları ile kuş cenneti olarak bilenen yöreleri<br />

kapsayacaktır. Öncelikli kıyı planlama alanları olarak gösterilen yöreler ise gerek mevcut<br />

mevzii yerleşim baskıları ile makro altyapı projelerinin bulunduğu yöreleri içine almakta<br />

gerekse de kıyı ekolojisinin korunacak alanlarla bütünleştiği kesimleri kapsamaktadır. Kıyı<br />

planlama bantlarında kara kesimi ve deniz kesimi; balıkçılık, deniz faunasının<br />

korunması ve turizm potansiyeli açılarından birlikte ele alınıp değerlendirilmelidir.<br />

<strong>İzmir</strong> körfezi kıyı kullanım çizgisi olarak tanımlanan bant ise, körfez kıyılarında<br />

yapılaşmaların koşullarını tanımlayacak ve kıyı çizgisini gerekli derinlikleri elde ederek<br />

sabitleyecek bir özel etüt çalışmasını simgelemek amacıyla gösterilmiştir. Şekil 2’de gösterilen<br />

alanlar özel uzmanlık etüt ve proje alanlarını tanımlamaktadır ve kendi içinde proje<br />

yönetimi programlarıyla ele alınarak yürütülmeli ve genel planlama stratejisinin bir parçası<br />

olarak sonuçlandırılmalıdır.<br />

5


Şekil 0.3 Öngörülen Strateji Alt Yöreleri<br />

Açıklamalar<br />

<strong>İzmir</strong> ilinde yer alan ilçeler, çalışmanın amaçları gereğince ortak ve benzer yaşam koşullarına<br />

sahip olmaları, aynı ekonomilerden etkileniyor olmaları, benzer sektörden hizmet almaları,<br />

aynı sektörlerde üretim alanlarına yaratabilmeleri ve birlikte karar verme olanaklarına sahip<br />

olmaları kriterlerine uyularak, strateji alt yöreleri olarak gruplandırılmıştır. Bu gruplandırma<br />

sonucunda 7 alt yöre tanımlanmış bulunmaktadır. Bunların dış sınırları doğal olarak<br />

içerdikleri ilçelerin tümünü kapsayacak biçimde çizilmiştir. Şekil 3’te bu sınırlar ve alt yöreleri<br />

gösteren çalışmanın diğer bölümlerinde sürekli olarak kullanılan notasyonlar coğrafi olarak<br />

tanıtılmaktadır. Bu notasyonlar harita üzerinde alt yöre odağı olarak önerilen yerleşmenin<br />

üzerine konulmuştur. Tanıtım aşağıdaki gibi listelenebilir:<br />

[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi<br />

[B] Bakırçay Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Bergama<br />

[C] Gediz Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Aliağa<br />

[D] Gediz –Nif Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Kemalpaşa<br />

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Torbalı<br />

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Tire<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Çeşme<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Urla<br />

6


Şekil 0.4 Mevcut Sektörel Uzmanlaşma Eğilimleri<br />

Açıklamalar<br />

<strong>İzmir</strong> ili sınırları içindeki yerleşmelerin mevcut sektörel yapıları, bunların halihazırdaki<br />

uzmanlaşma düzeylerini göstermektedir. Yerleşmelerin içinde bulunduğu ekonomik faaliyetler<br />

ve istihdam biçimleri, uzmanlaşma odaklanmasının eğilimlerinin yorumlanmasında<br />

yardımcı olmaktadır. <strong>Stratejik</strong> planın önersinin ise bu eğilimleri yönlendirmesi gerektiği<br />

düşünülmelidir. Odaklardaki uzmanlaşma biçimleri şekilde görüldüğü gibi <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />

Belediyesi dışında kalan ilçe ve belde merkezleri temel kabul edilmiştir. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />

Bütünü’nün; hizmetler–sanayi–ticaret sektörlerinde uzmanlaşmış olduğu söylenebilir. Bu durum,<br />

metropoliten merkez oluşum eğiliminin doğasında vardır. Zamanla sanayinin çepellere<br />

çıkacağı ve metropoliten merkezin hizmet ve ticaret ağırlığına yöneleceği beklenilmelidir.<br />

Strateji planı ile hizmetler ve turizm sektörleri adına gelişmeler olması öngörülmektedir.<br />

İlçe merkezlerinin ve sınırları içinde yer alan beldelerin uzmanlaşma eğilimleri belirlenirken<br />

aşağıdaki hususlara dikkat edilmiştir: İlçe merkezleri kendi sınırları içindeki bilgileri temsil<br />

etmektedir. Her birinin bir temel ekonomik faaliyetli olduğu ancak mutlaka hizmetler<br />

sektörünü de içereceği kabul edilmiştir. Beldeler ise kendi ekonomik sektörel yapılarını<br />

göstermektedir. Turizm sektörünün kendi içinde yaratarak barındırdığı ticari faaliyetler ayrı bir<br />

ticaret sektörü olarak tanımlanmamıştır. Bir yerleşmedeki ticaret sektörünün kendine ve<br />

hinterlandına ait olması, toptan, perakende ve ticari depolama faaliyetlerine sahip olması esas<br />

olarak kabul edilmiştir. Yalnızca turizm ve tarımın, yerleşmelerde tek sektör olma özelliği vardır.<br />

Diğer sektörler ikili ve üçlü olarak ortaya çıkmaktadır. Gösterimde ilk sıraya yazılan sektörün<br />

yerleşmenin temel faaliyet iş kolu olduğu düşünülmelidir. Yerleşmelere göre uzmanlaşma<br />

biçimleri aşağıda ayrıca listelenmiştir.<br />

7


Alt Yöreler İlçeler Beldeler Uzmanlaşma Eğilim Biçimleri<br />

[A] <strong>İzmir</strong> B.Ş.B.<br />

[B] Bakırçay<br />

[C] Gediz<br />

Çiğli<br />

Karşıyaka<br />

Konak<br />

Bornova<br />

Buca<br />

Gaziemir<br />

Balçova<br />

Narlıdere<br />

Güzelbahçe<br />

Dikili<br />

Bergama<br />

Kınık<br />

Aliağa<br />

Foça<br />

Menemen<br />

Sasallı<br />

Kaynaklar<br />

Sarnıç<br />

Yelki<br />

Çandarlı<br />

Ayaskent<br />

Göçbeyli<br />

Bölcek<br />

Zeytindağ<br />

Yenikent<br />

Poyracık<br />

Yayakent<br />

Helvacı<br />

Yenişakran<br />

Bağarası<br />

Gerenköy<br />

Yenifoça<br />

Hizmetler + Sanayi + <strong>Ticaret</strong><br />

Tarım + hizmetler<br />

Tarım<br />

Sanayi + hizmetler<br />

Tarım<br />

Turizm + hizmetler<br />

Turizm + tarım<br />

Turizm + ticaret + hizmetler<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım +hizmetler<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Sanayi + hizmetler<br />

Tarım<br />

Turizm<br />

Turizm + hizmetler<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Turizm<br />

Tarım + ticaret +hizmetler<br />

8


Alt Yöreler İlçeler Beldeler Uzmanlaşma Eğilim Biçimleri<br />

[D] Gediz - Nif<br />

Kemalpaşa<br />

Asarlık<br />

Harmandalı<br />

Koyundere<br />

Maltepe<br />

Seyrek<br />

Türkelli<br />

Ulukent<br />

Emiralem<br />

Armutlu<br />

Bağyurdu<br />

Ören<br />

Ulucak<br />

Yukarıkızılca<br />

Tarım + hizmetler<br />

Tarım + hizmetler<br />

Tarım + hizmetler<br />

Tarım + sanayi<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım + sanayi + hizmetler<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım + sanayi<br />

Tarım<br />

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi<br />

Menderes<br />

Torbalı<br />

Selçuk<br />

[E2] K. Menderes Kara Kesimi<br />

Bayındır<br />

Görece<br />

Oğlananası<br />

Tekeli<br />

Değirmendere<br />

Gümüldür<br />

Özdere<br />

Ayrancılar<br />

Çaybaşı<br />

Karakuyu<br />

Pancar<br />

Subaşı<br />

Yazıbaşı<br />

Belevi<br />

Canlı<br />

Tarım + hizmetler<br />

Tarım + hizmetler<br />

Tarım + hizmetler<br />

Tarım + ticaret<br />

Tarım<br />

Tarım + turizm<br />

Tarım + turizm<br />

Tarım + sanayi + hizmetler<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım + sanayi<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Turizm + tarım + hizmetler<br />

Tarım + ticaret<br />

Tarım + hizmetler<br />

Tarım<br />

9


Alt Yöreler İlçeler Beldeler Uzmanlaşma Eğilim Biçimleri<br />

Tire<br />

Ödemiş<br />

Beydağ<br />

Kiraz<br />

Zeytiova<br />

Çırpı<br />

Gökçen<br />

Kayaköy<br />

Zeytinlik<br />

Bademli<br />

Birgi<br />

Bozdağ<br />

Kaymakçı<br />

Çaylı<br />

Ovakent<br />

Konaklı<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım + sanayi + hizmetler<br />

Tarım<br />

Tarım + hizmetler<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım + turizm<br />

Tarım + turizm<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım<br />

Tarım + hizmetler<br />

Tarım + hizmetler<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi<br />

Çeşme<br />

Karaburun<br />

Urla<br />

Seferihisar<br />

Alaçatı<br />

Mordoğan<br />

Doğanbey<br />

Ürkmez<br />

Turizm + hizmetler<br />

Turizm + hizmetler<br />

Tarım + hizmetler<br />

Turizm + Tarım<br />

Tarım + ticaret + hizmetler<br />

Tarım + turizm + hizmetler<br />

- Tarım + turizm<br />

Tarım + turizm<br />

Büyükşehir Belediyesi içinde kalan ilçe belediyelerine ayrıca mevcut sektörel bir<br />

tanım getirilmemiştir. Buralarda <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü için topluca belirlenmiş<br />

olan hizmetler, sanayi ve ticaret sektörlerinin hakim olduğu kabul edilmiştir. Ancak<br />

Büyükşehirden kopan belde belediyelerinin mevcut ekonomik sektörlerin roller,<br />

belirtilmiştir.<br />

10


Şekil 0.5 Mevcut ve Tasarı Altyapı Odakları<br />

Açıklamalar<br />

<strong>Stratejik</strong> plan döneminde <strong>İzmir</strong> ili düzeyindeki büyük altyapı odaklarının uzun vadeli<br />

kararlar da gözetilerek kesinleştirilmesi, bu odakların bölgesel yaratıcılık taşımaları<br />

nedeniyle birincil önemde olduğu kabul edilmelidir. Bu amaçla, bu tür odakların bir<br />

bölümünün bugün var oluş biçimleriyle, diğerlerinin ise tasarı düzeyinde oluşları<br />

açısından araştırma konusu edilmeleri gerekmektedir. <strong>İzmir</strong> İli’nin envanterine<br />

bakıldığında, şekil 5’te görüldüğü gibi makro altyapı odaklarının mevcut<br />

olanlarının; ana limanlar, demiryolu istasyonları, sivil hava meydanı, askeri hava<br />

meydanı ve stol hava alanları olarak bir dağılım gösterdiği izlenmektedir.<br />

Kesinleşmemiş ve tasarı düzeyinde kalmışların en önemlileri ise bölgesel-ülkesel<br />

nitelikli Kuzey Ege Limanı ile ana demiryolu yolcu ve marşandiz garlarıdır. Bir<br />

stratetik plan çalışmasında makro altyapı odaklarının belirsizliklerinin sürdürülmesi<br />

düşünülemez. Bu noktadan hareketle, 2003 – 2012 dönemini için tüm altyapı<br />

odaklarının uygulama ve yaşama geçme programlarının kesinleştirilmiş olması,<br />

en akla yatkın olan alternatiflerin ivedilikle etüt edilip sonuçlandırılması zorunludur.<br />

Bütün bunların yanı sıra ulaşım koridorlarının bu kesinleşmiş odak<br />

noktalarına göre geliştirilmesi ve uygulama programlarına konulması da<br />

kaçınılmaz görülmelidir.<br />

11


Şekil 0.6 Mevcut Ulaşım Koridorları<br />

Açıklamalar<br />

<strong>İzmir</strong> ili içinde ulaşım koridorlarının mevcut durumları da inceleme konusu<br />

edilmiştir. Koridorların sınıflaması, şekil no 6’da görüldüğü gibi; karayolu,<br />

karayolu ve demiryolu ortak, uzun mesafe denizyolu, havayolu ve kısa mesafe<br />

havayolu olarak tanımlanmış, bölgelerarası güzergahlar işaret edilmiştir. Kısa ve<br />

uzun mesafeli ulaşım koridorlarının bütünleşemediği ve ilin ulaşım<br />

şebekesinin bugün için henüz projelendirilip dengeli yatırımlarla<br />

tanımlanamadığı görülmektedir. Bu durumun gelecekte de sürdürülmesi,<br />

koridorların şehirsel-bölgesel faaliyet alanları ve altyapı odakları ile birlikte ele alınıp<br />

tasarlanamaması halinde gelişme stratejisinin kurgulanamayacağı da bilinmelidir.<br />

Bu nedenle ilerideki bölümlerde görüleceği gibi, öngörülen strateji planının<br />

mekansal şemasının geliştirilebilmesi için mevcut koridor envanterinden hareketle<br />

öneri bir ulaşım koridorları şebekesinin de oluşturulması düşünülmüş<br />

bulunmaktadır.<br />

12


Şekil 0.7 Mevcut ve Öngörülen Makro Üretim, <strong>Ticaret</strong> ve Hizmet Odakları<br />

• Öngörülen odakların konum ve büyüklükleri 1/25000 ölçekli planlarla kesinleştirilmelidir.<br />

Açıklamalar<br />

<strong>İzmir</strong> il sınırları içindeki makro ölçekli üretim, ticaret ve hizmet alanlarının, mevcut<br />

ve öngörülenler olarak strateji planı döneminde durumlarının belirlenmesi<br />

gerekmektedir. Strateji planının, mevcut olanların işlevlerini sürdürme biçimleriyle<br />

yenilerinin yaşama geçirilmesi konusundaki öngörülerinin bu aşamada<br />

oluşturulması gerektiği düşünülmüştür. Bu konudaki politika eksikliklerinin<br />

giderilmesinin sağlanması strateji planın işlevlerinden biri olacaktır. Şekilde odaklar,<br />

mevcut ve strateji planı ile öngörülenler olarak iki grupta gösterilmiştir.<br />

Faaliyette olan OSB’ler ile proje çalışmalarının herhangi bir aşamasında olup henüz<br />

hizmete alınmamış olanlar mevcut olarak kabul edilmiştir. Kesinleşmemiş ancak adı<br />

geçmekte olan bazı OSB’ler ise eğer strateji planınca dönem içinde ele alınmaması<br />

öngörülmüş ise yukarıdaki şekilde gösterilmemiştir. Öngörülen OSB’ler; Belevi’de<br />

mermercilik, Seferihisar’da ise çiçekçilik amaçlıdır.<br />

Strateji planı ile öngörülen odakların ise kesin yer ve konumlarıyla<br />

büyüklüklerinin hesaplanması çalışmanın konusu dışındadır. Bu nedenle<br />

durumlarının 1/25000 ölçekli planlarla kesinleştirilmesi gerektiği not olarak<br />

belirtilmektedir.<br />

13


9.1.2 Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması<br />

Çalışma için geliştirilen yöntem gereği elde edilen ikinci temel çıktı, strateji plan<br />

dönemi için “bütünleşik mekansal strateji şeması”dır. Bu şemanın aşağıdaki<br />

içerikte oluşması düşünülmüştür.<br />

• Mevcut yerleşim odakları ve strateji alt yöreleri için ekonomik sektörlere<br />

göre öngörülen uzmanlaşma biçimleri.<br />

• Strateji plan döneminde işlevini sürdürecek makro altyapı odakları.<br />

• Öngörülen ulaşım koridorları.<br />

• Kesinleştirilmiş olmaları varsayılan tasarı makro alt yapı odakları.<br />

• Yerinin ve gelişme akslarının kesinleştirilmesi, 1/25000 ölçekli çevre<br />

düzeni nazım imar planlarıyla öngörülmesi beklenilen makro üretim,<br />

ticaret ve hizmet odakları.<br />

• Korunması öngörülen doğal – kültürel alanlar, kıyı kesimi ve <strong>İzmir</strong><br />

Körfezi.<br />

Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması A, Plan Dönemi İçin<br />

• Öngörülen Sektörel Uzmanlaşma Biçimleri ve<br />

• Öngörülen Makro Proje Odakları’nı<br />

içermektedir.<br />

Şekil 0.8 Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması A<br />

14


Strateji Plan Dönemi İçin Etkileşim Alanı ve Önem Sıralamasına Göre Alt Yörelerin<br />

Öngörülen Sektörel Uzmanlaşma Biçimleri<br />

Önem<br />

Etkileşim Alanı<br />

Strateji Alt Yöreleri Düzeyi İl Dışına İl İçine Alt Yöre İçine<br />

[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü 1 Hizmetler Hizmetler Hizmetler<br />

2 <strong>Ticaret</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Ticaret</strong><br />

3 Turizm<br />

[B] Bakırçay 1 Tarım Tarım Tarım<br />

2 Turizm Sanayi Sanayi<br />

3 <strong>Ticaret</strong> Turizm Hizmetler<br />

4 Hizmetler<br />

[C] Gediz 1 Sanayi Sanayi Tarım<br />

2 Tarım Tarım Hizmetler<br />

3 Turizm Turizm<br />

4 Hizmetler<br />

[D] Gediz-Nif 1 Tarım Tarım Tarım<br />

2 Sanayi Sanayi Hizmetler<br />

[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi 1 Tarım Tarım Tarım<br />

2 Sanayi Sanayi Hizmetler<br />

3 Turizm Turizm<br />

4 <strong>Ticaret</strong><br />

[E2]K. Menderes Kara Kesimi 1 Tarım Tarım Tarım<br />

2 Sanayi Sanayi <strong>Ticaret</strong><br />

3 <strong>Ticaret</strong> Sanayi<br />

4 Turizm Hizmetler<br />

[F1] Yarımada - Çeşme Kesimi 1 Turizm Turizm Turizm<br />

2 Hizmetler Tarım<br />

3 Hizmetler<br />

[F2] Yarımada - Urla Kesimi 1 Tarım Tarım Tarım<br />

2 Turizm Hizmetler Hizmetler<br />

3 Hizmetler<br />

Strateji planının mekansal öngörüleri iki ayrı şemada anlatılmıştır. A ve B şemaları<br />

şekil 8A ve 8B’de gösterilmektedir. A şeması alt yörelerin sektörel uzmanlaşma<br />

öngörüleriyle makro proje odaklarını birlikte tanımlamaktadır. B şeması ise<br />

öngörülen ulaşım koridorlarını ve makro ulaşım odaklarını, özel plan koşullarıyla<br />

korunması sağlanacak alanlarla birlikte belirlemektedir.<br />

15


Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması B, Plan Dönemi İçin<br />

• Öngörülen Ulaşım Koridorları,<br />

• Ulaşım Makro Altyapı Odakları,<br />

• Mutlak Korunacak Özel Koşullu Alanları<br />

içermektedir.<br />

Şekil 0.9 Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması B<br />

Şekil 8 B’deki strateji şeması, dönem sonuna kadar <strong>İzmir</strong> ili sınırları içinde karayolu<br />

ağının kademelenme belirsizliklerinin giderilmesiyle ilgili öngörüleri içermektedir.<br />

Bölünmüş karayolu ile demiryolu sisteminin ortak bir koridorda uzun yol<br />

güzergahlarıyla birlikte geliştirilmesi, otoyol sisteminin ise çevre yolları ile birlikte ele<br />

alınıp dönemin birinci yarısında tamamlanmalıdır. Her iki koridordan kurulacak<br />

bağlantı sistemleriyle strateji alt yörelerinin erişimi, yerel yollarla sağlanmalıdır.<br />

Ancak E2 alt yöresinde mevcut demiryolu güzergahları birleştirilerek karayoludemiryolu<br />

ortak güzergahı ile bu yörede ulaşım ayrı bir yaklaşımla hızlandırmalıdır.<br />

Her iki şemanın ayrıntılı gösterim tablosu ayrıca verilmektedir.<br />

16


GÖSTERİMLER<br />

ŞEKİL 8 A. BÜTÜNLEŞİK MEKANSAL STRATEJİ ŞEMASI - A<br />

ALT YÖRELERİN İZMİR İLİ DIŞI İÇİN ÖNGÖRÜLEN SEKTÖREL UZMANLAŞMA BİÇİMLERİ<br />

Hizmetler+<strong>Ticaret</strong>+Turizm<br />

Tarım+Turizm+<strong>Ticaret</strong>+Hizmetler<br />

Sanayi+Turizm+Tarım+Hizmetler<br />

Tarım+Sanayi<br />

Tarım+ Sanayi+ Turizm+Hizmetler<br />

Turizm+Hizmetler<br />

Tarım+Turizm+Hizmetler<br />

ÖNGÖRÜLEN MAKRO PROJE ODAKLARI<br />

(MAKRO ÜRETİM + TİCARET + HİZMET ODAKLARI - ALTYAPI ODAKLARI )<br />

Metropoliten Aktivite Merkezi<br />

Metropoliten Aktivite Alt Merkezleri<br />

Ağır Sanayi Bölgesi<br />

Organize Sanayi Bölgeleri<br />

Kuzey Ege Limanı (Çandarlı)<br />

Ana Limanlar (Alsancak, Çeşme, Nemrut, Dikili)<br />

Ana Yolcu Garı<br />

Teknoloji Geliştirme Merkezi (Teknopark)<br />

Expo –Fuar Alanı<br />

İmalat ve <strong>Ticaret</strong> Bölgeleri (İTO)<br />

Serbest Bölgeler<br />

Uluslar arası Hava Meydanı<br />

Stol Hava Alanları (Turizm + <strong>Ticaret</strong> +Hizmetler)<br />

ŞEKİL 8 B. BÜTÜNLEŞİK MEKANSAL STRATEJİ ŞEMASI - B<br />

ÖNGÖRÜLEN ULAŞIM KORİDORLARI<br />

Karayolu + Demiryolu Ortak Güzergahı<br />

Karayolu güzergahı<br />

Denizyolu<br />

Havayolu<br />

MUTLAK KORUNACAK ÖZEL KOŞULLU ALANLAR<br />

( Akarsu Tarım Havzaları + Orman + Sit Alanları + Kıyı Kesimi + <strong>İzmir</strong> Körfezi )<br />

Alansal Koruma<br />

Öncelikli Çizgisel Koruma<br />

17


9.2 Plan İçin Öngörülen Araçlar<br />

<strong>İzmir</strong>’in planlı gelişimi için gerekli olan hususların başında veri tabanı oluşturulması<br />

gelmektedir. Bu husus dışa açılım konusunda da başta gelen bir değerlendirme<br />

yöntemidir. <strong>Stratejik</strong> hedefler bu hususların değerlendirilmesiyle belirlenmektedir.<br />

Sektörel hedefler de bu bazda ele alınmalıdır. Ancak uygulama aşamasında<br />

karşılaşılan engeller hedeflere erişimde zaman ve koordinasyon kaybına neden<br />

olmaktadır. Bu tür sorunların üstesinden gelinmesi için strateji plan çalışmasında bir<br />

dizi araç önerilmiştir. Aşağıda bürokrasiyi engellemek ve de planlama alanı içinde yer<br />

alan strateji alt yöreleri arasında iletişimi sağlayacak öneriler yer almaktadır.<br />

9.2.1 İdari Yapı Önerileri<br />

1970’lerde yaşanan dönüşümler evrimini hala tamamlayamamış yeni bir düzen<br />

yaratmıştır. Sermayenin yığılmacı politikasından vazgeçilen ve yayılmacı politikaya<br />

geçilen bu süreçte teknoloji üretmek ve bilgiyi satmak, geri kalmış dünya ülkelerinin<br />

potansiyellerinden yararlanmak hedeflenmiştir. Bu sürecin tam olarak ne olduğu<br />

hakkında farklı tanımlamalar bulunmaktadır. Bunlardan ilki sanayi toplumundan<br />

bilgi toplumuna geçiş olup yukarıda anlatılan durumun en açık tarifidir. Ancak<br />

bununla beraber, bu değişim, farklı alanları da etkilemiş ve bunlara ilişkin farklı<br />

tanımlar da yaratmıştır. Bunlar, fordist üretimden esnek üretime, modernist<br />

düşünceden postmodernist düşünceye ve ulus devletlerden küreselleşmiş dünyaya<br />

geçiştir. Burada kritik olan süreç ulus devletlerden küreselleşmiş dünyaya geçiş<br />

sürecidir.<br />

Coğrafi uzaklıkların caydırıcı etkisinin azaldığı günümüzün bilgiye kolay<br />

ulaşılabilirlik ortamında (cyberspace), klasik olan yerleşmeler arası kademelenme<br />

sistemlerinin işlerliği giderek azalmaktadır. Başka bir deyişle böyle bir denetim<br />

mekanizması artık klasik yöntemlerle kurulamayacaktır. Zira, alt merkezler, ağ<br />

üzerinden doğrudan bağlantı kurarak bu kademelenmiş sistemin dışına çıkma ve<br />

ulus devletlerin denetleyemeyeceği kendi dinamiklerini yaratma olanağına<br />

erişmiştir. Böyle olunca, yerleşmelerin denetim mekanizmasını yeniden<br />

yapılandırmak için demokratikleşme sürecine daha çok katılımın sağlanması ve<br />

yerleşmelerin dinamiklerinin yerinde değerlendirilerek ön plana çıkarılması<br />

söz konusu olacaktır. Bu şekilde mikro düzeye inilecek ve iktidarın daha çok<br />

paylaşılması yolu ile yerel yönetim olgusu güçlenecektir. Bunu yaparken o toplumun<br />

tam bir bütünlük içinde olması gerekmektedir. Aksi taktirde demokrasi seçim günü<br />

işleyen bir sistem olmaktan kurtarılamaz. Ayrıca kendi bütünlüğünü kuramayan bir<br />

devletin, mesafelerin kalktığı bu yeni temsil şemasında bir yer edinebilmesi ve global<br />

sermayenin hareketliliği ile baş edebilmesinin imkanı kalmadığı gibi ulus devlet<br />

kavramı da aşınır. Sonuçta yukarıda söz edilen yerelleşme kavramı ile ulus devlet<br />

sınırlarının aşınmasına engel olunurken yeni oluşan denetim mekanizması ile<br />

regülasyon sağlanacak ve potansiyeller daha sağlam temellerde, programlı bir şekilde<br />

geliştirilerek globalleşme sürecine eklemlenebilme daha kolay sağlanacaktır.<br />

Mikro düzeye inebilmek için yurttaşlar adına temsili yönetimden ziyade yurttaşların<br />

öz yönetimi ilkesini kabul eden ve demokrasiyi güçlendirme çabalarına dayanan<br />

katılımcı tarzda siyaset yöntemi ile modern toplumla bağdaşan yurttaş kurumları<br />

yaratmak gerekmektedir. Bu şekilde tek bir kurumun hükmünde ya da tek bir<br />

18


ireyin elinde olan söz ve uygulama hakkının bir başka deyişle iktidarın paylaşılması<br />

söz konusu olacaktır. Dolayısıyla belli bir grubun toplumu yönetmesinden ziyade her<br />

bir bireyin yönetilmek yerine yönetici olması yoluyla yerelleşme sağlanır. Bu<br />

noktada Machiavelli’nin “Çokluk genellikle prensler kadar hatta onlardan daha<br />

zekidir.” ve Roosevelt’in “Sıradan insanların çoğunluğu, günden güne, daha küçük<br />

bir insan topluluğunun onları yönetmeye çalışırken yaptığından çok daha az hata<br />

yapar.” sözlerine değinmek yerinde olacaktır. Söz konusu modern yurttaş<br />

kurumlarını yaratmak, yerel odakların güçlü olması durumunda bir çıkar ortamının<br />

oluşması ile sonuçlansa bile, sadece merkezin üstünlüğü bir takım yerlerin<br />

gelişmesini sağlarken diğerlerinin gerilemesi sonucunu doğurabilir.<br />

Her şeyi merkezden beklemeyen bir sistemde, bir yerleşmenin kendi<br />

gelişmesine ivme kazandırması için ne yapması gerektiği ve gelişmesini programlı<br />

bir şekilde kaydetmek için bütün işlevler yan yana geldiğinde hangilerinin<br />

yapılmasının gerektiği, bunları en iyi, verimli, etkin bir şekilde, halka karşı duyarlı,<br />

karardan etkilenecek kişi ve kurumları olabildiğince devreye sokan, onlara danışan,<br />

karar alma süreçlerine katılmalarını sağlayan yapılanmanın ne, kim olacağı<br />

sorularını cevaplamak gerekir. Böyle bir mantıkla ve anayasamızın 127. maddesinde<br />

belirtilen “Büyük yerleşim birimleri için özel yönetim biçimleri geliştirilebilir”<br />

ibaresine de dayanılarak <strong>İzmir</strong> için bu tarz bir yapılanmayı sağlayacak sistemi<br />

kurmak, fiili ve resmi olarak da bir zemine oturmaktadır.<br />

Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi<br />

Bu amaçla, ES-Kİ adıyla önerilen Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi<br />

kurumunun, yukarıda değinilen gerekçeler kapsamında yerel dinamiklerin daha<br />

programlı ve etkin bir şekilde öne çıkarılması, yatırım olanaklarını arttırması ve<br />

mahalli idarelerin işleyişini düzenlemesi açısından global gelişmeleri daha sıkı takip<br />

edebilmeyi ve teknolojik gelişmelere dolayısıyla rekabet piyasasına daha kolay<br />

eklemlenebilmeyi sağlamasına katkı koyması ve bu tür yapılanmalara bir örnek teşkil<br />

etmesi açısından olumlu etkileri olacaktır.<br />

<strong>İzmir</strong>, potansiyelleri itibariyle mekansal ve sektörel çeşitlilik açısından yatırım<br />

kapasitesi yüksek olan ve bu potansiyellerin etkin olarak değerlendirilmesi<br />

sonucunda, boyut olarak, kendi sınırları içinde, ait olduğu bölge ve ülke bazında<br />

gelişebilecek hatta ulusal anlamda ciddi ilerlemelerin yaratılabileceği bir dünya şehri<br />

olmaya adaydır. Bir başka deyişle, sadece merkez kanalıyla değil, birçok kamu ve özel<br />

kesimin harekete geçirilmesi ile elde edilecek gerekli finansmanın, öncelik sırası<br />

belirlenmesiyle doğru işlere kanalize edilebilmesinin sağlanması durumunda, ciddi<br />

bir atılım yapacak kapasitededir. Dolayısıyla, <strong>İzmir</strong>’in öne çıkarılmasını modern<br />

kurumlarla sağlamak anlamında bu türden yapılanmalar olumlu sonuçlar<br />

doğuracaktır.<br />

Bu amaçla, kaynakların optimum seviyede kullanılmasını hedef alan stratejik<br />

plan çalışması, alanın gerek kendi potansiyellerini harekete geçirecek ve gerekse<br />

çevresindeki potansiyelleri değerlendirecek ortamın yaratılmasını sağlamaktadır.<br />

Bunun için mevcut gelişme eğilimleri ile uyumlu bir planlama ve uygulama idaresi<br />

esas alınmıştır.<br />

19


Bölgenin verimli kaynak kullanımının planlanması için kamu kesimi katkısının yanı<br />

sıra, toplumun tüm kesimlerinin bilgi, deneyim, işgücü ile yönetsel ve mali<br />

kaynaklarının en iyi şekilde kullanılması gereklidir. Kamu kesimi için öngörülen rol,<br />

kalkınmanın ve gelişmenin olmazsa olmaz koşulları olan; ulaşım, iletişim, enerji,<br />

eğitim, sağlık, sulama gibi teknik ve sosyal alt yapı ve hizmetlerinin sağlanması,<br />

doğal ve kültürel değerlerin korunması ve geliştirilmesidir.<br />

Kamu kesimi ve özel sektörün, yöre insanı ile yöre içi ve dışındaki sivil toplum<br />

kuruluşlarının plan alanındaki teknik, ekonomik, sosyal yapıların ve hizmetlerin<br />

temin edilmesine, işletilmesine ve geliştirilmesine çeşitli modellerle ve teşviklerle<br />

katılımları sağlanmalıdır.<br />

Küreselleşme kavramı içinde kamu kesimi, sanayi yatırımlarını doğrudan<br />

üstlenmemelidir. Buna rağmen, örneğin <strong>İzmir</strong> Kuzey Aksında sermaye dağılımının<br />

fiziki mekanda yayılmasından oluşan farkların büyüklüğü ve girişimcilikteki<br />

tereddütler, kamu sektörünün, özel sektörü çeşitli araçlarla desteklemesi<br />

gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Kamunun asıl rolü; alt yapı sağlama yanında<br />

teşviklerle, gerekli yasal ve kurumsal düzenlemelerle girişimciliği, katılımcılığı<br />

desteklemek olmalıdır.<br />

Dolayısıyla, kurumsal yapıyı düzenli ve iyi işler hale getirmek için kamu kesimi ve<br />

özel sektörü harekete geçirecek, teknoloji ile bilimi kullanacak ve bunları bölgesel<br />

strateji olanaklarında en iyi şekilde değerlendirecek bir kurum oluşturulması<br />

gerekmektedir.<br />

Bu kurumların örnekleri günümüzde Doğu Anadolu Projesinde GAP Ekonomik<br />

Kalkınma Ajansı, <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nda Bölgesel Kalkınma Ajansı önerilerinde<br />

görülmüştür. <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın Bölgesel Kalkınma Ajansı kuruluş çalışmaları<br />

kapsamında 2002 yılı içindeki girişimleri ve Bölgesel Kalkınma Projesinde, bölgenin<br />

kurum ve kuruluşlarının yanı sıra İngiltere ile işbirliği içine girerek İngiltere’de<br />

Türkiye-AB İş Geliştirme Merkezinin kurulması olumlu bir yaklaşımdır. Benzer<br />

kapsamda bölgesel kalkınma konusunda ortak stratejik hedefler belirlenmesini<br />

amaçlayan Bölgesel Kalkınma Ajansının kuruluşuna yönelik hukuki altyapının<br />

oluşturulması ve Devlet Planlama Teşkilatının desteğinin sağlanması. önerinin ciddi<br />

şekilde ele alındığının delili olarak görülmektedir.<br />

Her iki tariflenmiş yapının da diğer örneklerine nazaran daha uygulanabilir olduğunu<br />

söylemek mümkündür. <strong>Stratejik</strong> planda ise bu yapıya benzer bir yapılaşma <strong>İzmir</strong> için<br />

tariflenmiş ve dinamiklerine göre kurgusunda değişliklere uğratılmıştır.<br />

Ülkesel stratejilere dayanılarak <strong>İzmir</strong> İl Genel Meclisi denetiminde planlanacak<br />

Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi, kalkınma planlarının makro dengelerini<br />

oluşturmak, yıllık programların hazırlanmasına katkıda bulunmak, ekonomik<br />

modeller, dünya ekonomisi, ülke ekonomileri, ulusal ve uluslararası stratejiler,<br />

sanayileşme, teknoloji, çevre politikaları ve benzeri konularda araştırmalar yapmak,<br />

geliştirdiği makro modeller ile ekonomik ve sosyal politikaların uzun dönemli<br />

etkilerini tahmin etmek, bölgesel entegrasyonlarla ilgili gelişmeleri ve stratejileri<br />

izlemek ve bunlara yönelik alternatifler hazırlamak, kalkınma planlarının<br />

uygulanmasını izlemek ve değerlendirmek, bu konularda uluslararası kuruluşlarla<br />

20


temas ve müzakerelere katılmakla görevli olmalıdır. Söz konusu kurum ve ileride<br />

kurulabilecek benzer kurumlar, bölge planlarında olması gereken ve sürekli<br />

öneminden bahsedilen teşkilatlardır.<br />

ES-Kİ, örgüt yapısı itibariyle <strong>Ticaret</strong> ve Sanayi Odalarının ağırlıklı olarak içinde<br />

bulunduğu kamu yetkisine sahip bir kuruluştur. İşlevi itibarıyla yetki alanı içinde<br />

girişimcilik kültürünün geliştirilmesi ve özel sektörün kalkınma sürecine<br />

katkısının artırılmasına katılımcı bir gelişme aracıdır. Ayrıca, yetki alanının<br />

kalkınmasına yönelik çeşitli projelerin uygulanmasında, üniversitelerin aktif<br />

katılımına da önem verir. İl Genel Meclisine bağlı Ekonomik ve Sosyal Kalkınma<br />

İdaresinin, plan uygulamalarında etkinlik sağlaması da büyük önem taşımaktadır.<br />

Bu hususlara bağlı olarak Şekil 1 ve Şekil 2 de gerek ES-Kİ’nin kendi iç yapısı,<br />

gerekse idari anlamda hiyerarşisi şematik bir yöntemle verilmiştir.<br />

ES-Kİ’nin ekonomik gelişme bazında, görev alanına ivme kazandırmak ve bunun için<br />

de girişimciliğin teknoloji ve yenilik yaratmaya dayalı felsefesi ile dinamizmini<br />

harekete geçirmesi gerekmektedir. Bu oluşum, ekonomik kalkınmanın yanı sıra<br />

sosyal ve siyasi gelişmeyi de beraberinde getirecektir.<br />

Bunların dışında yetki alanında insan kaynaklarının geliştirilmesi, örgütlenmenin<br />

yaygınlaştırılması, altyapı temini, çevre kalitesinin iyileştirilmesi ve finansman gibi<br />

etmenler de düşülmelidir.<br />

Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi (ES-Kİ) olarak adlandırdığımız bu kuruluşun<br />

temel anlamda görevlerini maddeler halinde sıralamak algılama bakımından daha<br />

açık bir yöntem olacaktır.<br />

• Beş Yıllık Kalkınma Planları ve Yıllık Programlara sorumluluk alanlarında<br />

yatırım, teklif ve programlarını tanıtmak ve plan dönemi içine alınmasını<br />

sağlamak, gerekçeler belirlemek.<br />

• Yetki alanının ulusal ve uluslararası çapta tanıtım ve lobi faaliyetleri için<br />

çalışmalarda bulunmak, stratejiler geliştirmek, politikalar üretmek, hedef<br />

piyasalarda tanıtım faaliyetlerini gerçekleştirmek.<br />

• Şehirsel gelişme ve kırsal kalkınmanın sağlanması için stratejiler belirlemek,<br />

öneriler oluşturmak ve bunların hayata geçirilebilmesi için ilgili kamu<br />

kurumlarıyla işbirliği yapmak.<br />

• Bölge içindeki Kalkınma Planlarının ve Yıllık Programlarının öngördüğü<br />

alanlarda mesleki eğitim programları düzenlemek, yurtiçi ve yurtdışı staj<br />

olanakları sağlamak.<br />

• Yabancı firmaların bölgedeki yatırımlarında teknik danışmanlık hizmetleri<br />

vermek, yönlendirmek, tesis kuruluş yeri alternatifleri sunmak.<br />

• Bölge dahilindeki yatırım olanaklarını ayrıntılı olarak tespit etmek, bu konuda<br />

yabancı yatırımlar için tanıtım dokümanları (CD, Kitap, Broşür vb.)<br />

hazırlamak.<br />

• Bölgenin küresel pazar imkanlarını sektörler itibariyle araştırmak, bu<br />

çalışmaları, yabancı girişimcilere, bölge sanayicisine ve yatırımcısına sunmak.<br />

21


• Büyük şirketler ve konsorsiyumlar kurulmasına öncülük etmek, kuruluş<br />

organizasyonunu yapmak, teşvik işlemlerinde yardımcı olmak, piyasa<br />

yaratmak, danışmanlık hizmetleri vermek.<br />

• Elektronik ticaretin geliştirilmesi ile ilgili firmalara destek vermek, web<br />

sitesi/siteleri kurarak firmaları bilgilendirici değişik dillerde dokümantasyon<br />

hazırlamak.<br />

• Firmalarının elektronik ortamda ticaret yapmalarından hareketle, bölge<br />

firmalarını da bu imkanlardan yararlandırılarak pazarlama olanaklarının<br />

geliştirilmesi amacıyla sanal fuarlara katılımlarını sağlamak ve bizzat<br />

düzenlemek.<br />

• Bölgeye yatırım yapmak isteyen ve elinde “fizibil” proje bulunan yatırımcıya<br />

bölgede bir yer sahibi olana kadar, teknik ve teknolojik bakımdan yön verici<br />

olmak.<br />

• Bölgenin teknoloji ve yenilik kapasitesini artırmak amacıyla TÜBİTAK,<br />

Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı, Türkiye Teknoloji Geliştirme<br />

Vakfı ve benzeri kurumlarla işbirliği yaparak sektörel bazda teknoloji projeleri<br />

hazırlamak.<br />

• Kredi temini için, finans kaynakları yaratmaya yönelik gerek ülke içinde,<br />

gerekse ülke dışında çalışmalarda bulunmaktır.<br />

Görevleri yukarıda sayılan Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi, <strong>İzmir</strong> ili genelinde<br />

uygulama imkanı bulduğu takdirde izlediği yolla ve kendi iç şeması içinde bölge ve<br />

ülke için yararlı bir gelişim kurumu olacaktır.<br />

ES-Kİ’nin <strong>İzmir</strong>’deki yönlendiriciliği, teknolojiyi kullanması ve potansiyel yatırım<br />

konularındaki rolü ekte önerilen şekillerden de anlaşılacağı gibi idari yapılarla<br />

belirlenmiş ve bir dil birliği oluşturulmaya çalışılmıştır.<br />

Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi Örgüt Şeması<br />

Bu teşkilatın kendi içinde bulunan altı dairesi ve her bir dairenin görevleri<br />

özetlenmiştir. Ana hizmet birimleri olarak tanımlanacak birim elemanları Ekonomik<br />

ve Sosyal Kalkınma İdaresinin sorumlu öğeleridir. Aşağıda bu birimlerin kapsama<br />

alanları belirlenmiştir.<br />

Finansman Dairesi<br />

• Yıllık programların dahilinde makro ekonomik dengelerini oluşturmak.<br />

• Kalkınma planlarının hazırlanmasına katkıda bulunmak, değişken ekonomik<br />

durumları izlemek ve değerlendirmek.<br />

• Yapılacak veya öneri olarak getirilen projeler için maliyet-fayda hesabı<br />

yapmak ya da yapılanları incelemek.<br />

• Yatırımların ödemeler dengesini kurmak için, finans kurumlarından alınacak<br />

kredi ya da diğer bir kaynaktan gelecek para karşılığı şirketlere danışmanlık<br />

yapmak.<br />

22


• Politika önerilerinde bulunmak, ekonomik anlamda kurumsal ve hukuki<br />

düzenlemeler ile ilgili görüş vermek, uluslararası finansman kurumları ile<br />

kontak içinde olmak ve yeni kaynak arayışlarında yön gösterici olmak.<br />

Ekonomik Modeller Dairesi<br />

• Yöresi adına Beş Yıllık Kalkınma Planlarının belirlemiş olduğu ekonomik<br />

anlamdaki sayısal verilerin yorumlanmasında ve yeniden değerlendirilip bir<br />

öneri olarak sunulmasında kurucu rol oynamak.<br />

• Dünya ekonomisi, ülke ekonomileri, ulusal ve uluslararası stratejiler,<br />

sanayileşme, teknoloji, çevre politikaları ve benzeri konularda araştırmalar<br />

yapmak, geliştirdiği makro modeller ile ekonomik ve sosyal politikaların uzun<br />

dönemli etkilerini tahmin etmek.<br />

<strong>Stratejik</strong> Araştırmalar Dairesi<br />

• <strong>İzmir</strong> ilinin bölgesel anlamda mevcut ve öneri bölge planlarına uyum<br />

sağlaması için gerekli makro hedefleri oluşturup bunları politik anlamda<br />

strateji halinde mekana uygulayacak kararlar üretmek.<br />

• Planlar dahilinde gelişmeleri izlemek ve alternatifler hazırlamak.<br />

• Kalkınma planlarının uygulanmasını izlemek ve değerlendirmek.<br />

• Avrupa Birliği’ne üye ülkeler başta olmak üzere diğer dünya ülkelerindeki<br />

sektörel ve genel stratejileri incelemek, gelişimleri takip ederek yorumlamak.<br />

Sektör Programları Dairesi<br />

Bu daire tek merkez altında iki alt çalışma grubundan oluşmaktadır. Birincisi<br />

İktisadi Sektör Dairesi, ikincisi ise Sosyal Sektörler Dairesidir. Görevleri ise;<br />

• Sektör analizleri yapmak ekonomik ve sosyal anlamda Beş Yıllık Kalkınma<br />

Planları ve yıllık planlarda sözü geçen yatırım olanaklarının <strong>İzmir</strong> için<br />

olanlarında görüş bildirmek ve kendi yaptığı planlarla ve geliştireceği<br />

hedeflerle sektörel açıkları kapamak.<br />

• İktisadi sektörlerde proje geliştirme ve değerlendirme, sanayileşme, teşvik ve<br />

yönlendirme, iç ve dış ticaret politikaları konularında çalışma ve araştırmalar<br />

yapmak.<br />

• <strong>İzmir</strong> adına iktisadi sektörlerle ilgili olarak ileriye dönük stratejiler geliştirmek,<br />

kamu yatırım programını/programlarını hazırlamak, bunları revize etmek,<br />

uygulama aşamasındaki sorunları çözmek.<br />

• Sosyal anlamda sosyal sektörlerde (sağlık, eğitim vb.) çalışma ve araştırmalar<br />

yapmak ve dolayısıyla, sosyal sektörlerle ilgili olarak ileriye dönük hedefler<br />

oluşturmak.<br />

• Bu konuda kamunun yapacağı sosyal yatırımları belirlemek, yapım aşamasını<br />

incelemek, uygulamayı yönlendirmek, kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile<br />

ilgili görüş vermek.<br />

23


Bölgesel Gelişme Dairesi<br />

• İl ve ilçe bazında araştırma ve planlama çalışmaları yapmak.<br />

• Beş Yıllık Planlar başta olmak üzere olabilecek programlı planlarla uyum<br />

sağlamak.<br />

• Yetki alanının hazırlanan planlara yapısal uyum sorunu çekmemesi için<br />

ortaya çıkabilecek uzun, orta veya kısa vadeli sorunların çözümü amacıyla ek<br />

projeler geliştirmek ve bu konularda yapılacak çalışmaları yönlendirmek.<br />

• Yöresi için geliştirilecek planlarda bölgeyi tümü ile ilgilendiren konularda ve<br />

de yerel istihdamın ve girişimciliğin geliştirilmesi çerçevesinde küçük ve orta<br />

ölçekli sanayi işletmelerinin, esnaf ve sanatkarların ve kırsal kesimin<br />

sorunlarına yönelik politikalar geliştirmek.<br />

• Uygulamaları takipçi ve yönlendirici olmak.<br />

• Yatırım öncelikli alanları belirlemek ve yörelerin özelliklerini dikkate alarak<br />

daha hızlı bir gelişme sağlanması amacıyla gerekli çalışmaları yapmak.<br />

Proje Yatırımı ve Analiz Dairesi<br />

• Alan ile ilgili küçük ve büyük ölçekli projeler için kamu ve ekonomik fayda<br />

dengesini kurup, bu projelerle ilgili yatırımları değerlendirip kararlar vermek.<br />

• Bölgede uygulanabilecek yatırım olanaklarının dış örneklerini incelemek.<br />

Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi idari dağılımı günümüz ülke şartlarındaki<br />

kurumlarla da ilişkili olacak şekilde tanımlanmıştır. <strong>İzmir</strong> ili bütününde İl Genel<br />

Meclisi bünyesinde teşkilatlanan kurum planların takipçisi konumunda olup, bağlı<br />

birimleri ile yatırımları organize eden bir yapıya sahiptir. Böyle bir kurumun verimli<br />

çalışması durumunda yapılması planlanan projelerde daha isabetli yerler seçilecek ve<br />

maksimum fayda sağlanacaktır.<br />

Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresinin İdari Dağılımı ve Çalışma Sistemi<br />

ES-Kİ’nin idari sisteminde en üst kademede İl Genel Meclisi ve yönetim kurulunun<br />

müşterek çalışması yer almaktadır. Makro seviyeye aktarılacak kararlarda olduğu<br />

gibi İl Genel Meclisi karar ve değerlendirme odağıdır. Vali bu meclisin başkanıdır ve<br />

ES-Kİ Yönetim Kurulu ile koordinasyondan da sorumludur. ES-Kİ yönetim kurulu<br />

altında Genel Müdürlüğü ve Sekreteryası organizasyon iç sistemini oluşturmaktadır.<br />

Alt yörelerden gelen/gelecek projeler Sekreterya ve Genel Müdürlükçe<br />

değerlendirilerek yönetim kurulu onayı ile İl Genel Meclisine aktarılacaktır.<br />

Dolayısıyla alt yöre plan ve önerileri kurumsal bir denetimden geçmekte olacaktır.<br />

Son değerlendirme ise; plan, makro karar mekanizması olarak kabul edilen DPT’ye<br />

gitmeden, Valilik tarafından yapılmış olacaktır.<br />

Alt Yöre odaklarında valiliğe bağlı bir planlama biriminin oluşturulması, planların<br />

yerel ölçekten başlaması ve işlerlik kazanması bakımından önemlidir. Bu alt yöre<br />

odaklarının her birinin başında teknik ve planlama işlerinden sorumlu “büro<br />

müdürü” olarak görev yapacak, yönetim işleri ile ilgilenecek Valilik tarafından<br />

24


atanmış bir bürokrat bulunacaktır. Müdürlüğe bağlı bir Uzmanlar Ekibi de<br />

çalışacaktır. Bu ekip alt yöreye yönelik analitik çalışmaları yapacak, bilgi birikimi<br />

sağlayacak, sorun ve potansiyelleri belirleyerek öneri projeler geliştirecek düzeyde<br />

olacaktır. Aynı şekilde ekip, alt yöre koordinasyon kurulundan gelen önerileri de<br />

projelendirecek olup, bu sistem en üst kademeden gelen tekliflerin de gerekçelerinin<br />

incelenmesi olabilecektir. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününde ise 3030 sayılı yasa<br />

kapsamında yer aldığı için Büyükşehir Belediyesince atanacak bir bürokrat teknik<br />

büro müdürü olarak görev yapacaktır.<br />

Alt Yöre odaklarında şehirsel kırsal yerleşmelerde görev yapan kaymakamlar, belediye<br />

başkanları ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinden oluşan koordinasyon kurulu<br />

bulunacaktır. Belirli aralıklarla toplanan bu kurul, başkanını kendi içinden süreli<br />

olarak seçecektir.<br />

Koordinasyon kurulu ile ES-Kİ yönetim organları ve Valilik arasında doğrudan bir<br />

ilişki olacaktır. Alınan kararlar yerel ölçekten yönetim organlarına ulaşırken<br />

koordinasyon kurulu buna yön veren kurum olacaktır. Kararlar bu kurulda<br />

görüşülecek ve çıkan sonuç onay merciine görüş ve sonuçlar şeklinde iletilecektir.<br />

25


Şekil 0.10 Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi Örgütsel Şeması<br />

İl Genel Meclisi<br />

EKONOMİK VE SOSYAL KALKINMA İDARESİ<br />

Finansman<br />

Dairesi<br />

Ekonomik<br />

Modeller<br />

Dairesi<br />

<strong>Stratejik</strong><br />

Araştırmalar<br />

Dairesi<br />

Sektör<br />

Programları<br />

Dairesi<br />

Bölgesel<br />

Gelişme<br />

Dairesi<br />

Proje Yatırımı<br />

ve Analizi<br />

Dairesi<br />

Sosyal Sektörler<br />

İktisadi Sektörler<br />

26


Şekil 0.11 Ekonomik-Sosyal Kalkınma İdaresi’nin Üst Organizasyonel Şeması<br />

ES-Kİ Yönetim Kurulu<br />

Valilik<br />

ES-Kİ Genel Müdürlüğü<br />

İl Genel Meclisi<br />

ES-Kİ Genel Sekreteryası<br />

Alt Yöre Odakları<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bld.<br />

Planlama Br.<br />

Bakırçay Pln.Br.<br />

(Bergama)<br />

Alt Yöreler<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />

Bütünü<br />

Bakırçay Yöresi<br />

Şehirsel ve Kırsal<br />

Yerleşmeler<br />

Konak, Bornova, Buca, Çiğli,<br />

Karşıyaka, Güzelbahçe,<br />

Narlıdere, Gaziemir<br />

Bergama, Kınık, Dikili<br />

Gediz Pln.Br.<br />

(Aliağa)<br />

Gediz Yöresi<br />

Aliağa, Foça, Menemen<br />

Gediz-Nif Pln.Br.<br />

(Kemalpaşa)<br />

Gediz-Nif Yöresi<br />

Kemalpaşa<br />

K.Menderes-I Pln.Br.<br />

(Torbalı)<br />

K.Menderes-II Pln.Br.<br />

(Tire)<br />

Çeşme-Dilek Yarımadaları<br />

Pln.Br. (Çeşme)<br />

Çeşme-Dilek Yarımadaları<br />

Pln.Br. (Urla)<br />

K.Menderes Kıyı<br />

Kesimi<br />

K.Menderes Kara<br />

Kesimi<br />

Yarımada Çeşme<br />

Kesimi<br />

Yarımada Urla<br />

Kesimi<br />

Menderes, Selçuk, Torbalı<br />

Bayındır, Ödemiş, Beydağ<br />

Çeşme, Karaburun<br />

Seferihisar, Urla<br />

27


Değerlendirme ve Sonuçlar<br />

28 belediyeyi ve bunları birleştiren sekiz alt yöreyi kapsayan Ekonomik ve Sosyal<br />

Kalkınma İdaresinin yukarıda tanıtıldığı gibi kendi iç işleyişinde tutarlı olması ve<br />

mevcut sisteme entegre olabilmesinin kolaylığı açısından, Anayasanın 127.<br />

maddesinin sağladığı dayanakla ve kurulması halinde bölge planlarına da işleneceği<br />

için uygulanabilirliği yüksektir. Mevcut çerçeveyi zorlamadan kolaylıkla işlerlik<br />

kazanabilir. Alt yöre odakları arasında alt-üst ilişkisi kurulmadığı için bu<br />

durum demokratikleşmeye katkı getirecektir. Zira, 3194 sayılı kanunla tanınan<br />

Büyükşehir belediyelerinin ilçe belediyeleri üzerindeki denetim yetkisi yerel<br />

yönetimlerin özerkliğine ve dolayısıyla demokratikleşmeye gölge düşürmektedir.<br />

Ancak bunun yanı sıra ilçe ve belde belediyelerinin başına buyruk hareket etmesi,<br />

siyasi açıdan iktidara yakın olan yerlerde fazla ve gereksiz gelişme sağlanırken<br />

diğerlerinin dışlanması ve yerelde güçlü odakların merkezi olma dolayısıyla<br />

programsız yatırım yapılması gibi konuların da önüne geçilmektedir.<br />

28 belediyede ayrı ayrı alınan kararlar kimi gereksiz yatırımları hayata geçirirken<br />

diğer önemli olanlarının beklemesine hatta yok olmasına sebep olmaktadır. ES-Kİ’nin<br />

kuracağı işleyiş ile projeler ve sorunlar aynı zamanda ve uzman bir ekip tarafından<br />

değerlendirileceği için eşgüdüm sağlanacaktır.<br />

ES-Kİ’nin karar organlarında özel sektör ve kamu kesiminden temsilciler olacağından<br />

Anayasanın 123. maddesinde geçen “İdare kuruluş ve görevleri ile bir bütündür...”<br />

ibaresiyle de uyuşmaktadır. Bir başka deyişle hukuki olarak önem verdiğimiz fakat<br />

işleyişte eksik kalan katılım kavramı hayata geçmektedir. Bu durum<br />

demokratikleşme adına olumlu bir adımdır.<br />

Ülkemizde ortalama otuz yıldır yapılan ve tavsiye olmaktan öteye geçemeyen<br />

kalkınma programlarının henüz yapım aşamasında, bu türlü kurumların yatırım<br />

planlarına yer vermesi ile tutarlılığı artacak ve işlerlik kazanacaktır.<br />

Sorumluluk alanında destek verme, strateji geliştirme, projeksiyon, denetim,<br />

kurumlar arası iletişimi sağlama, örgütlenme, işbirliği, eğitim ve staj olanakları<br />

yaratma gibi eylemlerin olması ES-Kİ’yi hem Ar-Ge çalışmalarını etkin olarak yapan<br />

bir kurum haline getirirken, hem de global anlamda modern bir kurum olmasını<br />

sağlamaktadır. Bu da geleneksel örgütlenmelerde olan tek düze çalışma<br />

ortamını, yaratıcı güçlerin kullanılabileceği özgür bir çalışma ortamına<br />

bırakmaktadır.<br />

Belli bir problemi kendi yaratıcı güçleri ile çözme durumunun söz konusu olabileceği<br />

konularda örgüt üyelerinin yaptıkları işe yabancılaşması önlenmiş olacaktır.<br />

Yabancı yatırımcıyı çekmek amaçlı stratejilerin üretilmesi ve gerektiğinde<br />

danışmanlık hizmeti vermesi de <strong>İzmir</strong>’in yatırım yapılabilirliğini arttıracak bir<br />

faktördür.<br />

Sonuç olarak bu türlü düzenlemelerin merkezi yönetimin işleyişine katkı getireceği<br />

gibi merkezi yönetimin karşısında bir takım işlevlerin de yapılabilirliğini arttıracak ve<br />

bunu savunacak bir kurgu oluşturması hem il bazında hem de ülke bazında gelişimi<br />

destekleyici bir ivme olacaktır. <strong>İzmir</strong> ileriye referans olacak bu yapılanması ile<br />

28


finansman açığını kapatacak, öncelikli işlevlerin gerçekleşmesiyle canlanacak ve<br />

demokratikleşmeye katkı koyacaktır.<br />

Alternatif Bir Yaklaşım<br />

Kent Yönetim Birimi<br />

Kent Yönetim Birimi kurulması ile <strong>İzmir</strong>’in önceliklerinin değerlendirilmesi,<br />

kamu kurum ve kuruluşlarının çalışmalarının denetlenmesi ve tavsiyelerde<br />

bulunulması amaçlanmakta olup, bu birimi oluşturacak tabanın halka yayılması,<br />

halkın yönetime katılması da bu yaklaşımı diğerlerinden ayıran en önemli özelliktir.<br />

Bu yapılanma, bütün idari sistemlerin dışında olarak, şehrin üst düzey yöneticilerine<br />

halkın isteklerini ve şehrin ihtiyaçlarını iletecek, yapılan faaliyetlerin amacına göre<br />

optimum fayda ile yapılmasını denetleyecek ve gerektiğinde bunun için çalışacak<br />

dolayısıyla “yapılacaklara” bir yön verecektir.<br />

Bu birimde esas meclis ve alt komisyonlarla ilgili herhangi bir sayı belirlenmiş<br />

olmayıp, değişkendir ya da sabitlik yoktur. Bir yönetim kurulu ve çeşitli sayıda alt<br />

komisyonlardan oluşmaktadır. İldeki tüm meslek odalarının başkanları ve/veya<br />

görevlendirdikleri bir yetkili tarafından oluşacak Yönetim Kurulu, başkanını,<br />

kendi içinden seçecektir. Böylece, birimin toplanması ve komisyonların aldığı<br />

kararların görüşülmesinden yönetim kurulu sorumlu olacaktır.<br />

Alt komisyonlar çeşitli ihtisas dallarına göre ayrılacaktır. Bu komisyonlar altyapı,<br />

şehircilik, eğitim, sağlık, turizm, tarım, ticaret, ekonomi, enerji, hukuk gibi gerekli<br />

görülen alanları analiz edecektir ve yorumlayacaktır. Bu komisyonun üyeleri, sivil<br />

toplum örgütleri, meslek odaları ve bu gibi kamu ve özel teşebbüs kurumlarının<br />

kendi içlerinden seçecekleri temsilcilerin belirlenmesiyle oluşacaktır. Her bir<br />

komisyon kendi ihtisas alanına giren konuyu değerlendirerek yönetim kuruluna<br />

gönderecektir.<br />

Şehir Yönetim Birimi kurulması ile ulaşılması istenen ana hedefler:<br />

• Halkın yönetime katılmasını sağlamak, sivil toplum bilincini geliştirmek,<br />

• Sorunların yerinde değerlendirilmesini sağlamak ve bunu yaparken de farklı<br />

kesimlerin görüşlerini almak,<br />

• Sorunların çözümü için üretilen projeleri değerlendirmek ve en verimli olanını<br />

tespit ederek hayat geçmesini sağlamak,<br />

• Kişilerin veya siyasi grupların baskısını en aza indirerek olması gereken<br />

gerçek adımların atılmasını sağlamak,<br />

• Büyükşehir, ilçe ve belde belediyelerinin imar ve yatırım programlarını<br />

denetlemek ve bunlara öneriler getirmek,<br />

• Gerekli olduğu durumlarda yargıya başvurarak idarenin işleyişini<br />

bütünleştirmek,<br />

• Yatırımların gerçekleşmesini sağlamak için finans kaynakları araştırmaktır.<br />

29


Bu yaklaşımla merkezi idareye ve yerel yönetimlere. şehirsel girişimleri ve yatırımları<br />

bilimsel ve akılcı bir yaklaşım içinde destekleyici. savunucu veya engellemeye çalışıcı<br />

bir grubun oluşturulması sağlanacaktır. Bunun yanında tıpkı ES-Kİ’de olduğu gibi<br />

yatırımların önerilmesi. kanalize edilmesi ve maliyetlerin finansmanının sağlanması<br />

konusunda kaynak yaratılması araştırmaları da faaliyetleri kapsamında yer alacaktır.<br />

En önemlisi de yukarıda değinildiği gibi farklı kesimlerin yönetime katılmasıyla<br />

katılım olgusu güçlenecek, halkın “seçim günü” dışında da yönetime dahil olması<br />

sağlanacak ve yönetimlerin işleyişleri demokratikleşme adına daha da güçlenecektir.<br />

9.2.2 Yatırım ve Karar Organizasyonları, Mali Kurumlar, Anadolu Menkul<br />

Kıymetler Borsası<br />

KOBİ’lerin Finansmanına Alternatif Yaklaşım: Anadolu Menkul Kıymetler Borsası<br />

Bankacılık sektörü ile özel kesim rezerv talebi arasındaki ilişki, gelişmiş finansal<br />

piyasaların varolduğu ekonomilerde, hane halkı ve firmaların harcamalarının çoğunu<br />

banka kredisi kullanarak finanse etmesi ile kurulmaktadır. Özellikle, firmaların<br />

fabrika ve makine-teçhizata yönelik harcamaları uzun vadeli yapıları nedeniyle,<br />

ödünç alınan fonlarla finanse edilmektedir. Finansman konusunda büyük ölçüde<br />

banka kredisine bağımlı olunması firmaların faiz oranı dalgalanmalarından büyük<br />

ölçüde etkilenmesi sonucunu doğurmaktadır. Çoğu ülkede bankalar birincil kredi<br />

kaynağı olduğundan, küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) kredi ihtiyaçlarını bu<br />

kurumlardan karşılamak zorunda kalmaktadırlar. Buna karşılık, büyük firmalar<br />

bankalara başvurmaksızın tahvil ve hisse senedi piyasaları aracılığı ile fon<br />

ihtiyaçlarını doğrudan karşılayabilmektedirler. Bu koşullar altında bankaların kredi<br />

arzında herhangi bir kriz vb. nedenle ortaya çıkacak azalma, gerçekte<br />

bankalara bağımlı küçük ve orta ölçekli işletmeleri etkilemekte, krizin bu<br />

işletmeler üzerindeki etkisini şiddetlendirmektedir 1 .<br />

Küçük ve orta ölçekli işletmeler, Türkiye ekonomisi içinde önemli bir ağırlığa<br />

sahiptirler. Türkiye’de imalat sanayi işletmelerinin % 99.2’sini, toplam<br />

istihdamın % 56’sını ve toplam katma değerin % 24’ünü oluşturmaktadırlar 2 .<br />

Ancak bu ağırlıklarına paralel olarak yeterli kaynak temin edebilecekleri<br />

mekanizmalara sahip değildirler. Banka kredileri gerek istenen teminatların fazlalığı,<br />

gerekse kredi faizlerinin yüksekliği nedeniyle uygun bir finansman imkanı<br />

sunamamaktadır. Bu nedenle, KOBİ’ler faiz oranlarındaki yüksekliği dikkate alarak<br />

kaldıramayacakları finansman yüklerinin altına girmemekte, genellikle<br />

özkaynaklarıyla büyümeyi tercih etmektedirler. Ancak özkaynakları, yatırımlarını<br />

zamanında gerçekleştirebilme, teknolojilerini yenileyebilme ve rekabet güçlerini<br />

sürdürebilmede yetersiz kalmaktadır.<br />

OECD tarafından yapılan “Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Globalizasyonu”<br />

konulu araştırmada 3 , finansmanın KOBİ’lerin globalleşmesinde ülkeden ülkeye,<br />

1 Geniş bilgi için bkz., Öznur Yüksel-Güven Murat, Şubat Krizinin KOBİ’ler üzerindeki Etkileri<br />

ve Çözüm Önerileri,<br />

2 DPT, uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma <strong>Planı</strong> (2001-2005), Ankara, 2000,<br />

s.124.<br />

3 Vinde V.P., General Inroduction to Environment for SMEs, OECD, 1995, s.4.<br />

30


firmadan firmaya değişik oranlarda olmak üzere en büyük engel olduğu ortaya<br />

çıkmıştır. KOBİ’lerin yaratıcılık, büyüme ile varlıklarını devam ettirmede en önemli<br />

şartlardan birisi finansmandır. Kaynak sorunu KOBİ’lerin piyasa paylarını<br />

korumada ve dışa açılmada en büyük sıkıntılarıdır. Pek çok ülkede KOBİ’ler kaynak<br />

maliyeti sorununun aşılmasında borçlanmak ve sermaye artırımına gitmek olmak<br />

üzere iki ana finansman yolunu kullanmaktadırlar.<br />

KOBİ’ler genelde farklı finansman alternatiflerinden yararlanma ve finansman yolları<br />

arasında denge kurma konusunda sorunlarla karşılaşırlar. Bu sorunlar, KOBİ’leri ve<br />

onlara mali destek sağlayanlar arasındaki ilişkileri de etkiler. Geçmiş yılların<br />

değerlendirilmesi neticesinde, bankacılık sektörünün sağladığı finansal<br />

kaynakların KOBİ’lerin gelişmesi ve büyümesi için yeterli olmadığı<br />

görülmüştür.<br />

Türkiye’de sermaye piyasası KOBİ’ler için yeterince tanınmış bir alan değildir. Oysa<br />

sermaye piyasaları KOBİ’lerin finansman sorunlarını piyasa mekanizması içerisinde<br />

çözebilecek tek alan durumundadır. Bu nedenle, Türkiye’nin ulusal borsası<br />

durumunda olan İMKB, ulusal pazarın yanı sıra KOBİ’ler için Bölgesel Pazarlar ve<br />

Yeni Şirketler Pazarı’nı kurmuştur.<br />

Sermaye piyasalarındaki gelişmeler, bu piyasaların KOBİ’lerin kaynak ihtiyaçlarını<br />

otomatik olarak karşıladığı sonucunu doğurmamaktadır. Özellikle Avrupa’daki<br />

sermaye piyasaları daha ziyade büyük çaplı işletmelerin kaynak ihtiyaçlarının<br />

karşılanmasında etkilidir. Bu gelişmenin sonucunda büyük çaplı işletmeler kaynak<br />

temininde bankalara bağımlı olmaktan kurtulmaktadırlar. Buna karşın KOBİ’ler<br />

halen büyük ölçüde bankalara bağımlı durumdadırlar. Bu nedenle yenilikçi ve<br />

istihdam sağlayıcı KOBİ'lerin ihtiyaçlarına uygun yapıda, dinamik bir<br />

sermaye piyasasının oluşturulması gerektiği sonucuna varılmaktadır.<br />

KOBİ’lerin hisse senetlerinin borsada işlem görmesinin başarısı; yüksek likidite,<br />

ciddi sermaye artırımı, işlem gören şirket sayısındaki yükseklik, etkin işlem<br />

sistemi, düzenlemelerdeki uygunluk, yatırımcıların güveni, borsanın getirisi<br />

ve karlılığına bağlıdır. Borsada işlem görmenin KOBİ’lere sağladığı pozitif etkiler<br />

şöyle sıralanabilir:<br />

• Borsada işlem görmek ile şirketler prestijlerini artırırlar.<br />

• Şirketin satıcılar, müşteriler ve bankacılar nezdindeki imajı güçlenir.<br />

• Satışlarda artış olasılığı yükselir.<br />

• Kurumsal yapı güçlenir.<br />

• Yöneticilerin aidiyet duyguları artar.<br />

Ancak, borsada işlem görmenin KOBİ’ler üzerine getirdiği ek yükümlülükler de<br />

vardır. Borsaların kotasyon ücretleri ve tarifelerinin yüksekliği, halka arzdan sonra<br />

sağlanan getirilerin devamının zorluğu, borsada işlem gören şirket yöneticilerinin<br />

kısa vadeli karlılığa yönelmek zorunda kalmaları, şirketlerin istenmeyen ele geçirme<br />

durumları karşısında zayıf durumda olması, kamuya aşırı şekilde bilgi sunmak<br />

zorunluluğu gibi.<br />

31


Likidite, şirket kalitesinin yanı sıra önemli bir diğer konudur. Yüksek likidite daha<br />

iyi fiyatlama imkanı sağlar. Normal olarak işlem gören şirket sayısı ile piyasanın<br />

likiditesi arasında yakın bağlantı bulunmaktadır. Bu nedenle, küçük ölçekli şirket<br />

hisselerinin işlem görmesi, piyasanın ortalama işlem hacmini düşürücü etkide<br />

bulunacaktır. Ekonomik durgunluktan büyük şirketlerin hisse senetlerine göre<br />

küçük ölçekli işletmeler daha fazla etkileneceklerdir. Bu da KOBİ’lerin<br />

finansmanını sağlamayı amaçlayan borsanın dikkat etmesi geren bir konudur.<br />

KOBİ’lerin sermaye piyasalarına katılımı ile Türkiye ve Avrupa merkezli şirket<br />

evlilikleri ve ortaklıkları için kurumsal yapı gelişecek, küresel ekonomiye entegrasyon<br />

kolaylıkla sağlanabilecektir.<br />

KOBİ’lere yönelik bankacılık kredileri sermaye piyasası mekanizması ile rekabet<br />

edeceğinden, bu işletmelere özgü kredilerdeki faiz oranlarının düşmesi<br />

beklenebilecektir.<br />

Mali tablo ve sermaye standartları ile bağımsız denetim yaptırılması zorunluluğu<br />

geleceğinden, kayıt dışı ekonominin kayda alınması olanakları güçlenecektir.<br />

Türkiye’de KOBİ hisselerine yatırım yapılmasında ve likidite kazandırılmasında<br />

karşılaşılabilecek sorunlardan biri de kurumsal yatırımcı eksikliğidir. Kurumsal<br />

yatırımcı olarak nitelendirilebilecek kurumlardan bir kısmı (SSK, Bağ-Kur v.b.) yoğun<br />

bir mali kriz içerinde olduğu için yeniden yapılandırılma ihtiyacı içerisindedirler.<br />

Kurumsal yatırımcıların diğer bir kısmı ise (özel emeklilik sigortası fonları v.b.) henüz<br />

istenilen seviyede gelişememişlerdir. Ayrıca bu kuruluşların sermaye piyasalarına<br />

yatırım yapmalarını teşvik edici düzenlemeler yeterli değildir. Diğer yandan<br />

kamu iç borçlanma gereğinin yol açtığı kamu menkul kıymetlerindeki yüksek faiz<br />

politikası, sermaye piyasasındaki yatırımları dışlamaktadır.<br />

KOBİ’lerin halka açılma ve borsada işlem görme ile amaçladıkları ve beklentileri,<br />

işletmelerin yeni sermaye artırımı, mevcut ve muhtemel yatırımlara sunulacak<br />

hizmetleri geliştirme şansları gibi unsurlar önemle dikkate alınmalıdır. Beklentilerde<br />

boşluklara düşülmemesine özen gösterilmelidir. Kamu oyu iyi ve kötü haberleri<br />

dikkate almakta, ancak kötü haberlerin etkisinin şiddeti daha yüksek olmaktadır.<br />

Ulusal borsada işlem gören şirketlerdeki başarısızlıkların veya kottan çıkarmaların<br />

artması, menkul kıymetler borsalarına olan güveni sarsabileceğinden, KOBİ’lerin<br />

finansmanı amacıyla bir ihtisas borsasının kurulması olumlu sonuç verecektir.<br />

Büyük olasılıkla yeni kurulmuş ve küçük ölçekli şirketlerde kottan çıkarmalar daha<br />

fazla olacaktır. Bu nedenle istenmeyen durumların önlenebilmesi için ana pazarlar<br />

ile KOBİ hisselerinin işlem gördüğü pazarların ayrılması gerekir.<br />

<strong>İzmir</strong>, girişimci yetiştirme geleneğine ve gelişmiş ulaşım-iletişim altyapısına sahiptir.<br />

1885 yılından itibaren faaliyetlerini başarıyla sürdüren bir <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>na ve 1892<br />

yılından itibaren de <strong>Ticaret</strong> Borsasına sahiptir. Türkiye’nin gerek ekonomik<br />

potansiyel gerekse mevduat hacmi açısından üçüncü büyük ili konumundadır.<br />

İMKB’ye kote olmuş şirketlerin yaklaşık %20’si <strong>İzmir</strong> ve Ege Bölgesi şirketlerinden<br />

oluşmaktadır. Menkul kıymetler borsasının kurulması ve başarıyla faaliyetlerini<br />

sürdürebilmesi için gerekli olan yatırımcı profili, finansal ve ekonomik büyüklük<br />

<strong>İzmir</strong>’de mevcuttur. Bu nedenle, KOBİ’lere finansman sağlamak amacıyla bir<br />

32


Anadolu Menkul Kıymetler Borsası kurulması için <strong>İzmir</strong> ideal bir konumdadır.<br />

Zaten bu doğrultuda İZTO’nun 1987-96 döneminde finans kesimine yönelik<br />

çalışmaları bir reform olarak önümüze yeni ufuklar açmıştır. 1992 yılında ülke<br />

çapında başlatılan bu reformun yarattığı zemin üzerinde yeni piyasa, kurum ve<br />

araçların birbirine eklenmesi yoluyla <strong>İzmir</strong> Ege Bölgesinin çağdaş bir finans merkezi<br />

olacaktır. İZTO’nun Ege Bölgesini de içerecek şekildeki finansal potansiyelini<br />

değerlendirme çalışmaları bu bağlamda bölge kalkınması için gerçekçi bir modeldir.<br />

33


10. POTANSİYELLERİN VE HEDEFLERİN STRATEJİ PLANINA<br />

OLASI ETKİLERİ<br />

Strateji şemasının öngörüleri, karşılıklı ve dengeli olarak birbirlerini yönlendirecek<br />

üç gruptaki karar ve uygulama ortamından oluşmaktadır.<br />

A. Birinci grupta :<br />

• Ekonomik faaliyet sektörlerine ve konut yer seçim alanlarına göre mekanda<br />

öngörülen uzmanlaşma biçimleri,<br />

• Makro üretim ve hizmet odakları,<br />

B. İkinci grupta :<br />

• Öngörülen ulaşım koridorları,<br />

• İşlevini sürdürecek mevcut makro altyapı odakları,<br />

• Kesinleştirilmesi gerekli tasarı makro altyapı odakları,<br />

C. Üçüncü grupta :<br />

• Korunması gereken doğal-kültürel alanlar.<br />

• Kıyı kesimi ve körfezin kullanım koşulları.<br />

yer almaktadır.<br />

Bu üçünün arasındaki ilişkiler açısından temel varsayım;<br />

A grubunda bağımsız değişkenlerin ve talep yaratıcılarının,<br />

B grubunda bağımlı değişkenlerin,<br />

C grubunda sınırlayıcı parametrelerin yer alacağı düşünülmelidir.<br />

1


10.1 Ekonomik – Sektörel Etkiler<br />

Çalışmanın yöntemi gereği ekonomik-sektörel kestirimler ve makro gösterge kabuller<br />

planın bağımsız değişkenleri olarak ele alınmıştır.<br />

10.1.1 Sanayi<br />

Organize Çiçek İhtisas Sanayi Bölgesi (OÇİSB)<br />

Ege Bölgesinde kesme çiçek üretimi <strong>İzmir</strong> merkezli olup, gerek iç gerekse dış pazara<br />

hitap etmektedir. 1970’li yıllarda başlayan kesme çiçek üretimi il genelinde İnciraltı,<br />

Balçova, Narlıdere, Urla, Zeytinalanı, Kuşçuluk, Seferihisar, Ulamış, Yelki,<br />

Gümüldür, Menderes, Torbalı ve Dikili yörelerinde yoğunlaşmaktadır.<br />

Kesme çiçek üretiminde <strong>İzmir</strong>, Antalya’dan sonra en önemli ikinci merkez<br />

durumundadır. Antalya ihracata, Yalova ise iç pazara yönelik olarak<br />

düşünüldüğünde <strong>İzmir</strong> hem üretim, hem iç pazar, hem de ihracat merkezi<br />

olarak yerini alabilir. Türkiye’deki kesme çiçek üretiminin yaklaşık % 50’si<br />

<strong>İzmir</strong>’de üretilmektedir. Toprak, su, iklim yönünden üretim için uygun şartlar<br />

içeren ilde kesme çiçek üretimine yönelik talep de yoğun derecedir.<br />

Yurt çapında hizmet veren iki çiçekçilik kooperatifinin <strong>İzmir</strong>’de 2.500’e yaklaşan<br />

üyesi bulunmaktadır. Sektör, bu üreticilerin ailesi ve çalışanları ile birlikte ilde<br />

30.000 kişiye iş sahası yaratmaktadır. Bunun dışında her iki kooperatife de üye<br />

olmayan pek çok üretici bulunmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> genelinde örtülü ve açık seralarda yaklaşık 250 hektarlık bir alanda üretim<br />

gerçekleşmektedir. En fazla üretilen ürün karanfildir. Karanfilden sonra gül, gerbera,<br />

kasımpatı, lilyum, lisıantuj, şebboy, glayör, gypsophila, solidaga, starliçe, freze,<br />

sümbülteber gibi kesme çiçek çeşitleri gelmektedir. Görüldüğü üzere <strong>İzmir</strong>’in üretim<br />

yelpazesi son derece geniştir.<br />

İki kooperatife bağlı olan üreticilerin 1999 yılındaki toplam ihracatı 1,2 trilyon TL<br />

(yaklaşık 2,9 milyon dolar) olurken, 2000 yılında bu rakam 2,6 trilyon TL (4,2 milyon<br />

dolar) olmuştur. Bunun dışında, her iki kooperatife bağlı olmadan bir takım aracılar<br />

vasıtası ile gerçekleştirilen ihracat tutarı da 2,5 trilyon TL’ye (yaklaşık 6 milyon dolar)<br />

yaklaşmaktadır. Böylelikle ilimizden 2000 yılında yaklaşık 5 trilyon TL (9 milyon<br />

dolar)’lık bir ihracat gerçekleşmiştir.<br />

Kesme çiçek sektörü karlı ve cazip bir sektör olmasına karşın <strong>İzmir</strong>’li kesme çiçek<br />

üreticileri bazı olanaksızlar nedeni ile bu potansiyeli yeterince<br />

değerlendirememektedir. OÇİSB’nin hayata geçirilmesiyle birlikte, 24 milyar<br />

dolarlık bir pastayı ifade eden uluslararası kesme çiçekçilik pazarından<br />

<strong>İzmir</strong> ve Türkiye’nin daha fazla pay alabileceği düşünülmektedir.<br />

Kurulması düşünülen organize çiçek ihtisas sanayi bölgesinde:<br />

• Üreticiler için istedikleri büyüklükte örtü altı ve açık sera alanları,<br />

2


• Üreticiyi bilgilendirecek, teknolojik gelişmelerden haberdar edecek, danışmanlık<br />

hizmeti verecek, yeni üretim teknikleri geliştirecek, ilaçlama, gübreleme hastalıkla<br />

mücadele ve diğer teknik konularda her türlü hizmeti verecek, verimliliği artırmaya<br />

yönelik çalışmalarda bulunacak araştırma-geliştirme merkezi,<br />

• Üretim planlamasının, yurt içi ve özellikle yurt dışı pazar araştırmalarının<br />

yapılacağı bir danışma merkezi,<br />

• Kalite-sağlık-standardizasyon işlemlerinin yapılacağı zirai karantina ve<br />

standardizasyon merkezi,<br />

• İhracat mezatı,<br />

• Soğuk hava depoları,<br />

• Tüm faaliyetlerin tekelden yönetildiği ve organizasyon sağlayan idari ve teknik bir<br />

merkez,<br />

• Konumlanarak üyelerin hizmetine sunulacaktır.<br />

Kurulacak Çiçek Organize Sanayi Bölgesinin ısıtılmasında jeotermal enerjinin<br />

kullanılması esas kabul edilmektedir. Böylece ısıtma maliyetleri en az düzeyde<br />

olacaktır. Bu amaçla jeotermal potansiyeli yeterli düzeyde olan alanlar<br />

değerlendirmeye alınabilir.<br />

Alt ve üst yapı imkanlarının, sıcak – soğuk su, jeotermal ısıtma, elektrik, telekom,<br />

internet, sağlık, güvenlik, çöp ve atık toplanması vb. hizmetler temin edilmelidir.<br />

Üniversite ve Sanayi-<strong>Ticaret</strong> İşbirliği ve AR-GE Çalışmaları<br />

Türkiye’de Ar-Ge çalışmalarının yetersiz olduğu bilinen bir gerçektir. Buna karşın Ar-<br />

Ge için yurtdışına yılda yaklaşık 2 milyar dolar ödemektedir. Bu, Türkiye’nin, her yıl<br />

20.000 yabancı araştırmacının yıllık istihdam ücretini ödemesi demektir. Ya da<br />

Türkiye’deki yaklaşık 60.000 araştırmacıya tahsis edilebilecek yıllık 33 bin doları<br />

yabancı araştırmacılara kaptırmak anlamına gelmektedir. Türkiye’de alınan patent<br />

sayısının Japonya’nın binde biri kadar olduğu düşünülürse, Ar-Ge’ye ne kadar az<br />

önem verildiği çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmaktadır.<br />

Üniversite-sanayi ortak araştırma gereksinmesinin, bu gereksinmenin karşılandığı<br />

yeni kurumsal yapılar yaratması doğaldır. Bunlardan biri, ABD'de görülen Sanayi-<br />

Üniversite Ortak Araştırma Merkezleri'dir. Bu merkezler, National Science<br />

Foundation (NSF) tarafından desteklenmektedirler. NSF, başlangıç için gerekli parayı<br />

sağlamakta ve bu desteğini beş yıl (ama, giderek azalan bir oranda) sürdürmektedir.<br />

Sürekli destek, bu merkezlere üye olan sanayi şirketleri ve yerel yönetimlerden (eyalet<br />

yönetimlerinden) gelmektedir. Burada temel politika, merkezleri, en çok beş yıllık bir<br />

süre sonunda, sanayi şirketlerinin desteğiyle ayakta durur hale getirmektir. "Her<br />

merkez, üniversite tabanlı bir araştırma grubundan oluşmakta ve bu grup, temel<br />

araştırmalarla birlikte, bilim ve teknolojinin belli alanlarında sanayiye [merkeze<br />

3


katkıda bulunan kuruluşların taleplerine] yönelik uygulamalı araştırma projelerini de<br />

yönetmektedir."<br />

<strong>İzmir</strong> için Ar-Ge sürecini canlandıracak en önemli girişim olarak, kurucu<br />

heyetinde Ege Bölgesi Sanayi <strong>Odası</strong>, <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>, <strong>İzmir</strong> üniversitelerinin<br />

yanısıra bazı sanayicilerin de bulunduğu, Teknoloji Geliştirme Bölgesi<br />

gösterilmektedir.<br />

Üniversitelerde yapılan yüksek teknoloji çalışmalarından özel sektör genellikle<br />

haberdar değildir. Üniversitelerse bu aksaklığı gidermek üzere merkezler<br />

oluşturmaktadır. Bunun en önemli örneği Ege Üniversitesi EBİLTEM’dir. EBİLTEM,<br />

teknoloji ithal etmek yerine teknoloji üretmenin yaratacağı faydaların henüz farkında<br />

olmayan sanayi kuruluşlarını bilinçlendirmeyi ve AR-GE kurumlarıyla sanayi<br />

işbirliğini sağlamayı amaçlamaktadır.<br />

Üniversitelerin laboratuar olanakları ve gelişmiş alt yapısı teknolojinin gelişimi için<br />

kullanılacak ve ayrıca Ar-Ge firmalarına yüksek standart, sosyal ve kültürel<br />

olanaklar sunulacaktır. Teknoparkla, daha etkin ve Üniversite-Sanayi işbirliği, daha<br />

çok araştırma, üniversitede yürütülen araştırmaların ekonomik değere dönüşmesi, iş<br />

arayan değil iş kuran mezunlar yetiştirilmesi ve tek cümleyle özetleyecek olursak<br />

üniversitelerin bilgi birikimini ve altyapısını, ülkemizin uluslararası platformda<br />

rekabet gücünü arttırmakta kullanması beklenmektedir.<br />

Ciddi bir sermaye yatırımını gerektiren anonim şirket yapısındaki Teknoparklar,<br />

önemli güçlüklerle karşı karşıyadır. Örneğin, <strong>İzmir</strong>'deki teknopark çalışmaları,<br />

İstanbul ve Ankara'ya göre daha karmaşık ve daha sorunlu olarak yürümektedir.<br />

Nedeni de, TÜBİTAK ve ODTÜ gibi güçlü bir ortağın olmayışıdır. Çalışmalar, daha çok<br />

iyi niyet ve özel çabalar ile yürütülmektedir. Örneğin teknoparkın yer sorunu tam<br />

olarak çözülememiştir. Önce Ege Üniversitesi içinde planlanan teknopark, daha<br />

sonra alanın yeterli alan olmayışı nedeniyle Dokuz Eylül Kampüsü içine alınmıştır.<br />

<strong>İzmir</strong>’deki teknoparak çalışmaları, 1988 yılında İTAŞ-<strong>İzmir</strong> Teknopark <strong>Ticaret</strong> AŞ’nin<br />

kurulması ile başlamıştır. İTAŞ'ın ortakları arasında Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül<br />

Üniversitesi, <strong>İzmir</strong> Belediyesi, Ege Bölgesi Sanayi <strong>Odası</strong> yanı sıra başta Yaşar<br />

Holding, Tansaş, Ege Yatırım, Çimentaş, Ege Biracılık gibi sanayi kuruluşları da yer<br />

almıştır. İTAŞ'ın ilk inkübatör binası 1991 yılında tamamlanmış ve faal hale gelmesi<br />

ise 1995 yılında mümkün olmuştur.<br />

Halihazırda <strong>İzmir</strong> Yüksek Teknoloji Enstitüsü Kampüsünde bir İnkübatör binası<br />

tamamlanmış durumdadır. <strong>İzmir</strong>'de kurulacak söz konusu Teknoloji Geliştirme<br />

Bölgesinin temel amacı olarak:<br />

• Ar-Ge girişimciliğini özendirici bilgilendirme ve eğitim faaliyetlerinde bulunmak<br />

• Katma değeri yüksek ürünleri üretmek üzere ileri teknolojileri geliştirmek<br />

• Yerel hammadde kullanan, katma değeri yüksek üretim yapan, ileri teknoloji<br />

kullanan, üreten şirketlerin kurulmasını ve büyümesini desteklemek<br />

4


• Bölgede bu yönde çalışma yapan, AR-GE çalışmalarını yapacak şirketlerin ihtiyaç<br />

duyacak ortamları yaratmak ve destek vermek<br />

• Ar-Ge birimlerinin bir arada bulunmasını sağlayarak, birbirleri arasındaki<br />

etkileşimi artırıp, sinerji yaratmak<br />

olması beklenmektedir. Bu bölgede yer alması gereken stratejik alanlar ise:<br />

elektronik, telekomünikasyon, yazılım, tıbbi malzemeler, ilaç ve özel kimyasallar, agro<br />

besin, tekstil, konfeksiyon, otomotiv, makine imalatı, gıda, toprak ürünleridir.<br />

Sözü edilen alanlardan yazılım geliştirme, <strong>İzmir</strong> için önemli ölçüde gelecek vaad<br />

etmektedir. Dünyada ABD dışında bilişim alanında teknoloji üretebilen diğer<br />

ülkelerin başında İrlanda, İsrail, Almanya ve Hindistan gelmektedir. Hindistan’ın bu<br />

konuda söz sahibi olması dikkat çekicidir. Sahip olduğu kaynakları itibarıyla<br />

Hindistan’dan çok daha iyi bir yerde olan Türkiye bu ülkeleri yakalayabilecek<br />

kapasitedir. <strong>İzmir</strong> de bu kapasitede hak ettiği yeri alabilir.<br />

Donanım tasarımı ve üretimi açısından baktığımızda Türkiye'nin pazara girebilme ve<br />

rekabet etme şansının olmadığı söylenebilir. Diğer taraftan yazılım alanında işgücü,<br />

toplam maliyetin yaklaşık % 80'ini oluşturmaktadır. Türkiye'deki işgücü maliyeti,<br />

gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında yaklaşık % 60 daha ucuz olduğuna göre,<br />

Türkiye'nin de yazılım pazarında düşük maliyetle piyasaya çıkması olasıdır.<br />

Hindistan'da halen 860 civarında yazılım firmasında 280.000 bilişim profesyoneli<br />

çalışmakta ve her sene 60.000 yeni mezun bilişim sektörüne katılmaktadır. Bunların<br />

bir kısmı Hindistan’da sektöre katılırken bir kısmı da zorlanmadan dış ülkelerde işe<br />

başlamaktadır. Zira bu ülkelerde büyük bir eleman açığı bulunmaktadır. Yalnız<br />

ABD'de 320.000 bilişim uzmanı açığı olduğundan söz edilmektedir. Avrupa ve<br />

Japonya'da bir milyon bilişim uzmanına gerek duyulacağı tahmin edilmektedir. Bu<br />

kadar çok sayıda bilişim elemanı yetiştirince, bunları belli dar alanlarda<br />

uzmanlaştırmak ve düşük maliyetin verdiği avantajı kullanarak çok sayıda uzmanı<br />

kadroda tutarak yazılım siparişlerini ekonomik fiyatlarla ve en az onun kadar önemli<br />

bir faktör olan süratle üretmek ve müşteriye teslim etmek piyasada çok önemli bir<br />

avantaj sağlamaktadır. Bu bağlamda, <strong>İzmir</strong> üniversitelerinin yazılımcılık ve<br />

yazılım mühendisliğine daha fazla önem vermeleri gerektiği açıktır.<br />

Bu bağlamda 2001 yılında <strong>İzmir</strong>’de kurularak eğitim vermeye başlayan <strong>İzmir</strong><br />

Ekonomi Üniversitesi bir ilke adım atmış ve Bilgisayar Mühendisliği Fakültesi<br />

bünyesinde kurmuş olduğu Bilgisayar ve Yazılım Bölümleriyle disiplinler arası bir<br />

eğitim felsefesi ortaya koymuştur. Özellikle Yazılım Mühendisliği Bölümünde<br />

bilgisayar, enformatik sistemleri mühendislikleriyle bilgisayar bilimlerinin uzmanlık,<br />

bilgi ve deneyimlerini bir potada birleştirerek ve matematik, ekonomi, işletme ve<br />

sosyal bilimlerin de katkısıyla mezunlarının sektörde aranan mühendisler olmasını<br />

sağlayacak bir eğitim programı oluşturmuştur. Mühendislik prensiplerinin en yüksek<br />

standartta yazılım tasarımı ve kurulmasında yetiştirdiği mühendislerin Üniversite ile<br />

Sanayi ve <strong>Ticaret</strong> işbirliğinde büyük katkısı bulunmaktadır. Ana ilkesinin güçlü<br />

teknik altyapısıyla takım çalışması, yönetim, iletişim ve yaratıcılığın uygulandığı bir<br />

üst yapıyı sanayi-ticaret işbirliğine sunmak olduğu görülmektedir. Kurulmuş olan<br />

5


Yazılım Geliştirme Takımları bu konuda hazır potansiyel olarak<br />

belirlenmektedir. Özellikle eğitim programının son yılında tamamıyla proje, tasarım<br />

ve yazılım mühendisliğinin ihtisas alanlarına yönelinmesi önemli bir güç olarak<br />

görülmelidir. Grafik kullanıcı ara birimlerin tasarım ve uygulamaları, çoklu işletim<br />

sistemlerinin kullanımı ve kullanım ortamlarının geliştirilmesi, uygulama<br />

gereksinimlerinin çözümlenmesinde ve uygulama ihtiyaçlarının karşılanmasında<br />

sistem mimarisi belirlenmesinde, mühendislik tasarım uygulamalarını hayata<br />

geçirecek programlara sahip olunması kısa dönem içinde <strong>İzmir</strong> Ekonomi<br />

Üniversitesi bünyesinde Teknolojiyi Geliştirme Bölgesi kapsamında özellikle<br />

Sanayi-<strong>Ticaret</strong> işbirliğine yönelik inkübatörlerin kurulmasını gerekli<br />

kılmaktadır. Zira stratejik planlama alanı içinde olduğu gibi Batı Anadolu’da benzer<br />

eğitimi uygulamalı olarak yürüten başkaca bir eğitim kurumu bulunmamaktadır.<br />

Mikro Finansman Kuruluşları<br />

Burada İZTO tarafından geçtiğimiz yıllardan bu yana üzerinde çalışılan Anadolu<br />

Menkul Kıymetler Borsasının finansman ihtiyaçlarına çare olabileceği düşünülen<br />

mikro finansman modeli üzerinde durulacaktır.<br />

Bilindiği üzere, kamudan toplanan tasarrufların ve diğer kaynakların ekonominin<br />

ihtiyaçlarına uygun şekilde etkin olarak kullanımını amaçlayan bankacılık<br />

sistemi, mevcut kaynaklarını genel olarak teminata dayalı geleneksel kredilendirme<br />

yöntemleri ile kullandırmaktadır. Gelir seviyelerinin düşük olması itibarıyla, teminat<br />

olarak gösterecek varlığı olmayan ve bankaların potansiyel müşteri kitlesi dışında<br />

bırakılan grupları desteklemek amacıyla pek çok ülke sübvansiyon politikaları<br />

uygulamıştır. Ancak, 1980’lere gelindiğinde, sübvansiyonlu kredilerin gerçekten<br />

amacına ulaşıp ulaşmadığına yönelik eleştiriler ile sübvansiyonlu ve hedefe yönelik<br />

kredi programlarının kredi kayıplarına yol açması piyasa tabanlı çözümün bir parçası<br />

olarak mikro finansman yönteminin ortaya çıkmasına yol açmıştır.<br />

Mikro finansman yalnızca kişilerin gelir düzeyini artırmak için kullanılan<br />

araçlardan biri olmayıp, aynı zamanda kredi ve tasarruf gibi finansal<br />

hizmetlere erişimi olmayan kişileri sisteme kazandırarak mali piyasaların<br />

derinleşmesine katkıda bulunan bir sistem olarak da görülmektedir. Mikro<br />

finansman hizmetleri yoluyla gelir seviyesinde kaydedilebilecek bir artışın, mevcut<br />

bankacılık sisteminden yararlanabileceklerin sayısında da artışa yol açabileceği<br />

dikkate alındığında, mikro finansman sisteminin bir bütün olarak ekonomiye katkı<br />

sağlayabileceği düşünülmektedir.<br />

Mikro finansman Türkiye için yeni bir kavram olmayıp, değişik kurumsal yapılar<br />

altında uygulanagelmektedir. Düşük gelir gruplarına ve mikro girişimci sayılabilecek<br />

esnaf ve sanatkarlara Halk Bankası “ihtisas” ve “kooperatif” kredileri adı altında<br />

mikro finansman kapsamına girebilecek finansal hizmetleri sunmaktadır. Ziraat<br />

Bankası, düşük gelirli hanehalklarına ve düşük gelirli çiftçilere ulaşma konusunda<br />

potansiyele sahip bir diğer kurumdur. Hazine Müsteşarlığı tarafından yetkilendirilen<br />

ikrazatçılar (borç veren kişi veya kuruluşlar) da formal hizmet sunucular arasında<br />

sayılabilirler. Ayrıca, esnaf ve sanatkar kooperatifleri, küçük çiftçi kooperatifleri, bazı<br />

6


meslek odalarının oluşturduğu yardımlaşma sandıkları gibi bir çok örgütlenme biçimi<br />

mevcuttur. Gelenekler, sıkı aile bağı ve dayanışması gibi sosyo-kültürel nedenlerden<br />

dolayı Türkiye’de arkadaşlar, aile bireyleri, komşular, sayısı konusunda bir tahmin<br />

yapmanın güç olduğu “tefeciler” gibi oldukça fazla sayıda informal mikro finansman<br />

sunucularının olduğunu belirtmekte fayda vardır.<br />

Ancak, mevcut uygulamalar ile Bangladeş (Grameen Bank), Latin Amerika (ACCION),<br />

Endonezya (Bank Rakyat), Bolivya (PRODEM/BancoSol) gibi mikro finansman<br />

yaklaşımının yaygın olarak uygulandığı bazı bölgeler karşılaştırıldığında, Türkiye’deki<br />

mikro finansman faaliyetlerinin “sübvansiyon” kimliğini muhafaza ettiği, düşük gelirli<br />

kişilere sürekli gelir elde edebilecekleri bir istihdam alanı sağlamaktan çok mevcut<br />

durumdaki finansman ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik kamu politikasının bir<br />

parçası olma niteliğinin ağır bastığı gözlenmektedir.<br />

Giderek küreselleşen bir finansal ortamda kalkınma ve büyüme arzusunda olan bir<br />

ülke olarak Türkiye’nin gelişmiş finansal piyasaların temel düzenleme ilkelerini takip<br />

etmesi gerekli hale gelmiştir. Ayrıca gelir dağılımındaki sorunlar dikkate alındığında,<br />

özellikle gelişmekte olan ülkelerde uygulama alanı bulan mikro finansman<br />

yönteminin öncelikle hukuki altyapısını oluşturarak bu alandaki oluşumlara yol<br />

açmak zorunda olduğu görünmektedir. Bu itibarla, ülkemizde geleneksel bankacılık<br />

faaliyetleri yanında, münhasıran mikro finansman hizmeti sunmak üzere<br />

oluşturulmuş mikro finansman kuruluşlarına da ihtiyaç bulunmaktadır.<br />

Ancak, özellikle Anadolu Menkul Kıymetler Borsasının mikro finans kurumlarından<br />

etkin bir şekilde yararlanabilmesi için aşağıdaki hususların gözden geçirilmesi gereği<br />

ortaya çıkmaktadır.<br />

• Mikro finans kuruluşlarına en az 5 trilyon TL ödenmiş sermaye şartı<br />

getirilmektedir. Bunun sonucu olarak da çok az sayıda mikro finans kurumu<br />

kurulacaktır. Oysa, bunların sayısı ne kadar fazla olursa alt gelir gruplarına o<br />

kadar fazla finansman sağlanacağı açıktır.<br />

• Taslak, kurucular arası pay edinimleri konusunda da bir dizi kısıtlama<br />

getirmektedir. Taslağın 13. maddesi cezalarla doludur. Bu cezalar 2 ile 10 milyar<br />

arasında değişmektedir. Cezaların çokluğu esnekliği azaltmakta ve<br />

uygulamalardaki başarıyı düşürmektedir.<br />

• Kredi aksaklığını gidermeye dönük olarak düşünülen bu kurumlar normal bankalar<br />

gibi Kurumlar Vergisine tâbi tutulmuşlardır. Bu kurumlara tüm vergi ve benzeri<br />

yüklerde özel kolaylıklar getirilmelidir.<br />

• Bu kurumların banka oldukları varsayımından hareket etmekte ve mevduatı<br />

korumayı hedeflemektedir. Dolayısıyla da tasarı bir yığın kısıtlama ve yasaklarla<br />

doludur. Oysa, bu kurumların Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı modern para<br />

vakıfları şeklinde kurulmalarına da izin verilmelidir. Bu durumda söz<br />

konusu tüm kısıtlamalar ortadan kaldırılmalıdır.<br />

7


Yardımcı Kuruluşların Yardımlarını Etkinleştirme<br />

İçine düştükleri sorunların çözümünde ve Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler<br />

(KOBİ) geliştirme amacına dönük olarak Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve<br />

Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), İhracatçı Geliştirme Etüt Merkezi (İGEME)<br />

ve Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) gibi kurumlar bulunmaktadır. Ancak <strong>İzmir</strong>’deki<br />

KOBİ’lerin % 95’ten fazlası bu kurumlardan herhangi bir yardım almadıklarını<br />

belirtmişlerdir. Burada KOBİ’ler ve yardımcı kuruluşlar arasında ciddi bir<br />

iletişim probleminin bulunduğu açıkça görülmektedir. KOBİ’lerin ihtiyaç<br />

duyduğu destek ve yardımlara ilişkin görevler, bu kurumların görev tanımlarında<br />

bulunmaktadır.<br />

Bahsi edilen yardımcı kuruluşlar, ülkemizdeki özel sektör girişimlerinin sorunlarına<br />

çözüm getirebilecek, gerekli desteği sağlayabilecek görevlerle donatılmış durumdadır.<br />

O halde KOBİ’lerin çok düşük oranda yardımcı kuruluşlara başvurmasının oldukça<br />

ilginç nedenleri olmalıdır. Ancak, ilginç olmaktan öte, Türkiye gerçekleri, tüm<br />

nedenlerin kökeninde yatmaktadır. İşletmecilerin yarısından fazlasının lise ve daha<br />

altı eğitime sahip olması, % 40’tan fazlasının 40 yaş ve üzerinde olması, çok büyük<br />

bir çoğunluğun limited şirket olması gibi gerçeklerin ortaya koyduğu sorunlarını<br />

tespit edilememe veya gecikmesi, yardım alabileceğine inanmama, yardım<br />

almış örneklerin hemen hemen olmayışı, bürokrasiden çekinme ve kendi<br />

sorununu kendi çözme eğilimi gibi nedenlerden dolayı, yardımcı kuruluşlarla<br />

KOBİ’ler arasında ciddi bir iletişimsizlik söz konusudur. Konuya, yardımcı<br />

kuruluşlar açısından baktığımızda, atamalarda siyasetin etkisi, uzmanlığı<br />

yetersiz görevlilerin bulunması, hizmet ettiği kesimi iyi tanımaması,<br />

kendilerini tanıtma yetersizliği, işletmelerin ihtiyaçlarını belirleme ve anlama<br />

eksikliği gibi nedenler ön plana çıkmaktadır. Her iki yanlı olarak sorunların<br />

giderilebilmesi için, asıl görev yardımcı kuruluşlara düşmektedir. Buna göre,<br />

öncelikle kendilerini çok iyi bir şekilde tanıtmalıdırlar. Bu tanıtım periyodik olarak<br />

tekrar edilmeli ve işletmecilerin güveni kazanılmalıdır. Ayrıca KOBİ’lerin yapıları<br />

dikkatle izlenmeli ve sık sık güncelleştirilmelidir. Bunun yanında işletmecilerin<br />

ihtiyaçlarının çok dikkatli bir şekilde belirlenmesi de büyük önem taşımaktadır. Sık<br />

sık değişen koşullarla birlikte bu ihtiyaçlar yenilenmelidir. Son olarak da verilen<br />

hizmetlerden yararlanma ve memnuniyet durumları izlenmeli ve buradan elde<br />

edilecek bulguları kullanarak hizmetler yeniden ele alınmalıdır.<br />

Tüm bunların etkin bir şekilde gerçekleştirilebilmesi, işletmelerle yardımcı<br />

kuruluşları bünyesinde bulunduracak bir bilgi ağının kurulmasına bağlıdır. Böylece<br />

hem iletişim sağlanacak, hem de işletmelerin kaynak kullanım etkinliği ve verimliliği<br />

izlenebilecektir.<br />

Organize Sanayi Bölgeleri Yer Seçimi Analizleri ve Gelişim Trendleri<br />

Ülkemizde ilk uygulaması Bursa’da başlayan ve bunu takiben yaklaşık bütün il<br />

merkezlerinin organize sanayi bölgesi kurmak yarışına girmeleri, konunun ülke<br />

ekonomisi açısından ve ülke koşullarına uygun olarak organize sanayi bölgesinin<br />

tipini ortaya çıkarmayı zorunlu hale getirmiştir. Günümüze dek kurulmuş olan ve<br />

8


kurulma aşamasında bulunan organize sanayi bölgeleri ülkenin sanayileşmesinde<br />

önemli görevler üstlenebileceğini kanıtlamıştır. Kalkınma plan ve programlarında ve<br />

hükümet programlarında da organize sanayi bölgelerine büyük önem verilmiştir. Bu<br />

nedenle özellikle son yıllarda organize sanayi bölgesi tanımlamaları, sanayinin<br />

ihtisaslaşma içine girmesi ve bölgesel farklılıklardan ötürü tanımsal değişikliklerin<br />

ortaya çıkmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu doğrultuda organize sanayi bölgeleri<br />

dışında;<br />

1- Ülke ekonomisinin gelişmesinin ve teknoloji transferini sağlamak, üretim ve<br />

istihdamı arttırmak, yatırımları teşvik etmek, yurtdışında çalışan Türk işçilerinin<br />

tasarruflarını Türkiye’de yatırıma yönlendirmek ve yabancı sermaye girişimini<br />

arttırmak amacıyla 19.01.2002 tarihinde Endüstri Bölgelerine yönelik 4737 sayılı<br />

kanun yürürlüğe girmiştir.<br />

2- Türk sanayinin teknoloji seviyesini ve rekabet gücünü arttırmaya yönelik<br />

Teknoloji Geliştirme Bölgeleri kurulması 26.06.2001 gün ve 4691 sayılı kanunla<br />

kabul edilmiştir. Bu kanunun amacı, üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları<br />

ile üretim sektörleriyle işbirliği sağlanarak, Ülke sanayinin uluslararası rekabet<br />

edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması maksadıyla teknolojik bilgi<br />

üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek, ürün kalitesini veya<br />

standardını yükseltmek, verimliliği arttırmak, üretim maliyetlerini düşürmek,<br />

teknolojik bilgiyi ticarileştirmek, teknoloji yoğun üretim ve girişimciliği desteklemek,<br />

küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve ileri teknolojilere uyumunu sağlamaktır.<br />

Teknoloji Geliştirme Bölgelerinin diğer bölgelerden temel farkı, kurulması için<br />

öngörülen bölgenin bulunduğu ilin sınırları içinde üniversite, yüksek teknoloji<br />

enstitüsü, AR-GE merkez veya enstitülerinden birinin bulunmasıdır. Yörede AR-<br />

GE ve sanayi potansiyelinin olması gerekliliği de aranmaktadır. Dolayısıyla<br />

yukarıdaki donatıları sağlayan <strong>İzmir</strong> şehir ve çevresi bu açıdan olumlu kaynaklara<br />

sahip bulunmaktadır.<br />

3- Nitelikli Sanayi Bölgesi ABD-İsrail Serbest <strong>Ticaret</strong> Anlaşması Uygulama<br />

Yasası’nda ve bu anlaşmaya dayanarak İsrail ile Ürdün arasında yapılan<br />

anlaşmalarda tanımlandığı şekliyle; “ Belli oranlarda İsrail ve Ürdün girdisi içermek<br />

kaydıyla üretilen malların ABD pazarına gümrüksüz, vergisiz ve kotasız<br />

girebileceği, yerel otoriteler tarafından saptanan ve ABD tarafından belirlenen ve<br />

kabul edilen bölgedir”. Bu bölgelerde üretilecek ürünlerin ABD’de daha iyi pazara<br />

giriş koşulları sağlamak ve iki ülke arasındaki ticareti güçlendirmek amacıyla<br />

ülkemizde kurulması amaçlanmıştır. Konu aynı zamanda iki ülke dış işleri bakanları<br />

müsteşarları 2002 yılı şubat ayında eş başkanlıklarında gerçekleştirilen ekonomik<br />

ortaklık komitesinin önemli gündem başlığı olmuştur. Bu bölgeler yabancı yatırımcıyı<br />

teşvik edici bir içeriğe sahiptir. 2003 yılı içinde ABD-İsrail Serbest <strong>Ticaret</strong> Anlaşması<br />

adı altında Türkiye İsrail arasında da bir nitelikle sanayi bölgesi oluşturulmasına<br />

ilişkin yasa tasarısı kongreye sunulmuştur.<br />

Dünyanın en büyük pazarlarından biri olan ABD’ye mal satmanın avantajlarına<br />

karşın bu ülke de kendi avantajlarını koruma durumundadır. Kota ve yüksek vergi<br />

tarifesiyle bunu sağlamanın yanında, 1976 yılından bu yana gelişmiş ve gelişmekte<br />

9


olan ülkelere önceden belirlenmiş bir ürün listesi kapsamında “Genelleştirilmiş<br />

Preferans Sistemi” (GSP) uygulamaktadır. İşte Nitelikli Sanayi Bölgeleri’nde ABD ile<br />

gümrüksüz alışveriş yapılabilecek mallar GSP adı altında bir ürün listesi oluşturarak<br />

üretilmekte ve bu liste dışındaki mallar ABD tarafından alınmamaktadır. Ürünlerin<br />

çeşitliliği gelişmiş ülkelerde daha fazla olurken gelişmemiş ülkelerde ise daha az<br />

olmaktadır. Nitelikli Sanayi Bölgesi’nde pazarlanacak ürünün % 35’inin ülkenin<br />

kendi kaynaklarıyla yapılmış olması gereklidir. Ayrıca satılacak ürün hem GSP’ye tabi<br />

ürünler listesinde hem de GSP’den yararlanan bir ülke kaynaklı olacaktır. Buna<br />

bağlı olarak münferit kuruluşlar GSP ile ABD’ye son dönemlerde 437 milyon dolar<br />

tutarından fazla mal satmışlardır. 2003 yılı 1 Temmuzundaysa ABD Başkanı<br />

imzaladığı bir bildiriyle Türkiye’ye 130 milyon dolarlık ek GSP hakkı kazandırmıştır.<br />

Bayındır Gıda Organize Sanayi Bölgesi<br />

Bayındır Gıda Organize Sanayi Bölgesi, gıda sektöründe yatırım yapacak<br />

endüstrilerin ve ekolojik ürün sektöründe yatırım yapacakların bir araya<br />

toplandıkları üretimden ambalaja kadar lineer gelişmelerin amaçlandığı bir bölge<br />

olarak planlanan bu bölge yer seçimi yapılmış ancak prosedürler açısından henüz<br />

onaylanmamış durumdadır. 150 işyeri sayısına sahip olup 15.000 kişilik bir<br />

işgücü potansiyeli yaratacaktır. Ancak gıda sektörünün şu anda faal durumda<br />

bulunan Kemalpaşa ve Tire Organize Sanayi Bölgelerinde de sanayi türleri olarak<br />

kabul edilmektedir. 301 işyeri sayısına sahip Kemalpaşa’nın % 56.4 doluluk<br />

oranında ve 350 işyeri sayısına sahip Tire’nin de % 4.5 doluluk oranında<br />

olduğu bilindiğinden Bayındır Gıda Organize Sanayi Bölgesinin ekonomik<br />

konjöktürler dikkate alındığında kısa ve orta vadede gerçekleştirilmesinin, rantabl bir<br />

yatırım olmadığı ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki Tire ve Bayındır arasının fiziksel<br />

mekandaki yakınlığı da bu aşamada Bayındır’a yapılacak bir organize sanayi bölgesi<br />

yatırımının uzun vadede gerçekleşmesinin olumlu olduğunun diğer bir kanıtıdır.<br />

Buna ek olarak Bayındır’da çiçek konusunda ihtisaslaşması planlanan Bayındır<br />

Çiçek Organize Sanayi Bölgesi bulunmaktadır. Bayındır Çiçek Organize Sanayi<br />

Bölgesinde çiçek üretimi dışında herhangi bir faaliyetin yapılmasına izin verilmiyor<br />

olması ihtisas organize sanayi bölgelerinin bir örneğidir.<br />

2005 yılında faaliyete geçmesi planlanan Ödemiş Organize Sanayi Bölgesinin<br />

de planlamaya alınmış olması Bayındır Organize Sanayi Bölgesinin gıda konusunda<br />

ihtisaslaşmış olduğu düşünülmesine rağmen yatırımı başka bir bölgeye kaydırdığı<br />

düşünülmektedir. Ayrıca Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi başta süt mamulleri olmak<br />

üzere gıda sektörünü de kapsamaktadır. Bayındır merkezi nüfus profilinde ilçe<br />

bazında 1980 ve 1990 yıllarında iki önemli düşüş gözlenmiştir. Doğrusal Nüfus<br />

Kestirim Modeline göre merkez ilçe nüfusu 1990 nüfus sayımındaki değere 2020<br />

yılında eriştiği görülmektedir. Doğal artışa göre 2020 yılı projektif nüfusu yaklaşık<br />

27-28 bin kişi olacağını göstermiştir. Bu durumda Bayındır nüfus kaybına<br />

uğramaktadır. Bu denli nüfus kaybına uğrayan bir ilçede yapılacak bir<br />

yatırımın yakınındaki Ödemiş ve Tire Organize Sanayi Bölgeleri<br />

düşünüldüğünde geri planda kalmaktadır.<br />

10


Kiraz Organize Sanayi Bölgesi<br />

Kiraz Organize Sanayi Bölgesi, coğrafi açıdan bir çıkmaz sokak konumundaki<br />

yerleşmesi planlandığında 7.500 kişilik bir işgücü potansiyeline sahip olup 50<br />

işyeri barındıracaktır. Yer seçiminin yapılıp halihazırda onay alamadığı ve 1999<br />

yılında kuruluş etütlerinin yapıldığı 83 hektarlık bu alanda herhangi ağırlıklı bir<br />

sektör planlanmamıştır. Bugün Kiraz’da faaliyet gösteren tek bir sanayi kuruluşu<br />

bulunmaktadır. Ulaşım olanakları açısından sıkıntılı bir konumda bulunması<br />

bölgenin cazibe odağı olmasını yakın ve orta vadede zorlaştırmaktadır. Zira organize<br />

sanayi bölgesi kuruluş ve yer seçimi yöntemlerinin en önemlisi ulaşım olanaklarıdır.<br />

Hammaddenin işletmeye getirilme maliyeti düşük olsa bile mamulün işletmeden<br />

pazarlara taşınması Kiraz koşullarında içinde bulunduğumuz dönemde maliyetli<br />

görülmektedir. Kiraz Organize Sanayi Bölgesinde yer alacak işletmeler için bu iki ters<br />

yöndeki taşıma giderlerinin en az olduğu noktayı bulmak güçtür. İdeal bir Organize<br />

Sanayi Bölgesinin özelde bölgeye genelde ülkeye rahat erişim sağlayan ana ulaşım<br />

arterlerine en çok 2.5 kilometre uzakta olmak durumundadır. Ayrıca bölgeyi ana<br />

arterlere bağlayan köprü ve menfezlerin en az 20-25 ton taşır durumda olması bir ön<br />

koşul olarak gözükmektedir. Şu halde Kiraz’da kurulacak bir organize sanayi<br />

bölgesi için bu kriterlerin gerçekleşmesi bir ön koşul olarak gözükmektedir.<br />

Kaldı ki yörenin geri kalmışlığı düz ve vasıflı işçi bulabilme faktörünü de<br />

zorlamaktadır.<br />

Kiraz’ın ilçe nüfusu 2020 yılında projektif değerlere göre 11.000-20.000 kişi arası<br />

görülmektedir. Bu yıla değin alabileceği tahmini göç 18 ile 314 kişi olarak<br />

hesaplanmıştır. 1950-1990 yılları arası dönemde nüfusu yaklaşık 3 katına çıkan<br />

Kiraz’da Organize Sanayi Bölgesi kurulmasına yönelik yatırım sonuçta arz talep<br />

dengesinde fazla bir taleple karşılaşamayacağı ve yapılacak teşviklerin ise<br />

özendiricilikten uzak kalacağı belirlenmiştir.<br />

Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi<br />

Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi de Kiraz Organize Sanayi Bölgesi gibi 50 işyeri ve<br />

7.500 işgücü potansiyeline sahip düşünülmektedir. <strong>İzmir</strong>’e 120 km uzaktaki bu şehir<br />

yakınında kurulacak olan organize sanayi bölgesi 1.000.000 m 2 toplam alana sahip<br />

olup sanayi parselleri toplamı 522.500 m 2’ dir. Ödemiş’in Kaymakçı Beldesi<br />

yakınlarında tesis edilecek alanın kamulaştırma ve proje çalışmaları devam<br />

etmektedir ve 1995 yılında kurulmuştur. Ağırlıklı sektörleri süt mamulleri, tarım<br />

makineleri, inşaat malzemeleridir. Tire Organize Sanayi Bölgesine yakınlığı<br />

dikkate alındığında ve benzer sektörleri içerdiği göz önüne alındığında kısa<br />

vadede yatırımları çekebileceği, organize sanayi bölgesi yapılacak altyapı<br />

yatırımları ile karşılaştırıldığında ekonomik görülmemektedir. Nüfus yoğunluğu<br />

açısından 116 kişi/km 2 ’ye sahip ilçede patates, pamuk. tütün gibi endüstri bitkileri<br />

ile sebze ve meyve üretimi yapılmaktadır. Fazla bir göç alma potansiyeline sahip<br />

olmayan Ödemiş’in 2020 yılında 1.600-5.000 kişi arası göç alacağı tahmin edilmiştir.<br />

Tire Organize Sanayi Bölgesinin dahi yatırımlarını tam bitirmemiş olması kısa vadede<br />

bölgenin faal duruma geçemeyeceğini göstermiştir. Kaymakçı yakınlarında yer alacak<br />

bölgenin toplumcu bir davranışla 6.000 civarında olan nüfusun barındığı yerleşmeye<br />

11


1/1000 ölçekli uygulama imar planında öngörülen nüfus 11.358 kişidir. Kaldı ki<br />

2020 için doğrusal ve üstel nüfus kestirimleri Kaymakçı’nın 2020 yılında dahi bu<br />

sayıya erişemeyeceğini göstermiştir. Projeksiyonlarda en yüksek nüfus değeri 8.500<br />

kişi dolaylarında belirlenmektedir. Ödemiş ilçesi nüfusu 1950-2000 yılları arasında<br />

nüfusunu ancak 2’ye katlamıştır. Buna karşın Ödemiş imar planında, Ödemiş için<br />

öngörülen nüfus 79.594 kişidir. 2020 yılında doğrusal kestirim modeline göre bu<br />

rakama yaklaşacağı tahmin edilmektir.<br />

Organize sanayi bölgeleri planlanırken şehir planlaması ile birlikte ele alındığı<br />

takdirde toplumsal davranışları olumlu örgütlediği bilinmelidir. Özellikle organize<br />

sanayi bölgelerinin gerek yer seçiminde gerekse bölge içinde yapılacak yatırımlara<br />

paralel olarak yürütülmeyen iskan planlamaları özellikle belediye hizmetlerinin<br />

aksaması gibi problemleri ortaya çıkaracaktır. Ödemiş Organize Sanayi Bölgesinin bu<br />

açıdan gerek yakınında yer aldığı Kaymakçı’nın ve gerekse merkez ilçenin<br />

planlamalarını bu doğrultuda yapmış olmaları olumlu görülürken aynı durum<br />

Kaymakçı yakınlarındaki Konaklı beldesinde de görülmüş 2020 yılı kestirimlerine<br />

göre ortalama 2.500 nüfusa sahip olacak beldenin uygulama imar planı 10.880 kişi<br />

üzerinden yapılmıştır. Ancak Konaklı için burada söylenecek en önemli konu<br />

beldenin 1985 yılından bu yana devamlı nüfus kaybı içinde olduğudur. Şu halde<br />

yukarıdaki nüfuslar dikkate alındığında Ödemiş Organize Sanayi Bölgesinin orta<br />

vadede devreye girmesi olumlu görülmekte olup 2005 yılı faaliyete geçiş tarihi<br />

için erken bir dönemdir.<br />

Kınık Organize Sanayi Bölgesi<br />

<strong>İzmir</strong>’in kuzey aksında yer alan 2 organize sanayi bölgesinden birisi olan Kınık<br />

Organize Sanayi Bölgesi faal durumda olup toplam alanı 810.000 m 2 , sanayi<br />

parsellerinin toplamı ise 472.344 m 2’ dir. Sanayi parsellerinin sayısı ise 60 dır.<br />

Halihazırda 1 sanayi tesisi faaliyette olup altyapı inşaatları % 15 ortaklık payına<br />

sahip belediye imkanları ile devam etmektedir. 1997 yılında kurulmuş olmasına<br />

rağmen imar planı sorunları hala devam etmektedir. Organize sanayi bölgesinde<br />

ağırlıklı 4 sektör tekstil, konfeksiyon, inşaat ve gıdadır. Kınık-Bergama yolu üzerinde<br />

Poyracık mevkiinde kurulmuş bölgenin kuruluş amacı tarım ve tarımsal üretim<br />

potansiyeline sahip ilçenin endüstriyel tarım ürünlerini kendi bünyesinde işlemesi ve<br />

yörenin sosyo-ekonomik gelişmesine katkı sağlamayı içermektedir. Nüfus artış<br />

potansiyellerine sahip olması Soma-Kırkağaç-Bergama bağlantı yolu üzerinde olması<br />

bölgenin ulaşım potansiyelinden ötürü cazip bir durumda olmasını belirlemektedir.<br />

Bu bağlamda 2004 yılında faaliyete geçmesi planlanan Bergama Organize Sanayi<br />

Bölgesinin aynı aksiyel doğrultuda olması iki bölgeyi yarışır bir hale getirir. İşyeri<br />

sayıları olarak Kınık'taki 760 işyerine karşın Bergama 50 işyerine sahiptir ve her ikisi<br />

de 7.500’er kişilik işgücü potansiyeli yaratacaktır.<br />

Bergama Organize Sanayi Bölgesi<br />

Kamulaştırma ve proje çalışmaları süren Bergama Organize Sanayi Bölgesi 1997<br />

yılında kurulmuş, toplam alanı 1.747.491 m 2’ dir. Sanayi parsellerinin toplamı<br />

955.000 m 2’ dir. Bölgede yer alması düşünülen ağırlıklı beş sektör tekstil, çırçır,<br />

12


makine, maden, elektrik araç ve gereçleri imalatıdır. Dikkat edilecek olursa Kınık<br />

Organize Sanayi Bölgesi ile sektörel benzerliklere sahip Bergama Organize Sanayi<br />

Bölgesi parsel büyüklükleri ortalamada Kınık’tan daha büyüktür. Organize sanayi<br />

bölgelerinin seçimi ekonomik nedenlere dayandırılırken konumluk yerin seçilmesi söz<br />

konusu olduğu takdirde diğer bazı ekonomik nedenlerinde devreye girdiği<br />

görülmektedir. Bölgelerin finanse edilmesi ve kurulması yer seçimini etkileyecek<br />

faktörlere bakış açısını özellikle bölgesel açıdan büyük çapta değiştirmektedir.<br />

Bölgenin altyapı olanaklarının gerçeklemesi için planlanan bölgelerde organize edilen<br />

arazinin en çabuk şekilde satılarak paraya dönüştürülmesi önem taşıdığından<br />

gelişmiş veya hızla gelişen yörelerin tercih edileceğini göstermektedir.<br />

Kamusal planlarda ise yer seçimlerine daha değişik açılardan bakılmaktadır. Sanayi<br />

Odaları, Belediyeler, İl Özel İdareleri gibi kurumlar tarafından planlanan organize<br />

sanayi bölgeleri için bazı faktörler olumsuz yönde planlamayı etkiliyor olsa bile<br />

bütünde olumsuz bir sonuç çıkmıyorsa bölge seçiminde başka alternatiflerin<br />

düşünülemeyeceği açıkça belirlenmektedir. Bu açıdan bakıldığında Kınık’ta<br />

kurulmuş olan organize sanayi bölgesinin potansiyel taşıyan bir alan olmamasına<br />

karşın yörede kurulmuş ilk organize sanayi bölgesi olması ulaşım olanaklarından<br />

yararlanması bölgesel olanakların ve gelecekteki potansiyellerin gerçekleşmesinde<br />

yörede tek olmasından ötürü bir cazibe odağı olması düşünülmüştür. Durum ayrıca<br />

gelişmekte zorlanan Kınık'ın, Bergama ve Soma arasında ezilmesini de önleyici bir<br />

öneme sahiptir.<br />

Bölgenin ekonomik canlılığı bu şekilde bir bütünlük arz etmektedir. Kınık'ın belirli bir<br />

nüfus potansiyeline sahip olması aynı şekilde Poyracık ve Yayakent beldelerinin<br />

de bu artışı göstermeleri işgücü potansiyeli açısından Kınık Organize Sanayi<br />

Bölgesini cazip kılmaktadır. Buna karşın 2004 yılında faaliyete geçmesi<br />

tasarlanmış olan Bergama Organize Sanayi Bölgesi sanayileşmeden önce hizmet<br />

sektörüne ve özellikle turizme gelişmede bel bağlamış Bergama-Dikili aksına oturmuş<br />

olmasından ötürü bu aşamada spekülatif bir yatırım olarak görünmektedir. Genel<br />

ekonomik analizlerin ortaya koyduğu gelişme süresi organize sanayi bölgeleri için 15-<br />

20 yıl kabul edildiğine göre Kınık'la birlikte hareket edecek bir Bergama Organize<br />

Sanayi Bölgesinin temel yatırımlarını zorlayacaktır. Kaldı ki daha Kınık Organize<br />

Sanayi Bölgesi bile altyapı inşaatlarını tamamlayamamış olmasına rağmen, 1997<br />

yılında kurulmuş Bergama Organize Sanayi Bölgesinin herhangi bir yatırım<br />

çabasında olmaması potansiyel düşüklüğünü göstermektedir. Bu nedenle altyapı<br />

yatırımları açısından uzun vadeye kaydırılması altyapı yatırımlarının Kınık Organize<br />

Sanayi Bölgesine kaydırılarak faal durumdaki bu bölgenin tam faal hale getirilip<br />

desteklenmesi gerekmelidir.<br />

1997 yılında kurulmasına rağmen 6 yıl sonunda faaliyete geçen Kınık Organize<br />

Sanayi Bölgesinin doluluk oranının % 4,5 olması Kınık'ın belirli potansiyellerden<br />

yoksun olduğunun kanıtı olarak kabul edilebilir. Özellikle kuzey aksında <strong>İzmir</strong><br />

Atatürk Organize Sanayi Bölgesi, Aliağa gibi mevkilerde çok sayıda boş sanayi parseli<br />

bulunmakta iken Kınık ve Bergama’ya birer organize sanayi bölgesi kurmak makro<br />

yaklaşımlar açısından olumlu bulunmamaktadır. Özellikle kuzey aksında yer alan<br />

sanayi parsellerinin ortalama % 50 spekülatif bir davranış içinde olmaları gerçek<br />

13


yatırımcıları zor durumlarda bırakmaktadır. Spekülatif ile gerçek yatırımcıyı ayırmak<br />

için orta vadede tesisini gerçekleştirme aşamasına gelmeyen yatırımcının, tapusuna<br />

konmuş şerh vasıtası ise parselinin organizasyona geri kazandırılması temenni<br />

edilmektedir.<br />

Aliağa Organize Sanayi Bölgeleri (I, II,Kimya)<br />

Bir sanayi beldesi olarak gelişme gösteren Aliağa karayolu, denizyolu ve demiryoluyla<br />

tüm ulaşım bağlantılarını kurmuş bir yerleşmedir. Beldenin de bu yönde göstermiş<br />

olduğu eğilimler de dikkate alındığında sanayinin bu merkezde yoğunlaşması<br />

ekonomik baza oturan bir yaklaşımdır. Rafineri ve Petkim gibi kurumların bu<br />

yörede bulunmaları Aliağa’da kimya üzerine ihtisaslaşmış bir bölgenin<br />

kurulmasını da teşvik etmektedir. Bu nedenle alanda kurulması için 1998 yılında<br />

etüt çalışmalarına başlanmış Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgesinin 800.000<br />

m 2 büyüklükte ve ortalama 40 işyeriyle faaliyete geçmesi beklenmektedir. İşgücü<br />

potansiyeli ise 7.500 kişidir. Aliağa’da organize sanayi bölgesi bünyesindeki sanayi<br />

kuruluşları Petkim’den ayrı düşünülmelidir. Aşağıda açıklanacak Aliağa I ve Aliağa II<br />

Organize Sanayi Bölgeleri halihazırdaki Petkim, Gemi Söküm Tesisi, Gaz Dolum<br />

Tesisleri ve Haddehaneleri kapsamamaktadır.<br />

Sayılan alanlar, plan dışı geliştikleri ve çevresel etkilerinin olumsuzluğu nedeniyle<br />

organize sanayi bölgesi dışı alanlarda kalmaktadır ve ilçe belediyesinin veya DPT’nin<br />

herhangi bir şekilde bu alanlara yönelik plan düşüncesi bulunmamaktadır. Bu yöre<br />

organize sanayi bölgesi kriterlerine ve kurallarına göre kontrol dışı olarak<br />

nitelendirilmektedir. Ancak, kontrolsüzlüğün bir çözüm olmadığı bilindiğinden<br />

haddehane ağırlıklı bu bölgenin özel statülü bir organize alan haline<br />

dönüştürülmesi gerekliliği kaçınılmaz bir durumdur. Kısa dönemde bu sorunun<br />

ele alınarak, Valilik, EBSO, İZTO ve <strong>Ticaret</strong> ve Sanayi, Çevre İl Müdürlükleri ve ilgili<br />

belediye tarafından müştereken planlanması gerekmektedir. Bu sorun çözülünceye<br />

dek söz konusu alanlardaki parsellere, ilgili belediye ve kurumlar tarafından onay<br />

verilmemesi (ÇED vb.) tavsiye edilmektedir. Aksi durumda ilerde telafisi güç<br />

zararların artışının önüne geçilmesi güçleşecektir.<br />

Kimya sektöründeki yatırımların serbestçe yer seçmeleri kısıtlanmış olduğundan<br />

bunların bir araya toplanmasını da hedefleyen bölgenin yatırımının orta vadede<br />

çözülmesi olumlu bulunmaktadır.<br />

Aliağa’nın sanayi potansiyeli yörede iki ayrı organize sanayi bölgesi<br />

kurulmasına sebep olmuştur. Bunlardan birincisi 1997, ikincisi ise 1998 yılında<br />

kurulması kararlaştırılmış alanlardır. 1997 yılında kuruluşa geçen alan 9.220.000<br />

m 2 olup sanayi parselleri toplamı 4.704.345 m 2 olup 397 sanayi parseline sahiptir.<br />

Makine, imalat, tekstil, plastik, gıda, temizlik malzeme ve ürünleri başlıca ihtisas<br />

alanları olarak belirlenmiştir. 40.000 kişiye işgücü potansiyeli sağlayacak alanın her<br />

ne kadar 2004 yılında faaliyete geçmesi planlanmış ise de bu süreyi aşacağı, altyapı<br />

tesislerinin tamamlanmasındaki gecikme sebebiyle beklenmektedir. Bununla beraber<br />

bölgenin kısa dönemde faaliyete geçecek olması <strong>İzmir</strong> için önemli bir değere sahip<br />

olacaktır. Çandarlı Limanının gündemde olması ve orta vadede inşaatına<br />

14


aşlanabileceğinin tartışılması nedeniyle bölgenin cazip bir alan olduğu da<br />

belirmektedir. 1999 yılında etüt edilmeye başlanan Aliağa II Organize Sanayi Bölgesi<br />

ise birincinin göstermiş olduğu talep fazlalığından ortaya çıkmıştır. 4.000.000 m 2 ’lik<br />

bir alana kurulacak olan bu bölgenin planlanan sanayi parseli 250 kadardır ve<br />

yöreye 25.000 kişilik bir işgücü potansiyeli sağlayacaktır. Halihazırda yer seçimi<br />

onaysızdır.<br />

Aliağa’nın mevcut sanayi kuruluşlarına eklenecek Aliağa I, Aliağa II ve Aliağa<br />

Kimya Organize Sanayi Bölgeleri toplamda 72.000 kişilik bir işgücü potansiyelini<br />

bölgeye sağlayacaktır. Ancak yörede yeterli altyapı tesisine sahip olunmaması, kısa<br />

vadede bu bölgelerin faaliyete geçmesini mümkün kılmayacaktır. Bu nedenle Aliağa II<br />

Organize Sanayi Bölgesinin uzun vadede gerçekleşmesi, buna karşın Aliağa I’in<br />

planlandığı üzere kısa vadede sorunlarını çözerek faaliyete geçmesi gerekmektedir.<br />

Sahip olduğu 397 parselin tüm olarak sahipli olmasına karşın aktif hale gelmesinin<br />

ortalama 10-15 yıl alacağı belirlendiğinden ortaya çıkaracağı 40.000 kişilik işgücü<br />

potansiyeli donatılarına aynı süreçte sahip olabilecektir.<br />

1982 yılından önce Menemen’e bağlı bucaklardan birisi durumundayken 1982<br />

yılında ilçe merkezi olmuş ve rafineri ile 1965 yılında kurulan Petkim tesislerinin<br />

burada yer alması diğer sanayileri buraya çekmiş, özel iskeleler ile de ulaşım sistemi<br />

geliştiğinden yöre hızla sanayileşmiştir. Bu doğrultuda 1975 yılında 5.727 olan<br />

nüfus, 1980’de 11.129, 1985’te 17.578 ve 1990 yılındaysa 25.450’ye erişmiştir. 1997<br />

yılında 33.853 ve 2000 yılında ise 37.537 olmuştur. Bu tempoyla giden artış<br />

sonucunda Aliağa’nın nüfusu Üstel Büyüme Metoduna göre 2015 yılında 132.000<br />

kişiye yaklaşacaktır. Doğrusal Büyüme Yöntemine göreyse 40.000 üzerinde olacaktır.<br />

Orta vadede Aliağa I ve Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgelerinin faaliyete<br />

geçmiş haliyle 32.500 olarak kabul edilen işgücü potansiyelinin % 50’sinin<br />

gerçekleşmesiyle ortaya çıkacak 16.000 kişilik işgücünün % 19’unun Aliağa<br />

ilçesinden karşılanabileceği hesaplandığından şehirsel donatıların bu doğrultuda<br />

planlanması gerekmektedir.<br />

Halihazırda kullanıldığı şekliyle sabah ve akşam karayoluyla <strong>İzmir</strong>’den Aliağa’ya<br />

personel taşımanın önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu nedenle Aliağa’nın<br />

şehirleşme seviyesinin arttırılması ve bağımsız bir konut politikası<br />

geliştirmesi gerekmektedir. Aliağa’nın mevcut revizyon imar planından hesaplanan<br />

kapasite nüfusun da 180.000 kişi değerine karşılık gelecek şekilde yapıldığı dikkate<br />

alınacak olursa şehir ölçeğinde yerleşme, sanayi ve onun getireceği nüfus<br />

potansiyeline uygun bir tarz içinde bulunmaktadır. Aliağa’nın kuzeyinde, özellikle<br />

Aliağa I Organize Sanayi Bölgesine yakın bulunan Yenişakran yerleşmesinin imar<br />

planı, beldenin nüfus potansiyelinin büyük bir kısmını ikincil konutlar<br />

oluşturmasına karşın 27.000 dolaylarında bir nüfusu hedeflemiştir. Bu nedenle orta<br />

vadede belde sanayi alanlarına hizmet eden bir nüfus tarafından daha yoğun<br />

kullanılma durumundadır.<br />

Buna karşın Aliağa’nın güneyinde bulunan Helvacı Beldesi de Aliağa’nın sanayi<br />

gelişmesine altyapı oluşturmaya yönelik, 2015 yılında dahi 6.000 nüfusa ancak<br />

erişebileceği projekte edilmesine karşın 1968 yılında yaptırmış olduğu Nazım İmar<br />

15


<strong>Planı</strong>nda nüfusunu 44.856 olarak planlamıştır. Bu nedenlerden ötürü Aliağa’nın<br />

sanayileşmesi, yanında bulunan yerleşmelerin ve de kendisinin imarlı alanları<br />

dikkate alındığında kaçak yapılaşmalara mahal vermeyecek geniş bir alanın imarlı<br />

olduğunu kanıtlamaktadır. Sonuçta Aliağa sanayinin oluşturacağı konut ve şehirsel<br />

altyapı sorunlarına göreceli de olsa hazır bir durumda bulunmaktadır.<br />

Menemen Plastik Organize Sanayi Bölgesi<br />

<strong>İzmir</strong>’in kuzeyinde yer alan Menemen Plastik Organize Sanayi Bölgesi, ÇED<br />

raporu tamamlandıktan sonra faaliyete geçecek şekilde planlanmış olup 1999 yılında<br />

kurulması karar altına alınmıştır. Toplam alanı 920.000 m 2 olan bölgede 60 işyeri<br />

bulunmakta olup işgücü potansiyeli 10.000 kişidir. Plastik sanayini toplulaştırmayı<br />

hedefleyen bölgenin kısa dönemde faaliyete geçmesinin plastik sanayi olarak özellikle<br />

koku açısından olumsuzluklar taşıyan bir işkolunu birleştirerek sorunları tek elden<br />

çözmede olumlu yararları bulunmaktadır. Ancak seçilmiş olduğu alanın Menemen<br />

yerleşmesine yakınlığının taşıdığı olumsuzlukların giderilmesi gerekmektedir.<br />

Menemen-Aliağa ve diğer ulusal demiryolu şebekelerine bağlı olunması yerleşmeyi<br />

cazip hale getirirken çevredeki çok sayıda kooperatif konutları, Atatürk Organize<br />

Sanayi Bölgesine olduğu kadar Plastik Organize Sanayi Bölgesi çalışanlarına<br />

da hizmet etme olanağı sağladığından genel yer seçimi olumlu görülmüş olup<br />

kısa vadede devreye girmesinin dağınık sanayinin toplanmasını<br />

sağlayacağından ön planda desteklenmesi gereken yatırımlar arasına<br />

girmiştir.<br />

Torbalı Organize Sanayi Bölgesi (I, II)<br />

<strong>İzmir</strong> çevresinde sanayinin gelişme gösterdiği bir diğer yöre olan Torbalı münferit<br />

sanayilerin verdiği bir ivmeyle 1996 yılında <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> ve Torbalı Belediyesinin %<br />

8’er ve İl Özel İdare Müdürlüğünün % 14 ve de EBSO’nun % 70 katılımlarıyla kurmuş<br />

olduğu Torbalı I Organize Sanayi Bölgesi hızlı bir gelişim gösterememiştir. Daha<br />

yer seçimi onay aşamasında olan kuruluşun 3.800.000 m 2 alanında 80 işyeri yer<br />

alacak olup işgücü potansiyeli 10.000 kişi kadardır. Karma sanayilerin yer alması<br />

planlanmış olup daha ziyade ısıt-soğutma, klima, deri ve yan sanayi, konfeksiyon,<br />

ağaç mamulleri, ve muhtelif gıda sanayini içermektedir. Bu türler daha ziyade Torbalı<br />

çevresinde gelişim gösteren sanayi türleri olup bölgesel bir yapıya sahiptir. 2005<br />

yılında faaliyete geçeceği planlanmış olan bölgenin halihazırdaki durumuyla bu yıla<br />

yetişmesi mümkün görülmemekte olup orta vadede faaliyete geçebileceği<br />

planlanmaktadır. Torbalı’nın son kriz döneminde uğradığı talep düşüklüğü de<br />

bunu kanıtlar durumda olup, hemen yakınında yer alan Pancar ve Tekeli<br />

Organize Bölgelerinin hızlı ivmesi bu alanın talebinde düşüklük yaratacak<br />

düzeydedir. Torbalı II olarak anılan ve Torbalı <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> ile Pancar Belediyesinin<br />

% 8’er katılımıyla kurulan bu bölge 2000 yılında kurulmuş ve yer seçimi yapılarak<br />

onaylanmış durumdadır.<br />

Bu nedenle Torbalı’daki yatırımların söz konusu alana kaydırılmasında yarar<br />

bulunmaktadır. Torbalı I ile aynı yıl, 2005 yılında faaliyete girmesi planlanan bu<br />

bölgenin yatırımlar açısından daha şanslı olduğu görülmektedir. Kısa vadede faaliyete<br />

16


geçmesiyle 1.300.000 m 2 alanda 100 işyeri ve 10.000 işgücü potansiyeli<br />

kazanılacaktır. Hemen hemen Torbalı I ile aynı sanayi kolları burada da ağırlıklı<br />

sektörler olarak bulunmaktadır. Nüfus açısından oldukça düşük değerlere sahip<br />

Pancar beldesinin ihtiyacı olan işgücünün Torbalı ve <strong>İzmir</strong>’den geleceği düşünülmekle<br />

beraber 1990 yılları sonrasında Torbalı aksında görülen yoğun konut imalatları bu<br />

alanlarda oturan kişilerin komşu alanlardaki sanayi alanlarında çalışacağını da<br />

belirlemektedir. Bu nedenle Pancar ve Tekeli Organize Bölgeleri <strong>İzmir</strong> nüfus<br />

potansiyelini çekme açısından oldukça önemli iki ön koruma alanı olarak görev<br />

yapmaktadırlar.<br />

Bu iki alanın faaliyete geçmesini takiben Torbalı I’in yatırım sırası daha net<br />

ortaya çıkacak olup, anılan bölgeler kısa vadede % 50 doluluk oranına<br />

eriştikleri durumda planlamaya alınabilecektir. Aksi takdirde uzun vadede<br />

planlanması da uygun bir ekonomik profil vermektedir.<br />

Mermer İhtisas Organize Sanayi Bölgesi<br />

<strong>İzmir</strong> Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesi olarak anılan Mermer (İhtisas)<br />

Organize Sanayi Bölgesinin henüz yer seçimi yapılmamış ancak bu doğrultuda<br />

gelen talepler dahilinde 1999 yılında EBSO tarafından kurulmuştur. Bir süre yer<br />

seçimine karar verilirken çevre ilişkileri değerlendirmeye alınan bu sanayi kolunun<br />

çevreyi kirletme olasılığına karşı önlem alınması ve bu doğrultuda bir yer seçilmesi<br />

gerekliliği bulunmaktadır. Bu konuda yer seçiminde en uygun yerlerin <strong>İzmir</strong><br />

güney aksına ve Torbalı-Belevi kesiminde olması uygun bulunmaktadır. Gerek<br />

mermer ocaklarına yakınlığı ve gerekse ulaşım kolaylıkları ve gerekse bu konuda<br />

uzmanlaşmış bir meslek okulunun Torbalı’da bulunması yöreyi yer seçiminde ön<br />

plana getirmektedir. Tabiatıyla bu tercihte Torbalı’nın konut sektöründeki gelişmişlik<br />

düzeyinin de önemli bir rolü bulunmaktadır.<br />

Mermer Organize Sanayi Bölgesinin ortalama 50 işyerine sahip olması<br />

planlanmalıdır. Bu sayı da ortalama olarak 7.500 işgücü potansiyeli demektir.<br />

<strong>İzmir</strong> içinde ve çevrede yer alan mermer atölyelerinin toplanması açısından da olumlu<br />

olan bu girişimin kısa vadede gerçekleşmesinde çevre koruma koşulları ve ekolojik<br />

açıdan da yarar bulunmaktadır. Ayrıca ihtisaslaşmış olunması ile sanayilerin bir<br />

arada olunmasının koşulları birleştirilmeli ve bu alanın ivedilikle yer seçimi yapılarak<br />

faaliyete geçmesi gerekli bulunmaktadır. Mermer sektöründe tek bir firmanın<br />

etkinliğini çoğa çıkarmaya yönelik yer seçimi ile bir bölgenin etkinliğini çoğa çıkaran<br />

çözümler tabiatıyla farklı sonuçlar vereceklerdir. Tek firmanın yer seçimi gerekli<br />

altyapı dönüşümü sağlamaktan uzaktır. Dolayısıyla sanayileşme politikasında da<br />

bölgesel yer seçimi ve bir arada olunmasının ortaya çıkardığı lokalizasyon<br />

ekonomileri “localisation economies” önemli bir araçtır.<br />

Güney Aks Gelişim Trendleri<br />

Organize Sanayi Bölgelerinin ilerleyen aşamalarda yeni uydu şehirler de ortaya<br />

çıkardığı bilindiğinden güney aksta Torbalı yöresinde münferit sanayilerin ortaya<br />

çıkardığı şehirleşme ile bu olasılık da ortadan kalkmıştır. Ancak plansız konut<br />

17


politikaları içinde hareket edildiğinden ötürü kuzey aksta olduğunun benzeri Torbalı<br />

çevresinde de yaşanmakta ve bu alanda yapılmış konutlar arz fazlalığından veya<br />

talebin üzerinde inşa edilmelerinden spekülatif bir değere dahi ulaşamadan değerleri<br />

altında el değiştirmektedirler. Organize bölgelerin tesisi ile bu alanlara gelecek işgücü<br />

potansiyeli sayesinde bu konut alanlarında da bir ivme kazanılacaktır. Dolayısıyla da<br />

kaynaklardan tasarruf sağlanacaktır.<br />

Ege Bölgesi Sanayi <strong>Odası</strong> ortaklığında kurulmuş ve faal durumda olan Tire ve<br />

Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgelerinden, Kemalpaşa, organize olmayan ve bir<br />

kısmı ruhsata bile bağlı olmadan yapılaşmış ve sonuçta kendiliğinden ortaya çıkmış<br />

bir sanayi tesisleri alanını birleştirmek ve organize etmek amacıyla 1990 yılında<br />

kurulmuş olup tevsiine yönelik proje çalışmaları devam etmektedir. 301 sanayi<br />

parseli oluşmuş olup bunun 2003 yaz ayları itibarıyla 170 adedinin üzerinde bina<br />

bulunmaktadır. Organize olmadan her türlü sanayi tesisinin yer alabildiği bir alan<br />

olduğu için bu bölge her tür sanayi kullanımına açıktır. Buna karşın Tire Organize<br />

Sanayi Bölgesinde tekstil, gıda, zeytinyağı, inşaat ve makine sanayi belli başlı<br />

sektörler olarak ön plana çıkmaktadırlar ve daha ziyade yöresel tarım ürünlerinin<br />

sanayine yöneliktir.<br />

Tire Organize Sanayi Bölgesinin teşvik kapsamına alınarak hızlandırılması<br />

gerekmektedir. 2.796.094 m 2 ’lik bir alana sahip bölgede halen 16 tesisin bulunması<br />

bölgesel ekonomi için yarar getiricilikten uzak bulunmaktadır. Bu nedenle altyapı<br />

tesisleri açısından hala çalışmaların devam ettiği bölgenin bu tesislerini tamamlaması<br />

için ivme verilmeli ve bu aşamada Ödemiş ve Bayındır Gıda Organize Sanayi<br />

Bölgelerinin faaliyete geçiş vadelerinin geri atılmasında yarar<br />

bulunmaktadır. Bu aşamada aksi durumda arz fazlalığının doğuracağı spekülatif<br />

davranışlar gerçek ihtiyaç sahibini zor duruma düşürecektir.<br />

Diğer taraftan münferit yatırım için seçilen arazinin satın alınması aylarca süren bir<br />

seri bürokratik işleme tabi olmaktadır. Organize sanayi bölgelerinin bu aşamaları<br />

ortadan kaldırıyor olması yatırımların daha kısa zamanda gerçekleşmesine imkan<br />

tanımaktadır. Buna satılık veya kiralık fabrika binalarının yapılmasının eklenmesi<br />

üretime geçiş sürelerinde kısaltmalar yaratacağı için yatırımcıları cezp edici bir öğe<br />

olarak kullanılmalıdır.<br />

Teknolojiyi Geliştirme Bölgeleri<br />

Teknolojiyi geliştirmeye yönelik Seferihisar Teknopark Organize Sanayi<br />

Bölgesi adıyla 2000 yılında etüt safhasının başlatıldığı ve yaklaşık 5.000.000<br />

m 2 düşünülen bölge için sonuçta <strong>İzmir</strong> Yüksek Teknoloji Enstitüsü alanı içinde yer<br />

seçilmiştir. Teknolojiyi Geliştirme Bölgesi kısa ve orta dönemde gerçekleşme<br />

imkanlarına kavuşturulmalıdır. Ancak Yüksek Teknoloji Enstitüsü daha kendi iç<br />

örgütlenme sorunlarını çözememiş ve maddi zorluklar içinde bulunmaktadır. Halbuki<br />

Teknolojiyi Geliştirme Bölgesi’nin kurulması için öngörülen alanda üniversite veya<br />

Yüksek Teknoloji Enstitüsünün bulunması ve yörede yeterli AR-GE ve sanayi<br />

potansiyelinin bulunması şart olarak aranırken, Teknolojiyi Geliştirme Bölgesinin<br />

seçimi yapılmış yerinde bu tür imkanların bulunduğu söylenemez. Bu nedenle<br />

18


ölgenin yeri orta ve uzun vadede rantabl bir alanda seçilmiş durumda<br />

değildir.<br />

<strong>İzmir</strong>’in gelecek yıllar dikkate alındığında sanayi ve teknoloji alanında gelişme<br />

göstermeyecek ve yatırım çekemeyecek tek bölgesi olarak planlanan Çeşme-<br />

Karaburun yol kavşağında yer alan bu bölgenin uzun dönemde gelişmesi<br />

hedeflenebilmektedir. Kaldı ki bu bölgenin çekim unsuru olan Yüksek Teknoloji<br />

Enstitüsünün yerinin seçiminde de radikal hatalar yapılmış olup, ekonomik<br />

açıdan yatırımların pek çoğu gereksiz arazi düzenlemelerine ve ulaşım<br />

harcamalarına yöneltilmiştir. Bu durum da eğitime, araştırma ve geliştirmeye<br />

gitmesi gereken yatırımların sair harcamalara kaymasına sebep olmuştur. Sonuçta<br />

Enstitü gelişimini öngörülen süreden daha uzun bir zaman dilimi içinde<br />

tamamlayacaktır.<br />

Teknolojiyi Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliğinin ikinci maddesinde yer<br />

alan “…Bölgenin yer seçiminde….bölgelerin kurulması için Bakanlık bütçesine<br />

konulan ödeneğin….”tabiri şayet İleri Teknoloji Enstitüsü arazisi içindeki alanın<br />

düşük bir ücretle tahsisi sağlanmış ise, bunun uzun vadeyi hedefleyen bir yatırım<br />

olduğu açıkça belirmektedir. Aynı durum Enstitü arazisinin seçiminde de olmuş<br />

ve düşük bedel mevcut alanın seçilmesinin en büyük nedeni olmuştur. Ancak<br />

ilerleyen yıllarda oluşum sürecinde imalat safhasına geçindiğinde bunun daha fazlası<br />

gereksiz altyapı yatırımlarına gitmiştir. Halbuki kuzey aksının seçilmesi<br />

durumunda, sanayinin de gelişim gösterdiği bölgelere yakınlık içinde<br />

teknolojiyle daha sıkı ilişkilere, daha rahat koşullarda girilmesine sebep<br />

olunacaktı. Bu durumda Teknolojiyi Geliştirme Bölgesi de uzun vade içinde gelişim<br />

gösterebilecek bir bölge durumuna gitmektedir. Bu nedenle yer seçimi irdelenmesine<br />

gidilmesinde yarar bulunmaktadır. Bölge kendi ivmesiyle gelişim gösterecek bir<br />

durumda olduğundan mutlak surette bir üniversite kurumuna fiziki yakınlık içinde<br />

olma zorunda değildir.<br />

Nitelikli Sanayi Bölgeleri<br />

Nitelikli Sanayi Bölgelerinin kurulması konusundaysa uygulama yasasına<br />

dayanılarak Ülkemizde kurulacak olanlarda ABD Temsilciler Meclisince kabul edilen<br />

yasa tasarısına göre üretilmeyecek ürünler arasında başta tekstil ve konfeksiyon<br />

ürünleri gelmektedir. Bunu takiben ayakkabı, el çantası, bavul, iş eldiveni, deri giyim<br />

eşyaları gelmektedir. Ayrıca ABD Başkanının ithalata duyarlı olarak belirleyeceği<br />

diğer ürünlerin de yer alması, Nitelikli Sanayi Bölgelerinden beklenen faydanın<br />

sağlanamayacağını ortaya koymaktadır. Yapılan görüşmelerde bu bölgelerde demirçelik<br />

ürünlerinin de üretilmeyecek olmasının ihtimal dahilinde olması bölgelerin<br />

cazibesini ortadan kaldırmaktadır.<br />

Özellikle tekstil ürünlerine ABD tarafından kendi pazarlarına girişin kontrol<br />

edilmesi ve sınırlandırılması ve bu nedenle yüksek gümrük tarifeleri koyması<br />

ve de kota uygulaması tekstil sektörünün bölgelerde yer almasını mümkün<br />

kılmamaktadır. 1985 yılındaki ABD-İsrail Serbest <strong>Ticaret</strong> Anlaşması ve Uygulama<br />

Yasası kapsamında İsrail’den ABD'ye ihraç edilecek ürünlerde en az % 35 İsrail<br />

19


katkısı şartı bulunmaktadır. Bu kapsama 1996 yılında Batı Şeria ve Gazze şeridi de<br />

dahil edilmiş, daha sonra Ürdün de anlaşma kapsamına alınmıştır. Halihazırda bu<br />

ülkelerdeki bölgelerde konfeksiyon ve deri mamulleri üretilmekte olup Ürdün ile ABD<br />

Serbest <strong>Ticaret</strong> Anlaşması tam olarak 2008 yılında yürürlüğe girecektir. Buna<br />

rağmen Ürdün dahi bu anlaşmaya uzun vadeli bakmamakta olup, konu ağırlıklı<br />

olarak ABD pazarının ihtiyaçlarının teminine yönelik planlanmıştır. İsrail ve<br />

Ürdün’de tekstil ve deri konfeksiyon ürünlerinin üretilmekte olması Türkiye’yi bu<br />

kapsam dışına itmektedir. Sonuçta kısa ve orta vadede bu tür bölgelerin<br />

herhangi bir OSB veya Serbest Bölge içinde yer almasını bölgenin siyasi<br />

konjonktürü de dikkate alındığında yapılabilir bulunmadığı söylenebilir.<br />

Tekeli Organize <strong>Ticaret</strong> ve İmalat Bölgesi<br />

<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından Tekeli beldesinde kurulan ve faaliyete geçen<br />

Şehirsel Çalışma Alanı, Organize Bölge statüsüne geçmiş bulunmaktadır. Bu<br />

bölgenin kuruluşunda hedeflenen küçük ve orta ölçekli imalat sektörüne de bu tür<br />

bölgelerde yer verilmesinin sağlanmasını amaçlayan küçük parsel üretimi başarılı<br />

olmuş ve sonuçta planlanmış 1.000 m 2 ve 2.500 m 2 ’lik parsellere küçük üreticilerin<br />

de organize bir çatı altında toplanmasını sağlamıştır. Aynı durumda Seyrek<br />

beldesinde de planlanmış bir arazi parçası bulunmakta (950.000 m 2 ) ve sektörel<br />

olarak küçük ve orta üretime hizmeti amaçlamıştır. Bu tür alanların organize<br />

sanayi bölgelerini destekleyen yan sanayilerin yer almasına imkan<br />

tanıttıkları için olumlu görülmektedir. Kısa vadede bu alanların destek<br />

görmesi, kuzey aksta Atatürk Organize Sanayi Bölgesine hizmet veren yan<br />

kuruluşların ve Çiğli-Menemen aksında yer alan düzensiz imalathaneleri<br />

toplamaları için desteklenmesi gerekmektedir.<br />

Serbest Bölgeler<br />

<strong>İzmir</strong>’de iki serbest bölge vardır. Bunlar Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ) ve Menemen<br />

Serbest Bölgesidir (İDESBAŞ). Türkiye'de halen faaliyet gösteren 20 serbest bölgeden<br />

biri olan ESBAŞ ticaret hacmi bakımından Mersin'den sonra ikinci sırada yer<br />

almaktadır. Bu serbest bölgede, 1998-2002 döneminde, Türkiye’deki serbest bölge<br />

ticaret hacmin ortalama % 16.1’lik kısmını gerçekleştirmiştir. İDESBAŞ’ta ise,<br />

ağırlıklı olarak deri firmaları bulunmaktaysa da bölge tüm sektörlere açık<br />

konumdadır. 1998-2002 döneminde, Türkiye’deki serbest bölge ticaret hacmin<br />

ortalama % 2.5’lik kısmını gerçekleştirmiştir. Bu iki bölgenin ticaret hacmindeki<br />

gelişmeler aşağıdaki tablodan izlenebilir.<br />

20


Tablo 10.1 <strong>İzmir</strong> Serbest Bölgelerinin <strong>Ticaret</strong> Hacmi ve Türkiye Payları (1000 $)<br />

Serbest Bölge 1998 1999 2000 2001 2002<br />

ESBAŞ 1.446.380 1.188.896 1.662.598 1.291.910 1.828.870<br />

Türkiye Payı 18,7 15,1 14,7 15,5 16,5<br />

İDESBAŞ 178.578 180.678 240.262 251.479 277.385<br />

Türkiye Payı 2,3 2,3 2,1 3,0 2,5<br />

<strong>İzmir</strong> Toplam 1.624.958 1.369.574 1.902.860 1.543.389 2.106.255<br />

Türkiye Payı 21,1 17,4 16,8 18,5 19,0<br />

Türkiye 7.717.764 7.886.562 11.300.593 8.331.246 11.102.596<br />

İDESBAŞ<br />

Kuzey aksı olarak kabul edeceğimiz <strong>İzmir</strong>’in bu kesiminde enerji sorununun<br />

bulunmaması da sanayiler için çekici bir unsur olmaktadır. Doğal gazın da bu yöreye<br />

erişmesiyle Organize Bölgelere talep daha da artmaktadır. Bu nedenle kuzey aksında<br />

münferit sanayi tesisi kurulmasına bundan böyle izin verilmemesi gerekmektedir.<br />

Özellikle Çiğli-Menemen arasında gelişme gösteren münferit sanayi<br />

alanlarının belirli bir düzene getirilerek organize edilmesi gerekmektedir.<br />

Demiryolu ile karayolu arasında kalan bu tesisler kendi başlarına bir yayılım<br />

göstermekte ve gelecek için gerek ekonomik ve gerekse ekolojik problem alanlarını<br />

ortaya çıkaracaklardır. Bir süre önce Kemalpaşa’nın yaşadığı sorunların benzerlerinin<br />

yörede yakında ortaya çıkacağının sinyalleri alınmaktadır. Serbest bırakılması<br />

halinde tarım alanlarının da kaybedileceğinin endişesi taşınmalıdır. Bu nedenle<br />

Seyrek beldesi sınırları içinde İDESBAŞ adı altında faaliyet gösteren Serbest Bölgenin<br />

bitişiğinde planlanmış olan bir şehirsel çalışma alanının da bir an önce faaliyete<br />

geçmesi gerekmektedir. Bu alanın bir Özel Organize Sanayi Bölgesi statüsüne<br />

getirilerek Çiğli-Menemen arasında ortaya çıkan düzensizliği tutucu, kontrol edici bir<br />

sübap olarak kısa dönemde devreye sokulmasında yarar bulunmaktadır. Bu bölge<br />

aynı zamanda Gediz Havzasının korunması ve bu alandan <strong>İzmir</strong>’e olan göçü<br />

önleyici bir vasfa da sahip bulunmaktadır.<br />

Liberal ekonomilerin geçerli olduğu ülkelerde yatırımlar özel sektör tarafından<br />

yapıldığı takdirde sanayin dağılımı ancak özendirme koşullarının varlığı ile etkin<br />

olabilir. Bu hususlar da iki grup altında toplanabilir. Birincisi; parasal özendirme<br />

unsurlarıdır ki, kredi, vergi indirimi gibi unsurlar görülür, diğeriyse; parasal<br />

olmayanlardır ki buna da altyapı yatırımları girmektedir. Organize sanayi bölgeleri<br />

genel olarak ikincisine girmekle birlikte diğer tür özendirme unsurları da özellikle<br />

<strong>İzmir</strong>’den uzaklaştıkça ve gelişmesini tamamlayamamış ilçelerde uygulanmaktadır.<br />

Örneğin Seyrek Beldesi sınırları içinde bu amaçlara yönelik 1.950.000 m 2 tutarında<br />

bir yer ayrılmış olup, <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın Tekeli Beldesinde başlattığı çalışma<br />

benzeri bir planlamaya tabi olmuştur. Bu tür alanların potansiyel taşıyan yörelerde<br />

seçilmiş olması kısa ve orta vadeli perspektifler içinde değerlendirilmesinin<br />

olumluluklarını taşımaktadır. Özellikle <strong>İzmir</strong>’e yönelik göç veren yerleşmelerin<br />

21


ulunduğu yörelerde bu tür çalışma alanlarının planlanması <strong>İzmir</strong>’e olası ve de olan<br />

nüfus akımını engelleyici bulunmaktadır.<br />

ESBAŞ<br />

1989 yılında kurulan ve 1990 yılında Gaziemir’de faaliyete geçen Ege Serbest Bölgesi<br />

(ESBAŞ) 2.200.000 metrekarelik alan üzerine kurulmuştur. Bölgenin kuruluşunda %<br />

98 Amerikan EAC İnternational firmasının hissesi bulunmaktadır. Diğer hisseler ise<br />

Büyükşehir Belediyesi, <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>, Sanayi <strong>Odası</strong> ve İl Özel İdaresine ait olup, bir<br />

özel sektör kuruluşudur. ESBAŞ yap-işlet-devret modeline göre tüm altyapı ve<br />

üstyapı tesislerini inşa edip, bölgeyi yönetmektedir. Konum yeri olarak lojistik<br />

dağıtım noktalarına yakın olması, ulusal ve uluslar arası pazarlara kolayca<br />

erişmesini sağlamaktadır.<br />

ESBAŞ halihazırda altyapısı hazır 1.021.152 metrekare alana sahiptir. Bu sayı<br />

doluluk kapasitesinin 2003 yılı sonu itibariyle % 46 oranında kalacağını<br />

göstermektedir. Gelişme alanı 700.000 metrekare ile % 32 pay sahibidir. Buna ek %<br />

13 üst yapısı tamamlanmış, % 2 tasarım halinde alan bulunmaktadır. Bu durum<br />

kısa ve orta vadede bölgenin gelişim rezerv alanlarına sahip olduğunu<br />

göstermektedir. Kriz dönemlerinden etkilenmesi özellikle son 10 yılda gelişim<br />

trendini ağır bir tempoya getirmiş olduğundan mevcut alanları uzun vadede de yeterli<br />

olabilecektir. Dolayısıyla ESBAŞ’ın gelişim için yeni arazi satın almasına gerek<br />

bulunmamaktadır.<br />

ESBAŞ Türkiye’deki serbest bölgeler arasında en çok yabancı sermaye çeken bölge<br />

konumunda olup, 2002 yılı sonu itibariyle 9.000 kişiyi istihdam etmektedir.<br />

Hizmete girişinden bugüne kadar toplam 9 milyar dolar ticaret hacmi<br />

gerçekleştirilmiş ve 2002 yılı sonu ticaret hacmi 1.828.870.000 dolara<br />

erişmiştir. 2003 yılı ilk 2 ay ticaret hacmi ise 335.500.000 dolardır. Bölgede 2002<br />

yılı sonu itibariyle 330 firma faaliyet göstermekte, bunun 271 yerli, 59’u yabancıdır.<br />

1999 yılı krizi bölgenin ticaret hacmini olumsuz etkilerken firma sayısını 381’den<br />

372’ye düşürmüştür. Bu düşüş ilerleyen yıllarda da devam etmiştir.<br />

Ege Serbest Bölgesi faaliyete geçtiği yılın ertesinden 2003 yılı ilk iki ay dahil olmak<br />

üzere toplam ticaret hacmi 11.571.500.000 dolardır. Bu gidişat içinde 2012 yılı için<br />

gelişim projeksiyonu itibarıyla istihdam edilen insan sayısının 25.000’e<br />

erişmesi hedeflenmektedir. 2012 yılına kadar 500 firma ve yıllık 5 milyar dolar<br />

ticaret hacmine ulaşması öngörülmektedir.<br />

Özel girişim sonucu oluşan bölge, ülkenin genel sorunu olarak görülen özel<br />

sektör girişimine verilen desteğin azlığını son yıllarda hissetmeye başlamıştır.<br />

Verilen krediler ve bölge için ayrılan ödenek özellikle son kriz döneminde kısıtlı<br />

tutulmuştur.<br />

Bölgede ithalat ve ihracat yapan firmalara altyapısı hazırlanmış arsalar ve<br />

hazır modüler fabrika binaları ve depo alanları da kiralanmaktadır. Kiracı<br />

kullanımlarda faaliyet ruhsatı süresi 10 yıl olup üretim faaliyetinde bulunulursa bu<br />

süre 15 yıla çıkmaktadır. Yatırımcı kullanıcılar için 20 yıllık süre üretim faaliyetinde<br />

22


ulunulduğu takdirde 30 yıl olmaktadır. Serbest bölgedeki firmalar kurumlar vergisi<br />

ödememekte çalışanlar gelir vergisinden muaf olmaktadır. Gümrüksüz alanda süresiz<br />

stok tutulmakta olup yurtdışından getirilen mal ve teçhizat için gümrük vergisinin<br />

ödenmemesi bir avantajdır. Faaliyet gösteren firmaların karlarının serbestçe<br />

transfer etmeleri, düşük faizli işletme ve yatırım kredileri kullanmaları ve<br />

alım ve satımlarda döviz kullanılması zorunluluğu işletme sermayelerini<br />

enflasyon karşısında korumaktadır.<br />

Son yıllarda serbest bölgelerden vergi alınmasına yönelik söylemlerin artmasına<br />

karşın serbest bölgelere vergi getirilmeyeceği sözünün verilmesi bu bölgelerde<br />

yatırımcının önünü açmıştır. 2002 yılı sonu itibariyle, 1995 yılından beri 5 milyar<br />

dolarlı sermayenin yurtdışına kaçtığı Hazine Müsteşarlığı tarafından beyan edilmiştir.<br />

Vergi muafiyetinin açıklanması üzerine 2002 yılında ve 2003 yılında sermaye<br />

kaçışları durma noktasına gelmiştir.<br />

2002 yılına oranla 2003 yılının ilk üç ayında % 20 artış olması bölgenin<br />

olumlu bir gelişim temposu yakaladığını göstermektedir. BOTAŞ’ın <strong>İzmir</strong><br />

bölgesinde yapacağı hatlardan ESBAŞ’a basınç düşürme istasyonu ile bağlantı<br />

sağlaması 2005 yılına kadar hedeflenmiş olduğundan gerçekleşmesi bölgenin<br />

cazibesini artıracaktır.<br />

TEDAŞ’ın ESBAŞ’a bölge sınırında sattığı elektrik enerjisinin tarifesinin <strong>İzmir</strong><br />

içinde uygulanan tarifeden daha düşük olması gerekmektedir. Zira elektrik<br />

burada bir ihraç ürünü durumundadır. Ayrıca durum bölge üretimini teşvik<br />

edecektir. İşletici ya da kullanıcılar tarafından ticarete konu edilmeyen eşya, araçgereç<br />

ve atıkların serbest bölgeden çıkarılması sırasında Gümrük Mevzuatı<br />

hükümlerine tabi bulunması büyük sıkıntılar yaratmıştır.<br />

İhraç noktalarına olan göreceli yakınlığı bölgeyi cazip kılmasına rağmen Alsancak<br />

Limanı ve Adnan Menderes Hava Limanında ESBAŞ’ın cep bölgeleri tesisi<br />

gerekmektedir. Bu bölgeler 1988-89 yıllarında Ege Serbest Bölgesi Yönetmeliği ve<br />

Kurucu İşletici Sözleşmesinde yer almasına karşın gerçekleşememiştir. Halbuki<br />

bölgenin sağlıklı çalışması için cep bölgeleri önem taşımaktadır. Sorunun tam<br />

manada çözülememiş olması mal transferlerinde gecikmelere yol açmaktadır.<br />

Bu tür cep bölgelerinin ivedilikle tesis edilmesi gerekmektedir. Ayrıca yurtdışı<br />

ilişkilerde gümrük muameleri kaldırılmalıdır.<br />

Genel Değerlendirme<br />

<strong>İzmir</strong> çevresinde yer alması Sanayi <strong>Odası</strong> tarafından planlanmış ve üçü faal, on beş<br />

organize sanayi bölgesine ek olarak <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından faaliyete geçirilmiş olan<br />

Bayındır Çiçek ve Tekeli Organize Bölgeleri ve de Buca’da yer alan tekstil konusunda<br />

ihtisaslaşmış özel Organize Sanayi Bölgesi dışında yakın, orta ve uzun vade içinde<br />

konu değerlendirildiğinde henüz yer seçimi onaysız Kiraz ve Bayındır Organize<br />

Sanayi Bölgelerinin yer seçimlerinin yeniden irdelenmesinde yarar<br />

bulunmakta olup, bu iki bölgenin uzun vadede gerçekleşme olanağına da<br />

sahip bulunmaları nedeniyle, Tire’nin doğusunda sanayi potansiyeli yüksek<br />

23


tarım ürünlerinin üretiminin yer aldığı Gökçen yöresinin değerlendirilmeye<br />

alınmasında yarar bulunmaktadır. Özellikle tarımsal değeri bulunmayan<br />

toprakların yer aldığı kesimlerde gerçekleştirilecek bu bölgenin söz konusu iki<br />

bölgenin potansiyellerini birleştirmesi açısından daha uyumlu bir alanda yer<br />

almasının rantabilite açısından olumlu olduğu görülmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> il hudutları içinde faaliyette olan iki adet Serbest Bölgesi bulunmaktadır.<br />

Bunlardan ilki 220 hektar “Ege Serbest Bölgesi” bir diğeri ise 176 hektar olan<br />

Menemen Serbest Bölgesidir. Ege Serbest Bölgesi verilmiş 633 işletme ruhsatına<br />

karşın, sadece 348 aktif üyesi bulunmaktadır. Gelecekteki talebe göre 70 hektarlık<br />

bir gelişme alanı bulunmaktadır. 6.000 kişinin istihdam edildiği Ege Serbest<br />

Bölgesinde ağırlıklı olarak tekstil, makine, elektrik-elektronik ve kimya<br />

sektörleri yer alırken, üretimin yanı sıra, alım-satım, kiralama, finansal kiralama,<br />

açık-kapalı alan depolama, montaj-demontaj, ofis hizmetleri, bakım-onarım,<br />

bankacılık ve sigorta faaliyetleri sürdürülmektedir. Teknoloji merkezi, uzay kampı,<br />

sosyal tesisler, altyapı hizmetleri, güvenlik ve sağlık hizmetleri ve kolay ulaşımı<br />

(havayolu, demiryolu ve karayolu ile bağlantısı bulunmaktadır) ile Ege Bölgesinin en<br />

cazip yatırım alanlarından bir tanesidir.<br />

Diğer bir Serbest Bölge Olan Menemen Serbest Bölgesi ise tüm sektörlere açık<br />

olup, kurulduğunda Deri Organize Sanayi Bölgesi olarak kurulan bölge, 1997 yılında<br />

Deri Serbest Bölge, 1998 yılında ise her sektöre hizmet veren bir Serbest Bölge<br />

olmuştur. Toplam 189 parseli olan bölgede 116 firma bulunmaktadır. Altyapısı<br />

hazır ve merkezi arıtma tesisi olan bölge üretim, ticaret, açık-kapalı depo<br />

alanları, ekipman ve ofis temini gibi faaliyetler söz konusu olmaktadır.<br />

Bu değerlendirmeler ışığında sanayi alanlarının kurulması ve geliştirilmesi<br />

değerlendirildiğinde mevcut organize sanayi bölgesi alanlarına ek alanların<br />

değerlendirme kapsamına alınmasında yarar bulunmamaktadır. Değerlendirmeler<br />

sanayi tesislerinin fiiliyatta kurulmasıyla, bunlara uygun parsellerin<br />

sunulması arasında geniş bir açık olduğunu belirlemektedir. Durumun bu<br />

perspektif içinde devam etmesinin gelişim trendleri açısından hiçbir yararı<br />

bulunmamakta olup ilerleyen yıllarda organize sanayi bölgelerinin içinde yer alacak<br />

parsellerin sanayi yapılarıyla dolması yerine olayda spekülatif yaklaşımların daha<br />

baskın olacağı belirmektedir. Bu durum da orta vadede sanayinin gelişimini ve<br />

yatırım politikalarını olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle organize sanayi bölgesi<br />

stratejileri açısından yeni bölge önerilmemesi ve yatırımların zamana daha planlı<br />

yayılması gerekmektedir. Zira yapılan değerlendirmelerde, 2004 yılında faaliyete geçiş<br />

tarihi itibarıyla 510 sanayi parseli üç bölgede hazırlanmış olacaktır. 2005 yılı<br />

itibariyle de 230 parsel buna eklenecektir. Buna Kemalpaşa Organize Sanayi<br />

Bölgesinin tevsiinden oluşan 100 parsel de eklenince toplamda 2005 yılı itibarıyla<br />

850 parsel organize sanayi bölgeleri içinde sunulacaktır. Halbuki 2003 yılı ortası<br />

itibarıyla Kınık’ta 60 parselin biri, Tire’de 350 parselin 16’sı (altı tesis inşa halindedir)<br />

ve Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinde ise 301 parselin 170’inin dolu olduğu<br />

görüldüğünde yeni bölgelerin kısa ve orta dönemde tesisinin ekonomik olmadığı<br />

belirlenmektedir. Buna karşın kısa dönemde Kemalpaşa’da gerçekleştirildiği üzere,<br />

Pınarbaşı yöresinde de <strong>İzmir</strong> Nazım İmar <strong>Planı</strong>nda yer aldığı ve de Uygulama İmar<br />

24


Planları yapılmış olan sanayi alanlarını organize biçime dönüştürülmesinin gelişim<br />

açısından daha önemli bir yararı bulunmaktadır.<br />

İsmi<br />

Tablo 10.2 Faal, Proje ve Etüt Aşamasındaki Organize Sanayi Bölgeleri<br />

Kaynak: EBSO<br />

Kuruluş<br />

Yılı<br />

Faaliyete<br />

Geçiş Yılı<br />

Toplam<br />

Alan (ha)<br />

Sanayi<br />

Parselleri<br />

Alanı (ha)<br />

Sanayi<br />

Parsel<br />

Sayısı<br />

İşgücü<br />

Potansiyeli<br />

Kemalpaşa OSB 1990 Faal 410 354 301 35.000<br />

Tire OSB 1993 Faal 410 280 240 20.000<br />

Ödemiş OSB 1995 2005 100 52.5 50 7.500<br />

Torbalı I. OSB 1996 2005 260 10.000<br />

Torbalı II. OSB 2000 380 15.000<br />

Bergama OSB 1997 2004 175 95,5 51 7.500<br />

Kınık OSB 1997 Faal 81 47 60 7.500<br />

Aliağa I OSB 1997 2004 922 470 397 40.000<br />

Aliağa II OSB 1999(etüt) 400 25.000<br />

Aliağa Kimya OSB 1998(etüt) 79 7.500<br />

Menemen Plastik OSB 1999 2004 92 10.000<br />

Kiraz OSB 1999(etüt) 83 7.500<br />

Bayındır Gıda OSB 2000(etüt) 215 15.000<br />

Teknoloji Geliştirme Bölgesi 2000(etüt) 500 25.000<br />

Merkez Mermer OSB 1999(etüt) 7.500<br />

Buca Adatepe Tekstil OB 1998 Faal 35 25.000<br />

Çiğli Atatürk OSB 1976 Faal 700 400 495 25.000<br />

Tekeli <strong>Ticaret</strong> ve İmalat OB 1999 2002 100,4 319 20.000<br />

Çiçek OB<br />

Faal<br />

25


Tablo 10.3 Organize Sanayi Bölgelerinde, Ortaklar, Ağırlıklı Sektörler, Gelinmiş Olan Aşama, Doluluk Oranı ve Gelişme<br />

Trendleri ve <strong>Stratejik</strong> Plan Hedefleri<br />

İsmi Ortakları Ağırlıklı Sektörler Gelinmiş Olan Aşama<br />

Dolu.<br />

Oranı<br />

Gelişim Trendleri ve<br />

Hedefler<br />

Kemalpaşa OSB EBSO,İl Özel İdare Müd. Kimya,gıda,makine, kağıt, yapı elemanları Proje çalışmaları devam ediyor 56 %<br />

Tire OSB<br />

Ödemiş OSB<br />

Torbalı I. OSB<br />

Torbalı II. OSB<br />

Bergama OSB<br />

Kınık OSB<br />

Aliağa I OSB<br />

EBSO,İl Özel İdare Müd.,<br />

Tire Bld.<br />

EBSO,İl Özel İdare Müd.<br />

Ödemiş Tic. <strong>Odası</strong>,<br />

Kaymakçı EBSO, İl Özel Bld. İdare Müd.,<br />

Torbalı Tic.<strong>Odası</strong>, Torbalı<br />

Bld. EBSO, İl Özel İdare Müd.,<br />

Tor balı Tic.<strong>Odası</strong>, Pancar<br />

Bld. EBSO, İl Özel İdare Müd.,<br />

Bergama Tic.<strong>Odası</strong><br />

EBSO, İl Özel İdare Müd.,<br />

Kınık Bld.<br />

EBSO, İl Özel İdare Müd.,<br />

Aliağa Tic. <strong>Odası</strong><br />

EBSO, İl Özel İdare Müd.,<br />

Aliağa II OSB<br />

Aliağa Tic. <strong>Odası</strong><br />

EBSO, İl Özel İdare Müd.,<br />

Aliağa Kimya OSB<br />

Aliağa Tic. <strong>Odası</strong>, Aliağa<br />

Menemen Plastik<br />

OSB<br />

Kiraz OSB<br />

Bayındır Gıda<br />

OSB<br />

Bld. EBSO, İl Özel İdare Müd.<br />

Menemen Tic.<strong>Odası</strong>,<br />

Menemen EBSO, İl Özel Bld. İdare Müd.,<br />

Kiraz Bld.<br />

EBSO, İl Özel İdare Md.,<br />

Bayındır Bld. .<br />

Tekstil,gıda,zeytinyağı, inş. ve makine san. Altyapı inşaatı devam ediyor. 4 %<br />

Süt mamulleri,tarım makinesi, İnşaat<br />

malzemesi<br />

Isıtma-soğutma klima, deri ve yan san.,<br />

Konfeksiyon,ağaç mamul, muhtelif yiyecek<br />

Isıtma-soğutma, mobilya, makine, plastik ve<br />

çeşitli imalat<br />

Tekstil, çırçır, makine, maden, elektrik<br />

Kamulaştırma ve proje<br />

çalışmaları sürüyor<br />

Yer seçimi onay safhasında<br />

Yer seçimi yapıldı ve onaylandı<br />

Kamulaştırma ve proje<br />

çalışmaları sürüyor<br />

Tekstil,konfeksiyon,inşaat, gıda, merdiven Altyapı inşaatı devam ediyor. 2 %<br />

Makine imalat,tekstil,plastik, gıda, temizlik<br />

ürünleri<br />

Kimya<br />

Plastik<br />

Gıda<br />

Kamulaştırma ve proje<br />

çalışmaları tamamlandı<br />

Yer seçimi yapıldı,onaylanmadı<br />

Yer seçimi incelemesi devam<br />

ediyor<br />

Yer seçimi yapıldı, ÇED<br />

aşamasında<br />

Yer seçimi yapıldı, onaylanmadı<br />

Yer seçimi yapıldı, onaylanmadı<br />

ÇED raporu hazırlanacak<br />

Tevsi çalışma. kısa vadede.<br />

tamamlanması<br />

Altyapı yatırımlarının<br />

hızlandırılması<br />

Tire OSB’nin doluluk oranının<br />

artmasına takiben<br />

Torbalı II OSB’nin gelişmesini<br />

takiben<br />

10-15 yıl<br />

Faaliyete geçiş kısa vadede<br />

Kınık OSB nin doluluk<br />

oranında artmasına takiben<br />

Altyapı yatırımlarının<br />

hızlandırılması<br />

Altyapı yatırımlarına kısa<br />

vadede başlama<br />

Faaliyete geçiş uzun vadede<br />

Yer seçiminin orta vadede<br />

tamamlanması<br />

Aliağa Kısa vadede I veya altyapı II OSB içinde yer<br />

yatırımlarına başlama<br />

Uzun vadede. gerçekleşmesi<br />

veya vazgeçilmesi<br />

Uzun vadede gerçekleşmeli.<br />

Teknoloji<br />

EBSO Yer seçimi yapıldı Orta vadede gerçekleşmeli<br />

Geliştirme Bölgesi<br />

Merkez Mermer<br />

OSB<br />

Buca Adatepe<br />

Tekstil OB<br />

EBSO, İZTO ve diğer Mermer Yer seçimi yapılmadı<br />

Ege Giyim San. Yapı Koop. Tekstil-konfeksiyon<br />

Yer seçiminin kısa vadede<br />

tamamlanması<br />

Yatırımlara destek verilmesi<br />

26


Çiğli Atatürk OSB<br />

Tekeli <strong>Ticaret</strong> ve<br />

İmalat OB<br />

Tekstil,gıda,elektrik-elektronik makine, oto<br />

yan sanayi<br />

Alt yapı çalışmaları devam<br />

ediyor.<br />

İZTO İnşaat,gıda,ağaç işleri, metal, tekstil Alt yapı çalışma. devam ediyor.<br />

Çiçek OB İZTO Sera,çiçek Yer seçimi devam ediyor.<br />

Yatırımlara destek verilmesi<br />

Kısa vadede yatırımların<br />

tamamlanması<br />

Kısa vadede yatırımların<br />

tamamlanması<br />

Tablo 10.4 Planlama Dışı Bölgeler<br />

Endüstri<br />

Bölgeleri<br />

İsim Ortakları Ağırlıklı Sektörler Gelinmiş Olan Aşama Dolu.<br />

Oranı<br />

Nitelikli Sanayi<br />

Bölgeleri<br />

Tablo 10.5 Kısa Dönemde Projelendirme Kapsamına Alınması Gerekli Bölgeler<br />

Gelişim Trendleri ve Hedefler<br />

Orta vadede gerçekleşmesi<br />

Hukuksal sorunların<br />

çözülmesinden sonra<br />

Çiğli-Menemen<br />

Pınarbaşı<br />

Gökçen<br />

Seyrek <strong>Ticaret</strong><br />

İmalat Bölgesi<br />

Mevcut sanayilerin organize<br />

olması<br />

Mevcut sanayilerin organize<br />

olması<br />

Kiraz, Bayındır OSB’lerine<br />

alternatif<br />

Kuzey Aksı Gelişimini<br />

dengeleyici bölge<br />

27


10.1.2 <strong>Ticaret</strong><br />

<strong>Ticaret</strong> günümüzde sadece yerel kurumların kontrol ve yönetiminde olan bir<br />

ekonomik faaliyet değildir. Uluslararası piyasalara Türkiye’nin entegrasyonu<br />

sürecinde bir yandan uluslararası ticari faaliyetlere ilişkin kurallar, diğer yandan da<br />

kurallarla düzenlenmemiş olsa da ticari faaliyetlerin hacmi, niteliği, maliyeti ve<br />

karşılaştığı uygulamalar üzerinde etkili olmaktadır. Uluslararası ticarette geçerli olan<br />

bu kurallar ve eğilimler, ülkelerin dış ve iç ticaretleri üzerinde etkili olmaktadır.<br />

Küreselleşme süreci, bir ölçüde dış ticaret ile iç ticaret arasındaki farkın ortadan<br />

kalkması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, ticaret sektörüne yönelik bir strateji<br />

düzenlenirken, uluslararası ticari faaliyetlere ilişkin kurum ve kuralların getirdiği<br />

düzenlemelerin ve eğilimlerin dikkate alınması gerekir. Bu çerçevede ticaret<br />

stratejisinin güven, yenilik ve çevre gibi üç önemli boyut üzerinde inşa edilmesi<br />

gerektiği ileri sürülebilir.<br />

Ticari faaliyetler her ne kadar bir boşlukta gerçekleşmiyor, yasalar ve yönetmeliklerle<br />

çevrelenmiş bir düzlemde gerçekleşiyor olsa da, güven ekonomik faaliyetler olduğu<br />

gibi, ticari faaliyetler üzerinde de büyük öneme sahiptir. Güven, bireyler ve kurumlar<br />

arasındaki ilişkilerde canlılığı oluşturan taahhütlerini yerine getirme, içtenlik,<br />

dürüstlük ve erdemi kapsayan “bilinçli tutarlılık” olarak tanımlanabilir. Bireylerle<br />

ticari işletmeler arasındaki, ticari işletmelerin kendi aralarındaki ve nihayet bireyler<br />

ve ticari işletmeler ile devlet arasındaki güvenin oluşumunda açıklık, iletişim ve<br />

istikrar olmak üzere üç ilke ön plana çıkmaktadır.<br />

Açıklık; spekülasyonların ortaya çıkmasını engelleyecek, iletişim; ticari işletmelerin<br />

faaliyetleri ve amaçları hakkında bireylerin ve toplumun bilgilenmesini, aynı zamanda<br />

toplumun ihtiyaçlarının da firmalar tarafından bilinmesini, dolayısıyla ticari<br />

işletmeler ve toplum arasında çıkar birliği olduğunun anlaşılmasını sağlayacak,<br />

istikrar ise; ticari kurumların faaliyetlerindeki sürekliliği ve belirsizliğin ortadan<br />

kalkmasını sağlayacaktır.<br />

<strong>Ticaret</strong> sektöründe uygulanacak stratejinin bir diğer ayağını ise, yenilik boyutu<br />

oluşturmalıdır. <strong>Ticaret</strong> sektörü, üretim ile talep arasındaki aracılık faaliyetini<br />

gerçekleştirirken, kullandığı araçları gerek teknolojideki, gerekse toplumsal<br />

yaşamdaki gelişmeler ölçüsünde yenilemelidir. Teknolojik ve toplumsal gelişmeler bir<br />

yandan ticaretin gerçekleştiği mekansal boyutu yeniden şekillendirmekte, bir yandan<br />

da ticareti mekan boyutundan koparıp ağ (network) düzleminde gerçekleştirilen,<br />

sanal araçların hakim olduğu bir boyuta taşımaktadır. Teknolojideki değişmeler<br />

dikkate alınmayacak, küçümsenebilecek bir olay değildir. Teknolojik dönüşüm,<br />

toplumsal dönüşüme de yol açarak beğenileri, tüketim alışkanlıklarını, tasarruf ve<br />

yatırım alışkanlıklarını değiştirir.<br />

<strong>Ticaret</strong> şehri kavramı günümüzde artık geçerliliğini yitirmiştir. Ticari turizm dışında<br />

kalan faaliyetler, bir anlamda mekan üstü bir piyasa olan iletişim ağları üzerinden<br />

gerçekleştirilmektedir ki, buna e-ticaret ismi verilmektedir. E-ticaretin yaygınlaşması<br />

ticaret mekanlarını bir ölçüde anlamsızlaştırmaktadır. Diğer taraftan, insanlar artık<br />

vazgeçemeyeceklerini düşündükleri, kendilerinin tamamlayıcı bir parçası olan cep<br />

28


telefonu, otomobil, bilgisayar, televizyon v.b. araçlarla birlikte yaşamaktadır. Bu<br />

araçlar, insanların iletişim ağına girmesini, dolayısıyla, e-ticaret boyutunda bireylere<br />

ulaşmayı kolaylaştırdığı gibi, tüketimin mekan boyutunu da etkilemektedir. E-ticaret<br />

ile, ticari faaliyetlerde en önemli unsur etkili bir dağıtım ağına sahip olmaktır. Ayrıca,<br />

küçük ve büyük şirketler arasındaki farklar sanal ortamda azalmış, piyasa giriş<br />

engelleri kalkmış, dolayısıyla yoğun bir rekabet yaşanmaya başlamıştır. <strong>Ticaret</strong>in<br />

mekan boyutunun değişmesi ile, büyük alışveriş merkezlerinin şehir dışına<br />

çıkarılması sürecinin kendiliğinden geliştiğine, dolayısıyla konu ile ilgili Türkiye’de<br />

çıkarılacak yasanın, tahmin edilenin aksine, küçük esnaf üzerinde olumlu etkilerde<br />

bulunamayacağına da değinmek gerekir. Ölçek ekonomilerinden sağlanan avantajlar<br />

günümüzde tahmin edilenden de fazladır. Dolayısıyla küçük işletmelerin, eğer<br />

uzmanlık bilgisine sahip oldukları ürünü üretmiyorlarsa, büyük işletmeler ile rekabet<br />

etmeleri mümkün görünmemektedir. O halde, yasal düzenlemeler ile küçük esnafı<br />

korumak yerine, güven unsurunu dikkate alarak, küçük esnafın bir araya gelmesi,<br />

böylece hukuki olarak küçük ama ekonomik olarak büyük işletmelerin kurulması<br />

sağlanmalıdır.<br />

Ticari stratejinin bir diğer ayağını da çevre boyutu oluşturmalıdır. Artık iktisadi<br />

analizlerde de ihmal edilmesi mümkün olmayan bir boyuta ulaşan çevre konusu,<br />

ticari işletmelerin rekabet sürecinde karşılaştıkları en önemli sorunlardan birisi<br />

haline gelmiştir. Üretim aşamasında olduğu gibi, ticari faaliyetlerde de kullanılan<br />

girdilerin ve araçların çevre kirliliği üzerindeki etkisi ticari faaliyetlerin hacmini ve<br />

maliyetlerini etkiler boyuta gelmiştir. İstihdam edilen işçilerin sosyal güvenlik<br />

imkanlarına sahip olup olmamasından, çocuk işçi çalıştırılmasına (sosyal çevre),<br />

ulaşımda kullanılan araçların ve limanların faaliyetleri ile biyolojik çevreyi tehdit edip<br />

etmemesine kadar bir çok olgu dikkate alınmaktadır. Bu çerçevede, ticareti yapılan<br />

malların ulaşımı için kullanılacak limanların (<strong>İzmir</strong>’deki Kuzey Ege Limanı gibi)<br />

biyolojik çevreyi tehdit ettiğine ilişkin bulguların ve hatta şüphelerin var olması<br />

halinde (ki, ÇED raporunun alınamaması bunun bir göstergesi olabilir), özellikle<br />

uluslararası ticarette gelişen yeni eğilimler dolayısıyla büyük engellerle karşılaşmak<br />

söz konusu olabilecektir.<br />

<strong>İzmir</strong> Ticari Sermayesinin Büyükşehir Bütünü İçindeki İşkollarının<br />

Alansal Dağılımı 1<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü özel anlamda; il sınırları içi ve yakın çevresi genel<br />

anlamda; Ege Bölgesi ve hatta Ulusal ölçekte ticari değere sahip bir merkezdir. Bu<br />

nedenle ticari sermayenin geniş bir şehirsel alana yayılmış olması doğaldır. Bu<br />

yayılma zaman zaman organize bir durumda sanayi siteleri tarzında bütünsellik<br />

göstermekte ve çoğu kez de şehir içine tekil bir şekilde dağılım trendi sergilemektedir.<br />

Bazı durumlarda da organize olmadan bir bütünlük içinde yayılmaktadırlar. Küçük<br />

sanayi siteleri organize duruma Karabağlar Yeşillik Caddesi yol boyu da organize<br />

olmayan bütünlüğe örnek teşkil etmektedir.<br />

1 Saygın İkiz, Sektörel Yapısı ve Mekansal Dağılımı Temelinde <strong>İzmir</strong> Sermayesi..., <strong>İzmir</strong>,<br />

Temmuz 2003, YL Tez<br />

29


Geçmiş yıllardan bugüne yapılan aşağıdaki analiz, ileriye yönelik değerlendirmeleri,<br />

mekanda ve sermaye bazında ele almaktadır. Bu değerlendirme, diğer deyimi ile yer<br />

seçimleri, <strong>İzmir</strong>’in stratejik gelişim kararlarına bağlılık gösterirken, özellikle geçmiş<br />

on yıl içindeki ekonomik krizlerden en çok etkilenen sektörleri de vermektedir. Şu<br />

halde bu analizde en hassas sektörler açıklanırken, bunlar sermaye bazında da ele<br />

alınarak dayanıklılık ve güçlülük durumları verilmektedir.<br />

Sonuçta <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününün stratejik olarak sektörel bazda ticari<br />

sermayesinin bir topografyası çıkmakta ve stratejiler belirlenmektedir. Topografyanın<br />

da <strong>İzmir</strong>’in kendi alt strateji alanları bazında incelenmesi sektörel dağılımın mekansal<br />

boyutunu net olarak belirlemektedir.<br />

Bu araştırmanın veri tabanı <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> üye kayıtlarından oluşmaktır. Bu<br />

verilerin değerlendirilmesi ile <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içindeki ekonomik yapı<br />

analizinin yapılması ve alansal dağılımı net olarak okunmaktadır. Kapsam, <strong>İzmir</strong><br />

Büyükşehir Bütünü içerisinde yer seçmiş 73.158 adet firmanın özelliklerinin belirli<br />

kriterler temelinde irdelenmesi ile oluşturulmuştur.<br />

<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın geniş veri tabanı sorgusu üzerine temellendirilerek<br />

oluşturulmuş çalışmanın, belirli başlıklar altında değerlendirilmesiyle aşağıdaki<br />

dağılımlar ve yaklaşımlar elde edilmiştir.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü İçerisinde Kurulan Firmaların Sektörel Dağılımı<br />

<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından faaliyet kollarına göre belirlenmiş meslek grupları, 17<br />

sektörel grup altında irdelenmiş ve aşağıdaki grafikte Büyükşehir bütünü içindeki<br />

firmaların sektörel dağılımı verilmiştir. Söz konusu grafik sektörel ağırlığı belirlenme<br />

açısından önem arz etmektedir.<br />

Aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde bulunan<br />

firmaların % 20’si (14.433 adet), inşaat sektörü kapsamında faaliyet göstermek<br />

amacıyla kurulmuştur. Bu oran inşaat sektörünün <strong>İzmir</strong> genelinde öne çıkmakta<br />

olduğunun bir göstergesidir. Geçmiş yıllar itibarıyla yapılan incelemeler sonucu<br />

inşaat sektörünün 1960-1970 yılları arasında, <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde<br />

kurulan firmalar bazında ilk sıraya yükseldiği de tespit edilmiştir. <strong>İzmir</strong>’de inşaat<br />

sektörünün diğer sektörlere oranla açık farkla birinci sırada olması; nüfus potansiyeli<br />

açısından Türkiye’nin üçüncü büyük şehri olan <strong>İzmir</strong>’in, ivmesi yüksek bir göçle<br />

karşı karşıya kalması dolayısıyla hızlı şehirleşme olgusuna ve bu bağlamda ortaya<br />

çıkan konut talebine bağlı olarak açıklanabilir. Ayrıca, oluşturulmaya çalışılan yeni<br />

sermaye birikim süreçleri açısından şehirsel alanlar üzerinde oluşan yoğun değeri<br />

kullanma amacının ulusal iktisadi politikalarla da desteklenmiş olması ve inşaat<br />

sektörünün üretken sermayedeki krizlerin telafisine olanak sağlayacak bir çeşitliliğe<br />

sahip olması da diğer etken unsurlardır.<br />

30


Şekil 10.1 <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü İçinde Kurulan Firmaların Sektörel<br />

Dağılımı<br />

İZMİR BÜYÜKŞEHİR BÜTÜNÜ İÇİNDE KURULAN FİRMALARIN SEKTÖREL<br />

DAĞILIMI<br />

16000<br />

14000<br />

14433<br />

Toplam Adet<br />

12000<br />

10000<br />

8000<br />

6000<br />

4000<br />

2000<br />

2207<br />

4416<br />

2394 1594 762<br />

9294<br />

7076<br />

4544 3429 3576<br />

1651<br />

5631<br />

3089 2706 3314 3042<br />

0<br />

Sektör<br />

Kimya ve Plastik Grubu<br />

Konfeksiyon ve Tekstil Grubu<br />

Metal ve Madencilik Grubu<br />

Teknoloji Grubu<br />

Turizm Grubu<br />

İnşaat sektörünü aldığı % 13’lük pay ile (9.294 adet) gıda ve tarım ürünleri grubu<br />

izlemektedir. <strong>İzmir</strong>’in, hinterlandında bulunan büyük tarımsal potansiyel<br />

nedeniyle, gıda ve tarım ürünleri sektörünün gelişimine olanak tanıyacak<br />

ortama sahip olduğu bilinmektedir. Nüfus potansiyeli açısından güçlü yapısı ve geniş<br />

iç pazar potansiyeli de gıda sektörünün <strong>İzmir</strong>’de gelişmiş olmasında önemli bir<br />

unsurdur.<br />

Bu iki grubu <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 10’unu<br />

(7.076 adet) kapsamında barındıran tekstil ve konfeksiyon grubu izlemektedir.<br />

<strong>İzmir</strong>, tekstil ve konfeksiyon sektöründe önemli bir yere sahip olmasına rağmen<br />

Bursa, Denizli, Gaziantep gibi şehirlerin gerisinde kalmıştır. <strong>İzmir</strong> sermayesi 1980<br />

sonrası tekstil ve konfeksiyon sektöründe, bu illerin ihracat bağlamlı yakaladığı çıkışı<br />

yakalayamamıştır. Sektör <strong>İzmir</strong> ekonomisine önemli bir faaliyet kolu olarak varlığını<br />

sürdürmesine karşın, sayılan illere kıyasla daha çok iç pazara dönük ticari<br />

faaliyetlerini ön plana çıkarmaktadır.<br />

Bu sektörleri yukarıdaki grafikten de izlenebildiği gibi, aldığı % 8’lik pay ile otomotivakaryakıt<br />

grubu, % 6’lık pay ile mali aracı kuruluşlar grubu ve dayanıklı-lüks<br />

tüketim malları grubu, % 5’lik pay ile metal ve madencilik grubu, medya basım yayın<br />

ve kırtasiye grubu ve teknoloji grubu, % 4’lük pay ile sağlık grubu, turizm grubu ve<br />

taşıma-depolama grubu, % 3’lük pay ile deri-ayakkabı grubu ve ağaç işleri grubu<br />

izlemektedir.<br />

31


Tablo 10.6 Geçmiş Yıllar İtibarıyla <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü İçerisinde Yer<br />

Seçen Sermayenin Sektörel Dağılımı<br />

Sektörler -1944<br />

1945<br />

-49<br />

1950<br />

-59<br />

1960<br />

-69<br />

1970<br />

-79<br />

1980<br />

-89<br />

1990<br />

-2002<br />

Ağaç İşleri Grubu 4 4 22 66 161 382 1.568<br />

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 3 2 48 90 320 881 3.072<br />

Deri ve Ayakkabı Grubu 2 29 68 141 455 1.699<br />

Diğer 'Başka Yerde Sınıflandırılamayan<br />

Gruplar'<br />

5 4 45 52 108 342 1.038<br />

Eğitim Hizmetleri Grubu 1 4 15 82 660<br />

Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 37 36 154 296 635 1856 6.280<br />

İnşaat Grubu 4 12 60 245 1.359 3.402 9.351<br />

Kimya ve Plastik Grubu 8 16 75 285 1.267<br />

Konfeksiyon ve Tekstil Grubu 14 12 79 152 464 1.283 5.072<br />

Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 22 11 76 121 438 722 3.154<br />

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Gr. 5 3 46 79 161 600 2.535<br />

Metal ve Madencilik Grubu 4 2 42 79 223 737 2.489<br />

Otomativ ve Akaryakıt Grubu 6 5 57 103 498 1.242 3.720<br />

Sağlık Malzemeleri ve Hizmetleri Gr. 5 3 26 44 139 393 2.479<br />

Taşıma ve Depolama Grubu 7 1 21 41 159 475 2.002<br />

Teknoloji Grubu 1 11 34 100 468 2.700<br />

Turizm Grubu 3 14 50 143 459 2.373<br />

Toplam 119 98 739 1.540 5.139 14.064 54.459<br />

<strong>İzmir</strong> genelinde 1960’lara kadar gıda ve tarım ürünleri grubu, firmaların sektörel<br />

dağılımında ilk sırada yer alırken, 1960’ların ikinci yarısından itibaren inşaat grubu<br />

kapsamında kurulan firmaların, gıda ve tarım ürünleri kapsamında kurulan<br />

firmaların önüne geçtikleri ve 1970-80 yılları arasından itibaren de ilk sırayı aldıkları<br />

görülmektedir. Gıda ve tarım ürünleri sektörü, Ege Bölgesinin geniş tarım<br />

potansiyeline ve <strong>İzmir</strong>’in nüfus potansiyeli bağlamlı iç pazar olanaklarına dayalı<br />

olarak, gelişimini bütün dönemlerde sürdürmesine karşın, hızlı şehirleşme ve diğer<br />

sektörleri harekete geçirici yapısı dolayısıyla inşaat sektörünün gerisinde kalmıştır.<br />

Ancak 1970-80 yılları arasında inşaat sektörü kapsamında kurulan firmaların<br />

toplamı, gıda ve tarım ürünleri grubu kapsamında kurulan firmaların toplamının<br />

2.14 katı iken, 1980-90 yılları arasında 1.83’e, 1990-2002 yılları arasında ise 1.49’e<br />

kadar düştüğü tespit edilmiştir. Bu durum genel olarak inşaat sektörünün<br />

gerileme trendi içerisine girdiğini göstermektedir<br />

Konfeksiyon ve tekstil grubunda kurulan firmalar, 1960-1969 yılları arasında <strong>İzmir</strong><br />

Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan tüm firmaların % 10’nunu oluştururken, bu<br />

oran 1970-79 yılları arasında % 9’a düşmüştür. Türkiye’nin 1980 sonrası ihracata<br />

yönelik büyüme stratejisi tercihi içerisinde öncelikli gelişim gösteren bu sektör, <strong>İzmir</strong><br />

genelinde kurulan firma bazında değerlendirildiğinde öne çıkmamıştır. Nitekim<br />

1980-1989 arasında sektörde kurulan firmaların genel içerisinde aldığı pay % 9’da<br />

kalırken, 1990-2002 yılları arasında ancak % 10’a çıkmıştır.<br />

32


Dayanıklı ve lüks tüketim malları grubunu kapsamında kurulan firmalar her<br />

dönemde <strong>İzmir</strong> genelinde kurulan toplam firma sayısının % 6’sını<br />

oluşturmuşlardır. Sektörün iç piyasaya yönelik faaliyet göstermesinin bu oluşumda<br />

payı büyüktür. 1990’ların başında piyasaya giren yabancı markaların artması ve<br />

yaşanan kısa dönemli refah artışı paralelinde sektör önemli bir artış ivmesi<br />

yakalamasına karşın 1990’ların ikinci yarısının ekonomik istikrarsızlık ortamında bu<br />

durum <strong>İzmir</strong> genelinde tersine dönmüştür.<br />

Otomotiv sektöründe <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firma sayısı diğer<br />

tüm sektörlerde olduğu gibi 1980 sonrası artış göstermiştir. Ancak sektörün<br />

kapsamında kurulan firmaların sayısal toplamı <strong>İzmir</strong> genelinde kurulan tüm<br />

firmaların sayısal toplamı ile kıyaslandığında 1980 sonrası sektörde oransal bir<br />

artış olmadığı ortaya çıkmaktadır. 1970-1979 yılları arasında sektör kapsamında<br />

kurulan firmaların toplamının <strong>İzmir</strong> geneli içerisinde aldığı pay % 10 iken, bu pay<br />

1980-89 yılları arasında % 9’a, 1990-2002 yılları arasında ise % 7’ye düşmüştür.<br />

Deri ve ayakkabıcılık grubu, geçmiş dönemler kapsamında kurulan firma sayıları<br />

açısından değerlendirildiğinde, 1960-1969 yılları arasında <strong>İzmir</strong> geneli içerisinde<br />

aldığı % 4,4’lük pay ile kendi içinde en üst seviyeye ulaştığı saptanmıştır. Yıllara göre<br />

kurulan firma sayılarına bakarak yapılan değerlendirmede ise, deri ve ayakkabıcılık<br />

grubunda kurulan firma sayısının yıllar itibarıyla sık aralıklarla azalma ve<br />

yükselme gösterdiği gözlenmektedir. Bu durum grubun dış pazar bağlantılarının ve<br />

iç piyasa talebinin yıllara göre değişebilen, istikrarsız bir yapıda olduğunun<br />

göstergesidir. 1970-1979 yılları sektör kapsamında kurulan firma sayısının toplamı<br />

<strong>İzmir</strong> geneli içerisinde kurulan tüm firmalar bazında % 2.74’e kadar düşmüş ancak<br />

bu pay 1980’ler ile birlikte ihracat amaçlı kurulan firmaların da etkisi ile % 3,2’e<br />

ulaşmıştır. 1990-2002 yılları arasında sektörün genel içerisinde aldığı pay 3.3<br />

olarak tespit edilmiştir.<br />

Medya basım yayın ve kırtasiye grubu kapsamında kurulan firma sayısında<br />

1970’lerin ikinci yarısından 1980’lerin sonuna kadar artış ivmesi görüldüğü,<br />

1990’ların başıyla birlikte bu ivmenin ikiye katlandığı, ancak 1994 krizinin etkilerine<br />

bağlanan istikrasız ortam sonucu 1995 sonrası kurulan firma sayısının düşme<br />

trendine girdiği görülmektedir. Grubun 1970-79 yılları arasında <strong>İzmir</strong> genelinde<br />

kurulan tüm firmalar temelinde aldığı % 3,13’lük pay, 1980-89 yılları arasında<br />

% 4,27’ye, 1990-2002 yılları arasında 4,93’e yükselmiştir.<br />

Dönemler itibarıyla mali aracı kuruluşlar grubu diğer gruplarla kıyaslandığında<br />

1923-1944 döneminde Cumhuriyet’in mali piyasalardaki yeni yapılanmasının getirisi<br />

ile diğer tüm gruplar içerisinde aldığı % 18’lik pay dolayısıyla gıda ve tarım ürünleri<br />

grubunun ardından ikinci sırayı almıştır. II. Dünya Savaşı sonrası 1945-1949 yılları<br />

arasında oran % 11, 1950-1959 arasında % 10, 1960-1969 yılları arası % 8 ve<br />

1970-1979 yılları arası % 9 olarak gerçekleşmiştir. Grubun tüm içerisinde aldığı en<br />

düşük oranlar ise % 5 ile 1980-1989 ve % 6’lık oran ile 1990-2002 yılları<br />

arasındaki dönemler olarak görülmektedir. Mali aracı kuruluşlar grubu içerisinde<br />

ele alınan sigortacılık alt grubu kapsamında kurulan firmaların sayısının ise<br />

özellikle 1980 sonrası yüksek bir ivme ile artmış olduğu gözlenmiştir. Sigortacılık<br />

sektöründeki artış ivmesinde, 1980 sonrası uygulanan yeni liberal politikaların<br />

kitlelerin güvence gereksinimlerini karşılamalarında öne çıkarttığı alternatif<br />

oluşumun etkisinin de olduğu söylenebilir. Bankalardan ve borsa-döviz işlemi yapan<br />

33


kuruluşlardan oluşan para işlemleri ile ilgili kuruluşlar grubunda kurulan firma<br />

sayısının yıllara göre göstermiş olduğu aşırı dalgalanmalar da finans piyasasındaki<br />

istikrarsız ortamın yansıması olarak görülmektedir.<br />

Metal ve madencilik grubu kapsamında, belirlenmiş zaman kesitleri içerisinde<br />

kurulmuş olan firmaların <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan tüm firmalar<br />

arasında almış olduğu pay 1960’lı yıllardan itibaren 1970’lerde gösterdiği düşüş<br />

dışında yakın oranlarda seyretmiştir.<br />

Kimya ve plastik grubu kapsamında kurulan firma sayısının 1970’li yılların ikinci<br />

yarısından sonra belirgin şekilde artmaya başladığı görülmektedir. Bu artış sektörün<br />

genel içerisinde geçmiş on yıllık periyotlar zarfında aldığı % 1’lik payın 1980-89 ve<br />

1990-2002 yılları arasındaki dönemde % 2’ye çıkmasını sağlamıştır.<br />

Teknoloji grubu, elektrik ve elektronik alt grubu firmaları ile 1945-49, 1950–59<br />

yılları arasında diğer 17 grup içerisinde % 1 pay alırken, 1960–69 ve 1970-79 yılları<br />

arasında payını % 2’ye yükseltmiş, 1980–1989 yıları arasında bilgisayar hizmetleri<br />

grubunun da devreye girmesi ve elektrik–elektronik grubunda gerçekleşen artış<br />

ivmesi ile % 3’lük paya ve özellikle 1990–2002 yılları arasında sektörde kurulan<br />

firmalarda görülen önemli artış ile genel içerisinde % 5’lik paya ulaşmıştır.<br />

1990 sonrası sektör içerisinde kurulan firma sayısının artış ivmesi, diğer<br />

sektörlerdeki artış ivmesinin önünde olması, önemli bir eğilime işaret etmektedir.<br />

Dönemler itibariyle taşıma ve depolama grubu değerlendirildiğinde sektörün 17<br />

grup içerisindeki 1990 sonrası dönemde 1960’lardan itibaren % 3 olan payının<br />

1990–2002 arası dönemde % 4’e yükseldiği görülmektedir.<br />

Turizm grubunda kurulan firmaların 1990 yılıyla birlikte önemli bir artış trendine<br />

girdiği ve 1998 yılında en üst seviyesine ulaşan bu trendin 1990–2002 yılları<br />

arasında tüm gruplarda kurulan firmalar arasında diğer on yıllık periyotlarda aldığı<br />

% 3’lük payı % 5’e kadar çıkardığı görülmektedir.<br />

Eğitim grubuna dahil firmaların 1980’e kadar % 1’in altında pay aldığı, 1980<br />

sonrası dönemde ise özellikle devletin yaptığı yasal düzenlemeler ile özel sektörün<br />

eğitim alanından pay alma koşullarının kolaylaştırılması paralelinde oranın<br />

yükseldiği görülmektedir. Eğitim grubunda kurulan firmaların sayısı 1997 yılında<br />

en üst noktasına ulaşmış ve bu yıldan sonra düşüş başlamıştır.<br />

Dönemler itibariyle yapılan analiz sonuçlarına göre sağlık sektöründe kurulan<br />

firmaların kurulan tüm firmalar içerisindeki oranının en yüksek seviyesine % 4.8<br />

ile 1990–2002 yılları arasında ulaştığı görülmektedir. Bu pay 1960-1969,<br />

1970-1979 ve 1980-1989 yılları arasındaki dönemlerde yaklaşık % 3 olarak tespit<br />

edilmiştir. Bu oluşum 1990 sonrası özel sektörün sağlık hizmetleri üzerindeki payını<br />

arttırdığının göstergesi olarak değerlendirilebilir.<br />

Ağaç işleri grubu çatısı altında kurulan firmaların diğer 17 grup içerisinde aldıkları<br />

pay 1960 sonrasındaki bütün dönemlerde benzerlik göstermektedir. Sektör<br />

içerisindeki en temel dönüşüm ise kapsamında kurulan firmaların özellikle<br />

Karabağlar bölgesinde yığılmaları olmuştur.<br />

34


İki alt grubun bir arada ele alınması ile oluşturulan çeşitli maddeler ithalatı ve<br />

başka yerde sınıflandırılamayan ticaret grubu, iki alt grubu temelinde belirgin<br />

farklılıklar göstermektedir. Başka yerde sınıflandırılamayan ticaret grubu yıllar<br />

itibariyle kapsamında kurulan firma bazında artış göstermezken, 1980 sonrası çeşitli<br />

maddeler ithalatı grubu kapsamında faaliyet gösteren firmalarda artış gözlenmiştir.<br />

Yıllar itibarıyla istikrarsız bir seyir gösteren bu artışın ivmesi, 1989-94 yılları<br />

arasında yükselmiş, 1994 yılı sonrası duranlığa girmiş, 1999 yılı sonrası azalma<br />

trendi içerisine girmiştir. Grup kapsamında yıllar itibarıyla kurulan firma sayısının<br />

döviz kuru azalış ve yükselişleriyle doğrudan ilişki halinde olduğu sezilebilmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Sermayesinin Sektörel Farklılıkları Temelinde İstikrar Düzeyleri<br />

17 sektör altında kurulan firmalar faaliyet halinde kalma düzeyleri açısından<br />

irdelenerek aşağıdaki tablo hazırlanmıştır. Bu tablo sektörlerin istikrar düzeylerini,<br />

kapsamları altında kurulan firmaların devamlılıkları temelinde ortaya koymaktadır.<br />

Tablo 10.7 Sektörlere Göre Kurulan ve Faaliyet Halinde Olan Firmalar<br />

Sektörler<br />

Kurulan<br />

Firmalar<br />

Faaliyet Halinde<br />

Olan Firmalar<br />

Firmaların<br />

Faaliyet Halinde<br />

Kalma Yüzdeleri<br />

Ağaç İşleri Grubu 1.108 2.207 50,20<br />

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 2.143 4.416 48,53<br />

Deri ve Ayakkabı Grubu 1.032 2.394 43,11<br />

Diğer 633 1.593 39,74<br />

Eğitim Grubu 453 762 59,45<br />

Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 4.301 9.294 46,28<br />

İnşaat Grubu 6.690 14.433 46,35<br />

Kimya - Plastik Grubu 872 1.651 52,82<br />

Konfeksiyon Tekstil Grubu 3.199 7.076 45,21<br />

Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 2.188 4.544 48,15<br />

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Gr. 1.610 3.429 46,95<br />

Metal ve Madencilik Grubu 1.910 3.576 53,41<br />

Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Gr. 2.949 5.631 52,37<br />

Sağlık Grubu 1.862 3.089 60,28<br />

Taşıma ve Depolama Grubu 1.443 2.706 53,33<br />

Teknoloji Grubu 1.877 3.314 56,64<br />

Turizm Grubu 1.635 3.042 53,75<br />

Toplam 35.905 73.157 49,08<br />

<strong>İzmir</strong> Sermayesinin Sektörel Farlılıkları Temelinde Sermaye Büyüklüğü<br />

Sektörel farklılıklarına göre <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların<br />

sermaye yapılarının analizi, en yüksek sermaye derecesine sahip firmaların sektörler<br />

içerisinde bulunma oranları temelinde yapılarak aşağıdaki tablo oluşturulmuştur.<br />

35


Tablo 10.8 Sermaye Derecelerine Göre Firmaların, Sektörler İçerisinde Bulunma<br />

Oranları<br />

Sektörler<br />

Toplam Firma<br />

En Yüksek<br />

En Yüksek<br />

Sayısı<br />

Sermaye<br />

Sermaye<br />

Derecesine<br />

Mensup Firma<br />

Sayısı<br />

Derecesine Mensup<br />

Firmaların<br />

Bulunma Yüzdesi<br />

Ağaç İşleri Grubu 1.108 247 22,29<br />

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr.<br />

2.143 496 23,15<br />

Deri ve Ayakkabı Grubu 1.032 279 27,03<br />

Diğer ‘Başka Yerde Sınıflandırılamayan<br />

Gruplar’<br />

633 223 35,23<br />

Eğitim Grubu 453 97 21,41<br />

Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 4.301 959 22,30<br />

İnşaat Grubu 6.690 1.084 16,20<br />

Kimya - Plastik Grubu 872 230 26,38<br />

Konfeksiyon Tekstil Grubu 3.199 799 24,98<br />

Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 2.188 624 28,52<br />

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 1.610 270 16,77<br />

Metal ve Madencilik Grubu 1.910 424 22,20<br />

Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 2.949 715 24,25<br />

Sağlık Grubu 1.862 282 15,15<br />

Taşıma ve Depolama Grubu 1.443 287 19,89<br />

Teknoloji Grubu 1.877 297 15,82<br />

Turizm Grubu 1.635 297 18,17<br />

Toplam 35.905 7.610 21,19<br />

Tablodan izlenebildiği gibi başka yerde sınıflandırılamayan gruplar başlığı altında<br />

bulunan çeşitli maddeler ithalatı alt grubu kapsamında kurulan firmalar sermaye<br />

büyüklüğü açısından en öndedir. Bu grubu mali aracı kuruluşlar grubu<br />

izlemektedir. Sektörler arasında içlerinde barındırdıkları firma sayısı açısından önde<br />

gelen inşaat ve gıda sektörlerinin en büyük sermaye derecesine mensup<br />

firmaları bulundurma oranının düşük olması dikkat çekicidir. Ayrıca teknoloji ve<br />

sağlık grubu, sermaye büyüklüğü açısından güçlü firmaları diğer gruplara kıyasla<br />

daha az oranda bulundurmalarına rağmen, istikrar düzeyleri temelinde diğer<br />

gruplara kıyasla daha olumlu bir yapı içerisinde bulunmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü İçerisinde Kurulan Firmaların Yıllara Göre Yoğunluğu<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan 73.157 adet firmanın, kurulmuş<br />

oldukları yıllar temelinde dağılımı aşağıdaki grafikte verilmektedir.<br />

36


<strong>İzmir</strong> sermayesi sektörel çeşitliğini ithal ikamesine dayalı ekonomik model altında<br />

oluşturmuştur. 1960’larda çeşitlenmeye başlayan sektörel yapılanmanın,<br />

1970’ler ile birlikte giderek yerleşmesi ve <strong>İzmir</strong>’in aldığı büyük göçe bağlı olarak artan<br />

nüfusu dolayısıyla iç pazar potansiyelinin büyümesinin etkisiyle, özellikle 1970’lerde<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde yer seçen firmaların sayısı artmıştır.<br />

Türkiye genelinde ithalata yönelik birikim rejiminin tıkanması dolayısıyla 1980<br />

sonrası egemen yeni liberal politikalara dayalı ihracata yönelik büyüme modeline<br />

geçilmesiyle, 1980 öncesi oluşmuş olan sektörel çeşitlilik temelinde, <strong>İzmir</strong> içerisinde<br />

kurulan firma sayısındaki artış ivmesi sürmüştür. (İthal ikamesine yönelik ekonomik<br />

modelin krize girdiği 1979 ve 1980 yıllarında <strong>İzmir</strong>’de kurulan firma sayısındaki artış<br />

durmasına rağmen belirgin bir düşüş göstermemiştir.)<br />

Şekil 10.2 Yıllara Göre Kurulan Firma Yoğunluğu<br />

YILLARA GÖRE KURULAN FİRMA YOĞUNLUĞU<br />

7000<br />

Sum of adet<br />

6000<br />

5000<br />

4000<br />

Total<br />

3000<br />

2000<br />

1000<br />

0<br />

1<br />

1945<br />

1946<br />

1947<br />

1948<br />

1949<br />

1950<br />

1951<br />

1952<br />

1953<br />

1954<br />

1955<br />

1956<br />

1957<br />

1958<br />

1959<br />

1960<br />

1961<br />

1962<br />

1963<br />

1964<br />

1965<br />

1966<br />

1967<br />

1968<br />

1969<br />

1970<br />

1971<br />

1972<br />

1973<br />

1974<br />

1975<br />

1976<br />

1977<br />

1978<br />

1979<br />

1980<br />

1981<br />

1982<br />

1983<br />

1984<br />

1985<br />

1986<br />

1987<br />

1988<br />

1989<br />

1990<br />

1991<br />

1992<br />

1993<br />

1994<br />

1995<br />

1996<br />

1997<br />

1998<br />

1999<br />

2000<br />

2001<br />

2002<br />

Kurulus_Yili<br />

1980 sonrası egemen olan yeni liberal politikalar temelli ihracata yönelik birikim<br />

rejiminin, uluslararası pazarda avantajını arttırma amacı doğrultusunda, iş gücü<br />

maliyetlerini ucuz ücret politikaları aracılığıyla aşağıda tutmasının getirisi olarak,<br />

1980’lerin ikinci yarısından itibaren iç piyasanın tıkanma sürecine girdiği söylemi,<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde 1986 yılı sonrası kurulan firma sayısının<br />

artmamasının temel nedenlerinden biri olarak görülmektedir. Politik ve ekonomik<br />

olarak sınırına dayanan bu oluşum, 1989 yılında ülkenin mali piyasalarının da 1980<br />

yılı sonrası girilen dışa açılma süreci paralelinde uluslararası piyasalara açılması ile<br />

aşılmaya çalışılmıştır. Bu yeni düzenleme sayesinde alınan dış krediler bağlamlı<br />

olarak ücretlerin yükseltilmesi, 1990’ların başından 1994 yılı krizine kadar iç<br />

piyasayı spekülatif bir şekilde hareketlendirmiştir. Ancak 1994 krizinin etkisini bir<br />

37


iki yıl içerisinde göstermeye başlaması, 1999 ve 2001 krizlerinin hızlandırıcı<br />

etkisi ile şekillenen 1990’ların ikinci yarısının istikrarsız ortamı içerisinde,<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firma sayısında hızlı bir azalış yaşanmış<br />

olduğu grafikten izlenebilmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Sermayesinin Faaliyet Durumları ve Sermaye Dereceleri Temelinde Genel<br />

Analizi<br />

<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından firmalar sermaye dereceleri temelinde altı grup altında<br />

toplanmıştır. İZTO tarafından “fevkalade” olarak belirlenen yüksek sermaye<br />

derecesine mensup firmalar en yüksek olarak ifade edilmiş, 5 milyar ve üstü<br />

sermayeye haiz olanları kapsamaktadır. Büyükten küçüğe doğru ise diğer firmalar; 1.<br />

derece, 2. derece, 3. derece, 4. derece ve 5. derece olarak sınıflandırılmıştır. 1. derece<br />

firmaların sermaye dilimi 5 milyar-800 milyon, 2. derecenin 800-100 milyon, 3.<br />

derenin 100-25 ve 4. derecenin ise 25-10 milyon arası sermayesi bulunmaktadır. En<br />

alt derecenin ise sermaye dilimi 10 milyon ve altı olarak Odaya deklare edilmiştir.<br />

Firmaların faaliyet durumları ise, faaliyet halinde bulunan firmalar için faal, faaliyet<br />

halinde olmayan ancak fiili olarak üye kayıtları ticaret odasınca silinmemiş firmalar<br />

için gayri faal ve faaliyet dışı kalmış kayıtları da ticaret odası üye kayıtlarından<br />

silinmiş firmalar için terk olarak tanımlanmıştır. Bu bağlam içerisinde <strong>İzmir</strong><br />

Büyükşehir Bütünü içerisinde yer seçmiş firmaların analiz edilmesi, sermaye<br />

yapısının niteliği hakkında fikir vermektedir. Aşağıdaki grafikte firmalar, sermaye<br />

dereceleri temelinde faaliyet durumları da göz önünde tutularak gruplandırılmıştır.<br />

Şekil 10.3 Firmaların Sermaye Derecelerine Göre Faaliyet Durumları<br />

FİRMALARIN SERMAYE DERECELERİNE GÖRE FAALİYET DURUMLARI<br />

14.000<br />

12.000<br />

11.476<br />

12.379<br />

Adet Toplamı<br />

10.000<br />

8.000<br />

6.000<br />

4.000<br />

2.000<br />

0<br />

9.391<br />

7.610<br />

6.539<br />

4.712<br />

2.280<br />

2.823<br />

1.494<br />

567<br />

3.863<br />

2.436<br />

2.868<br />

2.087<br />

1.075<br />

697 860<br />

Fevkalade 1. 2. 3. 4. 5.<br />

Firmaların Sermaye Derecesi Faal Gayrı Faal Terk<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların 2002 yılı itibarıyla % 49’u<br />

faaliyet halindedir. Firmaların faaliyet halinde kalma oranı, firmaların<br />

sermaye büyüklüğü oranında artmaktadır. Halen faaliyet halinde olan firmaların<br />

38


% 21’i (7610 adet) en yüksek sermaye derecesine sahip firmalardan, % 26’sı (9391<br />

adet) 1. derece, % 32’si (11476 adet) 2. derece, % 11’i (3863 adet) 3. derece, % 2’si<br />

(697 adet) 4. derece, % 8’i (2868 adet) 5. derece sermaye dercesine sahip firmalardan<br />

oluşmaktadır. Faaliyet durumlarına bakılmaksızın <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü<br />

içerisinde kurulan tüm firmaların % 30’unun en küçük sermaye derecesi olan<br />

5. derece sermaye grubuna mensup olması da, iflas mekanizmasının küçük<br />

sermaye grupları üzerinde etkili olduğunu açık olarak ortaya koyan bir veridir.<br />

<strong>İzmir</strong> Sermayenin Mekansal Dağılımı<br />

<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> veri tabanında bulunan 73.158 adet firmanın <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />

Bütünü içerisindeki dağılımı bu sınırlar içerisinde kalan ilçeler temelinde<br />

irdelenmiştir.<br />

Şekil 10.4 <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü İçerisinde Kurulan Firmaların Faalliyet<br />

Durumları Temelinde Mekansal Dağılımları<br />

25.000<br />

İZMİR BÜYÜKŞEHİR BÜTÜNÜ İÇERİSİNDE KURULAN FİRMALARIN<br />

FAALİYET DURUMLARI TEMELİNDE MEKANSAL DAĞILIMLARI<br />

20.000<br />

19.555<br />

Adet Toplamı<br />

15.000<br />

10.000<br />

5.000<br />

0<br />

11.641<br />

13.762<br />

6.372<br />

1.924<br />

2.303<br />

3.475<br />

5.224<br />

1.993<br />

2.684<br />

942 1.280<br />

977<br />

542<br />

Konak Bornova Buca Gaziemir Karşıyaka Çiğli Balçova<br />

Narlıdere<br />

Güzelbahçe<br />

Yöre<br />

Faal Gayrı Faal Terk<br />

484<br />

Konak<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 62’si ( 44.958 adet) Konak<br />

İlçesi idari sınırları içerisinde kurulmuştur. Faaliyet halinde olan firmalar<br />

açısından Konak İlçesi, <strong>İzmir</strong>’de kurulan firmaların % 53’ünü (19.555 adet<br />

firma) barındırmaktadır. Bu durum Konak İlçesi sınırları içerisinde yer seçen<br />

sermayenin <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla daha düşük istikrar düzeyine sahip olduğunu<br />

göstermektedir. Nitekim <strong>İzmir</strong> geneli içerisinde kurulan firmaların faaliyet halinde<br />

kalma oranı % 49 iken, Konak İlçesi sınırları içerisinde bu oran % 43’e düşmektedir.<br />

Konak İlçesinde yer seçen firmalar, <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde bulunan en<br />

büyük sermaye sahip firmaların % 54’ünü (4.180 adet firma) oluşturmaktadır. Konak<br />

İlçesi kapsamında faaliyet halinde bulunan firmaların ise % 21’i (4.180 adet firma) en<br />

39


yüksek sermayeye sahip firmalardan oluşmaktadır. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü<br />

içerisinde faaliyet halinde bulunan firmalar içerisindeki en küçük sermaye derecesi<br />

olan 5.dereceye mensup firmaların ise yine % 54’ü Konak İlçesi sınırları içerisinde yer<br />

seçmiştir. Konak ilçesinde bulunan firmaların ise % 8’i en düşük sermaye derecesine<br />

mensuptur. Bu oran <strong>İzmir</strong> geneli içerisinde yine % 8 olarak tespit edilmiştir. Bu<br />

veriler Konak İlçesi sınırları içerisinde yer seçen sermayenin büyüklük kıstası<br />

bağlamında <strong>İzmir</strong> geneli ile paralellik gösterdiği sonucunu vermektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyüksehir Bütününün en büyük ilçesi konumundaki Konak, şehir merkezini<br />

de kapsamaktadır. <strong>İzmir</strong> geneli içerisinde kurulan firmaların % 38’i bu merkez<br />

içerisinde kurulmuştur. Halen faal olan firmalar içerisinde ise bu oran<br />

% 32’ye düşmektedir. Faaliyet halinde olan firmalar temelinde şehir merkezinin<br />

taşıdığı firma sayısı bazında payının azalması şehir merkezinde yer seçen firmaların<br />

istikrar düzeyinin düşüklüğü ile ilişkili olarak algılanmalıdır. Nitekim şehir<br />

merkezinde kurulan firmaların faaliyet halinde kalma oranı % 40’tır. Bu oran<br />

<strong>İzmir</strong> genelinin altında olduğu gibi, Konak İlçesi bütünününde de altındadır.<br />

Yukarıda aktarılan veriler ışığında şehir merkezinin, <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü<br />

içerisinde önemini kaybetme süreci içerisinde olduğu söylenebilir. Ancak halen <strong>İzmir</strong><br />

sermayesinin önemli bir bölümü şehir merkezi içerisinde yer almaktadır. Bölge bazı<br />

sektörler açısından temel yer seçim alanı olarak öne çıkmaktadır. Bu sektörleri<br />

açarsak; mali aracı kuruluşlar grubu kapsamında faaliyet halinde olan<br />

firmaların % 50’si, medya basım yayın ve kırtasiye grubu kapsamında<br />

faaliyet gösteren firmaların % 50’si, sağlık grubu kapsamında faaliyet<br />

gösteren firmaların % 50’si (yoğunluklu olarak Kahramanlar semtinde), teknoloji<br />

grubu kapsamında faaliyet göstern firmaların % 48’i (yoğunluklu olarak<br />

Çankaya semtinde), eğitim grubu kapsamında faaliyet gösteren firmaların % 39’u,<br />

tekstil ve konfeksiyon grubu kapsamında faaliyet gösteren firmaların özellikle ticaret<br />

sektörü yoğunluklu olmak üzere % 44’ü, deri ve ayakkabıcılık grubu kapsamında<br />

faaliyet gösteren firmaların % 39’u (yoğunluklu olarak ayakkabıcılık sektörü firmaları<br />

Kemeraltı’nda, dericilik sektörü firmaları Basmane civarında) şehir merkezi içerisinde<br />

bulunmaktadır.<br />

Konak İlçesi sınırları içerisinde sermaye yoğunluğu açısından öne çıkan bir diğer<br />

bölge Yenişehir’dir. <strong>İzmir</strong> şehir merkezi içerisinde faaliyet halinde olan<br />

firmaların % 6’sı Yenişehir’de bulunmaktadır. Bölge kapsamında kurulan<br />

firmaların % 55’inin faaliyet halinde kalması Yenişehir’in sermaye istikrarı<br />

açısından <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla daha olumlu bir mekan parçası olduğunu<br />

göstermektedir. Ayrıca Yenişehir’de yer seçen firmaların sermaye büyüklüğü kıstası<br />

açısından da, <strong>İzmir</strong> genel ortalamasının üzerinde bir oluşum gösterdiği saptanmıştır.<br />

(Bölgede yer seçen firmaların % 27’si en yüksek derecesine mensuptur.) Bölgede<br />

yoğunluklu olarak gıda ve tarım ürünleri grubu ile sıhhi tesisatçılar, yapı<br />

malzemeleri ve asansör, elektrik, ısıtma, soğutma, klimacılık gibi bina donanım<br />

teçhizatında uzmanlaşmış firmalar yoğunluklu olmak kaydıyla inşaat grubu yer<br />

seçmiştir.<br />

Konak ilçesi sınırları içerisinde özellikle belirli bir sektör kapsamında gelişim<br />

göstermiş mekan parçalarına en iyi örnek Karabağlar bölgesidir. Karabağlar, <strong>İzmir</strong><br />

40


Büyükşehir Bütünü içerisinde ağaç işleri sektöründe faaliyet gösteren<br />

firmaların % 21’ini barındırmaktadır. Konak İlçesi idari sınırları içerisinde<br />

olmamasına rağmen coğrafi ve sektörel yapı, dolayısıyla Karabağlar ile yoğun ilişki<br />

içerisinde olması nedeniyle Buca Seyhan Mahallesi de değerlendirilmeye<br />

sokulduğunda oran % 35’e yükselmektedir. Ayrıca Mersinli semti kapsadığı Birinci<br />

Sanayi Bölgesinin de etkisi ile otomotiv grubu firmalarının önde gelen yer seçim<br />

alanlarından biri olarak belirmektedir. Yeşildere mevkiinde dericilik sektörü<br />

kapsamında yer seçen firmaların, Yeşildere Islah Projesi kapsamında tahliye edilmesi,<br />

bu mekanı deri sektörünün önde gelen yer seçim alanı olmaktan çıkarmıştır.<br />

Konak ilçesi bir bütün olarak ele alınıp, sınırları içerisinde faaliyet halinde bulunan<br />

firmaların sektörel farklılıkları temelli dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda<br />

aktarılmaktadır. Tabloda ayrıca Konak ilçesinde yer seçen sermayenin sektörel<br />

yapısının <strong>İzmir</strong> geneli ile karşılaştırmalı analizinin yapılabilmesi amacıda<br />

güdülmüştür.<br />

Tablo 10.9 Konak İlçesinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve <strong>İzmir</strong> Genelindeki<br />

Durumları<br />

Sektörler<br />

Konak<br />

İlçesi<br />

Sektörün<br />

Bulunma<br />

Yüzdesi<br />

<strong>İzmir</strong><br />

Geneli<br />

Sektörün<br />

Bulunma<br />

Yüzdesi<br />

Ağaç İşleri Grubu 446 2,28 1.108 3,09<br />

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 1.195 6,11 2.143 5,97<br />

Deri ve Ayakkabı Grubu 539 2,76 1.032 2,87<br />

Diğer 331 1,69 634 1,77<br />

Eğitim Grubu 248 1,27 453 1,26<br />

Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 2.154 11,02 4.301 11,98<br />

İnşaat Grubu 3.409 17,43 6.690 18,63<br />

Kimya - Plastik Grubu 424 2,17 872 2,43<br />

Konfeksiyon Tekstil Grubu 1.964 10,04 3.199 8,91<br />

Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 1.430 7,31 2.188 6,09<br />

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 1.129 5,77 1.610 4,48<br />

Metal ve Madencilik Grubu 905 4,63 1.910 5,32<br />

Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 1.168 5,97 2.949 8,21<br />

Sağlık Grubu 1.214 6,21 1.862 5,19<br />

Taşıma ve Depolama Grubu 700 3,58 1.443 4,02<br />

Teknoloji Grubu 1.309 6,69 1.877 5,23<br />

Turizm Grubu 990 5,06 1.635 4,55<br />

Toplam 19.555 100,00 35.906 100,00<br />

Bornova<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 14’ü Bornova İlçesi<br />

içerisinde yer seçmiştir. Halen faaliyet halinde bulunan firmalar temelinde ise bu<br />

41


oran % 18’e yükselmektedir. İki oran arasındaki farktan da görüldüğü gibi Bornova<br />

İlçesi sınırları içerisinde yer seçen firmaların genel istikrar düzeyi <strong>İzmir</strong> genelinin<br />

üzerindedir. Nitekim bölgede kurulan firmaların faaliyet halinde kalma oranları da<br />

% 60 olarak tespit edilmiştir. ( <strong>İzmir</strong> geneli: % 49).<br />

Bornova ilçesi kapsamında faaliyet halinde olan firmalar içerisinde, en büyük<br />

sermaye derecesine sahip firmaların oranı % 23’tür. <strong>İzmir</strong> genelinde aynı oranın % 21<br />

olduğu göz önüne alındığında Bornova’da yer seçen sermayenin büyüklük kriteri<br />

açısından <strong>İzmir</strong> genel ortalamasına kıyasla daha güçlü bir yapı teşkil ettiği<br />

anlaşılmaktadır.<br />

Bornova İlçesi bir bütün olarak ele alınıp, sınırları içerisinde faaliyet halinde bulunan<br />

firmaların “sektörel farklılıklar bazlı” dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda<br />

aktarılmaktadır. Tabloda Bornova ilçesinde yer seçen sermayenin sektörel yapısının<br />

<strong>İzmir</strong> geneli ile karşılaştırmalı analizinin yapılabilmesi amacı da güdülmüştür.<br />

Tablo 10.10 Bornova İlçesinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve <strong>İzmir</strong><br />

Genelindeki Durumları<br />

Sektörler<br />

Bornova<br />

İlçesi<br />

Sektörün<br />

Bulunma<br />

Yüzdesi<br />

<strong>İzmir</strong><br />

Geneli<br />

Sektörün<br />

Bulunma<br />

Yüzdesi<br />

Ağaç İşleri Grubu 153 2,40 1.108 3,09<br />

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 294 4,61 2.143 5,97<br />

Deri ve Ayakkabı Grubu 362 5,68 1.032 2,87<br />

Diğer 58 0,91 634 1,77<br />

Eğitim Grubu 39 0,61 453 1,26<br />

Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 719 11,28 4.301 11,98<br />

İnşaat Grubu 948 14,88 6.690 18,63<br />

Kimya - Plastik Grubu 214 3,36 872 2,43<br />

Konfeksiyon Tekstil Grubu 580 9,10 3.199 8,91<br />

Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 238 3,74 2.188 6,09<br />

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 210 3,30 1.610 4,48<br />

Metal ve Madencilik Grubu 460 7,22 1.910 5,32<br />

Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 1.016 15,94 2.949 8,21<br />

Sağlık Grubu 211 3,31 1.862 5,19<br />

Taşıma ve Depolama Grubu 460 7,22 1.443 4,02<br />

Teknoloji Grubu 225 3,53 1.877 5,23<br />

Turizm Grubu 185 2,90 1.635 4,55<br />

Toplam 6.372 100,00 35.906 100,00<br />

Yukarıdaki dağılımdan Bornova İlçesinin bazı sektörlerde <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla<br />

ön plana çıkmış olduğu görülmektedir. Deri ve ayakkabıcılık grubu firmaları<br />

özellikle Işıkkent’te kurulan Ayakkabıcılar Sitesinin de etkisi ile, konfeksiyon ve<br />

tekstil grubu firmaları Çamdibi’nde kurulan Manifaturacılar ve Tekstilciler Sitesinin<br />

etkisi ile, taşıma ve depolama grubu firmaları Pınarbaşı’nda bulunan Ambarlar ve<br />

Nakliyeciler Sitesi etkisi ile, metal grubu Doğanlar Mahallesi sınırları içerisinde<br />

bulunan Hurdacılar Sitesi ve Çamdibi’nde bulunan Metal İşleri Sanayi Sitesinin etkisi<br />

42


ile, otomotiv grubu Bornova İlçesi sınırları içerisinde bulunan sanayi sitelerinin etkisi<br />

ile, kimya plastik grubu firmaları Bornova İlçesi’nin doğusunda ve özellikle Ankara<br />

Caddesi üzerinde yer seçmelerinin etkisi ile Bornova İlçesinde, <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />

Bütünü genelinde bulunma düzeylerinin üzerinde yer seçmişlerdir.<br />

Bornova İlçesi içerisinde özellikle son on yılda belirli sektörlerde faaliyet göstermek<br />

amacıyla oluşturulan siteler önemli mekan parçaları olarak öne çıkmışlardır. Bornova<br />

ilçesinin güneyinde ve doğusunda bulunan bölgeler üzerinde, gerek oluşturulan<br />

siteler içerisinde, gerekse dışarısında olmak üzere, özellikle şehir merkezinden<br />

uzaklaşma eğilimi içerisinde olan sektörler yoğun gelişim içerisinde bulunmaktadır.<br />

Karşıyaka<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 11’i (8.254 adet firma)<br />

Karşıyaka İlçesi sınırları içerisinde kurulmuştur. Kurulan firmaların ancak % 48’i<br />

(4.006 adet firma) faaliyet halindedir. En büyük sermaye yapısına sahip olduğu<br />

<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından belirlenmiş firmaların, bölge kapsamında faaliyet<br />

halinde olan firmaların % 15’ini (<strong>İzmir</strong> geneli % 21) oluşturmasından da anlaşılacağı<br />

gibi, Karşıyaka İlçesi orta büyüklükte sermaye yapısı ağırlıklı bir oluşum<br />

göstermektedir.<br />

Karşıyaka İlçesi bir bütün olarak ele alınıp, sınırları içerisinde faaliyet halinde<br />

bulunan firmaların sektörel farklılıkları temelli dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda<br />

aktarılmaktadır. Tabloda Karşıyaka İlçesinde yer seçen sermayenin sektörel yapısının<br />

<strong>İzmir</strong> geneli ile karşılaştırmalı analizinin yapılabilmesi amaçlanmıştır.<br />

Tablo 10.11 Karşıyaka İlçesinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve <strong>İzmir</strong><br />

Genelindeki Durumları<br />

Sektörler<br />

Karşıyaka<br />

İlçesi<br />

Sektörün<br />

Bulunma<br />

Yüzdesi<br />

<strong>İzmir</strong><br />

Geneli<br />

Sektörün<br />

Bulunma<br />

Yüzdesi<br />

Ağaç İşleri Grubu 114 2,85 1.108 3,09<br />

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 301 7,51 2.143 5,97<br />

Deri ve Ayakkabı Grubu 52 1,30 1.032 2,87<br />

Diğer 35 0,87 634 1,77<br />

Eğitim Grubu 85 2,12 453 1,26<br />

Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 540 13,48 4.301 11,98<br />

İnşaat Grubu 1.071 26,73 6.690 18,63<br />

Kimya - Plastik Grubu 51 1,27 872 2,43<br />

Konfeksiyon Tekstil Grubu 288 7,19 3.199 8,91<br />

Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 235 5,87 2.188 6,09<br />

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 128 3,20 1.610 4,48<br />

Metal ve Madencilik Grubu 164 4,09 1.910 5,32<br />

Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 238 5,94 2.949 8,21<br />

Sağlık Grubu 222 5,54 1.862 5,19<br />

Taşıma ve Depolama Grubu 104 2,60 1.443 4,02<br />

Teknoloji Grubu 162 4,04 1.877 5,23<br />

43


Turizm Grubu 216 5,39 1.635 4,55<br />

Toplam 4.006 100,00 35.906 100,00<br />

Tablodan, Karşıyaka İlçesinin bazı sektörlerde <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla ön plana çıkmış<br />

olduğu görülmektedir. Karşıyaka’da inşaat sektöründe <strong>İzmir</strong> genel ortalamasının<br />

oldukça üzerinde firma bulundurmaktadır. Bu durum Karşıyaka Bölgesindeki<br />

konut sakinlerinin konutları üzerindeki yenileme talepleri doğrultusunda<br />

anlamlandırılabilir. İnşaat grubunun bina onarım alt grubu kapsamında faaliyet<br />

göstermek amacıyla kurulan firmaların bölge içerisindeki yoğunluğu bu yaklaşımı<br />

desteklemektedir. Karşıyaka İlçesi sınırları içerisinde oluşan yeni yerleşim birimleri<br />

de inşaat grubunun öne çıkmasını nedenleyen bir diğer oluşumdur. Ayrıca<br />

Karşıyaka’da dayanıklı ve lüks tüketim malları grubunun, eğitim grubunun,<br />

gıda ve tarım ürünleri grubunun ve sağlık grubunun <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla<br />

daha ön planda oldukları görülmektedir. Bu oluşum da, Karşıyaka’nın<br />

içerisinde barındırdığı nüfusun tüketim alışkanlıklarını iç bünyesinde karşılama<br />

eğilimi üzerinden anlamlandırılabilir. Nitekim sayılan sektörler daha çok<br />

bulundukları bölge pazarını kullanma eğilimi diğer gruplara kıyasla genel olarak<br />

yüksek sektörlerdir. Turizm grubu ise özellikle Bostanlıda 1990’lar sonrası kurulan<br />

firmaların etkisi ile önemini arttırmıştır.<br />

Çiğli<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 2’si (1647 adet<br />

firma) Çiğli İlçesi'nde yer seçmiştir. Halen faaliyet halinde olan firmalar temelinde<br />

ise oran % 3’e çıkmaktadır. Bu durum Çiğli İlçesi sınırları içerisinde kurulan<br />

firmaların % 74’ünün faaliyet halinde olması sonucudur. Sermaye büyüklüğü<br />

kriteri bağlamlı irdelemede ise Çiğli Bölgesi’nde faaliyet gösteren firmaların % 32’sinin<br />

(<strong>İzmir</strong> geneli ortalaması % 21) İZTO’nun sınıflandırılması temelinde en büyük<br />

sermaye derecesine sahip firmalardan oluştuğu tespit edilmiştir. Bölgede kurulan<br />

firmaların önemli bir kısmının sanayi sektörü kapsamında faaliyet göstermek<br />

amacıyla kurulması ve bu firmaların sermaye yapısı dolayısıyla daha güçlü ve<br />

istikrarlı olması yukarıdaki verileri etkileyen temel etkenlerin başında gelmektedir.<br />

Çiğli İlçesi bir bütün olarak ele alınıp, sınırları içerisinde faaliyet halinde bulunan<br />

firmaların sektörel farklılıkları temelli dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda<br />

aktarılmaktadır. Tabloda ayrıca Çiğli İlçesinde yer seçen sermayenin sektörel<br />

yapısının <strong>İzmir</strong> geneli ile karşılaştırmalı analizinin yapılabilmesi amacı da<br />

güdülmüştür.<br />

Tablo 10.12 Çiğli İlçesinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve <strong>İzmir</strong> Genelindeki<br />

Durumları<br />

Sektörler<br />

Çiğli<br />

İlçesi<br />

Sektörün<br />

Bulunma<br />

Yüzdesi<br />

<strong>İzmir</strong><br />

Geneli<br />

Sektörün<br />

Bulunma<br />

Yüzdesi<br />

Ağaç İşleri Grubu 39 3,20 1.108 3,09<br />

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 64 5,25 2.143 5,97<br />

Deri ve Ayakkabı Grubu 25 2,05 1.032 2,87<br />

44


Diğer 13 1,07 634 1,77<br />

Eğitim Grubu 15 1,23 453 1,26<br />

Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 151 12,40 4.301 11,98<br />

İnşaat Grubu 223 18,31 6.690 18,63<br />

Kimya - Plastik Grubu 53 4,35 872 2,43<br />

Konfeksiyon Tekstil Grubu 119 9,77 3.199 8,91<br />

Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 59 4,84 2.188 6,09<br />

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 31 2,55 1.610 4,48<br />

Metal ve Madencilik Grubu 99 8,13 1.910 5,32<br />

Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 145 11,90 2.949 8,21<br />

Sağlık Grubu 31 2,55 1.862 5,19<br />

Taşıma ve Depolama Grubu 44 3,61 1.443 4,02<br />

Teknoloji Grubu 59 4,84 1.877 5,23<br />

Turizm Grubu 48 3,94 1.635 4,55<br />

Toplam 1.218 100,00 35.906 100,00<br />

Çiğli içerisinde yer seçen firmaların sektörel dağılımları genel olarak <strong>İzmir</strong><br />

Büyükşehir Bütününde görülen genel dağılım ile paralellik göstermektedir. Bölge,<br />

<strong>İzmir</strong> şehrinin kuzey çıkış noktası olan Anadolu Caddesi üzerinde ve Ata Küçük<br />

Sanayi Bölgesinde yer seçen otomotiv ve akaryakıt grubu firmaları dolayısıyla<br />

ilgili sektörde <strong>İzmir</strong> genel ortalamasının üzerine çıkmaktadır. Ayrıca Bölge<br />

içerisinde bulunan Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin bulunması da bu sektörel<br />

dağılımda belirleyici olmaktadır. Kimya ve plastik grubu ve metal madencilik<br />

gruplarının <strong>İzmir</strong> genelinin üzerinde olması da bu bağlam içerisinde<br />

değerlendirilmelidir.<br />

Buca - Gaziemir<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 5’i (3321 adet firma) yer<br />

seçmiştir. Bölgede kurulan firmaların % 61’inin (<strong>İzmir</strong> geneli ortalaması % 49) faaliyet<br />

halinde olması dolayısıyla ilçe, faaliyet halinde olan firmalar temelinde ise <strong>İzmir</strong><br />

Büyükşehir Bütünü içerisinde bulunan firmaların % 6’sını barındırmaktadır.<br />

Bulundurduğu firmaların sermaye büyüklük kriteri bağlamında <strong>İzmir</strong> geneline<br />

kıyasla daha zayıf bir oluşum içerisinde oldukları görülmektedir. Nitekim Buca<br />

İlçesi’nde faaliyet halinde olan firmaların ancak % 14’ü en üst seviyedeki<br />

sermaye derecesine mensup firmalardan oluşmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 3’ü (2.073 adet<br />

firma) Gaziemir’de yer seçmiştir. Faaliyet halinde olan firmalar bazında ise oran<br />

% 4’e (1.450 adet firma) yükselmektedir. Nitekim bölgede kurulan firmaların faaliyet<br />

halinde kalma oranı % 70’dir. Bölgede yer seçen firmaların sermaye yapıları güçlülük<br />

kriteri açısından analiz edildiğinde ise Gaziemir’in <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla daha<br />

güçlü bir oluşum içerisinde olduğu görülmektedir. İçerisinde barındırdığı<br />

firmaların % 31’inin en yüksek sermayeye sahip firmalardan oluşması da bu<br />

durumun bir göstergesidir.<br />

45


Buca ve Gaziemir İlçelerinin sınırları içerisinde, faaliyet halinde bulunan firmaların<br />

sektörel farklılıkları temelli dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda aktarılmaktadır.<br />

Tabloda, Buca ve Gaziemir ilçelerinde yer seçen sermayenin sektörel yapısının <strong>İzmir</strong><br />

geneli ile karşılaştırmalı analizi yapılabilmektedir.<br />

Tablo 10.13 Buca ve Gaziemir İlçelerinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve<br />

<strong>İzmir</strong> Genelindeki Durumları<br />

Sektörler<br />

Buca<br />

İlçesi<br />

Sektörün<br />

Bulunma<br />

Yüzdesi<br />

Gaziemir Sektörün<br />

İlçesi Bulunma<br />

Yüzdesi<br />

<strong>İzmir</strong> Sektörün<br />

Geneli Bulunma<br />

Yüzdesi<br />

Ağaç İşleri Grubu 211 10,42 100 6,90 1.108 3,09<br />

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 134 6,62 71 4,90 2.143 5,97<br />

Deri ve Ayakkabı Gr. 23 1,14 19 1,31 1.032 2,87<br />

Diğer 12 0,59 174 12,00 634 1,77<br />

Eğitim Grubu 36 1,78 12 0,83 453 1,26<br />

Gıda ve Tarım Ürünleri Gr. 356 17,58 151 10,41 4.301 11,98<br />

İnşaat Grubu 469 23,16 207 14,28 6.690 18,63<br />

Kimya – Plastik Grubu 38 1,88 73 5,03 872 2,43<br />

Konfeksiyon Tekstil Gr. 111 5,48 82 5,66 3.199 8,91<br />

Mali Aracı Kuruluşlar Gr. 98 4,84 67 4,62 2.188 6,09<br />

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Gr. 40 1,98 33 2,28 1.610 4,48<br />

Metal ve Madencilik Gr. 122 6,02 101 6,97 1.910 5,32<br />

Otomotiv-Akaryakıt ve Benzeri Gr. 131 6,47 189 13,03 2.949 8,21<br />

Sağlık Grubu 73 3,60 30 2,07 1.862 5,19<br />

Taşıma ve Depolama Gr. 44 2,17 60 4,14 1.443 4,02<br />

Teknoloji Grubu 58 2,86 28 1,93 1.877 5,23<br />

Turizm Grubu 69 3,41 53 3,66 1.635 4,55<br />

Toplam 2.025 100,00 1.450 100,00 35.906 100,00<br />

Buca İlçesinin, özellikle Kaynaklar’da kurulan Yaş Sebze Meyve Hali ve Et Entegre<br />

Tesislerinin etkisi ile, gıda ve tarım ürünleri grubu kapsamında kurulan firmalar<br />

bazında <strong>İzmir</strong> genelinin üzerinde bir yığılım gösterdiği görülmektedir. Yeni gelişen<br />

konut bölgeleri ve yerleşik alanlarda görülen yenilemeler dolayısıyla da Buca İlçesi<br />

kapsamında inşaat grubunun da öne çıktığı görülmektedir. Ayrıca Buca Seyhan<br />

Mahallesinde, ağaç işleri sektörü kapsamında faaliyet gösteren firmaların yoğun<br />

olarak bulunması Buca genelinde bu sektörü ön plana çıkarmıştır.<br />

Gaziemir İlçesinde bulunan Ege Serbest Bölgesi içerisinde faaliyet gösteren firmaların<br />

özellikle hazırlanan tablo ve grafiklerde diğer grubu olarak tanımlanan ve başka yerde<br />

sınflandırılamayan grupların içerisinde bulunan çeşitli maddeler ithalatı alt grubu<br />

kapsamında faaliyet göstermeleri sebebiyle Gaziemir İlçesinde diğer grubu ön plana<br />

çıkmaktadır.<br />

46


Batı Bölgesi (Balçova–Narlıdere-Güzelbahçe)<br />

<strong>İzmir</strong> genelinde kurulan firmaların % 3’ü (2.306 adet firma), <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />

Bütününün batısında bulunan üç ilçede yer seçmiştir. Yöre, faaliyet halinde bulunan<br />

firmalar bazında ise, <strong>İzmir</strong> geneli kapsamındaki firmaların % 4’ünü<br />

bulundurmaktadır. Bölge kapsamında kurulan firmaların faaliyet halinde kalma<br />

oranının % 55 olması, iki oran arasındaki farkı açıklamaktadır. İstikrar düzeyi<br />

açısından <strong>İzmir</strong> genelinin üzerinde bir oluşum gösterdiği söylenebilecek olan Batı<br />

kesiminin firmaları sermaye büyüklüğü bağlamında ise, <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla zayıf<br />

bir oluşum göstermektedir.<br />

Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe ilçelerinin bir bütün olarak ele alınması ile<br />

oluşturulan Batı Bölgesi sınırları içerisinde faaliyet halinde bulunan firmaların<br />

sektörel farklılıkları temelli dağılımı, aşağıda oluşturulan tabloda aktarılmaktadır.<br />

Tablo 10.14 Batı Bölgesinde (Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe İlçelerinde) Yer<br />

Seçen Firmaların Sektörel ve <strong>İzmir</strong> Genelindeki Durumları<br />

Sektörler<br />

Batı<br />

Bölgesi<br />

Sektörün<br />

Bulunma<br />

Yüzdesi<br />

<strong>İzmir</strong><br />

Geneli<br />

Sektörün<br />

Bulunma<br />

Yüzdesi<br />

Ağaç İşleri Grubu 45 3,52 1.108 3,09<br />

Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Grubu 84 6,56 2.143 5,97<br />

Deri ve Ayakkabı Grubu 12 0,94 1.032 2,87<br />

Diğer 11 0,86 634 1,77<br />

Eğitim Grubu 18 1,41 453 1,26<br />

Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 230 17,97 4.301 11,98<br />

İnşaat Grubu 363 28,36 6.690 18,63<br />

Kimya-Plastik Grubu 19 1,48 872 2,43<br />

Konfeksiyon Tekstil Grubu 55 4,30 3.199 8,91<br />

Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 61 4,77 2.188 6,09<br />

Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 39 3,05 1.610 4,48<br />

Metal ve Madencilik Grubu 59 4,61 1.910 5,32<br />

Otomotiv-Akaryakıt ve Benzeri Grubu 62 4,84 2.949 8,21<br />

Sağlık Grubu 81 6,33 1.862 5,19<br />

Taşıma ve Depolama Grubu 31 2,42 1.443 4,02<br />

Teknoloji Grubu 36 2,81 1.877 5,23<br />

Turizm Grubu 74 5,78 1.635 4,55<br />

Toplam 1280 100,00 35.906 100,00<br />

Batı bölgesinde kurulan firmaların sektörel dağılımında, inşaat ve gıda-tarım ürünleri<br />

grubu yoğun yer seçme eğilimi göstermektedir. Bu gruplar kapsamındaki firmaların<br />

nitelikleri incelendiğinde, daha çok bölgesel etki alanındaki pazarı kullanma amacına<br />

yönelmiş oldukları gözlenmektedir. Ayrıca bölgede yer seçen çiçekçilik, balıkçılık gibi<br />

faaliyet kollarındaki firmaların yoğunluğu Batı Bölgesinde gıda ve tarım ürünleri<br />

grubunun öneminin artmasını sağlayan başka bir unsur olarak kabul edilebilir. Batı<br />

bölgesinde yer seçen firmalar temelinde turizm grubu firmaları da yoğun olarak<br />

47


ulunmaktadır. Bölgenin kıyı oryantasyonlu yapı göstermesi, turizm sektörü<br />

kapsamındaki yatırımların gelişimini hızlandırmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> sermayesinin belirlenmiş zaman kesitleri içindeki mekansal dağılımının<br />

sektörel çeşitliliği, 1960’lar ile birlikte oluşmaya başlamış ve 1970’lerde<br />

kurulan firma sayısının artmasıyla kendi içerisinde bir ölçek ekonomisi yaratarak<br />

kökleşmiştir.<br />

Ancak 1980 sonrası ihraracata yönelik büyüme oryantasyonlu ekonomik sistem<br />

içerisinde ihracata yönelik bazı alt gruplarda görülen artışı dışarıda bırakırsak,<br />

<strong>İzmir</strong> ekonomisinin genel olarak 1980 öncesi ithalat ikamesine dayalı model<br />

içerisinde oluşan sektörel ağırlık üzerinden geliştiği söylenebilir. Bu durum<br />

<strong>İzmir</strong> sermayesinin genel olarak iç piyasaya yönelik faaliyet alanlarına yönelmesini<br />

nedenlemiştir. Kuşkusuz ihracata yönelik faaliyet gösteren firma sayısında<br />

artış olmuştur. Ancak bu artış genel olarak <strong>İzmir</strong> sermayesinin birikim<br />

stratejisini uluslararası pazar bağlantıları üzerinden şekillendirebileği<br />

yoğunlukta değildir. Nitekim <strong>İzmir</strong>’de 1980 sonrası kurulan firma sayısının<br />

yoğunluğu yıllara göre analiz edildiğinde de, <strong>İzmir</strong> ekonomisinin belirleyici kriteri<br />

olarak iç pazar potansiyeli öne çıkmaktadır.<br />

1980’lerde dış pazarda rekabet avantajı yaratmak ve ihracatı arttırmak amacıyla,<br />

işgücü maliyetleri üzerinde düşük ücret politikaları özel sektör çalışanlarının<br />

yanında, kamu personeli üzerinde de uygulanmıştır. Düşük işgücü maliyetine dayalı<br />

birikim rejiminin gerek politik alanda, gerekse iktisadi anlamda tıkanmasıyla<br />

1990’lar ile birlikte iç piyasayı hareketlendirici ve gelir dağılımı adaletsizliğini kısmen<br />

çözücü kaynak aktarımı yapılarak hane halkı gelirleri yukarıya çekilmiştir. (Yeldan,<br />

2001) Böylece iç pazarda alım gücünün artışı sağlanarak piyasada olumlu<br />

hareketlilik yaşanmıştır. Bu durum <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın üye kayıtlarının yıllara<br />

göre gösterdiği artış trendinde de görülmektedir. İç piyasaya dönük sermaye<br />

yapısında görülen ve temeli dış kredi olanaklarıyla sağlanan bu spekülatif artış kısa<br />

sürmüş ve bu suni durumun yarattığı ekonomik büyüme 1994 ekonomik krizi ile<br />

başlayan süreç sonucu daralmaya başlamıştır. Özellikle 1990’ların ikinci yarısı<br />

Türkiye genelinde olduğu gibi <strong>İzmir</strong>’de de kamu kesimi finansman açıklarının ve<br />

finansal serbestleştirmenin olanaklı kıldığı dış kaynaklı kısa vadeli spekülatif<br />

sermaye girişlerinin de etkisiyle inişli çıkışlı, bol krizli bir oluşum içerisinde geçmiştir.<br />

Sonuç olarak 2002 yılı itibariyle 1990’ların başında suni şekilde artan firma<br />

sayısı dengelenmiş gözükmektedir. 1980’ler ve özellikle 1990-2002 yılları arasında<br />

faaliyet dışı kalan firmalarda artış görülmektedir. Bu durum <strong>İzmir</strong> sermayesinin<br />

anılan yıllarda genel bir istikrarsızlık ortamı içerisinde bulunduğunun<br />

göstergesidir. Nitekim <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütünü içerisinde kurulan firmaların ancak<br />

% 49’u faaliyet halinde kalabilmiştir. Özellikle küçük sermaye yapısına sahip<br />

firmaların 1990 sonrasının istikrarsız ortamından yoğun olarak<br />

etkilendikleri görülmektedir. İflas mekanizmasında görülen yoğun hareketliliğin<br />

özellikle küçük sermaye yapıları üzerinde etkili olması, orta vadede <strong>İzmir</strong><br />

sermayesinin daha istikrarlı bir yapı oluşturacağını göstermektedir. Ancak iç<br />

piyasaya yönelik faaliyetlerin firma temelinde çoğunlukta olması <strong>İzmir</strong>’in ulusal<br />

48


ağlamda oluşan makro ekonomik krizlerden büyük ölçüde etkilenmesine<br />

neden olmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> sermayesinin sektörel bazda dağılımı her ne kadar 1980 öncesi yapılanmanın<br />

devamı niteliğini genel olarak göstersede, bazı sektörlerin ağırlıkları değişim<br />

göstermektedir. Örneğin inşaat sektörünün tüm sektörler içerisinde almış<br />

olduğu pay azalırken, sağlık, turizm, eğitim, teknoloji hizmetlerinde artış<br />

yaşanmaktadır. Ancak asıl değişim <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde yer seçen<br />

sermayenin mekansal yer seçim kriterleri üzerinde yaşanmaktadır. Belirli sektörlerin<br />

belirli alanlarda yoğunlaşma hızları artmakta ve <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü<br />

içerisindeki alanların kimliklerinde sektörler belirleyici olmaktadır. Bu süreç<br />

gerek planlı müdahaler sonucu oluşturulan uzmanlaşmış sitelerle, gerekse plan dışı<br />

süreçler sonucu sektörlerin kendi iç dinamikleri sonucu oluşan yer seçim kriterleri<br />

aracılığıyla gerçekleşmektedir. Özellikle <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününün doğusu planlı<br />

olarak oluşturulan bazı sektörlerde uzmanlaşmış alanlar açısından ön plana<br />

çıkmaktadır. (Pınarbaşı Ambarlar, Işıkkent Ayakakbıcılar, Çamdibi Manifaturacılar ve<br />

Tekstilciler Siteleri gibi...) Şehrin doğu çıkış bölgesindeki bu oluşum şehrin güney ve<br />

kuzey çıkış bölgelerinde de görülmektedir. Ayrıca bu bölgelerde planlı oluşturulan<br />

uzmanlaşmış alanlar dışında, özellikle üretim faaliyetlerinde bulunan<br />

firmaları yoğun yer seçme eğilimi içerisinde bulundukları da görülmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde üretim fonksiyonlarını şehir merkezinden<br />

desantrilize olmalarının payı bu oluşum üzerinde belirleyici bir etkendir. Üretim<br />

fonksiyonları şehir merkezinden özellikle 1980 sonrası ve 1990’larda ivmesi artan bir<br />

hızla uzaklaşmaktadır. Bu durum özellikle yeni küresel ekonomik düzen içerisinde<br />

şehir merkezine biçilen kontrol merkezi olma rolü ile çakışmaktadır. Ancak <strong>İzmir</strong><br />

şehir merkezi sermayenin yer seçimi açısından Büyükşehir Bütünü<br />

içerisindeki ağırlığını bulundurduğu firma sayısı açısından kaybetme eğilimi<br />

içerisinde gözükmektedir. Bu oluşum kısmen üretim fonksiyonlarının şehir<br />

merkezi içerisinden çıkma eğilimi ile ilişkilendirilebilse de, hizmet sektörü<br />

açısından da şehir merkezinin ağırlığını kaybetme eğilimi içerisinde olduğu<br />

görülmektedir. Bu eğilim şehir merkezinin arazi kullanım normlarının yetersizliği ile<br />

ilişkilendirilebilir. Nitekim son yıllarda Alsancak Limanı gerisi, Bayraklı ve Turan<br />

bölgelerinde yeni bir arazi kullanımı örüntüsüne sahip bir merkezi iş alanı<br />

yaratılması konusunda söylemler ve projeler geliştirilmektedir. Ancak <strong>İzmir</strong><br />

sermayesinin kendi iç dinamikleri ile böylesine sermaye yoğun bir dönüşümün<br />

altını doldurması mümkün gözükmemektedir. Nitekim 1980 sonrası kurulan<br />

firma bazında diğer tüm gruplarda görülen artışın finans piyasasının doğrudan<br />

göstergesi olarak görülen para ile ilgili kuruluşlar grubuna aynı artış ivmesi<br />

ile yansımaması da <strong>İzmir</strong>’in kendi iç potansiyeli ile şehir merkezinin<br />

dönüşümünü sağlayamayacağını gösteren önemli bir parametredir.<br />

<strong>İzmir</strong>’de sermaye şehirsel alan üzerinde yoğun bir arayış içerisindedir. Bu arayışın<br />

çıkışı gerek <strong>İzmir</strong> sermayesinin iç potansiyeli, gerekse dış etkenlerin yönlendiriciliği<br />

kapsamında zaman içerisinde oluşacaktır. 1980 öncesi ithal ikameci dönemin ulusal<br />

kalkınmacılık ideolojisi içinde şehirler ancak ulusal ekonomik modeldeki<br />

konumlarıyla önem kazanmaktaydı. Şehirlerde üretim ve hizmet fonksiyonları iç içe<br />

49


geçmişti ve <strong>İzmir</strong> bu bağlamda konumunu Türkiye düzleminde oturtabilmişti. 1980<br />

sonrası da bu yapılanmayı genel olarak sürdürdü. Ancak 1980 sonrası kısmen ve<br />

1990 sonrası hızlı bir ivme ile <strong>İzmir</strong>’deki sermayenin şehir mekanı içerisinde dağılımı,<br />

üretim ve hizmet fonksiyonları açısından, yeni bir anlayış içerisinde şekillenmeye<br />

başladı ve şehir mekanı, kademelenmeden ziyade birbirini ve kendisini tanımlayan<br />

bir ağ ilişkisi üzerine temellenmiş görünmektedir. Büyükşehir bütünü içinde ise<br />

ayrımlar şekillenmeye başlamakla birlikte şehir kendisini, ne sadece ticaret ve<br />

hizmet, ne de üretim merkezi olarak tanımlamaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> yeni birikim modelinin getirdiği anlayış çerçevesinde; ya kontrol ve<br />

üretim merkezi olarak varlığını güçlendirerek sürdürecek ve kendi hinterlandı<br />

içerisinde bir bölge merkezi olacak ya da Türkiye’nin küresel sermaye ile<br />

eklemlenme kapısı olarak öne çıkmış olan İstanbul’un tamamen etki alanı<br />

içerisinde büyük şehir olma tercihini yapacaktır. <strong>İzmir</strong> kendisini, 1980 sonrası<br />

üretim faaliyetleriyle öne çıkmış şehirlerin İstanbul ile eklemlenmesinden daha farklı<br />

bir platforma oturtabilme potansiyelini taşımaktadır. <strong>İzmir</strong> yeni düzene, kısmen<br />

İstanbul bağlantılı olmak kaydıyla ve baskın olarak kendi iç dinamiklerinin<br />

getirdiği avantajla, kendi özgünlüğü içerisinde girmesi ile konumunu,<br />

geleceğe gerçek bir bölge merkezi olarak taşıyabilir.<br />

10.1.3 Tarım<br />

<strong>İzmir</strong> İçin Sağlıklı Bir Üretim Faaliyeti: Ekolojik Tarım<br />

Ekolojik tarım, son yılların gözde tarımsal tekniklerden biridir. Gerek sağlıklı<br />

beslenme, gerekse üretim sırasında üreticilerin zararlı kimyasallardan korunması<br />

açısından özellikle AB’de önemle üzerinde durulmaktadır. Kuşkusuz daha iyi bir fiyat<br />

ve ihracat koşulları da ekolojik ürün üretiminin çekiciliğini artırmaktadır.<br />

Bu bağlamda, <strong>İzmir</strong>’in geleceğine ışık tutması amacıyla AB ülkelerindeki ekolojik<br />

tarım politikaları, uygulamaları, pazar ve fiyat durumundan örnekleme yoluyla<br />

<strong>İzmir</strong>’in durumu ele alınmaktadır.<br />

Tarımsal girdilerin bilinçsizce kullanımının yol açtığı çevre ve insan sağlığına yaptığı<br />

olumsuz etkilerin engellenmesi için ekolojik tarım, çevre ile dost olan alternatif<br />

tekniklerden birisidir. Bu üretim tarzı organik, ekolojik veya biyolojik tarım gibi çeşitli<br />

şekillerde de isimlendirilmektedir.<br />

Ekolojik tarım; ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi<br />

yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup,<br />

esas itibariyle sentetik kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının yasaklanmasının<br />

yanında, ekolojik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin<br />

direncini arttırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden, bütün bu<br />

olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını talep eden ve üretimde miktar<br />

artışını değil, ürünün kalitesinin yükselmesini amaçlayan bir üretim şekli olarak<br />

tanımlanmaktadır. Ekolojik tarım, miktardan önce ürünün kalitesini ön planda<br />

tutmakta, tüketicinin ve çevrenin zarar görmemesini amaçlamaktadır.<br />

50


AB’de Destekleme Politikaları<br />

Ekolojik ürünlerin pazarlama kanallarını incelediğimizde, geleneksel satış kanalları<br />

dışında ekolojik ürünleri pazarlayan kanallar gelişmiştir. Avrupa birliği ülkelerinde<br />

ekolojik ürünlerin pazarlama kanalları; üreticiden tüketiciye direkt satışlar, ekolojik<br />

ürünlerinin satıldığı özel dükkanlar (doğal ve sağlıklı ürünleri satan dükkanlar olarak<br />

adlandırılır) olarak bulunmaktadır.<br />

Son zamanlarda yapılan pazar araştırmaları başlıca büyük pazarlarda tüketicinin<br />

talebinin hızlı bir şekilde büyüdüğünü göstermekte ve 2005 yılında bazı ülkelerde<br />

toplam gıda satışları içinde ekolojik ürünlerin satış payının % 5-10'a ulaşacağı<br />

beklenmektedir. 1997 yılında Almanya haricinde, diğer ülkelerde orta dönemde<br />

büyüme oranının yıllık % 10'u aşacağı ve Danimarka, İsveç, İngiltere'de ise % 25'in<br />

üzerinde olacağı tahmin edilmektedir. Toplam gıda satışları içinde ekolojik ürünlerin<br />

satış payı Danimarka'da %2.5, Avusturya'da % 2'dır. Almanya'nın 1997 yılında<br />

ekolojik ürünlerden elde ettiği toplam satış tutarı 1.800 milyon dolardır. 2000 yılında,<br />

ekolojik ürünlerden elde ettiği toplam satış tutarı Almanya’nın 2.200-2.400 milyon<br />

dolar iken, Hollanda’nın 225-250 milyon dolardır. Orta vadede büyüme oranının<br />

Danimarka, Avusturya, Hollanda, Almanya’da yıllık % 10-15, İtalya, Fransa,<br />

İsviçre’de % 15-20, İsveç’te % 20-25, İngiltere’de % 25-30 arasında olacağı tahmin<br />

edilmektedir.<br />

Avrupa Birliği ülkelerinde ihracatına ve ithalatına ilişkin ayrıntılı veriler<br />

bulunamamakla birlikte, İngiltere piyasada sattığı ekolojik meyve ve sebzelerin %<br />

80'inden fazlasını, ekolojik çay ve kahvenin % 100'ünü, şarap ve alkolün % 90'ını ve<br />

bütün ekolojik ürünlerin ise % 60-70'ini ithal etmektedir. Finlandiya ise ekolojik<br />

ürünlerin % 40'ını ihraç etmektedir. İtalya'nın yıllık ihraçtan elde ettiği gelir 300-400<br />

milyon dolar civarındadır. Fransa ekolojik yumurta ve tavuk eti ihraç ederken,<br />

Almanya’nın ise bebek maması, sebzeler, buğday ve diğer tahıl ürünleri, ihraç ettiği<br />

ekolojik ürünlerdir.<br />

Tablo 10.15 Ülkelerin İthal ve İhraç Ettiği Ürünler<br />

Ülkeler İthal ettiği ürünler İhraç ettiği ürünler<br />

Avusturya<br />

Tahıllar, meyve ve sebzeler<br />

Almanya<br />

Fransa<br />

İngiltere<br />

Taze meyve ve sebzeler, kurutulmuş<br />

meyveler, süt ürünleri, fındık<br />

Elma, havuç, portakal, limon,<br />

greyfurt, pancar şekeri v.b.<br />

Süt ve et ürünleri, çay, kahve,<br />

şarap ve alkol, meyve suyu ve<br />

tahıllar<br />

Bebek maması, sebzeler, buğday<br />

ve diğer tahıl ürünleri<br />

Organik yumurta, tavuk eti,<br />

şarap, tahıllar, taze meyve ve<br />

sebzeler<br />

Som balığı ve mantar (1999<br />

yılından itibaren)<br />

51


Hollanda<br />

İsveç<br />

Taze meyveler, tahıllar, fındık,<br />

kurutulmuş meyve,<br />

Süt ürünleri, et, ekmek, şeker, tahıl<br />

Sebzeler, meyveler, süt ürünleri,<br />

tahıllar, baharat ve aromatik<br />

ürünler<br />

Sığır eti, yulaf, arpa, marmelat,<br />

dondurulmuş kiraz<br />

İspanya<br />

Pirinç, sebze ve meyveler,<br />

zeytinyağı ve fındık<br />

Ekolojik Ürünlerin Fiyatları<br />

Farklı yetiştirme koşullarının olması, ülke içinde değişik ürünler ve değişik ülkelerde<br />

aynı ürünler için çiftçiye ödenen fiyat primlerinin çok değişken olmasına yol<br />

açmaktadır. Bu nedenle üreticilere ödenen fiyat primleri de oldukça değişkendir.<br />

Özellikle tahıllar ve patates için üreticinin aldığı primler % 50 ve daha fazladır.<br />

Tablo 10.16 Avrupa Birliği Ülkelerinde Ekolojik Üreticilere Ödenen Fiyat<br />

Primleri (Geleneksel Üreticilerin Fiyatlarının Üzerindeki %) (1997-1998 Ana<br />

Ürünlerde)<br />

Ülkeler Sebzeler Tahıllar Süt Ürünleri Patates Meyveler<br />

Avusturya nd 100 20-30 100-120 nd<br />

Belçika 35 65 20 80 nd<br />

Almanya 50 100 15 200 50<br />

Danimarka 25-50 60-70 20-25 25-50 >100<br />

İspanya 0-30 0-50 10-30 nd 15-30<br />

Finlandiya 50 50 10 50 300<br />

Fransa nd 60-100 20-30 nd nd<br />

Büyük Britanya 20-100 nd 40 40-200 5-40<br />

Yunanistan 30-50 10-20 nd nd 20-50<br />

İrlanda 1 25 nd nd nd nd<br />

İtalya 15-20 25-30 15 15-20 15-20<br />

Lüksembourg 60 100 10 50 60<br />

Hollanda nd 100 10 33 nd<br />

Portekiz 10-100 nd nd 100 10-100<br />

İsveç 0-30 50-100 15-20 0-30 40<br />

1Özel durumlar haricinde, üreticilerin primleri %23-26, nd= mevcut veri yok<br />

Kaynak: Michelsen, J., Hamm, U., Wynen, E. and Roth, E., The European Market For Organic Products:<br />

Growth and Development, Organic Farming in Europe: Economics and Policy, Vol.7, 1999, s.67<br />

Avusturya, Almanya, Lüksembourg, Hollanda ve İsveç gibi ülkelerde tahıllar için<br />

ödenen primler % 100 'dür. Almanya'da patates için üreticiye ödenen primler % 200<br />

iken, İngiltere'de ise % 40-200 arasında değişmektedir. İsveç gibi büyük ekolojik<br />

sektöre sahip olan ülkelerde (patates ve sebzeler için) ve İspanya gibi küçük ekolojik<br />

sektöre sahip ülkelerde (sebzeler ve tahıllar için) üreticiye ödenen fiyat primlerinin<br />

sıfır olduğu görülmektedir. Bütün Avrupa birliği ülkelerinde süt ürünleri için<br />

üreticiye ödenen fiyat primi % 40'ın üzerine ulaşamamıştır. Ekolojik pazarlarda<br />

52


satılan bu ürünlerin payının düşük olması üreticiye ödenen fiyat primlerinin de<br />

düşük tutulmasının sebeplerinden biri olarak görülmektedir.<br />

Tüketiciler tarafından ödenen fiyat primlerini incelendiğimizde, Avusturya'da tahıllar<br />

için tüketiciler, geleneksel ürünün fiyatının % 20-30'u üzerinde bir fiyat öderken,<br />

İtalya'da ise bu oran % 125-175 arasındadır. Portekiz tüketicileri ekolojik meyveler<br />

için % 5 fiyat primi öderken, bu oran İsveç’te % 100 civarındadır.<br />

Oldukça küçük pazar paylaşımını elde eden ülkelerde (İspanya, İtalya, Yunanistan ve<br />

Portekiz) hemen hemen bütün ürünler için tüketicinin ödediği fiyat primleri oldukça<br />

yüksektir; çünkü pazarlama masrafları çok yüksek olmaktadır. Ayrıca Almanya'da da<br />

tüketicilerin ödediği fiyat primleri oldukça yüksektir. Ana dağıtım kanalı olan doğal<br />

yiyecek dükkanlarının kullanılmasının pazarlama masraflarının yüksek olmasına yol<br />

açtığı belirtilmektedir. Ana dağıtım kanalı süpermarketler olan ülkelerde tüketicinin<br />

ödediği fiyat primleri daha düşüktür.<br />

Türkiye’de Ekolojik Tarım<br />

Türkiye’de ekolojik tarımın geliştirilmesi ve uygulanmasıyla ilgili çalışmalar yapmak<br />

üzere izleme ve yürütme organları kurulmuştur. Bunlar Ulusal Yönlendirme<br />

Komitesi, Organik Tarım Komitesi, Organik Tarım Ulusal <strong>Ticaret</strong> Komitesi, Organik<br />

Tarım Proje ve Araştırmaları Ulusal Komitesidir.<br />

Türkiye'de ekolojik tarımla ilgili kontrol ve sertifikasyon faaliyetinde bulunmak<br />

isteyen kuruluşlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı Organik Tarım Komitesine<br />

başvurmaktadır. Şartlara uygun oldukları tespit edilen firmalara, Tarım ve Köyişleri<br />

Bakanlığı adına Türkiye'deki ekolojik tarımı kontrol etme ve sertifikasyon yetkisi<br />

verilmektedir.<br />

Ülkemizde ekolojik ürünleri işleyen ve bu ürünleri pazarlayan firmaları<br />

sertifikalandıran 7 tane kontrol ve sertifikasyon kuruluşu vardır. Bunların 6 tanesi<br />

(BCS-ÖKO, BIOAGRICOOP; ECOCERT-SARL, IMO, INAC, SKALL) yabancı kontrol<br />

kuruluşlarının Türkiye temsilcileri, biri ise (ETKO) Türk kuruluşudur.<br />

Ekolojik tarım ürünleri sertifikaya tabi ürünler listesinde yer aldığı için, Ege<br />

İhracatçı Birliklerine ekolojik ürünlerin ihracatı ile ilgili tüm verileri toplama görevi<br />

verilmiştir.<br />

Ekolojik Tarımın Gelişim Durumu<br />

Türkiye'de ekolojik tarım uygulamaları, 1984-1985 yıllarında ilk olarak çekirdeksiz<br />

kuru üzüm ve kuru incirle başlamıştır. 1990 yılında Türkiye'de üretilen ekolojik ürün<br />

sayısı 8 iken, 2000 yılında 95'e ulaşmıştır.<br />

53


Şekil 10.5 Türkiye’de Ekolojik Olarak Yetiştirilen Ürün Sayısı<br />

100<br />

80<br />

60<br />

40<br />

20<br />

0<br />

92 95<br />

65<br />

53<br />

37<br />

23 20<br />

8<br />

1990 1992 1994 1996 1997 1998 1999 2000<br />

Ürün sayısı<br />

Kaynak: Aksoy, U., “Organic Agriculture in Turkey”, Biomed, Year 2, Issue 1, 1999. Tarım ve Köyişleri<br />

Bakanlığı, Ekolojik Tarım Komitesi Kayıtları, 1997-2000, Ankara.<br />

Türkiye’de ekolojik ürünler, daha çok, pazarlayıcı firmalar ile üreticiler arasında<br />

yapılan “sözleşmeli üretim” çerçevesinde üretilmekte ve pazarlanmaktadır. Ekolojik<br />

tarımı sözleşmeli yapan üretici sayısı 2000 yılında 18375’e erişmiştir.<br />

Şekil 10.6 Türkiye’de Ekolojik Tarım Yapan Üretici Sayısı (Adet)<br />

20000<br />

15000<br />

10000<br />

5000<br />

0<br />

313<br />

1780 1600<br />

4035<br />

7417 8199<br />

12275<br />

18375<br />

1990 1992 1994 1996 1997 1998 1999 2000<br />

Üretici sayısı<br />

Kaynak: Aksoy, U., “Organic Agriculture in Turkey”, Biomed, Year 2, Issue 1, 1999, Tarım ve Köyişleri<br />

Bakanlığı, Ekolojik Tarım Komitesi Kayıtları, 1997-2000, Ankara.<br />

Türkiye’de üretilen ekolojik tarım ürünlerinin hemen hemen tamamının ihraç ediliyor<br />

olması, iç pazar koşullarının gelişmemiş, kontrol ve sertifikasyon ücretlerinin yüksek<br />

olmasına bağlanmaktadır. Üreticilerin kendi adına ürün sertifikası<br />

bulunmamaktadır. Ekolojik ürün sertifikası projeyi kuran firma tarafından projede<br />

yer alan tüm üreticiler adına yapılmaktadır.<br />

Ürün gruplarına göre üretici sayıları incelendiğinde, 2000 yılında en fazla üreticinin<br />

% 51.62’lik payla kuru ve kurutulmuş meyve grubunda yer aldığı görülmektedir.<br />

Bunu % 15.06’lik payla tarla bitkileri grubundaki üreticiler izlemektedir.<br />

54


Tablo 10.17 Türkiye'de Ürün Gruplarına Göre Ekolojik Üretim Yapan Üretici<br />

Sayısı (adet) ve (%)<br />

Ürün Grupları<br />

Üretici<br />

sayısı<br />

1997 1998 1999 2000<br />

%<br />

Üretici<br />

sayısı<br />

%<br />

Üretici<br />

sayısı<br />

%<br />

Üretici<br />

sayısı<br />

Kuru ve Kurutulmuş Meyveler 4931 66.48 5499 67.07 6975 56.82 9486 51.62<br />

Yaş Meyve 1494 20.14 1165 14.21 2026 16.51 1886 10.26<br />

Sebze 16 0.22 22 0.27 264 2.15 403 2.19<br />

Tarla Bitkileri 478 6.44 504 6.15 1320 10.75 2768 15.06<br />

Tıbbi Bitkiler 9 0.12 33 0.40 325 2.65 1619 8.81<br />

Diğerleri 489 6.60 976 11.90 1365 11.12 2213* 12.04<br />

Toplam 7417 100 8.199 100 12.275 100.00 18.375 100<br />

*Diğerlerin içine üzümsü meyveler de dahildir.<br />

Kaynak: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Ekolojik Tarım Komitesi Kayıtları, 1997-2000, Ankara.<br />

Kuru ve kurutulmuş meyve grubunda da; elma (3.232 üretici), fındık (1.842 üretici),<br />

üzüm (1.190 üretici ) ve incir (1.045 üretici), yaş meyve grubunda; zeytin (1.134 üretici),<br />

vişne (597 üretici), sebze grubunda; biber (213 üretici), salatalık (101 üretici), brokoli (36<br />

üretici), tarla bitkileri grubunda; mercimek (1.063 üretici), pamuk (740 üretici), buğday<br />

(298 üretici), tıbbi bitkiler grubunda ise; gül kurusu (427 üretici), defne (417 üretici),<br />

biberiye (304 üretici), adaçayı (157 üretici) en fazla üreticiye sahip olan ürünlerdir.<br />

Ekolojik kuru incir ve ekolojik çekirdeksiz kuru üzüm açısından durum<br />

incelendiğinde; 2000 yılında son sekiz yılda % 511.11 oranında artarak 10.45’e<br />

yükseldiği saptanmıştır. Ekolojik çekirdeksiz kuru üzüm üretimi yapan üretici sayısı<br />

ise aynı dönemde 1.190 üreticiye ulaşarak % 242.93 oranında artış göstermiştir.<br />

Türkiye’de ekolojik tarım yapılan üretim alanıysa son on yılda % 5.396.82 oranında<br />

artarak yaklaşık 57.002 hektara ulaşmıştır.<br />

Şekil 10.7 Türkiye’de Ekolojik Tarım Yapılan Üretim Alanı (ha)<br />

%<br />

60000<br />

50000<br />

40000<br />

30000<br />

20000<br />

10000<br />

0<br />

57002<br />

46508<br />

24042<br />

15250<br />

17467<br />

1037<br />

6077 5196<br />

1990 1992 1994 1996 1997 1998 1999 2000<br />

Üretim alanı<br />

Kaynak: Aksoy, U., “Organic Agriculture in Turkey”, Biomed, Year 2, Issue 1, 1999. Tarım ve Köyişleri<br />

Bakanlığı, Ekolojik Tarım Komitesi Kayıtları, 1997-2000, Ankara.<br />

55


En fazla ekiliş alanına sahip ürünler açısından durum incelendiğinde ise, kuru ve<br />

kurutulmuş meyve grubunda; fındık (4243.88 ha), incir (3857.85 ha), üzüm (2583.53<br />

ha), elma (2337.47 ha), yaş meyve grubunda; zeytin (2378.52 ha), sebze grubunda;<br />

salatalık (151.10 ha), biber (135.60 ha), tarla bitkileri grubunda; pamuk (5343.70<br />

ha), nohut (1621.80 ha), buğday (1566.50 ha), tıbbi bitkiler grubunda ise defne<br />

(7082.60 ha), kekik (2501.90 ha), biberiye (2027.50 ha) yer almaktadır.<br />

Ekolojik kuru incir ve ekolojik çekirdeksiz kuru üzümün üretim alanları açısından<br />

durum değerlendirildiğinde; 1992 yılında ekolojik olarak kuru incir üretimi yapılan<br />

alan 944 hektar iken, 2000 yılında % 308.67 oranında artarak 3857.85 hektara<br />

ulaşmıştır. Ekolojik olarak çekirdeksiz kuru üzüm üretimi yapılan alan ise 1992<br />

yılında 659 hektar iken, 2000 yılında % 292.04 oranında artarak 2583.53 hektara<br />

ulaşmıştır. Türkiye’de 2000 yılı verilerine göre, tarım alanının yaklaşık % 0.24'ü,<br />

tarım işletmelerinin ise % 0.46’sı ekolojik üretime ayrılmıştır.<br />

Ekolojik Ürünlerin Pazarı ve Dış <strong>Ticaret</strong>i<br />

Türkiye’de ekolojik üretim projeleri ve ihracatçı firma tarafından ürünlerin<br />

pazarlaması farklı şekillerde yapılmaktadır. Bunlardan biri, üretim projesi ülkedeki<br />

yerleşik firma tarafından yapılmakta, ürünler bu yerel firma tarafından işlenmekte ve<br />

ihraç edilmektedir. Diğer yöntemde, üretim projesi yurt dışındaki yabancı kuruluş<br />

tarafından yürütülmekte, ürünler anlaşmalı yerel işleyici firma tarafından fason<br />

işlenmekte ve anlaşmalı yerel işleyici yada ihracat firması tarafından proje sahibi<br />

firmaya ihraç edilmektedir. Üçüncü yönteme göre ise, üretim projesi yurtdışındaki bir<br />

kuruluş tarafından kurulmakta, ürünler Türkiye'de yabancı firmanın tek başına<br />

kurduğu veya ortak olarak kurduğu işleme tesislerinde işlenmekte, proje sahibi<br />

firmaya ihracatçı firma veya işleyici kuruluş tarafından ihraç edilmektedir.<br />

Ege İhracatçıları Birlikleri kayıtlarına göre, ekolojik ürün ihracatından elde edilen<br />

gelir 1997 yılında 13.513.694 dolar iken, 2000 yılında % 63.73 oranında artarak<br />

22.125.447 dolara yükselmiştir. Ürün gruplarına göre incelediğinde, son dört yıllık<br />

aşağıdaki tabloda verilmektedir.<br />

Tablo 10.18 Ürün Gruplarına Göre Ekolojik Ürünlerin İhracat Değerleri (FOB$)<br />

Ürün Grupları 1997 1998 1999 2000<br />

Kuru Meyve ve Mamulleri 11.896.485 15.328.044 17.874.179 17.870.502<br />

Yaş Meyve Sebze ve Mamulleri 420.228 391.570 2.248.969 1.709.945<br />

Hububat ve Bakliyat Mamulleri 467.820 1.392.894 1.862.502 1.892.274<br />

Canlı Hayvan Su Ürün ve Mamulleri** 53.453 271.882 183.091 38.202<br />

Zeytin, Zeytinyağı - 50.459 883.256 51.021<br />

Tekstil ve Hammaddeleri 605.364 215.447 356.419 425.403<br />

Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri 70.344 198.312 153.561 138.100<br />

Toplam 13.513.694 17.848.608 23.561.977 22.125.447<br />

** Canlı hayvan su ürünleri ve mamulleri grubundaki rakamlar bala aittir.<br />

Kaynak: Ege İhracatçıları Birlikleri Genel Sekreterliği Kayıtları, 1997-2000, <strong>İzmir</strong>.<br />

56


Ekolojik ürünlerin ihracatından elde edilen gelir 2001 yılında 27.638.643 dolar iken,<br />

2002 yılında 31.815.548 dolara yükselmiştir (Ege İhracatçı Birlikleri Genel<br />

Sekreterliği Kayıtları, 2001-2002). 12<br />

Türkiye’nin ekolojik ürünleri ihraç ettiği en önemli pazarlar Avrupa Birliği ülkeleri,<br />

olan Almanya, Hollanda, Fransa, İsviçre ve İngiltere’dir. Türkiye’nin ekolojik ürün<br />

ihraç ettiği diğer önemli pazarlar ise; Danimarka, İtalya, Avusturya, Belçika, İsveç,<br />

Norveç, İspanya, Kanada, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda’dır.<br />

Toplam ekolojik ürünlerin ihracatından elde edilen gelir içinde ekolojik kuru incirin<br />

payı ise 1997 yılında % 17.42 iken, 2002 yılında % 13.63’e, ekolojik çekirdeksiz kuru<br />

üzümün payı 1997 yılında % 21.76 iken, 2002 yılında bu oran % 15.59’a<br />

düşmüştür. Her geçen gün, ekolojik ürün ihracatından elde edilen gelir artış<br />

gösterirken, ekolojik kuru incir ve ekolojik çekirdeksiz kuru üzümün payında azalma<br />

olduğu görülmektedir. Ürün çeşitlenmesinin artmasıyla birlikte, ekolojik ürünlerin<br />

ihracatı içerisinde bu iki ürünün payı azaldığından oranların düşmesi doğal<br />

görülmelidir. Durum kg olarak değerlendirildiğinde artış açık olarak görülecektir.<br />

Tablo 10.19 Ekolojik Kuru İncir ve Ekolojik Çekirdeksiz Kuru Üzümün İhracat<br />

Miktarı (kg), İhracat Değeri (FOB$)<br />

1997 1998 1999 2000 2001 2002<br />

Kuru İncir Miktarı (Kg) 1.095.136 1.469.006 1.579.672 1.947.269 2.226.054.36 1.761.496,47<br />

Kuru İncir İhracat Değeri<br />

(FOB $)<br />

2.354.459 3.580.108 3.555.557 37.53626 4.763.281.26 4.336.068,67<br />

Toplam Ekolojik Ürünlerin<br />

İhracat Değeri İçinde 17.42 20.06 15.09 16.97 17.23 13.63<br />

Kuru İncirin Payı (%)<br />

Ç.Kuru Üzüm Miktarı (Kg) 2.223.138 2.838.620 3.287.591 42.52119 5.411.534.75 5.354.176,80<br />

Ç.Kuru Üzüm İhracat<br />

Değeri (FOB $)<br />

2.940.244 3.855.281 4.149.714 4.836.139 4.887.076.27 4.960.801,53<br />

Toplam Ekolojik Ürünlerin<br />

İhracat Değeri İİçinde<br />

Ç.Kuru Üzümün Payı (%)<br />

21,76 21,60 17,61 21,86 17,68 15,59<br />

Kaynak: Ege İhracatçıları Birlikleri Genel Sekreterliği Kayıtları, 1997-2002, <strong>İzmir</strong>.<br />

Bu açıdan bakıldığında kuru incir ve çekirdeksiz kuru üzüm için 2002 yılında<br />

Türkiye’nin ekolojik kuru incir ihraç ettiği en önemli pazarlar sırasıyla Almanya,<br />

İsviçre, Fransa, ABD, İngiltere, İtalya, Danimarka, Avustralya ve İsveç’tir. Ekolojik<br />

çekirdeksiz kuru üzüm ihraç ettiği ülkeler ise Almanya, İngiltere, Hollanda, İsviçre,<br />

Fransa, İtalya, Danimarka, Belçika ve Avusturya’dır.<br />

12 2001 ve 2002 yılından itibaren Ege İhracatçı Birlikleri tarafından, ekolojik ürünlerin ihracat değerleri<br />

ürün gruplarına göre değil ürünler itibariyle verildiğinden dolayı toplam olarak verilmiştir.<br />

57


Tablo 10.20 Türkiye’nin Ülkelere Göre Ekolojik Kuru İncir ve Ekolojik<br />

Çekirdeksiz Kuru Üzüm İhracat Değeri (FOB$) (2002)<br />

Ülkeler<br />

Kuru İncir<br />

İhracat Değeri ($)<br />

Ülkeler<br />

Çekirdeksiz Kuru<br />

Üzüm İhracat<br />

Değeri ($)<br />

Almanya 2074636.38 Almanya 2185829.17<br />

İsviçre 687463.02 İngiltere 840315.21<br />

Fransa 448134.86 Hollanda 564166.25<br />

ABD 332244.67 İsviçre 443404.87<br />

İngiltere 242268.25 Fransa 284417.64<br />

İtalya 103415.29 İtalya 177515.02<br />

Danimarka 93862.50 Danimarka 158224.07<br />

Avustralya 77844.82 Belçika 105391.00<br />

İsveç 59014.34 Avusturya 74617.53<br />

Diğer Ülkeler 217184.54 Diğer Ülkeler 126920.77<br />

Toplam 4336068.67 Toplam 4960801.53<br />

Kaynak: Ege İhracatçıları Birlikleri Genel Sekreterliği Kayıtları, 2002, <strong>İzmir</strong>.<br />

Ekolojik Ürünlerin Yurtiçi Piyasası<br />

Türkiye'de üreticiye verilen ekolojik ürün fiyatı belirlenirken, geleneksel olarak<br />

yetiştirilen ürünün o günkü piyasa fiyatı dikkate alınmakta ve bu fiyata prim<br />

eklenerek ödeme yapılmaktadır. Bazı ürünler için üretici ve alıcı arasındaki<br />

anlaşmaya bağlı olarak belirli bir süre için bu primler değişebilmektedir. Aynı<br />

zamanda, ürünlere göre, firmadan firmaya ve yıldan yıla üreticiye verilen primler<br />

değişmektedir. Bu tür farklılıklar olmakla birlikte, üreticiye verilen fiyat primi<br />

çoğunlukla % 5-25 arasında değişmektedir. Örneğin, 2000 yılında çekirdeksiz kuru<br />

üzümde % 10, kuru incirde ise % 5-10 fiyat primi üreticiye verilmiştir.<br />

Ekolojik ürün ile geleneksel ürün fiyatı arasındaki farkın temelde maliyetlerin farklı<br />

olmasından kaynaklandığı kabul edilmektedir. Ekolojik ürünlerin geleneksel<br />

ürünlerden daha pahalı olmasının nedenleri ise geçiş dönemi maliyetinin yapılan tüm<br />

masraflar için ürün fiyatı üzerinde % 3-7 arasında olmasının yanında, üreticilere<br />

ödenen ekolojik üretim primi kilogram başına % 5-25 arasında olması söylenebilir.<br />

Bunun yanında % 2-3 oranında üreticilere sağlanan teknik yardım maliyeti<br />

bulunmaktadır. Ayrıca girdi sübvansiyonları ve danışmanlık, mühendislik hizmetleri<br />

yaklaşık % 10 civarında bir ek artış sağlamaktadır.<br />

Bunlara sertifikalandırma masrafları ile ekolojik ürünlerin diğer ürünlerden ayrı bir<br />

şekilde daha özenli toplanması, depolanması, işlenmesi ve nakledilmesi eklenince son<br />

maliyet artmaktadır.<br />

Geleneksel ürünler ile ekolojik ürünler için bu fiyat farkının % 24-65 arasında<br />

değişebileceği, bazı çok özel ürünler için bu farkın % 50-100 arasında olabileceği de<br />

belirtilmektedir.<br />

Ekolojik ürünlerle geleneksel ürünlerin perakende satış fiyatları arasında çok büyük<br />

fiyat farkının olduğu da görülmekte olup bu fiyatlar ilgili tabloda verilmektedir.<br />

58


Tablo 10.21 Türkiye’de İç Piyasadaki Bazı Ekolojik ve Geleneksel Ürünlerin Perakende Satış Fiyatları (TL/kg) ve Tüketicilerin<br />

Ekolojik Ürünler İçin Ödediği Fiyat Primi (%)<br />

2001* 2003**<br />

Geleneksel<br />

Ürünlerin<br />

Perakende Satış<br />

Fiyatları (TL/kg)<br />

Ekolojik<br />

Ürünlerin<br />

Perakende Satış<br />

Fiyatları (TL/kg)<br />

%<br />

Geleneksel<br />

Ürünlerin<br />

Perakende Satış<br />

Fiyatları (TL/kg)<br />

Ekolojik<br />

Ürünlerin<br />

Perakende Satış<br />

Fiyatları (TL/kg)<br />

%<br />

Kavrulmuş İç Fındık 5.000.000 12.600.000 152,00 10.150.000 17.564.800 73,05<br />

Kuru Kayısı 3.000.000 6.000.000 100,00 6.750.000 12.860.934 90,53<br />

Kuru İncir 2.145.000 6.400.000 198,37 5.000.000 10.782.250 115,65<br />

Çekirdeksiz Kuru<br />

Üzüm<br />

1.295.000 2.499.500 93,01 2.725.000 5.973.400 119,21<br />

Ceviz 6.850.000 12.750.000 86,13 19.550.000 24.645.934 26,07<br />

Badem 9.950.000 10.190.000 2,41 21.945.000 24.336.000 10,90<br />

Nohut 1.572.237 2.630.000 67,28 1.496.667 3.544.100 136,80<br />

Kuru Fasulye 1.665.600 2.575.000 54,60 1.848.333 4.417.767 139,01<br />

Kırmızı Mercimek 1.259.000 1.952.500 55,08 1.567.333 2.921.400 86,39<br />

Prinç 989.092,5 3.150.000 218,47 2.299.467 3.688.800 60,42<br />

Kepekli Makarna 463.333 1.195.000 157,91 1.190.000 3.525.000 196,22<br />

Zeytinyağı (Sızma) 2.845.000 4.997.500 75,66 9.367.000 11.847.217 26,48<br />

Siyah Zeytin 2.754.000 4.615.000 67,57 3.145.000 6.548.286 108,21<br />

Üzüm Pekmezi 2.896.000 6.478.897 123,72 4.994.630 13.345.063 167,19<br />

Susam Tahini 3.873.250 8.000.000 106,54 6.518.809 9.983.333 53,15<br />

Bal (Çam) - - - 8.601.509 10.232.639 18,96<br />

* Ekolojik ürünlerin perakende satış fiyatları Nuh’un Ambarı, Ekolojik Market, Migros, Kipa’dan, geleneksel ürünlerin perakende satış fiyatları ise Migros ve Kipa’dan<br />

Mayıs 2001 tarihinde elde edilmiştir. ** Ekolojik ürünlerin perakende satış fiyatları Rapunzel, Migros ve Kipa’dan, geleneksel ürünlerin perakende satış fiyatları ise<br />

Migros ve Kipa’dan Mart 2003 tarihinde elde edilmiştir.<br />

59


Türkiye’de iç satışların yaygın olmamasının nedenlerinden biri, tüketicilerin bu<br />

ürünler hakkında yeterince bilgisinin bulunmamasından kaynaklanmaktadır.<br />

Bununla beraber, en önemli neden ise; gelir düzeyinin düşük ve gelir dağılımının<br />

dengesiz olması ve ekolojik ürün fiyatları ile geleneksel ürün fiyatları arasında önemli<br />

fiyat farklılığının bulunmasıdır. Türkiye’de bu kadar yüksek fiyat primlerinin<br />

tüketiciler tarafından verilmesi şu anda zor görünmektedir.<br />

Tüketicilerin, geleneksel ürünlerin fiyatlarının üzerinde fiyatlara sahip olan ekolojik<br />

ürünlere karşı talebinin ne olacağı ve hangi fiyat düzeyinde ekolojik ürünleri<br />

tüketmeyi kabul edeceklerinin araştırılması önemli bir husus olarak görülmektedir.<br />

1005 tüketiciyle yapılan anket sonucuna göre, tüketiciler, taze sebze ve meyve<br />

tüketirken fiyattan çok, besin değeri ve çeşitli katkı maddeleri taşımaması gibi<br />

özellikleri öncelikle tercih etmektedirler. Ayrıca eskiye göre yaş meyve ve sebzenin<br />

tadı ve sağlık açısından güvenirliliğinin azaldığı görüşündedirler. Tüketicilerin önemli<br />

bir çoğunluğu ekolojik ürün olarak adlandırılan ürünleri hiç duymamışlardır. <strong>İzmir</strong><br />

Büyükşehir Bütününde yaşayan, gelir düzeyi yüksek, sağlık riskleri konusunda<br />

duyarlı kişilerin ekolojik ürünler için ortalama % 2 civarında fiyat primi ödemeyi<br />

kabul ettikleri ortaya çıkmıştır.<br />

Türkiye’de Ekolojik Tarımla İlgili Uygulanmakta Olan Politikalar<br />

Türkiye’de ekolojik tarımla ilgili olarak ayrı bir yaklaşım politikasının ve buna bağlı<br />

uygulamaların tarım politikası içinde sınırlı da olsa, yer aldığı söylenebilir. Örneğin,<br />

Türkiye’de ekolojik tarımı yaygınlaştırmak, çiftçi eğitimine katkıda bulunmak<br />

amacıyla Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı eğitim toplantıları düzenlemeye başlamıştır.<br />

2002 yılından itibaren ise “Ekolojik Tarımda Eğitim Projesi” Tarım Bakanlığı Ana<br />

Hizmet Birimleri’nin de altında bulunduğu bir “Ulusal Proje” ye dönüştürülmüştür.<br />

Proje kapsamında 2002 yılı için etüdü yapılarak üretim amaçlı pilot bölgelerde<br />

çalışılacak iller belirlenmiştir. Doğu Karadeniz ve civarı bölgelerinden; Artvin,<br />

Gümüşhane, Bayburt ve Sivas, Göller Yöresi ve civarı bölgeden Isparta, Karaman, ve<br />

Konya’dır. Balıkesir ilinde ekolojik tohum, fidan ve fide üretimi yapılması<br />

planlanmaktadır. 2002-2007 yılları arasında yapılacak olan projede; sırasıyla etüdü<br />

yapılan ekolojik alan oluşumuna uygun bölge için, havza ve vadiler de projeye dahil<br />

edilecektir. Bu projede amaç, “Ekolojik Tarım Bölgeleri” oluşturularak veya önemli<br />

havza vadileri üretim kaynağı olarak kullanılarak ve böylece maliyetleri düşürerek<br />

ekolojik ürünleri sadece gelir düzeyi yüksek olan tüketicilere değil, tüm tüketiciye<br />

sunmaktır. Proje kapsamında ekolojik alanların oluşturulması planlanmaktadır.<br />

Böylece bu bölgelerde kontrol ve denetim kolaylığı sağlanacak, kontrol ve sertifikasyın<br />

maliyeti ile analiz bedelleri önemli oranda azalacak ve çiftçi bazında yapılan eğitim,<br />

yayım faaliyetleri ve danışman firma etkinlikleriyle üretim artışı sağlanacaktır.<br />

Türkiye’nin birçok bölgesindeki temiz, sağlıklı, fakat sertifikası olmadığı için ekolojik<br />

olmayan büyük bir üretim potansiyeli de sertifikaya kavuşacaktır.<br />

Ekolojik tarımın yaygınlaştırılması amacıyla <strong>İzmir</strong> Tahtalı havzasında üreticilerin<br />

katıldığı köy toplantıları eğitim ve yayım çalışmaları başlatılmıştır. Ekolojik tarım<br />

kontrol ve teknik eleman eğitimi için 150 dekarlık bir alanda “Demonstrasyon Çiftliği<br />

61


Tesis Projesi” başlatılmıştır. Tohum, fide, fidan, ekolojik gübre, ilaç, akaryakıt,<br />

kompost gibi girdiler Tarım İl Müdürlüğü tarafından karşılanmış ve yapılan<br />

demonstrasyon, ekolojik tarım uzmanlarınca kontrol edilmiştir. Bu eğitim faaliyetleri<br />

ile ekolojik tarımın üreticilere tanıtılması ve yaygınlaştırılması planlanmaktadır.<br />

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, ekolojik tarımla ilgili araştırmalar yapmak amacıyla<br />

bünyesindeki araştırma enstitüleri olan Ekolojik Tarım Organizasyonu (ETO)<br />

Derneğini ve üniversite temsilcilerinden oluşan Ekolojik Tarım Araştırmaları Yürütme<br />

Komitesini kurmuştur.<br />

Bütün bu katkılara karşın, ekolojik tarım yapan üreticilerin ürünlerini fiyat<br />

veya benzeri yollarla destekleme sistemi şeklinde bir desteğin henüz olmadığı<br />

görülmektedir. Açıklamaya çalışılan mevcut politikada, uygulamalar ve yaklaşımlar<br />

dikkate alındığında, Türkiye’de ekolojik tarımın daha ileri düzeye getirilmesi<br />

bakımından, yeni bir stratejiye ihtiyaç olduğu da görülmektedir.<br />

Sözleşmeli tarım yapan dışsatım firmaları ise, sözleşme yaptıkları üreticilere çeşitli<br />

danışmanlık hizmetleri ve teknik yardımlar yapmaktadır. Firmaların elemanları<br />

tarafından üretim aşamasında karşılaşılan sorunları çözmek, kaliteli ürünler<br />

yetiştirilmesini sağlamak amacıyla üreticilerin arazileri ziyaret edilerek yardımcı<br />

olunmaya çalışılmaktadır. Firmalar belli aralıklarla yayın çalışmaları yaparak ekolojik<br />

tarımın faydalarını anlatmakta ve üreticinin ekolojik tarım konusunda<br />

bilinçlendirilmesi için toplantılar yapmaktadırlar. Bu toplantılarda, üreticilere toprak<br />

işleme, gübreleme, ilaçlama, budama, hasat ve kurutma gibi teknik konularda<br />

bilgiler verilmektedir. Firmalar sözleşme yaptığı üreticiye girdi temini olarak fiğ<br />

tohumu, ekolojik gübre, ekolojik ilaç ve preparatlar, böceklerle mücadele için<br />

tuzaklar vermektedir. Üreticilere bu girdiler, maliyetin altında verilebildiği gibi düşük<br />

faizli kredili şeklinde de satışı yapılmaktadır. Bunun yanında, üreticilere parasız<br />

olarak sergi bezi, plastik kasa verilmektedir. Ayrıca, üreticinin maddi olarak sıkıntı<br />

yaşadığı zamanlarda firma tarafından kredi (avans) verilmektedir. Üreticinin ürünü<br />

bahçesinden alınmakta, taşıma masrafları firma tarafından karşılanarak, üreticiye<br />

pazarlama hizmeti de sunulmaktadır.<br />

Avrupa Birliği ülkelerinde ekolojik tarımın hızlı gelişmesi; geleneksel tarımdan<br />

ekolojik tarıma geçiş doğrultusunda tabandan gelen talebe ve üreticilere birim<br />

alan başına belli bir desteğin sağlanmasının bir sonucu olarak ortaya<br />

çıkmıştır. Türkiye’de ise, ekolojik tarım, bu üretim sistemine yönelik herhangi bir<br />

destekleme sistemi olmamasına rağmen, hızlı bir gelişme göstermiştir. Türkiye’de<br />

bugünkü koşullar içinde mevcut destekler azaltılırken, ekolojik tarımın devlet<br />

tarafından parasal olarak desteklenmesi mümkün görünmemektedir. Ancak,<br />

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından uygulanan ekolojik tarımla ilgili yayım<br />

faaliyetlerinin arttırılması gerekmektedir. Ekolojik tarım yapan ve yapmak isteyen<br />

üreticilere ekolojik tarım konusunda zorunlu eğitim programları hazırlanmalı, böylece<br />

üreticinin ekolojik tarımı daha bilinçli olarak yapması sağlanmalıdır. Üreticilere<br />

yönelik olarak ekolojik tarımla ilgili kısa süreli kurslar düzenlenmeli ve bunların<br />

masrafı devlet kaynaklarından karşılanmalıdır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı<br />

kontrolünde demonstrasyon sahaları kurularak, bu alanda eğitim çalışmalarının<br />

yürütülmesi için destek verilmelidir.<br />

62


Türkiye’de üreticilerin gelirlerinin nispeten düşük olması ve sertifikasyon<br />

masraflarının yüksek olması nedeniyle, üreticiler kendi adlarına kontrol ve<br />

sertifikasyon belgesi alamamaktadır. Üreticilerin ürünleri bazen ihracatçı firma<br />

tarafından alınmamakta, bu durumda üretici mağdur duruma düşmektedir.<br />

Üreticinin kendi adına kontrol ve sertifikasyon belgesinin olmaması ürününü istediği<br />

gibi pazarlamasını engellemektedir. Bu nedenle Türkiye’de kontrol ve sertifikasyon<br />

belgesi almak isteyen üreticilerin sertifikasyon masraflarının tamamının veya bir<br />

kısmının devlet tarafından desteklenmesi ekolojik tarımın gelişmesine katkı<br />

sağlayacaktır. Üreticilerin kendi adına sertifika belgeleri olması ürünleri çeşitli<br />

şekilde pazarlamasında alternatif sağlayacaktır. Böylece üreticiler belki de<br />

ekolojik ürünlerini semt pazarlarında dahi satabilecek, ekolojik ürünlerin direkt<br />

üreticiden tüketiciye ulaşması geleneksel ve ekolojik ürün arasında yüksek fiyat<br />

farkını ortadan kaldıracaktır. Sertifikasyon işleminde, kooperatiflere öncelik verilmesi<br />

üreticiler açısından bir rahatlama sağlarken, sertifikasyon kurumları açısından<br />

kontrolü olası kılacaktır. <strong>İzmir</strong>’de ekolojik üreticileri bir çatı altında toplayan<br />

kooperatifler kurulmasıyla, iç satışlar genişletilebilir, üreticinin üretim ve pazarlama<br />

aşamasında karşılaştıkları sorunlara daha kolayca çözüm sağlanabilir.<br />

Diğer bir önemli husus, bu ürünlerin pazarlaması ile ilgilidir. Türkiye’de ekolojik<br />

ürünlere olan potansiyel talebin ne olduğunu ortaya koyan pazar araştırmalarının<br />

yapılması gerekmektedir. Türkiye’de ekolojik ürünlerde iç piyasanın<br />

oluşturulması yönünde çalışmalara gereksinim vardır. Bunun için <strong>İzmir</strong><br />

merkezli bir iç piyasa oluşturma çabasına girilebilir. İç piyasa oluşturulmaya<br />

çalışılırken, aynı zamanda tüketicilerin ekolojik olarak üretilen ürünler için ne kadar<br />

fiyat primi ödemeye razı olacakları konusunda yapılmış araştırmalardan<br />

yararlanılmalıdır. Bu amaçla gerçekleştirilen <strong>İzmir</strong>’in de dahil olduğu kapsamlı bir<br />

araştırma, aşağıdaki bulguları ortaya koymuştur:<br />

Aşağıda ana noktaları belirtilen temel bulgular, Türkiye’de tüketicilerin gıda<br />

maddelerinde bulunan kalıntılar konusunda duyarlı olduklarına ve kalıntı miktarı<br />

kontrol edilerek güvenilir bir kuruluş tarafından sertifikalandırılmış ürünler için belli<br />

bir fiyat primini ödemeyi kabul edeceklerine işaret etmektedir. Tüketici tercihleri<br />

konusundaki bu durum genel olarak aşağıda açıklanmaktadır.<br />

• Tüketiciler, gıda alışverişi yaparken fiyattan çok, ürünlerin besin değeri ve çeşitli<br />

katkı maddeleri taşımaması gibi özelliklerine önem vermektedirler. Tüketicilerin<br />

gerek taze sebze ve meyveyi tüketirken fiyatından daha çok, besin değeri ve<br />

çeşitli katkı maddelerini taşımaması gibi özellikleri öncelikle tercih<br />

etmesi, gerekse, eskiye oranla yaş meyve ve sebzenin tadı ve sağlık yönünden<br />

güvenilirliğinin azaldığı görüşünde olması, ekolojik ürünlerin yurt içi pazar<br />

potansiyelinin var olduğu konusunda önemli bulgular olarak kabul edilmektedir.<br />

• Araştırma kapsamındaki tüketiciler, un ve unlu mamuller dışında, tüm gıda<br />

maddelerinde “kalıntının” var olduğu yönünde bir görüşe sahiptir. Tüketiciler,<br />

özellikle doğal üretim mevsimi dışında üretilen ürünlerde (sera ve örtü altında<br />

63


yetiştirilen ürünler) sağlık açısından önemli boyutlarda kalıntı bulunduğuna<br />

inanmaktadırlar.<br />

• Tüketicilerin ekolojik olarak üretilmesini istedikleri ürünler arasında en fazla<br />

ifade edilen ürün, domatestir. Daha sonra diğer sera ürünleri gelmektedir.<br />

Meyveler arasında ise en fazla ifade edilen ürün elma olmuştur. Tüketicilerin bu<br />

ürünler için ödeme isteği, kalıntı konusunda algılanan riske bağlı olarak<br />

değişmektedir. Dolayısıyla tanıtımlarda bu hususlara dikkat edilmesi<br />

gerekmektedir.<br />

Söz konusu bulgular, iç piyasada, özellikle gelir düzeyi yüksek olan tüketici<br />

gruplarının, ekolojik yöntemlerle üretilen ve söz konusu özelliği sertifikalandırılan<br />

ürünleri satın alma potansiyeline sahip olduğuna işaret etmektedir. Çevresel<br />

duyarlılığın giderek arttığı günümüz dünyasında; Türkiye’de özellikle Ege<br />

Bölgesinde hala yoğun girdi kullanımına dayalı üretim teknolojilerinin bir an<br />

önce terk edilerek, yerine çevre ile uyumlu girdilerin kullanımını teşvik<br />

edilmesi ve girdilerin yasal sınırlar çerçevesinde kullanılmasını titizlikle izlenmesini<br />

öngören üretim/yayın politikalarının uygulanması zorunluluğu gündeme<br />

getirilmelidir. İç piyasada satılan ürünlerin de kimyasal kalıntı konusunda kontrol<br />

edilmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır.<br />

Bunlara ek olarak üreticiden tüketiciye hizmet verebilecek ekolojik tarım ürünleri<br />

satış merkezlerinin açılması geleneksel ve ekolojik ürün arasındaki bu yüksek fiyat<br />

farkını kısmen de olsa ortadan kaldıracaktır. Hedef kitlenin oluşturulması, stand<br />

çalışması, tadım panellerinin oluşturulması da ekolojik ürünlerin iç piyasa<br />

koşullarının arttırılmasında etkili olacaktır.<br />

Sakız ve Antepfıstığı<br />

Sakız bitkisi; Sakız Adası ve Çeşme yöresinde doğal olarak yaşayan ve reçinesinden<br />

yararlanılan bir bitkidir. Sakız, yüzlerce yıldır sakız reçinesi ve sakız yağı şeklinde,<br />

ilaç, kozmetik, boya, gıda ve içki sanayiinde kullanılmaktadır ve bu nedenle<br />

ekonomik değeri oldukça yüksek bir bitkidir. Melengeç ise yabani çitlembik olarak<br />

bilinmektedir ve yoğun olarak tüm alanda bulunmasına rağmen ticari değerlendirme<br />

açısından K. Menderes Strateji Alt Yöresi Kara Kesiminde daha yoğun<br />

bulunmaktadır. Bu bitki Çeşme-Karaburun-Urla ve Seferihisar yörelerinde de<br />

yaygındır.<br />

Sakız ve melengeç 4-5 m. boyda, sürekli yeşil ağaççık veya çalı şeklindedir. Dişi ve<br />

erkek çiçekler ayrı bitkiler üzerindedir. Erkek bitkilerin randımanı dişilerden fazladır.<br />

Tek veya üç-dört gövde üzerinde terbiye edilir. Dekoratif görünümü ve hoş kokusu<br />

nedeni ile çevre düzenlemesinde de kullanılabilmektedir. Sürekli yeşil olması ve<br />

toprağı örtmesi nedeni ile toprak erozyonunu da önlemektedir. Kökler 20-25 metre<br />

derinliğe kadar uzanabilir. Bu nedenle, kuraklığa dayanıklılığı incir ve zeytinden daha<br />

iyidir.<br />

Bu iki bitki arazi yangını gibi kötü koşullarda bile kısa sürede kendini yeniler. Kıyı<br />

bölgelerinde tuza dayanıklıdır ve beş yaşından itibaren ürün verir. Sakız 15 yaşından<br />

64


itibaren bitki başına 1-2 kilo sakız verir. Bir kilo sakızın fiyatı kalitesine göre 60-100<br />

dolar civarında olduğuna göre getirisi yüksek kabul edilmektedir.<br />

Çeşme ve çevresinde halen sakız üretilmektedir. Bugün Yunanistan’ın Sakız<br />

Adasından, sadece sakız bitkisiyle 50 milyon dolarlık bir gelir sağladığı düşünülürse,<br />

Çeşme ve Karaburun yöresinde bu projenin desteklenmesinin gerekliliği açık<br />

olarak belirlenmektedir.<br />

Son yıllarda bu amaçla sakız ağacı yetiştirilecek yerlerin envanterinin çıkartıldığı bir<br />

proje başlatılmıştır. Milli Emlak arazi tashisi gerçekleştiğinde Arkas Denizcilik<br />

sponsorluğu ile Çeşme, Urla, Alaçatı, bölgelerinde Yunanistan’ın ürettiğinin<br />

10 katına kadar sakız üretilebilecektir.<br />

Tarla Balıkçılığı<br />

<strong>İzmir</strong>, sahip olduğu su kaynakları ve turizm potansiyeli dikkate alındığında, tarla<br />

balıkçılığından önemli ölçüde gelir sağlayabilecek bir yöredir.<br />

Tüm tarımsal üretim dallarında olduğu gibi tarla balıkçılığı doğal koşullara doğrudan<br />

bağımlıdır. Karada yetiştirilen evcil hayvanlarda olduğu gibi farklı balık türleri de<br />

değişik barındırma, bakım ve beslenme isteklerine sahiptirler. Bu nedenle doğal<br />

koşullar yanında ele alınan balık türünün biyolojik istekleri de dikkate alınarak,<br />

yetiştirmenin planlanması zorunludur.<br />

Tarla balıkçılığı içinde sazan yetiştirme toprak tabanlı havuzlarda yapıldığından ve<br />

her çeşit yem değerlendirildiğinden ve de gideri düşük olduğundan önem<br />

taşımaktadır. Ayrıca sazan, yavru temini ve üretimini de sağlar ve ılık, durgun ve<br />

bulanık sulardan fazla etkilenmez. Çabuk ve hızlı büyür ve bu nedenle kısa sürede<br />

pazarlanma imkanına sahiptir. Dolayısıyla sazan, tarımla geçinen aileler için<br />

kullanılamayan batak, sazlık, tuzla gibi su imkanı olan arazilerde yapılarak ek gelir<br />

imkanı sağlamaktadır.<br />

Tarla balıkçılığı amacı ile bir işletme kurulurken; balığın biyolojik isteklerine uygun<br />

olarak toprak ve su özelliklerinin incelenmesi, havuzların kullanıma uygun ve<br />

ihtiyaca yetecek sayıda inşa edilmesi gereklidir. Karides de benzer koşullarda<br />

yaşadığından yatırımının ekonomik getirisinin yüksekliği, karşılanabilirlik durumunu<br />

arz etmektedir.<br />

Havuzlama için çoğunlukla tarımsal üretimde düşük verimli yerler seçilebilir ve<br />

böylelikle düşük verimli alanlar ekonomik bir şekilde değerlendirilir. Az meyilli<br />

arazilerin seçilmesi, su akışı ve boşaltmanın arazi eğimi ile yapılabilmesi için çok<br />

yararlıdır. Düz ve meyilsiz arazilerde yapılan havuzlarda su akışı ve boşaltma için<br />

enerji ihtiyacı doğmaktadır. Bu enerji ihtiyacı ek masraflara neden olur. Dolayısıyla<br />

yer seçimi önemlidir.<br />

Genellikle ağır ve killi topraklar havuz yapımına daha uygun olduğu için kumlu ve<br />

geçirgen topraklar fazla su kaybına yol açar ve tercih edilmez.<br />

65


Ayrıca tarla balıkçılığına başlarken en önemli konu yıl boyunca işletmeye yeterli su<br />

sağlanmasıdır. Bu amaçla akarsulardan, göl ve kaynak suları ile sulama<br />

kanallarından, çok yağış alan bölgelerde yağmur sularından kolayca yararlanılan<br />

alanlar tercih edilmelidir. Bu nedenlerden ötürü tarla balıkçılığı tarım<br />

potansiyeline sahip K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresinde teşvik<br />

edilecek bir yatırım olarak görülmektedir. Benzer şekilde Gediz Havzası da<br />

potansiyel alan olarak görülmekte olup bu alanlarda Gediz Deltası sahip olduğu<br />

potansiyeller açısından karides üretimi için de uygundur. Bu değerlendirmeler<br />

ışığında <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın yürüttüğü Çeşme Nergis projesi bir örnek<br />

olarak karides yetiştiriciliği yavru temini ile teşvik edilmelidir. Bu yaklaşım<br />

Gediz Deltasının kullanılmayan tuzlu alanlarını potansiyel olarak ekonomiye<br />

kazandırma açısından önem taşımaktadır.<br />

Tıbbi Bitki Yetiştiriciliği<br />

Yararlanılan bitkilerin oldukça büyük bir kısmı tıbbi ve aromatik bitkiler grubunu<br />

oluşturmaktadır. Zira bu grup bitkilerin tüketim alanları çok geniştir. Şayet bunları<br />

tüketim alanlarına göre bir gruplandırmaya tabi tutacak olursak 10 değişik<br />

kategoride toplanabileceği görülmektedir. Bunlar; meşrubat, keyif ve uyarıcı bitkiler,<br />

ilaç, zamk ve musilaj, reçine, tanen, boya, insektisid ve mum bitkileridir.<br />

Tüketimi oldukça fazla olan tıbbi ve aromatik bitkilerin hem dünyada ve hem de<br />

yurdumuzda sağlıklı istatistiki rakamlarını bulmak mümkün değildir. Diğer bitki<br />

gruplarına göre çok daha detaylı olan, kullanım alanları, tüketim şekilleri, elde ediliş<br />

yöntemleri çok farklı olduğundan hepsini içeren toplu istatistiki rakamlar mevcut<br />

değildir. Ancak bunun bulunmayışı bu grup bitkilerin dünya ticaretinde yer almadığı<br />

anlamına gelmemelidir. Zira yalnız uçucu yağ miktarının dünyada yaklaşık 45.000<br />

ton olduğu ve bunun 700 milyon dolar değerinde bulunduğu bilinmektedir.<br />

İlaç sanayiinde de tıbbi bitkilerin oldukça büyük payı bulunmaktadır. Bugün<br />

Avrupa'da bitkisel ilaçların pazar payı 2.4 milyar doların üzerindedir.<br />

Tıbbi bitkilerin ekonomik ve beşeri önemi dikkate alındığında ilk aşamada planlama<br />

alanımızda tıbbi adaçayı ve <strong>İzmir</strong> kekiğinin <strong>İzmir</strong> ve çevresinde kültüre<br />

alınabileceğini göstermiştir. Türkiye dünya kekik tüketiminin yaklaşık %70'ini<br />

karşılamaktadır. Ancak tümü floradan toplanmaktadır. Çiftçi tarafından yetiştirilecek<br />

kekik, <strong>İzmir</strong> ekonomisine önemli katkılarda bulunabilecektir. Bunun yanında<br />

yöredeki tıbbi bitkilerin tanınmaması ve desteklenmemesi kırsal kesim yaşayanlarını<br />

bilinçsiz tüketime itmektedir. Bu tür bitkilerin tanınmasının ve kültürünün eğitimle<br />

desteklenmesi ve kekik, lavanta gibi tarla tarımına dönüştürülmesi için ürünlerin<br />

ticarileştirilmesi gerekmektedir.<br />

66


10.1.4 Turizm<br />

Turizm, Türkiye ekonomisinin son yirmi yıllık döneminde, uluslararası pazara<br />

sunduğu tek yeni ürün olmuştur. Bu dönemde ülkede, turizmin bir endüstri olarak<br />

en hızlı geliştiği yöreler Antalya, Muğla ve Aydın olurken <strong>İzmir</strong>, tüm potansiyeline<br />

rağmen yeterli payı alamamıştır. Dikkat edilecek olursa, bu yöreler gibi <strong>İzmir</strong> de en<br />

yüksek nüfus artışının yaşandığı yörelerden biridir. Bu nedenle tüm Türkiye’de<br />

olduğu gibi <strong>İzmir</strong>’de de işsizliğin ciddi boyutlara vardığından söz edilebilir. Aldığı göçe<br />

orantılı olarak, sektörün yarattığı istihdam ve gelir etkisinden yararlanamamıştır.<br />

Buna rağmen <strong>İzmir</strong>, özellikle ulaştırma, haberleşme, eğitim ve çevre alanlarında iç ve<br />

dış talep artışıyla karşılaşmıştır. Konu ile ilgili araştırmalar 2020 yıllarına<br />

erişildiğinde Türkiye’ye yönelik turizm talebinin ülke nüfusunun % 60’ına çıkacağını<br />

göstermiştir.<br />

1990’lı yılların sonunda, turizm hizmet sektörü içinde ilk sıraya oturmuştur.<br />

Turizmin geliştiği diğer ülkelerde görüldüğü gibi sektörün GSMH içindeki payı Türk<br />

ekonomisinde de artmıştır. 1980 sonrasında yaşanan mali liberalleşme akımları,<br />

Doğu Avrupa ülkelerindeki rejimlerin liberalleşmesi ve seyahat özgürlüğü önündeki<br />

engellerin kalkması ekonomik temel tercihlerde turizm lehine bir ilgi de yaratmıştır.<br />

2000 yılı itibarıyla turizm gelirinin ihracata oranı % 27.9 olarak gerçekleşmiştir.<br />

OECD Ülkeleri içinde yabancı turist girişi itibarıyla 1995-2000 yıllarında<br />

Türkiye % 20.6 artışla en hızlı gelişen ülke olmuştur.<br />

Devletin öncü rolü oynadığı öncelikli turizm bölgeleri tesisi, kredilendirme yolunun<br />

açılması ve ev pansiyonculuğunu geliştirmek üzere başlatılan kredi programı, kısa<br />

vadede aktif olmasına rağmen başarılı sonuçlar vermiştir. Ancak ev pansiyonculuğu<br />

programı bugün, 500 bine yaklaşan yazlık konut yapımına yol gösterici olması<br />

açısından olumsuzdur.<br />

Beş yıllık kalkınma planlarında öngörülen devletin öncü rolünden özel sektöre<br />

geçilmesi, turizm etkinliklerinde ağırlığın farklı bir boyuta kaymasına neden<br />

olmuştur. Bu dönemde Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Türkiye Otelciler<br />

Birliği (TÜROB), Turizmi Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TUGEV) ve Turizm Yatırımcıları<br />

Derneği (TYD) öncü organizasyonlar olmuştur. Sonuçta, devletin rolünün yeniden<br />

tanımlanması gereği ortaya çıkmıştır. Özel sektör çabalarıyla son dönemde, turist<br />

sayısı ve döviz gelirlerindeki artış sonucu, Türkiye, dünyada en çok turist kabul eden<br />

on ikinci ve gelirlerde sekizinci sıraya yükselmiştir. Bugün, ülkede Kültür ve Turizm<br />

Bakanlığından belgeli ve belediye belgeli yatak kapasiteleri 700 bini<br />

geçmiştir. Son dönem itibarıyla Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli yatak sayısı<br />

305 bine yaklaşmış durumdadır. Bu dağılımın belgeli turizm işletmeleri olarak ve<br />

ülkenin önde gelen turistik merkezlere göre dağılımı aşağıdaki tabloda verilmektedir.<br />

67


Tablo 10.22 Belgeli Turizm İşletmelerinin Başlıca Merkezlere Göre Dağılımı (2002)<br />

2000 % 2001 % 2002 %<br />

Antalya 3.300.959 31,7 4.211.930 36,3 4.747.550 35,8<br />

İstanbul 2.420.541 23,2 2.517.139 21,7 2.699.131 20,4<br />

Muğla 1.351.745 13,0 1.327.128 11,4 1.944.295 14,7<br />

<strong>İzmir</strong> 481.617 4,6 621.589 5,4 650.739 4,9<br />

Aydın 422.741 4,1 448.599 3,9 197.626 1,5<br />

Diğer 2.450.550 23,5 2.492.584 21,4 3.007.534 22,7<br />

Toplam 10.428.153 100,0 11.618.969 100,0 13.246.875 100,0<br />

Kaynak : Kültür ve Turizm Bakanlığı<br />

Görüldüğü üzere <strong>İzmir</strong> gerek yatırım gerek işletme belgeli turistik tesislerde turizm<br />

potansiyelli beş merkez arasında dördüncü gelmektedir. Bu durum, <strong>İzmir</strong>’in gerekli<br />

ivmeleri yapamadığını göstermektedir. 2002 yılı itibarıyla ülkemize giriş yapan<br />

13.246.875 turistin sadece % 4.9’u <strong>İzmir</strong>’e gelmiştir.<br />

Tablo 10.23Türkiye’ye Gelen Turistlerin Başlıca Turistik Merkezlere Göre<br />

Dağılımı<br />

Yatırım Belgeli<br />

İşletme Belgeli<br />

Tesis % Yatak % Tesis % Yatak %<br />

İstanbul 78 6,9 26.086 11,7 280 13,2 48.309 12,2<br />

Antalya 272 23,9 67.218 30,2 523 24,6 150.955 38,1<br />

Muğla 294 25,8 54.585 24,5 355 16,7 63.372 16,0<br />

<strong>İzmir</strong> 51 4,5 12.078 5,4 132 6,2 23.307 5,9<br />

Aydın 48 4,2 7.550 3,4 101 4,8 21.675 5,5<br />

Diğer 395 34,7 55.359 24,8 733 34,5 88.530 22,3<br />

Toplam 1.138 100,0 222.876 100,0 2.124 100,0 396.148 100,0<br />

Kaynak : Kültür ve Turizm Bakanlığı<br />

Yukarıdaki tabloda görülen aynı durum, Türkiye’ye gelen turistler arasında <strong>İzmir</strong>’in<br />

yine düşük bir paya sahip olduğunu göstermektedir. Burada dikkat edilmesi gereken<br />

husus, son üç yıl itibarıyla <strong>İzmir</strong>’in cüzi bir artışa sahip olmasıdır.<br />

Bu bağlamda Dünya Turizm ve Seyahat Konseyi tarafından 2020 yılına değin % 5<br />

düzeyinde yıllık ortalama büyüme tahmini yapılmaktadır. Bu durum geçmiş 40 yıllık<br />

dönemde % 7 oranında belirlendiğinden önümüzdeki yıllarda söz konusu konseyin<br />

yorumuna göre bir yavaşlama görülecektir. Nüfus artışı ve demografik yapı ile gelirin<br />

büyümesi değerlendirildiğinde, artış hızında bir yavaşlama eğilimi beklentisi <strong>İzmir</strong><br />

için de söz konusu olacaktır. Bu durum sektörün diğer makro ekonomik göstergeler<br />

içindeki paylarının da nispi olarak azalması ve ekonomik denge içinde sektörün nispi<br />

paylarının azalmasına sebep olabilecektir.<br />

68


2000’li yıllardan sonra, uzun mesafeli ve deniz aşırı seyahatler artacak ve yeni<br />

mekanlar önem kazanacaktır. Ayrıca, gidilecek yer seçimi ve rezervasyon süreçlerinde<br />

elektronik teknoloji önem kazanacaktır. Kişilerin eğitim ve refah düzeyinin<br />

yükselmesi durumuyla tercihler kutuplaşacak, yenilik ve çeşitlilik talebi artacak,<br />

konfor ve macera ağırlık kazanacaktır. Bunun sonucunda, deniz-kum-güneş yerini,<br />

heyecan-eğlence-eğitime bırakacaktır. Dolayısıyla, <strong>İzmir</strong>’in sunmuş olduğu ve<br />

sunmayı hedeflediği 2. üçlü önem kazanacaktır. Sonuçta, insan ömrünün artması ile<br />

üçüncü yaş nüfusunun çoğalması, seyahate ve eğlenceye daha fazla kaynak<br />

ayrılmasına sebep olacaktır. Buna çocuksuz ve az çocuklu çiftler ile ortalama çalışma<br />

sürelerinin kısalması ivme vermektedir.<br />

Önümüzdeki yıllarda uzak ülkelerden gelen turist payının artacağı öngörüldüğünden<br />

özellikle bu ülkelerde tanıtım ve pazarlama çalışmalarının önem kazanması<br />

gerekmektedir. Avrupa ülkelerinden sağlanan turizm gelirlerinin Türkiye genelindeki<br />

dağılımında <strong>İzmir</strong>, çekim merkezleri arasında hep alt sıralarda kalmaktadır.<br />

Aşağıdaki tabloda verilen dağılımda bu açık olarak görülmektedir. Ancak dikkat<br />

edilecek olursa, gelinen ülkeler arasında bir uzak mesafe ülkesi olan Japonya’nın<br />

<strong>İzmir</strong> için yüksek bir pay sahibi olduğu görülmektedir. Oransal olarak <strong>İzmir</strong>’i son<br />

yıllarda en çok ziyaret eden Fransız ve İtalyan turistlerin yanında Japonya,<br />

Romanya ile üçüncü sırada bulunmaktadır. Aynı tablo İskandinav ülkelerden<br />

gelen turist sayısında <strong>İzmir</strong>’in üçüncü sırayı aldığını göstermektedir. Bu<br />

durumun analizi, pay artışında jeotermal kaynak olarak Balçova’nın çekim<br />

gücünden kaynaklanmaktadır. Bu sav yukarıda belirtilen 65 yaş üstü nüfusun ve<br />

sağlık turizminin <strong>İzmir</strong>’de önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Dolayısıyla,<br />

<strong>İzmir</strong>’in bu konuda yeni yatırımlara ihtiyacı vardır. Burada özellikle Seferihisar-<br />

Doğanbey turizm bölgesinin öncelik kazanması gerektiği ortaya çıkmaktadır.<br />

2002 yılı sonu itibarıyla, ülkenin sahip olduğu yatak sayısı değerlendirildiğinde 2002<br />

yılı içinde ülkemize gelen toplam turistlerin getirisi 8,5 milyar dolar olmuştur.<br />

Aşağıdaki tabloda son on iki yıl itibarıyla turist sayısı ve gelirinin yıllara göre dağılımı<br />

verilmektedir.<br />

Tablo 10.24 Ziyaretçilerin Milliyetlerine Göre Konaklama Yaptıkları İller<br />

ORAN % ANTALYA MUĞLA İSTANBUL AYDIN İZMİR<br />

ALMAN 61,1 21,1 5,4 3,4 3,1<br />

İSTANBUL ANTALYA KAPADOKYA NEVŞEHİR İZMİR<br />

ABDLİ 36,1 133 9,2 8,9 6,7<br />

MUĞLA ANTALYA AYDIN İSTANBUL İZMİR<br />

İNGİLİZ 54,8 13,7 12,3 9,6 5,1<br />

ANTALYA İSTANBUL MUĞLA ANKARA AYDIN<br />

BDTLİ 59,3 24,3 4,6 3,7 3<br />

İSTANBUL AYDIN MUĞLA ANTALYA İZMİR<br />

FRANSIZ 19,2 17,3 13,3 13,2 11,9<br />

İSTANBUL ANTALYA KAPADOKYA NEVŞEHİR İZMİR<br />

İTALYAN 28,7 22,8 9,7 9,5 9,3<br />

ANTALYA MUĞLA İSTANBUL İZMİR ANKARA<br />

AVUSTURYALI 69,4 23,8 4,1 0,9 0,3<br />

69


İSTANBUL AYDIN ANTALYA İZMİR BURSA<br />

BULGAR 50,9 14,3 9 4,2 3,2<br />

İSTANBUL ANTALYA AYDIN MUĞLA ANKARA<br />

ROMEN 29 18,3 13,4 8,9 7,9<br />

İSTANBUL NEVŞEHİR KAPADOKYA ÇANAKKALE İZMİR<br />

JAPON 26,8 17,2 17 10,2 7,9<br />

ANTALYA MUĞLA İZMİR İSTANBUL AYDIN<br />

İSKANDİNAV 31,6 29,5 21,7 11 1,6<br />

Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı<br />

Tablo 10.25 Turist Sayısı ve Turizm Gelirinin Yıllara Göre Dağılımı<br />

Turist Sayısı<br />

Yıllık Değişim<br />

(%)<br />

Turizm Geliri<br />

(milyon $)<br />

Yıllık Değişim<br />

(%)<br />

1991 5.517.897 2,4 2.654 -17,7<br />

1992 7.076.096 28,2 3.639 37,1<br />

1993 6.500.638 -8,1 3.959 8,8<br />

1994 6.670.618 2,6 4.321 9,1<br />

1995 7.726.886 15,8 4.957 14,7<br />

1996 8.614.085 11,5 5.650 14,0<br />

1997 9.689.004 12,5 7.002 23,9<br />

1998 9.752.697 0,7 7.177 2,5<br />

1999 7.487.285 -23,2 5.203 -33,4<br />

2000 10.428.153 39,3 7.636 46,8<br />

2001 11.618.969 11,4 8.090 5,9<br />

2002 13.246.875 14,0 8.473 4,7<br />

Kaynak : Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Merkez Bankası<br />

Yukarıdaki turist sayısındaki artışa oranla <strong>İzmir</strong>’in alması gereken pay için güçlü yan<br />

olarak turizmin sosyal ve ekonomik önemini anlamış bir toplum yapısına kavuşması<br />

gerekir. Zira, tarih, kültür, doğal kaynaklar, nitelikli tesislerin varlığı, iç turizmin<br />

hareketliliği gibi unsurlar <strong>Stratejik</strong> Plan Alanında mevcuttur. Buna örf, adet ve halı,<br />

deri, konfeksiyon, mücevherat başta olmak üzere çeşitli alışveriş olanaklarının<br />

eklenmesi yörenin önemini arttırmaktadır.<br />

Söz konusu olumlu kriterlere karşın yerel ve ulusal medyanın uluslararası medyaya<br />

referans olamaması tanıtım engellerinin başında gelmektedir. Ayrıca <strong>İzmir</strong>, genelde<br />

turizm kalitesinin hızlı talep artışının beraberinde getirdiği ihtiyaçlara gereken<br />

süreçte cevap verememektedir. Kaldı ki, sahip olunan standardı yüksek tesisler,<br />

çevreleriyle uyumsuzluk içindedirler. Bunlara ek olarak stratejik pazarlama<br />

yöntemleri eksikliği, tanıtımda yetersiz dış yatırımlar, denetimsiz gelişen ticari faaliyet<br />

ve turizm arzına ilişkin araştırma yetersizlikleri <strong>İzmir</strong>’in zayıf yönleri olarak<br />

görülmektedir.<br />

Yatay ve dikey bağlantılarda uluslararası tur kartellerinin çalışma yöntemleriyle<br />

acenta ve otelleri satın alarak döviz kayıplarına sebep olmasının önüne geçilmesi<br />

gerekmektedir. Bunun için modern teknik donanım ve ölçek ekonomileri gibi<br />

70


avantajların kullanılarak yerel acentaların piyasaya egemen olmaları gerekmektedir.<br />

Sonuçta işletmelerin, kar marjları üzerindeki baskılarının artması sağlanabilecektir.<br />

Strateji Plan Alanı için sahip olunan fırsatların başında küreselleşme olgusu içinde<br />

bölgenin artan önemi ve ülkenin rekabet gücünün yüksek olduğu doğa, tarih ve<br />

kültür turizmi gelmektedir. Bunlara sahip olan <strong>İzmir</strong> coğrafi açıdan son yılların<br />

eğilimi olarak görülen macera turizmini ekleyecek potansiyellere sahiptir. Bunların<br />

başında öncelikli olarak yamaç paraşütüne uygun alanlar gelmektedir. Güzelbahçe<br />

ve Karaburun bu olguya doğal faktörlerle katkıda bulunmaktadırlar. <strong>İzmir</strong><br />

Körfezinin de bu amaçla bir potansiyel olabileceği düşünülmelidir. Ayrıca Gediz<br />

Deltası doğal yapısı itibariyle safari türü turizme imkan tanımaktadır.<br />

Turizmde eğlence faktörünün giderek büyük pay alması ve bunun iş turizmiyle<br />

birleşmesi Selçuk yöresinde bir golf alanı tesisini zorunlu kılmaktadır. Türkiye’de<br />

Kültür ve Turizm Bakanlığından yatırım belgeli, Antalya’da dört, İstanbul’da iki,<br />

Muğla, Ankara ve Aydın-Söke’de birer golf tesisinin bulunması <strong>İzmir</strong>’in bu konuda ne<br />

denli geride olduğunu kanıtlayan bir husustur. Bu tür yatırımlara bağlı olarak bir<br />

dönemler faaliyette olan ve turizm girdisini yükselten “cazino” aktivitelerinin<br />

tekrar yer alması <strong>İzmir</strong> turizminin gelişmesi için önemli faktörlerin başında<br />

gelmektedir. 2003 yılı Nisan-Mayıs ve Haziran aylarında Türkiye’ye gelen turistlerin<br />

meslekleri üzerinde DİE tarafından yapılan bir araştırma ülkemize gelen turistlerin %<br />

13.4’ünün sanatçı olduğunu göstermektedir. Bu dönemde gelen turistlerin meslek<br />

gruplarının bazılarının oranı şu şekildedir; % 15.4 profesyonel meslek grupları, %<br />

12.4 kanun yapıcılar ve üst düzey yöneticiler, %12.5 nitelik gerektirmeyen işlerde<br />

çalışanlar ve % 9.1 hizmet ve satış elemanlarıdır. 2004 yılında ülkeye Tur<br />

Operatörleri Derneğince 15 milyon turist geleceği ve 15 milyar dolar bırakacağı iddia<br />

edilmektedir. Bu potansiyelden pay almak için <strong>İzmir</strong>’in yukarıda belirttiğimiz<br />

hususlara ek olarak son yıllarda alternatif bir turizm modeli olarak gelişen kongre<br />

turizmi alanında hızla ihtisaslaşması gerekmektedir. Türkiye kongre turizminde<br />

yirmi beşinci sıradadır. Geleneksel turizm yatırımlarına oranla kongre<br />

turizminin 4-5 kat daha fazla döviz getirdiği bilindiğinden turizmin bu şekli<br />

üzerinde durulması gerekmektedir. Bunun için <strong>İzmir</strong>’in kapasiteli bir toplantı<br />

yönetimi oluşturması ve özellikle 5 yıldızlı otellerin yapımını teşvik etmesi<br />

gerekmektedir. Halihazırda, şehrin sahip olduğu düşük kapasiteli salonlarla kongre<br />

turizminin geliştirilmesi mümkün görülmemektedir. <strong>İzmir</strong> Büyük Kent Bütününün<br />

bu konuda söz sahibi olabilmesi için 5000 ve daha fazla kişilik salonlara<br />

ihtiyacı vardır. Dünya turizmindeki kongre turizmi payının % 10 olarak<br />

belirlenmesi bu alanda <strong>İzmir</strong>’in profesyonel yönetimlere sahip olması gerekliliğini<br />

ortaya koymaktadır. Uluslararası Toplantı ve Kongreler Birliği Türkiye’nin 150 milyon<br />

dolarlık dünya kongre turizminden yaklaşık 300 milyon gelir elde ederek %o 2 pay<br />

aldığını ifade etmektedir. Dünyadaki yaklaşık 66.3 milyon kişilik kongre turizminden<br />

Türkiye’ye düşen pay 150 bin kişi civarındadır. Kongre yapılan ülkeler arasınsa ABD<br />

birinci sırada yer alırken onu İngiltere takip etmektedir. Kongre şehirleri arasındaysa<br />

Kopenhag birinci, Viyana ikinci, Seul üçüncü sıradadır. Takiben Helsinki, Barselona,<br />

Londra ve Paris gelmektedir. Seul’da 25 bin kişinin aynı anda kongre faaliyetini<br />

yürüteceği bir salonun olması <strong>İzmir</strong>’in sıralamaya girmesi için aşması gereken<br />

71


hedeflerden birini belirlemektedir. Toplantı sayısı açısından yirmi yedinci sırada<br />

bulunan Türkiye, kongre katılımcı sayısı açısından on beşinci sıradadır. Toplantı<br />

sayısı yönünden yirmi dokuzuncu sırada bulunan İstanbul, bu konuda Türkiye’nin<br />

merkezidir. İstanbul katılımcı sıralaması yönünden ise 10. sıradadır. Antalya onu<br />

takip etmektedir.<br />

TÜRSAB, Kültürpark Fuar Alanının kongre turizmi amaçlı kullanılmasını<br />

amaçlamaktadır. Bu bağlamda <strong>İzmir</strong>’in kongre şehri olabilmesi için bir açıdan yeni<br />

kongre binalarından önce mevcut mekanlarını değerlendirmesi gerekliliği ön planda<br />

gelmektedir. Örnek olarak Kültürpark’taki 2000 kişilik açık hava tiyatrosunun<br />

üstünün kapatılarak konferans salonu olarak kullanılması etüt edilmelidir. <strong>İzmir</strong>-<br />

Güzelyalı’da yer alan ve projesi kabul edilmiş eski depo alanının bu amaç<br />

doğrultusunda revize edilmesi gerekli görülmektedir. Çeşme gibi strateji planlama<br />

alanımızda yer alan en yüksek potansiyelli kongre şehrinin gerek konaklama gerek<br />

salon kapasitesi açısından yetersiz olduğu görülmektedir.<br />

2002 yılının dünyada ekolojik turizm yılı olarak ilan edildiğini düşünürsek planlama<br />

alanımızın faunası ve florasının zenginliklerinin bir avantaj olarak kullanılması<br />

gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Önümüzdeki beş yıl içinde turizmin müşteri profilinin<br />

değişeceği düşünüldüğünde eko-turizmin önem kazanacağı da görülmektedir. Bu<br />

konuda özellikle Kozak Yaylası ve Kemalpaşa- Nif Strateji Alt Yöresi ilk planda<br />

ele alınması gereken alanlar olarak görülmektedir. Bozdağ Kayak Merkezi bu<br />

bağlamda da ele alınacak bir mekan olarak belirlenmektedir. Kayak merkezinin<br />

geliştirilmesi doğrultusunda gerekli iki pistin ivedilikle kullanıma açılması<br />

gerekmektedir. Alana ayrıca kapasiteli bir otel kurulması yatırımın önemini,<br />

çekiciliğini ve kullanım kapasitesini arttıracaktır.<br />

Ege turizm potansiyelinin en iyi şekilde değerlendirilmesi için Türkiye ve<br />

Yunanistan arasında 1999 yılında kurulan Turizm Komisyonu ortaklaşa<br />

hareket etmek konusunda fikir birliğine varmışlardır. Bunun için özellikle kıyı<br />

belediyelerin ve turizmle ilgili organizasyonların işbirliği yapması gerekmektedir. Ön<br />

planda kültür, inanç ve çevre turizmi yer almalıdır. Başlangıç hedefleri arasında<br />

<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın da desteklediği ve üzerinde çalıştığı deniz taşımacılığı<br />

projesi ile kıyı şehirleri arasında seferler düzenlemeli ve Atina-<strong>İzmir</strong> uçak seferleri<br />

yeniden başlatılmalıdır. Özellikle <strong>İzmir</strong> ile karşı adalar arasında bürokratik engeller<br />

ortadan kaldırılarak bu turizm desteklenmelidir.<br />

2003 yılı Temmuz ayı itibarıyla ülkeyi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı<br />

ayına göre % 11.89 artmıştır. Bu orandan <strong>İzmir</strong> Büyükşehrinin daha büyük bir pay<br />

kapması için sahip olduğu inanç turizmi potansiyelini arttırma zorundadır. Dünya<br />

turizminde % 7 pay tutan bu turizmin Haç turizmi çıkarıldığında geriye kalan payının<br />

düşük olması, bu yönde yatırımları cazip kılmamakla birlikte potansiyellerin açığa<br />

çıkarılması yarar sağlayacaktır. Özellikle, havralar ve diğer Hıristiyanlarca kabul<br />

gören yerlerin çevreleriyle beraber özendirilmesi gerekmektedir.<br />

Turizm sektörünün sadece yabancı turiste yönelik olmadığı yerli turist sayısının da<br />

artması yönünde çalışmalar yapılması gerekliliği açıktır. Bu konu aynı zamanda yerli<br />

72


ve yabancı turistlerin birlikte ziyaret etmek isteyecekleri mekanların potansiyelini de<br />

arttırmaktadır. Sadece kıyı turizmine bağlı olamayan hususlarda örneğin; ilk göz<br />

boncuğu ocağının iki yüzyıl önce <strong>İzmir</strong> Arap Handa faaliyete başlaması ve 1930’lu<br />

yıllardan bu yana Görece’de kurularak çalışması odaklardan biri olmaktadır. Benzer<br />

şekilde Şirince, şarap konusuyla kendini göstermiştir.<br />

Kıyı turizmi paralelinde diğer bir turizm konusu da yat turizmi olarak görülmektedir.<br />

Strateji planlama alanının yüksek kıyı potansiyeli değerlendirildiğinde bu konuda<br />

yerince uzmanlaşmamış ancak uzmanlaşma yolunda hızlı atılımlar yaptığı<br />

görülmektedir. Ancak bu bağlamda ortaya konmuş olan açığın kapatılası için<br />

yatırımların belirli bir öncelik içinde yapılması gerekmektedir. Burada konuyu<br />

tamamlanma aşamasında olan yatırımların öncelikle bitirilmesi olarak tanımlamamız<br />

gerekmektedir. Yat turizmi olarak planlama alanımızda odak nokta en yüksek<br />

potansiyele sahip Çeşme yerleşmesi olarak kabul edilmiş olup burası aynı zamanda<br />

Ege kıyılarının da merkezidir. Çeşme’den kuzeye Enez’e kadar birinci bölüm,<br />

Çeşme’den güneye Bodruma kadar ikinci bölge ortaya çıkmaktadır. Bodrum-Kaş<br />

arası da Ege’nin son bölümüdür. Bu kesimde yer alan 2003 yılı yat bağlama<br />

kapasiteleri ve inşaat aşağıda verilmektedir<br />

Tablo 10.26 Yat Turizmi Bölgelere Göre Bağlama Kapasiteleri<br />

Mevcut+İnşaatta<br />

2003 Yılı İçin Kapasiteler<br />

Bölgeler<br />

Yat<br />

Limanları<br />

Balıkçı<br />

Barınakları<br />

Toplam<br />

Yat<br />

Limanları<br />

Balıkçı<br />

Barınakları<br />

Toplam<br />

Bodrum-Kaş 2.777 225 3.002 9.500 500 10.000<br />

Çeşme-Bodrum 1.109 325 1.434 4.200 500 4.700<br />

Enez-Çeşme 450 305 755 1.000 500 1.500<br />

K.Deniz-Akdeniz-<br />

Marmara Kıyıları<br />

2.005 515 2..620 4.450 1.445 4.895<br />

Türkiye Toplamı 7.456 1.470 8.926 21.150 2.945 24.095<br />

Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı<br />

<strong>Stratejik</strong> alt yörelerden Gediz kesiminde yer alan Foça’nın çevresinde bulunan Orak,<br />

İncir, Kartdere, Fener, Hayırsız ve Metalik adalarının turizme kazandırılması yanında<br />

yat turizmini geliştirmek için Büyük Deniz Koyu mevkiinde yüzer yat iskeleleri<br />

kurulması girişimleri yarar sağlayacaktır. Ayrıca 550 kapasiteli yat liman projesini sit<br />

alanlarıyla olan sorunlarının giderilerek orta vadede hayata geçirilmesi<br />

çalışmalarında da bulunulmalıdır. <strong>Stratejik</strong> planlama alanının Seferihisar kesiminde<br />

yer alan Sığacık yat limanının 2004 yılı sonu itibarıyla tamamlanması gerekmekte<br />

olup yine bu kesimde yer alan Ürkmez yat limanının ise plan dönemi sonrasında<br />

değerlendirilmeye alınması uygun bulunmuştur. Kuzey kesim olarak nitelediğimiz<br />

Çandarlı-Bademli-Dikili kesimindeyse uzun vade sonrasına yönelik değerlendirme<br />

çalışmaları yapılmalıdır. Aşağıdaki tabloda <strong>Stratejik</strong> Planlama alanında yer alan yat<br />

limanları ve kapasiteleri verilmektedir.<br />

73


Tablo 10.27 <strong>Stratejik</strong> Plan Alanı Yat Limanları/Yanaşma Yerleri<br />

Konumu<br />

Kapasitesi Düşünceler<br />

<strong>İzmir</strong> (Levent) 70 Özel sektör tarafından yaptırılarak işletilmektedir.<br />

Çeşme<br />

400<br />

2003 yılında ihale işlemi yapılacak, 2005 yılında tamamlanabilir.<br />

Çeşme (Şifne)<br />

700<br />

Proje için YPK kararı alındı.<br />

Çeşme (Ilıca)<br />

-<br />

Balıkçı barınağının yat limanına dönüşümü için YPK kararı alındı.<br />

Çeşme (Dalyanköy) 400 Kamu tarafından gerçekleştirilmiştir.<br />

Çeşme (Altınyunus) 100 Özel sektör tarafından yaptırılarak işletilmektedir.<br />

Seferihisar(Ürkmez)<br />

300<br />

Proje için YPK kararı alındı.<br />

Alaçatı<br />

350<br />

Özel sektör / belediye tarafından gerçekleştirilecek.<br />

Eski Foça 80 Kamu tarafından gerçekleştirilmiştir.<br />

Y.Foça<br />

Karaburun<br />

330<br />

280<br />

2003 yılı sonunda ihale edilecek.<br />

ÇED + imar planı çalışmaları devam ediyor.<br />

Mordoğan<br />

Sığacık<br />

300<br />

500<br />

Balıkçı barınağı + yat limanı Tümü yat limanı olması öneriliyor.<br />

İnşaatı devam ediyor, 2003 yılında tamamlanabilir, 2004 yılında<br />

işletilecek.<br />

Urla<br />

-<br />

Özel sektör tarafından öneriliyor.<br />

İteka 170 Özel sektör tarafından yaptırılarak işletilmektedir.<br />

Kaynak: DLH Bölge Müdürlüğü ile yapılan mülakat – 03.09.2003 ve Ulaştırma Bakanlığı<br />

Turizmin en çok tartışılan konularından biri olan turisti otele hapsetmek sisteminden<br />

vazgeçilmesi gerekmektedir. Zaten bu olgu talep de görmemektedir. Tatile çıkan<br />

kişiler gittikleri ülkeyi tanımak istemektedirler. Bu nedenle yukarıda bahsettiğimiz<br />

Görece türü yerleşmelerin ekonomik açıdan desteklenmesi ve kültürel turların başta<br />

Büyükşehir Belediyesi olmak üzere geliştirilmesi gerekmektedir. Bu tür yaklaşımlarla<br />

turist, aynı bölgeyi talep etme oranını arttıracaktır.<br />

74


2003 yılı itibarıyla <strong>İzmir</strong>’de yer alan 32 seyahat acentası ve yukarıda bahsi edilen<br />

diğer organizasyonlar tek şemsiye altında birleşerek tanıtım görevini gerçekçi rekabet<br />

altında gerçekleştirmeli ve bu konuda İZTAV’ın öncülük görevini sürdürmesi<br />

gerekliliği önem kazanmaktadır.<br />

Sonuç olarak <strong>İzmir</strong>’in sahip olduğu tüm turizm potansiyelinden yararlanabildiği<br />

söylenemez. Son yıllarda gelişen turizm hareketlerinden bu potansiyele uygun bir<br />

biçimde pay alamadığı gibi Türkiye genelinde dünya turizminden alınacak payın<br />

artırımında da kendisine düşen sorumluluğu yerine getirememiş görünmektedir. Bu<br />

nedenle, 5000 yıllık tarihi olduğu söylenen <strong>İzmir</strong>’in bu geçmişini temsil eden<br />

unsurları da kullanarak dünya turizmine açılması ve bu hareketlerden şehir<br />

ekonomisi açısından da yararlanması gerekmektedir. Ayrıca, <strong>İzmir</strong>’in yakın<br />

erişebilirlik alanlarında yöresel olarak sahip olduğu doğal ve kültürel turizm odakları<br />

bu sektörden bölgesel olarak yararlanılması gerektiğini ortaya koymaktadır. <strong>İzmir</strong> için<br />

hazırlanacak herhangi bir Strateji <strong>Planı</strong>nın hedefleri arasında bu potansiyelden<br />

yararlanmak mutlak olarak yer almalıdır.<br />

10.1.5 Mali Kurum Stratejileri<br />

Mali kurumlar boyutu ile <strong>İzmir</strong>, ele alındığında, özellikle bankaların verimsiz çalıştığı,<br />

reel sektöre kaynak aktaramadığı ve krizlerin reel sektör üzerindeki etkilerini<br />

derinleştirdiği görülmektedir. Bankalar mali aracılık fonksiyonunu yerine getirmek<br />

amacıyla kurulmuş olan işletmelerdir. Toplumdan aldıkları fonları üretime kanalize<br />

etmek başlıca görevleridir. Ancak makro ekonomik koşullar Türkiye’de, özellikle<br />

<strong>İzmir</strong>’de bankaların mali aracılık fonksiyonlarını tasarruf sahipleri ile üreticiler<br />

arasında değil, tasarruf sahipleri ile devlet arasında yapmaya yöneltmiştir. Büyük<br />

ölçekli işletmelerin finansman ihtiyaçlarını karşılayamayan bankaların, küçük ölçekli<br />

işletmelerin ihtiyaçlarını karşılamasını beklemek akılcı olmayacaktır.<br />

Türkiye’de bankaların mali aracılık fonksiyonunu yeterince yerine getirememesinin<br />

nedenlerinden birisi de ticaret bankacılığı ile yatırım bankacılığı faaliyetlerinin aynı<br />

kurumlar tarafından gerçekleştirilmesidir. İşletmeler, ticaret bankalarından işletme<br />

sermayesi ihtiyaçlarının yanı sıra, sabit sermaye stoklarını geliştirmek için uzun<br />

vadeli yatırım kredisi talebinde de bulunabilmektedirler. Gerçekte kısa vadeli krediler<br />

vermek üzere organize olmuş olan ticaret bankalarının uzun vadeli krediler vermesi<br />

bir yandan kredilerin maliyetlerini yükseltmekte, diğer yandan kırılganlıklarını<br />

artırdıkları için girdikleri krizlerin reel sektör üzerine olan etkilerinin daha şiddetli<br />

olmasına yol açmaktadırlar.<br />

Mali kurumlar ile ilgili strateji geliştirilirken, bu kurumların, özellikle bankaların<br />

ulusal ölçekte olduğu, Türkiye’de kurulu bankaların hiç birisinin genel merkezlerinin<br />

<strong>İzmir</strong>’de bulunmadığı ve bankalardan yerel ölçekli faaliyetler çerçevesinde strateji<br />

geliştirmelerini beklemenin mümkün olmadığına dikkat edilmelidir.<br />

<strong>İzmir</strong> için geliştirilecek mali kurumlar stratejisinin dayanak noktasını, <strong>İzmir</strong><br />

ekonomisinde tarım, ticaret ve sanayi ile ilgili faaliyetlerde bulunan işletmelerin<br />

yoğun olduğu ve bunların da önemli bir kısmının küçük ve orta ölçekli işletme<br />

75


olduğunu dikkate almak oluşturmalıdır. Bu nedenlerle, <strong>İzmir</strong>’de firmaların fon<br />

ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için yeni kurumların oluşturulmasına ihtiyaç<br />

vardır. Bu kurumların başında küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansman<br />

ihtiyaçların karşılamak amacıyla kurulacak Anadolu Menkul Kıymetler<br />

Borsası gelmektedir. İlgili bölümde konu ile ilgili ayrıntılı açıklama yapılmıştır.<br />

10.2 Altyapı Etkileri<br />

Strateji <strong>Planı</strong>nda altyapı etkileri bağımlı değişkenler olarak kabul edilecektir.<br />

Strateji planının ekonomik-sektörel büyüme hedefleri ve kestirimleri ise bağımsız<br />

değişken olarak ortaya çıkmalıdır. Fiziki altyapılara ilişkin talep büyüklükleri,<br />

yatırım öncelikleri ve etaplamaları, finansmanı ve yararlılık ölçütleri,<br />

strateji planı üzerindeki beklenilen ve hesaplanması gereken etkiler olarak<br />

ortaya çıkacaktır. Bu nedenle stratejik gelişme şeması oluşturulurken öncelikle;<br />

• Ekonomik faaliyet sektörlerine ve konut yer seçim alanlarına göre yerleşme<br />

merkezlerinin mekanda öngörülen uzmanlaşma biçimleri ve yayılma<br />

eğilimleri,<br />

• Makro üretim ve hizmet odaklarının konumları ve büyüklükleri kestirilecektir.<br />

Bunlara bağımlı olarak da sırasıyla;<br />

• Öngörülen ulaşım koridorları,<br />

• İşlevini sürdürecek mevcut makro altyapı odakları,<br />

• Kesinleştirilmesi gerekli tasarı makro altyapı odakları,<br />

geliştirilerek şema tamamlanacaktır.<br />

Bölüm 9.1.2’de şema A ve B olarak iki bölümde oluşturulmuştur.<br />

Alt yöreler için öngörülen sektörel uzmanlaşma biçimleri nüfusun ve istihdamın<br />

<strong>İzmir</strong> İli içinde dağılımının hesaplanmasını yönlendirecektir. Nüfusun ve istihdamın<br />

etkin olacağı coğrafi alanlar; il dışına, il içine ve alt yöre içine olmak üzere üç ayrı<br />

biçimde ve önem sırasına göre hesaplanmalıdır. Strateji planı ile ilgili olarak şema A-<br />

Pafta VIII’in ekinde verilen tablo, sektörler hakkındaki bu öngörüleri belirlemektedir.<br />

Parametrik sınırlayıcılar ise bu dağılım için mutlaka bir üst eşik oluşturmalıdır.<br />

Bu öngörüler değerlendirilerek strateji plan hedeflerinin altyapı üzerindeki etkileri<br />

somutlaştırılabilir.<br />

Söz konusu etkiler aşağıdaki gibi sıralanmıştır:<br />

• Öngörülen ekonomik faaliyetlerin yürütülebilmesi ve gerçek bir<br />

metropolitenleşme sürecine girilebilmesi, uluslararası ve ülkesel ölçeklerde<br />

bütünleşmeye gidilebilmesi için ulaşım koridorlarının ve erişim<br />

güzergahlarının kurulması sağlanmalıdır.<br />

• Çevre yolları ve süratli yol ağı inşaatları tamamlanmalıdır.<br />

76


• Demiryolu sisteminin hızlandırılması sonuçlandırılmalıdır. Metropoliten etki<br />

alanında günlük yolculuk süreleri kısaltılmalıdır.<br />

• Kuzey Ege Limanı, demiryolu ana yolcu, marşandiz garı ve triyaj tesislerinin<br />

inşaatında aşamalı olarak uygulamalar yapılmalıdır.<br />

• Metropoliten aktivite merkezleriyle alt merkezlerin örgütlenmelerine paralel<br />

olarak şehir içi yol ağının yükletimleri hesaplanmalı, trafik yönetimi<br />

uygulamaları ile merkezlere erişim kolaylaştırılmalıdır.<br />

• Toplu ulaşımda gereksinim duyulacak enerji için altyapı sorunları ivedilikle<br />

çözümlenmelidir.<br />

• Turizm, ticaret ve hizmetler sektörlerinin stol hava alanları ile iç ve dış<br />

odaklara erişimleri kolaylaştırılmalıdır.<br />

• Kıyı kesimi ve <strong>İzmir</strong> Körfezi’nin kullanım koşulları yönetim planlarıyla<br />

geliştirilip denetim altına alınmalıdır.<br />

• Ana hava meydanının kapasitesinin sınır değerlere kadar kullanılması<br />

hedeflenmelidir.<br />

10.3 Doğal – Çevresel Etkiler<br />

Strateji planının parametreleri doğal ve çevresel sınırlayıcılar olarak görülmelidir.<br />

Bu nedenle <strong>İzmir</strong> İli’nin ve strateji alt yörelerinin geleceğine ilişkin öneriler<br />

geliştirilirken plan üzerindeki sınırlayıcı etkilerden de söz edilmesi gereklidir<br />

10.3.1 Deprem Potansiyeli ve Zemin Koşulları<br />

Depremsellik<br />

Tarihsel dönemlerden bu yana pek çok uygarlığın yaşadığı Ege, bölge olarak pek çok<br />

depreme sahne olmuş ve uygarlıklar bu olaylardan büyük yaralar almışlardır.<br />

Depremlerin çoğunluğu da B. Menderes, Denizli (Pamukkale) ve Gediz grabenleri<br />

dolaylarında gerçekleşmiştir. Gediz grabeni de Gediz Havzasından Denizli’ye dek<br />

uzanan yaklaşık 200 kilometrelik bir yapıya sahiptir. K. Menderes vadisi de Gediz ve<br />

B. Menderes gibi bir grabendir. K. Menderes vadisinin güney kenarının batı yarısında<br />

kuzeye eğimli belirgin bir fay bulunmaktadır. 1928 yılı Torbalı depremine sebep olan<br />

da bu faydır. Deprem sonucu kuyu ve kaynakların su debileri değişmiş ve çamurlu<br />

sular fışkırmıştır. <strong>İzmir</strong> şehrinde birinci Kordonda birkaç cm.’lik bir açılma olmuş,<br />

Saat Kulesinin üst bölümü yıkılmıştır. Kadifekale ana kulesinde çatlaklar olmuş ve<br />

Bornova ovasıyla Karşıyaka da şiddetli sarsılmıştır. Bu da bize K. Menderes<br />

grabeninin oldukça etkin faylarla ilişkili olduğunu belirlemektedir. Bu faylardan biri<br />

de batıda Efes ören yerini takiben Ege denizine açılmakta olup, fay üzerinde meydana<br />

gelen depremler <strong>İzmir</strong>’de önemli hasarlar yaratmaktadır.<br />

Foça-Bergama fay zonu Bakırçay grabenini de içermektedir. 1919 ve 1939 Dikili<br />

depremlerinin sebebidir ve depremde Dikili ve Bergama fazlaca hasar görmüş,<br />

Dikili’nin kuzeyinde yer alan Kabakum’da oturulacak ev kalmamıştır. Bu fayın ucu<br />

güney-batıdan <strong>İzmir</strong>’e uzamaktadır ve Menemen’in kenarından geçmektedir.<br />

Aktivitesinin tam olarak bilinmediği bu fayın <strong>İzmir</strong> için deprem riski oldukça<br />

yüksektir. Hatta fayın Ovacığın 6-7 km. yakınından geçmesi 50 yıllık bir süreçte<br />

77


aşılma olasılığı %10 olan bir depremin büyüklüğünün 6.8 olabileceği ve bunun da<br />

sonuçta altın işletmesinin havuzuna zarar verebileceği üzerinde durulmuş ve de<br />

durulması gereken bir husustur.<br />

Kuzey Anadolu fayı boyunca sadece 20. yüzyılda 25’den fazla büyük deprem<br />

görülmüştür. Fayın Marmara denizi içindeki kollarının Kuzey Ege’de de devam etmesi<br />

risk değerleri vermektedir. Ayrıca Karaburun-Çandarlı körfezi fayları Ege denizi<br />

fayları gibi deprem riski yüksek alanlar olarak bilinmelidir. <strong>İzmir</strong> ana şehriyse<br />

Karaburun-Çandarlı körfezi fayları sistemi içinde yer almaktadırlar. Karaburun<br />

yarımadasının doğu kenarı boyunca uzamaktadır ki bu da kıyı yerleşmeler için risk<br />

taşımaktadır. Ayrıca bu fayın aktif olduğu da hatırlanmalıdır. Bu fay hatları 1949,<br />

1953, 1969 Karaburun depremlerinin sebebidir. Burada bahsedilenler sadece son 50-<br />

60 yıl içinde olanlardır ve ilkinde Mordoğan dahil tüm yarımada ucu ve Çeşme büyük<br />

hasar görmüş, ılıcada sular çoğalmış, bazı susuz çeşmeler akmaya başlamıştır.<br />

İkincisindeyse Foça ve Dikili de sallanmış ve sarsıntılar dört hafta devam etmişti.<br />

Karaburun fayı aynı zamanda yarımadayla <strong>İzmir</strong> körfezini ayırmaktadır ve Seferihisar<br />

koyunu sınırlamaktadır. Kuzey ucundaysa Gülbahçe koyu yer almaktadır. Zon<br />

boyunca ve özellikle kıyı kesimi boyunca yoğun deprem aktivitesi gözlenir. Bundan<br />

ötürü Karaburun fayı aktif bir faydır. Özellikle Gülbahçe yerleşmesi ve çevresiyle<br />

yörede yer alan bir yüksek öğrenim kurumunun yer seçimlerinde bu durumun<br />

dikkate alınmamış olması risk önlemlerinin alınmasında maliyet artışları getirecektir.<br />

K. Menderes fayının deniz içindeki devamı olarak nitelendirdiğimiz fay hattındaysa<br />

son 20 yıl içinde her hangi bir aktivite görülmemiştir. Ancak daha öncesinde büyük<br />

depremlere sebep olmuştur.<br />

<strong>İzmir</strong> ve yakın çevresi olarak durumu inceleyecek olursak, daha ziyade Gediz<br />

grabeninin etkisi hakim görülmektedir. Oluşan depremlerin çoğunun merkezleri<br />

denizde, Karaburun-Sakız, Körfez-Midilli ve Doğanbey-Sisam arasına rastlamaktadır.<br />

Bazıları ise Gediz grabeni ve çevresinde yer almaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> ve çevresi bu bağlam içinde çok kırıklı bir yapı göstermektedir. Etkisi altında<br />

kaldığı coğrafya, birincil olarak yarı çapı yaklaşık 50 km. olan bir risk bölgesine<br />

sahiptir. Dış çemberi ise 120 km.’lik bir alan içindedir. İki alan arasındaki fark ise<br />

ortalama 70 km’lik bir halka oluşturur ki burası <strong>İzmir</strong> merkez olarak etkilenme<br />

koşullarının Batı Anadolu çöküntü rejimi içindeki ilişkilerini belirlemektedir. Bu<br />

sistem içinde <strong>İzmir</strong> anaşehrinin durumuna bakacak olursak, körfezin doğusunda ve<br />

doğu-batı yönünde yer alan fay hattı iki parçadan oluşmaktadır. Bu hat üzerinde yer<br />

alan yoğun yerleşmelerden ötürü de fayın durumu tam olarak incelenememektedir.<br />

Kemalpaşa’ya doğru uzayan hattın üzerinde Pınarbaşı yerleşmesinin yoğunluğu<br />

bulunmaktadır. Bu fayın doğu segmenti Altındağ-<strong>İzmir</strong> arasında yaklaşık doğu-batı<br />

doğrultusundadır. Bu alanda da yoğun bir yapılaşma bulunmaktadır. Kadifekale-<br />

Altındağ yöresinde ise heyelanlarla fay diklitlerinin yapısı bozulmuş durumdadır.<br />

Batıda Üçkuyular-Narlıdere ve Güzelbahçe arasında yer alan bir fay hattı<br />

bulunmaktadır ve Narlıdere dolaylarında belirgin durumdadır. Son dönemlerde yoğun<br />

yapı talebi altında kalan bu yöre büyük risk taşımaktadır. Antik dönemlerden bu<br />

78


yana özellikle Balçova kaplıcaları termali bu fay hattından beslenmektedir. Fayın<br />

hemen yakınlarına inşa edilmiş olan turistik bir otelin (Prenses), üniversite binasının<br />

ve çevresindeki konutların gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. <strong>İzmir</strong>’in geçmişten<br />

bu yana görmüş olduğu en büyük depremlerden birisi olan 1688 depreminin de bu<br />

kuşak üzerinde olduğu ve hatta merkez üssünün de Özdilek otelinin bulunduğu<br />

mevkide olduğu sanılmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong>’in deprem geçmişine bakıldığı takdirde sismolojisi en eski depremin MÖ 26<br />

yılında olduğunu göstermektedir. Kayıtlar incelendiğinde 2000 yıldan fazla bir zaman<br />

dilimi içinde 4.0 büyüklüğünde 392 depremin oluştuğu belirlenmektir. Bu durum<br />

tabiatıyla bölgenin aktif bir alan olduğunu belirlemektedir. Aynı süreç içinde 7.0 ve<br />

daha üstü büyüklükte üç, 6.0-7.0 arasındaysa altı deprem olduğu tespit edilmiştir.<br />

Deprem merkezlerinin dağılımına bakıldığında gerek fay hatları ve gerekse<br />

depremsellik durumu göreceli bir açıklıkla belirlenmektedir.<br />

Şekil 10.8 MÖ 26 – 25.07.2001 Periyodu İtibarıyla <strong>İzmir</strong> ve Çevresi<br />

Sismotektonik Bölgesi RB, risk bölgesi, EB, etkilenme bölgesini göstermektedir.<br />

Sarı noktalar en az 7, kırmızı noktalar en az 6, mavi noktalar en az 5, mor noktalar<br />

en az 4 büyüklüklü deprem merkez üslerini göstermektedir. 1<br />

1 M. Utku, Ş. Özyalın, Z. Utku, <strong>İzmir</strong> Depremleri, <strong>İzmir</strong> ve Çevresinin Deprem-Jeoteknik<br />

Sempozyumu, <strong>İzmir</strong>, Kasım, 2001<br />

79


Aletsel incelemelerin başladığı 20. yüzyıl başlarından bu yana <strong>İzmir</strong>’de aletsel<br />

büyüklüğü en büyük deprem 1919 yılında 7.0 şiddetinde olmuştur. Bunun yanında<br />

en çok depremin görüldüğü yıl 36 depremle 1969 ve onu takiben 21 ve 20 depremle<br />

1984 ve 1977 yılları görülmektedir. 1977 yılı aynı zamanda resmi daire ve okulları<br />

tatil ettirecek seviyede olmuş, özellikle kıyıdaki düz alanlar çok sarsılmıştır. Bunlar<br />

Alsancak, Karşıyaka ve Bornova’dır. Özellikle bu üç alan her depremde en fazla<br />

hissedilen dolayısıyla zarar gören yerler olmaktadırlar. Bölge olarak tüm strateji plan<br />

alanı aynı özellikleri taşıdığı için belirli bir ayrım yapma imkanı bulunmamaktadır.<br />

Depremlerin gerek oluş sıklıkları ve gerekse karakterleri tüm alanda benzer<br />

durumdadır. Alanımız çok yüksek bir sismik aktiviteye sahip olmasının yanında<br />

hasar riski yüksek bir kimlik de taşımaktadır. Yıllar itibarıyla bakacak olursak,<br />

aletsel dönemdeki en az 4.0 büyüklüklü depremlere göre, <strong>İzmir</strong> il bazında yıllık<br />

ortalama en yüksek deprem büyüklüğü 4.5 ve yılda en sık gerçekleşen deprem<br />

büyüklüğü de 4.0 dır. Yüz yıllık bir periyotta gerçekleşecek en büyük deprem de 7.0<br />

büyüklüğünde hesaplanmaktadır.<br />

Deprem büyüklüklerine ve verebilecekleri hasarlara göre, yapıların ekonomik<br />

ömürlerini incelemeye tabi tutacağımız takdirde belirli yapı ömürlerinin aşılma<br />

olasılıkları hesaplanabilmektedir. Yapı ömrünü on ile yüz yıl olarak aldığımız takdirde<br />

5 şiddetinden daha küçük bir depremle her zaman karşılaşmanın kaçınılmaz olduğu<br />

ortaya çıkmaktadır. En az 5 şiddetindeki bir depremle ise aynı sürede % 98 ile % 4<br />

arasında karşılaşma olasılığı bulunmaktadır. Süre uzadıkça bu olasılıklar<br />

artmaktadır. 10 yıllık bir sürede 5.5 değerinden daha küçük bir depremlerin daha<br />

yoğun olacağı, 20 yıllık sürede ise 6.0‘dan küçük depremleri yaşamanın daha olası<br />

görüldüğü, 30 yılda ise 6.2 büyüklüğe kadar olan depremlerle karşılaşılabileceği<br />

varsayılmaktadır. 50 yıllık bir süreçte 6.6 şiddetine kadar olan depremlerle<br />

karşılaşma olasılığının % 80’in üzerinde olduğu bilinmelidir. 100 yıllık bir sürede ise<br />

7.0 büyüklüğünün olasılığının bile % 82 olduğu ortaya çıkmaktadır. 100 yılda 6.5<br />

büyüklüğündeki depremlerle en az bir kere tanışma olasılığı % 100’e yakın<br />

olmaktadır. En az 6.6 şiddetindeki bir depremin olma durumu ise % 90 ile % 35<br />

arasında değişmektedir. 1<br />

<strong>İzmir</strong> sismotektonik bölgesinde 5.5 büyüklüğünde bir deprem altı yılda bir<br />

yaşanabilecektir. Bu tür bir depremle karşılaşma olasılığı da % 80 dir. 6.0<br />

şiddetindeki bir depremle 13 yılda bir karşılaşılabilecek olma olasılığı da % 60’dır. 6.5<br />

şiddetindeki bir depremin yinelenme periyodu da 30 yıl olup, gerçekleşme olasılığı da<br />

% 68 olarak hesaplanmıştır. <strong>İzmir</strong> ve çevresinde 7.0 şiddetinde bir depremin<br />

tekrarlanma olasılığı da 70 yılda bir olarak bulunmuştur. 2<br />

Batı Anadolu deprem rejimi içinde bulunan <strong>İzmir</strong> ve çevresi bu duruma göre<br />

aktivitesi yüksek bir bölgedir ve yüksek hasar riski taşımaktadır. Bu aktif sismisite<br />

bölgedeki kırık sistemlerinden gayet iyi anlaşılmaktadır. Bu kırık sistemleri içinde<br />

Tuzla fayı olarak adlandırılan ve Seferihisar yöresinde yer alan fay sisteminin de<br />

1 M. Utku, Ş. Özyalın, Z. Utku, <strong>İzmir</strong> Depremleri, <strong>İzmir</strong> ve Çevresinin Deprem-Jeoteknik<br />

Sempozyumu, <strong>İzmir</strong>, Kasım, 2001<br />

2 M. Utku, Ş. Özyalın, Z. Utku, A.G.E.<br />

80


önemli bir yeri bulunmaktır. Denize ulaştığı nokta ise Doğanbey burnudur ve doğuda<br />

Menderes fayı ile birleşir. Deprem riski açısından önemli bir hattır. Cumalı kaplıcaları<br />

yöresinde ikinci bir aktif fay zonu da bulunmaktadır. Kaplıcanın kuzeyinde de devam<br />

eden bu fay üzerinde çok sayıda sıcak su çıkışı bulunmaktadır ve bazıları noktasal<br />

bazıları da yarık boyu yüzeye ulaşmaktadır. Genelde Tuzla yöresinde sayısız sıcak su<br />

kaynağı bulunmaktadır. Bu yörede ve sıcak su travertenlerinin bulunduğu alanda<br />

son yüzyıllar içine meydana gelmiş yüksek şiddette depremlerin izleri de<br />

bulunmaktadır.<br />

Tuzla fayı aktif bir faydır ve son dönemlerde 1992 yılında burada 6.0 şiddetinde bir<br />

deprem olmuştur. Bu depremde Tuzla yöresinde zonun orta kırığı boyunca yer yer<br />

toprak kabarmaları olmuştur. Sonuçta bazı su kaynakları kururken bazılarını<br />

fışkırdığı yeni kaynakların ortaya çıktığı görülmüştür. Bu aktif sistem deniz içinde de<br />

güney batı yönünde devam etmekte ve Doğanbey burnu yöresinde deniz içinde sıcak<br />

su kaynakları yaratmaktadır. Fay sistemi kuzeyde <strong>İzmir</strong>’e kadar uzanmaktadır.<br />

Dolayısıyla potansiyel olarak fay, bölgenin en önemli ve aktif deprem potansiyellerinin<br />

başında gelmektedir.<br />

Bu potansiyel ve risk analizleri sonucunda <strong>İzmir</strong> ve çevresi 5.5 ve 6.8 şiddetleri<br />

arasındaki depremlere hazırlıklı olmalıdır. Bölge için üst sınır 7.4 büyüklüğüdür. Zira<br />

sismolojik açıdan yöre 7.5 büyüklüğünde depremler ürettiği için 7.4 mutlaka<br />

beklenilmelidir. <strong>İzmir</strong> ili içinde bu tür bir depreme 120 yılda veya % 65 olasılıkla<br />

karşılaşılma olasılığı bulunmaktadır.<br />

Alanımızda gerçekleştirilecek tüm yapılaşmalarda ve yapılaşmanın her aşamasında<br />

gerekli mühendislik hesaplarından mutlaka yararlanılması gerekmektedir. Tabiatıyla<br />

etkin ve süreklilik taşıyan bir denetleme sistemi kurulmalıdır.<br />

Etkileme alanında olacak 7.0 büyüklüğündeki bir deprem risk bölgesinde yaklaşık<br />

değerlerle 5.9-6.0 büyüklüğünde hissedileceğinden <strong>İzmir</strong> her an en az 5.5<br />

büyüklüğünde bir depreme hazır olma durumundadır. Depremlerin yinelenme<br />

süreleri için bu sürelerin şu an başlamadığının da bilinmesi gereklidir.<br />

Heyelan Potansiyelleri<br />

Deprem hasarlarının artmasına neden olan olayların başında heyelanlar gelmektedir.<br />

Depremler sırasında meydana gelen hareketlilik sonucunda yeni heyelanlar ortaya<br />

çıkabileceği gibi mevcut, hareketsiz ve potansiyel alanlardaki heyelanlar da kayma<br />

göstermektedirler. Bu durum pek çok deprem sonrası karşılaşılmış olaylarla kendini<br />

kanıtlamıştır. Özellikle <strong>İzmir</strong> ana yerleşmesi içinde belirlenmiş dört heyelan riski<br />

taşıyan alan bulunmaktadır. Bunlar Kadifekale ve çevresi, Altındağ, Sabuncubeli alt<br />

kısımları (MTA civarı) ve Karşıyaka kuzeyi olarak belirlenmektedir. Aralarında ikisinin<br />

yoğun yerleşim alanı ile kaplı olması risk oranını en üst seviyeye getirmektedir.<br />

Buraları Kadifekale ve Altındağ yöreleridir. Ayrıca bu alanlarda yer alan yapıların<br />

gecekondu türünde ve de sağlıksız inşa sistemleriyle yapılmış olmaları nedeniyle<br />

şehrin gelişiminde büyük sorunlar ortaya çıkarmaktadırlar.<br />

81


Kadifekale yöresi yaşlı volkanik bir arazi yapısına sahiptir. Bu volkanik yapı Göztepe-<br />

Basmane arasını kaplar ve Kadifekale bu hatta Basmane'ye daha yakın yer alır. Bir<br />

tepe nokta olan yörenin yüksekliği 189 metredir. Alanda yer alan bol tüflü volkanik<br />

arazi, tüfler sebebiyle ve de karmaşık jeolojik yapısıyla heyelanı ortaya çıkarmaktadır.<br />

Genel değerlendirmeler içinde heyelan güney kesimlerde yer alır olarak bilinmesine<br />

rağmen, tepenin kuzey yamaçlarında da halen durağan olup da depremde hareket<br />

edecek eski heyelanlar bulunmaktadır ki zaman zaman buralarda basit kaymalar da<br />

gözlenmektir.<br />

Heyelanların bilinmesine rağmen bu alanların yapılaşmaya açılmış olması veya<br />

yapılaşma dönemlerinde kontrol edilmemiş olunmasının faturası şehre çıkmaktadır.<br />

Bu alanların yapılaşmadan arındırılarak yeşil alan haline dönüştürülmesi<br />

gerekmektedir. Zaten 1922 sonrasının imar planında bu yamaçların ağaçlandırılacak<br />

alan olarak planlanmış olması bunun kanıtıdır.<br />

Bu alanlarda meydana gelen heyelanlar kaya düşmesi, moloz kayması, kaya akması<br />

gibi kütle hareketleridir. Heyelanların hareketlerinin hızlarında yağış ve kanalizasyon<br />

sızıntılarının büyük etkileri de bulunmaktadır. Kadifekale gibi sağlıksız bir yerleşime<br />

sahne olmuş bir alanda bu durumların hepsi mevcut olduğundan heyelan riski en<br />

üst seviyededir. Zira sağlıksız şehirleşme yağmur suyunun drene olmasını<br />

zorlaştırmakta ve eğimli bu arazilerde sellenmelere sebep olmaktadır. Kadifekale<br />

yamaçlarında görülen heyelanların farklı alanlarda görüldüğü de bilinmektedir. Bu<br />

kapsam içinde önlem alınması gereken ana mekanlar aşağıda verilmektedir. Bunların<br />

birincisi Topaltı mevkii olup ilk yerleşilmeye başlanmasıyla birlikte heyelan riski<br />

yükselmiş bir alandır. Burada gevşek zeminde moloz kayması görülmektedir.<br />

Tamamen iskana kapatılması gerekmektedir. İkinci olarak Hacıefendi yöresi<br />

gelmektedir, burada da moloz akması yanında kaya düşmesi de görülmektedir.<br />

Akarcalı Mahallesi de heyelan alanları arasında olup yerleşmeye kapatılması gereken<br />

kesimlerden bir diğeridir. Kuzey kesimlerde yer alan Yeşildere sırtları da risk taşıyan<br />

alanlar olup moloz akması, kaya düşmesi ve de blok akmasının görüldüğü alanlardır.<br />

2002-2003 yıllarında burada görülen kaymaları, sağlıksız yapılaşmanın arttırdığı ve<br />

yağışların da bu ivmeye katılmasının ortaya çıkardığı bilinmelidir.<br />

Altındağ semti kireçtaşı bir zemine sahip olup, tüflü killi bir zemin üzerine<br />

oturmaktadır. Burada gelişen heyelan son yıllarda giderek artmaktadır. Üzerinde yer<br />

alan yapılaşmaların derhal tahliye edilmesinde yarar bulunmaktadır. MTA dolayları<br />

ve Karşıyaka’da daha etkin olarak hissedilmeyen heyelanların ileride ne tür bir tempo<br />

alacağı konusunda net belirtkenler bulunmamaktadır. Ancak bu alanların diğerleri<br />

gibi yapılaşmamış olması belki maddi hasar oluşturmayacaktır ama sonuçta ortaya<br />

çıkan zarar göreceli de olsa doğal açıdan bir maddi değerle sonlanacaktır. Bornova<br />

kuzeyinde yer alan Kocaçay, ve Kızıltoprak dereleri boyunda heyelanlar gözlenmiştir.<br />

Bu durumda risk bölgelerinin haritalarının çıkarılması ve yapılaşmamış da olsa bu<br />

alanlar üzerinde engeller konması gerekmektedir. Kaldı ki bu tür volkanik kökenli<br />

arazilerde tarımsal amaçlı yapılaşmalara da izin verilmemesi gerekmektedir. Bu<br />

amaçla il düzeyinde detaylı bir heyelan araştırması ve haritalandırılmasının<br />

yapılmasının şart olduğu ortaya çıkmaktadır.<br />

82


10.3.2 Su Potansiyelinin Değerlendirilmesi<br />

Strateji planlama alanının içinde büyük yer tutan su potansiyeli beraberinde pek çok<br />

sorun da taşımaktadır. Konu bu açıdan ele alındığında kavramsal olarak üç kısımda<br />

değerlendirilmektedir. Bunlardan birincisi Baraj ve göletlere su temini, ikincisi ise<br />

yeraltı sularını içermektedir. Son olarak da taşkın ve önlemleri gelmektedir.<br />

Potansiyeller, sorunlar, öneri ve çözümler bölümlerinde değinilen konuların dışında<br />

stratejik olarak önem taşıyan ve plan dönemi içinde ele alınması gereken yatırımların<br />

değerlendirmesi bu kısımda ele alınırken makro yatırımların hedefleri ele<br />

alınmaktadır. Bu değerlendirmeler ışığında ilk olarak baraj ve göletler ele<br />

alınmaktadır.<br />

Baraj ve Göletler<br />

Baraj ve göletleri ilk aşamada ele aldığımızda strateji planlama dönemi öncesinde<br />

planlanmışlar arasından önem ve öncelik arz edenler değerlendirmeye alınmıştır.<br />

Tesisler büyüklük ve küçüklüklerine bakılmadan değerlendirmeye alınmıştır. Ayırım<br />

sadece ihale edilmiş ve ihale edilecek yatırımlar olarak yapılmıştır. Bu arada dikkat<br />

edilmesi gereken en önemli husus inşa edilmekte olan bir yapının/tesisin yapımının<br />

uzun bir zaman dilimine yayılarak faydaya dönüşmesinin gecikmesidir. Bu bağlamda<br />

devlet yatırımlarının özel girişim olarak ele alınıp, yatırımdan elde edilecek gelirin<br />

kendi sektörüne tekrar geri döndürülmesidir. Örneğin içme ve kullanma suyundan<br />

elde edilen gelirin bu işlerin gelişimine harcanması ve de bunun Devlet yatırımları<br />

için bir Devlet Politikası haline dönüştürülmesi, bu sektördeki pek çok sorunu<br />

çözebilecektir. Baraj ve gölet konularında bu tür bir yaklaşım benimsenmiş olsa idi<br />

bugün onlarca yıl süren ve sürmekte olan yatırımların pek çoğu tamamlanmış<br />

olabilecekti.<br />

<strong>İzmir</strong> il sınırları içinde ihale edilmiş ve bitirilmesine bir inşaat mevsimi<br />

kalmış olan yatırımlar arasında ilk planda görülen ve inşaatının % 80’i ihale<br />

edilmiş tek baraj Kavakdere Barajıdır. 28.02.1994 tarihinde işe başlanmış ve bitim<br />

tarihi de 30.12.1995 olarak belirlenmiştir. Süre uzatımıyla bitim tarihi 17.06.203<br />

olarak belirlenmesine karşın bu yıl için program-bütçeden düşmemesi için bir milyar<br />

liralık bir ödeneğin ayrılması tesisin tasarlanan yıl bitirilemeyeceğini açıkça ortaya<br />

koymaktadır. Bitirilememesi, Kavakdere Sulamasına da başlanamamasına sebep<br />

olmaktadır. İlk planda ele alınması gereken yatırımlardandır.<br />

Bölge içindeki pek çok yatırıma küçük paylar ayırarak programda tutulmaya<br />

çalışmak yerine Kavakdere Barajına öncelik verilerek kısa vadede bitirilmesi gereken<br />

yatırımlardandır.<br />

İkinci öncelik Yortanlı Barajında görülmektedir ve inşaatının % 70’i<br />

tamamlanmıştır. Barajın 1994 yılında inşasına başlanmış ve 4 yıl inşaat süresi<br />

tanınmıştır. Buna rağmen 2003 yılına uzatılmış ve 2002 yılı yatırım programında<br />

Yortanlı Barajı ve Tesisleri adı altında 5 milyar bütçe ayrılmıştır. Müteferrik işlerinin<br />

bitiminin 2005 yılında bitecek olmasına karşın yine beş milyar ödenek ayrılmış<br />

olması bitiş sürelerini risk etmektedir. Kati sulama projeleri tasdik görmüş ve<br />

83


sulanacak arazilerin toplulaştırma çalışmaları tamamlanmak üzere olan Yortanlı<br />

Barajının geriye kalan işlerinin bir inşaat mevsiminde bitirilecek seviyeye gelinmiş<br />

olması öncelik tanınmasına sebep olmaktadır. Bakırçay-Kınık projesi kapsamında yer<br />

alan bu barajın tamamlanması için yöre halkının büyük bir istemi olduğundan<br />

büyük kolaylıklar sağlamaktadırlar.<br />

Üçüncü sırada görülen Mordoğan-Karaburun Göleti için başlama ve bitiş tarihi<br />

1997 ile 2004 yılları verilmiştir. 2003 yılı itibarıyla fiyat farkı dışında 436.580 milyon<br />

TL ödenek ayrılması halinde program dahilinde hareket edilmiş olunmaktadır. Fiyat<br />

farkı dışında 2004 yılı için 303.390 milyon TL ayrıldığı takdirde baraj anılan yıl<br />

bitirilebilecektir. Ancak halihazırda % 15’inin bitirilmiş olması normal şartlar altında<br />

iki yıla daha ihtiyaç olduğudur. Bu durumda gerekli ödeneklerin ayrılarak barajın iki<br />

yıllık bir süre içinde bitirilmesi gerekmektedir. Mordoğan’ın şu anda dahi özellikle yaz<br />

aylarında daha bariz görülen su sıkıntısının önüne geçecektir. Zira halihazırda derin<br />

kuyular içme suyu için yeterli olmamakta ve yaz sonuna doğru fazla çekimden ötürü<br />

taban suyu tuzlanmaktadır. Baraj bunun da önüne geçecektir. Barajın 1.2 hm 3 aktif<br />

hacmi vardır.<br />

Yukarıda belirtilenlere ek olarak verilen aşağıdaki barajların tamamlanması beş altı<br />

yıllık bir döneme sarkmaktadır. Ancak bitirildiklerinde bölgesel ve ulusal ekonomiye<br />

büyük fayda sağlayacak yatırımlar olarak görülmektedirler Bunların başında Beydağ<br />

Barajı gelmektedir<br />

Beydağ Barajı Ödemiş Ovasının sulanması için büyük öneme sahiptir. 1994<br />

yılında başlanan iş süre uzatımıyla 2005 yılına sarkmış durumdadır. 2002 yılında10<br />

milyar ayrılmış olması ve daha sonraki yıllar için de 294 milyar öngörülmüş olması<br />

yatırımın hedeflenen yıl içinde bitirilemeyeceğini ortaya koymaktadır. Ancak barajın<br />

yapılmasıyla Menderes ovasının bir kısmının taşkınlardan korunması anında büyük<br />

ölçüde elektrik enerjisi tasarruf edilecek olması öncelikli yatırımlar arasına<br />

girmesinin sebebidir.<br />

Günümüzde ova sulamasında kullanılan enerji, Demirköprü Barajından elde<br />

edilen elektrik enerjisine eşit miktardadır. Söz konusu barajın devreye girmesiyle<br />

Demirköprü Barajının ürettiği kadar bir enerji açığa çıkacak olup bunun ulusal<br />

yararı göz önüne alındığında barajın ödenek ve bütçesinin orta vadede işin<br />

bitirilmesine göre ayarlanması gerekliliği ortaya konmaktadır. Beydağ Barajı bu<br />

nedenle bir sulama barajı olması yanında enerji barajı olarak da görülmelidir.<br />

Gördes Barajı her ne kadar <strong>İzmir</strong> ve de stratejik planlanma alanımız sınırları<br />

içinde kalmamaktaysa da <strong>İzmir</strong> içme suyu için gerekli bir yatırımdır. İlerleyen<br />

yıllarda <strong>İzmir</strong> şehrinin susuzluk problemiyle karşılaşılmaması için bu yatırımın<br />

ivedilikle ele alınmasında büyük yarar bulunmaktadır. Özellikle başta Bornova olmak<br />

üzere <strong>İzmir</strong>’in doğu aksının 2006 yılından sonra karşılaşacağı su probleminin önüne<br />

geçilmek bu şekilde mümkün olabilecektir. 2003 yılı için 1 milyar yatırım almış olan<br />

barajın 2006 yılından önce bitirilmesi gerekmekte iken, pompa istasyonunun<br />

başlama tarihi olarak 2006 yılının belirlenmiş olması olumlu bir yaklaşım değildir.<br />

İhale tarihi 18.10.2000 olup, 339.910 milyar keşif bedelle 2003 yılında ihale edilerek<br />

84


itiş tarihinin 2009 yılı olarak alınması durumu <strong>İzmir</strong> içme suyu temininde ileride<br />

aksamaların olacağını belirlemektedir. Tekrar ele alınıp irdelenmesi ve en geç strateji<br />

plan dönemi içinde bitirilmesi gerekmektedir.<br />

Çaltıkoru Barajı Kınık Sağ Sahil Sulamasının eksik kalan kısımlarının<br />

tamamlanması için projelendirilmiş bir yatırımdır. 1996’da işe başlanmış ve 1999<br />

yılında bitmesi gerekmekteyken 2003 yılına uzaması arımsak kayba neden olmuştur.<br />

Yöre halkının sulu tarıma yatkın olması ve bu tür bir tarımla karşılaşmaması<br />

durumunda gelir seviyesine düşmeyi önlemeye yönelik Bergama ve diğer yaşam<br />

mekanlarına göç eğilimi içine girmektedir. Bergama-Kınık gibi mümbit ve de sulu<br />

tarıma uygun toprakların ivedilikle değerlendirmeye alınması gerekliliği içinde bu<br />

yatırıma da en geç orta dönem bitirme vadesi olarak verilme durumundadır. 2003 ve<br />

sonrası için ayrılmış 18.894 trilyonluk bütçenin daha da arttırılarak yatırım<br />

önceliğine kavuşması gerekmektedir.<br />

Burada ele alınan tesislerin planlaması ve projeleri bitirilmiş durumda olduğu için ilk<br />

aşamada ihale edilmesi gerekli olanların üzerinde durulacaktır. Önem ve<br />

yararlılık açısından farklı kullanım kriterlerine sahip olmalarına rağmen<br />

detaylandırıldıkları durumda, öncelikleri açısından aynı seviyededirler. Bu durumda<br />

tesislerin detaylarına girmeden genel anlamda yararlılıkları üzerinde durulacak ve<br />

sonuçta öncelikleri ortaya çıkacaktır. Aşağıda verilen sıralamada stratejik alan<br />

içindeki yöre halkına fayda esas olarak alınmıştır.<br />

Çamlı Barajı <strong>İzmir</strong> içme suyu temini için tasarlanmış bir yatırımdır. Mutlak<br />

koruma alanı vardır ve kamulaştırması 2003 yılı programına alınmıştır. Bunun<br />

gerçekleşmesi gereklidir ki, koruma alanında yer alan kullanımlar kendilerine<br />

ivedilikli olarak bir strateji seçebilsinler. Çamlı Barajı, Efem Çukuru mevkiinde yer<br />

alacağından ve içme suyu temininde kullanılacağı için, alanda her hangi bir maden<br />

arama ruhsatı verilmemelidir. Verilmiş ruhsatın da iptal edilmesi gerekmektedir.<br />

Baraj Tahtalı Barajına yakın alanda olmasına rağmen farklı hinterlandı<br />

bulunmaktadır. Çamlı Barajı en kısa sürede ihale edilmelidir. Zira programında<br />

ishale hattı ihalesi için 2005 ve arıtma tesisi içinde 2004 yılları işe başlama tarihi<br />

olarak verilmektedir. Normal inşaat şartları altında barajın yapımı için üç yıllık bir<br />

süre verilmektedir. Bu arada Tahtalı Barajının 2006 yılından sonra <strong>İzmir</strong> için<br />

yetersiz kalacağının da hatırlanması gerekmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> için ortalama su tüketimini kişi başı 250 lt/gün olarak hesapladığımız<br />

durumda Tahtalı Barajınn yetersiz kalma süresi daha net ortaya çıkmaktadır.<br />

Kesin proje aşamasındaki <strong>İzmir</strong> Karaburun Bozköy Göleti, içme suyu temininde<br />

kullanılacaktır. Yarımadanın ucunda bulunan Karaburun’un yakın bir gelecekte<br />

içme suyu sorunu yaşamaması için 2,10 hm 3 aktif hacimli göledin, plan dönemi<br />

içinde gerçekleşmesi gerekmektedir. Karaburun’un kullanmakta olduğu kaynak<br />

suyunun cıvalı olduğu tespit edildiğinden Karaburun Bozköy Göletinin içme suyu<br />

içerikli olarak inşaatına başlanmasının bir başka önemi bu şekilde bir kez daha<br />

vurgulanmaktadır. Karaburun yöresinin kireç taşlı arazisinin çatlakları su tutmayı<br />

85


zorlaştırmakta ve hazne oluşturmamaktadır. Bundan dolayı da göletin yapılması<br />

öncelik kazanmaktadır.<br />

Eski adı Yeniköy yeni adı ise Ataköy Göleti, Menderes yöresinin 228 hektar brüt<br />

tarım toprağını sulayacaktır. Tahtalı Barajı koruma alanında kalması nedeniyle<br />

tarım potansiyelini kısmen yitiren yörenin, ekonomik gücünü arttıracak olmasından<br />

ötürü öncelik tanınması gereken bir gölettir. Gümüldür sulaması ile birlikte<br />

düşünüldüğünde ayrı havzada bulunmasına rağmen sulama sistemini tamamlayıcı<br />

özelliği vardır.<br />

Emiralem Göleti kesin proje aşamasında olup, Büyük Yamanlar dağının kuzey<br />

eteklerinden toplanan suyla beslenecektir. Emiralem yöresinin tarımsal ekonomik<br />

gücünü artırıcı potansiyeli bulunmaktadır. Gölette toplanan suyun temizliği ve<br />

kalitesi içme suyu olarak kullanılabileceğini göstermektedir. Bu nedenle yörede bir<br />

şişeleme tesisi de yer alabilir.<br />

Kemalpaşa Yiğitler Barajı, sanayi ve sulama suyunu bir arada sağlayacak bir<br />

yatırımdır. Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin de su ihtiyacını karşılayacak olan<br />

barajın, bu açıdan önemli olduğu görülmektedir. İnşasının ideal süre olarak en az 3<br />

yıl süreceği bilinmektedir. Bu nedenle hızlı bir gelişim gösteren Kemalpaşa Organize<br />

Sanayi Bölgesinin doğalgazla birlikte artacak potansiyeli su ihtiyacını da<br />

çoğaltacaktır. Mevcut sanayi tesislerinin halihazırda kullanma suyunun kesen<br />

kuyulardan temin etmesi, zemin suyu dengesini olumsuz etkilemektedir. Buna tarım<br />

amaçlı su kullanımı da eklendiğinde zemin suyu seviyesi Kemalpaşa ovasında hızla<br />

düşmektedir. İleriki yıllarda yaşanacak büyük su sorunlarının önüne geçilmesi için<br />

25,4 hm 3 aktif hacimli Yiğitler Barajının gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır.<br />

Yiğitler Barajı sanayicilere büyük rahatlık sağlayacağından DSİ ile sanayiciler<br />

arasında yapılacak bir protokol ile barajın proje ve yapım çalışmalarına<br />

başlanmasında büyük fayda görülmektedir.<br />

Strateji plan alanı içinde, ön inceleme, planlama, kesin proje çalışmaları içinde yer<br />

alan onlarca baraj ve gölet içinde yukarıda sayılanların önceliği bulunmaktadır. İnşa<br />

bedelleri belirli bir program dahilinde ödendiği takdirde yapımlarının iki inşaat<br />

mevsimi ile on inşaat mevsimi sürecek olan baraj ve göletler dışında sulama projeleri<br />

de bunlara bağlı önem kazanmaktadır. Özellikle K. Menderes Havzasının son 20 yıl<br />

içinde DSİ’den çok az yatırım almış olması havzanın yeraltı su potansiyelini<br />

bilinçsiz kullanma yüzünden çok düşük seviyelere indirmiştir. Havzaya yatırımların<br />

bu nedenle yönlendirilmesi gerekmektedir. Strateji planlama alanı dışında kalmasına<br />

rağmen Güneşli Barajı da bu kapsam içinde öncelikli bir yatırımdır. Yöre halkının<br />

tarımdan yeterli geliri elde edememesi başta <strong>İzmir</strong> olmak üzere büyük şehirlere göç<br />

oluşturmaktadır. Bu göç ile boşalan kırsal kesimdeki yerleşmelere de Doğu<br />

Anadolu’dan göç gelmektedir. Dolayısıyla bu tür bir kaymanın önüne geçilmesi için K.<br />

Menderes Havzasına gerekli ödeneğin ayrılması lüzum arz etmektedir.<br />

Baraj ve gölet gibi yatırımların kesin projelerinin DSİ dışında teknik olarak başarılı<br />

bir şekilde yapılmadığı bilinmektedir. Planlama alanında yer alan bazı göletlerin<br />

dikeyde 5 veya 3, yatayda ise 1 değeri ile yapılması bir deprem bölgesi olan planlama<br />

86


alanında yanlış bir değerdir. Olması gereken diklik 1, yataylık 3 oranı deprem bölgesi<br />

barajlarında olması gereken eğimdir.<br />

Taşkın Koruma Projeleri<br />

Planlama alanı sınırları içinde çok sayıda taşkın koruma projesi bulunmaktadır.<br />

Aşağıda proje kapsamının tamamı yerine yalnızca yapılması öncelik taşıyan işler<br />

bahse konu edilecektir. Bu nedenle işlerin bir kısmının yapılmış olması proje<br />

boyutlarının tamamını temsil etmeyebilir. Projelerde amaç <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü<br />

ve çevresindeki alanların taşkın ve rusubat zararlarından korunmasıdır.<br />

Öncelikle <strong>İzmir</strong> ölçeğinde ele alınması gereken projeler Bornova ve Sarıkayalar<br />

dereleridir. Sarıkaya ve Altınoluk dereleri Sarıkayalar adı altında Laka deresini<br />

oluşturmaktadır. Bayraklı ve Çay Mahallesinin taşkınlardan korunması için<br />

gereklidir. Aynı yöre için Bornova deresi de ıslah edilmelidir. Bu iki yatırımda 1200<br />

metre uzunluğunda kıyı koruma duvarı yapılması gereklidir.<br />

<strong>İzmir</strong> çevresindeki taşkın koruma projeleri arasından öncelikle ele alınması gerekli<br />

olanlar aşağıda belirtilmiştir.<br />

Buca-Kaynaklar yerleşmesinin Manastır deresi taşkınından korunması. 2001-<br />

2004 yılları arasında tamamlanması öngörülen proje için yapılan gölet büyük ölçüde<br />

başarı sağlamıştır. 2002 yıl sonu itibariyle proje bedelinin yaklaşık yarısının<br />

harcanmış olması projenin başarılı olduğunu göstermektedir.<br />

Gaziemir-Sarnıç yerleşmesinin Cin deresi taşkınlarından korunması. 1997<br />

yılında başlayan proje ödenek yetersizliğinden uzamaktadır. 220 milyarlık proje için<br />

şu ana kadar 67 milyar ödenmiş, 2003 yılı için ise 30 milyar ayrılmış olması<br />

önümüzdeki yıllarda Sarnıç’ın taşkına maruz kalacağını göstermektedir.<br />

Urla-Kuşçular köy ve arazisinin Koz deresi taşkınlarından korunması. 1995-<br />

2004 başlama ve bitiş tarihli verilen projenin keşif bedeli 343,6 milyar TL olup, 2003<br />

yılı için 50 milyar ayrılması bitiş tarihini 1 yıl uzatmıştır.<br />

Aliğa-Çıtakköyü arazilerinin Kocadere taşkınlarından korunması. 1991 yılında<br />

başlayan projenin 2004 yılında bitmesi ile 149 hektar alan taşkından korunacaktır.<br />

Ancak ödenek yetersizlikleri nedeniyle şu ana kadar 115 hektar arazi koruma altına<br />

alınabilmiştir. 2003 yılında 150 milyar keşfe karşı 100 milyar ayrılması projenin<br />

bitişini riske etmiştir. 2002 yılın sonuna kadar 300 milyar TL’lik proje tutarının 71,3<br />

milyar TL’si harcanmıştır.<br />

Bayındır-Canlıköy yerleşmesi ile bir kısım tarım arazisinin Uladı çayı<br />

taşkınlarından korunması. 1999 yılında başlamış 2004 yılında bitmesi<br />

öngörülmüştür. 361 milyar TL keşif bedelli proje için 2002 yılında 3 milyar TL<br />

ayrılmış olması istenen zamanda istenen yararın sağlanamayacağını göstermektedir.<br />

Çeşme-Ilıca Mahallesinin Ilıca deresi taşkınlarından korunması. Büyük<br />

kapsamlı bu proje için 2002 yılı itibarıyla 1.710 milyar TL keşif bedeli belirlenmiş<br />

olunmasına karşın 2002 yılında 1 milyar yatırım ve 2003 yılı için 80 milyar ödenek<br />

87


ayrılmış olunması risk payını yükselmektedir. Bu durumda hedef 2006 yılına erişmek<br />

için ödenek arttırılması gerekmektedir.<br />

Kemalpaşa-Çambel ve çevre köy arazilerinin Nif Çayı taşkınlarından<br />

korunması. 1997 yılında başlanmış olan çalışmaların 2004 yılında bitmesi<br />

planlanmış olup, amaç 1000 hektar araziyi korumaktır. 300 milyar bedelli yatırı için<br />

2002 yılı sonuna kadar 27 milyar harcanmıştır. 2003 için ayrılan 10 milyar<br />

yetersizdir.<br />

K. Menderes Projesi kapsamında yer alan ve havzadaki yerleşmeleri kapsayan<br />

çalışmaların %63’ü tamamlanmış durumdadır. 14.394 hektar arazinin taşkından<br />

korunmasını hedefleyen yatırım, on ayrı noktada yürütülmektedir. Bunlar arasında<br />

öncelik taşıyanlar Kiraz ilçe merkezi ile Şemsiler Köyü arası Keleş Çayı, Kiraz-Çayağzı<br />

ve Karaburç köyü arazilerinin Uluçay, Kiraz-Haliller Köyü arazisinin Sırımlı dere,<br />

Ödemiş-Beydağ yerleşmesinin tarım arazilerinin Tasavra çayı, Ödemiş-Birgi<br />

yerleşmesinin ve çevre köylerinin Birgi çayı, Tire çevresindeki beş köy arazisinin ve<br />

Gökçen yerleşmesi ile tarım arazilerinin Eğridere Çayı taşkınlarından korunması<br />

projeleridir. Projelerin toplam keşif bedeli 9,6 trilyondur. Başlama tarihleri 1987 ile<br />

1995 arasında değişen yatırımların hepsinin bitiş tarihi 2006 olarak<br />

belirlenmiştir. Ancak yatırımlara yeterince kaynak aktarılamaması bu süreyi<br />

uzatmakta ve K. Menderes Havzasının tarım potansiyelini risk altına sokmaktadır.<br />

2006 hedeflenerek yatırımların hızlandırılması gerekmektedir.<br />

Bu kapsam içinde K.Menderes Nehrinin ana yatağının düzeltilmesi de yer almaktadır.<br />

Yeraltı Su Potansiyeli ve Kullanma Hedefleri<br />

Strateji planlama alanında belirlenen yer altı su potansiyelleri amaç ve hedef<br />

açısından düzenli kullanılmadığında pek çok alanda başta kıyı kesimleri olmak üzere<br />

tuzlanmaya sebep olmaktadır. Deniz suyunun tatlı suya nazaran daha yoğun olması<br />

bilinçsizce çekilen taban suyunun kolayca yerini almasıyla sonuçlanmaktadır. Bu<br />

kesimlerde tuzlu suyu geriye çıkarmak için taban suyunun hiç kullanılmadan 5-10<br />

yıl bırakılması gerekmektedir. Bu yapılmadığı takdirde başta kıyı kesimleri olmak<br />

üzere strateji planlama alanı bütün olarak büyük bir risk altındadır. Aşağıda<br />

planlama alanında yer altı su işletme rezervleri ve yer altı suyu kullanım değerleri<br />

belirtilmektedir. Kullanım değeri yeraltından çekilen suyu ortaya koymaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> körfezi ovaları olarak nitelediğimiz Körfez Çevresi, Bornova, Buca ve<br />

Halkapınar yörelerinde yer altı su potansiyelleri tespit edilememiş durumdadır.<br />

Özellikle Halkapınar ve Bornova yer altı suyu Afyon’dan beslendiği için adı geçen il ve<br />

çevresinin az yağış aldığı dönemlerde taban suyu seviyesi düşmektedir.<br />

Halkapınar yeraltı su kullanımı şehir şebekesine verildiğinden tahsisi yıllık 40<br />

hm 3 ’ün üzerindedir. Ölçüm kuyusu değerleri itibarıyla Ekim 1980 statik su seviyesi<br />

34.10 iken Ekim 1996 yılında 61.30’a çıkmış, Ekim 2000 itibariyle 42.95’e<br />

düşmüştür. 1980’li yıllara nazaran yükselmiş olan su seviyesi başta Tahtalı<br />

Barajı olarak şehir şebekesine barajlardan verilen su nedeniyle Halkapınar<br />

kuyularının daha az kullanılmasıdır.<br />

88


Yukarıda belirttiğimiz <strong>İzmir</strong> Körfez Ovalarından yılda 100 hm 3 /yıl civarında su<br />

çekilmekte olup, bunun yarısı denetim dışıdır. Durum bu tarzda devam ettiği<br />

takdirde Körfez Ovaları ve Halkapınar kuyuları gelecek 10 yıl içinde yüksek<br />

tuzluluk oranına erişecektir. Bu yörede aşırı çekim yer altı su seviyesini 27.2<br />

metre ve daha fazlasına düşürmüştür.<br />

Sarnıç yerleşmesinin sahip olduğu ovanın potansiyeli 6 hm 3 /yıl olarak belirlenmesine<br />

karşın, ne kadar su kullanıldığı kaçak kuyular nedeniyle bilinememektedir.<br />

Bakırçay Strateji Alt Yöresi yer altı su potansiyeli Dikili ovası itibariyle 5.30<br />

hm 3 /yıl’dır. Devamlı gelen suya oranla yılda 11.3 hm 3 su çekilmesi Dikili ovası yer<br />

altı su rezervinin tamamı çekilmektedir. Bu aşırı çekim nedeniyle deniz suyu girişimi<br />

olduğundan yer altı suyunda tuzlanma olmakta ve dolayısıyla yer altı su seviyelerinde<br />

fazla bir düşüş görülmemektedir. Bu aldatıcı durum su kalitesi ile net belli<br />

olmaktadır. Yeraltı su çekiminin kontrolsüzlüğünün önüne geçilmesi<br />

gerekmektedir.<br />

Bergama-Kınık-Göçbeyli Ovası yeraltı su potansiyeli 45.00 hm 3 /yıl olup, çekilen su<br />

30.63 hm 3 /yıldır. Kalan rezerv ise 14.37 hm 3 /yıldır. Bu ovada DSİ sulamasının<br />

olması yer altı su seviyesinin fazla bir düşüş göstermemesine sebep olmaktadır. Son<br />

yıllarda yağışın az olması nedeniyle yer altı su seviyesinde kısmi bir düşüş<br />

görülmüştür.<br />

Gediz Strateji Alt Yöresinde yer alan Foça-Gerenköy Ovası su potansiyeli 10.90<br />

hm 3 /yıldır. Toplam kullanılan miktar 20.07 hm 3 /yıl olup rezervin iki katı su<br />

kullanılmaktadır. DSİ tarafından 10.90 hm 3 /yıl tahsis yapılmış olmasına karşın diğer<br />

kısmı kaçak kullanımı belirlemektedir. Son yıllarda bu nedenle yer altı su seviyesinde<br />

8 metreden fazla düşüşler gözlenmiştir.<br />

Menemen Ovası su potansiyelinin Gediz sulamasından ötürü kontrollü<br />

kullanılmakta, rezerv kadar su tahsisi yapılmaktadır. Kontrol sonucu ovada yeni<br />

kuyu açılmasına izin verilmemektedir.<br />

Gediz-Nif Strateji Alt Yöresinin ovası olan Kemalpaşa, yüksek su potansiyeline<br />

sahiptir. İşletme rezervi 75.00 hm 3 /yıl olup, yer altı suyu toplam tahsisi 2000 yılı<br />

itibariyle 26.22 hm 3 /yıldır. Ege yöresini 13 yıldan beri etkisi altına alan kuraklık<br />

nedeniyle yer altı su seviyelerinde düşüş gözlenmekte olup, buna kontrolsüz çekim<br />

de eklenince ölçüm kuyusu statik seviye Kasım 1977 yılından 2000’e kadar 7.50’den<br />

19.40 metreye düşmüştür. Kemalpaşa ovasında tarım kooperatifleri için yılda 25 hm 3<br />

tahsis de yapılmıştır. Su seviyesinin düşüşünün önlenmesi için Yiğitler Barajının<br />

ivedilikle ikmali gerekmektedir.<br />

K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresinin Kiraz Ovası yeraltı su potansiyeli<br />

8.00 hm 3 /yıl olup, kullanılan miktar 3.00’dır. Kalan rezervin 5 hm 3 /yıl olmasına<br />

rağmen son yıllarda yağışın az olması ve aşırı yeraltı suyu çekimleri nedeniyle yeraltı<br />

suyunda 14 metreye varan düşüşler görülmektedir. Önlem olarak K. Menderes<br />

Projesinin Kiraz kesimi orta vadede devreye alınmalıdır.<br />

89


K. Menderes Kara Kesimi Alt <strong>Stratejik</strong> Yöresi ile kıyı kesiminde yeralan<br />

Torbalı, Pancar, Tire-Ödemiş-Bayındır ovaları ile bir bütün olarak<br />

değerlendirilmektedir. Bu mümbit ve büyük ovanın işletme rezervi 110 hm 3 /yıl iken,<br />

toplam tahsisinin 135 hm 3 /yıl olması yeraltı su seviyelerinde aşırı çekilmeler<br />

olduğunu göstermektedir. Ayrıca yenileme sondaj kuyularında geçmiş yıllara nazaran<br />

verimlilikte azalmalar görülmektedir. Sonuçta K. Menderes havzasında aşırı düşüşler<br />

bazı yerlerde 48 metrelere varmaktadır ve ovada yeraltı su seviyelerinde hızla<br />

düşüş gözlenmektedir. Yeni kuyu açımı önlenmeli sulama projelerine öncelik<br />

verilmelidir.<br />

Strateji alt yörelerinin en güneyinde kalan Selçuk Ovası su rezervleri açısında en<br />

hoyrat kullanılan alandır. İşletme rezervi 4.0 olmasına karşın toplam kullanım<br />

147.42 hm 3 /yıldır. Kıyıya yakın olan bu kesimde aşırı yeraltı suyu çekimleri<br />

nedeniyle deniz suyu girişimi olmakta ve ovada yeraltı suyu tuzlanmaktadır. Son<br />

20 yılda yeraltı su seviyesi 5 metre düşmüştür. Acil önlem gerekmektedir.<br />

Söz konusu stratejik alt yörelerin en kuzeyinde kalan Cumaovası yeraltı suyu<br />

işletme rezervi 35.00 olmasına karşın toplam tahsisi 6.00 hm 3 /yıldır. Kalan rezerve<br />

karşın son dört yılda su seviyesi 6 metre düşüş göstermiş olup, bu da ovada ve<br />

çevredeki sanayi kuruluşlarında aşırı derecede kaçak su kullanımı olduğunu<br />

göstermektedir.<br />

Yarımada Urla Kesimi <strong>Stratejik</strong> Alt Yöresinde yer alan <strong>İzmir</strong> Seferhisar Doğanbey<br />

ovaları işletme rezervi 5.00 hm 3 /yıl olup, tamamının tahsis edilmesine rağmen 11.63<br />

hm 3 /yıl su kullanılması rezervin zorlanmasına ve izinsiz su kullanımının<br />

bulunduğuna delil olmaktadır. Kıyı kesiminin Gümüldür-Ürkmez yöresinde ise 5.00<br />

hm 3 /yıl olan rezervin 2.59’unun kullanılması sulama barajlarının nedeniyle<br />

oluşmaktadır. Bu süreç devam ettiği takdirde uzun vadede Gümüldür-Ürkmez<br />

yöresinin yeraltı suyu tuzlanmasının önüne geçilebilecektir.<br />

Urla kesimi İçmeler-Zeytinalan Ovalarından Zeytinalan’ın tespiti yapılmamasına<br />

karşın yıllık 4.00 hm 3 su kullanıldığı belirlenmiştir. Talep olmadığından ötürü tespit<br />

yapılmamış olmasına rağmen burada kaçak kullanım söz konusudur. İçmeler-Kuşçu<br />

ovaları su rezervi 5.00 hm 3 /yıl olmasına karşın toplam tahsisin 3 kattan fazla 16.55<br />

hm 3 /yıl olması aşırı kontrolsüz kullanım olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle<br />

konut alanlarının izinsiz kuyuları bu oranın başlıca sebeplerindendir.<br />

Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresinin Karaburun Balıklıova kesiminde<br />

işletme rezervinin yarısı kadarı kullanılırken, Çeşme-Ovacık-Alaçatı-Dalyanköy<br />

işletme rezervlerinin 1.00 hm 3 /yılın çok az üzerinde olmasına karşın tahsis 10.00<br />

hm 3 /yıldır. Bu ise kaçak kullanımın ve dolayısıyla tuzlanmanın aşırı oranda<br />

olduğunu göstermektedir. yörenin en yüksek rezervine sahip Ildır 15.60 hm 3 /yıl<br />

rezerv olmasına karşın tahsis 1.50 hm 3 /yıl olarak görülmektedir. Ancak belediye<br />

tahsisi almadan kendisi içme suyu için su çektiğinden değer yukarıdaki rakamın çok<br />

üzerindedir. Aşırı tuzlanma vardır. Bunu önlemek için yeraltı barajı inşaatı<br />

yapılmış ve deniz suyunun tatlı suya karışması önlenmiştir.<br />

90


Yukarıda görüldüğü üzere strateji alt yörelerin tümünde yer altı suyu rezervlerin<br />

üzerinde tahsis ve kullanım bulunmaktadır. Belirtildiği üzere önlemlerin başında<br />

kontrol mekanizmasının işletilmesi ve kuyu açılmasının önüne geçilmesi<br />

gerekmektedir. Tuzlanmayı önlemek için Ildır örneğinde olduğu gibi yeraltı<br />

barajı yapılması yüksek maliyetli bir yatırım olup çok gerekli olmayan<br />

durumlarda tavsiye edilmemektedir. Sadece içme suyu için gerekli bir yatırım<br />

olarak ele alınabilir. Diğer önlemler için sulama önlemlerinin geliştirilmeleri<br />

önerilmektedir.<br />

91


BÖLÜM ÜÇ<br />

1


11. STRATEJİ ALT YÖRELERİNİN ORTAK VE AYRIŞIK STRATEJİ<br />

KAVRAMLARI<br />

Alt yörelere ilişkin ortak-tamamlayıcı ve ayrışan-çelişen strateji unsurlarının<br />

belirlenmesi gerekmektedir. Bunlar temelde amaç ve hedeflerin oluşturulması<br />

sırasında ortaya çıkacak nitelemelerdir. Bazı hedefler ortaya konulan amaçlarla<br />

tutarlı ve onlarla bütünleşen türden olduğu gibi bazıları da ortak amaçlarla<br />

çelişecektir. Ayrıca aynı amaç doğrultusunda olsalar dahi alt yöreler için konulan<br />

hedefler kendi aralarında çelişmeler gösterebilecektir. Bu durumun değerlendirmesi<br />

ile il düzeyinde amaç ve hedeflerin arasındaki düzensizliklerin ortadan kaldırılması<br />

mümkün olacaktır. Bunun yanı sıra bütünleşik bir stratejinin kararlaştırılması ve<br />

yaşama geçirilebilmesi açısından bu durum önem taşımaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> ve yakın çevresinin bir metropoliten bölge olarak geleceğe yönelik gelişme<br />

stratejilerinin planlanması yerel ve bölgesel açıdan gelişme eğilimlerinin bilinmesiyle<br />

gerçekleşebilecektir. Bu bağlamda gelecek için tercihlerin fiziksel mekanda yer<br />

alacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Gelişme seçenekleri üzerinde uygun stratejilerin<br />

belirlenmesi tabiatıyla gerçekleşme olasılığını yüksek seviyeye getirecektir. Mevcut<br />

dinamiklerin önceki kısımlarda analizi bir takım kabullerin belirlenmesine de ışık<br />

tutmuştur.<br />

<strong>İzmir</strong> merkez şehrinin ulusal ve bölgesel ölçekli bir yerleşme olması planlı strateji<br />

kararlar dizisinin sistematik işlemesiyle gerçekleşecektir. Bu durum küreselleşme<br />

konjonktürü içinde değerlendirildiğinde daha net algılanabilecektir. Gelişim<br />

düzeyinin pekiştirilmesi yönündeki eğilimler böylece açığa çıkacaktır. Bölgenin<br />

potansiyel gelişme süreçleri ilk aşamada zengin doğal alanların<br />

potansiyellerinden geçmektedir. Şu halde gelişmenin mekansal senaryolarında<br />

tarım politikalarının rasyoneli ihmal edilemeyecek bir yer tutmaktadır. Bölgedeki<br />

imalat ve sanayi yatırımlarının özel sektör ağırlıklı yapılaşması bölge<br />

kapitalinin yoğunlaştığı ikinci senaryoyu ortaya koymaktadır. Bu durumda<br />

imalat sanayiinin özellikle organize olarak mekansal talepleri oldukça önem<br />

taşımaktadır. Üçüncü olarak doğal olduğu kadar tarih potansiyelinin de birlikte<br />

değerlendirilmesi bölgesel kaynakların turizm ağırlıklı olarak hizmet<br />

sektöründe ortaya çıkmasına sebep olmuştur. <strong>Ticaret</strong>in büyük yer tuttuğu hizmet<br />

sektörü kapitalin bölge içindeki hareketliliğini, yığılmasını ve eşiklerin ortaya<br />

çıkmasını sağlamaktadır. Turizm ağırlıklı ele alındığında, kıyı yerleşmelerinin gelecek<br />

senaryolarının dikkatle ele alınması gerekliliğini belirlemektedir.<br />

Hizmet sektörünün gelecekteki kararlılığı yönlenmesini de belirlemektedir. Bu<br />

bağlamda doğrudan olmasa da merkez şehrin çekiciliği mekanda şekillenmeyi<br />

2


denetlemektedir. Merkez şehrin bugün içinde bulunduğu coğrafya gelişme eşiklerine<br />

dayanmış durumdadır. Dolayısıyla şehir içinde kaçınılmaz bir yoğunluk artışı<br />

gözlenmektedir. Ancak bu yoğunluk artışı sektörel de olsa bazı kullanım türlerinin<br />

eşik dışına çıkmasına sebep olmuştur. Konut dahil tüm sektörlerde bu kaçış<br />

gözlenmektedir. Şehrin dikeydeki büyüme zorluğu ve engellemelerin pekiştirdiği bu<br />

eşik atlama stratejisi plansız gelişme alanlarında ortaya çıkarak ekonomik<br />

dengesizlikler yanında toprak kullanım stratejisinde yanlış uygulamalar ortaya<br />

çıkarmıştır.<br />

Eşik dışı yayılma maliyetlerinin kamuya yönelik kısımlarının maliyetleri düşük<br />

tutulmaya çalışılması strateji açısından varolan eğilim dinamiklerinin kar<br />

maksimizasyonu yönünde hareket etmesine sebep olmuştur. Sonuçta senaryolar<br />

belirsiz gelişme potansiyelleri ortaya çıkarmış ve organize sanayi bölgesi<br />

önerilerinde olduğu gibi neredeyse her ilçeye bir bölge kurulması kararlaştırılmıştır.<br />

Buna rağmen sanayi tesisleri özel sektör ağırlıklı olduklarından çoğu kez organize<br />

alanlar dışında kurulmayı tercih eder görülmektedirler. Aynı şekilde konut<br />

alanlarındaki gelişmeler de parçacı bir yaklaşımla ana şehir çeperlerinde<br />

yoğunlaşmıştır.<br />

Doğanın kapasitesini zorlayan benzer gelişimler strateji planının fiziksel yönünün<br />

olmayışından kaynaklanmaktadır. Merkez şehir çeperlerindeki yerleşmelerin bu<br />

bağlamda her birinin münferit planlama yaklaşımlarıyla mekanı denetim altına alma<br />

eğilimi, karmaşanın başlama noktalarından biri olmuştur. Daha önce belirtildiği<br />

üzere güney, doğu ve güney-doğu aksiyel olarak tarımsal potansiyeli ön planda olan<br />

alt bölgeler olarak görülürken kuzey aks sanayileşme ve ona bağlı hizmet<br />

sektörlerinin baskın olduğu yöredir. Batı aks konut ve turizm yönünde hizmet<br />

ağırlıklı sektörlerin yoğunlaştığı Strateji Alt Yörelerden oluşmaktadır. Doğu aks ise<br />

büyük tarımsal potansiyellere sahipken kontrolsüz sanayileşme yüzünden tarım<br />

alanlarının bir kısmını kaybederek, son dönemlerde organize sanayi alanları ve<br />

tarımsal potansiyeli müşterek kullanan bir alt alandır.<br />

Merkez şehir çeperlerindeki gelişmelerin geneldeki strateji planlama kararları bu<br />

doğrultuda olmak zorundadır. Gelişim stratejileri ışığında merkez şehir ile bağlantılı<br />

Strateji Alt Yöreler arasında yeşil kuşak planlamalarının yapılması, gelişim<br />

stratejilerinin dengelenmesinde ve bölgesel kararların bütünselliğinin kendi Strateji<br />

Alt Yörelerinde çözümlendikten sonra dışa açılmasının gerekliliğini belirlemektedir.<br />

Gelecek on yıl içindeki gelişme deseninin yukarıda belirtildiği sektörel dağılımda<br />

olması kaçınılmaz görülmektedir.<br />

[ A ] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />

Şehirsel gelişmeyi ve şehrin yapısını bütün olarak etkileyen fiziki ve sosyal alt yapıyla<br />

ilgili problemler ve potansiyeller doğrultusunda geliştirilen makro düzeydeki öneriler<br />

şöyle özetlenebilir;<br />

3


<strong>İzmir</strong> limanı geçmişten bu güne kadar <strong>İzmir</strong> şehrine kimlik kazandıran<br />

unsurlardan biri olmuş ve şehrin ekonomik gelişiminde önemli bir yere sahip<br />

olmuştur. Şehre ilişkin önemli belirleyicilerden biri de liman alanı ve geleceği ile ilgili<br />

senaryolardır. Çandarlı Limanı yapılmasına bağlı olarak <strong>İzmir</strong>’de limanın varlığını<br />

sürdürüp sürdürmeyeceği ve sürdürürse hangi fonksiyonu üstleneceği<br />

tartışılmaktadır. (Ulaşım ağı başlığı altında bu konu detaylı biçimde açıklanmıştır.)<br />

<strong>İzmir</strong> Alsancak Limanının dökme yük ikmalinden arındırılarak, uzun dönemde<br />

Çandarlı Limanının hizmete girmesinden sonra, yolcu ağırlıklı olmak üzere <strong>İzmir</strong><br />

ve yakın hinterlandı için yük amaçlı olarak hizmet vermesinin uygun olacağı<br />

düşünülmektedir. Ayrıca TCDD tarafından işletilen Alsancak Limanı İdaresinin<br />

kamu ve özel sektörün bir arada bulunduğu otonom bir idare ile yönetilmesi<br />

uygun olacaktır.<br />

Bunun dışında limana ulaşım konusunda da var olan yarım kalmış viyadükler<br />

değerlendirilmelidir. Halihazırda siloların önündeki kamyon girişi kaldırılmalı, giriş<br />

viyadükler vasıtasıyla doğrudan limanın içine ulaşarak olmalıdır. Böylelikle<br />

limana girip çıkan tırlar şehir içi trafiğine girmeden, çevre yolu ve viyadükler<br />

sayesinde ulaşımlarını gerçekleştirebilecekleredir. Ayrıca şehir çeperlerinde birkaç<br />

noktada tır parkı ve konteynır depolama alanının oluşturulması ve bu tür<br />

alanların şehir merkezinden dışarı çıkarılması gereklidir.<br />

Şehir içindeki trafik yoğunluğunu azaltmak ve erişimi kolaylaştırmak konusundaki<br />

önemli projelerden birisi çevre yoludur. Ödenek yetersizliği, alınmış SİT ve<br />

Danıştay kararları ve kamulaştırma problemleri ile 28 yıldır çalışmaları devam eden<br />

51 kilometrelik <strong>İzmir</strong> Çevre Yolu kısa vadede tamamlanmalıdır. Yaklaşık olarak<br />

yapımının % 70’i tamamlanan çevre yolunun, Bornova kavşakları ve viyadükleri<br />

ile Çiğli viyadükleri bitirilmelidir. Çevre yolu tamamlanması halinde şehir<br />

merkezindeki trafik yoğunluğunu azaltacak ve işleyiş rahatlayacaktır.<br />

Şehir içi ulaşımda yoğunluğun azaltılması ve toplu taşıma olanaklarının arttırılması<br />

konusunda önemli bir proje de metrodur. Mevcutta Üçyol-Bornova arası faal<br />

durumda olan metro hattının, Menderes-Aliağa hattı ile entegrasyonu kısa<br />

vadede gerçekleşmelidir. Metronun ikinci aşaması olan Üçyol-F.Altay hatları ile<br />

Bornova bağlantısının Otogara ulaştırılması orta vadede tamamlanmalıdır.<br />

Şehir içi ulaşım konusunda <strong>İzmir</strong>’in sahip olduğu önemli potansiyellerden<br />

birisi de <strong>İzmir</strong> Körfezidir. Son dönemde denizyolunun şehir içi ulaşımda daha<br />

etkin kullanımına yönelik çabalar bulunmaktadır. Bu çabalar geliştirilerek takip<br />

edilmeli, mevcut iskelelerde rehabilitasyona gidilmeli, iskele yükseklikleri<br />

standart hale getirilmelidir. Deniz ulaşımında kaliteyi yükseltmek amacıyla<br />

mevcut filoya yüksek süratli, konforlu deniz taşıtları ilave edilmelidir. Araba<br />

vapurları da kapasite ve teknolojik açıdan gözden geçirilmelidir. İç körfez<br />

girişi taranmalıdır.<br />

Körfezde kirliliğin önlenmesi ve temizleme çalışmaları son dönemde hız kazanmış ve<br />

özellikle Büyük Kanal Projesi ile bu konuda önemli bir adım atılmıştır. Büyük Kanal<br />

Projesi kapsamında Çiğli’de kurulan artıma tesisinde, arıtma sonrası elde edilen<br />

4


suyun Menemen ovasında kullanılması ve yine arıtma sonrası elde edilen<br />

çamurdan elektrik enerjisi üretilmesi çalışmaları hızlandırılmadır.<br />

Körfezi kirleten tüm faktörlerin engellenmesi açısından Büyükşehir Belediyesi, ilgili<br />

ilçe belediyeleri, İZSU, Sağlık İl Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Çevre İl<br />

Müdürlüğü, DSİ ve Köy Hizmetlerinin Bölge Müdürlükleri, TCDD <strong>İzmir</strong> Liman<br />

Başkanlığı ile birlikte diğer tüm ilgili kurumları da içine alan bir organizasyon<br />

oluşturulmalıdır.<br />

Şehir bütününde toplanan çöplerin % 15-20’sinin kağıt, karton, cam, plastik, metal<br />

atıklar gibi geri dönüşümü mümkün olan atıklardan oluştuğu göz önüne alındığında,<br />

bu konuda yapılacak çalışmaların hem şehir ekonomisine katkı hem de çevre<br />

koruması yönünden ne derece önemli bir potansiyel oluşturduğu anlaşılmaktadır.<br />

Şehir merkezinde çöplerin planlı ve düzenli biçimde toplanması ve yeniden<br />

kazanılması yönünde mevcut çabaların geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması<br />

gereklidir.<br />

Türkiye’nin tanıtımında ve Türk ticaretinin gelişiminde önemli görevler üstlenmiş<br />

olan <strong>İzmir</strong> Enternasyonal Fuarı 72 yıldır sürekliliği olan uluslararası bir<br />

organizasyondur. Son yıllarda “marka ve teknoloji fuarı olma” vizyonu<br />

sergilemekte olan Fuarın, ağırlıklı hissesi <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesine ait olmakla<br />

birlikte, Ege Bölgesi Sanayi <strong>Odası</strong>, <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>, Ege İhracatçı Birlikleri, <strong>İzmir</strong><br />

<strong>Ticaret</strong> Borsası ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği de Fuara ortaktırlar.<br />

<strong>İzmir</strong> Fuarı kamu ağırlıklı olması dolayısıyla ticari mekanizmayı kullanarak, kar<br />

etmekten öte, ekonomik sirkülasyonu topluma mal etmektedir. <strong>İzmir</strong><br />

Enternasyonal Fuarı, Uluslararası Fuarlar Birliğine (UFI) üye olan tek genel ticaret<br />

fuarıdır. Ulusal ve uluslar arası ekonomik gelişmelere paralel olarak, özellikle<br />

1980’lerin ikinci yarısından itibaren ihtisas fuarcılığının yaygınlaşması üzerine <strong>İzmir</strong><br />

Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri A.Ş. (İZFAŞ) kurulmuştur.<br />

Her yıl bir ihtisas alanı seçilerek organizasyonlar gerçekleştirilmektedir. <strong>İzmir</strong> Fuarı<br />

düzenlediği 20 ihtisas fuarıyla özelde <strong>İzmir</strong> ve genelde Türkiye ekonomisine,<br />

teknolojisine, kültürel ve diplomatik ilişkilerine önemli katkılar sağlamıştır. 30’u<br />

aşkın ülkeden yaklaşık 900 yerli ve yabancı firmanın katıldığı ve 1,5 milyona yakın<br />

ziyaretçinin gezdiği fuardaki ticaret kapasitesi ortadadır. Bu kapasite aynı zamanda<br />

ülke ve şehir turizmine, kongre ve fuar turizmi bağlamında olumlu bir etki ve önemli<br />

bir potansiyel sağlamaktadır. <strong>İzmir</strong> ilinin mevcut altyapısı, serbest bölge ve organize<br />

sanayi bölgelerinin yarattığı potansiyel, ekonomik anlamda fuarın bu yörede olmasını<br />

anlamlandıran unsurlardandır. Bunun yanı sıra kongre ve fuar turizmi<br />

kapsamında Kültürparkın çevresinde konaklama için uygun otellerin yer<br />

alması da bu potansiyeli desteklemektedir.<br />

Fuardaki değişimle ve buna bağlı olarak da yeni fuar projesiyle, kültür ve sanat<br />

hayatını yoğunlaştırmak hedeflenmektedir. Bu kapsamda Kültürpark alanı ve Fuar<br />

alanı birbirinden ayrılacaktır. Montrö Kapısından başlayarak 9 Eylül ve Gümrük<br />

Kapılarına ulaşan ve Halikarnas Balıkçısı Parkından, Çamlık Senar Tiyatrosuna<br />

kadar yer alan kısımlar Fuar Alanı olacaktır. Böylece Kültürpark alanında kültür,<br />

5


sanat ve sosyal etkinlikler yer alacak ve yeşil doku artacaktır. Fuar alanı ise<br />

dünya standartlarında olan 30-35 bin metrekarelik bir kapalı alanı<br />

kapsayacaktır. Bu sayede gerek fuar dönemlerinde, gerekse bu dönemlerin dışında<br />

kültürle bütünleşen bir alan elde edilmiş olacaktır. Bir bölümü taşınan Tarih ve<br />

Sanat Müzesi de bu konseptin gereği olarak fuarda yer almaktadır.<br />

Halihazırda 8.000 üzerinde ağaç, 250 üzerinde bitki çeşidi ve 156.000 metrekare yeşil<br />

dokusuyla şehir merkezinde bulunan ve geniş bir alana sahip olan <strong>İzmir</strong>’in şehir<br />

içinde kalan son büyük yeşil alanı olan Kültürpark, yapılaşma tehditi altında<br />

bulunmaktadır. Yüksek katlı veya yoğun yapılaşma, alanın sergilediği kimlikle<br />

örtüşmeyeceği için, bu risk karşısında gerekli önlemler alınmalı ve mevcut durumdan<br />

daha fazla yapılaşma yoluna gidilmemelidir. Yatayda ve dikeyde yapılaşma<br />

yoğunluğunun artması gelecek yıllarda Kültürpark için ciddi bir tehdit haline<br />

gelecektir.<br />

Kültürpark bünyesinde 760 kişilik kapasiteye sahip İsmet İnönü Kültür Merkezi,<br />

3.000 kişilik Atatürk Açık Hava Tiyatrosu, 1.000 kişilik kapasitesiyle Çamlık Senar<br />

Tiyatrosu, yaklaşık 1.200 metrekare sergileme alanlı 168 kişilik konferans ve cep<br />

sinemasıyla Özdemir Sabancı Fuar ve Sergi Sarayı ve 1.100 metrekare alanıyla ülke<br />

çapında önemli galerilerinden biri olan İZFAŞ Sanat Galerisi üç ayrı salonu,<br />

kütüphanesi ve kafeteryası ile Kültürpark, bir kültür ve sanat alanı olma özelliği<br />

sergilemektedir. Bütün bunların yanı sıra spor aktivitelerine yönelik düzenleme ve<br />

tesislerle sportif faaliyetlere yönelik mekanlar da yer almaktadır. Böyle bir<br />

kompleksin içinde eğlenceye yönelik restoranların ve mekanların yer alması<br />

olağan olmasına rağmen, Kültürpark’ın vizyonunu olumsuz etkileyecek bir<br />

yoğunlukta bulunması ve mekan kullanım talebinin fazla olması, önlem<br />

alınması gereken bir risktir.<br />

Ayrıca halihazırda Fuar’da bulunan trafonun kapasitesinin yetersiz olması nedeniyle<br />

<strong>İzmir</strong> elektrik master planı kapsamında Fuar için 154/10,5 kV’luk bir trafo<br />

merkezi öngörülmelidir. 1985 yılında yapılan <strong>İzmir</strong> Master <strong>Planı</strong> gereği mevcut<br />

bulunan santralın belediyeye devredilerek, belediyenin hemen bu santralın yanında<br />

göstereceği yerde yeni santral yapılması gerekmektedir. Zira kısa vadede<br />

gerçekleşmesi gereken fuar ve sergileme alanları ve diğer işlevler için bu tür bir enerji<br />

ünitesine gereksinim bulunmaktadır.<br />

<strong>İzmir</strong> I. Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Kültürpark bölgesinde<br />

yapılacak kapalı mekanları E=0,05 ve Basmane kapısı yanındaki alanı ve<br />

çevresindeki toplam yapılaşmayı 35.000 metrekare ile sınırlamıştır. Kültürpark’ın<br />

tamamı 400.000 metrekaredir ve bu alanda bir yapı arınması sağlanmalıdır.<br />

Doğayı koruma yaklaşımıyla bahçe çeşitlendirmelerine, özgün mekanlar<br />

yaratmaya yönelinmelidir. Bununla birlikte park, bahçe ve su öğelerinin birlikte<br />

kullanımı artırılmalıdır.<br />

Kültürpark’ın coğrafya ve topografyası zenginleştirilirken, yapılacak<br />

tesislerin bu topografya içinde gizlenmesi ve doğayla kaynaşması<br />

sağlamalıdır. Mevcut durumda Kültürpark düz bir topografyada kütlesel yeşillerden<br />

6


oluşmaktadır. Coğrafi öğelerin, kaldırılan tesisler ve pavyonların olduğu yerlere su ve<br />

topografya öğelerinin yerleştirilmesi ile halihazırdaki zengin bitki örtüsü<br />

değiştirilmeden üç boyutlu bir ortam hazırlanmalıdır. Ayrıca köprüler ve gezinti<br />

yollarının kullanım türleri ile ahenkli içinde olması gerekmektedir. Özgün yaya<br />

dolaşım parkurları oluşturulmalıdır. Mevcut gazinolar kaldırılarak, daha hafif<br />

elemanlardan oluşacak benzer mekanlar yaratılmalıdır.<br />

Kültürpark ve fuar alanı gerektiği zaman birlikte, gerektiği zaman ise ayrı<br />

ayrı kullanılabilmelidir. Bunun yanı sıra kültür ögesinin kuvvetlendirilmesi<br />

gerekmektedir. Bu kapsamda büyük tiyatronun ıslahı ve hatta kapatılarak kongre<br />

türü toplantılara da ev sahipliği yapması sağlanmalıdır. Ek olarak spor faaliyetlerine<br />

yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. Mürsel Paşa Caddesinin alt kottan devam<br />

ettirilmesiyle otopark girişlerine olanak yaratılmalıdır.<br />

Basmane meydanından cepheli ve Fuar’ın bitişiğindeki eski garaj alanının Dünya<br />

<strong>Ticaret</strong> Merkezi olarak yarım kalmış inşaatının sorunlarının giderilerek<br />

yapımına devam edilmesi, gerek uluslar arası gerekse ihtisas fuarları<br />

açısından yöreye güç verecektir. Bu tür bir düzenleme, ihtisas ve uluslar arası<br />

fuar alanlarıyla bütünleşmeyi sağlamasının yanı sıra, yöreyi ulusal ve uluslar arası<br />

platformda önemli bir konuma taşıyacaktır.<br />

<strong>İzmir</strong>’in önceki <strong>Stratejik</strong> Plan dönemi içinde 2007 yılı itibarıyla EXPO Dünya<br />

Fuarına talip olduğu bilinmektedir. Ancak aradan geçen zaman içinde bu alanda<br />

belirgin bir girişim yapılmamış hatta planların onanma mercii olan ve merkezi<br />

Paris’te bulunan Uluslararası Fuarlar Bürosuna münacatta da bulunulmamıştır.<br />

2005 yılında Japonya’nın Aichi kentinde düzenlenecek EXPO’nun ana temasının 21.<br />

Yüzyılda Yeni Uygarlık Modeli olacağı belirlenmiştir. Kanada ise Tabiatın Bilgeliği<br />

temasını işlemek istemektedir. Ancak hazırlıklara 2000 yılından itibaren başlandığı<br />

bilinmelidir. Dolayısıyla bu tür bir organizasyona talip olunması için Uluslararası<br />

Fuarlar Bürosuna üye olunmasıyla işe başlanmalıdır. Durum bu merkezde oluca da<br />

en erken EXPO tarihinin <strong>İzmir</strong> için 2008 yılı olacakmışçasına hazırlanmanın<br />

gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu tür organizasyonlarla kentlere dinamizm gelir ve<br />

yatırımlar artar. Yeni temaların oluşturduğu modern yaşam felsefeleri yöre insanının<br />

içine girer ve tempoda olumlu ivmeler ortaya çıkar. <strong>İzmir</strong>’de fuarcılık sektörünün<br />

göreceli de olsa belirli bir seviyeye geldiği bilindiğinden, EXPO tarzı dünya fuarlarına<br />

ev sahipliği yapma potansiyeline belirli hazırlık dönemleri sonrasında, sahip<br />

bulunabileceği kabul edilmelidir. Ancak bu tür tecrübeler uluslar arası büyük<br />

organizasyonlar için tam olarak yeterli bulunmamaktadır. Küresel ekonominin<br />

gücünü çekmek ve pazarı olmak daha radikal girişimler gerektirmektedir.<br />

Hannover 2000 EXPO’nun ana teması İnsan Doğa ve Teknoloji olarak belirlenmiş ve<br />

40.000 civarında ziyaretçi çekmiştir. Hannover’in bu organizasyona 1970 yılında talip<br />

olduğunun da burada bilinmesi gerekmektedir. Çeşitli şehirler ararsında geçen yarış<br />

1990 yılına tamamlanmış ve on yıllık süre hazırlık dönemi olarak bırakılmıştır. Bu<br />

bağlamda 170 hektarlık bir alana yayılan fuar için yeni ulaşım bağlantıları yanında<br />

Hannover havalimanına yeni ek terminal binası da yapıldı. Dolayısıyla sadece bu tür<br />

girişimler için mekan belirlenmesi yeterli olmamaktadır. Ancak ilk planda bunun da<br />

7


gerekli olduğu bilindiğinden amaca yönelik olarak İnciraltı Rekreasyon Alanı<br />

çevresindeki arazilerin bu amaca yönelik tasarlanması stratejik planlama<br />

çalışmaları içinde uygun bulunmaktadır. Beş ay süren organizasyon için global<br />

yaklaşımların eğlence ile de desteklenmesi gerekliliği anılan alanın seçilmesinde<br />

önemli bir rol oynamış durumdadır. Belirli bir çevre yönetim sistem içinde bu tür bir<br />

organizasyona talip olunması için hazırlanma <strong>İzmir</strong>’in gelişimine büyük bir ivme<br />

verecektir. Bu nedenle adaylık girişimlerine temel seviyesinde hazırlanılması için<br />

çalışmalara başlanılması ve tema belirlenmesi gerekmektedir.<br />

Avrupa’daki ve ülkemizdeki diğer büyük şehirlere paralel olarak <strong>İzmir</strong>’de de<br />

hipermarketler hızlı bir gelişim göstermektedir. Perakende ticarette giderek artan<br />

oranda ağırlığa sahip olmaya başlayan bu alanlar; kayıtlı ekonomi, enflasyonla<br />

mücadele, ucuzluğun sağlanması gibi ülke ekonomisi ve tüketici açısından bazı<br />

avantajlar da ortaya çıkarmaktadır.<br />

Bu gelişme trendinin tamamen durdurulması söz konusu olamaz. Hatta <strong>İzmir</strong>’in bu<br />

konuda doyum noktasına ulaşmadığı düşünülürse bu konuda yeni gelişimler de<br />

olasıdır. Ancak özellikle yeni hipermarketlerin yer seçimi konusunda, semt<br />

çarşılarının ve küçük esnafın yaşamasına olanak sağlayacak biçimde yasal bir<br />

çerçeveye kavuşturulması şart görülmektedir.<br />

Bu tür alış-veriş merkezlerinin büyüklüklerine göre yer seçimi kriterlerinin<br />

oluşturulması (nüfus yoğunluğu, arz-talep yoğunluğu, esnaf ve sanatkar ile<br />

küçük-orta boy işletme yoğunluğu, rekabet şartları, ulaşım, şehir planları<br />

gözönünde bulundurularak) ve bunlara uygunluğu denetleyecek<br />

örgütlenmelerin tasarlanması gereklidir.<br />

Büyükşehir bütünü içerisindeki önemli sorunlardan bir diğeri de sosyal altyapıyı<br />

oluşturan tesislerin-alanların eksikliği ile ilgilidir. Aldığı göç nedeniyle nüfusu hızla<br />

artan şehirde özellikle konut alanlarının yoğunlaştığı yeni gelişme alanlarında, sosyokültürel<br />

tesislerde, eğitim ve sağlık yapılarında, idari yapılarda ve açık alanlarda<br />

eksiklikler bulunmaktadır.<br />

Sahip olduğu toplu konut alanları ile büyük bir toplu konut stokunu barındıran<br />

kuzey aksında (özellikle Çiğli’de), konut alanlarının yoğunlaştığı batı aksında, Ege<br />

Üniversitesinin varlığı nedeniyle sahip olduğu genç nüfus ile büyük ölçüde talep<br />

ortaya koyan doğu aksında sosyo-kültürel tesisler yeterli düzeyde değildir.<br />

Yine kuzey aksında ve batı aksında idari yapı, kuzey ve güney aksında eğitim<br />

yapıları, güney ve batı aksında sağlık tesisleri ve doğu aksında ise yeşil alan eksikleri<br />

bulunmaktadır. İleride yapılacak Nazım İmar planlarında donatı eksiklikleri<br />

dikkate alınarak planlama çalışmaları yapılmalıdır.<br />

Merkez<br />

<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresinin ortasında şehrin en yoğun alanı olan<br />

Konak ilçesi yer almaktadır. Yerleşme, şehrin oluşumunun da başlangıç noktası<br />

olması nedeniyle, farklı türde aktiviteleri ve fonksiyonları barındırmaktadır. Süreç<br />

8


içerisinde şehir merkezinde kalan konut alanları ticari kullanımlara dönüşmüş,<br />

liman ve sanayi alanları yoğun yapılaşmalar arasında kalmıştır.<br />

Söz konusu gelişim trendinde, yerleşmenin odak noktası olarak kabul edebileceğimiz<br />

geleneksel ticaret merkezi Kemeraltı çarşısı bu gün pek çok problemle karşı<br />

karşıyadır. Fiziksel eskimeden, kullanıcı grubundaki değişmeye kadar uzayan<br />

genişlikteki sosyal, ekonomik ve fiziksel pek çok sorun çarşının niteliğini yitirmesine<br />

neden olmaktadır.<br />

Kemeraltı bölgesi özgün nitelikleri ve taşıdığı tarihi değer nedeniyle şehirsel sit alanı<br />

ilan edilmiştir ve bu doğrultuda planlama çalışmaları yapılmaktadır. Agora<br />

bölgesinde de yeni kazılar ve çevre düzenlemeleri çalışmaları devam etmektedir.<br />

Ancak Agora’yı kuşatan ikinci etap bölgesine ilişkin henüz bir planlama çalışması<br />

bulunmayıp geleneksel doku özellikleri ile tutarlılık göstermeyen eski plan<br />

yürürlüktedir. Bu bölgenin de planlama çalışmalarının tamamlanması gereklidir.<br />

Ancak planlama çalışmalarının geleneksel çarşının yaşatılması konusunda tek<br />

başına yeterli olmayacağı da açıktır. Fiziksel korumanın sağlanması büyük ölçüde<br />

ekonomik güce bağlıdır. Kemeraltı çarşısı ve onu çevreleyen geleneksel konut dokusu<br />

ancak ona canlılık kazandıracak yeni fonksiyonlar ve bu fonksiyonların<br />

getireceği ekonomik girdi ile ayakta kalabilecektir. Bu konuda turizm (kültür<br />

turizmi-inanç turizmi) ve turizme yönelik ticaret fonksiyonunun yöreye<br />

kazandırılması gerçekçi bir alternatif olarak görülmektedir. Kadifekale-Agora-<br />

Kemeraltı ve Pier-Kordon bağlantısının sağlanması, bölgenin turizm<br />

potansiyelini güçlendirmek açısından önemli görülmektedir. Ayrıca tarihi çarşının<br />

rekabet gücünü arttıracak önlemler alınmalı ve örgütlenmeler oluşturulmalıdır.<br />

Yeni ticari merkez olarak önerilen ve uzun yıllardır hayata geçmeyen Bayraklı<br />

bölgesinde ise bu kararın hayata geçmesin sağlayacak bir takım gelişmeler<br />

bulunmaktadır. Bu doğrultuda ulaşım bağlantıları güçlendirilmiş, açılan yarışma ile<br />

Alsancak Liman Arkası bölgesi planlanarak Bayraklı bölgesi ile bu alanın<br />

bağlantısının sağlanması hedeflenmiştir. Büyük kadastral parsellerden oluşan<br />

mülkiyet dokusu, yüksek yoğunluğu ve şehir içindeki konumu ile şehirsel gelişme<br />

açısından önemli bir potansiyel taşıyan bu alanın doğru biçimde<br />

değerlendirilmesi şehrin gelecekteki biçimlenmesi açısından önemlidir.<br />

Ticari faaliyetlerin yer seçimlerini yönlendirecek kararlar alınırken bütünsel<br />

düşünülmeli, verilen yer değişikliği kararlarının ne tür sonuçlar getireceği iyi analiz<br />

edilmelidir. Bazı ticari faaliyetlerin özellikle küçük imalata yönelik, çevreyi tahrip<br />

etme potansiyeli, çevreye koku, kirlilik gibi etkileri bulunan, yanıcı ve patlayıcı madde<br />

içeren, ağır trafik yüküne sahip ve toptan ticarete yönelik bazı ticari fonksiyonların<br />

şehir merkezi dışında, örgütlü meslek grupları çerçevesinde lokalizasyonuna<br />

yönelik çalışmalar devam ettirilmelidir. Bu hem belediyenin uygulamalarını<br />

kolaylaştıracak, hem de ticari faaliyetlerin daha modern ve sağlıklı şartlarda<br />

yapılmasını sağlayacaktır. Ancak şehir içinde bu fonksiyonların boşalttığı<br />

alanların hangi fonksiyonlar tarafından doldurulacağı da daha önceden<br />

planlanmalıdır. Aksi halde bu tür uygulamalar şehir merkezinde çöküntü alanlarının<br />

ortaya çıkmasına neden olabilecektir.<br />

9


Kuzey Aksı (Çiğli – Karşıyaka)<br />

Karşıyaka’nın merkez kısmı oluşumundan bugüne kadar uzun dönemdir konut<br />

ağırlıklı kullanıma sahip olmuş, büyük ölçekli bir fonksiyon değişimi yaşamamıştır.<br />

Gelecekte de konut ve ticaret ağırlıklı rolünü ve kuzey aksına hizmet eden bir<br />

alt merkez olma özelliğini sürdüreceği düşünülen bu bölgede, fiziksel ve sosyal<br />

altyapı eksiklikleri tamamlanmalı, kendi etki alanı ile ve şehir merkezi ile<br />

bağlantıları sağlanmalıdır.<br />

Bölgede yeni gelişme alanlarından farklı olarak, artan nüfus yoğunluğu ile ilgili<br />

altyapı ve ulaşım sorunları yaşanmaktadır. Konutlar ve onu besleyen ticaret ve<br />

hizmetler sektörünün ağırlık kazandığı bölgede sorunlar ağırlıklı olarak sabah<br />

saatlerinde gidiş, akşam saatlerinde ise dönüş yönünde merkez ile bağlantısında<br />

artan trafik yoğunluğundan kaynaklanmaktadır.<br />

Çevre yolunun tamamlanması ile bu sıkıntının hafifleyeceği düşünülse de alternatif<br />

ulaşım olanaklarının geliştirilmesi gereklidir.<br />

Alternatif ulaşım olanakları arasında <strong>İzmir</strong>-Karşıyaka arasındaki raylı sistem<br />

uygulamasının işletmeye açılması önem taşımaktadır. Yüksek standartlı ve hızlı<br />

ulaşım sağlayacak biçimde demiryolu ulaşımının revize edilmesi, mevcut metro<br />

hattı ve diğer toplu ulaşım sistemleri bağlantılarının kurulmasının kısa vadede<br />

tamamlanması gereklidir.<br />

Bir diğer alternatif olan Karşıyaka-Konak arasında arabalı vapur bağlantısının<br />

kurulması ilçeye ulaşımı kolaylaştıracaktır. Var olan deniz ulaşımı sisteminin ise<br />

talep yoğunlukları paralelinde, deniz araçlarının konforu ve hızının arttırılması<br />

yönünde önlemler alınması, iskelelere ve yeni oluşturulacak metro<br />

istasyonlarına yakın noktalarda otopark olanaklarının sağlanması, yine bu<br />

noktalarda diğer toplu taşıma sistemleri ile entegrasyonun sağlanacağı düzenlemeler<br />

yapılması önem taşımaktadır.<br />

Çiğli ise Karşıyaka’ya kıyasla daha sonraki dönemlerde gelişmiş, farklı türden<br />

fonksiyonları barındıran ve yeni gelişme problemleri ile karşı karşıya bulunan bir<br />

yerleşmedir. Atatürk Organize Sanayi Bölgesi gibi büyük ölçekli bir sanayi alanı ve<br />

ülke tuz üretiminde önemli bir yere sahip olan Çamaltı Tuzlasının yanı sıra büyük<br />

alış-veriş merkezlerine (Kipa, Carrefour-SA) ve çok sayıda toplu konut alanına<br />

sahiptir. Karşıyaka ve Bostanlı’nın konut sunumu konusunda doygunluğa ulaşması<br />

ve bu bölgelerdeki arazi fiyatlarındaki yükselme konut talebinin Çiğli’ye doğru<br />

yönlenmesine neden olmuştur.<br />

Böyle bir eğilim sonucu oluşan ve daha çok orta gelirli gruplara hitap eden toplu<br />

konut alanlarında en önemli sorun diğer şehirsel fonksiyonların bölgede yer<br />

almaması ve yatakhane şehir tarzında bir dokunun oluşmasıdır. Hem ticaret ve<br />

hizmetler konusunda hem de sosyal donatılarda görülen eksiklikler, bölgede<br />

yaşayanların bazı hizmetlerden mahrum kalması ya da bu hizmetler için Karşıyaka’ya<br />

ya da şehir merkezine ulaşması zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu çevreyi<br />

daha yaşanabilir hale getirmek ve donatı eksikliklerinden kaynaklanan ulaşım<br />

10


talebini azaltmak için en azından günlük ve haftalık talepleri karşılayacak düzeyde<br />

ticari alanlar, sosyal-kültürel tesisler, eğitim-sağlık alanları ve yeşil alanlar<br />

toplu konut alanları ile bütünleşecek biçimde oluşturulmalıdır.<br />

Bölgenin diğer bir sorunu da zaten mevcutta karayolu bağlantısı nedeniyle ikiye<br />

bölünen yerleşmenin şimdide hızlı tren yolu ile ikiye bölünmesidir. Çiğli’den geçecek<br />

tren yolu hattı hemzemin olması durumunda yerleşmenin iki bölümü arasında<br />

fiziksel bir bariyer niteliği taşıyacaktır. Bu nedenle hızlı tren hattının yer altına<br />

alınması uygun olacaktır.<br />

Bölgenin önemli bir potansiyeli de Orman Genel Müdürlüğü'nce koruma altına<br />

alınmış olan Kuş Cennetidir. Çamaltı Tuzlası sahası içinde 8000 hektarlık bir alana<br />

yayılmaktadır. Bu alan 1982 yılında “Su Kuşları Koruma ve Üreme Sahası” olarak<br />

tescil edilmiştir ve ülkemizin en önemli sulak alanlarından biridir. Tabiatıyla Kuş<br />

Cenneti büyük bir turizm potansiyeli de taşımaktadır. Bu alana ilişkin en önemli<br />

sorun su düzeyinin azalması ile ilgilidir. Tatlı-temiz su varlığının sürekli olarak<br />

sağlanması kritik önem taşımaktadır. Bu konudaki mevcut uygulamaların (Cansuyu<br />

projesi gibi) sürekliliği garanti altına alınmalıdır. Bölgenin korunması ve turistik<br />

bir potansiyel olarak değerlendirilmesi gereklidir.<br />

Saha içindeki Çamaltı Tuzlası, yıllık 600 bin tonu bulan kapasitesi ile Türkiye'nin<br />

tuz ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılamaktadır. Tuzlanın üretiminin gerek<br />

sessiz dolaşım sistemleriyle gürültü etkisinin azaltılması, gerekse kullanılan<br />

suyun arıtılarak tekrar denize aktarılması ile kuraklığın engellenmesi, kuş<br />

populasyonuna zarar vermeyecek biçimde devamının sağlanması gereklidir.<br />

Doğu Aksı (Bornova)<br />

Bornova bölgesinde yerleşmeye kimliğini veren ve niteliklerini önemli ölçüde etkileyen<br />

iki önemli fonksiyon vardır. Bunlardan birisi özellikle Işıkkent-Pınarbaşı hattında<br />

yoğunlaşan sanayi alanları, ikincisi ise Ege Üniversitesi kampüs alanıdır.<br />

Sanayi açısından yüksek bir potansiyele sahip ilçede, bu endüstri dalındaki<br />

gelişmenin getirdiği çevre kirliliği sorunu yaşanmaktadır. Kirliliğe karşı önlemler<br />

alınmalı ve bu konuda denetleme mekanizmalarının çalıştırılması<br />

sağlanmalıdır. Alanın organize olması büyük yarar taşımaktadır.<br />

Bornova’da Ege Üniversitesi Hastanesi ile Çınarlı bölgesi arasında kalan ve büyük<br />

alan kaplayan kamu kuruluşlarının (DSİ, Köy Hizmetleri, Tarım İl Müdürlüğü, TCK<br />

gibi) yoğunlaştığı bölge giderek merkezi bir konumda kalmıştır. Özellikle metro<br />

güzergahının bu bölgede yer alması bölgenin ulaşılabilirliğini, dolayısıyla arazi<br />

değerini arttırmıştır. Söz konusu geniş alan kaplayan kamu tesisleri orta<br />

vadede şehir çeperlerine doğru aktarılmalı, bu tesislerin boşaltacağı alanlar<br />

şehirsel açık-yeşil alan ve kültürel tesisler öncelikli olmak üzere<br />

değerlendirilmeli ve bu irdeleme Nazım Plan revizyon çalışmaları sırasında ele<br />

alınmalıdır. İlçenin sahip olduğu üniversite öğrencisi genç nüfusun oluşturduğu<br />

kültürel ve diğer aktiviteleri karşılayacak alanlar için bu bölge uygun görülmektedir.<br />

11


Yine şehrin başka bölgelerinden de alana ulaşım kolaylığı bulunması nedeniyle bu<br />

fonksiyonlar şehrin diğer alanlarına da hitap edecektir.<br />

Güney Aksı (Buca - Gaziemir)<br />

<strong>İzmir</strong>’in bir banliyösü olarak oluşan Buca bugün şehrin gelişimi ile şehir ile<br />

bütünleşmiştir. Şehir içindeki ağırlıklı rolü konut sunumu ile ilgilidir. Kaçak<br />

yapılaşmanın yoğun olduğu yerleşmede aynı zamanda toplu konut alanları da<br />

bulunmaktadır.<br />

Yerleşmede Dokuz Eylül Üniversitesine ait Eğitim Fakültesi alanı ve Dokuzçeşmeler<br />

kampus alanı dışında Tınaztepe’de inşa edilen ve Dokuz Eylül Üniversitesine bağlı<br />

tüm birimlerin (Tıp Fakültesi ve Güzel Sanatlar ile bazı meslek yüksek okullar<br />

dışında) toplanılması düşünülen kampus alanı da bulunmaktadır. Bu alanın da<br />

tamamlanması ile birlikte sahip olacağı üniversite öğrencisi ve öğretim elamanları<br />

potansiyeli ile yerleşmenin bazı değişimler geçireceği açıktır. Gelecekte üniversite,<br />

yerleşmenin kimliğinin önemli bir parçası olacaktır.<br />

Yerleşmenin son dönemde öne çıkan ve Belediyenin projeleri arasında da önemli yer<br />

tutan bir potansiyeli de şehrin rekreatif ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik alanların<br />

mevcudiyetidir. Hemen yerleşmenin içinde yer alan Hasanağa Parkı, Şirinyer’de<br />

yer alan Hipodrom ve Kaynaklar yakınındaki Gölet Alanı mevcutta bu amaçla<br />

kullanılmaktadır. Ancak bunun dışında İzkent ile Evka1 arasında 100.000<br />

metrekarelik vadide Yedigöller Projesi ve Buca gölet alanının etrafında 450.000<br />

metrekarelik ormanlık alanda Milli Park Projesi yer almaktadır.<br />

Yedigöller projesinin 7 adet göl ile şelalelerden oluşması ve açık dinlence alanları,<br />

çocuk oyun alanlarını, restoranları, kafeteryaları içermesi planlanmıştır. Yaklaşık<br />

700 milyona mal olması ve 2002 yılına bitirilmesi planlanan projenin ancak %40’ı<br />

tamamlanabilmiştir. Büyük ölçekli şehirsel rekreasyon ve dinlenme alanları sınırlı<br />

olan <strong>İzmir</strong> için bu tür projeler önem taşımaktadır. Bu nedenle Yedigöller projesinin<br />

de kısa vadede tamamlanması yönünde çalışmalar sürdürülmelidir.<br />

Bu kapsamda Buca Gölet alanının etrafında yer alan Milli Park Projesi için gerekli<br />

alanın tahsisi 49 yıllığına Orman Bakanlığı’ndan yapılmıştır. Yaklaşık bir trilyona mal<br />

olacağı hesaplanan altyapının oluşturulması ve projenin kısa vadede<br />

tamamlanması, şehir insanın dinlenme/eğlenme ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik<br />

bir alternatifin bu yörede hayata geçirilmesi anlamını taşıyacaktır.<br />

Tahtalı Barajının 2. ve 3. Derece Koruma Havzasında yer alması nedeniyle<br />

yerleşmede sanayi üretimine olanak sağlanması mümkün olamamaktadır. Ancak<br />

kırsal alana da sahip yerleşmede alternatif ürün yetiştiriciliği bir yatırım olarak<br />

düşünülebilir.<br />

Gaziemir ise Ege Serbest Bölgesi, Otokent, 6 Sanayi Sitesi ve 600’den fazla küçük ve<br />

orta ölçekli sanayi tesisi ile sanayiinin ağır bastığı bir alandır. Bunun dışında çok<br />

sayıda toplu konut alanlarını barındırmaktadır.<br />

12


Bölgede sanayinin gelişimi konusunda dikkate alınması gereken bir husus, Tahtalı<br />

Barajı koruma havzasıdır. Sarnıç Belediyesi sınırları içinde mevcutta dağınık<br />

durumda bulunan sanayi tesisleri organize sanayi bölgesi oluşturularak bir<br />

araya getirilmeli, altyapı ve arıtma tesislerinin oluşturulması ile çevreye ve<br />

havzaya etkileri azaltılmalıdır. Ayrıca Sarnıç-Gaziemir karayolu bağlantısının<br />

mevcut projesinin ivedilikle uygulanması gereklidir.<br />

Yine Sarnıç’ta 20.000 nüfusa sahip 4 mahalleli ve tamamı kaçak yapılardan oluşmuş<br />

bir yerleşme bulunmaktadır. Bu bölgede yeni kaçak yapılaşmaların engellenmesi,<br />

yasal durumda olanların (ya da aflarla yasal duruma gelenlerin) kanalizasyon,<br />

altyapı ve arıtma problemlerinin çözülerek etkilerinin en aza indirilmesi ve bu<br />

alanlarda şehirsel yenileme projelerinin uygulanması şehirli sağlığı açısından<br />

önem taşımaktadır.<br />

Batı Aksı (Balçova – Güzelbahçe – Narlıdere)<br />

Batı aksı konut alanlarının yanı sıra, Körfez boyunca uzanan kıyı düzenlemeleri ile<br />

şehrin rekreatif alanlarının da yer aldığı bir aks olarak ortaya çıkmaktadır. Yine<br />

yörede yer alan termal su kaynakları da bölgeye turistik bir kimlik kazandıran bir<br />

diğer unsurdur. Yine yörede yer alan narenciye bahçeleri ve çiçek seraları hem<br />

önemli bir gelir kaynağı oluşturmakta, hem de bölgeye tarımsal bir nitelik<br />

kazandırmaktadır.<br />

Teleferik ve termal tesisler gibi alanlara sahip olan bölgede, İnciraltı rekreasyon<br />

alanının düzenlenmesi, Güzelbahçe sahil şeridi projesinin büyük ölçüde<br />

tamamlanması bölgenin rekreasyon kapasitesini güçlendirmiş ve bölgenin bu<br />

konudaki potansiyelinin değerlendirilmesi konusunda olumlu gelişmeler olarak<br />

ortaya çıkmıştır.<br />

Balçova-Narlıdere kesimi jeotermal enerji bakımından zengin coğrafik yapıya sahiptir.<br />

Bu avantajlı durumdan turizm alanında yeterince yararlanılmasına karşılık yörede<br />

yaşayan halkın yararlanmasında zorluklarla karşılaşılmaktadır. Jeotermal enerjiden<br />

konutlar yeterince yararlanamamaktadır. Balçova’da 11.500, Narlıdere’de ise 3000<br />

konut jeotermal enerji ile ısıtılmaktadır. Ancak jeotermal enerjinin konutlarda<br />

kullanım değerlerinin arttırılması yönünde etüt ve çalışmalar yapılmalıdır.<br />

Balçova ve Narlıdere’de yapılaşma baskısı altında giderek tarım arazilerinin<br />

verimliliğinde azalma görülmeye başlanmıştır. Tarımsal sulamada da bir takım<br />

sorunlar yaşanmaktadır. Yeraltı sularının giderek tuzlanması ve azalma eğilimi<br />

taşıması bu sorunların yaşanmasına sebep olmaktadır. Bunun yanında jeotermal<br />

sular kanalizasyon ve dere sularına karışarak narenciye bahçelerine zarar<br />

vermektedir. Varolan açık kanal sularının ıslahı ve arıtılması için yatırımlar<br />

yapılmalıdır. Zemin suyunun kontrolsüz çekilmesi önlenmelidir.<br />

Narlıdere’de yakın dönemde oluşturulan toplu konut alanlarının belli bölgelerinde<br />

erozyon tehlikesi görülmektedir. Erozyon tehlikesini bertaraf edecek önlemlerin<br />

acil olarak alınması, dere ıslahlarının tamamlanması ve bundan sonraki yer<br />

13


seçimi kararları ve yapılaşma koşulları konusunda titizlikle davranılması hayati<br />

önem taşımaktadır.<br />

Bölgede konut alanlarının yanı sıra, DEÜ Tıp Fakültesi ve çok sayıda büyük alış-veriş<br />

merkezi yoğun bir ulaşım talebi yaratmaktadır. Metro bağlantısının Üçyol’dan<br />

F.Altay’a kadar uzatılması bölgeye toplu ulaşım konusunda önemli bir rahatlama<br />

sağlayacaktır.<br />

Yörede ulaşım sorunları yoğun bir şekilde görülmektedir. Kıyı kesimiyle yol<br />

bağlantılarında ve bazı iç yollarda bağlantı eksikliği bulunmakta, özellikle arazinin<br />

dik olduğu alanlarda sorun yaşanmaktadır. Arabalı vapur iskelesi bulunmasına<br />

rağmen deniz ulaşımından yeterince faydalanılamamaktadır. Deniz ulaşımı<br />

potansiyelinin daha fazla değerlendirilebilmesi amacıyla, İnciraltı yöresine vapur<br />

iskelesi yapılarak, bu alandaki rekreatif potansiyele daha rahat erişim<br />

sağlanmalıdır.<br />

Büyük Kanal Projesi kapsamında yöredeki ilçelerle birlikte atıkların denize<br />

verilmesini önlemek amacıyla arıtma sistemi kurulması büyük yarar sağlamıştır. Bu<br />

hem körfez temizliği açısından, hem de yapımı büyük ölçüde tamamlanan ve plajları<br />

da kapsayan Güzelbahçe Sahil Şeridi Düzenlemesinin anlam kazanması açısından<br />

gereklidir.<br />

[ B ] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />

Gelişim stratejisinde dış kabukta kalan bu Strateji Yöre gelişmişlik seviyesi açısından<br />

<strong>İzmir</strong>’den kopuk görülmektedir. Sanayileşme çabasının zorlamaları istenen<br />

başarıyı sağlayamamıştır. Kınık’ta 1997 yılında kurulan organize sanayi bölgesi<br />

gereken başarıyı gösterememiş, sanayi yatırımlarının ilgisini çekememiştir. Aynı yıl<br />

Bergama’ya önerilen ve 2004 yılında faaliyete geçişi programlanmış organize<br />

sanayi bölgesinin günümüzde plan kararı olarak kalması gerekmektedir. Söz<br />

konusu Strateji Alt Yöreye uzun vadede diğer bir organize sanayi bölgesi<br />

planlanmaması ve Bergama bölgesinin bu süreçler içinde yatırım programına<br />

alınmaması uygundur. Bergama Organize Sanayi Bölgesinin 1999 yılı sonu itibariyle<br />

oluşan arsaların tümünün satılmış olması ve bugüne kadar herhangi bir yatırım<br />

talebinde bulunulmaması spekülatif bir yaklaşım imajını yaratmaktadır. Dikili’nin<br />

ise sanayi sektöründe bir gelişime tabi tutulması planlama açısından sektörel bir<br />

fayda sağlamayacaktır. Bu nedenle Dikili’nin diğer iki ilçe merkezinde olduğu gibi<br />

küçük sanayi sitesi tarzındaki gelişmelerle ihtiyacını karşılaması yeterlidir.<br />

Bakırçay Havzası olarak nitelediğimiz bu dış kabuğun sanayi alanındaki gelişimi<br />

Çandarlı Limanına bağlı olarak ivme kazanacak veya kaybedecektir. Limanın<br />

yapımına başlanması bugünkü koşullarda dahi en ivedi durumda, kısa vade içinde<br />

çözüm bulacağından, söz konusu Strateji Alt Yöreye organize sanayi bölgesi için<br />

bu aşamada fon ayrılmaması ve/veya yatırım yapılmaması stratejik bir karardır.<br />

Kapsam içinde Kınık Organize Sanayi Bölgesine finansman imkanlarının<br />

kaydırılması gereklidir. Yöre özelliği itibarıyla tarımsal potansiyelinin yüksek<br />

olması Kınık Organize Sanayi Bölgesinin tekstil ve gıda konusunda ihtisaslaşmasını<br />

14


ortaya koymaktadır. Ancak strateji açısından Bergama Organize Sanayi Bölgesinin<br />

kısa ve orta vadede gerçekleşmesinin uygun görülememesi Kınık’ın tek organize bölge<br />

sahibi olması nedeniyle gelişme aşamasında ihtisaslaşma dışında bırakılması gerekli<br />

görülmektedir.<br />

Yüksek tarımsal verimlilik sahibi Bakırçay Havzası’nın sulama projeleri kapsamında<br />

Bakırçay-Kınık Projesi ihale ve iş bitim tarihlerine göre geç kalmış bir<br />

projedir. Proje kapsamında yer alan Çaltıkoru Barajına 1993 yılında başlanmış,<br />

tasfiye edilmiş, 1995’te tekrar ihale edilmiştir. Bitim tarihi 1999 olup süre uzatımıyla<br />

2003 yılında bitmesi gerekmektedir. Ancak görüldüğü kadarıyla dolu savağı etkileyen<br />

heyelan nedeniyle iş uzamış ve ek ödenek gereksinimi ortaya çıkmıştır. Bu durum<br />

projenin uzamasına sebep olmakla beraber kısa sürede bitmesi gerekmektedir. Aynı<br />

durumda olan Yortanlı Barajının da 2003 yılında bitmesi gerekirken Bergama Müze<br />

Müdürlüğünce kurtarma çalışmalarına devam edilmesi ve baraj gövde dolgusunun<br />

yaklaşık % 50’den fazlasının tamamlanabilmiş olması gecikmeye neden olacaktır.<br />

2002 yılı itibarıyla 6.4 trilyon ek ödenek ihtiyacına karşın 650 milyar TL ödenek<br />

verilmesi projenin gecikme nedenidir.<br />

Kınık Sol Sahil Sulama Alanı olan 7.063 hektarlık kısmın 1995 yılında bitmesi<br />

planlanmış iken Ekim 2004 tarihine süre uzatımı verilmiştir. 2001 yılı itibarıyla %<br />

36’sı tamamlanabilmiş yatırımı, ödeneklerin yetersiz olması nedeniyle milli gelir<br />

kaybına sebep olmaktadır. Yortanlı ve Çaltıkoru Barajları ile aynı zamanda<br />

tamamlanması gerektiğinden finansman ve dış kredi teminine yönelinmelidir.<br />

Kınık Sağ Sahil Sulamasıyla 11.241 hektar alan sulanacaktır. 1999 yılında başlayıp<br />

16 ayda bitecek proje 2003 yılında 71.520 milyar TL ye yeniden ihale edilmiş ve 2007<br />

yılında bitmesi programlanmıştır. Her iki sulama alanının strateji planı dönemi içinde<br />

bitirilmesi gereklidir. Aksi takdirde tarımsal alanlar açısından Bakırçay Havzasında<br />

ortaya çıkacak ekonomik dengesizlik göç nedeni olacaktır.<br />

Bergama Yukarıkırıklar Göleti ve Sulamasının yapılması ile 370 hektar alan<br />

sulanabilecektir ancak, kesin proje safhasında olan ve başlanmış bulunan Kınık<br />

projeleri tamamlandığında bu konuya yönelinmemesi gerekmektedir. Aynı durumda<br />

Kınık Kapıkaya Barajı orta ve uzun vadede devreye alınmalıdır.<br />

Dikili çok yönlü sektörel yapıya sahip görünse de bunların hiç birinde etkin<br />

konuma geçememiştir. Bergama’nın sanayileşme eğilimi sahip olduğu dokuma<br />

fabrikasından kaynaklanırken, bu eğilimin Kınık’a kayması Dikili’yi tam anlamıyla<br />

sanayi planlaması dışında bırakmıştır. Dikili ilçesi genel elektrik tüketiminde<br />

sanayiinin % 7 pay sahibi olmasına karşın meskenlerin % 86.4 tüketim payı elde<br />

etmesi yörenin sektörel yapısının konut ve fiziki konumundan ötürü ikincil konut<br />

da dahil olmak üzere pasif turizm olduğunu göstermektedir.<br />

Dikili’nin kıyı turizmine yönelik alanlarının ikincil konutlar tarafından kaplanmış<br />

olması bu kesimleri farklı yatırım türlerinin çekimi dışında bırakmıştır. Kabakum-<br />

Salihleraltı kıyı bandının ilerleyen dönemlerde bu yapısını koruması ve gelecek konut<br />

taleplerinin bu alanda emdirilmesi gerekmektedir. Söz konusu alan dışında ikincil<br />

konut taleplerine yörenin kapatılması, taşıdığı potansiyeller açısından yararlıdır.<br />

15


Bademler mevkiine olası ikincil konut talebi durdurulmalı ve bu kesimin dış<br />

turizme açılması için girişimlerde bulunulmalıdır. Özellikle kıyı kesiminin<br />

potansiyellerinin değerlendirilmesi açısından yörede orta büyüklükteki yat limanının<br />

yapımı için kaynak arayışında bulunulmalıdır.<br />

Dikili ve Bergama’nın jeotermal kaynaklara sahip olması bu enerjinin kısa dönemde<br />

kullanılması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır ve ilk aşamada konut ısıtmasında<br />

kullanılmaya başlanmıştır. Bergama’nın 10.000 konutluk projesinin iki etapta ele<br />

alınarak 5.000 konutun kısa vadede, diğerlerinin de strateji plan dönemi içinde<br />

tamamlanması planlanmıştır. Konut başına 1.500 dolara sıcak su temini dahil olan<br />

yatırımın planlama uyarınca geri ödemesinin bir yıl olması yatırımın yapılabilirliğini<br />

kanıtlamaktadır. Benzer şekilde Dikili’de I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde projelendirilen<br />

56.00 MWt kapasiteli şehir ısıtma sisteminin parçalı olarak devreye girmesi<br />

planlanmalıdır. 7.000 konutluk projenin birinci ayağı olarak 2.000 konutun ilk<br />

aşamada yatırıma alınması hedeflenmelidir.<br />

Dikili’de Türk-ABD-Fransız işbirliği ile planlanan jeotermal ısıtma ile organik tarım<br />

yapılması için dış kaynak arayışına girilmesi gerekmektedir. Bu aynı zamanda<br />

Strateji Alt Yörenin jeotermal kaynaklardan yararlanarak sera tarımına<br />

yönelmesidir. Dikili’de planlanmış 40 hektara ilave Bergama ile beraber yaklaşık<br />

400 hektarlık alanın fizibilite etütleri yapılarak sera tarımının organize olarak ele<br />

alınacağı bölgenin planlamasının tamamlanması gerekmektedir. Yörenin tarımsal<br />

potansiyelinin tarla tarımına yönelik olması seracılığın yapılabilirliğinin sağlıklı bir<br />

şekilde ele alınmasını öngörmelidir. Aksi durumda uygulanamaz yatırım türüne<br />

kaynak israfı yapılacaktır.<br />

Dikili veya Bergama’da kurulması düşünülen ve de jeotermal enerjiden<br />

yararlanacak Çiçek Organize Sanayi Bölgesi kurma çalışmalarında enerji<br />

olduğu kadar, ulaşım ve de işgücü ihtisaslaşmasının gerekliliği de<br />

aranmalıdır. Bu bağlamda yörede enerji teminin pozitif değeri yanında özellikle kara<br />

ve hava taşımacılığına pazarlama açısından bağlı olan çiçek ihracatına yönelik<br />

bölgenin eksi değer alacağı ve bunun yanında tarla tarımı potansiyelli alana çiçek gibi<br />

özel ihtisas isteyen bir işkolunun yerleştirilmesi, nitelikli işgücü sorununu da<br />

beraberinde getirecektir. Bu nedenle söz konusu bölgenin bu konuda ihtisaslaşmış<br />

Bayındır, Seferihisar gibi üç ana faktörü içeren alanlara kaydırılması gerekli<br />

görülmektedir.<br />

Jeotermal enerjinin üçüncü kolu olan termal turizmi, yöre basit kaplıcalarda<br />

kullanmaktadır. Yörenin halihazırdaki turizm potansiyelinin geceleme standardı<br />

içinde kalması ve bir transit merkez olması bu strateji plan döneminde yörede<br />

termal turizme yönelik büyük kaynak aktarılmasını ekonomik kılmamaktadır.<br />

Turizm belgeli 470 yatak kapasitesi olan Bergama’ya son 4 yıl içinde gelen turist<br />

sayısı % 24 azalma göstermiştir. Bu durumda Dikili’den deniz yoluyla gelen<br />

turistlerin Bergama’yı günübirlik gezerek tekrar geri dönmesi, genelde İstanbul çıkışlı<br />

güney hedefli turizm güzergahlarında ara noktada kalması ve kültür turizmi ağırlıklı<br />

tanınmışlığı Bergama’yı bir transit turizm noktası halinde tutmaktadır.<br />

16


Uzun yıllardır kullanılan yöre kaplıcalarının dış turizme açılamaması talep<br />

yokluğundan kaynaklanmaktadır. Transit turizmin tercih alanı dışında kalınması<br />

termal turizmi lokal kullanıma itmektedir. Yörenin bu sistem içinde perakende<br />

ticaretle ilk planda turizm girdisi elde etmesi gerekmektedir.<br />

Dikili Limanı bir iskele mahiyetinde olduğundan ve konum yeri olarak gelişme<br />

imkanının bulunmaması sebebiyle gerekli kapasite artırımına gidememektedir.<br />

Çevresinde iskelenin taşınabileceği topografik ve ulaşım özelliklerine sahip fiziksel bir<br />

alan bulunmamaktadır. Kuzey kesimi Kabakum mevkii olarak ikincil konutlar ve<br />

plajla sınırlanmıştır. Güney kesimi ise doğal sitler ve zor bir topografyayla kuşatılmış<br />

olduğundan mevcut limanın tevsii zorunlu bir durumdur. Gümrük ve diğer<br />

hizmetlerin standardının yükseltilmesi bu kapsam içinde ele alınmalıdır.<br />

Ulaşım açısından Bergama-<strong>İzmir</strong> bağlantısının Çandarlı kavşağından<br />

sonrasının duble yol çalışmasının ivedilikle tamamlanması gerekmektedir.<br />

Ayrıca Dikili-Çandarlı ara bağlantısının kalite artırımı ve virajlarının kaldırılması<br />

çalışması programa alınmalıdır. Özellikle orta vadede Çandarlı Limanı’nın<br />

gerçekleşme olasılığı karşısında bu bağlantı önem kazanacaktır. Tabiatıyla aynı<br />

bağlamda ilerde değinileceği üzere Aliağa’ya kadar erişmiş demiryolu hattının<br />

Bergama-Kınık-Soma bağlantısıyla ulusal şebekeye bağlanması<br />

gerekmektedir.<br />

[ C ] Gediz Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />

Söz konusu yöre değişik sektörlerin bir arada bulunduğu ve birbirlerini tamamladığı<br />

alanı oluşturmaktadır. Kuzeyinde yer alan Dikili-Bergama-Kınık alt yöresiyle bir yeşil<br />

kuşakla ayrılmaktadır. Bu kuşak Çandarlı’nın kuzeyinden başlayarak Zeytinalan<br />

yerleşmesine kadar uzanmaktadır. Ağırlıklı olarak makilik, fundalık ve orman<br />

alanları yanında zeytinlik ve diğer tarım alanlarından oluşmaktadır. Bu yeşil kuşağın<br />

korunması ve yerleşmeye kapatılması gerekmektedir. Çandarlı yerleşmesinin kıyı<br />

potansiyeli Dikili’nin kuzeyi gibi ikincil konutlar tarafından kaplandığı için<br />

potansiyelini doldurmuş durumdadır. Bu nedenle Çandarlı kesiminde mevcut<br />

1/25.000 ölçekli Nazım Plan kararları dışında ek yapılaşma önerilmemesi<br />

gerekmektedir. Alanda gereğinden fazla konut potansiyeli mevcuttur.<br />

Aliağa’nın kuzeyinde yer alan ve Yenişakran’ı içine alarak Çandarlı ve Zeytindağı<br />

kaplayan bu yörenin temel sektörel tercihi sanayiyi desteklemektir. Çandarlı’da<br />

gerçekleşecek olan yeni liman dikkate alındığında liman gerisi fonksiyonlar bu alanda<br />

gelişecektir. Dolayısıyla liman arkası destek alanlarının yörede yer alması Yenişakran<br />

ve Çandarlı’yı ikincil konut bölgesi olmaktan çıkaracaktır. Baskın özellik olarak<br />

sanayi türleri arasında doğa ve çevre ile uyumlu kullanışların organize bir tarzda<br />

yerleşmesi ana hedeftir.<br />

Aliağa’nın halihazırdaki kontrolsüz sanayi gelişimi Aliağa I ve Aliağa II Organize<br />

Sanayi Bölgeleri ile kontrol altına alınacaktır. Yatırım perspektifi içinde kamulaştırma<br />

ve proje çalışmaları tamamlanan Aliağa I Organize Sanayi Bölgesinin kısa<br />

vadede tamamlanarak hizmete girmesi gereklidir. Aliağa II ise uzun vadeyi<br />

17


hedeflemelidir. Yer seçimi devam eden Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgesinin ise<br />

mevcut sanayi alanlarının içinde planlanmasının uygun olacağı görülmüştür. Zira 79<br />

hektar olarak düşünülen alan 922 ve 400 hektar olan Aliağa I ve II Organize Sanayi<br />

Bölgelerinden ikinci içinde yer almalıdır. Kimya sektörünün son krizden büyük<br />

yara alması pazar daralmasına sebep olmuş ve finanssal açıdan çıkmaza girmiştir.<br />

Maliyetlerin artmasıyla birlikte satılan malın azalması kısa dönemde sektörel olarak<br />

kimya konusunda yatırımların düşük olacağının belirtmenidir.<br />

Aynı şekilde ekonomik krizden etkilenen Aliağa I Organize Sanayi Bölgesi<br />

yatırımlarını yavaşlatmış, haddehanelerin bağlı olduğu demir-çelik sektörü de kriz<br />

nedeniyle üretimini kısmıştır. Bunda gemi söküm tesislerinin üretkenliğinin<br />

düşüklüğü de rol oynamıştır. Haddehaneler ve gemi söküm tesislerinin birbirine<br />

bağlılığı her iki kullanımın müşterek varlığının gerekçeleri olduğundan bulundukları<br />

alanlarda korunmaları gerekli görülmüştür.<br />

Aliağa yöresinin kendine yeterli ve sanayileşmiş bir bölge olma iddiası<br />

bulunsa da gerekli hizmet fonksiyonlarını yüklenememiş olması sanayiyi ana şehir<br />

odaklı kılmaktadır. Sonuçta <strong>İzmir</strong>-Aliağa bağlantısı gereksiz bir şekilde yoğun<br />

kullanım temposuyla karşılaşacaktır. Aliağa’nın merkez fonksiyonlarının<br />

güçlendirilmesi için Aliağa’ya planlanan organize sanayi bölgeleri dışında gerek şehre<br />

ve gerekse sanayi alanlarına hizmet verecek bir şehirsel çalışma alanının<br />

kurulması gereklidir. Bu alanın 150-200 hektar civarında olması yeterli hizmeti<br />

sunması için uygun görülmüştür.<br />

Sanayi suyu sağlayacak Güzelhisar Barajından başka 5.78 trilyon TL yatırım bedelli<br />

Kunduz Barajının 2002 yılı birim fiyatlarıyla tesis bedeli olan 2.97 trilyonun tam<br />

olarak aktarılamaması barajın gerektiği yıldaki bitimini riske etmektedir.<br />

<strong>Stratejik</strong> planlamanın sanayi odağı olan Aliağa için önem arz eden bu konuya gerekli<br />

yatırım önceliği sağlanmalıdır.<br />

Aliağa’nın sanayileşmesi, Çandarlı Limanı’nın inşası yöreyi uluslar arası ilişkilerin<br />

odağı durumuna taşıyacağından ulaşım bağlantılarının bu yatırımlarla paralel<br />

geliştirilmesi gerekmektedir. İlk planda kuzey-güney bağlantısını sağlayan ve<br />

tamamlanmış demiryolu elektrifikasyonunun işletmeye açılması için gerekli<br />

hemzemin geçişlerinin tamamlanması kısa dönemde ivedilikle ele alınmalıdır.<br />

Liman inşası ile beraber Aliağa-Bergama-Soma demiryolu bağlantısının<br />

projelendirilmesi gerekmektedir.<br />

Kuzey aksında yer alacak en önemli yatırım Çandarlı Limanı olduğundan yer seçimi<br />

ve büyüklüğü strateji planında temel veri olmaktadır. Limanın yaratacağı ek nüfus ve<br />

işgücü plana entegre edilerek arazi kullanım ve ulaşım sistemlerindeki etkilerin<br />

mekana yansıtılması planlamanın en önemli özelliği olarak ortaya çıkmaktadır.<br />

Aliağa’nın güneyinde saçaklanmış ve başta haddehanelerden oluşan sanayi<br />

tesislerinin organize bölge statüsüne dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu amaçla<br />

tesislerinde bulunduğu 800 hektarlık bir alan düzenlenme içine alınmalıdır.<br />

Doğalgaz dönüşüm santralının da içinde bulunduğu bu alan enerji sorunu<br />

açısından problemlerini ortadan kaldırmıştır. Sektörel olarak imalat sektörünün tüm<br />

18


sektörlere oranı 1/3’ten fazladır. Hizmet sektörünün % 20 civarlarında olması<br />

belirtildiği üzere ana şehir bağlılığını açıklamaktadır. Sanayiye olduğu kadar hizmet<br />

sektörüne de yatırım yapılmalıdır. Yap-işlet-devret modeline göre kurulan 685 MW<br />

gücündeki santral yılda 5.300 milyar KWh enerji üretecek olup yapımcı firma 20 yıl<br />

işletecek süre sonunda TEAŞ’a devredilecektir.<br />

Aliağa santralında hammadde olarak kullanılacak ve Cezayir’den Total Firması<br />

tarafından ithal edilecek LPG, tankerlerle Aliağa Limanına taşınacaktır. Ancak<br />

tankerlerden aktarılma sırasında büyük bir tehlikenin ortaya çıkacağı kaçınılmazdır.<br />

Bu konuda gerekli önlemler alınmadan ithalata başlanmamalıdır.<br />

Aliağa’nın enerji konusunda temin edilen doğalgaz dışında jeotermal ve rüzgar<br />

potansiyeli de mevcuttur. Potansiyel, 5.000 konutu ısıtacak kapasiteye sahiptir.<br />

Belediye öncülüğündeki girişimlerin aynı potansiyelle devam ettirilerek Aliağa<br />

Jeotermal Merkezi Isıtma Sisteminin kısa dönemde 1.000 konutu hizmete alması<br />

gelecek için ivme verecektir.<br />

Rüzgar enerjisi olarak 54 MW güç verecek Aliağa Bahçedere ve 52 MW güç verecek<br />

Seyitali Rüzgar Santrallerinin kısa dönemde devreye girmesi gerekmektedir.<br />

Uzun vadeye yönelik Yuntdağı, Balaban, Horozgediği, Mangırtepe yörelerindeki<br />

santrallerin devreye girmesiyle 200 MW’den fazla enerji elde edilecektir.<br />

Demiryolu bağlantılarında Nemrut’ta yer alan iskelelerin potansiyeline bağlı<br />

olarak uzatılan hattın yatırım programlarında yer aldığı üzere 2003 yılında<br />

tamamlanamamasına karşın 2004 yılında öncelikle yatırım programlarındaki haliyle<br />

bitirilmesi gerekmektedir. Nemrut’ta yer alan iskelelerin birleştirilerek tek bir liman<br />

haline getirilmesine yönelik projelendirmenin gerek farklı kullanım tarzları ve gerekse<br />

liman arkası hizmet alanının işlevsel yetersizliği bu girişimi geçersiz kılmaktadır. Bu<br />

nedenle iskelelerin tek elde birleştirilmesinin mümkün olmadığı ortaya<br />

çıkmıştır.<br />

Aliağa’nın Çandarlı Limanı ve art alanı ile oluşturduğu bütünün yeni bir sektörel<br />

tercih ortaya çıkarması ve büyüme eksenindeki değişim yaşam alanlarında<br />

biçimsel değişiklikler doğuracağından mekansal analizlerin yeniden ele alınması<br />

gereklidir. Yeniden tariflenen alanın şehirsel gelişim ve sektörel yayılmanın<br />

kararlarını en üst düzeyde tutarak nazım plan çalışmalarına sahne olması kısa<br />

vadede düşünülmelidir. Zira sektörel yayılma eşik zorlamaları yaratacak ve Çandarlı<br />

kuzeyindeki yeşil kuşağı korumak zorlaşacaktır. Bu plan kararında güney kesimde<br />

de ikinci bir yeşil kuşak bırakılacaktır. Aliağa-Çandarlı bu iki kuşak arasında<br />

gelişecektir. Güney yeşil kuşak Bağarası-Helvacı arasında doğu-batı istikametinde<br />

uzamaktadır.<br />

Yeşil kuşağın kuzeyinde yer alan Foça yerleşmeleri sektörel olarak turizm<br />

ağırlıklı hizmeti kapsamaktadır. Ancak bu konuda en önemli girdilerden biri olan<br />

yat limanının bulunmaması eksikliklerin başında gelmektedir. Mevcutta kullanılan<br />

alanın ilk aşamada yeterli olabileceği varsayımını kıyıda mevcut olan “Sahil Koruma”<br />

denetimindeki alan bölmektedir. İlk aşamada bu işlevin yerini terk etmesiyle kıyıda<br />

kullanım bütünlüğünün sağlanması gereklidir. Bu bağlamda Foça’ya deniz<br />

19


gümrüğü tesisinde yat limanı girişimiyle birlikte ihtiyaç doğacaktır. DLH<br />

tarafından geliştirilmiş yat limanı çalışmaları için girişimlerin hızlandırılması ve kısa<br />

vadede sonuçlandırılması gereklidir. Tamamlanmasıyla karşı kıyıda yer alan ve<br />

tamamlanma aşamasına gelmiş bulunan Mordoğan balıkçı barınağının da devreye<br />

girmesiyle sistemsel bir bütünlük ortaya çıkacaktır.<br />

Şehirsel ölçekte Foça’nın neredeyse tümünün arkeolojik ve doğal sit alanlarıyla kaplı<br />

olması yatırım serbestisini kısıtlamaktadır. Bu nedenle kanalizasyon şebekesi uzun<br />

yıllardır tamamlanamamış ve nihayet 2003 yılındaki yatırım programında<br />

sonlanacağı belirtilmiştir. Bunun ivedilikle anılan yıl içinde sonuçlandırılması<br />

gerekmektedir.<br />

2003 yılı Foça Atık su Arıtması ve Açık Deniz Deşarjı Projesinin tamamlanma yılı<br />

olduğu için yatırım programı uyarınca gerekli ödeneğin sağlanmasının ihmal<br />

edilmemesi gerekmektedir.<br />

Gerek arkeolojik ve gerekse doğal sit alanları konusundaki kararların tekrar gözden<br />

geçirilip şehre ve çevresine turizm ve diğer hizmet sektöründe yatırım<br />

serbestisinin getirilmesi gereklidir. Bu amaçla kazısı yapılmış ve herhangi bir<br />

buluntuya erişilmemiş alanların arkeolojik sit kavramı dışına çıkarılması<br />

gerekmektedir. Sit kararı değişmeyen alanlarda yer alan kişilerin mağduriyetinin<br />

giderilmesine yönelik takas sisteminin Foça için ivedi ve yapıcı olarak işletilmesi,<br />

bunun parsel dışında alansal olarak görüldüğü kesimlerde şehir taşıma projelerine<br />

geçilmesinde yarar bulunmaktadır. Bu amaçla şehrin 1. Derece Arkeolojik Sit<br />

Alanlarında kalan şehir parçalarını taşımak için yerleşmenin Yeni Foça<br />

istikametindeki Hazine arazilerinin belediyeye devri ve bu amaçla planlama<br />

çalışmalarına başlanması gerekmektedir.<br />

Foça’ya dinamizm verecek diğer bir konu ulaşım sektöründe görülmektedir. Şu<br />

andaki bağlantıya nazaran, ana şehir ile daha kısa ulaşım imkanı sağlayacak Seyrek-<br />

Gerenköy güzergahının altyapıları tamamlanmış olduğu için hizmete, teknik<br />

donanımlarının bitirilerek açılması gerekmektedir.<br />

Aliağa’nın sanayi gelişmesi ve Çandarlı Limanının tesisi süreçleri içerisinde Foça’ya<br />

uzun vadede demiryolu bağlantısının stratejisi gündeme gelecektir. Çandarlı-<br />

Yenişakran ikilisinde olduğu gibi başta Yeni Foça olmak üzere bu kesim benzer<br />

hizmetleri yüklenecektir. Yukarıda belirtildiği üzere Horozgediği ve Gencelli ele<br />

alınacak Aliağa Nazım İmar <strong>Planı</strong> sınırları içine alınmalıdır. Bu kesimler özellikle<br />

konut sektörü ağırlıklı olarak planlanmalıdır.<br />

Foça-Yeni Foça arasındaki kıyı potansiyeli yüksek alanlar doğal sit kapsamında<br />

olması nedeniyle yatırıma kapalıdır. Doğal yapının korunması açısından bu husus bir<br />

avantaj olarak kabul edilmektedir. Bunun dışındaki kıyı kesimlerinin yapılaşmış<br />

olması turizm potansiyelini iç kesimlere kaydırılmış ve buna ilk örnek olarak<br />

Bağarasın’da Ekolojik Köy adı altında tarım turizmine yönelik ayrılan 55 dönümlük<br />

projenin desteklenmesi olumlu bir girişim olarak kabul edilmektedir. Bunun dışında<br />

Foça’da yer alan turizm belgeli tesisler ve diğer otel ve pansiyonların düşük<br />

yatak kapasiteli olması (Foça Tatil Köyü ve Club Phokaia hariç) yatırımların küçük<br />

20


alanlarda gerçekleştiğini göstermektedir. Bu özellik yerleşmenin özgün yapısını<br />

yansıttığından ileride kurulacak konaklama tesislerinin de ortalama 150 yatak<br />

kapasitesini geçmemesine dikkat edilmesi gerekmektedir.<br />

Foça’nın güneyinden geçen yeşil kuşak batıda <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi mücavir<br />

alan sınırı, doğuda Emiralem ve ortada Menemen’in kuzeyinden geçmektedir. Tarım<br />

potansiyeli yüksek olan bu kesim, aynı zamanda Gediz Nehri ve Deltasıyla<br />

tanımlanmaktadır. Yörenin doğusu Menemen–Emiralem-Muradiye yerleşmeleriyle<br />

bilinmektedir.<br />

Yüksek tarımsal verimlilik gösteren bu alanda DSİ de aynı hassasiyette<br />

çalışmaktadır. Amaç tarımsal üretimi arttırmaya yönelik kırsal gelişme modellerini<br />

ortaya çıkarmaktır. Bu nedenle doğuda yer alan Muradiye ve Manisa strateji alan<br />

dışında olmakla birlikte Emiralem kanalıyla ilişki kurmaktadır. Tarımsal bağlamda<br />

özellikle Muradiye’nin şehirsel gelişim stratejilerinin tarımsal alanlara<br />

kaymaması için planlamanın araç olarak kullanılması gerekmektedir. Aynı<br />

şart Emiralem için de geçerlidir. Her iki yerleşmenin imar planları tarımsal alanları<br />

korumak zorundadır. Bu nedenle revize edilmeleri gerekmektedir. Emiralem Göleti<br />

ve Sulamasının yörenin tarımsal potansiyeli üzerindeki büyük rolü nedeniyle kesin<br />

proje açısından uygulamaya geçilmesi gerekmektedir. Yatırım bedeli 3.81 trilyon TL<br />

olan projeye 2002 birim fiyatıyla ayrılan tesis bedelinin 3.137 trilyon TL olması<br />

DSİ’nin bu konudaki kararlılığını göstermesi açısından olumludur.<br />

Gediz Deltası’nın temel özelliği bütünüyle korunmasını gerekli kılmaktadır. Mevcut<br />

yatırımlara sahip olan deltaya, şehirleşmeye ivme verecek hiçbir yatırım<br />

öngörülmemelidir. Delta içindeki yerleşmeler tarıma dayalı gelişme süreçlerini ve<br />

potansiyellerini muhafaza etmelidirler. Mevcut eğilimlere göre delta toplam<br />

nüfusunun % 80’inin tarım sektöründe çalışması eğilimin strateji plan kararları<br />

içinde korunacağı kanaatini belirtmektedir.<br />

Menemen Sulama Projesine konu olan yüksek nitelikli tarımsal havza nüfus<br />

potansiyelinin Menemen’e doğru kaydırılması gerekmektedir. Türkeli ve Helvacı<br />

gibi yerleşmelerin planlama alanına katılmalarıyla, Aliağa’nın bu alana olası baskısı<br />

önlenmelidir. Bu kapsamda Aliağa’nın güneyindeki yeşil kuşağın anlamlılığı daha<br />

bariz ortaya çıkmaktadır.<br />

Tarımsal potansiyelin korunmasına yönelik diğer önemli bir yatırım ana şehir ile<br />

kuzey yerleşmeleri bağlayacak karayolu güzergahının otoyol olarak<br />

tasarlanmasıyla kaybolacak tarım toprağını korumaktır. Bu nedenle <strong>İzmir</strong>-<br />

Çanakkale otoyolu adıyla proje aşamasında olan makro yatırımın planlanmış olan<br />

Çiğli-Buruncuk kesiminden vazgeçilerek güzergahın Ulukent, Koyundere ve Asarlık<br />

yerleşmelerinin doğusuna kaydırılması ve Menemen yerleşmesi batı ve kuzey yönlere<br />

kayan her türlü gelişmeden uzak tutulmalıdır. Bu durumda ana şehrin kuzey<br />

uzantısı Menemen’e birleşecektir. Menemen’in kuzeye kaymasının engellenmesi,<br />

Aliağa gelişmesinin güney uzantısının ise sanayi alanlarıyla kesilmesi arada<br />

oluşacak yeşil bant stratejisini koruyacaktır. Bu sayede merkez şehir etrafındaki yeşil<br />

kuşak pekişecektir.<br />

21


Menemen, Harmandalı, Seyrek, Ulukent ve Asarlık yerleşmeleri 40.000<br />

konutluk bir potansiyel sunmaktadır. <strong>İzmir</strong> Büyükşehrine de hizmet eden bu konut<br />

sayısı talebin üstünde bir yoğunlaşma ortaya koyduğu için alanda yeni konut<br />

üretimi konusunda daha dikkatli olunması gerekmektedir. Yörenin talep<br />

üzerindeki arzı konut fiyatlarını 10 ila 20 milyar TL’ye kadar düşürmüştür.<br />

Ayrıca Seyrek’teki villakent projesinin yeterli talep bulmaması bunu kanıtlamaktadır.<br />

Şu halde gerek villakent ve gerekse diğer kooperatif alanlarında konut üretimini kısa<br />

bir vade için durdurmak gerekmektedir.<br />

Asarlık başta olmak üzere çevre beldelerdeki gecekondu yerleşmelerinin şehirsel<br />

yenileme projeleri ile yaşanabilir bir ortama getirilmesi konut konusundaki ikinci<br />

gerekliliktir.<br />

Maltepe beldesinde yer alan serbest bölgenin bitişiğindeki Seyrek beldesi içinde<br />

yaklaşık 200 hektarlık şehirsel çalışma alanının planlanmış durumdadır.<br />

Gerçekleşmesinin yöre işgücü dağılımında olumlu katkıları olacaktır. Zira tarımsal<br />

ürün değerlendirilmesi ve depolaması konusunda havzadaki birinci sınıf tarım<br />

topraklarına ve bu alandaki inşat taleplerine emici bir zon olarak bu tür bir girişimin<br />

yararı olacaktır. Gediz Deltasında yer alan özellikle başta Seyrek olmak üzere<br />

Maltepe, Süzbeyli, Tuzculu ve Günerli gibi yerleşmelerin çeperlerinde yer alma<br />

eğiliminin baş gösterdiği tarımsal amaçlı depolama, paketleme vb. tesislere yapılaşma<br />

ve faaliyet hakkının verilmemesi ve bu tür kullanımların bir arada olmasının<br />

yaratacağı ekonomileri de düşünerek tarımsal potansiyeli olmayan yukarıda belirtilen<br />

alana yöneltmekte yarar bulunmaktadır.<br />

Kısa vade itibarıyla işletmeye alınması gereken Torbalı-Aliağa demiryolu<br />

hattından Nemrut’a yapılması programda olduğu üzere orta vadede demiryolu<br />

bağlantısının Serbest Bölgeye de planlanması gerekmektedir. Bu sayede Serbest<br />

Bölgenin dinamizmi artacak ve bitişiğinde yer alan şehirsel çalışma alanıyla birlikte<br />

denge kurulacak ve de Gediz Havzasının iş merkezi olarak bu grup ortaya<br />

çıkacaktır.<br />

Menemen’de yer seçmiş olan Menemen Plastik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi<br />

çevredeki plastik sanayi kolunda çalışan firmaların yer alacağı bir alandır. Kısıkköy<br />

dahil strateji plan alanına dağılmış olan bu tür sanayilerin bir arada olması için<br />

seçilmiş Menemen’in güneyindeki alan mekansal konum itibarıyla olumlu bir<br />

noktada değildir. Ancak yerini seçmiş ve şubat 2003 itibarıyla ÇED raporunu hala<br />

alamamış durumda olması bürokrasinin karar verme sürecindeki ağırlığını ortaya<br />

koymaktadır. Her ne kadar konum yeri konusunda seçim yapılmış olduğundan fazla<br />

bir yorum yapılmasına gerek kalmamakla birlikte ÇED raporunun yönlendirici olması<br />

açısından yatırımcıların bir an önce bilgilendirilmesi gerekmektedir. Yatırım<br />

masraflarının tümünün girişimcilerce karşılanması ve kredi talep edilmeyecek olması<br />

yatırımı ekonomik açıdan daha gerçekçi bir statüye de kavuşturmaktadır.<br />

Gediz Havzası bütününde ele alınan ve planlama alanını da içeren “su yönetim planı”<br />

Menemen Sulamasına da katkıda bulunacaktır. Planlama aşamasındaki bu<br />

yaklaşımın içme suyu, sulama ve taşkın koruma yararları açısından önemle takip<br />

22


edilmesi gerekmektedir. Bunun dışında ön inceleme aşamasındaki Aşağı Gediz-<br />

Göktepe Barajı Projesi, Menemen Ovası sulamasına 2.700 hektar daha katkıda<br />

bulunacaktır. 52 trilyon TL’lik yatırımın uzun vadede tamamlanması tarımsal<br />

potansiyeli arttırma açısından önemlidir.<br />

Göktepe Barajının üst havzasında yer alan ve DSİ tarafından kesin proje safhasına<br />

getirilmiş bulunan Değirmendere Barajının kısa dönemde yatırım kapsamına<br />

alınarak tamamlanması gerekmektedir. Bu sayede Menemen’in içme ve kullanma<br />

suyu sorunu çözülecektir.<br />

Gediz Havzasının tarımsal amaç dışında doğal yapı itibarıyla farklılık gösteren ve de<br />

1985 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından doğal sit ilan edilerek Kuş<br />

Cenneti olarak anılan 8.000 hektarlık alanın en önemli sorunu tatlı su<br />

ihtiyacının sağlanamamasıdır. Bu sorunu çözmek için DSİ proje kapsamındaki su<br />

temini projesinin ön inceleme safhasından çıkarılarak uygulamaya geçilmesi<br />

gereklidir. 2002 yılı fiyatlarıyla tesis bedeli 81 milyar TL’dir.<br />

Gediz Deltasının direnaj sorunlarının giderilmesi için Maltepe-Süzbeyli arası kıyı<br />

bandının değerlendirmeye alınarak tarım topraklarına ilavesi olumlu bir yaklaşımdır.<br />

Delta kesiminde bulunan lagün, dalyan gibi kıyı çizgisinin hareketlerinden<br />

oluşan doğal kesimler mutlak koruma altına alınmalıdır. Ancak art<br />

kesimlerinde yer alan drenaj kanaletleri ve sulama suyu tahliye kanallarının<br />

oluşturduğu çevre ile yörenin arzettiği doğal karakterin kontrollü bir tarzda ekoturizme<br />

açılması, yörenin dinamikleri açısından yararlıdır. Bu girişimler<br />

Sasalı, Süzbeyli ve Tuzculu yerleşmelerindeki göç hareketlerini engelleme açısından<br />

gerekli görülmektedir. Zira bu yerleşmelerin nüfus kaybı tarımsal alanların elde<br />

değiştirmesine ve farklı kullanıma yönelmesine sebep olmaktadır. Deltanın Kültür ve<br />

Turizm Bakanlığı tarafından doğal sit alanı ilan edilmiş olması koruma açıdan olumlu<br />

görülürken yerleşmeleri de bu alan içine almış olması sorun yaratmıştır.<br />

Kuş Cenneti’nin spekülatif yaklaşımlar dışına çıkarılarak tek bir yönetimin<br />

alanda gerçek bir şekilde söz sahibi olması sağlanmalıdır. Bu açıdan II. <strong>Stratejik</strong><br />

<strong>Planı</strong>n çözüm önerisi günümüze değin gerçekleşememiş ve alan farklı yaklaşımların<br />

ve tartışmaların odaklandığı bir mekan olmuştur. Bu durumdan çıkarılması için ilgili<br />

Bakanlığa bağlı özerk bir yönetime ivedilikle kavuşturulması gerekmektedir.<br />

[ D ] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />

<strong>İzmir</strong> ana şehrinin doğusunda Nif Havzası adıyla da anılan Kemalpaşa-Ulucak<br />

yerleşmelerinden geriye doğru <strong>İzmir</strong>-Ankara karayolu boyunca gelişen alanın<br />

güneyinde Yukarı ve Aşağı Kızılca, Armutlu ve Ören gibi yerleşmelerin<br />

sıralandığı yüksek nitelikli bir tarımsal havza görülmektedir. Bu Strateji Alt<br />

Yöre iki yeşil kuşakla sınırlanmıştır. Bunlardan birincisi <strong>İzmir</strong> ana şehrini doğudan<br />

kuşaklayan Belevi yeşil kuşağı, diğeri ise Kızılcalar, Armutlu ve Ören’in güneyinden<br />

geçen ve doğu-batı istikametinde uzanan kuşaktır. Bu kuşak Menderes’in güneyinde<br />

Torbalı’yla arasında bulunan diğer yeşil kuşakla birleşmektedir. Buradaki temel alt<br />

strateji havzadaki yerleşmelerin güneye doğru akmasını engellemektir. Bu<br />

23


sayede yeşil kuşaklarda yer alan tarımsal potansiyel korunacaktır. Ancak<br />

Kemalpaşa’nın ve Ulucak’ın sanayi açısından organize olmuş, potansiyelli bir yöre<br />

olduğu dikkate alınmalıdır. Şu halde yöre tarım ve sanayi sektörleri açısından<br />

değerlendirilmelidir. Sektörel açıdan bu iki tanımlama yaklaşık % 80’lik bir paya<br />

sahiptir. Hizmet sektörü ana şehre bağlılığından ötürü gelişim göstermemiştir.<br />

Kemalpaşa ve Ulucak’ın sanayi alanlarını içermesi diğer yerleşmelerin kırsal<br />

karakterde kalmasına sebep olmuştur. Kemalpaşa’nın yerleşim alanının nitelikli<br />

tarım topraklarıyla kuşatılmış olması Ulucak’a şehirsel gelişim potansiyelinin<br />

yüklenmesini gerekli kılmaktadır. Bunun dışında 1985 yılına kadar düzensiz<br />

sanayileşme gösteren yörenin organize olması gelişim trendlerini<br />

düzenlemiştir. Yeterli büyüklüğe organize olduğu dönemde kavuşan sanayi<br />

bölgesinin gelişme eğilimleri çevresindeki tarım toprakları değerlendirildiğinde <strong>İzmir</strong>-<br />

Ankara karayolunun kuzey yönü tercih edilmek üzere 410 hektardan 1.200 hektara<br />

çıkartılmasıyla mevcut organize bölge dışındaki plansız gelişme gösteren<br />

sanayilerin de Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi (KOSBİ) kapsamına<br />

alınması özel bir önem taşımaktadır. Bu alan dışında Strateji Alt Yöreye<br />

Turgutlu’ya kadar başka sanayi önerilmemesi gerekmektedir. Sanayi alanının<br />

tevsiinden sonra önerilecek sanayilerin özellikle tarımsal faaliyetlerle bütünleşenler<br />

arasından seçilmesine özen gösterilmesi gerekmektedir.<br />

Plansız gelişim göstermiş sanayileri organize bir kapsam içine almanın getirdiği<br />

zorlukların başında gelen alt yapı sorunlarının da ivedilikle ele alınması<br />

gerekmektedir. Bu kapsam içinde strateji alan içinde yeni organize sanayi bölgeleri<br />

ilanı yerine bu tür yatırımlara öncelik verilmesi gerekmektedir. Bunlar arasında ön<br />

planda merkezi arıtma sistemi gelmekte olup kısa vade içinde kuruluşunu<br />

tamamlaması için fon ayrılması gereklidir. Maliyetinin yüksek olması nedeniyle,<br />

gerektiği takdirde dış kaynak aranmasına da gidilmelidir. Zira Nif Çayının<br />

kirlenmesine sebep olan yatırımlar giderek bu suyun Gediz’le birleşmesi<br />

dolayısıyla Gediz havzasının da kirlenmesine neden olmaktadır. Zaten Gediz, Manisa<br />

ve art alanındaki yerleşme ve sanayi kuruluşları tarafından kirletilmektedir. Bu<br />

konuda DSİ’nin çalışmaları ve Manisa Organize Sanayi Bölgesinin arıtma tesisi<br />

önleyici tedbirler almaktaysa da, denetimlerin sıklaştırılması gerekmektedir.<br />

2002 yılında planlama aşamasında olan Yiğitler Barajının 2003 yılı programında<br />

kesin projeye alınmış olunması gerçekleşme alanına atılmış olumlu bir adımdır.<br />

Sulama yanında organize sanayi bölgesine de su temin edecek barajın yatırım bedeli<br />

57 trilyon TL olup iç karlılığı % 6.18 olarak hesaplanmıştır. Bunun yanında<br />

Doğalgaz Kombine Çevirim Santralının yapımına 2002 yılında başlanmış olup<br />

2004 yılında işletmeye açılacak olması bölge yatırımlarının olumlu seyrettiğinin<br />

belgesidir. <strong>İzmir</strong>’de ilk olarak doğalgazı kullanan tesislerin de (DESA, Ege Seramik ve<br />

Mopak) bu yörede bulunması sanayi alanındaki yatırım potansiyelinin yüksekliğini<br />

kanıtlamaktadır.<br />

Yukarıda belirtildiği üzere şehirsel yayılma alanlarının belirli kıstaslar dahilinde<br />

gelişmesi gerekliliği kapsamında Kemalpaşa ve Ulucak yerleşmelerinin<br />

planlamasının bir bütün olarak organize sanayi bölgesiyle birlikte ele<br />

24


alınması gerekmektedir. Nif çayının kirletilmemesinin de dikkate alınacağı bu<br />

çalışmada teknik altyapı sorunları açısından tarımsal nitelikli yerleşmelerin de<br />

kanalizasyonlarının tamamlanması gerekmektedir. Bu kapsamda yine kısa dönemde<br />

ele alınması ve en kısa sürede işletmeye açılması gereken bir konu da Kırbeyli<br />

yöresindeki çöp depolama alanıdır.<br />

Tarım alanlarının ve dolayısıyla çiftçinin korunmasını amaçlayan girişimlerde<br />

bulunularak tarım topraklarının elden çıkması önlenmelidir. Hayvancılığın da gelişim<br />

gösterdiği yörede, Kaymakamlık tarafından kurulmuş olan Çevre Denetleme Ünitesi<br />

benzeri bir teşkilatlanmayla destek ve kredilendirme çalışmaları organize olmalıdır.<br />

Özellikle hayvancılık ve hortikültür açısından eğitim ve bilgilendirme konusunda<br />

kurumsallaşmaya gidilmesi gerekmektedir.<br />

Ulaşım açısından yatırımlardan gerekli payı ana arter boyunca almaktadır. Bununla<br />

beraber <strong>İzmir</strong>-Salihli karayolunun kısa dönemde standartlara uygun olarak<br />

tamamlanması gerekmektedir. Bunun yanında Torbalı bağlantısının ele alınarak<br />

tarım ve sanayi açısından potansiyeli yüksek alanlar arasında ulaşımın nitelikli hale<br />

getirilmesi gerekmektedir.<br />

Başta Yukarı Kızılca ve çevresi olmak üzere <strong>İzmir</strong>’in konut baskısına karşın doğal<br />

yapının göreceli olarak zedelendiği belirlenmiştir. Bir dönemler sanayi<br />

kuruluşlarının yarattığı doğa tahribatı farklı boyutlarda ortaya çıkmaktadır. Bu<br />

kapsam içinde tüm alanda yer altı suyunu kullanmaya yönelik sondajların<br />

engellenmesi gerekmektedir. Bunun yanında konutlar tarafından olası doğa<br />

tahribatını önlemeye yönelik plan kararlarının geliştirilmesi ve her alana konut<br />

yapılmaması gerekliliği koşul olarak getirilmelidir.<br />

Doğa turizminin önem kazandığı Kızılca beldesi çevresinde yürüme parkurları ve hafif<br />

konaklama tesislerinin orta vadede planlanması, yörenin gelişmesinde olumlu<br />

katkılar sağlayacaktır.<br />

[ E1 ] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />

Ana şehirle Kısıkköy sanayi alanı ve Adnan Menderes Havalimanı ile birleşmiş olan<br />

Menderes’in güneyinden geçen yeşil kuşak Kemalpaşa-Değirmendere-Gümüldür<br />

aksında gitmektedir. Bu kuşak üzerinde Tahtalı Barajı yer almakta ve koruma<br />

kuşaklarıyla tahditli bir alan oluşturmaktadır. Mutlak koruma alanı olan 1.537<br />

hektarın hazine arazileri dışında kalan kısımlarının İZSU tarafından<br />

kamulaştırma işlemlerinin bir an önce bitirilmesi gerekmektedir. Bunun<br />

yanında göl alanının kamulaştırmaya tabi olan kısımlarının işlemlerinin de DSİ<br />

tarafından bitirilmesi gerekmektedir. Özellikle İZSU’nun işlemlerini tamamlaması su<br />

havzasının sağlıklılığı için şarttır. Ayrıca diğer koruma zonlarındaki önlemleri belirten<br />

Havza Koruma Yönetmeliğinin bürokratik tartışmalara konu olmayıp İZSU ve<br />

ilgili Bakanlık arasında bir sonuca varılması gerekmektedir.<br />

Havza Koruma Yönetmeliğinin netleşmesiyle bu alanlardaki kullanım biçimlerinin<br />

belirleneceği açıktır. Örneğin Sarnıç beldesinde yer alan sanayi kullanışlarının<br />

denetimsizlikten ötürü kısmen havza alanında geliştiği görülmektedir. Bu ve<br />

25


enzeri olumsuzlukları ortadan kaldırmak için Havza Koruma Yönetmeliğinin<br />

kapsamı içindeki denetimlerin sıkılaştırılması ve beldelerin denetlenmesi<br />

gerekmektedir. Yörenin güçlü tarımsal potansiyeli sanayileşmeden üstün<br />

gelmektedir. Ancak Nif Havzasında görülen benzer sorunlar bu alanda da yer<br />

almaktadır. Organize olamamış sanayilerin ana ulaşım aksı boyunca yerleşmesinin<br />

getirdiği çevre koruma sorunları münferit arıtma tesisleriyle sağlanmaktaysa da<br />

kuruluşların tesislerini randımanlı çalıştırmamaları denetimsizlikten<br />

kaynaklanmaktadır. Kaymakamlıklar Çevre Koruma Ünitelerince süreklilik içinde<br />

kontrol edilerek konunun üstesinden gelinecektir.<br />

Baraj koruma alanının kısıtladığı tarım alanlarında entansif tarım ve seracılığın<br />

desteklenmesi ve yaygınlaştırılması gerekmektedir. İlçe Tarım Müdürlüğünün il<br />

bazında desteklenmesi gerekmektedir ve ilgili odalar tarafından destek projeleri<br />

yaratılmalıdır. 1998 yılında ilçe olması ve tarım alanlarının kısıtlanması özellikle<br />

Menderes’in bürokratik açıdan tam örgütlenememesine sebep olmuştur. <strong>İzmir</strong> strateji<br />

alanında yüksek potansiyel göstermesine karşın bu eksikliğinin giderilmesi için fon<br />

ayrılması gerekmektedir. Menderes’in 228 hektar brüt tarım arazisini sulayacak<br />

Yeniköy Göletinin orta vade sonunda devreye sokulması için çalışmalar<br />

yürütülmelidir. Gölet, yerleşmenin içme ve kullanma suyuna da katkı vereceği için<br />

önemli bir yatırımdır.<br />

Menderes-Torbalı arasındaki yeşil bandın tarım potansiyelini koruma amacıyla<br />

mevcut sanayi ve konut yatırımları dışında yeni potansiyel alanlar<br />

yaratılmamalıdır. <strong>İzmir</strong> bağlantısının kara ve demiryollarıyla rahat sağlanması<br />

özellikle Torbalı’nın <strong>İzmir</strong> ilişkisini üst seviyelere çıkarmıştır. <strong>İzmir</strong> ve Torbalı<br />

arasındaki karşılıklı bu nüfus akımı sonucunda <strong>İzmir</strong>’in konut potansiyeli gelen<br />

nüfusu emerken Torbalı kuzeye doğru konut alanları açısından gelişme<br />

göstermiştir. Birinci sınıf tarım toprakları üzerindeki bu gelişme durdurulmalıdır.<br />

Konut enflasyonu konut değerlerini 15-30 milyar arası gibi düşük değerlere<br />

getirmiştir. En iyi yaklaşımla kısa dönem içinde yörede konut ruhsatı verilmemesi<br />

spekülatif yaklaşımları önleyecektir.<br />

Torbalı’da bulunan iki organize sanayi bölgesi çalışmasından Pancar Beldesinde yer<br />

alan II No’lu Bölge diğerine nazaran aşama kaydetmiş durumdadır. Ayrancılar<br />

üzerinden <strong>İzmir</strong>-Aydın yoluna bağlanmaktadır. Daha önceleri Pancar Belediyesi imar<br />

planı içinde planlanmış olması ve de bazı sanayi kuruluşlarınca faaliyette<br />

bulunulması aktif olmasının sebebidir. Bu nedenle kısa vadede altyapı yatırımlarını<br />

tamamlayıp faaliyete geçirilmesi gereklidir. Bu kapsam içinde Nazilli üzerinden<br />

<strong>İzmir</strong>’e erişecek doğalgaz boru hattından bir kol alarak Doğalgaz Kombine Çevirim<br />

Santralının bölge içinde bir yer sahibi olması sağlanmalıdır. Bölgenin yumuşak zemin<br />

üzerinde yer alması nedeniyle yapılacak inşaatlarda deprem konusunda özel bir<br />

hassasiyete sahip olunması önemlidir. Bu konuda yer seçiminin gerekli incelemeye<br />

tabi olmadan Belediyesi tarafından yapılmış olmasının hatası bulunmaktadır.<br />

Bölgenin sektörel ağırlığının serbest bırakılması gerekmektedir. Torbalı II Organize<br />

Sanayi Bölgesi ise konumu açısından özellikle yakınındaki taşocağı ile ilgili<br />

sıkıntılar yaşamakta olup, zaman içinde bunların giderileceği yapılan girişimlerden<br />

anlaşılmıştır. Bununla beraber K. Menderes havzasında yer alan organize sanayi<br />

26


ölgeleri incelendiğinde Tire Organize Sanayi Bölgesinin baskın çıktığı ve kısa<br />

dönemde Torbalı’ya ikinci bir sanayi bölgesi tesis etmenin rantabl olmadığı<br />

belirmektedir. Zira tarımsal sektör payının % 50’nin üzerinde olduğu Strateji Alt<br />

Yörede Tekeli’de <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> girişimleriyle kurulmuş Tekeli Organize<br />

<strong>Ticaret</strong> ve İmalat Bölgesi 1.000-10.000 m 2’ lik çok sayıda parseliyle organize<br />

sanayi bölgelerine nazaran daha geniş bir yelpaze sunmakta ve altyapısı<br />

büyük ölçüde tamamlanmış durumundadır. Yörenin sanayi, ticaret ve imalat<br />

fonksiyonları bu iki bölgeye yönlendirilmelidir. Dolayısıyla Torbalı I Organize Sanayi<br />

Bölgesinin uzun vadeye kaydırılması gerekmektedir.<br />

Yörede mermer yataklarının potansiyel kaynak olması bu konuda ihtisaslaşmış bir<br />

Meslek Yüksekokulunu Torbalı’ya çekmiştir. Sonuçta yer arama çalışmaları içinde<br />

bulunulan Mermer İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin Torbalı’nın güneyinde<br />

Belevi mevkiine tesis edilmesi olumludur. Bu tür bir yaklaşım Selçuk-Torbalı<br />

arasındaki Belevi’nin istihdam kazanmasında sebep olacaktır. Bu sayede Torbalı-<br />

Belevi arasındaki kırsal yerleşmelerin gelişimleri kontrol edilebilecektir.<br />

Belevi aynı zamanda Tire ve art alanının <strong>İzmir</strong>-Aydın otoyolu ile buluştuğu noktadır.<br />

Burada yaratılacak organize bölge aynı zamanda Torbalı-Selçuk arasındaki yeşil<br />

kuşağın korunmasını da sağlayacaktır.<br />

Torbalı-Kemalpaşa karayolu kenarında yer alan Karakızlar sulama amaçlı<br />

göletinin uzun süren yapımının kısa dönemde sonuçlandırılması<br />

gerekmektedir. Torbalı’nın yıllık şehirsel nüfus artışının o / oo 58.76 olduğu dikkate<br />

alınacak olursa şehrin kanalizasyon ve arıtma tesisi projesinin ivedilikle<br />

gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu aynı zamanda şehir ölçeğinde sanayileşmenin<br />

getirdiği işgücü potansiyelinin % 60’ın üzerinde olması SSK hizmetlerinin özellikle<br />

sağlık açısından eksiğinin giderilmesini zorunlu kılmaktadır.<br />

Yukarıda belirtildiği üzere Torbalı’nın ana şehir ve art alan ile ulaşım bağlantılarının<br />

kısa dönem itibarıyla radikal sorunlarının olmamasına rağmen diğer alanlarla<br />

bağlantılarının daha sağlıklı bir hale dönüştürülmesi gerekmektedir. Özellikle güney<br />

kıyılara, Ahmetbeyli, Gümüldür yöresine erişen karayolunun Köy Hizmetleri<br />

tarafından yeterli standarda dönüştürülmesi sağlanmalıdır. Enerji sorununun<br />

önümüzdeki yıllarda sıkıntı doğuracağı belirlendiğinden şehre erişecek<br />

doğalgazın şehir ölçeğinde kullanılmasına yönelik planlama ve dönüşüm<br />

santralı hazırlıkları yapılmalıdır.<br />

Strateji Alt Yörenin dış kabuğunu oluşturan ve Torbalı’dan yeşil kuşakla ayrılıp<br />

Belevi ile birlikte hareket eden Selçuk turizm sektöründeki her türlü yatırımı<br />

kabul edecek potansiyele sahiptir. Bunlar arasında yörede eksikliği bulunan<br />

makro yatırımların başında golf turizmi gelmektedir. Her ne kadar Torbalı yöresi için<br />

düşünülmüş olsa da tarım potansiyeli yüksek bu alan yerine turizm potansiyeli<br />

yüksek ve tarım potansiyeli düşük Selçuk-Belevi-Kuşadası bağlamında mekan<br />

bulması yatırım açısından uygundur. Bu tür bir projenin orta vadede çözüme<br />

ulaştırılması beklentiler arasında yer almaktadır.<br />

27


Ulaşım bağlantıları açısından stol tipi havaalanının işletme sorunlarının ortadan<br />

kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca Torbalı’ya kadar erişmiş elektrikli tren hattının<br />

strateji plan dönemi içinde fizibilite çalışmalarının yapılması beklenmelidir.<br />

Strateji Alt Yörenin bu kesiminde alternatif gelir kaynağı olarak sanayinin<br />

geliştirilmesine çalışılmamalıdır. Sadece tarımsal değeri olmayan Belevi’ye bir<br />

ihtisas bölgesi önerilmiştir. Ancak Belevi’ye yapılmış olan 300 hektarlık sanayi amaçlı<br />

plan bu tür bir bölge için planlanmadığından söz konusu sanayi amaçlı planın<br />

kullanılmaması gerekmektedir. Aynı durum Subaşı Beldesi için de geçerlidir. Bu<br />

tür altyapısı yetersiz beldelerin yörede sanayi alanı adı altında imar planlarına<br />

ekledikleri naif kararlardan vazgeçirilmesi yörenin gelişimi açısından önemli bir<br />

konudur.<br />

Selçuk’un turizm yatırımları iki konuda ele alınmaktadır. Bunlardan birincisi<br />

arkeolojik doğal ve şehirsel sit alanlarıyla ilgili olup, diğeri Selçuk’un şehir<br />

ölçeğindedir. Sit alanlarıyla ilgili olarak son karar mercii <strong>İzmir</strong> Kültür ve Tabiat<br />

Varlıklarını Koruma Kuruludur. Öneri olarak Efes-Ören yerinin ışıklandırılması,<br />

Meryemana’ya teleferik hattı, Şirince Köyünün planlı bir gelişime tabi tutulması ve<br />

pansiyonculuğun desteklenmesi, Artemis Tapınak alanının temizlenmesi Pamucak<br />

sahil kesiminin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onay verdiği bir tarzda planlanması<br />

önde gelen konulardır.<br />

Selçuk ölçeğinde kültür turizm açısından önemli kaynaklardan biri olan Efes<br />

Müzesi’nin genişletilmesinin fiziki açıdan yetersizliğine karşın Kuşadası yolu üzerinde<br />

yeni, modern bir müze binası inşa edilmesi önemli bir ihtiyaç olarak<br />

görülmektedir. Efes ören yerinin denizle bağlantısını sağlayan antik kanalın<br />

koruma kurulunca onaylanmış projesinin güncelleştirilerek hayata geçirilmesi,<br />

kanalın kullanılmasını sağlayacağından turizm potansiyelinde artış yaratacaktır. Bu<br />

konuda finansman kaynakların araştırılması yararlıdır.<br />

Selçuk’un Şirince köyü yaylalarının köy yerleşik alanı benzeri pansiyonlarla göreceli<br />

donatılmasının özellikle yaz aylarında turizm için büyük katkı sağlayacağı<br />

kaçınılmazdır. Bu konuda gerekli desteğin ilgili Bakanlıklarca sağlanması ve<br />

girişimcilerin desteklenmesi gerekmektedir.<br />

Şehirsel ölçekteki düzenlemeler arasında merkezdeki Tekel binasının onarılarak<br />

turizme kazandırılması planlanmalıdır. Yaya ve trafik yolu ayırımının yeniden ele<br />

alınarak otopark düzenlemeleriyle şehre daha modern bir hava verilmesi yanında<br />

karayolu taşımacılığında özellikle yaz aylarında yoğun bir trafiğe uğrayan terminalin<br />

inşaatının öncelikle ele alınarak tamamlanması önemlidir.<br />

Selçuk yerleşmesi <strong>İzmir</strong>’i Kuşadası’na bağlayan bir mafsal durumundadır. <strong>İzmir</strong>’e<br />

idari açıdan bağlılığının dışında fazla bir ekonomik bağı yoktur. Kuşadası ile birlikte<br />

bir ikilem yaşamaktadır. Bu nedenle dış kabuk olarak kabul edilmiştir.<br />

28


[ E2 ] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />

Torbalı’nın doğusunda yer alan yüksek potansiyelli tarım havzasının Tire ve<br />

güney kesimlerinde yoğun bir şekilde sanayi ve konut yerleşmelerinde<br />

görüldüğünden kuzey kesimi tarımsal faaliyete yoğun olarak ayrılmıştır. Bu<br />

doğrultuda havzadaki yoğun yerleşme potansiyelli alanların gelişme yönleri<br />

güney yönlü olarak planlanma durumundadır.<br />

Strateji Alt Yöre Menderes-Torbalı-Selçuk aksından, bu aksa paralel giden, kuzey<br />

güney yönünde uzayan bir yeşil kuşakla ayrılmıştır. Kendi içinde de ikiye ayrılan bu<br />

koridoru doğuda yine kuzey güney yönde gelişmiş ikinci bir koridor ayırmaktadır.<br />

Doğuda kalan Beydağ ve Kiraz aynı zamanda <strong>İzmir</strong> strateji alanının bu yöndeki dış<br />

kabuğunu oluşturmaktadır. Bu koridorlar aynı zamanda gelişme eşikleridir. Havza<br />

içinde tarımsal açıdan güçlü çok sayıda küçük yerleşme de bulunmaktadır. Bu<br />

nedenle söz konusu Strateji Alt Yörenin gelişme potansiyeli tarım olarak alınma<br />

durumundadır. Tarımsal yayılımın korunması için ise şehirsel gelişme yerleşim<br />

merkezlerinde toplanma durumundadır. Şu halde kırsal alanlara yapılacak<br />

yatırımlarda sanayi faaliyetlerinden kaçınırken daha ziyade bunun tarımsal<br />

potansiyeli güçlendirecek ve de örgütleyecek tarzda olması hedeflenmelidir.<br />

Ekonomik yapının tarım ve ona bağlı sektörlere dayandığı havzaya önerilmiş bulunan<br />

organize sanayi bölgeleri bu nedenle hedeften sapma durumundadır. Kapsam içinde<br />

ilk organize bölge olan Tire dışındakilerin kısa dönemde gerçekleşmemesi<br />

gerekmektedir. Alt bölge merkezi olarak Tire’nin şehirsel çalışma alanlarında da<br />

yoğunlaşması gerekmektedir. Aksi durumda tarımsal alanların risk alması söz<br />

konusudur. Tarım sektörü potansiyelinin yörede şehirsel ve kırsal olarak ayrıldığında<br />

oranlar % 50 ve % 80’dir. Bu da kırsal kesimlerin yoğun tarım temposunun<br />

korunmasındaki gerekçeyi vermektedir.<br />

Yörenin merkezi konumundaki Tire ilk sanayileşen yerleşme olarak da dikkat<br />

çekicidir ve oluklu mukavva fabrikasıyla ilk atılımı yapmış ve daha sonra organize<br />

sanayi bölgesine (Tire Organize Sanayi Bölgesi) kavuşmuştur. Daha önceleri küçük<br />

çapta konserve fabrikalarıyla sanayileşen Tire’deki söz konusu yatırımın<br />

desteklenerek birinci dereceden kaynak aktarımına sahne olması gerekmektedir.<br />

Özellikle istimlak konusunun çözülmesi için gerekli bürokratik engellerin<br />

ortadan kaldırılması için özel girişimlerde bulunulmalıdır. Ayrıca altyapı<br />

yatırımlarının ivedilikle sonlandırılması gerekmektedir. Halk Bankası’na olan kredi<br />

borcunun da 2003 yılı içinde biteceğinin bilinmesi bölge için olumlu bir gelişmedir.<br />

Ödemiş’te yer alması planlanan organize sanayi bölgesi tarımsal ağırlıklı<br />

düşünülmüştür. 240 sanayi parseli bulunan Tire Organize Sanayi Bölgesinde halen<br />

sorunlar halledilmemiş ve doluluk oranlarının % 4 civarlarında olduğu bilindiğinden<br />

kamulaştırma ve proje çalışmaları süren söz konusu bölge, Tire Bölgesinin<br />

doluluk oranının belirli bir oranın üzerine çıkmasını takiben yatırım kapsamına<br />

alınmalıdır. Aynı şekilde Bayındır ve Kiraz’da da yer alması planlanan organize sanayi<br />

bölgelerinin yer seçimi yapılıp, henüz onaylanmadığı düşünüldüğünde, her iki<br />

bölgenin uzun vadede gerçekleşmesi ekonomiye daha yararlı olacaktır. Bunlar<br />

29


arasında Bayındır Bölgesinin gıda ihtisaslı olmasının yanında yörede gelişmiş<br />

bulunan çiçekçilik konusuna da yer verilmesi rantabl bir yaklaşımdır. Özellikle<br />

Bayındır’da mevcut olan jeotermal enerjinin sera ısıtmacılığında kullanılma<br />

imkanlarının değerlendirilmesi bu eğilimi güçlendirmektedir. Bayındır’daki Meslek<br />

Yüksekokuluna seracılık bölümünün açılması gelecek için önem vadetmektedir.<br />

Jeotermal kaynakların bulunduğu Ergenli Kaplıcalarının yeniden organize edilerek<br />

Strateji Alt Yörenin en önemli termal tesisi haline getirilmesi yararlı olacaktır. Bu<br />

konuda yatırımcıların teşvik edilmesi ve bölgeye yönelik etütlerin yapılması<br />

uygundur.<br />

Bayındır, Beydağ, Kiraz bölgenin sanayisi gelişmemiş kesimlerini oluşturmaktadır.<br />

Örneğin Bayındır’daki konfeksiyon fabrikasının zaman içinde kapanması potansiyel<br />

düşüklüğünü kanıtlamaktadır. Bu tür olaylarda sermaye kısıtlılığı yanında ulaşım<br />

imkanlarının rahat olamaması önemli rol oynamaktadır. Bayındır’ın Torbalı<br />

karayolu bağlantısının sağlıklaştırılması ve virajlarının giderilmesi gerekmektedir.<br />

Aynı şekilde kaplıca turizmi açısından geliştirilecek alanların ulaşım imkanlarının<br />

arttırılması gerekmektedir.<br />

Bu Strateji Alt Yörenin en büyük sorunlarından birisi ulaşım sistemlerinde<br />

görülen donanımsızlıktır. Ödemiş-Beydağ, Bozdağ yollarının genişletilmesi ve<br />

güncelleşmesi dinamizmi arttıracaktır. Aynı şekilde Tire’nin art bölgeye, Gökçen<br />

yönüne olan karayolunun, yine Tire’nin Selçuk yönüne erişmesi için Belevi’den<br />

otoyola olan bağlantısının genişletilmesi ve güncelleşmesi gerekmektedir. Genişletme<br />

kapsamında Kiraz-Ödemiş yolu da ele alınmalıdır. 2000 yılında Kiraz köy yollarının<br />

asfalt kaplanması olumlu bir gelişim olmakla beraber, Strateji Alt Yörenin tüm köy<br />

yolları gibi standardize edilmesi gerekmektedir. Zira tarımsal potansiyeli yüksek<br />

yörenin tarım ürünlerini pazarlayabilmesi ve tarım ekonomisinde gelişebilmesi için<br />

kuvvetli ulaşım sistemlerine ihtiyaç vardır.<br />

Tarım potansiyelinin bu denli yüksek olduğu yörede kırsal nüfus azalması<br />

mekanizasyonda gelişme olmamasına rağmen dikkat çekicidir. Strateji Alt Yörenin<br />

beş ilçesinin kırsal nüfus toplamı 176.912 iken bir önceki sayıma göre % 6 azalma<br />

göstermiştir. Bu nüfus kaybının önlenmesi için ulaşım sisteminin iyileştirilmesi<br />

yanında tarım konusunda bilinçlendirme ve destek yatırımları yapılması<br />

gerekmektedir. Özellikle ilçe tarım örgütleri merkezden desteklenmeli ve kredi<br />

sistemlerinde tohumluk dahil kolaylıklar sağlanmalıdır. Menengeçlerin aşılanarak<br />

antepfıstığına dönüştürülme kampanyası desteklenmelidir. Aynı bağlamda özellikle<br />

orman köylerinin kestane üretimine yönlendirilmesi olumlu girişimlerdir.<br />

Tarım üretimine yönelik sulama projelerinin önemi büyüktür. Beydağ Projesi<br />

kapsamında 18.200 hektarlık alanı sulayacak, K.Menderes taşkınlarından koruyacak<br />

projenin hızlandırılması gerekmektedir. 1993 birim fiyatlarıyla 361 trilyon TL’ye ihale<br />

edilen projenin 1998’de bitmesi gerekirken baraj inşaatının 2005 yılına<br />

aktarılması ödenek yetersizliğinden kaynaklanmıştır. 2002 yılı ödeneğinin de<br />

eksik verilmesi bitiş tarihini riske etmektedir. Ancak projenin Ödemiş Ovası için<br />

önemi dikkate alındığında, ödenek eksikliğine uğratılmamasının gerekli olduğu<br />

30


görülmektedir. Bu sulamanın dip savak çıkışı 1997 yılında ihale edilerek 2002 yılında<br />

bitecekken Beydağ Baraj inşaatı ile paralel yürüdüğü için işe başlaması 2003 ve bitişi<br />

2007 yılıdır. Kamulaştırmaya 2003 yılında başlanacaktır. Bu ekonomik zorlukların ve<br />

finansman güçlüklerinin giderilmesi için dış kredi temin edilmelidir.<br />

Ödemiş Ovası’nın diğer kısmının sulanması için Aktaş Barajı ve Projesinin kısa<br />

veya orta vadede mutlak ihale edilmesi gerekmektedir. 2003 yılında ihale edildiği<br />

takdirde 2007 yılında bitirilmiş olacaktır. 84 trilyon keşif bedelli olup 2003 istimlak<br />

için 625 milyar ayrılması bitim tarihini riske sokmamalıdır. Aynı şekilde Aktaş Projesi<br />

kapsamında 2005 yılında ihale edilip 2007 yılında bitecek sulama alanı düzenlemesi<br />

bağlantılı olarak yürüyeceği için ödeneklerinin sistemli olarak yürütülmesi<br />

gerekmektedir. Bu iki projenin desteklenerek vadelerinde bitirilmesi için çaba<br />

harcanmalıdır.<br />

Proje ve planlama safhasında olan Ödemiş Bademli, K. Menderes, Ergenli, Uladı ve<br />

Bayındır Burgaz Barajlarının hep birden başlatılmaması yukarıda belirtilen<br />

imalatların rahatlatılmasından ve yeterli ekonomik kaynağa sahip olmasından sonra<br />

ele alınmasında yarar görülmektedir. Küçük Menderes Projesi kapsamında<br />

tamamlanması gereken diğer önemli bir proje nehrin ve yan kollarının Kiraz ilçesi ve<br />

10 yerleşimi ile 14.394 hektar arazinin taşkınından koruma projesidir. 1986 yılında<br />

başlayıp % 63’ü tamamlanmış projenin 2006 olan bitim yılı gerçekçi hedef olarak<br />

belirlenmelidir. Bu proje aynı zamanda Beydağ Barajını taşkın ve hasarlardan<br />

koruyacaktır. Dolayısıyla ödenek yetersizliğinden dolayı geciktirilmemesi büyük önem<br />

arz etmektedir.<br />

K.Menderes Projesi kapsamında Bayındır’daki Ergenli ve Falaka Çaylarının bent ve<br />

gölet projelerinin kısa dönemde yatırım programına bağlanması önemlidir. Söz<br />

konusu sulama projelerinin gerçekleşmesi zemin suyunu 60 ila 80 metrelere<br />

indirmiştir. Kuyu sulamasına yönelen çiftçi giderek tarımsal üründe çeşitliliği ve<br />

verimliliği kaybetmekte ve belirttiğimiz üzere şehirsel mekanlara göç etmektedir. Şu<br />

halde sulama projeleri üzerinde önemle durulması gerekmektedir.<br />

Özelde Bayındır’ın şehirsel ölçekteki kanalizasyon ve arıtma tesisi ile çöp depolama<br />

alanının en kısa sürede tamamlanması gerekmektedir. Aynı şekilde Kiraz’ın da bu<br />

sorunlara ek içme suyu probleminin halledilmesi önemlidir. Kanalizasyonuna ödenek<br />

ayrılarak 2005 yılı hedefi gerçekleştirilmelidir. Tire’nin de aynı sorunu ivedilikle<br />

çözümlendirilmelidir.<br />

Beydağ ve Kiraz’ın bu alt yörenin en az gelişmiş yöreleri olması dolayısıyla bu ikilinin<br />

kalkınmada öncelikli yöre teşviklerinden yararlandırılması için girişimlerde<br />

bulunulması gerekmektedir. Çevrelerindeki verimli topraklarda kimin nerede ne<br />

yetiştireceği konusunda da çiftçinin bilinçlendirilmesi ve sözleşmeli ürün<br />

yetiştirilmesine yönelinmesi yararlıdır. Beydağ’da kapatılmış ve durdurulmuş, civa ve<br />

antimon madenlerinin fizibilitesi yapılarak işletmeye açılmasıyla yörenin gerek<br />

istihdam gerek cirosunda görülecek hareketlilik genel yaşam sistemine yansıyacağı<br />

için yararlı görülmektedir.<br />

31


Tarımsal potansiyeli yüksek Ödemiş’in ün kazandığı patatesin yerinde işletilmesi için<br />

tesis kurulması girişimlerinde bulunulmalıdır. Bu tür bir kuruluş sanayi açısından<br />

zayıf olan yöreye hareketlilik getirecektir. Ancak bu durum organize sanayi bölgesinin<br />

yatırım programına kısa dönemde alınacağı manasına gelmemelidir.<br />

Yöredeki pek çok yerleşmenin kanalizasyonu gibi Küçük Menderes’e deşarjların<br />

verilmesi en kısa zamanda önlenmeli ve arıtma sistemleriyle sorun çözülmelidir.<br />

Ödemiş’in bir turizm merkezi olmasını sağlayan Gölcük, bahar sonu ve ekim sonu<br />

süresince aktif bir yerleşme olmaktadır. Bunun dışında yerli halk Zeytinlik<br />

Beldesinde oturmaktadır. Yöreye özellik veren Gölcük’te bulunan krater gölünün<br />

bilinçsiz sulama ile su seviyesinin düşmesi doğal sorunlar ortaya<br />

çıkarmaktadır. Bunun önlenmesi ve çevre tarım alanlarının sulama sistemlerinde<br />

düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Durum aynı paralelde devam ettiği takdirde<br />

su seviyesi düşerek kuruma ile sonlanabilmektedir. Bir dönemler kerevit avcılığının<br />

yapıldığı gölde canlı artık bulunmamaktadır. Bu minval üzere Kültür ve Tabiat<br />

Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından doğal sit ilan edilmiş olmasının yararları<br />

görülmekle beraber doğal sit alanları dışında imara açık kalan kıyı kesimlerinde<br />

yapılaşmanın engellenmesi gerekmektedir. Bu güzergahta Kıyı Kanunun geçerli<br />

olduğu unutulmamalıdır. Gölcük yaylasındaki turizm potansiyeli korunmalıdır.<br />

Bozdağ Kayak Merkezi strateji alanının tek kayak merkezidir. Ancak daha<br />

önce ifade edilen gerekçelerle son iki yıldır işletilemez durumdadır. Bozdağ’ın<br />

Avusturya’daki pek çok kayak merkezinden daha çok kar aldığı bilindiğine göre<br />

tesisin canlandırılması gerekmektedir. Bu amaçla gerekli olan meblağ 2.5 milyon<br />

dolar olarak bildirilmektedir. Bu bedele yeni kayak pistleri ve chairlift de dahildir.<br />

Tesis alanına bir de otel eklenmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bozdağ tesis<br />

alanının kesin tahsis işi tamamlanarak <strong>İzmir</strong> Özel İdaresinin kesin mal sahibi olması<br />

planlama yapılmasını olağan bir duruma getirmiştir. Bu nedenle hatta birden fazla<br />

otel yapılması için girişimcilere yer tahsisi yapmak da mümkündür. Özelde yörenin<br />

ve genelde strateji alan bütünlüğünün sahip olduğu bu yüksek turizm girdisi<br />

üzerinde odaklaşma kısa dönemde çözümlenmelidir.<br />

Strateji Alt Yörenin dışa açılımında diğer önemli bir turizm girdisi de sahip olduğu<br />

tarihten kaynaklanmaktadır. Bu konuda özellikle Birgi’nin ele alınması önem arz<br />

etmektedir. Belediyesinin güçlü ekonomik kaynaklara sahip olmaması tarihsel<br />

perspektif sahibi yörenin düzenlenmesini geciktirmektedir. Bu konuda belediyeye<br />

finansman yanında bilgi aktarılması da yapılmalı, şehrin sahip olduğu fiziki<br />

değerlerin yaşatılmasına katkıda bulunulmalıdır.<br />

Belirtildiği üzere tarım potansiyeli yüksek Strateji Alt Yörenin tarım alanlarının<br />

korunmasına yönelik planlama yapılması, konut ve konut dışı yapılaşmaların<br />

verimsiz alanlara yönlendirilmesini hedeflenmelidir. Orman alanlarının<br />

kullanımı ve denetimi için ise Orman Kadastrosunun bir an önce tamamlanması<br />

önem arz etmektedir.<br />

32


[ F1 ] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />

Genel anlamda iki grup altında beliren bu Strateji Alt Yörenin dış kabuğunu Çeşme-<br />

Karaburun ikilisi oluşturmaktadır. Diğer grup olan Seferihisar-Urla ikilisinden<br />

Urla’nın batısından geçen ve kuzey-güney istikametinde uzanan bir yeşil kuşakla<br />

ayrılır. Çeşme ve Karaburun tarımsal potansiyeli düşük topraklara sahip oldukları<br />

için bu sektörde marjinal gelişim göstermişlerdir.<br />

Çeşme-Karaburun diğer Strateji Alt Yöreden ayrıldığı yeşil kuşak dışında sahip<br />

olduğu yerleşim alanlarının etrafının denizlerle çevrili olmasının avantajını turizm<br />

sektöründeki baskınlığıyla yürütmektedir. Çeşme ve Karaburun’un bulunduğu<br />

yarımadanın büyük kısmının orman mülkiyetinde olması gelişimi kısıtlamasına<br />

rağmen nüfus potansiyellerinin düşüklüğü fazla bir gelişim alanı gerektirmemektedir.<br />

Ancak Çeşme’nin sahip olduğu doğal değerler yörenin son yıllarda ulusal ve<br />

uluslararası alanda cazibe odağı olmasına sebep olmuştur.<br />

Karaburun ise daha ziyade orta gelir seviyesinde turizm imkanı sunmaktadır. Bu<br />

nedenle lokal hizmet vermektedir. Turizm ağırlıklı bu alana sanayi sektörünün<br />

yönlenmemiş olması olağan kabul edilmektedir. Coğrafi koşulların da uygun<br />

olmaması gelecek dönemlerde bu kesimlere sanayileşme fırsatı tanımayacağı için<br />

öneri ve planlama sanayi sektörü dışında olmalıdır. Sınırlı tarım potansiyelinde başta<br />

gelen ürün tütün olmakla birlikte nergis ve sümbül üretimi teşvik kapsamına<br />

alınmalıdır. Bu konuda üretici bilinçlendirilmeli ve kredilendirilmelidir.<br />

Ulaşım yönünden Çeşme’nin şehre otoyolla bağlı olmasına karşın Karaburun’un 50<br />

km’den fazla yolunun standartların altında olması gelişmişlik düzeyinde bir handikap<br />

gibi dursa da sosyo-ekonomik ve nüfus potansiyeli, yeni projesi bulunan bu yolun<br />

uygulamaya geçilmesini kısa ve orta vade dışına itmektedir. Özellikle yaz ayları yoğun<br />

kullanılan Karaburun-Mordoğan ve bu güzergahtaki Balıklıova yerleşmelerine deniz<br />

yoluyla erişmenin programlanması karayolu imalatına göre daha rantabl bir<br />

yatırımdır. Bu amaçla mevcut iskeleler revize edilmelidir.<br />

Çeşme için diğer bir ulaşım kaynağı olan ve Özel İdare mülkiyetindeki hava alanının<br />

işlerliğe kavuşturulması için ödenek ayrılması ve işletmesinin devredilmesi<br />

kullanılabilirliğini ortaya çıkaracaktır.<br />

Karaburun, Mordoğan ve Yeniliman yerleşmeleri son 20 yıl içinde kooperatifleşme<br />

yoluyla kıyı kesimlerini hoyrat bir şekilde kullanmışlardır. Bundan dolayı<br />

önümüzdeki dönemlerde yapılaşmanın kontrol altına alınması için mevcut nazım<br />

planların revize edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Su açısından sıkıntılı<br />

olan yörenin mevcut imar planları gerçekleştiği durumda büyük bir su sıkıntısıyla<br />

karşılaşacakları açık ve net olarak ortadadır. Karaburun-Mordoğan Göleti sulama<br />

amaçlı olarak projelendirilmiş olmasına karşın su ihtiyacı ortaya çıktığı durumda<br />

amacı olan 192 hektarlık alanı sulayamama problemiyle karşılaşılacaktır. Şu halde<br />

yörenin amaçsız yapılaşması durdurulmalıdır. Karaburun-Bozköy Göleti içme<br />

suyu amaçlı yapılacaktır. Ancak 2003 yılı programına alınmadığı gibi ne zaman<br />

gerçekleşeceği belirsizdir. Yapılaşma kontrol altına alındığı takdirde gerçekleşmesi<br />

uygundur. Zira yakın gelecekte yörede su problemi ortaya çıkacaktır. Karaburun<br />

33


çevresinde ön inceleme safhasındaki Karareis Barajının içme suyu amaçlı olarak<br />

Ildır ve Çeşme’ye hizmeti amaçlamaktadır. Bugünkü konjonktürde uzun<br />

dönemde gerçekleşmesi uygundur.<br />

Karaburun ve Çeşme yöresinin günümüzdeki en önemli enerji kaynağı rüzgar<br />

enerjisidir. Zaten bu doğrultuda Çeşme-Alaçatı’da yatırımlar mevcuttur. Öneri<br />

potansiyel olan Mordoğan, Çeşme, Karaburun, Yaylaköy, Zeytineli, Yenicepınar,<br />

Bozköy, Çiftlikköy, Ilıca, Germiyan, Reisdere gibi yörelere tesis edilecek rüzgar<br />

çiftliklerinden 600 MW elektrik elde etmek yapılan müracaatlar doğrultusunda<br />

mümkün görülmektedir. Bu konuda yatırımların hızlandırılması için bürokratik<br />

engellerin kaldırılması, Çeşme’nin jeotermal enerjiye sahip olması ve şehir ısıtma<br />

projesinin bulunması bu konudaki çabaları ortaya koymakla beraber kısa ve orta<br />

vadede şehir ısıtma projesinin gerçekleşmesi mümkün görülmemektedir. Bu<br />

konuya yönelecek yatırımların termal turizme kaydırılması Çeşme için kısa ve orta<br />

vadede daha yararlıdır.<br />

Kıyı potansiyeli birincil olarak değerlendirilmelidir. Alaçatı’nın rüzgar sörfü<br />

konusunda kendini kanıtlamış olmasına karşın yeterli altyapı tesislerine de<br />

kavuşturulması gerekmektedir. Bunun yanında Mordoğan balıkçı barınağının kısa<br />

dönemde bitirilerek yat turizmine açılması, Çeşme’de 1995 yılında temeli atılan<br />

Merkez, Dalyan, Şifne, Karaada yat yanaşma yerleri ve limanlarının yap-işlet-devret<br />

formülüyle ihaleye çıkarılması kısa dönem için gereklidir. Benzer şekilde Alaçatı yat<br />

limanının finansman güçlüklerinin ortadan kaldırılması için belediyeye kaynak<br />

aktarılması gereklidir.<br />

Çeşme’nin turizm alanında göstermiş olduğu yüksek potansiyel yeterince<br />

değerlendirilmediği için büyük yatırımcıların piyasaya giremediği görülmektedir.<br />

Yatırım alanlarının mekansal kısıtlılığı ve geniş sit alanlarının bulunması bunların<br />

önündeki en büyük engellerdir. Kongre ve golf turizmi için yatırım alanları açılarak iç<br />

ve dış yatırımcılara imkan tanınmalıdır. Zira Çeşme potansiyel açısından<br />

kullanılabilirliğini 12 aya yayabilecek potansiyele sahiptir. Bu kapsamda Alaçatı<br />

yöresindeki özel turizm bölgelerinin yatırımcılar için özendirici ve<br />

kredilendirme sistemleri ile cazip hale getirilmesi beklenmektedir.<br />

Bir sınır yerleşmesi olan Çeşme’nin gümrüklü giriş çıkışının olması ve ro-ro<br />

limanına sahip olması farklı bir ticaret yapısına sahip olduğunu<br />

belirtmektedir. Ro-ro limanının genişleme kapasitesinin sınırlı olmasına karşın<br />

tırların bekleme mekanı yeterli olduğu için bulunduğu alanda faaliyete devam etmesi<br />

uygun görülmektedir. Ancak yaz ayları durgun olan Çeşme, ticaretini canlandırmak<br />

için sınır ticareti kapsamında gelişmeler ve sorunları çözmek için girişimlerde<br />

bulunmalıdır.<br />

[ F2 ] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />

<strong>İzmir</strong> merkez şehri kuşaklayan Urla-Seferihisar bölgesi konut odaklı gelişim<br />

göstermektedir. Özellikle belediye sınırları dışındaki alanlara Valilik tarafından<br />

Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü kanalıyla verilen imar hakları yerleşim alanları dışını<br />

34


parçalı bir tarzla yaralamıştır. Bunun sonucunda parsel büyüklükleri artırılmış<br />

ancak mekansal bozulma probleminin önüne geçilememiştir. <strong>İzmir</strong> merkez şehir<br />

çevresinde oluşturulan yeşil kuşağın Güzelbahçe ile Urla arasında kalması Urla’nın<br />

<strong>İzmir</strong>’le birleşmesini engellemiştir. Dolayısıyla bu yeşil kuşak üzerinde yapılaşma<br />

önerilmemelidir. Mevcut tarımsal faaliyetlerin korunması faydalı görülmektedir.<br />

Urla ve çevresinin <strong>İzmir</strong>’in yeni konut gelişim alanı olması ve rahat ulaşılabilirliğinin<br />

sağlanması merkez fonksiyonlarını bu yöreye kaydıracaktır. Bu anlamda kıyı<br />

kullanışlarının göreceği rağbetin karşısında durulmalıdır. Sonuçta Urla turizm<br />

açısından değil, merkeze bağlı konut gelişme alanı olarak önem kazanmaktadır.<br />

Temel strateji Urla ve yakın çevresinin konut yerleşme ve yaşama alanı olarak<br />

planlanmasıdır.<br />

<strong>İzmir</strong> şehrinin konut talebini karşılaması hizmet sektörünün de gelişmesiyle<br />

sonuçlanacağından uzun vadede Urla’nın raylı taşınım sistemlerinin <strong>İzmir</strong>’e<br />

bağlanması olanaklı kabul edilmelidir. Zira <strong>İzmir</strong> hafif raylı sistem projesinin hattının<br />

Balçova’ya kadar uzaması ön görülmektedir. Deniz ulaşımında Mordoğan-Karaburun<br />

güzergahında Urla ve çevresindeki önemli yerleşme alanlarına bağlantı yapılabilir.<br />

Diğer Strateji Alt Yörede olduğu gibi Urla’nın rüzgar enerji potansiyeli yüksektir.<br />

Özellikle Barbaros köyü çevresine yapılacak yatırımlar teşvik edilmelidir. Urla’nın<br />

hizmet sektöründe konut ağırlıklı gelişmesi eğitim sektörünü de yöreye çekmiş<br />

olduğundan yatırım yapacak eğitim kurumlarının teşvik edilmesi gereklidir. Yüksek<br />

Teknoloji Enstitüsü bünyesinde Teknoloji Geliştirme Bölgesinin planlanmış<br />

olması yörenin temiz teknoloji açısından gelişmesine öncülük yapacaktır. Bunun<br />

dışında diğer türden organize sanayi bölgeleri bu alanda planlanmamalıdır.<br />

Seferihisar yöresi ise kısmen <strong>İzmir</strong> konut stoku içinde yer alırken ikincil konutlar<br />

tarafından da kullanılmaktadır. Bu durum yörenin gelişme trendi olan tarımsal ve<br />

termal yatırımları rahatsız edicidir. Tarımsal açıdan kısıtlı verimli topraklara sahip<br />

olması sulama sistemleriyle bunları güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Faaliyette olan<br />

Ürkmez Barajına ek Gümüşsu-Ürkmez projesi kapsamında 1994 yılında yapımına<br />

başlanan ödenek yetersizliğinden 2003 yılına ertelenen Kavakdere Barajının<br />

önümüzdeki yıl ödenek ayrılarak bitirilmesi gerekmektedir. Zira baraja bağlı<br />

sulama alanlarının düzenlenmesine 2003 yılında başlanacak ve 2 yıl sonra bitecektir.<br />

Birbirine bağlı bu iki projenin kısa dönemde tamamlanması gerekmektedir. Ödenek<br />

yetersizliğinden 2003 yılında kamulaştırmaya başlanamamış olmasının önündeki<br />

engeller kaldırılmalıdır. Ürkmez Barajının ise daha verimli olabilmesi için yüksek<br />

basınçlı boru sistemine dönüştürülmesi elzem görülmektedir.<br />

Seferihisar içme suyu temini için yapılması planlanan Gelinalanı Barajının orta<br />

vadede sisteme entegre edilmesi için çalışmalara başlanmalıdır. Bu sayede yılda 2.41<br />

hm 3 su çekilebilecektir. Sonuçta hem tarım hem turizm sektöründe gelişme gösteren<br />

Seferihisar’ın büyük bir altyapı sorunu çözülmüş olacaktır.<br />

Büyük jeotermal kaynaklara sahip olması gerek şehir ısıtması gerekse<br />

kaplıca turizmi açısından gelişiminin odak noktasıdır. Bu kaynak aynı<br />

zamanda sera tarımını da geliştirmektedir. Bu konu desteklenerek jeotermal<br />

35


kaynakların kullanılır duruma getirilmesi sağlanmalıdır. Doğanbey-Karakoç termal<br />

tesislerinin bulunduğu alanın özel turizm bölgesi ilan edilmiş ve<br />

projelendirilmiş olması yatırımcıları çekecek potansiyele sahiptir. Bu alanın 20.000<br />

yatak kapasiteli olarak planlanmış olması geniş kapsamlı ele alındığını ve değişik<br />

ölçekteki yatırımcılara hitap edilebildiğini göstermektedir.<br />

Termal tesislerden Seferihisar’ın şehirsel ısıtması yanında bu kaynak suyunun boru<br />

sistemleriyle Balçova-<strong>İzmir</strong>’e aktarılması Büyükşehirde de yararlanılabileceğini<br />

göstermektedir. Ancak Seferhisar’ın ve çevre yerleşmelerin şehirsel ölçekte altyapı ve<br />

kanalizasyon sistemlerini tamamlayamamasının ortaya çıkardığı zararların önlenmesi<br />

için yatırım kaynağı bulunması gereklidir. Arıtma tesisi için ivedilikle kamulaştırma<br />

işlemleri ele alınmalıdır. Kısa dönemde turizme açılacak yörenin merkezi bir çöp<br />

toplama alanına sahip olması hatta Urla ile beraber hareket etmesi olumlu olacaktır.<br />

Turizm getirisi olarak Sığacık yat limanının yarım kalmış olan faaliyetlerinin<br />

devamı ve kısa dönemde hizmete sunulması yöreyi bir cazibe odağı kılacaktır.<br />

Sığacık’tan başlayarak kıyı boyu gidildiğinde pek çok beldeden geçerek Pamucak<br />

sahiline erişildiğinden kıyı boyu giden karayolunun uzun dönem beklentileri içinde<br />

mevcut durumunun değiştirilmesi söz konusu olmamalıdır. Zira bu alan tarım ve<br />

ikincil konut alanı olarak kullanılmaktadır. Tesis yönünden orta ölçekli turizm<br />

yatırımlarıyla bezenmiş olması yöreye kendine özgü bir karakter vermektedir. Bu<br />

özgünlüğün pekiştirilmeden korunması, çevresel getiriyi daha da bozmaması için<br />

göreceli olarak olumlu bulunmuştur.<br />

Çeşme-Dilek Yarımadaları Strateji Alt Yöresi iki bölümde ele alınırken ortaya çıkan<br />

sektörel dağılım da bu hususu pekiştirmektedir. Turizm sektörünün ortak payda<br />

olarak görüldüğü yöre Çeşme yönünde bu sektörü baskın hale getirmiştir. Karaburun<br />

yöresinin kendi kabuğu içinde kalmaması için Mordoğan’ın yat limanı marjinal de<br />

olsa bir katkı sağlayacaktır. İkincil konut olarak etkin görülen Urla, son on yıl<br />

içinde ana şehir ve ulaşım baskısıyla konut sektörünü hakim unsur olarak<br />

kabul etmiştir. Bu yörede sadece Seferihisar şehirsel dinamikler açısından sektörel<br />

farklılıklara önümüzdeki dönemlerde daha fazla sahip olacağının görüntülerini<br />

vermektedir.<br />

36


12. İZMİR İLİ İÇİN BÜTÜNLEŞİK STRATEJİ PLANI ÖNGÖRÜLERİ<br />

(2003 – 2012)<br />

12.1 2003–2012 Dönemi için Mekansal Ekonomik İlkeler ve Varsayımlar<br />

Strateji <strong>Planı</strong> dönemi için <strong>İzmir</strong> ili düzeyinde genel ilkeler ve varsayımların<br />

düzenlenmesinde herhangi bir sıralama kriteri kullanılmamıştır. Bu ilkeler, program<br />

önceliklerinin belirlenmesinde ve yatırımlara vade konulmasında önem kazanacaktır.<br />

Söz konusu ilkeler dönem hedeflerinin belirlenmesinde kullanılabilecek varsayım<br />

niteliğindedir ve aşağıdaki gibi sıralanabilir.<br />

• Kuzey limanları yük taşımacılığında, güney limanları ise yolcu taşımacılığında<br />

dengeli bir şekilde ancak iç ve dış ulaşım bağlantıları açısından<br />

uzmanlaştırılmalıdır.<br />

• Demiryolları için bölge ölçeğinde daha önce hazırlanan demiryolları ana planı<br />

yeniden gözden geçirilip değerlendirmeli, Halkapınar’da yapımı öngörülen ana<br />

yolcu gar tesisine ve marşandiz garı ve triyaj tesislerinin inşasına gerekli<br />

önem verilmelidir.<br />

• Elektrifikasyon ve çift hat banliyö demiryolu yapım ve işletmeciliğine, banliyö<br />

sisteminin metro standardı ile geliştirilmesine ağırlık ve öncelik verilmelidir.<br />

• Çandarlı Körfezi’nde Kuzey Ege Limanı’nın proje çalışmaları hızlandırılmasına<br />

paralel olarak, demiryolu şebekesinin standardı yükseltilmeli ve Aliağa –<br />

Balıkesir hattı kurulmalıdır.<br />

• <strong>Stratejik</strong> plan dönemi içinde Çandarlı’da, Kuzey Ege Limanı tesis edilmesi<br />

kesinleştirilmeli, proje çalışmaları ve uygulamalarının başlatılmalısı<br />

hızlandırılmalıdır. Uzun vadede Çandarlı Limanı’nın aşamalı olarak hizmete<br />

girmesine paralel olarak Alsancak Limanı; ağırlıklı olarak yolcu gemilerine,<br />

<strong>İzmir</strong>’in yakın hinterlandı açısından da yük gemilerine tahsis edilmelidir.<br />

• Ege Bölgesi ve <strong>İzmir</strong> İli karayolları ağı Çandarlı Limanı’nın etaplaması<br />

doğrultusunda geliştirilmelidir.<br />

• <strong>İzmir</strong> Körfezi’nin deniz derinlikleri ile kıyı çizgisi sabitlenmeli ve kıyı potansiyeli<br />

açısından öncelikler tesis edilerek hazırlanacak bir kıyı proje ve yönetimi sistemi<br />

ile denetim altına alınmalıdır.<br />

• <strong>İzmir</strong> Körfezi’nde, denizle fiziksel bütünleşme gösteren bir kıyı kullanım çizgisinin<br />

yaratılması ve körfezdeki tüm kıyı yapılaşmalarının gerektireceği düzenlemelerin<br />

1


u kullanım çizgisine göre irdelenmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Adı geçen<br />

kıyı kullanım çizgisinin saptanması için körfezde, kartografik ve batımetrik<br />

çalışmaların, akıntı ölçümleri ve dalga analizlerinin, makrobentik ve<br />

sedimentolojik çalışmaların yapılması öngörülerek 1983 yılında gerçekleştirilmiş<br />

olduğu bilinmektedir. Önceki çalışmalardan yararlanarak ve gerekirse<br />

güncelleştirmelere gidilerek kıyı kullanım çizgisinin ivedilikle belirlenmesi<br />

sağlanmalıdır.<br />

• Çiğli’deki arıtma tesisinden elde edilen suyun sulama, çamurun ise elektrik<br />

enerjisi üretme amaçlı kullanımı sağlanmalıdır.<br />

• Bakırçay–Gediz–K.Menderes Havzaları için, ayrı ayrı havza planları<br />

hazırlanılarak bu havzaların topraklarının tarımsal değerleri gözetilerek koruma<br />

altına alınması sağlanmalıdır.<br />

• Kent genelinde toplanan çöplerin geri dönüşümünün sağlanması için gerekli<br />

organizasyonların kurulması ve yatırımların yapılması sağlanmalıdır.<br />

• Hipermarketlerin yer seçimlerinin küçük esnafın da ayakta kalmasına olanak<br />

verecek şekilde yasal düzenlemeye kavuşturulması gerekmektedir.<br />

• Şehirsel alanda son yıllarda öncelik ve ağırlık verilen toplu ulaşım sistemleri<br />

bütünleşme ve etkinleştirme çalışmaları sürdürülmeli, yakın çevre ve giderek<br />

il ölçeğinde metropoliten alan toplu ulaşım sistemlerinin proje ve uygulama<br />

çalışmalarına başlanılmalıdır.<br />

• Alt yörelerin her biri için 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Nazım Planları<br />

hazırlanmalıdır.<br />

• Kıyı kesiminde turizm öncelikli çevre düzeni planları için revizyon çalışmaları<br />

yapılmalıdır.<br />

• Sektörler için fiziki gelişme planları hazırlanmalı ve bunların çevre düzeni<br />

planlarına veri oluşturması sağlanmalıdır.<br />

• Hazırlanacak 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Nazım Planları ve Revizyonları<br />

sonrasında yerleşmelerin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları da gözden<br />

geçirilmelidir.<br />

• Strateji alt yörelerine yönelik hazırlanacak Nazım İmar Planlarına bağlı Uygulama<br />

İmar Planlarında ve Kentsel Tasarım projelerinde engellilerin rahat hareket<br />

etmesini sağlayacak uygulama standartlarının getirilmesi sağlanmalıdır.<br />

• Orman varlığı yeşil kuşaklar ve koridorlarla bütünleştirilerek, kıyı ve dağ ekolojik<br />

sistemiyle bütünleştirilmeli, bunun yanında koruma–işletim–denetim<br />

mekanizmasıyla da sürdürülebilirlikleri geliştirilmelidir.<br />

• Aliağa–Kemalpaşa–Torbalı’da sanayi sektörü için yaratılmış organize ortamlarda<br />

öncelikle yerel ve bölgesel potansiyel için, sonrasında da ülkesel işlevler için<br />

parseller ayrılması gözetilmelidir. Yeni organize sanayi bölgelerinin seçiminde,<br />

sayı ve büyüklük olarak imalat ve üretim birimlerinin seçimi ve<br />

2


yönlendirilmesinde, yerel ve yöresel potansiyelin değerlendirilmesinin<br />

ötesinde amaçlar güdülmelidir.<br />

• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü çevre yolları sistemi, tümüyle mutlaka<br />

tamamlanmalıdır.<br />

• <strong>İzmir</strong> ili turizm potansiyelinin değerlendirilmesi ve bu potansiyelin tanıtımının<br />

sağlanması amacıyla İZTAV çatısı altında profesyonel bir ekibin kurulması ve<br />

tanıtıma yönelik farklı kurumlardaki tüm kaynakların bu organizasyona<br />

aktarılması sağlanmalıdır.<br />

• Korunacak doğal ve kültürel alanlar denetim altında tutulmalı, yoğunluk ve yapı<br />

düzeni itibariyle bu alanların korunması amacıyla, mevzii yerleşim alanı<br />

uygulamaları için uygun normlar belirlenerek geliştirilmelidir. Kıyı kesimi ve<br />

kırsal alanlarda, doğaya ve çevreye uyumlu yerleşmeler elde edebilmek amacıyla,<br />

gelişi güzel mevzii planlarla veya izinsiz olarak gelişen yapılaşmaların önüne<br />

geçilmelidir. Buralarda bölgelemelere gidilerek nüfus ve yapı yoğunluğu, yapı<br />

düzeni, parsel büyüklükleri, sosyal ve fiziki altyapı ve yerleşilebilirlik koşulları<br />

konularında ilke ve standartlar oluşturulmalıdır. Tümüyle yerleşilemezlik özelliği<br />

taşıyan yerlerde ise kesin denetim koşullarının geliştirilmesi sağlanmalıdır.<br />

• Yerel kamu idaresinde fiziki-stratejik planlamanın etkinliğinin ve işlevselliğinin<br />

artırılması, karar mekanizmasında rol almasının ve il düzeyinde yaygınlaşan bir<br />

kurumlaşmaya gidilerek bunun sürekli bir hale getirilmesi sağlanmalıdır. Bu<br />

bağlamda çalışmanın 9. kısmında açıklanmış olan Ekonomik ve Sosyal<br />

Kalkınma İdaresinin kurulması çalışmalarında bulunulmalıdır.<br />

• Fiziki planlama ile ekonomik planlamanın uyum içinde yürütülebilmesi için<br />

yatırım ve karar organizasyonlarına gereken önemin verilmesi önem arz<br />

etmektedir. Bunun için KOBİ’lerin finansmanına alternatif bir yaklaşım olarak ele<br />

alınmış olan Anadolu Menkul Kıymetler Borsası kurulmalıdır.<br />

• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü ve özellikle de Metropoliten Aktivite Merkezi sınırları<br />

içinde kalan büyük saha kullanan sanayi kurumları ile kamu idaresine ait<br />

kullanışların arazi değerlerinin artmasına paralel olarak çepellere kaydırılması,<br />

eski yerlerinin vasıflı hizmetler sektörlerine, bilgi ve sermaye yoğun birimlere<br />

ayrılmasının sağlanmalıdır. (Örneği DSİ, Karayolları, Köy Hizmetleri, Tarım İl<br />

Müdürlüğü vb. hizmet alanlarıyla Kula Mensucat gibi sanayi alanları)<br />

• <strong>İzmir</strong> İl düzeyinde tarım sektörüne ilişkin düzenleme ve yatırımların önceliklerinin<br />

ele alınması, verimliliğin artırılması yönündeki çalışmaların hızlandırılarak<br />

stratejik plan dönemi sonuna kadar tamamlanmalıdır.<br />

• Yarımadada ve <strong>İzmir</strong> Körfezi çevresinde deniz ulaşım kapasitesi artırılmalıdır.<br />

• Mekansal-ekonomik roller, <strong>İzmir</strong> il düzeyinde; il içine ve il dışına olarak, alt<br />

yöreler düzeyinde ise; alt yöre içine ve il dışına olarak tanımlanmalıdır.<br />

• Ege Adaları’ndan Midilli, Sakız ve Sisam’la <strong>İzmir</strong> arasında sınır ticareti ve ulaşım<br />

ilişkilerinin yük ve yolcu taşımacılığı açılarından kurulmasına çalışılmalıdır.<br />

3


• Taşocakları ve madencilik işletmeciliğindeki uygulamaların genel peyzaj<br />

yönünden olumsuz etkilerinin oluşmasının engellenmesi ve denetlenmesi<br />

sağlanmalıdır.<br />

• Tüm dere yataklarının yerleşim istilalarından arındırılması sağlanmalıdır.<br />

• Yeşil kuşaklar Büyükşehir Bütünü içinde aktif yeşil alanlarla bütünleştirilmelidir.<br />

• <strong>İzmir</strong> İl düzeyinde milli parklar ve rekreasyon alanları, yeşil kuşak sistemiyle<br />

ilişkilendirilmelidir.<br />

• İçme suyu barajlarının koruma alanlarında denetimin sürekliliği sağlanmalıdır.<br />

• Toprak kabiliyetleri açısından üst sınıf alanlarda tarım aleyhine oluşacak<br />

gelişmeler engellenmelidir.<br />

• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içindeki mevcut sanayi bölgelerinin sermaye yoğun ve<br />

ileri teknoloji kullanan üretim birimleriyle yer değiştirmeleri yönlendirilmelidir.<br />

• Tersaneler ve limanlar arasındaki yer seçimi ilişkileri gereksinimler<br />

doğrultusunda çözülmelidir.<br />

• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Alt Yöresinin temel ekonomik-mekansal işlevi; üst<br />

düzey organizasyon-hizmetler, ticaret ve turizm sektörlerindeki uzmanlaşma<br />

düzeylerinin artırılıp geliştirilmesi, şeklinde yönlendirilmelidir.<br />

• Alsancak Limanı gerisinde yarım kalmış karayolu viyadüklerinin, bir yandan<br />

liman içine indirilerek kamyon ve TIR trafiği açısından rahatlamanın getirilmesi,<br />

diğer yandan da şehir içi yol standart ve işlevinde Alsancak yolağına<br />

bağlantılarının kurulmalıdır.<br />

• Alt yörelere stratejik planla yükümlenecekleri işlevlerin dışında roller verilmemeli<br />

ve yatırım öncelikleri bu işlevlere göre tanımlanmalıdır.<br />

• Alt yörelerde yer alan mevcut ikinci konut stoklarının, bu yöreler için öngörülen<br />

işlevlere uygun olarak diğer kullanış biçimlerine teşvik edilmesi yönünde<br />

çalışmalar yapılmalıdır.<br />

• Turizm konaklama tesislerinin boşluk oranlarının yüksek olduğu yörelerde,<br />

yatak kapasitesini artıracak yatırımların öngörülmemesi, kısa vadede öncelikle<br />

doluluk oranlarının artırılması yönünde politikalar geliştirilmelidir.<br />

• Ölçek ekonomilerinin kurulmasının potansiyel olarak uygun olduğu yörelerde, bu<br />

doğrultuda politikalar ve uygulamalar geliştirilmelidir.<br />

• Çevre korunması amacıyla, risk altındaki yörelerde ilgili normlara uygun ön<br />

arıtma koşulları geliştirilip uygulanmalıdır.<br />

• Toplu konut uygulamalarıyla ilgili mevcut stoklar eritilinceye kadar yeni yerleşim<br />

alanlarının açılmasına izin verilmemelidir.<br />

• Mevcut tesis edilmiş ve onaylanmış organize sanayi bölgelerinde tam kapasite<br />

elde edilinceye kadar kısa vadede ve dönem içinde yeni organize sanayi<br />

bölgelerine izin verilmemelidir.<br />

4


• İl düzeyinde yerel enerji potansiyelinin ve olanaklarının kullanılması<br />

özendirilmelidir.<br />

• İl düzeyinde mekansal gereksinimlerin gereği ortak kamu bütçe ve programı<br />

hazırlanarak uygulanması girişimleri yapılmalıdır.<br />

• Şehirsel yerleşmelerin sınırları içinde kalan ve korunması konusunda genel<br />

kabuller oluşturulan tarım alanlarının sürdürülmesiyle ilgili politikalar<br />

geliştirilmelidir.<br />

• Kamu yönetiminde alt merkezleşme eğilimlerine uygun örgütlenme biçimlerine<br />

yönelinmelidir. Alt merkezlerde hizmet düzeyinin geliştirilmesi sağlanmalıdır.<br />

• Mekansal şehirleşmeye özen gösterilmeli yasa dışı yapılaşmaların önüne geçilmeli<br />

ve bunu özendirecek girişim ve düzenlemelerden mutlaka kaçınılmalıdır.<br />

• Nüfusun gereksinimine uygun yerinde, sürekli ve yeterli düzeyde sosyal alt yapı<br />

hizmetlerinin verilmesi sağlanmalıdır.<br />

• Şehirsel yerleşmelerin girişlerine arazi kullanışları ve peyzaj donatısı açısından<br />

özen gösterilmeli ve mevcut olumsuz gelişmeler için yeniden düzenleme<br />

çalışmaları yapılmalıdır.<br />

• Yerel yönetimlerin emlak vergilendirmelerindeki dengesizlikler düzeltilmelidir.<br />

Emlak vergi oranlarının beldeler bazında ortaya çıkan eşitsizlikleri giderilmeli,<br />

bazı yörelerde düşük emlak vergilerinden kaynaklanan finansal güçlüklerin<br />

ortadan kaldırılmalıdır.<br />

• Sanayi ve toplu konut yerleşim alanlarında ön arıtma sistemlerinin kurulması ve<br />

işletilmesine sorunları strateji plan dönemi sonu itibariyle tümüyle<br />

çözümlenmelidir.<br />

• Özellikle turizm ve ikinci konut yörelerinde yaz aylarında gelişen trafik ve otopark<br />

taleplerine uygun düzenlemeler yapılmalıdır.<br />

• Şehirsel yerleşmelerde yol ağları, trafik ve otopark düzenlemeleri, talep yönetimi<br />

tekniklerinden de yararlanılarak geliştirilmeli, yaya – taşıt trafiği ayrıştırmalarını<br />

dengeli bir biçimde gözeten ağlar oluşturulmalıdır.<br />

• Şehirsel yerleşme geçişlerinde ve bağlantı noktalarında, yaya ve taşıtlar için<br />

köprülü karayolu kavşakları ve demiryolları köprülü geçişleri düzenlenmelidir.<br />

• Köylerde kanalizasyon ve arıtma tesislerinin yapılmış olmalarının yanı sıra<br />

bunların bakım ve işletim sorunlarının çözümlenmesi de sağlanmalıdır.<br />

• Havzalarda ve tüm tarım alanlarında yer altı sularının dengeli kullanımı<br />

sağlanmalıdır.<br />

• <strong>İzmir</strong> Körfezi’nin tüm dere ıslah çalışmaları tamamlanmalıdır.<br />

• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü’nde karayolu ağında alternatif güzergahların elde<br />

edilmesi sağlanmalıdır.<br />

• Telekom haberleşme ve bağlantı ağlarında, nüfus ve işletme taleplerine göre<br />

gelişmeler için revizyon çalışmaları yapılmalıdır.<br />

5


• Tarım sektöründeki küçük işletmelerin, tohumdan pazara kadar geçecek süreçte<br />

sorunlarının ve hizmet eksikliklerinin giderilmesi sağlanmalıdır.<br />

• Dağ köylerinde orman kadastrosu tamamlanmalıdır.<br />

• Katı atıkların toplama ve depolama sorunları alt yöreler düzeyinde yerleşmeler<br />

arası işbirliği ile planlanarak topluca çözümlenmesi sağlanmalıdır.<br />

• Stol havaalanları, turizm–sanayi–tarım sektörlerinin gereksinimleri<br />

doğrultusunda ve alt yörelerin yapılarına göre yer seçilerek uygulanmalıdır.<br />

• Demiryolları için hazırlanacak ana planda Ödemiş ve Tire sapakları, yöresel bir<br />

demiryolu sisteminin parçası durumuna getirilmeli ve elektrifikasyonu için<br />

çalışmalar yapılmalıdır.<br />

• Mevcut arkeolojik envantere uygun olarak yerinde müzelendirme ve sergilendirme<br />

kapasitesi artırılmalıdır.<br />

• İl düzeyinde balıkçı barınakları ve yat limanları ağına gerekli öncelikler<br />

verilmelidir.<br />

• Büyükşehir Belediyesi Mücavir Sahası’ndaki köylerde belde belediyelerinin<br />

kurulmasının sonrasında mücavir alan dışına çıkmalarına neden olan yasal<br />

boşlukların giderilerek, söz konusu yerlerde planlama, uygulama, denetim<br />

bütünlüğünün kaybolması sonucunu yaratan bu durumun giderilmesi<br />

sağlanmalıdır.<br />

• Mevcut şehirsel fiziki altyapının merkezden başlayarak yeraltına alınması<br />

çalışmalarının sürdürülmesi ve tamamlanması.<br />

• Eski Gediz Deltasının güney kesimine, Sasalı ile irtibatlı bir tarzda ve Çiğili<br />

Atatürk Organize Sanayi bölgesine hizmeti de içeren konteynır ağırlıklı bir<br />

iskelenin tesis edilmesi.<br />

• Expo kurulması tasarlanan İncirlatı kesiminde 2008 yılı sonrası için bu tür bir<br />

alanın ayrılmasının hedeflenmesi ve planlama çalışmalarının değerlendirmeye<br />

alınması, tema belirlenmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong>’in yurt dışı merkezlerle doğrudan havayolu bağlantısının sağlanması için<br />

potansiyel araştırmalarının yapılması<br />

• Doğu Akdeniz Bölgesinde yer alan önemli liman şehirleri arasında feribot ve gemi<br />

seferleri (kruvaziyer) düzenlenerek <strong>İzmir</strong>’in tanıtımının sağlanması ve başta <strong>İzmir</strong><br />

olmak üzere stratejik planlama alanında özellikle kıyı yerleşmelerinin ekonomik<br />

potansiyellerinin arttırılması.<br />

12.2 2003-2012 Dönemi Ekonomik Sektörel Hedefler<br />

<strong>Stratejik</strong> planlama alanımızda yer alan yerleşmelerin ilçe bazında 2003-2012 yılları<br />

arasındaki nüfus öngörüleri ekteki tabloda verilmektedir. Bu değerlendirmeler<br />

ışığında 2013 yılında <strong>İzmir</strong> nüfusunun yaklaşık 4.7 milyon olması beklenmektedir.<br />

10 yıllık süre içerisinde ortalama % 35’lik bir artışla ile 1.25 milyon daha fazla kişi<br />

<strong>İzmir</strong>’de yaşayacaktır. Bu toplam artışın 520 bin kişisi, doğal ve kalan, 730 bini ise<br />

6


göçe bağlı nüfus artışı olarak beklenmektedir. Doğal nüfus artışına karşı, <strong>İzmir</strong> ili<br />

hazırlanma sürecine sahip olduğundan sosyo-ekonomik beklentileri dengeleme<br />

şansına sahiptir. Ancak göç ile gelen nüfusun, içinde bulunduğu yaşa bağlı olarak<br />

beklentileri değişecektir. Her iki nüfus artış tipine bağlı beklentiler dikkate alınarak,<br />

GSYİH hedefleri aşağıda ele alınmıştır.<br />

Sektörler bazında GSYİH’nın gelişimi iki ayrı senaryo halinde öngörümlenmiştir. İlki,<br />

mevcut durumun korunması durumundaki gelişimdir. Burada 2001 şubat krizi<br />

öncesi 2000 yılı baz alınmıştır. Böylelikle mevcut durum göreceli olarak<br />

yükseltilmiştir. 2000 yılı baz fiyatlarıyla nüfus öngörülerine göre, 12.2 sıra no’lu tablo<br />

elde edilmiştir. 2000 yılındaki 20.9 katrilyon olan GSYİH, mevcudu korumak için<br />

32.8 katrilyon olarak hedeflenmelidir. Bu hedef ile bireylerin 2000 yılındaki yaşam<br />

koşulları muhafaza edilecektir. Bu değerde refah artışı yoktur.<br />

İkinci senaryo % 3, % 5 ve % 10 büyüme oranlarına göredir. Aşağıdaki tablolar<br />

incelendiğinde mevcut durumu koruyabilmek için büyüme oranının % 3’ün üzerinde<br />

olması gerektiği anlaşılmaktadır. Gerçekten de %3’e göre büyüme, mevcut durumun<br />

altında kalmaktadır ve 32.8 katrilyon olması gereken GSYİH değeri %3 büyümeye<br />

göre 29.9 katrilyon olarak gerçekleşmektedir. Yani hedef değer ile varılan değer<br />

arasında 2.9 katrilyon fark vardır.<br />

İkinci oran, %5 büyümeye göre hedeflenen GSYİH değeridir ve 38.4 katrilyondur. Bu<br />

büyüme refah artışı da sağlamaktadır. Yaklaşık kazanılan refah artışı 5.6<br />

katrilyondur. Refah payı da olduğu için, <strong>İzmir</strong>’in 2003-2013 döneminde hedeflemesi<br />

gereken asgari ortalama büyüme oranı %5’in altına düşmemelidir.<br />

Son oran ise iyi bir planlamanın göstergesi ve sürekliliğini göz önüne alarak % 10<br />

şeklinde tespit edilmiştir. Bu oran ile 2013 sonunda hedeflenen GSYİH değeri 70.2<br />

katrilyondur. Şu halde 37.4 katrilyonluk bir artış olacak ve 2000 yılına nazaran<br />

göreceli olarak 2013’e ulaşıldığında iki kat refah artışı sağlanmış olacaktır. Burada<br />

toplam GSYİH değeri üzerinden hedef belirlemesi yapılmıştır ve sektör açılımları<br />

izleyen tablolarda verilmektedir.<br />

Sonuç olarak, <strong>İzmir</strong>, % 5 asgari büyüme oranını hedeflemelidir. Ancak büyüme<br />

oranındaki aralığı, % 5 ile % 8 arasında tutmalıdır. Bu aralığın sağlanmasına yönelik<br />

yaklaşımlarsa yukarıdaki bölümlerde verilmektedir.<br />

7


Tablo 12.1 <strong>Stratejik</strong> Planlama Alanında 2003-2013 Dönemi İçin Nüfus Öngörüleri<br />

Alt Yöreler İlçeler 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013<br />

Balçova 69.137 69.907 70.686 71.473 72.270 73.075 73.889 74.712 75.544 76.386 77.237<br />

Bornova 440.488 456.106 472.277 489.022 506.361 524.315 542.905 562.154 582.086 602.724 624.094<br />

Buca 358.364 374.053 390.428 407.521 425.362 443.984 463.422 483.710 504.886 526.990 550.061<br />

<strong>İzmir</strong><br />

Büyükşehir<br />

Bütünü<br />

Çiğli 126.599 131.276 136.126 141.156 146.371 151.779 157.387 163.202 169.231 175.484 181.967<br />

Gaziemir 107.048 114.407 122.272 130.677 139.660 149.261 159.522 170.488 182.208 194.733 208.120<br />

Güzelbahçe 19.547 20.021 20.507 21.005 21.515 22.037 22.572 23.120 23.681 24.256 24.844<br />

Karşıyaka 470.875 482.092 493.577 505.335 517.374 529.699 542.318 555.237 568.464 582.007 595.872<br />

Konak 801.425 807.901 814.428 821.009 827.643 834.330 841.071 847.867 854.717 861.623 868.585<br />

Narlıdere 61.567 64.276 67.104 70.056 73.138 76.356 79.716 83.223 86.884 90.707 94.698<br />

[A] 2.455.050 2.520.039 2.587.405 2.657.254 2.729.694 2.804.836 2.882.802 2.963.413 3.047.701 3.134.910 3.225.478<br />

Bakırçay<br />

Dikili 32.525 33.371 34.239 35.129 36.042 36.979 37.940 38.927 39.939 40.977 42.042<br />

Bergama 108.116 108.648 109.182 109.719 110.259 110.801 111.346 111.894 112.444 112.997 113.553<br />

Kınık 30.608 30.124 29.647 29.178 28.716 28.262 27.814 27.374 26.941 26.514 26.095<br />

[B] 171.249 172.143 173.068 174.026 175.017 176.042 177.100 178.195 179.324 180.488 181.690<br />

Gediz<br />

Aliağa 62.588 64.498 66.465 68.493 70.583 72.736 74.956 77.242 79.599 82.028 84.530<br />

Foça 40.133 41.573 43.064 44.608 46.208 47.866 49.582 51.361 53.203 55.111 57.088<br />

Menemen 129.075 134.352 139.844 145.56 151.511 157.704 164.151 170.861 177.846 185.116 192.684<br />

[C] 231.796 240.423 249.373 113.101 268.302 278.306 288.689 299.464 310.648 322.255 334.302<br />

Gediz-Nif Kemalpaşa 79.088 81.186 83.339 85.550 87.819 90.149 92.540 94.995 97.514 100.101 102.756<br />

[D] 79.088 81.186 83.339 85.550 87.819 90.149 92.540 94.995 97.514 100.101 102.756<br />

8


Menderes 80.268 82.848 85.510 88.258 91.094 94.022 97.043 100.162 103.38 106.702 110.131<br />

K.Menderes<br />

Kıyı Kesimi<br />

Torbalı 100.781 103.437 106.162 108.960 111.831 114.778 117.803 120.907 124.093 127.363 130.719<br />

Selçuk 35.708 36.441 37.190 37.954 38.734 39.530 40.342 41.171 42.017 42.880 43.761<br />

[E1] 216.757 222.726 228.862 235.172 241.659 248.330 255.188 262.240 166.110 276.945 284.611<br />

K.Menderes<br />

Kara Kesimi<br />

Bayındır 47.240 47.249 47.258 47.267 47.276 47.284 47.293 47.302 47.311 47.320 47.329<br />

Tire 79.065 79.201 79.338 79.475 79.612 79.749 79.886 80.024 80.162 80.300 80.438<br />

Ödemiş 129.262 129.597 129.934 130.272 130.610 130.950 131.290 131.631 131.973 132.316 132.660<br />

Beydağ 14.004 13.957 13.910 13.863 13.817 13.770 13.724 13.677 13.631 13.585 13.540<br />

Kiraz 46.066 46.458 46.853 47.251 47.653 48.059 48.467 48.880 49.295 49.715 50.138<br />

[E1] 315.637 316.462 317.293 318.128 318.968 319.812 320.660 321.514 322.372 323.236 324.105<br />

Yarımada<br />

Çeşme<br />

Kesimi<br />

Çeşme 40.101 41.054 42.030 43.029 44.052 45.100 46.172 47.269 48.393 49.543 50.721<br />

Karaburun 15.121 15.725 16.352 17.005 17.684 18.389 19.123 19.887 20.680 21.506 22.364<br />

[F1] 55.222 56.779 58.382 60.034 61.736 63.489 65.295 67.156 69.073 71.049 73.085<br />

Yarımada<br />

Urla Kesimi<br />

Urla 54.287 56.071 57.914 59.817 61.782 63.813 65.909 68.075 70.312 72.623 75.009<br />

Seferihisar 40.064 42.006 44.042 46.177 48.415 50.762 53.222 55.802 58.507 61.342 64.316<br />

[F2] 94.351 98.077 101.956 105.994 110.197 114.575 119.131 123.877 128.819 133.965 139.325<br />

İZMİR İLİ Toplam 3.619.152 3.707.835 3.799.681 3.894.822 3.993.393 4.095.537 4.201.405 4.311.153 4.424.944 4.542.951 4.665.353<br />

9


Tablo 12.2 Mevcut Durumun Korunması Durumunda Sektörler Bazında GSYİH’nın Gelişimi (2000 Fiyatlarıyla; Milyar TL)<br />

<strong>İzmir</strong> 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013<br />

Tarım 3.963.246 4.060.360 4.160.939 4.265.125 4.373.068 4.484.924 4.600.857 4.721.039 4.845.649 4.974.875 5.108.915<br />

Sanayi 5.501.609 5.636.419 5.776.038 5.920.664 6.070.506 6.225.780 6.386.714 6.553.545 6.726.523 6.905.910 7.091.978<br />

İnşaat 1.006.061 1.030.713 1.056.245 1.082.693 1.110.094 1.138.488 1.167.917 1.198.425 1.230.057 1.262.861 1.296.887<br />

<strong>Ticaret</strong> 4.108.200 4.208.866 4.313.123 4.421.119 4.533.010 4.648.957 4.769.131 4.893.708 5.022.876 5.156.828 5.295.771<br />

Ulaştırma ve Haberleşme 2.907.213 2.978.450 3.052.229 3.128.654 3.207.835 3.289.886 3.374.928 3.463.087 3.554.493 3.649.287 3.747.610<br />

Mali Kuruluşlar 471.798 483.359 495.332 507.735 520.584 533.900 547.701 562.008 576.842 592.226 608.182<br />

Konut Sahipliği 100.839 103.310 105.869 108.520 111.266 114.112 117.062 120.120 123.290 126.578 129.989<br />

Serbest Meslek 737.893 755.974 774.700 794.098 814.195 835.021 856.606 878.982 902.182 926.242 951.198<br />

Devlet Hizmetleri 1.937.143 1.984.610 2.033.770 2.084.694 2.137.454 2.192.127 2.248.792 2.307.534 2.368.441 2.431.603 2.497.119<br />

İthalat Vergisi 1.100.729 1.127.701 1.155.635 1.184.571 1.214.550 1.245.616 1.277.815 1.311.194 1.345.802 1.381.693 1.418.920<br />

TOPLAM 25.455.88626.079.60126.725.56627.394.70028.087.96228.806.35729.550.937 30.322.80431.123.111 31.953.06632.813.934<br />

10


Tablo 12.3 % 3, % 5 ve % 10 Büyüme Durumunda Sektörler Bazında GSYİH’nın Gelişimi (2000 Fiyatlarıyla; Milyar TL)<br />

İZMİR Büyüme 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013<br />

% 3 4.033.642 4.154.651 4.279.291 4.407.670 4.539.900 4.676.097 4.816.380 4.960.871 5.109.697 5.262.988 5.420.878<br />

Tarım<br />

Sanayi<br />

İnşaat<br />

<strong>Ticaret</strong><br />

Ulaştırma<br />

ve<br />

Haberleş.<br />

Mali<br />

Kuruluş.<br />

% 5 4.273.204 4.486.864 4.711.207 4.946.767 5.194.106 5.453.811 5.726.502 6.012.827 6.313.468 6.629.141 6.960.599<br />

% 10 4.913.192 5.404.511 5.944.963 6.539.459 7.193.405 7.912.745 8.704.020 9.574.422 10.531.86411.585.050 12.743.555<br />

% 3 5.599.330 5.767.310 5.940.329 6.118.539 6.302.095 6.491.158 6.685.893 6.886.469 7.093.064 7.305.855 7.525.031<br />

% 5 5.931.879 6.228.473 6.539.896 6.866.891 7.210.236 7.570.748 7.949.285 8.346.749 8.764.087 9.202.291 9.662.406<br />

% 10 6.820.284 7.502.312 8.252.543 9.077.797 9.985.577 10.984.135 12.082.548 13.290.803 14.619.88416.081.872 17.690.059<br />

% 3 1.023.931 1.054.649 1.086.288 1.118.877 1.152.443 1.187.017 1.222.627 1.259.306 1.297.085 1.335.998 1.376.078<br />

% 5 1.084.743 1.138.980 1.195.929 1.255.726 1.318.512 1.384.438 1.453.660 1.526.343 1.602.660 1.682.793 1.766.932<br />

% 10 1.247.203 1.371.923 1.509.116 1.660.027 1.826.030 2.008.633 2.209.496 2.430.446 2.673.490 2.940.839 3.234.923<br />

% 3 4.181.170 4.306.605 4.435.803 4.568.878 4.705.944 4.847.122 4.992.536 5.142.312 5.296.581 5.455.479 5.619.143<br />

% 5 4.429.493 4.650.968 4.883.517 5.127.692 5.384.077 5.653.281 5.935.945 6.232.742 6.544.379 6.871.598 7.215.178<br />

% 10 5.092.889 5.602.178 6.162.396 6.778.635 7.456.499 8.202.149 9.022.364 9.924.600 10.917.06012.008.766 13.209.643<br />

% 3 2.958.851 3.047.617 3.139.045 3.233.217 3.330.213 3.430.119 3.533.023 3.639.014 3.748.184 3.860.630 3.976.449<br />

% 5 3.134.580 3.291.309 3.455.874 3.628.668 3.810.101 4.000.607 4.200.637 4.410.669 4.631.202 4.862.762 5.105.900<br />

% 10<br />

3.604.039 3.964.443 4.360.887 4.796.976 5.276.674 5.804.341 6.384.775 7.023.253 7.725.578 8.498.136 9.347.950<br />

% 3 480.178 494.583 509.421 524.704 540.445 556.658 573.358 590.559 608.275 626.524 645.319<br />

% 5 508.696 534.131 560.838 588.880 618.324 649.240 681.702 715.787 751.576 789.155 828.613<br />

% 10 584.883 643.371 707.708 778.479 856.327 941.959 1.036.155 1.139.771 1.253.748 1.379.123 1.517.035<br />

11


İZMİR Büyüme 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013<br />

Konut<br />

Sahipliği<br />

Serbest<br />

Meslek<br />

Devlet<br />

Hizmetleri<br />

İthalat<br />

Vergisi<br />

% 3<br />

102.630 105.709 108.880 112.147 115.511 118.976 122.546 126.222 130.009 133.909 137.926<br />

% 5 108.725 114.162 119.870 125.863 132.156 138.764 145.702 152.987 160.637 168.669 177.102<br />

% 10 125.009 137.510 151.261 166.387 183.025 201.328 221.461 243.607 267.968 294.764 324.241<br />

% 3<br />

751.000 773.530 796.735 820.638 845.257 870.614 896.733 923.635 951.344 979.884 1.009.281<br />

% 5 795.602 835.382 877.151 921.009 967.059 1.015.412 1.066.183 1.119.492 1.175.467 1.234.240 1.295.952<br />

% 10 914.758 1.006.233 1.106.857 1.217.543 1.339.297 1.473.226 1.620.549 1.782.604 1.960.864 2.156.951 2.372.646<br />

% 3<br />

1.971.551 2.030.697 2.091.618 2.154.366 2.218.997 2.285.567 2.354.134 2.424.758 2.497.501 2.572.426 2.649.599<br />

% 5 2.088.643 2.193.075 2.302.728 2.417.865 2.538.758 2.665.696 2.798.981 2.938.930 3.085.876 3.240.170 3.402.179<br />

% 10<br />

2.401.454 2.641.599 2.905.759 3.196.335 3.515.969 3.867.566 4.254.322 4.679.755 5.147.730 5.662.503 6.228.753<br />

% 3<br />

1.120.280 1.153.889 1.188.505 1.224.160 1.260.885 1.298.712 1.337.673 1.377.803 1.419.137 1.461.711 1.505.563<br />

% 5 1.186.815 1.246.155 1.308.463 1.373.886 1.442.580 1.514.709 1.590.445 1.669.967 1.753.466 1.841.139 1.933.196<br />

% 10 1.364.561 1.501.017 1.651.119 1.816.231 1.997.854 2.197.639 2.417.403 2.659.144 2.925.058 3.217.564 3.539.320<br />

TOPLAM<br />

% 3<br />

% 5<br />

% 10<br />

22.222.56322.889.24023.575.91724.283.194 25.011.690 25.762.041 26.534.902 27.330.949 28.150.87828.995.404 29.865.266<br />

23.542.38024.719.49925.955.47427.253.248 28.615.910 30.046.706 31.549.041 33.126.493 34.782.81736.521.958 38.348.056<br />

27.068.27129.775.09932.752.60836.027.869 39.630.656 43.593.722 47.953.094 52.748.404 58.023.24463.825.568 70.208.125<br />

12


2003-2012 Dönemi Ekonomik Sektörel Hedefler yukarıda projekte edilmiş nüfusa<br />

bağlı olarak ve sektörler bazında GSYİH’in gelişim senaryoları dikkate alınarak<br />

aşağıda verilmektedir. Bu hedefler <strong>Stratejik</strong> Planlama Alanında yüksek potansiyel arz<br />

eden ekonomik değerler bağlamında ele alınmıştır.<br />

• İnşaat sektörü olarak içinde bulunulan dönemde en düşük seviyede<br />

olunması, ilerleyen yıllarda bu alanda bir gelişim olacağı varsayımını ileri<br />

sürmektedir. 2003 yılı içinde enflasyonun düşme eğilimi içine girmesi ve de<br />

faizleri düşürülmesini takiben inşaat sektöründe kısa vade sonunda<br />

gelişim öngörülmektedir. Arsa değerlerinin yüksek trende seyretmesinin<br />

sonucunda duraklamaya girilmiş olmasının ve Ülkenin içinde bulunduğu<br />

coğrafyada ilerleyen yıllarda belirgin bir kriz ortamının oluşmaması bu alanda<br />

yatırımları arttırmayı öngörmektedir.<br />

• <strong>İzmir</strong>’in uzun yıllar tarıma dayalı sanayi yapısını sektörel gelişimin önünde<br />

başarıyla yürütememiş olması ve bir engel oluşturması <strong>İzmir</strong> ekonomisinde<br />

sektörel çeşitlenmenin yeteri kadar hızlı gelişmemesine sebep olmuştur. Bu<br />

durum ana sektörleri desteklemiş alt sektörlerin gelişmesini de<br />

engellemiştir. İstanbul merkezli Marmara sanayii çekim bölgesinde, hem<br />

katma değeri yüksek üretim tesisleri ve hem onlara destek veren imalat<br />

sanayii ve hizmet sektöründeki işletmeler hızla çoğalmıştır. <strong>İzmir</strong>’in geleneksel<br />

yapısının çok uzun süre kırılamamasında sanayi bölgelerinin gereksiz ve<br />

plansız çoğaltılması atıl yatırımlar olarak devreye girerken, alt yapı üretimi<br />

açısından geç kalınmış olmanın da etkisi büyük ölçüde görülmektedir.<br />

Bölgenin sanayi açısından doygunluğa ulaşamaması açısından <strong>İzmir</strong> etkin bir<br />

çekim merkezi olamamıştır. Bu nedenle sanayi yatırımlarında stratejik<br />

hedeflerin belirlenmesi yanında altyapı yatırımlarının tamamlaması<br />

gerekmektedir.<br />

• <strong>Stratejik</strong> plânlama alanında sınai ve ticari gelişimi engelleyen nedenlerin<br />

kökeninde kurumsallaşma eksikliği önemli bir faktör olarak başrolde<br />

görülmektedir. Aile şirketlerinin başarılı olduğu diğer bazı büyük sanayi<br />

Profesyonel yönetim tekniklerinin uygulandığı kuruluşlarının ise yönetim<br />

hataları, aile içi çekişmeler, pazar fırsatlarının yeteri kadar hızlı<br />

değerlendirilememesi, hızla değişen rekabet koşullarına uyum sağlamada geç<br />

kalınması gibi nedenlerle planlama alanında yer alan pek çok büyük sanayi<br />

kuruluşunun işletmelerini kapattığı ya da el değiştirerek bölge dışından<br />

yatırımcı grupların kontrolüne geçtiği görülmektedir. Bu durumun önüne<br />

geçilmesi ve sermeyenin <strong>İzmir</strong> içinde kalması için ilk planda örgütlenme<br />

şemasında profesyonel yönetici kadrolarından yararlanılması<br />

gerekmektedir.<br />

• <strong>İzmir</strong> özellikle son yirmi yıllık perspektif içinde iç ve dış rekabet çerçevesinde<br />

dünyada meydana gelen gelişimlere ve değişimlere kayıtsız bir durum<br />

sergilemiştir. Bu durum yaşanan süre içinde ciddi bir güç kaybı oluşturmuş<br />

ve <strong>İzmir</strong> yetenekli iş gücünü kaybetmiştir. Başta İstanbul merkezli<br />

sanayinin çekimi sonucunda ortaya çıkan bu beyin göçü teknolojik<br />

gelişmelerden <strong>İzmir</strong>’in yeterince pay almasını engellemiştir. Kırıcı rekabetin<br />

13


sürüklediği değişim rüzgarlarına dayanabilmek ve onun ortaya çıkardığı<br />

fırsatlardan bu nedenle yararlanmak mümkün olamamıştır. <strong>İzmir</strong> sermayesi<br />

bu nedenlere karşı potansiyellerini daha etkin kullanmak için ekonomik<br />

analizlere dayalı uzun vadeli stratejik hedeflerini belirlemelidir.<br />

• Sermaye birikimlerinin doğru yatırımlara yöneltilmemesi ve yabancı<br />

yatırımcılar için bir çekim merkezi olacak uzun vadeli bir stratejik planın<br />

bulunmaması kaynakların ekonomik olarak optimum kullanımını<br />

engellemiştir. Sermaye yatırımları, geçen süreler içinde daha ziyade kısa<br />

dönem kar maksimizasyonuna yönelik yatırımları hedeflemiş bu da kaynak<br />

israfına sebep olmuştur. Bu durum koordinasyon ve AR-GE alanında<br />

henüz istenilen düzeye gelinememesiyle sonuçlanmıştır. İşbirliğinin eksik<br />

olması önemli bir eksik olarak duraklamayı körükleyen bir etkendir. <strong>İzmir</strong> bu<br />

açıdan sinerji oluşturamamış hem siyasi hem de bürokratik engellemelere<br />

karşın güçlerini birleştirememiştir. Bunlara karşın <strong>İzmir</strong> sermayesinin kısa<br />

dönemden itibaren semaya yatırımları içinde belirli bir payı AR-GE konularına<br />

yöneltmesinin gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır.<br />

• <strong>İzmir</strong> tarihsel süreç içinde hep bir liman kenti olagelmiştir ve ekonomik<br />

yapısında bu husus önemli bir yer tutmuştur. Dünyanın önemli liman<br />

şehirlerinde limanların yerleşme alanları içinde kaldığı da görüldüğünden<br />

Çandarlı Limanı yapıldığı taktirde de <strong>İzmir</strong> limanının işlevine devem etmesi ve<br />

lojistik hizmetler açısından önemini koruması gerekliliği ortaya<br />

çıkmaktadır. <strong>İzmir</strong>’in yabancı sermaye açısından elverişli bir ortama sahip<br />

olmasının önemli bir unsuru olan geniş bir art bölgeye sahip olması limanla<br />

birleştirildiğinde karayolu, demiryolu, havayolu ve denizyolu açılarından<br />

lojistik hizmetlerin gelişmesine neden olacaktır. Bu nedenle kısa dönemden<br />

itibaren bu tür yatırımlara yönelinmesi gerekmektedir.<br />

• Küreselleşme süreci içinde <strong>İzmir</strong>’in gerek geleneksel yapısı ve gerekse son<br />

yıllarda peş peşe gelen ekonomik krizlerden etkilenen ekonomisi birikmiş<br />

sermayesini yatırımlara yöneltmede itici güç bulmada zorlanmıştır. Bunun<br />

ana nedenlerinden başta geleni olan dünya gerçeklerinin gerisinde kalınmış<br />

olunması yeni ürün çeşitlerine yönelinememesiyle sonlanmıştır. Özellikle<br />

geleneksel sanayi yapısı içinde kalınmış olunması yüksek teknolojiye dayalı<br />

malların üretilememesine sebep olmuştur. <strong>İzmir</strong> ekonomisi, stratejik<br />

planlama alnında genel eğilimlere dayalı olarak dış pazarlara yönelik rekabetçi<br />

ürünlere ihraç kapısını açmak için teknolojik yatırımlara yönelme zorundadır.<br />

Bu nedenle Teknolojiyi Geliştirme Bölgelerine ve Teknopark yatırımlarına<br />

öncelik verilemesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.<br />

• <strong>İzmir</strong> turizminde görülen göreceli düşüşün önde gelen sebepleri arasında son<br />

yıllarda “incoming” acentaların çoğunun şehri terk ederek Antalya ve<br />

Kuşadası gibi merkezlere yerleşmesi gösterilebilmektedir. Bu durum <strong>İzmir</strong>’in<br />

payını diğer mekanlara kaydırmıştır. Ayrıca <strong>İzmir</strong> gelecek turist<br />

kafilelerini ağırlamaya yönelik yeterli mekanlara sahip bulunmamaktadır.<br />

Turizmin son yıllarda eğlence ve macera eğilimli olması <strong>İzmir</strong>’in potansiyelini<br />

düşürmektedir. Orta büyüklükteki turist gruplarına yemek verecek<br />

14


mekanların bulunmaması ve bu konuda yatırımlara yönelinilmemiş olması<br />

grupları <strong>İzmir</strong>’den kaçırmaktadır. Turizmin sadece bir konaklama işlevi<br />

olmadığı bilindiğinden <strong>İzmir</strong> bu konu dışındaki turizm alanlarına ekonomik<br />

yatırım yapma durumundadır. 1990 öncesi <strong>İzmir</strong>’de yapılmış konaklama<br />

tesislerinin eskimeye başlamış olması da <strong>İzmir</strong>’i konaklama açısından<br />

önümüzdeki yıllarda cazip bir mekan yapmayacaktır. <strong>Stratejik</strong> plan dönemi<br />

içinde <strong>İzmir</strong> turizminin gelişmesi ağırlıklı olarak kongre ve ona alternatif<br />

termal yatırımlara yönelinilmesi ile gelişebilecektir. Bu açıdan <strong>İzmir</strong><br />

ekonomisine büyük girdi sağlayacak turizm gelirleri şehrin ölçeğini büyütmesi<br />

ile mümkündür.<br />

• <strong>İzmir</strong>’in tarımsal açıda verimli havzalara sahip olması tarım ekonomisinin<br />

dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır. Bu konuda tarım-sanayi işbirliğinin<br />

ortaya konması ve tarımsal üreticilerin bilgilendirilmesi yanında<br />

sanayiye yönelik üreticilerin ekonomik açıdan desteklenmesi<br />

projelerinin oluşturulması gerekmektedir. Özellikle tütün ve pamuk gibi<br />

ürünlerin kalite kontrolleri yapılmalı ve üreticiyi destekleme fonları<br />

konmalıdır. Bu bağlamda ekolojik tarımı destekleyici örgütlenme şemasının<br />

ekonomik bazda desteklenerek bürokratik sorunlarının çözülmesi olumlu<br />

olacaktır. Bölgede tarımsal potansiyele gerekli desteğin verilmesi alt yörelerin<br />

ticari hayatında gelişme yaratacağı bilinciyle destekleme projeleri<br />

oluşturulmalıdır.<br />

• <strong>Stratejik</strong> planlama alanının tarımsal potansiyeli bilinen bir gerçektir. Bu<br />

potansiyel içinde zeytin ve zeytinyağı önemli bir yer tutmaktadır. Zeytinyağı<br />

2001 yılı içinde Türkiye’nin toplam tarım ürünleri ihracı içinde ortalama<br />

%3’lük bir paya sahiptir. Dünya zeytinyağı ihracatı içinde ise ülke payı<br />

ortalama %19 paya sahiptir. Genellikle üretildiği bölgelerde tüketilen<br />

zeytinyağı sağlıklı ve dengeli beslenme bilincinin dünyada yaygınlaşması ile<br />

özellikle Amerika, Japonya, Kanada, Avustralya ve Brezilya gibi nüfus yoğun<br />

ülkelerde tüketilmeye başlanmıştır. Bu pazarlar genelde Türkiye özelde <strong>İzmir</strong><br />

için büyük ümit vaat etmektedirler. Örneğin; yeni gelişen pazarlardan<br />

Türkiye, Amerika için %10 paya sahip iken İtalya %69, İspanya %35 pay<br />

almaktadır. Japonya için %0.13, Kanada için %6,7 ve Avustralya için %2 olan<br />

payların arttırılması için bu sektöre gereken önemin ve teşviklerin verilmesi<br />

gerekmektedir. En büyük ihraç pazarımız olan AB ülkelerinin dökme olarak<br />

aldıkları Türk zeytinyağını ambalajlayarak dünya pazarlarına<br />

aktarmasının önlenmesi için gerekli çalışmaların yapılması önem arz<br />

etmektedir.<br />

• Son yıllarda bilişim sektöründe görülen yazılım ihracatı büyük bir<br />

ekonomik güç olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de de gelişmekte olan bu<br />

sektörü dünyaya taşımak ve özellikle <strong>İzmir</strong> ekonomisi için değer yaratan bir<br />

lokomotife dönüştürmek önemsenmelidir. Ticarî paket programları<br />

hazırlamadan öte sektörel yazılıma yönelinilmesi daha büyük girdiler<br />

sağlayacaktır. Bu bağlamda <strong>İzmir</strong> Ekonomi Üniversitesinin Bilgisayar<br />

Mühendisliği Bölümü önemli bir girişim yapmıştır. Türkiye bilişim pazarı<br />

15


2002 yılında bir önceki yıla göre %11.7 büyüyerek 10.2 milyar dolara<br />

erişmiştir. Yine aynı yıl mobil yazılım pazarının %29.3 büyümesi sektörün<br />

önemini ortaya koymaktadır. Özellikle kriz dönemlerinde büyüyen bu hizmet<br />

pazarının bilgi teknolojileri kategorisinde stratejik planlama alnımızda ilk<br />

sıralarda yer alması gerekmektedir. Bu tür yazılımların iki saatten fazla süren<br />

bir işlemi birkaç dakikaya indirdiği bilindiğinden önümüzdeki yıllarda tüm<br />

şirketlerin sektörü kullanmasının gerekliliği daha açık ortaya çıkmaktadır.<br />

• <strong>Stratejik</strong> planlama alanımızda pazar payının hızla artış gösterdiği enerji<br />

sektörü lojistik tesis yatırımlarıyla ön plana çıkmaktadır. Doğal gaz ve<br />

jeotermal enerjinin devreye girmesi ile planlama alanımızda petrol<br />

ürünlerinden elde edilen enerji türlerine olan talebin azalması söz konusu<br />

olabilecektir. Özellikle şehir ölçeğinde planlama alanında jeotermal enerjiye<br />

yönelinilmesi ve yatırımların bu konuya yöneltilmesi orta dönemde önem<br />

kazanacaktır. LPG sektöründeki daralmanın ortaya çıkardığı ekonomik<br />

dengesizlikler bu şekilde önlenebilecektir. Özellikle 2003 yılı sonunda çıkması<br />

beklenen Petrol Piyasası Kanunuyla serbest rekabet döneminin başlayacağı<br />

dikkate alındığında bunun enerji sektörü için ateşleyici etki yapacağı<br />

düşünülmelidir.<br />

• Türkiye’nin 2002 yılındaki toplam ihracatının %36’sını hazır giyim ve tekstil<br />

oluştururken %28’si hazır giyimden sağlanmaktadır. Türk tekstil şirketleri bu<br />

konuda büyük atılım yapan Çin ile özellikle AB ülkelerinde çarpışıyor. Çin’in<br />

bu alanda 2. ve 3. sırada yer alması Türkiye’nin sahip olduğu ilk sırayı<br />

zorlamaktadır. Hazır giyimde ise Çin, Türkiye’nin önüne geçmiş durumdadır.<br />

<strong>Stratejik</strong> planlama alanımız ülke içinde Denizli’nin arkasına düşmüş ise de<br />

bürokrasi, sivil toplum ve özel sektör bağlamını doğru kurabildiği<br />

takdirde bu rekabetten karlı çıkabilecektir. Özellikle kotaların<br />

kalkması ile birlikte dünya pazarlarına yönelik ciddi bir rekabet içinde<br />

kalınacaktır. <strong>İzmir</strong>’in dış pazarlara yakınlık avantajını kullanarak<br />

rekabetini sürdürmesi gerekmektedir. Tekstil ve hazır giyimde sezon<br />

kavramının ortadan kalkması ve farksızlaşmaya ayak uydurulabilmesi büyük<br />

avantaj sağlayacaktır. Bu nedenle malı en kısa sürede temin eden ve lojistik<br />

avantajları bulunanlar öne geçecektir. Bu nedenle tekstil sektöründe hızlı<br />

hareket edilebilmesi için önümüzdeki yıllarda gerekli önlemlerin alınması<br />

gerekmektedir. Aksi durumda ülkenin ve bölgenin payında düşmeler<br />

görülebilecek ve sektör ekonomik krize yönelebilecektir. Bu konuda marka<br />

yaratma zorunlu bir hale gelmelidir.<br />

Ticari Yaşam İçin Tamamlayıcı Örnek Proje Konuları<br />

Ekonomik yaşamda olumsuz marjinal etkilerin en aza indirilebilmesi için ve bu<br />

ilişkilerin yalnızca makro ölçek oluşumlarından meydana gelmediğini düşünmek<br />

gerekir. Bu nedenle ilgili meslek kuruluşlarının gündeminde bazı projeler<br />

geliştirilebilir. Bunlar arasında önem kazananlar ve gerçekleşmesinin stratejik<br />

16


planlama alanında ve de ülkede ekonomik gelişim sağlayacak olanlar aşağıda<br />

açıklanmaktadır.<br />

Organize Tarım Bölgeleri (OTB)<br />

Tarım sektörü beslenme odaklı, sanayiye girdi temini ile üreticilere düzenli bir gelir<br />

yaratılması bakımından stratejik öneme sahiptir. Özellikle toplam çalışan nüfusun<br />

%42 sinin gelir kaynağı olması ve sağladığı yaklaşık 4,5 milyar dolarlık ihracat<br />

geliri ile sektör; ülkemiz için ayrı bir önem taşımaktadır. Ancak, 1980’li yıllarda<br />

başlatılan sanayileşme politikasının olumsuz etkileri, özellikle imzalanan uluslararası<br />

anlaşmalar ile Dünya Bankası ve IMF’ye verilen taahhütler sonucu ülkemiz tarım<br />

sektörü büyük bir yapısal değişim içindedir. Bu değişim içerisinde tarım sektörü<br />

istihdam ettiği nüfusun geçimini sağlamakta zorlanmaktadır. Giderek yeni kuşaklar<br />

tarım sektörünü geçim kaynağı olarak görmemeye başlamıştır.<br />

Organize Tarım Bölgeleri bu olumsuz değişime karşı durma amaçlı, tarımdan elde<br />

edilen gelir seviyesini yükselterek halkın sektöre bakış açısının değişimine katkıda<br />

bulunma güdüsüyle geliştirilmiştir. Kurallarına uygun üretim yapıldığında tarımdan<br />

elde edilecek gelirlerin yüksek olabileceği görülecektir<br />

Ülkemizde miras hukuku ve diğer nedenlerle parçalanarak farklı amaçlar için<br />

satılması nedeniyle tarım arazileri giderek küçülmektedir. Küçülen bu alanlar<br />

karlı olmaktan çıkmakta, çiftçi üretmekten ziyade kente göçü tercih eder hale<br />

gelmektedir.<br />

Organize Tarım Bölgeleri tarım arazilerinin ve işletmelerin bölünmesini engellemekte<br />

ve arazi toplulaştırmasına da hizmet etmektedir. Karlı üretim alanlarının ve<br />

işletmelerin oluşmasına katkıda bulunma hedeflidir. Dolayısıyla Organize Tarım<br />

Bölgelerinde minimum arazi büyüklükleri belirlenmeli ve arazilerin miras yoluyla<br />

veya diğer nedenlerle parçalanması kesinlikle engellenmelidir. Organize Tarım<br />

Bölgeleri vasıtası ile araziler toplulaştırılmış olacaktır.<br />

Tarım sektörünün karlılığının giderek azalması sonucunda, stratejik planlama<br />

alanımızda tarım arazilerinin özellikle sahil kesimlerinde ikincil konutlara, ovalarda<br />

toplu konutlara, sanayi tesislerine ve çarpık yapılaşmaya açılması ile verimli tarım<br />

arazilerinin miktarı hızla azalmaktadır. Bunun önüne geçilmesi amacıyla<br />

öncelikle verimli tarım arazilerinin envanteri çıkarılmalı, potansiyel Organize<br />

Tarım Bölgesi alanları belirlenmeli ve bu alanlar zaman içerisinde Organize Tarım<br />

Bölgesi ilan edilerek elden çıkması engellenmelidir.<br />

Öncelikle devletin tasarrufu altında bulunan verimli tarım arazilerinin ve devletin<br />

tarımsal kuruluşlarına ait arazilerin Organize Tarım Bölgesi haline getirilmesi<br />

düşünülmelidir. Bu araziler bedelsiz şekilde Organize Tarım Bölgelerine tahsis<br />

edilmelidir. Ayrıca şahıslara ve tüzel kişilere ait arazilerin Organize Tarım Bölgesi<br />

haline getirilmesi söz konusu olmalıdır. Bu üç şekilde gerçekleştirilebilir:<br />

• Rıza ile satın alma. (Mülk sahibinin arazisini bedeli karşılığında satması)<br />

• Rıza ile toprak sahibinin projeye dahil olması. (Üreticinin mülk sahibi olduğu<br />

arazi büyüklüğü oranında Organize Tarım Bölgesi içerisinde kendine yer<br />

bulması)<br />

17


• Kamulaştırma yapılması.<br />

Organize Tarım Bölgesi ilan edilecek alanlarda kurulacak birimlerle üreticiye üretim<br />

teknikleri, sulama, zirai mücadele vb. konularda eğitim verilmelidir. Böylece üretilen<br />

ürünlerin kalitesi de artacaktır. Bu demektir ki sektörde eğitim-kalite- standart<br />

denetim sağlanmalıdır. Yine eğitim birimlerince ürüne ve alana yönelik yapılan<br />

denetimler de standart kalitede ürün üretimine katkıda bulunacaktır.<br />

Bunun dışında üretici üretim teknikleri açısından bilinçlendirileceğinden tarımdan<br />

kaynaklanan çevre kirliliğinin önüne geçilecek ve gelecek nesillere tarım yapılabilecek<br />

topraklar bırakılabilecektir.<br />

Organize Tarım Bölgelerinde eğitim birimleri ile koordineli çalışmak üzere oluşturulan<br />

AR-GE birimlerinde ürünlere, üretim tekniklerine, ürün çeşitlendirmeye, sulamaya ve<br />

pazarlamaya yönelik araştırmalar yapılmalıdır. Özellikle ihracata dönük üretimlerde<br />

alıcı ülkelerin talepleri araştırılmalı, üretimin bu yönde yapılanması sağlanmalıdır.<br />

Alternatif pazarlar bulmaya yönelik yapılacak çalışmalar da büyük önem arz<br />

etmektedir. AR-GE birimleri teknolojik gelişmeleri de yakından takip ederek<br />

teknolojinin tarım sektörü ile entegrasyonunu sağlamalıdır. Bu kapsamda kamu<br />

kurumları, özel sektör, üniversiteler ve enstitülerle sıkı işbirliğine gidilmelidir.<br />

Organize Tarım Bölgeleri pazarlama garantisi bulunan bir yöntem olan sözleşmeli<br />

üretimin yaygınlaşmasına hizmet edecektir. Bu sayede tüccarların, halcilerin,<br />

aracıların, sanayicilerin, simsarların diğer bir ifade ile belli standartta ve belli<br />

miktarda üretim yaptırmak isteyenler, üreticilerin toplu halde bulunduğu Organize<br />

Tarım Bölgeleriyle temasa geçerek ürün ürettirebileceklerdir. Siparişleri alan ve<br />

derleyen Organize Tarım Bölgesi, üreticilerin çıkarları doğrultusunda sözleşme<br />

imzalayarak; üreticinin satışı garanti üretim yapmasını sağlayacaktır. Alıcı da istediği<br />

ürünü istediği miktar, kalite ve zamanda ürettirme şansına sahip olacaktır Organize<br />

Tarım Bölgeleri bu şekilde bir anlamda üretim planlamasına hizmet edecekler,<br />

diğer bir anlamda da tarıma yönelik sanayiye garantili hammadde üreterek tarımsanayi<br />

entegrasyonunu sağlayacaklardır.<br />

Ayrıca bilindiği üzere son yıllarda gelişmiş ülkelerin talepleri organik ürünlere<br />

yönelmekte ve bu ürünlerin pazarı hızla büyümektedir. Türkiye; bu pazarda söz<br />

sahibi olabilecek potansiyele sahiptir. Dolayısıyla, Organize Tarım Bölgeleriyle<br />

Türkiye’de ve özellikle stratejik planlama alanımızda üretimi giderek yaygınlaşan<br />

organik üretimin daha da yaygınlaşması sağlanabilir.<br />

Organize Tarım Bölgelerinde yetiştirilecek ürüne yönelik, ürünün pazarlanabilmesi<br />

için ürün borsaları kurulmalıdır. Ürün borsaları sözleşme dışı üretimden elde<br />

edilen ürünün pazarlanmasında önemli rol oynayabilecektir. Organize Tarım<br />

Bölgelerinde ürün borsalarının kurulması, sözleşmeli üretimin gerçekleştirilmesi,<br />

pazarlamaya yönelik AR-GE faaliyetlerinin yapılması çiftçinin ürününün pazarlama<br />

garantisini sağlayacaktır. Yine Organize Tarım Bölgelerinde yer alacak üretici,<br />

pazarlama sorununu çözmüş olmanın verdiği rahatlıkla üretimini gerçekleştirecektir.<br />

Bu da Organize Tarım Bölgelerinin cazibesini artıracaktır.<br />

18


Organize Tarım Bölgelerinde iklim, coğrafi yapı, doğal kaynaklar dikkate alınarak<br />

olabildiğince ihtisaslaşma sağlanmalı, bu çerçevede üretim yapılmalıdır. Seçilecek<br />

ürünlerin içinde ülkemizin ihtiyaçlarına yanıt veren, dış pazar taleplerini dikkate alan<br />

ve stratejik öneme sahip ürünlerin varolmasına dikkat edilmelidir. Bitkisel üretimin<br />

yanında hayvansal üretimlerde de aynı kriterler göz önüne alınmalı ve<br />

olabildiğince ihtisaslaşmaya gidilmelidir.<br />

Organize Tarım Bölgelerinde ürünün yapısına bağlı olarak, ürünün satışı<br />

gerçekleşinceye kadar saklanmasına imkan sağlayacak depo, ambar, soğuk hava<br />

deposu vb. tesislerin kurulmasına imkan tanınmalıdır. Bu bölgelerde bitkisel ve<br />

hayvansal üretimde ihtisas alanına göre ihtiyaç duyulabilecek makine parkı ve<br />

ekipmanların ortak kullanıma sunulması sağlanmalıdır.<br />

Bu ekipmanlar üreticiler tarafından uygun bedeller karşılığında bir sistem içerisinde<br />

ortaklaşa yararlanabilmelidir. Bu imkan, küçük üreticilere sağlanabilirken, gücü olan<br />

üreticiler de kendi makine parkını kullanabilmelidir.<br />

Organize Tarım Bölgelerinde üreticilere rekabet yaratacak imkanlar tanınmalıdır ve<br />

üretim yapacak çiftçilere;<br />

• Düşük faizli uygun ödeme koşullarına sahip kredi imkanı getirilmelidir.<br />

(Krediler üreticilere Organize Tarım Bölgelerinde konumlanacak tarım kredi<br />

kooperatifleri ya da Organize Tarım Bölgesi yönetimi vasıtasıyla verilebilir).<br />

• Organize Tarım Bölgelerindeki üreticiler ayrı bir prim sistemi ile ürün bazında<br />

desteklenebilir.<br />

• İlaç, tohum, gübre, mazot, elektrik, su, jeotermal kaynak vb. üretim<br />

girdilerinde indirim sağlanmalıdır.<br />

• Altyapı olanakları (elektrik ve su şebekesi, atık su bertarafı, sulama imkanları<br />

ve kanalları, jeotermal ısıtmalı sistemler, rüzgar gülü, yol, aydınlatma,<br />

haberleşme) eksiksiz yer almalıdır.<br />

• Üst yapı olanakları (Eğitim merkezi, İdari bina, Ar-Ge merkezi, çalışanlar için<br />

sağlık merkezi, zirai karantina, soğuk hava deposu, depo-ambar, araç park<br />

yeri, kafeterya, banka şubesi, itfaiye) yer almalıdır.<br />

• Gümrük vergisi istisnası, yatırım indirimi, makine ve KDV desteği<br />

sağlanmalıdır.<br />

Ayrıca; Organize Tarım Bölgeleri Organize Sanayi Bölgelerinde olduğu gibi<br />

tüzel kişiliğe sahip olmalıdır. İdare Organize Sanayi Bölgelerindeki gibi dört<br />

kademeli (Müteşebbis Heyet, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu ve Bölge Müdürlüğü)<br />

olmalıdır ve daimi personel kadrosu olmalıdır. Müteşebbis heyetinde mutlaka üretici,<br />

ziraat odaları, ticaret odaları ve borsaları, il özel idareleri, yerel yönetimler,<br />

kooperatifler, istekli sanayiciler, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, üniversite temsilcileri<br />

yer almalıdır. Organize Tarım Bölgelerinin kurulmasında ve işletilmesinde<br />

koordinatör bakanlık Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı olmalıdır.<br />

Organize Tarım Bölgeleri tüzel kişiliği her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olmalıdır<br />

ve gelirleri aşağıda belirtilen kaynaklardan sağlanabilmelidir.<br />

19


• Müteşebbis heyete katılan kurum ve kuruluşların verdikleri iştirak,<br />

• Arsa tahsisi yapılan veya satışı yapılan Organize Tarım Bölgesinde faaliyet<br />

gösterecek olan ve gösteren katılımcıların ödedikleri aidatlar ile arsa ve altyapı<br />

katılım payları ve hizmet karşılıkları.<br />

• Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının vereceği krediler.<br />

• Organize Tarım Bölgesi altyapı ve sosyal tesislerinin ihalesi için hazırlanan<br />

dosyaların satış bedelleri ile bölge içinde kurulacak olan işletmelerin<br />

projelerinin tasdik ve vize bedelleri.<br />

• Yönetim aidatları.<br />

• Su, elektrik, jeotermal enerji vb. işletme gelirleri ile iştirak gelirleri.<br />

• Arsa satışından sağlanan gelirler.<br />

• Bağışlar.<br />

• Bölge ortak mülklerin kira ve hizmet gelirleri.<br />

• Banka faizleri.<br />

• Gecikme cezaları.<br />

• İlan ve reklam gelirleri.<br />

• Kullanıma sunulan ekipman ve tesislerden elde edilecek kira gelirleri.<br />

• Diğer gelirler.<br />

Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca hazırlık çalışmaları devam eden Organize Tarım<br />

Bölgesi kanunu ve yönetmelikleri yukarıda gerekçeleriyle sunulan talepleri<br />

karşılayabilecek hükümler içermelidir ve kanun ve yönetmelik taslakları uygulamaya<br />

geçmeden önce ilgili olabilecek tüm kesimlerin görüşüne açılmalıdır. Genelde tüm<br />

kanun ve yönetmelikler yürürlüğe girdikten sonra uygulamada sorunlar<br />

görülebilmektedir. Bu sorunların daha sonradan giderilmesi mümkün olmakla<br />

birlikte ilgili birimlerin görüşüne açılması sorunları en az düzeye indirebilecektir.<br />

Önemli olan zaman kaybedilmeden tüm tarafların olabildiğince üzerinde uzlaştığı<br />

yasa ve yönetmelikleri çıkarmak ve uygulamaya koymaktır.<br />

<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın da gündeminde olan bu projenin gerçekleşmesi özelde<br />

stratejik planlama alanımızda ve genelde ülke tarımına ve dolayısıyla ülke<br />

ekonomisine olumlu hizmetler verebilecektir.<br />

Doğu Akdeniz Turizm ve <strong>Ticaret</strong> projesi<br />

Proje, özellikle Doğu Akdeniz Bölgesinde bulunan etkin ve potansiyelli limanlar<br />

arasında feribot ve gemi seferleri düzenlenerek ülkemizin, Akdeniz çanağında yer alan<br />

şehirlerde tanıtımının sağlanmasını amaçlamaktadır. Amaç turizmi, ticareti ve daha<br />

ziyade alış veriş turizmini geliştirmek, başta <strong>İzmir</strong> olmak üzere, ülkenin refah<br />

düzeyinin yükseltilmesine ve ticari hayatının canlanmasına katkıda bulunulması<br />

olmaktadır. Kısa vadede bölgeye yönelik talep oluşturulması, uzun vadede ise bu<br />

talebin feribot seferleri ile kalıcı hale getirilmesi hedeflenmektedir. <strong>Stratejik</strong> planlama<br />

20


alanının özellikle kıyı yerleşmelerinin bu sayede Kuzey Afrika ülkelerinin gözde<br />

seyahat mekanları arasına alınması sağlanacaktır.<br />

Bu kapsam dahilide <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın girişimleriyle, 2001 yılında<br />

başlatılan çalışmalar sonucunda, Suriye’ye yönelik deniz yolu ile ticaret ve turizmi<br />

arttırmak, ilgili kuruluş ve şirketler arasındaki ekonomik işbirliğini güçlendirmek<br />

amacıyla Lazkiye limanı ile <strong>İzmir</strong> limanı arasında işbirliği anlaşması imzalanmıştır.<br />

Ayrıca yine <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın katkılarıyla 02-06 Şubat 2002 tarihleri arasında<br />

Tunus’ta yapılan Tunus Türkiye Karma Ekonomi Komisyonu 9. Dönem Toplantısında<br />

iki ülke özel denizcilik ve liman işletmeleri şirketleri arasında işbirliğinin tesis<br />

edilmesinin teşvik edilmesi kararı alınmıştır.<br />

Bu çabalar sonucunda, 25-26 Nisan 2002 tarihleri arasında <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın<br />

ev sahipliğinde Doğu Akdeniz Turizm ve <strong>Ticaret</strong> Projesi Çalışma Komisyonu Toplantısı<br />

yapılmıştır. Projede yer alan ülke temsilcileri ile projenin yürütülmesine ilişkin bir<br />

çalışma programı oluşturmak üzere görüşmelerde bulunulmuştur. Söz konusu<br />

toplantıya; Suriye, Mısır, Yunanistan, Lübnan, Tunus ve Türkiye’den konu ile ilgili<br />

kamu ve özel sektör temsilcileri katılmıştır. Toplantı neticesinde ortak çalışma kararı<br />

alınmış ve Bölgede gemi seferlerinin sistemli bir şekilde düzenlenebilmesi için ortak<br />

bir turizm ve ticaret şirketi kurulması yönünde çalışmalara başlanmıştır.<br />

Sonuçta görülmektedir ki, söz konusu projenin gerçekleştirilerek hayatiyet<br />

kazanması için;<br />

• Limanlardaki bürokratik engellerin azaltılması, liman tarifelerinin ve sahil<br />

sıhhiye ücretlerinin uygun düzeylere çekilmesine paralel olarak ayak bastı<br />

ücretleri ve fener ücretlerinin kaldırılması yönünde girişimlerde bulunulması,<br />

• <strong>İzmir</strong> Limanı ile Doğu Akdeniz limanlarında özel tarifeler uygulanması ve<br />

ücret birliği sağlanması,<br />

• Vize formalitelerin kolaylaştırılması ve vize ücretlerinin sembolik hale<br />

getirilmesi,<br />

• Sigorta ücretlerinin “Riskli statülü bölgedir” diye yüksek olması durumunda<br />

konunun devlete iletilmesi,<br />

• Ülkelerin birbirlerine karşılıklı tanıtımı için ülkelerin Turizm Bakanlıklarının<br />

tanıtım fonlarından kaynak kullanılması yönünde çalışma yapılması,<br />

• Türkiye Turizm Bakanlığının Kuzey Afrika’ya yönelik tanıtım fonundan,<br />

ülkelerin karşılıklı ziyaretler ve basın organizasyonları gibi aktivitelerle<br />

birbirlerini tanıyabilmeleri için yararlanılması,<br />

• Limanlar arasında etkin bir ulaşım yapılması için fizibilite etütlerinin<br />

hazırlanması, Tunus-Girit-<strong>İzmir</strong> hattı gibi hat belirleme programlarının<br />

yapılması,<br />

• Turizmi geliştirmek için ro-ro, feribot, kurvaziyer tipinde yolcu taşımacılığı<br />

yapılmasına ağırlık verilmesi,<br />

21


Ayrıca, T.C. Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ait özelleştirme kapsamına<br />

alınan Ankara, Samsun, Yeşil Marmara gemilerinin bu seferlerde kullanılmak üzere<br />

satın alınması uygun bir girişim olacaktır.<br />

Özellikle, proje kapsamında, feribot seferlerinin başlatılması için hali hazırda<br />

ülkemizde çok yüksek değerlerde uygulanmakta olan liman ücretleri ve feribot<br />

seferlerinin sübvanse edilmesi gerekmektedir.<br />

Buna ek olarak ülkemizin tanıtım fonundan uygun bulunan bir miktarının Kuzey<br />

Afrika ülkelerine yöneltilmesi veya Türkiye Tanıtma Fonundan faydalandırılması<br />

uygun bir başlangıç olacaktır<br />

Girişimcilik Eğitim Merkezi<br />

<strong>İzmir</strong>’de şirketleşme sürecinde çok boyutluluğun elde edilebilmesi için özellikle İZTO<br />

ve EBSO’nun bünyesinde kurulması sağlanacak eğitim merkezlerinde girişimci<br />

bireylerin;<br />

• Etkin karar verme yöntemleri,<br />

• Ekonomik göstergeleri değerlendirme konusunda ipuçları vererek, şirketlerin<br />

kendi potansiyelleri ile ekonominin seyrine göre pozisyonlarını ayarlama<br />

becerileri,<br />

• Yatay ve dikey büyüme konusunda karar becerisi kazanmaları,<br />

• Kriz dönemlerinde, öncesinde ve sonrasında hareket tarzları,<br />

• Küresel krizlerde işletme yönetimi,<br />

• Profesyonel yöneticilerle çalışma yapısının oluşturulması,<br />

konularında bilgi ve deneyim kazandırılmaları düşünülmelidir.<br />

Uluslararası Pazarlama Projesi<br />

Bir malın kalitesinin göstergesi, o malın ihracatıyla ölçülmektedir. Girişimcilerin<br />

TSE’den kalite belgeleri almaları ihracat için tek başına yeterli olamamaktadır.<br />

Ürettikleri ürünlerin uluslararası piyasalarda pazarlanması gerekmektedir. İhracatı<br />

gerçekleştirmek üzere İZTO bünyesinde kurulması düşünülen uluslararası pazarlama<br />

bölümü,<br />

• <strong>İzmir</strong>’de üretilen ürünlerin yurtdışı fuarlarda tanıtımının yapılıp<br />

pazarlanması,<br />

• Her arz kendi pazarını yaratır ilkesinden hareketle, yurtdışındaki ekonomik<br />

meslek kuruluşlarında <strong>İzmir</strong>’in ve ekonomik ürünlerinin tanıtımının yapılarak<br />

pazar ortamının meydana getirilmesi,<br />

• Ülke ve O ülkede bölge odaklı çalışılarak, toplumun özelliklerine göre mal<br />

ihraç sepetlerinin hazırlanması<br />

Konularında çalışılmalıdır. Bölümün başarısı çalışacak bireylerin kalitesine bağlıdır.<br />

Bu ekipte yer alacak bireyler;<br />

22


• Dünyada geçerli olan lisanların yanında, üzerinde çalıştıkları ülke yada<br />

bölgedeki lisan konusunda en azından günlük ihtiyaçlarını karşılayacak<br />

kadar konuşmaları,<br />

• Pazarlama konusunda özel eğitim almış olmaları,<br />

• Uluslararası hukuk konusunda özel eğitim almış olmaları,<br />

sağlanmalıdır. Ekiptekilerin görev yeri hiç bir zaman <strong>İzmir</strong> olmamalıdır. Yani burada<br />

çalışanlar sürekli olarak ticari iş birliği için fuarları takip, meslek kuruşları ile<br />

bağlantı ve ürün yelpazesinin tanıtımı için yurtdışında bulunmalıdırlar. Özellikle<br />

motivasyon ve projenin başarısı açısından yaptıkları ihracat bağlantılarından<br />

mutlaka prim almalarının sağlanması gereklidir.<br />

İkinci Konutları Turizm Sektöründe Kullandırma Projesi<br />

<strong>İzmir</strong>’in yaz turizmindeki en büyük dezavantajı yörenin ikinci konut yapılaşmasıdır.<br />

Bu durum ve sit alanları turizm hamlelerinin <strong>İzmir</strong>’de yeşermesini engellemektedir.<br />

İkinci konutun sezonu genelde ilköğretim ve liselerin tatili kadar olmaktadır. Yaklaşık<br />

3 ay kullanılmakta ve 9 ay boş kalmaktadır. Yazın hareketli olan yerler, diğer<br />

mevsimler terk edilmiş yerlere dönmektedir. 9 aylık dönemde uygun olan bir kaç<br />

hafta sonu bireyler dinlenme ve piknik amaçlı olarak ikinci konutlarını<br />

kullanmaktadırlar.<br />

İkinci konutları, kurulması önerilen turizm şirketi vasıtasıyla turizme kazandırılması<br />

teklif edilmektedir. Şöyleki; ikinci konut sahiplerininde içerisinde bulunacağı ölü<br />

sezon turizm hareketine başlanacaktır. Yaz aylarında ikinci konutların kullanım<br />

hakkının ikinci konut sahiplerinin ve diğer aylarda müteşebbislerin olacağı bir turizm<br />

birlikteliği kurulacaktır. Bu birliktelik site bazında olacak şekilde planlanacaktır. Her<br />

bir site bir işletme şeklinde düşünülerek hareket edilecektir.<br />

Turizm şirket, işletme bünyesindeki ikinci konutları tadilattan geçirerek standart bir<br />

şekilde tadilat yapacaktır. Sonra mobilyalı ve temel ihtiyaçları karşılayacak şekilde<br />

donatılacaktır. Bu restorasyon çalışmaları için tıpkı KOBİ’lerde olduğu gibi teşvik ve<br />

kredi alınması için yasal zeminin oluşturulması için <strong>İzmir</strong> ve Bölge milletvekillerinin<br />

yardımı alınabilir. Çünkü turizm işletmelerinin KOBİ gibi algılanması gerektiği<br />

8. Kalkınma <strong>Planı</strong>nın muhtevasında vardır.<br />

Tatil köylerinin müstakil evleri haline dönüştürülen ikinci konutların hedef müşteri<br />

kitlesi kuzey ülkelerinin emekli bireyleridir. Soğuk ve zor kış şartlarını güneşli ve ılık<br />

bir ortamda geçirmeleri için hazırlanan bu evler 3-6-9 aylık dönemler halinde kiraya<br />

verilecektir. İkinci konut sahiplerinin kullanmadıkları dönemde kira gelirleri olurken,<br />

turizm şirketinin de işletme ve alternatif faaliyet gelirleri olacaktır. Bu uygulama<br />

termal tesisler ve sağlık ile bütünleştirildiğinde <strong>İzmir</strong> mevcut potansiyelini tam<br />

kapasite ile kullanabilecektir. Diğer taraftan burada kirada oturan bireylerin yöre<br />

esnaf ve ticaret erbabına yapacağı katkıda unutulmamalıdır.<br />

İkinci konutlarda kiracı olarak kalan turistlere yine <strong>İzmir</strong>’den yardımcı aileler<br />

bulunarak ülke ve bölge kültürünün tanıtılması sağlanır. Burada kalacakları süre<br />

içersin karşılaşabilecekleri problemleri eşzamanlı çizmek üzere bu aileler yardımcı<br />

olur. Komşuluk ve dostluk ilişkisi üzerine kurulan yardımcı aile kurumuyla,<br />

23


ireylerin burada kaldıkları sürece kendilerini yalnız hissetmemeleri sağlanır. Bu<br />

kurum başarı ulaştıkça <strong>İzmir</strong> turizminin maliyetsiz tanıtımı yapılır<br />

Mahalle Perakendeciliğinin Sürdürülmesi Projesi<br />

Hipermarketlerin yayılmasındaki en büyük avantajı yerli ve/veya yabancı büyük<br />

sermaye grupların desteğinde hareket etmeleridir. Ayrıca hipermarketlerle yaşanan<br />

sorun sadece gıda ve yan sektörlerini ilgilendirmemektedir. Tekstilden hırdavatnalburiyeye,<br />

kırtasiyeden inşaat malzemesine, ayakkabıdan züccaciyeye, gıdadan<br />

mefruşata kadar geniş ürün yelpazesine sahip hipermarketler bu sektörlerde faaliyet<br />

gösteren küçük esnafı, tüccarı ve KOBİ’leri (yapı malzemeciyi, beyaz eşyacıyı, bakkalı,<br />

butiği, yedek parçacıyı, mobilyacıyı, kasabı, manavı, tuhafiyeciyi, toptancıyı) yerine<br />

alternatif olarak piyasada yer almaktadır. Ölçek ekonomilerinden yararlanan<br />

hipermarketler rekabet sürecinde sağladıkları avantajlarla küçük ve orta ölçekli<br />

işletmeleri piyasa dışına itmektedirler.<br />

Diğer bir gelişme ise yine hipermarket veya büyük mağazacılık anlayışı içerisinde<br />

yapı marketlerin, mobilya marketlerin ve diğer ihtisaslaşmış ürün marketlerin de<br />

zincire dahil olmasıdır. Avrupa’daki pek çok firma, gelecekte (kişi başına düşen gelir<br />

seviyesi arttığında ve pazarımız daha cazip hale geldiğinde) ülkemizde ihtisaslaşmış<br />

market zincirleri kurmayı planlamaktadır.<br />

Bu durumun ortaya çıkardığı zararların önlenebilmesi için siyasi ve hukuki<br />

alanlardaki mücadeleden çok ekonomik alanda mücadele edilmesini<br />

gerektirmektedir. Bakkal Amca karşısında ekonomik bir güç olarak çıkıp rekabeti<br />

arttırıp, il içersinde genişlemelerinin ekonomik yönden önlenmesidir.<br />

Bakkal Amca Projesinin ana sermayesi bilinçli rekabet ve güveni sağlayacak hukuki<br />

alt yapının eksiksiz oluşturulması esasına dayanmaktadır.<br />

Projenin temeli, <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın öncülüğünde, Bakkallar ve Bayiler<br />

<strong>Odası</strong>nın işbirliği ile kurulacak iletişim teknolojilerine dayalı dağıtım<br />

organizasyonu sağlayacak bir şirkete dayanmaktadır. Şöyle ki bakkalların<br />

hissedar olarak katılacağı bu şirket hipermarketlerin sahip olduğu toplu alım yapma<br />

ve bakkallar aracılığıyla geniş kitlelere ulaşabilme avantajlarını kullanarak<br />

bakkalların hipermarketlerle rekabet edebilmesini sağlayacaktır.<br />

Şirket ile bakkallar arasında kurulacak bilgisayar ağı sayesinde, bakkalların stok ve<br />

envanterleri anında takip edilerek yerine mal akışı ayrıca sipariş vermeye gerek<br />

kalmaksızın sağlanacaktır. Elde edilecek veri tabanı ile semtlere göre bakkalların<br />

ürün yelpazesi oluşturulacak ve böylece bakkallar satamadıkları ürünü stoklarında<br />

tutma maliyetlerinden kurtulacaklardır. Örneğin bakkal bir kibrit sattığında, şirket<br />

ayni günün akşamı bu kibriti yerine koyacaktır. Ayrıca elde edilecek veri tabanı ile<br />

ürünlerin haftalık seyri izleneceğinden, mevsimlere göre talep tahminleri elde edilip<br />

yok satma maliyetinin önüne geçilmiş olunacaktır. Diğer taraftan bakkallarda şirkete<br />

hissedar olduklarından, şirketin karından hisseleri oranında yararlanacaklardır.<br />

Veri tabanı ve dağıtım ağı oluşturulmasıyla şirket e-ticaret boyutunda da faaliyette<br />

bulunabilecektir.<br />

24


Meslek Yüksek Okulu ve Meslek Liseleri İle Sanayi ve <strong>Ticaret</strong> Sektörlerinin<br />

Buluşturulması Projesi<br />

Rekabet gücünün sağlanmasında en önemli faktör uzmanlaşmış iş gücüne sahip<br />

olmaktır. Ekonomik sınırların uluslararasında kalmasıyla rekabet gücü en önemli<br />

kavram haline gelmiştir. Bu çerçevede ticaret ve sanayi kesiminin yetişmiş eleman<br />

ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla meslek eğitimi veren yüksek okul ve liselerin<br />

eğitim programlarının iş dünyasının ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmesi<br />

ve bu kurumlardaki öğrencilerin uygun dönemlerde iş yerlerinde staj yapması<br />

sağlanmalıdır. Bu amaçla İZTO ve EBSO’nun sanayi ve ticaret kesiminin temsilcileri<br />

olarak eğitim kurumlarıyla birlikte gelecekteki uzman işgücü ihtiyacına ilişkin<br />

planlamaya katılmalıdır.<br />

İşletmeler, bu kurumlarda alanlarıyla ilgili mevcut ya da kurulacak sınıfların<br />

sponsoru olacaklardır. Burada yetişen öğrenciler hafta içi ve yaz stajlarını bu<br />

şirketlerde yapacak, böylece öğrenciler hem teorik hem de uygulamalı bilgiyi bir<br />

arada almış olacaklardır. Bu projenin faydaları;<br />

• İşletmelerin eleman yetiştirme maliyetlerinden kurtulması.<br />

• Kalifiye ve günün şartlarına uygun işgücünün yetişmesi.<br />

• İşletmeler ile işgücü arasındaki iletişimin eğitim aşamasında iken başlaması<br />

ve çalışanlarda firmaya karşı aidiyet duygusunun yerleşmesi.<br />

Tez Önerilerinde <strong>Ticaret</strong> ve Sanayi İşbirliğinin Sağlanması<br />

İZTO ve EBSO üyelerinin üretim, AR-GE, pazarlama ve finansman sorunları<br />

Lisansüstü eğitim aşamasında tez konuları çerçevesinde incelenip çözüme<br />

kavuşturulması bu proje ile sağlanacaktır. Diğer taraftan Fen, Sosyal ve Sağlık<br />

Bilimleri enstitülerinde lisansüstü tez hazırlayanlar yine bu projeyle iş dünyasıyla<br />

iletişimleri sağlanacaktır.<br />

Bilişimde Donanım ve Yazılım Geliştirme Projesi<br />

İZTO’nun <strong>İzmir</strong> Ekonomi Üniversitesinde kurduğu Yazılım Bölümü aracılığıyla<br />

<strong>İzmir</strong>’in yazılım ve donanım merkezi haline getirilmesi sağlanacaktır. <strong>İzmir</strong> bilgisayar<br />

yazılımı yoluyla 2010’a kadar önemli bir gelir elde edebilir. ABD’de 320.000, AB ve<br />

Japonya’da 100.000 yazılımcı ihtiyacından <strong>İzmir</strong> de payını alabilir. Yazılım konusunda<br />

dünyada önemli bir yere sahip olan Hindistan ve İsrail’in, terör ve yaşam biçimleri<br />

nedeniyle gidilmesi çok zor olan ülkeler olarak görülmesini, <strong>İzmir</strong> avantaj olarak bu<br />

projeyle kullanacaktır. Böylece projenin hayata geçirilmesiyle sadece Hindistan’ın 50<br />

milyar dolar olarak tahmin edilen 2008 yılı yazılım ihracat değerinden <strong>İzmir</strong>’e düşen payın<br />

hiç de az olmayabileceği söylenebilir.<br />

Pirinanın Yakıt Olarak Kullanılması<br />

Zeytin çekirdeği ile zeytin posasından meydana gelen pirina İspanya, İtalya,<br />

Yunanistan gibi zeytin üreticisi ülkelerde yakıt olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde ise<br />

zeytinin yoğun şekilde yer aldığı Ege Bölgesinde pirinanın yakıt olarak kullanılmasında<br />

güçlükler çekilmekte, İl Mahalli İl Kurullarınca farklı uygulamalar söz konusu<br />

olmaktadır.<br />

25


Pirina önemli bir yakıt kaynağı olup, değerlendirilmemesi halinde ülkemiz önemli<br />

bir kaynağından mahrum olacaktır. Çevre Bakanlığı da pirinanın belli şartlar altında<br />

yakıt olarak kullanılmasını sağlayacak düzenlemeler üzerinde çalışmaktadır.<br />

Bu çalışmaların hızlandırılarak, pirinanın ısınma amaçlı değil, yakıt amaçlı olarak<br />

kullanılmasına (çevreyi kirletmeyecek, hava kalitesini bozmayacak şekilde) olanak<br />

verecek ve tüm illerde tek tip uygulamanın söz konusu olacağı bir düzenlemenin<br />

getirilmesi gerekmektedir.<br />

Otantik El Sanatları <strong>Ticaret</strong> Merkezi Projesi<br />

<strong>İzmir</strong> turizm sektöründe pazarlanabilir ürünlere ihtiyaç duymaktadır. Turizm<br />

şirketleri tarafından pazarlanabilecek ürünlerin bulunamaması <strong>İzmir</strong>’in sahip olduğu<br />

turizm potansiyeli oranında gelir elde edememesine yol açmaktadır. Bu amaçla<br />

bölgede potansiyeli bulunan halı, takı ve benzeri el ürünleri İZTO öncülüğünde<br />

kurulacak ticaret merkezinde turizm pazarına sunulacaktır. Merkezin yer seçimi için<br />

havaalanı çevresi düşünülecek ve tur operatörleri herhangi bir ek maliyet<br />

yüklenmeden bu ticaret merkezine turistleri getirme şansına sahip olacaktır.<br />

Özellikle bazalt madeninin <strong>İzmir</strong>’de işlenerek turistlere ve dış dünyaya açılması,<br />

maden olarak satılmasından daha fazla gelir sağlayacaktır. Hatta projeyle, <strong>İzmir</strong>’in<br />

takı alanında bir moda merkezi olmasının önü açılmış olabilir. El sanatları ile<br />

ilgili olarak meslek yüksek okullarıyla bağlantı kurularak üretecekleri ürünler yine<br />

bu merkezlerde turizm pazarına sokulacaktır.<br />

12.3 2003-2012 Dönemi Yatırım Program Öncelikleri<br />

<strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong>n bu döneminde sürekliliği olan ve ilk aşamada ele alınması gereken<br />

yatırımların stratejik planlama alanları içindeki önemine göre vurgulanması ele<br />

alınmıştır. Yatırımların, gerçekleşme önceliği bu dizi içinde bütün olarak ele alınmalı<br />

ve bunların bir kısmının ilk beş yılda tamamlanma gereksinimine sahip olduğu<br />

benimsenirken bir kısmının da ikinci beş yıllık döneme sarktığı görülmektedir. Bir<br />

dizi yatırımsa sürekliliğe sahip olarak her iki alt dönemde de sürme durumundadır.<br />

Ayrıca doğal olarak diğer bir dizi yatırım da geçmiş yıllardan bu güne ve ileriye<br />

yönelik bir süreç içinde süregitmektedir. Bunlar arasında daha ziyade büyük kamu<br />

yatırımları önde gelmektedir.<br />

Sıralamada öncelik ele alınmamış buna karşın tüm alt yöreleri kapsayan makro<br />

seviyede yaklaşımlarsa stratejik yörelerin dışında vurgulanmıştır. Tabiatıyla burada<br />

ele alınan yatırımların stratejik plan içinde yer tutacak kapsamlarının olması<br />

gerekmektedir. Mahalli ölçekte tasarlanmış ve dar bütçe içinde çözüm bulan ve<br />

stratejik değeri bulunmayan yatırımlarsa değerlendirmeye alınmamışlardır.<br />

12.3.1 (Birinci Beş Yıllık Dönem) 2003-2007<br />

İlk beş yıl içinde tamamlanmasa da başlanılmasının gerekli olduğunun vurgulandığı<br />

yatırımların bu kısımdaki ana amaçlardan birincisi yatırımların mekansal öneminin<br />

belirtilmesidir. Kaynak kullanımı ve aktarımının bu dizi içinde yapılması<br />

öngörülmektedir. Bir kısmının kararları Üçüncü <strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong>n başlama<br />

26


döneminden önce alınmış olsa da yatırıma ya başlanmamış ya da sürekliliğinde<br />

kesilmeler görülmüş olabilmektedir. Bütün bunlar da dahil olmak üzere önem arz<br />

eden makro yatırımlar, stratejisine göre aşağıda değerlendirilmiştir.<br />

[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Birinci Beş Yıllık Dönem<br />

Öngörüleri<br />

• Karşıyaka’nın Bostanlı kesiminin taşkınlardan korunması için Bostanlı Deresinin<br />

ıslah edilmesi ve süreklilik içinde bakımının yapılması.<br />

• Turyağ Fabrika Tesis Alanının, üretim sistemlerinin terk etmesi sonunda boş<br />

kalan yapılarının özgün olanlarının korunarak turistik tesise ve çevresinde yer<br />

alan yapıların ve de boş alanların pansiyonla rekreatif kullanımlara<br />

dönüştürülmesi.<br />

• Karşıyaka’da yer alan büyük alış-veriş merkezlerinin çevrelerinin ölçek<br />

ekonomilerine uygun olarak düzenlenmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong> Büyük Kent Bütünü içinde yer alan turizm potansiyeli yüksek noktaların<br />

diğer işlevler tarafından istila edilmesi engellenmeli. (Örneğin Tantalos, Bayraklı<br />

Smyrna Kazısı, Kemeraltı geleneksel alış-veriş merkezi, Kemeraltı Havralar<br />

Sokağı, Agora, Kadifekale vd.)<br />

• Turizm potansiyeli yüksek alanların topluma ve de şehre kazandırılması için<br />

tasarım projelerinin yapılması ve söz konusu alanların kültür turizmi ve inanç<br />

turizmine yönelik değerlendirilmesi.<br />

• Karşıyaka’da gelişmekte olan kültür merkezleri oluşturma çalışmalarının semt<br />

ölçeğinde devamlılığı sağlanmalı.<br />

• Karşıyaka kıyı kesiminde, kıyı ile art alan arasında güvenli yaya geçiş<br />

olanaklarının yaratılmasının gerekliliği. (Örneğin Karşıyaka Vapur İskelesi-<br />

Karşıyaka Çarşı Bağlantısı)<br />

• Rekreatif potansiyel arz eden Bostanlı Balıkçı Barınağı düzenlenmeli ve tüm<br />

<strong>İzmir</strong>’e hitap edecek seviyeye getirilmeli.<br />

• Çiğli’de eski Gediz ağzındaki tersane yerinin tasdikli sınırı içinde geliştirilerek,<br />

sınırları dışında gelişmesinin engellenmesi.<br />

• Karşıyaka ve Çiğli’de konut üretiminin spekülatif yaklaşımlardan arındırılması ve<br />

imar planlarında dönem içinde yeni konut gelişme alanları önerilmemesi gerekli.<br />

• Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin tevsiinin bu süre içinde ele alınmaması ve<br />

monopolistik sistem dışında tutulması.<br />

• Genelde ülke ve özelde stratejik plan alanına ekonomik katkısı yüksek Tuzla tuz<br />

üretim tavla alanlarının gerekirse tevsii edilerek işletimine devam edilmesi.<br />

• İZSU Arıtma Tesislerinden çıkacak olan arıtılmış suyun Gediz Havzasının<br />

drenajında ve sulamasında kullanması.<br />

• Kuş cennetine tatlı su sağlanması amacıyla DSİ projelerinin hayata geçirilmesi ve<br />

bu alan için özel statülü yaklaşımlardan taviz verilmemesi.<br />

27


• <strong>İzmir</strong> Batı Aksında seracılığın, bahçe tarımının ve narenciye alanlarının ekonomik<br />

değeri göze alınarak, bu faaliyetlerin varlıklarını sürdürmesini sağlayacak<br />

önlemlerin alınması.<br />

• Üçkuyular-İnciraltı ve batı kesimlerinde mevcut aktif rekreatif alanlar dışındaki<br />

potansiyelli kesimlerin planlanarak kullanıma açılması.<br />

• Başta Balçova olmak üzere termal kaynakların konut ısıtılmasında kullanıma<br />

yönelik projelerin ve yatırım çalışmalarının devamlılığının sağlanması.<br />

• Balçova jeotermal sularını atık suların kirletmesini önleme amaçlı, atık suların<br />

ıslahı için yatırımlar yapılması ve zemin suyunun çekilmesinin önlenmesi.<br />

• Narlıdere’deki toplu konut alanlarında doğabilecek erozyon tehlikesine karşı<br />

önlemler alınması.<br />

• <strong>İzmir</strong>’e içme suyu temini amacıyla tasarlanmış Çamlı Barajının tamamlanması ve<br />

bu amaç doğrultusunda tasarım projelerinin ele alınması.<br />

• Güzelbahçe’de yamaç paraşütüne uygun alanların düzenlenmesi, işletmeye<br />

açılması ve tanıtılması.<br />

• Batı aksının <strong>İzmir</strong> konut stoku açısından kullanılmasındaki spekülatif<br />

yaklaşımların ortadan kaldırılması.<br />

• Karabağlar-Yeşillik Caddesi üzerindeki ve çevresindeki imalat sanayinin<br />

bulunduğu alanlardan çıkarılarak özellikle ana aks boyunca “show-room”ların<br />

teşvik edilmesi.<br />

• Sarnıç-Gaziemir bağlantısını sağlayan karayolunun mevcut projesine göre<br />

düzenlenmesinin yatırım kapsamına alınarak standartlara uygun hale<br />

getirilmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong> güney aksında yer alan kaçak yapılaşmanın bulunduğu alanların yasal hale<br />

dönüştürülmesi için şehirsel yenileme projelerinin yapılması.<br />

• Buca cezaevinin kentsel alan dışına çıkarılmasına yönelik spekülatif<br />

yaklaşımların ortadan kaldırılarak konunun gerçekçi boyutta ele alınması ve<br />

sonuçlandırılması.<br />

• Alsancak limanın tevsiine başlanılması ve konu hakkında spekülasyon dışı,<br />

gerçekçi ve kalıcı yaklaşımların ortaya konması.<br />

• <strong>İzmir</strong> İç Körfezin Yeni Kale açıklarındaki girişimin taranması ve girişimlerin liman<br />

tevsii ile ilişkilendirilmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong> Halkapınar Ana Yolcu Garı terminali proje çalışmalarına mevcut tesisler de<br />

dikkate alınarak başlanılması.<br />

• Demiryolu Marşandiz Garı ve Triyaj tesislerinin projelerine başlanılması ve<br />

çalışmaların ulaşım mastır planı doğrultusunda ele alınması.<br />

• Kemeraltı’nın korunmasına yönelik uygulama projelerinin realist bir açıdan<br />

bakılarak geliştirilmesi, mali kaynak teminine yönelik organizasyon sistemlerinin<br />

kurulması.<br />

28


• <strong>İzmir</strong> Kültürpark alanının yapılaşmalardan arındırılması ve yeni düzenlemesinin<br />

parçacı yaklaşımlar yerine bütüncül projesine uygun olarak gerçekleştirilmesi.<br />

• Çevre yolunun kuzey kesiminin tünel ve viyadüklerinin tamamlanarak işletmeye<br />

açılması ve Aliağa istikametindeki devlet karayoluna bağlanması.<br />

• Alsancak Limanı gerisindeki viyadüklerin liman içine indirilerek kamyon ve tır<br />

trafiği bağlantısının kurulması, diğer viyadük ayaklarının kent içi yol standardı ile<br />

Alsancak yol ağına bağlanması.<br />

• <strong>İzmir</strong> Batı aksında Mithatpaşa Caddesine alternatif bir karayolu güzergahının<br />

belirlenmesi ve bu konuda imar planlarının gerekirse revize edilmesi.<br />

• Büyükşehir Bütününde kaçak konut yapılaşmalarının su depolarının yerleşme<br />

kotu üstünde kaldığı gözlenmektedir. Dönem içinde yapıların yasallaşması<br />

doğrultusunda bu depoların konumlarında seviye düzenlemesi yapılmasının<br />

gerekliliği.<br />

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi (Dikili-Bergama-Kınık) Birinci Beş Yıllık Dönem<br />

Öngörüleri<br />

• Bergama jeotermal kaynaklarının şehir ölçeğinde kullanılması çalışmalarına<br />

devam edilmesi ve konuya yönelik kurulmuş olan şirketin finansal açıdan<br />

desteklenmesi.<br />

• Kınık Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarının hızlandırılması ve<br />

Belediyenin bu açıdan desteklenerek bölgenin özendirilmesi.<br />

• Kınık Ovası Sağ ve Sol Sahil Sulama Projelerinin altyapı yatırımlarının ve<br />

Yortanlı Barajının tamamlanması.<br />

• Bergama’da turizm belgeli konaklama tesislerin yapılmasının rantabıl olmadığı<br />

belirlendiğinden bu dönem içinde yeni girişimlerin teşvik edilmemesi.<br />

• Dikili iskelesinin transit veya aktarma merkezi dışında kullanılabilme<br />

çalışmalarının başlatılması.<br />

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi (Aliağa-Foça-Menemen) Birinci Beş Yıllık Dönem<br />

Öngörüleri<br />

• Menemen’in ve yörenin tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük bir öneme<br />

sahip Gediz Havzası Planlama Projesinin sürdürülmesi.<br />

• Aliağa’daki sanayi alanlarının su ihtiyacını karşılamaya yönelik Kunduz Barajının<br />

tamamlanması<br />

• Aliağa’nın sanayileşmesi paralelinde, yerleşmenin hizmet sektöründen pay<br />

alabilmesi için bir şehirsel çalışma alanı kurulması<br />

• Aliağa Doğal Gaz Kombine Çevirim Santralinin ivedilikle tamamlanması ve sanayi<br />

sektörünün hizmetine sunulması.<br />

• Menemen aksında inşaat sektöründe konut imalatında talep üzerinde arz<br />

görüldüğünden bu tür yapılanmalara yönelik imalatlarının özendirilmemesi.<br />

29


• Foça-Yeni Foça arasındaki kıyı kesiminde Akdeniz foku doğal yaşam ortamının<br />

mutlak koruma altında tutulmasına özen gösterilmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong> Aliağa arasında tamamlanmış raylı sistem elektrifikasyon hattının tam<br />

kapasiteyle çalışmasının sağlanması.<br />

• Bağarası-Türkeli yeşil kuşağının korunması için Aliağa sanayi alanlarının<br />

gelişiminin güneyine doğru gelişme eğiliminin durdurulması.<br />

• Foça’da mevcut balıkçı barınağının düzenlenerek daha verimli hale getirilmesi ve<br />

halihazırda kullanılan rıhtımların düzenlenmesi<br />

• Gediz havzası sulamasında önemli bir öğe olan Gediz nehrinin başta Manisa<br />

Organize Sanayi Bölgesi olmak üzere diğer kirletici unsurların mutlaka denetim<br />

altına alınması<br />

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi (Kemalpaşa) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi ve tevsii çalışmalarıyla tamamlanacak gelişim<br />

alanları dışında, ilçe alt yöre sınırları içinde sanayi tesislerinin denetim altında<br />

tutulması.<br />

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin sınırları içinde sanayinin tam kapasiteyle<br />

çalışmasının sağlanılması için gerekli yatırımlara ve teşviklere öncelik verilmesi.<br />

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine yönelik doğal gaz çevirim santralinin<br />

inşasına başlanması ve tamamlanması.<br />

• Nif Çayının temizliğinde süreklilik sağlanması için Kemalpaşa Organize Sanayi<br />

Bölgesi arıtma tesisinin ve ön arıtma tesislerinin işletilmesine özen gösterilmesi.<br />

• Bu alt yöredeki mevzi konut yerleşim alanı uygulamalarının yoğunluğuna ve yapı<br />

düzenine özen gösterilmesine ve giderek bu yöreler için çevre düzeni nazım<br />

planlarının geliştirilmesi.<br />

[E1] K.Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi (Menderes-Torbalı-Selçuk)<br />

Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından Tekeli’de kurulmuş olan Tekeli <strong>Ticaret</strong> ve İmalat<br />

Organize Bölgesinin altyapı çalışmalarının tamamlanması ve faaliyetine verimli<br />

bir şekilde devamının sağlanması.<br />

• Pancar yöresinde tesis edilecek ve yer seçimi yapılmış organize sanayi bölgesinin<br />

altyapı ve diğer hizmetlerine başlanması.<br />

• Tahtalı Barajı Koruma Havzaları denetiminin sıklaştırılması. Kontrolüne<br />

süreklilik kazandırılmasının, hazırlanacak çevre düzeni planlarında dikkate<br />

alınması ve uygulama imar planlarının bu anlamda revize edilmesi.<br />

• Efem Çukuru mevkiinde yer alacak Çamlı Barajının <strong>İzmir</strong>’e içme suyu temin<br />

edeceği planlandığı için yapımına başlanması.<br />

• Selçuk-Efes yöresinin turizm potansiyelini arttırma açısından Efes ören yerinin<br />

ışıklandırılması ve Meryem Ana’ya teleferik projesinin gerçekleştirilmesi.<br />

30


• Selçuk yöresinde kolektif turizmi geliştirme yönünde organizasyonlar yapılması ve<br />

bu bağlamda Pamucak art alanına bir golf alanın projelendirilmesi.<br />

• Görece, Şirince gibi turizm potansiyeli arz eden kırsal yerleşmelerde el sanatlarını<br />

teşvik edilmesi ve organizasyonlara gidilmesi.<br />

• <strong>Stratejik</strong> yörenin kıyı kesimi olan Gümüldür-Özdere kıyı bandının tarım<br />

potansiyelini kaybetmeyecek şekilde konut gelişiminin denetlenmesi.<br />

• Kısıkköy’de yer alan ağaç ve metal ve diğer üretim merkezlerinin ön arıtma<br />

sistemlerinin denetiminin sağlanması.<br />

• Tesis edilmesi planlanan Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesinin yer<br />

seçiminin Torbalı’nın güneyinde, Belevi yöresinde yapılması.<br />

• Tarım potansiyeli yüksek toprak yapısına sahip yörede Organize Sanayi Bölgeleri<br />

ve Sanayi Siteleri dışında sanayi yapılarıyla, depolama tesislerinin<br />

gerçekleşmesinin engellenmesi.<br />

• Ayrancılar ve Torbalı arasında gelişen toplu konut alanlarının stokları eritilinceye<br />

kadar bölgede yeni konut yerleşim alanlarına izin verilmemesi.<br />

• Selçuk yöresinde av turizminin geliştirilmesi ve organize edilmesi için tanıtımın<br />

yapılması, avlakların doğal düzeni bozmayacak kesimlerde oluşturulması.<br />

• Tarımsal potansiyel açısından önem kazanan Çitlenbik ağaçlarına uygulanana<br />

Antep Fıstığı aşılamasının teşvik edilmesi.<br />

• Küçük Menderes nehrinden sulama için çekilen suyun kirliliğinin artmasının<br />

önüne geçilmesi için çalışmalara hız verilmesi.<br />

[E2] K.Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi (Bayındır-Tire-Ödemiş-Beydağ-<br />

Kiraz) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Tire Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarının hızlandırılması ve<br />

ekonomik sorunların çözülmesi için kredilendirme sistemine gidilmesi.<br />

• Tire Organize Sanayi Bölgesinin tam kapasiteye erişmesinin sağlanması, bu<br />

seviyeye yaklaşılana kadar öz kaynak kullanmayan diğer organize sanayi bölgeleri<br />

yatırımlarının bekletmeye alınması.<br />

• Bozdağ Kayak Merkezinin sağ ve sol pistlerinin yapılması, mevcut tesislerin<br />

onarılarak, ivedilikle kullanıma açılması ve işletilmesi.<br />

• Tire mahalli pazarının korunarak sürekliliğinin sağlanması ve konunun organize<br />

hale getirilerek üreticilerin pazarlama konusunda teşvik edilmesi.<br />

• İnanç turizmi açısından Birgi’nin Tire ile birlikte öneminin geliştirilerek<br />

korunması ve turizm potansiyeline hizmet edecek ortak mekanların geliştirilmesi.<br />

• Özellikle Tire ve çevresiyle özdeşleşmiş keçe, urgan yapımı ve beledi<br />

dokumacılığının özelliklerinin yitirilmeden korunması ve geliştirilmesi.<br />

• K. Menderes Havzası Sulama ve İçme Suyu Projesi kapsamında yer alan Beydağ<br />

Barajının gerekli ödenekleri sağlanarak tamamlanması.<br />

31


• K. Menderes Havzasında yer altı suyu kullanımının denetlenmesi ve seviyenin<br />

kontrol altında tutulması.<br />

• Beydağ çevresinde yer alan antimon ve civa madenlerinin fizibilite çalışmalarının<br />

yapılacak işletmeye alınması için değerlendirilmesi.<br />

• Kiraz başta olmak üzere dış satımlı olan tarım ürünlerinin depolanma ve<br />

pazarlanmasında gerekli organizasyon girişimlerinin iyileştirilmesi.<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi (Çeşme-Karaburun) Birinci Beş<br />

Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Mordoğan Balıkçı barınağının yat limanı olarak kullanılması için gerekli<br />

düzenlemelerin yapılması ve ulaşım bağlantılarının standartlara uygun hale<br />

getirilmesi<br />

• Çeşme ve Alaçatı’da rüzgar enerjisinin kullanımı için rüzgar çiftliklerinin<br />

kurulması ve yaygınlaşmasının özendirilmesi, bürokratik engellerin kaldırılması.<br />

• Mordoğan Eğlenhoca Köyü İçme Suyu Göletinin tamamlanması için gerekli<br />

yatırım ödeneğinin sağlanması.<br />

• Kutlu Aktaş Barajının koruma bantlarının mutlak denetim altına alınması,<br />

ağaçlandırılması, bakı noktalarının rekreatif amaçlı kullanıma açılması.<br />

• Çeşme-Karaburun yöresinde av turizmin geliştirilmesi ve organize edilmesi için<br />

tanıtımın yapılması avlak alanlarının doğa ile bütünleştirilmesi.<br />

• Çeşme’de yer alan havaalanına gerekli standartlara eriştirilmesi ve işletme<br />

sürekliliğinin kazandırılması.<br />

• Çeşme yat limanının gerekli standartlara kavuşturularak işletmeye açılması ve<br />

gümrüklü saha tesisi.<br />

• <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın Çeşme’de örgütlediği nergis üretimi sisteminden örnek<br />

alınarak sakız ağacı üretimi projesi oluşturulması.<br />

• Körfez içinde Karaburun yerleşmesine kadar kıyı bandında balık çiftliği tesis<br />

edilmemesi için her türlü önlemin alınması,<br />

• Mordoğan kıyısında yer alan Akdeniz foku doğal yaşam alanının koruma altına<br />

alınması ve Foça’daki yaşam alanlarıyla birlikte değerlendirilmesi.<br />

• Karaburun Çeşme yarımadasında yer alan orman alanlarının yeşil kuşak projesi<br />

altında korunması ve düzenlenmesi<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi (Urla-Seferihisar) Birinci Beş Yıllık<br />

Dönem Öngörüleri<br />

• Seferihisar Karakoç yöresi özel turizm alanında jeotermal kaynaklar<br />

değerlendirilerek turizm yatırımların teşvik edilmesi ve yüksek yatak kapasiteli<br />

otellerin yer alması için çalışmalar yapılması.<br />

• Payamlı-Gümüldür Sulama Projesi kapsamında yer alan Kavakdere Barajının<br />

dönem içinde tamamlanarak devreye sokulması.<br />

32


• Sığacık Yat Limanının tamamlanmasındaki engellerin ortadan kaldırılarak<br />

sonlandırılması ve iç-dış yat turizmine açılması.<br />

• Devam etmekte olan Güzelbahçe-Seferihisar karayolunun ödenek ayrılarak çift<br />

şeritli bölünmüş yol olarak yapımının tamamlanması.<br />

• Mevcut ve öneri mevzi konut yerleşim alanlarının yoğunluk ve yapı düzeni olarak,<br />

doğa koruma ilkelerine uygun olarak ele alınması.<br />

• Urla ilçe merkezinde konut stoğu yığılması nedeniyle bu stok eritilene kadar yeni<br />

toplu konut uygulamalarının özendirilmemesi.<br />

12.3.2 (İkinci 5 Yıllık Dönem) 2008-2012<br />

İkinci dönem olarak ele alınan bu süreçte ilk dönemden gelen ivmelerin sürüklediği<br />

yatırımlar yer aldığı gibi, sürece yeni girenler de yer almaktadır. Devamlılığın esas<br />

olduğu bu dizilemede on yıllık dönem içindeki önem sıralaması yer almamaktadır.<br />

İkinci beş yıl, sistem içinde yer yer daha global yaklaşımlara da sahiptir. İkinci beş<br />

yıla başlamadan önce stratejik olarak aşağıdaki genel değerlerin bir kısmına ilk beş<br />

yılda başlanmış olunabilinmektedir. Devam edenlerin bu beş yıllık süreçte bitirilmesi<br />

ön görülenler de ayrıca belirtilmiştir.<br />

Konuların stratejik alt yöreler itibarıyla değerlendirilmesindense aşağıda belirlenmiş<br />

yatırımların gerçekleşmesi veya tamamlanması ve de başlanılmasının gerekli<br />

olduğunu ortaya çıkmaktadır.<br />

[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• İçme ve kullanma suyu ile taşkın kontrolü sağlayacak Bostanlı Barajının kesin<br />

proje aşamasından uygulamaya geçirilerek tamamlaması.<br />

• Piyale Makarna ve Gıda Mamulleri Fabrikasının, tesisin alanı boşaltmasından<br />

sonra sanayi alanı dışında, özel uzmanlaşma içinde öngörülen uygun<br />

kullanımlara tahsisi.<br />

• Karşıyaka’nın gelişim trendleri dikkate alındığında yöreye yıldız sayısı yüksek otel<br />

yatırımına gerek olmadığı.<br />

• Karşıyaka’ya metro hattının bağlanması ve bu doğrultuda hemzemin geçitlerin<br />

kaldırılması çalışmalarının ve yatırımlarının yapılması.<br />

• Kıyı ulaşımının yeni yapılacak iskelelerle yaygınlaştırılması ve toplu taşınımla<br />

desteklenmesi.<br />

• İZSU arıtma tesisinden çıkacak arıtılmış suyun Gediz Havzasının sulamasında ve<br />

drenajında kullanılmasının yaygınlaştırılması ve sürdürülmesi.<br />

• Kuş Cenneti ve Leuka antik yerleşmesinin birlikte değerlendirilmesi ve kültür<br />

turizmine kazandırılması.<br />

• Pınarbaşı’ndaki mevcut sanayi tesislerinin organize bir statüye kavuşturulması.<br />

• Bornova’da kültürel değer taşıyan metruk ikamet yapılarının onarılarak topluma<br />

(kamu kullanımına) açılması.<br />

33


• Metronun Bornova hattının Otogara bağlanması ve Fahrettin Altay-Üçyol hattının<br />

yapılması.<br />

• Balçova-Narlıdere batı aksındaki seracılığın, narenciye tarımının ve bahçeciliğin<br />

ekonomik değeri göz önünde bulundurularak bu ekonomik faaliyetin yaşamda<br />

kalmasının sağlanması ve bu yönde üreticilerin kurumlaşma yönünde teşvik<br />

edilmesi.<br />

• Çeşme otoyolu ile Narlıdere asfaltı arasında kalan alanın iş ve alışveriş<br />

potansiyeline yönelik çekiminin örgütlenmesi ve tek elden planlanması.<br />

• İnciraltı-Üçkuyular arasındaki rekreatif alanlar dışındaki potansiyelli kesimlerin<br />

planlanarak kullanıma açılmasının sürdürülmesi.<br />

• Balçova Jeotermal enerji kaynaklara bağlı 25.000 konut ısıtmasını amaçlayan<br />

projeye gereken önemin verilmesi.<br />

• Batı aksının <strong>İzmir</strong> konut stoku açısından kullanılmasındaki spekülatif<br />

yaklaşımların ortadan kaldırılması.<br />

• Sarnıç-Gaziemir beldesinde yer alan sanayi alanlarının organize bölge haline<br />

getirilmesi.<br />

• Sarnıç-Gaziemir ve benzeri alanlardaki sağlıksız yapılaşmaların şehirsel yenileme<br />

projeleri yapılarak, projelerin hayata geçirilmesi<br />

• Şirinyer-Buca-Gaziemir aksının hafif raylı sisteme kavuşturulması ve sistemin<br />

Aliağa-Torbalı elektrifikasyon hattıyla bağlantısının sağlanması.<br />

• Dokuz Eylül Üniversitesinin Tınaztepe Yerleşkesinin tamamlanması ve hafif raylı<br />

sistem bağlantısına kavuşturulması.<br />

• Buca-Kaynaklar Göletinin içme ve kullanma suyu temini için proje safhasından<br />

uygulama safhasına geçirilmesi.<br />

• Ege Giyim Sanayicileri Derneği tarafından kurulmuş Adatepe Tekstil Organize<br />

Sanayi Bölgesinin teşviklerle desteklenmesi ve tamamlanma safhasına getirilmesi.<br />

• Bornova-Pınarbaşı yöresinde yer alan sanayi kuruluşlarının organize sanayi<br />

bölgesi statüsüne dönüştürülmesi.<br />

• Buca konut potansiyelinin mevcut imar planı dikkate alındığında doyma<br />

noktasına geldiği göz önüne alınarak yeni konut alanları önerilmemesi.<br />

• Buca’da kentsel alan dışına çıkarılan cezaevi alanının şehirsel aktivite<br />

mekanlarına açılması.<br />

• Alsancak Limanının yolcu ve yalnızca <strong>İzmir</strong>’in yakın hinterlandına hizmet eden<br />

yük limanı konumuna getirilmesinin dönem sonu itibarıyla sağlanması ve<br />

Alsancak Limanının tevsiinin tamamlanması. Aynı zamanda bu dönemde<br />

Çandarlı Limanına yapılacak 1. etap uygulamasının tamamlanarak Alsancak<br />

Limanını uluslar arası nitelikli konteyner ve kuru yük taleplerinin Çandarlı’ya<br />

kaydırılmasının sağlanması.<br />

34


• Halkapınar-<strong>İzmir</strong> ana yolcu garı ve triyaj tesislerinin projelerinin bitirilmesi ve<br />

devreye alınması.<br />

• Alsancak ve Basmane mevcut gar yapılarının Halkapınar ana yolcu garının<br />

hizmete açılmasına paralel olarak restorasyona tabi tutulması ve kültür yapısı<br />

olarak kente kazandırılması.<br />

• Kültürpark alanının güney kesiminde, Mürselpaşa Caddesi boyunca sergileme<br />

yapılarına yönelik projelerin ihtisas fuarları da dikkate alınarak gerçekleştirilmesi.<br />

• Büyükşehir bütünü içinde yer alan konteynır depolama alanlarının ve tır<br />

otoparklarının kaldırılması ve Sasalı yöresine kaydırılması çalışmalarının<br />

yapılması.<br />

• Kamu gelir ve giderleri açısından Büyükşehir bütünü düzeyinde dengesizliklerin<br />

giderilmesi, ortak program ve bütçe girişimleriyle giderilebileceği nedeniyle söz<br />

konusu girişimlerin yapılması.<br />

• Balçova’da mevcut küçük sanayi sitesinin tevsii veya yeni bir site alanı<br />

önerilmesi.<br />

• Sanayi ve toplu konut alanlarında orta vadede Büyükşehir bütünü sınırları içinde<br />

ön arıtma sistemlerinin kurulması ve işletilme sorunlarının çözümlenmesi.<br />

• Köy hizmetleri tarafından kırsal kesim yerleşmelerine yapılmış olan kanalizasyon<br />

sistemlerinin dere yatakları yerine yapılmış ve yapılacak arıtma tesislerine<br />

bağlanması, bakım ve işletme sorunlarının giderilmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong> batı aksında, Narlıdere-Güzelbahçe yerleşmelerini içerecek tarzda,<br />

Mithatpaşa caddesine alternatif bir karayolu güzergahının kullanıma açılması.<br />

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Dikili jeotermal enerji kaynaklarının tarım amaçlı kullanılma çalışmalarının<br />

başlatılması.<br />

• Kınık Ovası sulama projesi çalışmalarının sürdürülmesi kapsamında Çaltıkoru<br />

Barajının tamamlanması.<br />

• Kınık içme ve kullanma suyu için öngörülen Kapıkaya Barajının inşasına<br />

başlanması.<br />

• Dikili ikincil konut potansiyelinin sahip olduğu yatak kapasitesinin turizm amaçlı<br />

kullanılmasının teşvik edilmesi.<br />

• Dikili iskelesinin kapasite artırımına yönelik yatırımlara başlanması, yolcu-yük<br />

trafiğinin dikkate alınması.<br />

• Kozak yöresindeki taş ocaklarının işletme planlamasının ele alınması, iç ve dış<br />

piyasaya yönelik reorganizasyonunun yapılması.<br />

• Bergama Organize Sanayi Bölgesinin kamulaştırma ve proje çalışmalarının<br />

sürdürülmesi.<br />

35


• Kozak Yaylası Turizm potansiyelinin tanıtımına devam edilerek projede<br />

sürekliliğinin sağlanması ve sağlık/yayla turizmi yönünde geliştirimlerde<br />

bulunulması.<br />

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Menemen’in tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük öneme haiz Gediz<br />

Havzası ve Emiralem Pompaj Sulaması projesinin geliştirilmesi.<br />

• Menemen-Emiralem-Manisa karayolu bağlantısının bölünmüş yol olarak çift<br />

şeritli yapımına başlanması.<br />

• Menemen çömlekçiliğinin organize olması ve ihracata yönelmesi için organizasyon<br />

çalışmalarının yapılması ve dönem içinde tamamlanması.<br />

• Aliağa I Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarına devam edilmesi ve<br />

tamamlanması.<br />

• Aliağa yöresine, sanayinin gelişmesi paralelinde, Selçuk’ta olduğu gibi stol tipi bir<br />

havaalanı tesisi için yer seçim, proje ve uygulama sürecinin stratejik dönem<br />

sonuna kadar tamamlanması.<br />

• Aliağa’da yer seçmiş bulunan sanayilerin enerji tüketimindeki sorunlarını<br />

karşılamak, ayrıca çevre kirliliğini önlemek için kendi aralarında organize olma<br />

koşullarının gerçekleştirilmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong>’in kuzey aksında Çiğli Menemen uzantısında, demiryolu ve karayolu<br />

arasında kalan arazide yer alan sanayi, show-room ve diğer ticari kuruluşların ve<br />

gelecekteki isteklerin planlı ve organize bir şekilde gelişmesini sağlayacak<br />

önlemlerin alınması.<br />

[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine ve ovaya, sulama ve sanayi suyu sağlama<br />

açısından gerekli olan Yiğitler Barajının tamamlanması.<br />

• Alt yöredeki mevzii konut yerleşim alanı uygulamalarının yoğunluğuna ve yapı<br />

düzenine özen gösterilmesi ve bu amaçla çevre düzeni planlarının geliştirilmesi.<br />

[E1] K.Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• <strong>İzmir</strong>’e içme suyu temin etmek üzere Efem Çukuru mevkiinde planlanmış Çamlı<br />

barajının yapımının tamamlanması.<br />

• Selçuk-Pamucak yöresinde planlanan golf alanının çevre değerleriyle birlikte<br />

hayata geçirilmesi.<br />

• Nazilli üzerinden <strong>İzmir</strong> istikametine gelen doğalgaz boru hattının Torbalı<br />

sanayilerine ve organize bölgelerine hizmet verecek şekilde programlanması.<br />

• <strong>İzmir</strong>-Gaziemir-Torbalı demiryolu güzergahının hızlandırılması ve yaşama<br />

geçirilmesi.<br />

• Tesis edilmesi planlanan Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesinin planlama<br />

safhasına geçilmesi.<br />

36


• Sulama amaçlı Menderes Yeniköy Göletinin tamamlanması için çalışmaların<br />

sürdürülmesi.<br />

• Selçuk Efes arkeoloji müzesinin bulunduğu yörenin zengin arkeolojik envanteri<br />

de göz önünde bulundurularak genişletilmesi veya yeni kapsamlı bir müze<br />

binasının yapılması.<br />

[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem<br />

Öngörüleri<br />

• Bayındır yöresinde çiçek ve süs bitkisi yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi ve<br />

kurulması planlanan Gıda Organize Sanayi Bölgesinin bu konuyu da kapsaması.<br />

• Bayındır’daki jeotermal enerjinin Organize Sanayi Bölgesi ve sera ısıtmasında<br />

kullanılması.<br />

• Bozdağ kayak merkezinin işletilmeye açılmasından sonra kapasiteye hizmet<br />

edecek yeterlilikte bir konaklama tesisi yapılması.<br />

• K. Menderes sulama ve içme suyu projesi kapsamında Ödemiş-Aktaş Barajının<br />

tamamlanması.<br />

• K. Menderes Sulama projesinin Kiraz kesiminin devreye alınması ve Köy<br />

Hizmetlerinin projeleriyle entegre edilmesi.<br />

• Tarım sektöründeki küçük işletmecilerin tarımsal üretim açısından tohumdan<br />

pazara kadar geçen süreçte karşılaştıkları sorunlarının giderilmesi, eğitim dahil<br />

her konuda hizmet eksikliklerinin giderilmesi ve bilinçlendirilmesi için ilgili kamu<br />

kurum ve kuruluşları yardımıyla yerel organizasyonların kurulması.<br />

• Demiryolları için hazırlanacak ana planda Ödemiş ve Tire sapaklarının yöresel bir<br />

demiryolu sisteminin parçası durumuna getirilmesi ve elektrifikasyon için<br />

çalışmaların yapılması.<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Rüzgar enerjisinin kullanımı için gereken tesislerin kurulması ve<br />

yaygınlaşmasının özendirilmesi, teşvik edilmesi.<br />

• Alaçatı koyunun sörf merkezi olarak uluslar arası standartlara uygun tesislerle<br />

donatılması<br />

• Çeşme’de Ro-Ro limanına bağlı olarak hizmetler sektörünün ulaştırma kesiminde<br />

ağırlık kazanması sağlanmalı (nakliye şirketleri, turizm ve seyahat şirketleri,<br />

gümrükçülük vb.).<br />

• Daha önce işletilmekte olan Karaburun cıva madeni potansiyelinin tekrar<br />

incelenerek verimlilik çalışmalarının yapılması. Aynı şekilde perlit ve seramik<br />

konusunda da çalışılması.<br />

• Alaçatı Yat Yanaşma Yerinin, Yalıköy projesi ile birlikte değerlendirmeye alınması.<br />

37


[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />

• Karaburun-Mordoğan-Balıklıova-Urla ve diğer kıyı yerleşmelerinin kendi<br />

aralarında ve <strong>İzmir</strong>’le deniz yolu ile bağlantısının planlanması.<br />

• Cumalı ve Karakoç jeotermal kaynakların <strong>İzmir</strong>-Balçova kaynakları ile<br />

bağlantısının projelendirilmesi ve sistemin entegre hale getirilmesi.<br />

• Seferihisar yöresi jeotermal kaynakların Seferihisar şehir ısıtmasında kullanılma<br />

projesinin hayata geçirilmesi.<br />

• Mevcut ikincil konut potansiyelinin iç ve dış turizmin yatak kapasitesi olarak<br />

kullanılmasının özendirilmesi.<br />

• <strong>İzmir</strong> Yüksek Teknoloji Enstitüsü bünyesinde planlanması düşünülen teknoloji<br />

geliştirme bölgesinin (teknopark) yer tahsisinin sonuçlandırılması ve planlanması.<br />

12.4 Strateji Plan Dönemi Sonrası İçin Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />

Kestirimler<br />

<strong>Stratejik</strong> plan alanı içinde yer alması planlanmış yatırım kararlarının planlama<br />

stratejisi içinde ilk on yıl içinde gerçekleşmesi gerekli olanların gruplaşmasına ek<br />

olarak zaman dilimi içine sığmayan ancak sistemsel olarak bütünlük sağlayacak<br />

yatırımlar da bulunmaktadır. İlkesel olarak sistemde sıralamaya gidilmesi bu<br />

yatırımların verimliliği yanında yapılabilirliği için kaynak aktarımında da bir süreç<br />

ortaya koymaktadır. Kaynaklar kısıtlı olmasa da, sistematik kullanımın ortaya<br />

çıkardığı ekonomik değerlerin yansımasından elde dilecek kar maksimizasyonu bu<br />

şekilde sağlanacaktır. Kaldı ki kaynakların kısıtlı olması yürütülen yatırım<br />

projelerinde bu tür sistematik yayılma politikalarını programlanmasını<br />

kaçınılmaz kılmaktadır.<br />

Uzun vadeli olarak ele alınan bu yaklaşımlarda esneklik taşıyabilen kararların<br />

verilmemesine özen gösterilmiştir. Zira zaman ve yatırımların zincirleme etkileri<br />

sonunda sapmaların olağan görülmesi sistemde kaymalar yarabilecektir. Bu<br />

bağlamdan olmak üzere <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içinde stratejik yatırım<br />

önceliklerine yer verilmemiştir. Bu aşamada kararların <strong>Stratejik</strong> Plan dönemi içinde<br />

ilk aşamada yapılması gerekli olan Nazım İmar <strong>Planı</strong>nda konuların ele alınması<br />

gerekliliği önemli ve de etkin bir rol oynamıştır.<br />

[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />

• Dikili jeotermal kaynaklarının şehirsel ölçekte kullanılmasının tamamlanması ve<br />

tarımsal kullanımda yaygınlaştırılması<br />

• Bademli yöresi jeotermal kaynakların termalizmde kullanılması ve yörenin turizm<br />

potansiyelinin dışa açılması.<br />

• Bakırçay Havzası Sulamasıyla entegre olacak Bergama Yukarı Kırıklar Göleti ve<br />

sulamasının tamamlanması.<br />

38


• Kozak yaylasının sahip olduğu potansiyellerin yayla turizmi açısından<br />

değerlendirmeye alınmasının gerçekleşmesi.<br />

• Aliağa-Bergama hattı üzerinden bağlantı sağlayacak demiryolunun Dikili iskeleye<br />

eriştirilmesi çalışmalarının yapılması.<br />

• Bergama Organize Sanayi Bölgesinin, Kınık Organize Sanayi Bölgesinin doluluk<br />

oranının artmasını takiben faaliyete geçirilmesi.<br />

• Menemen’in tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük öneme sahip Gediz<br />

Havzası ve Emiralem Pompaj Sulaması Projesinin tamamlanması.<br />

• Bergama-Kınık-Soma-Akhisar karayolu bağlantısının bölünmüş yol olarak çift<br />

şeritli geliştirilmesi (Çandarlı limanına yönelik uygulama süreçlerine paralellik<br />

göstermelidir)<br />

[C] Gediz Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />

• Aliağa yöresine Çandarlı Limanı gelişimi paralelinde 3. bir serbest bölgenin<br />

oluşturulması.<br />

• Aliağa-Bergama-Kınık-Soma demiryolu hattının yapılması (Çandarlı Limanına<br />

yönelik uygulama süreçlerine paralellik göstermeli).<br />

• Aliağa II ve Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgelerinin kamulaştırma ve proje<br />

çalışmalarına başlanması.<br />

• Aliağa’nın şehirsel ölçekte jeotermal enerjiden ve rüzgar enerjisinden<br />

yararlanılması.<br />

• Aliağa yöresinde Gemi Söküm ve Çandarlı Limanı ile bağlantılı olarak tersane<br />

tesis edilmesi çalışmalarında bulunulması.<br />

• Menemen ovasının sulamasına yönelik Aşağı Gediz Göktepe projesi ve barajının<br />

yaşama geçirilmesi<br />

• Menemen’e içme ve kullanma suyu sağlayacak Değirmendere barajının işletmeye<br />

alınması<br />

• Bölgesel demiryolu ağının geliştirilmesi çalışmaları kapsamında uzun vadede<br />

Menemen’den İDESBAŞ’a demiryolu bağlantısının sağlanması.<br />

• Seyrek ve Maltepe yerleşmelerinin kıyı kesimindeki Gediz deltasının turizm<br />

potansiyeli açısından değerlendirilmesi<br />

• Foça yerleşmesinin mevcut potansiyeli değerlendirilerek gümrüklü sahası olan bir<br />

yat limanı tesis edilmesi.<br />

[D] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />

• <strong>Stratejik</strong> alt yöreler yeşil kuşaklarından biri üzerinde yer alan Nif dağının Milli<br />

Park olarak ilan edilmesi ve yayla turizmine açılması.<br />

• Kemalpaşa-Torbalı karayolu bağlantısının standardının yükseltilmesi ve iki<br />

yerleşmenin art bölge bağlantısının kuvvetlendirilmesi.<br />

39


• <strong>İzmir</strong>-Ankara otoyolunun il hudutları içindeki geçiş güzergahının kesinleştirilerek<br />

uygulanmasının sağlanması.<br />

• Yine aynı aksta <strong>İzmir</strong>-Ankara ekspres demiryolu güzergahının da projesinin<br />

kesinleştirilip uygulanmasının sağlanması.<br />

• Ölçek ekonomileri açısından Aliağa’ya sanayi alanlarını destekleyici bir kentsel<br />

çalışma alanı tesis edilmesi.<br />

[E1] Küçük Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />

Kestirimler<br />

• Kabacakırı mevkiinde kurulması düşünülen Torbalı I Organize Sanayi Bölgesinin<br />

Pancar ve Tekeli bölgeleri doygunluğa eriştikten sonra planlama safhasına<br />

alınması.<br />

• Menderes yöresi Yeniköy yerleşmesini kapsayan Yeniköy gölet ve sulamanın<br />

gerçekleştirilmesi.<br />

[E2] Küçük Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />

Kestirimler<br />

• Ödemiş ve Kiraz Organize Sanayi Bölgelerinin, Tire ve Bayındır Organize Sanayi<br />

Bölgelerinin kapasitelerinin doyma noktasına gelmesinden sonra uygulamaya<br />

konulması.<br />

• Küçük Menderes Havzası sulama ve içme suyu projesi kapsamında Bayındır,<br />

Burgaz, Ödemiş, Bademli Barajlarının tamamlanması.<br />

[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />

Kestirimler<br />

• Karaburun yöresinde Karareis ve çevresinde yer alan yerleşmelere içme suyu<br />

sağlayacak Karareis Barajı projesinin değerlendirilmeye alınması.<br />

• Çeşme jeotermal kaynaklarının şehirsel ısıtmada kullanılması için yapılmış<br />

projenin güncelleştirilerek hayata geçirilmesi.<br />

• Çeşme’nin yat limanları kapasitelerinin doyma noktasına yaklaşmasıyla, Dalyan<br />

ve Şifne yat limanlarının geliştirilmesi ve değerlendirmeye alınması.<br />

[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />

Kestirimler<br />

• <strong>İzmir</strong> Orta Körfezle, Kuşadası Körfezi arasında kanal açılarak irtibat<br />

kurulabilmesinin ön proje ve yapılabilirlik araştırmalarının ele alınması (ulaşım<br />

ve körfez temizliğinin sürekliliği açısından önemli bir proje olacağı<br />

düşünülmüştür).<br />

• Midilli-Sakız ve Sisam adaları ile sınır ticaretinin kurulması ve ulaşım ilişkilerinin<br />

arttırılması yönünde girişimler yapılması ve sonuç alınmasında girişimlerde<br />

bulunulması.<br />

• Seferihisar kıyı kesimi su temini projesinde yer alan Gelinalanı Barajının<br />

tamamlanması.<br />

40


13. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ<br />

Bu çalışma ile, 2012 yılı hedef alınarak <strong>İzmir</strong> İli sınırları içinde, ekonomik ve sosyal<br />

yapıya ilişkin kestirim ve öngörülere uygun bir mekan oluşumuna ve yönetimsel<br />

yapıya erişilmesi için gerekli olan temel ortak toplumsal ilkelerin elde edilmesine<br />

yardımcı olunması amaçlanmıştır.<br />

Böyle bir işlev genel anlamda planlama kurumuna aittir. Ancak Türkiye’de son 50<br />

yılda ortaya çıkan gelişmeler, planlamanın işlevinde böyle bir düzeye henüz<br />

gelinmediğini göstermektedir. <strong>İzmir</strong> İli özelinde ele alınmış bu çalışmanın böylesine<br />

bir kurumsal eksikliğin yerini alacağı düşünülemez. Ancak bunun giderilmesi<br />

yönünde bir çaba olarak düşünülebilir.<br />

Yerleşmelerin ilk önce bulunduğu ülke içinde daha sonra da küresel olarak kendi<br />

kategorilerinde bir yarışma içine girdikleri bilinmektedir. <strong>İzmir</strong>’in potansiyel bir<br />

metropoliten merkez olduğu kabul edilmeli ve bu yönde bir yarışma içinde kalması<br />

gerektiği düşünülmelidir. Hinterlandının ve etkileşim alanının yönlendirmesiyle üst<br />

düzey karar ve hizmet odakları durumuna getirilecek metropoliten yerleşme<br />

merkezleri için, aranacak temel kimlik, metropoliten bölgenin iç ve dış<br />

dinamiklerine uygun en gelişmiş bilgi-karar işlevlerini bünyesinde<br />

barındırmaktır..<br />

Makro bir dizi ölçütlere bakıldığında <strong>İzmir</strong>’in bugün için diğer büyük yerleşme<br />

merkezleriyle ve nitelikli hizmet ve üretim odaklarıyla sürdürdüğü yarışmada geri<br />

kalmakta olduğu görülmektedir. Bunun çözümü için <strong>İzmir</strong>’in tarihi kimliği içinde de<br />

izlendiği gibi, hinterlandı ile barışık duruma getirilmesi ve çağın gerekleri<br />

doğrultusunda etki alanı ile ekonomik, sosyal ve fiziki olarak bütünleşmesini<br />

sağlayacak hızlandırmış bir metropolitenleşme süreci içine alınması<br />

gerekmektedir.<br />

<strong>İzmir</strong> İli ve Büyükşehir Bütünü olarak tanımlanan merkez yerleşmesi, Türkiye’nin<br />

kendine özgü koşulları içinde oluşmakta olan bir metropoliten etkileşim alanı<br />

içinde konumlanmaktadır. Ancak bu gelişmenin sağlıklı bir organizasyon<br />

çerçevesinde meydana geldiği söylenemez. Ne var ki sağlıksız da olsa Batı<br />

Anadolu’daki bu metropoliten büyüme süreci başlamış bulunmaktadır. Uluslar arası<br />

coğrafyaya bakıldığında da bu durum izlenebilmektedir.<br />

1


<strong>İzmir</strong> ili bu coğrafyanın önemli bir unsurudur. İl düzeyinde yöresel gelişmenin<br />

sağlıklı olarak yörüngesine oturtulması ve giderek metropoliten planlamanın<br />

koşullarının yerine getirilebilmesi için;<br />

a) Yöresel mevcut bilgi – veri olanaklarının değerlendirilmesi,<br />

b) Temel çarpan etkileri nedeniyle makro projelerle ilgili mevcut kamu<br />

yatırımlarının gözden geçirilmesi,<br />

c) İl düzeyinde ekonomik kalkınma hedeflerinin belirlenmesi,<br />

d) Mekan organizasyonu ilkelerinin tanımlanması,<br />

e) Yöredeki doğal – kültürel koruma sınırlayıcılarının parametrik<br />

niteliklerinin belirlenmesi,<br />

f) Bütünleşik bir strateji planı ve buna ilişkin sentez ve gelişme<br />

şemalarının oluşturulması,<br />

g) Bu girişimlerin bir kurumsal sürekliliğe kavuşturulması için bir<br />

sistem önerilmesi getirilmesi,<br />

h) Tüm ilgili birimlerin ve karar merkezlerinin strateji planının<br />

öngörüleri doğrultusunda uygulamalar yapması için önlemler<br />

geliştirilmesi,<br />

gerekmektedir.<br />

Strateji planının hazırlanmasında, yukarıda sıralanan başlıklar altındaki işlerin ele<br />

alınması ve sonuçlandırılmasına çalışılmıştır.<br />

Bu süreçte, genel olarak <strong>İzmir</strong>’de var olan ekonomik ve mekansal mevcut<br />

yaklaşımlarda;<br />

• Bir stratejik planlama çalışması için gerekli olan yöresel bilgi-veri<br />

envanterinin oluşturulmasında, kullanılabilirlik ve girdi oluşturma<br />

özelliklerinin yeterince sağlanamamış olduğu,<br />

• Yetki ve sorumluluk dağılımında merkezden ilçelere doğru gelişmesi gereken<br />

kademelenmede, bilgi yoğun – emek yoğun işlev ilişkilerinin kurulamadığı,<br />

• Yönetim, uygulama ve denetime bütünlük ve süreklilik kazandırılmadığı,<br />

• <strong>İzmir</strong>’in metropoliten bir etkileşim alanı olduğu ve bulunla birlikte bütünleşik<br />

bir yaklaşımın gerekli olduğu ilişkin bilincin oluşturulmadığı,<br />

• Çarpan etkisi yüksek olan makro ölçekli kamu yatırımlarının belirlenmesi,<br />

dağılımı ve zamanlamasının da, iç ve dış tutarlılığa yeterli özenin<br />

gösterilmemekte olduğu,<br />

• Temel uygulama kararlarında ilgili kurum ve tarafların yeterli katkılarının<br />

sağlanamamakta olduğu,<br />

2


• <strong>İzmir</strong>’in kendi kategorisinde diğer ulusal ve uluslar arası yerleşme<br />

merkezleriyle girmesi gerektiği yarışmaya hazırlıklı duruma getirilmediği,<br />

• Mekanın doğru kullanımından oluşacak iç ve dış ekonomilerin bilincine henüz<br />

yörede erişilmediği,<br />

çeşitli göstergeleriyle belirlenmiş bulunmaktadır.<br />

Mevcut yaklaşımlardaki söz konusu eksikliklerin giderilmesi, orta ve uzun vadeli<br />

çözüm arayışlarının temeli olacaktır. Strateji planı ile getirilen kestirim ve<br />

öngörüler, böyle bir arayışın ürünleridir. Bu amaçla dönem sonu hedef alınarak<br />

yöredeki yerleşmeler ve çalışmada tanımlanan strateji alt yöreleri için;<br />

• Makro üretim, ticaret ve hizmet odakları için öngörüler,<br />

• Sektörel uzmanlaşma biçimleri ve makro proje odaklarına ilişkin<br />

öngörüler, [Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması A ]<br />

• Ulaşım koridorları, ulaşım makro altyapı odakları ve mutlak<br />

korunacak özel koşullu alanlar ile ilgili öngörüler, [Bütünleşik Mekansal<br />

Strateji Şeması B ]<br />

geliştirilmiştir.<br />

Strateji planının başarılı olabilmesi ise;<br />

• Uzun vade için yönlendirici olacak önemli kamu projeleriyle ilgili kararlarda<br />

tutarsızlıkların düzeltilerek bu projelerin kesinleştirilmesi,<br />

• Kuzey Ege Limanının kesinleştirilerek aşamalı olarak Çandarlı’da<br />

uygulamaya konulması,<br />

• Ulusal ve uluslararası metropoliten ilişkilerin gereği olan, başta<br />

demiryolu ulaşımı olmak üzere tüm yatırımların hızlandırılması, zamanında<br />

tamamlanması,<br />

• Metropoliten aktivite merkezi, alt merkezler, serbest bölgeler, organize<br />

sanayi bölgeleri, EXPO, teknoloji geliştirme bölgesi gibi strateji planı ile<br />

öngörülen tüm makro ölçekli üretim-ticaret-hizmet odaklarının projelerinin<br />

tamamlanması,<br />

• Bütün bunların kesin yer ve konumlarıyla büyüklüklerinin<br />

hesaplanabilmesi ve mekansal yönlendirmelerin gerçekleştirilebilmesi için<br />

önce 1/25000 ölçekli çevre düzeni ve havza planlarının ele alınarak<br />

tamamlanması, sonrasında bunlara göre uygulama imar planlarının<br />

yenilenmesi,<br />

ile mümkün olabilecektir.<br />

Bu tür çalışmaların uluslar arası boyutları olduğu da bilinmektedir. Avrupa Birliği<br />

ile bütünleşme girişimleri; toplumsal, ekonomik ve siyasi yaşamın gündeminde son<br />

3


yıllarda giderek artan bir önem kazanmıştır. Türkiye, Avrupa ile coğrafi bir<br />

bütünleşme süreci içinde doğal olarak yer almaktadır. Önemli olan, coğrafyanın<br />

sağladığı söz konusu durumdan da yararlanarak, istenen bütünleşmenin diğer<br />

boyutlarını tamamlamaktır. Bu çalışmada geliştirilen mekansal-ekonomik analiz ve<br />

öngörülerin bu sürecin resmileştirilmemiş kriterleri olduğu düşünülmelidir. Bu<br />

tür öğreti ve uygulamalar, Avrupa ve Birleşik Amerika’nın teknik ilke ve<br />

standartları içinde yer almaktadır.<br />

Böylece stratejik plan çalışmalarının sürdürülmesi ve öngörülerinin<br />

uygulamalara yansıtılmasının iki temel yararlı sonucu olacaktır. Her şeyden<br />

önce bu girişimlerin, Türkiye’nin kendi dinamikleri ve gereksinimlerinin bir<br />

önkoşulu olarak sürdürülmesi, zaman içinde tüm sorunların çözümünü ve en aza<br />

indirilmesini sağlayacaktır. Bu sonucun elde edilmesinin, yalnızca AB<br />

bütünleşmesinin bir gereği olduğu söylenemez. Ancak ayrıca, gerçekten AB<br />

bütünleşmesi bir ulusal amaçsa, bu tür girişimler bütünleşme sürecinin<br />

hızlandırılmasına ivme kazandıracaktır. Bilindiği gibi bugün AB’nin gündeminde de<br />

mekansal-fiziki yaklaşımlar ile alt bölge planlama çalışmaları giderek ağırlık<br />

kazanmaktadır. Bu konudaki birikimleri izlemek mümkündür. Mekansal-ekonomik<br />

yaklaşımların araçsal yönünden de bu amaçla yararlanılmalıdır.<br />

<strong>İzmir</strong> Büyüksehir için hizmet ve ticaret ağırlıklı görevin stratejik planlama alanının<br />

gelecek yıllar itibarıyla kalkınma senaryosunun tek merkezli ve az kutuplu<br />

olamayacağını göstermektedir. <strong>İzmir</strong> çok merkezli vektörel bir yapıda<br />

gelişmelidir. Çalışma kapsamında potansiyeller ve sorunların değerlendirilmesi bu<br />

durum açık ve net olarak ortaya koymaktadır. Bu şekilde <strong>İzmir</strong> Büyükşehri ve<br />

hinterlandı dengeli gelişime sahip olabilecektir..<br />

Sonuç olarak yürütülen bu çalışmanın, gerek <strong>İzmir</strong> ile ilgili 2003 – 2012<br />

dönemi için yürütmesi gereken genel planlama stratejisinin ana hatlarında<br />

yol gösterici olabileceği, gerekse de yine <strong>İzmir</strong> için uzun vadede daha işlevseluygulamalı<br />

planlama yaklaşımlarının geliştirilmesinde kullanılabilecek bir<br />

model olarak yararlanılabileceği düşünülmelidir.<br />

4

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!