İzmir Stratejik Planı - İzmir Ticaret Odası
İzmir Stratejik Planı - İzmir Ticaret Odası
İzmir Stratejik Planı - İzmir Ticaret Odası
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
İZMİR TİCARET ODASI<br />
İZMİR STRATEJİK PLANI<br />
2003-2012<br />
Proje Koordinatörü<br />
Prof.Dr. Çınar ATAY
Proje Koordinatörü<br />
Prof.Dr. Çınar ATAY<br />
Proje Ekibi<br />
Prof.Dr. Çınar ATAY<br />
Yrd. Doç.Dr. Yıldırım ORAL<br />
Prof.Dr. Bülent MİRAN<br />
Doç.Dr. M. Vedat PAZARLIOĞLU<br />
Araş. Gör. Sibel ECEMİŞ<br />
Proje Danışmanları<br />
Prof.Dr. Feral EKE<br />
Prof.Dr. Alp TİMUR<br />
Prof.Dr. Asaf KOÇMAN<br />
Bilgi Veri Toplama ve Değerlendirme Ekibi<br />
Buket BAYDEMİR<br />
Başak KAVAL<br />
Saygın İKİZ<br />
Serdar ŞENOL<br />
Özge ORAL<br />
Nükhet DOĞAN
SUNUŞ
ÖNSÖZ<br />
<strong>İzmir</strong>’in bulunduğu coğrafi konumu değerlendirildiğinde ve de bu kapsamda<br />
geçmişine göz atıldığında ne tür süreçlerden geçtiği ve bu süreler zarfında ne tür<br />
tecrübeler edindiği, bu gün içinde bulunduğu durumdan belli olmaktadır. Ancak<br />
burada belirtilmesi önem arz eden konu, <strong>İzmir</strong>’in gelişmişliğinin her dönem belirli<br />
tarzlar ve davranış biçimleri içinde engellemeye çalıştığı şeklinde olmuştur.<br />
Ekonomik gelişimindeki girişimci felsefeye ve de her türlü yeniliğe açık bünyesi<br />
sayesinde ilerleyen <strong>İzmir</strong>’in oluşturduğu sermaye, sonuçta büyük oranda şehri terk<br />
etmiş ve bunun sonucunda da şehir makro yatırımlardan hak ettiği veya üretiminin<br />
karşılığında potansiyeline uygun bir oranı alamamıştır.<br />
Elimizdeki çalışmayla, <strong>İzmir</strong>’in çevresiyle bir bütün olarak ele alınmasının gerekliliği<br />
içinde konuya yaklaşılmaktadır. Daha önceki yıllarda ele alınmış konular ve stratejik<br />
yaklaşımlar içinde, örneğin; 1996-2002 dönemindeki karmaşık hedeflere erişimde,<br />
krizlerin peş peşe gelmesi hedefleri saptırmıştır. Bu durum <strong>İzmir</strong> ticari sermayesinin<br />
yatırımcı felsefesini engellemiş ve durağanlığın ötesinde bir ticari hayat yaşanmıştır.<br />
Bu dönemde gelen siyasi farklılıklar da olayların pekişmesine neden olmuştur.<br />
Yatırımcı kuruluşların <strong>İzmir</strong> Büyükşehrine yaptıkları yatırımların değişik<br />
yaklaşımlarla değerlendirilerek durması, atıl kapasite yaratırken yatırımların<br />
arkasının gelmemesine de sebep olmuştur.<br />
1996-2002 dönemini “kalkışa geçiş dönemi” olarak ele aldığımızda bu yıllarda<br />
hedeflenen konular arasında ele alınan ve <strong>İzmir</strong> merkez olmak üzere planlanması<br />
gerekli görülen stratejik alanın fiziki bir planı, yapılmaktayken yarım kalmıştır. Bu<br />
durumun sonuçları arasındaki plansızlık kavramı içinde <strong>İzmir</strong> stratejik alanı olarak<br />
benimsenen alanda 15 Organize Sanayi Bölgesi planlanmıştır. Ekonomik ve alt yapı<br />
hedeflerine bakılmaksızın girişilen bu konu sonucunda sanayi sektörü arsa<br />
spekülasyonuna yönelmiş ve yatırımcı sermaye üretim yerine, ne zaman<br />
sonuçlanacağı belirsiz bölgelerde arsa alımına nakit aktarmıştır. İlçelerin sanayi alanı<br />
sahibi olma rekabeti içinde görülen bu konunun belirsizliğinin ve diğer benzerlerinin<br />
elimizdeki çalışmayla önünün alınması amaçlamaktadır.<br />
Gelişmenin önemli öğelerinin başında gelen ulaşım sistemlerinde kısmi bir ilerleme<br />
olmasına karşın bütüncül yaklaşıma erişilememiş, çevre yolu tamamlanamamış,<br />
<strong>İzmir</strong>’in özellikle kuzey ve güney ana girişleri ve çıkışları hala alternatifsiz tek ulaşım<br />
akslarına boyun eğmiş durumda bırakılmıştır. Aliğa-Menderes-Torbalı elektrifikasyon<br />
hattı yapılan yatırımlarıyla günümüzde atıl durumdadır. Deniz ulaşımı ve ticaretinde<br />
liman konuları yıllarca spekülatif tartışmalara sahne olmuş ve bu yöne itilmiştir.<br />
<strong>İzmir</strong> ticari sermayesinin gelişimi sanayi alanında kesintili olarak ivme gösterirken<br />
bunu sektörel olarak ticari açıdan değerlendirdiğimizde inşaat sektörünü ön planda<br />
gelir görmekteyiz. Zira, 2002 yılı sonu itibarıyla <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününde yer<br />
alan sermayenin ticari dağılımında inşaat sektörü % 20 ile ön plandadır. Bunu,<br />
zengin tarım potansiyeline sahip olmanın avantajını kullanan gıda sektörü takip<br />
etmekte olup payı toplamda % 13’tür. Ancak, son on yıl içinde bu iki lokomotif sektör<br />
arasındaki rekabette gıda sektörünün yakaladığı ivme inşaat sektörü aleyhine olmuş
ve ikisi arasındaki oran son otuz yıl içinde onar yıllık periyotlar halinde bakıldığında<br />
2,14’den, ikinci on yılda 1,83’e ve son on iki yıl olan 1990-2002 periyodunda da<br />
1,49’a inmiştir. Bu da giderek inşaat sektöründeki gerilemeyi veya talebin azalmasını<br />
doğrulamaktadır. Bu nedenledir ki sonuç bölümünde ele alınan hedefler arasındaki<br />
kuzey, güney ve batı akslarında konut sektörüne yatırımın önlenmesi önerisi<br />
doğrulanmaktadır. Tarım sektörünün % 13 olan payı da bu bağlamda şehirsel<br />
yerleşmeler dışındaki alanların da desteklenmesinin gerekliliğini hissettirmektedir.<br />
Zira, nüfus ve demografik incelemeler ve göç analizleri de <strong>İzmir</strong> ana merkeze gelen<br />
göçün yaklaşık % 50’sinin Ege Bölgesinin kırsal kesiminden ve bunun da % 22’sinin<br />
<strong>Stratejik</strong> Planlama Alanından olduğunu gösterdiğinden, <strong>Stratejik</strong> Planlama Alanının<br />
dış kabuğundan başlamak üzere tarımın teşvik edilmesinin gerekliliği ortaya<br />
çıkmaktadır. Tabiatıyla tarımın teşviki yanında sanayiin de geliştirilmesi önem arz<br />
etmektedir. Bu da Kınık ve Tire Organize Sanayi Bölgelerinin desteklenmesiyle<br />
birlikte Tekeli Organize Bölgesinin de hızla devreye girmesini gerekli kılmaktadır. Zira<br />
<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> öncülüğünde kurulan İTOB Sanayi Bölgesi, 1.000 m 2 ’lik<br />
parsellerle küçük ve orta ölçekli girişimcilere de yatırım olanağı sağlamaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> sermayesinin zaman içindeki dalgalanması kurulmuş olan firmaların 2002 yılı<br />
sonu itibarıyla sadece % 49’unun hayatiyetlerini devam ettirdiğini göstermektedir.<br />
Bunlar arasında mali kurumların gelişmesi veya azalması beklenmesine rağmen,<br />
krizlere karşın bu sektörün payının toplamda 1980 sonrası değerlendirildiğinde hep<br />
% 5-6 arasında kaldığı saptanmıştır. Ancak detaylı bir inceleme 1980 öncesinde bu<br />
kurumların toplamdaki payının % 10 olduğunu da göstermektedir. Şu halde durum,<br />
<strong>İzmir</strong>’in mali kurumlar açısından, bu kurumları bünyesinde tutmak için atılım<br />
yapması gerekliliğini ortaya koymaktadır. Son dönemlerin en cazip sermaye yatırımı<br />
olan tekstilde de durağanlık olmuş ve pay % 9-10 arasında kalmıştır.<br />
Sektörel olarak turizmin odak noktalarından biri olarak gösterilmesine rağmen bu<br />
konuda girdiler hep il dışında elde edilmiştir. Etrafının yüksek potansiyelinden <strong>İzmir</strong><br />
pay alamamış ve bu konuda ticari sermaye atılımları son on yılda toplamda % 3’ten<br />
% 4’e çıkmasına karşın istenilen düzeyin gerisinde kalınmıştır. <strong>İzmir</strong> bu süreçler<br />
içinde Bergama benzeri bir transit merkez olmuş, Dalaman ve Bodrum<br />
Havalimanlarının açılmasıyla ve de şehir, havalimanının Çiğli’den taşınmasıyla<br />
potansiyelini yitirmiştir.<br />
Dolayısıyla geçtiğimiz süreçlerde <strong>İzmir</strong> gereken atılımı yapamamış ve geride kalmıştır.<br />
Bu dönemde öncelikle ele alınması gereken yatırımlar arasında sürükleyici olanlara<br />
eğilinilmesi gerekmektedir. Bunlar makro hedefler olarak ele alınmalıdır. İlk aşamada<br />
<strong>İzmir</strong>’in dışa açılmasının teşvik edilmesi gerekmekte olup bunların başını deniz<br />
ulaşımında yapılacak atılımlar çekmelidir. Çandarlı limanı hakkında kesin bir karara<br />
varılmalıdır. Enerji sorunları çözülmeli ve doğalgaz yanında başta rüzgar enerjisi<br />
olmak üzere alternatiflerin devreye alınması gerekmektedir. Jeotermal enerjinin<br />
kıpırdanması teşvik edilmelidir. Güneş enerjisinin domestik hizmetler başta olmak<br />
üzere kullanımının yaygınlaştırılması hedef alınmalıdır. Hepsinden önemlisi<br />
yatırımların mekansal dağılımının planlanması gereklidir. Bu sayede bütünlük ve<br />
koordinasyon sağlanacaktır. Şu halde ilk aşamada mekansal analiz metotlarının<br />
analizi gerekmektedir. Hangi yatırımın hangi alana yapılması, hangi olumlu
ekonomik girdiyi sağlayacaktır sorusunun cevabı bu şekilde böylece konut sektörü de<br />
bu bağlamda kendisine yer bulacaktır. Bu doğrultuda konut sektörü, konut<br />
imalatıyla sektörel bir yön verici olmaktan çıkarılmalıdır. <strong>İzmir</strong>’i zayıflatan yönlerden<br />
biri de bu konut fazlası ve yanlış mekansal dağılımı olarak görülmektedir. Aynı<br />
durum şehir içi turizmi için de geçerlidir. Şayet <strong>İzmir</strong> ölçeğinde bir yerleşmenin<br />
Nazım İmar <strong>Planı</strong> bulunmuyorsa, bu konuda ticari sermaye sahiplerini de<br />
yatırımlarını yanlış yönlendirdikleri açısından yorumlamanın anlamı<br />
bulunmamaktadır. Sektörel arazi arzının yapılabilmesi için bu tür Nazım Planların<br />
yapılması gerekmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> çok kutuplu, polarize bir gelişim sergileyerek ilerleme kaydetme durumundadır.<br />
Bu nedenle kendi içinde geçmiş yıllarda sonlandırılamamış Kalkınma Ajansı adı ile<br />
lanse edilmiş bir organizasyonun hangi ad altında olursa olsun gerçekleştirilmesi ve<br />
<strong>İzmir</strong> sermayesinin ve de makro yatırımlarının yön bulması gereklidir. Expo<br />
projesinin geçmiş yıllarda yön bulamaması ekonomik krizlere bağımlı olsa da kısmen<br />
de bu yöntemsizlikten kaynaklanmıştır. Geçmiş süreçlere dikkat edildiğinde<br />
önümüzdeki kısa vade bu tür bir sergilemeye hazırlanma dönemi olarak<br />
değerlendirilmelidir. Şu halde <strong>İzmir</strong> en erken 2008 yılından önce bu tür bir adaylığa<br />
başvurmamalıdır. <strong>İzmir</strong>’de geçmiş stratejik planlarda da yer alan Menkul Kıymetler<br />
Borsasının kurulamaması da geriye dönük olumsuzluktur.<br />
Bir önceki stratejik planın hedeflerinden olan <strong>İzmir</strong>’in kişi başı 6.000 dolarlık gelire<br />
ulaşılmasının hedeflenmesi kamu yatırımlarına ayrılan ödenekler incelendiğinde de<br />
mümkün görülmemekte idi. 2000 yılında erişilen değer 4.327 dolar ve 2001 yılında<br />
ise 3.215 dolar olmuştur.<br />
Burada olduğu gibi, stratejik planların emredici işlevi bulunmamaktadır. Yön verici<br />
ve tavsiye niteliği taşımaktadırlar, bu nedenle serbestileri geniş bir yelpazeye yayılma<br />
imkanı taşır. Ancak emredici hususların da plan kapsamında yer almasını önerirler.<br />
Zaten bu doğrultuda çalışmada emredici hususların planlama için en önemli<br />
araçlarından biri olan Nazım Planların yapılması önerilmiştir. Bunlara ek olarak<br />
<strong>Stratejik</strong> planlar makro karar mekanizmalarının devreye girmesini önerirler.<br />
Dolayısıyla mekansal açıdan detay olarak kabul edilen çözümler kapsamları<br />
dışındadır. Özellikle şehirsel ölçekte mekan tasarımları konusunda çözüm getirme<br />
yerine çözüm yollarını göstermek ve yönlendirmek ana amaçlarının başındadır. Şu<br />
halde örneğin <strong>İzmir</strong> için Konak Meydanının düzenlemesinin nasıl olması gerektiği<br />
stratejik kavram dışındadır. Ama anılan meydan dahil olmak üzere benzer kolektif<br />
alanların şehirsel tasarım ölçeğinde ele alınması gerekliliğini önerirler.<br />
Bu pencereden bakacak olursak, Birinci <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde önerilen<br />
yatırımlardan % 50’sinin gerçekleştiğinden bahsedilmesi de stratejik bir önem<br />
taşımamaktadır. Zira, yatırımlarda sayısallıktan ziyade kapsamın önemi vardır. İkinci<br />
plan döneminde de sayısallık üzerinde durulmasına karşın bu plan dönemi için farklı<br />
bir yöntem izlenmiştir. Örneğin Çandarlı Limanıyla, Konak Meydanı projesi sayısallık<br />
olarak iki konu olarak ele alındığında gerçekleşme açısından farklı kriterler ve<br />
temellere dayanmaktadırlar. Gerçekleştikleri takdirde sayısallıklarının ekonomik
olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. <strong>İzmir</strong>’in geçmiş yıllardan bu güne gelirken<br />
yaşadığı en büyük handikap işte burada gizlidir.<br />
Sayısallığı adetten çıkararak olaylara daha gerçekçi bir gözle bakılmasının<br />
öğrenilmesi gerekmektedir. Yaptırmamanın değil yaptırmanın daha önemli olduğu<br />
bütün olarak öğrenildiği zaman belki de bu tür plan yaklaşımlarına gereksinim<br />
duyulmayacaktır. Her şeye rağmen daha bu gereksinimlere ihtiyaç duyulan<br />
dönemlerde <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın bu kapsamda bir çalışmaya önderlik etmesi, birlik<br />
ve beraberlikle sorunların üstesinden gelinmesi için çaba sarf ettiğinin delilidir. Bu<br />
güne değin yapılmış olan stratejik planlarla şehrin gelişimini amaçlayan <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong><br />
<strong>Odası</strong>, bu kez de aynı güç ve ivmeyle şehrin ekonomik gelişimine katkı yapma<br />
isteğindedir.<br />
Prof.Dr. Çınar ATAY<br />
<strong>İzmir</strong>, Eylül 2003
İçindekiler<br />
Sunuş<br />
Önsöz<br />
Özet<br />
Giriş<br />
1. Çalışmanın Amaçları<br />
2. Çalışma Programı<br />
Birinci Bölüm<br />
3. Mevcut İdari Yapı<br />
4. <strong>İzmir</strong> İlinin Ekonomik Sektörel Potansiyeli<br />
5. Strateji <strong>Planı</strong>nın Alt Yörelerinin Tanımlanması<br />
5.1 [ A ] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />
5.2 [ B ] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />
5.3 [ C ] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />
5.4 [ D ] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi<br />
5.5 [ E1 ] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
5.6 [ E2 ] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
5.7 [ F1 ] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
5.8 [ F2 ] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi
6. <strong>İzmir</strong> İlinin Mevcut Yapısal Özellikleri, Tahmin Ve Projeksiyonlar<br />
6.1 Sosyal Yapı Özellikleri<br />
6.2 Ekonomik Sektörlerin Özellikleri<br />
6.2.1 <strong>Ticaret</strong><br />
6.2.2 Sanayi<br />
6.2.3 Tarım<br />
6.2.4 Turizm<br />
6.2.5 Mali Müesseseler<br />
6.3 Coğrafi Çevre Özellikleri<br />
6.4 Altyapı<br />
6.4.1 Ulaşım Ağı Bilgileri<br />
6.4.2 İçme ve Kullanma Suyu – Tarımsal Sulama<br />
6.4.3 Kanalizasyon ve Pis Su<br />
6.4.4 Enerji<br />
6.4.5 Haberleşme ve Telekominikasyon<br />
6.4.6 <strong>İzmir</strong> Körfezi<br />
6.4.7 <strong>İzmir</strong> İli Kıyı Kesimi
7. Kamu Yatırımları<br />
7.1 Kamu Yatırımlarının Sektörler İtibarıyla Değerlendirilmesi<br />
7.2 Makro Kamu Yatırımlarının Sektörler İtibarıyla Değerlendirilmesi<br />
7.3 Kamu Yatırımlarının Ekonomik Değerlendirilmesi<br />
8. Strateji Alt Yörelerinin Sorunları ve Potansiyelleri<br />
8.1 Alt Yörelerin Sorunları<br />
8.2 Alt Yörelerin Potansiyelleri<br />
İkinci Bölüm<br />
9. Sentez: Strateji <strong>Planı</strong>nın Genel İlke ve Özellikleri, Yapılanma Önerileri<br />
Yaklaşım Yöntemi<br />
<strong>İzmir</strong> İli Mekansal Sentez Çalışmaları<br />
Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması<br />
Plan İçin Öngörülen Araçlar<br />
9.2.1 İdari Yapı Önerileri<br />
9.2.2 Yatırım ve Karar Organizasyonları, Mali Kurumlar, Anadolu Menkul<br />
Kıymetler Borsası<br />
10. Potansiyellerin ve Hedeflerin Strateji <strong>Planı</strong>na Olası Etkileri<br />
10.1 Ekonomik–Sektörel Etkiler<br />
10.1.1 Sanayi<br />
10.1.2 <strong>Ticaret</strong><br />
10.1.3 Tarım<br />
10.1.4 Turizm<br />
10.1.5 Mali Kurum Stratejileri<br />
10.2 Altyapı Etkileri
10.3 Doğal – Çevresel Etkiler<br />
10.3.1 Deprem Potansiyeli ve Zemin Koşulları<br />
10.3.2 Su Potansiyelinin Değerlendirilmesi<br />
Üçücü Bölüm<br />
11. Strateji Alt Yörelerinin Ortak ve Ayrışık Strateji Kavramları<br />
12. <strong>İzmir</strong> İli İçin Bütünleşik Strateji <strong>Planı</strong> Öngörüleri (2003 – 2012)<br />
2003–2012 Dönemi İçin Mekansal Ekonomik İlkeler ve Varsayımlar<br />
2003-2012 Dönemi Ekonomik Sektörel Hedefler<br />
2003-2012 Dönemi Yatırım Program Öncelikleri<br />
(Birinci Beş Yıllık Dönem) 2003-2007<br />
(İkinci 5 Yıllık Dönem) 2008-2012<br />
Strateji Plan Dönemi Sonrası İçin Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />
13. Değerlendirme ve Sonuç
İZMİR STRATEJİK PLANI 2003-2012 ÖZETİ<br />
1990’lı yıllar değerlendirildiğinde Ülke ekonomisi açısından pek parlak olmayan<br />
sonuçlara karşılaşmaktayız. Bu yılların karakteristikleri açısından ilk planda aşırı<br />
borçlanma ve ekonomide dengenin sağlanamaması yanında kamu kesiminde<br />
dengelerin de bozulduğu görülmektedir. Bunlara eklenen seçim politikalarının yanına<br />
körfez krizi de gelince para piyasaları da krize girmiş ve parlak olmayan bir dönem<br />
yaşanmıştır. Bu dönem başında <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın <strong>İzmir</strong>’i, özelde ilerleyen<br />
yıllarda bu krizin etkilerinden uzak tutmayı amaçlayan bir <strong>Stratejik</strong> Plan çalışmasını<br />
yaptırmış olması önemli bir girişim olarak kabul edilmelidir. Bütün olumsuzluklara<br />
rağmen <strong>İzmir</strong>’i bir dünya şehri yapmayı hedefleyen bu çalışma ağırlıklı olarak sosyal<br />
ve ekonomik konulara yönelmiş ve hedefler belirlemeyi amaçlamıştı. Bu hedeflerin<br />
içinde 2002 yılı belirtildiği üzere <strong>İzmir</strong>’in bir dünya şehri olması idi. Ancak aradaki<br />
yıllarda ortaya çıkan ekonomik krizler 1980 sonrasının durgunluk döneminden<br />
sıyrılış şeklinde geçmemiş ve hedefe ulaşılmada göreceli de olsa geç kalınmıştır.<br />
Ege Bölgesi Türkiye Gayri Safi Yurt İçi Hasılasının ortalama % 16’lık kısmını<br />
üretmektedir. Yine Bölge, Türkiye sanayi üretiminin % 14’üne sahiptir ve bölgenin<br />
imalat endüstrisine olan katkısı istihdamda % 3, üretimde % 13, katma değerde<br />
% 17 ve yatırımlarda % 13’tür. Ülke ekonomisinde bölgenin payı, sanayide % 17,<br />
ticarette % 18 ve tarımda ise % 23’tür. Tarımdaki nispi payın yüksekliğinde bölgeye<br />
özgün pamuk, üzüm, incir ve zeytin gibi ürünlerin olması ve bölgedeki tarımın<br />
gelişmiş olmasının rolü vardır. Bölgenin kişi başına ortalama GSYİH’sı 1986 yılında<br />
1.398 dolardır. 1998 yılında 3.222 dolara kadar çıkmış, ancak krizlerin etkisiyle 2001<br />
yılında 2.182 dolara düşmüştür. Bu da ülke ekonomisindeki gerilemenin, bölge<br />
ekonomisi üzerindeki etkisinin iyi bir göstergesidir. Bölge halkının ekonomik<br />
durumunun göstergesi olarak karşılaştırmada kullanılan 10.000 kişiye düşen araç<br />
sayısına bakıldığında, Türkiye ortalamasına nazaran özel araçta 1,22 kat ve motorlu<br />
kara taşıtı sayısında ise 1,35 kat daha fazla araca sahiptir.<br />
Türkiye’nin illeri arasında <strong>İzmir</strong>, ekonomik potansiyeli açısından ilk üç sırada yer<br />
almakta, sosyo-ekonomik özellikleri bir bütün olarak dikkate alındığındaysa diğer<br />
illerden farklı ve kendine ait özellikleriyle sivrilen bir nitelik kazanmaktadır. <strong>İzmir</strong>,<br />
Türkiye GSYİH’nın ortalama % 8’lik kısmını üretmekte ve üretimi 1980-2001<br />
döneminde ülke ekonomisine benzer artış ve azalışlar göstermektedir. 1994, 1999 ve<br />
2001 krizleri hem Türkiye hem de <strong>İzmir</strong>’in GSYİH seyrinde rahatlıkla<br />
izlenebilmektedir. 1980’li yıllarda artış eğiliminde olan GSYİH, 1990’lı yıllarda iniş ve<br />
çıkışlı artışlar izlemiştir.<br />
<strong>İzmir</strong>, 2000 yılı sabit üretici fiyatlarına göre sanayi faaliyet kolundaki<br />
Türkiye GSYİH’nın % 29.5’lik, ticarette ise % 22.9’luk, tarımda ise %7.5’lik<br />
kısmını üretmektedir. Bu oranlar <strong>İzmir</strong>’in sanayi, ticaret ve tarımdaki gücünü<br />
göstermektedir.<br />
1
İlk dönemin senaryoları arasına bakacak olursak ülkeyi genelde içine alan<br />
sıkıntılardan etkilenilmiş de olsa <strong>İzmir</strong> için temel özellik olarak az kutuplu bir yapının<br />
seçilmiş olması ve de bunun sanayi ile ticarete bağlanmış olması önemli bir handikap<br />
olarak görülmektedir. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir merkezli bir mekansal planın yalnızca bu<br />
kapsamda ele alınmasının öngörülmesi bir başka yanılgıdır. Aradan geçen yıllar <strong>İzmir</strong><br />
için kalkınma senaryosunun tek merkezli ve az kutuplu olamayacağını göstermiştir.<br />
<strong>İzmir</strong> çok merkezli vektörel bir yapıda gelişme zorundadır. Bu çalışma kapsam<br />
olarak ele alındığında bu açık olarak görülmüş ve hedefler bu yönde planlanmıştır.<br />
Ayrıca <strong>İzmir</strong>, hinterland destekli tek merkezli bir gelişime tabi olamaz. Bu takdirde<br />
hedeflediği amaca ulaşmada zorlanacaktır ve de öyle olmuştur. <strong>İzmir</strong> merkez şehir<br />
olarak sanayi yerine üst düzey ve vasıflı hizmetleri hedeflemeli ve bunu<br />
ticaret ile birlikte yürütmeli, turizm ise bir destek sektör olarak<br />
kullanılmalıdır. Genel olarak <strong>İzmir</strong>, sanayisini etrafına dağıtma zorunda olmalıdır.<br />
Bu şekilde hinterlandındaki dengeli gelişme <strong>İzmir</strong> merkezini olumlu biçimde<br />
etkileyecektir. <strong>İzmir</strong>’in bu doğrultuda aldığı göç etrafına da dağılacak ve kentin göç ile<br />
bozulan yapısına yetişmek için harcadığı kaynaklar içerde daha sağlıklı bir yaşam<br />
yaratmaya yönelebilecektir. Kaldı ki <strong>İzmir</strong>’in aldığı göçün bir kısmının kendi il<br />
hudutları içindeki yerleşmelerden olduğu da düşünülecek olursa bunun da önüne<br />
geçilebilecektir. Genel olarak <strong>İzmir</strong>’de metropoliten potansiyelden yeterince<br />
yararlanıldığı söylenemez. Düşük hızlı toplu ulaşım olanakları hinterlandın<br />
potansiyelini daha da daraltmaktadır. Bu potansiyelden yararlanamamanın<br />
bir başka sonuca da <strong>İzmir</strong>’in yaşamakta olduğu yetişmiş insan ve firmaların<br />
dış göçleri sorunudur. <strong>İzmir</strong> Büyükşehrinin yıllık ortalama nüfus artışının 0 /00<br />
24.27 olduğu bilindiğinde, çevre yerleşmeler içinde bu değerin altında kalanlar<br />
Bergama, Kınık, Selçuk, Bayındır, Tire, Ödemiş, Beydağ, Kiraz ve Çeşme olarak<br />
görülmektedir. İncelemelerimiz bu yerleşmelere daha üst değer göstermelerine<br />
rağmen Dikili ile Karaburun’un eklenmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Şu halde<br />
etrafındaki nüfus düşüşünü karşılayan, diğer deyimiyle göçü alan şehir birinci<br />
planda <strong>İzmir</strong> olmaktadır ve bu nüfus dağılımında <strong>İzmir</strong> ne dünya şehri olmaya aday<br />
ne de kalkış dönemi hedeflerine ulaşmayı amaçlayan bir atılım yapamaz. 2012<br />
yılında <strong>İzmir</strong> Büyükşehri 3.135.000 kişiyi barındıracaktır ve ortalama değerler içinde<br />
<strong>İzmir</strong> her yıl 75.000 kişi artacaktır. Bu artışı sağlayacak olan en önemli<br />
unsurların başında göç alma olgusunun ilk planda yakın çevreden gelmesi<br />
engellenmelidir.<br />
Ülke nüfusunun % 7.59 Ege Bölgesinde yaşamaktadır. Yıllık nüfus artışı<br />
toplamda ‰ 16.29 ile şehirlerde ‰ 23.50 oranları Türkiye ortalamasının altında iken<br />
‰ 5.76 ile ortalamanın üzerindedir. Bölge, nüfus artışları açısından Türkiye<br />
değerlerine yakın olduğu için, diğer bölgelere nazaran üstün konumdadır.<br />
<strong>İzmir</strong> il toplamında 1990 sayımında şehirde yaşayanların yüzdesi % 79 iken<br />
2000 yılında bu yüzde % 81’e çıkmıştır. 10 yılda iki puanlık bir artış vardır. Diğer<br />
taraftan kırda yaşayanların oranı % 21’den % 19’a gerilemiştir. Tabi ki bu iki puan<br />
içersinde doğumdan kaynaklanan artış ile göçlerin de etkisi vardır. <strong>İzmir</strong>’de 2000 yılı<br />
2
sayımına göre hanehalkı nüfusu 3.3 milyondur. Bu nüfus 922.729 hanede<br />
yaşamakta ve ortalama hane halkı büyüklüğü 3.65’dir.<br />
<strong>İzmir</strong>’in, net göç hızına bakıldığında 1980 sayım yılına göre, Kocaeli’nden sonra 2.<br />
sırada; 1985’te Kocaeli, İstanbul, İçel ve Bursa’nın arkasından 5. sırada; 1990 yılında<br />
ise Kocaeli, İstanbul, Antalya ve İçel’in arkasından 5. sırada yer almaktadır. Yani<br />
<strong>İzmir</strong> sahip olduğu olanaklar açısından tercih edilen bir il konumundadır.<br />
<strong>İzmir</strong> İlinde okuma ve yazma oranı ülke genelinde olduğu gibi sürekli artış<br />
göstermiştir. 6 ve üstü yaştakiler için okuma ve yazma oranı, 1935’de % 34.96 olan<br />
bu oran, 2000 yılı nüfus sayımına göre % 91.86’dır. Bu oran erkeklerde % 96,3'e<br />
kadınlarda % 87,4'e yükselmiştir.<br />
Ege Bölgesinde toplam tüketimin % 35’i gıda, % 23’i konut ve kira ve % 10’u<br />
ise giyim harcamalarına gitmektedir. Yani toplam tüketimin % 68’i zorunlu<br />
harcamalara yönledirilmektedir ki bu durumda gelir yapısındaki düşüklüğü<br />
göstermektedir. <strong>İzmir</strong> için tüketim harcamalarındaki özelliklerine bakıldığında gelir<br />
yükseldikçe değişkenlik göstermiştir. Giyim, ev eşyası, ulaştırma, haberleşme ve<br />
bakım hizmetleri yüksek gelir gruplarında belirgenleşmiştir. Gıda ve giyime ayrılan<br />
pay gelir arttıkça nispi olarak önemini yitirmiştir. Konuta yapılan harcamalar tüm<br />
gelir grupları için önemini korumaktadır. Ev eşyası, kültür, eğitim ve eğlence<br />
harcamaları ancak yüksek gelir düzeyinde gözlenmiştir.<br />
<strong>İzmir</strong>’in son 20 yıldaki iş gücü potansiyeli ele alındığında, toplam nüfusun<br />
ortalama % 54’ü işgücü olarak değerlendirilmiştir. Bu işgücünden istihdam<br />
edilen nüfus oranı 1980-2000 dönemi için ortalama % 93.4 civarındadır. Bu<br />
dönemde işsizlik ise ortalama % 6.6 civarlarında seyretmiştir. <strong>İzmir</strong>’de 1980 ve 2000<br />
döneminde ortalama olarak nüfusun % 33.43’i tarımda, % 20.2’si sanayide, % 5.7’si<br />
inşaatta ve % 39.9’u hizmetlerde istihdam edilmiştir. İstihdamda tarımın oranı 8.9<br />
puan azalmış, hizmetlerde ise 10 puan artmıştır.<br />
Tüketim davranışında konut harcamaları tüm gelir grupları için önemlidir. <strong>İzmir</strong><br />
ilinde % 64 kendi evinde ikametgah etmektedir. Bu oran köylerde % 80 iken, ilçelerde<br />
% 65 ve <strong>İzmir</strong> Büyükşehir belediyesi sınırlarında % 59’dur. Mülkiyet ile ters sırada da<br />
kiracı olma durumu vardır. Bedelsiz oturanlar ise ortalama % 6 civarındadır. Mevcut<br />
istatistiklere bakıldığında, <strong>İzmir</strong>’in konut problemi olmadığı izlenimi ortaya<br />
çıkmaktadır. Ancak konutların özellikleri ele alındığında konut sorununun varlığı<br />
bilinmektedir.<br />
Kalkınma bir bütün olarak ele alınmalı ve <strong>İzmir</strong>’in art bölgesi doğru<br />
değerlendirilmelidir. Ulusal politikalar içinde konuya bu açıdan baktığımızda kamu<br />
yatırımlarını büyük bir yer tuttuğu inkar edilemez. Bu demektir ki kalkınma için<br />
hedeflerden birisi de kamu yatırımlarından gereken payı elde etmektir. <strong>İzmir</strong> ülke<br />
bazında kamu yatırımlarından 2003 yılı itibarıyla % 3.12 pay almaktadır.<br />
Aldığı bu payın kendi iç sektörleri itibarıyla dağılımında en büyük payı da sürekli<br />
artan bir tarzda ulaşım almakta ancak bu konuda da bir dengesizlik göze<br />
çarpmaktadır. Örneğin otoyol yapımının payının büyük olduğu görülmektedir. Bu<br />
3
yatırımların sona ermesiyle sektördeki payın düşmesi, genelde <strong>İzmir</strong>’in de payının<br />
düşmesi olacaktır. Yine kamu yatırımlarına bakacak olursak <strong>İzmir</strong>’de kamunun son<br />
beş yılda turizm ve tarım sektörlerine yaptığı yatırım il toplamında % 3’ü<br />
geçmemiştir. Konut sektöründeyse yatırımlar 1993 yılından bu yana devlet<br />
politikaları doğrultusunda kesilmiştir. Bunun olumluluğu yanında turizmde atılım<br />
yapma eğilimini yıllardır sürdüren <strong>İzmir</strong>’e bu denli az kamusal yatırımla ivme<br />
kazandırılamaz. Yine kamu yatırımları olarak sosyal içerikli yatırımların payının da<br />
az olduğu gözlenmektedir. Bunlar arasında 2002 yılı itibarıyla, eğitim % 6, sağlık % 2<br />
pay almaktadır. Enerji yatırımlarıysa son yıl en yüksek değere ulaşarak % 7<br />
olmuştur. Bu durum kamunun yatırımları arasındaki dengesizliği vurgulamaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>’in ticaret hacmi, Türkiye ticaret hacminin % 7’sini oluşturmakta, il<br />
düzeyinde yaklaşık olarak 272 bin esnaf ve 60 bin tüccar bulunmaktadır. 1998-2003<br />
yılları arasında <strong>İzmir</strong>’de yeni kurulan ve kapanan firma sayılarındaki gelişmeler,<br />
Türkiye’nin yaşadığı krizlerin izlerini taşımaktadır. <strong>İzmir</strong>’de 1998 ve 2001 yıllarında<br />
yeni kurulan toplam firma sayısı diğer yıllara oranla azalmış, kapanan firma sayısı<br />
ise, 2000 ve 2001 yıllarında diğer yıllara oranla artmıştır.<br />
<strong>İzmir</strong>’in ticaretteki payı incelendiğinde 1999-2001 yılları itibariyle Türkiye<br />
ihracatının yaklaşık % 19’unun, Ege Bölgesi ihracatının ise neredeyse<br />
tamamının (% 89-91’i) <strong>İzmir</strong>’den yapılmakta olduğu anlaşılmaktadır. İhraç<br />
mallarının miktarındaki ve fiyatlarındaki gelilmelerin izlenmesi sonucunda 2000<br />
yılında Ege Bölgesinden ihraç edilen ürünlerden ton başına 64,3 dolar, 2001 yılında<br />
53,7 dolar, 2002 yılında 31,8 dolar ihracat geliri elde edildiği anlaşılmaktadır. <strong>İzmir</strong><br />
ihraç fiyatlarının gelişimi içinde aynı eğilimin söz konusu olduğu, Ege ihracatında<br />
<strong>İzmir</strong>’in payı dikkate alındığında söylenebilir. Dış ticaret hadlerindeki olumsuz bu<br />
gelişme Ege’de ve <strong>İzmir</strong> ekonomisinde fakirleşerek büyüme olgusunun varlığına işaret<br />
etmektedir. İhraç ürünlerinin nitelikli, üretimi uzmanlık bilgisi gerektiren ürünlerden<br />
oluşmaması, standartlaşmış, emek ve doğal kaynak tabanlı ihraç ürünlerinin ağırlıklı<br />
olması fakirleşerek büyümenin ortaya çıkmasındaki önemli nedenler olarak<br />
sayılabilir.<br />
Türkiye’de de ticaret sektörünün, genişleme dönemlerinde Ülkenin genel<br />
ekonomisine oranla daha hızlı büyüdüğü, daralma dönemlerinde de daha hızlı<br />
küçüldüğü görülmektedir. <strong>Ticaret</strong> sektörünün, hizmetler sektörünün bir alt sektörü<br />
olduğu ve emek yoğun üretimde bulunduğu dikkate alındığında, sektörün büyüme<br />
hızının oynaklığını giderecek ve nispi istikrarı sağlayacak önlemlerin alınması<br />
gerektiği anlaşılmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> İli turizmin gerektirdiği tüm özelliklere sahiptir. Bunları ana başlıklar itibariyle<br />
iklim, deniz, güneş, doğal güzellik, termal kaynaklar ve antik şehirler olarak<br />
sıralayabiliriz. <strong>İzmir</strong>’de 130 adet turizm işletme belgeli tesis ile 51 adet turizm yatırım<br />
belgeli tesis mevcuttur. Bu tesislerdeki toplam yatak sayısı 34.715'dir. il'de toplam<br />
278 adet Seyahat Acentesi bulunmaktadır.<br />
4
<strong>İzmir</strong>’in Türkiye turizmindeki yeri ele alındığında potansiyel kaynaklarının<br />
değerlendirilmediği görülmektedir. Turizm İşletme Belgeli Tesis Sayısı’nın % 6,7’si<br />
<strong>İzmir</strong>’dedir. Yani Türkiye’deki 1.933 tesisin 130’u <strong>İzmir</strong>’dedir. Türkiye’deki 313.298<br />
turizm işletme belgeli yatağın % 7,1’i yani 22.461’i <strong>İzmir</strong>dedir. Yatırım belgeli<br />
tesislerin % 3,6’sı <strong>İzmir</strong>’dedir.<br />
Yukarıdaki potansiyel ile <strong>İzmir</strong>’de yabancılar için ortalama kalış süresi 3.3 gün<br />
olmaktadır. <strong>İzmir</strong> mevcut potansiyellerini değerlendirerek ortalama kalış süresini<br />
arttırması gerekmektedir. Türkiye’de 8.8 milyon yabancı konaklamanın yalnızca<br />
% 5’i <strong>İzmir</strong>’de yapılmaktadır ki bu da yaklaşık 435.000 civarındadır. Yabancı<br />
Gecelemede ise <strong>İzmir</strong> ilinin aldığı pay % 4 olup 36.4 milyon gecelemenin yaklaşık<br />
1.5 milyonu <strong>İzmir</strong>’de gerçekleşmektedir.<br />
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sermaye piyasasının gelişme sürecinde<br />
bulunması ve olması, diğer mali kurumların ve araçlarının yeterince<br />
yaygınlaşmamış olması sonucunda mali sektör, bankacılık sektörü<br />
ağırlıktadır. Yeterli bilgiye sahip olmayan ya da alışkanlıklarını sürdüren işletme ve<br />
tasarruf sahipleri de, sektörün mali sistemdeki ağırlığını belirlemede etkili<br />
olmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>’deki mevduat hacmi toplam 1994-2002 yılları arasında Türkiye mevduat<br />
hacminin % 6’sını oluşturmaktadır. Türk Lirası cinsinden mevduatların Türkiye<br />
geneline oranı %7, yabancı para cinsinden mevduatların payı ise %5’tir. 1997 ve<br />
2002 yıllarında uluslararası para piyasalarında ve Türkiye’de yaşanan krizler özellikle<br />
<strong>İzmir</strong>’deki Türk Lirası mevduat hacmi üzerinde olumsuz etkilere yol açmış ve bu<br />
mevduat hacminin azalmasına neden olmuştur.<br />
<strong>İzmir</strong>’de toplam banka kredilerinin Türkiye geneline oranı yıllar itibariyle<br />
azalmış, 1995 yılında % 8 olan bu oran 2002 yılında % 4’e düşmüştür.<br />
Mevduatların Türkiye geneline oranı değişmezken, kredilerin payının azalması,<br />
izmirde bankacılık sektörünün reel sektöre kaynak aktarma görevini yerine<br />
getiremediğini, <strong>İzmir</strong>deki işletmelerin fon ihtiyaçlarını karşılama imkanlarının Türkiye<br />
geneline oranla daha az olduğunu ortaya koymaktadır. Reel sektöre kaynak aktarma<br />
görevini Türkiye ortalamasının çok altında gerçekleştirebilen <strong>İzmir</strong> bankacılığı, şube<br />
ve personel verimliliği açısından da Türkiye ortalamasının altındadır. 1995-2002<br />
yıllarını kapsayan dönemin tümünde <strong>İzmir</strong> bankacılığı, gerek şube gerekse personel<br />
başına düşen kredi ve mevduat dağılımı açısından Türkiye genelinin gerisindedir.<br />
Diğer taraftan kamu maliyesi açısından <strong>İzmir</strong>’deki duruma bakıldığında, konsolide<br />
bütçe gelirlerin gittikçe artan kısmının <strong>İzmir</strong>den tahsil edildiği, buna karşılık<br />
konsolide bütçe harcamalarından <strong>İzmir</strong>’e düşen payın yıllar itibariyle<br />
azaldığı görülmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong>’deki mevduat ve kredilerin dağılımının ortaya koyduğu gibi, mevduatlarının<br />
önemli bir kısmını <strong>İzmir</strong> içerisinde krediye dönüştürülmemekte, <strong>İzmir</strong> dışında<br />
gerçekleştirilen ekonomik faaliyetlerin finansmanı sağlanmakta, <strong>İzmir</strong> dışına kaynak<br />
aktarılmaktadır. Bu durum kamu maliyesi açısından da söz konusudur. Diğer illere<br />
5
kaynak aktarmak, şüphesiz bölgesel dengesizlikleri gidermeye yönelik ekonomi<br />
politikaları çerçevesinde düşünüldüğünde normal karşılanabilir. Ancak, yine de bu<br />
durumun bir ölçüde <strong>İzmir</strong> ekonomisinin küçülmesine, en azından ekonominin<br />
durağanlaşmasına yol açabileceğine de dikkat çekmek gerekir.<br />
<strong>İzmir</strong>’deki mali kurumlar stratejilerini planlarken, <strong>İzmir</strong> ekonomisinde tarım, ticaret<br />
ve sanayi ile ilgili faaliyetlerde bulunan işletmelerin yoğun olduğu ve bunların da<br />
önemli bir kısmının küçük ve orta ölçekli işletme olduğu dikkate alarak<br />
oluşturmalıdır. Bu nedenlerle, <strong>İzmir</strong>’de firmaların fon ihtiyaçlarının<br />
karşılanabilmesi için yeni kurumların oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Bu<br />
kurumların başında küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansman ihtiyaçların<br />
karşılamak amacıyla kurulması gerekli olan Anadolu Menkul Kıymetler Borsası<br />
gelmektedir. Çünkü İMKB’na kote olmuş şirketlerin yaklaşık %20’si <strong>İzmir</strong> ve Ege<br />
Bölgesi şirketlerinden oluşmaktadır. Böylece Menkul Kıymetler Borsasının kurulması<br />
ve başarıyla faaliyetlerini sürdürebilmesi için gerekli olan yatırımcı profili, finansal ve<br />
ekonomik büyüklük <strong>İzmir</strong>’de mevcuttur. Bu nedenle, KOBİ’lerin finansmanı<br />
sağlamak amacıyla kurulacak olan bir Anadolu Menkul Kıymetler Borsası<br />
kurulması için ideal bir konumdadır.<br />
<strong>İzmir</strong> tekstil, giyim ve deri sanayiinde önemli bir başarı göstermiş ve % 5,7 teknolojik<br />
ilerleme sağlarken, kullandığı tüm faktörlere karşılık elde ettiği verimlilik % 8,2<br />
artmıştır. <strong>İzmir</strong> bu performansıyla Türkiye ortalamasının üzerinde bir gelişme<br />
göstermiştir. <strong>İzmir</strong>’in bu trendi koruyacak şekilde üretimini sürdürmesi<br />
beklenmektedir. Orman ürünleri ve mobilye sanayiinde teknoloji yenileme<br />
çalışmalarına ihtiyaç bulunmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> taş ve toprağa dayalı sanayiinde verimlilik artırma çalışmalarını başlatmalıdır.<br />
Kağıt ve kağıt ürünleri sanayiinde teknolojik yenileme ve verimlilik artırıcı tekniklere<br />
ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca metal sanayiinde teknolojisini yenilemeli ve verimlilik<br />
artırıcı yöntemler üzerinde durulmalıdır.<br />
<strong>İzmir</strong>’de 2005 yılı itibariyle çalışan sayısının % 5, güç kapasitesinin yaklaşık % 20<br />
artacağı tahmin edilmektedir. Gıda ve içki sanayiinde faaliyet gösteren iş yeri sayısı<br />
2005’te yaklaşık % 10 azalacağı tahmin edilmektedir. Dokuma giyim ve deri<br />
sanayiinde iş yeri sayısı 2005 yılında işyeri sayısında % 25, çalışan sayısında<br />
yaklaşık 3,5 kat, güç kapasitesinde yaklaşık 2.5 kat bir artış olması beklenmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> içki ve tütün sanayiinde teknolojisini yenileyecek atılımları gerçekleştirmelidir.<br />
Bu bağlamda Ekrem Demirtaş tarafından Tekeli <strong>Ticaret</strong> ve İmalat Organize<br />
Bölgesinde kurulan ve 2003 yılında üretime geçecek olan içki imalat tesisi önemli bir<br />
atılım olarak görülmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> İl nüfusunun yaklaşık % 18'inin kırsal kesimde yaşamakta ve ekonomik<br />
faaliyetleri bütünüyle tarıma dayanmaktadır. <strong>İzmir</strong> ilinin tarım alanı 367.873 hektar<br />
olup 84 tür bitkisel tarım ürünü yetiştirilmektedir. Pamuk, tütün, mandalina, zeytin,<br />
incir ve üzüm Ege Bölgesi ve <strong>İzmir</strong>'in ihraç ettiği tarımsal ürünlerdir. Ayrıca enginar<br />
6
üretiminde diğer illerimize göre Türkiye birincisidir. <strong>İzmir</strong>’deki tarım arazilerinin<br />
% 48,7’si sulanmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>’de 650 bin civarında küçükbaş hayvan ve 250 bin civarında büyükbaş<br />
hayvan ile 550 bin civarında kümes hayvanı bulunmaktadır. Ancak hayvansal<br />
üretimin girdi maliyetleri arttığından yıldan yıla söz konusu hayvan sayısında bir<br />
azalma gözlenmektedir. Hayvansal ürünlerin üretim miktarlarına baktığımızda 600<br />
bin ton süt, 28 bin ton kırmızı et, 30 bin ton beyaz et üretimi yapılmaktadır.<br />
Dağılımını dengesini sağlamayı amaçlamak ve de önceliklerin belirlenmesi için ele<br />
alınan strateji planının hedefi zorunluluk getirmek değildir. Kapsam olarak aksiyon<br />
planı tarzında ele alınmalı, hedefleri belirlemelidir. Dolayısıyla da mekânsal sistemin<br />
ele alınması önemli bir yer tutmaktadır. Bu bağlamda stratejik plan alanı, alt yöreler<br />
itibarıyla ele alınmıştır ve çalışmanın amacına yönelik ortak ve benzer yaşam<br />
koşullarına sahip alanlar belirlenmiştir. Bunların aynı zamanda, benzer<br />
ekonomilerden etkileniyor olmanın yanında aynı sektörlerden hizmet almaları ve<br />
üretim alanları yaratabilmeleri, birlikte karar verme olanaklarına sahip olma<br />
kriterleri değerlendirilerek belirlenmiştir. Bu nedenle yedi alt yöre tanımlanmıştır.<br />
Bu stratejik alt yörelerin başında gerek idari ve gerekse fiziksel bütünlük gösteren<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir İlçelerinin oluşturduğu alan gelmektedir. Körfezin kenarına dizilmiş<br />
bu alan aynı zamanda hizmet, tarım ve sanayi konularında ihtisaslaşmıştır. Bunu<br />
takiben diğer Stratejk Alt Yöreler kuzeyden başlayarak gruplaşmıştır. Diziliş sonucu<br />
Bergama odaklı Bakırçay Alt Yöresi Kınık ve Dikili’yi kapsamaktadır. Turizm ve<br />
tarım uzmanlık alanlarıdır. <strong>İzmir</strong> merkez şehir ile olan ilişkileri bağlamında bu alt<br />
yöre ikincil durumdadır ve dış kabuk olarak kabul edilmiştir. Bunun güneyinde<br />
Gediz Alt Yöresi gelmektedir. Odak Aliağa’dır ve uzmanlık alanı bir öncekileri<br />
barındırmanın yanında sanayii de kapsamasıdır. Menemen tarım ve hizmetler Foça<br />
ise turizm odaklıdır. Üçüncü alt yöre <strong>İzmir</strong> doğu aksında yer alan Kemalpaşa Alt Yöre<br />
odaklı Gediz-Nif Alt Yöresidir. Tarım sanayi ve hizmetler ihtisas alanlarıdır. <strong>İzmir</strong> İli<br />
güneyine inilince iki alt yöreyle daha karşılaşmaktayız. Bunların birincisi Torbalı<br />
odaklı K. Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresidir ki, alandaki tüm uzmanlaşma<br />
alanları yer almaktadır Menderes’in uzmanlaşma çeşitliliğinde yoksun olan turizmi<br />
ise Selçuk sağlamaktadır. Ancak bu son yerleşme konum itibarıyla Kuzey Alt Yöre<br />
gibi merkez şehirle kopukluk yaşamakta ve planlama alanının bir diğer dış kabuğu<br />
olarak kabul edilmektedir. Doğusundaysa K. Menderes Kara Kesimi Alt Yöresi yer<br />
almaktadır ve odak Tire’dir. Bayındır ve Ödemiş’in güçlü yapıları yanında gelişme<br />
bekleyen yapılarıyla Beydağ ve Kiraz stratejik plan alanının üçüncü dış kabuğunu<br />
oluşturmaktadır. Tarım ağırlıklı yöre giderek sanayi ile tanışmaya başlamıştır. Yöreye<br />
büyük özellik kazandıran yarımada ise iki alt yöreye bölünerek incelenmiştir. Birinci<br />
olarak Çeşme odaklı Yarımada Çeşme Kesimi Alt Yöresi Karaburun’u da<br />
içermektedir. Burada da Karaburun göreceli olarak dış kabuğu oluşturmaktadır.<br />
Zayıf tarım potansiyeli yanında güçlü bir turizm yapısına sahip bu alt yörenin<br />
yanında Urla odaklı Yarımada Urla Kesimi Alt Yöresi gelmektedir ki burada tarımı<br />
daha güçlü görmekteyiz. Bu alanda hizmetler de gelişmiş durumdadır.<br />
7
<strong>Stratejik</strong> planın hedefleri doğrultusunda büyük altyapı odaklarının alt yöre bazında<br />
yaratıcılık taşımaları nedeniyle ve de bu kararlar da gözetilerek <strong>İzmir</strong> envanterine<br />
ana liman olarak Kuzey Ege Limanı yanında Aliağa’ya stol tipi bir hava alanı<br />
öngörülmektedir. <strong>İzmir</strong> merkezde ana demiryolu bağlantılarının terminali yanında bir<br />
marşandiz garı ve triaj tesislerinin yer alması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu<br />
yaklaşımlar giderek ulaşım sistemlerinin geliştirilmesini gerekli kılmakta ancak<br />
stratejik plan dönemi içinde <strong>İzmir</strong>’in alansal kullanımında yeni otoyol projelerine<br />
gereksinim olmadığını ortaya çıkarmaktadır. Tabii burada çevre yollarının kısa<br />
vadede tamamlanmasının şartı vardır. Güney aksın karayolu bağlantısı yeterli sevide<br />
olup, kuzey aksta da çift hatlı bölünmüş yol gerekli olmaktadır. Burada sisteme<br />
eklenmesi gereken Bergama-Kınık–Soma-Akhisar ve Menemen-Emiralem-Manisa<br />
bölünmüş yollarıdır.<br />
Kısa ve uzun vadeli ulaşım koridorlarının tesisi ve bütünleşmesi için<br />
hızlandırılmış demiryollarına da gereksinim ortaya çıkmaktadır. Karayolu<br />
güzergahları paralelinde bu sistemlerin de geliştirilmesi gerekmektedir. Şu halde<br />
mevcut şebekenin sağlıklaştırılması yanında Bergama-Kınık-Soma bağlantısının<br />
gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Demiryollarının bu makro hedefleri yanında daha<br />
mikro ölçekteki yatırımların başında Nemrut bağlantısının son merhalesinin<br />
bitirilmesi ve bunu takiben uzun vadede Kuzey Ege Limanının gelişmesine paralel<br />
Dikili bağlantısının da düşünülmesi gündeme gelmelidir. Ulaşım sistemlerine yönelik<br />
bu bağlantıların sanayinin desantralizasyonu yanında yörenin genel bütünlüğünü de<br />
sağlayacak olması düşünülmelidir. Bu şartların gerçekleşmesiyle çok merkezli<br />
vektörel planlamanın birlikteliği ortaya çıkacaktır.<br />
Sanayi yatırımlarının mekânsal planlanması ekonomi açısından ön planda<br />
gelmektedir Ancak günümüze değin münferit yapılanmalarla gelişim gösteren <strong>İzmir</strong><br />
sanayiinin bölgesel ölçekte ele alınmasının en önemli unsurlarının başında gelen<br />
Organize Sanayi Bölgeleri konusunda stratejik planlama alanının oldukça cömert bir<br />
girişim sergilediği görülmektedir. Bu konunun belirli bir disiplin altında yatırım<br />
haline dönüşmesi gerekmekte olup, atıl yatırımlar haline dönüşümünden<br />
kaçınılınmalıdır. Örneğin içinde bulunduğumuz aşamada Kiraz Organize Sanayi<br />
Bölgesi yatırımının daha gerilere alınmasında ekonomik yarar bulunmaktadır.<br />
Startejik planlama alanında yer alan on beş organize sanayi bölgesinin giderek<br />
spekülatif yatırımlara sahne olmaması gerekmektedir. Organize Sanayi Bölgelerinin<br />
geliştirmesinde hedeflenen ana unsurun Teknolojiyi Geliştirme Bölgeleri ile paralellik<br />
taşımalarıdır. Bu konuda aşama kaydedilmiş ve <strong>İzmir</strong> Yüksek Teknoloji Enstitüsü<br />
alanı içinde Teknolojiyi Geliştirme Bölgesinin kuruluş aşmasına geçilmiştir. Hedef,<br />
başta Aliağa yöresi olmak üzere benzer girişimlerin çoğaltılması olmalıdır. Nitelikli<br />
Sanayi Bölgelerininse kurulmasının daha zaman alacağı belirlenmektedir. Kurulma<br />
aşamasına gelindiğindeyse ilk aşamalarda serbest bölgelerde yer almaları uygun<br />
bulunmaktadır.<br />
Tekeli’de faaliyete geçmiş bulunan ve Kentsel Çalışma Alanı olarak tasarlanan 250<br />
hektarlık Tekeli İmalat ve <strong>Ticaret</strong> Bölgesi türü yaklaşımların desteklenmesi ve<br />
8
Organize Sanayi Bölgeleriyle birlikte koordineli çalıştırılmasının yararı görülmektedir.<br />
Bu bağlamda mevcut Serbest Bölgelerin çalışma kapasiteleri olumlu bir tempoda<br />
ilerlemektedir ve 2002 yılı itibarıyla Türkiye toplamı içinde %19 oranında bir pay<br />
almışlardır. İlerleyen yıllarda sanayi sektöründe aşama kaydetmesi hedeflenen Aliağa<br />
yöresine de benzer yapıda bir Serbest Bölgenin yerleşmesi ve burada yer alacak<br />
Organize Sanayi Bölgelerinden ikincisinin Serbest Bölgeye dönüştürülmesi de<br />
hedeflenmelidir.<br />
<strong>Ticaret</strong> sektöründe uygulanacak stratejinin yenilik boyutu bulunmalıdır. Gerek<br />
teknoloji ve gerekse toplumsal boyuttaki gelişmeler ticaretin mekansal boyutta da<br />
gelişim göstermesini zorunlu kılmaktadır. Günümüzde salt ticarete bağlı gelişim<br />
gösteren şehirler artık bulunmamaktadır. Her ne kadar “e-ticaret” kavramı gelişim<br />
gösterse de mekansal boyut her zaman bulunacaktır.<br />
İncelemelerimiz ticaretin sektör olarak, gelişmesi hedeflenmiş <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />
Strateji Alt Yöresinde geniş bir mekansal boyuta yayıldığını da göstermektedir.<br />
Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, ticaret sektöründe yeni kurulan ve kapanan<br />
firmaların, ekonominin tüm sektörlerindeki yeni kurulan ve kapanan firmalara<br />
oranındaki gelişmelerdir. Türkiye’de 1998-2003 döneminde ticaret sektöründe yeni<br />
kurulan şirketler, ekonomi genelinde yeni kurulan firmaların % 59’unu kapsarken,<br />
ticaret sektöründe kapanan şirketler, ekonominin genelinde kapanan şirketlerin %<br />
74’ünü kapsamaktadır. Aynı eğilim <strong>İzmir</strong> özelinde de görülmektedir. <strong>İzmir</strong> ticaret<br />
sektöründe 1998-2003 döneminde yeni kurulan firmalar, <strong>İzmir</strong> ekonomisinin<br />
genelinde yeni kurulan firmaların % 54’ünü, <strong>İzmir</strong>’de ticaret sektöründe kapanan<br />
firmalar, <strong>İzmir</strong> ekonomisinin genelinde kapanan firmaların % 66’sını<br />
oluşturmaktadır. Bu durum gerek <strong>İzmir</strong>’de gerekse Türkiye genelinde ticaret<br />
sektöründe yeni kurulan şirketlerin, diğer sektörlere oranla başarısızlığa uğrayıp<br />
kapanma oranının daha yüksek olduğunu göstermektedir. Bir anlamda ticaret<br />
sektörünün firmalar açısından kırılganlığı, krize girme ve krizden etkilenme olasılığı,<br />
daha yüksektir. <strong>Ticaret</strong> sektörünün niteliği gereği kriz ve büyüme koşullarından daha<br />
şiddetli olarak etkilendiği anlaşılmaktadır. Özellikle planlama alanında kurulan<br />
firmaların % 20’sinin inşaat sektöründe yer alması ve bunun % 13 payla gıda<br />
sektörünün takip etmesi ilk bakışta <strong>İzmir</strong>’in üretimde ve tüketimde belirgin bir<br />
ivmeye sahip olduğunu göstermektedir. Buna karşın en alttaki yedi sırada kurulan<br />
firmaların sektörel dağılımında eğitim sektörünün % 1 payla en altta yer aldığı<br />
görülmektedir. Bunu plastik ve ağaç işleri takip etmektedir. Daha üstte ise deri ve<br />
ayakkabı grubu gelmektedir. Bunun üzerinde de sırasıyla % 4 payla taşımacılık,<br />
ortalama % 5’er payla sağlık ve turizm gelmektedir. Bu durum turizmini<br />
canlandırmak için çaba sarf eden <strong>İzmir</strong> için kapanması gereken bir açıktır. Aynı<br />
şekilde bu durum sağlık konusunda da özellikle jeotermal kaynaklara gereken<br />
önemin verilmesi açısından bir uyarı olarak kabul edilmelidir. Hatta bu iki konunun<br />
birleştirilmesi konusunda çalışmaların genişletilmesi konusu ciddi bir tarzda ele<br />
alınmalıdır. Hedef gelen turistin kalış süresini uzatmak olmalıdır. Turizmin <strong>İzmir</strong> için<br />
temel sorunlarının başında tanıtım eksikliğinin olduğu bilinmelidir. Bu amaçla<br />
turizm sektörüne ilişkin geniş kapsamlı tek bir birliğin kurulması kaçınılmaz<br />
9
görülmektedir ve sektörde profesyonellik yanında kurumsallaşma sorunlarının da<br />
çözülmesi gerekmektedir. Örneğin, özelde <strong>İzmir</strong>’in sahip olduğu Bozdağ Kayak<br />
Merkezinin anlaşmazlıklar sonucunda verimli işletilememesi <strong>İzmir</strong> turizmi için büyük<br />
kayıptır. Sorunlarının ivedilikle halledilmesi ilk planda gelen hususlardan biri olarak<br />
durmaktadır.<br />
Bütünleşik mekansal stratejileri uygulamamız ve potansiyellerin değerlendirilmesi<br />
sonucunda alt yörelerin ekonomik sektörlere göre uzmanlaşma biçimlerini ortaya<br />
koymaktadır. Ancak burada, bunları ortaya koymadan önce korunması öngörülen<br />
doğal ve kültürel alanların, kıyı kesimi ve <strong>İzmir</strong> Körfezinin ayrı stratejilerinin<br />
belirlenmesi gerekmektedir. Kıyı kullanımı için kıyıların optimum derinlikleri de<br />
belirlenerek sabit bir kullanım çizgisine kavuşturulması ve değiştirilmememsine özen<br />
gösterilmesi gerekmektedir. Özellikle iç ve orta körfez için bu konu daha da önem arz<br />
etmektedir.<br />
Strateji planına göre <strong>İzmir</strong> ilerleyen yıllarda ticaret ve hizmetler sektöründe gelişim<br />
göstermelidir. Buna dışa dönük olarak turizmin de elenmesi gereklidir. Bakırçay<br />
yöresindeyse il dışına ve içine yönelik turizm, Dikili ve Bergama’dan ötürü önem<br />
kazanmaktadır. Bunlara Kınık’ın eklenmesiyle sanayi faaliyetleri açısından alt<br />
yörenin kendi içinde ve il içinde sektörel uzmanlaşması yer bulmaktadır. Gediz Alt<br />
Yöresi ise, il içi ve dışı açısından sanayi sektöründe uzmanlaşmasına davam edecek<br />
olup bunu turizmle beraber götürmektedir. Bu iki sektör fiziki olarak mekansal<br />
ayrıcalıklı alanlara da sahiptir. Alt yöre bazındaysa hizmet sektöründe de<br />
ihtisaslaşması gerekmektedir. Yörenin yüksek tarımsal potansiyeli sanayi ile birlikte<br />
il içi ve dışına hizmet ettiğinden bu stratejik alt yörenin gelişim trendi <strong>İzmir</strong>’in<br />
Büyükşehir ölçeğinde yükünün büyük bir kısmını sırtlayacak ve gelişimde birliktelik<br />
oluşacaktır. Gediz-Nif Alt Yöresi kendi kapalılığından sanayi ve tarım sektörlerindeki<br />
gelişmeyi beraber sırtlayarak çıkacaktır.<br />
K. Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresi etkileşim alanı olarak tarımın önemiyle ve etkisiyle<br />
gelişim trendine devam edecek ve bunu sanayinin il içi ve dışına yönelmesiyle<br />
yoğunlaştıracaktır. Turizm açısından özellikle iç ve dış turizme hizmet edecek<br />
birimlere sahip olması, diğer iki sektörle birleştirildiğinde ticaretin de il dışına taşan<br />
etkisi ortaya çıkacaktır. K. Menderes Kara Kesimi Alt Yöresi adaşı gibi tarım<br />
sektöründe gelişimini sürdürecek ve etkileşim alanı olarak ülkesel bazda etkin<br />
olacaktır. Tire’nin önderliğinde sanayi gelişiminin ilerlemesi hedeflenmekte ve sektör<br />
alt yöre dışına taşacaktır. Bu stratejik alt yörede iç turizm potansiyelinin<br />
mevcudiyetinin fark edilerek geliştirilmesi gerekliliği gelişim sürecine ivme verecektir.<br />
Yarımada Çeşme Kesimi turizm açısından gelişim temposuna devam etme<br />
zorundadır. Bu bağlamda tarım, alt yöre bazında geliştirilecek olup öncelikle kendi<br />
tüketime yönelik hedefler amaçlanmalıdır. Burada özelde sakız ağacı gibi özel tarım<br />
yatırımlarına da öncelik verilmelidir. Yarımada Urla Alt Yöresi tarımda<br />
ihtisaslaşmasını sürdürme durumundadır. Buna eklenen en belirgin hedefse turizm<br />
olma durumundadır.<br />
10
Tüm alt yörelerde yönetsel merkez durumunda olan ilçe merkezlerinin bulunması<br />
doğal olarak il dışına hizmet verilmesini olağan kılmaktadır.<br />
1996-2002 dönemini “kalkışa geçiş dönemi” olarak hedefleyen İkinci <strong>Stratejik</strong> Plan<br />
yukarıda belirtildiği gibi ve de ana metinde daha açık vurgulandığı üzere çeşitli<br />
dönem krizleriyle hedeflerine erişmede zorlanmıştır. Üçüncü <strong>Stratejik</strong> Plan<br />
çalışmasındaysa olası krizleri daha zararsız atlatabilmeyi amaçlayan bir tarz ele<br />
alınmış ve bölgesel yaklaşım alt stratejik yörelerin tesisiyle gerçekleştirilmiştir.<br />
Sonuçta bütünleşik strateji planı öngörüleri altında mekansal ilke ve varsayımlar<br />
verilmiştir. Bu varsayımlara da ekonomik sektörel hedefler açısından GSYİH değişik<br />
artış oranlarında ele alınarak değerlendirilmiştir. Bunu takiben de 2003-2012 dönemi<br />
yatırım programı öncelikleri tüm olarak ekte verilmektedir. Sonuç olarak makro<br />
ölçekli kamu yatırımlarında <strong>İzmir</strong>’in hakkı olan payı almasının yanı sıra, dağılımları<br />
ve zamanlaması açısından bunlara akılcılık kazandırılması da sağlanmak istenmiştir.<br />
2003–2012 Dönemi İçin Mekansal Ekonomik İlkeler ve Varsayımlar<br />
Strateji <strong>Planı</strong> dönemi için <strong>İzmir</strong> ili düzeyinde genel ilkeler ve varsayımların<br />
düzenlenmesinde herhangi bir sıralama kriteri kullanılmamıştır. Bu ilkeler, program<br />
önceliklerinin belirlenmesinde ve yatırımlara vade konulmasında önem kazanacaktır.<br />
Söz konusu ilkeler dönem hedeflerinin belirlenmesinde kullanılabilecek varsayım<br />
niteliğindedir ve aşağıdaki gibi sıralanabilir.<br />
• Kuzey limanları yük taşımacılığında, güney limanları ise yolcu taşımacılığında<br />
dengeli bir şekilde ancak iç ve dış ulaşım bağlantıları açısından<br />
uzmanlaştırılmalıdır.<br />
• Demiryolları için bölge ölçeğinde daha önce hazırlanan demiryolları ana planı<br />
yeniden gözden geçirilip değerlendirmeli, Halkapınar’da yapımı öngörülen ana<br />
yolcu gar tesisine ve marşandiz garı ve triyaj tesislerinin inşasına gerekli<br />
önem verilmelidir.<br />
• Elektrifikasyon ve çift hat banliyö demiryolu yapım ve işletmeciliğine,<br />
banliyö sisteminin metro standardı ile geliştirilmesine ağırlık ve öncelik<br />
verilmelidir.<br />
• Çandarlı Körfezi’nde Kuzey Ege Limanı’nın proje çalışmaları hızlandırılmasına<br />
paralel olarak, demiryolu şebekesinin standardı yükseltilmeli ve Aliağa –<br />
Balıkesir hattı kurulmalıdır. Aynı bağlamda bu hattın Kuzey Ege Limanının<br />
gelişimine bağlı olarak Çandarlı-Ödemiş-Tire bağlantısının da tasarlanması<br />
gerekmektedir.<br />
• <strong>Stratejik</strong> plan dönemi içinde Çandarlı’da, Kuzey Ege Limanı tesis edilmesi<br />
kesinleştirilmeli, proje çalışmaları ve uygulamalarının başlatılmalısı<br />
hızlandırılmalıdır. Uzun vadede Çandarlı Limanı’nın aşamalı olarak hizmete<br />
girmesine paralel olarak Alsancak Limanı; ağırlıklı olarak yolcu<br />
11
gemilerine, <strong>İzmir</strong>’in yakın hinterlandı açısından da yük gemilerine<br />
tahsis edilmelidir.<br />
• Ege Bölgesi ve <strong>İzmir</strong> İli karayolları ağı Çandarlı Limanı’nın etaplaması<br />
doğrultusunda geliştirilmelidir.<br />
• <strong>İzmir</strong> Körfezi’nin deniz derinlikleri ile kıyı çizgisi sabitlenmeli ve kıyı potansiyeli<br />
açısından öncelikler tesis edilerek hazırlanacak bir kıyı proje ve yönetimi sistemi<br />
ile denetim altına alınmalıdır.<br />
• <strong>İzmir</strong> Körfezi’nde, denizle fiziksel bütünleşme gösteren bir kıyı kullanım<br />
çizgisinin yaratılması ve körfezdeki tüm kıyı yapılaşmalarının gerektireceği<br />
düzenlemelerin bu kullanım çizgisine göre irdelenmesi zorunluluğu ortaya<br />
çıkmıştır. Adı geçen kıyı kullanım çizgisinin saptanması için körfezde,<br />
kartografik ve batımetrik çalışmaların, akıntı ölçümleri ve dalga analizlerinin,<br />
makrobentik ve sedimentolojik çalışmaların yapılması öngörülerek 1983 yılında<br />
gerçekleştirilmiş olduğu bilinmektedir. Önceki çalışmalardan yararlanarak ve<br />
gerekirse güncelleştirmelere gidilerek kıyı kullanım çizgisinin ivedilikle<br />
belirlenmesi sağlanmalıdır.<br />
• Çiğli’deki arıtma tesisinden elde edilen suyun sulama, çamurun ise elektrik<br />
enerjisi üretme amaçlı kullanımı sağlanmalıdır.<br />
• Bakırçay – Gediz – K. Menderes Havzaları için, ayrı ayrı havza planları<br />
hazırlanılarak bu havzaların topraklarının tarımsal değerleri gözetilerek<br />
koruma altına alınması sağlanmalıdır.<br />
• Kent genelinde toplanan çöplerin geri dönüşümünün sağlanması için gerekli<br />
organizasyonların kurulması ve yatırımların yapılması sağlanmalıdır.<br />
• Hipermarketlerin yer seçimlerinin küçük esnafın da ayakta kalmasına olanak<br />
verecek şekilde yasal düzenlemeye kavuşturulması gerekmektedir.<br />
• Şehirsel alanda son yıllarda öncelik ve ağırlık verilen toplu ulaşım sistemleri<br />
bütünleşme ve etkinleştirme çalışmaları sürdürülmeli, yakın çevre ve<br />
giderek il ölçeğinde metropoliten alan toplu ulaşım sistemlerinin proje ve<br />
uygulama çalışmalarına başlanılmalıdır.<br />
• Alt yörelerin her biri için 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Nazım Planları<br />
hazırlanmalıdır.<br />
• Kıyı kesiminde turizm öncelikli çevre düzeni planları için revizyon<br />
çalışmaları yapılmalıdır.<br />
• Sektörler için fiziki gelişme planları hazırlanmalı ve bunların çevre düzeni<br />
planlarına veri oluşturması sağlanmalıdır.<br />
• Hazırlanacak 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Nazım Planları ve Revizyonları<br />
sonrasında yerleşmelerin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları da gözden<br />
geçirilmelidir.<br />
12
• Strateji alt yörelerine yönelik hazırlanacak Nazım İmar Planlarına bağlı<br />
Uygulama İmar Planlarında ve Kentsel Tasarım projelerinde engellilerin rahat<br />
hareket etmesini sağlayacak uygulama standartlarının getirilmesi<br />
sağlanmalıdır.<br />
• Orman varlığı yeşil kuşaklar ve koridorlarla bütünleştirilerek, kıyı ve dağ<br />
ekolojik sistemiyle bütünleştirilmeli, bunun yanında koruma–işletim–denetim<br />
mekanizmasıyla da sürdürülebilirlikleri geliştirilmelidir.<br />
• Aliağa–Kemalpaşa–Torbalı’da sanayi sektörü için yaratılmış organize ortamlarda<br />
öncelikle yerel ve bölgesel potansiyel için, sonrasında da ülkesel işlevler için<br />
parseller ayrılması gözetilmelidir. Yeni organize sanayi bölgelerinin seçiminde,<br />
sayı ve büyüklük olarak imalat ve üretim birimlerinin seçimi ve<br />
yönlendirilmesinde, yerel ve yöresel potansiyelin değerlendirilmesinin<br />
ötesinde amaçlar güdülmelidir.<br />
• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü çevre yolları sistemi, tümüyle mutlaka<br />
tamamlanmalıdır.<br />
• <strong>İzmir</strong> ili turizm potansiyelinin değerlendirilmesi ve bu potansiyelin tanıtımının<br />
sağlanması amacıyla İZTAV çatısı altında profesyonel bir ekibin kurulması ve<br />
tanıtıma yönelik farklı kurumlardaki tüm kaynakların bu organizasyona<br />
aktarılması sağlanmalıdır.<br />
• Korunacak doğal ve kültürel alanlar denetim altında tutulmalı, yoğunluk ve<br />
yapı düzeni itibariyle bu alanların korunması amacıyla, mevzii yerleşim alanı<br />
uygulamaları için uygun normlar belirlenerek geliştirilmelidir. Kıyı kesimi ve<br />
kırsal alanlarda, doğaya ve çevreye uyumlu yerleşmeler elde edebilmek<br />
amacıyla, gelişi güzel mevzii planlarla veya izinsiz olarak gelişen yapılaşmaların<br />
önüne geçilmelidir. Buralarda bölgelemelere gidilerek nüfus ve yapı yoğunluğu,<br />
yapı düzeni, parsel büyüklükleri, sosyal ve fiziki altyapı ve yerleşilebilirlik<br />
koşulları konularında ilke ve standartlar oluşturulmalıdır. Tümüyle<br />
yerleşilemezlik özelliği taşıyan yerlerde ise kesin denetim koşullarının<br />
geliştirilmesi sağlanmalıdır.<br />
• Yerel kamu idaresinde fiziki-stratejik planlamanın etkinliğinin ve işlevselliğinin<br />
artırılması, karar mekanizmasında rol almasının ve il düzeyinde yaygınlaşan bir<br />
kurumlaşmaya gidilerek bunun sürekli bir hale getirilmesi sağlanmalıdır. Bu<br />
bağlamda çalışmanın 9. kısmında açıklanmış olan Ekonomik ve Sosyal<br />
Kalkınma İdaresinin kurulması çalışmalarında bulunulmalıdır.<br />
• Fiziki planlama ile ekonomik planlamanın uyum içinde yürütülebilmesi için<br />
Yatırım ve Karar Organizasyonlarına gereken önemin verilmesi önem arz<br />
etmektedir. Bunun için KOBİ’lerin finansmanına alternatif bir yaklaşım olarak<br />
ele alınmış olan Anadolu Menkul Kıymetler Borsası kurulmalıdır.<br />
• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü ve özellikle de Metropoliten Aktivite Merkezi sınırları<br />
içinde kalan büyük saha kullanan sanayi kurumları ile kamu idaresine ait<br />
13
kullanışların arazi değerlerinin artmasına paralel olarak çepellere kaydırılması,<br />
eski yerlerinin vasıflı hizmetler sektörlerine, bilgi ve sermaye yoğun birimlere<br />
ayrılmasının sağlanmalıdır. (Örneğin DSİ, Karayolları, Köy Hizmetleri, Tarım İl<br />
Müdürlüğü vb. hizmet alanları ile Kula Mensucat gibi sanayi alanları)<br />
• <strong>İzmir</strong> İl düzeyinde tarım sektörüne ilişkin düzenleme ve yatırımların<br />
önceliklerinin ele alınması, verimliliğin artırılması yönündeki çalışmaların<br />
hızlandırılarak stratejik plan dönemi sonuna kadar tamamlanmalıdır.<br />
• Yarımadada ve <strong>İzmir</strong> Körfezi çevresinde deniz ulaşım kapasitesi artırılmalıdır.<br />
• Mekansal-ekonomik roller, <strong>İzmir</strong> il düzeyinde; il içine ve il dışına olarak, alt<br />
yöreler düzeyinde ise; alt yöre içine ve il dışına olarak tanımlanmalıdır.<br />
• Ege Adaları’ndan Midilli, Sakız ve Sisam’la <strong>İzmir</strong> arasında sınır ticareti ve<br />
ulaşım ilişkilerinin yük ve yolcu taşımacılığı açılarından kurulmasına<br />
çalışılmalıdır.<br />
• Taşocakları ve madencilik işletmeciliğindeki uygulamaların genel peyzaj<br />
yönünden olumsuz etkilerinin oluşmasının engellenmesi ve denetlenmesi<br />
sağlanmalıdır.<br />
• Tüm dere yataklarının yerleşim istilalarından arındırılması sağlanmalıdır.<br />
• Yeşil kuşaklar Büyükşehir Bütünü içinde aktif yeşil alanlarla<br />
bütünleştirilmelidir.<br />
• <strong>İzmir</strong> İl düzeyinde milli parklar ve rekreasyon alanları, yeşil kuşak sistemiyle<br />
ilişkilendirilmelidir.<br />
• İçme suyu barajlarının koruma alanlarında denetimin sürekliliği sağlanmalıdır.<br />
• Toprak kabiliyetleri açısından üst sınıf alanlarda tarım aleyhine oluşacak<br />
gelişmeler engellenmelidir.<br />
• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içindeki mevcut sanayi bölgelerinin sermaye yoğun ve<br />
ileri teknoloji kullanan üretim birimleriyle yer değiştirmeleri yönlendirilmelidir.<br />
• Tersaneler ve limanlar arasındaki yer seçimi ilişkileri gereksinimler<br />
doğrultusunda çözülmelidir.<br />
• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Alt Yöresinin temel ekonomik-mekansal işlevi; üst<br />
düzey organizasyon-hizmetler, ticaret ve turizm sektörlerindeki uzmanlaşma<br />
düzeylerinin artırılıp geliştirilmesi, şeklinde yönlendirilmelidir.<br />
• Alsancak Limanı gerisinde yarım kalmış karayolu viyadüklerinin, bir yandan<br />
liman içine indirilerek kamyon ve TIR trafiği açısından rahatlamanın getirilmesi,<br />
diğer yandan da şehir içi yol standart ve işlevinde Alsancak yolağına<br />
bağlantılarının kurulmalıdır.<br />
• Alt yörelere stratejik planla yükümlenecekleri işlevlerin dışında roller<br />
verilmemeli ve yatırım öncelikleri bu işlevlere göre tanımlanmalıdır.<br />
14
• Alt yörelerde yer alan mevcut ikinci konut stoklarının, bu yöreler için öngörülen<br />
işlevlere uygun olarak diğer kullanış biçimlerine teşvik edilmesi yönünde<br />
çalışmalar yapılmalıdır.<br />
• Turizm konaklama tesislerinin boşluk oranlarının yüksek olduğu yörelerde,<br />
yatak kapasitesini artıracak yatırımların öngörülmemesi, kısa vadede öncelikle<br />
doluluk oranlarının artırılması yönünde politikalar geliştirilmelidir.<br />
• Ölçek ekonomilerinin kurulmasının potansiyel olarak uygun olduğu yörelerde,<br />
bu doğrultuda politikalar ve uygulamalar geliştirilmelidir.<br />
• Çevre korunması amacıyla, risk altındaki yörelerde ilgili normlara uygun ön<br />
arıtma koşulları geliştirilip uygulanmalıdır.<br />
• Toplu konut uygulamalarıyla ilgili mevcut stoklar eritilinceye kadar yeni<br />
yerleşim alanlarının açılmasına izin verilmemelidir.<br />
• Mevcut tesis edilmiş ve onaylanmış organize sanayi bölgelerinde tam kapasite<br />
elde edilinceye kadar kısa vadede ve dönem içinde yeni organize sanayi<br />
bölgelerine izin verilmemelidir.<br />
• İl düzeyinde yerel enerji potansiyelinin ve olanaklarının kullanılması<br />
özendirilmelidir.<br />
• İl düzeyinde mekansal gereksinimlerin gereği ortak kamu bütçe ve programı<br />
hazırlanarak uygulanması girişimleri yapılmalıdır.<br />
• Şehirsel yerleşmelerin sınırları içinde kalan ve korunması konusunda genel<br />
kabuller oluşturulan tarım alanlarının sürdürülmesiyle ilgili politikalar<br />
geliştirilmelidir.<br />
• Kamu yönetiminde alt merkezleşme eğilimlerine uygun örgütlenme biçimlerine<br />
yönelinmelidir. Alt merkezlerde hizmet düzeyinin geliştirilmesi sağlanmalıdır.<br />
• Mekansal şehirleşmeye özen gösterilmeli yasa dışı yapılaşmaların önüne<br />
geçilmeli ve bunu özendirecek girişim ve düzenlemelerden mutlaka<br />
kaçınılmalıdır.<br />
• Nüfusun gereksinimine uygun yerinde, sürekli ve yeterli düzeyde sosyal alt yapı<br />
hizmetlerinin verilmesi sağlanmalıdır.<br />
• Şehirsel yerleşmelerin girişlerine arazi kullanışları ve peyzaj donatısı açısından<br />
özen gösterilmeli ve mevcut olumsuz gelişmeler için yeniden düzenleme<br />
çalışmaları yapılmalıdır.<br />
• Yerel yönetimlerin emlak vergilendirmelerindeki dengesizlikler düzeltilmelidir.<br />
Emlak vergi oranlarının beldeler bazında ortaya çıkan eşitsizlikleri giderilmeli,<br />
bazı yörelerde düşük emlak vergilerinden kaynaklanan finansal güçlüklerin<br />
ortadan kaldırılmalıdır.<br />
15
• Sanayi ve toplu konut yerleşim alanlarında ön arıtma sistemlerinin kurulması<br />
ve işletilmesine sorunları strateji plan dönemi sonu itibariyle tümüyle<br />
çözümlenmelidir.<br />
• Özellikle turizm ve ikinci konut yörelerinde yaz aylarında gelişen trafik ve<br />
otopark taleplerine uygun düzenlemeler yapılmalıdır.<br />
• Şehirsel yerleşmelerde yol ağları, trafik ve otopark düzenlemeleri, talep yönetimi<br />
tekniklerinden de yararlanılarak geliştirilmeli, yaya – taşıt trafiği<br />
ayrıştırmalarını dengeli bir biçimde gözeten ağlar oluşturulmalıdır.<br />
• Şehirsel yerleşme geçişlerinde ve bağlantı noktalarında, yaya ve taşıtlar için<br />
köprülü karayolu kavşakları ve demiryolları köprülü geçişleri düzenlenmelidir.<br />
• Köylerde kanalizasyon ve arıtma tesislerinin yapılmış olmalarının yanı sıra<br />
bunların bakım ve işletim sorunlarının çözümlenmesi de sağlanmalıdır.<br />
• Havzalarda ve tüm tarım alanlarında yer altı sularının dengeli kullanımı<br />
sağlanmalıdır.<br />
• <strong>İzmir</strong> Körfezi’nin tüm dere ıslah çalışmaları tamamlanmalıdır.<br />
• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü’nde karayolu ağında alternatif güzergahların elde<br />
edilmesi sağlanmalıdır.<br />
• Telekom haberleşme ve bağlantı ağlarında, nüfus ve işletme taleplerine göre<br />
gelişmeler için revizyon çalışmaları yapılmalıdır.<br />
• Tarım sektöründeki küçük işletmelerin, tohumdan pazara kadar geçecek<br />
süreçte sorunlarının ve hizmet eksikliklerinin giderilmesi sağlanmalıdır.<br />
• Dağ köylerinde orman kadastrosu tamamlanmalıdır.<br />
• Katı atıkların toplama ve depolama sorunları alt yöreler düzeyinde yerleşmeler<br />
arası işbirliği ile planlanarak topluca çözümlenmesi sağlanmalıdır.<br />
• Stol havaalanları, turizm–sanayi–tarım sektörlerinin gereksinimleri<br />
doğrultusunda ve alt yörelerin yapılarına göre yer seçilerek uygulanmalıdır.<br />
• Demiryolları için hazırlanacak ana planda Ödemiş ve Tire sapakları, yöresel bir<br />
demiryolu sisteminin parçası durumuna getirilmeli ve elektrifikasyonu için<br />
çalışmalar yapılmalıdır.<br />
• Mevcut arkeolojik envantere uygun olarak yerinde müzelendirme ve<br />
sergilendirme kapasitesi artırılmalıdır.<br />
• İl düzeyinde balıkçı barınakları ve yat limanları ağına gerekli öncelikler<br />
verilmelidir.<br />
• Büyükşehir Belediyesi Mücavir Sahası’ndaki köylerde belde belediyelerinin<br />
kurulmasının sonrasında mücavir alan dışına çıkmalarına neden olan yasal<br />
boşlukların giderilerek, söz konusu yerlerde planlama, uygulama, denetim<br />
16
ütünlüğünün kaybolması sonucunu yaratan bu durumun giderilmesi<br />
sağlanmalıdır.<br />
• Mevcut şehirsel fiziki altyapının merkezden başlayarak yeraltına alınması<br />
çalışmalarının sürdürülmesi ve tamamlanması.<br />
• Eski Gediz Deltasının güney kesimine, Sasalı ile irtibatlı bir tarzda ve Çiğili<br />
Atatürk Organize Sanayi bölgesine hizmeti de içeren konteyner ağırlıklı bir<br />
iskelenin tesis edilmesi.<br />
• Expo kurulması tasarlanan İncirlatı kesiminde 2008 yılı sonrası için bu tür bir<br />
alanın ayrılmasının hedeflenmesi ve planlama çalışmalarının değerlendirmeye<br />
alınması, tema belirlenmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong>’in yurt dışı merkezlerle doğrudan havayolu bağlantısının sağlanması için<br />
potansiyel araştırmalarının yapılması<br />
• Doğu Akdeniz Bölgesinde yer alan önemli liman şehirleri arasında feribot ve<br />
gemi seferleri (kruvaziyer) düzenlenerek <strong>İzmir</strong>’in tanıtımının sağlanması ve<br />
başta <strong>İzmir</strong> olmak üzere stratejik planlama alanında özellikle kıyı<br />
yerleşmelerinin ekonomik potansiyellerinin arttırılması.<br />
2003-2012 Dönemi Ekonomik Sektörel Hedefler<br />
<strong>Stratejik</strong> planlama alanımızda yer alan yerleşmelerin ilçe bazında 2003-2013 yılları<br />
arasındaki nüfus öngörüleri ışığında 2013 yılında <strong>İzmir</strong> nüfusunun yaklaşık 4.7<br />
milyon olması beklenmektedir. 10 yıllık süre içerisinde ortalama % 35’lik bir<br />
artışla ile 1.25 milyon daha fazla kişi <strong>İzmir</strong>’de yaşayacaktır. Bu toplam artışın 520<br />
bin kişisi, doğal ve kalan, 730 bini ise göçe bağlı nüfus artışı olarak beklenmektedir.<br />
Doğal nüfus artışına karşı, <strong>İzmir</strong> ili hazırlanma sürecine sahip olduğundan sosyoekonomik<br />
beklentileri dengeleme şansına sahiptir. Ancak göç ile gelen nüfusun,<br />
içinde bulunduğu yaşa bağlı olarak beklentileri değişecektir. Bu nüfusun yaşayacağı<br />
planlama alnımızda dönemsel olarak önde gelmesi hedeflenen sektörel yaklaşımlarsa<br />
aşağıda belirtilmiştir.<br />
• İnşaat sektörü olarak içinde bulunulan dönemde en düşük seviyede<br />
olunması, ilerleyen yıllarda bu alanda bir gelişim olacağı varsayımını ileri<br />
sürmektedir. 2003 yılı içinde enflasyonun düşme eğilimi içine girmesi ve de<br />
faizleri düşürülmesini takiben inşaat sektöründe kısa vade sonunda<br />
gelişim öngörülmektedir. Arsa değerlerinin yüksek trende seyretmesinin<br />
sonucunda duraklamaya girilmiş olmasının ve Ülkenin içinde bulunduğu<br />
coğrafyada ilerleyen yıllarda belirgin bir kriz ortamının oluşmaması bu alanda<br />
yatırımları arttırmayı öngörmektedir.<br />
• <strong>İzmir</strong>’in uzun yıllar tarıma dayalı sanayi yapısını sektörel gelişimin önünde<br />
başarıyla yürütememiş olması ve bir engel oluşturması <strong>İzmir</strong> ekonomisinde<br />
sektörel çeşitlenmenin yeteri kadar hızlı gelişmemesine sebep olmuştur. Bu<br />
17
durum ana sektörleri desteklemiş alt sektörlerin gelişmesini de<br />
engellemiştir. İstanbul merkezli Marmara sanayii çekim bölgesinde, hem<br />
katma değeri yüksek üretim tesisleri ve hem onlara destek veren imalat<br />
sanayii ve hizmet sektöründeki işletmeler hızla çoğalmıştır. <strong>İzmir</strong>’in geleneksel<br />
yapısının çok uzun süre kırılamamasında sanayi bölgelerinin gereksiz ve<br />
plansız çoğaltılması atıl yatırımlar olarak devreye girerken, alt yapı üretimi<br />
açısından geç kalınmış olmanın da etkisi büyük ölçüde görülmektedir.<br />
Bölgenin sanayi açısından doygunluğa ulaşamaması açısından <strong>İzmir</strong> etkin bir<br />
çekim merkezi olamamıştır. Bu nedenle sanayi yatırımlarında stratejik<br />
hedeflerin belirlenmesi yanında altyapı yatırımlarının tamamlaması<br />
gerekmektedir.<br />
• <strong>Stratejik</strong> plânlama alanında sınai ve ticari gelişimi engelleyen nedenlerin<br />
kökeninde kurumsallaşma eksikliği önemli bir faktör olarak başrolde<br />
görülmektedir. Aile şirketlerinin başarılı olduğu diğer bazı büyük sanayi<br />
Profesyonel yönetim tekniklerinin uygulandığı kuruluşlarının ise yönetim<br />
hataları, aile içi çekişmeler, pazar fırsatlarının yeteri kadar hızlı<br />
değerlendirilememesi, hızla değişen rekabet koşullarına uyum sağlamada geç<br />
kalınması gibi nedenlerle planlama alanında yer alan pek çok büyük sanayi<br />
kuruluşunun işletmelerini kapattığı ya da el değiştirerek bölge dışından<br />
yatırımcı grupların kontrolüne geçtiği görülmektedir. Bu durumun önüne<br />
geçilmesi ve sermeyenin <strong>İzmir</strong> içinde kalması için ilk planda örgütlenme<br />
şemasında profesyonel yönetici kadrolarından yararlanılması<br />
gerekmektedir.<br />
• <strong>İzmir</strong> özellikle son yirmi yıllık perspektif içinde iç ve dış rekabet çerçevesinde<br />
dünyada meydana gelen gelişimlere ve değişimlere kayıtsız bir durum<br />
sergilemiştir. Bu durum yaşanan süre içinde ciddi bir güç kaybı oluşturmuş<br />
ve <strong>İzmir</strong> yetenekli iş gücünü kaybetmiştir. Başta İstanbul merkezli<br />
sanayinin çekimi sonucunda ortaya çıkan bu beyin göçü teknolojik<br />
gelişmelerden <strong>İzmir</strong>’in yeterince pay almasını engellemiştir. Kırıcı rekabetin<br />
sürüklediği değişim rüzgarlarına dayanabilmek ve onun ortaya çıkardığı<br />
fırsatlardan bu nedenle yararlanmak mümkün olamamıştır. <strong>İzmir</strong> sermayesi<br />
bu nedenlere karşı potansiyellerini daha etkin kullanmak için ekonomik<br />
analizlere dayalı uzun vadeli stratejik hedeflerini belirlemelidir.<br />
• Sermaye birikimlerinin doğru yatırımlara yöneltilmemesi ve yabancı<br />
yatırımcılar için bir çekim merkezi olacak uzun vadeli bir stratejik planın<br />
bulunmaması kaynakların ekonomik olarak optimum kullanımını<br />
engellemiştir. Sermaye yatırımları, geçen süreler içinde daha ziyade kısa<br />
dönem kar maksimizasyonuna yönelik yatırımları hedeflemiş bu da kaynak<br />
israfına sebep olmuştur. Bu durum koordinasyon ve AR-GE alanında<br />
henüz istenilen düzeye gelinememesiyle sonuçlanmıştır. İşbirliğinin eksik<br />
olması önemli bir eksik olarak duraklamayı körükleyen bir etkendir. <strong>İzmir</strong> bu<br />
açıdan sinerji oluşturamamış hem siyasi hem de bürokratik engellemelere<br />
18
karşın güçlerini birleştirememiştir. Bunlara karşın <strong>İzmir</strong> sermayesinin kısa<br />
dönemden itibaren semaya yatırımları içinde belirli bir payı AR-GE konularına<br />
yöneltmesinin gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır.<br />
• <strong>İzmir</strong> tarihsel süreç içinde hep bir liman kenti olagelmiştir ve ekonomik<br />
yapısında bu husus önemli bir yer tutmuştur. Dünyanın önemli liman<br />
şehirlerinde limanların yerleşme alanları içinde kaldığı da görüldüğünden<br />
Çandarlı Limanı yapıldığı taktirde de <strong>İzmir</strong> limanının işlevine devem etmesi ve<br />
lojistik hizmetler açısından önemini koruması gerekliliği ortaya<br />
çıkmaktadır. <strong>İzmir</strong>’in yabancı sermaye açısından elverişli bir ortama sahip<br />
olmasının önemli bir unsuru olan geniş bir art bölgeye sahip olması limanla<br />
birleştirildiğinde karayolu, demiryolu, havayolu ve denizyolu açılarından<br />
lojistik hizmetlerin gelişmesine neden olacaktır. Bu nedenle kısa dönemden<br />
itibaren bu tür yatırımlara yönelinmesi gerekmektedir.<br />
• Küreselleşme süreci içinde <strong>İzmir</strong>’in gerek geleneksel yapısı ve gerekse son<br />
yıllarda peş peşe gelen ekonomik krizlerden etkilenen ekonomisi birikmiş<br />
sermayesini yatırımlara yöneltmede itici güç bulmada zorlanmıştır. Bunun<br />
ana nedenlerinden başta geleni olan dünya gerçeklerinin gerisinde kalınmış<br />
olunması yeni ürün çeşitlerine yönelinememesiyle sonlanmıştır. Özellikle<br />
geleneksel sanayi yapısı içinde kalınmış olunması yüksek teknolojiye dayalı<br />
malların üretilememesine sebep olmuştur. <strong>İzmir</strong> ekonomisi, stratejik<br />
planlama alnında genel eğilimlere dayalı olarak dış pazarlara yönelik rekabetçi<br />
ürünlere ihraç kapısını açmak için teknolojik yatırımlara yönelme zorundadır.<br />
Bu nedenle Teknolojiyi Geliştirme Bölgelerine ve Teknopark yatırımlarına<br />
öncelik verilemesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.<br />
• <strong>İzmir</strong> turizminde görülen göreceli düşüşün önde gelen sebepleri arasında son<br />
yıllarda “incoming” acentaların çoğunun şehri terk ederek Antalya ve<br />
Kuşadası gibi merkezlere yerleşmesi gösterilebilmektedir. Bu durum <strong>İzmir</strong>’in<br />
payını diğer mekanlara kaydırmıştır. Ayrıca <strong>İzmir</strong> gelecek turist<br />
kafilelerini ağırlamaya yönelik yeterli mekanlara sahip bulunmamaktadır.<br />
Turizmin son yıllarda eğlence ve macera eğilimli olması <strong>İzmir</strong>’in potansiyelini<br />
düşürmektedir. Orta büyüklükteki turist gruplarına yemek verecek<br />
mekanların bulunmaması ve bu konuda yatırımlara yönelinilmemiş olması<br />
grupları <strong>İzmir</strong>’den kaçırmaktadır. Turizmin sadece bir konaklama işlevi<br />
olmadığı bilindiğinden <strong>İzmir</strong> bu konu dışındaki turizm alanlarına ekonomik<br />
yatırım yapma durumundadır. 1990 öncesi <strong>İzmir</strong>’de yapılmış konaklama<br />
tesislerinin eskimeye başlamış olması da <strong>İzmir</strong>’i konaklama açısından<br />
önümüzdeki yıllarda cazip bir mekan yapmayacaktır. <strong>Stratejik</strong> plan dönemi<br />
içinde <strong>İzmir</strong> turizminin gelişmesi ağırlıklı olarak kongre ve ona alternatif<br />
termal yatırımlara yönelinilmesi ile gelişebilecektir. Bu açıdan <strong>İzmir</strong><br />
ekonomisine büyük girdi sağlayacak turizm gelirleri şehrin ölçeğini büyütmesi<br />
ile mümkündür.<br />
19
• <strong>İzmir</strong>’in tarımsal açıda verimli havzalara sahip olması tarım ekonomisinin<br />
dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır. Bu konuda tarım-sanayi işbirliğinin<br />
ortaya konması ve tarımsal üreticilerin bilgilendirilmesi yanında<br />
sanayiye yönelik üreticilerin ekonomik açıdan desteklenmesi<br />
projelerinin oluşturulması gerekmektedir. Özellikle tütün ve pamuk gibi<br />
ürünlerin kalite kontrolleri yapılmalı ve üreticiyi destekleme fonları<br />
konmalıdır. Bu bağlamda ekolojik tarımı destekleyici örgütlenme şemasının<br />
ekonomik bazda desteklenerek bürokratik sorunlarının çözülmesi olumlu<br />
olacaktır. Bölgede tarımsal potansiyele gerekli desteğin verilmesi alt yörelerin<br />
ticari hayatında gelişme yaratacağı bilinciyle destekleme projeleri<br />
oluşturulmalıdır.<br />
• <strong>Stratejik</strong> planlama alanının tarımsal potansiyeli bilinen bir gerçektir. Bu<br />
potansiyel içinde zeytin ve zeytinyağı önemli bir yer tutmaktadır. Zeytinyağı<br />
2001 yılı içinde Türkiye’nin toplam tarım ürünleri ihracı içinde ortalama<br />
%3’lük bir paya sahiptir. Dünya zeytinyağı ihracatı içinde ise ülke payı<br />
ortalama %19 paya sahiptir. Genellikle üretildiği bölgelerde tüketilen<br />
zeytinyağı sağlıklı ve dengeli beslenme bilincinin dünyada yaygınlaşması ile<br />
özellikle Amerika, Japonya, Kanada, Avustralya ve Brezilya gibi nüfus yoğun<br />
ülkelerde tüketilmeye başlanmıştır. Bu pazarlar genelde Türkiye özelde <strong>İzmir</strong><br />
için büyük ümit vaat etmektedirler. Örneğin; yeni gelişen pazarlardan<br />
Türkiye, Amerika için %10 paya sahip iken İtalya %69, İspanya %35 pay<br />
almaktadır. Japonya için %0.13, Kanada için %6,7 ve Avustralya için %2 olan<br />
payların arttırılması için bu sektöre gereken önemin ve teşviklerin verilmesi<br />
gerekmektedir. En büyük ihraç pazarımız olan AB ülkelerinin dökme olarak<br />
aldıkları Türk zeytinyağını ambalajlayarak dünya pazarlarına<br />
aktarmasının önlenmesi için gerekli çalışmaların yapılması önem arz<br />
etmektedir.<br />
• Son yıllarda bilişim sektöründe görülen yazılım ihracatı büyük bir<br />
ekonomik güç olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de de gelişmekte olan bu<br />
sektörü dünyaya taşımak ve özellikle <strong>İzmir</strong> ekonomisi için değer yaratan bir<br />
lokomotife dönüştürmek önemsenmelidir. Ticarî paket programları<br />
hazırlamadan öte sektörel yazılıma yönelinilmesi daha büyük girdiler<br />
sağlayacaktır. Bu bağlamda <strong>İzmir</strong> Ekonomi Üniversitesinin Bilgisayar<br />
Mühendisliği Bölümü önemli bir girişim yapmıştır. Türkiye bilişim pazarı<br />
2002 yılında bir önceki yıla göre %11.7 büyüyerek 10.2 milyar dolara<br />
erişmiştir. Yine aynı yıl mobil yazılım pazarının %29.3 büyümesi sektörün<br />
önemini ortaya koymaktadır. Özellikle kriz dönemlerinde büyüyen bu hizmet<br />
pazarının bilgi teknolojileri kategorisinde stratejik planlama alnımızda ilk<br />
sıralarda yer alması gerekmektedir. Bu tür yazılımların iki saatten fazla süren<br />
bir işlemi birkaç dakikaya indirdiği bilindiğinden önümüzdeki yıllarda tüm<br />
şirketlerin sektörü kullanmasının gerekliliği daha açık ortaya çıkmaktadır.<br />
20
• <strong>Stratejik</strong> planlama alanımızda pazar payının hızla artış gösterdiği enerji<br />
sektörü lojistik tesis yatırımlarıyla ön plana çıkmaktadır. Doğal gaz ve<br />
jeotermal enerjinin devreye girmesi ile planlama alanımızda petrol<br />
ürünlerinden elde edilen enerji türlerine olan talebin azalması söz konusu<br />
olabilecektir. Özellikle şehir ölçeğinde planlama alanında jeotermal enerjiye<br />
yönelinilmesi ve yatırımların bu konuya yöneltilmesi orta dönemde önem<br />
kazanacaktır. LPG sektöründeki daralmanın ortaya çıkardığı ekonomik<br />
dengesizlikler bu şekilde önlenebilecektir. Özellikle 2003 yılı sonunda çıkması<br />
beklenen Petrol Piyasası Kanunuyla serbest rekabet döneminin başlayacağı<br />
dikkate alındığında bunun enerji sektörü için ateşleyici etki yapacağı<br />
düşünülmelidir.<br />
• Türkiye’nin 2002 yılındaki toplam ihracatının %36’sını hazır giyim ve tekstil<br />
oluştururken %28’si hazır giyimden sağlanmaktadır. Türk tekstil şirketleri bu<br />
konuda büyük atılım yapan Çin ile özellikle AB ülkelerinde çarpışıyor. Çin’in<br />
bu alanda 2. ve 3. sırada yer alması Türkiye’nin sahip olduğu ilk sırayı<br />
zorlamaktadır. Hazır giyimde ise Çin, Türkiye’nin önüne geçmiş durumdadır.<br />
<strong>Stratejik</strong> planlama alanımız ülke içinde Denizli’nin arkasına düşmüş ise de<br />
bürokrasi, sivil toplum ve özel sektör bağlamını doğru kurabildiği<br />
takdirde bu rekabetten karlı çıkabilecektir. Özellikle kotaların<br />
kalkması ile birlikte dünya pazarlarına yönelik ciddi bir rekabet içinde<br />
kalınacaktır. <strong>İzmir</strong>’in dış pazarlara yakınlık avantajını kullanarak<br />
rekabetini sürdürmesi gerekmektedir. Tekstil ve hazır giyimde sezon<br />
kavramının ortadan kalkması ve farksızlaşmaya ayak uydurulabilmesi büyük<br />
avantaj sağlayacaktır. Bu nedenle malı en kısa sürede temin eden ve lojistik<br />
avantajları bulunanlar öne geçecektir. Bu nedenle tekstil sektöründe hızlı<br />
hareket edilebilmesi için önümüzdeki yıllarda gerekli önlemlerin alınması<br />
gerekmektedir. Aksi durumda ülkenin ve bölgenin payında düşmeler<br />
görülebilecek ve sektör ekonomik krize yönelebilecektir. Bu konuda marka<br />
yaratma zorunlu bir hale gelmelidir.<br />
Sektörler bazında GSYİH’nın gelişimi ele alındığında konu iki ayrı senaryo halinde<br />
öngörümlenmiştir. Birincisi, mevcut durumun korunması durumundaki gelişimdir.<br />
Burada 2001 şubat krizi öncesi 2000 yılı baz alınmıştır. Böylelikle mevcut durum<br />
göreceli olarak yükseltilmiştir. 2000 yılı baz fiyatlarıyla nüfus öngörülerine göre, 2000<br />
yılındaki 20.9 katrilyon olan GSYİH, mevcudu korumak için 32.8 katrilyon olarak<br />
hedeflenmelidir. Bu hedef ile bireylerin 2000 yılındaki yaşam koşulları muhafaza<br />
edilecektir. Bu değerde refah artışı yoktur.<br />
İkinci senaryo % 3, % 5 ve % 10 büyüme oranlarına göre ele alınmıştır. Burada<br />
mevcut durumu koruyabilmek için büyüme oranının % 3’ün üzerinde olması<br />
gerektiği anlaşılmaktadır. Gerçekten de %3’e göre büyüme, mevcut durumun<br />
altında kalmaktadır ve 32.8 katrilyon olması gereken GSYİH değeri %3 büyümeye<br />
göre 29.9 katrilyon olarak gerçekleşmektedir. Yani hedef değer ile varılan değer<br />
arasında 2.9 katrilyon fark vardır.<br />
21
İkinci oran, %5 büyümeye göre hedeflenen GSYİH değeridir ve 38.4 katrilyondur.<br />
Bu büyüme refah artışı da sağlamaktadır. Yaklaşık kazanılan refah artışı 5.6<br />
katrilyondur. Refah payı da olduğu için, <strong>İzmir</strong>’in 2003-2013 döneminde hedeflemesi<br />
gereken asgari ortalama büyüme oranı %5’in altına düşmemelidir.<br />
Son oran ise iyi bir planlamanın göstergesi ve sürekliliğini göz önüne alarak %<br />
10 şeklinde tespit edilmiştir. Bu oran ile 2013 sonunda hedeflenen GSYİH değeri<br />
70.2 katrilyondur. Şu halde 37.4 katrilyonluk bir artış olacak ve 2000 yılına nazaran<br />
göreceli olarak 2013’e ulaşıldığında iki kat refah artışı sağlanmış olacaktır. Burada<br />
toplam GSYİH değeri üzerinden hedef belirlemesi yapılmıştır<br />
Sonuç olarak, <strong>İzmir</strong>, % 5 asgari büyüme oranını hedeflemelidir. Ancak büyüme<br />
oranındaki aralığı, % 5 ile % 8 arasında tutmalıdır. Bu aralığın sağlanmasına yönelik<br />
yaklaşımlarsa yukarıda verilmiştir.<br />
2003-2012 Dönemi Yatırım Program Öncelikleri<br />
<strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong>n bu döneminde sürekliliği olan ve ilk aşamada ele alınması gereken<br />
yatırımların stratejik planlama alanları içindeki önemine göre vurgulanması ele<br />
alınmıştır. Yatırımların, gerçekleşme önceliği bu dizi içinde bütün olarak ele alınmalı<br />
ve bunların bir kısmının ilk beş yılda tamamlanma gereksinimine sahip olduğu<br />
benimsenirken bir kısmının da ikinci beş yıllık döneme sarktığı görülmektedir. Bir<br />
dizi yatırımsa sürekliliğe sahip olarak her iki alt dönemde de sürme durumundadır.<br />
Ayrıca doğal olarak diğer bir dizi yatırım da geçmiş yıllardan bu güne ve ileriye<br />
yönelik bir süreç içinde süregitmektedir. Bunlar arasında daha ziyade büyük kamu<br />
yatırımları önde gelmektedir.<br />
Sıralamada öncelik ele alınmamış buna karşın tüm alt yöreleri kapsayan makro<br />
seviyede yaklaşımlarsa stratejik yörelerin dışında vurgulanmıştır. Tabiatıyla burada<br />
ele alınan yatırımların stratejik plan içinde yer tutacak kapsamlarının olması<br />
gerekmektedir. Mahalli ölçekte tasarlanmış ve dar bütçe içinde çözüm bulan ve<br />
stratejik değeri bulunmayan yatırımlarsa değerlendirmeye alınmamışlardır.<br />
Birinci Beş Yıllık Dönem 2003-2007<br />
İlk beş yıl içinde tamamlanmasa da başlanılmasının gerekli olduğunun vurgulandığı<br />
yatırımların bu kısımdaki ana amaçlardan birincisi yatırımların mekansal öneminin<br />
belirtilmesidir. Kaynak kullanımı ve aktarımının bu dizi içinde yapılması<br />
öngörülmektedir. Bir kısmının kararları Üçüncü <strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong>n başlama<br />
döneminden önce alınmış olsa da yatırıma ya başlanmamış ya da sürekliliğinde<br />
kesilmeler görülmüş olabilmektedir. Bütün bunlar da dahil olmak üzere önem arz<br />
eden makro yatırımlar, stratejisine göre aşağıda değerlendirilmiştir.<br />
[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Birinci Beş Yıllık Dönem<br />
Öngörüleri<br />
22
• Karşıyaka’nın Bostanlı kesiminin taşkınlardan korunması için Bostanlı Deresinin<br />
ıslah edilmesi ve süreklilik içinde bakımının yapılması.<br />
• Turyağ Fabrika Tesis Alanının, üretim sistemlerinin terk etmesi sonunda boş<br />
kalan yapılarının özgün olanlarının korunarak turistik tesise ve çevresinde yer<br />
alan yapıların ve de boş alanların pansiyonla rekreatif kullanımlara<br />
dönüştürülmesi.<br />
• Karşıyaka’da yer alan büyük alış-veriş merkezlerinin çevrelerinin ölçek<br />
ekonomilerine uygun olarak düzenlenmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong> Büyük Kent Bütünü içinde yer alan turizm potansiyeli yüksek noktaların<br />
diğer işlevler tarafından istila edilmesi engellenmeli. (Örneğin Tantalos, Bayraklı<br />
Smyrna Kazısı, Kemeraltı geleneksel alış-veriş merkezi, Kemeraltı Havralar<br />
Sokağı, Agora, Kadifekale vd.)<br />
• Turizm potansiyeli yüksek alanların topluma ve de şehre kazandırılması için<br />
tasarım projelerinin yapılması ve söz konusu alanların kültür turizmi ve inanç<br />
turizmine yönelik değerlendirilmesi.<br />
• Karşıyaka’da gelişmekte olan kültür merkezleri oluşturma çalışmalarının semt<br />
ölçeğinde devamlılığı sağlanmalı.<br />
• Karşıyaka kıyı kesiminde, kıyı ile art alan arasında güvenli yaya geçiş<br />
olanaklarının yaratılmasının gerekliliği. (Örneğin Karşıyaka Vapur İskelesi-<br />
Karşıyaka Çarşı Bağlantısı)<br />
• Rekreatif potansiyel arz eden Bostanlı Balıkçı Barınağı düzenlenmeli ve tüm<br />
<strong>İzmir</strong>’e hitap edecek seviyeye getirilmeli.<br />
• Çiğli’de eski Gediz ağzındaki tersane yerinin tasdikli sınırı içinde geliştirilerek,<br />
sınırları dışında gelişmesinin engellenmesi.<br />
• Karşıyaka ve Çiğli’de konut üretiminin spekülatif yaklaşımlardan arındırılması ve<br />
imar planlarında dönem içinde yeni konut gelişme alanları önerilmemesi gerekli.<br />
• Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin tevsiinin bu süre içinde ele alınmaması ve<br />
monopolistik sistem dışında tutulması.<br />
• Genelde ülke ve özelde stratejik plan alanına ekonomik katkısı yüksek Tuzla tuz<br />
üretim tavla alanlarının gerekirse tevsii edilerek işletimine devam edilmesi.<br />
• İZSU Arıtma Tesislerinden çıkacak olan arıtılmış suyun Gediz Havzasının<br />
drenajında ve sulamasında kullanması.<br />
• Kuş cennetine tatlı su sağlanması amacıyla DSİ projelerinin hayata geçirilmesi ve<br />
bu alan için özel statülü yaklaşımlardan taviz verilmemesi.<br />
• <strong>İzmir</strong> Batı Aksında seracılığın, bahçe tarımının ve narenciye alanlarının ekonomik<br />
değeri göze alınarak, bu faaliyetlerin varlıklarını sürdürmesini sağlayacak<br />
önlemlerin alınması.<br />
23
• Üçkuyular-İnciraltı ve batı kesimlerinde mevcut aktif rekreatif alanlar dışındaki<br />
potansiyelli kesimlerin planlanarak kullanıma açılması.<br />
• Başta Balçova olmak üzere termal kaynakların konut ısıtılmasında kullanıma<br />
yönelik projelerin ve yatırım çalışmalarının devamlılığının sağlanması.<br />
• Balçova jeotermal sularını atık suların kirletmesini önleme amaçlı, atık suların<br />
ıslahı için yatırımlar yapılması ve zemin suyunun çekilmesinin önlenmesi.<br />
• Narlıdere’deki toplu konut alanlarında doğabilecek erozyon tehlikesine karşı<br />
önlemler alınması.<br />
• <strong>İzmir</strong>’e içme suyu temini amacıyla tasarlanmış Çamlı Barajının tamamlanması ve<br />
bu amaç doğrultusunda tasarım projelerinin ele alınması.<br />
• Güzelbahçe’de yamaç paraşütüne uygun alanların düzenlenmesi, işletmeye<br />
açılması ve tanıtılması.<br />
• Batı aksının <strong>İzmir</strong> konut stoku açısından kullanılmasındaki spekülatif<br />
yaklaşımların ortadan kaldırılması.<br />
• Karabağlar-Yeşillik Caddesi üzerindeki ve çevresindeki imalat sanayiinin<br />
bulunduğu alanlardan çıkarılarak özellikle ana aks boyunca “show-room”ların<br />
teşvik edilmesi.<br />
• Sarnıç-Gaziemir bağlantısını sağlayan karayolunun mevcut projesine göre<br />
düzenlenmesinin yatırım kapsamına alınarak standartlara uygun hale<br />
getirilmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong> güney aksında yer alan kaçak yapılaşmanın bulunduğu alanların yasal hale<br />
dönüştürülmesi için şehirsel yenileme projelerinin yapılması.<br />
• Buca cezaevinin kentsel alan dışına çıkarılmasına yönelik spekülatif<br />
yaklaşımların ortadan kaldırılarak konunun gerçekçi boyutta ele alınması ve<br />
sonuçlandırılması.<br />
• Alsancak limanın tevsiine başlanılması ve konu hakkında spekülasyon dışı,<br />
gerçekçi ve kalıcı yaklaşımların ortaya konması.<br />
• <strong>İzmir</strong> İç Körfezin Yeni Kale açıklarındaki girişimin taranması ve girişimlerin liman<br />
tevsii ile ilişkilendirilmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong> Halkapınar Ana Yolcu Garı terminali proje çalışmalarına mevcut tesisler de<br />
dikkate alınarak başlanılması.<br />
• Demiryolu Marşandiz Garı ve Triyaj tesislerinin projelerine başlanılması ve<br />
çalışmaların ulaşım master planı doğrultusunda ele alınması.<br />
• Kemeraltı’nın korunmasına yönelik uygulama projelerinin realist bir açıdan<br />
bakılarak geliştirilmesi, mali kaynak teminine yönelik organizasyon sistemlerinin<br />
kurulması.<br />
24
• <strong>İzmir</strong> Kültürpark alanının yapılaşmalardan arındırılması ve yeni düzenlemesinin<br />
parçacı yaklaşımlar yerine bütüncül projesine uygun olarak gerçekleştirilmesi.<br />
• Çevre yolunun kuzey kesiminin tünel ve viyadüklerinin tamamlanarak işletmeye<br />
açılması ve Aliağa istikametindeki devlet karayoluna bağlanması.<br />
• Alsancak Limanı gerisindeki viyadüklerin liman içine indirilerek kamyon ve tır<br />
trafiği bağlantısının kurulması, diğer viyadük ayaklarının kent içi yol standardı ile<br />
Alsancak yol ağına bağlanması.<br />
• <strong>İzmir</strong> Batı aksında Mithatpaşa Caddesine alternatif bir karayolu güzergahının<br />
belirlenmesi ve bu konuda imar planlarının gerekirse revize edilmesi.<br />
• Büyükşehir Bütününde kaçak konut yapılaşmalarının su depolarının yerleşme<br />
kotu üstünde kaldığı gözlenmektedir. Dönem içinde yapıların yasallaşması<br />
doğrultusunda bu depoların konumlarında seviye düzenlemesi yapılmasının<br />
gerekliliği.<br />
[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi (Dikili-Bergama-Kınık) Birinci Beş Yıllık Dönem<br />
Öngörüleri<br />
• Bergama jeotermal kaynaklarının şehir ölçeğinde kullanılması çalışmalarına<br />
devam edilmesi ve konuya yönelik kurulmuş olan şirketin finansal açıdan<br />
desteklenmesi.<br />
• Kınık Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarının hızlandırılması ve<br />
Belediyenin bu açıdan desteklenerek bölgenin özendirilmesi.<br />
• Kınık Ovası Sağ ve Sol Sahil Sulama Projelerinin altyapı yatırımlarının ve<br />
Yortanlı Barajının tamamlanması.<br />
• Bergama’da turizm belgeli konaklama tesislerin yapılmasının rantabıl olmadığı<br />
belirlendiğinden bu dönem içinde yeni girişimlerin teşvik edilmemesi.<br />
• Dikili iskelesinin transit veya aktarma merkezi dışında kullanılabilme<br />
çalışmalarının başlatılması.<br />
[C] Gediz Strateji Alt Yöresi (Aliağa-Foça-Menemen) Birinci Beş Yıllık Dönem<br />
Öngörüleri<br />
• Menemen’in ve yörenin tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük bir öneme<br />
sahip Gediz Havzası Planlama Projesinin sürdürülmesi.<br />
• Aliağa’daki sanayi alanlarının su ihtiyacını karşılamaya yönelik Kunduz Barajının<br />
tamamlanması<br />
• Aliağa’nın sanayileşmesi paralelinde, yerleşmenin hizmet sektöründen pay<br />
alabilmesi için bir şehirsel çalışma alanı kurulması<br />
• Aliağa Doğal Gaz Kombine Çevirim Santralinin ivedilikle tamamlanması ve sanayi<br />
sektörünün hizmetine sunulması.<br />
25
• Menemen aksında inşaat sektöründe konut imalatında talep üzerinde arz<br />
görüldüğünden bu tür yapılanmalara yönelik imalatlarının özendirilmemesi.<br />
• Foça-Yeni Foça arasındaki kıyı kesiminde Akdeniz foku doğal yaşam ortamının<br />
mutlak koruma altında tutulmasına özen gösterilmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong> Aliağa arasında tamamlanmış raylı sistem elektrifikasyon hattının tam<br />
kapasiteyle çalışmasının sağlanması.<br />
• Bağarası-Türkeli yeşil kuşağının korunması için Aliağa sanayi alanlarının<br />
gelişiminin güneyine doğru gelişme eğiliminin durdurulması.<br />
• Foça’da mevcut balıkçı barınağının düzenlenerek daha verimli hale getirilmesi ve<br />
halihazırda kullanılan rıhtımların düzenlenmesi<br />
• Gediz havzası sulamasında önemli bir öğe olan Gediz nehrinin başta Manisa<br />
Organize Sanayi Bölgesi olmak üzere diğer kirletici unsurların mutlaka denetim<br />
altına alınması<br />
[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi (Kemalpaşa) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi ve tevsii çalışmalarıyla tamamlanacak gelişim<br />
alanları dışında, ilçe alt yöre sınırları içinde sanayi tesislerinin denetim altında<br />
tutulması.<br />
• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin sınırları içinde sanayiinin tam kapasiteyle<br />
çalışmasının sağlanılması için gerekli yatırımlara ve teşviklere öncelik verilmesi.<br />
• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine yönelik doğal gaz çevirim santralinin<br />
inşasına başlanması ve tamamlanması.<br />
• Nif Çayının temizliğinde süreklilik sağlanması için Kemalpaşa Organize Sanayi<br />
Bölgesi arıtma tesisinin ve ön arıtma tesislerinin işletilmesine özen gösterilmesi.<br />
• Bu alt yöredeki mevzi konut yerleşim alanı uygulamalarının yoğunluğuna ve yapı<br />
düzenine özen gösterilmesine ve giderek bu yöreler için çevre düzeni nazım<br />
planlarının geliştirilmesi.<br />
[E1] K.Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi (Menderes-Torbalı-Selçuk)<br />
Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından Tekeli’de kurulmuş olan Tekeli <strong>Ticaret</strong> ve İmalat<br />
Organize Bölgesinin altyapı çalışmalarının tamamlanması ve faaliyetine verimli<br />
bir şekilde devamının sağlanması.<br />
• Pancar yöresinde tesis edilecek ve yer seçimi yapılmış organize sanayi bölgesinin<br />
altyapı ve diğer hizmetlerine başlanması.<br />
• Tahtalı Barajı Koruma Havzaları denetiminin sıklaştırılması. Kontrolüne<br />
süreklilik kazandırılmasının, hazırlanacak çevre düzeni planlarında dikkate<br />
alınması ve uygulama imar planlarının bu anlamda revize edilmesi.<br />
26
• Efem Çukuru mevkiinde yer alacak Çamlı Barajının <strong>İzmir</strong>’e içme suyu temin<br />
edeceği planlandığı için yapımına başlanması.<br />
• Selçuk-Efes yöresinin turizm potansiyelini arttırma açısından Efes ören yerinin<br />
ışıklandırılması ve Meryem Ana’ya teleferik projesinin gerçekleştirilmesi.<br />
• Selçuk yöresinde kolektif turizmi geliştirme yönünde organizasyonlar yapılması ve<br />
bu bağlamda Pamucak art alanına bir golf alanın projelendirilmesi.<br />
• Görece, Şirince gibi turizm potansiyeli arz eden kırsal yerleşmelerde el sanatlarını<br />
teşvik edilmesi ve organizasyonlara gidilmesi.<br />
• <strong>Stratejik</strong> yörenin kıyı kesimi olan Gümüldür-Özdere kıyı bandının tarım<br />
potansiyelini kaybetmeyecek şekilde konut gelişiminin denetlenmesi.<br />
• Kısıkköy’de yer alan ağaç ve metal ve diğer üretim merkezlerinin ön arıtma<br />
sistemlerinin denetiminin sağlanması.<br />
• Tesis edilmesi planlanan Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesinin yer<br />
seçiminin Torbalı’nın güneyinde, Belevi yöresinde yapılması.<br />
• Tarım potansiyeli yüksek toprak yapısına sahip yörede Organize Sanayi Bölgeleri<br />
ve Sanayi Siteleri dışında sanayi yapılarıyla, depolama tesislerinin<br />
gerçekleşmesinin engellenmesi.<br />
• Ayrancılar ve Torbalı arasında gelişen toplu konut alanlarının stokları eritilinceye<br />
kadar bölgede yeni konut yerleşim alanlarına izin verilmemesi.<br />
• Selçuk yöresinde av turizminin geliştirilmesi ve organize edilmesi için tanıtımın<br />
yapılması, avlakların doğal düzeni bozmayacak kesimlerde oluşturulması.<br />
• Tarımsal potansiyel açısından önem kazanan Çitlenbik ağaçlarına uygulanana<br />
Antep Fıstığı aşılamasının teşvik edilmesi.<br />
• Küçük Menderes nehrinden sulama için çekilen suyun kirliliğinin artmasının<br />
önüne geçilmesi için çalışmalara hız verilmesi.<br />
[E2] K.Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi (Bayındır-Tire-Ödemiş-Beydağ-<br />
Kiraz) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Tire Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarının hızlandırılması ve<br />
ekonomik sorunların çözülmesi için kredilendirme sistemine gidilmesi.<br />
• Tire Organize Sanayi Bölgesinin tam kapasiteye erişmesinin sağlanması, bu<br />
seviyeye yaklaşılana kadar öz kaynak kullanmayan diğer organize sanayi bölgeleri<br />
yatırımlarının bekletmeye alınması.<br />
• Bozdağ Kayak Merkezinin sağ ve sol pistlerinin yapılması, mevcut tesislerin<br />
onarılarak, ivedilikle kullanıma açılması ve işletilmesi.<br />
• Tire mahalli pazarının korunarak sürekliliğinin sağlanması ve konunun organize<br />
hale getirilerek üreticilerin pazarlama konusunda teşvik edilmesi.<br />
27
• İnanç turizmi açısından Birgi’nin Tire ile birlikte öneminin geliştirilerek<br />
korunması ve turizm potansiyeline hizmet edecek ortak mekanların geliştirilmesi.<br />
• Özellikle Tire ve çevresiyle özdeşleşmiş keçe, urgan yapımı ve beledi<br />
dokumacılığının özelliklerinin yitirilmeden korunması ve geliştirilmesi.<br />
• K. Menderes Havzası Sulama ve İçme Suyu Projesi kapsamında yer alan Beydağ<br />
Barajının gerekli ödenekleri sağlanarak tamamlanması.<br />
• K. Menderes Havzasında yer altı suyu kullanımının denetlenmesi ve seviyenin<br />
kontrol altında tutulması.<br />
• Beydağ çevresinde yer alan antimon ve civa madenlerinin fizibilite çalışmalarının<br />
yapılacak işletmeye alınması için değerlendirilmesi.<br />
• Kiraz başta olmak üzere dış satımlı olan tarım ürünlerinin depolanma ve<br />
pazarlanmasında gerekli organizasyon girişimlerinin iyileştirilmesi.<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi (Çeşme-Karaburun) Birinci Beş<br />
Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Mordoğan Balıkçı barınağının yat limanı olarak kullanılması için gerekli<br />
düzenlemelerin yapılması ve ulaşım bağlantılarının standartlara uygun hale<br />
getirilmesi<br />
• Çeşme ve Alaçatı’da rüzgar enerjisinin kullanımı için rüzgar çiftliklerinin<br />
kurulması ve yaygınlaşmasının özendirilmesi, bürokratik engellerin kaldırılması.<br />
• Mordoğan Eğlenhoca Köyü İçme Suyu Göletinin tamamlanması için gerekli<br />
yatırım ödeneğinin sağlanması.<br />
• Kutlu Aktaş Barajının koruma bantlarının mutlak denetim altına alınması,<br />
ağaçlandırılması, bakı noktalarının rekreatif amaçlı kullanıma açılması.<br />
• Çeşme-Karaburun yöresinde av turizmin geliştirilmesi ve organize edilmesi için<br />
tanıtımın yapılması avlak alanlarının doğa ile bütünleştirilmesi.<br />
• Çeşme’de yer alan havaalanına gerekli standartlara eriştirilmesi ve işletme<br />
sürekliliğinin kazandırılması.<br />
• Çeşme yat limanının gerekli standartlara kavuşturularak işletmeye açılması ve<br />
gümrüklü saha tesisi.<br />
• <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın Çeşme’de örgütlediği nergis üretimi sisteminden örnek<br />
alınarak sakız ağacı üretimi projesi oluşturulması.<br />
• Körfez içinde Karaburun yerleşmesine kadar kıyı bandında balık çiftliği tesis<br />
edilmemesi için her türlü önlemin alınması,<br />
• Mordoğan kıyısında yer alan Akdeniz foku doğal yaşam alanının koruma altına<br />
alınması ve Foça’daki yaşam alanlarıyla birlikte değerlendirilmesi.<br />
28
• Karaburun Çeşme yarımadasında yer alan orman alanlarının yeşil kuşak projesi<br />
altında korunması ve düzenlenmesi<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi (Urla-Seferihisar) Birinci Beş Yıllık<br />
Dönem Öngörüleri<br />
• Seferihisar Karakoç yöresi özel turizm alanında jeotermal kaynaklar<br />
değerlendirilerek turizm yatırımların teşvik edilmesi ve yüksek yatak kapasiteli<br />
otellerin yer alması için çalışmalar yapılması.<br />
• Payamlı-Gümüldür Sulama Projesi kapsamında yer alan Kavakdere Barajının<br />
dönem içinde tamamlanarak devreye sokulması.<br />
• Sığacık Yat Limanının tamamlanmasındaki engellerin ortadan kaldırılarak<br />
sonlandırılması ve iç-dış yat turizmine açılması.<br />
• Devam etmekte olan Güzelbahçe-Seferihisar karayolunun ödenek ayrılarak çift<br />
şeritli bölünmüş yol olarak yapımının tamamlanması.<br />
• Mevcut ve öneri mevzi konut yerleşim alanlarının yoğunluk ve yapı düzeni olarak,<br />
doğa koruma ilkelerine uygun olarak ele alınması.<br />
• Urla ilçe merkezinde konut stoğu yığılması nedeniyle bu stok eritilene kadar yeni<br />
toplu konut uygulamalarının özendirilmemesi.<br />
İkinci 5 Yıllık Dönem 2008-2012<br />
İkinci dönem olarak ele alınan bu süreçte ilk dönemden gelen ivmelerin sürüklediği<br />
yatırımlar yer aldığı gibi, sürece yeni girenler de yer almaktadır. Devamlılığın esas<br />
olduğu bu dizilemede on yıllık dönem içindeki önem sıralaması yer almamaktadır.<br />
İkinci beş yıl, sistem içinde yer yer daha global yaklaşımlara da sahiptir. İkinci beş<br />
yıla başlamadan önce stratejik olarak aşağıdaki genel değerlerin bir kısmına ilk beş<br />
yılda başlanmış olunabilinmektedir. Devam edenlerin bu beş yıllık süreçte bitirilmesi<br />
ön görülenler de ayrıca belirtilmiştir.<br />
Konuların stratejik alt yöreler itibarıyla değerlendirilmesindense aşağıda belirlenmiş<br />
yatırımların gerçekleşmesi veya tamamlanması ve de başlanılmasının gerekli<br />
olduğunu ortaya çıkmaktadır.<br />
[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• İçme ve kullanma suyu ile taşkın kontrolü sağlayacak Bostanlı Barajının kesin<br />
proje aşamasından uygulamaya geçirilerek tamamlaması.<br />
• Piyale Makarna ve Gıda Mamulleri Fabrikasının, tesisin alanı boşaltmasından<br />
sonra sanayi alanı dışında, özel uzmanlaşma içinde öngörülen uygun<br />
kullanımlara tahsisi.<br />
• Karşıyaka’nın gelişim trendleri dikkate alındığında yöreye yıldız sayısı yüksek otel<br />
yatırımına gerek olmadığı.<br />
29
• Karşıyaka’ya metro hattının bağlanması ve bu doğrultuda hemzemin geçitlerin<br />
kaldırılması çalışmalarının ve yatırımlarının yapılması.<br />
• Kıyı ulaşımının yeni yapılacak iskelelerle yaygınlaştırılması ve toplu taşınımla<br />
desteklenmesi.<br />
• İZSU arıtma tesisinden çıkacak arıtılmış suyun Gediz Havzasının sulamasında ve<br />
drenajında kullanılmasının yaygınlaştırılması ve sürdürülmesi.<br />
• Kuş Cenneti ve Leuka antik yerleşmesinin birlikte değerlendirilmesi ve kültür<br />
turizmine kazandırılması.<br />
• Pınarbaşı’ndaki mevcut sanayi tesislerinin organize bir statüye kavuşturulması.<br />
• Bornova’da kültürel değer taşıyan metruk ikamet yapılarının onarılarak topluma<br />
(kamu kullanımına) açılması.<br />
• Metronun Bornova hattının Otogara bağlanması ve Fahrettin Altay-Üçyol hattının<br />
yapılması.<br />
• Balçova-Narlıdere batı aksındaki seracılığın, narenciye tarımının ve bahçeciliğin<br />
ekonomik değeri göz önünde bulundurularak bu ekonomik faaliyetin yaşamda<br />
kalmasının sağlanması ve bu yönde üreticilerin kurumlaşma yönünde teşvik<br />
edilmesi.<br />
• Çeşme otoyolu ile Narlıdere asfaltı arasında kalan alanın iş ve alışveriş<br />
potansiyeline yönelik çekiminin örgütlenmesi ve tek elden planlanması.<br />
• İnciraltı-Üçkuyular arasındaki rekreatif alanlar dışındaki potansiyelli kesimlerin<br />
planlanarak kullanıma açılmasının sürdürülmesi.<br />
• Balçova Jeotermal enerji kaynaklara bağlı 25.000 konut ısıtmasını amaçlayan<br />
projeye gereken önemin verilmesi.<br />
• Batı aksının <strong>İzmir</strong> konut stoku açısından kullanılmasındaki spekülatif<br />
yaklaşımların ortadan kaldırılması.<br />
• Sarnıç-Gaziemir beldesinde yer alan sanayi alanlarının organize bölge haline<br />
getirilmesi.<br />
• Sarnıç-Gaziemir ve benzeri alanlardaki sağlıksız yapılaşmaların şehirsel yenileme<br />
projeleri yapılarak, projelerin hayata geçirilmesi<br />
• Şirinyer-Buca-Gaziemir aksının hafif raylı sisteme kavuşturulması ve sistemin<br />
Aliağa-Torbalı elektrifikasyon hattıyla bağlantısının sağlanması.<br />
• Dokuz Eylül Üniversitesinin Tınaztepe Yerleşkesinin tamamlanması ve hafif raylı<br />
sistem bağlantısına kavuşturulması.<br />
• Buca-Kaynaklar Göletinin içme ve kullanma suyu temini için proje safhasından<br />
uygulama safhasına geçirilmesi.<br />
30
• Ege Giyim Sanayicileri Derneği tarafından kurulmuş Adatepe Tekstil Organize<br />
Sanayi Bölgesinin teşviklerle desteklenmesi ve tamamlanma safhasına getirilmesi.<br />
• Bornova-Pınarbaşı yöresinde yer alan sanayi kuruluşlarının organize sanayi<br />
bölgesi statüsüne dönüştürülmesi.<br />
• Buca konut potansiyelinin mevcut imar planı dikkate alındığında doyma<br />
noktasına geldiği göz önüne alınarak yeni konut alanları önerilmemesi.<br />
• Buca’da kentsel alan dışına çıkarılan cezaevi alanının şehirsel aktivite<br />
mekanlarına açılması.<br />
• Alsancak Limanının yolcu ve yalnızca <strong>İzmir</strong>’in yakın hinterlandına hizmet eden<br />
yük limanı konumuna getirilmesinin dönem sonu itibarıyla sağlanması ve<br />
Alsancak Limanının tevsiinin tamamlanması. Aynı zamanda bu dönemde<br />
Çandarlı Limanına yapılacak 1. etap uygulamasının tamamlanarak Alsancak<br />
Limanını uluslar arası nitelikli konteyner ve kuru yük taleplerinin Çandarlı’ya<br />
kaydırılmasının sağlanması.<br />
• Halkapınar-<strong>İzmir</strong> ana yolcu garı ve triyaj tesislerinin projelerinin bitirilmesi ve<br />
devreye alınması.<br />
• Alsancak ve Basmane mevcut gar yapılarının Halkapınar ana yolcu garının<br />
hizmete açılmasına paralel olarak restorasyona tabi tutulması ve kültür yapısı<br />
olarak kente kazandırılması.<br />
• Kültürpark alanının güney kesiminde, Mürselpaşa Caddesi boyunca sergileme<br />
yapılarına yönelik projelerin ihtisas fuarları da dikkate alınarak gerçekleştirilmesi.<br />
• Büyükşehir bütünü içinde yer alan konteynır depolama alanlarının ve tır<br />
otoparklarının kaldırılması ve Sasalı yöresine kaydırılması çalışmalarının<br />
yapılması.<br />
• Kamu gelir ve giderleri açısından Büyükşehir bütünü düzeyinde dengesizliklerin<br />
giderilmesi, ortak program ve bütçe girişimleriyle giderilebileceği nedeniyle söz<br />
konusu girişimlerin yapılması.<br />
• Balçova’da mevcut küçük sanayi sitesinin tevsii veya yeni bir site alanı<br />
önerilmesi.<br />
• Sanayi ve toplu konut alanlarında orta vadede Büyükşehir bütünü sınırları içinde<br />
ön arıtma sistemlerinin kurulması ve işletilme sorunlarının çözümlenmesi.<br />
• Köy hizmetleri tarafından kırsal kesim yerleşmelerine yapılmış olan kanalizasyon<br />
sistemlerinin dere yatakları yerine yapılmış ve yapılacak arıtma tesislerine<br />
bağlanması, bakım ve işletme sorunlarının giderilmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong> batı aksında, Narlıdere-Güzelbahçe yerleşmelerini içerecek tarzda,<br />
Mithatpaşa caddesine alternatif bir karayolu güzergahının kullanıma açılması.<br />
[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
31
• Dikili jeotermal enerji kaynaklarının tarım amaçlı kullanılma çalışmalarının<br />
başlatılması.<br />
• Kınık Ovası sulama projesi çalışmalarının sürdürülmesi kapsamında Çaltıkoru<br />
Barajının tamamlanması.<br />
• Kınık içme ve kullanma suyu için öngörülen Kapıkaya Barajının inşasına<br />
başlanması.<br />
• Dikili ikincil konut potansiyelinin sahip olduğu yatak kapasitesinin turizm amaçlı<br />
kullanılmasının teşvik edilmesi.<br />
• Dikili iskelesinin kapasite artırımına yönelik yatırımlara başlanması, yolcu-yük<br />
trafiğinin dikkate alınması.<br />
• Kozak yöresindeki taş ocaklarının işletme planlamasının ele alınması, iç ve dış<br />
piyasaya yönelik reorganizasyonunun yapılması.<br />
• Bergama Organize Sanayi Bölgesinin kamulaştırma ve proje çalışmalarının<br />
sürdürülmesi.<br />
• Kozak Yaylası Turizm potansiyelinin tanıtımına devam edilerek projede<br />
sürekliliğinin sağlanması ve sağlık/yayla turizmi yönünde geliştirimlerde<br />
bulunulması.<br />
[C] Gediz Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Menemen’in tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük öneme haiz Gediz<br />
Havzası ve Emiralem Pompaj Sulaması projesinin geliştirilmesi.<br />
• Menemen-Emiralem-Manisa karayolu bağlantısının bölünmüş yol olarak çift<br />
şeritli yapımına başlanması.<br />
• Menemen çömlekçiliğinin organize olması ve ihracata yönelmesi için organizasyon<br />
çalışmalarının yapılması ve dönem içinde tamamlanması.<br />
• Aliağa I Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarına devam edilmesi ve<br />
tamamlanması.<br />
• Aliağa yöresine, sanayiinin gelişmesi paralelinde, Selçuk’ta olduğu gibi stol tipi bir<br />
havaalanı tesisi için yer seçim, proje ve uygulama sürecinin stratejik dönem<br />
sonuna kadar tamamlanması.<br />
• Aliağa’da yer seçmiş bulunan sanayilerin enerji tüketimindeki sorunlarını<br />
karşılamak, ayrıca çevre kirliliğini önlemek için kendi aralarında organize olma<br />
koşullarının gerçekleştirilmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong>’in kuzey aksında Çiğli Menemen uzantısında, demiryolu ve karayolu<br />
arasında kalan arazide yer alan sanayi, show-room ve diğer ticari kuruluşların ve<br />
gelecekteki isteklerin planlı ve organize bir şekilde gelişmesini sağlayacak<br />
önlemlerin alınması.<br />
[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
32
• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine ve ovaya, sulama ve sanayi suyu sağlama<br />
açısından gerekli olan Yiğitler Barajının tamamlanması.<br />
• Alt yöredeki mevzii konut yerleşim alanı uygulamalarının yoğunluğuna ve yapı<br />
düzenine özen gösterilmesi ve bu amaçla çevre düzeni planlarının geliştirilmesi.<br />
[E1] K.Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• <strong>İzmir</strong>’e içme suyu temin etmek üzere Efem Çukuru mevkiinde planlanmış Çamlı<br />
barajının yapımının tamamlanması.<br />
• Selçuk-Pamucak yöresinde planlanan golf alanının çevre değerleriyle birlikte<br />
hayata geçirilmesi.<br />
• Nazilli üzerinden <strong>İzmir</strong> istikametine gelen doğalgaz boru hattının Torbalı<br />
sanayilerine ve organize bölgelerine hizmet verecek şekilde programlanması.<br />
• <strong>İzmir</strong>-Gaziemir-Torbalı demiryolu güzergahının hızlandırılması ve yaşama<br />
geçirilmesi.<br />
• Tesis edilmesi planlanan Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesinin planlama<br />
safhasına geçilmesi.<br />
• Sulama amaçlı Menderes Yeniköy Göletinin tamamlanması için çalışmaların<br />
sürdürülmesi.<br />
• Selçuk Efes arkeoloji müzesinin bulunduğu yörenin zengin arkeolojik envanteri<br />
de göz önünde bulundurularak genişletilmesi veya yeni kapsamlı bir müze<br />
binasının yapılması.<br />
[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem<br />
Öngörüleri<br />
• Bayındır yöresinde çiçek ve süs bitkisi yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi ve<br />
kurulması planlanan Gıda Organize Sanayi Bölgesinin bu konuyu da kapsaması.<br />
• Bayındır’daki jeotermal enerjinin Organize Sanayi Bölgesi ve sera ısıtmasında<br />
kullanılması.<br />
• Bozdağ kayak merkezinin işletilmeye açılmasından sonra kapasiteye hizmet<br />
edecek yeterlilikte bir konaklama tesisi yapılması.<br />
• K. Menderes sulama ve içme suyu projesi kapsamında Ödemiş-Aktaş Barajının<br />
tamamlanması.<br />
• K. Menderes Sulama projesinin Kiraz kesiminin devreye alınması ve Köy<br />
Hizmetlerinin projeleriyle entegre edilmesi.<br />
• Tarım sektöründeki küçük işletmecilerin tarımsal üretim açısından tohumdan<br />
pazara kadar geçen süreçte karşılaştıkları sorunlarının giderilmesi, eğitim dahil<br />
33
her konuda hizmet eksikliklerinin giderilmesi ve bilinçlendirilmesi için ilgili kamu<br />
kurum ve kuruluşları yardımıyla yerel organizasyonların kurulması.<br />
• Demiryolları için hazırlanacak ana planda Ödemiş ve Tire sapaklarının yöresel bir<br />
demiryolu sisteminin parçası durumuna getirilmesi ve elektrifikasyon için<br />
çalışmaların yapılması.<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Rüzgar enerjisinin kullanımı için gereken tesislerin kurulması ve<br />
yaygınlaşmasının özendirilmesi, teşvik edilmesi.<br />
• Alaçatı koyunun sörf merkezi olarak uluslar arası standartlara uygun tesislerle<br />
donatılması<br />
• Çeşme’de Ro-Ro limanına bağlı olarak hizmetler sektörünün ulaştırma kesiminde<br />
ağırlık kazanması sağlanmalı (nakliye şirketleri, turizm ve seyahat şirketleri,<br />
gümrükçülük vb.).<br />
• Daha önce işletilmekte olan Karaburun cıva madeni potansiyelinin tekrar<br />
incelenerek verimlilik çalışmalarının yapılması. Aynı şekilde perlit ve seramik<br />
konusunda da çalışılması.<br />
• Alaçatı Yat Yanaşma Yerinin, Yalıköy projesi ile birlikte değerlendirmeye alınması.<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Karaburun-Mordoğan-Balıklıova-Urla ve diğer kıyı yerleşmelerinin kendi<br />
aralarında ve <strong>İzmir</strong>’le deniz yolu ile bağlantısının planlanması.<br />
• Cumalı ve Karakoç jeotermal kaynakların <strong>İzmir</strong>-Balçova kaynakları ile<br />
bağlantısının projelendirilmesi ve sistemin entegre hale getirilmesi.<br />
• Seferihisar yöresi jeotermal kaynakların Seferihisar şehir ısıtmasında kullanılma<br />
projesinin hayata geçirilmesi.<br />
• Mevcut ikincil konut potansiyelinin iç ve dış turizmin yatak kapasitesi olarak<br />
kullanılmasının özendirilmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong> Yüksek Teknoloji Enstitüsü bünyesinde planlanması düşünülen teknoloji<br />
geliştirme bölgesinin (teknopark) yer tahsisinin sonuçlandırılması ve planlanması.<br />
Strateji Plan Dönemi Sonrası İçin Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />
<strong>Stratejik</strong> plan alanı içinde yer alması planlanmış yatırım kararlarının planlama<br />
stratejisi içinde ilk on yıl içinde gerçekleşmesi gerekli olanların gruplaşmasına ek<br />
olarak zaman dilimi içine sığmayan ancak sistemsel olarak bütünlük sağlayacak<br />
yatırımlar da bulunmaktadır. İlkesel olarak sistemde sıralamaya gidilmesi bu<br />
yatırımların verimliliği yanında yapılabilirliği için kaynak aktarımında da bir süreç<br />
ortaya koymaktadır. Kaynaklar kısıtlı olmasa da, sistematik kullanımın ortaya<br />
çıkardığı ekonomik değerlerin yansımasından elde dilecek kar maksimizasyonu bu<br />
34
şekilde sağlanacaktır. Kaldı ki kaynakların kısıtlı olması yürütülen yatırım<br />
projelerinde bu tür sistematik yayılma politikalarını programlanmasını<br />
kaçınılmaz kılmaktadır.<br />
Uzun vadeli olarak ele alınan bu yaklaşımlarda esneklik taşıyabilen kararların<br />
verilmemesine özen gösterilmiştir. Zira zaman ve yatırımların zincirleme etkileri<br />
sonunda sapmaların olağan görülmesi sistemde kaymalar yarabilecektir. Bu<br />
bağlamdan olmak üzere <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içinde stratejik yatırım<br />
önceliklerine yer verilmemiştir. Bu aşamada kararların <strong>Stratejik</strong> Plan dönemi içinde<br />
ilk aşamada yapılması gerekli olan Nazım İmar <strong>Planı</strong>nda konuların ele alınması<br />
gerekliliği önemli ve de etkin bir rol oynamıştır.<br />
[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />
• Dikili jeotermal kaynaklarının şehirsel ölçekte kullanılmasının tamamlanması ve<br />
tarımsal kullanımda yaygınlaştırılması<br />
• Bademli yöresi jeotermal kaynakların termalizmde kullanılması ve yörenin turizm<br />
potansiyelinin dışa açılması.<br />
• Bakırçay Havzası Sulamasıyla entegre olacak Bergama Yukarı Kırıklar Göleti ve<br />
sulamasının tamamlanması.<br />
• Kozak yaylasının sahip olduğu potansiyellerin yayla turizmi açısından<br />
değerlendirmeye alınmasının gerçekleşmesi.<br />
• Aliağa-Bergama hattı üzerinden bağlantı sağlayacak demiryolunun Dikili iskeleye<br />
eriştirilmesi çalışmalarının yapılması.<br />
• Bergama Organize Sanayi Bölgesinin, Kınık Organize Sanayi Bölgesinin doluluk<br />
oranının artmasını takiben faaliyete geçirilmesi.<br />
• Menemen’in tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük öneme sahip Gediz<br />
Havzası ve Emiralem Pompaj Sulaması Projesinin tamamlanması.<br />
• Bergama-Kınık-Soma-Akhisar karayolu bağlantısının bölünmüş yol olarak çift<br />
şeritli geliştirilmesi (Çandarlı limanına yönelik uygulama süreçlerine paralellik<br />
göstermelidir)<br />
[C] Gediz Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />
• Aliağa yöresine Çandarlı Limanı gelişimi paralelinde 3. bir serbest bölgenin<br />
oluşturulması.<br />
• Aliağa-Bergama-Kınık-Soma demiryolu hattının yapılması (Çandarlı limanına<br />
yönelik uygulama süreçlerine paralellik göstermeli).<br />
• Aliağa II ve Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgelerinin kamulaştırma ve proje<br />
çalışmalarına başlanması.<br />
• Aliağa’nın şehirsel ölçekte jeotermal enerjiden ve rüzgar enerjisinden<br />
yararlanılması.<br />
35
• Aliağa yöresinde Gemi Söküm ve Çandarlı Limanı ile bağlantılı olarak tersane<br />
tesis edilmesi çalışmalarında bulunulması.<br />
• Menemen ovasının sulamasına yönelik Aşağı Gediz Göktepe projesi ve barajının<br />
yaşama geçirilmesi<br />
• Menemen’e içme ve kullanma suyu sağlayacak Değirmendere barajının işletmeye<br />
alınması<br />
• Bölgesel demiryolu ağının geliştirilmesi çalışmaları kapsamında uzun vadede<br />
Menemen’den İDESBAŞ’a demiryolu bağlantısının sağlanması.<br />
• Seyrek ve Maltepe yerleşmelerinin kıyı kesimindeki Gediz deltasının turizm<br />
potansiyeli açısından değerlendirilmesi<br />
• Foça yerleşmesinin mevcut potansiyeli değerlendirilerek gümrüklü sahası olan bir<br />
yat limanı tesis edilmesi.<br />
[D] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />
• <strong>Stratejik</strong> alt yöreler yeşil kuşaklarından biri üzerinde yer alan Nif dağının Milli<br />
Park olarak ilan edilmesi ve yayla turizmine açılması.<br />
• Kemalpaşa-Torbalı karayolu bağlantısının standardının yükseltilmesi ve iki<br />
yerleşmenin art bölge bağlantısının kuvvetlendirilmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong>-Ankara otoyolunun il hudutları içindeki geçiş güzergahının kesinleştirilerek<br />
uygulanmasının sağlanması.<br />
• Yine aynı aksta <strong>İzmir</strong>-Ankara ekspres demiryolu güzergahının da projesinin<br />
kesinleştirilip uygulanmasının sağlanması.<br />
• Ölçek ekonomileri açısından Aliağa’ya sanayi alanlarını destekleyici bir kentsel<br />
çalışma alanı tesis edilmesi.<br />
[E1] Küçük Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />
Kestirimler<br />
• Kabacakırı mevkiinde kurulması düşünülen Torbalı I Organize Sanayi Bölgesinin<br />
Pancar ve Tekeli bölgeleri doygunluğa eriştikten sonra planlama safhasına<br />
alınması.<br />
• Menderes yöresi Yeniköy yerleşmesini kapsayan Yeniköy gölet ve sulamanın<br />
gerçekleştirilmesi.<br />
[E2] Küçük Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />
Kestirimler<br />
• Ödemiş ve Kiraz Organize Sanayi Bölgelerinin, Tire ve Bayındır Organize Sanayi<br />
Bölgelerinin kapasitelerinin doyma noktasına gelmesinden sonra uygulamaya<br />
konulması.<br />
36
• Küçük Menderes Havzası sulama ve içme suyu projesi kapsamında Bayındır,<br />
Burgaz, Ödemiş, Bademli Barajlarının tamamlanması.<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi<br />
Kestirimler<br />
Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />
• Karaburun yöresinde Karareis ve çevresinde yer alan yerleşmelere içme suyu<br />
sağlayacak Karareis Barajı projesinin değerlendirilmeye alınması.<br />
• Çeşme jeotermal kaynaklarının şehirsel ısıtmada kullanılması için yapılmış<br />
projenin güncelleştirilerek hayata geçirilmesi.<br />
• Çeşme’nin yat limanları kapasitelerinin doyma noktasına yaklaşmasıyla, Dalyan<br />
ve Şifne yat limanlarının geliştirilmesi ve değerlendirmeye alınması.<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />
Kestirimler<br />
• <strong>İzmir</strong> Orta Körfezle, Kuşadası Körfezi arasında kanal açılarak irtibat<br />
kurulabilmesinin ön proje ve yapılabilirlik araştırmalarının ele alınması (ulaşım<br />
ve körfez temizliğinin sürekliliği açısından önemli bir proje olacağı<br />
düşünülmüştür).<br />
• Midilli-Sakız ve Sisam adaları ile sınır ticaretinin kurulması ve ulaşım ilişkilerinin<br />
arttırılması yönünde girişimler yapılması ve sonuç alınmasında girişimlerde<br />
bulunulması.<br />
• Seferihisar kıyı kesimi su temini projesinde yer alan Gelinalanı barajının<br />
tamamlanması.<br />
37
GİRİŞ<br />
1
1. ÇALIŞMANIN AMAÇLARI<br />
Bu çalışma, <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>’nın (İZTO) istemi ile yürütülmesi kararlaştırılan bir<br />
rapordur. Çalışma alanı, gerek bilgi bölünmezliği gerekse merkezdeki şehirsel<br />
bütününün çevresi ile olan yoğun işlevsel etkileşimi nedeniyle, “ <strong>İzmir</strong> İl Sınırı ” içi<br />
olarak belirlenmiştir. <strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong> (III) olarak tanımlanmasının nedeni, yine İTO<br />
tarafından yürütülmesi sağlanmış önceki çalışmaların da aynı ismi taşımasından<br />
kaynaklanmaktadır. Bu çalışmaların 1992 – 2007 dönemi için olanı I., 1996–2002<br />
için olanı ise II. <strong>Stratejik</strong> Plan olarak hatırlanması doğru olacaktır. Bu üçüncü<br />
çalışmada ise doğal olarak öncekilerin birikimlerinden de yararlanılmak istenilmiştir.<br />
Dünyada içinde yaşadığımız dönemin koşulları, kamu yönetiminin bir parçası ve<br />
tamamlayıcısı sayılabilecek sivil toplum kurumlarının giderek daha etkin kılınması ve<br />
bu kurumların toplumsal organizasyonun kurulmasında ve gelişmesinde<br />
önemli roller yüklenmesi gerektiğini tartışmasız bir duruma getirmiştir. Bu<br />
çalışmayı ve İTO’nun aynı çerçevedeki tüm girişimlerini söz konusu açıdan<br />
değerlendirmek gerekecektir. Bu nedenle toplum yararlı bir konumda kalarak nesnel<br />
bulgulara dayalı ve güçlü varsayımlarla çalışmanın kurgulanmasının yararlı sonuçlar<br />
yaratacağı düşünülmüştür.<br />
Mekansal boyutları olan bir strateji planının, Türkiye’nin içinde bulunduğu mevcut<br />
yasal ve yönetsel koşullar da göz önünde bulundurularak, çok merkezli–vektörel<br />
yapılı makro düzeyde bir çalışma niteliği taşıyacağı baştan kabul edilmiştir. <strong>İzmir</strong>’in<br />
ülkenin kendine özgü koşulları içinde bir metropolitenleşme süreci içinde bulunduğu<br />
bilinmektedir. Bu durum ampirik bulgularla da izlenebilmektedir. Türkiye’nin çeşitli<br />
ekonomik, sosyal ve demografik makro göstergeleri de bu durumu kanıtlamakta ve<br />
<strong>İzmir</strong>’in ülke içindeki ağırlığını sürdürdüğünü belirlemektedir. Bu nedenle merkezde<br />
yer alan şehirsel bütün ile onunla yoğun etkileşim içinde kaldığı düşünülen ve önemli<br />
bir bölümünün, <strong>İzmir</strong> ilinin sınırları içinde kaldığı bilinen alan, sözü edilen<br />
metropoliten bölgenin ağırlık merkezini oluşturmaktadır. Bu durumda çalışma,<br />
öncelikli olarak il sınırları içindeki karar ve uygulama süreçlerinde, uzun vadeli<br />
erişimi olan ortak amaçları da gözeterek, 2003–2012 olarak belirlenen kısa ve orta<br />
vadeli yönelişlere yol gösterici olmayı amaçlamaktadır. Çalışma süresinin darlığı<br />
nedeniyle kamunun ürettiği bilgilerden yararlanarak il sınırları içinde kalınmasının<br />
doğru olacağı kabul edilmiş, metropoliten ölçekli bir araştırmaya başvurulamamış,<br />
bilgi bütünlüğü açısından da gerekli olacak şekilde <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütünü olarak<br />
bilinen alan ile, bu alanın dışındaki kırsal ve şehirsel yerleşme merkezleriyle iskan<br />
2
dışı alanlarda genel gelişmenin ortak ve yerel gereksinmelerin ayrışık amaçları<br />
doğrultusunda, ekonomik, sosyal ve mekansal gelişmenin sağlanması, önceliklerin ve<br />
program uygulamalarının doğru yörüngeye oturtulması konusunda öneriler<br />
geliştirilmesi esas olarak kabul edilmiştir.<br />
1992 yılından bu yana sürdürülmekte olan stratejik planlama çalışmalarının ilk<br />
çalışma döneminde (1992-2007) bölge tek merkezli ve az kutuplu bir kalkınma<br />
senaryosuna göre çalışılmıştı. Hatta çevre ilçelerin, metropol çekim alanı dışında<br />
kaldığı için, özel olarak incelemeye alınmadığı “Giriş” kısmında belirtilmişti. Aynı<br />
bağlamda tarım sektörü de kapsam dışı bırakılmıştı. <strong>Stratejik</strong> planlamada<br />
yatırımların dönem açısından da planlamaya alınmamasına, çeşitli kamu kurum ve<br />
kuruluşlarını ilgilendirdiği için, koordinasyonla karar verilmesi ilkesi benimsenmiştir.<br />
Halbuki yatırımların strateji açısından planlama alanında bir bütün<br />
oluşturduğundan hareketle, gerçekleşme sürelerinin birbiri içinde ve bütün teşkil<br />
etmesi nedeniyle dönem önerilerinde bulunmanın genel stratejileri oluşturduğu için<br />
gerekliliği bulunmaktadır. Bunu takip eden dönem için (1996-2002) “kalkışa geçiş<br />
dönemi” adı altında gelişim trendleri çalışılmış ve gelişim aşaması aynen<br />
korunmuştur. Strateji alanı olarak tanımlanan <strong>İzmir</strong> merkez odaklı çalışmada, art<br />
bölge olarak nitelenen kesim genel anlamıyla <strong>İzmir</strong> il hudutları dışına taşma eğilimi<br />
göstermekle birlikte idari taksimatın Ülke planlama sisteminde belirli kıstaslar<br />
koyması ve özellikle kamu yatırımları açısından kısıtlayıcı eğilimler vermesi nedeniyle<br />
sınırlama zorluklarıyla karşılaşılmıştır. I. ve II. <strong>Stratejik</strong> Planlama Dönemleri dikkate<br />
alındığında <strong>İzmir</strong> merkez olarak çalışmalar genel anlam içinde, eksen olarak,<br />
ortalama art bölge sınırının 90 km yarı çaplı bir alan içine girdiği mesajını<br />
vermektedir. Elimizdeki çalışmada da ana planlama kararları bu bağlamda ele<br />
alınmakla beraber bunun dışında kalan alanlar dış kabuk olarak değerlendirilmiş ve<br />
çalışma kapsamına alınmıştır..<br />
Merkez şehir olarak <strong>İzmir</strong>’in tek başına planlanması ve stratejik kararlara konu<br />
olması da beklenemez. Alanın ulaşım şeması dikkate alındığında özellikle karayolu<br />
sisteminin rahat erişim sağladığı kesimlerde bölgesel gelişimin daha hızlı olduğu da<br />
gözlenmektedir. Dolayısıyla doyma noktalarına gelindiği alanlarda ana şehir bu<br />
ulaşım akslarından yararlanarak dışa açılım göstermiştir.<br />
Kalkışa geçiş aşaması olarak planlanan II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemindeki gelişmenin bu<br />
doğrultuda olması beklenirken özellikle 1994 krizini takiben ortaya çıkan 1999 ve<br />
2001 krizleri strateji yatırımlarının gerçekleşmesine yönelik ekonomik girişimlerde<br />
duraklama yaratmıştır. Bu durumdan çıkmak için, karar verme süreçlerinde<br />
bağımsız hareket eden girişimcilerin ve de kamu yatırım taleplerinin ortaya çıkardığı<br />
baskının rolü büyüktür. Özellikle kalkışa geçiş döneminde strateji alanlarının,<br />
strateji kararları belirlenmeden yatırım hedeflerinin konması başarısızlıkla<br />
sonuçlanmış görülmektedir. Kapsam içinde tarımsal gelişmelere yeterince önem<br />
verilmemiş, sanayiinin tarımsal potansiyelli alanlarda kalkınmanın motoru olacağı<br />
varsayımından hareketle planlama alanı içine 1996 yılında iki, 1997 yılında bir, 1998<br />
yılında iki ve 1999 yılında dört organize sanayi bölgesi mevcutlara eklenmek üzere<br />
yatırım planlarında yer almıştır. Ancak bunlardan birisi, günümüze değin faaliyete<br />
geçebilmiştir. Bu bölgelerin yoğunlaştığı Menderes Havzasındaysa sanayiyi<br />
3
desteklemeye yönelik alt yapı yatırımlarına öncelik verilmemesi ve yörenin temel<br />
ekonomik girdisi olarak belirginleşmiş tarım potansiyelinin yeterince<br />
desteklenmemesi yatırım hedeflerinin atıl kalmasına sebep olmuştur. Burada ortaya<br />
çıkan ana sorun yatırımlar arasında gerekli koordinasyonun sağlanamamış<br />
olmasıdır. Ekonomik krizin etkileri bunun arkasında gelmektedir.<br />
<strong>Stratejik</strong> planlamada mekansal boyutun ihmal edilerek yapılan bir değerlendirmenin<br />
başarıya ulaşması da beklenemez. Bunu sağlamak için merkez şehir çeperlerinde<br />
bulunan yerleşmelerin temel ekonomik girdilerinin analizinin yapılması<br />
gerekmektedir. <strong>İzmir</strong> bu bağlamda yukarıda belirtildiği üzere iki kademeli bir etki<br />
alanına sahip durumdadır. Birinci derece etki alanı dışında kalan yerleşme dizileri<br />
Dikili-Bergama-Kınık, Beydağ-Kiraz, Çeşme-Karaburun ve Selçuk’tur. Bunlar<br />
arasında sadece Çeşme ikili bir rol üstlenebilmektedir. Şu halde mekansal olarak<br />
yapılan analizlerle, ekonomik analizler birleştirilince daha içine dönük veya birinci<br />
dereceden <strong>İzmir</strong>’le bağlantısı olmayan ve alt strateji yöre olarak tanımlayabileceğimiz<br />
bir yerleşme grubu ortaya çıkmaktadır.<br />
Geçmiş strateji planlarının hedefi olan az kutuplu yapının gerçekleşmesi için<br />
amaçlanan yatırım ilkelerinin geçmiş dönemler içinde benimsenmediği de<br />
görülmüştür. Tarıma yeterli destek verilmemiş, sanayi yatırımları planlanan<br />
hedeflerine erişememiştir. Sanayi yatırımlarına yönelme aslında tek merkezden, çok<br />
merkeze kayma olarak da nitelendirilmektedir. Alt yöreler arasındaki dengeyi<br />
sağlamayı hedefleyen ulaşım sistemlerinin yapımı ise genel olarak ana arterler<br />
boyunca gelişim göstermiştir. İkinci derece yolların gerektiği kadar sisteme entegre<br />
edilememesi de bütünlük sağlatamamıştır.<br />
Çalışmadaki ana değerlendirme yöre potansiyellerinin analiz edilerek yörelere görevler<br />
verilmesi olmuştur. Dolayısıyla geçmiş strateji planlarının hedeflerine erişmede<br />
karşılaştığı zorluklar, ekonomik krizlerden önce, burada yatmaktadır. Makro hedefleri<br />
olan bir stratejik çalışmanın bu nedenle fiziksel boyutunun bulunması<br />
gerekmektedir. Turizm konusunda gelişim eğilimi gösteren alanlar da bu bağlamda<br />
ihmal edilmişlerdir. Kamusal eksikliklerin yerini özel sektörün doldurma eğilimi ise<br />
planlamanın bu kesiminde karmaşanın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Ayrıca<br />
kamu temelli yatırımların da hedeflerine geç ulaşması veya ulaşamaması özel sektörü<br />
de kararsızlığa itmiştir. <strong>Stratejik</strong> planlama alanı için önemli bir girdi ve yönlendirici<br />
araç olarak kabul edilen doğal gazın planlama alanına geç girmesi ve hatta II. Plan<br />
Döneminde gerektiği şekilde ele alınamamış olması, bu konuda eksiklik olarak<br />
görülmektedir. Tabiatıyla diğer enerji yatırımlarına da gerekli önemin verilmemesi de<br />
bir planlama eksikliği olarak görülmektedir. Sektörler arası ilişkilendirmenin<br />
yapılarak bunları fiziksel mekan içine yaymanın stratejik planlamanın ana hedefi<br />
olduğundan hareket edilmesi gerekmektedir. Sonuçta planlama alanı bütünü içinde<br />
alt strateji yörelerinin ortaya çıkmasıyla sorunların daha gerçekçi çözülmesi ve<br />
yatırımların daha hiyerarşik bir yapı içinde gerçekleşmesinin beklenmesi olası bir<br />
durumdur. Bu bağlamda ele alınması gereken ilkelerin gelişim ve yapısal durum<br />
üzerindeki etkileri daha gerçekçi olacaktır. Şu halde;<br />
1-I. ve II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemlerinde benimsenen <strong>İzmir</strong> merkezli az kutuplu bir<br />
yapılaşmanın gerekli verimliliği sağlayamamış olduğu görülmektedir. Bu nedenle<br />
4
yapılan çalışmada stratejik planlamanın ana ilkesinin çok merkezli, vektörel ve<br />
makro bir planlama anlayışıyla ele alınmasının doğruluğu ortaya çıkmıştır.<br />
2-Mekansal açıdan konuya yaklaşıldığı zaman mekan sınırlama limitlerinin belirli bir<br />
rakamsal değer olarak 90 km. yarı çap olarak kısıtlamanın gerek fiziki ve gerekse<br />
ekonomik dar boğazlara götürmesinin önüne geçilmesi için kesin değer olarak yarıçap<br />
limitlerinin dışına çıkılmasının benimsenmesi rasyonel bir yaklaşım olarak kabul<br />
edilmiştir.<br />
3-Mekansal boyut analizlerinde strateji planlama alanının dört yöne geometrik<br />
yayılmasından hareketle kuzey aksı Menemen-Gediz Havzası ve Bakırçay Havzası<br />
arasını kapsayacak şekilde değerlendirilmiştir. Güney aks Menderes çıkışlı olmak<br />
üzere Selçuk yerleşmesine kadar uzanmaktadır ve K. Menderes Havzasını<br />
içermektedir. Doğu aks kısır bir hinterlanda sahip olup Kemalpaşa’da sona<br />
ermektedir. Batı aks ise Urla-Seferihisar yerleşmelerinden batıya uzanmaktadır. Bu<br />
yayılımın ortaya çıkardığı doğal sistem sosyo-ekonomik alan tanımlamasına da<br />
uygun düşmektedir.<br />
4-Strateji planlama alanı içinde oluşan alansallık sonuçta “strateji alt yörelerin”<br />
oluşmasıyla sonuçlanmış ve her strateji alt yöre (Kemalpaşa hariç) kendi içinde<br />
gruplanmıştır. Bu gruplandırmada dış kabuklar kendini belli ederken farklı<br />
değerlendirme kriterleri içinde ele alınmasına ve bütünle entegre edilmesine<br />
çalışılmıştır.<br />
5-Strateji alt yörelerinin kendi odaklarının oluşturulmasına ve sistem olarak çok<br />
merkezli hedeflerin bu yaklaşımla desteklenmesine azami özen gösterilmiştir. Bu<br />
sayede yatırım ekonomisi açısından büyük fayda sağlanmış ve planlamada etaplama<br />
ile başta kamu yatırımları olmak üzere öncelik sıralamasına gidilmesine yol<br />
gösterilmiştir. Aynı amaç doğrultusunda özel sektör yatırımlarının da<br />
yönlendirilmesi daha gerçekçi bir yaklaşımla ele alınmıştır.<br />
6-Makro yatırım olarak kamu yatırımlarının yönlendiriliciliğinden hareketle özellikle<br />
alt yapı yatırımlarının planlama alanında hangi dönemde nerelerde yer alacağının<br />
planlanması ekonomik gelişmenin motoru olarak görüldüğünden, bu tür<br />
yaklaşımlara özen gösterilmiş ve önceki plan döneminde önerilmemiş sistem<br />
yaklaşımlarına da gidilmiştir. Bu bağlamda II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi içinde<br />
planlanmış bazı yatırımların uzun döneme ve planlanan dönem dışına<br />
çıkarılmamasına dikkat edilmiştir.<br />
7-Merkez şehir başta olmak üzere, strateji alt yöre odakları ana şehri takip eden<br />
oluşmuş hiyerarşik sistem içinde, şehirlerin mekansal sistemlerinde yer alan mikro<br />
projelendirme kararları üzerine gidilmeden, makro seviyede şehirleri odaklaştıran<br />
yatırım projeleri üzerinde durulmuştur. Mevcutların gelişme veya geliştirilmemesi<br />
yanında yeni önerilerin ve de yatırın dönemleri hakkında yorumlara yer verilmesi<br />
alansal bütünlük sağlayacağından önemle ele alınmıştır. Bu nedenle detay projeler<br />
üzerine gidilmekte yarar bulunmamıştır.<br />
8-Strateji planının bir aracı olarak görülen fiziksel planlama araçlarının başında<br />
gelen çevre düzeni ve nazım planların yapılmamış olmasının zaman içinde ortaya<br />
5
çıkardığı sorunların başında yatırım planlaması gelmektedir. Bu nedenle en küçük<br />
ölçeği strateji alt yöre olmak üzere bu tür makro planların yapılmasının önemi<br />
vurgulanmıştır. Özellikle merkez şehrin dahi Mayıs 2003 yılı itibarıyla bir nazım imar<br />
planına sahip bulunmaması yatırımların yönlenmesi ve hatta planlanamaması<br />
açısından olumsuz bir durumdur.<br />
9-Bundan önceki strateji planlarının hedeflerine tam erişememesi, büyük ölçüde<br />
kamu yatırımlarının gerçekleşmesindeki payın yıllık % 10’u aşamamasından<br />
kaynaklanmaktadır. Bunu minimize etmek için yatırım projelerinin farklı bir<br />
sistemde ele alınması ve bitme aşamasında olan özellikle makro projelere kaynak<br />
aktarımının daha yoğun yapılması gerekliliği üzerinde durulmuştur. Bu kapsam<br />
içinde özellikle politik yaklaşımlardan ve etkileşimlerden kaçınılması gerekmektedir.<br />
10-Sektörel dağılımda alt kategorilerin detaylandırılmasına azami dikkat<br />
harcanmıştır. Zira strateji planı sektörel bazda ürün çeşitliliği açısından önem<br />
kazanmıştır. II. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde yeterli vurguyu alamamış tarım ve enerji<br />
sektöründe atılımlar yapılması bu stratejik planda alt yöreler seviyesinde ele<br />
alınırken, bütünsellik amaçlanmıştır. Rüzgar enerjisi, sanayi çiçekçiliği, antepfıstığı<br />
aşılaması gibi potansiyel yatırımlar marjinal seviyeden çıkarılarak makro<br />
seviyeye aktarılmıştır.<br />
11- Büyük nüfus potansiyeli strateji planlama alanında geniş bir kesim tarım<br />
sektöründen geçimini sağlamaktadır. Dolayısıyla bu sektörün ihmal edilmesi<br />
beklenemez. Buna paralel tarım alanlarının korunmasına yönelik stratejilerin<br />
geliştirilmesi önem kazanmaktadır. İlk aşamada havza planlarına gerekli önemin<br />
verilmesi vurgulanırken tarım topraklarının iskan alanlarının gelişmesi dışında<br />
tutulmasına dikkat edilmesi gerekliliği savunulmuştur. Şu halde yerleşmelerin imar<br />
planlarının strateji alt yöre ölçeğinde yapılması gerekli görülen çevre düzeni/nazım<br />
imar planı kıstaslarına uyması önemli bir husustur.<br />
12-Geçmiş strateji plan dönemlerinde gerçekleşmesi hedeflenen konulardan biri olan<br />
yeşil kuşak projesi, merkez şehre odaklanmış iken, bu projelendirmenin tüm<br />
strateji alanı kapsamasına özen gösterilmiştir. Uygulamaya yönelik olarak tarım,<br />
orman ve diğer korunacak doğal karakterli araziler bu kapsam içine alınmıştır. Bu<br />
yaklaşım planlama stratejisi olarak ele alınma durumundadır.<br />
13-I. <strong>Stratejik</strong> Planda hedeflenen ve II. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde gerçekleşen makro<br />
konuların başında körfez temizliği, büyük kanal projesi, raylı taşıma sistemi, denizkara<br />
ulaşım entegrasyonu merkez ölçeğinde gerçekleşen önemli projeler olarak dikkat<br />
çekmiştir. Buna karşın kongre turizmi ve şehir içi turizm odak noktalarının<br />
canlandırılması konularında hiçbir ilerleme kaydedilmemiştir. Ayrıca tüm alanı<br />
kapsayacak kalkınma ajansı, <strong>İzmir</strong> Körfez İdaresi, <strong>İzmir</strong> Menkul Kıymetler Borsası,<br />
Liman Yönetiminin özerkleşmesi gibi konular başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu<br />
konulara bağlı Nemrut İskelelerinin limana dönüştürülmesi hususunun<br />
gerçekleşememesi bir handikap görülmemelidir. Zira alanın fiziki açıdan böyle bir<br />
potansiyeli yoktur.<br />
Yukarıda belirtilen konular ışığında <strong>İzmir</strong> <strong>Stratejik</strong> Planlamasının tek merkezli olarak<br />
düşünülmemesi gerekmektedir. Ancak <strong>İzmir</strong>’in bir merkez şehir olması sahip olduğu<br />
6
potansiyeller açısından doğaldır. Bunu sektörel bazda turizm, imalat gibi<br />
yoğunlaşmış veya kongreler şehri gibi sloganlaşmış bir tanımsallık içinde ele<br />
almamamız gerekmektedir. Piyasa ekonomisi dinamiğinde merkez şehir çevresinin<br />
vektörel bir planlama anlayışında ele alınması dengeli gelişmenin ana unsurudur.<br />
Bu nedenle strateji planlama alanı içinde çok merkezlilik ana hedef olmuş ve<br />
kuzeydeki strateji alt yörelerinde Bergama ve Aliağa tarım, hizmet, sanayi, turizm<br />
konularında baskın alan merkezi olmuşlardır. Kemalpaşa doğuda sanayi-tarım<br />
ikilisinin birlikte geliştiği alanın merkezidir. Güneydeki iki strateji alt yörede Torbalı<br />
ve Tire farklı bölge merkezleridir. Tarım, sanayi, hizmet, ticaret ve en uçta turizm<br />
sektörü açısından aktif bölgelerin merkezleridir. Sonuçta elde edilen bütünsellik<br />
geçmiş yılların deneyimlerinden de yararlanılarak çok kutuplu bir yapı ortaya<br />
çıkarmaktadır.<br />
7
2. ÇALIŞMA PROGRAMI<br />
Bu çalışma, <strong>İzmir</strong> ili düzeyinde mekansal ve sosyo-ekonomik analizlerden ve bunun<br />
üstüne geliştirilmiş sentez ve strateji plan önerilerinden oluşmaktadır. Bu nedenle<br />
söz konusu analizleri gerçekleştirerek bulguları güncelleştiren ve bunlara dayalı<br />
tahminleri, kestirimleri ve mevcut politikaları gözden geçirip ortak bir strateji<br />
önerisini geliştirebilecek bir yaklaşımla program kurgusu oluşturulmuştur.<br />
Mekansal ve sosyo-ekonomik analizler olmak üzere iki ana başlık altında<br />
yürütülen işler, amaca uygun alt başlıklarda ele alınmıştır. Ayrıca eşgüdüm<br />
sağlanabilmesi düşüncesiyle bir toplantı programı hazırlanılarak iş başlıkları altında<br />
geliştirilen raporlar incelemeye alınmış ve sapma ve kopukluklar engellenmeye<br />
çalışılmıştır.<br />
İşlerin Ana Başlıkları<br />
A. Çalışmanın Genel Çerçevesinin Tanımlanması,<br />
Program ve İşbölümü,<br />
Genel Çerçevenin ve Programın Kesinleşmesi, Tarihlendirme.<br />
B. Analitik Çalışmalar ve Sentez.<br />
C. Strateji Plan Önerilerinin Geliştirilmesi<br />
İşlerin Alt Başlıkları<br />
Analitik Çalışmalar ve Sentez<br />
1. Başlama ve Giriş – İZTO’nun önceki “<strong>İzmir</strong> <strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong>” dokümanlarının<br />
incelenmesi (1992 – 2007, 1996 – 2002 dönemlerine referanslar)<br />
2. Çalışma Alanının Tanımlanması ve İdari Yapısının İncelenmesi.<br />
3. <strong>İzmir</strong> İlinin; Ege Bölgesi, Türkiye ve Ülkelerarası Ekonomik Potansiyeli<br />
4. Strateji Alt Yörelerinin Tanımlanması ve Özellikleri.<br />
5. İl Düzeyinde Sosyal Yapı Özelliklerinin Belirlenmesi . (Nüfus Bilgileri)<br />
6. İl Düzeyinde Ekonomik Sektörlere Göre Yapısal Özelliklerin Belirlenmesi<br />
(Özellikleri; Yerel – Bölgesel –Ulusal, Dış alım – Dış satım)<br />
1
7. İl Düzeyinde Jeomorfolojik ve Çevresel Yapı Özelliklerinin Belirlenmesi<br />
8. İl Düzeyinde Teknik Altyapı Özelliklerinin Belirlenmesi<br />
9. <strong>İzmir</strong> İlinin Mevcut Genel Sorunları ve Gereksinimleri. (Çevre ve Nüfusa Bağımlı)<br />
10. İl Düzeyinde Tahmin ve Projeksiyonlar (Sorun ve Gereksinimler için - Nüfusa<br />
Bağımlı)<br />
11. İlde Mevcut Yatırımlar.<br />
12. Strateji Alt Yörelerinin Sorunları.<br />
13. Alt Yörelerin Potansiyelleri. Temel Ekonomileri. Girdi – Çıktı İlişkileri<br />
Strateji Plan Önerilerinin Geliştirilmesi<br />
14. <strong>İzmir</strong> İli İçin <strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong> III’ün İlke ve Varsayımları.<br />
15. Yaklaşım Biçimi - (1992 –2007 ve 1996 - 2002 dönemi referansları)<br />
16. Makro Amaç ve Hedefler, Strateji <strong>Planı</strong> için Öngörülen Araçlar<br />
17. Makro Dengeler için Kısa, Orta ve Uzun Vadeli Beklentiler.<br />
18. Alt yörelerin Ortak ve Ayrışık Strateji Kavramları<br />
19. <strong>İzmir</strong> İli Bütünleşik Strateji <strong>Planı</strong>nın 10 yıl için Varsayımları ve İlkeleri.<br />
20. Bütünleşik Strateji <strong>Planı</strong> için Sektörel Hedefler.<br />
21. Bütünleşik Strateji <strong>Planı</strong>nda Sektörler için Öncelikler - Öneri Yatırımlar.<br />
22. Bütünleşik Strateji <strong>Planı</strong>nda Gelecek 10 Yıl için Genel Öneriler.<br />
23. Genel Değerlendirme ve Sonuçlandırma.<br />
2
BİRİNCİ BÖLÜM<br />
1
3. MEVCUT İDARİ YAPI<br />
Çalışma alanı kapsamı içindeki ilçelerin genel konumunun tanımlanacağı bu<br />
bölümde ilçelerin, belediye ve köylerinin belirtilmesi bir anlamda stratejik plan<br />
sınırlarını tarif edecektir.<br />
Bölüm, çalışma alanı içine giren <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü dahilindeki ilçeler ile<br />
bağlı köyler ve <strong>İzmir</strong>’in Büyükşehir dışında kalan ilçeler ile bağlı belde belediyeleri<br />
ve köylerin tanımsallığını açıklamaktadır.<br />
Bahsi geçen çalışma alanı tariflerinden ilkini Büyükşehir bütünü içindeki Çiğli,<br />
Karşıyaka, Konak, Bornova, Buca, Gaziemir, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe<br />
ilçeleri oluşturmaktadır. İdari anlamda proje sınırının ilk kısmını oluşturan bu<br />
alanlara bağlı belde belediyeleri ve ilçeleri de dahildir.<br />
Çiğli, bir belde belediyesine ve buna bağlı bir de köye sahip olup, <strong>İzmir</strong> Kent Bütünü<br />
içerisinde en kuzeyde bulunan ilçedir. 1980 yılında <strong>İzmir</strong> Belediyesine bağlanmış<br />
olup daha sonra Karşıyaka merkez belediye hudutları içine alınmıştır. 1580 sayılı<br />
yasa yasaya dayanılarak da Büyük Çiğli Belediye Şubesi kurulmuştur. 1992 yılında<br />
Çiğli ve Karşıyaka arasındaki sınır ihtilafı sonunda ise Çiğli’de Büyük Çiğli adıyla<br />
belediye kurulmuştur. İlçe, sanayi tesisleri ve konut sektöründeki yatırımlarla<br />
gelişmektedir.<br />
Çiğli ilçesine komşu olan Karşıyaka, 1954 yılında ilçe statüsüne kavuşmuş olup<br />
1984 yılında belediye olmuştur. Halihazırda iki köyü bulunmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> Kent Bütünü içinde en doğuda yer alan ilçe olan Bornova, <strong>İzmir</strong>’in ulaşım<br />
bağlantılarının yoğun olarak bulunduğu bir konumdadır. İlçeye bağlı 12 köy<br />
bulunmaktadır. 1882 yılında belediye, 1958 yılında ilçe statüsüne kavuşmuştur.<br />
Hizmet sektörü ağırlıklı bir gelişim göstermekte olup özellikle eğitim alanında Ege<br />
Üniversitesi ve Dokuz Eylül Üniversitesinin bir kısmı bu sektörde ilerleme<br />
kaydetmiştir. Bunun yanında, Pınarbaşı, Altındağ, Çamdibi yöreleri sanayi ve imalat<br />
konusunda gelişmişlik düzeyi yüksek alanlardır.<br />
2
1998 yılında belediye teşkilatı kurulan Kaynaklar ile Kaynaklar’a bağlı 3 köyü olan<br />
Buca’da, ilk belediye 1923’te kurulmuştur. 1981-1989 yılları arasında merkez ilçeye<br />
bağlı şube müdürlükleri tarafından yönetilmiştir. 1987 yılında yürürlüğe giren 3392<br />
sayılı yasa ile ilçe olmuştur.<br />
Buca’nın komşusu olan Gaziemir, o günkü adıyla Seydiköy, 19.yüzyılın son<br />
çeyreğinden itibaren bir nahiye merkezi olmuştur. 1960 yılında ilçe, 1992 yılında<br />
belediye statüsüne kavuşmuştur. 1994 yılında kurulan Sarnıç Belediyesi Gaziemir’e<br />
bağlı bulunmaktadır.<br />
Güzelbahçe ilçesi 1958 yılında köyleri ile birlikte Urla’dan ayrılmış ve <strong>İzmir</strong>-Merkez<br />
kazasına bağlanmıştır. 1992 yılında Narlıdere ile birleşerek Narlıbahçe adıyla<br />
belediye teşkilatı kurulmuştur. 27.12.1993 tarihinde ise Narlıbahçe ilçe ve<br />
belediyesinin adı Narlıdere olarak değiştirilmiştir. Aynı tarihli ve 3949 sayılı<br />
kanunla Güzelbahçe Narlıdere’den ilçe olarak ayrılmış ve belediye teşkilatı<br />
kurulmuştur. Her ikisi de 3030 sayılı yasayla <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesine<br />
bağlanmıştır. Yelki Belde Belediyesi bulunan Güzelbahçe ilçesinde Yelki’ye bağlı<br />
toplam 4 adet köy bulunmaktadır.<br />
Balçova, 1963 tarihinde ilçe olmuştur. İlçe, 1980’den sonra Narlıdere merkez olmak<br />
üzere şube konumuna getirilmiştir. 1992 yılında Balçova Belediyesi kurulmasıyla<br />
yöre son şeklini almıştır.<br />
Doğusunda Bornova, kuzeyinde <strong>İzmir</strong> Körfezi ve Karşıyaka, güneyinde Buca ve<br />
Gaziemir, batısında ise Ege Denizi ve Balçova bulunan Konak ilçesi, <strong>İzmir</strong> kent<br />
bütünün idari ve coğrafi anlamda merkezi konumunda olup 1987 yılında belediye<br />
olmuştur. Belde belediyesi bulunmayan ilçede 2 tane köy vardır.<br />
Merkez ilçelerdeki idari yapının tarif edilmesinin ardından, <strong>İzmir</strong> il hudutları içindeki<br />
ve büyük kent bütünü dışındaki ilçelerin genel tarifi, alanın tümünün<br />
tanımlanmasını sağlama bakımından önemlidir.<br />
1982 yılında Menemen’e bağlı bir bucak iken ilçe olan Aliağa, <strong>İzmir</strong> ilinin<br />
kuzeyinde, Ege Denizinin hemen kıyısında, <strong>İzmir</strong>-Çanakkale yolunun 60.<br />
kilometresinde ve Çandarlı körfezinin güneydoğu ucunda yer almaktadır. Helvacı ve<br />
Yenişakran Beldeleri ve bunlara bağlı 19 köyün bağlı olduğu Aliağa’da ilk belediye<br />
teşkilatı 1952’de kurulmuştur. Doğusunda Manisa ili, güneybatısında Foça,<br />
kuzeyinde Bergama ve güneyinde Menemen ilçeleriyle komşudur. Batısını ise<br />
tamamen Ege Denizi kaplamaktadır. Yüzölçümü 3930 km²’dir. Deniz seviyesinden<br />
yüksekliği ise ortalama 2 metredir. İlçe sınırlarında akan Güzelhisar çayı, Yunt<br />
dağlarından doğmaktadır, her mevsim kurumadan akmaktadır ve Güzelhisar<br />
Barajının suyunu sağlamaktadır.<br />
Foça, 1888 yılında <strong>İzmir</strong> Sancağına bağlı bir kaza konumuna gelmiştir. Eski Foça ile<br />
Yeni Foça’yı kapsadığı için Foçateyn olarak adlandırılmıştır. Bugün Eski Foça ilçe<br />
3
merkezi olup Bağarası, Gerenköy ve Yenifoça olmak üzere 3 belde belediyesi<br />
bulunmaktadır. Yüzölçümü 128 km²’dir. Cumhuriyetten önce tuz istihracı,<br />
Cumhuriyetten sonra askeri alanda, bugün ise turizm bakımından önem arz eden<br />
bir sahil yerleşmesidir. Batıda <strong>İzmir</strong> Körfezi, doğuda Menemen ilçesi, kuzeyde<br />
Çandarlı körfeziyle çevrili olan yerleşim alanı <strong>İzmir</strong>’e yaklaşık 70 km uzaklıktadır.<br />
Foça yarımadası küçüklü büyüklü koylarla kaplı bir sahile sahiptir. <strong>İzmir</strong> ilinin en<br />
az yağış alan ilçelerinden birisi olup en sıcak aylar ortalaması 26 derece ve en soğuk<br />
aylar ortalaması ise 8 derecedir.<br />
Yüzölçümü 665 km² olan Menemen’in doğusunda Manisa, batısında Foça ve Ege<br />
Denizi, kuzeyinde Aliağa, güneyinde ise Çiğli ilçesi yer almaktadır. İlçe merkezinin<br />
denizden ortalama yüksekliği 20 metredir. Asarlık, Harmandalı, Koyundere, Maltepe,<br />
Seyrek, Türkeli, Ulukent, Emiralem olmak üzere 8 belde belediyesi ve bunlara bağlı<br />
27 köyü bulunan Menemen, tarım sektöründe potansiyel gösteren bir ilçedir.<br />
Akarsuların başında Gediz gelmektedir. Yamanlar dağı üzerinde ve eteklerinde,<br />
Karagöl mevkiinde memba suyu niteliğinde birçok kaynak suyu bulunmaktadır.<br />
Ayazkent, Göçbeyli, Bölcek, Zeytindağ, Yenikent olmak üzere 5 belde belediyesi<br />
bulunan Bergama, 1869 yılında belediye statüsüne kavuşmuş olup, Ege bölgesinin<br />
kuzeybatısında bulunan ve 166.800 km² alanda yer alan Bakırçay havzasında<br />
bulunmaktadır. 114 köyün bağlı olduğu Bergama, tarım ve turizm alanında<br />
potansiyel arz etmektedir. İlçe merkezinin rakımı 68, Akropolün rakımı ise 331<br />
metredir.<br />
1923 yılında belediye olan Dikili’nin yüzölçümü 54.100 hektardır. Çandarlı Belde<br />
Belediyesi ve Çandarlı ile merkeze bağlı 25 adet köyü bulunmaktadır. Ege denizi<br />
kıyısında ve Madra çayından Bakırçay’a kadar 50 km uzunluğunda kıyıya sahip bu<br />
sahil ilçesi, <strong>İzmir</strong>’e 120, Ayvalık’a 40 ve Bergama’ya 24 km uzaklıktadır.<br />
1948 yılında Bergama’dan ayrılarak ilçe olan Kınık, Ege Bölgesinin<br />
kuzeybatısındadır. Poyracık, Yayakent Belde Belediyeleri ile birlikte sınırları<br />
dahilinde 29 köy bulunmaktadır. Doğusunda ve güneyinde Soma, batısı ile<br />
kuzeyinde ise Bergama ilçeleri mevcuttur. Yüzölçümü 436 km²’dir. Denizden<br />
yüksekliği, ovada 40, yerleşim yerlerinde 90, en yüksek tepelerinde ise 1000 metreyi<br />
bulmaktadır.<br />
Armutlu, Bağyurdu, Ören, Ulucak ve Yukarıkızılca olmak üzere 5 adet belde<br />
belediyesi bulunan Kemalpaşa’ya bağlı 32 köy bulunmaktadır. Kemalpaşa<br />
Belediyesi 1900 yılında kurulmuştur. 1923’te ise ilçe statüsüne kavuşmuş olup,<br />
tarım ve sanayi alanında atılım yapma aşamasındadır. Deniz seviyesinden yüksekliği<br />
225 metredir. İlçenin en büyük akarsuyu, Uluçay, Kızılçay dereleri tarafından<br />
beslenen Nif akarsuyudur.<br />
Menderes İlçesi, <strong>İzmir</strong> ilinin güneyinde yer almaktadır. 1952 yılında belediye, 1988<br />
yılında Menderes adını alarak ilçe olan yerleşime toplam 26 köy bağlıdır. Bunun<br />
4
yanında, 6 adet belde belediyesi olup bunlar; Görece, Oğlananası, Tekeli,<br />
Değirmendere, Gümüldür ve Özdere'dir. Yüzölçümü 73.700 hektar olup, doğusunda<br />
Torbalı, batısında Seferihisar, kuzeyinde Konak ve Buca, güneyinde ise Ege Denizi ve<br />
Selçuk ilçeleri bulunmaktadır. İlçede önemli bir yükseklik yer almamaktadır. En<br />
yüksek yerleri; Çatalkaya ve Gümüşsu dağlarıdır. Karakuyu, Görece, Kısık, Tahtalı<br />
ve Develi çayları birleşerek Bulgurca çayı olarak Ege Denizine dökülmektedir. İlçe<br />
sınırları içerisinde Balaban ve Sandı göletleri bulunmaktadır.<br />
1957 yılında ilçe olan Selçuk, <strong>İzmir</strong>’in güneyinde, Küçük Menderes nehrinin sol<br />
sahiline yakın düz bir saha üzerinde deniz seviyesinden 20 metre yükseklikte<br />
kurulmuştur. Sınırları içinde Belevi Belde Belediyesi ve bununla beraber 8 adet köy<br />
bulunmaktadır. Yüzölçümü 295 km² olan ilçenin toprakları, doğuda Aydın’ın<br />
Germencik ve güneyde Kuşadası ilçeleri, batıda Ege Denizi, kuzeyde ise <strong>İzmir</strong>’in<br />
merkez ve Torbalı ilçeleri ile çevrilidir. İlçenin doğusunda kuzeyden güneye doğru<br />
Kuyu, Söğütçük, Pirenli, Kapı, Maden, Panayır, Bülbül ve Koru dağları<br />
uzanmaktadır.<br />
1866 yılında <strong>İzmir</strong> Sancağına bağlı bir kaza durumuna getirilen Ödemiş’te, Kayaköy,<br />
Zeytinlik, Bademli, Birgi, Bozdağ, Kaymakçı, Çaylı, Ovakent ve Konaklı olmak üzere<br />
9 belde belediyesi ve bunlara bağlı 75 köy bulunmaktadır. İlçe, doğuda Kiraz ve<br />
Beydağ ilçeleri, güneyde Aydın İli, batıda Tire ve Bayındır ilçeleri, kuzeyde ise Manisa<br />
ili ile komşudur.<br />
Doğusunda Ödemiş, güneyinde Tire, batısında Torbalı, kuzeyinde Kemalpaşa ve<br />
Turgutlu ilçeleri, Bayındır ilçesinin sınırlarını oluşturur. 1870 yılında <strong>İzmir</strong><br />
Sancağına bağlı bir kaza merkezi olmuştur. Merkezi, Ege Denizine dik olarak uzanan<br />
sıradağların üzerindeki Bayındır ve Basra tepelerinin güney yamaçlarına<br />
kurulmuştur. Doğudan gelen Küçük Menderes nehri, ilçenin, Tire ilçesi ile sınırını<br />
oluşturmaktadır. Bu nehrin iki yakasında alüvyal ovalar bulunmaktadır.<br />
1964 yılında ilçe olan Beydağ, Ödemiş ve Aydın ili ile komşudur ve <strong>İzmir</strong>’in<br />
doğusunda yer almaktadır. Beydağ’ın yüzölçümü 16.700 hektardır. Merkeze bağlı<br />
21 köyü bulunan ilçenin yüzölçümü 16.700 hektardır.<br />
Kiraz, 1947 yılında Ödemiş’ten ayrılarak ilçe statüsüne kavuşmuştur. Kuzeyinde<br />
Bozdağlar, güneyinde Aydın Dağları, doğusunda ise Çavuş Dağı bulunmaktadır.<br />
İlçenin tek akarsuyu, Boz Dağlarının batısından doğup, ilçe içinden geçen Küçük<br />
Menderes’tir.<br />
Mordoğan Belde Belediyesi ile bu belde ve merkeze bağlı 13 köyü olan Karaburun,<br />
<strong>İzmir</strong> Körfezi’nin hemen girişinde, Urla Yarımadasının Balıklıova ve Gerence Koyları<br />
arasındaki hattın kuzey bölümünü oluşturan 600 km 2 ’lik Karaburun Yarımadasında<br />
kurulmuş bir ilçedir. Yüzölçümü 415 km 2 olan ilçenin <strong>İzmir</strong>’e uzaklığı 100 km’dir.<br />
Güneyden kuzeye doğru uzanan 30 km. uzunluğunda, 5-10 km. arasında genişliğe<br />
sahip bir bölgedir. Doğu, batı ve kuzeyi denizle çevrilidir. İlçenin deniz seviyesinden<br />
5
yüksekliği 50 metredir. En yüksek tepesi 1.212 metre ile Akdağ tepesidir. İlçenin<br />
güneydoğu tarafı ise bu dağlık araziden biraz farklıdır. Özellikle Kösedere, Mordoğan<br />
ve Eğlenhoca gibi yerleşim yerleri nispeten düz arazi sayılmaktadır. Dağlarla<br />
düzlüklerin aralarındaki geçişler de yer yer küçük tepeciklerden sağlanmaktadır.<br />
1890 yılında <strong>İzmir</strong> Sancağına bağlı bir kaza olan Seferihisar ilçesine, Doğanbey–<br />
Payamlı ve Ürkmez Belde Belediyelerinin yanı sıra 8 adet köy bağlı bulunmaktadır.<br />
Seferihisar, doğuda Menderes ilçesi, kuzeyde Urla ve Güzelbahçe ilçeleri, batıda ve<br />
güneyde ise Ege Denizi ile çevrilidir. Yüzölçümü 104 km 2 , deniz seviyesinden<br />
yüksekliği 18 metredir. İlçenin toprakları Urla yarımadasının güneyinde, Ege<br />
Denizine bakan, tatlı, eğimli ve yer yer makilerle kaplı yamaçlardır. En yüksek tepesi<br />
680 metre ile Çakmaktepe’dir. Ayrıca Masal, Güne, Deli Ömer, Karkas ve Korkmaz<br />
yükseltileri de bulunmaktadır. İlçenin tek akarsuyu, Beyler ve Gölcük köyü<br />
civarından gelen ve Gelinalan çayı ile beslenerek Ege Denizine dökülen Kocaçay’dır.<br />
Ayrıca Düzce ve Hereke Tepeciğinden geçerek denize ulaşan Hereke Çayı<br />
bulunmaktadır. Bu akarsular yaz aylarında kurumaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> Sancağına bağlı bir kaza olan Çeşme, 1864’te ilçe olmuştur. Alaçatı Belde<br />
Belediyesi ve bu belde ile merkez belediyeye bağlı 4 adet köyü bulunmaktadır.<br />
Turizm sektörünün <strong>İzmir</strong>’de en geliştiği yerdir. Şifalı sıcak-soğuk suları ve<br />
olağanüstü sayılabilecek kalitede kumu ile ün yapmıştır. <strong>İzmir</strong> ilinin batısında kendi<br />
adını taşıyan yarımadanın en ucunda kurulmuştur. Çeşme, doğudan Urla, kuzeyden<br />
Karaburun ilçesi, batı ve güneyden ise Ege Denizi ile çevrilidir. İlk çağlarda Cyssus<br />
adıyla bilinen Çeşme yöresi on iki İon kentinden biri olarak Erythre'nin iskelesiydi.<br />
12 adet köyü bulunan Urla, 1864 yılında <strong>İzmir</strong> Sancağına bağlanmıştır. <strong>İzmir</strong> il<br />
merkezine 38 km uzaklıkta, 728 km 2 yüzölçümüne sahip bir ilçedir. <strong>İzmir</strong> ili ikincil<br />
konut stokunun büyük bir kısmı Urla ilçesinde oluşma çabasındadır.<br />
1867’de <strong>İzmir</strong> Sancağına bağlanan Tire’nin, Gökçen Belde Belediyesi ve bu belde ile<br />
merkeze bağlı 65 köyü bulunup, batıda Selçuk, kuzeybatıda Torbalı, kuzeyde<br />
Bayındır, doğuda Ödemiş ilçeleri ve güneyde Aydın ili komşularıdır. Yüzölçümü 792<br />
km 2 olan ilçenin denizden yüksekliği 93 metredir.<br />
<strong>İzmir</strong>'in 45 km doğusunda yer alan ve 1882’de belediye, 1926 yılında ilçe olan<br />
Torbalı'nın ilk yerleşim alanı, Torbalı Ovasının batısında Yeniköy ile Özbey<br />
köylerdir. Ayrancılar, Çaybaşı, Karakuyu, Pancar, Subaşı ve Yazıbaşı Belde<br />
Belediyeleri olup bununla beraber bu beldelere bağlı 34 köyü bulunmaktadır.<br />
Aşağıdaki tabloda <strong>İzmir</strong> ili ilçeleri, bu ilçelerde yer alan köy ve belde sayıları ile<br />
belediye sayıları ve isimleri verilmiştir.<br />
6
Tablo 3.1 <strong>İzmir</strong> İli İlçe, Köy, Belde ve Belediye Sayıları<br />
İlçe İsmi<br />
Köy<br />
Sayısı<br />
Belde<br />
Sayısı<br />
Belde Belediyeleri İlçe İlçe<br />
Belediyeleri<br />
Balçova - - - 1 *Balçova<br />
Bornova 12 - - 1 *Bornova<br />
Buca 3 1 *Kaynaklar 1 *Buca<br />
Çiğli 1 1 *Sasallı 1 *Çiğli<br />
Gaziemir - 1 *Sarnıç 1 *Gaziemir<br />
Güzelbahçe 4 1 *Yelki 1 *Güzelbahçe<br />
Karşıyaka 2 - - 1 *Karşıyaka<br />
Konak 2 - - 1 *Konak<br />
Narlıdere - - - 1 *Narlıdere<br />
Aliağa 19 2 *Helvacı<br />
*Yenişakran<br />
Bayındır 38 3 *Canlı *Çırpı<br />
*Zeytinova<br />
1 *Aliağa<br />
1 *Bayındır<br />
Bergama 114 5 *Ayazkent<br />
*Göçbeyli<br />
*Zeytindağ<br />
*Yenikent<br />
*Bölcek<br />
1 *Bergama<br />
Beydağ 21 - - 1 *Beydağ<br />
Çeşme 4 1 *Alaçatı 1 *Çeşme<br />
Dikili 25 1 *Çandarlı 1 *Dikili<br />
Foça 4 3 *Bağarası<br />
*Gerenköy<br />
*Yenifoça<br />
1 *Foça<br />
Karaburun 13 1 *Mordoğan 1 *Karaburun<br />
7
Kemalpaşa 32 5 *Armutlu<br />
*Bağyurdu *Ören<br />
*Ulucak<br />
*Yukarıkızılca<br />
Kınık 29 2 *Poyracık<br />
*Yayakent<br />
1 *Kemalpaşa<br />
1 *Kınık<br />
Kiraz 52 - - 1 *Kiraz<br />
Menderes 21 6 *Görece<br />
*Oğlananası<br />
*Tekeli<br />
*Değirmendere<br />
*Gümüldür *Özdere<br />
Menemen 27 8 *Asarlık<br />
*Harmandalı<br />
*Koyundere<br />
*Maltepe *Seyrek<br />
*Türkeli *Ulukent<br />
*Emiralem<br />
1 *Menderes<br />
1 *Menemen<br />
Ödemiş 75 9 *Kayaköy<br />
*Zeytinlik<br />
*Bademli<br />
*Bozdağ<br />
*Kaymakçı<br />
*Ovakent<br />
*Birgi<br />
*Çaylı<br />
*Konaklı<br />
1 *Ödemiş<br />
Seferihisar 8 2 *Doğanbey *Ürkmez 1 *Seferihisar<br />
Selçuk 8 1 *Belevi 1 *Selçuk<br />
Tire 66 1 *Gökcen 1 *Tire<br />
Torbalı 34 6 *Ayrancılar<br />
*Çaybaşı<br />
*Karakuyu<br />
*Subaşı<br />
*Pancar<br />
*Yazıbaşı<br />
1 *Torbalı<br />
Urla 16 - - 1 * Urla<br />
TOPLAM 630 60 28<br />
8
Alanın merkez ve ilçe bazında idari ve genel tarifi yapıldıktan sonra, ilçelere bağlı<br />
köylerin isimlerinin verilmesi ile alana dair idari ve genel tarifler tamamlanmış<br />
olacaktır. Buna göre ilçelere bağlı köyler aşağıdaki gibidir.<br />
Tablo 3.2 İlçelere Bağlı Köyler<br />
İLÇELER<br />
ÖDEMİŞ<br />
ÇİĞLİ<br />
BAĞLI BULUNAN KÖYLER<br />
Artıcak, Bayırlı, Bebekler, Beyazıtlar, Bülbüller, Büyükavulcuk,<br />
Çağlayan, Çamyayla, Çobanlar, Demircili, Dereuzunyer, Dolaylar,<br />
Gerçekli, Gereli, Günlüce, Horzun, Işık, İlkkurşun, Karadoğan,<br />
Karakova, Keçililer, Kerpiçlik, Kızılca, Köseler, Küçükavulcuk,<br />
Mursallı, Ocaklı, Oğuzlar, Ortaköy, Sekiköy, Seyrekli, Suçıktı,<br />
Süleymanlar, Tosunlar, Üzümlü, Veliler, Yeniceköy, Yeniköy,<br />
Yolüstü, Yusufdere, Bıçakçı, Emirli, Kemenler, Mescitli, Pirinççi,<br />
Bucak, Cevizalanı, Elmabağı, Hacıhasan, Kemerköy, Kışlaköy,<br />
Kutlubeyler, Ovacık, Üçkonak, Yılanlı, Alaşarlı, Ertuğrulköy, Eselli,<br />
Kızılcaavlu, Köfündere, Kurucaova, Orhangazi, Türkönü,<br />
Uzundere, Yeşilköy, Balabanlı, Bozcayaka, Çamlıca, Çayırköy,<br />
Demirdere, Güney, Hamamköy, Kazanlı, Küçükören, Küre<br />
Kaklıç<br />
KARŞIYAKA Sancaklı Yamanlar<br />
KONAK<br />
BORNOVA<br />
BUCA<br />
Kavacık,Tırazlı<br />
Beşyol, Çamiçi, Çiçekli, Eğridere, Gökdere, Karaçam, Kavaklıdere,<br />
Kayadibi, Kurudere, Laka, Sarnıçköy, Yakaköy<br />
Belenbaşı, Karaağaç, Kırıklar<br />
GAZİEMİR -<br />
GÜZELBAHÇE Çamlı, Çamtepe, Küçükkaya, Payamlı<br />
DİKİLİ<br />
Bademli, Bahçeli, Çağlan, Çukuralan, Denizköy ,Gökçeağıl,<br />
Islamlar, Kabakum, Katıralanı, Kıratlı, Kıroba, Kızılçukur,<br />
Kocaoba, Mazılı, Merdivenli, Nebiler, Salihler, Samanlıkköy,<br />
Uzunburun, Yahşibey, Yelice, Deliktaş, Demirtaş, Esentepe,<br />
Yaylayurt<br />
9
BERGAMA<br />
Ahmetbeyler, Alacalar, Armağanlar, Aşağıkırıklar, Avunduk,<br />
Avunduruk, Aziziye, Bozköy, Cevaplı, Çakırlar, Çaltıkoru,<br />
Çamköy, Çitköy ,Çürükbağ, Dağıstan, Doğancı, Eğrigöl, Ferizler,<br />
Gaylan, Gökçeyurt, Hamzalısüleymaniye, İncecikler, Kadriye,<br />
Kaleardı, Kapıkaya, Karahıdırlı, Kaşıkçı, Mahmudiye, Maruflar,<br />
Narlıca, Ovacık, Örenli, Paşaköy, Pınarköy, Pireveliler, Sağancı,<br />
Sindel, Süleymanlı, Teğelti, Tepeköy, Üçtepe, Yalnızev, Yerlitahtacı,<br />
Yukarıkırıklar, Alhatlı, Alibeyli, Aşağıılgındere, Çamoba,<br />
Durmuşlar, Ilgındere, Kadıköy, Kaplanköy, Kozluca, Muratlar,<br />
Sarıcalar, Yalnızadam, Yeniler, Zağnos, Yukarıbey , Aşağıbey,<br />
Aşağıcuma, Ayvatlar, Çamavlu, Demircidere, Göbeller,<br />
Hacıhamzalar, Hisarköy, Kaplanköy, Karaveliler, Kıranlı, Okçular,<br />
Tekkeköy, Terzihaliller, Yukarıcuma, Akçenger, Çeltikçi, Çobanlar,<br />
Eğiller, Gültepe, Hacılar, Halilağalar, İkizler, İneşir, Karalar,<br />
Katrancı, Kırcalar, Oruçlar, Sarıcaoğlu, Tırmanlar, Topallar,<br />
Ürkütler, Yortanlı, Yukarıada, Atcılar, Balaban, Bayramcılar,<br />
Bekirler, Bozyerler, Hacılar, Kocahaliller, Kocaköy, Öksüzler,<br />
Rahmanlar, Seklik, Tavukçukuru, Çalıbahçe, Kızıltepe, Koyuneli,<br />
Kurfallı, Örlemiş, Sarıdere, Tekkedere<br />
KINIK<br />
Arpadere, Arpaseki, Aziziye, Bademalanı, Bağalanı, Balaban,<br />
Büyükoba, Cumalı, Çaltı, Çanköy, Çiftlikköy, Değirmencieli,<br />
Dündarlı, Elmadere, Hamzahocalı, Işıklar, İbrahimağa, Kalemköy,<br />
Karadere, Karatekeli, Kocaömerli, Kodukburun, Köseler, Mıstıklar,<br />
Musacalı, Örtülü, Sucahlı, Taştepe, Yaylaköy<br />
ALİAĞA<br />
FOÇA<br />
MENEMEN<br />
Aşağışakran, Bahçedere, Bozköy, Çakmaklı, Çaltılıdere, Çıtak,<br />
Çoraklar, Güzelhisar, Hacıömerli, Horozgediği, Kalabak, Kapıkaya,<br />
Karaköy, Karakuzu, Samurlu, Şehitkemal, Uzunhasanlar,<br />
Yukarışehitkemal, Yüksekköy<br />
Ilıpınar, Yenibağarası, Yeniköy, Kozbeyli<br />
Belen, Buruncuk, Çavuşköy, Çukurköy, Doğa, Günerli, Hatundere,<br />
Haykıran, Kesik, Musabey, Süzbeyli, Tuzculu, Yahşelli,Yanıkköy ,<br />
Alaniçi, Ayvacık, Bağcılar, Bozalan Çaltı, Göktepe, Görece,<br />
Hasanlar, İğnedere, Karaorman, Süleymanlı,Telekler, Turgutlar<br />
10
KEMALPAŞA<br />
Akalan, Ansızca, Aşağıkızılca, Bayramlı, Beşpınar, Cumalı,<br />
Çambel, Çınarköyü, Çiniliköyü, Damlacık, Dereköyü, Gökçeyurt,<br />
Gökyaka, Halilbeyli, Hamzababa, Kamberler, Kızılüzüm, Kurudere,<br />
Kuyucak, Ovacık, Örnekköy, Sarılar, Sarıçalı, Sinancılar, Sütçüler,<br />
Vişneli, Yenikurudere, Yenmiş, Yeşilköy, Yeşilyurt, Yiğitler, Zeamet<br />
MENDERES<br />
TORBALI<br />
SELÇUK<br />
BAYINDIR<br />
TİRE<br />
Akçaköy, Bulgurca, Çamköy, Çatalca, Develiü, Efençukuru, Keler,<br />
Kısık, Kuyucak, Künerlik, Şaşal, Yeniköy, Ahmetbeyli, Çakaltepe,<br />
Çamönü, Çile, Çileme, Gölova, Karakuyu, Sancaklı, Yeniköy<br />
Ahmetli, Arslanlar, Atalanı, Bülbüldere, Çamlıca, Çapak,<br />
Dağtekke, Demirci, Düverlik, Eyerci, Göllüce, Helvacı, Kaplancık,<br />
Karakızlar, Kırbaş, Korucuk, Kuşçuburnu, Naimeköy, Ormanköy,<br />
Özbey, Pamukyazı, Sağlık, Şehitler, Taşkesik,Tulum, Yeniköy,<br />
Yeşilköy, Yoğurtçular, Dağkızılca , Bozköy, Çakırbeyli, Doğancılar,<br />
Karaot, Saipler<br />
Acarlar, Barutçu, Çamlık, Gökçealan, Havutçulu, Sultaniye,<br />
Şirince, Zeytinköy<br />
Alankıyı, Alanköy, Balcılar, Buruncuk, Çamlıbel, Çenikler,<br />
Çıplakköyü, Dereköy, Elifli, Ergenli, Fırınlı, Gaziler, Hisarlık,<br />
Kabaağaç, Karahalilli, Karahayit, Karapınar, Kızılağaç, Kızılkeçili,<br />
Kızılova, Lutuflar, Pınarlı, Sarıyurt, Söğütören, Tokatbaşı, Turan,<br />
Yakacık, Yusuflu, Arıkbaşı, Çiftçigediği, Dernekli, Hasköy,<br />
Havuzbaşı, Karaveliler, Kızılcaova, Osmaniye, Osmanlar,<br />
Yakapınar<br />
Akkoyunlu, Akmescit, Alacalı, Armutlu, Arpadere, Ayaklıkırı,<br />
Başköy, Boynuyoğun, Büyükkemerdere, Büyükkömürcü,<br />
Cambazlı, Çayırlı, Çeriközü, Çiniyeri, Çukurköy, Dağdere, Dallık,<br />
Derebaşı, Dibekçi, Doyranlı, Dündarlı, Eskioba Hisarlık, Işıklar,<br />
Işıklı, Kaplan, Karateke, Kireli, Küçükburun, Küçükkemerdere,<br />
Küçükkömürcüü, Kürdüllü, Mahmutlar, Musalar, Ortaköy,<br />
Palamutköy, Somak, Topalak, Toparlar, Turgutlu, Yamandere,<br />
Yemişler, Yeniçiflik, Yenioba, Akçaşehir, Akyurt, Alaylı,<br />
Halkapınar, Hasançavuşlar, Kurşak, Küçükkale, Mehmetler,<br />
Üzümler, Çobanköy, Dereli, Eğridere,Kırtepe, Kızılcahavlu,<br />
Kocaaliler, Osmancık, Peşrefli, Sarılar, Saruhanlı, Yeğenli,<br />
Yenişehir<br />
11
BEYDAĞ<br />
Adaküre, Alakeçili, Bakırköy, Çamlık, Çiftlikköy, Çomaklar,<br />
Eğridere, Erikli, Halıköy, Karaoba, Kurudere, Menderes, Mutaflar,<br />
Palamutcuk, Sarıkaya, Tabaklar, Yağcılar, Yeniyurt, Yeşiltepe,<br />
Yukarıaktepe, Yukarıtosunlar<br />
KİRAZ<br />
Ahmetler, Akpınar, Altınoluk, Arkacılar, Avunduruk, Aydoğdu,<br />
Bahçearası, Başaran, Ceritler, Cevizli, Çanakçı, Çatak, Çayağzı,<br />
Çömlekçi, Doğancılar, Dokuzlar, Emenler, Gedik, Haliller,<br />
Hisarköy, İğdeli, Kaleköy, Karabağ, Karabulu, Karaburç, Karaman,<br />
Kibar, Mavidere, Mersinlidere, Olgunlar, Ovacık, Örencik, Örenköy,<br />
Pınarbaşı, Saçlı, Sarıkaya, Sarısu, Sırımlı, Solaklar, Suludere,<br />
Şemsiler, Taşlıyatak, Tekbıçaklar, Tombullar, Umurcalı, Umurlu,<br />
Uzunköy, Veliler, Yağlar,Yeniköy, Yenişehir, Yeşildere<br />
ÇEŞME<br />
KARABURUN<br />
Ovacık, Germiyan, Ildır, Karaköy<br />
Ambarseki, Bozköy, Hasseki, Saip, Sarpıncık, Tepeboz,<br />
Küçükbahçe, Parlak, Salman, Yaylaköy, Eğlenhoca, İnecik,<br />
Kösedere<br />
SEFERİHİSAR<br />
Beyler, Düzce, Gödence, İhsaniye, Kavakdere, Orhanlı, Turgut,<br />
Ulamış<br />
URLA<br />
Bademler, Balıklıova, Demircili, Gölcük, Gülbahçe, Kuşçular,<br />
Ovacık, Özbek, Yağcılar, Uzunkuyu, Barbaros, Birgi, Kadıovacık,<br />
Nohutalan, Zeytineli, Zeytinler<br />
12
4. İZMİR İLİNİN EKONOMİK SEKTÖREL POTANSİYELİ<br />
<strong>İzmir</strong>’in sosyo-ekonomik potansiyelini ortaya koymaya çalışırken, aslında aşağıdaki<br />
soruların cevaplarını araştırmaktayız: <strong>İzmir</strong> ili hangi özellikleriyle diğer illerden<br />
ayrılmaktadır veya <strong>İzmir</strong> ili diğer illerden ayrı olarak düşünülebilir mi? Bunlara bir<br />
üçüncü soruyu da ekleyebiliriz. Bu da <strong>İzmir</strong> ili sosyo-ekonomik özelliklere göre<br />
sınıflandırılmaya çalışılsa, hangi illerle beraber kümelenir sorusudur.<br />
Bu soruların cevaplarını Selçuk KOÇ, 2001 1 yılında yaptığı çalışmada açıklamayı<br />
denemiştir. Çalışmada 75 ile ait 1997 yılına ait 22 değişken kullanılmıştır. Kümeleme<br />
analizi hiyerarşik ve hiyerarşik olmayan şeklinde iki ana başlık altında uygulanarak,<br />
küme sayısına 15 olarak karar verilmiştir. Hiyerarşik Kümeleme analizinde Ward<br />
yöntemine göre, gelişmiş illerden İstanbul, Ankara, <strong>İzmir</strong>, Kocaeli ve Bursa illeri<br />
diğer illerden farklı olarak birer küme oluşturmuşlardır. Ayrıca yapısal özellikleri<br />
bakımından Şırnak, Şanlıurfa ve Zonguldak’ta birer küme meydana getirmişlerdir.<br />
Böylece 15 kümenin 8’i tek şehirli küme şeklinde karşımıza çıkmaktadır. Her iki<br />
kümeleme analizine göre İstanbul, Ankara <strong>İzmir</strong> ve Bursa illeri “tek başına bir küme<br />
içersinde” yer almaktadır. Diğer iller ise sosyo-ekonomik özelliklerine göre farklı<br />
kümelerde yer almaktadır. Bu çalışma <strong>İzmir</strong> ilinin Türkiye ve Ege Bölgesi önemi<br />
göstermektedir. Yukarıda sorduğumuz üç sorunun cevabını KOÇ’un çalışmasına göre<br />
rahatlıkla verebiliriz: <strong>İzmir</strong> ili hem gelişmiş hem de gelişmekte olan illerden farklıdır.<br />
Bu nedenle, <strong>İzmir</strong> ili baz alınarak bir stratejik plan yapılmasında herhangi bir<br />
engel yoktur.<br />
Diğer taraftan 2002/4720 sayılı bakanlar kurulu ile “Bölgesel istatistiklerin<br />
toplanması, geliştirilmesi, bölgelerin sosyo-ekonomik analizlerinin yapılması, bölgesel<br />
politikaların çerçevesinin belirlenmesi ve Avrupa Birliği Bölgesel İstatistik Sistemine<br />
uygun karşılaştırılabilir istatistiki veri tabanı oluşturulması amacıyla ülke genelinde<br />
İstatistiki Bölge Birimleri Sınıflandırması” tanımlanmıştır. Burada <strong>İzmir</strong> ili düzey 2<br />
olarak tanımlanmış ve 3 kümeye ayrılan Ege Bölgesi tanımlamasında tek<br />
başına ele alınmıştır. Böylece yürütmenin bakışı ile bilimsel analiz sonuçları<br />
paralellik göstermektedir.<br />
1 KOÇ, Selçuk, “Kümeleme Analizi Yöntemiyle İllerin Sosyo-Ekonomik Özelliklerine Göre<br />
Gruplandırılması ve Gelişmişlik Düzeylerinin Belirlenmesi”, DEU,Sosyal Bilimler Enstitüsü,<br />
Ekonometri ABD, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, 2001.(Danışman: Y.Doç.Dr.M.Vedat<br />
PAZARLIOĞLU)<br />
1
DPT Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü tarafından 1996 yılında<br />
yapılan “İlerin Sosyo–Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması Araştırması 1 ” temel bileşenler<br />
analizi yöntemi kullanılarak illeri beş gelişmişlik derecesine ayırmıştır. İllerin gelişme<br />
düzeyleri ile ilgili olarak illerin gelişmişlik sıralaması ve gelişmişlik endeksine göre<br />
1.derecede gelişmiş iller grubunda beş il yer almaktadır. Bu iller İstanbul, Ankara,<br />
<strong>İzmir</strong>, Kocaeli ve Bursa şeklinde sıralanmaktadır. “8. Beş Yıllık Kalkınma Raporu,<br />
Bölgesel Gelişme Özel İhtisas Komisyonu Raporu”nda bu araştırmaya atıfta<br />
bulunarak, çalışmanın gelişmişlik indeksini baz almıştır.<br />
Bilimsel çalışmalara göre <strong>İzmir</strong> ili Türkiye’nin ilk üç ili arasında yer almaktadır.<br />
Ancak bu durum, “<strong>İzmir</strong>liler” için yeterli olmamalıdır. Strateji Raporu III’e başlarken<br />
ekip olarak zaten <strong>İzmir</strong>’in mevcut potansiyelini biliyorduk ve bu konuda yapılan<br />
çalışmalardan haberdardık. Bu strateji planı çalışması ile <strong>İzmir</strong>’in yarışacağı illerin<br />
ligini değiştirmeyi ve yeni lig için vizyon oluşturmayı hedeflemekteyiz. Yani bu<br />
çalışma ile; Neredeyiz, nereye ulaşmak istiyoruz ve hedefimize nasıl ulaşırız<br />
sorularının cevaplarını bulmaya çalışacağız. Önce temel göstergelerden Ege<br />
Bölgesinin ekonomik özellikleri ortaya konulacaktır. <strong>İzmir</strong> ili ve bölge illerinin bazı<br />
ekonomik özellikleri ele alınıp ve akabinde de <strong>İzmir</strong>’in ekonomik yapısı açıklanacaktır.<br />
Ege Bölgesi<br />
Ege Bölgesi 1990 ile 2000 yılları arasında Türkiye’ye Gayri Safi Yurt İçi Hasılasının<br />
ortalama % 16’lık kısmını üretmektedir. Ege Bölgesinin 1990 ile 2000 yılları<br />
arasındaki 1987 fiyatlarıyla GSYİH’nın gelişimi aşağıdaki şekilde verilmiştir. Şekilden<br />
de görüleceği üzere Türkiye Ekonomisinin yaşadığı krizlerden bölge ekonomisi de<br />
etkilenmiştir. GSYİH 1994 ve 1999 krizlerinde düşme diğer yıllarda ise artma<br />
eğilimdedir. Krizlerde GSYİH’daki azalma oranı 1987 sabit fiyatları ve sırasıyla 1,5 ile<br />
5,9 olarak gerçekleşmiştir. 1993 yılında 9,3’lük bir artış yüzdesi yakalayan bölge,<br />
artış yıllarında ortalama % 6’lık bir büyüme gerçekleştirmiştir. Bu değerlerde<br />
bölgenin ekonomik potansiyelini göstermektedir. Asuman ALTAY 2 çalışmasında 1995-<br />
1998 dönemi için Türkiye’nin en hızlı sanayileşen bölgesinin Ege Bölgesi olduğunu<br />
belirmektedir. Ege Bölgesi, Türkiye sanayi üretiminin % 14’ünü üretmekte ve<br />
bölgenin imalat endüstrisine olan katkısı istihdamda % 3, üretimde % 13, katma<br />
değerde % 17 ve yatırımlarda % 13’tür.<br />
1 Bülent Dinçer, Metin Özaslan, Erdoğan Satılmış, “İllerin sosyo-ekonomik gelişmişlik<br />
sıralaması araştırması”, DPT. Bölgesel Gelişme ve Yapısal Uyum Genel Müdürlüğü, Ankara,<br />
Aralık 1996<br />
2 Asuman ALTAY, <strong>İzmir</strong>’de Ekonomik ve Mali Yapı: Göçün getirdikleri, Göç Raporu, <strong>İzmir</strong> Yerel<br />
Gündem 21, Haziran-1998. s.85<br />
2
Şekil 4.1 Ege Bölgesinin Gayri Safi Yurt İçi Hasılası (1990-2000)<br />
Ege Bölgesi'nin GSYİH ve Artış Yüzdesi<br />
20.000.000<br />
18.000.000<br />
16.000.000<br />
14.000.000<br />
12.000.000<br />
1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 2000<br />
9<br />
7<br />
5<br />
3<br />
1<br />
-1<br />
-3<br />
-5<br />
-7<br />
GSYİH<br />
Artış(%)<br />
Kaynak: DPT il ve bölge istatistiklerinden faydalanılarak çizilmiştir<br />
İktisadi faaliyet kollarına göre 2000 yılı cari üretici fiyatlarına göre Ege bölgesinin<br />
GSYİH değerlerini incelersek, (Bkz. Tablo 4.1) en yüksek GSYİH’yı sanayiden elde<br />
edildiği görülür. Bunu ticaret ve tarım takip etmektedir. Zaten her üç faaliyet<br />
kolunda da Ege Bölgesinin üstünlüğü vardır. Ülke ekonomisindeki bölgenin payı,<br />
sanayide % 17, ticarette % 18 ve tarımda ise % 23’tür. Tarımdaki nispi payın<br />
yüksekliğinde, bölgeye özgün pamuk, üzüm, incir ve zeytin gibi ürünlerin olması ve<br />
bölgedeki tarım gelişmiş olmasının payı vardır.<br />
Tablo 4.1 Ege Bölgesi ve Türkiye’nin İktisadi Faaliyet Kollarına Göre GSYİH<br />
Değerleri<br />
İktisadi Faaliyet Kolu<br />
Ege Bölgesi<br />
(Milyar TL)<br />
Türkiye<br />
(Milyar TL)<br />
Ege Bölgesinin<br />
Payı (%)<br />
Tarım 3,691,354 17,540,631 23<br />
Sanayi 5,124,180 29,027,781 17<br />
İnşaat 937,042 6,483,105 15<br />
<strong>Ticaret</strong> 3,826,363 24,906,512 18<br />
Ulaştırma Ve Haberleşme 2,707,768 17,645,564 17<br />
Diğer 4,649,717 28.979,865 10<br />
Toplam GSYİH 20,936,424 124,583,458 -<br />
Kaynak DİE (2000-Cari Üretici Fiyatları)<br />
Ege Bölgesi, Türkiye genel bütçe gelirlerinin 1995-2001 döneminde % 10’luk kısmını<br />
gerçekleştirmiştir. Diğer taraftan yine ayni dönem için, Türkiye’deki banka kredileri<br />
ve mevduatında Ege Bölgesinin payı, sırasıyla, % 10 ve % 15’dir. Bu değişkenlere ait<br />
veriler aşağıdaki tabloda verilmiştir.<br />
3
Tablo 4.2 Ege Bölgesine Ait Bütçe, Kredi ve Mevduat Verileri (Milyon TL)<br />
Yıllar Genel Bütçe Gelirleri * Banka Kredileri * Banka Mevduatı *<br />
1995 162,347 4,103,477 6,691,553<br />
1996 324,680 4,733,864 8,026,022<br />
1997 679,108 5,810,158 8,381,082<br />
1998 1,241,045 5,431,990 8,918,928<br />
1999 1,878,066 4,499,368 11,623,978<br />
2000 3,071,641 4,799,565 10,148,816<br />
Kişi Başına - 536.9 1,135.4<br />
*Genel Bütçe Gelirleri cari; Banka Kredileri ve Mevduatı 2001 yılı fiyatlarıyla sunulmuştur.<br />
Ege Bölgesine yapılan kamu yatırımlarına ait tutarlar aşağıdaki şekilde verilmiştir.<br />
1990 ile 2001’e kadar süre içersinde 2 katrilyonun altına düşmemiştir. Bu seviyeye<br />
1994 ve 1995 yıllarında inmiştir. Tabi ki bunda 5 Nisan 1994’deki ekonomik<br />
kararların etkisi vardır. 1996’dan sonra bölge 3 ila 4 katrilyon arasında kamu<br />
yatırımı almaktadır. Devam etmekte olan kamu yatırımları ve durumları ayrı başlık<br />
altında incelenecektir.<br />
Şekil 4.2 Ege Bölgesine Yapılan Kamu Yatırım Harcamaları Tutarı (1990-2001)<br />
KAMU YATIRIM HARCAMALARI<br />
(2001 fiyatlarıyla ;Milyar TL)<br />
2001<br />
2000<br />
1999<br />
1998<br />
1997<br />
1996<br />
1995<br />
1994<br />
1993<br />
1992<br />
1991<br />
1990<br />
0<br />
2.000.000<br />
1.000.000<br />
4.000.000<br />
3.000.000<br />
6.000.000<br />
5.000.000<br />
8.000.000<br />
7.000.000<br />
Kaynak: DİE<br />
Ege Bölgesinde 1995-2001 döneminde 4856 adet teşvik belgeli yatırım yapılmıştır. Bu<br />
Türkiye’deki teşvik belgelerinin % 17’sine karşılık gelmektedir. Aynı dönemdeki<br />
yatırımların tutarı ise 2001 fiyatlarıyla 23,3 katrilyondur. Bu tutar ise Türkiye<br />
tutarının % 12’sine tekabül etmektedir. Yatırımlar 286.430 kişiye iş imkanı<br />
sağlayarak istihdama katkı sağlamıştır. Teşvik belgeli yatırımların istihdama<br />
sağladığı katkının % 16’sını Ege Bölgesi gerçekleştirmiştir.<br />
4
Tablo 4.3 Teşvik Belgeli Yatırımlar (2001 fiyatlarıyla Milyar TL.)<br />
Yıllar Belge Adedi Pay Yatırım Tutarı Pay İstihdam Pay<br />
1995 1,008 0.20 9,367,325 0.12 70,640 0.19<br />
1996 902 0.18 3,720,267 0.11 43,714 0.16<br />
1997 884 0.17 3,720,269 0.14 51,189 0.15<br />
1998 637 0.15 2,674,414 0.16 46,593 0.16<br />
1999 521 0.18 1,545,022 0.10 31,180 0.16<br />
2000 559 0.16 1,093,196 0.08 25,247 0.13<br />
2001 345 0.16 1,110,952 0.10 17,867 0.17<br />
Toplam 4,856 0.17 23,231,446 0.12 286,430 0.16<br />
Kaynak: Hazine Müsteşarlığı<br />
Ege Bölgesinin sanayii potansiyeli hakkındaki fikir veren 2002 yılına ait 100 büyük<br />
firma için bulgular, bölgenin sanayi odasının web-bülteninden yararlanılarak aşağıda<br />
aktarılmıştır:<br />
2002 yılında “Ege Bölgesinin En Büyük 100 Firmasının” üretimden satışları 12<br />
katrilyon 556 trilyon TL'dir. (8.4 Milyar Dolar) 100 büyük firmanın 97'si özel<br />
sektör, 3'ü kamu firmasıdır. Bu firmaların toplam üretimden satışlar ve cirosu<br />
içerisinde, kamu kesimi % 45'lik bir paya sahiptir. Ege’nin 100 büyük firmasının 23'ü<br />
gıda sektöründe yer almaktadır. Bunu takip eden kimya sektörü 10 firma ile ikinci,<br />
metal ana sektörü 9 firma ile üçüncü durumdadır.<br />
Üretimden satışlar itibariyle en yüksek değeri, 5 katrilyon 685 trilyon TL ile petrol<br />
sektörü gerçekleştirmiştir. Daha sonra gelen gıda sektörünün üretimden satışları 1<br />
katrilyon 387 trilyon TL, tütün sektörünün 1 katrilyon 92 trilyon TL, metal ana<br />
sektörünün 701 trilyon TL'dir.<br />
2002 yılında Ege'nin 100 büyük firmasının üretimden satışları reel olarak özel<br />
sektörde % 5, kamuda % 9 olmak üzere toplamda % 7 oranında gerilemiştir. 100<br />
büyük firmanın toplam cirosu ise % 14 azalmıştır.<br />
2002 yılında 100 büyük firmanın özellikle özel sektör firmalarının kendi üretimlerinin<br />
dışında yaptıkları ticari satışlarında güçlük çektikleri görülmektedir. Firmaların ticari<br />
satışları % 58 oranında gerilerken bu oran özel sektörde % 72, kamu kesiminde %<br />
20'dir. Bir önceki yıl yaşanan büyük ekonomik krizle birlikte firmaların ekonomik<br />
yapılarındaki bozulma hala çeşitli cephelerde birden kendini göstermeye devam<br />
etmektedir. Bölgemizdeki firmaların öz sermayelerinde büyük bir aşınma söz<br />
konusudur. 2002 yılında 100 büyük firmanın öz sermayesi % 17, net aktifleri %<br />
22 oranında gerilemiştir. Öz sermaye gerilemesi; özel sektörde % 13, kamu<br />
kesiminde % 23'ler seviyesindedir. Net aktif değerleri ise özel sektörde % 18, kamuda<br />
% 23 azalmıştır.<br />
Diğer yandan özel kesim firmalarının borçlanma oranı % 21 gerileme gösterse bile,<br />
100 büyük firmadaki özel sektör firmalarının toplam borcu üretimden satışlarının<br />
neredeyse tamamına karşılık gelmektedir. 2002 yılında özel kesimin borç düzeyi<br />
varlıklarının % 72'sine ulaşmıştır. Özel sektörün ödediği faizlerin oranı 2001 yılında<br />
5
% 72 artış göstermişti. 2002'de ise durum değişmemiş, özel sektör % 37 oranında<br />
artan bir faiz yüküyle boğuşmaya devam etmektedir.<br />
100 büyük firmanın 2002 yılındaki bilanço karları % 29 oranında azalırken, bilanço<br />
zararları % 81 gerileme göstermektedir. Ancak, bilanço zararlarında görülen gerileme<br />
geçen yıl yaşanan büyük zarar tablosundan kaynaklanmaktadır. 2000 yılı değerlerine<br />
göre bilanço zararı ancak % 25'ler seviyesinde bir gerileme göstermektedir. 2002<br />
yılında 100 büyük firma içerisinde 22 firma zarar bildirmiştir. 2002'de özel<br />
sektörde net kar 269 trilyon TL iken, kamu kesiminde 84 trilyon TL net kar vardır.<br />
100 büyük firmanın toplam bilanço karı 506 trilyon TL, bilanço zararı 153 trilyon<br />
TL'dir.<br />
2002 yılında 100 büyük firmanın "rant gelirleri" denilen yani repo ve faiz gelirlerini<br />
kapsayan faaliyet dışı gelirleri, geçen yıla göre % 25 oranında gerileyerek 803 trilyon<br />
TL olmuştur. Ancak, faaliyet dışı gelirlerin firmaların net karlılıkları içindeki payı %<br />
227'ye çıkmıştır. Bu durum 2002'de firmaların üretim faaliyetlerinden zarar ettiğini<br />
ve bu zararı da diğer gelirlerle düzeltmeye çalıştıklarını göstermektedir.<br />
2002 yılında Ege Bölgesinin 100 büyük firması 2 katrilyon 379 trilyon TL'lik net<br />
katma değer yaratmıştır. 100 büyük firmanın yarattığı net katma değer Türkiye Gayri<br />
Safi Milli Hasılası'nın % 0,9'unu oluşturmaktadır. 2002 yılında 100 büyük firmada<br />
yaratılan katma değerin % 54'ü faizlerden oluşurken, ücretlerin payı % 30, net karın<br />
payı % 15 ve kiranın payı da % 1 olmuştur. Sadece özel sektör olarak<br />
değerlendirildiğinde, faizlerin payı % 61'lere kadar çıkmaktadır. Kamu kesiminde ise,<br />
ücretlerin katma değer içinde % 65'lere ulaştığı görülmektedir. Bundan açıkça<br />
görülmektedir ki, özel sektörde yaratılan katma değer faizler tarafından, kamu<br />
kesiminde yaratılan katma değer de ücretler tarafından sömürülmektedir.<br />
2002 yılında da yüksek faiz hadleri, gelir ve gider kalemlerini büyük ölçüde<br />
etkilemeye ve firmaların karlılığını azaltmaya devam etmektedir. Firma karlılıklarının<br />
düşük seviyelerde olması, kaynak yaratamamaları, yarattıkları net katma değerin<br />
dağılımındaki dengelerin bozulmasında en büyük etkenlerden birini oluşturmaktadır.<br />
2002 yılında kamu kesiminde satış karlılığı sadece % 1,5’tir. Kamu kesimi öz<br />
sermayesinin % 7,3'ü, aktiflerinin 4,2'si oranında kar sağlamıştır. Özel sektörün satış<br />
karlılığı ise % 3,9'dur. Özel sektör ise öz sermayesinin % 13,4'ü, aktiflerinin % 3,8'i<br />
oranında kar sağlamıştır.<br />
2002 yılında 100 büyük firma 44.861 kişi istihdam etmiştir. 100 büyük firmanın<br />
istihdamı % 11 oranında azalmıştır. İstihdamdaki gerileme özel sektörden<br />
kaynaklanmaktadır. 2002 yılında istihdam özel sektörde % 13 gerilerken kamu<br />
sektöründe % 2 artmıştır. 100 büyük firmada en fazla istihdam barındıran<br />
sektör % 18 payla gıda sektörüdür. Bunu % 13 ile petrol ve % 10 payla giyim<br />
sektörleri izlemektedir.<br />
100 büyük firmanın 2002 yılındaki ihracatı 1 milyar 952 milyon, ithalatı 3 milyar 14<br />
milyon dolardır. 2002'de Ege'nin 100 büyük firması, Türkiye toplam ihracatının ve<br />
ithalatının % 6'sını sağlamıştır. Dolar bazında 100 büyük firmanın dolar bazında<br />
ihracatı % 15, ithalatı % 4 artmıştır. İhracatta en büyük payı % 21 ile TÜPRAŞ ve<br />
PETKİM'in olduğu petrol sektörü almaktadır. Onu % 14 ile metal ana, % 13 ile gıda<br />
6
sektörleri takip etmektedir. 100 büyük firma ithalatının % 60'ını yine TÜPRAŞ ve<br />
PETKİM gerçekleştirmiştir. 2002 yılında 100 büyük firma genelinde üretimin % 25'i<br />
ihraç edilmiştir. Giyim sektörü üretiminin % 85'ini, makine sektörü % 79'unu, deri<br />
ve metal ana sektörleri ise üretimlerinin % 66'sını ihraç etmiştir.<br />
Bankaların üreten kesime yeterli fonu aktaramadığı, dışarıdan gelen sermaye<br />
girişinin kısıtlı olduğu 2002 yılında, % 7,8'lik büyüme gerçekleştirilmesi önemli bir<br />
başarıdır. Ege Bölgesinin 2002 yılı büyük firma değerlendirmelerinde görüldüğü gibi<br />
tüm verilerde reel bir gerileme vardır.<br />
2002'de Ege Bölgesinde "Üretimden Satışları" 7 trilyon TL'nin üzerinde 263 firma<br />
tespit edilmiştir. Bu firmaların; 193’ü <strong>İzmir</strong>, 30'u Denizli, 17'si Manisa, 15'i Aydın,<br />
4'ü Muğla, 2'si Afyon, 1'i Kütahya, 1'i de Uşak illerinde yer almaktadır. 263 firmanın<br />
üretimden satışları tutarı 15 katrilyon 775 trilyon TL'dir.<br />
Bölge halkının ekonomik durumunun bir göstergesi olarak da verilen motorlu araç<br />
sayısını inceleyelim. Türkiye’deki araç sayısının % 18’i Ege Bölgesindedir. Diğer<br />
taraftan özel araç ayrımına göre, Türkiye’deki özel araç sayısının % 16,5’i Ege<br />
Bölgesindedir. Karşılaştırmada kullanılan 10.000 kişiye düşen araç sayısına<br />
baktığımızda ise bölgenin avantajlı olduğunu görmekteyiz. 10.000 kişiye düşen araç<br />
sayısında, Bölge, Türkiye ortalamasına nazaran özel araçta 1,34 kat ve motorlu kara<br />
taşıtı sayısında ise 1,37 kat daha fazla araca sahiptir.<br />
Tablo 4.4 Motorlu Kara Taşıtı ve Özel Otomobil Sayısı (2003)<br />
Taşıtlar Ege Bölgesi Türkiye<br />
Otomobil 766.439 4.630.729<br />
Minibüs 46.438 242.432<br />
Otobüs 21.504 120.874<br />
Kamyonet 161.659 897.929<br />
Kamyon 56.575 399.765<br />
Motosiklet 291.916 1.053.479<br />
Özel amaçlı taşıtlar 6.731 59.464<br />
Yol ve İş Makineleri 13.844 134.031<br />
TOPLAM 1.365.106 7.538.703<br />
10.000 Kişiye Düşen<br />
Özel Otomobil Sayısı 856 683<br />
Motorlu Kara Taşıtı Sayısı 1525 1111<br />
Kaynak: DİE<br />
Ege Bölgesi İlleri<br />
<strong>İzmir</strong> haricindeki Ege bölgesindeki illeri bütün halinde ele alacağız. <strong>İzmir</strong> bazlı olarak<br />
bölge illerini düşünürsek Manisa, Aydın ve Balıkesir sınır komşusu illerdir. Burada<br />
Balıkesir coğrafi olarak Marmara Bölgesinde yer alsa da <strong>İzmir</strong> ile yakın bağlantısı ve<br />
ekonomik ilişkiler nedeniyle bölge illeri içersinde varsayılmıştır. Bu üç ili iç kabuk<br />
iller olarak kabul etmekteyiz. Yakınlıklarına göre doğuda Uşak, Kütahya ve Afyon;<br />
7
güneyde ise Aydın, Deniz ve Muğla illeri <strong>İzmir</strong>’in etrafında bir dış kabuk olarak yer<br />
almaktadırlar.<br />
Bu illeri ürettikleri bakımından ele aldığımızda, bölgenin en güçlü ilinin <strong>İzmir</strong>’dir.<br />
Aşağıdaki tabloda da görüleceği gibi, 1999 yılında bölge GSYİH’nın ortalama %<br />
42,4’lük kısmı <strong>İzmir</strong>’de gerçekleşmiştir. 1986 yılında % 43,2 olan bu oran 0,8 puan<br />
azalmıştır. Manisa, Aydın ve Denizli hızla sanayileşmektedir. Manisa, Aydın ve Denizli<br />
GSYİH’daki bölge paylarını arttırmıştır. Diğer taraftan Muğla payını arttırmış ve 2,2<br />
puanlık bir artış yakalamıştır. Uşak’ın payı sabit kalmış olup, Kütahya’nın payında<br />
4,5 puanlık bir düşme söz konusudur. Bölgenin GSYİH’sı 1986-1999 döneminde yani<br />
14 yıllık süreç içersinde 3 kat artarak 11 milyar dolardan 30.2 milyar dolara<br />
çıkmıştır. 2001 verileri kriz sonrası olması nedeniyle karşılaştırmaya farklı bir boyut<br />
getirmektedir.<br />
Tablo 4.5 Ege Bölgesi İllerinin GSYİH Değerleri (Milyon $) ve Bölge İçindeki<br />
Payları (%)<br />
İller 1986 1999 2001<br />
GSYİH Bölge Payı GSYİH Bölge Payı GSYİH Bölge Payı<br />
<strong>İzmir</strong> 4.754 43,2 12.776 42,4 10.715 44<br />
Manisa 1.361 12,4 3.872 12,8 3.017 12,3<br />
Balıkesir 998 9,1 2.706 9,0 2.104 8,6<br />
Muğla 702 6,4 2.588 8,6 2.337 8,9<br />
Aydın 853 7,7 2.505 8,3 1.876 7,7<br />
Denizli 796 7,2 2.291 7,6 1.755 7,2<br />
Afyon 486 4,4 1.419 4,7 1.000 4,1<br />
Kütahya 820 7,4 1.353 4,5 1.158 4,7<br />
Uşak 241 2,2 639 2,1 451 1,8<br />
Ege 11.011 100,0 30.149 100 24.413 100<br />
Türkiye 58.493 181.171 142.856<br />
Kaynak: DİE-il ve bölge istatistiklerinin ilgili yayınlardan faydalanarak düzenlenmiştir.<br />
Ege Bölgesindeki illerin kişi başına GSYİH değerleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bu<br />
tabloda 1986 ile 1998-2001 dönemine ait veriler sunulmaktadır. Özellik 1998-2001<br />
dönemi verilerinin verilmesindeki amaç ekonomik krizlerin iller üzerindeki etkilerinin<br />
net bir biçimde görülmesini sağlamaktır. Bölgenin kişi başına ortalama GSYİH’sı<br />
1986 yılında 1.398 dolardır. 1998 yılında 3.222 dolara kadar çıkmış, ancak krizlerin<br />
etkisiyle 2001 yılında 2.182 dolara düşmüştür. Bu da ülke ekonomisindeki<br />
gerilemenin, bölge ekonomisi üzerindeki etkisinin iyi bir göstergesidir. Dikkat çekici<br />
bir nokta kriz dönemlerinde Muğla’nın değerinin <strong>İzmir</strong>’in üzerine çıkmış olması<br />
yada ona yakın miktarlarda seyretmesidir. Bu durumda bize turizm potansiyeli olan<br />
illerin, bu imkanı değerlendirdiklerindeki kazancı göstermektedir.<br />
8
Tablo 4.6 Ege Bölgesinde İllerinin Kişi Başına GSYİH Değerleri($)<br />
İLLER<br />
GSYİH<br />
1986 1998 1999 2000 2001<br />
<strong>İzmir</strong> 1,991 4.349 4.019 4.302 3.215<br />
Muğla 1,272 4.707 3.976 4253 3.308<br />
Manisa 1,083 3.778 3.136 3292 2.459<br />
Denizli 1,403 3.069 2.787 2807 2.133<br />
Aydın 1,124 3.318 2.762 2932 2.017<br />
Balıkesir 1,165 3.137 2.623 2819 2.005<br />
Kütahya 723 2.395 2.091 2256 1.805<br />
Uşak 1,352 2.286 2.045 2047 1.436<br />
Afyon 876 1.960 1.772 1747 1.263<br />
Ege Bölgesi 1,398 3.222 2.801 2.937 2.182<br />
Kaynak: DİE-il ve bölge istatistiklerinin ilgili yayınlardan faydalanarak düzenlenmiştir.<br />
Kişi başına GSYİH aynı zamanda nüfus hareketlerini açıklayan bir değişken<br />
olmaktadır. Bölge illerinin göç oranlarına baktığımızda GSYİH’ları ile bağlantı<br />
olduğunu görmekteyiz. Zira yüksek kişi başına GSYİH sahip illerin göç oranları pozitif<br />
ve yüksek olmaktadır. Diğer taraftan düşük kişi başına GSYİH değerine sahip illerin<br />
göç oranları negatif ve yüksek olmaktadır. Özellikle Kütahya ve Afyon illeri göç<br />
veren iller konumundadır. Her iki ilin 1986 KBGSYİH değeri 1.000 doların<br />
altındadır. Uşak’ta harekete geçen sanayi 90’lı yıllardan itibaren göç alan il haline<br />
getirmiştir. KBGSYİH değeri Kütahya’dan düşük olmasına rağmen coğrafi konum ve<br />
yeşeren sanayisi bu ilin çekiciliğini arttırmıştır.<br />
Sanayi merkezleri haline gelen <strong>İzmir</strong>, Manisa, Denizli ve gelişmekte olan sanayiye<br />
sahip Aydın illerinin cazibe merkezi oldukları göç oranlarından belli olmaktadır. <strong>İzmir</strong><br />
en yüksek göç oranı değerine sahiptir. Tarımın göç oranlarını arttırmakta tek başına<br />
etkisi azdır. Tarım faktörü mevsimlik işçi hareketlerine neden olmaktadır. Ancak<br />
sanayinin yörede filizlenmesi göç oranını negatiften pozitife çevirmektedir ki, bu<br />
durumu Denizli ve Uşak’ın göç oranları değerlerinden izleyebiliriz. Ayrıca turizmin<br />
etkisini de Muğla’nın değerlerinde rahatlıkla görebiliriz.<br />
Tablo 4.7 Ege Bölgesi İllerinin Göç Oranları<br />
İller 1980 Yılı Göç Oranı 1985 Yılı Göç Oranı 1990 Yılı Göç Oranı<br />
<strong>İzmir</strong> 71.41 38.97 61.79<br />
Muğla 4.39 6.93 32.35<br />
Manisa 11.17 6.88 20.43<br />
Denizli -5.83 3.50 15.26<br />
Aydın 16.82 13.93 26.69<br />
Balıkesir -7.85 3.93 5.40<br />
Kütahya 1.13 0.08 -8.75<br />
Afyon -25.53 -27.07 -38.44<br />
Uşak -4.98 -12.04 2.13<br />
Kaynak: DİE’nin Göç istatistiklerinden düzenlenmiştir.<br />
9
Aşağıdaki tabloda bölge illerine ait dış ticaret verileri sunulmuştur. <strong>İzmir</strong> ili<br />
bölgenin dış ticaret üssüdür. Hava ve deniz ulaşımı ilin tartışmasız üstünlüğünü<br />
ortaya koymaktadır. Hem ithalat hem de ihracat verilerinde ortalama olarak bölgenin<br />
dış ticaretinin % 90’ınını <strong>İzmir</strong> tek başına karşılamaktadır. Türkiye içersinde ilin payı<br />
ihracatta % 18 iken ithalatta % 13’ler civarında seyretmektedir. Kütahya ve Aydın’ın<br />
payı gözükmezken bölgenin kalan dış ticaret payını diğer iller paylaşmaktadır. Ancak<br />
bölge illeri dış ticaretini <strong>İzmir</strong> ili üzerinden gerçekleştirdikleri için, burada iller<br />
bazındaki bir yorum hatalı karar vermeye götürebilir. Bu nedenle <strong>İzmir</strong>’i bölgenin dış<br />
ticaret merkezi olarak kabul edilmesi ve <strong>İzmir</strong> ile bölgenin dış ticaret yorumlarında<br />
özdeşleştirmenin daha doğru olacağı kanaatindeyiz.<br />
Tablo 4.8 İller Bazında 2000 ve 2001 Yılları İçin Dış <strong>Ticaret</strong> Değerleri<br />
2000 Yılı 2001 Yılı 2002 Yılı<br />
İller<br />
İhracatı<br />
İthalatı<br />
İhracatı<br />
İthalatı<br />
İhracatı<br />
İthalatı<br />
Milyon($)<br />
Milyon($)<br />
Milyon($)<br />
Milyon($)<br />
Milyon($)<br />
Milyon($)<br />
İZMİR 5.100 7.187 5.864 5.144 7.119 6.090<br />
Ege Böl.deki payı 88,84 93,43 91,62 92,15 93,40 91,1<br />
Türkiye’deki Payı 18,36 13,19 18,80 12,42 20,30 12,0<br />
DENİZLİ 295 40 247 36 258 64<br />
Ege Böl.deki payı 5,14 0,52 3,86 0,64 3,40 0,90<br />
Türkiye’deki Payı 1,06 0,07 0,79 0,09 0,70 0,12<br />
BALIKESİR 244 259 239 162 130 181<br />
Ege Böl.deki payı 4,26 3,37 3,74 2,89 1,70 2,70<br />
Türkiye’deki Payı 0,88 0,48 0,77 0,39 0,40 0,35<br />
MANİSA 53 185 23 222 53 324<br />
Ege Böl.deki payı 0,92 2,41 0,36 3,98 0,70 4,80<br />
Türkiye’deki Payı 0,19 0,34 0,07 0,54 0,10 0,63<br />
MUĞLA 36 6 17 6 41 10<br />
Ege Böl.deki payı 0,63 0,08 0,26 0,11 0,50 0,10<br />
Türkiye’deki Payı 0,13 0,01 0,05 0,01 0,10 0,02<br />
AFYON 6 7 5 1 10 1<br />
Ege Böl.deki payı 0,10 0,09 0,07 0,02 0,10 0,01<br />
Türkiye’deki Payı 0,02 0,01 0,01 0,00 0,02 0,002<br />
UŞAK 6 7 5 11 8 13<br />
Ege Böl.deki payı 0,11 0,09 0,08 0,21 0,10 0,20<br />
Türkiye’deki Payı 0,02 0,01 0,02 0,03 0,02 0,02<br />
EGE BÖLGESİ 5.741 7.693 6.400 5.582 7.618 6.682<br />
Ege Böl.nin Payı 20,67 14,11 20,52 13,48 21,7 13,1<br />
TÜRKİYE 27.775 54.502 31.186 41.399 35.107 51.007<br />
10
Bölgede Türkiye’nin en büyük 500 firması arasına 73 firma girmiştir ki, bu değer<br />
Türkiye genelinde yaklaşık toplam firmaların altıda birine karşılık gelmektedir. Ege<br />
Bölgesi içinde ağırlık <strong>İzmir</strong> ilindedir. 73 firmanın % 66’sı <strong>İzmir</strong>’de iken, % 34’ü diğer<br />
illere dağılmaktadır. İkinci sırada ise Denizli ili vardır. Tekstile dayalı sanayinin<br />
geliştiği Denizli ili son iki yılda Ege Bölgesi içinde ilk 500’e giren firmalar arasında<br />
payını arttırabilen iki ilden biridir. Geçmiş yıllara ilişkin değerlere bakıldığında<br />
<strong>İzmir</strong>’in ilk 500’e giren firma sayısının 2000 yılında 64 iken, bu değerin 2001 yılında<br />
59’a, 2002 yılında ise 48’e düştüğü görülmektedir. Benzer bir düşüş Manisa ve<br />
Balıkesir illeri için de sözkonusudur. Ege Bölgesinin Türkiye içindeki payı ise 2000<br />
yılında %97 iken 2002 yılında %73’e düşmüştür. Muğla, Uşak ve Afyon’da ilk 500<br />
arasına girebilecek firma bulunmamaktadır.<br />
Tablo 4.9 Türkiye’nin İlk 500 Firması İçinde, Ege Bölgesi İllerinde Bulunan<br />
Firma Sayısı ve Dağılımı<br />
İller Firma Sayısı Firma Oranı (%) Ağırlıkta Olan Sektör<br />
<strong>İzmir</strong> 48 9,6<br />
Gıda, kimya-plastik, toprak,<br />
ağaç-orman, otomotiv<br />
Manisa 6 1,2 Elektrik-elektronik<br />
Balıkesir 5 1 Gıda<br />
Denizli 10 2 Tekstil<br />
Kütahya 3 0,6 Toprak<br />
Aydın 1 0,2 Tekstil<br />
Afton - - -<br />
Muğla - - -<br />
Uşak - - -<br />
EGE BÖLGESİ 73 14,6<br />
TÜRKİYE 500 100<br />
Kaynak: Capital Dergisi, Ağustos Ayı Özel Sayısı, 2003<br />
<strong>İzmir</strong> İli<br />
Ege Bölgesinin ekonomik yapısını tanımladıktan sonra <strong>İzmir</strong> ilinin ekonomik<br />
potansiyeline odaklanabiliriz. <strong>İzmir</strong> ili ekonomik yapısı açısından Türkiye’nin lider<br />
illeri arasında olduğunu belirtmiştik. <strong>İzmir</strong>, İstanbul'dan sonra sanayinin en yoğun<br />
olduğu il olduğundan, gelişmiş bir sanayi şehridir. Bu kararımızın gerekçesini,<br />
Türkiye GSYİH’nın ortalama % 8’lik kısmını üretmesinden görmekteyiz. Türkiye ve<br />
<strong>İzmir</strong> GSYİH değerlerinin 1980-2001 yılları seyri Şekil 4.3’de gösterilmiştir.<br />
11
Şekil 4.3 Gayri Safi Milli Hasılanın Türkiye ve <strong>İzmir</strong> için Yıllara Göre Dağılımı<br />
Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (1987 Bazlı Alıcı Fiyatlarıyla)<br />
120.000<br />
100.000<br />
80.000<br />
60.000<br />
40.000<br />
20.000<br />
0<br />
1980<br />
1981<br />
1982<br />
1983<br />
1984<br />
1985<br />
1986<br />
1987<br />
1988<br />
1989<br />
1990<br />
1991<br />
1992<br />
1993<br />
1994<br />
1995<br />
1996<br />
1997<br />
1998<br />
1999<br />
2000<br />
2001<br />
10.000<br />
8.000<br />
6.000<br />
4.000<br />
2.000<br />
0<br />
Türkiye(milyar)<br />
<strong>İzmir</strong>(milyar)<br />
Kaynak :DİE<br />
<strong>İzmir</strong>’in üretimi 1980-2001 döneminde ülke ekonomisine benzer artış ve azalışlar<br />
göstermiştir. 1994, 1999 ve 2001 krizleri hem Türkiye hem de <strong>İzmir</strong>’in GSYİH<br />
seyrinde rahatlıkla görülmektedir. 80’li yıllarda artış eğiliminde olan GSYİH, 90’lı<br />
yıllarda iniş ve çıkışlı artış izlemiştir. Karşılaştırma aşağıdaki şekilden daha iyi<br />
gözlenmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> GSYİH artış hızlarında, dönem olarak değerlendirildiğinde, ülkenin biraz<br />
gerisindedir. <strong>İzmir</strong> 1982’de sıçrama yapmıştır. Ancak 1985’te küçülme yaşamıştır.<br />
1989 negatif büyüme gerçekleşmiştir. 1991’de ise hemen hemen ekonomi durağan<br />
kalmıştır. 1994 ve 2001 krizlerinde daha az etkilenmiştir. 1994’de <strong>İzmir</strong> ekonomisi,<br />
ülkeye nazaran 3,56 puan ve 2001’de ise 0,35 puan daha az daralma göstermiştir.<br />
Hatta 2001’deki daralmanın ülke ekonomisi ile eşit olduğunu da kabul edebiliriz.<br />
Diğer taraftan 1999 krizinden daha fazla etkilendiğini yani daralma, ülkeye göre 1,27<br />
puan daha fazla gerçekleşmiştir.<br />
Şekil 4.4 Türkiye ve <strong>İzmir</strong>’in GSYİH’nın Yıllara Göre Artış Hızı<br />
GSYİH Artış Hızları<br />
16,0<br />
14,0<br />
12,0<br />
10,0<br />
8,0<br />
6,0<br />
4,0<br />
2,0<br />
0,0<br />
-2,0<br />
-4,0<br />
-6,0<br />
-8,0<br />
1981<br />
1982<br />
1983<br />
1984<br />
1985<br />
1986<br />
1987<br />
1988<br />
1989<br />
1990<br />
1991<br />
1992<br />
1993<br />
1994<br />
1995<br />
1996<br />
1997<br />
1998<br />
1999<br />
2000<br />
2001<br />
Türkiye<br />
<strong>İzmir</strong><br />
12
<strong>İzmir</strong>, sanayi faaliyet kolundaki Türkiye GSYİH’nın % 29.5’lik kısmını<br />
üretmektedir. <strong>Ticaret</strong>te ise % 22.9’luk kısmını, tarımda ise % 7.5’lik kısmını<br />
üretmektedir. Bu oranlar <strong>İzmir</strong>’in sanayi, ticaret ve tarımdaki gücünü göstermektedir.<br />
Diğer taraftan tarımda ise, kuru incir, zeytin ve kuru üzüm gibi ürünler <strong>İzmir</strong>’in<br />
tarım GSYİH’daki önemini arttırmaktadır. Özellikle kuru incir ürününde Dünya’nın<br />
lider şehri olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak mali kurumlar bazındaki %<br />
2,5’lik oran, <strong>İzmir</strong>’in bu faaliyet kolunda ciddi planlar yapması gerektiğini<br />
göstermektedir. Yani sanayi ve ticaretteki başarıyı, bu faaliyet koluyla güçlendirip<br />
ekonomik alanda daha sağlam zemine oturmalıdır.<br />
Tablo 4.10 <strong>İzmir</strong> İlinin İktisadi Faaliyet Kollarına Göre GSYİH’nın, Ege Bölgesi<br />
ve Türkiye’deki Yeri (2000-Sabit Üretici Fiyatları)*<br />
İktisadi Faaliyet Kolları<br />
İZMİR<br />
GSYİH’sı İçindeki<br />
Payı (%)<br />
EGE BÖLGESİ<br />
GSYİH’sı İçindeki<br />
Payı (%)<br />
TÜRKİYE<br />
GSYİH’sı İçindeki<br />
Payı (%)<br />
Tarım 7.5 17.0 13.4<br />
Sanayi 29.5 27.0 28.4<br />
İnşaat 3.7 4.1 5.0<br />
<strong>Ticaret</strong> 22.9 22.6 22.4<br />
Ulaştırma ve Haberleşme 13.2 12.0 13.2<br />
Diğer 23,2 17,3 17,6<br />
Kaynak: DİE verilerine dayanarak hesaplanmıştır.İzafi Banka hesapları dahil değildir.<br />
13
5. STRATEJİ PLANININ ALT YÖRELERİNİN TANIMLANMASI<br />
<strong>İzmir</strong> şehrinin bölgesel ve yerel ölçekte olan ilişki süreçlerini belirlemenin iki yönden<br />
ele alınacağı bilinmektedir. Bunlardan birincisi sektörel açıdan konulara yaklaşmak<br />
diğeri ise alt yöreler belirleyerek şehrin ve bölgesinin strateji yapısını incelemektir.<br />
Burada seçilmiş olan strateji yörelerinin belirlenmesi genel anlamda ve coğrafi olarak<br />
dört yöne yayılan şehrin dört aksiyel gelişme göstermesi üzerinedir. Bunlardan birinci<br />
aks olan ve kuzey aksı olarak nitelenen kesimde <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütünü ilçeleri<br />
arasında Dikili-Bergama-Kınık kendine özgü bir bölge, bunu takiben Aliağa-Foça-<br />
Menemen ise kuzeydeki ikinci strateji alt yöresi olmaktadır. Burada sözü geçen üç<br />
yerleşmenin her biri özelde farklı stratejilere sahip olsalar da coğrafi açıdan<br />
değerlendirildiğinde bir alt yöre oluşturmaktadırlar.<br />
<strong>İzmir</strong>’in doğu aksına yöneldiğimiz zaman Büyükşehir ilçesi olan Bornova dışında<br />
burada Kemalpaşa’yı kendine özgü bölgesini oluşturmuş bir yerleşme olarak<br />
görmekteyiz. <strong>İzmir</strong>’in güney aksı olarak bildiğimiz Menderes-Torbalı-Selçuk<br />
yerleşmeleri farklı bir bütünlük içinde bir alt yöre oluşturmaktadırlar. Her ne kadar<br />
Selçuk farklı bir statü gösterse de yayılmanın lineer yapısı bu üç yerleşmeyi özelde<br />
ayrı, genelde birlikte tutmaktadır. Güney Aksı ikinci grubu Bayındır-Tire-Ödemiş-<br />
Beydağ-Kiraz ilçelerinden oluşmaktadır. <strong>İzmir</strong>’den uzaklaştıkça sosyo-ekonomik<br />
potansiyelleri düşen bu yerleşmeler güney aksın bir diğer strateji alt yöresini<br />
oluşturmaktadır. Nihayet <strong>İzmir</strong>’in batı aksında Çeşme-Karaburun coğrafi sınırlarla<br />
belirlenmiş bir alanda bulunurken aynı yöredeki Seferihisar-Urla yerleşmeleri ise<br />
daha farklı bir stratejik yapı göstermektedirler. Bölgenin mekansal coğrafyası içinde<br />
kısıtlamaların yön verdiği bu yerleşme dokusu <strong>İzmir</strong> merkezinin mevcut dinamikleri<br />
ve eğilimleri ile yönlenmekte olduğu kadar bunun tersi de geçerlidir.<br />
Bu durumdaki <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü bölgesel ve ülkesel ölçekte bir merkezi<br />
şehir veya politik bir merkez olma geleneğini uzun yıllardır<br />
sağlayamamaktadır. Küreselleşme sürecindeki gelişim trendlerine bağlı olarak<br />
<strong>İzmir</strong>’in bir dünya veya daha mahalli ölçekte bir Akdeniz şehri olması için düzeyinin<br />
arttırılması gerekmektedir. <strong>İzmir</strong>’in çevresel gelişmesi, jeomorfolojik yapısı ile<br />
sınırlandırılmış ve bu doğal yapı her zaman bir referans olmuştur. Bu yönden<br />
baktığımızda <strong>İzmir</strong> çevresindeki yerleşmelerin sanayileşmesi veya şehirleşmesinin<br />
birikim modelinin temel elemanı tarıma dayalı görülmektedir.<br />
1
Şekil 5.1 Öngörülen Strateji Alt Yöreleri<br />
[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Alt Yöresi-Alt Yöre Odağı: <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi<br />
[B] Bakırçay Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Bergama<br />
[C] Gediz Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Aliağa<br />
[D] Gediz –Nif Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Kemalpaşa<br />
[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Torbalı<br />
[E2] K. Menderes Kara Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Tire<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Çeşme<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Urla<br />
2
Bölgesel kapitalin tarıma dayalı geleneksel yapısı bölgedeki imalat ve sanayi<br />
yatırımlarının özel sektör ağırlıklı gelişmesine sebep olmaktadır. Bölge kapitalinin<br />
özellikle tarıma dayalı imalat sektörüne dayanması gelecekteki gelişim için ip uçları<br />
verir durumdadır. Bu nedenle özellikle imalat sanayiinin strateji alt yörelerine<br />
dağılmış olması çalışmanın boyutlarını sektörel olmaktan ziyade bölgesel yöne<br />
çekmiştir.<br />
Tarihsel ve doğal açıdan harcanamayacak kaynaklara sahip olan <strong>İzmir</strong> yöresi bir<br />
taraftan kıyı ile sınırlanınca şehirleşme sürecindeki ivmeleri yığılmalar yolu ile belirli<br />
eşiklerde toplamıştır. Özellikle kıyı yerleşmeleri geleceğin strateji yapılarında önemli<br />
alanlar olarak görülmekte iken zaman içinde özellikle inşaat sektörünün ivme<br />
kaybetmesi sonucunda beklenen gelişimlerini sağlayamamışlardır. Bunun göreceli<br />
olarak turizm sektörüne etki ettiği de söylenebilmektedir.<br />
Özellikle son on yılda <strong>İzmir</strong>’in şehirsel nüfus artışı ‰ 2,45 iken en gelişmiş kıyı şehri<br />
olan Çeşme’de gelişim ‰ 2, Dikili’de ‰ 2,2, Foça’da % 1,9 olmuştur. Bu sistem<br />
içinde kıyı dışı yerleşmelerin yoğunlaştığı yazlık nitelikli evler yerine süreklilik arz<br />
eden konutların yoğunlaştığı kıyı beldeleri olan Urla’da yıllık nüfus artış hızı ‰ 3,54<br />
Seferihisar’da ise ‰ 4,9 olmuştur. Bu son değer <strong>İzmir</strong>’in kıyı ilçelerinde karşılaşılan<br />
en yüksek artış hızıdır.<br />
<strong>İzmir</strong> merkez şehri, coğrafyasının kendine sağladığı eşikler doğrultusunda artık<br />
etrafına yayılarak büyüme imkanının kısıtlandığı mekanlara erişmiştir.<br />
Dolayısıyla, <strong>İzmir</strong> coğrafi olarak aşamayacağı eşiklerle kuşatılmış durumdadır. Bu<br />
durumda şehir yoğunlaşmış mekanlarını en rantabl şekilde kullanma amacına<br />
yönelik olarak ister istemez dikeydeki büyümeye imkan tanıyan yoğunluk alanları<br />
yaratmaya gitmektedir. Bu yol şehirleşmenin mekan kullanımını telafi stratejisinin<br />
bir çözümü gibi görünmektedir ve bir ölçüde şehrin fiziki kimlik yaratma çabası içine<br />
girdiğinin göstergesidir.<br />
Şehrin yatayda yayılması belirli koridorlarla sağlanma durumundadır. Söz<br />
konusu koridorlarsa merkez şehirden ayrıldıkça strateji alt yörelerinin bulunduğu<br />
çanaklara erişirler. Konuya bu açıdan baktığımız zaman şehri dışarıya taşıyan<br />
koridor stratejilerinin bölge ölçeğindeki eğilimlerini etkileme yönü, bölge dinamikleri<br />
ve dinamiklerin yönleri ile ilk aşamada alt yöre ölçeğinde çözümü bulur. Merkez<br />
şehrin iş bölümü şemasında şehirden dört yöne uzayan sözünü ettiğimiz akslar<br />
itibari ile ortaya çıkan genel farklılaşmada kuzey aksı bütün olarak heterojen yapısı<br />
ve fonksiyonları ile merkez şehrin gelişme süreçlerinde aldığı kararlara uyumlu bir<br />
gelişim trendi göstermektedir.<br />
Geçtiğimiz dönemlerin strateji planları, hedeflerini tam olarak yakalayamamış da<br />
olsa, kriz dönemlerinin etkileri ortadan kaldırıldığında yöre gelişmesi ile <strong>İzmir</strong><br />
etkileşim trendi arasında uyum bulunmaktadır. Zira geç de olsa makro yatırımlar<br />
hedeflerine erişmiş görülmektedir. Bu nedenle <strong>İzmir</strong>’in kuzey aksı ana şehirle uyum<br />
sağlayan ve onu destekleyen bir ekonomik yapı göstermiştir. Doğu aksı ise sanayi<br />
potansiyelinin yanında tarım potansiyeli ile ön plana çıkarken strateji açısından<br />
sanayi sektörü tarım üzerine basmış ve tarımsal potansiyellerde göreceli bir azalma<br />
söz konusu olmuştur.<br />
3
Güney-güneydoğu aksı olarak tanımladığımız alanlarda tarım potansiyelinin gelişimi<br />
devam etmiş, bu alanlar strateji açısından son on yılda özellikle organize olma<br />
eğilimi gösteren sanayi alanları ile tanışmıştır. Buna karşın organize olmada<br />
oldukça geç kalınmış olması ve sanayiinin genel potansiyelinin organize alanlar<br />
dışına kayması organize sanayi bölgeleri oluşturulmasında bir handikap gibi<br />
görülmektedir. İlerde görüleceği üzere bu alanlara gereğinden fazla organize sanayi<br />
bölgesi planlamak enflasyonist bir yaklaşım olarak görülmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong>’in batı aksı bu bağlamda planlandığı üzere turizm ve konut yatırımları<br />
açısından gelişimini sürdürmüş ancak son 10 yıl içinde özellikle daha önceden<br />
yapılan konut üretiminin talep fazlalığı neticesinde gerektiği randımanı verememiştir.<br />
Buna rağmen merkez şehir için dengeleyici bir strateji alan olmuştur.<br />
5.1 [ A ] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />
2000 yılı sayımlarına göre 2.732.669 olan nüfusu ile Ülkenin üçüncü büyük şehri<br />
olan <strong>İzmir</strong>, yüklendiği liman, sanayi ve diğer işlevleriyle ekonomik etkinlik açısından<br />
İstanbul’dan sonra ikinci sırayı almaktadır ve Ege Bölgesi içinde önemli bir<br />
hinterlanda sahiptir. <strong>İzmir</strong>’in uzun yıllardan bu yana önemini yitirmeden Ülkenin en<br />
önemli şehirlerinden biri olması uygun doğal koşullar yanında, coğrafi açıdan da<br />
çevresine oranla üstün bir konumda olmasından kaynaklanmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>, günümüzde bulunduğu körfezi çevreleyen Çiğli, Karşıyaka, Konak, Bornova,<br />
Buca, Gaziemir, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe ilçelerinden oluşmaktadır. Bu<br />
yerleşmelerin kapladığı alanların büyük bir kısmı alüvyal topraklar üzerinde<br />
gelişmişlerdir. Yayılınan bu alan da bir grup tepelik alanlarla kuşatılmış durumdadır.<br />
Bu engebeler arasındaysa yer alan ve geçit veren bir dizi alçak eşik de şehri arka<br />
plandaki alanlara bağlayan ulaşım akslarının bulunduğu kesimleri oluşturmaktadır.<br />
Tabiatıyla gelişim sürecinde bu eşikler boyunca gelişen yerleşmeler şehrin düzensiz<br />
büyümesine de sebep olmuşlardır. Yukarıda belirtildiği üzere doğuda, Bornova’yı<br />
takip eden eşik Kemalpaşa’ya, kuzeyde, Çiğliyi takiben Menemen’e ve Aliağa’ya,<br />
güneyde, Gaziemir üzerinden Menderes ve Torbalı bölgesine açılım olmuştur. Batı<br />
aksı da, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe üzerinden dar bir kıyı bandı boyunca Urla<br />
ve Seferihisar bölgelerine erişim sağlamıştır.<br />
Söz konusu bu ulaşım akslarının geldiği alansa; Büyükşehir Bütünü olarak<br />
anılmaktadır. Bu alanda, merkez olarak Konak bölgesi görülmekte, bunun yanında,<br />
kuzeyde Karşıyaka, Çiğli, doğuda Bornova, güneyde, Buca ve Gaziemir<br />
bulunmaktadır. Batıya doğru ise Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe yerleşmeleri yer<br />
almaktadır.<br />
Büyükşehir Bütününde yer alan konutların % 58,2’si imarlı ve düzenli<br />
alanlarda bulunurken, geri kalan nüfus ya imar affını görmüş ya da bu aftan sonra<br />
yapılmış kaçak yapılarda yaşamaktadır. Bu oran özellikle Karşıyaka ve Çiğli’de %<br />
48,9 gibi ihmal edilemeyecek büyük bir orandadır. Altındağ, Çamdibi gibi alanları<br />
barındıran Bornova’da ise aynı oran % 36,4 oranındadır.<br />
Büyükşehir Bütününün merkezi olarak kabul edilen Konak İlçesinde nüfus<br />
yoğunluğu en fazla olan alanlar genelde üç ayrı bölgede ortaya çıkmaktadır.<br />
4
Bunlardan birincisi Eşrefpaşa ve Çankaya ve bu alanları birleştiren İkiçeşmelik<br />
Caddesi etrafında yer alan kesimlerdir. Buralarda hektar başına ortalama 1.000-<br />
1.300 kişi düşmektedir. Bu alanlara Eşrefpaşa’nın uzantısı olarak Hatay ve Üçyol<br />
semtleri de girmektedir. İkinci yoğun alan ise Konak Meydanından Güzelyalı-<br />
Üçkuyular istikametine olan gelişmedir ki, bu alanlarda bir hektara ortalama 800-<br />
1.000 kişi düşmektedir. Alsancak ve yakın çevresinde ise yoğunluğun en pik<br />
değerlere vardığı görülmektedir. Bu kesimlerde yoğunluk değerleri hektar başına<br />
1.700-1.900 arasındadır.<br />
Yoğun yerleşim alanlarının bulunduğu bu kesimler aynı zamanda işyerleri,<br />
rekreasyon alanları ve depolama gibi farklı işlevleri de barındıran heterojen bir kesimi<br />
oluşturmaktadır. Bu kesimlerdeki yoğunluklarda tabiatıyla yer yer düşmeler görülür.<br />
Nüfusun az yoğun olduğu alanlar topografyanın bozuk olduğu iş merkezleri<br />
çevreleridir. Perakende ticaretin yoğun olduğu Konak çevresinde gündüz ve gece<br />
nüfus yoğunlukları tezat göstermektedir. Bu alanlarda yerleşik nüfus yoğunluğu 80<br />
kişi/hektardır. Şehir sınırlarında bulunan ve kaçak yapılaşmanın yoğunlaştığı<br />
alanlardaysa yoğunluklarda düşmeler görülür ve bu sayı 20 kişi/hektar kadardır.<br />
Güney kesimde yer alan Karabağlar, Yeşilyurt ve giderek daha güneyde yer alan<br />
Uzundere’de ise yoğunluk 40 kişi/hektar sayısını vermektedir. Batı kesimde yer alan<br />
Balçova ve daha batısındaysa yoğunluk değerleri 29 kişi/hektara kadar inme<br />
göstermektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> şehrinin yaşam düzeyini belirleyen araştırmalar şehirde farklı sosyal sınıf ve<br />
grupların oldukça fazla olduğunu belirlemektedir. Bu aynı zamanda konut<br />
kullanım türlerinde ve öbekleşmelerde de etkin olmuş ve bu nedenle şehirsel alanda<br />
farklı yoğunluklar dağılmıştır. Bu durumda <strong>İzmir</strong> Büyükşehrinin dört yöne<br />
saçaklanmış strateji aksları incelendiğinde Batı Bölgesinde, Güzelyalı-Üçkuyular<br />
yörelerinin uzantısını oluşturulan kesimlerde, gelir, meslek ve eğitim düzeylerinde<br />
yoğun bir ilişki olduğu saptanmaktadır. Bu alanlar üst sınıf ve grupları da<br />
barındırmaktadır. Üst ve orta eğitim düzeyi bu alanların ağırlığını oluşturmaktadır.<br />
Kıyı kesimlerden içerilere doğru gidildikçe gelir, eğitim ve mesleki değerlerin orta<br />
düzeylere indiği görülür. Bu alanlarda farklı toplumsal düzeye sahip alan İnciraltı<br />
olarak görülür. Bir dönemlerin mesire yeri olup, sonraları çaptan düşmüş bu alan<br />
son on yıl içinde şehrin tekrar rekreasyon alanı olarak planlanmış ve bu işlevi<br />
başarıyla üstlenmiştir. Tarım alanlarının bulunduğu mandalina bahçelerini de içeren<br />
bu alanın doğal koruma altında olması, alanın rekreatif cazibesini artırmaktadır. Bu<br />
kesimlerin bir kısmının Balçova ve bir kısmının da Narlıdere Belediye hudutları<br />
içinde kalmasının sorunlarının giderilmesiyle alanda daha da bütünlük<br />
sağlanacaktır.<br />
Balçova ile Narlıdere ve Güzelbahçe yöreleri eğitim, gelir ve mesleki dağılım açısından<br />
benzerlikler göstermektedir. Narlıdere ve Güzelbahçe’de daha ziyade orta gelir düzeyi<br />
egemendir. Balçova ise son yıllarda orta gelir düzeyinden yukarılara doğru giden bir<br />
grafik çizmektedir. Yeni gelişim alanlarında görülen bu gelişme, alanın üst gelir<br />
gruplarınca tercih edilmesiyle sonuçlanmış ve bu durum yöreyi geliştirmiştir. Yeni<br />
gelişim trendinde, geniş boşluklara sahip olması ve de daha ziyade <strong>İzmir</strong> şehrinin batı<br />
aksında bulunan rekreatif yerleşmelerin ana aksı üzerinde bulunması, bu alanda<br />
5
alış-veriş kolaylığı sağlamış ve bu nedenle şehrin büyük süper market ve benzer<br />
alışveriş ve rekreasyon alanlarına ev sahipliği yapmıştır.<br />
Büyükşehrin güney kesiminde Eşrefpaşa’dan itibaren Konak Belediyesi sınırları<br />
içinde kalan Yeşilyurt, Gaziemir ile Buca strateji alt şehirsel yöreleri görülür. Bu<br />
bağlamda Eşrefpaşa-Yeşilyurt orta ve alt düzey toplumsal grupların yoğunlaştığı<br />
alandır. Eğitim düzeyleri orta seviyedeki bu grupların mesleki yapısıysa, genelde alt<br />
düzeydedir. Göreceli olarak Yeşilyurt’ta yapılan Devlet Hastanesi bu durumda etkin<br />
olmaya çalıştıysa da bunu sadece yakın çevresinde başarmış ve sadece bu kısıtlı<br />
yörede gelişme olmuştur. Geçmişinde Yeşilyurt’un gecekondulaşma ile ortaya çıkmış<br />
bir yöre olduğu bilindiğinden sonraki yıllarda da bu etkiden kurtulmakta<br />
zorlanmıştır. Yöreye bağlı kabul edeceğimiz güneyden bağlantılı Limontepe ve<br />
Uzundere ise alt gelir ve meslek gruplarının bulunduğu alanlardır.<br />
Gaziemir-Buca strateji alt grup yörelerinden Buca, oldukça karmaşık bir durum<br />
göstermektedir. Bununla beraber genel olarak orta gelir grubunun oturduğu<br />
alanların çoğunlukta olduğunu söyleyebiliriz. Meslek grupları açısındansa karmaşık<br />
bir durumdadır. Özellikle Gaziemir yöresinde gelişmiş bulunan küçük sanayi siteleri,<br />
Karabağlar’ın heterojen yapısı ve hatta Ege Serbest Bölgesinin bu aksta yer alması<br />
yöreyi son on yılda şehrin en kozmopolit alanı durumuna sokmuştur. Bununla<br />
beraber şehri güneye bağlayan ana arter üzerinde olmasına karşın perakende<br />
ticarette, batı aksının gösterdiği beceriyi gösterememiştir. Bu da yörenin genelde orta<br />
ve yer yer alt gelir düzeyinde bulunmasının nedeni olarak belirginleşmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehrinin göbeği olarak niteleyeceğimiz Konak en karmaşık ilişkilerin<br />
bulunduğu alandır. Yöredeki iş kollarının ve sektörlerin karmaşası ve de merkez<br />
gerisi fonksiyonların bu alanda yer alması farklı özellikte grupların ve de tabiatıyla<br />
kullanımların bu alanda yer bulmasına sebep olmuştur. Bu kesimin ana ve yön veren<br />
yöreleri; Basmane, İkiçeşmelik, Yenişehir ve Alsancak alanlarıdır.<br />
Basmane ve İkiçeşmelik perakende ticaret alanlarını kuşatan ve işyeri ile konut<br />
dokusunun ortaklaşa kullandığı bir kısımdır. Genellikle yörede alt meslek grupları<br />
yer alır ve orta gelir düzeyi buranın hakim unsurudur. Yenişehir kesimi ise orta<br />
düzeyde toplumsal ve gelir ölçütüne bağlı meslek gruplarının ve kısmen de alt<br />
düzeydeki grupların yoğunlaştığı bir bölgedir. Ancak, doğuya doğru gidildikçe şehrin<br />
ticari merkezinde yer alan toptan eşya satışı ve inşaat sektörüne yönelik iş<br />
gruplarının bu alana kaydırılmasıyla ticari açıdan yoğun bir ihtisaslaşmış merkezin<br />
buluşmasına sebep olmuştur. Bu strateji alt yörede yer alan Alsancak kesimi ise<br />
gerek gelir, gerek eğitim ve gerekse mesleki dağılımın en yüksek düzeyde yer aldığı<br />
bölgedir. Tabiatıyla limanın bu yörenin ucunda yer alması kısmi bir değişme ortaya<br />
çıkarmaktaysa da liman faaliyetinin dokusal kopukluk göstermesi yörenin yüksek<br />
düzeyini etkilememektedir.<br />
Kuzey kesimdeki strateji alt yöre genel anlamıyla Karşıyaka adıyla anılmaktadır.<br />
Kıyı ve kıyı gerisi olarak iki grup yerleşim alanından oluşmaktadır. Kıyıdan iç<br />
kesimlere doğru gidildikçe toplumsal ilişkilerde görülen gelir, eğitim ve meslek<br />
açısındaki üst düzey gruplaşma orta ve alt düzeye iner.<br />
6
Konak strateji alt yöresinin doğusunda, Gültepe, Çamdibi, Altındağ yerleşmeleri ve<br />
bunu takiben Bornova, Işıkkent ve Pınarbaşı adlarıyla anılan yöreler yayılmaktadır.<br />
Bunlar arasında Altındağ, Çamdibi yerleşmeleri alt düzey meslek gruplarının<br />
yoğunlaştığı gelir ve eğitim düzeyi orta seviye olan yerleşmelerdir. Gültepe ise, alt ve<br />
orta düzey meslek gruplarının homojen dağıldığı yerleşmedir. Pınarbaşı ve Işıkkent<br />
Bornova’nın kuzey kesimleri benzeri gelir, meslek ve eğitim kriterlerinde orta düzey<br />
ilişkilere sahiptirler. Bornova ise kendine özgü şehirleşmiş yapısıyla heterojen bir<br />
şehir yapısına sahiptir. Nüfus yoğunluğu olarak 350 kişi/ha ile Karşıyaka’nın kısmen<br />
üstündedir. Zira Karşıyaka nüfus yoğunluğu 330 kişi/hektardır.<br />
Pınarbaşı ve Işıkkent son on yıl içerisinde şehrin strateji yatırımlarını çekerek<br />
şehrin yayılma ve ekonomik alanlarından kaymalara sebep olmuşlardır. Pınarbaşı’nın<br />
sanayii gelişmesi, depolama alanlarıyla tempo düşüklüğü içinde yürürken, oto<br />
terminali ve kısmi çevre yolu bağlantıları yöreyi trafik açısından hareketlendirmiştir.<br />
<strong>İzmir</strong>’in organize olmayan büyük üretim üniteleri bu alanı bir sanayi yöresi<br />
konumuna sokmuştur.<br />
Bu dağılım düzeyinde merkezi iş alanı ve alt merkezler daha üstün hizmet vermek<br />
amacıyla bir gelişim içine girmişlerdir. Bu nedenle alt merkezler gerek hizmet alanları<br />
gerekse fonksiyonları açısından kendilerine göre kademeli bir yapı göstermektedirler.<br />
Bu nedenle <strong>İzmir</strong> Büyükşehir sınırları içinde bir merkez kademelenmesi ortaya<br />
çıkmıştır. Özellikle şehir çevresinde ve oluşturulan yeni yerleşmelerdeki ulaşım<br />
kolaylıkları, birbirleriyle rekabet eden yeni alt merkezlerin oluşmasına sebep<br />
olmuştur.<br />
Sonuçta şehir içi merkez kademelenmesinde beş ana grup ortaya çıkmıştır.<br />
Bunlardan birincisi ve merkezi iş alanı olarak halihazırda faaliyet gösteren kesim<br />
Konak-Alsancak yöresidir. İhtisaslaşmanın üst seviyeye çıktığı ancak sınırlı bir<br />
alanda yoğunlaştığı bu kesim en yüksek arazi değerlerine sahiptir. Söz konusu iş<br />
bölgesi, iş merkezleri kademelenmesinde de en üst sırayı almaktadır. Merkezi iş<br />
alanlarında bulunan yönetim, denetim ve eşgüdüm işlevlerinin yanı sıra ekonomide<br />
söz sahibi tüm işlevler en üst kademede burada yer alır. Baskın fonksiyon ise<br />
ticarettir. Karakteristik fonksiyonlarının başında yönetim ve yanında ofis kullanımları<br />
yer alır. Burası aynı zamanda şehrin merkezi yönetim alanıdır. Bu iş bölgesinde yer<br />
alan faaliyetler tabiatıyla şehrin etkisi altında kalan tüm bölgede diğer deyimiyle<br />
hinterlandında kontrol kurmaktadırlar.<br />
Merkezdeki bu kontrol işlevi ne derece güçlüyse denetimleri altındaki hinterlandı o<br />
derece genişlemektedir. Bu nedenle sınırlı bir topografyaya sahip olan söz konusu<br />
alan, zaman içinde çevreye doğru baskıcı bir yayılma göstermektedir. Ancak bu<br />
yayılmada özellikle çevresel ofis kullanımlarının talep üzerinde arzı ve bazı yönetsel<br />
fonksiyonların merkez alandan kayma eğilimi, ofis kullanımlarında arz fazlası<br />
yaratmıştır. Bu durum, merkez çeperlerinde özellikle Çankaya yöresinde talep<br />
fazlası ofis bürolarının doğmasına sebep olmuştur.<br />
Alt kademe merkezler Karşıyaka, Bornova ve Güzelyalı olarak sıralanmakta iken son<br />
beş yıllık dönem dikkate alındığında 2. derece alt merkez olan Balçova’nın gösterdiği<br />
gelişimle 1. kademe merkeze geçmesi, Güzelyalı’yı 2. merkez kademesine indirmiştir.<br />
7
Bilindiği üzere bu tür merkezler, perakendeci büyük mağazalar, mesleki bürolar,<br />
hizmet kuruluşları, finans kuruluşları şubeleri ve rekreatif fonksiyonların yanı sıra<br />
merkezi iş alanı kadar güçlü olmasa da bazı idari fonksiyonları barındırırlar.<br />
Söz konusu bu üç yöre <strong>İzmir</strong> merkez alanı ile rekabet içinde olup işlevsel paylaşıma<br />
gitmektedir. Bir alt kademe merkezler ise Güzelyalı, Buca ve Bornova olarak<br />
görülmekte olup, daha ziyade semt türü hizmet vermektedirler. İdari ve hizmet<br />
fonksiyonlarını barındıracak altyapıya sahip bulunmamaktadır ve bir ticaret-alışveriş<br />
merkezi konumundadırlar. Bahsini ettiğimiz bu alt merkezlere göre bir alt seviyede<br />
yer alan Narlıdere, Güzelbahçe, Altındağ ve Pınarbaşı mahalli ölçekte ve konut<br />
gruplarına hizmet veren bu ticari alanların ihtisaslaşması alt düzeyde olup ticari<br />
ilişkiler yürüme mesafesi içinde hizmet vermektedirlerf.<br />
En alt grupta ise merkez fonksiyonları olarak daha ziyade konutların alt katlarında ve<br />
köşe başında ticaret olarak tanımlanan merkez işlevleri görülmektedir ki; bunlar<br />
Yeşilyurt, Büyük Çiğli, Gültepe, Işıkkent ve Gaziemir olarak görülmektedir. Her<br />
ne kadar <strong>İzmir</strong>’in güney bağlantısı üzerinde yer alan Gaziemir, Balçova benzeri<br />
heterojen ticari fonksiyonlara sahipse de bu fonksiyonların şehirsel yerleşme ile<br />
bütünleşmesi görülmemekte, bunlar birer transit hizmet birimleri olarak görev<br />
yapmaktadırlar. Noktasal çekicilik sahibidirler.<br />
Toplamda <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütününde yer alan ticaret sektörünün % 55’ini<br />
perakende ticaret, % 17’sini toptan ticaret, % 28’ini de hizmet sektöründe<br />
görmekteyiz. Ana merkezin bu dağılımının yanında, örneğin Buca’da ticaret<br />
sektörünün, % 68’ini perakende ticarette, % 8’ini toptan ticarette, % 24’ünü<br />
hizmetler sektöründe görmekteyiz. Bornova’da ise perakende ticaret, sektörün %<br />
50’sini işgal ederken, % 16’sını toptan, % 34’ünü ise hizmetler oluşturmaktadır.<br />
Karşıyaka yöresinde perakende ticaret % 68, toptan ticaret % 6 ve hizmetler % 24<br />
oranındadır. Bu dağılım esas alınarak 1/25.000 ölçekli <strong>İzmir</strong> Revizyon Nazım İmar<br />
<strong>Planı</strong> değerlerine göre <strong>İzmir</strong> Büyükşehrin içinde kişi başına düşen ticaret alanı<br />
metrekaresi 5,4’tür. Ancak reel durumda bunun hizmet dahil 2,4 olduğu<br />
görülmektedir.<br />
1989 yılında <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütünü için revize edilen 1/25.000 ölçekli Revizyon<br />
Nazım İmar <strong>Planı</strong>’nda 2010 yılı için <strong>İzmir</strong> nüfusu 4.400.000 olarak öngörülmüştür ve<br />
gelişmede kabul edilen ana akslar Kuzey ve Güney akslarıdır. Kuzeyde Menemen’e<br />
dayanan gelişme aksında 1 milyon kişinin yerleşeceği öngörülmüştür. Narlıdere-<br />
Güzelbahçe yöresinde yer alan tarım alanlarının konut stoku içine dahil edilmesi<br />
planda yer almıştır. Güney aksındaki Menderes yöresine doğru önemli gelişme<br />
alanlarının konumlanacağı varsayılmaktadır. Toplamda öneri konut alanları 2.542<br />
hektar olarak planlanmış ve 1.110.000 kişinin yaşayacağı varsayılmaktadır. Mevcut<br />
konut alanlarında ise yenileme ve revizyonlarla yerleşecek nüfus 1.630.000 kişidir.<br />
Bu plana göre <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içindeki brüt yoğunluk 280 kişi/ha olarak<br />
öngörülmüştür. 2000 yılına göre bu değer 180 kişi/ha civarındadır. Ancak<br />
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğü<br />
07.05.2003 tarihli yazısı ile söz konusu 1/25.000 ölçekli <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütünü<br />
Nazım İmar <strong>Planı</strong> ve daha sonra 1988 yılında yapılmış olan revizyonu geçersiz<br />
8
sayılmıştır. Bu nedenle şu anda şehrin bir Nazım İmar <strong>Planı</strong> bulunmamaktadır. Bu<br />
konunun <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi tarafından acilen ele alınarak şehrin yeni<br />
planına kavuşturulması gerekmektedir.<br />
5.2 [ B ] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />
Belirttiğimiz bu gelişme seçeneklerinin irdelenmesinde ortaya çıkan strateji<br />
şemasındaki kararların mekansal dağılımını detaylı olarak görmek istersek <strong>İzmir</strong>’in<br />
kuzey-güney gelişim trendindeki lineer aksa, doğu-batı istikametinde saplanan bir<br />
gelişme aksı veya diğer tanımıyla strateji alt yöresi Dikili-Bergama-Kınık grubu<br />
görülmektedir.<br />
Dikili-Bergama-Kınık Strateji Alt Yöresi aynı zamanda Bakırçay Havzasını da içine<br />
almaktadır. Alan Dikili’den denize açılırken, Bergama ve Kınık gelişim olarak farklı<br />
özellikler göstermektedirler. Zira Bergama bir tarımsal kontrol merkezi olarak görev<br />
yapmanın yanında turizm açısından hizmet sektörünün ağırlığını taşımaktadır.<br />
Ancak bu sektördeki başarısını konaklama açısından gösterememiş, sadece bir<br />
transit merkez hüviyetinde kalmıştır. Dikili kıyıya açılmasının potansiyelini<br />
kullanamamıştır.<br />
Bergama’nın bölgesel merkez olmasının diğer bir kanıtı, son on yıllık perspektifte,<br />
toplam nüfus artışının ‰ 4,92 olması olumsuz yönde etkiler görünse ise de, bu<br />
oranın düşüklüğü kırsal nüfusunu ‰ 7,96 bir azalma göstermesinde ortaya<br />
çıkmaktadır. Buna karşı Dikili kırsal açıdan daha yoğun bir nüfus artışına sahne<br />
olmaktadır. Bu hattın devamında yer alan Kınık, <strong>İzmir</strong> çevresindeki gelişmişlik düzeyi<br />
en düşük yerleşmelerden biri olarak görülmesinin kanıtını son nüfus sayımında<br />
göstermiştir. Nüfus projeksiyonlarına göre artış beklenmesine karşın, şehir nüfusu<br />
1990 yılında 17.167 iken 2000 yılında 13.136 olmuş ve bu da ‰ –26,76 oranında bir<br />
düşüşü vermiştir. Kınık nüfusu 1950 yılından bu yana ilk defa bir azalma<br />
göstermiştir. <strong>İzmir</strong> ilinde buna emsal sadece Beydağ’ı görebilmekteyiz.<br />
Bu durumda Dikili-Kınık, hattında batıya doğru bir nüfus kayması söz konusu<br />
olmaktadır. Kınık’ın gelişmişlik düzeyini arttırmak için potansiyel olarak görülen<br />
Kınık Organize Sanayi Bölgesi istenilen başarıyı elde edememiştir. Ayrıca Kınık<br />
sulaması tarımsal gelişimi desteklerken, tarımsal işgücünün mekanizasyonla beraber<br />
açığa çıkmasına neden olmuştur. Bergama’nın bu bölgede tarımsal ürünü kontrol<br />
etme merkezi çabaları olumlu olamadığı ve yöre <strong>İzmir</strong> kontrolü dışına coğrafi açıdan<br />
da çıktığı için zaman zaman Balıkesir etkisinde de kalabilmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> şehri merkez olarak, dış kuşakta kalan Dikili-Bergama-Kınık üçlüsü gerçek<br />
anlamda birincil dereceden olmasa da, <strong>İzmir</strong> ile irtibatlı ve gelişim trendlerinde şehre<br />
göreceli bağlı çalışan bir dış kabuk alanı oluşturmakta olup, <strong>İzmir</strong> şehrine oranla<br />
doğrudan etki alanı olarak kabul edilen 90 km yarı çaplı alanın dışında kalsa da bu<br />
çalışmada <strong>İzmir</strong>’den soyutlanamadığı için kapsam içine alınmıştır. Gayri safi<br />
harcamalarda ve işgücü potansiyellerinde <strong>İzmir</strong>’le birlikte hareket eden bir kuşak<br />
oluşturmaktadır. Bu kuşağın dışında <strong>İzmir</strong> etkisi azalmakta ve daha ziyade İstanbul<br />
etkisi kendini hissettirmektedir. Bu alt yörenin güney ucu Çandarlı’da son<br />
bulmaktadır.<br />
9
5.3 [ C ] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />
Aliağa-Foça-Menemen strateji alt yöresi Yenişakran, Zeytindağ ve Çandarlı'yı kendi<br />
kuzeyinde bırakmaktadır, Çandarlı'da geliştirilmesi önerilen yeni liman dikkate<br />
alındığında, Aliağa’nın sanayii gelişimlerinin kuzeye doğru kayması, Zeytindağ<br />
yerleşmesine doğru ise Yenişakran ve Çandarlı’da olacağı gibi liman arkası destek<br />
unsurlarının yönelmesi olasıdır. Özellikle Çandarlı’nın yaklaşık 70.000 nüfusu<br />
barındıracak ikincil konutu içerecek planlama alanındaki mevcut konutların, ikincil<br />
sıfatından ayrılması söz konusu olacaktır.<br />
Rafinerinin kurulması ile ikincil konut alanı olma yolundaki gelişimini terk eden<br />
Aliağa, Petro-Kimya tesisleri ve haddehanelerle tam anlamıyla bir sanayi şehri<br />
görünümü alma eğiliminde ise de sanayilerin mevcut kalifiye işgücünü<br />
barındıramaması şehri bir karmaşa içinde bırakmaktadır. Ancak, yerleşmenin sahip<br />
olduğu nüfus yoğunluğu 209 kişi/km 2 görülmesine karşın şehirsel nüfus artış hızı<br />
‰ 38,85’dir.<br />
Aliağa yöresinde görülen bu hızlı nüfus artışının aynı tempoda devam ettiği<br />
düşünülecek olursa 2020 yılında 100.000’e erişmesi beklenebilir. I. <strong>Stratejik</strong><br />
Plan Döneminde önerilmiş ve yapımı devam etmekte olan demiryolu şebekesi çift hat<br />
olarak elektrifikasyonu ile tamamlanmış ancak, günümüze değin kullanıma<br />
açılamamıştır.<br />
Yörenin etkin özellikleri dikkate alınacak olursa söz konusu elektrifikasyon hattının<br />
kullanımına bağlı olarak çevre değerleri ile barışık ve özellikle organize sanayiinin<br />
Aliağa da yer seçmesi uygundur. <strong>İzmir</strong> şehrinin gelecekteki dış dünyaya açılma<br />
kapılarından biri olarak düşünülen Çandarlı Limanının burada yapılması, <strong>İzmir</strong> ile<br />
bağlarını güçlendirecektir. Bu nedenle kara ve demir yolu açısından güçlü bağlantılar<br />
bu strateji alt yöresi için gerekmektedir.<br />
Bu kesim her ne kadar kendine yeterli bir alt yöre olduğunu kanıtlar durumda ise de,<br />
<strong>İzmir</strong> şehri ile güçlü bağlantılarının olmaması durumunda hizmet sektöründe<br />
teklemeler görülecektir. Bu bağlamda Aliağa’ya tek destek Menemen’den gelecektir.<br />
Her ne kadar <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütününe yapışmış görünse de Menemen ziraat,<br />
imalat ve hizmet sektörlerinde büyük pay sahibidir. Sahip olduğu serbest bölge,<br />
Menemen’in <strong>İzmir</strong> ile olan bağlantılarını daha da güçlendirmiş ve Menemen’e bir ivme<br />
vermiştir. Ayrıca Menemen’de kurulması planlanan Plastik Organize Sanayi Bölgesi<br />
yerleşmenin imalat konusunda da belirli ihtisaslaşmaya gittiğini kanıtlamaktadır.<br />
İDESBAŞ olarak bilinen Serbest Bölge tam kapasite çalıştığı takdirde, işgücü yanında<br />
13-15 bin kişilik bir hizmet sektörünü de besleyecektir. Diğer gelişim trendleri<br />
doğrultusunda Menemen’in kişisel hizmetler işgücü, Aliağa’nın üzerine çıkacaktır. Bu<br />
bağlamda Menemen’in 1990 yılında 29.006 olan şehir nüfusu 2000 yılında 46.079’a<br />
çıkmış bu da bize ‰ 46,27’lik oranla <strong>İzmir</strong> ili içinde en yüksek şehir nüfusu da<br />
artışlarından birini vermiştir. Son on yılda artan erkek nüfus da işgücü potansiyeli<br />
açısından dikkat çekicidir. Menemen nüfusunda geçmiş yıllardaki düşüşler daha<br />
ziyade 1985 yılında ziraat sektöründe çalışan nüfusun % 28 civarlarından % 9,8’e<br />
düşmesinden kaynaklanmış görülmektedir. Menemen’de bulunan Serbest Bölgenin<br />
10
ve diğer sanayii ve hizmet sektörünün değişmesinin sağlayacağı istihdam ile<br />
Menemen nüfus gelişim süreci hızlanacaktır.<br />
Menemen’in Aliağa bağlantısı dışında Emiralem üzerinden Muradiye ve Manisa ile<br />
bağlantısı bulunmaktadır. Topografik olarak dar bir koridor oluştursa da Manisa-<br />
<strong>İzmir</strong>, Manisa-Aliağa bağlantılarının bir kısmı bu strateji aksından yapılmaktadır. Bu<br />
yörenin önemli bir yük taşıma ekseni olabileceği düşünülmektedir. Potansiyel açıdan<br />
yeni gelişim alanlarının olmaması, bu kesimleri temel strateji alanlarından uzak<br />
tutabilmektir. Zira tarımsal potansiyeli kısıtlı olan bu alanın bir tarafta Manisa<br />
Organize Sanayi Bölgesi ve Muradiye’nin kontrolsüz gelişim alanları ile potansiyel<br />
sahibi Menemen arasına sıkışmış olması, alanı strateji açısından önemli bir duruma<br />
getirmektedir.<br />
Gediz strateji alt alanı olarak andığımız bu alt yörenin batısı, <strong>İzmir</strong> yakın çevresinin<br />
temel özellikler açısından bütünüyle korunması gereken bir yöresini belirlemektedir.<br />
Gediz deltası olarak tanınan bu alan, tarımsal verimliğinin olması, sulu tarıma<br />
imkan tanıması ve doğal ve kültürel özel değerlere sahip olunması açısından<br />
öncelikle korunması gereken bir alan olarak belirlenmektedir. Bu tarımsal<br />
bölgenin şehirleşmeye ivme vermeyecek tarzda yatırımları kapsaması gerekmektedir.<br />
Tarıma dayalı gelişme süresini muhafaza edecek yörenin göç alma oranının sıfır<br />
değerlerinde olması, buna karşın tedrici göç vermesi, yaklaşık 40.000 hektarlık bu<br />
delta alanının nüfusunun % 80’inin tarım sektöründe istihdam edildiği ve 50.000<br />
kişilik bir nüfusu istihdam edebileceği belirlenmiş olup, statik gelişme trendlerine<br />
bağlı bırakılması gerekli bir alandır.<br />
<strong>İzmir</strong> kuzey aksının bu değerlendirmesinde, Aliağa yerleşmesiyle Bergama arasında<br />
topografik olarak bir fiziki ayrım söz konusudur. Bu kesimde yerleşmelerin azlığı ve<br />
de yoğunluk düşüklüğü aynı zamanda tarım alanlarının da azlığının yarattığı<br />
kopukluk, ayrımın bir diğer sebebi olarak görülmektedir. Çandarlı Limanının<br />
yapılması zaman içinde bu alanların dolmasına sebep olacak ve Dikili-Bergama-Kınık<br />
üçlüsü bu kullanıma destek alan olarak görev yapacaktır.<br />
5.4 [ D ] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi<br />
<strong>İzmir</strong>’in doğu aksı olarak bilinen ve kısaca Nif Havzası adı ile andığımız strateji alt<br />
yöresinde, Kemalpaşa yerleşmesi en önemli birimi oluşturmaktadır. Yukarı Kızılca,<br />
Armutlu ve Ören gibi yerleşmelerle birlikte nitelikli bir tarımsal havza<br />
oluşturmaktadır. Ancak 1970'li yıllarda Kemalpaşa çevresindeki düzensiz<br />
sanayileşme tarım alanlarında büyük tahribata yol açmış daha sonraları bu alanların<br />
organize bir hale dönmesiyle stratejik bir karar alınmış ve tarım alanlarının<br />
tahribatı göreceli de olsa engellenmiştir. Nif çayı havzası adı ile andığımız bu alan<br />
yaklaşık 30.000 hektar büyüklüğündedir ve bütünüyle tarımsal aktiviteye yönelmiş<br />
veya yöneltilmesi gereken kırsal nitelikli yerleşmelerden oluşmaktadır.<br />
Bu kesimde yer alan Ulucak, alandaki düzensiz sanayileşmeden etkilenmiş ve temel<br />
yerleşme odaklarından biri olmuştur. Zira fiziksel mekan analizleri Ulucak’ın<br />
Kemalpaşa’ya oranla yerleşmeye daha uyumlu eşiklere sahip olduğunu<br />
göstermektedir. 1990 yılı toplam nüfusu 56.075 olan yörenin 2000 yılında 73.114’e<br />
çıktığı görülmektedir. Belirttiğimiz üzere kırsal karakterinin ağır basması kırsal<br />
11
nüfusun şehirsel nüfusa oranla yaklaşık iki kat oranında olduğunu göstermektedir.<br />
2000 yılı itibariyle Kemalpaşa’da 25.448 olan şehir nüfusuna karşın 47.666 kırsal<br />
nüfus bulunmaktadır. Buna rağmen kırsal nüfus artışı bir önceki sayım değerlerine<br />
göre ‰ 18,23 artarken şehir nüfusu ‰ 44,20 artmıştır. Bu da bize Nif Havzasının<br />
şehirleşme eğiliminin ağır bastığını göstermektedir.<br />
1960-1965 yıllarında nüfusta görülen duraklama, sanayileşme paralelinde, 1980-<br />
1990 yılları nüfus değişim sürecinde hızlı bir artışa sebep olmuştur. Toprağın yüksek<br />
taban suyu, kalifiye işçiye ve pazara yakınlığı, ulaşım olanaklarının ve enerji<br />
temininin kolay olması gibi faktörler sanayi sektörünün gelişimini hızlandırmıştır.<br />
Coğrafi açıdan batısında yer alan <strong>İzmir</strong>’e doğru yayılma imkanına sahip olmaması<br />
Gediz-Nif Havzasının doğuya kaymasına sebep olmuştur.<br />
Sonuçta, Bağyurdu tarımsal alanlarının aleyhine bir gelişme yaratılmıştır. Kemalpaşa<br />
Organize Sanayi Bölgesinin kurulması, strateji açısından olumlu bir girişim olarak<br />
kabul edilmektedir. Sonuçta kişisel kararlara bağlı ve genelde ara mal üreten<br />
sanayiler planlı bir gelişmeye girmişlerdir. Buna rağmen sözünü ettiğimiz taban<br />
suyunun yüksek olması ve bunun getirdiği cazibe, zamanla bilinçsiz kullanım<br />
sonrasında, suyun azalmasına ve Nif çayının kirlenmesine neden olmuştur.<br />
5.5 [ E1 ] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
<strong>İzmir</strong>’in güney aksı olarak kabul ettiğimiz kesimde iki ana alt grup bulunmaktadır. K.<br />
Menderes strateji alt yörelerinden, birinci stratejik alt grupta, Menderes-Torbalı-<br />
Selçuk lineer bir tarzda dizilmiştir. Lineer dizilmesine karşın, ikinci strateji alt yöresi<br />
olan Bayındır-Tire-Ödemiş-Beydağ-Kiraz, birinci strateji bölgesi tarafından kontrol<br />
altında tutulur görülmektedir. Bu durumda, ikinci strateji alt yörenin ana şehir<br />
<strong>İzmir</strong>'le olan irtibatı özellikle Torbalı tarafından filtre edilir durumdadır. K. Menderes<br />
Havzası olarak kabul edilen ve Torbalı’dan başlayarak doğuya doğru uzanan alanda,<br />
Tire ve Gökçen yerleşmeleri bu aksın başlama noktasıdır.<br />
Menderes-Torbalı-Selçuk hattında <strong>İzmir</strong> etkisi Belevi Yöresinde kesilmekte ve<br />
Selçuk, Kuşadası etkisinde göreceli de olsa daha bağımsız bir alan oluşturmaktadır.<br />
Bu nedenle Torbalı daha ön plana çıkmış, gerek <strong>İzmir</strong>’e yakınlığı ve gerekse gelişim<br />
alanlarına sahip olması <strong>İzmir</strong>-Selçuk ilişkisini kesmiştir.<br />
Torbalı’nın, <strong>İzmir</strong> sanayisini çekmesi ve yakınlığa orantılı olarak sanayii alanlarının<br />
etkisiyle ortaya çıkan tam anlamıyla olmasa da uydu şehir türü konut<br />
yerleşimlerine imkan tanıması, Torbalı'nın şehir nüfusunun son sayım döneminde<br />
‰ 58,76 oranında artmasına sebep olmuştur. Kırsal nüfus ise ‰ 8,85 artmıştır. Bu<br />
artışlar doğrultusunda Torbalı şehir nüfusunun 38.099 ve kır nüfusunun 55.117<br />
olduğu bilindiğinden, yörenin tarımsal potansiyeli ve buna bağlı iş gücü kapasitesi<br />
net olarak belirmektedir.<br />
Aynı gelişim trendi Menderes’te de görülmüş ve burada da şehirsel nüfus artışı ‰<br />
57,95 olurken, kırsal nüfus artışı ‰ 25,56 olmuştur. Burada da 2000 sayımlarına<br />
göre şehirsel nüfus 16.792, kırsal nüfus 56.210 dur. Söz konusu strateji alt yöresinin<br />
farklı bir gelişim trendi gösteren yerleşmesi olan Selçuk’ta ise şehirsel nüfus artışı ‰<br />
26,93, kırsal nüfus artışı ise ‰ 2,96’dır.<br />
12
Şehirsel nüfus 25.414 kırsal nüfus ise 8.180’dir. Bu durumlar açıkça, bize Selçuk'un,<br />
Menderes ve Torbalı’ya nazaran daha şehirleşmiş bir yapıda olduğunu<br />
göstermektedir. Ancak Torbalı ve Menderes hızlı bir şehirleşme eğilimindedir.<br />
Selçuk'un şehirsel gelişme alanlarının kısıtlı olması, doğusunun topografik açıdan<br />
yerleşime uygun olmaması, batısının sit alanları ile sınırlanması, güney kesiminin<br />
tarım alanları ve topografik engellerle kapalı olması, kuzey kısmının ise tarım alanları<br />
ile sınırlandırılması, Selçuk’ta şehirsel ölçekte kişisel hizmetlerin gelişimini<br />
yatayda engellemektedir. Selçuk'un <strong>İzmir</strong>’in etki alanı sınırı olarak görülen Belevi<br />
yerleşmesinin dışında kalması, yerleşmeyi strateji açısından dış kabukta<br />
bırakmaktadır. Tarım ve sanayi sektörünün geliştiği güney aksta, Selçuk turizme<br />
hizmet eden sektörel bir gelişme içindedir. Tarımın gelişimi kişisel hizmetlerin<br />
arkasında gelmektedir.<br />
K. Menderes havzası olarak tanımladığımız bu strateji yöresi <strong>İzmir</strong>’in kuzeyinde yer<br />
alan Gediz Havzasına oranla daha baskın bir tarımsal koridor oluşturmaktadır.<br />
200.000 hektarlık bu tarımsal koridorun yüksek tarımsal potansiyeli yanı sıra, buna<br />
bağlı olarak, gelişen çok sayıda yerleşmenin yörede yer almasıdır. Torbalı-Menderes<br />
arası, sanayi ve şehirsel konut kullanımına göre gelişirken, Bayındır-Tire’den<br />
başlayarak güney-doğuya doğru kayan bu strateji alanın hakim karakteri olan<br />
tarımsal aktiviteye oranla gelişimin devam etmesi gerekmektedir.<br />
Bu bağlamda Tire’ye kurulmuş olan organize sanayi bölgesinin faaliyete geçmiş<br />
olması, yörenin tarımsal ürününün değerlendirilmesine yönelik sanayilerin toplu<br />
olarak yer almasını ve tarımsal toprakların tarım dışı kullanılmasını engelleyici<br />
bir öğe olarak olumlu görülmektedir.<br />
Havzanın Torbalı-Menderes örneğinde olduğu gibi, tarımsal karakterini riske etmeden<br />
bu tür bir değişimde bulunmuş olması, söz konusu strateji alanın hakim<br />
karakterinin korunmasında olumlu bir fırsat olarak görülmektedir.<br />
Güney aksın bu alt yöresinin bu nedenle sanayi alanlarının organize sanayi bölgesi<br />
şeklinde ve yörenin ekonomik gelişimine bağlı olarak planlanması<br />
gerekmektedir. Zira Torbalı yöresi Menderes destekli olarak ve <strong>İzmir</strong>’e birinci kuşak<br />
bağlılığından ötürü, sanayi ve şehirsel çalışma alanlarını çekici büyük potansiyellere<br />
sahip, özellikle Pancar ve Tekeli beldelerinde gelişmekte olan sanayi ve ticaret<br />
bölgeleri Bayındır-Tire-Ödemiş yöresinin tarımsal aktivitelerinin yakın ve orta dönem<br />
içinde özelliklerini koruyacağını ve hatta gelişim yönlerinin bu tarzda olacağının<br />
belirtgenidir.<br />
5.6 [ E2 ] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
1990-2000 yılları arasında kırsal nüfusu ‰ 10,09 azalan Tire gibi, komşusu<br />
Ödemiş’in de kırsal nüfusu ‰ 10,00 azalmıştır. Aynı şekilde Bayındır’ın nüfusu ‰<br />
5,94 azalmıştır. Bu azalmaya Beydağ ‰ 2,01 ile uyarken bu strateji alt yörede<br />
sadece Kiraz’ın kırsal nüfusu ‰ 4,43 artmıştır. Bu dağlımın göstergesi, yörenin<br />
yüksek tarımsal potansiyeline karşın kırsal alandaki nüfus azalışını tarım<br />
girdilerindeki düşüklük olarak vermektedir. Özellikle Tire-Gökçen yerleşme grubunda<br />
tarım ve hayvancılık sektörünün tüm sektörler içindeki payı % 54’den % 52’ye<br />
13
düşmüştür. Buna karşı imalat sektöründe % 1’lik bir artış bulunmaktadır. Tire gibi<br />
<strong>İzmir</strong>’e 120 km uzakta olan Ödemiş’in, Tire’den ayrı düşünülmemesi gerekmektedir.<br />
Bu iki yerleşmenin birlikte ve rakip olarak gelişmesi alt yörenin gelişmesi olmaktadır.<br />
Tire Ödemiş yerleşmeleri ile birlikte hareket eden Bayındır, ilk iki yerleşmeye nazaran<br />
sosyo-ekonomik olarak geriden gelse de, bölgenin tarımsal ürünlerinin hemen hepsini<br />
yetiştiren nitelikli tarım topraklarına sahiptir. K. Menderes havzasında yer alması<br />
sulu tarım yapma imkanını Bayındır’a sağlamaktadır. Söz konusu alt yörenin coğrafi<br />
olarak doğusunda ve ekonomik olarak arkasında yer alan 1985-1990 yılları arasında<br />
17.171 olan şehir nüfusunu 13.862’ye kadar düşüren Bayındır, 2000 yılında ‰<br />
13.52’lik bir şehirsel nüfus artışına sahne olmuştur. Genelde Bayındır’ın beldeleri de<br />
söz konusu artışa sahne olmuştur. Bayındır’ın tarımsal açıdan diğer bir potansiyeli<br />
de jeotermal enerjiye sahip olması ve bunun yakın dönemde sera ısıtmacılığında daha<br />
yoğun kullanılması nedeniyle çiçekçilik gibi farklı bir ürünün yörede yer almasıdır.<br />
Söz konusu Bayındır-Tire-Ödemiş üçgeninin dibinde yer alan Beydağ-Kiraz<br />
yerleşmeleri gerek sosyal gerek ekonomik açıdan <strong>İzmir</strong> strateji alanının dışında<br />
kalmaktadırlar. Bu alanların topografya tarafından sıkıştırılmış ve bir çıkmaz sokak<br />
tarzını almış coğrafi yapı içinde kalmaları sadece batı yönde, Ödemiş istikametine<br />
ulaşım olanaklarına sahip olmaları, genelde geri kalmışlıklarının en başta gelen<br />
unsurlarından biridir. Özellikle Beydağ’ın 1990 sonrası toplamda ‰ 3,37 nüfus<br />
kaybı, Kiraz’ın ‰ 8,52 nüfus artışı, yöre insanının mekansal kayma eğilimi içinde<br />
olduğunu kanıtlar durumdadır. Bu kaymanın sosyo-ekonomik değerlendirilmesi,<br />
eğilimin Torbalı ve Menderes yönünde olduğunu göstermektedir. Kısa ve orta<br />
dönemde bu kaymayı önlemeye yönelik yapılacak yatırımların sanayiden ziyade<br />
tarımsal potansiyeli arttırmaya yönelik olması düşünülmelidir. Zira ulaşım ve enerji<br />
gibi altyapı olanaklarından yörenin yeterince istifade edememiş olması, sanayii<br />
yatırımlarının bu alana kaymasını önlemektedir. Tire ve Torbalı gibi potansiyel<br />
alanların konut ve sanayii dokusuna yapılan yatırımların dahi karşılığı<br />
alınamamışken jeomorfolojik açıdan sıkıntılı bu yörenin K. Menderes Havzası grubu<br />
içinde alt temel strateji alanı içinde kalmasına karşın ayrı bir ikinci kategoride<br />
değerlendirilmesi uygun bulunmaktadır.<br />
Güney aksımızın tarımsal potansiyel olarak K. Menderes Havzası içinde kalan<br />
Torbalı-Belevi-Tire-Gökçen ve art bölgelerinin sektörler itibarıyla tarım ormancılık ve<br />
hayvancılığın diğer sektörlere oranı 1/4 olup, işgücü-nüfus oranı 0,50’dir.<br />
5.7 [ F1 ] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
<strong>İzmir</strong>’in batı aksı aynı zamanda strateji açısından önemli kıyı zonlarını<br />
oluşturmaktadır. Daha ziyade ikincil konut ve turizm potansiyellerini yoğun kullanan<br />
Karaburun- Çeşme strateji alanının, tarım toprakları açısından kısıtlılığı nüfus<br />
yapısına da etki etmiş ve iki ilçenin toplam nüfusu 50.818’e erişmiştir. Bu yörelerin<br />
turizm potansiyeli yanında rüzgar enerjisi temin etmede de önümüzdeki dönemlerde<br />
kapasitelerinin kullanılması gerekmektedir. Turizm ağırlıklı Çeşme’nin gelişim<br />
stratejisinde su potansiyeli kısıtlayıcı bir unsur olarak görülmektedir. Alaçatı<br />
Barajına rağmen Çeşme, Alaçatı, Germiyan yerleşmelerinin barındırabileceği nüfus<br />
potansiyeli 100.000 kişidir. Buna rağmen Çeşme şehir gelişimi 1985-1992 arasında<br />
14
nüfusunu ikiye katlamış ve 20.622 kişiye ulaşmıştır. 2000 yılında ise şehir nüfusu<br />
‰ 20,27 artarak 25.257 kişi olmuştur. Son dönemde toplam artışı ise <strong>İzmir</strong> il<br />
ortalamasının üstüne çıkarak ‰ 23,77’ye ulaşmıştır.<br />
Kınık ve Kiraz gibi <strong>İzmir</strong> ili içinde uç noktada kalan ve gelişimini tamamlayamamış<br />
Karaburun ise kısıtlı tarımsal aktivitesinin yanında gelişimini ağırlıklı olarak iç<br />
turizme bağlamış bir yöredir. Ancak ikincil konutların düzensiz gelişimi bu alanı bir<br />
karmaşa içine itmiş durumdadır. İkincil konut ağırlıklı olmak üzere 2000 yılındaki<br />
nüfus artışı, kırsal kesimlerde il ortalaması olan ‰ 13,60’ın üzerine çıkarak<br />
Seferihisar, Gaziemir ve Foça’dan sonra en yüksek değere, ‰ 45,32’ye toplamda ise<br />
‰ 39,91’e ulaşmıştır.<br />
Karaburun yöresi, Mordoğan ile süreç içinde çeşitli tarımsal faaliyetlerin egemen<br />
olduğu bir yöredir. Bağcılıktan, tütüne giden süreçte bir dönem başta nergis olmak<br />
üzere tarla çiçekçiliğine yönelinmiş, bunda gerekli başarı elde edilememiştir. Tarımsal<br />
üründen çeşitlilik bulunmadığı için başarı elde edilememiştir. Tarımsal üründe<br />
çeşitliliğin bulunmadığı bu dar kapsamlı alanda son yıllarda tütün ve enginar gelir<br />
getirici tarımsal ürünlerdir. Özellikle orta gelir tabakasının turizm olarak tercihi<br />
ikincil konut ve yazlık konut kooperatifçiliğinin yaygınlaşmasına sebep olmuş ve<br />
kısıtlı tarım alanları bu kapsam içinde konuta dönüşmüştür. Arsa stokunun artması<br />
tarım alanlarının azalması paralelinde bir gelişim göstermektedir.<br />
5.8 [ F2 ] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Bu strateji alt yöresinin iki yerleşmesi olan Urla ve Seferihisar konut ağırlıklı<br />
gelişimlerini hızlı bir tempoda götürmektedirler. İkincil konut olarak başlayan ancak,<br />
daha sonra birincil konuta dönüşen bu ivme <strong>İzmir</strong>’in yeni konut alanlarına sahip<br />
olmasıyla sonuçlanmıştır. Bu bağlamda Urla Toplu Konut Projeleri şehir nüfusunu<br />
25.648’den, 36.579 kişiye çıkarmıştır. Aynı şekilde Seferihisar şehir nüfusu<br />
10.720’den son beş yılda 17.526’ya çıkmıştır.<br />
1990 tarihinde tamamlanan 1/5.000 ölçekli Seferihisar Nazım İmar <strong>Planı</strong> ise 71.164<br />
kişi öngörmektedir. Urla’nın 1995 yılında tamamlanan aynı ölçekli Nazım İmar <strong>Planı</strong><br />
ise 94.000 kişi öngörmektedir.<br />
Her iki yörenin yoğun eğimli arazilere sahip olmaması tarımsal gelişim için uygun<br />
araziyi sunsa da, gerek toprak kalitesi gerekse yeterli su potansiyeline sahip<br />
olunmaması tarımsal faaliyetlerin önünde bir engeldir. Ancak ileride bahsedildiği<br />
üzere Seferihisar yöresinin zengin jeotermal kaynaklara sahip olması entansif ve<br />
sera tarımının gelişmesine neden olmuştur. Yaz aylarında yoğun kullanılan bu<br />
alanlar turizm potansiyeli açısından da şehrin verimli alanlarındandır. Ancak ağırlıklı<br />
olarak iç turizme hizmet etmektedirler. Jeotermal kaynaklarının geliştirilmesi<br />
Seferihisar için büyük potansiyel olacaktır.<br />
15
6. İZMİR İLİNİN MEVCUT YAPISAL ÖZELLİKLERİ, TAHMİN VE<br />
PROJEKSİYONLAR<br />
<strong>İzmir</strong>’in yapısal özellikleri, izleyen kısımda dört başlık altında ele alınmaktadır. Bu<br />
başlıklarda sosyal ve ekonomik yapı özellikleri ile jeomorfolojik ve çevresel yapı<br />
yanında alt yapı özellikleri incelenmiştir.<br />
6.1 Sosyal Yapı Özellikleri<br />
Sosyal yapı özelliklerinde <strong>İzmir</strong> ve bulunduğu Ege Bölgesi dikkate alınarak<br />
değerlendirilmiştir. Bu bağlamda ilk önce nüfus özellikleri açıklanmaya, izleyen<br />
başlıkta eğitim dikkate alınarak nüfusun kalifiye özellikleri tanımlanmaya<br />
çalışılmıştır. Akabinde tüketim özellikleri ortaya konulmuş, sağlık potansiyeli<br />
tanıtılarak <strong>İzmir</strong>’in konut durumu tanımlanmıştır.<br />
Nüfus<br />
Ülke nüfusunun çokluğu fikri gücün bir göstergesi olarak 20. yüzyılın ikinci yarısına<br />
kadar etkisini sürdürmüştür. Bu fikrin temelinde, ülkelerin kültürlerini yaymaları,<br />
kendilerini güven içersinde hissetmeleri ve etki alanlarını sağlam bir temele oturtmak<br />
istemeleri gibi düşünceler vardır. Ancak günümüzde nüfusun etkisi, onun potansiyel<br />
ve aktif gücüyle eş-zamanlı olarak ortaya çıkmaktadır. Zira iyi eğitimli, kalifiye ve<br />
bilgi olarak nüfusu donanımlı ülkeler; kültürlerini sürdürebilmekte, güven içersinde<br />
yaşayabilmekte ve bireylerine refah sağlayabilmektedirler. Nüfus olgusuna bu açıdan<br />
bakılmalıdır. Modern dünyada kalabalık nüfuslu ülkeler bir “Pazar” olarak dikkat<br />
çekmektedirler. Zaten Çin pazarına giren ihracatçıların temel parolası “her Çinliye<br />
ürünümüzü kullandırmak” şeklinde ifade edilmektedir. Böylece kalabalık nüfusa<br />
sahip ülkeler diğer ülkeler tarafından potansiyel müşteri olarak görülürken, bu<br />
nüfusun gerektirdiği sosyal ve ekonomik problemler ile ülke baş başa kalmaktadır.<br />
Ege Bölgesi nüfus olarak Türkiye’nin üçüncü büyük bölgesidir. Ülkemiz nüfusunun<br />
% 7.59’u Ege Bölgesinde yaşamaktadır. Yıllık nüfus artışının toplamda ‰ 16.29<br />
olmasının yanında, şehirlerdeki nüfus artışı ‰ 23.50 oranıyla Türkiye ortalamasının<br />
altında iken, köylerdeki nüfus artışı ‰ 5.76 ile Türkiye ortalamasının üzerindedir.<br />
Ege Bölgesi nüfus artışları açısından Türkiye değerlerine yakın olduğu için, diğer<br />
bölgelere nazaran üstün konumdadır. (Ayrıntılar ilgili tabloda verilmiştir.)<br />
Tablo 6.1 Bölgelere Göre Şehir ve Köy Nüfusu ve Yıllık Nüfus Artış Hızı 1<br />
1 www.die.gov.tr sitesinden temin edilmiştir.<br />
1
Bölge<br />
1990 Genel Nüfus Sayımı 2000 Genel Nüfus Sayımı Yıllık Nüfus Artışı ‰<br />
Toplam Şehir Köy Toplam Şehir Köy Toplam Şehir Köy<br />
Türkiye 56 473 035 33 656 275 22 816 76067 803 92744 006 27423 797 653 18.28 26.81 4.21<br />
Marmara 13 295 878 10 350 307 2 945 57117 365 02713 730 962 3 634 065 26.69 28.26 21.00<br />
Ege 7 594 977 4 344 471 3 250 506 8 938 781 5 495 575 3 443 206 16.29 23.50 5.76<br />
Akdeniz 7 026 489 4 051 596 2 974 893 8 706 005 5 204 203 3 501 802 21.43 25.03 16.30<br />
İç Anadolu 9 913 306 6 412 910 3 500 39611 608 868 8 039 036 3 569 832 15.78 22.59 1.96<br />
Karadeniz 8 136 713 3 337 392 4 799 321 8 439 213 4 137 466 4 301 747 3.65 21.48 -10.94<br />
Doğu 5 348 512 2 285 798 3 062 714 6 137 414 3 255 896 2 881 518 13.75 35.37 -6.10<br />
Güneydoğu 5 157 160 2 873 801 2 283 359 6 608 619 4 143 136 2 465 483 24.79 36.57 7.67<br />
Bölgeden <strong>İzmir</strong>’e odaklanırsak, ilin 1927’den bu yana sayım yıllarına göre nüfus ve<br />
yıllık nüfus artış hızları grafiği aşağıda verilmiştir. 60 yıllık dönem boyunca <strong>İzmir</strong><br />
nüfusunun sürekli artma eğiliminde olduğu şekilden rahatlıkla görülmektedir. Ancak<br />
dönemler itibarıyla artış oranı değişmektedir. 1945-1965 döneminde hızlı bir artış<br />
meydana gelmiştir. Bu dönemdeki artışın temel etmeni “göç”tür. Bu sonuç göç<br />
edenlerin toplam nüfustaki payının % 10’un üzerinde olduğundan çıkarılmıştır.<br />
Takip eden yıllarda ise nüfustaki artış ‰ 30’lar düzeyinde seyretmiştir. 1990-2000<br />
döneminde yıllık nüfus artış hızı ise ‰ 22’ye düşmüştür.<br />
2000 yılı sayımına göre <strong>İzmir</strong> nüfus bakımından Türkiye illeri arasında üçüncü sırayı<br />
almaktadır.<br />
Şekil 6.1 <strong>İzmir</strong>’in Nüfusu ve Yıllık Nüfus Artış Hızı(1927-2000) 1<br />
4.000.000<br />
3.500.000<br />
3.000.000<br />
2.500.000<br />
2.000.000<br />
1.500.000<br />
1.000.000<br />
500.000<br />
0<br />
40<br />
35<br />
30<br />
25<br />
20<br />
15<br />
10<br />
5<br />
0<br />
2000<br />
1990<br />
1985<br />
1980<br />
1975<br />
1970<br />
1965<br />
1960<br />
1955<br />
1950<br />
1945<br />
1940<br />
1935<br />
1927<br />
nüfus<br />
yıllık artışhızı(‰)<br />
Tablo 6.2 <strong>İzmir</strong>’in İlçelere Göre Nüfus ve Yıllık Nüfus Artış Hızı 2<br />
1 <strong>İzmir</strong>-Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, DİE, Ankara, 2002.<br />
2 www.die.gov.tr sitesinden temin edilmiştir.<br />
2
Yön İlçeler<br />
1990 Genel Nüfus Sayımı 2000 Genel Nüfus Sayımı Yıllık Nüfus Artış<br />
Hızı(‰)<br />
Toplam Şehir Köy Toplam Şehir Köy Toplam Şehir Köy<br />
A Balçova 59 825 59 825 0 66 877 66 877 0 11.14 11.14 -<br />
A Bornova 278 300 274 226 4 074 396 770 391 128 5 642 35.46 35.5 32.55<br />
A Buca 203 383 199 130 4 253 315 136 308 661 6 475 43.78 43.82 42.02<br />
A Çiğli 78 462 73 364 5 098 113 543 106 740 6 803 36.95 37.49 28.84<br />
A Gaziemir 44 089 39 905 4 184 87 692 70 035 17 657 68.74 56.23 143.95<br />
A Güzelbahçe 14 269 11 624 2 645 18 190 14 924 3 266 24.27 24.98 21.08<br />
A Karşıyaka 345 734 345 360 374 438 764 438 430 334 23.82 23.85 -11.31<br />
A Konak 721 570 720 502 1 068 782 309 781 363 946 8.08 8.11 -12.13<br />
A Narlıdere 34 844 34 844 0 54 107 54 107 0 44 44 -<br />
B Dikili 23 219 10 023 13 196 30 115 12 552 17 563 26 22.49 28.58<br />
B Bergama 101 421 42 554 58 867 106 536 52 173 54 363 4.92 20.37 -7.96<br />
B Kınık 37 617 17 167 20 450 32 109 13 136 18 973 -15.83 -26.76 -7.49<br />
C Aliağa 42 150 25 450 16 700 57 192 37 537 19 655 30.51 38.85 16.29<br />
C Menemen 76 043 29 006 47 037 114 457 46 079 68 378 40.88 46.27 37.4<br />
C Foça 25 222 12 057 13 165 36 107 14 604 21 503 35.87 19.16 49.05<br />
D Kemalpaşa 56 075 16 354 39 721 73 114 25 448 47 666 26.53 44.2 18.23<br />
E1 Menderes 52 934 9 405 43 529 73 002 16 792 56 210 32.14 57.95 25.56<br />
E1 Torbalı 71 617 21 167 50 450 93 216 38 099 55 117 26.35 58.76 8.85<br />
E1 Selçuk 27 353 19 412 7 941 33 594 25 414 8 180 20.55 26.93 2.96<br />
E2 Bayındır 47 126 13 862 33 264 47 214 15 870 31 344 0.19 13.52 -5.94<br />
E2 Tire 77 314 37 855 39 459 78 658 42 988 35 670 1.72 12.71 -10.09<br />
E2 Ödemiş 124 968 51 620 73 348 128 259 61 896 66 363 2.6 18.15 -10<br />
E2 Beydağ 14 632 5 831 8 801 14 147 5 521 8 626 -3.37 -5.46 -2.01<br />
E2 Kiraz 41 247 7 850 33 397 44 910 10 001 34 909 8.51 24.21 4.43<br />
F1 Çeşme 29 463 20 622 8 841 37 372 25 257 12 115 23.77 20.27 31.5<br />
F1 Karaburun 9 020 2 338 6 682 13 446 2 932 10 514 39.91 22.63 45.32<br />
F2 Urla 35 467 25 648 9 819 49 269 36 579 12 690 32.86 35.49 25.64<br />
F2 Seferihisar 21 406 10 720 10 686 34 761 17 526 17 235 48.47 49.14 47.79<br />
Toplam 2 694 770 2 137 721 557 049 3 370 866 2 732 669 638 197 22.38 24.55 13.6<br />
<strong>İzmir</strong> iline bağlı ilçelerin 1990 ve 2000 yılı genel nüfus sayımına göre bilgileri<br />
yukarıdaki tabloda verilmiştir. Burada ilçeler strateji alt yörelerine göre sıralanmıştır.<br />
İlk grupta yer alan <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi sınırları içerisinde<br />
kalan merkez ilçeler: Balçova, Bornova, Buca, Çiğli, Gaziemir, Güzelbahçe,<br />
Karşıyaka, Konak, Narlıdere’dir. Bu ilçeler tablonun yön kolonunda “A” harfiyle<br />
gösterilmişlerdir. Diğer ilçelerde meydana getirdikleri alt yöreler itibariyle<br />
öbeklendirilmiştir. Dikili, Bergama ve Kınık’tan oluşan “B” bölgesi; Aliağa, Menemen<br />
ve Foça’dan oluşan “C” bölgesi; Kemalpaşa “D” bölgesi; Menderes, Torbalı ve<br />
Selçuk’tan oluşan “E1” bölgesi; Tire, Bayındır, Ödemiş, Beydağ ve Kiraz oluşan “E2”<br />
bölgesi; Çeşme ve Karaburun’dan oluşan “F1” bölgesi ve son olarak da Urla ve<br />
Seferihisar’dan oluşan “F2” bölgesi strateji alt yöreleri meydana getirmektedirler.<br />
1927 yılında şehirde yaşayanların oranı % 48 iken kırsal nüfus % 52 olarak<br />
gerçekleşmiştir. Aradan geçen 70 yıllık dönemde bu oranda şehir lehine hızlı bir artış<br />
3
vardır. Son iki sayımı ele alırsak; <strong>İzmir</strong>’in 1990 sayımında şehirde yaşayanlar % 79<br />
iken 2000 yılında bu oran % 81’e çıkmıştır. 10 yılda 2 puanlık bir artış vardır. Diğer<br />
taraftan kırda yaşayanların oranı % 21’den % 19’a gerilemiştir. Tabi ki bu iki puan<br />
içerisinde doğumdan kaynaklanan artış ile göçlerin etkisi vardır. Sonuç olarak<br />
şehirleşme hızlı bir biçimde gerçekleşirse, onarılamayan büyük problemleri ardı sıra<br />
getirecektir. Buna en iyi örneğini 17 Ağustos 1999 Gölcük ve 12 Kasım 1999 Düzce<br />
depremlerini söyleyebiliriz.<br />
Aşağıdaki tabloda şehir ve kırsalda yaşayan nüfus oranları verilmiştir. Merkezde<br />
% 98’lik bir şehirleşme oranı vardır. Önümüzdeki on yılda yapılması muhtemel<br />
değişikliklerle köy statüsünde olan yerler, şehir alanına dahil edilmesiyle bu oranın<br />
% 100 olması beklenebilir.<br />
Kemalpaşa’da şehir nüfusunun ilçe toplamı içindeki payının % 29’dan % 35’e<br />
çıkmasında, hızla gelişen sanayinin büyük etkisi vardır. Kemalpaşa’da şehir nüfus<br />
artışı, kırsaldakine nazaran daha hızlıdır. Aralarında yaklaşık 2 puanlık fark vardır.<br />
Tablo 6.3 <strong>İzmir</strong> ve İlçe Gruplarına Göre Şehir ve Kırsal Nüfus (%)<br />
Alt Yöreler<br />
1990 Nüfus Sayımı 2000 Nüfus Sayımı<br />
Şehir Köy Şehir Köy<br />
Büyükşehir 0.99 0.01 0.98 0.02<br />
Bakırçay-Gediz 0.45 0.55 0.47 0.53<br />
Gediz-Nif 0.29 0.71 0.35 0.65<br />
K. Menderes 0.37 0.63 0.42 0.58<br />
Yarımada 0.62 0.38 0.61 0.39<br />
<strong>İzmir</strong> 0.79 0.21 0.81 0.19<br />
Bakırçay-Gediz alt yörelerinde şehirleşme değeri % 45’ten % 47’ye yükselmiştir.<br />
Yarımada alt yörelerinde şehirde yaşayanların oranı % 61 civarındadır. Bu yüksek<br />
değer bölgenin iç ve dış turizm yapısından kaynaklanmaktadır. Hem şehir hem de<br />
köy nüfus artışı <strong>İzmir</strong> ili nüfus artışından daha fazla görülmektedir. Bu durumda<br />
nüfus sayımında yazlık sahiplerinin evlerinde bulunması etkin rol oynamaktadır.<br />
Urla ve Seferihisar’ın, <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü ile neredeyse birleşmesi ve bölgenin<br />
özellikle her mevsim oturmaya elverişli olması, iki ilçedeki hızlı nüfus artışının diğer<br />
bir nedeni olmaktadır.<br />
K. Menderes strateji alt yörelerinde ise şehirde yaşayanların oranı % 37’den % 42’ye<br />
artmıştır. Bu sıçramada yine bölgede gelişen sanayi önemli bir faktör olarak<br />
karşımıza çıkmaktadır.<br />
Medyan yaş 1935-2000 döneminde 24.14’ten 28.77’ye çıkmıştır. Bu değer Türkiye<br />
gibi <strong>İzmir</strong>’in de genç nüfus potansiyeline sahip olduğunu göstermektedir. Bunun<br />
diğer bir ifadesi ise, 2000 yılındaki genç bağımlılık oranının % 34.06 olmasıdır.<br />
Toplam bağımlılık oranı ise % 43.86 olmuştur. Yaşlı bağımlı oranı ise % 9.80’ dir. Bu<br />
durumda <strong>İzmir</strong>’in değerlendirmesi gereken potansiyel bir genç nüfusu vardır.<br />
Ayrıca genç bağımlı nüfus 1935’te % 58.14’ten 2000’de % 34.06’ya düşmüştür.<br />
Medyan yaşından da nüfusun giderek yaşlandığını görmekteyiz. Genç nüfus<br />
4
değerlendirildiğinde konu önem kazanmaktadır. Eğer bu nüfus “kalifiye birey”<br />
durumuna getirilmezse, önemini yitirmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong>’de 2000 yılı sayımına göre hane halkı nüfusu 3.3 milyondur. Bu nüfus 922.729<br />
hanede yaşamakta ve ortalama hane halkı büyüklüğü de 3.65’tir. Bu değer bize<br />
çekirdek aile yapısını göstermektedir. Çocuk sahibi olmada ortalama yaş yaklaşık<br />
27’dir. Diğer taraftan bebek ölüm hızı ‰ 40 ve çocuk ölüm hızı ‰ 6 olarak tespit<br />
edilmiştir ki, bu değerler oldukça yüksektir.<br />
<strong>İzmir</strong> İlinin bütününde 34.157’si erkek ve 24.227’si kadın olmak üzere toplam 58.384<br />
engelli bulunmaktadır. Engellilik türüne göre cinsiyetlerin dağılımı aşağıdaki tabloda<br />
verilmiştir. <strong>İzmir</strong> nüfusunun % 1.7’si engellidir.<br />
Tablo 6.4 Engellik Türünün Cinsiyete Göre Dağılımı (2000)<br />
Engellilik Türü Erkek Kadın<br />
Görme engelli 4 169 2 719<br />
İşitme Engelli 2 573 2 001<br />
Konuşma Engelli 1 449 889<br />
Fiziksel Engelli 13 356 9 281<br />
Zihinsel Engelli 4 510 2 978<br />
Diğer 3 154 2 523<br />
Birden fazla engeli olanlar 2 630 2 069<br />
Bilinmeyen 2 316 1 767<br />
Toplam 34 157 24 227<br />
<strong>İzmir</strong>’e Göç<br />
Göç bireylerin doğdukları yerleri, özümsedikleri kültürü, akrabalarını ve değer verdiği<br />
bir çok şeyi bırakarak yeni ufuklara doğru yürüyüş sürecidir. Göç hareketinin<br />
temelinde itici ve çekici faktörlerin etkisi vardır. Göç veren yerler “itici faktörler” ile<br />
göç alan yerler ise “çekici faktörler” ile donanmıştır. Bu donanımın özünde ise gelir<br />
ve kaynak dağılımındaki adaletsizlik yatmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> ili, göç veren iller için bir cazibe merkezi olmuştur. Bu nedenle ilimiz göç<br />
almada ilk sıralarda yer almaktadır. En başta istihdam, eğitim ve sağlık imkanlarının<br />
şehrimizde gelişmesi, göç veren iller için çekim merkezi olmaktadır.<br />
Net göç hızına bakıldığında; 1980 sayım yılına göre <strong>İzmir</strong>, Kocaeli’nden sonra 2.<br />
sırada; 1985’te Kocaeli, İstanbul, İçel ve Bursa’nın arkasından 5. sırada; 1990 yılında<br />
ise Kocaeli, İstanbul, Antalya ve İçel’in arkasından 5. sırada yer almaktadır. Yani<br />
<strong>İzmir</strong> sahip olduğu olanaklar açısından tercih edilen bir il konumundadır.<br />
Tablo 6.5 <strong>İzmir</strong> İli Göç Hızları<br />
5
Sayım Yıllar<br />
Net Göç Hızı<br />
1980 71.41<br />
1985 38.97<br />
1990 61.79<br />
Sağlıklı Şehirleşme bir sürecin sonucunda meydana gelmelidir. Bu süreç içerisinde<br />
şehrin hem üst hem de alt yapısının gelişmesi gerekmektedir. Ancak şehrin kabul<br />
sınırları üzerindeki göç alt ve üst yapı, eğitim, konut, gecekondu, ulaşım, istihdam,<br />
çarpık şehirleşme ve kültür çatışmalarını beraber getirmektedir. Bu konuda <strong>İzmir</strong>’de<br />
görülen sorunlar aşağıdaki gibi maddelenmiştir: 1<br />
• Hızlı nüfus artışı.<br />
• Konut talebinin karşılanamaması nedeniyle konut politikalarının<br />
bütünleşememesi ve konut finansman problemlerinin ortaya çıkması.<br />
• Mevcut şehir dokusunda imar değişiklikleri, sosyal ve teknik alt yapı<br />
yetersizlikleri ve bunların getirdiği klimatolojik meseleler.<br />
• Park ve çocuk oyun alanları, otopark, kaldırım vb. sorunlar.<br />
• Yaşlılar ve engellilerin şehirde rahat yaşayabilmeleri için gerekli önlemlerin<br />
alınamaması.<br />
• Heyelan bölgesindeki Kadifekale’de yerleşim olması ve Bornova tarım<br />
toprağının konutlarla ziyan olması gibi yer seçimindeki yanlışlıklar.<br />
• Koruma havzalarındaki plan dışı yerleşmeler.<br />
• Körfez örneğindeki gibi çevre sorunları.<br />
Yukarıdaki maddeleri bakış açıları doğrultusunda arttırmak mümkündür. Bu<br />
nedenle sorunları genel olarak ifade etmek daha uygundur. Literatürde belirtildiği<br />
gibi göçün meydana getirdiği sorunlar 4 ana başlık halinde ifade edilebilir:<br />
1. Nüfus yönünden getirdiği sorunlar,<br />
2. Şehirleşme yönünden getirdiği sorunlar,<br />
3. İstihdam yönünden getirdiği sorunlar,<br />
4. Yaşam kalitesi yönünden getirdiği sorunlar.<br />
<strong>İzmir</strong> ilinde de yukarıda ifade edilen sorunların hepsi yaşanmaktadır.<br />
Göç etmek bireylerin problemlerini çözüyor mu sorusunun cevabını 2002 yılı<br />
Nisan ayında <strong>İzmir</strong> ili şehirsel kesimde yer alan dokuz ilçede yapılmış olan kapsamlı<br />
bir anket çalışmasından elde edebiliriz. 2 Balçova, Buca, Bornova, Çiğli, Gaziemir,<br />
Güzelbahçe, Karşıyaka, Konak ve Narlıdere ilçelerinde araştırma kapsamında 1.633<br />
hane ile görüşülmüştür. Bu hanelerden 1.193’ü göç etmiştir. Göç edenlerin yeni<br />
yaşamlarının nasıl olduğunu tespit etmek amacıyla şu andaki yaşamlarının kalitesi<br />
1 Tülay YESÜGEY, <strong>İzmir</strong>’e Göç ve Şehire Getirdiği Sorunlar, 21.yüzyılın eşiğinde <strong>İzmir</strong>:<br />
Sorunlar ve Çözümler Sempozyumu, Tebliğler Kitabı, <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>, 1997.<br />
2 Şenay ÜÇDOĞRUK, M.Vedat PAZARLIOĞLU, İki Değişkenli Probit Tahmin Yöntemi: <strong>İzmir</strong>'e<br />
Göç, VI.Ulusal Ekonometri ve İstatistik Sempozyumu, Tebliğ, Mayıs-2003.<br />
6
ile kazançlarının durumu hakkında iki soru sorulmuştur. Alınan cevapların dağılımı<br />
aşağıda pay grafikleri halinde verilmiştir.<br />
Şekil 6.2 Kazanç Beklentisinin Gerçekleşmesi<br />
KAZANÇ BEKLENTİSİ<br />
Cevapsız<br />
24%<br />
Değişmedi<br />
23%<br />
Daha Kötü<br />
15%<br />
Daha İyi<br />
38%<br />
Şekil 6.3 Yaşam Kalitesi Beklentisinin Gerçekleşmesi<br />
YAŞAM KALİTESİ BEKLENTİSİ<br />
Cevapsız<br />
24%<br />
Değişmedi<br />
19%<br />
Daha Kötü<br />
16%<br />
Daha İyi<br />
41%<br />
Yaşam kalitesi ve kazanç öz itibariyle aynı özelliklere sahip sorulardır. Bu nedenle<br />
elde edilen oranlar neredeyse birbirine eşit elde edilmiştir. Göçten sonraki yaşam ve<br />
kazancın daha iyi olduğunu belirtenlerin oranı sırasıyla % 40.6 ve % 38.1’dir. Bu<br />
sonuçtan anlaşılıyor ki yaklaşık % 60’lık bir kesimin beklentileri gerçekleşmemiştir.<br />
Bu iki soru, göçün tüm problemleri çözmediğini göstermektedir. Çünkü göç eden<br />
kişilerin şehre getirdikleri artı değerler, yani kalifiye özellikleri düşük<br />
olmakta ya da hiç olmamaktadır. Bu durum aşağıda eğitim değişkeninde daha iyi<br />
görülebilir.<br />
Ankete katılanların eğitim durumlarına bakıldığında % 56.8’inin ilkokul mezunu,<br />
ilkokuldan terk ya da eğitim almamışlardan oluştuğu aşağıdaki tablodan<br />
7
görülmektedir. Eğer kalifiye eğitim lise ve üstü olarak düşünülürse, bu tür bireylerin<br />
oranı % 28’dir.<br />
Tablo 6.6 Eğitim Durumunun Dağılımı<br />
Mezuniyet Durumu Frekans Yüzde Yığmalı Yüzde<br />
Eğitim Almamış 123 7.5 7.5<br />
İlkokuldan Terk 84 5.1 12.7<br />
İlkokul Mezunu 721 44.2 56.8<br />
Ortaokul Mezunu 248 15.2 72.0<br />
Lise veya Dengi Okul Mezunu 334 20.5 92.5<br />
Yüksek Okul Mezunu 24 1.5 93.9<br />
Fakülte Mezunu 86 5.3 99.2<br />
Lisans Üstü Eğitim Mezunu 13 .8 100.0<br />
Toplam 1633 100.0<br />
Diğer taraftan göç eden hane halklarının eğitimi ele alındığında tanımlayıcı istatistik<br />
değerleri elde edilmiştir.<br />
Tablo 6.7 Hane Halkının Ortalama Eğitimi<br />
N En küçük En büyük Ortalama Std. Sapma<br />
Eğitim 1193 .00 17.00 5.6653 3.5487<br />
Hane halkının ortalama eğitimi 5.66 yıl olarak elde edilmiştir. Bu da göç edenlerin ilk<br />
okul mezunu olduklarını diğer bir deyişle kalifiye durumlarını göstermektedir.<br />
Söz konusu ortalama değer kişilerin göç ettikten sonra yaşam kalitesi ve<br />
kazançlarının değişmemesini ya da daha kötü durumda olmasını açıklamaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>’in il içerisindeki nüfus hareketleri aşağıdaki tabloda verilmiştir. Burada 6 farklı<br />
tipte göç ile karşılaşılmaktadır. Bunlar <strong>İzmir</strong>’den ilçe ve köylere; İlçelerden <strong>İzmir</strong> ve<br />
köylere; köylerden <strong>İzmir</strong> ve ilçelere şeklindedir. Göç hareketi cinsiyet faktöründen<br />
etkilenmemekte olup, cinsiyete göre göçün birbirine istatistiki olarak eşit olduğunu<br />
söyleyebiliriz. Göçün hareket yönü ise ilçeler ve köylerden <strong>İzmir</strong>’e doğrudur. Toplam il<br />
içi göç payı % 44’tür. Buna karşılık gelen göç ise % 38’dir. Dolayısıyla göç alıpvermede<br />
<strong>İzmir</strong> 6 puan dezavantaja sahiptir. Diğer taraftan ilçelerden köylere % 7’lik<br />
bir göç payı varken, köylerden ilçelere ise % 10’luk bir göç payı vardır. İlçelerde<br />
% 3’lük bir göç alma fazlalığı bulunmaktadır.<br />
Sonuçta <strong>İzmir</strong> hem ilden hem de kendi il içerisinden göç almaktadır. Doğal<br />
nüfus artışının yanında göçten kaynaklanan nüfus artışı da vardır. Doğal nüfus<br />
artışının etkileri uzun zamana yani konjonktür dönemlerine yayıldığı için hemen<br />
ortaya çıkmamaktadır. Örneğin ilköğretim talepleri 6 yıl sonra, lise talepleri 15 yıl<br />
sonra konut talepleri ortalama 25 yıl sonra çıkmaktadır. Bu örneği bireylerin<br />
ihtiyaçları doğrultusunda genişletebiliriz. Bunu ihtiyaçların uzun döneme yayılması,<br />
planlı alt ve üst yatırımların gerçekleştirmesi sağlayacaktır. Fakat göç ile gelen<br />
nüfusun ihtiyaçları, gelen bireylerin yaşlarına göre aciliyet kazanacağından, <strong>İzmir</strong>’in<br />
düzenli şehir dokusunun oluşmasına sekte vuracaktır. <strong>İzmir</strong>’in sahip olduğu<br />
8
kaynaklar etkin ve verimli kullanmaktan ziyade parçalanacağından istenen<br />
yatırımların gerçekleşmesi uzun dönem alacaktır.<br />
Tablo 6.8 <strong>İzmir</strong> İli İçerisindeki Nüfus Hareketleri (1990)<br />
Göç Tipi Erkek Kadın Toplam<br />
<strong>İzmir</strong>'den ilçelere 7.160 6.760 13.920<br />
Göç tipindeki payı 51.44 48.56 100.00<br />
Toplam göçteki payı 0.09 0.08 0.17<br />
<strong>İzmir</strong>'den köylere 8.683 8.217 16.900<br />
Göç tipindeki payı 51.38 48.62 100.00<br />
Toplam göçteki payı 0.11 0.10 0.21<br />
İlçelerden <strong>İzmir</strong>'e 12.247 12.988 25.235<br />
Göç tipindeki payı 48.53 51.47 100.00<br />
Toplam göçteki payı 0.15 0.16 0.32<br />
İlçelerden Köylere 3.117 2.696 5.813<br />
Göç tipindeki payı 53.62 46.38 100.00<br />
Toplam göçteki payı 0.04 0.03 0.07<br />
Köylerden <strong>İzmir</strong>'e 4.831 4.989 9.820<br />
Göç tipindeki payı 49.20 50.80 100.00<br />
Toplam göçteki payı 0.06 0.06 0.12<br />
Köylerden ilçelere 4.210 3.900 8.110<br />
Göç tipindeki payı 51.91 48.09 100.00<br />
Toplam göçteki payı 0.05 0.05 0.10<br />
Toplam Göç 40.248 39.550 79.798<br />
Toplam göçteki payı 0.50 0.50 100.00<br />
<strong>İzmir</strong> aldığı göçün sayısallığı dışında, dışa da göç vermektedir. İstatistiki olarak bu<br />
göçün analiz edilmesi olanaksız görülmektedir. Ancak genellikle “beyin göçü” olarak<br />
nitelenen bu olgunun yurtiçi ve yurtdışı büyük yerleşme merkezleriyle nitelikli<br />
hizmet ve üretim odaklarına yöneldiği bilinmektedir. Başka bir deyişle <strong>İzmir</strong>’in<br />
ekonomik olanaklarının giderek kısır döngü içine girmesi, nitelikli iş gücünün<br />
ekonomisi daha gelişmiş yörelere doğru kaydırmasına neden olmaktadır. Gerçekte bu<br />
bir yarışmadır. <strong>İzmir</strong> ise bugün için diğer büyük yerleşme merkezleriyle ve sözü<br />
edilen odaklarla sürdürdüğü yarışmada geri kalmış bulunmaktadır. Bunun çözümü<br />
için <strong>İzmir</strong>’in tarihi kimliği içinde de izlendiği gibi, hinterlandı ile barışık duruma<br />
getirilmesi ve çağın gerekleri doğrultusunda etki alanı ile ekonomik, sosyal<br />
ve fiziki olarak bütünleşmesini sağlayacak hızlandırmış bir<br />
metropolitenleşme süreci içine alınması gerekmektedir. Hinterlandının ve<br />
etkileşim alanının yönlendirmesiyle üst düzey karar ve hizmet odakları<br />
durumuna getirilecek metropoliten yerleşme merkezleri için, başka bir kimlik<br />
arayışı söz konusu edilemez.<br />
9
<strong>İzmir</strong>’de bugün, uluslar arası Bilişim teknoloji ve Ar-Ge’ye verilen önemin azalması ile<br />
Ar-Ge personeli sayısı 2000 yılında ancak binde 10.5’e erişmiştir. Coğrafi yakınlık ve<br />
eğitilmiş nüfus gücü arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle özellikle<br />
ekonominin yönetim merkezi durumundaki İstanbul bu açıdan yüksek bir çekim<br />
gücüne sahiptir ve temellerini oluşturmuş ekonomisiyle bunu giderek<br />
hızlandırmaktadır. Ayrıca İstanbul, maaş ve yönetim kalitesiyle çekiciliğini<br />
arttırmaktadır. Sayısal verilerin tam olarak bulunmadığı bu olgu içinde, sadece<br />
Türkiye İş Kurumu aracılığı ile yurtdışına ülkeden 2001 yılında 20.242 kişinin<br />
gönderilmiş olması olayın ciddiyetini kanıtlar görünmektedir. Özellikle ihracat, üretim<br />
ve lojistik sektörlerinde uzmanlaşmış iş gücünün bu göç içinde önemli bir yer tuttuğu<br />
görülmektedir.<br />
İstanbul, üretim müdürü, genel müdür, lojistik sektöründe çalışacak deneyimli<br />
yöneticiler ile ihracat yöneticilerini en çok arayan pozisyondadır.<br />
Beyin göçü ve ekonomik büyüme arasındaki ilişkinin önemi son yıllarda artış<br />
göstermektedir. Eğitim, uzun vadeli ekonomik büyümenin en önemli belirleyicisi<br />
olduğundan nitelikli insan sermayesinin <strong>İzmir</strong>’den kaçışı şehre büyük zararlar<br />
getirmektedir. <strong>İzmir</strong> bu boyutta, gelir seviyesi düşüşü ve uzun vadede ekonomik<br />
büyümesinin zorlaşmasıyla karşılaşmaktadır. Bu göçün önlenmesi için sayı ve nitelik<br />
olarak <strong>İzmir</strong>’de eğitilen insan göçü ile talep edilen arasındaki dengesizliğin<br />
kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca vasıfları belirli işlere, farklı ücret seviyelerinin<br />
uygulanması gerekmektedir. <strong>İzmir</strong>, yaratıcı gücünü teşvik edememektedir.<br />
Belirtildiği üzere, araştırma ve inceleme imkanlarının yetersizliği, ihtisaslaşma<br />
olanağını zorlaştırmaktadır. Buna karşın <strong>İzmir</strong>’in teknolojik gelişme ve yeniliklerin<br />
merkezi olma için çaba sarf etmesi gerekmektedir. Ve yine <strong>İzmir</strong>, eğitim<br />
harcamalarına gerekli yatırımı yapmadığı sürece bu göçün ivmesini durdurmakta<br />
zorlanacaktır. Bu bağlamda son yıllarda, <strong>İzmir</strong>’de kurulan Ekonomi Üniversitesi gibi<br />
kurumlar iletişim olanaklarını arttırmanın yanında yazılımcılık gibi fikir üretiminin<br />
yaygınlaşmasına yönelik çalışmalarla gelişime katkıda bulunmaktadırlar. Bu tür<br />
yatırımlara yönelinmesi beyin göçünü önlemeye yarayacak girişimler olarak<br />
görülmektedir.<br />
Strateji Alt Yörelerinin 2003 Yılı İtibariyle Nüfus Yapısının Genel<br />
Değerlendirmesi<br />
[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />
1990-2003 yılları arasında yapılan nüfus sayımlarını dikkate aldığımızda yörenin<br />
toplam nüfusu her bir ilçe bazında ve alt yöre bütününde artış göstermektedir. En<br />
büyük nüfusa sahip olan ilçe Konak olmasına karşın, yıllık nüfus artış hızının en çok<br />
olduğu ilçenin Gaziemir olduğu görülmektedir.<br />
Yaklaşık son on yıllık bir süreçte yapılan nüfus sayımlarını karşılaştırdığımızda,<br />
yörenin yıllık nüfus artış hızında çok büyük bir farkın olmaması sonuçta nüfusunda<br />
çok fazla artış göstermediğini göstermektedir. Köy nüfuslarına bakıldığında, yaklaşık<br />
on yıllık süreçte % 50’ye yakın bir artış görülmektedir. Ancak toplam nüfus içindeki<br />
payında fazla bir değişim görülmemektedir.<br />
10
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü strateji alt yöresinde bulunan ilçelerin şehir nüfuslarına<br />
bakıldığında devamlı bir artış görülmekte olup, Karşıyaka ve Konak’a bağlı köy<br />
nüfusunda yaklaşık %o 10 bir azalma görülmektedir.<br />
[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />
Yörenin köy nüfusunun toplam nüfus içindeki payı şehir nüfusuna oranla daha<br />
fazladır. Ancak köy nüfusunun toplam nüfus içindeki payı yüksek olmasına rağmen<br />
yıllık nüfus artış hızında yaklaşık %o 1’lik azalma görülmekte ve bu da köy<br />
nüfusunun azalışta olduğunu göstermektedir. Yöreye bağlı Kınık İlçesinin hem şehir<br />
hem de köy nüfusunda azalma görülmektedir. Kınık’taki bu azalış özellikle şehir<br />
nüfusunda daha çok görülmektedir. Dikili ise en çok nüfusa sahip ilçe<br />
konumundadır. Ayrıca yıllık nüfus artış hızı da %o 25’in üzerindedir.<br />
[C] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />
Gediz strateji alt yöresi nüfusunun ağırlıklı kısmı köylerde görülmekle birlikte yıllık<br />
nüfus artış hızı, arada çok büyük bir fark olmamasına karşın, şehir nüfusunda daha<br />
çoktur. Ancak şehir ve köy nüfuslarındaki yıllık nüfus artış hızı 2003 yılı itibariyle<br />
daha önceki yıllara oranla azalış göstermektedir. En yüksek nüfusa sahip olan<br />
Menemen İlçesi ayrıca yöredeki yıllık nüfus artış hızının en yüksek olduğu<br />
ilçedir.<br />
[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi<br />
Bu alt yörenin tek ilçesi olan Kemalpaşa’nın köy nüfusu şehir nüfusundan daha<br />
çoktur. Gerek şehir gerekse köy nüfusu artmaktadır. Ancak şehir nüfusunun yıllık<br />
artış hızı daha fazladır.<br />
[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Yöreye bağlı Selçuk dışındaki ilçelerin köy nüfusları şehir nüfusundan daha yüksek<br />
olurken, yıllık nüfus artış hızı şehir nüfusunda daha fazladır. Yörenin toplam<br />
nüfusunun, 2003 yılı itibariyle daha önceki yıllara oranla, yıllık nüfus artış hızı<br />
artmakta ancak şehir ve köylerin nüfus artış hızı azalmaktadır. En yüksek şehir ve<br />
köy nüfusuna sahip olan ilçe Selçuk İlçesi olup, yıllık nüfus artış hızı en yüksek olan<br />
Menderes’tir.<br />
[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Yöreye bağlı Tire dışındaki ilçelerin köy nüfusları şehir nüfusundan daha yüksektir.<br />
Şehir nüfusunun yıllık nüfus artış hızı artarken, köy nüfusununki azalmaktadır. En<br />
çok köy nüfus artış hızı azalışı Tire’de görülmektedir. En küçük şehir ve köy<br />
nüfusuna sahip olan Beydağ’ın, hem şehir hem de köy nüfusu azalmaktadır. En<br />
yüksek şehir ve köy nüfusuna sahip ilçe ise Ödemiş’tir. Yörede en yüksek nüfus artış<br />
hızları şehir nüfuslarında görülmektedir.<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Bu yörenin her kesiminde nüfus artışı görülmektedir. Şehir nüfusu Çeşme İlçesinde<br />
daha yüksek olurken, köy nüfus artışı Karaburun İlçesinde daha çok görülmektedir.<br />
11
En yüksek şehir ve köy nüfusuna sahip olan ilçe Çeşme olmakla birlikte şehir nüfus<br />
artış hızı da bu ilçede daha çok görülmektedir.<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Bu yörenin her kesiminde nüfus artışı görülmekle beraber Seferihisar İlçesinde bu<br />
artış daha hızlı olmaktadır. Urla en yüksek şehir nüfusuna sahip olurken ,en yüksek<br />
köy nüfusuna ise Seferihisar sahiptir.<br />
<strong>İzmir</strong> İli Toplamı<br />
İl bazında en fazla nüfusa sahip olan yöre <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü strateji alt<br />
yöresidir. Şehir nüfusu, köy nüfusundan daha fazla olmakla beraber toplam yıllık<br />
nüfus artış hızı şehirde daha fazladır. En fazla köy nüfusuna sahip K. Menderes<br />
Kara Kesimi Alt Yöresi olmakla beraber ayrıca en düşük nüfus artış hızına da<br />
sahiptir. En fazla şehir nüfusuna sahip yöre ise <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji<br />
Alt Yöresidir.<br />
<strong>İzmir</strong> ili toplam nüfusu, gerek şehir gerekse köy nüfusu olarak, artış göstermekte ve<br />
artış göstermesi beklenmektedir.<br />
12
Tablo 6.9 <strong>İzmir</strong> İli Alt Yörelerinin 2000 Yılı Nüfusu ve 2003 Yılı Tahmini Nüfusu<br />
Alt Yöreler<br />
İlçeler<br />
Toplam<br />
Nüfus<br />
2000 Yılı 2003 Yılı Tahmini 2000 Yılı 2003 Yılı Tahmini 2000 Yılı 2003 Yılı Tahmini<br />
Yıllık Nüfus<br />
Artış Hızı *<br />
Toplam<br />
Nüfus<br />
Yıllık Nüfus<br />
Artış Hızı **<br />
Şehir<br />
Nüfusu<br />
Yıllık Nüfus<br />
Artış Hızı *<br />
Şehir<br />
Nüfusu<br />
Yıllık Nüfus<br />
Artış Hızı **<br />
Köy<br />
Nüfusu<br />
Yıllık Nüfus<br />
Artış Hızı *<br />
Köy<br />
Nüfusu<br />
Yıllık Nüfus<br />
Artış Hızı **<br />
Çiğli 113.543 36,95 126.609 36,31 106.740 37,49 119.201 36,81 6803 28,84 7.408 28,40<br />
Karşıyaka 438.764 23,82 470.877 23,55 438.430 23,85 470.554 23,57 334 -11,31 323 -11,16<br />
Konak 782.309 8,08 801.439 8,05 781.363 8,11 800.528 8,08 946 -12,13 911 -12,57<br />
Bornova 396.770 35,46 440.490 34,84 391.128 35,5 434.279 34,88 5.642 32,55 6.211 32,03<br />
Buca 315.136 43,78 358.368 42,85 308.661 43,82 351.042 42,89 6.475 42,02 7.326 41,16<br />
Gaziemir 87.692 68,74 100.956 46,95 70.035 56,23 82.526 54,71 17.657 14,39 18.430 14,28<br />
Balçova 66.877 11,14 69.137 11,08 66.877 11,14 69.137 11,08<br />
Narlıdere 54.107 44,00 61.568 43,06 54.107 44,00 61.568 43,06<br />
Güzelbahçe 18.190 24,27 19.547 23,98 14.924 24,98 16.070 24,66 3.266 21,08 3.477 20,87<br />
[A] 2.273.388 24,43 2.448.991 24,80 2.232.265 23,83 2.404.905 24,83 41.123 63,94 44.086 23,19<br />
Dikili 30.115 26,00 32.530 25,71 12.552 22,49 13.418 22,24 17.563 28,58 19.112 28,17<br />
Bergama 106.536 4,92 108.481 6,03 52.173 20,37 55.427 20,17 54.363 -7,96 53.054 -8,12<br />
Kınık 32.109 -15,38 30.596 -16,09 13.136 -26,76 12.053 -28,68 18.973 -7,49 18.543 -7,64<br />
[B] 168.760 3,92 171.607 5,58 77.861 11,01 80.898 12,75 90.899 -1,76 90.709 -0,70<br />
Aliağa 57.192 30,51 62.715 30,73 37.537 38,85 42.084 38,11 19.655 16,29 20.631 16,15<br />
Foça 36.107 35,87 40.285 36,50 14.604 19,16 15.460 18,99 21.503 49,05 24.825 47,89<br />
Menemen 114.457 40,88 129.115 40,17 46.079 46,27 52.775 45,23 68.378 37,40 76.340 36,72<br />
[C] 207.756 37,06 232.115 36,96 98.220 38,90 110.319 38,72109.536 35,37121.796 35,36<br />
13
Kemalpaşa 73.114 26,53 79.294 27,05 25.448 44,20 28.974 43,25 47.666 18,23 50.320 18,06<br />
[D] 73.114 26,53 79.294 27,05 25.448 44,20 28.974 43,25 47.666 18,23 50.320 18,06<br />
Menderes 73.002 32,14 80.515 32,65 16.792 57,95 19.884 56,34 56.210 25,56 60.631 25,24<br />
Torbalı 93.216 26,35 101.810 29,40 38.099 58,76 45.217 57,10 55.117 8,85 56.593 8,81<br />
Selçuk 33.594 20,56 35.776 20,98 25.414 26,93 27.523 26,57 8.180 2,96 8.253 2,96<br />
[E1] 199.812 27,41 218.101 29,19 80.305 47,41 92.624 47,57119.507 15,91125.477 16,25<br />
Bayındır 47.214 0,19 47.304 0,63 15.870 13,52 16.522 13,42 31.344 -5,94 30.782 -6,03<br />
Tire 78.658 1,72 79.228 2,41 42.988 12,71 44.648 12,63 35.670 -10,09 34.580 -10,34<br />
Ödemiş 128.259 2,60 129.680 3,67 61.896 18,15 65.328 17,99 66.363 -10,00 64.352 -10,26<br />
Beydağ 14.147 -3,37 14.004 -3,39 5.521 -5,46 5.430 -5,54 8.626 -2,01 8.574 -2,02<br />
Kiraz 44.910 8,51 46.120 8,86 10.001 24,21 10.745 23,92 34.909 4,43 35.375 4,42<br />
[E2] 313.188 2,55 316.336 3,33 136.276 15,23 142.673 15,29176.912 -6,22173.663 -6,18<br />
Çeşme 37.372 23,77 40.120 23,65 25.257 20,27 26.824 20,06 12.115 31,50 13.296 31,01<br />
Karaburun 13.446 39,91 15.146 39,68 2.632 22,63 3.136 58,40 10.514 45,32 12.010 44,34<br />
[F1] 50.818 27,80 55.266 27,97 28.189 20,51 29.960 20,31 22.629 37,70 25.306 37,27<br />
Urla 49.269 32,86 54.287 32,33 36.579 35,49 40.613 34,87 12.690 25,64 13.691 25,31<br />
Seferihisar 34.761 48,47 40.064 47,33 17.526 49,14 20.238 47,96 17.235 47,79 19.826 46,68<br />
[F2] 84.030 39,03 94.368 38,68 54.105 39,72 60.851 39,17 29.925 37,80 33.517 37,79<br />
<strong>İzmir</strong> İl<br />
Toplamı 3.370.866 22,38 3.616.078 23,41 2.732.669 24,55 2.951.204 25,64638.197 13,60664.874 13,65<br />
* : 1999-2000 yılları arası ** : 2000-2003 yılları arası Kaynak : DİE, 2000 <strong>İzmir</strong> İli Nüfus Sayımı<br />
14
Eğitim<br />
<strong>İzmir</strong> ilinde okuma-yazma bilen oranı ülke genelinde olduğu gibi sürekli artış<br />
göstermiştir. 6 ve üstü yaştakiler için okuma-yazma oranı, 1935’te % 34.96 iken bu<br />
oran, 2000 yılı nüfus sayımına göre % 91.86’dır. Oran erkeklerde % 96.3'e kadınlarda<br />
% 87.4'e yükselmiştir. Okuma-yazma oranındaki 65 puanlık artış iyi bir göstergedir<br />
ancak, tek başına yeterli olmamaktadır. Çünkü okuma ve yazma, bilgi edinme<br />
yolunda atılan ilk adımdır. Daha sonraki aşamalarda gelince, bir bütün olarak anlam<br />
kazanmaktadır.<br />
2000 yılı nüfus sayımı sonuçlarına göre ilimizde 14 ve üstü yaştakilere ait nüfusun %<br />
50’si ilk okul mezunudur. Ayrıca nüfusun yaklaşık % 66’sını ilkokul mezunu, okuryazar<br />
ve eğitimsiz öbeği oluşturmaktadır. Eğer kalifiye birey eğitimi sınırını lise<br />
kabul edersek, bu durumda nüfusun yaklaşık % 75’i kalifiye değildir. Gerek<br />
<strong>İzmir</strong> ve gerekse Türkiye için problem bu noktada başlamaktadır. Çünkü <strong>İzmir</strong> için<br />
ortalama eğitim yılı 6.5 yıl ve Türkiye için yaklaşık 5 yıl civarındadır. Türkiye toplum<br />
olarak ilkokul mezunu değilken, <strong>İzmir</strong> de ortaokul mezunu değildir. Bu durumda<br />
kesinlikle söylenecek tek bir cümle vardır: “Türkiye’nin tek problemi toplumun<br />
eğitim seviyesini yükseltmektir”.<br />
Tablo 6.10 Okuryazarlık ve Eğitim Durumuna Göre Nüfus (1975-2000) 1<br />
Eğitim Düzeyleri<br />
Sayım Yılları<br />
1975 1980 1985 1990 2000<br />
Eğitimsiz 30.43 28.50 20.08 17.18 10.74<br />
Okur-Yazar 8.46 7.91 7.67 5.19 5.84<br />
İlkokul 47.46 45.26 50.65 52.03 49.07<br />
Ortaokul ve dengi 5.08 5.40 6.16 7.18 8.74<br />
Lise ve dengi 5.59 7.13 9.49 10.97 14.83<br />
Yüksekı öğrenim 2.98 5.79 5.95 7.44 10.78<br />
Toplam 100.0 100.0 100.0 100.0 100.0<br />
(<strong>İzmir</strong> ili okul öncesi, ilköğretim ile lise ve dengi okullara ilişkin istatistikler ilgili tabloda verilmiştir 2 .)<br />
<strong>İzmir</strong>’de 2002-2003 öğretim yılında toplam 29.594 öğretmen, 615.703 öğrenci, 2.080<br />
okulda 16.301 derslikte eğitim ve öğretim görmektedir.<br />
Bir dersliğe düşen ortalama öğrenci sayısı Türkiye ortalaması ile karşılaştırıldığında,<br />
İlköğretim okulları düzeyinde 1999-2000 eğitim-öğretim yılında Türkiye ortalaması<br />
59 iken <strong>İzmir</strong>’de bu oran 41 olarak görülmektedir. Ancak kaliteli bir eğitim<br />
standardı olan 24 kişilik sınıf dikkate alındığında, her sınıfta ortalama 17<br />
öğrenci fazlalık olduğu ve sınıfların % 71 fazla kapasiteyle eğitim verdiği<br />
görülmektedir.<br />
Genel liselerde Türkiye ortalaması 37 iken <strong>İzmir</strong>'de bu rakam 32 öğrencidir. Meslek<br />
liselerinde ise Türkiye ortalaması 33, <strong>İzmir</strong>'de ise bu rakam 34'tür. Yine sınıflarda 24<br />
1 <strong>İzmir</strong>-Nüfusun Sosyal ve Ekonomik Nitelikleri, DİE, Ankara, 2002.s.49.<br />
2 Bu istatistikler www.izmirvaliligi.gov.tr adresinden temin edilmiştir.<br />
15
öğrenci kapasitesini dikkate aldığımızda yaklaşık % 38’lik aşırı kapasite yüklenimi<br />
söz konusudur.<br />
Merkezdeki ilköğretim okullarında çiftli tedrisat yapılmaktadır. Kaliteli eğitim için<br />
ise bunun tekli tedrisata inmesi gereklidir. Bu nedenle 24 kişilik baz sınıfı<br />
dikkate aldığımızda ihtiyaç olan derslik sayısı 20.000’e yaklaşmaktadır. Mevcut<br />
ise 11.135 dersliktir. Sonuçta eksik olan derslik sayısı 8.865’tir.<br />
Yukarıda belirtilen rakamlar yalnızca mevcut durumun iyileştirilmesi içindir. Eğer<br />
eğitimdeki hedef 11 yıl zorunlu eğitim ise, yani 6 yaşında alınan bir öğrencinin lise<br />
eğitimini tamamladığında meslek edindirme eğitimini de tamamlamış olması<br />
durumunda, ihtiyaç miktarları hemen değişecektir. Bu durumda ilköğretim ve<br />
liselerin toplam ihtiyacı 24.000 dersliktir. Şu ana kadar yalnızca fiziksel temel<br />
ihtiyaçlar bazında eksiklikleri dikkate alınmıştır. Bunun yanında sosyal ihtiyaçları da<br />
göz önüne alındığında ihtiyaçlar daha da artacaktır. Bunların ekonomik değerlerinin<br />
araştırılması ise ilgili kuruluşlara bırakılmıştır. <strong>Stratejik</strong> plan açısından konunun<br />
önemi 2013 yılında <strong>İzmir</strong>’in sosyal ve ekonomik hayatında kalifiye bireylerin yer<br />
almaya başlamış olması olacaktır.<br />
Öğretmen başına düşen öğrenci sayısına baktığımızda ise okul öncesi eğitimde<br />
Türkiye ortalaması 17 iken <strong>İzmir</strong> 'de 18'dir. İlköğretim okullarında Türkiye geneli 30<br />
öğrenci iken <strong>İzmir</strong>'de 24'tür. Genel liselerde ise 18 öğrenciye karşılık <strong>İzmir</strong>'de 14'tür.<br />
Meslek liselerinde ise Türkiye ortalaması 13 öğrenci iken <strong>İzmir</strong>'de bu sayı 14'tür.<br />
<strong>İzmir</strong> İlinin okullaşma oranı ilköğretimde % 99, liselerde ise % 97’dir.<br />
Tablo 6.11 <strong>İzmir</strong> İli Lise ve Altı Düzeyde Eğitim İstatistikleri<br />
Okul Türü<br />
Okul Sayısı<br />
Bağımsız Bünyede<br />
Öğrenci<br />
Sayısı<br />
Öğretmen<br />
Sayısı<br />
Derslik<br />
Sayısı<br />
Anaokulu(Resmi+Özel) 78 - 3.185 173 273<br />
Anasınıfı (Resmi+Özel) - 475 13.818 765 601<br />
Okul Öncesi Toplamı 78 475 17.003 938 874<br />
İlköğretim Okulu (Resmi+Özel) 1.233 451.624 18.954 10.997<br />
Yatılı İlköğretim. Bölge Okulu 2 1.724 79 57<br />
Pansiyonlu İlköğretim Okulu 1 594 30 24<br />
Özel Eğitim Okulu 3 530 101 57<br />
İlköğretim Okulu Toplamı 1.239 457.472 19.164 11.135<br />
Genel Lise 130 87.883 5.553 2.719<br />
Meslek - Teknik Lise 154 53.355 3.939 1.573<br />
Liseler Toplamı 284 141.238 9.492 4.292<br />
Genel Toplam 1.601 615.713 29.594 16301<br />
<strong>İzmir</strong> İlinin yüksek öğrenim imkanlarını kapsamında Ege, Dokuz Eylül, Yüksek<br />
Teknoloji, Yaşar ve <strong>İzmir</strong> Ekonomi Üniversiteleri olmak üzere beş üniversite<br />
mevcuttur. Bunların ilk üçü kamu, son ikisi ise özel üniversitedir. Bu üniversitelerde<br />
toplam 29 Fakülte, 19 Enstitü, 26 Yüksek Okul, 6434 Öğretim elemanı, 74.908<br />
16
öğrenci bulunmaktadır. Yüksek öğrenim öğrencilerine yönelik olarak ilimizde beş<br />
öğrenci yurdu bulunmakta, bu yurtlarda da 9.756 öğrenci kalmaktadır.<br />
Strateji Alt Yörelerindeki Nüfusun Okuryazarlık Düzeyi Genel Değerlendirmesi (<br />
2000 Nüfus Sayımı Bilgilerine Göre )<br />
[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />
Alt yörenin ortalama % 7’si okuma yazma bilmemektedir. Bu ortalama değer<br />
Konak İlçesinde yaklaşık % 1 değeriyle aşılmıştır. Ayrıca Konak İlçesi en fazla okuma<br />
yazma bilenin bulunduğu ilçedir. Okuma yazma bilmeyen oranının en düşük olduğu<br />
ilçeler ise Balçova ve Güzelbahçe’dir. Alt yöre bazında yüksek öğrenimi bitiren sayısı<br />
ortalama % 9 olup bu oranın altındaki ilçeler Buca ve Çiğli’dir. İlçe nüfusunda<br />
oransal olarak en çok yüksek öğrenim mezunu bulunduran ilçe ise Narlıdere’dir.<br />
[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />
Toplam nüfusa oranla en çok okuma yazma bilmeyenin bulunduğu ilçe Kınık olup,<br />
alt yöre ortalamasının % 3 üzerinde bulunmaktadır. En çok okuma yazma bilenin<br />
bulunduğu ilçe Bergama olup, bunların yüksek öğrenimi bitirenlerin sayısı alt yöre<br />
ortalamasının üstündedir. Ayrıca Bergama en fazla yükseköğretim mezunu<br />
bulunduran ilçedir. Yüksek öğrenim mezunu olanların ortalaması % 5’tir. Toplam<br />
nüfusa oranla en çok yüksek öğrenim bulunduran ilçe ise Dikili’dir.<br />
[C] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />
Okuma yazma bilmeyen oranının en düşük olduğu ilçe Foça İlçesidir. Foça’daki<br />
bu oran alt yöre ortalamasının % 4 altındadır. En fazla okuma yazma bilen miktarı<br />
ise Menemen’de bulunmaktadır. Yüksek öğrenimden mezun olanların sayısı en çok<br />
Menemen’de bulunmasına rağmen yüksek öğrenim mezunlarının nüfusa<br />
oranladığımızda en fazla değere, diğer ilçelerden farklı olarak, Foça’da<br />
rastlanılmaktadır.<br />
[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi<br />
Kemalpaşa’nın % 10’u okuma yazma bilmemekte ve nüfusunun % 4’ü yüksek<br />
öğrenim mezunu olmaktadır.<br />
[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
En fazla okuma yazma bilmeyenin bulunduğu ilçe olan Torbalı aynı zamanda en fazla<br />
okuma yazma bilenleri de bünyesinde bulundurmaktadır. Yüksek öğrenim mezunları<br />
en çok Torbalı’da olmasına karşılık toplam nüfusa oranladığımızda en çok Selçuk<br />
İlçesinde görülmektedir.<br />
[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Alt yörede en fazla okuma yazma bilmeyenin bulunduğu ilçe Bayındır İlçesidir. Bu<br />
ilçedeki okuma yazma bilmeyenlerin oranı alt yöre ortalamasının üzerindedir. En<br />
fazla okuma yazma bilen sayısı en çok Ödemiş İlçesinde bulunmaktadır. Yüksek<br />
öğrenim mezunlarını toplam nüfusa oranladığımız da en yüksek değere Tire ve<br />
Ödemiş’te rastlanılmaktadır.<br />
17
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Yarımada Çeşme Kesimi alt yöresinde okuma yazma bilmeyenlerin sayısı % 5’i<br />
geçmemektedir. Okuma yazma bilen sayısı Çeşme’de daha çok görülmekte olup<br />
nüfusa oranladığımızda Karaburun ile arasında pek fark görülmemektedir.<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Alt yöredeki okuma yazma bilmeyenlerin sayısı nüfusa oranla tüm ilçelerde aynı olup,<br />
miktar olarak Urla’da daha fazladır. Okuma yazma bilen ve yüksek öğrenim mezunu<br />
sayısı Urla’da daha fazla olmakla beraber toplam nüfusa oranladığımızda Seferihisar<br />
ile aynı orandadır.<br />
<strong>İzmir</strong> İli Toplamı<br />
<strong>İzmir</strong> ili genelinde okuma yazma bilmeyen sayısı % 7 oranındadır. Bu oran Bakırçay,<br />
Gediz–Nif, K. Menderes Kıyı Kesimi ve K. Menderes Kara Kesimi alt yörelerinde<br />
aşılmıştır. En az okuma yazma bilmeyen sayısı Yarımada Çeşme Kesimi alt yöresinde<br />
bulunmaktadır. En fazla okuma yazma bilmeyen sayısı oransal olarak Torbalı ve<br />
Kınık’ta görünürken, en az okuma yazma bilmeyen sayısı ise Foça’da görülmektedir.<br />
Yüksek öğrenim mezunu sayısı en çok <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü alt yöresinde<br />
olmasına karşılık, toplam nüfusa oranladığımızda Yarımada Çeşme Kesimi alt<br />
yöresinde görülmektedir. Oransal olarak en fazla yüksek öğrenim mezunu<br />
bulunduran ilçe Çeşme olurken, en az bulunduran ise Kınık’tır.<br />
18
Tablo 6.12 6 ve Daha Yukarı Yaştaki Nüfusun İlçelere Göre Okuryazarlık Durumu<br />
Alt<br />
Yöreler<br />
İlçeler<br />
Toplam<br />
Okuma Yazma<br />
Bilmeyen<br />
Okuma<br />
Yazma<br />
Bir Okul<br />
Bitirilen Okul<br />
Toplam<br />
Top. Nüfus<br />
İçinde Oran<br />
Bilen Toplam Bitirmeyen Toplam<br />
İlk ve Orta<br />
Öğretim<br />
Toplam<br />
Yüksek öğrenim<br />
Top. Nüfus İçinde Oranı<br />
Çiğli 97.514 6.394 7% 91.117 17.944 73.164 66.647 6.517 7%<br />
Karşıyaka 401.410 25.202 6% 376.200 70.154 306.000 258.757 47.243 12%<br />
Konak 712.770 53.934 8% 658.825 133.265 525.467 461.874 63.593 9%<br />
Bornova 357.734 20.568 6% 337.164 61.493 275.638 242.543 33.095 9%<br />
Buca 280.181 19.038 7% 261.141 53.187 207.940 191.669 16.271 6%<br />
Gaziemir 64.041 3.259 5% 60.774 11.131 49.637 42.047 7.590 12%<br />
Balçova 62.599 2.725 4% 59.872 9.363 50.501 42.746 7.755 12%<br />
Narlıdere 50.504 3.453 7% 47.051 7.821 39.230 32.414 6.816 13%<br />
Güzelbahçe 14.041 599 4% 13.442 1.977 11.464 9.860 1.604 11%<br />
[A] 2.040.794 135.172 7% 1.905.586 366.335 1.539.041 1.348.557 190.484 9%<br />
Dikili 11.583 793 7% 10.790 2.141 8.649 7.764 885 8%<br />
Bergama 47.591 3.629 8% 43.962 8.886 35.073 32.375 2.698 6%<br />
Kınık 11.751 1.270 11% 10.481 2.469 8.012 7.727 285 2%<br />
[B] 70.925 5.692 8% 65.233 13.496 51.734 47.866 3.868 5%<br />
Aliağa 33.962 1.559 5% 32.401 6.810 25.591 22.891 2.700 8%<br />
Foça 13.863 261 2% 13.602 1.311 12.291 10.189 2.102 15%<br />
Menemen 41.405 3.497 8% 37.908 8.838 29.069 27.159 1.910 5%<br />
19
[C] 89.230 5.317 6% 83.911 16.959 66.951 60.239 6.712 8%<br />
Kemalpaşa 22.412 2.292 10% 20.120 5.226 14.894 14.077 817 4%<br />
[D] 22.412 2.292 10% 20.120 5.226 14.894 14.077 817 4%<br />
Menderes 15.185 1.375 9% 13.810 3.053 10.756 10.189 567 4%<br />
Torbalı 33.798 3.625 11% 30.173 7.697 22.472 20.707 1.765 5%<br />
Selçuk 23.049 2.413 10% 20.636 4.847 15.788 14.255 1.533 7%<br />
[E1] 72.032 7.413 10% 64.619 15.597 49.016 45.151 3.865 5%<br />
Bayındır 14.430 2.300 16% 12.130 3.198 8.932 8.388 544 4%<br />
Tire 39.324 3.832 10% 35.492 7.388 28.104 26.018 2.086 5%<br />
Ödemiş 56.373 5.206 9% 51.167 10.754 40.408 37.413 2.995 5%<br />
Beydağ 5.012 439 9% 4.573 899 3.674 3.513 161 3%<br />
Kiraz 9.010 921 10% 8.089 1.748 6.341 5.949 392 4%<br />
[E2] 124.149 12.698 10% 111.451 23.987 87.459 81.281 6.178 5%<br />
Çeşme 23.821 733 3% 23.088 2.872 20.203 15.816 4.387 18%<br />
Karaburun 2.748 120 4% 2.628 367 2.261 1.793 468 17%<br />
[F1] 26.569 853 3% 25.716 3.239 22.464 17.609 4.855 18%<br />
Urla 33.915 1.838 5% 32.077 5.594 26.483 22.874 3.609 11%<br />
Seferihisar 16.245 867 5% 15.377 2.499 12.876 11.132 1.744 11%<br />
[F2] 50.160 2.705 5% 47.454 8.093 39.359 34.006 5.353 11%<br />
<strong>İzmir</strong> İl<br />
Toplamı 2.496.271 172.142 7% 2.324.090 452.932 1.870.918 1.648.786 222.132 9%<br />
Kaynak: DİE, 2000 <strong>İzmir</strong> İli Nüfus Sayımı<br />
20
Tüketim Yapısı<br />
1994 yılında DİE’nin yaptığı Hane Halkı Tüketim Anketi verilerinden hareketle Ege<br />
Bölgesi için düzenlenen tüketim harcamaları, ilgili tabloda verilmiştir. Bu tabloda<br />
tüketim harcama büyüklüğü hem 1994 hem de 2003 fiyatları itibariyle verilmektedir.<br />
Ege Bölgesinde toplam tüketimin % 35’i gıda, % 23’ü konut ve kira, ve % 10’u ise<br />
giyim harcamalarına gitmektedir. Yani toplam tüketimin % 68’i zorunlu harcamalara<br />
yönlendirilmektedir ki bu durum gelir yapısındaki düşüklüğü göstermektedir. Zaten<br />
sağlık, eğitim ve otel-lokanta-pastane gibi sosyal harcamaların düşüklüğü bu kanaati<br />
doğrulamaktadır. Ayrıca insan sermaye modellerinin temel açıklayıcı değişkeni<br />
olan eğitim harcamalarının yüzdesi, ev eşyası kalemi yüzdesinin yaklaşık sekizde<br />
biridir.<br />
Tablo 6.13 Ege Bölgesinin Harcama Kalemlerine Göre Tüketim Yapısı<br />
Harcama Kalemleri<br />
Ege Bölgesi<br />
1994 2003<br />
Ege Bölgesi Toplam<br />
Harcamasındaki Payı<br />
Türkiye<br />
Payı<br />
Gıda, içki, tütün 6.404.794 46.076.088.036 35.00 14.56<br />
Giyim, ayakkabı 1.756.123 12.633.548.862 9.60 15.88<br />
Konut ve Kira 4.132.624 29.730.097.056 22.58 14.66<br />
Ev eşyası 1.659.223 11.936.450.262 9.07 14.90<br />
Sağlık 467.591 3.363.849.654 2.56 14.58<br />
Ulaştırma 1.690.135 12.158.831.190 9.24 15.59<br />
Eğlence ve Kültür 374.294 2.692.671.036 2.05 13.16<br />
Eğitim 192.064 1.381.708.416 1.05 10.86<br />
Otel,lokanta,pastane 576.957 4.150.628.658 3.15 16.12<br />
Çeşitli mal ve hizmet 1.046.774 7.530.492.156 5.72 15.26<br />
Toplam 18.300.579 131.654.365.326 100.00<br />
Ege Bölgesi tüketim yapısı ayrıntılı özelliklerinin değerlendirildiği bir çalışmada 1 bazı<br />
senaryolar oluşturulmuştur: Senaryo, hane halkı reisinin yaşının 43, gelirinin her<br />
harcama kalemi için ortalama gelire sahip, hane halkı büyüklüğünün 4, hane halkı<br />
reisinin bulunduğu ev itibariyle normal kat veya lüks binada ve gelişmiş sokakta<br />
oturduğu, lise mezunu ve yevmiyeli olarak çalıştığı kabul edilmiştir. Böylece modelde<br />
katsayı tahminleri kullanılarak en düşük, düşük, orta, yüksek ve en yüksek<br />
düzeydeki harcama olasılıkları elde edilmiştir. İlgili tabloda toplam tüketim<br />
harcamalarına ait senaryolara bakıldığında gıda ve giyim harcama olasılıkları orta<br />
harcama gurubuna doğru artmış, yüksek ve en yüksek harcama gruplarında düşüş<br />
göstermiştir. Ev eşyası, ulaştırma, eğlence, otel, sigara ve diğer harcama<br />
olasılıklarında ise bu defa yüksek harcama grubuna doğru bir artış göstermiş en<br />
yüksek harcama grubunda düşmüştür. Konut, sağlık, ve eğitim harcama olasılıkları<br />
en düşükten en yükseğe doğru artış göstermiştir.<br />
Tablo 6.14 Ege Bölgesi İçin Toplam Tüketim Harcamalarına Ait Senaryolar<br />
1 Hamdi EMEÇ, Ege Bölgesi Tüketim Harcamaları İçin Sıralı Logit Tahminleri Ve Senaryo<br />
Sonuçları, DEÜ-SBE dergisi, 2002.<br />
21
Harcama Kalemi Score En Düşük Düşük Orta Yüksek En Yüksek<br />
Gıda 20.674 0.106 0.200 0.267 0.259 0.165<br />
Giyim 14.890 0.152 0.202 0.231 0.230 0.182<br />
Konut 14.943 0.042 0.097 0.197 0.331 0.331<br />
Ev Eşyası 13.440 0.108 0.164 0.223 0.259 0.243<br />
Sağlık 4.195 0.160 0.184 0.206 0.225 0.222<br />
Ulaştırma 13.973 0.116 0.174 0.233 0.264 0.211<br />
Eğlence 10.759 0.099 0.149 0.221 0.278 0.251<br />
Eğitim 2.771 0.051 0.096 0.170 0.287 0.393<br />
Otel 8.280 0.152 0.188 0.219 0.232 0.205<br />
Diğer 17.138 0.081 0.146 0.225 0.289 0.257<br />
Sigara 7.938 0.167 0.192 0.212 0.223 0.204<br />
Gıda alt kalemlerine ait senaryoların bulunduğu tabloda görüldüğü gibi ekmek, et ve<br />
balık harcama olasılıkları orta harcama grubuna doğru artmış, yüksek ve en yüksek<br />
harcama gruplarında düşüş göstermiştir. Süt, sebze, çikolata ve alkolsüz içeceklerde<br />
bu kez yüksek harcama grubuna doğru bir artış göstermiş en yüksek harcama<br />
grubunda düşmüştür. Gıda özleri ve alkollü içeceklerde harcama olasılıkları,<br />
harcama gruplarında en düşükten en yükseğe doğru artmış, bunu tam tersi olarak<br />
şeker ve kahvede harcama olasılıkları en düşükten en yükseğe doğru düşüş<br />
göstermiştir. Hayvansal yağların harcama olasılıkları ise her kategoride birbirine<br />
yakın olasılık değerleri almıştır.<br />
Tablo 6.15 Ege Bölgesi İçin Gıda Alt Kalemlerine Ait Senaryolar<br />
Harcama Kalemi Score En Düşük Düşük Orta Yüksek En Yüksek<br />
Ekmek 9.328 0.166 0.249 0.263 0.210 0.109<br />
Et 15.648 0.167 0.219 0.240 0.216 0.155<br />
Balık 7.359 0.191 0.215 0.218 0.204 0.170<br />
Süt 13.146 0.129 0.192 0.234 0.243 0.201<br />
Hayvansal yağlar 7.650 0.188 0.206 0.213 0.208 0.183<br />
Sebze 8.118 0.139 0.187 0.220 0.235 0.218<br />
Şeker 4.532 0.233 0.234 0.213 0.181 0.136<br />
Çikolata 9.147 0.154 0.191 0.217 0.225 0.210<br />
Gıda Özleri 3.863 0.151 0.177 0.203 0.226 0.240<br />
Kahve 6.806 0.275 0.239 0.200 0.162 0.121<br />
Alkolsüz 8.509 0.130 0.178 0.227 0.249 0.214<br />
Alkollü 1.815 0.099 0.140 0.190 0.255 0.314<br />
Bu çalışmada DİE’nin 1994 yılı hane halkı gelir dağılımı ve tüketim harcamaları<br />
anket verilerinden hareket ederek Ege Bölgesindeki hanelerde en düşük düzeyde<br />
harcama yapanlardan en yüksek düzeyde harcama yapanlara doğru gelirlerindeki<br />
artış toplam gıda, giyim, konut, ev eşyası, sağlık, ulaştırma, eğlence vb. harcamaları<br />
ile kişisel bakım ve malzemeler ile haberleşme gibi çeşitli mal ve hizmet şeklinde olan<br />
diğer harcamaları arttırdığı görülmüştür. Yaştaki artış ise gıda, konut ve diğer<br />
22
harcamaları arttırmaktadır. Ücretli ve maaşlı çalışan hane halkı reisleri ile<br />
işverenlerin yevmiyeli çalışan hane halkı reisine kıyasla en düşük düzeydeki harcama<br />
düzeyinden en yüksek harcama düzeyine doğru daha fazla eğitim harcamaları<br />
yaptıkları görülmektedir. Ücretsiz aile işçisi veya iktisaden faal olmayan hane halkı<br />
reisleri ise yevmiyeli çalışan hane halkı reislerine kıyasla daha fazla konut harcaması<br />
yapmaktadır. Gıda alt kalemlerine bakıldığında ise hane halkı reisinin eğitim<br />
durumunda süt ve alkolsüz içeceklere yapılan harcamada, üniversite ve üstü mezun<br />
olanların lise mezunlarına kıyasla en düşük düzeyde harcama yapanlardan en<br />
yüksek düzeyde harcama yapanlara doğru daha fazla olduğu görülmüştür.<br />
Toplam tüketim harcamalarına ait senaryolara bakıldığında gıda ve giyim harcama<br />
olasılıkları orta harcama grubuna doğru artmış, yüksek ve en yüksek<br />
harcama gruplarında düşüş göstermiştir. Ev eşyası, ulaştırma, eğlence ve diğer<br />
harcama olasılıkları ise yüksek harcama grubuna doğru bir artış göstermiş, en<br />
yüksek harcama grubunda düşmüştür. Gıda alt kalemlerine ait senaryolarda ise<br />
ekmek, et ve balık harcama olasılıkları orta harcama grubuna doğru artmış, yüksek<br />
ve en yüksek harcama gruplarında beklendiği gibi düşüş göstermiştir. Süt, sebze,<br />
çikolata ve alkolsüz içeceklerde bu kez yüksek harcama grubuna doğru bir artış<br />
görülmüş ve en yüksek harcama grubunda düşmüştür. Hayvansal yağların harcama<br />
olasılıkları ise her kategoride birbirine yakın olasılık değerleri almıştır.<br />
Burada üzerinde durulması gereken nokta, hanelerin harcamalarının temel<br />
ihtiyaçlarında yoğunlaşmakta olduğudur. Bu durum gıda ve barınmaya bağlı<br />
harcamaların yoğunluk kazanmasına neden olmaktadır. Dolayısıyla iç ticaret ve<br />
sanayi bu alanlarda yoğunlaşmaktadır. İç piyasanın canlanması ise gelir<br />
dağılımındaki adaletsizliğin ortadan kaldırılmasını sağlayacak politikaların<br />
sonucunda oluşacaktır.<br />
İstihdam<br />
<strong>İzmir</strong>’in son 20 yıldaki işgücü potansiyeli ele alındığında, toplam nüfusun ortalama<br />
% 54’ünün işgücü olarak değerlendirildiğini ilgili tablodan görmekteyiz. Bu<br />
işgücünden istihdam edilen nüfus oranı 1980-2000 dönemi için ortalama % 93.4<br />
civarındadır. Bu dönemde işsizlik ise ortalama % 6.6 civarlarında seyretmiştir. Bu<br />
değerler nüfus sayımlarından elde edilen değerler olup psikolojik faktörler ve anket<br />
hatalarını göz önüne alındığında işsizlik oranının daha da yüksek olması<br />
beklenmektedir.<br />
İstidam faktöründeki cinsiyet olgusuna göre toplam işgücünün ortalama % 31.9’u<br />
kadınlardan meydana gelirken, kadın nüfusunun % 71.7’si ilkokul mezunu yada<br />
eğitimsizdir. Bu oran kadınların işgücünde daha az yer aldığını göstermekle beraber,<br />
ayrıca kadının toplumdaki sosyal statüsünün de, işgücünde yer almaları önünde<br />
engeller çıkardığını göstermektedir. Diğer taraftan, özellikle 1999 krizinden sonra<br />
işsiz kadınların oranı erkeklerden 3.1 puan daha fazla olmuş ve % 12.9<br />
olarak gerçekleşmiştir.<br />
Tablo 6.16 Cinsiyete Göre İşgücü (1980-2000)<br />
23
Açıklama Cinsiyet<br />
Toplam<br />
İşgücü 1 Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
İstihdam 2 Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
İşsiz 3 Erkek<br />
Kadın<br />
Sayım Yılları<br />
1980 1985 1990 2000<br />
848 240[56.8]<br />
614 115[79.2]<br />
234 125[32.6]<br />
808 963[95.4]<br />
583 443[95.0]<br />
225 520[96.3]<br />
39 277[4.6]<br />
30 672[5.0]<br />
8 605[3.7]<br />
953 168[53.9]<br />
702 459[76.5]<br />
250 709[29.4]<br />
902 930[94.7]<br />
661 536[94.2]<br />
241 394[96.3]<br />
50 238[5.3]<br />
40923[5.8]<br />
9 315[3.7]<br />
1 145 300[54.4]<br />
824 182[76.4]<br />
321 118[31.3]<br />
1 080 346[94.3]<br />
773 661[93.9]<br />
306 685[95.5]<br />
64 954[5.7]<br />
50 521[6.1]<br />
14 433[4.5]<br />
1 436 185[52.2]<br />
968 725[70.2]<br />
467 460[34.1]<br />
1 281 008[89.2]<br />
873 949[91.2]<br />
407 059[87.1]<br />
155 177[10.8]<br />
94 776[9.8]<br />
60 401[12.9]<br />
Tablo 6.17 Ekonomik Faaliyete Göre İstihdam Edilen Nüfusun Yüzde Dağılımı<br />
Sektörler Cinsiyet<br />
Toplam<br />
Tarım Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Sanayi Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
İnşaat Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Hizmet Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Diğer Erkek<br />
Kadın<br />
Sayım Yılları (%)<br />
1980 1985 1990 2000<br />
37.4 35.5<br />
32.3<br />
28.5<br />
26.2 25.1<br />
21.9<br />
18.7<br />
66.3 64.1<br />
58.5<br />
49.6<br />
20.1 19.8<br />
20.3<br />
20.6<br />
22.5 22.3<br />
22.5<br />
23.2<br />
13.8 12.8<br />
14.7<br />
15.0<br />
5.7<br />
5.5<br />
6.3<br />
5.3<br />
7.8<br />
7.4<br />
8.7<br />
7.6<br />
0.1<br />
0.2<br />
0.3<br />
0.4<br />
35.5 38.5<br />
40.0<br />
45.5<br />
42.2 44.4<br />
45.6<br />
50.4<br />
18.2 22.5<br />
25.7<br />
34.8<br />
1.3<br />
0.7<br />
1.2<br />
0.1<br />
1.2<br />
0.8<br />
1.3<br />
0.1<br />
1.5<br />
0.4<br />
0.8<br />
0.1<br />
<strong>İzmir</strong>’de 1980 ve 2000 döneminde ortalama olarak nüfusun % 33.43’ü tarımda, %<br />
20.2’si sanayide, % 5.7’si inşaatta ve % 39.9’u hizmetlerde istihdam edilmiştir.<br />
İstihdamda tarımın oranı 8.9 puan azalmış, hizmetlerde ise 10 puan<br />
artmıştır. Dolayısıyla tarımdaki azalmayı hizmetlerdeki artış karşılamaktadır.<br />
Türkiye’deki istihdamın % 45’i tarımdadır. Bu nedenle <strong>İzmir</strong>’de bu oranın 2000<br />
yılında % 28.5’e düşmesi sevindiricidir. Ancak AB çekirdek ülkelerinde bu oran<br />
% 10’un altındadır. Bu nedenle tarımsal işgücündeki atıl nüfus aktif alanlara<br />
kaydırmalıdır.<br />
1 İşgücü satırındaki yüzdeler; “İş Gücüne Katılma Oranı”nı gösterir.<br />
2 İstihdam satırındaki yüzdeler; “İstihdam Oranı”nı gösterir.<br />
3 İşşizlik satırındaki yüzdeler; “İşsizlik Oranını” gösterir.<br />
24
<strong>İzmir</strong>’in atılım yapması için bilgi birikiminin kuvvetli olması gerekmektedir.<br />
Bu bilgi birikimi aşağıda verilen tablo ile irdelenecektir.<br />
Tablo 6.18 Yapılan İşe Göre İstihdam Edilen Nüfusun Yüzde Dağılımı<br />
Yapılan İş<br />
İlmi ve Teknik Elemanlar, Serbest Meslek<br />
Sahipleri ve Bunlarla İlgili Diğer<br />
Meslekler<br />
Müteşebbisler, Direktörler ve Üst Kademe<br />
Yöneticileri<br />
İdari Personel ve Benzeri Çalışanlar<br />
<strong>Ticaret</strong> ve Satış Personeli<br />
Hizmet İşlerinde Çalışanlar<br />
Tarım, Hayvancılık, Ormancılık,<br />
Balıkçılık ve Avcılık İşlerinde Çalışanlar<br />
Tarım Dışı Üretim Faaliyetlerinde<br />
Çalışanlar ve Ulaştırma Makinelerini<br />
Kullananlar<br />
Diğer<br />
Cinsiyet<br />
Toplam<br />
Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Erkek<br />
Kadın<br />
Sayım Yılları<br />
1980 1985 1990 2000<br />
6.3 7.5 7.7 9.9<br />
5.6 6.7 6.8 8.6<br />
8.2 9.6 10.2 12.8<br />
1.5 1.4 1.5 1.9<br />
1.9 1.8 1.9 2.4<br />
0.3 0.3 0.4 0.7<br />
5.2 5.2 5.9 8.2<br />
4.4 4.3 4.8 6.1<br />
7.3 7.8 8.8 12.8<br />
7.4 7.9 8.9 9.6<br />
9.5 9.8 11.0 11.5<br />
1.7 2.5 3.6 5.6<br />
7.4 8.1 8.4 9.6<br />
9.0 9.6 10.0 11.1<br />
3.3 3.9 4.6 6.4<br />
37.3 35.5 32.4 28.6<br />
26.1 25.1 21.9 18.8<br />
66.0 64.0 58.6 49.6<br />
35.0 34.3 35.1 32.1<br />
43.4 42.6 43.6 41.4<br />
13.2 11.8 13.7 12.0<br />
0.1 0.0 0.0 0.1<br />
0.1 0.0 0.0 0.1<br />
0.0 0.0 0.0 0.0<br />
İstihdamdaki bilgi birikimini gösteren faaliyetler; teknik elemanlar, serbest meslek<br />
sahipleri ve bunlarla ilgili diğer meslekler, üst kademe yöneticiler dallarında yapılan<br />
işlerdir. Bunların <strong>İzmir</strong> istihdamındaki yeri ise % 11.8’dir. Bu kesim bilgiyi üretecek<br />
ve kullanacak grup olduğundan bu oranın yüksek olması beklenmektedir. <strong>İzmir</strong>’in<br />
gelecekteki hedeflerini gerçekleştirmede bu kesimin yaptıkları faaliyetlere ihtiyaç<br />
vardır. Bu konuda Araştırma-Geliştirme-Uygulama bilgisine sahip bireylerin<br />
<strong>İzmir</strong> istihdamında eksikliği hissedilmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> istihdamının % 62’si ücret, maaş veya yevmiyeli olarak çalışmaktadır.<br />
İşveren konumunda olanların % 4 olduğu görülmektedir. Diğer taraftan kendi<br />
hesabına çalışanların oranı % 16.7’dir. Burada dikkati çeken nokta ücretsiz aile<br />
işçilerinin çokluğudur. Bu oran içerisinde gizli işsizlik saklanmaktadır. Ayrıca bu<br />
grupta kadınların oranının fazlalığı dikkat çekmektedir.<br />
25
Tablo 6.19 İşteki Duruma Göre İstihdam Edilen Nüfusun Yüzde Dağılımı<br />
İşteki Durum<br />
Ücretli, maaşlı veya yevmiyeli<br />
İşveren<br />
Kendi hesabına<br />
Ücretsiz aile işçisi<br />
Diğer<br />
Cinsiyet<br />
Toplam<br />
Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Erkek<br />
Kadın<br />
Toplam<br />
Erkek<br />
Kadın<br />
Sayım Yılları<br />
1980 1985 1990 2000<br />
54.4 56.9 60.8 62.0<br />
59.2 61.6 65.8 67.0<br />
42.0 43.9 48.1 51.2<br />
2.0 1.8 2.2 4.0<br />
2.6 2.4 2.8 5.0<br />
0.3 0.4 0.7 1.9<br />
22.1 21.1 18.7 16.7<br />
28.9 27.3 23.7 21.8<br />
4.6 4.2 6.2 5.8<br />
21.3 20.2 18.3 17.3<br />
9,0 8.7 7.7 6.2<br />
53.1 51.6 45.0 41.1<br />
0.2 0.0 0.0 0.0<br />
0.3 0.0 0.0 0.0<br />
0.0 0.0 0.0 0.0<br />
Strateji Alt Yörelerindeki Nüfusun İşgücüne Dağılımının Genel Değerlendirmesi<br />
(2000 Nüfus Sayımı Bilgilerine Göre)<br />
[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />
İl genelinde en yüksek işgücüne sahip olan <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Alt Yöresinde,<br />
toplam nüfus içindeki işgücü sayısı en yüksek olan ilçe Konak’tır. İşgücü<br />
sayısının ilçenin toplam nüfusuna oranı en yüksek değere Gaziemir İlçesinde erişir.<br />
Ayrıca istihdam edilen işgücünün toplam işgücü sayısına oranı da en yüksek değerli<br />
ilçedir. Ancak Gaziemir ilçe nüfusu, Konak ilçe nüfusunun % 10’undan daha azdır.<br />
Yörede istihdam edilen işgücü yöredeki toplam işgücü sayısının % 90’ını<br />
aşmamaktadır. En fazla işsizlik oransal olarak Çiğli İlçesinde görülüp değeri toplam<br />
nüfusa göre % 8.43, toplam işgücüne göre ise % 18.83’lük bir paya sahiptir.<br />
[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />
Yörenin, toplam nüfus içindeki istihdam edilen işgücü sayısı en yüksek olan ilçesi<br />
Kınık’tır. Ancak Kınık’ın ilçe nüfusu yöre içindeki en düşük nüfusa sahiptir. İlçelerin<br />
işsizlik oranı % 10-15 arasında değişmektedir.<br />
[C] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />
<strong>İzmir</strong> ili genelinde nüfusa oranla en yüksek işgücüne sahip olan Gediz Alt yöresinde<br />
işgücü sayısı bakımından güçlü olan ilçe Foça İlçesidir. Foça İlçesinde % 5’in altında<br />
işsizlik vardır. İlçe, istihdamın en fazla ve işsizliğin en az olmasının yanında, en<br />
düşük nüfusa da sahiptir. En yüksek işsizlik ve en düşük istihdamın görüldüğü<br />
Menemen İlçesi ise yörenin en yüksek nüfusuna sahiptir.<br />
26
[D] Gediz – Nif Strateji Alt Yöresi<br />
Yöredeki tek ilçe olan Kemalpaşa’da işgücü sayısının toplam nüfusa oranı % 41’dir.<br />
Bunun % 35’i istihdam edilirken, % 6’lık kısmı ise işsizdir.<br />
[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Toplam nüfusa oranladığımızda en yüksek işgücüne sahip olan Menderes İlçesi yöre<br />
bazında en yüksek istihdama sahiptir. Yörede en fazla nüfusa sahip olan Torbalı<br />
İlçesinde yörenin en yüksek işsizliği görülür.<br />
[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Toplam nüfusa oranla işgücü sayısı en çok Bayındır İlçesindeyken, en fazla işgücüne<br />
sahip olan ilçe Ödemiş’tir. En yüksek istihdam ile en düşük işsizlik Tire’de<br />
görülürken, en düşük istihdam ile en yüksek işsizlik Kiraz’da görülmektedir.<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Çeşme yaklaşık % 17 ile en yüksek işsizliğe sahip iken, Karaburun en yüksek<br />
istihdamı bulundurmaktadır. Ancak Çeşme’nin nüfusu Karaburun’un nüfusunun<br />
yaklaşık dokuz katıdır.<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
İlçe nüfusu yüksek olan Urla’nın istihdam edilen işgücü miktarı en yüksektir. Daha<br />
düşük nüfusa sahip olan Seferihisar İlçesi ise toplam nüfusa oranla en yüksek<br />
işgücüne sahip olmanın yanında, Çeşme’den daha yüksek bir işsizlik yaşanmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> İli Toplamı<br />
<strong>İzmir</strong> İlinin işgücü sayısı toplam nüfusunun % 50’sini geçmemektedir. İl bazında<br />
en yüksek nüfusa, işgücü sayısına, istihdama ve işsizliğe <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü<br />
Alt yöresi sahiptir. İşgücü sayısının toplam nüfusa oranında, il toplamından yüksek<br />
değerler başta Gediz Alt Yöresi olmak üzere <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü, Gediz ve K.<br />
Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresinde görülmektedir. En düşük istihdama ve işgücüne<br />
ise Gediz–Nif Alt Yöresi sahiptir.<br />
27
Tablo 6.20 12 ve Daha Yukarı Yaştaki Nüfusun İlçelere Göre İşgücü Durumu (DİE 2000 Nüfus Sayımı)<br />
Alt Yöreler<br />
İlçeler<br />
Toplam<br />
Nüfus<br />
Toplam İşgücü İstihdam İşsiz<br />
İşgücü<br />
Sayısı<br />
Top. Nüfusa<br />
Oranı (%)<br />
İstihdam<br />
Miktarı<br />
Top. Nüfusa<br />
Oranı (%)<br />
Top.<br />
İşgücüne<br />
Oranı (%)<br />
İşsiz<br />
Sayısı<br />
Top.<br />
Nüfusa<br />
Oranı (%)<br />
Top.<br />
İşgücüne<br />
Oranı (%)<br />
Çiğli 86.618 38.767 44,76 31.466 36,33 81,17 7.301 8,43 18,83<br />
Karşıyaka 359.627 156.900 43,63 131.015 36,43 83,50 25.885 7,20 16,50<br />
Konak 636.185 275.563 43,31 230.127 36,17 83,51 45.436 7,14 16,49<br />
Bornova 320.795 150.519 46,92 129.447 40,35 86,00 21.072 6,57 14,00<br />
Buca 248.029 108.175 43,61 90.659 36,55 83,81 17.516 7,06 16,19<br />
Gaziemir 56.981 29.726 52,17 26.730 46,91 89,92 2.996 5,26 10,08<br />
Balçova 57.269 24.017 41,94 20.018 34,95 83,35 3.999 6,98 16,65<br />
Narlıdere 45.930 25.118 54,69 21.816 47,50 86,85 3.302 7,19 13,15<br />
Güzelbahçe 12.970 5.332 41,11 4.767 36,75 89,40 565 4,36 10,60<br />
[A] 1.824.404 814.117 44,62 686.045 37,60 84,27 128.072 7,02 15,73<br />
Dikili 10.450 4.321 41,35 3.772 36,10 87,29 549 5,25 12,71<br />
Bergama 42.533 17.317 40,71 14.821 34,85 85,59 2.496 5,87 14,41<br />
Kınık 10.415 4.955 47,58 4.429 42,53 89,38 526 5,05 10,62<br />
[B] 63.398 26.593 41,95 23.022 36,31 86,57 3.571 5,63 13,43<br />
Aliağa 29.656 13.984 47,15 12.427 41,90 88,87 1.557 5,25 11,13<br />
Foça 13.063 8.495 65,03 8.104 62,04 95,40 391 2,99 4,60<br />
Menemen 35.967 15.625 43,44 13.187 36,66 84,40 2.438 6,78 15,60<br />
[C] 78.686 38.104 48,43 33.718 42,85 88,49 4.386 5,57 11,51<br />
28
Kemalpaşa 19.315 7.950 41,16 6.760 35,00 85,03 1.190 6,16 14,97<br />
[D] 19.315 7.950 41,16 6.760 35,00 85,03 1.190 6,16 14,97<br />
Menderes 13.437 6.265 46,62 5.421 40,34 86,53 844 6,28 13,47<br />
Torbalı 29.030 12.613 43,45 10.596 36,50 84,01 2.017 6,95 15,99<br />
Selçuk 20.349 9.178 45,10 7.935 38,99 86,46 1.243 6,11 13,54<br />
[E1] 62.816 28.056 44,66 23.952 38,13 85,37 4.104 6,53 14,63<br />
Bayındır 12.776 5.319 41,63 4.629 36,23 87,03 690 5,40 12,97<br />
Tire 35.438 14.000 39,51 12.411 35,02 88,65 1.589 4,48 11,35<br />
Ödemiş 50.654 19.414 38,33 16.922 33,41 87,16 2.492 4,92 12,84<br />
Beydağ 4.537 1.673 36,87 1.429 31,50 85,42 244 5,38 14,58<br />
Kiraz 8.078 2.873 35,57 2.288 28,32 79,64 585 7,24 20,36<br />
[E2] 111.483 43.279 38,82 37.679 33,80 87,06 5.600 5,02 12,94<br />
Çeşme 22.097 9.712 43,95 8.014 36,27 82,52 1.698 7,68 17,48<br />
Karaburun 2.525 1.115 44,16 1.028 40,71 92,20 87 3,45 7,80<br />
[F1] 24.622 10.827 43,97 9.042 36,72 83,51 1.785 7,25 16,49<br />
Urla 30.882 13.186 42,70 11.491 37,21 87,15 1.695 5,49 12,85<br />
Seferihisar 14.793 6.757 45,68 5.724 38,69 84,71 1.033 6,98 15,29<br />
[F2] 45.675 19.943 43,66 17.215 37,69 86,32 2.728 5,97 13,68<br />
İZMİR İL TOPLAMI 2.230.399 988.869 44,34 837.433 37,55 84,69 151.436 6,79 15,31<br />
Kaynak : DİE, 2000 <strong>İzmir</strong> İli Nüfus Sayımı<br />
29
Sağlık<br />
<strong>İzmir</strong> ilinde 47 hastane, 232 Sağlık Ocağı, 25 Ana Çocuk Sağlığı, 131 Dispanser ve<br />
Poliklinik olmak üzere toplam 435 Sağlık kurumu bulunmaktadır.<br />
Tablo 6.21 <strong>İzmir</strong> İlindeki Sağlık Kurumlarının Dağılımı<br />
Sağlık Kurumları Hastane Sağlık<br />
Ocağı<br />
AÇSAP<br />
Merkezi<br />
Verem<br />
Savaş<br />
Dispanseri<br />
Dispanser<br />
Poliklinik<br />
Toplam<br />
Sağlık Bakanlığı 21 232 25 13 7 298<br />
Diğer Bakanlıklar 7 - - - 22 29<br />
Üniversite 3 - - - 3<br />
Özel 16 - - - 89 105<br />
Toplam 47 232 25 13 118 435<br />
(*)Milli Savunma Bakanlığına bağlı 2 Hastane Dahil Değildir.<br />
Tablo 6.22 <strong>İzmir</strong> İlindeki Sağlık Personelinin Dağılımı(*)<br />
Uzman<br />
Hekim<br />
Asistan Pratisyen<br />
Hekim<br />
Diş<br />
Hekimi<br />
Eczacı Hemşire Ebe Diğer Toplam<br />
Devlet<br />
Hastanesi 1.121 615 307 178 51 1.710 626 2.063 6.671<br />
Birinci<br />
Basamak<br />
Kurum.<br />
121 0 1.449 121 30 876 1.347 1.832 5.776<br />
Diğer<br />
Bakanlıklar 359 269 78 5 53 711 16 365 1.856<br />
Üniversite 989 818 99 1 32 1171 0 625 3.736<br />
Özel<br />
Kuruluşlar 210 0 14 0 9 384 50 106 773<br />
Toplam 2.800 1.702 1.947 305 175 4.852 2.039 4.991 18.812<br />
(*) Milli Savunma Bakanlığına bağlı Hastaneler dahil değildir.<br />
<strong>İzmir</strong>’de 3.735 fiili yatak kapasitesine karşın yatak hasta sayısı 101.517 olup yatak<br />
başına düşen hasta sayısı 27, doktor başına düşen hasta sayısı 50'dir. Yüz bin nüfusa<br />
düşen yatak sayısı 110 yataktır. Yatak işgal oranı 2002 yılında artış göstererek % 57'ye<br />
ulaşmış ve % 55,3 olan Türkiye ortalamasını geçmiştir. Her 1000 kişiye düşen<br />
hekim sayısı ise 2’dir.<br />
30
Konut<br />
<strong>İzmir</strong> ilindeki ailelerin % 64’ü kendi evinde ikametgah etmektedir. Bu oran köylerde<br />
% 80, ilçelerde % 65 ve <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününde % 59’dur. Mülkiyet ile ters sırada<br />
da kiracı olma durumu vardır. Bedelsiz oturanlar ise ortalama % 6 civarındadır. İlgili<br />
tablodaki oranlara bakıldığında <strong>İzmir</strong>’de konut problemi olmadığı izlenimi ortaya<br />
çıkmaktadır.<br />
Tablo 6.23 Konutun Mülkiyet Durumu (2000)<br />
Konutun Mülkiyet Durumu İl Bütünü Büyükşehir İlçe<br />
Bucak ve<br />
Köyler<br />
Ev sahibi 591.974 367.559 88.338 136.077<br />
% 64.15 58.97 65.02 83.19<br />
Kiracı 249.897 201.319 34.868 13.710<br />
% 27.08 32.30 25.66 8.38<br />
Lojman 14.642 7.971 3.495 3.176<br />
% 1.59 1.28 2.57 1.94<br />
Bedelsiz Oturanlar 58.618 42.976 7.996 7.646<br />
% 6.35 6.90 5.89 4.67<br />
Diğer 7.254 3.172 1.111 2.971<br />
% 0.79 0.51 0.82 1.82<br />
Bilinmeyen 344 288 56 -<br />
% 0.04 0.05 0.04<br />
Toplam Hane Halkı 922.729 623.285 135.864 163.580<br />
% 100.00 100.00 100.00 100.00<br />
Konutlarla ilgili özelliklere baktığımızda, <strong>İzmir</strong> ve ilçelerindeki konutların % 2.5’inde<br />
tuvaletin dışarıda olduğu görülmektedir. Bu oran bucak ve köylerde % 9’a<br />
yaklaşmaktadır. İl bütününde oran % 14’tür. Şehirsel yerleşimlerde konut dışındaki<br />
banyo oranı % 1’in altındadır. Ancak kırsalda yaklaşık % 2 olan oran, il bütününde %<br />
2.7’dir. Mutfak hemen hemen her kesimde konut içindedir. Ancak kırsalda % 1.8<br />
oranında dışarıdadır. Konutların şehirlerde yaklaşık olarak tamamında su şebekesi<br />
vardır. Kırsalda % 3’ünde ve il bütününde % 4.2’sinde şebeke yoktur.<br />
Özellikleri bir bütün olarak değerlendirdiğimizde % 14 oranındaki evler asgari sahip<br />
olması gereken özelliklere sahip değildir.<br />
31
Tablo 6.24 Yerleşim Yerine Göre Konutun Kullanım Kolaylıkları<br />
Özelliğin<br />
Yerleşim Yeri<br />
Cinsi Yeri Büyükşehir İlçe Bucak ve Köy Toplam<br />
Tuvalet<br />
Banyo<br />
Mutfak<br />
Borulu<br />
Su<br />
İl<br />
Toplamı<br />
Konut içi 598.372 114.738 80.911 794.021<br />
% 64.85 12.43 8.77 86.05<br />
Konut dışı 24.273 20.676 81.071 126.020<br />
% 2.63 2.24 8.79 13.66<br />
Yok 619 412 1.560 2.591<br />
% 0.07 0.04 0.17 0.28<br />
Bilinmeyen 21 38 38 97<br />
% 0.00 0.00 0.00 0.01<br />
Konut içi 611.016 128.736 147.767 887.519<br />
% 66.22 13.95 16.01 96.18<br />
Konut dışı 7.768 5.295 12.007 25.070<br />
% 0.84 0.57 1.30 2.72<br />
Yok 4.446 1.785 3.703 9.934<br />
% 0.48 0.19 0.40 1.08<br />
Bilinmeyen 55 48 103 206<br />
% 0.01 0.01 0.01 0.02<br />
Konut içi 615.547 128.935 145.061 889.543<br />
% 66.71 13.97 15.72 96.40<br />
Konut dışı 5.113 5.051 10.653 20.817<br />
% 0.55 0.55 1.15 2.26<br />
Yok 2.578 1.828 7.741 12.147<br />
% 0.28 0.20 0.84 1.32<br />
Bilinmeyen 47 50 125 222<br />
% 0.01 0.01 0.01 0.02<br />
Konut içi 608.679 126.866 121.999 857.544<br />
% 65.97 13.75 13.22 92.94<br />
Konut dışı 6.032 5.593 27.339 38.964<br />
% 0.65 0.61 2.96 4.22<br />
Yok 8.498 3.335 13.931 25.764<br />
% 0.92 0.36 1.51 2.79<br />
Bilinmeyen 76 70 311 457<br />
% 0.01 0.01 0.03 0.05<br />
623.285 135.864 163.580 922.729<br />
% 67.55 14.72 17.73 100.00<br />
32
6.2 Ekonomik Sektörlerin Özellikleri<br />
<strong>İzmir</strong>’in ticaret, sanayi, tarım, turizm ve mali müessese özellikleri ele alınmıştır. Burada<br />
mevcut durum ortaya konularak gerekli yerlerde ileriye dönük tahminler yapılmıştır.<br />
6.2.1 <strong>Ticaret</strong><br />
Türkiye’de ticaret sektörü, DİE’nin yayınladığı girdi-çıktı analizi tablolarına göre tarımormancılık,<br />
balıkçılık, madencilik-taşocakçılığı ve imalat sanayi ürünleri ticaretini<br />
kapsamaktadır. Bu çerçevede yapılan değerlendirmede, 2000 yılında yaklaşık 37.6<br />
milyar dolara ulaşan ticaret sektörünün hacmi, 2001 yılında döviz kurunda meydana<br />
gelen aşırı değerlenme nedeniyle 28.3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir.<br />
<strong>Ticaret</strong> sektörü içerisinde ticareti yapılan ürünlerin seçilmiş alt sektörler itibariyle<br />
dağılımında % 16.2 ile gıda ürünleri ve içecekler, % 12.9 ile motorlu taşıtlar ve yakıtı,<br />
% 7.7 ile makine ve teçhizatlar, % 5.6 ile ana metal sanayi ürünleri, % 5.2 ile kimyasal<br />
ürünler, % 4.9 ile tekstil ürünleri pay sahibidir.<br />
Gıda ve kısmen de enerji dışında, büyük ölçüde talebin gelir ve fiyat elastikiyetlerinin<br />
yüksek olduğu malları kapsamasından dolayı, ticaret sektörü ekonomik büyüme ve<br />
krizlerin getirdiği dalgalanmaları, ekonomi geneline oranla daha şiddetli olarak<br />
yaşamaktadır. Ekonominin genişleme dönemlerinde ticaret sektörünün hacmi daha hızlı<br />
genişlemekte iken, ekonominin daralma dönemlerinde ticaret sektörü daha şiddetli<br />
daralmaktadır. <strong>Ticaret</strong> sektörünün Türkiye ekonomisi içerisindeki gelişme hızı<br />
incelendiğinde bu durum daha açıklıkla görülmektedir.<br />
Aşağıdaki tabloda ve grafikte görüldüğü üzere Türkiye’de ticaret sektörünün gelişme<br />
hızındaki değişkenlik, GSMH’nın gelişme hızındaki değişkenlikten daha yüksektir.<br />
<strong>Ticaret</strong> sektörünün büyüme hızındaki bu oynaklık, sektörde nispi istikrarı sağlayıcı<br />
ticaret politikası önlemleri alınması gerektiğini ortaya koymaktadır. Emek yoğun bir<br />
sektör olduğu da dikkate alındığında, istihdamda istikrarının sağlanmasına böylelikle<br />
katkıda bulunulacağı ileri sürülebilir.<br />
Tablo 6.25 Türkiye'de <strong>Ticaret</strong> Sektörünün ve GSMH’nın Büyüme Hızı<br />
Yıllar <strong>Ticaret</strong> Sektörü Gayri Safi Milli Hasıla<br />
1980 -2,2 -2,8<br />
1981 8,7 4,8<br />
1982 6,8 3,1<br />
1983 7,4 4,2<br />
1984 9,2 7,1<br />
1985 5,6 4,3<br />
1986 4,8 6,8<br />
1987 19,0 9,8<br />
1988 3,5 1,5<br />
33
1989 -2,3 1,6<br />
1990 12,3 9,4<br />
1991 -0,7 0,3<br />
1992 6,9 6,4<br />
1993 11,6 8,1<br />
1994 -22,5 -6,1<br />
1995 33,0 8,0<br />
1996 8,9 7,1<br />
1997 11,6 8,3<br />
1998 1,4 3,9<br />
1999 -6,3 -6,1<br />
2000 12,0 6,3<br />
2001 -9,4 -9,4<br />
Kaynak: DİE<br />
Şekil 6.4 Türkiye’de <strong>Ticaret</strong> Sektörünün Gelişme Oynaklığı<br />
Büyüme Hızı<br />
35,0<br />
25,0<br />
15,0<br />
5,0<br />
-5,0<br />
-15,0<br />
-25,0<br />
<strong>Ticaret</strong><br />
Y ıllar<br />
GSMH<br />
Diğer taraftan, ticaret sektörünün GSMH içerisindeki gelişimi incelendiğinde 1991<br />
yılında GSMH içerisindeki payı % 20 olan sektörün, 1994 yılındaki payının % 17’ye<br />
düştüğü, 2001 yılında ise % 22’ye yükseldiği görülmektedir. 1994 krizinin sektörü<br />
önemli ölçüde küçülttüğü anlaşılmaktadır.<br />
Tablo 6.26 Türkiye'de <strong>Ticaret</strong> Sektörünün GSMH'daki Payı (%)<br />
Yıllar Tarım Sanayi <strong>Ticaret</strong> Hizmetler Toplam<br />
1991 17 33 20 30 100<br />
1992 16 33 20 31 100<br />
1993 15 33 20 31 100<br />
1994 16 35 17 32 100<br />
1995 15 34 21 30 100<br />
34
Kaynak: DİE<br />
1996 14 34 21 31 100<br />
1997 13 34 22 31 100<br />
1998 14 34 21 32 100<br />
1999 14 34 21 32 100<br />
2000 13 33 22 31 100<br />
2001 14 34 22 30 100<br />
<strong>Ticaret</strong> sektörünün <strong>İzmir</strong>’deki hacmi aşağıdaki tabloda verilmiştir. <strong>İzmir</strong> GSYİH’sının %<br />
23’ünü teşkil eden ticaret sektörü, Türkiye ve Ege ortalaması ile paralellik<br />
göstermektedir. <strong>İzmir</strong>’in ekonomik hinterlandı, çevre il ve ilçelerdeki mal ve hizmet<br />
akışının <strong>İzmir</strong>’de yoğunlaştığı, bu bölgeler için <strong>İzmir</strong>’in bir Pazar konumunda olduğu<br />
dikkate alındığında, ticaret sektörünün hacminin düşük kaldığı ileri sürülebilir.<br />
Tablo 6.27 <strong>İzmir</strong>'de <strong>Ticaret</strong> Sektörünün GSYİH İçerisindeki Payı (1997)<br />
Sektör<br />
<strong>İzmir</strong> Ege Türkiye<br />
Değer (Milyon TL) % Pay<br />
Değer (Milyon<br />
TL)<br />
% Pay Değer (Milyon TL) % Pay<br />
Tarım 598.653 7 3.043.864 16 14.927.152 13<br />
Sanayi 2.682.676 31 4.988.874 26 32.835.383 29<br />
İnşaat 533.867 6 1.200.847 6 6.511.043 6<br />
<strong>Ticaret</strong> 2.033.931 23 4.470.894 24 25.024.396 22<br />
Hizmetler 2.895.706 33 5.163.643 27 33.333.229 30<br />
GSYİH 8.744.833 100 18.868.122 100 112.631.203 100<br />
Kaynak:DİE<br />
Tablo 6.28 <strong>İzmir</strong>'de <strong>Ticaret</strong> Sektörünün GSYİH İçerisindeki Payı * (Cari Üretici<br />
Fiyatları – Milyar TL)<br />
Sektör 1997<br />
<strong>İzmir</strong><br />
GSYİH’sı<br />
İçerisindeki<br />
Payı<br />
1999<br />
<strong>İzmir</strong><br />
GSYİH’sı<br />
İçerisindeki<br />
Payı<br />
2000<br />
<strong>İzmir</strong><br />
GSYİH’sı<br />
İçerisindeki<br />
Payı<br />
Türkiye<br />
GSYİH’si<br />
İçerisindeki<br />
Payı<br />
Tarım 137.186 6 403.376 7 774.189 9 15<br />
Sanayi 615.945 29 1.586.547 28 2.612.703 29 24<br />
İnşaat<br />
Sanayi<br />
125.028 6 297.082 5 373.009 4 5<br />
<strong>Ticaret</strong> 398.917 19 955.242 17 1.600.566 18 21<br />
Hizmetler 840.150 40 2.376.917 42 3.728.614 41 35<br />
GSYİH 2.117.226 100 5.619.164 100 9.089.081 100 100<br />
* İzafi banka hizmetleri hesaplara dahil değildir. Kaynak: DİE<br />
35
<strong>İzmir</strong> ve Türkiye genelinde ticaret sektörünün gelişme hızı, yeni kurulan ve kapanan<br />
firma sayıları ile de kendisini göstermektedir. Türkiye’de ticaret sektöründe ve ekonomi<br />
genelinde yeni kurulan ve kapanan firmaların yıllar itibariyle gelişimi aşağıdaki tabloda<br />
verilmiştir. <strong>Ticaret</strong> sektöründe kurulan firmaların sayısının 1998 ve 2001 yıllarında<br />
düşük olduğu, kapanan firma sayısının ise 2001 ve 2002 yıllarında yoğunlaştığı<br />
gözlenmektedir. Paralel bir gelişme ekonominin tüm sektörleri itibariyle de söz<br />
konusudur. Türkiye’de ekonomi genelinde yeni kurulan firma sayısı 1998 ve 2001<br />
yıllarında düşmüş, kapanan firma sayısı ise 2001 ve 2002 yıllarında artmıştır.<br />
Tablo 6.29 Türkiye'de <strong>Ticaret</strong> Sektöründe Yeni Kurulan ve Kapanan Firma Sayıları<br />
Yıllar<br />
<strong>Ticaret</strong> Sektörü Genel Açılan Kapanan<br />
Açılan Kapanan Açılan Kapanan % Pay % Pay<br />
1998 10.867 8.332 18.023 11.940 60 70<br />
1999 13.255 7.611 22.691 10.166 58 75<br />
2000 12.515 9.273 21.484 12.055 58 77<br />
2001 10.243 10.397 16.171 13.707 63 76<br />
2002 13.341 11.203 24.012 14.994 56 75<br />
2003 * 12.148 5.954 20.547 7.979 59 75<br />
* Ocak-Haziran dönemi<br />
Kaynak: DİE, Yeni Kurulan ve Kapanan Şirketler<br />
<strong>İzmir</strong>’de ticaret sektöründe ve ekonominin tüm sektörlerinde yeni kurulan ve kapanan<br />
firma sayıları aşağıdaki tablodan izlenebilir. <strong>Ticaret</strong> sektörünün yanı sıra ekonominin<br />
genelinde de yeni kurulan firma sayılarının 1998 ve 2001 yıllarında düştüğü, kapanan<br />
firmaların ise 2000 ve 2001 yıllarında arttığı görülmüştür.<br />
Tablo 6.30 <strong>İzmir</strong>'de <strong>Ticaret</strong> Sektöründe Yeni Kurulan ve Kapanan Firma Sayıları<br />
Yıllar<br />
<strong>Ticaret</strong> Sektörü <strong>İzmir</strong> Genel Açılan<br />
Açılan Kapanan Açılan Kapanan<br />
% Pay<br />
Kapanan<br />
% Pay<br />
1998 396 275 700 461 57 60<br />
1999 613 249 1.105 363 55 69<br />
2000 642 306 1.266 431 51 71<br />
2001 464 371 807 565 57 66<br />
2002 684 467 1.296 669 53 70<br />
2003 * 515 213 1.013 343 51 62<br />
Ocak-Haziran dönemi<br />
Kaynak: DİE, Yeni Kurulan ve Kapanan Şirketler<br />
Özellikle 1998 yılından itibaren Türkiye’nin bir yandan Uzak Doğu ve daha sonra<br />
Rusya’da baş gösteren küresel krizin etkisi altında kaldığı, diğer taraftan da kendi iç<br />
dinamiklerinin ortaya çıkardığı kur ve faiz kıskacında borç batağına sürüklendiği dikkate<br />
alınacak olursa, 1998 yılından itibaren ticaret sektöründe yeni kurulan ve kapanan<br />
şirketlerin sayısında görülen değişmelerin, özel olarak ticaret sektöründen kaynaklanan<br />
36
nedenlerin yanı sıra, ekonomik krizlerin ticaret sektörü üzerindeki etkisinden de<br />
kaynaklandığı ileri sürülebilir.<br />
Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta, ticaret sektöründe yeni kurulan ve kapanan<br />
firmaların, ekonominin tüm sektörlerindeki yeni kurulan ve kapanan firmalara<br />
oranındaki gelişmelerdir. Türkiye’de 1998-2003 döneminde ticaret sektöründe yeni<br />
kurulan şirketler, ekonomi genelinde yeni kurulan firmaların % 59’unu<br />
kapsarken, ticaret sektöründe kapanan şirketler, ekonominin genelinde kapanan<br />
şirketlerin % 74’ünü kapsamaktadır. (Bu konuda bkz. <strong>İzmir</strong> Ticari Sermayesinin<br />
Büyükşehir Bütünü İçindeki İşkollarının Alansal Dağılımı)<br />
Diğer taraftan, <strong>İzmir</strong>’de özellikle tarım ürünleri ticaretinin kurumsal göstergesi olarak<br />
<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> Borsası işlem hacmindeki değişmeleri ele alabiliriz. <strong>İzmir</strong>’in sahip olduğu<br />
geniş hinterlandın ekonomik olarak kullanıldığında, ulaşılabilecek olan potansiyeli<br />
göstermesi açısından <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> Borsası işlem hacimleri önem kazanmaktadır.<br />
Şüphesiz kısmen Türkiye ekonomisinden kaynaklanan, kısmen de tarım sektörünün<br />
kendisine özgü yapısından kaynaklanan krizlerin etkisiyle, <strong>Ticaret</strong> Borsasındaki işlem<br />
hacminde dalgalanmalar gerçekleşmiştir. İşlem hacmindeki reel gelişmelerin<br />
izlenebilmesi, enflasyondan kaynaklanan şişkinliklerin giderilebilmesi için, TCMB döviz<br />
satış kuru esas alınarak TL cinsindeki işlem hacmi, ABD dolarına çevrilmiştir. Nitekim,<br />
1992, 1996, 1999, 2000 ve 2001 yıllarında <strong>Ticaret</strong> Borsasının işlem hacminin daraldığı,<br />
1993 ve 1995 yıllarında ise büyük ölçüde arttığı görülmektedir. İşlem hacmindeki<br />
daralmaların nedeni, kısmen tarım ürünleri üretimindeki daralmadan ve Türkiye<br />
ekonomisinin döviz ihtiyacının karşılanabilmesi için uygulanmış olan aşırı<br />
değerli döviz kuru politikasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.<br />
Tablo 6.31 <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> Borsasında İşlem Hacmi<br />
Yıllar Değer (Milyon TL) Değer ($) % Değişim<br />
1991 4.458.223 1.065.540.870 -<br />
1992 6.613.164 960.099.303 -9,9<br />
1993 12.997.908 1.175.430.277 22,4<br />
1994 37.339.528 1.250.989.279 6,4<br />
1995 78.445.717 1.707.123.020 36,5<br />
1996 134.632.197 1.645.970.988 -3,6<br />
1997 265.626.834 1.738.338.628 5,6<br />
1998 464.494.764 1.770.967.863 1,9<br />
1999 710.726.606 1.683.579.862 -4,9<br />
2000 1.051.287.403 1.677.462.256 -0,4<br />
2001 1.593.590.310 1.294.210.864 -22,8<br />
2002 2.086.470.151 1.378.935.558 6,5<br />
2003* 1.065.207.115 672.038.446 -<br />
2003 yılı Ocak-Haziran verileridir. Kaynak: İTB Aylık Tescil Bültenleri<br />
37
<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> Borsasında işlem gören seçilmiş tarım ürünlerinin işlem hacmindeki<br />
değişmeler ele alındığında, <strong>Ticaret</strong> Borsasının toplam işlem hacmindeki dalgalanmaya<br />
paralel olarak geliştiği anlaşılmaktadır. Ancak genel eğilimden farklı olarak işlem gören<br />
incir miktarındaki azalmaya rağmen incir işlem değeri artmaktadır.<br />
Tablo 6.32 <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> Borsasında Seçilmiş Ürünlerin İşlem Hacmi<br />
Yıllar<br />
Miktar<br />
(Ton)<br />
İncir Çekirdeksiz Kuru Üzüm Pamuk<br />
Değer<br />
(Bin $)<br />
Miktar<br />
(Ton)<br />
Değer<br />
(Bin $)<br />
Miktar<br />
(Ton)<br />
Değer<br />
(Bin $)<br />
2000 28.731 29.318 189.688 150.039 316.296 437.287<br />
2001 24.505 23.512 221.128 107.441 324.487 370.689<br />
2002 18.681 26.557 139.439 94.588 312.223 368.771<br />
2003* 5.550 4.376 44.533 31.544 129.109 191.153<br />
* 2003 Ocak-Haziran dönemini kapsamaktadır<br />
Kaynak: İTB, 2000 İktisadi Raporu ve Aylık Tescil Bültenleri<br />
Türkiye’de toptan ve perakende ticaret sektöründe faaliyet gösterip İMKB’ye kote olan<br />
dört şirketten ikisinin <strong>İzmir</strong> şirketleri olduğunu belirtmek gerekir. Yıllar itibariyle<br />
cirolarını artıran ve 2001 yılı itibariyle toplam 1.443 milyon dolara ulaşan dört şirket<br />
içerisinde yer alan Kipa ve Tansaş’ın toplam cirosu ise 483 milyon dolardır. Bu iki şirket<br />
ulusal çapta faaliyet göstermelerine rağmen cirolarının büyük kısmını <strong>İzmir</strong>’deki<br />
faaliyetleri dolayısıyla elde ettiklerinden, <strong>İzmir</strong>’deki ticaret potansiyeli büyüklüğünün<br />
ölçüsü olarak gösterilebilirler.<br />
Tablo 6.33 İMKB’ye Kote Olan Toptan Perakende <strong>Ticaret</strong> Sektörü Şirketlerinin<br />
Satışları<br />
Yıllar Kipa Tansaş Gima Migros Toplam<br />
1994 6 142 82 264 494<br />
1995 38 192 94 429 752<br />
1996 46 208 90 565 908<br />
1997 54 254 80 704 1091<br />
1998 61 323 136 848 1368<br />
1999 103 355 189 958 1606<br />
2000 126 591 257 1.003 1977<br />
2001 118 365 284 675 1443<br />
Kaynak: İMKB<br />
38
<strong>İzmir</strong>’de Dış <strong>Ticaret</strong>in Hacmi ve Yapısı<br />
Osmanlı Devletinin dışa açılan ticaret kapılarından biri olma özelliğini günümüzde de<br />
sürdüren <strong>İzmir</strong>, halen coğrafi konumu ve ekonomik hinterlandı ile Ege Bölgesinin ihracat<br />
limanı olma özelliğine sahiptir. Türkiye’nin dış ticaretinde <strong>İzmir</strong>’in payı ve fasıllar itibariyle<br />
<strong>İzmir</strong> ticareti incelendiğinde bu durum daha iyi anlaşılmaktadır. 1999-2001 yılları<br />
itibariyle Türkiye ihracatının yaklaşık %19’u, Ege Bölgesi ihracatının ise neredeyse<br />
tamamı (% 89-91’i) <strong>İzmir</strong>’den oluşmaktadır. Sahip olduğu ulaşım olanakları <strong>İzmir</strong>’i Ege<br />
Bölgesinin ihracat merkezi haline getirmiştir.<br />
Tablo 6.34 <strong>İzmir</strong>'in İhracatı ve Türkiye İhracatındaki Yeri (Bin Dolar)<br />
İller 1999 2000 2001<br />
Denizli 275.755 295.305 247.184<br />
Balıkesir 268.949 244.330 239.406<br />
Manisa 44.424 53.018 23.287<br />
Muğla 32.418 36.084 16.725<br />
Afyon 8.763 5.709 4.676<br />
Uşak 6.967 6.196 5.225<br />
Kütahya 645 - -<br />
Aydın 15 - -<br />
<strong>İzmir</strong> 5.114.593 5.100.121 5.863.607<br />
Ege Bölgesi 5.752.534 5.740.763 6.400.113<br />
<strong>İzmir</strong>/Ege (% Pay) 88.9 88.8 91.6<br />
Türkiye 26.587.225 27.774.906 31.186.429<br />
<strong>İzmir</strong>/Türkiye(%Pay) 19.2 18.4 18.8<br />
Kaynak:DİE<br />
Aşağıdaki tabloda Ege Bölgesi ihracatının önemli ürünler itibariyle gelişimi verilmiştir. Ege<br />
Bölgesinde üretilen tarım ürünlerinin <strong>İzmir</strong>’den ihraç edilmesi, <strong>İzmir</strong> ihracatı içerisindeki<br />
tarım ürünlerinin payını yükseltmiştir. Bölgenin faktör donanımı dikkate alındığında<br />
üretimde ve ihracatta tarım sektörünün ağırlıklı olması doğal karşılanmalıdır.<br />
Tablo 6.35 Ege Bölgesinde Fasıllara Göre İhracat<br />
Yıllar 2000 2001 2002<br />
Miktar Değer Miktar Değer Miktar Değer<br />
Fasıllar<br />
(Ton) (1.000 $) (Ton) (1.000 $) (Ton) (1.000 $)<br />
Ağaç 36.625 57.347 63.371 80.923 96.840 113.688<br />
Canlı Hayvan 41.930 65.495 27.940 50.217 45.877 97.437<br />
Demir, D.Dışı Metaller 972.542 284.392 1.227.439 350.119 1.598.204 468.826<br />
Deri 3.771 35.411 3.810 36.238 3.240 36.587<br />
Hububat 120.554 96.644 146.022 99.841 142.542 109.815<br />
Konfeksiyon 47.948 600.136 60.553 593.877 3.428.847 679.250<br />
Kuru Meyve 297.804 347.906 332.062 303.560 290.258 320.531<br />
Maden 1.822.905 122.666 2.276.429 154.213 2.631.787 196.431<br />
39
Tekstil 65.306 180.695 84.422 213.800 65.306 180.695<br />
Tütün 119.316 488.340 112.613 419.319 107.853 379.194<br />
Yaş Meyve 312.653 171.865 484.129 223.229 495.734 220.141<br />
Zeytin ve Zeytinyağı 27.186 34.914 102.011 119.042 37.625 42.915<br />
Toplam 3.868.540 2.485.811 4.920.801 2.644.378 8.944.113 2.485.510<br />
Değer($)/Ağırlık (Ton) 64,3 53,7 31,8<br />
Kaynak: Ege İhracatçılar Birliği<br />
<strong>İzmir</strong>’deki ihraç mallarının yoğunlaştığı fasıllara ilişkin tablolardan görüldüğü üzere<br />
<strong>İzmir</strong>’in ihraç ürünlerinin de dağılımı Ege Bölgesi ile paralellik göstermektedir. <strong>İzmir</strong>’de<br />
de tarım ürünleri ve emek yoğun imalat ürünleri ihracatı ağırlıklıdır. Bu durum, <strong>İzmir</strong>’in<br />
Ege Bölgesinin ihracat merkezi olduğu dikkate alındığında doğaldır.<br />
Tablo 6.36 <strong>İzmir</strong>'de İhracatın Fasıllar İtibariyle Dağılımı (1998) (1000 Dolar)<br />
Fasıllar <strong>İzmir</strong> Türkiye % Pay<br />
Meyveler 476.638 1.294.275 37<br />
Kahve, çay, baharat 57.678 88.334 65<br />
Hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar 106.713 350.044 30<br />
Sebzeler ve meyvelerin müstahzarları 250.912 621.134 40<br />
Tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş maddeler 577.538 589.861 98<br />
Mineral yakıtlar ve yağlar 114.425 259.106 44<br />
Organik kimyasal ürünler 53.938 105.866 51<br />
Plastikler ve mamulleri 79.381 437.869 18<br />
Deri eşya 125.228 329.720 38<br />
Tuz, kükürt, toprak, alçı, kireç ve çimento 47.860 413.754 12<br />
Diğer 3.117.461 22.483.989 14<br />
Toplam 5.007.772 26.973.952 19<br />
Kaynak: DİE<br />
Ege Bölgesi ithalatının neredeyse tamamını gerçekleştiren <strong>İzmir</strong>, aynı zamanda Türkiye<br />
ithalatının 1999-2001 yılları arasında % 12-13’lü pay almaktadır. <strong>İzmir</strong> ithalatında<br />
kimyasal ürünler, mineral yakıtlar ve yağlar ile plastik ve mamulleri ağırlıktadır.<br />
Tablo 6.37 Ege Bölgesi İthalatının İller İtibariyle Dağılımı (Bin Dolar)<br />
İller 1999 2000 2001<br />
<strong>İzmir</strong> 5.207.285 7.187.274 5.143.714<br />
Balıkesir 210.466 259.348 35.717<br />
Manisa 148.960 185.162 161.574<br />
Denizli 17.442 40.318 222.023<br />
Afyon 13.721 6.806 6.209<br />
40
Muğla 9.368 6.446 1.264<br />
Kütahya 6.827 - 11.487<br />
Uşak 5.162 7.219 -<br />
Aydın - - -<br />
Ege Bölgesi Toplamı 5.619.231 7.692.573 5.581.988<br />
<strong>İzmir</strong>/Ege (% Pay) 92.7 93.4 92.2<br />
Türkiye 40.684.229 54.503.000 41.399.083<br />
<strong>İzmir</strong>/Türkiye(%Pay) 12.8 13.2 12.4<br />
Kaynak: DİE verileri<br />
Tablo 6.38 <strong>İzmir</strong>'de İthalatın Fasıllar İtibariyle Dağılımı 1998 (1000 Dolar)<br />
Fasıllar <strong>İzmir</strong> Türkiye % Pay<br />
Yağlı tohum ve meyveler 64.809 353.170 18<br />
Debagatte ve boyacılıkta kullanılan hülasalar 88.007 669.482 13<br />
Hayvansal ve bitkisel katı ve sıvı yağlar 101.496 517.092 20<br />
Muhtelif kimyasal maddeler 91.356 549.970 17<br />
Tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş maddeler 187.153 307.380 61<br />
Mineral yakıtlar ve yağlar 1.103.511 4.509.461 24<br />
Organik kimyasal ürünler 70.120 1.626.640 4<br />
Plastikler ve mamulleri 218.286 1.943.004 11<br />
Ham postlar, deriler ve köseleler 80.648 513.612 16<br />
Uçucu yağlar ve rezinoitler 63.686 270.037 24<br />
Diğer 3.436.184 34.661.544 10<br />
Toplam 5.505.256 45.921.392 12<br />
Kaynak: DİE<br />
Ege Bölgesi ithalatının fasıllar ve iller itibariyle dağılımı incelendiğinde de, Ege ve <strong>İzmir</strong><br />
ekonomisinin niteliği hakkında ip uçları elde edilmektedir. Özellikle <strong>İzmir</strong>’in, mineral<br />
yakıtlar ve yağlar, nükleer reaktörler, elektrikli makine ve cihazlar demir-çelik, optik<br />
fotoğraf-sinema ölçü ve kontrol araçları, plastik ve plastikten mamul eşya gibi başlıca<br />
ithalat kalemlerinin sermaye ve teknoloji yoğun mallardan oluştuğu ve bunları elde<br />
edebilmek için emek-doğal kaynak yoğun mallar ihraç etmek zorunda olduğu dikkate<br />
alındığında, <strong>İzmir</strong>’in ve Ege ekonomisinin gelişme aşamalarının henüz başında yer alan<br />
faktöre dayalı gelişme aşamasında olduğu ileri sürülebilir.<br />
41
Tablo 6.39 Fasıllar İtibariyle Ege Bölgesi İthalatının İllere Dağılımı<br />
İller İthal Edilen Ürünler Ürünlerin İl İçindeki Payı<br />
Afyon<br />
Balıkesir<br />
Denizli<br />
<strong>İzmir</strong><br />
Manisa<br />
Muğla<br />
Demir veya çelikten eşya 49<br />
Kauçuk veya kauçuktan eşya 15<br />
Silahlar, mühimmat ve bunların aksamı 10<br />
Nükleer reaktörler, kazan, makine 9<br />
Tuz, kükürt, toprak ve taşlar, alçı 7<br />
Hububat 19<br />
Gübreler 17<br />
İnorganik kimyasal müstehzarlar 15<br />
Gıda sanayi kalıntı ve döküntüleri 13<br />
Tuz, kükürt, toprak ve taşlar, alçı 12<br />
Nükleer reaktörler, kazan, makine 57<br />
Kağıt ve karton, kağıt hamurundan kağıt 7<br />
Elektrikli makine ve cihazlar 5<br />
Bakır ve bakırdan eşya 1<br />
Mineral yakıtlar, mineral yağlar 33<br />
Nükleer reaktörler, kazan, makine 6<br />
Elektrikli makine ve cihazlar 4<br />
Plastik ve plastikten mamul eşya 3<br />
demir ve çelik 3<br />
Tütün ve tütün yerine geçen işlenmiş m. 3<br />
Optik fotoğraf, sinema ölçü, kontrol ay. 1<br />
Elektrikli makine ve cihazlar 46<br />
Nükleer reaktörler, kazan, makine 6<br />
Gemiler, suda yüzen taşıt ve araçlar 36<br />
Odun hamuru, lifli selülozik maddeler 19<br />
Uşak Ham postlar, deriler 16<br />
Kaynak: EİB<br />
6.2.2 Sanayi<br />
İmalat Sanayi<br />
İmalat sanayinde <strong>İzmir</strong>’in 1987-2000 yılları arasındaki işyeri sayısı, çalışan sayısı ve güç<br />
değişimi incelenmiş, ayrıca 2005 yılına kadar tahminler yapılmış ve 2000 yılına göre<br />
değişimlerin nasıl olacağı değerlendirilmiştir. Bu durumda aşağıdaki tabloda imalat<br />
sanayinin yıllara göre 2005 yılına değin gelişimi verilmektedir.<br />
42
Tablo 6.40 <strong>İzmir</strong> İli Toplam İmalat Sanayinde Yıllara Göre Gelişmeler<br />
Yıllar İşyeri Sayısı Ücretli Çalışan Sayısı<br />
Kurulu Çevirici Güç<br />
Kapasitesi<br />
1987 529 84.142 903.407<br />
1988 549 86.910 854.912<br />
1989 551 87.053 880.126<br />
1990 556 89.584 970.586<br />
1991 535 82.310 977.126<br />
1992 - - -<br />
1993 1.146 93.779 1.234.695<br />
1994 1.057 90.859 1.228.455<br />
1995 1.116 98.271 1.257.726<br />
1996 1.103 104.734 1.269.127<br />
1997 1.105 107.970 1.260.563<br />
1998 1.183 104.132 1.144.145<br />
1999 995 90.453 1.004.198<br />
2000 1.020 94.172 1.170.650<br />
2001 1.095 95.062 1.217.085<br />
2002 1.171 96.022 1.263.521<br />
2003 1.246 96.981 1.309.956<br />
2004 1.322 97.941 1.356.392<br />
2005 1.397 98.900 1.402.827<br />
Yukarıdaki tablodan görüldüğü üzere <strong>İzmir</strong>’deki işyeri sayısı 1987 yılı baz<br />
alındığında 2000 yılında % 92.8 artmıştır. 2000 yılına göre 2005 yılı tahminine<br />
bakıldığında işyeri sayısının yaklaşık % 37 artacağı öngörülmektedir. Ücretli çalışan<br />
sayısı baz yıla göre yaklaşık % 12, kurulu çevirici güç kapasitesi yaklaşık % 30 artmıştır.<br />
2005 yılında çalışan sayısının % 5, güç kapasitesinin yaklaşık % 20 artacağı<br />
tahmin edilmektedir.<br />
Tablo 6.41 Yıllara Göre Gıda İçki ve Tütün Sanayinde Gelişmeler<br />
Yıllar İşyeri Sayısı Ücretli Çalışan Sayısı Kurulu Çevirici Güç Kapasitesi<br />
1987 3 175 1.800<br />
1988 5 210 1.092<br />
1989 5 279 1.806<br />
1990 2 176 952<br />
1991 2 165 600<br />
1992 - - -<br />
1993 7 356 18.452<br />
1994 5 339 12.523<br />
1995 168 25.341 104.960<br />
1996 173 27.734 127.301<br />
1997 29 2.205 93.819<br />
43
1998 30 1.899 93.376<br />
1999 26 2.086 8.143<br />
2000 31 2.446 96.019<br />
2001 33 2.642 74.705<br />
2002 35 2.837 77.581<br />
2003 37 3.033 80.457<br />
2004 39 3.229 83.333<br />
2005 41 3.425 86.209<br />
Gıda ve içki sanayinde faaliyet gösteren iş yeri sayısı 1987’de 3 iken 2000’de 31 olmuş<br />
ve 2005’te yaklaşık % 32’lik artış göstereceği varsayılmaktadır. İşyeri sayısı 1996 yılında<br />
en yüksek düzeye ulaşmıştır. Ücretli çalışan sayısı 1987’de 175 kişi iken 2000’de 2446<br />
olmuş ve 2005 yılında % 40 artış yapacağı tahmin edilmektedir. Kurulu güç kapasitesi<br />
1987’de 1.800 iken, 2000’de yaklaşık 96 bin olmuş ve ancak 2005’te yaklaşık % 10<br />
azalacağı tahmin edilmiştir.<br />
Tablo 6.42 Yıllara Göre Dokuma Giyim ve Deri Sanayinde Gelişmeler<br />
Yıllar İşyeri Sayısı Ücretli Çalışan Sayısı Kurulu Çevirici Güç Kapasitesi<br />
1987 2 400 340<br />
1988 2 395 354<br />
1989 1 372 354<br />
1990 1 297 9.356<br />
1991 1 396 9.356<br />
1992 - - -<br />
1993 1 387 771<br />
1994 1 332 600<br />
1995 437 28.590 95.910<br />
1996 382 30.466 98.507<br />
1997 9 791 15.093<br />
1998 9 691 3.305<br />
1999 7 670 1.862<br />
2000 8 181 871<br />
2001 8 673 1.899<br />
2002 8 677 1.936<br />
2003 9 680 1.973<br />
2004 9 683 2.011<br />
2005 10 686 2.048<br />
Dokuma giyim ve deri sanayinde iş yeri sayısı 1987 yılında 2 iken, 2000 yılında 8<br />
olmuştur. 1995 ve 1996 yıllarındaki sıçrama, 1994 yılındaki devalüasyonun yol açtığı<br />
ihracat cazibesinden kaynaklandığı söylenebilir. Takip eden dönemde döviz kurlarındaki<br />
cazibenin etkisini yitirmesiyle hemen hemen eski düzeyine dönmüştür. Ücretli çalışan<br />
sayısı % 54.7 azalmış, güç kapasitesi 2.5 kat artmıştır. 2005 yılında işyeri sayısında<br />
44
%25, çalışan sayısında yaklaşık 3.5 kat, güç kapasitesinde yaklaşık 2.5 kat bir artış<br />
olması beklenmektedir.<br />
Tablo 6.43 Yıllara Göre Taş ve Toprağa Dayalı Sanayide Gelişmeler<br />
Yıllar İşyeri Sayısı Ücretli Çalışan Sayısı Kurulu Çevirici Güç Kapasitesi<br />
1987 2 359 8.360<br />
1988 8 1.334 8.040<br />
1989 1 295 8.040<br />
1990 1 297 8.040<br />
1991 1 280 10.050<br />
1992 - - -<br />
1993 1 259 10.050<br />
1994 1 234 6.766<br />
1995 47 4.455 140.123<br />
1996 51 4.902 89.523<br />
1997 42 1.235 4.217<br />
1998 39 1.310 7.646<br />
1999 34 1.452 4.240<br />
2000 35 1.623 3.844<br />
2001 35 1.654 17.940<br />
2002 35 1.636 17.712<br />
2003 35 1.618 17.484<br />
2004 34 1.601 17.257<br />
2005 34 1.583 17.029<br />
Yukarıdaki tabloda verilen taş ve toprağa dayalı sanayi incelendiğinde, 1985 yılında<br />
2 adet olan işyeri sayısının 2000 yılında 35 olduğu görülmektedir. 2005 yılında iş yeri<br />
sayısında son yıla göre yaklaşık % 3 azalma olacağı varsayılmaktadır. Aynı dönemde<br />
ücretli çalışan sayısı 4.5 kat artarken, güç kapasitesi % 54 azalmıştır. 2005’te çalışan<br />
sayısında % 2.5 azalma, güç kapasitesinde 3.5 kat bir artış beklenmektedir.<br />
Teknoloji kullanımı ve verimliliğini inceleyecek olursak aşağıdaki analizlerden<br />
teknolojik ilerleme ve toplam faktör verimliliği açısından <strong>İzmir</strong>’in durumu ortaya<br />
çıkacaktır. Buradaki değerlendirmede E.Deliktaş’ın Türkiye Özel Sektör İmalat<br />
Sanayinde Etkinlik ve Toplam Faktör Verimliliği Analizi (2002) kullanılmıştır.<br />
Tablo 6.44 Gıda, İçki ve Tütün Sanayi İl Endeksleri<br />
İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />
Adana 2.3 2.9<br />
Aydın -1.3 1.1<br />
Bursa 1.1 2.2<br />
Denizli 2.8 0.8<br />
Gaziantep 1.9 0.0<br />
İstanbul 3.7 3.7<br />
<strong>İzmir</strong> -1.2 0.5<br />
45
Kayseri -1.1 1.6<br />
Kocaeli 2.9 4.3<br />
Ortalama 1.2 1.2<br />
<strong>İzmir</strong> gıda, içki ve tütün sanayinde toplam faktör verimliliği ‰ 5 artarken, uygun ölçekli<br />
üretimde değişim olmamıştır. Bununla birlikte teknolojik gerileme söz konusu olmuş ve<br />
Türkiye ortalamasının altında kalmıştır. O halde <strong>İzmir</strong> içki ve tütün sanayinde<br />
teknolojisini yenileyecek atılımları gerçekleştirmelidir.<br />
Tablo 6.45 Tekstil, Giyim ve Deri Sanayi İl Endeksleri<br />
İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />
Adana 3.8 4.3<br />
Ankara 2.5 2.5<br />
Balıkesir 0.0 -2.2<br />
Bursa -1.2 2.7<br />
Denizli 3.8 6.5<br />
Gaziantep -2.1 -1.5<br />
Hatay 0.9 2.9<br />
İstanbul 0.4 1.4<br />
<strong>İzmir</strong> 5.7 8.2<br />
Uşak -5.6 -6.1<br />
Ortalama -1.4 0.3<br />
<strong>İzmir</strong> tekstil, giyim ve deri sanayinde önemli bir başarı göstermiş ve % 5.7 teknolojik<br />
ilerleme sağlarken, kullandığı tüm faktörlere karşılık elde ettiği verimlilik % 8.2<br />
artmıştır. <strong>İzmir</strong> bu performansıyla Türkiye ortalamasının üzerinde bir gelişme<br />
göstermiştir. <strong>İzmir</strong>’in bu trendi koruyacak şekilde üretimini sürdürmesi beklenir.<br />
Tablo 6.46 Orman Ürünleri ve Mobilya Sanayi İl Endeksleri<br />
İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />
Bolu 0.3 0.0<br />
Bursa 3.1 3.1<br />
İstanbul 0.0 0.0<br />
<strong>İzmir</strong> 0.1 1.2<br />
Kocaeli 0.9 2.2<br />
Muğla -1.3 0.5<br />
Sakarya 17.4 21.3<br />
Tekirdağ 3.9 3.6<br />
Ortalama 2.1 2.5<br />
Orman ürünleri ve mobilya sanayinde, <strong>İzmir</strong> hemen hemen hiç teknolojik ilerleme<br />
sağlamazken, toplam faktör verimliliğini % 1.2 artırmıştır. Bu sektörde teknoloji<br />
yenileme çalışmalarına ihtiyaç bulunmaktadır.<br />
46
Tablo 6.47 Kimya-Petrol, Kömür, Kauçuk ve Plastik Ürünleri Sanayi İl Endeksleri<br />
İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />
Adana 1.0 -1.7<br />
Ankara 2.3 0.5<br />
Bolu -4.2 -5.2<br />
Bursa -1.7 -2.5<br />
Denizli 0.7 -4.1<br />
Gaziantep 2.0 0.3<br />
İçel 5.5 5.5<br />
İstanbul 3.9 2.1<br />
<strong>İzmir</strong> 1.7 0.9<br />
Kocaeli 1.9 -1.1<br />
Kütahya -4.6 -5.6<br />
Manisa 0.1 0.9<br />
Sakarya -3.3 -1.6<br />
Samsun -4.5 -4.2<br />
Ortalama 0.4 -1.8<br />
Kimya-petrol, kömür, kauçuk ve plastik ürünleri sanayinde <strong>İzmir</strong>’in teknolojisinde %<br />
1.7 ilerlemiş buna karşın toplam faktör verimliliği ‰ 9 oranında artış<br />
göstermiştir.<br />
Tablo 6.48 Taş ve Toprağa Dayalı Sanayi İl Endeksleri<br />
İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />
Adana 4.3 -2.6<br />
Afyon 1.7 0.5<br />
Ankara 1.0 2.7<br />
Aydın 0.3 6.0<br />
Balıkesir 8.2 2.4<br />
Denizli -4.1 4.8<br />
Gaziantep -2.6 -7.0<br />
İstanbul 2.2 1.4<br />
<strong>İzmir</strong> 3.0 -4.9<br />
Kocaeli 5.0 0.8<br />
Nevşehir 7.3 4.7<br />
Sakarya -4.4 2.1<br />
Samsun 1.4 1.7<br />
Ortalama 1.0 0.6<br />
<strong>İzmir</strong> taş ve toprağa dayalı sanayinde teknoloji düzeyi Türkiye ortalamasının üzerine<br />
çıkıp, % 3 ilerleme sağlamış ancak faktör verimliliğinde düşme kaydetmiştir. <strong>İzmir</strong> bu<br />
sektörde verimlilik artırma çalışmalarını başlatmalıdır.<br />
47
Tablo 6.49 Kağıt ve Kağıt Ürünleri Sanayi İl Endeksleri<br />
İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />
Adana -2.9 -2.6<br />
Ankara -3.6 -1.1<br />
Gaziantep -1.7 3.3<br />
İstanbul 1.8 1.8<br />
<strong>İzmir</strong> -2.1 2.1<br />
Ortalama -1.9 0.4<br />
<strong>İzmir</strong> kağıt ve kağıt ürünleri sanayinde hem teknolojik gerilemeye hem de toplam faktör<br />
verimliliğinde % 1.1 azalmaya uğramıştır.<br />
Tablo 6.50 Metal Ana Sanayii İl Endeksleri<br />
İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />
Ankara 5.8 -1.6<br />
Çorum 6.2 1.1<br />
Denizli 1.9 2.1<br />
Gaziantep -2.1 -4.0<br />
Hatay 1.0 1.0<br />
İstanbul -1.6 0.4<br />
<strong>İzmir</strong> -1.8 -2.6<br />
Kayseri 6.4 8.0<br />
Kocaeli -2.4 -2.4<br />
Konya 6.1 -1.0<br />
Samsun 2.2 2.1<br />
Trabzon -1.6 -3.1<br />
Ortalama 2.0 0.3<br />
<strong>İzmir</strong> metal sanayi ‰ 8 teknoloji gerilemesine uğramış ve toplam faktör verimliliği % 1.6<br />
azalmıştır. Sanayi teknolojisini yenilemeli ve verimlilik yöntemleri üzerinde çalışmalıdır.<br />
Tablo 6.51 Metal Eşya, Makine ve Teçhizat Sanayi İl Endeksleri<br />
İl Teknolojik İlerleme % Toplam Faktör Verimliliği %<br />
Adana 2.2 2.2<br />
Ankara 0.4 2.5<br />
Bursa 2.3 2.1<br />
Denizli 1.7 1.9<br />
Gaziantep 0.0 1.1<br />
İstanbul 0.0 0.9<br />
<strong>İzmir</strong> 0.6 2.5<br />
Kayseri -1.8 2.6<br />
Sakarya 1.0 0.6<br />
Samsun 0.7 3.9<br />
Ortalama 1.2 1.3<br />
48
<strong>İzmir</strong>, metal sanayinin aksine, metal eşya, makine ve teçhizat sanayinde hem<br />
teknolojik açıdan (‰ 6) hem de toplam faktör verimliliği açısından (% 2.5)<br />
gelişme göstermiştir.<br />
Ele alınan sektörler itibariyle, <strong>İzmir</strong>’in ülke içinde önemli bir yeri bulunmaktadır.<br />
Ancak, <strong>İzmir</strong>’in gelecek dönemde, gıda, içki ve tütün, kağıt ve kağıt ürünleri ve<br />
metal ana sanayinde teknolojik atılımları gerçekleştirmesi gerekmektedir.<br />
KOBİ’ler<br />
KOBİ’ler Türkiye ekonomisinin ve imalat sanayinin belkemiğidir. Gerçekten de ülkedeki<br />
işletmelerin % 99.8’i küçük ve orta ölçekli olup, istihdamın % 76.2’sini ve toplam katma<br />
değerin % 38’ini karşılamaktadır. KOBİ’ler <strong>İzmir</strong>’in kalkınmasında da en önemli rolü<br />
üstlenecek esnek yapılı işletmelerdir.<br />
KOBİ’lerin yöneticileri aynı zamanda sahipleridir ve risk almaya gönüllüdürler. Yine<br />
KOBİ’ler esnek üretim yapısına sahiptir ve yeniliğe ve rekabete açıktırlar. Bununla<br />
birlikte pazarlama güçlükleri vardır. Ayrıca sermaye piyasasına giremediklerinden kredifinansman<br />
sorunları bulunmaktadır. Sahipleri teknik gelişmelerin tümüne uyum<br />
sağlayacak mesleki donanım ve yetenekte olamadıkları için ucuz ve kaliteli girdi sağlama<br />
güçlükleriyle karşılaşmaktadırlar.<br />
<strong>İzmir</strong> KOBİ’lerinin yaklaşık % 20’si, % 80-100 arasında kapasite kullanım oranına<br />
sahipken, üçte biri yarı kapasitede çalışmaktadır. Bu, <strong>İzmir</strong> KOBİ’lerinin mevcut<br />
potansiyelinin çok gerisinde çalıştığının önemli bir göstergesidir. Düşük<br />
kapasitenin nedenleri arasında talep yetersizliğinin ilk sırayı alması, pazarlama<br />
sorunlarına işaret etmektedir. İşletmecilerin pazar araştırma ve talep yaratma<br />
konusundaki eksiklikleri büyük ölçüde bilgi, örgütlenme ve araştırma-geliştirme<br />
kaynaklıdır. Gerçekten de KOBİ’lerin üçte birinden fazlası sipariş üzerine üretim<br />
yaparken, % 85’ten fazlası araştırma geliştirme faaliyetlerinde bulunmamaktadır.<br />
Bunun yanı sıra, KOBİ’lerin ancak % 4 kadarı, KOSGEB, İGEME, MPM, TOSYÖV gibi<br />
kendilerine dönük yardım kuruluşlarından yararlanmaktadır.<br />
KOBİ’lerin <strong>İzmir</strong>’in geleceğini yönlendirecek yapıya sahip olabilmesi için, sahip oldukları<br />
olumlu yönleri daha da geliştirip, güçlüklerinin giderilmesi yönünde tedbirlerin alınması<br />
ve gerekli teşviklerin yapılması gereklidir. Bu bağlamda planlanan strateji dönemine ait<br />
önerileri üç başlıkta toplamak mümkündür. Bunlar işletmelerin etkin bilgilenme<br />
koşullarına kavuşturulması, finansman ihtiyaçlarına zamanında ve uygun koşullarda<br />
cevap verecek düzenlemelerin yapılması ve Ar-Ge çalışmalarının etkinleştirilmesidir.<br />
6.2.3 Tarım<br />
Tarla Bitkileri<br />
1986-2002 yılları arasında <strong>İzmir</strong> ili tarla bitkileri ekiliş alanı ve verimlerindeki gelişmeler<br />
ana ürünler itibariyle değerlendirilmiş ve 2003-2005 yılları için varsayımlar<br />
hesaplanmıştır. Bu ürünler ayrı ayrı ele alındığında;<br />
49
Yıllara göre buğday ekiliş alanı incelendiğinde, en yüksek ekilişin 1994, en düşük ise<br />
1988 yılında gerçekleştiği görülmektedir. Ekiliş alanı 1986 yılı baz alındığında 2002’de %<br />
14.8 azalma göstermiştir. Sonuç olarak buğday üretim miktarının 2002 yılına göre<br />
2004’te % 2 artacağını, 2005’te ise yaklaşık olarak aynı düzeyde kalacağını söylemek<br />
mümkündür.<br />
Arpa ekiliş alanı 1986 yılında en yüksek iken, 2002’de en düşük değerini almış ve bu<br />
dönemde ekiliş alanında % 41.6’lık bir azalma olmuştur. Tahmin sonuçları<br />
incelendiğinde, 2005 yılında arpa ekiliş alanında % 9.2 azalma, veriminde ise % 3.5 artış<br />
görülmektedir. Bu sonuçlara göre üretim miktarında, 2005’te yaklaşık % 6’lık bir azalma<br />
olacağı öngörülmektedir.<br />
Mısır ekiliş alanı yine 1986 yılında en yüksek düzeyde iken, 1995’te en düşük değerini<br />
almıştır. Baz yıla göre ekiliş alanında 2002’de % 40.7’lik bir azalma gerçekleşmiştir.<br />
Tahmin sonuçlarına göre 2005’te mısır ekiliş alanının % 26.9 ve üretim miktarının ise<br />
2005’te % 33.2 azalma göstereceği belirlenmektedir.<br />
Pamuk 1988 yılında en yüksek, 2000 yılında en düşük ekiliş alanına sahiptir. Aynı<br />
dönemde birim alana pamuk verimi % 28.2 artmıştır. Tahminleme sonuçlarına göre<br />
2005’te ekiliş alanında % 2.3, verimde ise % 3’lük bir artış ve üretim miktarında ise<br />
2005’te % 5.4 artış öngörülmektedir.<br />
Tütün ekiliş alanında baz yıla göre 2002 yılında % 60.4, veriminde % 2.3 bir azalma<br />
gerçekleşmiştir. 2005 yılında ekiliş alanının % 31.9 azalacağı, verimin % 5.1 artacağı<br />
öngörülmektedir. Üretim miktarına göre 2005’te % 28.4 bir azalma gerçekleşeceği<br />
tahmin edilmektedir.<br />
Tablo 6.52 Tarla Bitkileri Ekiliş Alanı ve Verimleri<br />
Yıllar<br />
Ekiliş<br />
Alanı<br />
(ha)<br />
BUĞDAY ARPA MISIR (tane) PAMUK (kütlü)<br />
Verim<br />
(kg/ha)<br />
Ekiliş<br />
Alanı<br />
(ha)<br />
Verim<br />
(kg/ha)<br />
Ekiliş<br />
Alanı<br />
(ha)<br />
Verim<br />
(kg/ha)<br />
Ekiliş<br />
Alanı<br />
(ha)<br />
Verim<br />
(kg/ha)<br />
1986 57.925 3.113 17.840 2.653 5.808 6.376 61.945 2.441<br />
1987 56.886 3.287 15.575 2.758 5.728 6.499 63.393 2.595<br />
1988 47.992 3.278 15.258 2.694 5.705 6.677 70.148 2.595<br />
1989 53.340 2.783 14.030 2.256 2.758 6.647 67.280 2.165<br />
1990 58.790 3.784 14.210 2.747 2.906 5.649 61.673 2.550<br />
1991 57.445 3.939 13.555 2.878 2.307 5.254 63.561 2.398<br />
1992 53.991 2.938 13.111 2.410 3.085 5.339 61.913 2.439<br />
1993 59.625 4.380 12.341 3.095 3.307 5.596 58.826 2.688<br />
1994 60.720 4.028 11.689 2.839 3.424 5.687 59.985 2.798<br />
1995 56.540 4.035 11.923 2.875 2.268 6.164 68.764 2.879<br />
1996 52.960 4.078 12.417 2.922 3.069 8.465 67.530 2.843<br />
1997 55.630 3.718 12.741 2.782 2.386 5.785 66.952 2.957<br />
50
1998 48.348 3.292 10.768 2.551 3.389 6.085 64.740 2.572<br />
1999 48.503 3.149 10.689 2.525 4.451 6.110 63.215 2.915<br />
2000 59.131 3.583 11.113 2.726 3.949 5.887 55.222 3.048<br />
2001 53.186 3.494 10.905 2.648 3.455 5.920 65.463 3.127<br />
2002 49.330 3.570 10.427 2.631 3.447 6.167 60.308 3.130<br />
2003 51.899 3.520 10.118 2.755 3.115 5.811 61.983 3.135<br />
2004 51.197 3.509 9.792 2.739 2.817 5.725 61.845 3.179<br />
2005 50.494 3.499 9.465 2.724 2.519 5.639 61.708 3.224<br />
Bakla ekiliş alanı ve verimi baz yıla göre sırasıyla % 54.6 ve % 7.7 azalmıştır.<br />
Tahminleme sonuçları değerlendirildiğine, üretim miktarında 2005’te % 11.8’lik bir<br />
azalma öngörülmektedir. Bu azalmanın ekiliş alanındaki azalmadan kaynaklandığı<br />
söylenebilir.<br />
Patates ekiliş alanı 2002’de, verimi ise 2001’de en yüksek düzeye ulaşmıştır.<br />
Önümüzdeki yıllarda hem ekiliş alanının hem de verimin artmaya devam edeceği, buna<br />
bağlı olarak üretim miktarının 2004’te % 4.9, 2005’te % 7.9 artacağı tahmin<br />
edilmektedir. 2005’te ekiliş alanında % 4.3, verimde ise % 3.5 artış sağlanacağı<br />
öngörülmektedir.<br />
Yonca yeşil ve kuru ot değerlendirildiğinde; ekiliş alanları sırasıyla % 23.8 ve % 53.6<br />
artmıştır. 2005 yılında yeşil ve kuru ot ekiliş alanlarının %16.4 ve % 8.8, verimlerinin %<br />
1.6 ve % 10.7 artacağı öngörülmektedir.<br />
Fiğ yeşil ve kuru olarak incelendiğinde, baz yıla göre son yılda yeşil ot ekiliş alanı % 22.6<br />
artarken, kuru ot % 27.1 azalmıştır. İleriye yönelik tahmin sonuçlarına göre 2005 yılında<br />
yeşil ve kuru ot ekiliş alanlarında sırasıyla % 20.6 ve 13.1 azalma olacaktır. 2005’te yeşil<br />
ot üretimi % 3.8 artarken, kuru ot üretimi aynı kalacaktır.<br />
51
Tablo 6.53 Tarla Bitkileri Ekiliş Alanı ve Verimleri (devam)<br />
Yıllar<br />
Ekiliş<br />
Alanı<br />
(ha)<br />
TÜTÜN BAKLA PATATES<br />
Ekiliş<br />
Ekiliş<br />
Verim<br />
Verim<br />
Alanı<br />
Alanı<br />
(kg/ha)<br />
(kg/ha)<br />
(ha)<br />
(ha)<br />
Verim<br />
(kg/ha)<br />
1986 33.389 748 1.293 2.527 9.400 24.670<br />
1987 33.488 778 1.544 2.509 9.612 24.577<br />
1988 35.783 789 1.246 2.437 9.475 24.608<br />
1989 40.182 893 1.265 2.472 8.615 25.124<br />
1990 39.602 871 1.220 2.404 8.736 24.959<br />
1991 35.640 648 1.117 2.843 9.839 25.225<br />
1992 39.503 871 1.127 2.511 10.594 26.589<br />
1993 38.533 867 1.067 2.648 10.353 27.439<br />
1994 22.166 749 1.135 2.657 10.954 28.170<br />
1995 19.971 746 1.030 2.669 12.409 26.005<br />
1996 19.395 755 898 2.634 12.651 25.051<br />
1997 20.077 770 718 2.543 13.083 16.835<br />
1998 18.860 755 463 2.056 11.577 24.460<br />
1999 18.096 747 556 2.091 12.121 31.607<br />
2000 17.160 763 580 2.233 11.954 28.245<br />
2001 15.457 779 530 2.176 12.527 32.653<br />
2002 13.214 731 587 2.333 13.714 29.921<br />
2003 11.811 768 554 2.314 13.908 30.089<br />
2004 10.408 768 534 2.330 14.103 30.526<br />
2005 9.005 768 515 2.346 14.297 30.964<br />
Tablo 6.54 Tarla Bitkileri Ekiliş Alanı ve Verimleri (devam)<br />
Yıllar<br />
YONCA (Yeşil Ot) YONCA (Kuru Ot) Fiğ (Yeşil Ot) Fiğ (Kuru Ot)<br />
Ekiliş<br />
Ekiliş<br />
Ekiliş<br />
Ekiliş<br />
Verim<br />
Verim<br />
Verim<br />
Verim<br />
Alanı<br />
Alanı<br />
Alanı<br />
Alanı<br />
(kg/ha)<br />
(kg/ha)<br />
(kg/ha)<br />
(kg/ha)<br />
(ha)<br />
(ha)<br />
(ha)<br />
(ha)<br />
1986 1.033 40.867 2.283 11.591 730 14.212 2.027 3.320<br />
1987 458 40.461 2.980 13.787 1.068 14.358 1.997 2.840<br />
1988 411 41.200 3.292 13.152 525 13.700 2.490 2.900<br />
1989 679 38.058 3.282 12.800 667 14.100 1.496 3.100<br />
1990 1.079 39.800 2.829 11.300 927 13.930 1.183 3.715<br />
1991 1.591 45.540 2.353 11.407 1.443 13.600 818 3.400<br />
1992 1.859 37.890 2.191 11.938 990 12.200 863 3.015<br />
1993 1.127 51.336 3.318 15.711 803 15.205 1.490 3.581<br />
1994 2.049 46.076 2.931 14.757 1.088 14.072 1.556 3.852<br />
1995 1.985 46.874 3.067 14.798 1.060 14.783 1.490 3.934<br />
1996 2.065 45.818 3.239 13.880 1.232 14.951 1.400 3.857<br />
52
1997 1.980 46.225 3.248 14.169 1.195 15.151 1.310 3.905<br />
1998 1.233 50.507 3.396 14.161 1.107 15.324 1.331 4.043<br />
1999 1.585 25.845 3.250 16.951 1.024 14.732 1.393 5.286<br />
2000 1.301 36.145 3.720 15.328 1.137 20.083 1.031 4.147<br />
2001 1.162 42.263 3.715 14.638 740 22.451 1.372 5.665<br />
2002 1.279 42.766 3.598 14.384 895 20.273 1.477 4.135<br />
2003 1.351 42.624 3.753 15.764 905 22.691 1.400 4.657<br />
2004 1.420 43.033 3.834 15.843 808 24.594 1.341 4.724<br />
2005 1.489 43.442 3.915 15.922 711 26.497 1.283 4.790<br />
Sebze<br />
<strong>İzmir</strong> ili sebze ekiliş alanlarında, verimliliği yüksek olan beş adet ürün incelenmiştir.<br />
1986 yılı baz alındığında 2002’de karpuz ekiliş alanında % 4.8’lik bir azalmaya karşılık,<br />
birim alana verim % 45.8 artmıştır. 2005 yılında ekiliş alanının azalmaya devam edeceği<br />
(% 7.4), verimin ise artacağı tahmin (% 7.8) edilmektedir.<br />
Domates ekiliş alanında baz yıla göre yaklaşık % 223, verimde ise % 63.5’lik bir artış<br />
olmuştur. Son yıl baz alındığında 2005 yılında ekiliş alanında (% 6.6) ve verimde (%<br />
10.9) artışların devam edeceği tahmin edilmektedir.<br />
Taze fasulye ekiliş alanı da baz yıla göre önemli ölçüde artış (% 167.2) göstermiştir. Aynı<br />
dönemde verimde de artış (% 7.8) sağlanmıştır. 2005 yılında ekiliş alanındaki artışın<br />
devam edeceği (% 22.8), verimim ise değişmeyeceği tahmin edilmektedir.<br />
1986-2002 döneminde patlıcan ekiliş alanı (% 18.8) ve veriminde (% 22.7) artış<br />
sağlanmıştır. İleriye dönük tahminleme sonuçları değerlendirildiğinde; 2005 yılında ekiliş<br />
alanında % 1.3 azalma, verimde ise % 4.2 artış olacağı öngörülmektedir.<br />
Enginar ekiliş alanı baz yıla göre % 93, verimi ise % 16.6 artmıştır. 2005 yılında ekiliş<br />
alanı (% 5.1) ve verimdeki (% 2.4) artışların devam edeceği tahmin edilmektedir.<br />
Tablo 6.55 Sebze Ekiliş Alanı ve Verimleri<br />
Yıllar<br />
KARPUZ DOMATES FASULYE (Taze) PATLICAN ENGİNAR<br />
Ekiliş<br />
Alanı<br />
(ha)<br />
Verim<br />
(kg/ha)<br />
Ekiliş<br />
Alanı<br />
(ha)<br />
Verim<br />
(kg/ha)<br />
Ekiliş<br />
Alanı<br />
(ha)<br />
Verim<br />
(kg/ha)<br />
Ekiliş<br />
Alanı<br />
(ha)<br />
Verim<br />
(kg/ha)<br />
Ekiliş<br />
Alanı<br />
(ha)<br />
Verim<br />
(kg/ha)<br />
1986 10.912 25.363 3.615 30.516 960 7.904 1.225 22.534 470 11.966<br />
1987 11.610 27.794 3.675 28.645 980 7.759 1.262 23.254 464 11.823<br />
1988 10.950 29.205 3.645 28.444 1.008 7.946 1.234 23.841 462 11.907<br />
1989 11.639 24.261 3.670 25.723 1.289 7.851 1.164 23.142 423 11.165<br />
1990 11.904 26.978 3.797 25.924 1.280 8.236 1.124 23.819 424 13.495<br />
1991 12.617 27.991 3.861 31.656 1.352 7.792 1.103 23.679 454 13.566<br />
1992 12.616 29.091 4.203 34.470 1.266 7.579 1.044 24.122 486 13.660<br />
1993 11.832 31.051 3.919 37.030 1.179 7.818 1.077 25.366 524 13.729<br />
53
1994 13.094 31.470 5.694 44.968 1.453 7.655 1.173 25.583 534 12.773<br />
1995 12.098 33.411 6.119 49.642 1.421 7.889 1.240 25.837 606 15.064<br />
1996 10.838 36.520 7.937 48.111 1.534 8.220 1.468 26.754 647 15.193<br />
1997 10.723 34.050 7.299 43.115 1.535 8.117 1.497 26.659 843 16.139<br />
1998 10.389 35.288 9.954 42.650 1.675 8.756 1.392 28.200 899 16.071<br />
1999 11.540 36.897 12.094 46.694 1.889 8.803 1.387 28.589 937 14.344<br />
2000 10.433 36.936 11.817 49.364 2.148 8.991 1.476 28.170 892 14.084<br />
2001 9.934 37.288 10.867 46.398 2.118 8.692 1.328 27.086 898 13.951<br />
2002 10.386 36.969 11.672 49.880 2.565 8.520 1.455 27.638 907 13.949<br />
2003 9.985 38.340 11.927 51.687 2.682 8.535 1.449 28.023 922 14.089<br />
2004 9.799 39.104 12.186 53.493 2.916 8.524 1.442 28.405 937 14.190<br />
2005 9.613 39.867 12.446 55.300 3.149 8.513 1.436 28.786 953 14.290<br />
Meyve<br />
1986-2002 yılları arasındaki ürünler itibariyle <strong>İzmir</strong> meyve ağaç sayısı ve verimlerindeki<br />
gelişmeleri konu alındığında aşağıdaki değerlere erişmekteyiz.<br />
Bu bağlamda, 1986 yılı baz alındığında ve ildeki meyve veren ağaç sayıları<br />
incelendiğinde; armut (% 37.4), ayva (% 51.4), elma (% 45.2), erik (% 3) ve kayısı üretimi<br />
(% 16.9) azalmıştır. Aynı dönemde ağaç başına verimler değerlendirildiğinde; armut (%<br />
9.1), ayva (% 8.7), elma (% 38.5), erik (% 13.3) ve kayısı (% 20) oranında azalma<br />
göstermiştir. İleriye dönük tahmin sonuçları değerlendirmek için 2005 yılında ağaç sayısı<br />
ve ağaç başına verimler; armutta sırasıyla % 13.6 azalış ve % 5 artış olacağı, 2005<br />
yılında üretim miktarının % 9.3 azalacağını belirlemektedir. Ayvada bu değerler sırasıyla<br />
% 10.9 azalış ve % 4.8 artış şeklinde olmakla birlikte üretim miktarı % 6.7 azalacaktır.<br />
Elmada ağaç sayısı % 6.3, verim ise % 8.3 azalmakta, bunun sonucunda üretim miktarı<br />
% 14.1 oranında düşmektedir. Erikte aynı şekilde ağaç sayısı % 5, verim ise % 3.8<br />
azalmakta, üretim miktarı % 8.7 daha az olmaktadır. Kayısı da ise ağaç sayısı yaklaşık %<br />
1 artmakta, fakat verim % 7.1 oranında düşmekte, sonuçta üretim miktarı % 6.4<br />
azalmaktadır.<br />
1986 yılı baz alındığında 2002 yılında kiraz ağaç sayısı % 303.6, ağaç başına verim ise %<br />
4.3 artmıştır. İldeki kiraz ağacı sayısı 2002 yılında en yüksek değerine ulaşmıştır. 2005<br />
yılı tahminlerine göre ağaç sayısı yaklaşık % 18, verim ise yaklaşık % 21 artacaktır.<br />
Buna bağlı olarak 2005 yılında ise % 6.7 artış öngörülmektedir. Yine aynı dönemde<br />
şeftali ve kestane ağaçları sayısı sırasıyla % 55.2 ve % 64.5 artmıştır. Ağaç başına şeftali<br />
veriminde % 12.9 artış gerçekleşirken, kestane veriminde % 30 azalma olmuştur. Şeftali<br />
üretiminin 2004 ve 2005 yıllarında sırasıyla % 34 ve % 31’lik bir azalma göstereceği<br />
tahmin edilmektedir. Aynı yıllarda kestane veriminde azalmaya karşılık ağaç sayısındaki<br />
artışla birlikte üretimin 2004’te % 6.2, 2005’te % 5.4 artacağı öngörülmektedir. İldeki<br />
zeytin ağaçları 1986 yılına göre çok az sayıda azalmış ve ürünün bol olduğu baz yıla göre<br />
yine ürünün bol olduğu 2002 yılında ağaç başına verim % 125 artmıştır. Aynı dönemde<br />
mandalina ağaç sayısı yaklaşık % 17 artış göstermiş ve verimde yine % 5’lik bir artış<br />
54
yaşanmıştır. Tahminler incelendiğinde zeytin ağaçlarında % 1’lik bir azalmayla birlikte<br />
verimdeki düşüşler 2004 ve 2005 yıllarında üretimin % 48.6 azalmasına neden olacaktır.<br />
Mandalinada hem ağaç sayısı hem de verim artışını takiben 2004 yılında üretim % 16.2,<br />
2005’te ise % 17.8 artış öngörülmektedir.<br />
Tablo 6.56 Meyve Ağaç Sayısı ve Verimleri<br />
Yıllar<br />
ARMUT AYVA ELMA ERİK KAYISI<br />
Meyve Meyve Meyve Meyve<br />
Verim Verim Verim Verim<br />
Veren<br />
Veren<br />
Veren Veren<br />
(kg/<br />
(kg/<br />
(kg/<br />
(kg/<br />
Ağaç<br />
Ağaç<br />
Ağaç<br />
Ağaç<br />
ağaç)<br />
ağaç)<br />
ağaç)<br />
ağaç)<br />
Sayısı Sayısı Sayısı Sayısı<br />
Meyve<br />
Veren<br />
Ağaç<br />
Sayısı<br />
Verim<br />
(kg/<br />
ağaç)<br />
1986 447.100 22 152.550 23 276.800 39 233.550 30 125.890 35<br />
1987 438.742 21 153.013 23 278.609 38 234.627 22 126.873 28<br />
1988 422.465 21 151.813 27 281.381 38 243.198 24 127.477 31<br />
1989 419.150 21 152.083 25 283.051 38 246.800 22 128.850 24<br />
1990 422.520 20 153.450 22 284.700 37 252.800 22 130.237 27<br />
1991 444.270 18 154.420 22 286.010 37 258.100 26 131.405 29<br />
1992 390.830 19 133.750 22 274.100 36 251.150 26 123.170 30<br />
1993 309.150 20 132.150 22 281.700 36 257.450 27 127.440 30<br />
1994 386.460 20 131.150 22 251.365 33 257.980 27 129.140 31<br />
1995 388.060 18 127.490 22 253.525 34 256.350 27 129.470 31<br />
1996 394.260 19 126.000 22 260.990 34 259.330 27 131.390 31<br />
1997 395.870 19 121.410 22 260.915 33 262.680 22 131.020 23<br />
1998 294.600 18 73.360 24 153.695 31 233.360 23 99.020 26<br />
1999 - - 72.975 - 154.255 29 234.710 23 99.700 23<br />
2000 285.010 20 73.306 24 155.615 30 236.200 26 101.365 29<br />
2001 280.340 19 73.306 23 155.665 29 236.150 26 102.875 28<br />
2002 280.010 20 74.145 21 151.765 24 226.630 26 104.620 28<br />
2003 274.066 20 71.399 22 148.620 25 223.669 26 104.999 27<br />
2004 258.021 20 68.724 22 145.440 23 219.460 25 105.405 26<br />
2005 241.976 21 66.049 22 142.261 22 215.251 25 105.812 26<br />
Tablo 6.57 Meyve Ağaç Sayısı ve Verimleri (devam)<br />
Yıllar<br />
KİRAZ ŞEFTALİ ZEYTİN KESTANE MANDALİNA<br />
Meyve<br />
Veren<br />
Ağaç<br />
Sayısı<br />
Verim<br />
(kg/<br />
ağaç)<br />
Meyve<br />
Veren<br />
Ağaç<br />
Sayısı<br />
Verim<br />
(kg/<br />
ağaç)<br />
Meyve<br />
Veren<br />
Ağaç<br />
Sayısı<br />
Verim<br />
(kg/<br />
ağaç)<br />
Meyve<br />
Veren<br />
Ağaç<br />
Sayısı<br />
Verim<br />
(kg/<br />
ağaç)<br />
Meyve<br />
Veren<br />
Ağaç<br />
Sayısı<br />
Verim<br />
(kg/<br />
ağaç)<br />
1986 279.250 23 743.630 31 12.402.412 12 160.100 40 1.144.943 60<br />
1987 290.237 19 761.580 30 12.415.975 6 160.400 44 1.129.053 49<br />
1988 292.136 26 795.820 31 12.450.145 14 168.100 45 1.124.803 46<br />
1989 292.500 25 827.735 31 12.341.066 4 172.900 50 1.154.620 72<br />
1990 302.390 24 845.480 31 12.502.566 15 175.600 45 1.157.140 68<br />
55
1991 308.140 28 835.780 34 12.564.400 6 185.150 44 1.149.430 68<br />
1992 338.290 28 746.580 36 12.281.300 12 216.400 38 1.160.830 67<br />
1993 347.790 28 796.300 38 12.294.650 6 218.350 40 1.164.800 67<br />
1994 399.890 28 806.700 39 12.326.450 18 225.400 36 1.184.285 67<br />
1995 411.450 28 824.500 39 12.344.450 4 230.500 38 1.189.495 65<br />
1996 439.930 35 859.900 41 12.468.700 23 248.600 34 1.219.150 60<br />
1997 565.280 34 976.750 36 12.504.380 3 257.050 31 1.227.280 65<br />
1998 936.300 28 1.068.700 38 11.906.127 25 268.650 34 1.274.880 69<br />
1999 1.059.025 29 1.090.440 37 11.979.850 2 269.100 35 1.281.336 60<br />
2000 1.075.380 29 1.100.600 38 12.248.710 21 259.850 33 1.303.136 64<br />
2001 1.118.275 28 1.131.590 38 12.258.410 3 261.475 33 1.321.550 74<br />
2002 1.127.005 24 1.153.890 35 12.328.510 27 263.375 28 1.340.246 63<br />
2003 1.194.269 24 743.630 35 12.240.993 13 271.538 28 1.361.910 71<br />
2004 1.261.533 21 761.580 35 12.231.498 14 279.700 28 1.381.364 71<br />
2005 1.328.797 19 795.820 35 12.222.002 14 287.863 27 1.400.818 71<br />
1986 yılına göre nar ağacı sayısı % 37.4, ağaç başına verim ise % 13 azalmıştır. Aynı<br />
dönemde incir ağacı sayısında çok az bir azalma olurken verimde de % 56.8 azalma<br />
göstermiştir. Üretim miktarında 2005’te % 3.5 azalma olacağı tahmin edilmektedir.<br />
İncirde ise ağaç sayısında ve verimde artışlar olacağı ve bunun sonucunda üretimin<br />
2005’te % 23 artması öngörülmektedir. İldeki çekirdeksiz kuru üzüm alanlarında baz<br />
yıla göre % 23.1, verimde de % 16.6’lık bir azalma gerçekleşmiştir. Tahmin edilen<br />
dönemde de verimdeki çok az miktarda artışa karşılık üzüm üretilen alanlarda artışlar<br />
devam etmekte ve buna bağlı olarak üretim miktarında 2005’te % 7.8’lik bir azalma<br />
olacağı hesaplanmıştır.<br />
Tablo 6.58 Meyve Ağaç Sayısı ve Verimleri (devam)<br />
Yıllar<br />
Meyve Veren<br />
Ağaç Sayısı<br />
NAR İNCİR (Yaş) ÇEKİRDEKSİZ ÜZÜM<br />
Verim<br />
(kg/ağaç)<br />
Meyve Veren<br />
Ağaç Sayısı<br />
Verim<br />
(kg/ağaç)<br />
Üretim Alanı<br />
(ha)<br />
Verim<br />
(kg/ha)<br />
1986 154.256 23 1.255.328 44 22.158 8.704<br />
1987 154.707 22 1.260.979 35 22.121 9.424<br />
1988 155.807 26 1.270.529 39 22.103 9.555<br />
1989 155.892 24 1.271.129 34 22.108 9.815<br />
1990 156.450 21 1.274.900 39 22.089 10.120<br />
1991 157.235 21 1.273.030 37 22.097 8.885<br />
1992 137.480 22 1.253.350 30 21.708 8.579<br />
1993 137.500 22 1.271.150 36 21.692 8.574<br />
1994 134.350 22 1.273.300 37 21.690 8.582<br />
1995 134.032 22 1.273.315 38 21.655 8.470<br />
1996 132.840 22 1.305.515 37 21.698 8.737<br />
1997 129.380 22 1.318.450 30 21.653 8.647<br />
1998 95.180 23 1.274.400 26 18.723 9.937<br />
56
1999 96.275 23 1.270.200 34 18.606 9.399<br />
2000 96.535 24 1.280.620 31 18.377 10.248<br />
2001 96.435 22 1.281.990 27 17.957 8.178<br />
2002 96.625 20 1.248.480 19 17.031 7.255<br />
2003 93.776 21 1.264.426 25 16.602 7.337<br />
2004 91.288 21 1.266.673 24 16.100 7.322<br />
2005 88.799 21 1.268.919 23 15.599 7.307<br />
Hayvan Varlığı ve Hayvansal Ürünler Üretimi<br />
1985-2002 döneminde <strong>İzmir</strong>’deki hayvan sayıları ve hayvansal ürünlerdeki gelişmeler<br />
ilerleyen yıllarda belirli artışlar yerine azalmalar göstermesi dikkat çekicidir. Konuya bu<br />
açıdan bakıldığında ilde bulunan sığır sayısındaki değişimin 2002 yılında yaklaşık<br />
olarak aynı düzeyde kaldığı görülmektedir. Elde edilen tahmin sonuçları<br />
değerlendirildiğinde, sığır sayısının 2004’te % 1.7, 2005’te ise % 2.4 artacağı<br />
öngörülmektedir.<br />
Koyun sayısı ise son yılda % 18.9 azalmıştır. İldeki koyun sayısının sürekli azalması ve<br />
2002 yılında en düşük düzeye inmesi baz alındığında sayının 2004 yılında % 4.5, 2005<br />
yılında ise % 6.7 azalacağı tahmin edilmektedir.<br />
Keçi sayısı 1988 yılında en yüksek düzeyde iken, bu yıldan itibaren yine sürekli bir<br />
azalma gerçekleşmiş ve 2002 yılında keçi sayısı en düşük düzeye inmiştir ve bu azalma<br />
% 20.4 oranındadır. İleriye dönük tahminler değerlendirildiğinde, 2004 yılında keçi sayısı<br />
% 2.5, 2005 yılında ise % 4.6 azalacaktır.<br />
Tavuk sayısında da yine azalmalar olmuştur. Bu azalma 1985 yılına göre son yılda %<br />
23.8’dir. Ancak 2002 yılı baz alındığında 2004’te yaklaşık % 2, 2005’te de yaklaşık % 3<br />
artış olacağı tahmin edilmektedir.<br />
İldeki hayvansal ürünlerin üretimi incelendiğinde ise et üretiminin 2002 yılında % 15.2<br />
azaldığı görülmektedir. Üretiminde ise 2004’te % 22.2 ve 2005’te % 19.3 artış olacağı<br />
tahmin edilmektedir.<br />
Süt üretimi 2002 yılında en yüksek düzeye ulaşmıştır. Baz yıla göre yaklaşık % 90’lık bir<br />
artış sağlanmıştır. 2002 yılına göre 2004’te % 1.7, 2005’te % 2.6 artış olacağı tahmin<br />
edilmektedir.<br />
İldeki yumurta üretimi 1985’e göre % 55.2 oranında azalmıştır. Üretimin en düşük<br />
olduğu 2002 yılına göre 2004’te yumurta üretiminin % 16.1, 2005’te ise % 24.6 azalacağı<br />
tahmin edilmektedir.<br />
57
Tablo 6.59 <strong>İzmir</strong> İlinde Yıllara Göre Hayvan Sayıları<br />
Yıllar SIĞIR (baş) KOYUN (baş) KEÇİ (baş) TAVUK (adet)<br />
1985 228.557 560.298 214.532 6.098.160<br />
1986 214.512 555.244 218.731 6.197.503<br />
1987 220.784 576.120 220.472 6.441.192<br />
1988 206.062 568.580 224.934 6.523.970<br />
1989 198.495 539.226 219.344 5.816.054<br />
1990 178.808 507.041 207.151 5.235.661<br />
1991 231.838 512.285 208.889 4.602.230<br />
1992 232.744 515.767 208.609 4.491.970<br />
1993 221.570 488.161 209.377 5.974.840<br />
1994 242.563 468.922 182.382 6.497.330<br />
1995 259.251 482.002 188.589 6.176.993<br />
1996 261.717 494.335 194.555 5.305.900<br />
1997 258.533 495.963 198.329 5.176.050<br />
1998 257.741 480.083 193.695 5.706.601<br />
1999 252.607 483.761 189.819 6.500.000<br />
2000 240.370 478.318 180.300 6.393.000<br />
2001 230.570 469.035 183.890 4.683.750<br />
2002 228.534 454.318 170.783 4.644.450<br />
2003 230.935 444.165 170.044 4.688.802<br />
2004 232.491 434.012 166.471 4.733.154<br />
2005 234.047 423.859 162.899 4.777.507<br />
Tablo 6.60 <strong>İzmir</strong> İlinde Yıllara Göre Hayvansal Ürünler Üretimi<br />
Yıllar ET (ton) SÜT (ton) YUMURTA<br />
1985 35.100 313.962 1.088.807<br />
1986 26.893 337.002 1.044.802<br />
1987 44.468 364.930 1.034.028<br />
1988 36.987 348.583 1.125.588<br />
1989 38.504 333.683 859.605<br />
1990 33.617 294.340 862.341<br />
1991 32.354 325.581 630.503<br />
1992 27.709 337.151 647.748<br />
1993 41.193 351.781 789.408<br />
1994 42.492 360.520 719.441<br />
1995 33.299 529.255 775.509<br />
1996 45.014 572.282 729.762<br />
1997 44.297 568.090 774.128<br />
1998 42.008 512.163 921.118<br />
1999 33.540 479.350 839.000<br />
58
2000 36.391 504.640 737.643<br />
2001 28.064 562.449 532.287<br />
2002 29.761 595.701 487.654<br />
2003 37.221 600.874 449.995<br />
2004 36.365 606.047 408.954<br />
2005 35.509 611.220 367.913<br />
<strong>İzmir</strong> İli Tarımsal Potansiyeli ve Gelişme Olanakları<br />
<strong>İzmir</strong>’in genel tarımsal durumu ve geleceğe dönük gelişme durumu incelendikten sonra,<br />
tarımsal ürünlere hangi strateji alt yörelerinde daha öncelikli olarak yer verilmesi<br />
gerekliliği aşağıdaki tabloda açıklanmaktadır.<br />
Tablo 6.61 Alt Yörelere Göre Tarımsal Ürünlerin Olması Gereken Öncelik Sırası<br />
Ürün<br />
Alt Yöreler<br />
B C-D E1-E2 F1-F2<br />
Buğday 1 3 2 4<br />
Yonca 2 3 1 4<br />
Mısır 4 2 1 3<br />
Zeytin 3 4 1 2<br />
Pamuk 2 3 1 4<br />
Tütün 1 4 3 2<br />
Patates - - 1 -<br />
Domates 2 3 1 4<br />
Karpuz - - 1 -<br />
Enginar - - - 1<br />
Biber - - 1 -<br />
Turunçgil - 2 - 1<br />
Fıstık çamı 1 - - -<br />
Kesme çiçek - - - 1<br />
Çekirdeksiz Üzüm - 1 3 2<br />
Üzüm 2 4 1 3<br />
İncir - - 1 -<br />
Süt 3 2 1 4<br />
Et 3 1 2 4<br />
Tavuk eti 4 1 3 2<br />
Yumurta - 1 - 2<br />
Bal 1 3 2 4<br />
59
[1] ürünün ilgili alt yörede en fazla öneme sahip olduğunu, [2] ikinci derecede önemli<br />
olduğunu göstermektedir. Bu tabloda <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü tarımsal potansiyelinin<br />
düşüklüğünden ötürü ihmal edilmiştir.<br />
Yukarıdaki tablonun, yapılacak tarımsal yatırımlarda yol gösterici olacağı dikkate<br />
alınırsa, hangi strateji alt yörelerinde ne tür tarımsal yatırımların yapılabileceği de açıkça<br />
görülebilir.<br />
Geleceğe dönük strateji ve yatırım kararları belirlenirken, mevcut durum ve potansiyelin<br />
değerlendirilmesi oldukça faydalı ipuçları sunacaktır. Bu amaçla aşağıdaki tablo bir<br />
sentez yapmaktadır.<br />
Tablo 6.62 Strateji ve Yatırım Kararları Açısından Mevcut Durum ve Potansiyellerin<br />
Değerlendirilmesi<br />
Açıklama Mevcut Durum Gelişme Potansiyeli<br />
Nüfus<br />
<strong>İzmir</strong> nüfusu yaklaşık<br />
3.4 milyondur.<br />
<strong>İzmir</strong> nüfusunun % 18’i<br />
kırsal alanda<br />
yaşamaktadır.<br />
Azalması<br />
beklenmektedir.<br />
Tarım<br />
arazisi<br />
Toplam arazinin % 31’i<br />
I-IV. Sınıftır.<br />
I-IV. sınıf arazilerde<br />
tarım yapılırken, VI-VII.<br />
Sınıf arazilerde çayırmera<br />
ve orman arazisi<br />
bulunmaktadır.<br />
Maki formundaki VI-VII.<br />
Sınıf arazilerde zeytin ve<br />
fıstık çamı yetiştirilebilir<br />
Sulama<br />
Toplam su varlığı<br />
2654 hm 3 /yıl<br />
Örgütlenme • Tariş<br />
• Tarım Kredi Koop.<br />
• Tarımsal Kalkınma<br />
Kooperatifi<br />
• Sulama Kooperatifi<br />
• Su Ürünleri Koop.<br />
Üretim • Ürün çeşitliliği<br />
• Katma değeri yüksek<br />
meyve ve sebze üretimi<br />
• Ekolojik ürün üretimi<br />
• Çek.k.üzüm ve incir<br />
gibi ihraç ürünleri<br />
üretimi<br />
• Tıbbi bitki üretimi<br />
Tarım arazisinin % 48’i DSİ ve Köy Hizmetleri<br />
sulanıyor. Bunun % 81’i Gn.Md. tarafından<br />
hal sulamasıdır. yaklaşık 80000 ha<br />
sulamaya açılacaktır.<br />
Çiftçilerin % 70’i<br />
örgütlüdür.<br />
• Tarım arazileri amaç<br />
dışı kullanılıyor. Yüksek<br />
arazi rantı nedeniyle<br />
turizm ve sanayiye<br />
kayıyor.<br />
• Sanayi ve turizm<br />
kaynaklı kirlenme tarım<br />
alanlarını tehdit ediyor.<br />
AB uyum yasalarıyla<br />
birlikte, örgütlenme<br />
oranı artacaktır.<br />
• İlin konumu, liman ve<br />
AB gümrük birliği,<br />
meyve ve sebze<br />
ihracatını olanaklarını<br />
artıracaktır.<br />
• Ekolojik ürün üretimi<br />
ve ihracı artacak<br />
• Tıbbi bitki üretim veya<br />
ihracatı artacak<br />
Buradan görüldüğü üzere; nüfus beklendiği gibi tarımdan sanayiye kayacaktır.<br />
Tarımsal ürünlere hem daha yüksek katma değer kazandırma hem de yeni istihdam<br />
60
alanlarının yaratılması sağlanacaktır. Ayrıca yüksek rant nedeniyle tarım alanlarının<br />
amaç dışı kullanımının artabileceği ve bu nedenle gerekli tedbirlerin alınması<br />
gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bunları desteklemek için sulama yatırımları için devlet<br />
desteğine ihtiyaç olduğu belirlenmektedir. Diğer taraftan çiftçilerin örgütlenmeye<br />
eğilimli olduğu ancak AB uyum yasaları gibi zorlayıcı faktörlerin örgütlenme etkinliğini<br />
artıracağı belirlenmektedir. Son olarak da göreli bir şekilde yüksek gelir sağlayan<br />
zengin ürün deseninin alternatif ürünlerle ve yetiştirme teknikleriyle<br />
geliştirilmesi gerektiği söylenebilir.<br />
<strong>İzmir</strong> İli Tarımsal Amaç ve Stratejileri<br />
<strong>İzmir</strong>’de yetiştirilen ürünler gerek yurt içi gerekse yurt dışı pazarlama potansiyeline<br />
sahiptir ve ilin pazarlama sisteminde ve çiftçi örgütlenmesinde sorunlar olmakla birlikte<br />
diğer illerden daha iyi durumdadır. Bu bağlamda <strong>İzmir</strong> için belirlenen amaçları arasında<br />
başta sürdürülebilir tarımın gerçekleştirilmesi gelmelidir. Bunu takiben verimlilik ve<br />
gelirin artırılması düşünülmektedir. Bu iki amaç esas alınarak aşağıdaki tablo<br />
verilmektedir.<br />
Tablo 6.63 Tarımsal Amaç, Stratejiler ve Potansiyeller<br />
Amaç Strateji Potansiyel<br />
Ekolojik Tarım<br />
• Pazar şansı yüksek ürünler yetiştiriliyor.<br />
• Tahtalı koruma havzası gibi uygun alanlar var.<br />
• Liman ve gümrük birliği ürünlerin ihraç şansını artırıyor.<br />
• Eğitim düzeyi yüksek.<br />
• Halen sözleşmeli olarak ekolojik ürün üreten başarılı<br />
örnekleri var.<br />
Sürdürülebilir<br />
Tarım<br />
Verimlilik ve<br />
Gelirin<br />
Artırılması<br />
Hayvan Sağlığı<br />
Kontrolü<br />
Sulama<br />
Sistemlerinin<br />
İyileştirilmesi<br />
Katma Değeri<br />
Yüksek Ürünlerin<br />
Üretilmesi<br />
Pazarlama<br />
Sisteminin<br />
İyileştirilmesi<br />
Örgütlenmenin<br />
Etkinleştirilmesi<br />
• Hayvancılık kısıtlı bir alanda yoğunlaştığından kontrolü<br />
kolay.<br />
• Halen hayvan sağlığıyla ilgili yürütülen çalışmalar ve<br />
deneyimler var.<br />
• Çiftçi, sulamanın kendi refah düzeyine yaptığı katkının<br />
bilincinde olması nedeniyle bilinçli ve istekli.<br />
• Sulu tarımın halen örgütlü olarak yapılıyor olması, yeni<br />
yatırım ve projelerin başarısını artıracaktır.<br />
• İç ve dış pazar şansı var.<br />
• 2. Ürün yetiştirme olanakları yüksek.<br />
• Daha az girdi kullanıp verimi sabit tutarak yada aynı verimi<br />
daha az girdi kullanarak etkinliği artırıp gelir düzeyi<br />
artırılabilir.<br />
• Çiftçi pazar enformasyonunu sağlamak üzere üniversite<br />
yayım merkezleri ve Tarım Bakanlığı yayım kuruluşları<br />
mevcut.<br />
• Pazarlama kanalında yer alanlar bilinçli.<br />
• Çiftçinin eğitim düzeyi yüksek ve bilinçli.<br />
• Halihazır örgütlenmeyi geliştirecek kooperatif altyapısı ve<br />
deneyimi mevcut.<br />
61
Kırsal Turizm<br />
Hayvancılığın<br />
Geliştirilmesi Ve<br />
Yaygınlaştırılması<br />
Organize Çiçek<br />
İhtisas Sanayi<br />
Bölgesinin<br />
Faaliyete Geçmesi<br />
• Doğal dokusu zengin ve çekici.<br />
• Tarihi eserler açısından zengin.<br />
• Halen turizm potansiyeli var.<br />
• Eğitim düzeyi yüksek.<br />
• Çiftçiler bilinçli.<br />
• Hayvancılığa çok uygun alanlar var.<br />
• Bölgede et ve süt işleme tesisleri var.<br />
• Antalya’dan sonra en önemli ikinci merkez durumundadır.<br />
• Türkiye’deki kesme çiçek üretiminin yaklaşık %50’si<br />
<strong>İzmir</strong>’de üretilmektedir.<br />
• Toplam ihracat değeri 2000 yılında yaklaşık 9 milyon $’dır.<br />
• Kurulacak çiçek OSBnin ısıtılmasında jeotermal enerjinin<br />
kullanılması esas kabul edilmektedir. Böylece ısıtma<br />
maliyetleri en az düzeyde olacaktır. Bu amaçla jeotermal<br />
potansiyeli yeterli düzeyde olan dikili ve Bergama ilçeleri<br />
değerlendirmeye alınabilir.<br />
6.2.4 Turizm<br />
<strong>İzmir</strong> turizmin gerektirdiği tüm doğal ve kültürel özelliklere sahiptir. Bunun yanında<br />
<strong>İzmir</strong>’de 130 turizm işletme belgeli ve 51 turizm yatırım belgeli tesis mevcuttur. Bu<br />
tesislerdeki toplam yatak sayısı ise 34.715'tir. Bunlara ek toplam 278 seyahat acentesi<br />
bulunmaktadır. Bu bölümdeki ilgili tablolar Kültür ve Turizm Bakanlığı kaynaklıdır.<br />
Tablo 6.64 Turizm Belgeli İşletmeler<br />
Turizm Belgesi Türü Tesis Sayısı<br />
Tesis<br />
Yatak<br />
Yeme-İçme Tesisi<br />
Turizm İşletme Belgeli Tesis 130<br />
Turizm Yatırım Belgeli Tesis 51<br />
Turizm İşletme Belgeli Yatak 22.461<br />
Turizm Yatırım Belgeli Yatak 12.254<br />
Restoran 77<br />
Kafeterya 5<br />
Bar 3<br />
Müstakil Eğlence Yeri 17<br />
<strong>İzmir</strong>’in Türkiye turizmindeki yeri ele alındığında potansiyel kaynaklarının tam<br />
değerlendirilmediği görülmektedir. Türkiye’deki Turizm İşletme Belgeli Tesis Sayısı’nın %<br />
6.7’si <strong>İzmir</strong>’dedir. Diğer deyimiyle Türkiye’deki 1.933 tesisin 130’u <strong>İzmir</strong>’dedir.<br />
Türkiye’deki 313.298 turizm işletme belgeli yatağın da % 7.1’i, 22.461 yatırım belgeli<br />
tesisin de % 3.6’sı <strong>İzmir</strong>’dedir.<br />
Bu potansiyel içinde <strong>İzmir</strong>’de yabancıların ortalama kalış süresi 3.3 gündür ve<br />
Türkiye’de 8.8 milyon yabancı konaklamanın yalnızca % 5’i <strong>İzmir</strong>’de yapılmaktadır ki,<br />
bu da yaklaşık 435.000 civarındadır. Yabancı Gecelemede ise <strong>İzmir</strong> İlinin aldığı pay % 4<br />
olup, 36.4 milyon gecelemenin yaklaşık 1.5 milyonu <strong>İzmir</strong>’de gerçekleşmektedir.<br />
62
Bölgede 4 milyon yerli turist, 10 milyon civarında da yabancı turist gecelemektedir.<br />
Yabancıların ortalama kalış süresi 4 gün iken yerlilerin ise 2 gündür. Otellerde doluluk<br />
oranları yabancılar için % 35’ler civarında gerçekleşirken, yerliler için bu oran % 12’ler<br />
civarındadır.<br />
Ege Bölgesi termal özellikleri, tatil merkezi, sportif amaçlı faaliyetler, uluslararası<br />
toplantılara ev sahipliği ve turizm kompleksi gibi turistik faaliyetlerden pay<br />
almamaktadır. Bu da Ege Bölgesinin eksik müteşebbislik yönünü göstermektedir.<br />
<strong>İzmir</strong>’in turizm faaliyetlerine ait bilgiler ilişikteki tablolarda verilmiştir. Son iki yılda<br />
<strong>İzmir</strong>’de ortalama 1.1 milyon kişi konaklamıştır. Bunların % 39’u yabancı iken % 61’ini<br />
yerli turistler oluşturmaktadır. Yabancıların gecelemesi yerlilere nazaran 1.1 kat daha<br />
fazla olmuştur. Yabancıların <strong>İzmir</strong>’de kalış süreleri ortalama 3.3 gün iken yerliler<br />
ortalama 1.9 gün kalmaktadır. <strong>İzmir</strong>’de tesisler ortalama % 40 doluluk oranı ile<br />
çalışmaktadırlar. Yabancılarda doluluk oranı % 22’lerde seyrederken yerlilerde bu oran<br />
% 15’lerde seyretmektedir.<br />
63
Tablo 6.65 Ege Bölgesinin Tesisler Bazında Turizm Değerleri (2001)<br />
Ege Bölgesi<br />
(2001)<br />
Tesis Cins ve<br />
Sınıfı<br />
Otel<br />
5 Yıldız<br />
4 Yıldız<br />
3 Yıldız<br />
2 Yıldız<br />
1 Yıldız<br />
Özel Belgelı<br />
Yüzer<br />
Termal<br />
Apart<br />
Toplam<br />
Motel<br />
Pansiyon<br />
Tatil Köyü<br />
Oberj<br />
Kamping<br />
Kaplıca<br />
Gençlik Kampı<br />
Golf Tesisi<br />
Eğitim Uygulama<br />
Turizm<br />
Kompleksi<br />
Tatil Merkezi<br />
Genel Toplam<br />
Konaklayan Kişi Sayısı<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
476 953 401 386 878 339<br />
596 606 491 979 1 088 585<br />
522 451 573 487 1 095 938<br />
152 303 365 298 517 601<br />
9 721 47 549 57 270<br />
2 450 11 371 13 821<br />
2 045 4 163 6 208<br />
Yabancı<br />
1 700 436<br />
1 891 631<br />
2 513 364<br />
901 887<br />
38 821<br />
7 776<br />
6 265<br />
Geceleme Sayısı<br />
Yerli Toplam<br />
821 289 2 521 725<br />
966 126 2 857 757<br />
1 024 757 3 538 121<br />
614 907 1 516 794<br />
90 664 129 485<br />
23 670 31 446<br />
7 661 13 926<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
8 628 9 241 17 869<br />
1 771 157 1 904 474 3 675 631<br />
8 054 3 044 11 098<br />
14 430 24 645 39 075<br />
371 429 126 602 498 031<br />
47 762<br />
7 107 942<br />
15 420<br />
97 217<br />
2 452 801<br />
19 042 66 804<br />
3 568 116 10 676 058<br />
6 667 22 087<br />
47 135 144 352<br />
415 065 2 867 866<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
691 1 038 1 729<br />
5 751<br />
3 006 8 757<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
2 165 761 2 059 803 4 225 564<br />
9 679 131<br />
4 039 989 13 719 120<br />
Yabancı<br />
Ortalama Kalış<br />
Süresi<br />
Yerli<br />
Toplam<br />
3.6<br />
2<br />
2.9<br />
3.2<br />
2<br />
2.6<br />
4.8<br />
1.8<br />
3.2<br />
5.9<br />
1.7<br />
2.9<br />
4<br />
1.9<br />
2.3<br />
3.2<br />
2.1<br />
2.3<br />
3.1<br />
1.8<br />
2.2<br />
-<br />
-<br />
-<br />
5.5<br />
2.1<br />
3.7<br />
4<br />
1.9<br />
2.9<br />
1.9<br />
2.2<br />
2<br />
6.7<br />
1.9<br />
3.7<br />
6.6<br />
3.3<br />
5.8<br />
-<br />
-<br />
-<br />
8.3<br />
2.9<br />
5.1<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
4.5<br />
2<br />
3.2<br />
Doluluk Oranı<br />
Yabancı<br />
Yerli<br />
Toplam<br />
34.05<br />
16.45<br />
50.5<br />
28.91<br />
14.77<br />
43.68<br />
31.63<br />
12.9<br />
44.52<br />
16.58<br />
11.3<br />
27.88<br />
6.9<br />
16.13<br />
23.03<br />
10.03<br />
30.53<br />
40.56<br />
16.66<br />
20.38<br />
37.04<br />
-<br />
-<br />
-<br />
23.27<br />
9.28<br />
32.55<br />
27.54<br />
13.83<br />
41.37<br />
13.3<br />
5.75<br />
19.05<br />
22.33<br />
10.83<br />
33.15<br />
54.43<br />
9.21<br />
63.64<br />
-<br />
-<br />
-<br />
18.92<br />
9.89<br />
28.81<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
31.33<br />
13.08<br />
44.41<br />
64
Tablo 6.66 Ege Bölgesinin Tesisler Bazında Turizm Değerleri (2002)<br />
Ege Bölgesi<br />
(2002)<br />
Tesis Cins Ve Sınıfı<br />
Otel<br />
5 Yıldız<br />
4 Yıldız<br />
3 Yıldız<br />
2 Yıldız<br />
1 Yıldız<br />
Özel Belgeli<br />
Konaklayan Kişi Sayısı<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
498 102 334 601 832 703<br />
818 778 452 506 1 271 284<br />
466 155 401 271 867 426<br />
272 162 339 913 612 075<br />
12 701 53 501 66 202<br />
2 690 11 668 14 358<br />
Yabancı<br />
1 996 480<br />
2 803 087<br />
2 178 666<br />
1 131 092<br />
66 544<br />
8 865<br />
Geceleme Sayısı<br />
Yerli Toplam<br />
711 115 2 707 595<br />
889 062 3 692 149<br />
822 363 3 001 029<br />
635 031 1 766 123<br />
77 333 143 877<br />
22 311 31 176<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
25 372 157 240<br />
3 182 587 11 499 189<br />
2 329 9 445<br />
40 988 99 095<br />
459 044 3 145 574<br />
-<br />
-<br />
5 463 10 043<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
711 1 425<br />
-<br />
-<br />
-<br />
-<br />
3 691 122 14 764 771<br />
Ortalama Kalış<br />
Süresi<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
4 2.1 3.3<br />
3.4 2 2.9<br />
4.7 2 3.5<br />
4.2 1.9 2.9<br />
5.2 1.4 2.2<br />
3.3 1.9 2.2<br />
- - -<br />
- - -<br />
5.9 2.3 4.7<br />
4 2 3.1<br />
2.5 2.7 2.5<br />
6 2.3 3.6<br />
4.8 3 4.4<br />
- - -<br />
8 3.3 4.5<br />
- - -<br />
- - -<br />
- - -<br />
2.6 2.2 2.4<br />
- - -<br />
- - -<br />
4.1 2.1 3.3<br />
Doluluk Oranı<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
34.99 12.46 47.45<br />
41.81 13.26 55.07<br />
32.62 12.31 44.94<br />
25.03 14.05 39.08<br />
17.08 19.85 36.93<br />
8.47 21.32 29.79<br />
- - -<br />
-<br />
-<br />
Yüzer<br />
-<br />
-<br />
- - -<br />
-<br />
-<br />
Termal<br />
Apart<br />
Toplam<br />
Motel<br />
Pansiyon<br />
Tatil Köyü<br />
-<br />
-<br />
22 243 11 057 33 300<br />
2 092 831 1 604 517 3 697 348<br />
2 880 864 3 744<br />
9 720 17 866 27 586<br />
564 817 155 522 720 339<br />
131 868<br />
8 316 602<br />
7 116<br />
58 107<br />
2 686 530<br />
41.18 7.92 49.11<br />
34.05 13.03 47.08<br />
13.9 4.55 18.44<br />
18.38 12.97 31.35<br />
43.29 7.4 50.69<br />
- - -<br />
-<br />
-<br />
Oberj<br />
Kamping<br />
-<br />
-<br />
576 1 656 2 232<br />
4 580<br />
25.03 29.85 54.88<br />
- - -<br />
-<br />
-<br />
Kaplıca<br />
-<br />
-<br />
- - -<br />
-<br />
-<br />
Gençlik Kampı<br />
-<br />
-<br />
- - -<br />
-<br />
-<br />
Golf Tesisi<br />
Eğitim Uygulama<br />
-<br />
-<br />
276 321 597<br />
714<br />
2.31 2.3 4.61<br />
- - -<br />
-<br />
-<br />
Turizm Kompleksi<br />
-<br />
-<br />
- - -<br />
-<br />
-<br />
Tatil Merkezi<br />
Genel Toplam<br />
-<br />
-<br />
2 671 100 1 780 746 4 451 846<br />
11 073 649<br />
35.67 11.89 47.56<br />
65
Tablo 6.67 <strong>İzmir</strong> İlinin Tesisler Bazında Turizm Değerleri (2001)<br />
<strong>İzmir</strong> (2001)<br />
Tesis Cins Ve Sınıfı<br />
Otel<br />
5 Yıldız<br />
4 Yıldız<br />
3 Yıldız<br />
2 Yıldız<br />
1 Yıldız<br />
Özel Belgelı<br />
Yüzer<br />
Apart<br />
Toplam<br />
Motel<br />
Pansiyon<br />
Tatil Köyü<br />
Genel Toplam<br />
Konaklayan Kişi Sayısı<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
151 845 126 171 278 016<br />
135 964 124 296 260 260<br />
64 892 248 903 313 795<br />
41 991 93 343 135 334<br />
4 623 17 933 22 556<br />
938 6 344 7 282<br />
902 2 540 3 442<br />
272 1 318 1 590<br />
401 427 620 848 1 022 275<br />
6 836 2 321 9 157<br />
999 12 798 13 797<br />
25 530 41 091 66 621<br />
434 792 677 058 1 111 850<br />
Geceleme Sayısı<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
533 908 237 998 771 906<br />
265 995 200 978 466 973<br />
258 084 478 349 736 433<br />
141 650 177 104 318 754<br />
7 295 24 455 31 750<br />
2 216 10 299 12 515<br />
1 585 4 991 6 576<br />
518 1 949 2 467<br />
1 211 251 1 136 123 2 347 374<br />
11 738 5 573 17 311<br />
3 080 25 487 28 567<br />
203 663 115 880 319 543<br />
1 429 732 1 283 063 2 712 795<br />
Ortalama Kalış<br />
Süresi<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
3.5 1.9 2.8<br />
2 1.6 1.8<br />
4 1.9 2.3<br />
3.4 1.9 2.4<br />
1.6 1.4 1.4<br />
2.4 1.6 1.7<br />
1.8 2 1.9<br />
1.9 1.5 1.6<br />
3 1.8 2.3<br />
1.7 2.4 1.9<br />
3.1 2 2.1<br />
8 2.8 4.8<br />
3.3 1.9 2.4<br />
Doluluk Oranı<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
28.32 12.62 40.94<br />
23.12 17.47 40.59<br />
11.72 21.71 33.43<br />
15.48 19.35 34.83<br />
5.55 18.61 24.16<br />
5.31 24.66 29.97<br />
7.75 24.42 32.17<br />
2.73 10.27 13<br />
19.03 17.85 36.87<br />
21.18 10.06 31.24<br />
1.93 15.95 17.87<br />
25.53 14.53 40.05<br />
19.37 17.4 36.76<br />
66
Tablo 6.68 <strong>İzmir</strong> İlinin Tesisler Bazında Turizm Değerleri (2002)<br />
<strong>İzmir</strong> (2002)<br />
Tesis Cins ve<br />
Sınıfı<br />
Otel<br />
5 Yıldız<br />
4 Yıldız<br />
3 Yıldız<br />
2 Yıldız<br />
1 Yıldız<br />
Özel Belgeli<br />
Yüzer<br />
Apart<br />
Toplam<br />
Motel<br />
Pansiyon<br />
Tatil Köyü<br />
Genel Toplam<br />
Konaklayan Kişi<br />
Sayısı<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
149 676 130 200 279 876<br />
155 242 106 059 261 301<br />
80 264 197 535 277 799<br />
26 170 90 109 116 279<br />
2 518 8 229 10 747<br />
804 5 979 6 783<br />
292 149 441<br />
414 966 538 260 953 226<br />
1 792 422 2 214<br />
571 4 527 5 098<br />
37 299 24 016 61 315<br />
276 321 597<br />
454 904 567 546 1 022 450<br />
Geceleme Sayısı<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
587 359 241 922 829 281<br />
457 258 195 232 652 490<br />
278 375 340 173 618 548<br />
87 294 163 872 251 166<br />
4 165 11 156 15 321<br />
1 471 9 503 10 974<br />
3 268 815 4 083<br />
1 419 190 962 673 2 381 863<br />
3 450 1 124 4 574<br />
3 632 10 553 14 185<br />
303 571 71 652 375 223<br />
714 711 1 425<br />
1 730 557 1 046 713 2 777 270<br />
Ortalama Kalış Süresi<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
3.9 1.9 3<br />
2.9 1.8 2.5<br />
3.5 1.7 2.2<br />
3.3 1.8 2.2<br />
1.7 1.4 1.4<br />
1.8 1.6 1.6<br />
11.2 5.5 9.3<br />
3.4 1.8 2.5<br />
1.9 2.7 2.1<br />
6.4 2.3 2.8<br />
8.1 3 6.1<br />
2.6 2.2 2.4<br />
3.8 1.8 2.7<br />
Doluluk Oranı<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
29.22 12.04 41.26<br />
35.21 15.03 50.24<br />
15.95 19.49 35.43<br />
11.4 21.41 32.81<br />
7.16 19.19 26.36<br />
2.84 18.35 21.19<br />
34.16 8.52 42.67<br />
23.9 16.21 40.1<br />
14.91 4.86 19.76<br />
5.68 16.5 22.18<br />
43.84 10.35 54.19<br />
2.31 2.3 4.61<br />
25.64 15.51 41.15<br />
67
Tablo 6.69 <strong>İzmir</strong>’in İlçeler Bazın Turizm Değerleri (2000)<br />
<strong>İzmir</strong><br />
Bornova<br />
Buca<br />
Karşıyaka<br />
Konak<br />
Aliağa<br />
Bayındır<br />
Bergama<br />
Beydağ<br />
Çeşme<br />
Dikili<br />
Foça<br />
Karaburun<br />
Kemalpaşa<br />
Kınık<br />
Kiraz<br />
Menderes<br />
Menemen<br />
Ödemiş<br />
Seferihisar<br />
Selçuk<br />
Tire<br />
Torbalı<br />
Urla<br />
Çankaya<br />
Gaziemir<br />
Toplam<br />
Konaklayan Kişi Sayısı<br />
Yabancı<br />
Yerli<br />
Toplam<br />
2 707<br />
31 015<br />
33 722<br />
734<br />
4 798<br />
5 532<br />
124 472<br />
386 859<br />
511 331<br />
195<br />
4 193<br />
4 388<br />
7 927<br />
3 472<br />
11 399<br />
56 822<br />
103 132<br />
159 954<br />
1 720<br />
12 259<br />
13 979<br />
11 348<br />
11 929<br />
23 277<br />
58 941<br />
37 863<br />
96 804<br />
18 266<br />
37 735<br />
56 001<br />
80 736<br />
73 032<br />
153 768<br />
154<br />
1 970<br />
2 124<br />
374<br />
2 523<br />
2 897<br />
822<br />
2 310<br />
3 132<br />
3 116<br />
368 334<br />
2 369<br />
715 459<br />
5 485<br />
1 083 793<br />
Geceleme Sayısı<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
4 394 53 848 58 242<br />
Ortalama Kalış Süresi<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
1.6 1.7 1.7<br />
Doluluk Oranı (%)<br />
Yabancı Yerli Toplam<br />
2.62 32.12 34.74<br />
- -<br />
-<br />
-<br />
2 422 8 721 11 143<br />
283 436 712 785 996 221<br />
623 12 416 13 039<br />
- -<br />
3.3 1.8 2.0<br />
2.3 1.8 1.9<br />
3.2 3.0 3.0<br />
7.61 27.39 34.99<br />
10.19 25.64 35.83<br />
1.85 36.87 38.72<br />
- -<br />
-<br />
-<br />
9 020 4 141 13 161<br />
- -<br />
1.1 1.2 1.2<br />
6.22 2.86 9.08<br />
- -<br />
-<br />
-<br />
200 476 253 517 453 993<br />
7 068 31 490 38 558<br />
98 661 27 283 125 944<br />
- -<br />
3.5 2.5 2.8<br />
4.1 2.6 2.8<br />
8.7 2.3 5.4<br />
11.51 14.56 26.07<br />
3.31 14.73 18.04<br />
23.75 6.57 30.32<br />
- -<br />
-<br />
-<br />
- -<br />
- -<br />
-<br />
-<br />
- -<br />
- -<br />
-<br />
-<br />
- -<br />
- -<br />
-<br />
-<br />
229 344 72 908 302 252<br />
- -<br />
3.9 1.9 3.1<br />
22.90 7.28 30.18<br />
- -<br />
-<br />
-<br />
- -<br />
- -<br />
-<br />
-<br />
74 744 93 351 168 095<br />
306 634 153 242 459 876<br />
195 5 366 5 561<br />
546 10 666 11 212<br />
3 838 6 907 10 745<br />
- -<br />
4.1 2.5 3.0<br />
3.8 2.1 3.0<br />
1.3 2.7 2.6<br />
1.5 4.2 3.9<br />
4.7 3.0 3.4<br />
13.35 16.67 30.02<br />
25.99 12.99 38.97<br />
0.76 20.94 21.71<br />
2.26 44.15 46.41<br />
6.81 12.25 19.06<br />
- -<br />
-<br />
-<br />
4 178<br />
1 225 579<br />
9 959<br />
1 456 600<br />
14 137<br />
2 682 179<br />
- -<br />
1.3<br />
3.3<br />
4.2<br />
2.0<br />
2.6<br />
2.5<br />
11.89<br />
14.57<br />
28.34<br />
17.32<br />
40.24<br />
31.89<br />
68
İlçeler bazında baktığımızda turizm potansiyeli denize kıyısı olan ilçelerde toplanmıştır.<br />
Burada en büyük eksiğimiz antik devirlerden gelen ören yerlerinin kazı alanlarını<br />
turizm’in hizmetine verilemeyişidir. Dünyanın en ünlü antik şehirlerinden birini<br />
barındıran Bergama’da bile konaklayan kişi sayısı 2000 yılı itibariyle 10 bin kişini<br />
altındadır.<br />
2002 yılında Türkiye’ye gelen yabancı sayısı 13.3 milyon kişidir. Bu kişilerin Türkiye’ye<br />
bıraktıkları toplam döviz miktarı 9 milyon dolardır 1 . Ortalama olarak bir yabancının<br />
Türkiye’ye bıraktığı döviz miktarı ise 680 dolardır. <strong>İzmir</strong> ilinde kalanların bıraktıkları<br />
döviz miktarı ise 295.7 milyon dolardır. Bu değerde Türkiye turizm gelirlerinin yaklaşık<br />
olarak % 3.3’üne karşılık gelmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> İlinin en büyük problemi arz ettiği hizmetlerin talep edilen turizm hizmeti<br />
olmadığı noktasıdır.<br />
Yukarıdaki sorunu nicelendirmek üzere konuyu değerlendirdiğimizde <strong>İzmir</strong> 2002 yılında<br />
451 bin yabancı turisti % 25 doluluk oranı ile ağırladığı görülmektedir. Ancak <strong>İzmir</strong>,<br />
2004’ten başlayarak ağırladığı turist sayısını yatırımları ile orantılı olarak arttırmayı<br />
hedeflemelidir. Bununla ilgili olarak üç senaryoya göre 2004-2013 yılı hedef artışlara<br />
göre planlanan yabancı turist sayısı ilgili tabloda verilmiştir. Bu artış değerlerinde turizm<br />
yatırımlarının büyüklükleri dikkate alınmıştır.<br />
Tablo 6.70 Hedef Artışlara Göre Beklenen Turist Sayıları<br />
Yıllar<br />
Hedef Artış<br />
(%)<br />
Senaryo 1 Senaryo 2 Senaryo 3<br />
Hedef Sayı<br />
(1000)<br />
Hedef Artış<br />
(%)<br />
Hedef Sayı<br />
(1000)<br />
Hedef Artış<br />
(%)<br />
Hedef Sayı<br />
(1000)<br />
2003 - 500 - 500 - 500<br />
2004 5 525 6 530 5 525<br />
2005 5 551 6 562 6 557<br />
2006 5 579 7 601 7 595<br />
2007 5 608 7 643 8 643<br />
2008 6 644 8 695 9 701<br />
2009 6 683 8 750 10 771<br />
2010 7 731 9 818 11 856<br />
2011 7 782 9 891 12 959<br />
2012 8 844 10 980 13 1083<br />
2013 8 912 10 1079 14 1235<br />
Birinci senaryoda mevcut durum ve planlanan yatırımları dikkate alarak ilk dört yıl sabit<br />
daha sonra ikişer yıllık ve her dönemde 1 puan artacak şekilde aşamalı artış, ikinci<br />
1 Anavatanda kendilerine yabancı muamelesi yapıldığından yakınmaları nedeniyle, yapılan<br />
hesaplamalarda yurt dışında ikamet eden vatandaşlarımızın Türkiye’de yaptıkları harcamalar dahil<br />
edilmemişlerdir.<br />
69
senaryoda ise ikişerli sabit dönemler ve 1 puan artacak şekilde aşamalı artış ve üçüncü<br />
senaryoda ise aritmetik dizi şeklinde artış oranına göre hedef sayı belirlenmiştir.<br />
Hedef artışlar ile beklenen turist sayısı yukarıdaki tarzda şekillendirilmiştir. Daha sonra<br />
ise mevcut yatak kapasitesinin doluluk oranına göre tahmin yapılmaktadır: Yaz<br />
Turizminde ideal değerler 6 aylık sezonda % 75 doluluk oranıyla turistin 10 gün<br />
gecelemesini sağlamaktır. Bu şekilde mevcut değerler ile ideal değerlere göre<br />
beklenebilecek turist sayısı aşağıdaki tabloda hesaplanmıştır. İdeal değerlere göre <strong>İzmir</strong>’e<br />
gelmesi gereken turist sayısı 1.6 milyon kişidir. Ancak gerçekleşen sayı ise bundan 3.4<br />
kat daha azdır. Hiç bir yatırım yapmadan yalnızca mevcut kapasitenin kullanılması ve<br />
ortalama kalış süresinin arttırılmasıyla kazanılacak 1.1 milyon daha fazla turisttir.<br />
Burada 2002 yılı için ideal sayı formülünü tersine uyguladığımızda 78.162 yatak<br />
değerine ulaşırız ki bu da göz ardı edilebilir. Eğer bu yatak değerini dikkate alırsak o<br />
zaman ağırlayabileceğimiz turist sayısının 2 milyonun üzerinde olacağı görülebilir.<br />
Tablo 6.71 Mevcut Değerlere Göre Hedeflenen Turist Sayısı<br />
Yatak Sayısı<br />
Doluluk<br />
Oranı (%)<br />
Ortalama Turist Sayısı Gelir Milyon ($)<br />
2002 Değerleri 34.715 25.64 3.8 454.904 309<br />
İdeal Değerler 34.715 75.00 10 1.562.175 1.062<br />
Senaryo 34.715 40.00 10 833.160 567<br />
Senaryo’da doluluk oranı % 40’a çıktığında ve ortalama 10 gün kalışla <strong>İzmir</strong>’e gelebilecek<br />
turist sayısı 833 bine çıkacaktır. Bu değerler ise 380 bin daha fazla turistin <strong>İzmir</strong>’e<br />
gelmesi anlamına gelmektedir.<br />
Son kolonda elde edilen ve edilebilecek ortalama gelir miktarları verilmiştir. Burada<br />
yalnızca kapasitenin ideal değer ve değerlere yaklaştıkça, gelir etkisinin miktarları açıkça<br />
görülmektedir.<br />
6.2.5 Mali Müesseseler<br />
Mali sektör, bankacılık sektörü, sermaye piyasası ve diğer mali kurumlar şeklinde üç<br />
ana başlıktan oluşmasına rağmen; Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde sermaye<br />
piyasasının gelişme sürecinde olması, diğer mali kurumların ve araçlarının yeterince<br />
yaygınlaşmamış olması dolayısıyla bankacılık sektörü ağırlıktadır. Yeterli bilgiye sahip<br />
olmayan ve (eski) alışkanlıklarını sürdüren işletme ve tasarruf sahipleri de, sektörün<br />
mali sistemdeki ağırlığını belirlemede etkili olmaktadır. Nitekim, pek çok firma, hisse<br />
senedi veya tahvil ihraç ederek finansman sağlamak yerine banka kredisi kullanmakta,<br />
tasarruf sahipleri ise alternatif yatırım araçları yerine banka mevduatını tercih<br />
etmektedir. Bu da mali sistemde bankacılığı ön plana çıkarmaktadır.<br />
Bankacılık Sektörü<br />
Şüphesiz <strong>İzmir</strong>’de bankacılık sektörü, Türk bankacılık sektörünün paralelinde bir<br />
gelişme göstermektedir. Ancak, <strong>İzmir</strong> ekonomisinin canlılığını oluşturan bireylerin,<br />
70
firmaların ve bunları fonlayan banka şubelerinin faaliyetleri doğrultusunda, <strong>İzmir</strong>’de<br />
faaliyette bulunan banka şubelerinin verimlilikleri, mevduat ve kredi yapıları ile rasyoları<br />
Türk bankacılık sektörünün genelinden ayrışma gösterebilir. Bu nedenle <strong>İzmir</strong>’deki<br />
bankacılık sektörü Ege Bölgesi ve Türkiye’deki bankacılık sektörü ile karşılaştırmalı<br />
olarak analiz edilmiştir .<br />
<strong>İzmir</strong> Bankacılığında Mevduatın Yapısı<br />
Bütün ticaret bankalarının borç almak ve borç vermek şeklinde belli başlı iki fonksiyonu<br />
vardır. Borç almak çoğu zaman mevduat şeklinde, borç vermek de kredi şeklinde ortaya<br />
çıkar. <strong>Ticaret</strong> bankalarının bütün bankacılık işlemlerinde kullandıkları kaynakların çok<br />
büyük bir bölümü mevduattan geldiğinden, mevduat hacmi büyük önem arz eder.<br />
Ancak, mevduat hacminin büyüklüğü kadar yapısı ve türleri de önemlidir.<br />
<strong>İzmir</strong>’deki toplam mevduat hacmindeki yıllar itibariyle gelişmeler aşağıdaki tabloda<br />
verilmiştir. Tabloda verilen mevduat rakamlarındaki gelişmelerin enflasyondan kısmen<br />
arındırılmasını sağlamak ve yıllar itibariyle reel gelişmeleri izleyebilmek için YP (yabancı<br />
para) cinsindeki mevduatın yanı sıra gerek TL. gerekse toplam mevduat hacmi ABD<br />
doları cinsinden verilmiştir. 1994 yılında 2.104 milyon dolar olan toplam mevduat hacmi<br />
2001 yılı itibariyle % 100’den fazla artarak 4.449 milyon dolara ulaşmıştır. <strong>İzmir</strong>’deki<br />
mevduatların Ege Bölgesi ve Türkiye’deki mevduat hacmi içerisindeki payına<br />
bakıldığında ise; 1990 yılı itibariyle 4.191 milyon dolar hacmine sahip Ege Bölgesi<br />
mevduatının % 50’sinin <strong>İzmir</strong>’de olduğu, bu rakamın 2001 yılı itibariyle artarak % 54’e<br />
ulaştığı görülmektedir.<br />
Tablo 6.72 <strong>İzmir</strong>’de Toplam Mevduat Hacminin Gelişimi (Milyon Dolar)<br />
Yıllar <strong>İzmir</strong> Ege Bölgesi % Pay Türkiye % Pay<br />
1994 2.104 4.191 50 32.795 6<br />
1995 2.894 5.508 53 44.431 7<br />
1996 3.571 6.628 54 57.165 6<br />
1997 3.518 6.578 53 61.273 6<br />
1998 4.264 8.053 53 77.097 6<br />
1999 5.166 9.496 54 89.361 6<br />
2000 5.607 10.084 56 101.884 6<br />
2001 4.449 8.216 54 80.633 6<br />
2002 5.002 8.720 57 86.835 6<br />
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />
Aynı şekilde, 1994’te Türkiye’deki toplam mevduatın % 6’sına sahip olan <strong>İzmir</strong><br />
istikrarlı bir şekilde bu payı 2001 yılına kadar korumuştur.<br />
71
Toplam mevduat hacmi TL ve YP’den oluşmaktadır. YP cinsindeki mevduatın Ege Bölgesi<br />
ve Türkiye ile karşılaştırmalı olarak <strong>İzmir</strong>’deki gelişimi 1 incelendiğinde, 1994 yılında 932<br />
milyon dolar olan mevduat hacminin 2001 yılında 2.169 milyon dolara ulaştığı, Ege<br />
Bölgesindeki YP cinsinden mevduat içerisindeki payının 1994 yılında % 47 iken, 2001<br />
yılında % 54’e yükseldiği, Türkiye’deki YP cinsinden mevduat içerisindeki % 6 olan<br />
payının değişmediği görülmektedir.<br />
Gerek TL ve YP cinsinden mevduat, gerekse bu ikisinin toplamından oluşan toplam<br />
mevduat hacmindeki gelişmeler dikkate alındığında; Ege Bölgesindeki mevduat hacminin<br />
<strong>İzmir</strong>’de yoğunlaştığı ve bu yoğunlaşmanın yıllar itibariyle arttığı, ancak Türkiye’deki<br />
mevduat hacmi içerisinde <strong>İzmir</strong>’in aldığı payın istikrarlı bir gelişme göstererek<br />
değişmediği görülmektedir. Ayrıca, 1997 ve 2001 yıllarında uluslararası para<br />
piyasalarında ve Türkiye’de yaşanan krizler özellikle <strong>İzmir</strong>’deki TL mevduat hacmi<br />
üzerinde olumsuz etkilere yol açmış ve bu mevduat hacminin azalmasına neden<br />
olmuştur. Bu durum, doğal olarak, <strong>İzmir</strong>’deki mevduat sahiplerinin, Türkiye<br />
ekonomisindeki gelişmelerin yanı sıra uluslararası para piyasalarındaki gelişmelere de<br />
duyarlı olduğu anlamına gelmektedir.<br />
Diğer taraftan, <strong>İzmir</strong>’deki toplam mevduat hacminin, 2002 yılı itibariyle mevduat<br />
türlerine göre dağılımı 2 incelendiğinde, tasarruf mevduatlarının payının % 39,2 ile<br />
Türkiye ortalamasının (% 24,5) oldukça üzerinde olduğu, döviz tevdiat hesaplarının<br />
payının (% 48,2) ise Türkiye ortalamasının (% 55,5) altında olduğu, <strong>İzmir</strong>’de bir<br />
anlamda para ikamesinin Türkiye ortalamasından düşük olduğu görülmektedir.<br />
Kredilerin Dağılımı ve Yapısı<br />
Bankalar para alıp satan kurumlar olmakla beraber doğal olarak birincil işlevleri çeşitli<br />
şekillerde toplamış oldukları fonları kredi olarak kullandırmaktır. Ancak, gelişmekte olan<br />
ülkeler genel olarak istikrarsız bir ekonomiye sahip oldukları için, bankaların kredi<br />
vermesi her zaman riskli bir fon kullanım biçimidir. Bu nedenle bankalar büyük<br />
montanlı kredi vermek istemezler. Yüksek getiri elde edecek olsalar bile, geriye dönüş<br />
riski yüksek olan kredi taleplerini karşılamakta çekinceli davranırlar. Dolayısıyla devlet<br />
iç borçlanma senetleri (DİBS) bankacılar için bir çekim unsuru olmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>’de toplam banka kredilerinin gelişimi incelendiğinde 1994 yılında 1.446 milyon<br />
dolar olan toplam banka kredileri 1998 yılında 2.919 milyon dolara yükselmiş ancak<br />
2001 yılında krizin etkisiyle 1994 yılındaki hacminin de gerisinde 1.263 milyon dolara<br />
gelmiştir. 1994-2001 yılları arasında <strong>İzmir</strong>’deki banka kredilerinin Ege Bölgesinden<br />
aldığı pay ise % 7’den % 5’e düşmüştür.<br />
Tablo 6.73 <strong>İzmir</strong>'de Toplam Banka Kredilerinin Gelişimi (Milyon Dolar)<br />
Yıllar <strong>İzmir</strong> Ege Bölgesi % Pay Türkiye % Pay<br />
1 Türkiye Bankalar Birliği<br />
2 Türkiye Bankalar Birliği<br />
72
1995 2.273 3.301 69 29.071 8<br />
1996 2.400 3.797 63 35.906 7<br />
1997 2.606 4.398 59 43.037 6<br />
1998 2.919 4.687 62 45.019 6<br />
1999 2.186 3.550 62 40.206 5<br />
2000 2.687 4.620 58 50.931 5<br />
2001 1.263 1.962 64 25.636 5<br />
2002 1.377 2.019 68 32.097 4<br />
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />
Bu durum <strong>İzmir</strong>’de banka kredilerindeki oynaklığın Ege Bölgesi ve Türkiye genelinden<br />
daha yüksek olduğu, ekonomik istikrarsızlıkların <strong>İzmir</strong>’deki kredi hacmi üzerinde daha<br />
fazla etkili olduğu anlamına gelmektedir.<br />
Toplam banka kredileri, ihtisas ve ihtisas dışı 1 olarak ayrıldığında; <strong>İzmir</strong>’de ihtisas<br />
kredilerinin istikrarsız bir gelişme gösterdiği, 1994 yılında 527 milyon dolar iken<br />
1995 yılında 800 milyon dolara ulaştığı, 2001 yılında ise 279 milyon dolara düştüğü<br />
görülmektedir. Aynı şekilde <strong>İzmir</strong>’deki ihtisas kredilerinin, Ege Bölgesi ve Türkiye<br />
genelindeki ihtisas kredileri içerisindeki payları da istikrarsızlık göstermiştir. Ege Bölgesi<br />
ihtisas kredileri içerisinde <strong>İzmir</strong>’in payı 1994 yılında % 61 iken, 1996 yılında % 36’ya<br />
düşmüş, 2001 yılında da % 67’ye yükselmiştir. Türkiye’deki ihtisas kredilerinden <strong>İzmir</strong>’in<br />
aldığı pay ise 1994 yılında % 11 iken, 2001 yılında % 9’a düşmüştür.<br />
İhtisas dışı kredilerin gelişimi ise nispeten daha istikrarlıdır. 1994 yılında 919<br />
milyon dolar olan <strong>İzmir</strong>’deki ihtisas dışı kredilerin hacmi, 1998 yılında 2.442 milyon<br />
dolara yükselmiş, 2001 yılında ise 984 milyon dolara düşmüştür. 1994 yılında % 76 olan<br />
Ege Bölgesi ihtisas dışı kredileri içerisinde <strong>İzmir</strong>’in payı 2001 yılında % 64’e düşmüştür.<br />
İhtisas kredilerinin sektörel dağılımı ele alındığında, <strong>İzmir</strong>’deki ihtisas kredilerinin<br />
dağılımının Türkiye genelinden büyük farklılık gösterdiği aşağıdaki tablodan<br />
anlaşılmaktadır. <strong>İzmir</strong>’de toplam kredilerin 2001 ve 2002 yılı itibariyle yaklaşık % 78’i<br />
ihtisas dışı, % 22’si ihtisas kredilerinden oluşmaktadır. Toplam krediler içerisinde %<br />
22’lik payı olan ihtisas kredilerinin 2001 yılında % 19’unun 2002 yılında ise % 15,8’inin<br />
tarım sektörüne verildiği, geri kalan kısmın gayrimenkul, mesleki ve diğer alanlara<br />
dağıldığı görülmektedir. Ege Bölgesi ve özellikle Türkiye geneli ile karşılaştırıldığında,<br />
<strong>İzmir</strong>’de toplam krediler içerisinde ihtisas kredilerinin payı yüksek olup özellikle tarım<br />
sektöründe yoğunlaşmaktadır.<br />
Tablo 6.74 İhtisas Kredilerinin Sektörel Dağılımı (% Pay)<br />
Yıllar<br />
İhtisas Kredileri<br />
Tarım Gayrimenkul Mesleki Denizcilik Turizm Diğer<br />
İhtisas Dışı<br />
Krediler<br />
Toplam*<br />
1 <strong>İzmir</strong>’deki ihtisas ve ihtisas dışı kredilerin gelişimi, Türkiye Bankalar Birliği<br />
73
<strong>İzmir</strong> 19,2 0,8 0,8 0,0 0,0 1,2 77,9 100,0<br />
2001 Ege Böl. 15,4 1,2 1,6 0,0 0,4 2,6 78,9 100,0<br />
Türkiye 7,3 1,2 0,5 0,0 0,2 3,0 87,8 100,0<br />
<strong>İzmir</strong> 15,8 3,0 0,0 0,8 0,1 1,9 78,4 100,0<br />
2002 Ege Böl. 12,0 2,1 0,0 1,2 0,2 2,8 81,6 100,0<br />
Toplam 4,6 0,4 0,0 0,3 0,1 5,2 89,3 100,0<br />
*Toplam Krediler = Kısa Vadeli Krediler + Orta ve Uzun Vadeli Krediler<br />
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />
<strong>İzmir</strong>’de Banka ve Şube Sayısı<br />
<strong>Ticaret</strong> bankası olarak faaliyette bulunan 29 bankanın 468 şubesi, mevduat kabul<br />
etmeyen 3 kalkınma ve yatırım bankasının birer şubesi olmak üzere, 2002 yılı itibariyle<br />
aşağıdaki tablodan da görüldüğü üzere <strong>İzmir</strong>’de toplam 32 bankanın 471 şubesi<br />
faaliyette bulunmaktadır.<br />
Tablo 6.75 <strong>İzmir</strong>'de Banka Şubelerinin Dağılımları<br />
Bankalar<br />
<strong>Ticaret</strong> Bankaları<br />
Kamusal Sermayeli Bankalar<br />
Özel Sermayeli Bankalar<br />
Tas. Mevd. Sig. Fonuna Devr. Bankalar<br />
Yabancı Bankalar<br />
Türkiye´de Kurulmuş Yabancı Bankalar<br />
Türkiye´de Şube Açan Yabancı Bankalar<br />
Mevduat Kabul Etmeyen Bankalar<br />
Kamusal Sermayeli Bankalar<br />
Özel Sermayeli Bankalar<br />
Şube Sayısı<br />
468<br />
136<br />
295<br />
Toplam 471<br />
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />
Bankaların şube sayılarının 1991-2002 yılları itibariyle gelişimi 1 incelendiğinde; 1991<br />
yılında 498 olan banka şubesi sayısı, 2000 yılında 613’e yükselmiş, Türkiye<br />
ekonomisinin yaşadığı krizin ardından 2001 yılında 523’e ve 2002 yılında 471’e<br />
gerilemiştir. <strong>İzmir</strong>’deki banka şubesi sayısının Ege Bölgesindeki banka şubesi sayısına<br />
oranı 1991-2001 yılları arasında % 40-43 aralığında kalmış, Türkiye’deki banka şubesi<br />
sayısına oranı ise 1991-2001 döneminde hiç değişmeden % 8 olarak kalmıştır.<br />
18<br />
19<br />
14<br />
5<br />
3<br />
1<br />
2<br />
Rasyo Analizleri<br />
<strong>İzmir</strong> Bankacılığında Yoğunlaşma Oranları<br />
1 Türkiye Bankalar Birliği<br />
74
Türk bankacılık sektörü, yoğunlaşmanın yaşandığı, az sayıda bankanın hakim olduğu<br />
oligopolistik bir yapıya sahiptir. Nitekim 31.12.2002 tarihi itibariyle faaliyette bulunan<br />
54 ticaret bankasının ilk onu toplam aktiflerin % 81’ine, toplam kredilerin % 74’üne,<br />
toplam mevduatın % 86’sına, karların % 53’üne, şube sayısının % 76’sına ve personel<br />
sayısının % 75’ine hakimdir. 1 Bu ilk 10 banka sırasıyla: T.C. Ziraat Bankası, Akbank<br />
T.A.Ş, Türkiye İş Bankası A.Ş, T. Garanti Bankası A.Ş, Yapı ve Kredi B.A.Ş, Türkiye Halk<br />
Bankası A.Ş, Türkiye Vakıflar Bankası T.A.O, Koçbank A.Ş, Pamukbank A.Ş, Finans<br />
Bank A.Ş’dir. Kamu bankalarının da sistem içinde büyük ağırlığı vardır.<br />
Tablo 6.76 Türk Bankacılık Sektöründe Yoğunlaşma Oranları<br />
Banka<br />
Toplam<br />
Aktifler<br />
(Milyar TL)<br />
Toplam<br />
Krediler<br />
(Milyar TL)<br />
Toplam<br />
Mevduat<br />
(Milyar TL)<br />
Net Dönem<br />
Kar/Zararı<br />
(Milyar TL)<br />
Şube<br />
Sayısı<br />
Personel<br />
Sayısı<br />
İlk 10 Bankanın<br />
Toplamı<br />
Türk Bankaları<br />
Toplamı<br />
171.795.076 41.467.235 122.301.092 1.259.608 4.661 92.926<br />
212.675.488 56.370.271 142.387.988 2.356.998 6.106 123.271<br />
Kamu Bank. Yoğ. 32 17 34 45 33 33<br />
Yoğ. Oranları 81 74 86 53 76 75<br />
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />
Üç büyük kamu bankası ( T.C.Ziraat B., T.Halk Bankası,T.Vakıflar B.) toplam aktiflerin<br />
% 32’sine, mevduat hacminin % 34’üne, kredilerin % 17’sine, şube sayısının % 33’ü ve<br />
personel sayısının % 33’üne 2002 yılı sonu itibariyle hakimdir.<br />
<strong>İzmir</strong>’deki bankacılık sektörü de benzer şekilde oligopol bir yapıya sahiptir. Türkiye’deki<br />
aktif büyüklüğüne göre ilk on bankanın <strong>İzmir</strong>’de yoğunlaşma oranları aşağıdaki tabloda<br />
verilmiştir. Buna göre 2002 yılı itibariyle <strong>İzmir</strong>’de faaliyet gösteren 32 ticaret bankasının<br />
on tanesi toplam şube sayısının % 76’sına ve toplam personel sayısının % 74’üne<br />
sahiptir. 2002 yılı itibariyle <strong>İzmir</strong>’de faaliyette bulunan ilk on banka, toplam aktif<br />
büyüklüğünün % 70’ine, toplam mevduat hacminin % 84’üne ve toplam kredi<br />
büyüklüğünün ise % 53’üne sahiptir. <strong>İzmir</strong> bankacılığında yoğunlaşma oranlarının<br />
yüksek olduğu görülmektedir. Kaldı ki, bu yoğunlaşma <strong>İzmir</strong>’deki ilk beş bankanın şube,<br />
çalışan sayısı, aktif büyüklüğü, mevduat büyüklüğü ve kredi büyüklüğü ele alındığında<br />
da kendisini göstermektedir. Oligopol piyasanın özelliklerinin ağır bastığı bu yapılanma<br />
içerisinde, doğal olarak ölçek ekonomilerinin geçerli olduğu düşünülebilir. Ancak,<br />
bankaların gelir-gider tablolarından ve bu konuda uygulamaya dönük yapılan<br />
çalışmalardan tam tersi bir sonuç çıkarılmaktadır. 2<br />
1 Türkiye Bankalar Birliği<br />
2 Ö. Faruk Çolak, Finansal Piyasalar ve Para Politikası, Ankara: Nobel Yayın Dağ. 2001, s.132-140.<br />
75
Tablo 6.77 <strong>İzmir</strong> Bankacılığında Yoğunlaşma Oranları (2002)<br />
Aktif Büyüklüğüne Göre İlk 10<br />
Banka<br />
Şube<br />
Sayısı Çalışan<br />
Sayısı<br />
<strong>İzmir</strong>’deki<br />
Şubelerin Aktif<br />
Büyüklüğü<br />
(Milyar TL)<br />
<strong>İzmir</strong>’deki<br />
Şubelerin<br />
Mevduat<br />
Büyüklüğü<br />
(Milyar TL)<br />
<strong>İzmir</strong>’deki<br />
Şubelerin Kredi<br />
Büyüklüğü<br />
(Milyar TL)<br />
İlk 10 Banka Toplamı 358 7.049 13.167.016 9.344.059 3.259.954<br />
<strong>İzmir</strong>'de Toplam 471 9.513 18.922.490,16 11.153.532,68 6.148.118<br />
Kamu Bankaları Yoğ. Oranı (%) 29 28 24 30 10<br />
Yoğ. Oranı İlk 5 Banka(%) 53 50 49 58 40<br />
Yoğ. Oranı İlk 10 Banka(%) 76 74 70 84 53<br />
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />
Sisteme egemen olan bankaların verimliliği ölçek büyüklüğü ile eş değildir. Başka bir<br />
ifadeyle büyük bankaların hakim olduğu piyasada küçük bankalar daha verimli çalıştığı,<br />
Türk bankalarında şube ve firma düzeyinde pozitif ölçek ekonomileri mevcut olmadığı,<br />
çıktılardaki eşit oranlı artışlar ortalama maliyetleri düşürmeyip tam aksine daha yüksek<br />
ortalama maliyetlere yol açmakta ve bunun da fonlama maliyetini yükselten unsurlardan<br />
birisi olduğu ileri sürülmektedir. 1<br />
Türkiye genelinde olduğu gibi, <strong>İzmir</strong>’de de kamu bankalarının yoğunlaşma oranlarını<br />
yüksek olduğuna dikkat çekmek gerekir. <strong>İzmir</strong>’de kamu bankaları şube sayısının %<br />
29’una, mevduatların % 30’una ve kredilerin % 10’una sahiptir.<br />
Devlet mülkiyetindeki bankaların kredi kararları, özel mülkiyetteki bankalardan daha<br />
çok açık veya kapalı hükümet yönlendirmelerine tabi olabilmektedir. Kamu bankalarının<br />
hemen hepsi aslında ekonominin belirli sektörlerine kaynak tahsisi için kurulmuşlardır.<br />
Krediler, çoğunlukla sorunlu endüstrilere hükümet yardımı vermenin bir aracı<br />
olarak kullanıldığı için, borçlunun kredi değerliliği kredi kararlarında yeterli ağırlık<br />
kazanmaz. Ayrıca, bu bankalar rekabete karşı korunduklarından, zararları hükümetçe<br />
karşılandığından ve kapanmaya karşı korunduklarından, zararlarını kontrol etmede,<br />
sorunlu kredileri belirlemede ve yenilik yapmada daha az motivasyona sahiptirler 2 . Daha<br />
fazla personel ve aşırı şubeleşme de söz konusu olduğundan, <strong>İzmir</strong>’de olduğu gibi, kamu<br />
bankalarının bankacılık sisteminde yoğunluk kazanmasının mali sistemin verimliliği ve<br />
etkinliği üzerinde olumsuz etkilere yol açacağı söylenebilir.<br />
Sermaye Yeterliliği<br />
Sermaye yeterliliği ve ilgili oranlar, bankaların öz kaynakları ile gösterdiği performansı<br />
ölçer. Gerek yabancı kaynak gerekse kullanım değerleri arasında ilişkiyi kurarak<br />
işletmenin borçlanma politikasının sınırları ve bağlı değerleri ile likit değerlerin dağılımı<br />
1 Tuba Ayan Yakıcı-Fikret Çankaya, Türk Bankacılık Sisteminin Ölçek Ekonomileri Açısından<br />
Değerlendirilmesi, Bankacılar dergisi, Sayı:43, 2002,ss.33-51.<br />
2 Morris Goldstein-Philip Turner, Yükselen Ekonomilerde Bankacılık Krizleri, Çev.A.İhsan Karacan, Dünya<br />
Yayıncılık, İstanbul, 1999, s.123.<br />
76
gibi konular hakkında bilgi sağlar. Güven unsuruna dayalı kurumlar olan bankaların<br />
konjonktür dalgalanmalarına karşı korunabilmelerinde en önemli unsuru sermaye yapıları<br />
oluşturur. Bu nedenle sermaye yeterliliği oranları bankalar açısından son derece<br />
önemlidir. 1 Ne yazık ki Türk bankacılık sistemi sermaye yeterliliği açısından oldukça zayıf<br />
durumdadır. Nitekim kar/öz sermaye, kar/aktif toplamı rasyoları sisteme uygulandığında<br />
dünyadaki bankalar içinde ilk sıraları Türk bankaları almasına karşılık finansal<br />
bağımsızlık, toplam aktif ve sermaye büyüklüklerine baktığımızda Türk bankalarını ön<br />
sıralarda görmek mümkün olamamaktadır. 2<br />
Sermaye yeterliliğine finansal bağımsızlık oranı (Öz kaynaklar/Toplam Aktifler), finansal<br />
kaldıraç oranı (Öz kaynaklar/Yabancı Kaynaklar) gibi oranlar göstermektedir. Ancak,<br />
<strong>İzmir</strong>’deki bankacılık faaliyetleri çerçevesinde sermaye yeterliliği araştırıldığında veri<br />
tabanının yetersizliği dikkate alınarak bankaların şube başına düşen ortalama öz<br />
kaynaklarından hareket edilmiş, <strong>İzmir</strong>’de faaliyette bulunan banka şubelerinin toplam öz<br />
kaynaklarının, yine bu şubeler tarafından verilen toplam kredilere oranı, sermaye<br />
yeterliliği rasyosu olarak alınmış ve Türkiye ortalaması ile karşılaştırılmıştır.<br />
Aşağıdaki tablodan da görüleceği gibi, <strong>İzmir</strong> bankalarının sermaye yeterliliği rasyosu,<br />
Türkiye ortalamasının çok üzerindedir. Öyle ki, 2002 yılı itibariyle <strong>İzmir</strong>’deki bankalar<br />
ortalama toplam öz kaynaklarından daha az kredi vermişlerdir. Türkiye’nin 2000<br />
ve 2001 yılında yaşadığı Kasım ve Şubat krizlerinin banka kredilerinde önemli<br />
daralmalara yol açtığı anlaşılmaktadır.<br />
Tablo 6.78 <strong>İzmir</strong> Bankacılığında Sermaye Yeterliliği<br />
<strong>İzmir</strong><br />
Türkiye<br />
Yıllar Özkaynaklar * (Milyar TL) Krediler (Milyar TL) Sermaye Yeterliliği<br />
2001 1.468.321 1.826.626 80<br />
2002 2.475.824 2.257.811 110<br />
2001 14.683.827 37.085.766 40<br />
2002 25.698.648 56.370.271 46<br />
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği *<strong>İzmir</strong> bankacılığının öz kaynakları, Türkiye’de ortalama şube başına düşen<br />
öz kaynakların <strong>İzmir</strong>’deki şube sayısı ile çarpılması ile elde edilmiştir.<br />
<strong>İzmir</strong> Bankacılığında Aktif Kalitesi<br />
Öz kaynakları ile yabancı kaynaklarını çeşitli aktiflere bağlayan bankalar açısından<br />
aktiflerin çeşidinin yanı sıra aktiflerin gelir getirme gücü, gelirin sürekliliği gibi aktif<br />
kalitesi göstergeleri önem kazanmaktadır. Aktifler içerisinde başlıca büyüklüklerden<br />
birisi olan kredilerin aktifler içerisindeki payı ve kredilerin toplam mevduatlar<br />
içerisindeki payı aktif kalitesi göstergeleri olarak kullanılmaktadır.<br />
1 Tezer Öçal ve diğerleri, Para Banka Teori Politika, Ankara: Gazi Kitapevi, 1997, 236.<br />
2 Çolak, s.93.<br />
77
Kredilerin toplam aktifler içerisindeki payının yüksek olması bankaların gerçek<br />
görevlerini yaptığının bir göstergesi olmakla beraber, bu oranın çok yüksek olması<br />
banka riskinin arttığının göstergesidir. Bu çerçevede, <strong>İzmir</strong> bankacılığında 2001 ve<br />
2002 yıllarında % 12 olan kredilerin toplam aktifler içerisindeki payı aşağıdaki tabloda<br />
görüldüğü üzere oldukça düşüktür ve bankaların riskten kaçınmak için asli görevleri<br />
olan finansal aracılık işlemlerini askıya aldıklarını göstermektedir. Bu oranlar Türkiye<br />
geneli ele alındığında 2001 yılında % 22 ve 2002 yılında % 27’dir. <strong>İzmir</strong> ortalamasından<br />
daha yüksek olmakla beraber, Türkiye genelinde de aktif kalitesinin düşük olduğu<br />
görülmektedir.<br />
Tablo 6.79 <strong>İzmir</strong> ve Türkiye'de Aktif Kalitesi<br />
<strong>İzmir</strong><br />
Türkiye<br />
Yıllar<br />
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />
Krediler<br />
(Milyar TL)<br />
Toplam Aktifler*<br />
(Milyar TL)<br />
Aktif Kalitesi<br />
(Krediler/Toplam Aktifler)<br />
2001 1.826.626 14.855.464 12<br />
2002 2.257.811 18.922.490 12<br />
2001 37.085.766 169.221.332 22<br />
2002 56.370.271 212.675.488 27<br />
*<strong>İzmir</strong>’deki toplam aktifler, Türkiye genelinde şube başına düşen ortalama aktif miktarının, <strong>İzmir</strong>’deki şube<br />
sayısına çarpımı ile bulunmuştur.<br />
Aşağıdaki tabloda da görüldüğü üzere kredilerin mevduat içerisindeki payı ele<br />
alındığında da yıllar itibariyle bu oranın azaldığı, 1995 yılında <strong>İzmir</strong>’de % 78.5 iken 2000<br />
yılında % 48’e, 2002 yılında ise % 27.5’e düştüğü görülmektedir. Türkiye genelinde de<br />
kredilerin mevduat içerisindeki payı gerilemesine rağmen, <strong>İzmir</strong> ortalamanın üzerindedir.<br />
<strong>İzmir</strong>’de Mevduatların krediye dönüşme oranının Türkiye ortalamasının altında olması,<br />
reel kesime kaynak aktarma imkanlarının yeterince kullanılmadığının bir<br />
göstergesidir.<br />
Tablo 6.80 <strong>İzmir</strong> ve Türkiye'de Aktif Kalitesi (Kredi/Mevduat)<br />
1995 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002<br />
<strong>İzmir</strong> 78,5 67,2 74,1 68,5 42,3 47,9 28,4 27,5<br />
Ege Bölgesi 61,3 59,0 69,3 60,9 38,7 47,3 24,6 23,2<br />
Türkiye 65,4 62,8 70,2 58,4 45,0 50,0 31,8 37,0<br />
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />
<strong>İzmir</strong> Bankacılığında Aktif Karlılığı<br />
Bankaların aktiflerini ne kadar verimli kullandığını gösteren aktif karlılığı, karların<br />
ortalama toplam aktiflere oranlanması ile bulunur. Izmir ve Türkiye bankacılığının aktif<br />
karlılığı aşağıdaki tabloda yer almaktadır. <strong>İzmir</strong> ile ilgili veriler sınırlı olduğu için, aktif<br />
verimliliği net karın toplam kredilere oranlanması ile hesaplanmıştır. 1999-2001 yılları<br />
78
arasında -% 47’ye varan oranlarda aktif karlılığı negatif çıkan <strong>İzmir</strong> bankacılığında, aktif<br />
karlarının Türkiye geneline göre daha oynak olduğu görülmektedir. Bu durum makro<br />
ekonomik göstergelerin iyi olduğu dönemlerde <strong>İzmir</strong> bankacılığının daha karlı, kriz<br />
dönemlerinde ise Türkiye ortalamasına oranla daha zararlı çıktığını göstermektedir.<br />
Tablo 6.81 <strong>İzmir</strong>'de ve Türkiye'de Aktif Karlılığı<br />
Yıllar<br />
Net Kar<br />
(Milyar TL)<br />
<strong>İzmir</strong><br />
Toplam<br />
Kredi<br />
(Milyar TL)<br />
Net Kar<br />
(Milyar TL)<br />
Türkiye<br />
Toplam<br />
Kredi<br />
(Milyar TL)<br />
Aktif Karlılığı (Net<br />
Kar/Krediler)<br />
<strong>İzmir</strong><br />
Türkiye<br />
1995 8 438.9 136 341.0 104.897,26 1 743 660 6 6<br />
1996 20 634.8 257 967.0 255.633,42 3 860 068 8 7<br />
1997 38 540.2 533 503.0 485.777,19 8 811 893 7 6<br />
1998 59 602.7 915 622.0 759.986,00 14.122.355 7 5<br />
1999 -23 971.8 1 180 744.0 -305.750,00 21.714.974 -2 -1<br />
2000 -211 941.3 1 805 329.0 -2.709.599,00 34.213.480 -12 -8<br />
2001 -850 921.0 1 826 626.0 -11.239.316,00 37.085.766 -47 -30<br />
2002 181 806.0 2 257 811.0 2.341.090,00 52.631.490 8 4<br />
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği<br />
<strong>İzmir</strong> Bankacılığında Personel Verimliliği<br />
Personel verimliliği, bankaların teknolojiden yararlanma derecesini ve toplam faiz dışı<br />
giderler arasında personel giderlerini ölçmeyi sağlar. Teknolojik gelişmelerden<br />
yararlanamayan ve yoğun şubeleşme politikası izleyen bankalar, emek-yoğun olarak<br />
çalışmaktadırlar. Mevduat ve kredilerin personel sayısına oranlanması ile personel<br />
verimliliği ölçülebilmektedir 1 .<br />
<strong>İzmir</strong> ve Türkiye genelinde bankaların personel verimliliği 2 karşılaştırmalı olarak yıllar<br />
itibariyle gelişmeler incelendiğinde, <strong>İzmir</strong>’de bankalarda çalışan personel başına düşen<br />
gerek kredi, gerekse mevduat miktarı Türkiye ortalamasının altındadır. Bu durum,<br />
<strong>İzmir</strong>’deki şubeleri personelin bilgi ve becerilerini artırmaya, emekten tasarruf sağlayan<br />
organizasyon biçimlerine gitmeye ve personelin daha verimli çalışmasına yönelik<br />
önlemler almaya yöneltmektedir.<br />
Personelin uzmanlık, eğitim düzeyi ve otomasyon düzeyi bankaların verimlilikleri ve<br />
karlılıklarının etkilemektedir. Personelin yoğunluğu eğitimsizliği ve enflasyon ortamının<br />
personel giderlerini düşürmeyi engellemesi bankaların maliyetlerini artırmakta ve onları<br />
gelir artırıcı işlemlere yöneltmektedir.<br />
1 Mert Ural, Tezi, s.85.<br />
2 <strong>İzmir</strong> Bankacılığında Personel Verimliliği, Türkiye Bankalar Birliği<br />
79
<strong>İzmir</strong> Bankacılığında Şube Verimliliği<br />
Son yıllarda Türk bankacılık sisteminin içine girdiği krizin etkisiyle değişmekle beraber,<br />
Türk bankacılık sisteminde yer alan bankalar uzun yıllar bankalar arası rekabetin yoğun<br />
olduğu ve mevduat faizlerinin kendileri dışında belirlendiği bir ortamda, tasarruf<br />
sahiplerine yakın olabilmek, daha fazla mevduat toplamak ve bu mevduatı yüksek faiz<br />
oranları ile plase etmek arzusuyla çok şubeli bankacılığa yönelmişlerdir. Çok şubeli<br />
bankacılıkta şube yeri seçiminde, şube sayısında rasyonel davranılmaması ile birlikte<br />
yüksek maliyetler ortaya çıkmakta ve banka verimliliği olumsuz etkilenmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> ve Türkiye genelinde bankaların şube verimliliği 1 , personel verimliliğinde de olduğu<br />
gibi, <strong>İzmir</strong>’de faaliyette bulunan banka şubelerinin gerek şube başına düşen kredi<br />
gerekse mevduat dağılımında Türkiye ortalamasının altında olduğu görülmektedir. Yıllar<br />
itibariyle Türkiye’de olduğu gibi <strong>İzmir</strong>’de de banka şubelerinin sayısı azalmış olmasına<br />
rağmen, şube verimliliğinin düşük çıkması, <strong>İzmir</strong>’deki banka şubelerinin finansal<br />
aracılık fonksiyonlarını etkin şekilde yapamadıklarının bir diğer göstergesidir.<br />
<strong>İzmir</strong>’de Finansal Derinleşme<br />
Finansal derinleşme, finans sisteminin gerek büyüklük gerekse yapı itibariyle<br />
değişmesini ifade etmektedir. Finans sisteminin hangi ölçüde genişlediğini ve finansal<br />
araçların ne kadar çeşitlendiğini gösterir. Buna göre, finans sistemi belirli bir derinlik<br />
kazandığı zaman, mevduat ve kredilerin vadelerini birbirine eşitleyerek, piyasalara ilişkin<br />
bilgi toplama sürecinde ölçek ekonomilerinden yararlanarak ve riski dağıtarak işlem<br />
maliyetlerini en aza indirebilir. Finansal aracılık faaliyetlerinden bu tür faydaların elde<br />
edilebilmesi için, finans sisteminin etkin bir şekilde çalışması gerekir.<br />
Finansal derinlik (parasal büyüklüklerin GSMH’ya oranı) ekonomilerin gelişmesinin bir<br />
sonucu olmasına rağmen, böylesi artışların hepsi olumlu olarak yorumlanmamaktadır.<br />
Banka pasiflerinin büyümesi ekonominin büyüklüğüne ve uluslar arası rezervlerin<br />
stoğuna göre çok hızlı ise; banka varlıkları likidite, vade ve para cinsine göre banka<br />
pasiflerine oranla önemli ölçüde farklıysa; bankanın sermayesi ve/veya kredi-zarar<br />
karşılıkları banka varlıklarının oynaklığını karşılayacak kadar değilse ve ekonomi büyük<br />
güven şoklarıyla karşı karşıya ise, o zaman bankacılık sisteminin kırılganlığının<br />
artmasının neden olmaktadır 2 .<br />
Finansal göstergelerden en çok kullanılanı M2/GSMH olmasına rağmen Finansal Varlık<br />
Stokları/GSMH göstergesinin de kullanıldığı görülmektedir 3 . <strong>İzmir</strong> ve Türkiye genelinde<br />
finansal derinleşmeye ilişkin göstergeler yıllar itibariyle aşağıdaki tablolarda verilmektedir.<br />
1 <strong>İzmir</strong> Bankacılığında Şube Verimliliği, Türkiye Bankalar Birliği<br />
2 Morris Goldstein-Philip Turner, a.g.e., ss.117-118.<br />
3 Tezer ÖÇAL-Ö.Faruk ÇOLAK, Finansal Sistem ve Bankalar, Nobel yayın Dağıtım, Ankara, 1999,<br />
s.272.<br />
80
Tablo 6.82 <strong>İzmir</strong>’de Finansal Derinleşme<br />
Yıllar<br />
Cari Fiyatlarla<br />
GSMH<br />
(Milyar TL)<br />
Krediler (Milyar<br />
TL)<br />
Toplam<br />
Mevduat<br />
(Milyar TL)<br />
Finansal Finansal<br />
Derinleşme Derinleşme<br />
Krediler/GSMH Mevduatlar/GSMH<br />
1995 577.547 136.341 173.602 24 30<br />
1996 1.095.500 257.967 383.907 24 35<br />
1997 2.056.620 533.503 720.305 26 35<br />
1998 3.574.660 915.622 1.337.466 26 37<br />
1999 5.456.798 1.180.744 2.789.958 22 51<br />
2000 9.089.081 1.805.329 3.766.438 20 41<br />
2001 13.382.810 1.826.626 6.436.570 14 48<br />
Kaynak: Türkiye Bankalar Birliği ve DPT<br />
Finansal derinleşme göstergesi olarak kullandığımız mevduatların ve kredilerin GSMH’ya<br />
oranının yıllar itibariyle gelişimi, <strong>İzmir</strong>’deki bankacılık faaliyetlerinin Türkiye<br />
ortalamasının daha altında bir oranda reel sektöre kaynak aktarabildiğini<br />
göstermektedir. Özellikle kredilerin GSMH içindeki payı 1995 yılında Türkiye<br />
ortalamasının üzerinde iken, dönemin sonlarına doğru bu oranın Türkiye ortalamasının<br />
önemli ölçüde altına düşmesi, bir anlamda <strong>İzmir</strong>’de bankacılık sektörü ile reel sektör<br />
arasında ekonomik gelişmeyi sağlayan bağın koptuğu şeklinde yorumlanabilir. Bu<br />
durumda <strong>İzmir</strong> bankacılığının <strong>İzmir</strong>’de reel sektörün gelişmesi için ihtiyaç duyduğu<br />
fonları sağladığını söylemek güçtür.<br />
Tablo 6.83 Türkiye’de Finansal Derinleşme<br />
Yıllar<br />
Cari Fiyatlarla<br />
GSMH<br />
(Milyar TL)<br />
Krediler<br />
(Milyar TL)<br />
Toplam Mevduat<br />
(Milyar TL)<br />
Finansal Derinleşme<br />
Krediler/GSMH<br />
Finansal Derinleşme<br />
Mevduatlar/GSMH<br />
1995 7.854.887 1.743.660 2.664.937 22 34<br />
1996 14.978.067 3.860.068 6.145.516 26 41<br />
1997 29.393.263 8.811.893 12.545.561 30 43<br />
1998 53.518.332 14.122.355 24.185.291 26 45<br />
1999 78.282.967 21.714.974 48.263.769 28 62<br />
2000 125.596.129 34.213.480 68.442.406 27 54<br />
2001 179.480.078 37.085.766 116.646.946 21 65<br />
Kaynak:Türkiye Bankalar Birliği ve DPT,<br />
81
Kamu Maliyesi<br />
Kamu harcamaları ve toplanan vergiler çerçevesinde <strong>İzmir</strong>’in kamu maliyesi açısından<br />
analizi, <strong>İzmir</strong>’in diğer illere kamu eliyle kaynak aktarıp aktarmadığını ortaya koyması<br />
açısından önemlidir. Diğer illere kaynak aktarması, şüphesiz bölgesel dengesizlikleri<br />
gidermeye yönelik ekonomi politikaları çerçevesinde düşünüldüğünde normal<br />
karşılanmalıdır. Ancak, yine de bu durumun bir ölçüde <strong>İzmir</strong> ekonomisinin<br />
küçülmesine, en azından ekonominin durağanlaşmasına yol açabileceğine de dikkat<br />
çekmek gerekir.<br />
Yıllar itibariyle <strong>İzmir</strong>’e tahakkuk ettirilen genel bütçe vergi gelirleri ile bunların<br />
tahsilatına ilişkin bilgiler aşağıdaki tabloda verilmiştir. 2000-2002 döneminde <strong>İzmir</strong>’e<br />
tahakkuk edilen verginin yaklaşık % 88-90’ının tahsil edildiği, bunun Türkiye’de<br />
tahakkuk edilen verginin tahsilat oranına paralellik gösterdiği anlaşılmaktadır. <strong>İzmir</strong>’den<br />
tahsil edilen verginin Türkiye’deki toplam tahsilata oranı ise, aynı dönem için ortalama %<br />
6.4 olarak gerçekleşmiştir. Bu oran <strong>İzmir</strong> GSYİH’sının Türkiye GSYİH’sına oranı olan %<br />
7’ye paraleldir.<br />
Tablo 6.84 <strong>İzmir</strong>’de Genel Bütçe Vergi Gelirlerinin Tahakkuk ve Tahsilatı (Milyar<br />
TL)<br />
<strong>İzmir</strong><br />
Türkiye<br />
Yıllar Tahakkuk [1] Tahsilat [2] % [2/1] Toplam Tahsilat İç Payı (%)<br />
2000 1.782.700 1.614.625 90,57 6,09<br />
2001 2.608.147 2.285.574 87,63 5,75<br />
2002 4.254.680 3.744.557 88,01 6,28<br />
2003 * 3.729.346 2.792.781 74,89 7,53<br />
2000 29.273.625 26.503.698 90,54 100,00<br />
2001 43.990.362 39.735.928 90,33 100,00<br />
2002 65.313.667 59.634.483 91,30 100,00<br />
2003 * 48.957.212 37.110.540 75,80 100,00<br />
Kaynak: Maliye Bakanlığı - Ocak-Haziran dönemi verileri<br />
Konsolide bütçe gelir ve giderleri arasındaki ilişkiye baktığımızda ise aşağıdaki tabloda,<br />
<strong>İzmir</strong>’de konsolide bütçe gelirlerinin tahsilat/tahakkuk oranı, Türkiye ortalamasına<br />
yakın gerçekleştiği görülmektedir. Konsolide bütçe giderlerinin Türkiye toplamından<br />
aldığı pay 2000-2003 döneminde yaklaşık olarak % 1.7 gibi düşük bir oranda<br />
gerçekleşmiştir. <strong>İzmir</strong> konsolide bütçe gelirlerinin konsolide bütçe giderlerine oranı<br />
incelendiğinde ise, konsolide bütçe gelirlerinin ancak ortalama olarak<br />
%50’sinin <strong>İzmir</strong>’de harcandığı sonucuna ulaşılmaktadır.<br />
Tablo 6.85 <strong>İzmir</strong>’de Konsolide Bütçe Gelir ve Giderlerinin Karşılaştırılması<br />
Yıllar Tahakkuk[1] Tahsilat[2]<br />
Top.Tah.İç.<br />
Payı (%)<br />
Giderler[3]<br />
Top.Gid.İç.<br />
Payı (%)<br />
%[2/3] %[2/1]<br />
82
<strong>İzmir</strong><br />
Türkiye<br />
2000 1 921 243 1 686 262 5,04 911 1,95 185,15 87,77<br />
2001 2 856 091 2 419 389 4,69 1 325 152 1,64 182,57 84,71<br />
2002 4 706 880 3 984 919 5,22 2 109 123 1,83 188,94 84,66<br />
2003 4 435 363 3 016 717 6,75 1 176 203 1,69 256,48 68,02<br />
2000 37 472 580 33 440 143 100,00 46 705 028 100,00 71,60 89,24<br />
2001 58 265 356 51 542 970 100,00 80 579 065 100,00 63,97 88,46<br />
2002 85 753 311 76 400 450 100,00 115 485 633 100,00 66,16 89,09<br />
2003 64 085 235 44 689 449 100,00 69 448 384 100,00 64,35 69,73<br />
Kaynak: Maliye Bakanlığı<br />
Genel ve Katma Bütçe giderlerinin dağılımı aşağıda gösterilmektedir. <strong>İzmir</strong>’de Genel ve<br />
Katma Bütçe harcamalarının önemli kısmı, Türkiye ekonomisine paralel olarak personel<br />
harcamalarında yoğunlaşmaktadır. Personel harcamalarının yanı sıra transfer<br />
harcamaları da ön plana çıkmakta ancak, Türkiye ekonomisinin toplam Genel ve Katma<br />
Bütçe harcamaları içerisindeki yoğunluğa ulaşmaktan oldukça uzak görülmektedir.<br />
Tablo 6.86 <strong>İzmir</strong>’de Yıllar İtibariyle Genel ve Katma Bütçe Giderleri (Milyar TL)<br />
Yıllar Toplam Personel Diğer Cari Yatırım Transfer<br />
2000 910.759 552.033 144 63 152<br />
<strong>İzmir</strong> 2001 1.006.825 848.000 208 85 183<br />
2002 1.627.146 1.004.722 324 164 319<br />
2000 46.705.028 9.978.784 3.359.287 1.543.179 30.200.276<br />
Türkiye 2001 80.579.065 15.211.894 4.778.857 4.149.580 55.314.636<br />
2002 115.485.633 23.160.297 7.203.160 6.887.544 77.548.370<br />
Kaynak: Maliye Bakanlığı<br />
Sanayi Dışı İşgücünün Sektörel Dağılımının Genel Değerlendirmesi<br />
Sayımı Bilgilerine Göre)<br />
(2000 Nüfus<br />
[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü alt yöresinde en büyük paya sahip sektör tarım dışı sektör<br />
iken onu takip eden sektörde hizmetler sektörüdür. Alt yöre genelinde her bir sektör<br />
açısından en büyük paya sahip ilçe Konak İlçesidir. Sektörlerin, tarım sektörü dışındaki,<br />
en küçük paya sahip olduğu ilçe ise Güzelbahçe’dir.<br />
[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />
Bakırçay alt yöresindeki tüm sektörlerin sağladığı işgücü miktarlarına baktığımızda Bergama<br />
İlçesinin en büyük paya sahip olduğunu görüyoruz. Tarım dışındaki tüm sektörlerde en büyük<br />
paya Bergama sahip olurken, tarım sektöründe Kınık en büyük paya sahiptir.<br />
83
[C] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />
Bu alt yörede tarım dışı sektör en fazla paya sahip iken , tüm sektörler toplamında en<br />
çok işgücüne sahip ilçe ise Menemen’dir. En küçük paya sahip olan tarım sektöründeki<br />
işgücü sayısı en çok Menemen’de görülmektedir. Servis sektörü ilçeler arasında çok<br />
büyük bir farklılık göstermese de en çok Aliağa İlçesinde görülmektedir. Hizmetler<br />
sektöründe ise yine Aliağa en büyük paya sahiptir.<br />
[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi<br />
Alt yörenin tek ilçesi olan Kemalpaşa’da en büyük paya sahip olan sektör tarım dışı<br />
sektör olurken, onu sırasıyla hizmetler, servis ve son olarak da tarım izlemektedir.<br />
[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Tüm sektörler toplamında en büyük işgücüne sahip olan Torbalı İlçesi, aynı zamanda<br />
tarım dışı ve hizmetler sektöründe de en büyük payı bünyesinde bulundurmaktadır.<br />
Servis ve tarım sektörlerinde ise en büyük paya Selçuk İlçesi sahiptir. K. Menderes Kıyı<br />
Kesimi alt yöresinde en büyük işgücüne sahip olan sektör tarım dışı sektördür.<br />
[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Tüm sektörler toplamında en fazla işgücü bulunduran ilçe Ödemiş iken her bir sektörün<br />
en fazla işgücüne sahip olduğu yerde aynı ilçedir. Belli bir sektör her ilçede en büyük<br />
paya sahip değildir. Tire, Ödemiş, Beydağ ve Kiraz ilçelerinde en büyük paya sahip tarım<br />
dışı sektör iken, Bayındır İlçesinde tarım en büyük paya sahiptir.<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Bu alt yörede en büyük paya hizmetler sektörü sahip iken bunun en çok görüldüğü yer<br />
Çeşme’dir. Tüm sektörler toplamında en fazla işgücü miktarı yine Çeşme’ye aittir.<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Tüm sektörler toplamında en fazla işgücüne sahip olan ilçe Urla’dır. Urla İlçesinde en<br />
büyük payı tarım dışı sektör alırken, Seferihisar da servis sektörü almaktadır. Servis<br />
sektörü dışındaki tüm sektörlerde en büyük payı Urla almıştır.<br />
<strong>İzmir</strong> İli Toplamı<br />
<strong>İzmir</strong> ili genelindeki dağılımlara bakıldığında tarım dışı sektörün en büyük paya sahip<br />
olduğu, tarım sektörünün ise en küçük paya sahip olduğu görülmektedir. Tarım sektörü<br />
dışındaki tüm sektörler dahil olmak üzere bütün sektörlerin en büyük paya sahip<br />
oldukları diğer bir deyişle en fazla işgücü bulundurdukları alt yöre <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />
Bütünü alt yöresidir. İlçeler bazında baktığımızda tarım sektörü dışında kalan tüm<br />
sektörlerde en büyük payı elinde tutan ilçe Konak İlçesidir. Tarım sektöründe ise en<br />
büyük paya sahip ilçe Kınık İlçesidir. Tarım sektörü dışındaki tüm sektörlerde en<br />
küçük payı elinde bulunduran ilçe Beydağ iken tarım sektöründe Karaburun en<br />
küçük paya sahiptir.<br />
84
Tablo 6.87 Sanayi Dışı İşgücünün Sektörel Dağılımı<br />
Alt Yöreler Yerleşimler Hizmetler<br />
Servis<br />
Hizmetler<br />
Tarım<br />
Tarım Dışı<br />
Çiğli 12.588 4.475 308 14.482<br />
Karşıyaka 45.312 15.871 872 48.643<br />
Konak 72.453 29.913 1684 92.870<br />
Bornova 38,081 15.349 969 58.442<br />
Buca 24.281 11.438 756 41.710<br />
Gaziemir 6.223 3.012 157 14.956<br />
Balçova 7.701 2.398 523 5.834<br />
Narlıdere 4.869 2.352 766 11.779<br />
Güzelbahçe 1.321 637 456 1.648<br />
A ŞehirBütünüTop 212.829 85.332 4.650 290.067<br />
Dikili 703 595 643 1.178<br />
Bergama 3.012 1.743 1.654 6.420<br />
Kınık 1.606 393 2.601 744<br />
B 5.321 2.731 4.898 8.342<br />
Aliağa 4.027 1.874 158 5.435<br />
Foça 1.137 1.286 175 5.141<br />
Menemen 2.594 1.527 931 6.897<br />
C 7.758 4.687 1.264 17.473<br />
Kemalpaşa 1.138 875 370 3.809<br />
D 1.138 875 370 3.809<br />
Menderes 825 685 865 2.574<br />
Torbalı 2.270 1.403 1.096 4.682<br />
Selçuk 1.729 1.782 1.432 1.905<br />
E1 4.824 3.870 3.393 9.161<br />
Bayındır 719 547 1.767 1.135<br />
Tire 2.409 1.512 2.238 4.790<br />
Ödemiş 3.329 2.060 2.783 6.101<br />
Beydağ 248 246 266 511<br />
Kiraz 524 406 242 798<br />
E2 7.229 4.771 7.296 13.335<br />
Çeşme 2.711 1832 462 1.941<br />
Karaburun 2.275 196 20 355<br />
F1 4.986 2.028 482 2.296<br />
Urla 2.840 1.436 831 4.987<br />
Seferihisar 1.269 1.770 502 1.720<br />
F2 4.109 3.206 1.333 6.707<br />
Genel Toplam 267.937 121.731 365.021 410.237<br />
*Hizmetler: İlmi ve teknik elemanlar, serbest meslek sahipleri ve bunlarla ilgili diğer meslekler, müteşebbisler<br />
direktörler ve üst kademe yöneticileri, idari personel ve benzeri çalışmalar.*Servis: Hizmet işlerinde çalışanlar<br />
*Tarım: Tarım, Hayvancılık,hayvancılık, ormancılık, balıkçılık ve avcılık işlerinde çalışanlar *Tarım Dışı: Tarım<br />
dışı üretim faaliyetinde çalışanlar ve ulaştırma makineleri kullananlar<br />
85
6.3 Coğrafi Çevre Özellikleri<br />
İklim<br />
<strong>İzmir</strong>'in coğrafi konumu nedeniyle il sınırları içinde hemen her tarafta benzer iklim<br />
özellikleri görülür ve genel olarak Akdeniz ikliminin Kıyı Ege alt tipi hakimdir. Yazları<br />
Akdeniz kıyı şeridiyle aynı sıcaklıkta ve kurak, kışları ılık ve Batı Akdeniz'den daha az<br />
yağışlıdır. Sıcaklık ortalaması yüksek olan ilde, ortalama sıcaklığın en yüksek olduğu<br />
temmuz ayının ortalama değeri 27,6 derece, en düşük olduğu ocak ayının ortalama<br />
değeri ise 8,6 derecedir.<br />
<strong>İzmir</strong>'in 60 yıllık yağış bilgilerine göre, ortalama yıllık toplam yağış miktarı 69l mm 3 ’dür.<br />
Toplam yağışın miktarı yıldan yıla değişmektedir. <strong>İzmir</strong> en fazla yağışı Aralık (uzun yıllar<br />
ortalaması 154,3 mm 3 .) ve Ocak (uzun yıllar ortalaması 132,6 mm 3 .) aylarında<br />
almaktadır. En kurak aylar; uzun yıllar ortalaması 2 mm 3 . civarında olan temmuz ve<br />
ağustos aylarıdır.<br />
<strong>Stratejik</strong> planlama alanında kar yağışı özellikle kıyı kesimlerde ender görülmektedir.<br />
Ancak, dağlarla çevrili yörenin yüksek kesimlerinde kış aylarında kar örtüsü uzun süre<br />
kalmaktadır. Her mevsim görülen nem, hava sıcaklığının, yazın bunaltıcı, kışın<br />
dondurucu hissedilmesine neden olur. Rüzgarın en çok estiği yönler, mayıs ve ekim<br />
ayları arasında batı, kasım ile nisan ayları arasında da güneydoğudur.<br />
Topografya<br />
Körfez ve Kemalpaşa Ovasının doğu-batı doğrultusunda Sarıgöl'den Çeşme'ye kadar<br />
hakim topografik öğe olarak Bozdağ uzanmaktadır. Bozdağ'ların devamı ve anakentin<br />
batısında Kızıldağ adıyla Çatalkaya görülür. Bozdağ'ların güneyinde ise K. Menderes<br />
Ovası yer alır.<br />
Çalışma alanımızın kuzeyinde 1.250 metreyi aşan Madra Dağları yer alır. Bu dağlar ile<br />
güneyindeki Yunt Dağları arasında Bakırçay ovası ve onu sulayan Bakırçay görülür.<br />
Yunt Dağları doğudan Sultan Dağları ve Dumanlıdağlar ile birleşir. Dumanlıdağlar ile<br />
güneyindeki Yamanlar ve Manisa Dağları arasındaki vadiden Gediz Nehri akar.<br />
Tanımladığımız bu topografik yapı üzerinde Bozdağ ve Yamanlar’da birer krater gölü yer<br />
almaktadır.<br />
Yamanlar Dağının güney eteklerinde yer alan Karşıyaka bir çöküntü alanının kenarına<br />
yerleşmiştir. Bu çöküntü alanı <strong>İzmir</strong> Körfezidir. Karaburun yarımadasında kuzeyden<br />
güneye doğru uzanan dağlar da hakim unsurlardır. İlin güney sınırı üzerinde Aydın Sıra<br />
Dağları uzanır.<br />
Alanın kuzeyinde 1.250 metreyi aşan Madra Dağları yer alır. Bu dağların güneyinde<br />
Bakırçay Ovası ve ovanın güneyinde Yunt Dağları görülür. Körfezin doğusunda Bornova<br />
Ovası, onun doğusunda da Kemalpaşa Ovası bulunur. Bu iki ova arasında yüksekliği<br />
250 metreye varan Kahvecibeli (Belkahve) yer alır. Ayrıca Körfezin doğusunda Kemalpaşa<br />
Dağları bulunmaktadır.<br />
86
Göller<br />
<strong>İzmir</strong> ili içinde büyük göllere rastlanmaz. Mevcutların en önemlileri arasında Gölcük,<br />
Belevi Gölü, Çakalboğazı Gölleri ve Karagölü sayabiliriz.<br />
Gölcük Gölü, Ödemiş’in kuzeyinde Bozdağ üzerinde krater gölü olarak yer alır.<br />
Gölcük'ün oluşmasında alüvyon birikintilerinin de rolü olmuştur. Küçük bir dere ile<br />
Gediz nehrine ulaşan gölün suyu tatlıdır.<br />
Belevi Gölü, Torbalı ile Selçuk arasında K. Menderesin sol tarafında bulunan sığ bir<br />
göldür.<br />
Çakalboğazı gölleri, K. Menderesin Selçuk'tan 5-6 km. kadar doldurduğu körfezde<br />
oluşmuş ovanın kuzeyindedir. Ayrıca Bafa ve Ak Göl de Selçuk’un kuzeyindeki diğer<br />
göllerdir.<br />
Karagöl, Yamanlar Dağı üzerinde küçük bir krater gölüdür. Çevresi çam ağaçları ile<br />
kaplı olduğu için yaz aylarında rekreatif amaçlı olarak kullanılmaktadır.<br />
Akarsular<br />
<strong>İzmir</strong> ili içinde Ege Bölgesinin önemli akarsularından olan derin yataklı Gediz Nehri ve K.<br />
Menderes Nehri bulunur. B. Menderes ve Bakırçay ise sel karakterli akarsulardır.<br />
Murat Dağından doğan Gediz Nehri, Menemen Boğazından geçerek, Foça'nın<br />
güneyinden denize dökülür.<br />
İlin ikinci akarsuyu olan K. Menderes, Bozdağlardan doğar, kendi ismi ile anılan bu<br />
ovayı sulayarak, Selçuk ilçesinin batısından denize dökülür.<br />
Bakırçay, Davullu Dağlarından doğar. Önce güneye yönlenen Bakırçay, daha sonra yer<br />
şekilleri sebebiyle batı yönünde akmaya başlar. Kınık-Bergama ve Dikili’deki tarım<br />
alanları için stratejik öneme sahip olan Bakırçay, Soma ovasının kuzeyinden geçip, <strong>İzmir</strong><br />
ili içine girer. Bakırçay ovası olarak anılan ovadan akarak Dikili'nin güneyinden denize<br />
ulaşır.<br />
Gediz'in en önemli kolu olan Kemalpaşa Çayı, Yamanlar Dağından çıkar, önce doğuya<br />
akar, Manisa Dağının doğu eteklerinden bir yay çizerek Gediz'e ulaşır. Gediz beslediği<br />
tarım alanları itibari ile büyük önem arz ederken, çevresindeki kentler ve bazı sanayi<br />
tesisleri sebebi ile kirlilik oranı yükselmektedir.<br />
Bitki Örtüsü<br />
Akdeniz bitkilerinin her türü planlama alanında yer almaktadır. Aşırı otlatma, yangın ve<br />
tarla açma nedenlerinden dolayı mevcut ormanların ortadan kalktığı ve yerini maki<br />
florasına bıraktığı görülmüştür. Bu floraya ardıç, yabani zeytin, çitlembik, sakız ve katır<br />
tırnağı gibi kuraklığa dayanıklı bitkiler de girer. Makiler, denizden 600 m. yüksekliğe<br />
kadar görülmektedir.<br />
87
Yöredeki dağlık bölgelerin büyük bir kısmı ormanlıktır ve il içerisinde 490.692 hektarlık<br />
bir alanı kaplarlar. Makilerin görülmeye başladığı ortalama 600 metre yükseklikten<br />
sonra kızıl çam, daha yukarılarda kara çam ormanları yer almaktadır. Ovalarda ve<br />
özellikle dere yatakları kenarında çınar, kestane, söğüt, kavak, kara ağaç ve kızılcık<br />
gibi yayvan yapraklı ağaçlar bulunur. Palamut meşesi de yörenin belirgin ağaçlarından<br />
biridir.<br />
Jeolojik Durum<br />
<strong>İzmir</strong> ilinin bulunduğu yer, dördüncü zaman başlarında "Egeid" ismi verilen bir kara<br />
parçası ile kaplı idi. Ege Bölgesinin ve <strong>İzmir</strong> ilinin bulunduğu alan deniz seviyesinde hafif<br />
dalgalı (Penoplen) düzlükler halinde idi. Bu zamanda Doğu Anadolu'nun Yunanistan'a<br />
kadar olan bölgesi kuzey ve güneyden Alp kıvrımlarının etkisi ile sıklaştırılmaya<br />
başlandı. Şiddetli basınçlarla bazı yerler, örneğin; Anadolu Yarımadası yükselirken, Ege<br />
Denizinin bulunduğu Egeid Kıtası alçalmaya ve çökmeye başladı ve üzeri Akdeniz'in<br />
suları ile kaplandı. Çökme sonucu Batı Anadolu Bölgesinde doğu-batı doğrultusunda<br />
kırılmalar oldu. Sürekli sıkıştırılan bölgede kırıklar arasında kalan bazı yerler yükselerek<br />
dağları (Horst), bazı yerlerde alçalarak ovaları (Graben) oluşturdu. Ovalar karaların içine<br />
doğru sokuldu ve körfezlerde son buldu. Bazı körfezlere dökülen akarsularsa zamanla<br />
körfezi doldurdular. Ege Bölgesinin dolayısıyla planlama alanının daha doğrusu Batı<br />
Anadolunun oluşumu henüz son bulmamıştır. Olaylar aynı şekilde süregelmekte, yer<br />
kabuğunun henüz yerleşmediği sık sık olan depremlerden ve onların yarattığı<br />
sonuçlardan anlaşılmaktadır. Yalnız volkanik faaliyetlere rastlanılmamaktadır.<br />
Topografik konum itibarıyla, doğu-batı yönünde <strong>İzmir</strong> Körfezi ve doğuya doğru takip<br />
eden Bornova ovası çöküntü sahasıdır. Bu alan doğuda Belkahve belinden Gediz ovasına<br />
(graben) açılmaktadır. Körfezin güneyinde yine bir yüksek alana tekabül eden ve dik<br />
yamaçlarla denize inen Karlıçardak dağı ve Nif dağı yer almaktadır. Burada Karlıçardak<br />
dağında en yüksek 930 metre, Nif dağında ise 1.506 metre ile Nifkarlığı Tepesidir.<br />
Körfezin doğusunda ise yine birdenbire yükselen Yamanlar dağı uzanmakta olup, bunun<br />
en yüksek noktası 1.076 metredir. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününün yayıldığı alan deniz<br />
seviyesinden başlayarak güneyde Kadifekale sırtlarında 186 metreye, Buca semtinde 200<br />
metrenin üzerine, Bornova Atatürk Mahallesinde 300 metrenin üzerine kadar<br />
yükselmektedir. Şehrin esas yayıldığı alanda yükseklik 100 metrenin pek üzerine<br />
çıkmamaktadır.<br />
Grabenin yerleştiği körfez ve Bornova alçak düzlükleri teşkil etmektedir ve yüksek<br />
dağlarla çevrilidir. Ancak, körfezin güneyinde Nif dağı ve Karlıçardak dağları arasında<br />
uzanan basık plato aracılığı ile Yeşildere vadisinin açtığı geniş olukta, grabenin<br />
güneyinde K. Menderes grabeninin bir parçası olan Torbalı ovasına gelinmektedir.<br />
Kuzeydoğuda ise Yamanlar-Manisa-Karadağ arasında uzanan bir akarsu vadisi ile<br />
Manisa ovasına açılmakta ve kuzeyinde ise Gediz Deltası ve Dumanlı Dağ eteklerinde<br />
Çandarlı Körfezine ulaşmaktadır.<br />
88
Böylece <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütününü ve körfezi çevreleyen alçak sırt ve vadiler aracılığı ile<br />
bir taraftan Gediz Grabeni vasıtasıyla Batı Anadolu’nun iç kısımları ve dolayısıyla İç<br />
Anadolu ile bağlantı kurulmakta, diğer taraftan kuzeyde Sabuncubeli vasıtasıyla Manisa<br />
ve Kuzey Ege ile, kuzeybatı kıyı düzlükleri (Karşıyaka-Menemen) ve Ege Menderes<br />
grabeni aracılığı ile hem Anadolu’nun iç kısımlarına hem de güneybatı Anadolu’ya<br />
açılmaktadır. <strong>İzmir</strong> ve körfezi elverişli topografya şartlarından dolayı çevresi ile kolay<br />
ancak belirli vadiler ve açıklıkları takiben bağlantı kurmaktadır.<br />
Jeolojik olarak yukarıdaki topografik yapı çerçevesinde kuzeyde uzanan Yamanlar dağı,<br />
Neojen döneme ait olan çoğunlukla andezitler ve Sabuncubeli civarında bu kütlenin<br />
üzerine oturan Neojen tortularla kaplıdır. Güneyde Nif dağı, Mesoyozik kalın kireç<br />
taşları, Gaziemir-Buca alçak platosu çoğunlukla yeşil renkli olan marnlar, Karlıçardak<br />
dağının tabanı yeşil renkli ofiyot ve onun üzerine gelen Kadifekale-Hatay arasında<br />
uzanan andezitler yer alır. Bornova ovası ise bir çöküntü koridoruna tekabül ettiğinden<br />
kalınlığı yer yer 100 metreyi aşan kumlu, killi ve çakıllı tabakalardan oluşan dolgu ile<br />
Gediz deltası alüvyonlarından oluşmuştur. Nitekim Bornova ovasının temelinde bulunan<br />
neojen killi çökellerin kuzeyde Yamanlar dağı üzerinde 500 metre yükseklikte<br />
bulunması, Bornova ovası temelli ve <strong>İzmir</strong> Körfezinin bulunduğu sahanın en az 500<br />
metre kadar çöktüğünü göstermektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Körfezinin derinliği ortalama olarak 20 metre civarındadır ve iç kısımlara gelindikçe<br />
doğal olarak bu derinlik düşer ve Bostanlı açıklarında eski Gediz Deltası önlerinde 0,50<br />
metreye kadar düşer. İç körfezin genişliği 9 km kadar olup en dar yeri ise 2 km’dir.<br />
Bölgenin ana kenti olan <strong>İzmir</strong> sahip olduğu stratejik önemi, tabiatıyla körfeze borçludur.<br />
Batı Anadolu kıyılarının bu en büyük girintisi buzul dönemlerinde derin bir vadi ve daha<br />
sonraki dönemlerde ise bugünkü gibi bir körfez şeklindeydi. Şimdiki durumuna<br />
erişmesinin de yaklaşık 25.000 yıl önce başladığı bilinmekte, oluşum sürecinde de deniz<br />
yüzeyinin de 100-150 metre yükseldiği ifade edilmektedir. Son 10.000 yıl içinde deniz<br />
yüzeyinin 30-40 metre kadar yükseldiği bilinmektedir. Sonuçta <strong>İzmir</strong> Körfezinin 5.000 yıl<br />
önce oluşumunu tamamlamaya başladığı söylenebilir.<br />
Diğer Ege Körfezleri gibi <strong>İzmir</strong> Körfezi de aktif durumda bir grabendir. Bu görüş sık sık<br />
depremlerin oluşu ve sonuçta ortaya çıkan faylanmalar ve diğer şekillenmelerin<br />
sebebidir. Ana hat olarak körfezin güney kesiminde yer alan doğu-batı uzanımlı fay ile<br />
bunun oluşturduğu düzlük körfezin kıyı şekillenmesini oluşturmuştur. Kıyı şekillenmesi<br />
sırasında güney şeritte Kadifekale-Göztepe-Güzelyalı yönlü bir fayla sınırlanmıştır. Bu<br />
kesim yarı çöküntü alanı durumunda olup kıyıdan hemen sonra yükselmektedir.<br />
Kadifekale eteklerinde yerleşmiş bulunan <strong>İzmir</strong> aslında bu dar şeritte konumlanmış<br />
yıllar içinde kıyıyı doldurarak genişlemiştir. Kadifekale eteklerinde bu yükseltinin<br />
yumuşak dokusunda heyelanlar olmakta, Karataş’tan sonra ise yükseltinin kayalık ve<br />
üst örtüsü bulunmayan kesimlerinde heyelan görülmemektedir.<br />
Kuzey kesim ise Alsancak Limanının bulunduğu alandan Halkapınar-Bayraklı yönüne<br />
giden bir çökelme ortamından oluşmakta olup bu kesimlerin dolgu alanı olması<br />
89
yumuşak zeminlere sahip olunduğunu göstermektedir. Aynı durum Karşıyaka<br />
sahillerinde de görülmekte olup, burada da doğu-batı istikametine giden bir fay hattı<br />
belirlenmiştir.<br />
Bostanlı kesiminin de Halkapınar gibi bir delta oluşumuna tabi olduğu ve alüvyal dolgu<br />
alanı olmasından ötürü sağlam zeminin oldukça derinde olduğu bilinmektedir. Yapılan<br />
incelemeler Bostanlı yöresindeki sağlam zeminin 200 metre derinde olduğunu ortaya<br />
koymuştur. Bornova ovası benzeri burada da ilk 15-20 metre alüvyal toprakla örtülü<br />
olup, altında çakıl zemin görülmektedir. Bunun altında tekrar alüvyal zemine<br />
rastlanmaktadır. Bu nedenle yapılaşmalarda dikkat sarf edilmesi gerekmektedir.<br />
Özellikle Alsancak Limanının tevsiinde de aynı sorunların gündeme gelmesi farklı yapım<br />
sistemlerine ve mühendislik çözümlerine gidilmesini gerekli kılmaktadır.<br />
<strong>Stratejik</strong> Planlama çalışma alanındaki fay hatları genel olarak kuzey-güney açılımlı bir<br />
yayılma göstermektedir. Bunun nedeni Anadolu bloğunun batıya hareketinin<br />
Yunanistan tarafından kısıtlanması veya frenlenmesi nedeniyle oluşan doğu-batı<br />
sıkışmasıdır. Sonuç Anadolu’nun kuzey-güney açılımına sebep olmaktadır. Alp-Himalaya<br />
deprem kuşağında yer alan Ege Bölgesi, bu şartlar dahilinde kuzey-güney doğrultusunda<br />
hızla genişlemektedir. Deprem ve fay sistemleri verileri baz alındığında Güney-Batı<br />
Anadolu’nun kuzey-güney genişleme değerinin 14 mm./yıl ile 40 mm./yıl arasında<br />
değiştiği belirlenmiştir. Bu hareket sistemi Batı Anadolu ve tabiatıyla Ege’de faylanmalar<br />
ve irili ufaklı çöküntü havzaları yaratmıştır. Bu havzalar ve sahip oldukları alüvyal yapı<br />
bölgede deprem tehlikesini ve hasarının artırıcı yönde aktif rol oynamaktadırlar.<br />
<strong>Stratejik</strong> planlama alanında yer alan depremler gerek sığ gerekse derin odaklı olsun<br />
doğudan batıya doğru dizilmişlerdir. Bu kesimde iki derin ana deprem kuşağı<br />
tanımlanabilir. Bunlardan birincisi olan Ege Denizi adalar yay kuşağı, diğeri ise<br />
Güney-batı Anadolu’da Burdur-Isparta’ya kadar uzanan kuşaktır.<br />
Batı Anadolu güney-batıya yılda 20 mm ila 50 mm arasında değişen değerde kaymakta<br />
olup, strateji planlama alanımızda yer alan K. Menderes havzasını oluşturan fay zonu da<br />
bu değerler içinde 10 mm/yıllık bir kayma miktarına sahiptir. Bu durumlar kuzey-güney<br />
yönde 1 cm/yıl olarak belirlenmektedir. Söz konusu kaymalara bağlı bölgede<br />
depremlerden dolayı oluşan enerji miktarı da yılda 2.3x10 20 erg civarındadır ve<br />
merkezleri çoğunlukla Ege Denizidir. Odaklarının çoğu Karaburun-Sakız adası, <strong>İzmir</strong><br />
Körfezi-Midilli, Doğanbey-Sisam hatlarına denk gelmektedir. Diğer deprem alanı ise<br />
Gediz vadisinin batı kesimleriyle Ege denizi arasında kalan kara kütlesidir.<br />
Genelde Batı Anadolu ve özelde <strong>İzmir</strong> ve çevresi bilindiği üzere depremselliğin yoğun<br />
yaşandığı bir bölgedir. Bu hareketlilik doğu-batı doğrultulu faylarla sınırlanan bir graben<br />
sistemidir. Strateji planlama alanında Bakırçay-Bergama, Gediz, K. Menderes düzlükleri<br />
bu sistemin en önemli tektonik yapılarını oluşturmakta ve bölgenin depremselliği<br />
genelde çok sayıda orta büyüklükteki depremle tanınmaktadır.<br />
90
Güzelbahçe-Karaburun fayı Karaburun Yarımadası ile <strong>İzmir</strong> Körfezini ayıran 15 km.<br />
uzunlukta bir hattır. Kuzey-güney uzantısında olup, güneyinde Seferihisar Koyu yer<br />
almaktadır. Kuzeyinde yer alan <strong>İzmir</strong> Körfezinin taban morfolojisi de bu fay tarafından<br />
kontrol edilmekte olup, araştırmalar bu fayın aktif olabileceğini ortaya koymaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> Körfezinin batı kesiminde meydana gelen depremler bu faydan kaynaklanmaktadır.<br />
Seferihisar-Doğanbey burnu arasında kalan kuzeydoğu-kuzeybatı doğrultusunda<br />
uzanan ve üç parçadan oluşan fay grubunun Cumalı kaplıcalarıyla Ege Denizi<br />
arasındaki bölümünün uzunluğu 15 km. kadardır ve Tuzla fayı olarak adlandırılır. Fay<br />
zonu boyunca burada aktif faylara rastlanır. Tüm yapısal öğeler ve morfolojik değerler<br />
belirgindir ve jeotermal enerji kısmında belirtildiği üzere bu kesimde çok sayıda sıcak su<br />
çıkışına rastlanır.<br />
Tuzla fayı aktif bir faydır ve geçmişte bu faya bağlı depremler sıkça görülmüştür. Bu fay<br />
üzerinde en son 1992 yılında görülen deprem sonrasında oluşan çatlakların zemin<br />
oturması ve çökmelerden kaynaklandığı belirmiştir. Bu hat kuzeye doğru Balçova’ya<br />
kadar erişmekte olup, Menderes yöresinden batıya doğru uzanmakta ve Kemalpaşa’ya<br />
varmaktadır. Bu hatta Menderes fayı adı verilmektedir. Kemalpaşa’dan sonra ise fay<br />
hattı çatallaşarak devam etmektedir.<br />
Bölgenin güneyinde yer alan Gümüldür fayı kıyı boyunca kuzeybatı-güneydoğu<br />
istikametine uzanmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehrinin kuzeyinde yer alan fay hatlarının en belirginleri arasında<br />
Menemen’in kuzeyinden geçen Dumanlıdağ fayları görülmektedir. Bunlar Aliağa’dan<br />
güney-batı istikametine doğru yayılan fay gruplarıdır ve Manisa’ya doğru giderler.<br />
Buradan itibaren de Manisa fayı adıyla Gediz Nehri boyunca devam ederler. Çalışma<br />
alanının kuzey kesiminde yer alan Dikili-Bergama-Kınık strateji alt yöresinde yer alan<br />
Ovacık normal faylarla sınırlı aktif bir yapının kuzey kenarında yer almaktadır ve 1939<br />
yılındaki Dikili depreminin merkezi konumundadır. Bu yörede Bergama-Foça Fay<br />
Zonunun bulunduğu bilinmektedir. Bu zonda 1964-1994 yılları arasında yoğun etkinlik<br />
görülmüştür ve bazı fayların diri olduğu ve de Bergama ve çevresindeki alanda olabilecek<br />
değerlerden 6 şiddetinde deprem olabileceği belirtilmektedir. Yöredeki jeotermal<br />
sisteminin araştırılması sırasında önemli faylarının bulunduğu ve bunların sıcak su<br />
sistemlerine yataklık ederek gençlik ve diriliklerini dışa vurdukları saptanmış ve son<br />
yıllarda aletsel olarak saptanmış olan çok sayıda deprem tespit edilmiştir.<br />
Yapılan jeolojik incelemeler genel olarak stratejik planlama alanının çöküntü<br />
alanlarından oluştuğunu ve de çok sayıda fay hattının üzerinde bulunduğunu<br />
belirtmektedir. Birinci derece deprem bölgesinde olunduğunun ortaya konması<br />
depremselliğin sadece fay hatlarına bağlı olunmadığını da belirtmektedir. Bu nedenle<br />
ileriki bölümlerde yer yer bu konudan kaynaklanan hususların gerek depremsellik ve<br />
gerekse jeotermal kaynaklar konusuyla yakın ilişkisi olduğu görülecektir.<br />
91
Karaburun Yarımadası ve Foça yarımadası arasında kuzeybatı-güneydoğu yönünde<br />
başlayan <strong>İzmir</strong> körfezi, Hekim ve Çiçek adaları civarında doğu-batı yönüne gitmektedir.<br />
Derinliğine bakıldığındaysa, Karaburun açıklarında 100 metre, Uzunada açıklarında 50<br />
metreye ve Aşağı Narlıdere eski Gediz arasında ise 20 metreye inmektedir. Bundan sonra<br />
derinlik 10 metrenin altına düşmektedir. Tuzla ve Kuş Cenneti açıklarında ise 0,50<br />
metrelere kadar inmektedir.<br />
6.4 Altyapı<br />
Teknik-fiziki altyapı sistemleri, yarattıkları ağ oluşumları ile hem yatırımlarda uzun<br />
vadeli bir sürekliliği gerektirmekte hem de başarılı bir zamanlama ile<br />
gerçekleştirilebilirlerse akçalı getirileri, yarattıkları dış ekonomiler ve sağladıkları<br />
sosyal faydalarla her türdeki planlama amaç ve hedeflerine erişmede araçsal bir<br />
rol yüklenmektedirler. Bu nedenle <strong>İzmir</strong> ili için yürütülen bir strateji planı elde etme<br />
sürecinde ağırlıklı olarak teknik altyapıların mevcut durumlarının değerlendirilmesi,<br />
yaratacakları iç ve dış ekonomiler açısından uygulama aşamalarının yeniden gözden<br />
geçirilmesi, program ve öncelik önerileri ile öngörülerinin geliştirilmesi zorunlu<br />
olmaktadır. Bu bölümde strateji planıyla doğrudan ilişkisinin kurulması amacıyla<br />
altyapı sistemleri; ulaşım, su, kanalizasyon-pis su, enerji, haberleşmeteklekominikasyon,<br />
<strong>İzmir</strong> Körfezi ve <strong>İzmir</strong> ili Kıyı Kesimi olmak üzere 7 grupta<br />
incelenmeye çalışılmıştır. Körfez ve kıyı kesiminin doğal yapısı <strong>İzmir</strong>’e özel niteliği<br />
nedeniyle altyapının önemli bir unsurudur. İlerdeki bölümlerde, altyapı sistemlerinin<br />
potansiyel olarak strateji planına etkileri inceleme konusu yapılacak ve geliştirilecek<br />
öngörüler bütünleşik strateji planının yatırım-program öncelikleri arasındaki yerini<br />
alacaktır.<br />
6.4.1 Ulaşım Ağı Bilgileri<br />
Ege Bölgesi, tarihsel perspektifte bakıldığında tarım, sanayi ve turizm sektörlerinin tüm<br />
potansiyeline birlikte sahip olan yeryüzü parçalarından biridir. Bu potansiyeli ile bir<br />
uygarlıklar beşiği olmuş ve bölge, Anadolu’nun doğusunda kalan dünyanın batıya açılan<br />
en önemli erişim güzergahında yer almıştır. Bölgenin ve <strong>İzmir</strong>'in uzun mesafe yollar<br />
aracılığıyla tarih içinde öne çıkan çok sayıda odak noktası ile ilişkileri olmuş, kervanların<br />
taşıdıkları Hindistan, Çin, İran ve Anadolu’dan gelen ürünlerin, özellikle de Batı Anadolu<br />
tarım ürünlerinin, Avrupa Kıtası’na taşınmasında önemli bir konum elde etmiştir. <strong>İzmir</strong><br />
ve çevresi böylesine bir ulaşım bağlantı noktası olma niteliğini tarih içinde<br />
geliştirip günümüze kadar taşımıştır. Dünya coğrafyası içindeki bu önemli<br />
konumunu <strong>İzmir</strong> ve Ege Bölgesi bugün de, Anadolu ile birlikte taşımayı sürdürmektedir.<br />
Bölgede ulaşım sistemi, gerek şebeke oluşumu gerekse ulaşım altyapısı unsurları<br />
açısından tarihsel gelişimin izlerini günümüzde de taşımaktadır. Özellikle 18. ve 19.<br />
yüzyıllarda <strong>İzmir</strong> ve çevresinde gelişen ticaretin ağırlığı giderek Ege Bölgesi’nin<br />
Bakırçay, Gediz, Küçük ve Büyük Menderes Havzaları’ndan taşınan ve Avrupa’nın<br />
gelişen yerleşme merkezlerince istenilen tarım ürünlerine yönelmiştir. Kervan yolları ve<br />
demiryolları şebekesi <strong>İzmir</strong>’i odaklayan böylesi erişim istek hatlarına dayalı olarak<br />
92
gelişme göstermiştir. Türkiye'de ilk demiryolunun 1856 yılında <strong>İzmir</strong> - Aydın arasında bir<br />
İngiliz şirketine verilen imtiyazla inşa edildiği ve toplam 130 km uzunluğundaki bu<br />
hattın 1866 yılında tamamlandığı bilinmektedir. Yine aynı şekilde imtiyaz verilen <strong>İzmir</strong>-<br />
Turgutlu-Afyon hattı da 1865 yılında tamamlanarak işletmeye açılmıştır. Böyle bir<br />
gelişme süreci içinde ticaretin yanı sıra bölgede, tarımsal ürünleri tasnifleyen,<br />
ambalajlayan, depolayan, mamul ve yarı mamul duruma getirerek çok geniş bir istihdam<br />
olanağı yaratan bir yeni üretim yapısının da oluşmaya başladığı gözlenmiştir. Türkiye’nin<br />
Cumhuriyet sonrasında geçirdiği yeni ekonomik gelişme ortamı ve değişen üretim yapısı<br />
içinde de Ege Bölgesi ve <strong>İzmir</strong>’in yeni aşamalara yöneldiği, çevresiyle oluşturduğu<br />
etkileşim düzeni içinde Türkiye ölçeğinde bir metropolitenleşme olgusu içine<br />
girdiği görülmüştür. Bu gelişme olgusu, yürütülen çalışmanın diğer ilgili bölümlerinde<br />
de görüldüğü gibi günümüzde değişik ekonomik sektörlerin mekanda yer seçiş<br />
biçimlerinde, yerleşmelerin yayılmasında, altyapı sistemlerinin oluşumunda ve<br />
özellikle de <strong>İzmir</strong>’i odaklayan beş farklı ulaşım aksı boyunca kendini göstermektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> genel coğrafi özellikleri, bölgesel ve uluslar arası potansiyeli ile konumunun<br />
sağladığı olanaklar nedeniyle ülkenin illeri arasında, ulaşım ağındaki çeşitlilik, türler<br />
arası dağılımlar, bütünleşme olanakları ve kapasite düzeyleri açılarından<br />
başlıcaları içinde yer almaktadır.<br />
Karayolları<br />
<strong>İzmir</strong> ili, karayolu ulaşım sistemleri açısından da gelişmeye uygun bir coğrafyaya<br />
sahiptir. Metropoliten yerleşme merkezinden odaklanan karayolu şebekesi, ışınsal bir<br />
biçimde il yüzeyine ve ülkenin diğer bölgelerine açılma ve erişebilme özelliği<br />
taşımaktadır. Bunlar kuzeyde Karşıyaka-Menemen üzerinden Çanakkale ve Trakya’ya<br />
uzanan karayolu, kuzeydoğuda Bornova üzerinden Manisa, Balıkesir, Bursa ve<br />
İstanbul’a bağlanan Doğu Marmara aksı, doğuda Bornova’da Manisa Aksı’ndan<br />
ayrılarak, Kemalpaşa, Turgutlu, Salihli, Demirci, Kula ve Uşak gibi İç Ege ve Afyon,<br />
Ankara ve İç Anadolu aksı, güneyde, Torbalı, Selçuk, Aydın, Denizli gibi yine İç Ege,<br />
Söke, Muğla, Bodrum, Marmaris ve Fethiye gibi Güney Ege ve giderek Batı Akdeniz’e<br />
doğru saçaklanarak gelişen aks, batıda ise Urla, Seferihisar, Karaburun, Alaçatı ve<br />
Çeşme gibi yarımadalara ve Kuşadası Körfezini çevreleyen korniş yola bağlantı kuran<br />
karayolu güzergahlarıdır.<br />
Koridorlar içinde oluşan bu karayolu sistemi henüz yeterli bir biçimde, şehirsel ve<br />
bölgesel işlevlerle bağlantılı, geometrik düzenlemelerle ve trafik yüklerine göre<br />
kademeli olarak kullanılan bir ulaşım ağı özelliğine kavuşturulamamıştır. Türkiye’de<br />
ulaşım sistemleri arasında genel olarak bir dengenin yaratılamamış olduğu<br />
bilinmektedir. Toplam ülke ulaşımında yolcu taşımacılığının % 95, yük taşımacılığının<br />
ise % 93 oranla karayolundan yapıldığı bilinmektedir. Doğal olarak <strong>İzmir</strong> İli de bundan<br />
payını almaktadır. Karayolu ağının sistemli olarak geliştirilememesinde bu durumun da<br />
mutlak etkili olduğu kabul edilmelidir. Yerleşmelerin ve bölgenin gelişme<br />
eğilimlerindeki kestirim güçlükleri, hesaplama eksiklikleri, denetim<br />
yetersizlikleri ve baskın siyasi tercihler nedeniyle tüm fiziki altyapı sistemlerinin il<br />
93
düzeyinde geliştirilmiş dengeli bir ana plana bağlı olarak projelendirilip uygulanmasını<br />
engellemektedir. Bu durum karayolları içinde geçerlidir.<br />
TCK 2. Bölge Müdürlüğü’nün il sınırları içindeki karayollarını geliştirmek amacıyla<br />
proje ve uygulama programları yapmakta, ancak gerek yukarıda belirtilen nedenlerle,<br />
gerekse kaynak ayırma önceliklerindeki dalgalanmalar nedeniyle bu programların<br />
yaşama geçirilmesinde zorluklar ortaya çıkmaktadır.<br />
Şekil 6.5 <strong>İzmir</strong> ve Yakın Çevresi Mevcut Karayolu Şebekesi<br />
İşlevsel kademeli bir ağ ve trafik sayımlarına, il ve bölge düzeyindeki gereksinimlere göre<br />
oluşturulan uygulama programları geliştirmek amacıyla planlama çalışmalarının<br />
sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. Ancak yıllık kamu bütçesinden ayrılan payların<br />
düşüklüğü nedeniyle, başta çevre yolları olmak üzere <strong>İzmir</strong> İl sınırları içinde<br />
projelendirilip programlanan yolların, stratejik plan dönemi ilk 5 yıllık aralığı ile<br />
çakışıyor olmasına karşın, tamamlanmasında güçlükler çekileceği de gözlenmektedir.<br />
Karayolları 2. Bölge Müdürlüğü’nün <strong>İzmir</strong> İli sınırları içinde kalan bölümüyle acil eylem<br />
planında yer alan karayolu uygulama önerisi ise aşağıdaki şekilde gösterilmektedir.<br />
94
Şekil 6.6 Acil Eylem <strong>Planı</strong><br />
Ulusal ağ bütünlüğü nedeni ile<br />
yapılacak uygulamalar<br />
Kapasite yetersizliği nedeni ile<br />
yapılacak uygulamalar<br />
Kaynak: TCK Genel Müdürlüğü 2. Bölge Müdürlüğü<br />
Acil eylem planına göre bölge müdürlüğünün <strong>İzmir</strong> İli sınırları içinde etkisi olacak<br />
girişimleri, ulusal ağ bütünlüğü ve kapasite yetersizlikleri nedenleriyle yapacağı<br />
uygulamalar olarak görülebilmektedir.<br />
Ulusal ağ bütünlüğü açısından; 14. sırada bulunan Manisa-Menemen karayolu ile 15.<br />
sırada yer alan <strong>İzmir</strong>-Bergama ayrımından Bergama-Soma-Akhisar bağlantısı,<br />
Kapasite yetersizliği nedeniyle ise; 4. sıradaki Aliağa-Ayvalık-Edremit-Havran bağlantısı<br />
ile 7. sıradaki Selçuk-Kuşadası-Söke güzergahı dikkati çekmektedir.<br />
TCK 2. Bölge Müdürlüğü Planlama Başmühedisliğinin bölge idaresi içinde geliştirdiği ve<br />
onaylı olmayan, gayri resmi anlamda tasarlamış bulunduğu 2020 karayolu ağı hedefi<br />
için bir şema bilgi olarak iletilmiştir. Bu yol ağında hiyerarşik ve işlevsel, kademeli bir<br />
bölgesel karayolu yaratmanın hedeflendiği anlaşılmaktadır.<br />
Şekil 6.7 2020 Yılı Karayolu Ağı Hedefinin <strong>İzmir</strong> İl İçi Kesimleri<br />
95
Kaynak: TCK 2. Bölge Müdürlüğü<br />
Hedeflenen uzun vadeli karayolu ağında, çevre yollarının içinde yer alacağı uzun mesafe<br />
karayolları sistemi izlenebilmektedir. <strong>İzmir</strong> İli sınırları içindeki otoyol, çok şeritli<br />
bölünmüş yol, birinci ve ikinci sınıf devlet yollarını izlemek olasıdır. Bu ağda Aydın’dan<br />
ve Çiğli’den sonra otoyollarda proje düzeyinde de olsa bir kararlılığın henüz<br />
oluşturulamadığı izlenimi ortaya çıkmaktadır.<br />
Demiryolları<br />
Türkiye’nin ilk demiryolu ulaştırma sisteminin kurulmasında <strong>İzmir</strong>'in özel bir<br />
konumundan söz edilebilir. İlk demiryolu hattının dış satım ilişkileriyle <strong>İzmir</strong>-Aydın<br />
arasında yapılmış olması bunun göstergesidir. Küçük ve Büyük Menderes Havzaları’nın<br />
iç kesimlerine kadar uzanan ve bölgenin tarım ürünlerinin <strong>İzmir</strong> Limanı'na erişimini<br />
sağlayacak bir biçimde ürün toplanma merkezlerine kollarla uzanan bu hat günümüzde<br />
de hizmet üretmektedir. Aydın yönünden gelen demiryolu Alsancak İstasyonu'nda,<br />
Manisa yönünden gelen demiryolu ise Basmane İstasyonu'nda sonlanmaktadır.<br />
Türkiye’de ulaşımda demiryollarına verilen işlevsel rolün yeterince önemsenmediği<br />
bilinmektedir. Buna rağmen 1980’li yıllarda TCDD Genel Müdürlüğü’nce “Ege Bölgesi<br />
Demiryolları Ana <strong>Planı</strong>” adı ile bir proje hazırlandığı bilinmektedir. Halkapınar’da<br />
kurulacak bir ana istasyon yeri ile birlikte proje kapsamında Ankara bağlantılı uzun yol<br />
hattının düşünüldüğü, mevcut demiryolu şebekesinin ve triyaj sisteminin<br />
geliştirilmesinin, yolcu ve marşandiz hatlarının ayrıştırılmasının önerildiği<br />
görülmektedir. Yine aynı proje ile önerilen, kuzey ve güney akslarda öncelikle Aliağa<br />
yönünde banliyö işletmelerinin çift hat ve elektrifikasyonuna ilişkin konulara uygulama<br />
olanağı getirecek ön proje çalışmaları 1980’li yıllarda tamamlanmış olmasına karşın<br />
sonrasında herhangi bir gelişme elde edilememiştir. Tüm ülkede olduğu gibi bölgede de<br />
karayolu yatırımlarının demiryollarının önüne alınmasına karşın bugün dahi bölgenin<br />
demiryolları, <strong>İzmir</strong>’den odaklanarak dışa dönük ağaç oluşumu ile vadilerdeki en uç<br />
noktalara kadar uzanmakta, tarım ürünlerinin ve madenlerin dış pazarlara ulaştırılmak<br />
üzere <strong>İzmir</strong> Alsancak Limanı'na aktarılması işlevini elinden geldiğince sürdürmeye<br />
çalışmaktadır. Demiryolunun <strong>İzmir</strong> çevresindeki tüm bu tarihsel önemine karşın yük<br />
taşınmacığı ağırlığının karayoluna kaydığı görülmektedir.<br />
Şekil 6.8 <strong>İzmir</strong> ve Yakın Çevresinde Mevcut Demiryolu Şebekesi<br />
96
TCDD Genel Müdürlüğü’nce yapılmış yukarıda da adı geçen çalışmalar üzerinde geç<br />
kalmış olmasına rağmen günümüzde de ısrarla durulmalıdır. Bu çalışmalardan ilki;<br />
1970’li yılların sonunda temel bir öngörü ile hazırlanmış, birinci aşamada kuzey gelişme<br />
aksı olarak kabul edilen <strong>İzmir</strong>-Çiğli-Aliağa banliyö şebeke uzantısının, daha sonra ise<br />
Gaziemir güzergahının elektrifikasyonu ve çift hatta çıkarılmasına ilişkin fizibilite<br />
etütleridir.<br />
İkincisi ve daha kapsamlı olanı ise, yeni bir ana yolcu gar projesini, yeni istasyonları ile<br />
banliyö şebekesini, çift banliyö-uzun yol trenleri-marşandiz olmak üzere 4 hatlı<br />
demiryolu güzergahını, yeni marşandiz garı ve triyaj tesislerini, ayrıca <strong>İzmir</strong>-Ankara<br />
hızlı tren güzergahını ve tünel geçişini de içeren ön çalışma niteliğindeki <strong>İzmir</strong> ve<br />
Çevresi Demiryolları Ana <strong>Planı</strong>’dır. Bu ana plan ayrıca marşandiz garı ve<br />
elektrifikasyon altyapısının gerektirdiği alanları uzun vadeli olarak hesaplayıp<br />
konumlandırmış, ana yolcu garı Halkapınar’da, marşandiz garı ise Çiğli’de düşünülerek<br />
önerilmiştir. Bu çalışmalar 1/5000 ve 1/1000 ölçeklerde <strong>İzmir</strong> Büyük Şehir Bütünü<br />
içinde yürürlüğe konan imar planlarına da işlenmiş olduğu bilinmektedir. Banliyö<br />
şebekelerinin hızlandırılması 1985-1990 dönemini hedef almışken, ana planın daha<br />
uzun vadeli hedefler içinde gerçekleştirilmesi söz konusu idi. Ancak öncelikle ana yolcu<br />
ve marşandiz garları ile elektrifikasyon altyapı tesislerinin orta vadeli uygulamalarının<br />
yapılması beklentisi yerine getirilememiş bulunmaktadır.<br />
Bu çalışmaların şehirsel ve bölgesel açılardan makro proje değeri taşıdığı bilinmelidir.<br />
Ne var ki bu çalışmaların programlı ve etkin bir biçimde hayata geçmekte bulunduğu<br />
söylenemez. Son dönemlerde <strong>İzmir</strong>’de başlatılan şehirsel toplu ulaşım sistemleri<br />
bütünleşme uygulamaları ile birlikte banliyö demiryolu işletmeciliğini de geliştirerek aynı<br />
97
sistem içine alma girişimleri sürdürülmektedir. Bu kapsamda, kuzey yönündeki<br />
güzergahın metro standardına getirilmesi düşünülmektedir. İstanbul’a erişim<br />
kolaylıklarının artırılması amacıyla, <strong>İzmir</strong>-Bandırma hattının hızlandırılması da<br />
programa alınmıştır.<br />
Deniz Ulaşımı – Limanlar; Mevcut Ana Limanlar, Tasarı Bölgesel Liman<br />
Ege Bölgesi ve <strong>İzmir</strong>’in gelişimi dikkate alındığında denizyollarının belirleyici ve<br />
yönlendirici önemi ortaya çıkmaktadır. Genellikle bir ülkenin coğrafi konumu ve iç<br />
ekonomik faaliyetlerinin dağılımının yanı sıra uluslararası konum ve ilişkilerinin, bu<br />
ülkedeki tüm taşıma olanağı ve maliyetlerinin hesaplanarak liman yerlerinin ve<br />
kapasitelerinin belirlenmesi, her biri için hinterlant belirlemelerinin yapılması doğru bir<br />
yaklaşım olarak kabul edilebilir. Bu durumda en ekonomik biçimde ülke içindeki tüm<br />
etkinliklerin hangi limanın iç bölgesi sınırları içinde kaldığı konusunda analizlerin ve<br />
modellerin geliştirilmesi, limanların kesin sınırlarla hinterlantlarının belirlenmesi<br />
mümkün olabilmektedir. Amerika ve Avrupa limanlarında bu tür belirlemelerin<br />
yapılmakta olduğu bilinmektedir. Türkiye de ise bu tür yaklaşımların geliştirilmekte<br />
olduğu konusunda ilgili kamuoyunda kesin ve akılcı bir bilginin varlığı<br />
izlenememektedir. <strong>İzmir</strong>’in gelecekteki bölge limanının konumuna ilişkin sürdürülen<br />
tartışma ve belirsizlikler bu akılcılığın ülke ölçeğinde henüz yakalanmamış olduğunun<br />
kanıtıdır. Bu çalışma çerçevesinde böyle bir eksikliğin giderilmesi beklenemez. Ancak<br />
<strong>İzmir</strong> için kurulacak bir strateji planı içeriğinde bu durumun önemi üzerinde durulması<br />
ve mevcut veriler açısında en geçerli olabilecek alternatif konumun varsayım<br />
olarak stratejinin içine konulması gerekmektedir. Bu amaçla öncelikle <strong>İzmir</strong> İl<br />
sınırları içinde mevcut ana liman yerlerinin kapasiteleri incelenecek, sonrasında da<br />
alternatif bölgesel liman yeri olması konusunda öncelikli bir nitelik taşıyan ve tasarı<br />
aşamasındaki Çandarlı Limanı ile ilgili ön çalışmalar değerlendirilecektir.<br />
Mevcut Ana Limanlar<br />
<strong>İzmir</strong> İli’nde farklı işlev ve konumlarda, ana liman tanımına girebilecek dört adet gemi<br />
yanaşma merkezi bulunmaktadır. Alsancak Limanı kamu yönetiminde, yük-yolcu<br />
trafiğine açık, ticari ve bölgenin en geniş hinterlandı olan gemi yanaşma yeridir. Mevcut<br />
özellikleriyle ilin ana limanları aşağıda kısaca belirlenmektedir.<br />
Alsancak Limanı<br />
Ege Bölgesi’nin bugün için en büyük limanı niteliğinde bulunan <strong>İzmir</strong> Alsancak Limanı<br />
1978 yılında 1.500.000 tonluk kapasitesinden, 2002 yılı sonunda 7.058.510 tonu<br />
yükleme, 2.594.204 tonu boşaltma olmak üzere toplam 9.652.714 tonluk bir kapasiteye<br />
ulaşmış bulunmaktadır. Ayrıca konteynır sayısı 1978 yılında 9.500 TEU birimi iken bu<br />
sayı 2002 yılı sonu itibariyle 573.231 TEU birimine ulaşmıştır. Genel kargo, konteynır,<br />
kuru yük, sıvı yük taşımacılığının yanı sıra yolcu gemilerine de hizmet verme özelliğine<br />
sahiptir. Ek bölümlerin de hizmete alınmasıyla birlikte Alsancak Limanı’nın toplam yük<br />
kapasitenin 15.000.000 tona ulaşılacağı bildirilmektedir. Yakın bir gelecekte aşılabilecek<br />
98
u sınır değerlerin yetersiz kalacağı düşünülmekte, Türkiye’nin seçtiği makro<br />
hedefler açısından yeni ve büyük bir liman yapımının hızlandırılması gerektiği de<br />
belirtilmektedir.<br />
Alsancak Limanı’nın kapasitesinin denetlenmesinin, öncelikle birinci derecede<br />
hinterlandı olarak kabul edilecek Ege Bölgesi’nin ihracat-ithalat artış kestirimleriyle<br />
yapılması gerekmektedir. Yapılan bir projeksiyon çalışmasına göre (Baydere, 1996),<br />
strateji planının ikinci dönem sonu olarak kabul edilen 2012 yılında Alsancak<br />
Limanı’nın toplam kapasitesinin 20.168.424 ton olacağı hesaplanmıştır. Uluslararası<br />
işlevi bulunan, bölgesel ve ülkesel ölçekteki, genel ve dökme yük-yolcu hizmetlerini<br />
birlikte yürüten, tek kamu limanı, Alsancak Limanı’dır. Uzun vadede bu işlevi<br />
sürdürmesinin önünde dar boğazlar mevcuttur. Ayrıca <strong>İzmir</strong> şehirsel yerleşmesi içindeki<br />
konumu ve bitişiğindeki hizmet alanın mevcut arazi kullanım ve ulaşım sistemi<br />
özellikleri gözetildiğine yukarıdaki kestirimlere göre 2012 yılı sonrasında ya ülke ve<br />
bölgenin makro hedeflerinin gerisinde kalınacak ya da Alsancak Limanı’nın işlevini<br />
sürdürmesi tümüyle olanaksız duruma gelecektir.<br />
Uzun vadede Çandarlı’da tasarlanan Kuzey Ege Limanı yeri ve projesinin<br />
kesinleştirilmesi, etaplamalı bir biçimde inşa edilip işletilmesi zorunludur. Ancak<br />
söz konusu uluslar arası ticari limanın kullanıma açılmasına kadar Alsancak<br />
Limanı’nın bugünkü nitelikleriyle kullanılması sürdürülecektir. Bu nedenle inşası<br />
tamamlanmış viyadük ayaklarının limana indirilerek geri sahasının ve yörenin bugünkü<br />
ağır taşıt trafiğinin rahatlatılması sağlanmalıdır.<br />
Bu aşamada, <strong>İzmir</strong> ilinde mevcut bulunan diğer ana limanların kapasitelerinin aşağıdaki<br />
gibi olduğu özetlenebilir.<br />
Aliağa Nemrut Limanı<br />
Kuzey’de Aliağa–Nemrut Körfezi içinde konumlanan işleticileri farklı 7 ayrı iskeleden<br />
oluşan bir limandır. Körfezin kuzeydoğusunda yer alan Petkim Liman Tesisi ile Petrol<br />
Ofisi İskelesi, güneydoğusunda sıralanan Habaş, Çukurova, Limaş, Nemtaş ve Ege<br />
Gübre’ye ait iskeleler iç limandaki mevcut gemi yanaşma tesisleridir. Nemrut Körfezi’nin<br />
doğal yapısı, firma merkezli istekler ve finansman koşulları açısından daha uygun<br />
olacağı düşünülerek DLH tarafından limanın bir iskeleler sistemi halinde<br />
projelendirilmesi, inşa edilmesi ve işletilmesi kararlaştırılmıştır. Bu durumda sonuçta<br />
farklı kurumlar tarafından kendi amaçlarına göre uzmanlaşmış bir iskeleler sistemi<br />
oluşturulmuştur.<br />
Nemrut Limanına yılda yaklaşık toplam 3000 geminin yanaşmakta olduğu bilinmektedir.<br />
Yeni iskele yapım istekleri bulunmaktadır. Bu iskelelerde petrol, kimyasal ürünler ve<br />
dökme yüklerin yükleme-boşaltma işlemleri yapılmaktadır. <strong>İzmir</strong>’in kuzey aksında<br />
demiryolu güzergahı Aliağa’ya kadar uzatılmış bulunmaktadır. Demiryolu hattından<br />
Nemrut Limanındaki iskelelere bağlantı kurulması düşünülmektedir. Bu iskelelerin yol<br />
ve altyapı sorunları henüz tümüyle çözümlenmiş durumda bulunmamaktadır.<br />
99
Nemrut’dakiler ile birlikte Aliağa’da toplam 10 adet iskele bulunmaktadır. 2001 yılı<br />
verileriyle Aliağa’daki iskele ve rıhtımlara toplam 3.272 adet gemi yanaşmış, 7.221.065<br />
ton yükleme ve 6.617.592 ton boşaltma yapılmıştır. Körfezin tabanında güneydoğusunda<br />
antik Kyme Limanı kalıntıları da bulunmaktadır.<br />
Limanın güneyindeki hinterlantta Nemrut Sanayi Bölgesi bulunmaktadır ve iskeleleri<br />
işleten kurumların sanayi bölgesindeki tesisleriyle doğrudan organik bağlantıları<br />
bulunmaktadır. Bölgesel limana dönüştürülebilmesi açısından Nemrut’un hizmet sahası<br />
uygun değildir ayrıca, gerek topoğrafya zorlukları gerekse de iskelelerin organik bağları<br />
böylesi bir limanı olanaksızlaştırmaktadır. Kurumların kendi tesis gereksinimlerine<br />
uygun iskeleler inşa ettikleri de bilinmektedir. Yalnızca yakın hinterlandına hizmet<br />
üretebilecek potansiyele, teknik ve doğal özelliklere sahiptir.<br />
Dikili Limanı<br />
Bu liman da <strong>İzmir</strong>’in kuzeyinde yer almaktadır. Dikili ilçe merkezinde bulunan<br />
limandaki mevcut yanaşma yeri dökme yük ve yolcu gemilerine hizmet verebilecek<br />
niteliktedir. Bugün için ağırlıklı olarak yük taşımacılığında kullanılmaktadır. İskele<br />
genişletme çalışmaları yapılmaktadır ve yolcu taşımacılığında kullanılması için girişimler<br />
sürdürülmektedir. Demiryolu bağlantısı bulunmamaktadır. <strong>İzmir</strong> İli’nin ikinci derecede<br />
önemi taşıyan ve il dışına hizmet üretme potansiyeli bulunan limanlarındandır.<br />
Çeşme Limanı<br />
Çeşme Limanı bölgenin batı ucunda bulunmaktadır. Yolcu gemileri ve ro-ro bağlantıları<br />
için kullanılmakta ve TIR’ların Avrupa Limanları’na erişimini sağlamaktadır. Demiryolu<br />
bağlantısı yoktur. Ancak Aydın-<strong>İzmir</strong>-Çeşme otoyol bağlantısı erişimi güçlendirmektedir.<br />
Mevcut ro-ro iskelesinin yetersiz kaldığı belirlenmiştir. Uzmanlaşma potansiyeli bulunan<br />
ve uluslar arası taşımacılık hizmeti üretebilecek bir limandır.<br />
Tasarı Bölgesel Liman: Kuzey Ege Limanı ( <strong>İzmir</strong>–Çandarlı)<br />
DLH Genel Müdürlüğü’nce çeşitli tarihlerde yürütülmüş çalışmalarla, ülke ölçeğinde dış<br />
ekonomiler de gözetilerek Ege Bölgesi’nde yeni liman tesisi üzerinde durulduğu<br />
bilinmektedir. Bu konuda, uzun vadeli hedefler açısından bölgedeki tek güncel seçeneğin<br />
Çandarlı Körfezi’nde düşünülen Kuzey Ege Limanı olduğu görülmektedir. Başka<br />
seçeneklerin ilgili uzman kamu kuruluşlarınca elde edilmesi de düşünülebilir. Ancak<br />
uluslararası ticari ilişkilerle, ülkenin ve bölgenin makro arayışları göz önüne alındığında<br />
esas eksikliğin yeni liman yerinin kesinleştirilmemesi ve ilgili yatırımlarının başlatılamamış<br />
olmasından ortaya çıktığı görülmelidir. Bu nedenle strateji planının bir gereği olarak en<br />
akılcı seçenek olduğu düşünülen söz konusu liman üzerinde kısaca durulacaktır.<br />
Toplam yük kapasitesi sınır değerlerinin yakın bir gelecekte aşılacak olması nedeniyle<br />
DLH Genel Müdürlüğünce, yaklaşık 10 Milyon m 2 ’lik toplam liman sahasına sahip<br />
olduğu hesaplanan ve liman faaliyetleri açısından bir olumsuzluğu bulunmayan<br />
Bakırçay Deltasındaki alan, Ege Denizinde geliştirilecek bölgesel liman için uygun bir<br />
100
konum olarak saptanmıştır. Çandarlı Körfezindeki yeni limanın kapasitesinin 30 Milyon<br />
Ton olarak hesaplandığı ancak dökme ve sıvı yüklerle birlikte bu kapasitenin<br />
artırılabileceği belirtilmektedir.<br />
Ege Bölgesinin ve Ülkenin içinde bulunduğu deniz ticaret ilişkilerinin yakın zamanda<br />
karşılaşacağı liman olanakları yetersizliği nedeniyle, geniş bir uzlaşı ile üzerinde<br />
birleşildiği belirtilen Kuzey Ege (Çandarlı) Limanı için DLH Genel Müdürlüğü tarafından<br />
bir genel yerleşim planı geliştirilmiştir. Bu plan esas alınarak inşaat maliyet analizlerinin<br />
elde edilebilmesi için DEÜ-Deniz Bilimleri ve Teknoloji Enstitüsü tarafından bir öneri<br />
ön proje geliştirilmiştir.<br />
Projenin, eldeki en güvenilir kurumsal çalışma olduğu düşünülmüş ve değerlerinden<br />
yararlanılmak istenmiştir. Bu proje taslağına göre Çandarlı Limanı aşağıdaki tablodaki<br />
değerlere göre hesaplanarak etaplanmış bulunmaktadır.<br />
Söz konusu ön proje çalışmasının öngördüğü en önemli avantajlarından biri olarak<br />
liman inşaatının aşamalı yapılabiliyor olması gösterilmektedir. Birinci aşamanın iki yıl<br />
gibi kısa bir sürede tamamlanması sonrasında, diğer aşamaların inşaatı sürerken liman<br />
işletmeye açılabilecektir. Limanın işletmeye açılmasını diğer aşamaların yapım<br />
faaliyetlerini olumsuzca etkilemeyeceği düşünülmektedir.<br />
Tablo 6.88 Ön Proje Aşamaları ve Uygulama Unsurları<br />
Proje Unsurları 1. Aşama 2. Aşama 3. Aşama 4. Aşama 5. Aşama Toplam<br />
Dalgakıran(m) 3960 3300 2300 3960 4810 18330<br />
Rıhtım (m) 4525 1975 4685 8115 9365 28665<br />
Tarama (m 3 ) 23070000 8370000 15000000 29700000 33120000 9260000<br />
Beton saha (m 2 ) 45000 20000 600000 90000 140000 895000<br />
Stabilize saha (m 2 ) 1500000 500000 1500000 2000000 2500000 8000000<br />
Kapasite (adet/yıl) 9.0 3.5 9.37 16.2 18.7 56.77<br />
Maliyet ( 0 6 ∃ ) 165 67.6 117 218.88 250 818.48<br />
Kaynak : DEÜ - DBTÜ<br />
Şekil 6.9 Çandarlı Limanı Ön Projesi Örneği<br />
5. Aşama<br />
İnşaat<br />
Uygulaması<br />
101
Kaynak : DEÜ – DBTE – Araştırma Raporu<br />
Şekil 6.10 Kuzey Ege Limanı (Çandarlı) ve Alsancak Limanının Uzun Vadeli<br />
İşbölümü Öngörüleri<br />
Şekil 6.10 Kuzey Ege Limanı (Çandarlı) ve Alsancak Limanının Uzun Vadeli<br />
İşbölümü Öngörüleri<br />
Çandarlı Limanı 2<br />
Alsancak Limanı 1<br />
102<br />
Hinterland 2 :<br />
Ege Bölgesi, Karadeniz, Türkiye,
Hava Ulaşımı–Meydanlar<br />
<strong>İzmir</strong>’de sivil hava ulaşımı uzun bir süre Çiğli’deki askeri hava alanı ile sağlanmış, 1987<br />
yılında ise güneyde Gaziemir de bulunan Cumaovası Askeri Hava Alanı yeniden<br />
projelendirip çevresinde kamulaştırmalar yapılarak çağdaş özelliklere sahip bir hava<br />
meydanı olarak Adnan Menderes Havalimanı adıyla hizmete açılmıştır. Bu meydan şehir<br />
merkezine 18 km uzaklıkta güneybatı yönünde kurulmuştur. <strong>İzmir</strong> Aydın otoyolu<br />
üzerinde yer alan meydana erişim ağırlıklı olarak karayolu trafiği ile sağlanmaktadır. Bir<br />
banliyö demiryolu hattı da kurulmuş olmasına karşın bunun etkinlikle kullanıldığı<br />
söylenemez.<br />
Türkiye’deki diğer uluslar arası hava limanları gibi tam gün boyunca tarifeli ve tarifesiz<br />
uçuşlara açık tutulmaktadır. Adnan Menderes Havalimanı’nda meydan kontrol ve<br />
yaklaşma kontrolü olarak sağlanan Hava Trafik Kontrol hizmetleri radar ile<br />
sağlanmaktadır. Toplam 7.518.875 m 2 'lik kurulu arsa alanına sahiptir. İç hatlar<br />
terminali 13.500 m 2’ dir. Dış hat terminal binası ile birlikte toplam 22.000m 2 ’lik terminal<br />
binasına sahip olan Adnan Menderes Havalimanı’nda 3.240 metre boyutunda kompozit<br />
kaplamalı bir pist, 400.286 metre, 384.138 metre ve 165.160 metre boyutlarında 18<br />
uçak kapasiteli 3 apron ile 3240 metre boyutunda 1 adet “taxi route” bulunmaktadır.<br />
Meydanın kule yüksekliği ise 45 metredir. 1600 m 2 kullanım alanına sahip olan ve 4<br />
pasaport girişi bulunan Charter Terminalinden de hizmet verilmektedir. 1 adet VIP ve 1<br />
adet CIP Salonu hizmettedir. Gelen yolcu salonu ve giden yolcu salonlarında birer adet<br />
PTT bankosu, banka şubesi, restoran, cafe-bar, büfe, ”Duty Free Shop”, ”Rent-A Car”<br />
103
gibi kullanımlar yer almaktadır. 843 araç kapasiteli otopark bulunmaktadır. Yıllık yolcu<br />
kapasitesi 4.000.000 kişi ve yıllık uçak kapasitesi 157.680 adettir.<br />
Adnan Menderes Havaalanı’nın en çok toplam kapasitesi DHMİ İşletme Müdürlüğü<br />
tarafından; 5.000.000 Yolcu/Yıl (iniş–biniş), 1200 Yolcu/Saat ve 20 Uçak/Saat olarak<br />
belirtilmektedir.<br />
Genel yıllık toplam talep açısından hava alanının kapasite artırımına gerek<br />
duyulmamakla birlikte yoğun dönemlerde sıklaşan hava trafiğine hizmet verebilmek<br />
açısından yeni düzenlemelerin yapılmasının zorunlu olduğu bildirilmektedir. Bu hizmet<br />
talebinin zirve dönemlerde 10 dakikada 10 uçağın inip-kalkmasına kadar çıkmakta<br />
olduğu belirlenmiştir. 1997 yılında havaalanı toplam yolcu ve uçak trafiğinin zirveye<br />
çıkmış olması nedeniyle ayrı bir iç hatlar terminalini yapılmış ve önceki terminal tümüyle<br />
dış hatlara ayrılmış bulunmaktadır. Hava alanının projesine göre kuzeyde dış hatlar için<br />
bir ana terminal yapısı bulunmaktadır. Bu yapının gerçekleştirilmesi durumunda<br />
mevcut kullanılan dış hat terminali tümüyle iç hatlara açılacaktır. 1997 sonrasında ise<br />
gerek yolcu gerekse uçak zirve trafiğinde düşme saptanmaktadır. Güney’de<br />
Bodrum ve Milas yörelerinde hizmete giren yeni havaalanları, Adnan Menderes’in yolcu<br />
potansiyelinin düşme nedeni olarak gösterilmektedir. Adnan Menderes Hava Limanı’nın<br />
yıllara göre uçak ve yolcu trafiği aşağıdaki gibi verilmektedir.<br />
Tablo 6.89 Yıllara Göre Uçak Trafiği<br />
Yıllar İç Hatlar Dış Hatlar Toplam Artış Oranları<br />
1993 14.678 16.038 30.716 + % 23<br />
1994 14.285 13.859 28.144 - % 8<br />
1995 15.904 16.900 28.043 + % 16<br />
1996 16.956 17.796 34.752 + % 6<br />
1997 17.220 17.948 35.168 + % 1<br />
1998 18.110 14.024 32.134 - % 8<br />
1999 17.761 10.581 28.342 - % 11<br />
2000 16.677 10.840 27.517 - % 3<br />
2001 14.245 12.724 26.969 - % 2<br />
2002 13.228 12.674 25.902 - % 4<br />
2003 * 6.573 3.890 10.463 - % 7<br />
* Haziran sonu itibariyle<br />
Kaynak : A.M. Hava Meydanı İşletme Müdürlüğü<br />
Tablo 6.90 Yıllara Göre Yolcu Trafiği<br />
İç Hatlar Dış Hatlar Toplam<br />
104
Yıllar Gelen Y. Giden Y. Gelen Y. Giden Y. Yolcu Sayısı Artış<br />
1993 373.121 384.528 854.129 922.194 2.533.972 % 29<br />
1994 407.943 429.532 736.444 754.891 2.328.810 -% 8<br />
1995 494.902 524.497 987.102 983.145 2.989.646 % 29<br />
1996 526.710 544.872 1.035.800 1.117.750 3.275.132 % 10<br />
1997 588.318 597.772 1.095.775 1.139.140 3.421.005 % 4<br />
1998 615.943 614.024 811.989 862.452 2.904.408 -% 15<br />
1999 575.034 587.160 589.353 587.384 2.338.931 -% 19<br />
2000 618.263 595.765 626.147 667.413 2.507.588 % 7<br />
2001 482.120 493.139 734.287 749.340 2.458.886 -% 2<br />
2002 473.445 486.674 755.165 773.970 2.489.254 % 1<br />
2003* 226.436 230.507 226.637 187.738 871.318 -% 9<br />
* Haziran sonu itibariyle<br />
Kaynak : A.M. Hava Meydanı İşletme Müdürlüğü<br />
Adnan Menderes Hava Alanı’nın yük trafiği de bagaj, kargo ve posta toplamı olarak<br />
verilmektedir. Aşağıdaki tabloda yıllara göre iç ve dış hatlara göre verilen yük hareketleri<br />
dış hatlarda daha büyük bir gelen-giden oranı belirlenebilmektedir. 1996-2003 yılları<br />
arasındaki toplam yük artış oranları düzenli ve sürekli bir artış göstermemektedir. 1997<br />
yılı yük trafiği açısından da en büyük zirvenin elde edildiği dönem olarak göze<br />
çarpmaktadır.<br />
Özet olarak uçak ve yolcu trafiğinin hizmet sıkışıklığını giderecek önlemlerin alınması<br />
dışında havaalanının kapasitesinin artışına gerek duyulmamaktadır. Havaalanının<br />
bugün yıllık kapasitesinin altında kullanıldığı anlaşılmaktadır.<br />
Aynı durum yük taşımacılığı açısından geçerlidir. Toplam yıllık yük trafiği dalgalanmakta<br />
sürekli bir artış eğilimi içine girmemektedir. Bu durumun ise kapasite düşüklüğünden<br />
kaynaklandığına dair bir eğilim saptanamamıştır.<br />
Tablo 6.91 Adnan Menderes Hava Alanı Yıllara Göre Yük Trafiği (Kg) Değişimi<br />
Bagaj + Kargo + Posta<br />
Yıllar İç Hatlar(Gelen+Giden) Dış Hatlar(Gelen+Giden) Toplam<br />
1996 19.781.801 39.487.716 59.269.517<br />
1997 22.898.711 43.836.889 66.735.600<br />
1998 22.021.498 33.365.764 55.387.262<br />
1999 22.452.872 26.328.417 48.781.289<br />
2000 24.318.158 26.642.904 50.961.062<br />
2001 20.351.684 28.674.186 49.025.870<br />
105
2002 21.054.398 31.296.996 52.351.394<br />
2003 * 9.449.111 9.418.364 18.867.475<br />
(*) Haziran sonu itibariyle<br />
THY Kış Tarifesine Göre İç Hatlarda <strong>İzmir</strong>’den Kalkış - İniş Doğrudan Seferler:<br />
<strong>İzmir</strong>-Ankara arasında haftada gidiş-dönüş toplam 20’şer sefer yapılmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>-İstanbul arasında ise haftada<br />
yapılmaktadır.<br />
gidiş toplam 60, dönüş toplam 70 sefer<br />
THY Yaz Tarifesine Göre İç Hatlarda <strong>İzmir</strong>’den Kalkış - İniş Doğrudan Seferler:<br />
<strong>İzmir</strong>-Ankara arasında haftada gidiş-dönüş toplam yine yirmişer sefer yapılmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>-İstanbul arasında ise haftada gidiş toplam 63, dönüş toplam 65 sefer<br />
yapılmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>’den Kış Tarifesine Göre Dış Hatlarda Kalkış – İniş Doğrudan Seferler:<br />
<strong>İzmir</strong>-Köln ve <strong>İzmir</strong>-Viyana arasında kış aylarında sefer yapılmamaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> – Frankfurt haftada gidiş-dönüş toplam ikişer sefer yapılmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>’den Yaz Tarifesine Göre Dış Hatlarda Kalkış – İniş Doğrudan Seferler:<br />
<strong>İzmir</strong>-Köln arasında haftada gidiş-dönüş toplam tek sefer yapılmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>-Frankfurt ve <strong>İzmir</strong>-Viyana arasında haftada gidiş-dönüş toplam ikişer sefer<br />
yapılmaktadır.<br />
THY diğer tüm kış ve yaz dönemindeki dış ve iç hat seferleri, Ankara ve İstanbul<br />
üzerinden bağlantılı olarak gerçekleştirilmektedir.<br />
Çeşme ve Selçuk iki adet stol hava meydanı il sınırları içinde turizm amaçlı olarak yer<br />
almaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>’den havayolları ile doğrudan dış hat uçuşlarının azlığı, seferlerin dönüş boşluk<br />
oranları nedeniyle de kimi zaman tümüyle iptal ediliyor bulunması, uzmanlaşmış hizmet<br />
sektörünün <strong>İzmir</strong>’de yeterli düzeye çıkmamış olduğunu göstermektedir. Ülkenin<br />
metropoliten merkezlerinden biri olma niteliği ancak hizmet sektörünün elitleşmesi<br />
(büyük firmalaşma, sermaye yoğun üretimin artması, bilgi üretiminde katma değerin<br />
genişlemesi, mekansal ve sosyolojik şehirleşme sürecinde dengelerin sağlanması) ile elde<br />
edilebilecek, zamanın ve mekanın kullanımında etkinlik-verimlilik ölçütleri<br />
gelişebilecektir.<br />
6.4.2. İçme ve Kullanma Suyu - Tarımsal Sulama.<br />
<strong>İzmir</strong> ili, Manisa ve Uşak illeri ile birlikte DSİ II. Bölge Müdürlüğü’nün sınırları içinde yer<br />
almaktadır. Bu üç ilin bulunduğu arazi, batıdan doğuya doğru gidildikçe yüksekliği<br />
artan bir özellik taşımaktadır. Bu sınırlar içinde iki temel yükseklikten biri Bozdağ<br />
106
diğeri ise Gediz Nehri’nin kaynağı olan Murat Dağı’dır. <strong>İzmir</strong>’in su gereksinimi bölge<br />
müdürlüğünün yetki sınırları içinde kalan su varlığından karşılanmakta ve bu nedenle<br />
de kullanılacak suyun <strong>İzmir</strong> ili sınırları dışından ancak bölge müdürlüğünün kurumsal<br />
olarak sorumluluğunda kalan kaynaklardan sağlandığı görülmektedir. <strong>İzmir</strong> ilinde tarım<br />
arazileri ise genel özellikleri ile, Bakırçay, Gediz ve K. Menderes nehirleri boyunca<br />
oluşmuştur ve arazi yükseklikleri 100 metre kotunun altında kalan havzalarda dağılım<br />
göstermektedir. <strong>İzmir</strong>’de kıyı kesimlerinde yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı<br />
olan Akdeniz İklimi hakimdir. Taban arazilerde ve iç bölgelerde yağışların düşük<br />
düzeylerde kalmasına karşın, kıyı kesiminde ve üst yüksekliklerde artış içinde<br />
bulunduğu bilinmektedir.<br />
DSİ kaynaklarına bakıldığında <strong>İzmir</strong> ilinde yıllık ortalama yağış 685 mm.; ortalama akış<br />
verimi 5 l/s/km 2 : ortalama akış / yağış oranı ise % 23 olarak verilmektedir. Yine DSİ<br />
tarafından ilin su kaynaklarının toplam potansiyeli:<br />
Yerüstü su potansiyeli = 2,07 km 3 / yıl<br />
Yer altı su potansiyeli = 0,494 km 3 / yıl (kaynaklar dahil)<br />
Toplam su potansiyeli = 2,564 km 3 / yıl olarak gösterilmektedir.<br />
Tablo 6.92 <strong>İzmir</strong> İlinde Toplam Su Yüzeylerinin Dağılımı (2003 yılı verileri)<br />
Su Yüzeyi Türü<br />
Alan Büyüklüğü<br />
(Ha)<br />
Doğal göl yüzeyleri 83 1.81<br />
Baraj rezervuar yüzeyleri 3.592 78.24<br />
Gölet rezervuar yüzeyleri 55 1.20<br />
Akarsu yüzeyleri 861 18.75<br />
Oranı ( % ) Oranı ( % )<br />
Toplam su yüzeyleri 4.591 100.00 0.38<br />
<strong>İzmir</strong> ili toplam yüzölçümü 12.018.91 km 2 - 100.00<br />
Dünya ölçeğinde kabul edilen bir norma göre yıllık kişi başına toplam ortalama su<br />
tüketim gereksiniminin, 8.000-10.000 m 3 /kişi/yıl olduğu bilinmektedir. Su tüketiminde<br />
fakirlik sınırının ise 2.000 m 3 /kişi/yıl olarak kabul edildiği, Kanada ve Norveç gibi su<br />
zengini ülkelerde bunun 10.000 m 3 /kişi/yıl kabul edilen üst değerlerde olduğu,<br />
Türkiye’de ise 3.000 m 3 /kişi/yıl olan sınır değerlere düşmekte olduğu belirlenmektedir.<br />
Yukarıda görüldüğü gibi <strong>İzmir</strong> ilinin toplam su potansiyeli; 2,564 km 3 / yıl’dır. İlin 2000<br />
nüfus sayımına göre nüfusu 3 370 866 kişidir. Su potansiyeli toplam yerleşik il<br />
nüfusunun çok üstünde kalmaktadır.<br />
107
İçme ve Kullanma Suyu<br />
<strong>İzmir</strong> ilinin içme ve kullanma suyu gereksinimi açısından DSİ II. Bölge Müdürlüğü’nün<br />
su varlığı bu çalışmanın amaçlarına göre gözden geçirilmiştir.<br />
Tablo 6.93 İçme ve Kullanma Suyu Projelerinin Proje-Yatırım-Uygulama (Pyu)<br />
Düzeyler<br />
Pyu Düzeyi Yıllık Kapasite (Hm 3 ) Oranı ( % )<br />
İşletmede olan içme-kullanma suyu projeleri 337 54.71<br />
Yapım-uygulama sürecindeki projeler 60 9.74<br />
Ön incelemesi/planlaması tamamlanan projeler 219 35.55<br />
İL TOPLAMI 616 100.00<br />
Kaynak: DSİ 2. Bölge Müdürlüğü, <strong>İzmir</strong><br />
İçme ve Kullanma Suyu Projelerinin Dağılımları (2003 yılı verilerine göre)<br />
Tablo 6.94 İşletmede Olan Projeler<br />
Menemen Acil İçme Suyu<br />
Halkapınar Kaynakları<br />
Göksu Kaynakları<br />
Balçova Barajı<br />
Sarıkız Kaynakları<br />
Diğer Kaynaklar<br />
Tahtalı Barajı<br />
Toplam<br />
25 x 10 6 m 3 /yıl<br />
45 x 10 6 m 3 /yıl<br />
63 x 10 6 m 3 /yıl<br />
12 x 10 6 m 3 /yıl<br />
45 x 10 6 m 3 /yıl<br />
19 x 10 6 m 3 /yıl<br />
128 x 10 6 m 3 /yıl<br />
337 x 10 6 m 3 /yıl<br />
Tablo 6.95 Yapım-Uygulama Sürecindeki Projeler<br />
Alaçatı Barajı<br />
Gördes Barajı<br />
Toplam<br />
3 x 10 6 m 3 /yıl<br />
57 x 10 6 m 3 /yıl<br />
60 x 10 6 m 3 /yıl<br />
Tablo 6.96 Ön İncelemesi / Planlaması Yapılan Projeler<br />
Bostanlı Barajı<br />
Başlamış Barajı<br />
Gelinalanı Barajı<br />
Çamlı Barajı<br />
Çağlayan<br />
Düvertepe Barajı<br />
3 x 10 6 m 3 /yıl<br />
42 x 10 6 m 3 /yıl<br />
2 x 10 6 m 3 /yıl<br />
22 x 106 m3/yıl<br />
45 x 10 6 m 3 /yıl<br />
89 x 10 6 m 3 /yıl<br />
108
Bozköy Göleti<br />
Karareis Barajı<br />
Ali Onbaşı Barajı<br />
Değirmendere Barajı<br />
Toplam<br />
2 x 10 6 m 3 /yıl<br />
4 x 10 6 m 3 /yıl<br />
5 x 10 6 m 3 /yıl<br />
5 x 10 6 m 3 /yıl<br />
219 x 10 6 m 3 /yıl<br />
<strong>İzmir</strong> şehirsel alanında içme, kullanma ve sanayi suyunun gereksinimi için ilk çalışmalar<br />
1971 yılında master plan ve fizibilite niteliğinde ele alınmış, 1975 yılında şehir<br />
dağıtım şebekesi kat'i proje çalışması, 1982 yılında su temini master plan<br />
revizyonu çalışması, 1984 yılında ise su temini ve dağıtım şebekesi kat’i proje işi<br />
olarak geliştirilmiştir. 1 1984 yılında yapılan çalışma ile <strong>İzmir</strong>’in şehir suyu dağıtım<br />
şebekesi kesin projelerinin 2015 yılı gereksinimlerini karşılayacak şekilde revize<br />
edilmesini, Turgutlu yer altı suyu, Beşgöz, Akpınar kaynaklarının yerleşmeye iletilmesi<br />
için alternatiflerin araştırılmasını, Tahtalı Barajı’ndan iletilen su hattının ve sanat<br />
yapılarının kesin projelerinin hazırlanması amaçlanmıştır. Bu çalışma alanının sınırları<br />
<strong>İzmir</strong>’in metropoliten alanı olarak kabul edilerek tanımlanan ve belediye mücavir<br />
sahasını da içine alan yer olarak belirlenmiştir.<br />
Tarımsal Sulama<br />
<strong>İzmir</strong> ilinin tarımsal sulama gereksinimi açısından DSİ II. Bölge Müdürlüğünün su<br />
varlığı gözden geçirilmiştir. Su potansiyeline tarımsal sulama açısından bakıldığında,<br />
<strong>İzmir</strong> ilinin toprak kaynaklarına ilişkin etüdlerin değerlendirilmesi öncelikle gerekli<br />
olacaktır. Köy Hizmetleri ve DSİ Genel Müdürlükleri’nin bu konuda ayrı ayrı yaptıkları<br />
etütler incelendiğinde <strong>İzmir</strong>’in toplam sulanabilir arazileri için benzer arazi büyüklüğü<br />
sonuçlarına vardıkları görülmektedir. (2003 yılı verilerine göre)<br />
Tablo 6.97 Tarımsal Sulama Projelerinin Proje-Yatırım-Uygulama (Pyu) Düzeyleri *<br />
Pyu Düzeyleri Sulanan Alan (Ha) Oranı (%)<br />
İşletmede olan büyük sulama projeleri<br />
34.390 (brüt)<br />
28.125 (net)<br />
Yapım - uygulama sürecindeki projeler 7.063 6.5<br />
DSİ Bölge Müdürlüğü’nce 2001 ve sonrası<br />
yatırım programına önerilen projeler<br />
31.5<br />
31.731 29.0<br />
Planlaması tamamlanan projeler 11.947 11.0<br />
Ön incelemesi / ana planı yapılan projeler 23.839 22.0<br />
Toplam 108.970 100.0<br />
Kaynak: DSİ II. Bölge Müdürlüğü – <strong>İzmir</strong><br />
109
Tarımsal Toprak Kaynakları Mevcut Kullanımı<br />
Tablo 6.98 Köy Hizmetleri Etütleri<br />
Tarıma elverişli arazi 392.485 ha. % 32.6<br />
Çayır – mera 191.837 ha. % 16.0<br />
Orman – fundalık 584.116 ha. % 48.6<br />
Meskun alanlar 19.983 ha. % 1.7<br />
Diğer araziler 9.240 ha. % 0.8<br />
Su yüzeyleri 4.230 ha. % 0.3<br />
Sulanabilir Arazi<br />
304.165 ha.<br />
Toplam 1.201.891 ha. % 100.0<br />
Tablo 6.99 DSİ Genel Müdürlüğü Etütleri<br />
Toplam Etüt edilen arazi alanı<br />
181.590 ha.<br />
Sulamaya elverişli toplam arazi<br />
166.500 ha.<br />
Ekonomik olarak sulanabilir arazi<br />
106.124 ha.<br />
İşletme’de olan büyük sulama projeleri 34.390 ha (brüt) 28.125 ha (net)<br />
Bergama sulama projesi 4.260 ha. (brüt) 3.716 ha. (net)<br />
Menemen sulama projesi 28.483 ha. (brüt) 22.864 ha. (net)<br />
Ürkmez sulama projesi 370 ha. (brüt) 345 ha. (net)<br />
Seferihisar sulama projesi 1.277 ha.(brüt) 1.200 ha. (net)<br />
Yapım - uygulama sürecindeki projeler<br />
7.063 ha.<br />
Kınık sol sahil sulaması<br />
7.063 ha.<br />
Tablo 6.97. DSİ Sulama Projeleri<br />
2001 ve sonrası yatırım programına önerilen projeler 31.731 ha<br />
Ödemiş sulaması<br />
18.200 ha<br />
Bakırçay – Kınık sağ sahil sulaması<br />
11.241 ha<br />
Kavakdere sulaması<br />
560 ha<br />
Aktaş sulaması<br />
1.538 ha<br />
Mordoğan Sulaması<br />
192 ha<br />
Planlaması tamamlanan projeler<br />
Altınova sol sahil sulaması<br />
Yiğitler sulaması<br />
11.947 ha<br />
3.711 ha<br />
4.001 ha<br />
110
Burgaz sulaması<br />
4.235 ha<br />
Ön incelemesi/planlaması yapılan projeler<br />
Bayat Ovası sulaması<br />
Ergenli sulaması<br />
Altınova derivasyonu sulaması<br />
Uladı sulaması<br />
Bademli sulaması<br />
Rahmanlar sulaması<br />
Salman sulaması<br />
23.839 ha<br />
11.939 ha<br />
5.490 ha<br />
1.342 ha<br />
2.389 ha<br />
1.018 ha<br />
1.494 ha<br />
167 ha<br />
6.4.3 Kanalizasyon ve Pis Su<br />
<strong>İzmir</strong> ili çevre ve altyapı sorunlarına, metropoliten alan yerleşme yayılma alanı olarak<br />
tanımlanan <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü ve diğer alt yöreler için ayrı ayrı bakılması<br />
gerekmektedir. Büyükşehir bütününde 2000 yılı sayım sonuçlarına göre toplam<br />
2.273.388 kişi yerleşmiş bulunmaktadır. İlin toplam nüfusu ise yine 2000 yılı itibariyle<br />
3.370.866 kişidir. Bu durumda toplam il nüfusunun % 67,5’i metropoliten merkez<br />
yerleşme alanında yaşamaktadır. <strong>İzmir</strong> ilinin ve Ege Bölgesi’nin ağırlık merkezi aynı adla<br />
anılan körfezin çevresinde yayılarak yer seçmiş bulunmaktadır. Bu nedenle genellikle ilin<br />
çevre sorunlarına <strong>İzmir</strong> Körfezi’ne odaklanarak bakmak bir alışkanlık oluşturmuştur.<br />
[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi<br />
<strong>İzmir</strong> Körfezi özellikle iç bölümlerinde, 1960 yılı sonralarında başlayan ve giderek<br />
hızlanan bir kirlenme süreci yaşamış bulunmaktadır. Bu kirlenmenin temel nedeni<br />
Türkiye’de ağırlıklı olarak 1950’lerden sonra tüm büyük şehirlere olduğu gibi <strong>İzmir</strong>’e<br />
doğru da yönelen yoğun nüfus hareketliliği ve buna karşın şehrin tüm diğer unsurları<br />
gibi altyapısının da hazırlıklı duruma getirilememiş olmasıdır. Körfez çevresinde yaşayan<br />
nüfusun yarattığı evsel kirlilik ile bu yörede yer seçen sanayi kuruluşlarının atık suları<br />
başta olmak üzere, toplama havzalarında yüzey suları ve dereler aracılığı ile yağışların<br />
getirdiği teressubat, yine toplama havzalarındaki tarımsal eylemlerde kullanılan ilaç ve<br />
gübrelemelerin getirdiği kirlilik, Liman ve deniz trafiğinin yarattığı kirlilik, bu oluşumun<br />
nedenleri olarak sıralanabilir. Evsel ve sanayi atık kirliliğinin toplam içinde % 50’inin<br />
üzerinde paya sahip olduğu bilinmektedir. İdarelerce körfezin kirliliğine karşı projeler<br />
geliştirilmiş ancak bunların uygulamaya konulmasında zamanlama hataları yapılmıştır.<br />
Ancak son yıllarda <strong>İzmir</strong> Büyük Kanal Projesi’nde uygulamanın bir ivme kazandığı ve<br />
tüm yönleriyle körfezin varlığına karşı duyarlılıkların artmakta olduğu gözlenmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyük Kanal Projesi’nin dayanağını oluşturan ilk çalışma, 1969 DSİ Genel<br />
Müdürlüğü’nce Camp-Harris-Mesera Grubuna yaptırılan ve 1971 yılında tamamlanan<br />
atık su master planıdır. 1981 yılında bu kez İller Bankası Genel Müdürlüğü’nce Su<br />
111
Yapı-Holfelder Grubuna master plan revizyonu yaptırılmış ancak finasman sorunlarının<br />
yaşanması uygulamayı geciktirmiştir. İlk projenin temel kabulleri aynı kalmış, çalışma<br />
değişen koşullara ve teknolojik gelişmelere bağlı olarak çeşitli aşamalarda revizyondan<br />
geçirilmiştir. Sırasıyla 1985 yılında DEÜ tarafından yeni bir fizibilite etüdü, 1989’da<br />
Black & Veach International tarafından yapılan kesin proje çalışmalarının yapıldığı<br />
bilinmektedir. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütününü ilgilendiren büyük kanal projesinin temel<br />
unsurları şöyledir:<br />
• <strong>İzmir</strong> Körfezi’ni çevreleyen ana kuşaklama kanalı.<br />
• Bu kanala bağlanan ana ve tali kollektörler.<br />
• Gümrük, Bayraklı, Karşıyaka ve Çiğli’de, toplam 4 adet pompa istasyonu<br />
• Ayrık sistem kanalizasyonu.<br />
• Atık su arıtma tesisi.<br />
• Derelerden su alma yapıları.<br />
<strong>İzmir</strong> metropoliten alan yerleşmesinde % 70 oranında kanalizasyon sisteminin mevcut<br />
olduğu bilinmektedir. Batıda Narlıdere ve Güzelbahçe’de imar planı dışında kalan ve<br />
gecekondulaşmanın sürdüğü yerlerde atık sular septik çukurlar aracılığı ile bertaraf<br />
edilmektedir. Buralar da yeraltına sızmalar nedeniyle, atık suların içme suyu şebekesine<br />
karışma riskini beraberinde artırmaktadır. Atık suların doğrudan sokak yüzeylerine<br />
boşaltıldığı ve insanlarla doğrudan temasın sürdüğü yerler yüksek riskler taşımayı<br />
sürdürmektedir. Mevcut kanalizasyon yapılarında ise önemli farklılaşmalar<br />
bulunmaktadır. Nüfus yoğunluğu yüksek olan kıyıya yakın alanlarda mevcut şebeke<br />
oldukça eski ve yetersizdir. Bu bölgelerde genellikle var olan bileşik sistemler nedeniyle<br />
yoğun yağışlar sonucunda kanallarda sürekli tıkanma ve taşmalar yaşanmaktadır.<br />
Yerleşmenin çeşitli noktalarında yağışlar sırasında toplanan yağmur suları atık<br />
sularından 10 – 100 katı değişen oranlarda daha fazla ortaya çıkmaktadır. Bu durumda<br />
ana kuşaklama kanalı üzerindeki pompa istasyonlarının debi mertebelerindeki bu<br />
artışları karşılamaları mümkün değildir. Başka bir husus da yağışlar sırasında artacak<br />
debilerin arıtma sistemini zorlama noktasına getirebileceğidir. Bu nedenlerle toplama<br />
sisteminin ayrık olmasının zorunluluk olduğu kabul edilmiştir. Kanalizasyon sistemi<br />
şehirsel alanda oluşan tüm evsel ve sanayi atık sularını toplayacaktır. Bu nedenle sanayi<br />
sularının ön arıtmadan geçirilmesinin daha uygun olacağı düşünülmektedir. 1985 İller<br />
Bankası tarafından DEÜ Çevre Mühendisliği’ne yaptırılan revizyon çalışması sonucunda<br />
yeni koşullara uymak ve daha düşük enerji kulanım maliyetleri elde edebilmek amacıyla<br />
atık su arıtma tesisinin, stabilizasyon havuzları sistemi olarak gerçekleştirilmesine<br />
karar verilmiştir. Bu tesisin yer seçimi Eski Gediz Deltası’nda Çiğli Havaalanı<br />
güneyindeki yer olarak kesinleştirilmiştir. Başlangıçta 2 400 000 nüfusa hizmet verecek<br />
olan tesis en son aşamada 4.850.000 eşdeğer nüfusun atık sularını arıtacaktır. Arıtılan<br />
suların Menemen Ovası’nın sulanmasında kullanılabileceği, çok yakınındaki dalyanlara<br />
verilebileceği ya da doğrudan körfeze deşarj edilebileceği seçenekleri üzerinde<br />
112
çalışılmaktadır. Halihazırda sistem tamamlanmadığı için deşarj suyunun gelişigüzel bir<br />
şekilde denize akıtıldığı belirlenmektedir. Tesisin bitiminde 2.240 hektarlık bir sahayı<br />
kaplayacağı ve bu boyutlarıyla dünyanın en büyük stabilizasyon havuzu sistemi olacağı<br />
bildirilmektedir.<br />
[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi<br />
Bu alt yörede kıyı kesiminde yer alan Dikili ilçe merkezinde kanalizasyon ve derin deniz<br />
deşarjı mevcuttur. Kıyıdaki Çandarlı Beldesi’nin kanalizasyon şebekesi çalışmaları ise<br />
İller Bankası tarafından yürütülmektedir ve 2002 yılı sonu itibarı ile % 80’inin<br />
tamamlanacağı öğrenilmişse de yatırım devam etmektedir. Arıtma tesisi yeri ile ilgili<br />
kamulaştırmanın bittiği arıtma tesisi projesi için beklenildiği bildirilmektedir. Bergama<br />
ilçe merkezinde kanalizasyon şebekesi mevcut olmakla birlikte arıtma tesisi projesi<br />
hazırlanmış ancak henüz hayata geçirilmemiştir. Kınık’ta da kanalizasyon sistemi vardır<br />
ancak arıtma tesisi bulunmadığı için Bakırçay’a deşarj edilmektedir.<br />
[C] Gediz Strateji Alt Yöresi<br />
Aliağa ilçe merkezinde kanalizasyon şebekesi inşaatı İller Bankası tarafından<br />
sürdürülmekte, 2000 yılı itibarı ile % 70’inin tamamlandığı, 2002 yılı itibarı ile % 95’inin<br />
tamamlanacağı planlanmakla beraber henüz sonlanmamıştır. Arıtma tesisi için<br />
kamulaştırma yapıldığı, ancak projesi ile ilgili bir çalışmanın olmadığı bilinmektedir.<br />
Foça kanalizasyon ve arıtma tesisi projesi, Foça İlçe Merkezi (Eski Foça) ve Yeni Foça<br />
Beldesi olmak üzere iki ayrı projede ele alınmaktadır. Proje İller Bankası’nca 1994 yılında<br />
başlatılmıştır. Proje, toplayıcı, kollektör, şebeke, muayene ve parsel bağlantı hatları, terfi<br />
hatları, terfi merkezleri olarak tanımlanmıştır. İhale ve yer teslimi yapılmış, terfi<br />
merkezleri ile kanalizasyon ve arıtma tesisi inşaatı devam etmektedir.<br />
Foça İlçe Merkezi, Özel Çevre Koruma Bölgesidir ve yerleşim merkezi I. Derece Arkeolojik<br />
Sit Alanı olarak tanımlanmıştır. Münferit arıtma tesisleri yerine ortak arıtma tesisinin<br />
öncelik verilerek kurulması uygun görülmüş ve tesisinin 2001 yılı sonu itibariyle devreye<br />
alınması planlanmışsa da sonuca erişilememiştir.<br />
Yeni Foça ise kanalizasyon ve arıtma tesisi projesi İller Bankası tarafından 1993<br />
tarihinde hazırlanmış olmasına rağmen nüfus değişikliği nedeniyle uygulanabilirliği<br />
tamamen yok olmuş, yeniden proje hazırlatılması aşamasına dönülmüştür.<br />
Menemen ilçe merkezinde kanalizasyon sistemi bulunmakla birlikte arıtma tesisi yoktur.<br />
[D] Gediz –Nif Strateji Alt Yöresi<br />
Kemalpaşa ilçe merkezinde kanalizasyon sistemi bulunmamaktadır. Ulucak, Armutlu,<br />
Ören, Bağyurdu ve Yukarı Kızılca Beldeleri’nde ise kanalizasyon sistemi mevcut<br />
bulunmasına karşın, arıtma tesisleri olmaması nedeniyle atık sular Nif Çayına deşarj<br />
edilmektedir. Bu alt yöre yalnızca, Halilbeyli Köyüne ait atık su arıtma tesisi<br />
bulunmaktadır.<br />
113
[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Torbalı ilçe merkezinde kısmi kanalizasyon sistemi bulunmaktadır, ne var ki arıtma<br />
tesisi olmaması nedeniyle atık sular K. Menderes Nehrine Deşarj edilmektedir.<br />
Menderes İlçesi’ni de sınırları içine alan Tahtalı Barajı Su Koruma Havzası’nda İller<br />
Bankası ve Köy Hizmetleri Bölge Müdürlükleri’nce başlatılan alt yapı çalışmaları<br />
kapsamında, 11 köy ve 3 mahallenin alt yapı çalışmaları ile birlikte 4 terfi hattı, 2 arıtma<br />
tesisi ve 2 fosseptik bulunmaktadır. İller Bankası’nca Menderes merkez ilçesi altyapı<br />
çalışmalarının büyük ölçüde tamamlanmış olduğu belirtilmektedir. Özdere Belde<br />
Belediyesi kanalizasyon çalışmaları da İller Bankası tarafından yürütülmektedir.<br />
Yerleşimin ve kirlilik yükünün yoğunluğu söz konusudur, uygulamalara Ortaköy’den<br />
itibaren başlanmıştır. Belde bazında kanalizasyon sistemi ve arıtma sistemi<br />
bulunmamakla birlikte Gümüldür pansiyonlar bölgesindeki işletme ve konutları içine<br />
alacak ve münferit arıtma tesisi ile sonuçlanacak kanalizasyon sistemi çalışmaları devam<br />
etmektedir.<br />
Selçuk ilçe merkezini kapsayan kanalizasyon sistemi mevcut olup, kanalizasyon İller<br />
Bankası tarafından yapılan arıtma tesisine bağlıdır. Arıtma tesisi çalışmaktadır ve deşarj<br />
izni bulunmaktadır.<br />
[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Bayındır ilçe merkezinde kanalizasyon bulunmakla birlikte, arıtma tesisi olmaması<br />
nedeniyle toplanan atık suları 3 ayrı noktadan deşarj edilmektedir. İlçeye bağlı Çırpı ve<br />
Canlı Belde Belediyeleri’nin de kanalizasyon sistemleri bulunmaktadır. Ancak arıtma<br />
tesisleri eksiktir. İlçeye bağlı sadece Turan Köyünde kanalizasyon bulunmaktadır. Diğer<br />
köylerde ise fosseptik bulunmaktadır.<br />
Tire’de ilçe merkezinin kanalizasyon sistemi mevcuttur ancak arıtma tesisi olmaması<br />
nedeniyle atık sular K. Menderes Nehrine Deşarj edilmektedir.<br />
Ödemiş ilçe merkezinin de kanalizasyon sistemi mevcut olup bir arıtma tesisi ile<br />
sonlandırılmamıştır. Arıtma tesisinden çıkan sular K. Menderes Nehrine deşarj<br />
edilmektedir. İlçeye bağlı belediyelerin tümünde kanalizasyon sistemi bulunmaktadır.<br />
Köylerinden sadece İlk Kurşun Köyü’nün arıtma tesisi bulunmakta olup ekonomik<br />
nedenlerden dolayı çalıştırılamamaktadır.<br />
Beydağ’da ilçe merkezinde kanalizasyon sistemi mevcut arıtma tesisi bulunmamaktadır.<br />
Kiraz ilçe merkezinin kanalizasyon sistemi ve evsel atık su arıtma tesisi bulunmaktadır<br />
ancak arıtma tesisi henüz devreye alınmamıştır.<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Çeşme ilçe merkezinde kanalizasyon projesi İller Bankası’nca 1986 yılında başlatılmıştır.<br />
Yerleşmenin tümünü kapsayan proje; ana toplayıcı, şebeke, taşıyıcı hatlar, terfi<br />
merkezleri ve deniz deşarjından oluşmaktadır. İlk ihalede kapsamında; ana toplayıcı,<br />
114
16 adet terfi merkezi ve deniz deşarjı yer almaktadır. Projenin kapsamının<br />
tamamlanması İller Bankası’nın ödenek sorunları nedeniyle sınırlı düzeyde kalmaktadır.<br />
Turizm Bakanlığı, Akdeniz-Ege Turizm Altyapısı Kıyı Yönetimi (ATAK) *1 Projesi<br />
kapsamında Çeşme, Alaçatı ve Çevresi Fizibilite Etüdü’nü 1997 yılında tamamlamıştır.<br />
Bu çalışmada ilçenin içme suyu sisteminin ve su kaynaklarının iyileştirilmesi ile<br />
kanalizasyon sistemi birlikte ele alınmıştır. Proje iki aşamalıdır. İlk aşamada Çeşme ve<br />
Alaçatı kanalizasyon sistemleri birleştirilecek ve Alaçatı’nın güneyinde yer alan deniz<br />
deşarjından ön arıtma yapılarak deşarj edilecektir. Çiftlikköy, Dalyan mevkileri proje<br />
kapsamı dışında kalmıştır.<br />
Çeşme ve Alaçatı Belediyeleri ÇALBİR adı altında Belediyeler Birliği kurmuşlardır.<br />
Projede belediyeler için belirtilen finansmanın bu birlik tarafından sağlanması<br />
düşünülmektedir. Bunun için Dünya Bankası’ndan 13 milyon dolar kredi alınmıştır.<br />
Çeşme İlçesinin büyük bir kısmını kapsayan Ilıca-Alaçatı kanalizasyon+derin deniz<br />
deşarjı ana kolektör hattı tamamlanmış, deneme çalışmaları sürdürülmektedir.<br />
Belediye meclisinden “Atık Su Yönetmeliği” çıkarıldıktan sonra abonelerin kanalizasyona<br />
bağlantılarının yapılması, ayrıca kollektöre yakın yerlerin de bağlantıları<br />
gerçekleştirilmesi programlanmıştır. İkinci aşama için ise, arıtma tesisinin geliştirilmesi<br />
ve ödenek temininden sonra diğer bölgelerinde kanalizasyon sistemine dahil edilmesi<br />
gündeme alınacaktır. Çeşme Merkez kanalizasyon+derin deniz deşarjı hattında<br />
çalışmalar sürdürülmektedir. İller Bankası’nın ihalesini yaptığı ana toplayıcı hat ve terfi<br />
merkezleri projesi kapsamında kolektör ve şebekeler tamamlanmış, kolektöre şebeke<br />
bağlantıları yapılmıştır, TM2 terfi merkezinde bulunan pompalar hazırlanmış<br />
bulunmaktadır.<br />
Karaburun’da, altyapı sistemi bulunmamaktadır.<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi<br />
Urla’da kanalizasyonun ilk uygulaması İller Bankası’nın yaptığı ihale ile 1980 yılında<br />
başlamıştır. Proje iki aşama halinde planlanmıştır. Başlama yılı 1998’dir. Proje<br />
Kapsamı: Urla merkez, İskele ve Zeytinalan şebeke inşaatıdır. TM4 (Zeytinalanı) TM6<br />
(Kalabak) terfi merkezleri ve ön arıtma tesisinin inşaatı tamamlanmıştır. Ana kollektör<br />
yapılmıştır. Ön Arıtma ve Derin Deniz Deşarjı kısmı (İskele kum denizinden Karantina<br />
adası açığına kadar olan 2 km.lik hat) İller Bankası tarafından ihale edilmiş, havuzların<br />
inşaatı tamamlanmış, deşarj hattının 1.400 metresi döşenmiştir. İlk aşama projenin<br />
2002 yılında tamamlanması planlanmıştır. İkinci aşama proje kapsamı ise, Çeşmealtı<br />
1Atak Projesi - 1989 yılında Turizm Bakanlığı, Ege ve Akdeniz kıyılarındaki ilçelerin ve köylerin yer<br />
alındığı 2000 km kıyı şeridi kapsayan projeyi başlatmıştır. Proje ile ilk önce altyapı eksikliklerini<br />
düzeltmek, daha sonra yeni kıyı yönetim yöntemlerini tanımlamak amacı ile tasarlanmıştır.<br />
Çeşme-Alaçatı atık su şebeke inşaatı ve bu havzaya içme suyu temini amacı ile havzadaki Ildır yer<br />
altı su kaynaklarının deniz suyundan korunması için geçirimsiz perde inşaatı çalışmaları<br />
sürdürülmektedir.<br />
115
ölgesi ana kolektör ve şebeke inşaatıdır ve bu projenin 2004 yılında tamamlanması<br />
planlanmıştır.<br />
Seferihisar kanalizasyon projesi de iki aşamalı olarak ele alınmaktadır. İlk aşama İller<br />
Bankası’nca 1991 yılında başlatılmıştır. Proje, Seferihisar-Akarca-Sığacık Mevkileri’ni<br />
kapsamaktadır. Ana toplayıcı kolektör, ara toplayıcılar, şebeke, parsel bağlantı hatları,<br />
muayene ve parsel bacaları, terfi hatları, terfi merkezlerini içermektedir. Proje<br />
tamamlanmış, ihale edilen inşaat tasfiye edilmiş, daha sonra 1998 yılında tekrar ihale<br />
edilmiştir. İkinci aşama ise İller Bankası’nca 1995 başlatılmıştır. Proje, Ürkmez-<br />
Payamlı-Doğanbey Kıyı şeridini içermektedir. Şebeke, pissu toplayıcı hatları, şebeke ve<br />
toplayıcı muayene bacaları, parsel bacaları, parsel bağlantıları, terfi hatları, basınçlı terfi<br />
hattı ve 6 adet terfi merkezlerini kapsamaktadır. İşin büyük bir kısmı tamamlanmıştır.<br />
Projenin tamamlanabilmesi için ek ödeneğe gereksinim duyulmaktadır. Her iki aşama<br />
için kanalizasyon uygulama projelerinde, arıtma tesisi yerleri ayrılmış, ancak<br />
kamulaştırma işlemleri yapılmamıştır.<br />
Genel olarak bakıldığında öncelikle denizin ve nehirlerin kirlenmesinin önlenmesi<br />
amacıyla ilk etapta kıyı ve turizm bölgelerindeki alt yapı tesislerinin tamamlanması<br />
ivedilik göstermektedir.<br />
6.4.4 Enerji<br />
Enerji her ülkede gelişmişliğin ve ilerlemenin en önemli temel taşlarından biri olarak ön<br />
planda yer almaktadır. Bu kapsam içinde en ekonomik enerjinin elde edilmesi için her<br />
gün önemli adımlar atılmakta ve bu yönde gerçekçi araştırmalar yapılmaktadır. Gelişen<br />
ekonomik koşullar enerji türleri içinde rüzgar ve jeotermal enerjiyi ön plana<br />
getirmişlerdir. Enerjinin maliyeti, yeterli oranda temin edilmesi ve çevreye etkileri üzerine<br />
her zaman ekolojik açıdan dikkatli olunması gerekmektedir. Sorunu doğru tanımlamak<br />
ve uygulanabilir çözümler bulmak durumunda olduğumuz için karar verme sürecinde<br />
doğru ve taze bilgiye erişmemizin önemi de ön planda olmalıdır.<br />
İkinci stratejik raporda belirtildiği üzere <strong>İzmir</strong> için birinci derece önemli enerji kaynağının<br />
doğal gaz olacağı belirtilmiş olmasına karşın bu konuda fazlaca bir ilerleme<br />
gösterilememiş ve <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesinin Kamu Yatırım Programında yer alan<br />
doğal gaz yatırımı için dış kaynak sağlanmasına yönelik girişimleri takipsizlik sonucu<br />
rafa kalkmış durumdadır. Buna karşın <strong>İzmir</strong> şehrine doğal gaz gelmemiş, şehri adeta<br />
teğet geçerek sanayi alanlarına yönelmiştir. Bu aşamada BOTAŞ yatırımları Aliağa ve<br />
Kemalpaşa yörelerini hedeflemiştir. İki ayrı hattan <strong>İzmir</strong> il hudutlarına giren doğal gaz<br />
boru hattının birincisi kuzeyden Aliağa sanayi alanlarına erişmiştir. Doğu akstan gelen<br />
ikinci hat ise Bornova dışından Kemalpaşa’ya erişmiştir. Ancak, Aliağa’ya doğal gaz<br />
gelmesi bundan böyle Cezayir doğal gazının da Aliağa’ya akışı üzerinde spekülatif<br />
girişimlerin oluşmasına neden olacaktır. Ayrıca kısa dönemde doğal gazdan şehirsel<br />
ölçekte yararlanma imkanlarının sınırlı kaldığı görülmektedir.<br />
116
İkinci olarak etkin görülen jeotermal enerji ise ikinci plan raporunda yer aldığı hali ile<br />
pek fazla bir ilerleme kaydetmiş durumda değildir. Yatırım ve işletme giderlerinin fazlalığı<br />
nedeniyle cazip bir durum arz edememiştir. <strong>İzmir</strong> ilindeki haliyle ileride görüleceği üzere<br />
kaynakların ısı derecesinden ötürü elektrik elde etmenin mümkün olmadığı bu<br />
kaynağın, lokal olarak kullanılmasının daha uygun olduğu belirtilmektedir. Bu husus<br />
termal kaynaklar açısından değerlendirildiğinde, konut ısıtması, termal turizm ve tarım<br />
alanlarında kullanılacak sera ısıtması olarak görülmektedir. <strong>İzmir</strong> ili içinde Balçova-<br />
Hatay semtlerinin ısıtması pilot proje olarak başlatılmış ve bu aşamada sadece<br />
Balçova’nın kısmi konut alanlarının ısıtması 2003 yılına kadar yapılabilmiştir.<br />
Finansman zorlukları ve işletici firmanın ortaya çıkardığı maliyet sorunlarının<br />
giderilmemesi nedeniyle projenin finansman zorluğu ile karşılaşmasından durma<br />
noktasına geldiği görülmüştür. Hedeflenen 5.000 konuta erişilemeden projenin finans<br />
kaynakları bürokratik engellerle beraber 2000’li yıllara gelindiğinde durmuştur. Tek<br />
gelişme planlamalarda görülmeyen Dikili-Bergama yöresi kaynaklarından yaralanarak<br />
yatırıma girişilen Bergama şehirsel ısıtması olarak görülmektedir. <strong>İzmir</strong>’in zengin<br />
yataklarının ortaya koyduğu bu enerji, kömüre nazaran % 50 daha ucuz olmasına karşın<br />
II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi içinde rağbet görmemiştir. Özellikle kriz dönemlerinde yatırım<br />
açısından en çekici unsurlardan biri olmasına karşın yatırımcı firmaların öz finansman<br />
kaynağı bulamamalarından ve <strong>İzmir</strong> Vilayeti Özel İdaresinin teşviklerinin de dönemin<br />
valisinin tayini neticesinde kaynak aktarımını kısmasından dolayı bu enerjiden<br />
faydalanma imkanı ertelenmiştir. Sonuçta, II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi olan 1996-2002<br />
yılları arasında bu konuda gerekli yatırımların yapılmadığı görülmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong>’in diğer bir enerji kaynağı olarak görülen ve son dönemde büyük rağbet gören<br />
enerji türü, rüzgar çiftlikleri kurulması üzerinedir. Bu enerji türü genelde iki türlü<br />
kullanılabilmektedir. Bunlardan birincisi, yatırımcı firmalar tarafından kurulan lokal<br />
santraller tarafından sadece kendi gereksinimleri için elektrik üretimi, diğeri profesyonel<br />
girişimlerin enerji üretimi ve bunun enterkonnekte sisteme verilmesi olarak<br />
görülmektedir. Birinci husus rüzgar santralleri açısından en rağbet edilen bölge olan<br />
Çeşme’de Altın Yunus Tesisleri’nde başarıyla uygulanmış ve giderek yaygınlaşmıştır.<br />
Yukarıda belirtilen <strong>İzmir</strong> yöresi için gerekli görülen temel enerji kaynaklarından birisi<br />
olan Rüzgar Çitlikleri kurulması konusunda hala bürokratik engeller zorlukla<br />
aşılabilmektedir. Aynı şekilde jeotermal enerji kaynakları içinde benzer sorunlar<br />
yaşanmaktadır. Herhangi bir yatırım için onlarca izin belgesi almaya uğraşmak bu<br />
konuda ilk planda yabancı yatırımcıyı geriye itmektedir. Bu konuda Özellikle Kültür ve<br />
Turizm Bakanlığı’nın ilgili kurumları ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın<br />
prosedürler açısından yapımcı olmasının gerekliliği ön plana çıkmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> için gerekli olan solar (güneş) enerji kaynağı lokal düzeyde tek bina ölçeğinde<br />
başarıyla kullanılmakta olup bunun yaygınlaştırılması için uzun vadeli yatırımlara<br />
gereksinim bulunmaktadır. İdeal bir enerji olmasına karşın makro düzeyde ilk<br />
yatırımının büyük maliyetler göstermesi kısa ve orta dönemde uygulama güçlükleri<br />
117
yaratmaktadır. Fransa’nın Pirene’lerde yarattığı türden santraller dahi henüz teknolojik<br />
sorunlarını tam olarak giderememiş durumdadırlar.<br />
Nükleer enerji, fosil kaynaklarından enerji üreten santraller gibi gaz emisyonlarına<br />
neden olmasa da, çevresel riskler oluşturmaktadır. Sistem ve işletme arızaları geniş<br />
alanların radyoaktif kirlenmesine dolayısıyla yüksek maliyetli zararlara sebep<br />
olabilmektedirler. Atıkların radyoaktifliğinin binlerce yıl devam etmesinden dolayı<br />
tesislerin zararlarının giderilmesinin oldukça güç olduğu da bir gerçek olarak önümüzde<br />
durmaktadır.<br />
Çevresel sorunların dışında, nükleer endüstrinin en önemli sorunu maliyetidir. 2000’li<br />
yıllarda ABD nükleer santrallerinin yaklaşık % 40'ı kısa dönem pazar fiyatının üstünde<br />
güç üretmişlerdir. Sonuçta bu ülke toplam nükleer kapasitesinin % 37’sini ortaya çıkan<br />
daha ucuz enerjilerle rekabet edemeyeceği için kapatma yoluna gitmektedir. Bu<br />
santrallerin enerji üretimi günümüzde artık pahalı enerji türüne girmektedir. Almanya<br />
son yıllarda, zaman içinde tüm nükleer reaktörlerini kapatmaya karar vermiştir. Fakat<br />
önemli olan bu işlem için kaç yıl gerekeceğidir. Ancak teknik ve finansal kaynaklar<br />
nedeni ile tesislerini kapatma kararını 20-25 yıldan önce uygulayamamaktadır. Bu<br />
durumlar uzun yıllar tartışılan Nükleer Enerji konusunun alternatif enerjilerin ortaya<br />
çıkması nedeni ile artık giderek gündem dışı kalmasının açıklayıcı nedeni olmaktadır.<br />
Elektrik Enerjisi<br />
Elektrik enerjisi üretim, dağıtım ve tesislerin yapılması TEK adı altında faaliyet<br />
göstermekte iken TEK’in sonraki yıllarda dağıtım, üretim, işletme, pazarlama, iletim gibi<br />
farklı konularda ayrı genel müdürlükler haline getirilmiş olması koordinasyonu<br />
güçleştirmektedir. Özelleştirme kapsamında olunmasının gerekçe olarak ortaya koyduğu<br />
bu olay aynı zamanda pazarlama kolaylığı sağlamayı amaçlamaktadır.<br />
Strateji planlama alanı açısından da aynı durum söz konusu olup, aynı mekanda 2003<br />
yılı itibarıyla dört ayrı şirket bulunmaktadır. 12.08.1993 yılında TEAŞ ve TEDAŞ<br />
kurulmuştur. Elektrik Piyasası Kanunu ve 2001/2026 sayılı Bakanlar Kurulu<br />
Kararnamesi sonucunda bir dikey bütünleşik Şirket olan TEAŞ, EÜAŞ, TEİAŞ, TETAŞ<br />
olarak üçe bölünmüştür. Bunlar sırasıyla Üretim, İletim ve Pazarlama/<strong>Ticaret</strong> işlevlerini<br />
ayrı olarak yürütmektedirler.<br />
TEDAŞ, elektrik dağıtımını üstlenmiş bir kurumdur ve <strong>İzmir</strong> ili bazında 2003 yılı<br />
itibarıyla kişi başı 1 kwh maliyeti son beş yıl ortalaması olarak 28.183.179 TL.<br />
civarındadır. 2002 yılı itibarıyla işletme maliyeti 13.449.534 TL.’dir. Bu değerin<br />
oluşmasında tabiatıyla elektrik üretimi yanında işletime maliyetini oluşturan diğer<br />
giderler de yer almaktadır. Elektrik enerjisinin abone başına üretim maliyeti 2002<br />
yılı için 4.944 TL olarak belirlenmektedir. Bu değer son beş yıl ortalaması<br />
alındığında 5.200 TL olarak görülmektedir. Dolayısıyla abonelere yansıyan değerin<br />
indirilmesi için işletme masraflarıyla kaçak kullanımların da önüne geçilmesi<br />
gerekmektedir.<br />
118
1996 yılından 2002 yılına kadar TEDAŞ’a ayrılan ödenek ve harcamaların oransal<br />
dağılımı genelde ödeneklerin büyük bir kısmının tahsis edildiğini ortaya koymaktadır. Bu<br />
değerler 1996’da % 65, 1997 ‘de %57. 1998’de %74, 1999 ‘da % 71, 2000’de % 82 ve<br />
2001 ‘de % 81’dir. 2002 yılı ödeneğinden dağıtım, şebeke tesisi ve diğer yatırımlar<br />
için talep ettiği oranın ilk altı ayda % 40.07’sini harcanma kalemi olarak<br />
alabilmiştir. Ancak bu oranın farklı kalemlerdeki dağılımına bakıldığında gerçekleşen<br />
yatırımların kırsal kesim tesislerine % 1.52 ve dağıtım tesislerinde de % 3.12 gibi düşük<br />
oranlarda verildiği görülmektedir. Bu ise şehir şebekelerinin öncelik kazandığını,<br />
kırsal alanın göreli olarak ihmal edildiğini göstermektedir. Türkiye toplamında <strong>İzmir</strong>’in il<br />
bazında aldığı ödenek, toplamda 81 il arasında sondan 6’nın yukarısına çıkamamış<br />
durumdadır. <strong>İzmir</strong>’in her yıl ortalama 110-140 bin kişi arttığı ve bunun yaklaşık<br />
yarısının göç ile geldiği bilindiğinden her yıl <strong>İzmir</strong>’e normal ödeneğinden ayrı olarak bu<br />
değerler de hesap edilerek ek bir ödenek verilmesi gerekmektedir. Bu yapılmadığı<br />
takdirde yatırımlarda geç kalınacaktır.<br />
Strateji planlama alanında 2002 yılı itibariyle toplam elektrik tüketimi<br />
7.820.137.194 kwh olarak gerçekleşmiştir. Kişi başına düşen elektrik tüketimi<br />
ise 2,68 kwh/kişi olup, <strong>İzmir</strong>, tüketimi sıralamasında il bazında, Türkiye’de 7.<br />
sırada yer almaktadır. Kişi başına elektrik tüketimi incelendiğinde, Türkiye için bu<br />
değer ortalama 1,43, Ege Bölgesi için ise 1,77 kwh/kişi’dir. Bu oranın Türkiye ve Ege<br />
Bölgesi ortalamasına kıyasla daha yüksek olması sanayi tesislerinin ve sanayide<br />
kullanılan elektrik enerjisinin yoğunluğu ile ilgilidir.<br />
Strateji planlama alanında 2002 yılı itibariyle toplam 1.562.546 elektrik abonesi<br />
bulunmaktadır. Bu abonelerin %82’sini (1.281.048) meskenler, % 12,7’sini (198.703)<br />
ticarethaneler, % 1.5’ini (23.882) şantiyeler, % 2,1’ini (33.355) tarımsal sulama, %<br />
1,1’ini (17.820) sanayi tesisleri oluşturmaktadır.<br />
Son iki yıl verilerine göre tüketilen elektrik enerjisinin büyük bir kısmı (%50)<br />
sanayi tarafından kullanılmakta, bunu meskenlerde kullanılan enerji (%21)<br />
takip etmektedir. Sanayide kullanılan enerjinin miktarı, % 50,3 olan Türkiye<br />
ortalamasına ve % 53 olan Ege Bölgesi ortalamasına yakın değerlerdir. Benzer bir<br />
kıyaslama ticaret ve tarımsal sulama açısından yapıldığında bu değerlerin Türkiye ve Ege<br />
Bölgesi değerlerine göre düşük kaldığı görülmektedir. Bu durum, sanayinin il<br />
ekonomisinin sektörel yapısı içindeki ağırlığını göstermektedir.<br />
Tablo 6.100 Abone Gruplarına Göre Abone Sayıları ve Tüketimler (2002 yılı)<br />
Abone Grubu Adedi % Tüketim (kwh) %<br />
Resmi daire 2990 0,2 216.000.665 2,7<br />
Belediyeler 1874 0,1 43.193.196 0,5<br />
Kitler 576 - 13.523.718 0,2<br />
Sanayi 17.820 1,2 3.902.065.636 50<br />
119
<strong>Ticaret</strong>hane 198.703 12,7 695.223.837 8,9<br />
Mesken 1.281.048 82 1.653.192.343 21<br />
Şantiye 41.136 1.5 298.832.396 3.8<br />
Hayır Kurumu 630 0,1 6.338.014 0,1<br />
Muhtelif 1.668 0,1 368.474.729 4,7<br />
Tarımsal Sulama 33.355 2,1 244.768.476 3,1<br />
Toplam 1.562.546 100 7.820.137.194* 100<br />
*Bu değere, genel aydınlatma, iç tüketim, kaçak ve okunamayan değeri olan 378.524.184 kwh dahildir.<br />
Sanayinin elektrik enerjisi talebinin yüksekliği bu değerlerden anlaşılmaktadır. Bugün<br />
inşaatı devam eden organize sanayi bölgeleri ile birlikte, 4000 olan işletme sayısının<br />
10.000’e ulaştığı ve 2010 yılında 14 milyar kwh elektriğin sadece organize sanayi<br />
bölgelerine aktarılması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Bu ise 2000 yılı itibariyle<br />
yaklaşık 9 milyar kwh olan elektrik enerjisi tüketiminin, 2010 yılında yaklaşık<br />
olarak 30 milyar kwh olacağı anlamı taşımaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> ili dahilinde TEDAŞ’ta, personel sayısına düşen abone 1997 yılında 1.713<br />
personele 1.206.000 iken, 2002 yılında 1.562.546 aboneye 1.283 personel hizmet verir<br />
duruma gelinmiştir. Sonuç olarak TEDAŞ’ın bir personeli 1.217 aboneye hizmet<br />
vermektedir. Tahsilat oranlarında ise tahakkuk eden meblağların tümünün<br />
toplanmasında zaman zaman güçlükler olmasına rağmen 2001 yılı itibarıyla tahakkuk<br />
eden tutarın % 95.81’i toplanmıştır. 2002 yılı değerleri olarak bu oran % 94.47’dir.<br />
Fatura tutarları itibarıyla en fazla ödeme yapmayan grup konutlardır. Ödenmeyen fatura<br />
tutarı olarak konutlar toplam açığın %26’sını oluşturmaktadırlar. Resmi dairelerin % 16<br />
ve ticarethanelerin de % 15’i tahakkuk eden faturalarını zamanında ödememişlerdir. Bu<br />
bedellerin tahsilatı için son aşama olan enerjisi kesilerek tahsilat, toplam gecikeli<br />
tahsilatın % 14.17’sidir.<br />
Dağıtım şebekesine verilen enerji ile satılan enerji arasındaki fark‘kayıp-kaçak ‘olarak<br />
isimlendirilmektedir.gerçekte kayıp ve kaçak birbirinden tamamen farklı<br />
kavramlardır.Dünya standartlarına göre yüzde 7 kaybın normal sayıldığı elektrik kayıpkaçak<br />
oranı <strong>İzmir</strong>'de 2002 yılı ilk altı itibariyle % 11.4’tür. Bu oran kaçak kullanımın<br />
oldukça yüksek olduğu İstanbul’a ve Türkiye ortalamasına (% 20.16) göre oldukça<br />
düşüktür. Ancak bu değerin 2001 yılında 8,42 olduğu göz önüne alınarak bir artışın söz<br />
konusu olduğu ve bu konuda önlem alınması gerektiği söylenebilir. Bununla beraber<br />
2002 yılı sonu itibarıyla <strong>İzmir</strong>’de kayıp- kaçak oranı % 7.66 olmuştur. İlk altı ay<br />
değerin yüksek olmasının nedeni tarım sulamalarında özellikle yaz ayları aşırı elektrik<br />
tüketiminin olmasından kaynaklanmaktadır. Kurumun <strong>İzmir</strong> için 2003 yılında<br />
hedeflediği kaçak oranı %7’dir.<br />
<strong>Stratejik</strong> Alt Yöreler Bazında Elektrik Tüketimi<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü strateji alt yöresinde; konut alanlarının yoğun biçimde<br />
bulunduğu Bornova, Buca, Gaziemir, Karşıyaka ve Narlıdere’de enerji tüketimi konut<br />
120
ağırlıklı olup, toplam enerji tüketimi içinde konutların payı % 70’ler düzeyindedir.<br />
Merkez alanı olan Konak bölgesinde ise % 35’i bulan ticari elektrik tüketimi nedeniyle,<br />
konutların toplam elektrik tüketimi içindeki payı % 52’ler düzeyinde kalmıştır. Balçova<br />
bölgesinde tarımsal sulama amaçlı elektrik tüketimi nedeniyle konutların<br />
toplam elektrik tüketimi içindeki payı % 39 olup bu değer alt yöre içindeki en<br />
düşük orandır.<br />
Bakırçay strateji alt yöresinde yer alan Dikili ve Kınık ilçelerinde, <strong>İzmir</strong>’e yakın diğer<br />
ilçelere göre sanayi gelişiminin daha az olması, konut ve hizmetler ağırlıklı bir gelişme<br />
göstermeleri, enerji miktarının yaklaşık % 80’inin konutlarda tüketilmesi ile<br />
sonuçlanmaktadır. Bergama’da ise bu oran % 77’ye kadar inmektedir.<br />
Elektrik tüketiminin en yüksek olduğu ilçe sanayinin yoğunluğu nedeniyle, Gediz<br />
stratejik alt yöresinin odağı olan Aliağa’dır. Strateji planlama alanında toplam<br />
elektrik tüketiminin yarısından fazlası (2.519.404.234 kwh/yıl) Aliağa’da<br />
gerçekleşmektedir. Yine Aliağa’da toplam enerji tüketiminin sadece % 2’sinin<br />
konutlarda kullanılıyor olması bu sanayinin yoğunluğunu ortaya koyan çarpıcı bir<br />
değerdir. Menemen’de ise Aliağa kadar baskın olmasa da enerji tüketiminde sanayinin<br />
önemli bir yere sahip olduğu görülmektedir. Toplam enerjinin % 40’ı sanayide, %44’ü<br />
konutlarda kullanılmaktadır. Yine bu alt yörede yer alan Foça ilçesinde ise konut dışı<br />
tüketim oranı % 64’ler düzeyinde olup, bu oranın yüksekliği ilçe ekonomisinin turizme<br />
dayalı yapısıyla ilgilidir.<br />
Gediz Nif stratejik alt yöresi sanayi ve tarımın sektörel olarak dengeli bir gelişim<br />
göstermekte; sanayinin gelişimi, toplam elektrik tüketimi içinde konut dışı kullanımların<br />
payının % 55’ler seviyesine ulaşmasına neden olmaktadır.<br />
Küçük Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresinde yer alan Menderes, Torbalı,<br />
Selçuk üstlendikleri farklı rollere göre enerji tüketimi açısından da farklılıklar<br />
göstermektedir. Menderes’te konut, Torbalı’da sanayi, Selçuk’ta ise turizm sektörü<br />
enerji tüketiminin Menderes’te konut ağırlıklı (% 69 konut), Torbalı’da konut dışı ağırlıklı<br />
olması (% 85 konut dışı), Selçuk’ta ise konut ve konut-dışı kullanım oranlarının birbirine<br />
yakın değerler taşıması (% 45 konut ve % 55 konut dışı) ile sonuçlanmıştır.<br />
Küçük Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresindeki Bayındır ve Ödemiş’in kuzey<br />
çeperde yer alan ilçelere benzer olarak büyük oranda konut ağırlıklı enerji tüketimine<br />
sahip olduğu görülmektedir. Bu oran % 85’in üzerindedir. (Bayındır’da %98,5, Ödemiş’te<br />
% 87 konut dışı) Beydağ ve Kiraz’da ise ekonomik gelişme sorunları nedeniyle tüketilen<br />
enerji miktarı düşük olup, bunların konut ve konut dışı kullanımlara benzer oranlarda<br />
dağıldığı görülmektedir. (Beydağ’da % 58 konut, % 42 konut dışı, Kiraz’da % 38 konut, %<br />
62 konut dışı) Konutlarda tüketilen enerjinin azlığı, mevcut sanayi tesislerinin de<br />
azlığına rağmen böyle bir dağılımı ortaya çıkarmıştır.<br />
Yarımada strateji alt yörelerinde Çeşme, Karaburun ve Seferihisar ilçelerinde<br />
ağırlıklı olarak enerjinin konutlarda tüketildiği görülmektedir. Bu oran % 90<br />
121
değerini aşmaktadır. Bu bölgelerde de ekonominin ağırlıklı olarak tarım ve hizmetler<br />
sektörlerine dayanması böyle bir sonucu ortaya çıkarmıştır. Yörede, Urla’da da yine<br />
konuttaki enerji kullanım oranı yüksektir, ancak <strong>İzmir</strong>’e yakınlığı nedeniyle bölgedeki<br />
diğer ilçelerden daha yüksek bir oranda konut dışı enerji kullanımına sahiptir. Bu<br />
yerleşmede toplam enerjinin % 72’si konutlarda tüketilmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü dışında kalan bu alanlarda genelde enerji sorunu<br />
bulunmamakta olup, ortaya çıkan enerji noksanı da enterkonnekte sistemle<br />
konnekte olan uluslararası sistemlerden sağlanmaktadır. Bununla beraber dağıtım<br />
esasına göre, Ödemiş Kaymakçı, Selçuk, Torbalı Pancar-Tekeli ve Dikili’ye kısa<br />
dönem içinde 154/34,5 kw’lık trafolar gerekmektedir. Bunun dışında, alanda<br />
Büyükşehir de dahil olmak üzere daha uzun vadeli projeksiyonlar<br />
yapılmamakta, talebe göre cevap verilmektedir.<br />
Strateji planlama alanında büyük ölçekli ve yüksek kapasiteli elektrik üretim tesisi<br />
bulunmamakta olup, Ege Bölgesinde bulunan termik santraller ise Türkiye termik enerji<br />
üretiminin yaklaşık 1/5’ini üretmektedir.<br />
Strateji planlama alanında termik santraller dışında özel kuruluşlara ait enerji üretim<br />
santralleri ve organize sanayi bölgelerine ait elektrik üretim üniteleri bulunmaktadır.<br />
Manisa Organize Sanayi Bölgesi ve <strong>İzmir</strong> Atatürk Organize Sanayi Bölgesi kendi<br />
elektriğini ATAER isimli santralinde üretmekte, ihtiyacı olduğunda ana şebekeden<br />
takviye almakta ve fazlasını ise satmaktadır. Ancak Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin<br />
sattığı enerjinin değerinin yüksek olması nedeniyle TEDAŞ tarafından cazip<br />
bulunmamaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içinde 1985 yılında Fransız EDF şirketine yaptırılmış<br />
olan master plan 2005 yılını hedeflemiştir. Bu plan dahilinde yer alması gereken<br />
22 adet trafo merkezinden 13 tanesi yapılmış ve birisi de ihale aşamasındadır.<br />
Geriye kalan 8 trafo merkezi yapılmamıştır. Bunlar mekansal olarak; Gaziemir<br />
Kartal, Gürçeşme, Fuar, Boğaziçi, Altındağ, Atatürk Mahallesi, Alsancak eski<br />
termik santralı ve Eşrefpaşa’dır. Aralarından Eşrefpaşa’nın gerçekleşmemesi<br />
durumunda mevcut tesislerin yeterli olmasından ötürü sorun yaşanmayacaktır. 154<br />
kw’lik olan bu trafo merkezlerinden Hilal, Buca, Bostanlı, Üniversite, Güzelyalı, Bozyaka,<br />
Hatay, Karabağlar, Ilıca, Karşıyaka, Bahribaba, Şemikler ve EBSO olmak üzere 13 adet<br />
trafo merkezi faal olup, 11'i % 100 yüklü olarak çalışmaktadır. Bu nedenle <strong>İzmir</strong><br />
Büyükşehir Bütünü içinde TEİAŞ tarafından tam kapasite çalışan trafoların güç<br />
artışlarının acilen yapılması gerekmektedir.<br />
2003 yılı yatırım programı içinde TEDAŞ’a göre yer alması gerekli olan ve de<br />
gerçekleşmesinin lüzumu bulunan trafoların tesis edilecek yerleri; Alsancak eski<br />
termik santralı, Balçova Dokuz Eylül Hastanesi, Atatürk Mahallesi, Altındağ ve<br />
Gaziemir Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ)’dir. Mevcut sistemlerde süreklilik içinde<br />
yapılan ölçümler sonucunda ortaya çıkan yük analizleri söz konusu trafoların tesisini<br />
gerekli kılmaktadır. Bu trafoların bulunduğu alanlarda enerji tüketiminde görülen artış<br />
122
nedeniyle gereklilik ortaya çıkmıştır ve kurulacak trafoların 154 kw geriliminde olması<br />
planlanmıştır.<br />
2005 yılında kadar planlanmış olan <strong>İzmir</strong> mastır planının yenilenmesi için halihazırda<br />
çalışmalar başlatılmış durumdadır. Ancak bu çalışmaların sağlıklı bir tarzda<br />
yürütülmesi için Belediye ile sıkı bir koordinasyon içinde çalışılması gerekmektedir.<br />
Trafo yerlerinin planlanması için Nazım Plan kararlarına göre yoğunluklar bulunarak<br />
trafo güçleri bu değerlere göre verileceğinden, yapılmış olan planların zaman içinde<br />
değişmemesi, diğer deyimiyle yoğunluklarının arttırılmaması gerekmektedir. Zira ana<br />
trafo yerleri ihtiyaca göre planlanmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>’de Elektrik dağıtımının özelleştirilmesine yönelik girişimler 1991 yılında hükümetin<br />
görev süresinin bitmesine on gün kala ihalesiz olarak Senkom A.Ş. görevlendirilmesiyle<br />
başlamıştır. Ancak anlaşmazlıklar sonucunda 1996 yılında ihale iptal edilmiş, daha<br />
sonra konuya ilişkin davalar sürerken Nisan 1997 tarihinde <strong>İzmir</strong> ve Manisa Belediyeleri<br />
dahil 15 şirketi toplayan İzmaş kurulmuş,yeniden yapılan ihalede 7.000 ortaklı İzmaş<br />
,dağıtım işine talip olan Süzer Holding ile karşı karşıya kalmış ve sonuçta iki kuruluş<br />
GEDAŞ adı altında birleştirilmiştir. 30 yıllık elektrik dağıtım ihalesini kazanan<br />
GEDAŞ’a Senkom A.Ş. ve Elektrik Mühendisleri <strong>Odası</strong>nın açtığı dava sonucunda Ekim<br />
1998 yılında GEDAŞ’ın işletmeyi almasına yönelik Bakanlar Kurulu Kararı, Danıştay<br />
tarafından iptal edilmiştir. <strong>İzmir</strong>-Manisa Bölgesi Elektrik dağıtım işletilme hakları<br />
bu nedenle sürüncemede kalmıştır. İçinde bulunduğumuz yıla gelindiğinde dağıtım<br />
bölgeleri değişmiş, <strong>İzmir</strong> dağıtım bölgesi Ülkedeki 19 dağıtım bölgesi ile birlikte yeniden<br />
özelleştirme kapsamına alınmıştır. (Özelleştirme Yüksek Kurulunun 30.05.2003 tarihli<br />
kararı ile) Geçen 10 yılda, özelleştirilme beklentisi ile bu konudaki yatırımlar askıya<br />
alınmıştır. 2003 yılında <strong>İzmir</strong>'de yer alacak elektrik enerjisi yatırımları için talep edilen<br />
miktarın ancak dörtte biri tahsis edilmiştir.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü için 2005 yılı hedeflenerek yapılmış bulunan mastır planın<br />
devamı olarak ele alınan yeni mastır proje, SCADA adı altında (tesis elemanlarının<br />
durumlarını sürekli izleme, bilgi toplama ve uzaktan kumanda işlevlerini yerine getirme)<br />
şebeke modernizasyonu, otomasyon projeleri, yer altı kablo sistemlerinin yapımına<br />
devam edilmesi, kırsal bölgelerdeki dağıtım hatlarının yenilenmesi ve ekonomik ömrünü<br />
doldurmuş şebekelerin ıslahını kapsamaktadır.<br />
Ancak bu projeleri de içeren ve 1996 yılına ait <strong>İzmir</strong> ili yatırım projeleri arasında<br />
yer alan-1997,1998 yıllarında bitmesi planlanan kamu yatırımlarının çoğu -<br />
özellikle bağlı ilçelerdeki şebeke tevsii yatırım projeleri- bu gün hala devam<br />
etmektedir. Ülke ekonomisindeki ağırlığı sürekli artan <strong>İzmir</strong>’de, uzun süredir gündemde<br />
olan ancak gerçekleşemeyen özelleştirme çabaları nedeniyle iletim ve dağıtım hatları ile<br />
ilgili yatırımlar yeterli düzeyde gerçekleştirilememekte, dolayısıyla başta sanayi ve turizm<br />
sektörleri olmak üzere bölge gelişimi olumsuz yönde etkilenmektedir. Dağıtım<br />
şebekelerinin daha verimli çalışması, gecikmiş yenileme yatırımlarının yapılması, dağıtım<br />
şebekelerinin daha rasyonel işletilmesini gerekli kılmaktadır.<br />
123
<strong>İzmir</strong> içinde en fazla enerjinin tüketildiği aylar ülke geneline oranla ters bir durum<br />
arz etmekte ve yaz ayları baskın çıkmaktadır. Bunun nedeni ise yaz aylarında tarım<br />
sulamasında yer altı suyu kullanımı ve diğer sulama çeşitleri için enerji kullanılması<br />
olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle bu konuda K. Menderes Ovasının tüketimi en başta<br />
gelmektedir. Sulama tesislerinin tamamlanmasıyla bu değerlerin oranlarında azalma<br />
olacaktır.<br />
Elektrik talebi için makro seviyede belirgin bir yatırım programının olmayışı ve parçalı<br />
durum arz edenlerin de her türlü talebe cevap verme durumunda olunmasıyla<br />
bozulduğu bilinmektedir. Elektrik enerjisi “talep neredeyse oraya gider” felsefesi içinde<br />
belirli bir strateji edinememiştir. Diğer taraftan dağıtım yatırımlarında en önemli konu<br />
trafo merkezleri olarak ortaya çıkmaktadır. Bu trafoların yapımında Belediyelerle birlikte<br />
hareket edilmenin yanında mali problemlerin de çözülmesi gerekmektedir. Belediyelerin<br />
trafo yeri vermesi gereklidir. Her trafo yeri için kamulaştırma sorunlarını ortaya çıkması<br />
süreçleri uzatmakta ve maliyeti arttırmaktadır. Yer altına trafo yapımı özellikle son<br />
yıllarda talep edilen bir yaklaşım olarak görülmektedir. Bu konuda da maliyet<br />
önemli bir husus olarak ortaya çıkmakta ve halihazırda bu tekniği yurt dışından<br />
almamız nedeniyle dışa bağımlı bir durumda kalınmaktadır. Dolayısıyla zorunlu<br />
durumlarda kalınmadıkça gerekli tekniğe sahip oluncaya dek bu tür yatırımlardan<br />
kaçınılması gerekmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içinde yer alan ana trafo yapılarının dağıtımında gözetilmesi<br />
gereken diğer önemli bir husus da trafoların yerleşeceği alanların bulunması olarak<br />
karşımıza çıkmaktadır. Özellikle 1/25.000 ölçekli Nazım İmar Planlarında bu tür<br />
alanların ayrılmasının gerekliliği bu alanların açık tipte yapılacaksa 25 dönüme kadar<br />
yer ihtiyacının olmasından dolayı daha net anlaşılmaktadır. Bu tür açık trafoların<br />
yanında aynı işlevi gören gaz izoleli sistemler de bulunmaktadır. Bu tür trafolar için<br />
tek katlı olduğu takdirde 1000 m 2 kadar bir alan yeterli olmakta hatta buları iki veya üç<br />
katlı yapacak olursak 500 m 2 ’lik bir alanın yeteceği de belirlenmektedir. Aradaki<br />
fark gazlı sistemlerin daha güvenli olduğu ve hava şartlarından etkilenmediği üzerinedir.<br />
Örneğin; yıldırım düşmesi vb. durumlarında büyük cereyan kesintileriyle<br />
karşılaşılmaktadır. İki tarz arasında maliyet farkının 5-6 misli bir değerde seyretmesi,<br />
yapılabilirlik konusunda arazi rantının yüksek olduğu alanlarda tercih edilme sebebi<br />
olarak ortaya çıkmaktadır.<br />
Rüzgar Enerjisi<br />
Dünyada rüzgar enerjisi teknolojisinin hızla ilerlediği bilindiğine göre Ülkemizde de bu<br />
konuda çalışmaların hızlandırılması gerekmektedir. Kurulacak jeneratörlerin ortalama<br />
ömrünün tipine göre 20-60 yıl arasında olduğu belirlenmektedir. Pervanelerin ömrü ise<br />
20-25 yıl arasındadır ve eskidiğinde değiştirilmeleri mümkündür. Planlama<br />
çalışmalarının bu veriler ışığında yapılması gerekmektedir. Konuya ilişkin araştırmaların<br />
ve de yatırımların son beş yılda gerçekleştiği ve yaygınlaştığı görülmektedir. Bir endüstri<br />
haline gelmiş olan bu üretimde Avrupa 2010 yılına kadar 40.000 MW rüzgar enerji<br />
124
kapasitesi kurmak üzere bir hedef koymuştur. Yenilenebilir Enerji Kaynakları için<br />
hazırlanmış olan “Beyaz Rapor" da yapılan değerlendirmelere göre üretim 2020 yılında<br />
100.000 MW kapasitesine çıkacaktır. Alansal olarak 20 tribünden oluşan bir santralın<br />
kapladığı alanın, ki bu kesimlere rüzgar çiftliği adı verilmektedir, yaklaşık 1 km 2’ lik bir<br />
alan kapladığı düşünülürse ve de tarım alanlarında kuruldukları takdirde çiftçilik<br />
faaliyetleri tribünlerin hemen altında yapılabileceğinden ötürü tarım alanlarında da bir<br />
kayıpla karşılaşılmaması olumlu bir yön olarak belirmektedir. Ayrıca rüzgar çiftliği,<br />
bulunduğu alanın sadece % 1'ini aktif olarak kullanır. Tribünler ekonomik ömürlerini<br />
tamamladıklarında kolayca sökülebilmekte ve bulundukları alan eskiden kullanıldığı<br />
hale dönüştürülebilmektedir. Tribünlerin sökülmesinin maliyeti de genelde arta kalan<br />
parçaların parasal değeri ile karşılanabilmektedir. Günümüzde elde edilen enerjinin<br />
maliyeti Avrupa Birliği ülkelerinde 5-8 ECU dolaylarında olmaktayken ilerleyen yıllarda<br />
bunun daha alt seviyelere inmesi görülecektir. Bunun dışında enerji üretiminin istihdam<br />
potansiyeli düşük alanlarda yer alma olasılığının yüksek olması bu yörelere istihdam<br />
sağlayacağından önemli bir kaynak olarak görülmektedir. Konuda en fazla ilerlemiş<br />
görülen Danimarka bu alanda 8.500-9.000 kişiye iş imkanı sağlamaktadır Bu sayı tüm<br />
Avrupa değerlendirmeye alındığında 20.000 kişiyi aşmaktadır.<br />
Genelde bir rüzgar tribünü üç dört ay içerisinde imalatında kullanılan miktarda enerjiyi<br />
üretebilmektedir. Yukarıda belirtildiği üzere 20 tribünden oluşan bir rüzgar çiftliği<br />
6.500 ila 10.000 arasında evin elektrik gereksinimini karşılayabilmektedir. Ayrıca<br />
kıyaslandığında tribün pervanelerinin çıkardığı gürültü kirliliği diğer gürültülü araçlarla<br />
karşılaştırıldığında en alt sevide görülmektedir. Tribünlerde ortalama 100 metrelik bir<br />
mesafede oturulduğu takdirde gürültü kirliliği ile karşılaşılmaz.<br />
Türkiye’nin rüzgar enerjisi etütleri genel anlamda ülkenin tüm ihtiyacını karşılayacak<br />
potansiyele sahip olunduğunu ortaya koymaktadır. Ülkenin bu açıdan ihtiyacı olan<br />
teknik potansiyel 83.000 MW’dır ve bunun gerçekleşmesi için gerekli altyapı ivedilikle<br />
planlanmalıdır. Bu konuda kurulmuş olan Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) isimli<br />
organizasyonun faaliyete geçmesinden sonra yatırımcılar ve imalatçılar daha bilimsel<br />
seviyede bir araya gelme imkanı buldular<br />
Son yıllarda, Türkiye Rüzgar Enerjisi Birliği (TÜREB) ve Elektrik İşleri Etüt İdaresinin<br />
(EİEİ) çalışmalara katılımı sonrası Türkiye'deki rüzgar enerjisi potansiyeli hızla gelişim<br />
gösterdi. Bu kapsamda incelemeye alınan 40 civarında projeden <strong>İzmir</strong> için önem arz<br />
edenler aşağıda verilmektedir.<br />
Tablo 6.101 Rüzgar Enerjisi Projelerinden <strong>İzmir</strong> İçin Önem Arz Edenler<br />
Projenin Adı Başvuran Firma Bulunduğu Yer Güç MW<br />
Çeşme-Alaçatı Rüzgar Santralı ARES A.Ş. <strong>İzmir</strong>-Çeşme-Alaçatı 7.2<br />
Kocadağ Rüzgar Santralı AS MAKİNSAN <strong>İzmir</strong>-Çeşme-Kocadağ 50.4<br />
Çeşme Rüzgar Santralı PROKON <strong>İzmir</strong>-Çeşme 12<br />
125
Karaburun Rüzgar Santralı ATLANTİS TİCARET <strong>İzmir</strong>-Karaburun 22.5<br />
Mazıdağı Rüzgar Santralı DEMİRER HOLDİNG A.Ş. <strong>İzmir</strong>-Çeşme-Alaçatı 39<br />
Hacıömerli Rüzgar Santralı DEMİRER HOLDİNG A.Ş. <strong>İzmir</strong>-Hacıömerli 45<br />
Kocadağ Rüzgar Santralı MAGE A.Ş. <strong>İzmir</strong>-Çeşme-Kocadağ 26.2<br />
Yaylaköy Rüzgar Santralı MAGE A.Ş. <strong>İzmir</strong>-Karaburun 15<br />
Mazıdağı-2 Rüzgar Santralı DEMİRER HOLDİNG A.Ş. <strong>İzmir</strong>-Çeşme 90<br />
Mazıdağı-3 Rüzgar Santralı YAPISAN LTD. <strong>İzmir</strong>-Çeşme 39.6<br />
Çeres (Çeşme) Rüzgar Santralı INTERWIND LTD. Çeşme 37.8<br />
Seyitali Rüzgar Santralı DERİN LTD. Aliağa 51<br />
Güzelyer Rüzgar Santralı ENDA Enerji Üretim A.Ş. Çeşme 50.4<br />
Yenişakran Rüzgar Santralı YAPISAN İNŞAAT LTD. Aliağa-Bahçedere 54<br />
Türkiye'de rüzgar enerjisinin mevcut gücünün geliştirilmesinde ve kullanılmasında iyi<br />
organize olunmuş kurumsal bir yapıya sahip olunması gerekmektedir. Bu nedenle<br />
konuda önemli bir yere sahip Ege kıyıları arasındaki <strong>İzmir</strong> sahillerindeki<br />
potansiyellerin değerlendirilmesi açısından uyumlu yönetmeliklerin de çıkarılması<br />
gerekmektedir. Bu aşamada en önemli sorun kurumsal yapının halihazırda iyi organize<br />
olamamış olması olarak görülmektedir. Halbuki bu sistem dahilinde Türkiye genelinde<br />
kurulu kapasite 2000 yılına 400 MW, iken 2003 yılında 1.400 MW olması<br />
planlanmaktadır. 2010 yılındaysa bu güç 10.000 MW olarak kurulu kapasite olarak<br />
görülecektir. Ancak bu değerlere ulaşmak için bürokratik uygulamaların daha yapıcı ve<br />
organize olması gerekmektedir. Şartların uyumlu gitmesi durumunda 2020 yılında<br />
20.000 MW’ye ulaşılması hedeflenmektedir.<br />
Potansiyeli yüksek <strong>İzmir</strong> piyasasına girmek için pek çok firmanın girişimde bulunduğu<br />
yukarıdaki tablodan anlaşılmaktadır. Ayrıca alt yapı ve teknik araç gereçleri yapacak<br />
kapasitede imkanlara sahip olunması giderek bu sanayi kolunun araç ve gereçleri<br />
açısından ithalata bağlı olunmayacağını da göstermektedir. Bu temiz işgücünün<br />
yaratacağı istihdamın da Kocaeli Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi, Yeni ve<br />
Yenilenebilir Enerji Kaynak ve Teknolojileri Araştırma Birimi verilerine göre 1 MW başına<br />
20 kişi olduğu hesaplanmış olduğu varsayımıyla hareket edilecek olursa, 2010 yılında<br />
Ülkede sadece bu işkoluna uygun olarak 20.000 kişinin iş bulma imkanı ortaya<br />
çıkacaktır.<br />
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın elektrik kapasitesi öngörümüne göre Ülkede<br />
2010 yılında kurulu kapasitesinin 6.500 olacağı varsayımından hareketle Yeni ve<br />
Yenilenebilir Enerji Kaynak ve Teknolojileri Araştırma Birimi (YEKAB) Kurulu güç<br />
hedefleri esas alınarak kurulu kapasitenin rüzgar payını % 15.38 olarak vermektedir.<br />
2020 yılı hedeflerine göre Türkiye elektrik enerjisi üretiminin % 18’i kadarını rüzgar<br />
çiftliklerinden karşılayabilecek duruma gelebilecektir.<br />
Yukarıdaki tablodan da görüldüğü üzere <strong>İzmir</strong>’de faaliyete geçmek için girişimde<br />
bulunan yatırımcıların oluşturacağı enerji miktarı 540 MW tutarındadır. Orta<br />
vadede gerçekleştirilmesi hedeflenen bu yatırımların sonuçlanması ile yukarıda<br />
126
elirtilen enerji miktarı enterkonnekte sisteme dahil olacak ve bu sayede önümüzdeki on<br />
yıllık periyot içinde 10.800 kişiye iş imkanı sağlanmış olacaktır.<br />
Özellikle Çeşme ve Karaburun yörelerindeki yüksek potansiyelin değerlendirilmesiyle<br />
yörenin işgücü açısından gelişiminde ivme kazanacağı hesaplanmalıdır. Daha ziyade<br />
Karaburun’un iş sahası ve işgücü açısından sorunlarla karşılaşmasına rağmen, kısmi de<br />
olsa orta vadede yatırımlar açısından çekiciliği söz konusudur.<br />
Çeşme ve Karaburun dışında Aliağa da rüzgar potansiyeli açısından olumlu alanlar<br />
olarak görülmekle beraber yapılan meteorolojik gözlemler bu alanlara Urla ve Foça’nın<br />
da eklenmesini gerekli kılmaktadır.<br />
Bu konuda Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu’na üretim lisansı için başvuruda<br />
bulunan ve başvuruları inceleme ve değerlendirmeye alınanlar arasında <strong>İzmir</strong>’e yönelik<br />
olanlarsa aşağıda verilmektedir. (Güncelleştirme: 12.06.2003). Sıralamada ilk verilen<br />
tesisi kurma talebinde bulunan tüzel kişi, ikinci olarak tesisin yeri, kurulu güç ve son<br />
olarak da değerlendirmeye alınış tarihi verilmektedir. Görüleceği üzere çok sayıda<br />
girişimcinin bu konuda talebi bulunmaktadır.<br />
• ABK Enerji Üretmek Projelerini Geliştirme İnşaat Turizm Nakliyat San ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Ovacık-Kaklıktepe-Merdivenlitepe-Çobantepe)16 MW 05/06/2003<br />
• Şınlak Makine Tic. ve San. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Urla (Ovacık-Araplardağı) 15 MW 30.04.2003<br />
• İnnores Elektrik Hizmetleri San. ve Tic. Ltd. Şti.<br />
<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Yuntdağı-Balaban-Koyuneli-Korutepe)41,25 MW 28.04.2003<br />
• Güç Birliği Holding A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Mordoğan (Kocabağ-Bitiktepe-Düzlendağı)2,55 MW 19.02.2003<br />
• As Makinsan Makina İnşaat Sanayi Mümessillik Ltd. Şti.<br />
<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Kocadağ-Kışlatepe-Dinlenceüstütepe-Yağcılardağı) 50,4MW 17.02.2003<br />
• Akın Holding A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Kızıltepeköyü-Palamutlutepe) 30 MW 05.02.2003<br />
• Ayen Enerji A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Karaburun(Bitiktepe-Değirmendağı-Düzlendağı-Mordoğan)30,75MW<br />
06.02.2003<br />
• Yapısan Enerji Üretim İletim Dağıtım ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Zeytineli Köyü)<br />
• Güç Birliği Holding A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Foça(Yenibağarası-Değirmentepe-Malatepe-Bucaktepeleri) 29,75MW<br />
30.01.2003<br />
• Güç birliği Holding A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Korankadağı- Kokarlimanı-Beşgöltepe- Kırandağı) 29,75MW<br />
30.01.2003<br />
• Güç birliği Holding A.Ş.<br />
127
<strong>İzmir</strong>-Karaburun (Yaylaköy)1,7 MW 30.01.2003<br />
• Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Karaburun (Aşağıovacık-Yellicebelendağı-Yenicepınar) 13,8 MW 17.01.2003<br />
• EZSE Enerji Üretim San. ve Tic. Ltd. Şti.<br />
<strong>İzmir</strong>-Karaburun (Bozköy-Değirmentepe-Kargılık Tepeleri-Yaylaköy) 47,7MW<br />
22.01.2003 -EZSE Enerji Üretim San. ve Tic. Ltd. Şti.<br />
<strong>İzmir</strong>-Bergama (Madradağı-Hacıhüseyinler -Yaylacık-Tekkeköy) 64,8 MW 22.01.2003<br />
• Lodos Enerji İnş. Elektronik Turizm İthalat İhracat San. ve Tic. Ltd. Şti.<br />
<strong>İzmir</strong>-Karaburun (Bozköy-Değirmentepe-Kargılıktepe-Yaylaköy) 249,3MW 22.01.2003<br />
• Ak-En Akhisar Temiz Enerji Üretim San. Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Kemalpaşa(Üçkuyulartepe-Bozburuntepe-Beşpınar-Çatal) 66,7MW 23.01.2003<br />
Cer Metal San. ve Tic. A.Ş<br />
<strong>İzmir</strong>-Bergama (Madradağı-Hacıhüseyinler-Y.-Yaylacık-Y.-Tekkeköy) 30MW<br />
15.01.2003<br />
• MAGE Madencilik ve Elektromekanik San. ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Karaburun (Yaylaköy-Kargılık Tepeleri-Değirmentepe-Bozköy) 15MW<br />
15.01.2003<br />
• Enerji İşletmeleri İnşaat Turizm Yatırım A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Çeşmekaradağ-Çiftlikköyü)16,25 MW 13.01.2003<br />
• İnci Holding A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong> Seferihisar (Sığacık-Korkmazdağı-Kılıçpınarıtepe) 7,5 MW 13.01.2003<br />
• Ayen Enerji A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong> Seferihisar (Sığacık-Korkmazdağı-Kılıçpınarıtepe)24 MW13.01.2003<br />
• Üçgen İnşaat ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong> Seferihisar (Sığacık-Korkmazdağı-Kılıçpınarıtepe)14,45 1 MW 0.01.2003<br />
• SAGAP Santral Geliştirme Araştırma Planlama Ltd. Şti.<br />
<strong>İzmir</strong>-Seferihisar (Sığacık-Korkmazdağı-Kılıçpınarıtepe)19 MW 07.01.2003<br />
• As Makinsan Makina İnşaat Sanayi Mümessillik Ltd. Şti.<br />
<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Çakmaklı-Horozgediği-Pınartepe)10,8 MW 27.12.2002<br />
• As Makinsan Makina İnşaat Sanayi Mümessillik Ltd. Şti.<br />
<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Karpuzculardağı-Mangırtepe)13,5 MW 27.12.2002<br />
• Güç birliği Holding A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Ulucak (Hatundere Köyü-Karahasandağı-Ayıkayası)15 MW 18.12.2002<br />
• Yapısan İnşaat Elektrik San. ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Böğürtlentepe-Dümbelekdağı)40,5 MW 18.12.2002<br />
• Yapısan İnşaat Elektrik San. ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Yuntdağı-Atçılar-Yüksekköy)90 MW 18.12.2002<br />
• Doruk Enerji Üretim San. ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Yuntdağı-Atçılar-Yüksekköy)30 MW 18.12.2002<br />
• Alp Turizm İnşaat Enerji <strong>Ticaret</strong> Ltd. Şti.<br />
128
<strong>İzmir</strong>-Karaburun (Haseki-Sarpıncık-Kızılcadağ)32,4 MW 18.12.2002<br />
• Alp Turizm İnşaat Enerji <strong>Ticaret</strong> Ltd. Şti.<br />
<strong>İzmir</strong>-Urla (Demircili-Akçahisar-Cumaliköy-Gızıligediği)41,4 MW 18.12.2002<br />
• Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Çeşme (İstanbuldağı-Ilıca) 4 MW 16.12.2002<br />
• Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Güzelyertepe-Hırsıztepe-Germeyan-Reisdereköyü) 10,8 MW 16.12.2002<br />
• Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Urla (Barbaros köyü-Sineklidağ-Çıtlıkdağı)13,2 MW 16.12.2002<br />
• Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Kızılkayakaradağ-Karadağ)15,6 MW 16.12.2002<br />
• Egenda-Ege Elektrik Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Foça (Aslanburnu-Aslanburnutepe-Kartdere)6 MW 16.12.2002<br />
• SAGAP Santral Geliştirme Araştırma Planlama Ltd. Şti.<br />
<strong>İzmir</strong>-Çeşme (Ovacık-Çobandağı-Kızılkayakaradağ-Karadağ)18 MW 11.12.2002<br />
• Doğal Enerji Üretim San. ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Aliağa (Hatundereköy-Karahasandağı-Ayıkayası)30 MW 10.12.2002<br />
• Doğal Enerji Üretim San. ve Tic. A.Ş.<br />
<strong>İzmir</strong>-Foça (Kozbeyli-Kocamehmetler)30 MW 10.12.2002<br />
Görüldüğü gibi sadece <strong>İzmir</strong> İl hudutları dahilinde 39 kuruluş bu sektörde faaliyet<br />
göstermek içi müracaatta bulunmuştur. Bu bize aynı zamanda yatırımın karlılık oranını<br />
belirtici bir gösterge olarak önem verilmesi gerekliliğini belirlemektedir.<br />
Elektrik enerjisi ihtiyaç duyulan güçte biriktirilip saklanamayacağından, talebe göre<br />
tüketileceği zaman mevcut olması diğer deyimiyle üretilmesi gerektiğinden enerji<br />
ihtiyacı, enerji santrali veya santralleri devreye sokularak veya devreden çıkarılarak<br />
dengelenmektedir. Rüzgar enerjisi santralının gücüyse, rüzgarın gücünün kanatlarındaki<br />
dönen kuvvete dönüştürülerek elde edilir. Rüzgarın rotora aktardığı enerji miktarı hava<br />
yoğunluğuna, rotor yüzeyine ve rüzgar hızına bağlıdır. Şu halde hava ne kadar ağırsa,<br />
sistem rüzgardan o kadar çok enerji elde etmektedir. Soğuk havanın, sıcak havadan<br />
daha yoğun olduğu bilindiğinden yükseklik arttıkça hava basıncı ve buna bağlı olarak da<br />
hava yoğunluğu daha düşecektir. Bu doğrultuda 1999 yılından itibaren Türk De Wind<br />
Ltd. kendi adına ve ulusal ve uluslararası kuruluşlar adına Ülkemizde çok sayıda rüzgar<br />
ölçümü yapmıştır. Alman Rüzgar Enerjisi Enstitüsü (DEWI) ve Yunan Rüzgar Enerjisi<br />
Enstitüsü (CRES) gibi aynı alanda çalışan diğer kurumlarla da işbirliği yapmıştır.<br />
Ortaya çıkan verilerden Ege Bölgesi’nin bu alanda oldukça verimli sahalara sahip olduğu<br />
ortaya çıkmış olup, yukarıdaki liste de bunu kanıtlayıcı bir husustur. Buna göre<br />
bölgesel dağılımda <strong>İzmir</strong> potansiyellerinde en verimli aylar Kasım-Şubat ve Mayıs-<br />
Eylül aylarıdır. Ortalama rüzgar hızıysa 7.5-9 arasında değişmektedir. Gün içinde en<br />
verimli saatlerse 12.00-21.00 arasındadır. Tesis kurma gabarisinin ise 30.00 metre ve<br />
üzeri olması gerekmektedir.<br />
129
Elektrik enerjisi tüketimi öğle saatlerinde artmaya başlamakta ve 17.00’den sonra en<br />
yüksek değerlere erişmektedir, gün içerisindeki rüzgar hızı elektrik ihtiyacına paralel<br />
olarak artmaktadır. <strong>İzmir</strong> çevresinde rüzgar yönünden zengin alanların aynı zamanda<br />
turizmde de gelişmiş olduğu düşünülecek olursa bu konuya eğilmenin önemi daha da<br />
artmaktadır. Pek çok kıyı kesiminde yaz aylarındaki nüfus ve bununla birlikte de enerji<br />
ihtiyacı bu şekilde düşük maliyetle karşılanabilecektir.<br />
Rüzgar enerjisi santralleri teknik olarak bir zorluk olmadan Türkiye çapındaki kurulu<br />
tüm enerji santralleri bileşik ağa entegre edildiği için rüzgar estiğinde ve rüzgar<br />
enerji santralleri elektrik şebekesini beslediğinde, diğer konvansiyonel enerji santralleri<br />
kısılmaktadır. Yani rüzgar elektriği üretimi, enerji üretimindeki kömür, doğal gaz, petrol<br />
ve diğer enerji kaynaklarından temin edilenleri bastırmaktadır. Bu santraller yakıt<br />
tasarrufunun yanı sıra bileşik şebeke içerisinde konvansiyonel enerji santrali<br />
kapasitelerinin de yerine geçebilmektedirler.<br />
Yukarıda belirtilen müracaatların döküm tablosunda görüldüğü üzere genelde <strong>İzmir</strong>’in<br />
kıyı kesimi rüzgar bakımından çok zengin alanlara sahiptir. Bunların bir kısmı tarım<br />
alanı da olabilmektedir ancak, tarım alanı olarak kullanılan yerlerde dahi bir rüzgar<br />
tribününün kurulması için temele yaklaşık 10 x 10 m 2 alan gerekmektedir. Bu bir<br />
pilon alanından pek farklı olmadığı için tarım alanlarından bir kayıp olarak da<br />
görülmemektedir, zira toprağın tarımsal olarak kullanılmasına olumsuz bir etkide<br />
bulunulmamaktadır. Kira söz konusu olduğunda tesis başına yıllık 2.000 USD kira<br />
ödenebileceğini varsayılmaktadır. Bu değer bir çiftçi için 100 m 2 tarladan alınacak en<br />
yüksek nitelikli bitkileri yetiştirse bile daha üstün bir değerdir.<br />
2020 yılına kadar TEAŞ’ın uzun vadeli planları Türkiye’yi yeniden ithal yakıtlı enerji<br />
kaynaklarına bağımlı olma sürecine götürmektedir. Yapılan planlamalarda ithal yakıtlı<br />
enerji yakıtlarının payı % 41’den uzun vadede % 62’ye çıktığı görülmektedir. 1970<br />
yıllarının krizleri bağımlılıkların ne gibi etkileri beraberlerinde getirdiklerini açıkça<br />
göstermişlerdir. Bu nedenle doğal enerjilerin geliştirilmesinde büyük yarar vardır.<br />
Ülkemizde 2000 yıllarına gelindiğinde üretilen elektriğin % 50 kadarı termik kaynaklarda<br />
elde edilmekteydi (ithal taşkömürü, doğal gaz ve petrol). Diğer kısımları karşılayan<br />
hidrolik enerjidense faydalanma olanağı en azından bir süre için doğal ve ekonomik<br />
sınırlara gelmiştir. İlerleyen yıllarda enerji üretiminde de büyük paylara sahip olan GAP<br />
gibi projeler ekonomik, teknik ve ekolojik sebeplerden dolayı gelecekte çok güç<br />
gerçekleşecektir. Linyit rezervlerinin de tükenme sınırlarına yaklaşması termik enerji<br />
sektörünü alternatif olarak göstermekteyse de bu durum, Ülkeyi başta doğal gaz ve<br />
taşkömürü olmak üzere fosil yakıtlı enerji kaynaklarına bağımlı kılma eğilimini ortaya<br />
çıkarmaktadır. Sonuçta milyarlarca dolar fosil yakıtlı enerji kaynaklarının ithalatı için<br />
yurtdışına çıkacaktır. Buna karşın Rüzgar Enerjisi kullanımı, termik sektörün zorla<br />
genişletilmesine karşı faydalı ve düşük maliyetli bir alternatiftir.<br />
Bu nedenle, rüzgar enerjisi santrali işletmecisine ürettiği elektrik için asgari bir ücreti<br />
ödemeyi garanti eden yasalar çıkarılması gerekmektedir. Elektrik ihtiyacının neredeyse<br />
130
yarıdan fazlasını nükleer santrallerden elde eden Fransa bile 2001 yılında rüzgar<br />
enerjisinin önemini görmüş ve bunun teşvik edilmesi için kanunlar çıkarmış<br />
durumdadır. Diğer bir alternatif de fosil yakıtlı enerji kaynaklarının vergilendirilmesi<br />
olarak görülmektedir. Bu kaynakların oluşturduğu çevre kirliliğinin giderilmesi için<br />
enerji bedeline dahil olmayan artı bir maliyet ortaya çıkmaktadır. Bunun karşılanması<br />
için eklenecek vergi doğal kaynaklara yönelik üretime aktarıldığı takdirde elde edilecek<br />
maliyetlerle doğal enerjinin gelişimine yönelik bir fon rahat ekonomik koşullarda<br />
sağlanabilecektir.<br />
2001 yılının Şubat ayında çıkarılmış Enerji Piyasaları Kanunu enerji fiyatlarının<br />
doğrudan devlet tarafından sübvanse edilmesini öngörmemiştir. TETAŞ bile rüzgardan<br />
elde edilen enerjinin alıcısı olabilmekte ancak, bunu sübvanse edememektedir. Bu<br />
durumda Ege kıyılarındaki elektrik dağıtım şirketleri büyük ölçüde mali dezavantaja<br />
sahip olacaklardır. Buna karşın devlet tarafından planlanacak bir tür çevre vergisini<br />
konması uyumlu orta bir yol olabilmektedir. Bu aynı zamanda Enerji Piyasası<br />
Kanununun temel fikri ile de çelişmemektedir. Sonuçta tabiatıyla Maliye tarafından<br />
toplanacak vergiler TETAŞ üzerinden rüzgar enerjisi santralı işletmecilerine geri<br />
dönebilme imkanına sahip olabilecektir. Bu durumda tabiatıyla TETAŞ enerji<br />
üreticileriyle belirli bir yıllık alım sözleşmesi yapma durumundadır. Bu durumda sanırız<br />
Enerji Piyasası Kanunu daha uyumlu bir uygulama platformu bulmuş olmaktadır.<br />
Edinilen bilgiler TEAŞ’ın 2010 yılı elektrik üretimi projeksiyonun 294.530 GWh olduğu<br />
üzerinedir. Bunun 229.143 GWh’lik kısmı fosil enerjiden temin edilecektir. 2010 yılı için<br />
% 10 rüzgar enerjisi hedefi ise (22.914 GWh) toplam 6.547 MW rüzgar türbini<br />
kurulmasını mümkün kılacaktır. (Egetek Foundation)<br />
Bu durumda genelde Türkiye'de rüzgar gücü tesisi için uzun vadeli hedefler<br />
konmalı derken bunun Ege ve özellikle <strong>İzmir</strong> için kısa vadeden başlayan ve<br />
süreklilik arz eden bir hedef olarak belirlenmesinin gerekliliğini vurgulamalıyız.<br />
Halihazırda yenilenebilir enerji kaynakları ve enerjinin etkin kullanımını engelleyen ve<br />
alternatif olarak gören kömür, akaryakıt ve doğal gaza sağlanan teşvikler ve<br />
sübvansiyonların sınırlandırılması da gerekmektedir. Enerji sektörüne ilişkin kararlar<br />
alınırken fosil ve nükleer güç santrallerinin neden olduğu toplumsal maliyetler ekonomik<br />
fizibilite çalışmalarında hesaba katılmalıdır.<br />
Doğal ve sınırsız enerji olarak görülen rüzgar santralleri yapımına girişen yatırımcıların<br />
tabiatıyla fizibilite çalışmaları gerekli bilimsel seviyelerde incelenerek kendilerini<br />
kanıtladıktan sonra değerlendirilmesi ve desteklenmesi gerekliliği üzerinde durulmalı ve<br />
<strong>İzmir</strong> kıyılarının bu yöndeki potansiyelleri desteklenmelidir.<br />
Jeotermal Enerji<br />
Jeotermal Enerji, yer kabuğunun çeşitli derinliklerine birikmiş ısının oluşturduğu,<br />
sıcaklığı sürekli 20 o C’den fazla olan ve çevresindeki normla yer altı ve yer üstü sularına<br />
nazaran daha fazla erimiş mineral, gaz, çeşitli tuzlar içerebilen sıcak su ve buhar olarak<br />
131
tanımlanabilmektedir. Düşük ısısı 20 o -70 o , orta ısısı 70 o -150 o ve yüksek ısısı 150 o C’den<br />
fazla sıcaklıklı olmak üzere bilimsel olarak üç gruba ayrılmaktadır. Yüksek ısılı (entapili)<br />
akışkanlardan elektrik diğerlerinden ısıtmacılıkta yararlanma imkanları bulunmaktadır.<br />
1962 yılında MTA tarafından başlatılan arama ve geliştirme çalışmaları sonucunda 1968<br />
yılında elektrik üretmeye uygun Kızıldere-Denizli Jeotermal sahasının keşfedilmesi ile<br />
çalışmalar hız kazanmıştır. 1982 yılında Aydın-germencik ve Çanakkale-Tuzla<br />
sahalarının bulunmasıyla çalışmalar hız kazanmıştır. Bunun dışında ısıtmacılığa uygun<br />
<strong>İzmir</strong> ili sınırları içine Balçova sahasının uygulama etütleri yapılamıştır. Dünya<br />
literatürünün aranması sonucuna yapılan çalışmalar yer yüzündeki kaynakların bu<br />
günkü enerji kullanımına göre 1000 yıllık bir rezervi olduğunu göstermektedir.<br />
Jeotermal enerji fosil yataklarının tüketimi ve kullanımından doğan sera etkisi ve asit<br />
yağmurları gibi çevre sorunlarını önlemesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu<br />
durum jeotermal enerjinin çevre yönünden rüzgar hariç diğer enerji türlerine göre<br />
üstünlüğünü belirtmektedir. Gelişen teknolojilere ve gereksinimlere göre jeotermal<br />
enerjinin kullanılan suyunun atığı içerisinde yer alan bazı kimyasal maddeler üretilerek<br />
akışkan bu yönden zararsız bir hale getirilmektedir. Ayrıca atık dinlendirme<br />
havuzlarında bekletilerek bazı bileşenleri havuzlarda çöktürülmekte ve su<br />
arındırılmaktadır. Denize yakın ve özellikle <strong>İzmir</strong> için önemli olan bir husus da akışkanın<br />
kimyasal yönden deniz suyu karakterinde olmasıdır. Bu nedenle bazı durumlarda atık<br />
suyun deniz gönderilmesi bir sorun yaratmamaktadır. Atık suların tekrar yer altına<br />
reenjeksiyonu ise hem çevre hem de rezervuar için su değerlerinin korunması için önem<br />
taşımaktadır. Bu kaynağı bozucu bir durum arz ettiği için pek çok alanda uygulanması<br />
sakıncalı bir durum arz etmektedir.<br />
Türkiye genelinde 40 o C üzerinde jeotermal su içeren 140 jeotermal alan bulunmaktadır.<br />
Bunlar arasında 150 o c üzerinde olup da elektrik enerjisi üretmeye uygun hiçbir kaynak<br />
<strong>İzmir</strong> İl sınırları içinde bulunmamaktadır. <strong>İzmir</strong> Balçova’da olduğu üzere jeotermal ilk<br />
ısıtma 1964 yılında Gönen’de başlatılmıştır. Günümüzde <strong>İzmir</strong>’de halihazırda işletilmekte<br />
olan jeotermal ısıtma sistemi 17.8 MWt kapasiteli Balçova Termal Tesisleri ve Dokuz<br />
Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Kampusu ilk planda görülmektedir.<br />
Balçova konut ısıtması olarak 1996 yılında fizibilitesi tamamlanan alan ise<br />
Türkiye’nin en büyük projesi olarak ön planda gelmekteydi. Bu alan 25.000 konutun<br />
ısıtılmasını ve sıcak su teminini hedeflemekte ve 168 MWt değerindeydi. Bunu belli<br />
başlılar arasında, Aydın şehri için yapılan fizibilite izlemekte ve 18.000 konut ısıtma<br />
3.500 konutu soğutmayı kapsamaktaydı. Daha sonra Afyon 16.000 konut, takiben<br />
Kırşehir 6.400 konut ve Kırşehir 1.100 konut ısıtma ve sıcak su gelmekteydi. Simav<br />
projesi ise 80.000 m 2 sera ısıtmasını kapsamaktaydı. <strong>İzmir</strong> Balçova projesi Özel İdare<br />
kapsamında yürütülen bir projeyle 5.000 konut ısıtılması ve sıcak su olarak hayata<br />
geçirilmeye çalışıldı. Benzer proje Çeşme için de önerildiyse gerekli finansman kaynağı<br />
sağlanamadığı için bu güne değin hayata geçirilememiştir. Konut başına talep edilen<br />
1000 doların yüksekliği üç yıllık ödeme muafiyetine rağmen talep azlığıyla karşılaşması<br />
132
projeyi başarısız bir seviyeye itmiştir. Ayrıca konut başına talep edilen adaptasyon bedeli<br />
olan 200 dolar da karşılanamadığı için ilk hedefte amaçlanan 5.000 konuta yapılacak<br />
yatırım hedefe erişememiştir. Dolayısıyla atılım maliyet yüksekliğinden başarısız<br />
olmuştur.<br />
Jeotermal olarak ısıtılma imkanı olan <strong>İzmir</strong>’in en potansiyelli alanı bu açıdan geri<br />
kalmıştır. İkinci olarak jeotermal olarak ısıtma imkanına sahip Çeşme Ilıca’da girişim<br />
tasarı aşamasında kalmıştır. <strong>İzmir</strong>’de bu konudaki potansiyel alanların diğer önemlileri<br />
Dikli, Seferihisar ve genelde <strong>İzmir</strong> beklemektedir. Bu arada Bergama termal<br />
kaynaklardan şehri ısıtmanın ilk etabını uygulamaya koymuştur. Bergama ısıtma için<br />
gerekli 38 o C su seviyesinin üzerinde bir akışkan kaynağından bunu sağlamaktadır.<br />
Halbuki <strong>İzmir</strong> Balçova tesislerinde Türkiye’nin en büyük kapasiteli termal yüzme havuzu<br />
1.600.000 Kcal/h kapasitede Termal Tesislerde 1987 deveye alınmıştır. Yine aynı yerde<br />
Termal Tesis olarak 11.000 m 2 kaplıca tedavi merkezi jeotermal ısıtma sistemli olarak<br />
Eylül 1989 yılında işletmeye açılmıştır. Aradan geçen on yıldan fazla bir zaman diliminde<br />
sadece Balçova’da konut ısıtması dışında planlanan çalışmalarda aşama<br />
kaydedilmemiştir.<br />
Türkiye’nin en zengin jeotermal alanı olan Ege Bölgesinin <strong>İzmir</strong> şehrinde tek üniteden<br />
beslenen en büyük jeotermal merkezi ısıtma ve soğutma sistemi olan 25.000/34.000<br />
konut merkezi ısıtma ve 5.000 konut ısıtma-soğuma kapasiteli “<strong>İzmir</strong> Jeotermal<br />
Sistemi Projesi” ve fizibilite çalışmaları 1993 yılında tamamlanmış ve 1996 yılında<br />
yatırıma hazır hale getirilmişti. Bu sistem Seferihisar-Güzelbahçe-Narlıdere-Balçova-<br />
Hatay semtlerini kapsamaktaydı. Projeye göre konut başına ısınma ve 24 saat sıcak su<br />
1993 fiyatlarıyla 250.000TL olarak hesaplanmıştı.<br />
Bu projenin zaman içinde belirlenen hedefe ulaşamaması üretim hedefleri arasında yer<br />
alan Seferihisar ve Dikili projelerinde de düşmeye sebep olmuştur.<br />
Ülke kaynaklarının enerji tüketiminin % 87’si ısıtma amaçlıdır. Bu kapsamda Dikili<br />
56.00 MWt kapasiteli merkezi ısıtma ve soğutma sistemlerinin projelendirmesi<br />
tamamlanmış ve inşaatına ekonomik sorunlardan başlanamamıştır. 7.000 konutun<br />
ısıtma ve soğutmasını hedeflemektedir.<br />
Maliyet açısından konuya yaklaşıldığında merkezi ısıtma sistemlerinin yaklaşık %<br />
60’ını döşenen borular oluşturmaktadır. Toplam boru maliyetinin % 29’u da montaj ve<br />
fitting bedelidir. Bu maliyeti yükselten değerleri karşılamakta zorlanan Belediyeler ve de<br />
yatırımcılar arasında ön planda yer alan Özel İdare zaman içinde işten çekilmektedir. Bu<br />
düzensizliği ortadan kaldırmak için uluslar arası kuruluşlarla ortak projeler yapılması<br />
yönüne kayılmalıdır. Süreçte know-how transferi, eğitim, finans ve malzeme seçim ve<br />
sorunlarında destek kazanılabilecektir. Bu tarzla yap-işlet-devret formülünün<br />
uygulaması daha gerçekçi olabilecektir. Önceki yıllarda yatırım ve araştırmaları<br />
engelleyen kabuklaşma ve korozyon sorunları kimyasal madde enjeksiyonu ile tamamen<br />
133
çözüldüğünden yatırımların bu sorunun kalkması nedeniyle de hızlanması<br />
gerekmektedir.<br />
Tablo 6.102 Jeotermal Enerjinin Isıtma Açısından Değerlendirilmesinin Karşılıklı Maliyeti<br />
Enerji Türü<br />
Maliyet (cent/KWh ısı)<br />
Jeotermal Enerji 1<br />
Fuel Oil 6<br />
Elektrik Enerjisi (ev-konut ortalama) 7<br />
Balçova jeotermal alanı etütleri yapılmış, projelendirilmesi tamamlanmış bir alandır.<br />
Ancak imalatı, daha açıkçası tesisi tamamlanmış durumdadır. Doğal gaz sistemlerine<br />
oranla daha ekonomik olduğu bilinen bu enerji türünün şehirsel alanların ısıtması için<br />
kullanılmasının ivmesinin kısa dönemde verilmesinin şehir ekonomisi için tartışılmaz<br />
yararları bulunmaktadır. Doğal gaz sisteminin ise jeotermal alanlar dışında kalan<br />
kesimlerin ısıtılmasında öncelikle kullanılması gerekmektedir. Aradaki fark yakacak<br />
olarak kullanılma durumunda doğal gazın tabii özelliler olarak ön plana çıkmasını<br />
belirtmektedir. Bu konu şehrin doğal gazla beslenecek alanları dışı için geçerlidir.<br />
Seferihisar-Karakoç-Doğanbey Tuzlası sahip olduğu potansiyeller açısından <strong>İzmir</strong>’in<br />
en yüksek ikinci kuyu ısısına sahip kaynağıdır. Bu sıcaklık 90 0 C -153 0 C arasındadır ki<br />
buna en yakın değer Balçova Ilıcalarında 107 0 C –133 0 C ölçülmüştür. Buna karşın doğal<br />
çıkış Seferihisar kaynaklarında 175lt/sn iken Balçova’da 60 lt/sn, Çeşmede ise 42lt/sn<br />
sıvı kuyulardan elde edilme potansiyeline sahiptir. Buna karşın doğal çıkışta<br />
Seferihisar’da ısı 55 0 C -93 0 C ve debi 40lt/sn’dir. Balçova’da ise bu değerler 63 0 C ve<br />
3lt/sn olarak ölçülmüştür. Bu da bize Seferihisar yöresinin potansiyelini göstermektedir.<br />
Ancak Seferihisar yöresi için yapılan analizler ve değerlendirmeler, 2000 yıllarında ısıtma<br />
için projelendirmesine karşın başta belediyesi olmak üzere mali kaynak yetersizliğinden<br />
uygulamaya geçilememiştir. Burada Seferihisar yöresinin nüfus potansiyelinin düşük<br />
olmasının yanında yaşayanların da ekonomik gücünün ortalamanın altında olmasının<br />
büyük etkisi olmuş ve 2001 krizi uygulamaya geçilmesinin büyük sebebi olmuştur.<br />
Burada dikkat edilmesi gereken en önemli koşullardan birisi 1985 yılında Karakoç<br />
Kaplıcaları’nın özel turizm alanı ilan edilmiş olmasıdır. Ancak bu tarihten 2000<br />
yıllarına kadar alanda her hangi bir proje girişiminde bulunulmamış, bu yıllarda günün<br />
Turizm Bakanlığı Kaplıca Turizmi için projelendirme faaliyetinde bulunmuştur. Ancak<br />
halihazırda arkeolojik sit alanlarını da barındırması nedeniyle Resmi gazetede Bakanlar<br />
Kurulu Kararı ile ilan edilmiş bu alan turizme açılamamaktadır.<br />
Seferihisar-Doğanbey-Karakoç alanı <strong>İzmir</strong>’in 40 km. güney batısında yer alan Menderes<br />
masifine ait bir alandadır. Üst tabakalarında ise yaşlı olarak değerlendirilen <strong>İzmir</strong> filişi<br />
uzanmaktadır. Çok sayıda fay ve kırık oluşturan Seferihisar jeotermal alanını kırıkları<br />
kuzey-doğudan güney-batıya doğru uzamaktadır. Jeotermal sistemi ise riyolit ve<br />
riyodasit lav sistemlerinden oluşmakta olduğundan atmosfere alt tabakalardan gaz<br />
kaçışını önlemekte ve derindeki ısı birikimini korumaktadır. Dolayısıyla bu tip jeolojik<br />
134
koşulların egemen olduğu bölgelerde asit volkanikler derinde ısıyı biriktirir ve geçirgen<br />
olmayan kayaçların da etkisiyle jeotermal gradyenti arttırarak yukarıya doğru ısı iletimi<br />
yardımıyla jeotermal suyu ısıtır.<br />
Bölgede bir çok sıcak su çıkışı bulunmakla birlikte en önemlileri Tuzla Ilıcası (82 0 C),<br />
Cumalı Kaplıcası (80.5 0 C), Doğanbey Kaplıcası (71 0 C), ve Karakoç Kaplıcasıdır (72 0 C).<br />
MTA tarafından yörede çok sayıda sondaj yapılmış olup, jeokimyasal analizler beslenme<br />
alanı ve köken açısından iki farklı haznenin olduğunu kanıtlamaktadır. Hatta derindeki<br />
hazne sıcaklığının 170 0 C-230 0 C arasında olabileceği de belirtilmiştir. Bu çalışmalar<br />
ayrıca Doğanbey yakınlarından başlayan ve Balçova Agamemnon’a kadar uzanan bir<br />
çöküntünün de varlığını kanıtlamıştır. Bölgedeki ana taşıyıcı kırıkların ve takip eden<br />
ikincillerin taşıdığı sıcak su Seferihisar jeotermalinin oldukça önemli olduğunu<br />
vurgulamaktadır. Odakların da Karakoç ve Seferihisar Tuzlası ararsında yoğunluklu<br />
bulunması bu iki alanın öncelikle kullanıma açılmasını vurgulamaktadır. Kaldı ki<br />
yatırımcı kuruluşların bu alanlarda 2000 yılından bu yana yaptırmış oldukları su analiz<br />
raporları da bu alandaki suların temizliğini belirtmektedir. Türkiye Atom Enerjisi<br />
Kurumunun 25.04.2000 tarih ve 2000 sayılı yazısı ekindeki raporlarda da radyoaktif<br />
etkilere de rastlanmadığı belirtilmektedir. Bölgede inceleme yapan İstanbul Tıp Fakültesi<br />
Tıbbi Onkoloji ve Hidroklimatoloji Ana Bilim Dalı raporunda da kuyulardan alınan<br />
sondaj örneklerinde bulunan serbest çözülmüş karbondioksit içeriğinin 448mg/lt<br />
olduğu, bunun uluslar arası sınıflamadaki değerinin karbondioksitli sular için en az<br />
1000 mg/lt olduğu ifade edilmiştir. İçme kürlerinde bu oranın en fazla 250 mg/lt banyo<br />
kürlerinde ise 500 mg/lt düzeylerinin kabul edildiğinden hareketle ve de suların<br />
bakteriyolojik yönden temiz olduğundan hareketle balneoterapi uygulamaları için<br />
spesifik kullanımlı tuzlu sular olarak kabul edildikleri belirlenmiştir. Bu tür termal<br />
suların bazı hareket sistemi ve cilt hastalıklarında korunma, tedavi ve rehabilitasyon<br />
amaçlı olarak hipertermal, izotermal ve hipotermal banyo kürleri olarak kullanılmasının<br />
verimli olduğu belgelenmektedir. Ayrıca aynı suların içerdiği belirli düzeydeki<br />
karbondioksit nedeniyle, suyun hava ile temasının engellendiği kapalı bir sistemle<br />
ulaştırıldığı, yeterli havalandırmanın sağlandığı ortamlarda, küvet uygulamalarında, bazı<br />
kardiovisküler hastalıklarda spesifik bir etkiye sahip olacağı da belirtilmektedir.<br />
Belirtildiği üzere bu tür tıbbi özelikleri de içeren bu suların en verimli alanlarından biri<br />
olan Karakoç Kaplıca alanının bir kısmı ve özellikle Özel Turizm Alanı olarak ilan<br />
edilmiş alanı içinde ikincil konutlar bir tür işgal içindedirler. Hatta Hazine<br />
mülkiyetindeki alanlarda da yer alan bu konutların ivedilikle kaldırılarak alanın<br />
Jeotermal Turizme açılmasında yarar bulunmaktadır. Bu alanda Turizm ve Kültür<br />
Bakanlığının öncülüğünde yatırımcı firmaların davet edilmesi gerekliliğini kısa vadede ele<br />
alınmasında yarar bulunmaktadır.<br />
Seferihisar ısıtmasındaysa Karakoç Jeotermal alanı dışındaki kaynaklardan<br />
yararlanılmalıdır. Bu nedenle öncelikle Karakoç jeotermal alanının kaynak sınırlarını<br />
dışında bu işlemlerin yürütülmesinin orta vade sonunda gerçekleşmesi doğal<br />
görülmektedir.<br />
135
Diğer yataklardan doğal çıkışı en yüksek olan Dikili Kaynarca ve Bergama<br />
jeotermallerinden ısıtmada yararlanılma ön planda gelmektedir. Buradaki kaynak<br />
kullanımında Belediyelerin imkanları ve kredilendirime sistemlerinin devreye girmesiyle<br />
sorunların çözülebileceği ortaya çıkmaktadır. Dikili için projelerin hazır olması kaynak<br />
yetersizliğinden başarıya ulaşamamış iken Bergama Belediyesi 2003 yılında yatırıma<br />
başlamıştır. Bu alanlardaki suların doğal çıkış debilerinin 200lt/sn olması ve sıcaklığın<br />
100 0 C civarında olması potansiyelleri arttırmaktadır. Kaplıca turizmi açısından yeterli<br />
yatırımın olmaması da konuyu ikinci plana itmektedir. Seracılığın yer bulmadığı bu<br />
alanda kısa ve orta vadede bu tür tarımı bu alanlara yöneltmenin ekonomik yararı<br />
bulunmamakta olup açık tarım halihazırda ekonominin sürükleyicisi durumundadır.<br />
Alanda seradan ziyade endüstriyel tarım ürünleri hasadı yapılmaktadır. Bu nedenle kısa<br />
ve orta vadede tarımsal girdilerin değiştirilmesi uygun değildir.<br />
Yöre yakınlarında yer alan Bademli kaynaklarından da basit kaplıca uygulamaları kısa<br />
ve orta vadede yatırım politikaları açısından ereklilik arz etmektedir. Zira MTA analizleri<br />
bu alanların işletmelerinin orta vadede dahi ekonomik olamayacağını belirtmektedir Zira<br />
mevcut gerek nüfus ve gerekse ekonomik potansiyel bu tür yatırımların rantın<br />
karşılayacak durumda değildir. Aynı durum Nebiler, Paşa ve hatta Aliağa termal<br />
kaynakları için geçerlidir. Çeşme gibi termalizmi yüksek ve de turizm potansiyeline sahip<br />
bir alanda kısa vadede termal turizmin gelişmesinde ekonomik ve bürokratik engelleri<br />
geçmenin zorluğu ortada iken bütün kaynaklara yatırımları yönlendirmenin orta vadede<br />
ve hata uzun vadede yararı bulunmamaktadır. Ancak şurası da bilinmelidir ki Çeşme<br />
termal kaynaklarının potansiyeli Seferihisar ve Dikili kadar yüksek değildir. Kuyu ve<br />
doğal çıkış sıcaklığı 56 0 C olup kuyulu su elde etmede debi 42lt/sn’dir ki bu da gerek<br />
termal ve gerekse ısıtma açısından kritik bir noktada olunduğunu göstermektedir.<br />
Bayındır kaynaklarından 2lt/sn oranında elde edilen su ile az oranda seracılıkta<br />
kullanılan enerji bu alanın çiçekçilikte göstermiş olduğu potansiyele bağlı gelişmiştir.<br />
Gelişimini kısa ve orta vadede kendi çabalarıyla yavaş akımla götürmesi bu alanlar için<br />
beklenen oluşumlardır. Zira doğal çıkış sıcaklığı bile 45 o C olan bu kaynaktan uzun<br />
vadede fazlaca bir beklenti olmamalıdır.<br />
Jeotermal enerji yatırımları için yapılan araştırmalar ilk aşamada <strong>İzmir</strong>’de elektrik<br />
enerjisi üretmenin mümkün olmadığını göstermektedir. Bunun dışında Eko-turizm veya<br />
termal turizm olarak kısa dönemde işletilecek alanların başında, halen işetilen Balçova<br />
ve kısmen Çeşme Tesisleri dışında yatırım önceliği açısından Seferihisar Karakoç Kaplıca<br />
alanı gelmektedir. Orta vadede ve sonrası için ise Bergama-Dikili olasılığı ağır<br />
basmaktadır. Bunun dışındaki alanlara ise gerek ekonomik gerçekleşme, gerek kaynak<br />
aktarımı ve gerekse yeterli yatak kapasitelerine erişmede ve de çevre kontrolü temaları<br />
açısından yetişmenin mümkün olamayacağı açıktır. Potansiyel Karakoç Kaplıca alanı<br />
<strong>İzmir</strong>’in uluslar arası düzeyde termal turizm merkezi olma durumundadır.<br />
Bayındır, Aliağa, Bademli kaynaklarının termalizmde kullanılması uzun vadeli<br />
hedefler arasında yer almalıdır. Bu alanlarda ilk aşamalarda sera ısıtması uygulanabilir.<br />
136
Bunlar arasında Aliağa göreceli olarak orta vadelerde şehir ısıtma programları<br />
geliştirebilir.<br />
Isıtma konusundaysa mevcut projelerin hayatiyete geçirilmesi hedeflenirken Belediyeleri<br />
bu konuda kendi olanaklarıyla çalışmaları bir açıdan olumlu bir girişim olarak<br />
değerlendirilirken kaynak israfına da yol açmaması için belirli kontrol sistemlerinden<br />
geçmesi gereken bir sistemle hareket edilmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Daha<br />
açıkçası erken davranan ve ekonomik gücü olan belediyelerin bölgesel kaynakları<br />
kontrollü kullanma gerekliliği altında konuya yaklaşılması tavsiye edilen bir husustur.<br />
Bu hususta Güzelbahçe-Narlıdere-Balçova--Hatay semtinin ısıtma projesinin hayata<br />
geçirilmesi kısa dönemde ele alınması gereken önemli projelerin başında gelmektedir.<br />
Jeotermal enerjinin birden fazla sahadaki yaraları arasında gelen sera ısıtmasındaysa en<br />
az yatırımla en fazla faydanın sağlandığı bilindiğinden bu konuda teşviklerin arttırılması<br />
gerekmektedir. Bayındır Dereköy örneğinde olduğu üzere Seferihisar yöresi bu alanda<br />
teşvik edilesi gereken bir bölge olarak ön plandadır. Dikili-Bergama yöresi kaynaklarının<br />
yeterli olmasından ötürü uzun vadede sera ısıtmasına dönebilme olasılığına sahip bir<br />
alan olarak dikkat çekici olup bu alanlardaki sera bitkilerinin daha ziyade endüstriyel<br />
ürünler kapsamında olması yöre değerleri ve gelişim trendleri dikkate alınarak bir<br />
gereklilik olarak düşülme durumundadır. Bu yaklaşımın da orta vadeden sonra<br />
gerçekleşmesi bölgesel gelişim ve kaynak dağılımı açısından gerekli görülmektedir.<br />
137
Bulunduğu Yer Doğal Çıkışta Kuyu Çıkışı Potansiyel Mevcut Durum<br />
Sıcaklık Lt/Sn Sıcaklık Lt/Sn<br />
Değerlendirmesi<br />
Dikili-Bergama 100 200<br />
Kaplıca Termalizmi<br />
Şehir Isıtması<br />
Sera Isıtması<br />
Basit Kaplıca<br />
Yatırım Değerlendirmesi<br />
Termal Tesis Yatırımı<br />
Dikili Isıtması<br />
Bergama Isıtması<br />
Bergama 44-26 4-1 Sera Isıtması<br />
Endüstriyel Kullanım<br />
Bademli 41-70 1.0 Termalizm Basit Kaplıca Temel Tesis Yardımı<br />
Sera Isıtma<br />
Aliağa 58 5 Termalizm Aliağa Isıtması<br />
Temel Tesis Yardımı<br />
Çeşme 56 10 56 42 Termalizm Termalizm Temel Tesis Yardımı<br />
Şifne 42 12 Termalizm Termalizm Temel Tesis Yardımı<br />
Nebiler 55-57 2 ,5 Termalizm Basit Kaplıca Kaplıca Uygulaması<br />
Paşa 39-43 0.5 Termalizm Basit Kaplıca Kaplıca Uygulaması<br />
Bayındır 45 2 Termalizm<br />
Sera Isıtması<br />
Termal Tesis Yatırımı<br />
Sera Isıtması<br />
Sera Isıtması<br />
Balçova 63 3 107-103 60 Termalizm<br />
Sera Isıtması<br />
Şehir Isıtması<br />
Termalizm<br />
Sera Isıtması<br />
Şehir Isıtması<br />
Termal Tesis Yatırımı<br />
Sera Isıtması<br />
Hatay Isıtması<br />
Balçova Isıtması<br />
Narlıdere Isıtması<br />
Endüstriyel Kullanım<br />
Seferihisar<br />
Karakoç<br />
Doğabey<br />
55-93 40 90-153 175 Termalizm<br />
Şehir Isıtması<br />
Endüstriyel Kullanım<br />
Basit Kaplıca<br />
Temel Tesis Yardımı<br />
Seferihisar Isıtması<br />
Diğer Şehirlerin Isıtması<br />
Endüstriyel Kullanım<br />
Sera Isıtması<br />
138
Güneş Enerjisi<br />
Güneş, 1970 yılından bu yana enerji alanında kullanılmaktadır ve diğer enerji türlerine<br />
göre bir çok avantajı vardır. Güneş, bol, tükenmeyen ve temiz enerji türüdür. Çevreyi<br />
kirleten atığı yoktur. Türkiye ve özellikle Ege Bölgesi güneş enerjisi bakımından zengin<br />
ortamlara sahiptir fakat bu enerjiden yeteri kadar faydalanamamaktadır. Oysaki<br />
Türkiye’nin ortalama yıllık toplam güneşlenme süresi 2640 saat (günlük toplam 7,2<br />
saat), ortalama toplam ışınım şiddeti 1311 kwh/m 2 -yıl (günlük toplam 3,6 kwh/m 2 -<br />
yıl)’dır. Halihazırda güneş enerjisinin en yaygın kullanımı sıcak su ısıtma sistemleridir<br />
ve kurulu güneş kolektörü sistemlerinin çoğu Akdeniz ve Ege bölgelerinde<br />
kullanılmaktadır. Yılda yaklaşık 290 bin TEP (Ton Eşdeğer Petrol) ısı enerjisi<br />
üretilmektedir.<br />
Tablo 6.103 Güneş Kolektörlerinin Ürettiği Isıl Enerjinin Birincil Enerji<br />
Tüketiminin Katkısının Yıllara Göre Dağılımı<br />
Yıl<br />
Güneş Enerjisi Üretimi (bin TEP)<br />
1998 210<br />
1999 236<br />
2000 262<br />
2001 290<br />
Güneş enerjisinden su ısıtma, konut ısıtma gibi ısıl amaçlarla yararlanılabileceği gibi<br />
elektrik enerjisine dönüştürmek de mümkündür ve toplam enerji tüketiminin yaklaşık<br />
%20’si konutlarda olmaktadır. Enerjinin diğer kullanım yerleri ticari binalar ve<br />
endüstriyel tesisler olmaktadır.<br />
Güneş Enerjisinin teknolojilerini iki gruba ayırmak mümkündür. Bunlardan biri ısıl<br />
güneş teknolojileri bir diğeri ise güneş pilleridir. Isıl güneş teknolojileri de kendi içinde<br />
düşük sıcaklık sistemleri ve yoğunlaştırıcı sistemler olarak iki gruba ayrılmaktadır. Isıl<br />
güneş teknolojilerinde güneş enerjisinden ısı elde edilir. Bu ısı doğrudan kullanılabileceği<br />
gibi elektrik enerjisine de dönüşebilir. Düşük sıcaklık sistemleri içinde yer alan<br />
düzlemsel güneş kolektörleri en çok evlerde su ısıtma amacıyla kullanılmaktadır ve<br />
ulaşılan sıcaklık 70 0 C civarındadır. En fazla güneş kolektörü bulunan ülkeler arasında<br />
ABD, Japonya, Avustralya, İsrail ve Yunanistan yer almaktadır. Türkiye 7,5 milyon m 2<br />
kurulu kolektör alanı ile dünyanın önde gelen ülkelerinden biri konumundadır.<br />
Güneş enerjisinin tarım alanında da uygulamaları vardır. Yine düşük sıcaklık sistemleri<br />
içinde yer alan ürün kurutma ve seralar sistemi kırsal yörelerde sınırlı bir şekilde<br />
kullanılmaktadır. Güneş enerjisi uygulamalarında daha yüksek sıcaklıklara ulaşmak<br />
için diğer bir sistem olan yoğunlaştırıcı sistemler kullanılır. Güneş pilleri ise elektrik<br />
şebekesinin olmadığı, yerleşim yerlerinden uzak yerlerde ekonomik yönden uygun olarak<br />
kullanılabilmektedir. İstenen güçte kurulabilmeleri nedeniyle genellikle sinyalizasyon,<br />
kırsal elektrik ihtiyacının karşılanması gibi uygulamalarda kullanılmaktadır. Ülkemizde<br />
139
Telekom istasyonları, Orman Genel Müdürlüğü yangın gözetleme istasyonları, deniz<br />
fenerleri ve otoyol aydınlatmasında kullanılan güneş pilinin kurulu gücü 300 KW<br />
civarındadır. Fotovoltaik piller de denen bu yarı iletken malzemeler güneş ışığını<br />
doğrudan elektriğe çevirirler.<br />
Bölgeler itibarıyla değerlendirildiğinde Ege Bölgesi ve özellikle başta güney kesimi olmak<br />
üzere <strong>İzmir</strong> ve çevresi güneş enerjisi açısından avantajlı bir konuma sahiptir. Enerji,<br />
Kıyı Ege’de konutların, otellerin vb. tesislerin sıcak su ihtiyacının karşılanmasında<br />
yoğun olarak kullanılmaktadır. Ancak su kullanımı ihtiyacını karşılamaya yönelik<br />
uygulamalar ötesine gitmeyen bu enerji kaynağının elektrik enerjisi üretiminde<br />
kullanmak için gerekli teknolojiye sahip yabancı firmalarla işbirliğine gidilmesi<br />
gerekmektedir. Yeni yapıların güneş enerjili sistemlerle yapılması bu amaç için gerekli<br />
kredi ve desteğin verilmesi büyük ölçüde enerji tasarrufu sağlayacaktır.<br />
Son 30 yılda kw saat başına düşen maliyet 30$‘dan %70 civarında düşüş göstermiştir.<br />
Bir wat enerjinin 8 dolar civarında maliyeti olduğu düşünüldüğünde ve bir evin ortalama<br />
ihtiyacının 3 kw olduğu varsayımından hareketle 24 bin dolarlık bir yatırımla bir<br />
konutun yaşamı süresince elektrik temini halledilmektedir.<br />
Doğal Gaz<br />
Ülkemizde ve özellikle Ege Bölgesinde artan doğal gaz talebini karşılamak ve ülkemizde<br />
doğal gaz kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla BOTAŞ tarafından başlatılan çalışmalar<br />
sonucunda, doğal gaz geç de olsa <strong>İzmir</strong> yöresine gelebilmiştir. Bu bağlamda 1987 yılında<br />
hizmete giren Rusya Federasyonu-Türkiye Doğal Gaz Boru Hattı’nın taşıma kapasitesi<br />
arttırılmış, tevsii gerçekleştirilmiş ve 2000 yılında devreye alınmıştır. Bundan sonradır<br />
ki 1996 yılında İşletmeye alınan Bursa-Çan Doğal Gaz Boru Hattı’nın devamı olan Çan-<br />
Çanakkale Doğal Gaz Boru Hattı inşaatı başlamıştır.<br />
Doğal gazın <strong>İzmir</strong>, Manisa ve Balıkesir bölgesinde yer alan sanayi tesislerinin ve<br />
konutların kullanımına sunulması amacıyla Karacabey-<strong>İzmir</strong> Doğal Gaz Boru Hattı<br />
yapımı projesi 09.10.1998 tarihinde imzalanmıştır. Ancak, yaşanan ekonomik kriz<br />
nedeniyle kredi anlaşması 18.08.2000 tarihinde imzalanabilmiştir. Bu süreç <strong>İzmir</strong>’e<br />
doğal gazın iki yıl geç gelmesine sebep olmuştur. Bu doğrultuda BOTAŞ doğal gazın<br />
Bornova’ya 2002 Nisan ayında geleceğini beyan etmiş olmasına ve boruların döşenmiş<br />
olmasına karşın henüz <strong>İzmir</strong> ve yakın çevresi doğal gaz ile tanışmamıştır.<br />
251 km uzunluğundaki proje kapsamında M. Kemalpaşa, Susurluk, Balıkesir, Akhisar,<br />
Manisa, Aliağa, Turgutlu ve <strong>İzmir</strong> branşmanları bulunmaktadır. Aliağa’nın göstermiş<br />
olduğu sanayileşme hareketlerindeki ivme nedeniyle buraya özel sektör tarafından 1540<br />
MW gücünde bir Doğal Gaz Kombine Çevrim Santralı yapılmış ve bölgede bulunan<br />
sanayi tesislerine doğal gaz 35 km uzunluğundaki Aliağa branşmanından erişmektedir.<br />
2002 yılında doğal gaz Aliağa’ya erişmiştir. Doğal gaz hattı bu kesimden daha aşağılara<br />
henüz erişmemiş durumdadır. Aynı hattan Manisa Organize Sanayi Bölgesi de<br />
yararlanma durumundadır. İlk aşamada Ege’ye verilecek doğal gaz miktarı yıllık 3 milyar<br />
140
m 3 olarak belirlenmiş olup hedef zaman içinde 10 milyar<br />
projektif bir değer olup tüketim ve talep bağlantılıdır.<br />
m 3 ’e çıkmaktır. Ancak bu<br />
Bunun yanında <strong>İzmir</strong>’e kuzey dışından gelecek ikinci bir Doğal Gaz boru hattı daha<br />
bulunmaktadır. Bu hat Samsun-Ankara Hattı olarak başlamakta kademeli olarak<br />
artarak doğal gaz arzını güney ve batı bölgelerimize taşıyacaktır. Söz konusu bölgelerdeki<br />
illerimizin konutları ve sanayi tesislerinin doğal gaz ihtiyacı da bu şekilde<br />
karşılanacaktır. Bu hattaki branşman Konya üzerinden <strong>İzmir</strong>’e erişecektir. Toplam<br />
uzunluğu 618 km’dir ve üç bölümden oluşmaktadır. Bunlar;. Konya-Isparta, Isparta-<br />
Nazilli ve Nazilli-<strong>İzmir</strong>’dir.<br />
Karacabey-<strong>İzmir</strong> Doğal gaz boru hattı güzergahları üzerindeki sanayinin yoğun olduğu<br />
bölgelere doğal gaz verilmesi amacıyla Dağıtım Hatları yaptırılmış ve yaptırılmaktadır. Bu<br />
kapsamda <strong>İzmir</strong> ili içinde yer alan <strong>İzmir</strong>/Aliağa, Atatürk Organize Sanayi Bölgesi,<br />
Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi, Pınarbaşı, Torbalı ve yakınında yer alan Manisa<br />
Organize Sanayi Bölgesi tesislerine gaz bağlantıları yapılmıştır.<br />
Boru hatlarının öncelikle sanayi bölgelerini hedeflemesi, şehirsel kullanımı ikinci planda<br />
görmesi, hem kapasite hem da şehirlerimizin, başta <strong>İzmir</strong> olmak üzere sistemi kabule<br />
hazır bir altyapıya sahip olmamasından kaynaklanmaktadır. Enerji fiyatı birimi olarak<br />
doğal gazı ham petrolden yaklaşık % 20 daha ucuz bulunmaktadır. Ayrıca fuel oilden %<br />
15 oranında daha düşük bir fiyatla kullanıma sunulmaktadır. Daha ziyade konutlarda<br />
kullanım bulan LPG’den ise % 70 ucuz olması konut kullanımlarında mutfaklar için<br />
büyük bir tasarruf imkanı yaratmaktadır.<br />
Gazın şehirsel dönüşümünü yapacak tesisler hakkında gelişmiş ve mevcut projelerin<br />
revize edilmesine yönelik çalışmalar bulunmamaktadır. Kaldı ki, bu tür ara istasyonlar<br />
için gerekli mekanlara yeni yapılan ve de revize edilen imar planlarında gerekli yerler<br />
ayrılması gerekmekteyken bu konuya değinilmemiş olunması ileride büyük maliyetleri<br />
şehre yükleyecektir. Gazın şehirsel dönüşümünün sağlanması için gerekli olan basınç<br />
düşürme istasyonlarının yer seçimleri, inşası, ikincil dağıtım hatlarının ve dağıtım<br />
şebekesinin güzergahlarının belirlenmesi, inşası ve diğer altyapı donanımlarının<br />
belirlenmesi ve güvenlik bantlarının sağlanmasına yönelik fiziki çalışmaların yapılması<br />
gerekmekte ve bunların imar planlarında belirlenmiş olması yasal bir zorunluluk olarak<br />
görülmektedir. Stoklama maliyetinin olmaması yanında kullanım kolaylığı ve yüksek<br />
verimliliği yanında temiz enerji olarak kabulü kullanımında maliyeti düşürücü diğer<br />
öğeler olarak görülmektedir. Sanayi tesisleri içinse bunun yanında kolay elektriğe<br />
dönüştürülür olması tercihlerde diğer önemli bir husustur.<br />
Bununla beraber doğal gazın kullanılmaya başlanmasıyla kullanıcı tesislerin enerji<br />
transferi konusunda mevcut tarzlarını değiştirmelerinin maliyetlerini de düşünme<br />
zorunda olduklarının bilinmesi gerekmektedir.<br />
Gazın şehre gelmesiyle cadde ve sokaklarının tekrar kazılması gündeme gelecektir ki<br />
şehirlinin buna ne derece dayanacağı da sorular taşımaktadır. Kaldı ki doğal gazın şehre<br />
141
yeterince tanıtılmamış olması şehirliyi ve şehirde yer alan tesisleri donanım açısından<br />
doğal gaza uyumlu bir hale gelmekte geciktirmektedir. Bu kapsamda doğal gazın<br />
dağıtımını üstlenecek firmalar henüz kurulmamış durumdadır. Bunun en önemli<br />
sebeplerinden birisi de gaz piyasasına yönelik yönetmeliklerin açık ve net<br />
oluşmamasından kaynaklanmaktadır. Doğal gazın ısıtma amaçlı olarak doğrudan<br />
kullanımı yerine, doğal gazın kullanıldığı merkezi-bölgesel ısıtma sistemleri de<br />
incelemeye alınmalıdır. Bu anlamda kombine çevrim santralleri ve bölge ısıtma sistemleri<br />
alternatifi daha ekonomik olması açısından dikkate alınmalıdır.<br />
Alt yapı yatırımları açısından konuya yaklaşıldığında, <strong>İzmir</strong>’de yaz aylarının göreceli de<br />
olsa uzun sürmesi şehirlinin doğal gaza bakışını biraz çekingen yapmaktadır. Buna<br />
karşın <strong>İzmir</strong> ve yakın çevresindeki pek çok yerleşmede alternatif enerji kaynağı olarak<br />
görülen jeotermal ve rüzgar enerjisi alternatifleri bulunmaktadır. Dolayısıyla doğal gazın<br />
cazibesine karşın <strong>İzmir</strong> ve çevresinde her zaman alternatif enerji kaynakları<br />
bulunmaktadır.<br />
Doğal gaz fiyatının sürekli değişkenlik göstermesi ve dövize endeksli olması özellikle<br />
sanayi yatırımcıları için kullanımın miktarında önemli bir etkiye sahiptir Şu halde fiyatın<br />
her an yükselebilir olması alıcıları ve dağıtım şirketlerini gerek kurumsallaşmada ve<br />
gerekse kullanımda karasız bırakmaktadır. Bu durumda doğal gazın ülkesel ve de<br />
bölgesel bir ürün olmamasından makro politikasının belirlenmesi, siyasi tercihlerin<br />
etkisinden sıyrılması ve fiyat belirsizliğinin ortadan kalkması gerekmektedir. Bu sayede<br />
sanayide doğal gaz tüketimi daha da artacaktır.<br />
Bütün bunlara ilave olarak doğal gaza geçiş için şehirsel ölçekte ön fizibilite<br />
çalışmalarının başlatılması gerekmektedir. Ayrıca gazın iletilmesini sağlayacak altyapı<br />
çalışmaları için hazırlıklar da yapılmalıdır Kurulacak dağıtım şirketlerinin yaratacağı<br />
istihdam, verecekleri hizmet ve meydana getirecekleri ticaret hacmi ile <strong>İzmir</strong> ekonomisi<br />
farklı bir canlılık da kazacaktır <strong>İzmir</strong>'de 5 milyar metreküp doğal gaz tüketim<br />
kapasitesi olduğu hesaplanmıştır. Bunun dört milyarı sanayide, bir milyar metreküpü<br />
ise konutlarda kullanılacaktır. Bunun yanında doğal gazın kullanımına ilişkin<br />
politikaların şehir çeperlerinde var olan diğer enerji kaynaklarının (jeotermal, rüzgar vb.)<br />
öncelikleri de dikkate alınarak belirlenmesi kaçınılmaz bir gerçektir. Zira başta <strong>İzmir</strong><br />
olmak üzere çevre yerleşmeler özellikle kış aylarında yoğun bir kirlilik baskısı altında<br />
yaşamaktadır.<br />
Sadece <strong>İzmir</strong>'de günlük olarak havaya 299 ton/gün kükürt dioksit atıldığı DEÜ Çevre<br />
Mühendisliği Bölümünce saptanmış durumdadır. Bu miktarın 226 ton/günü sanayi<br />
kuruluşlarından çıkmaktadır. Şu halde hava kirliliği öncelikle sanayideki iyileştirme ile<br />
önemli ölçüde azalacaktır. Kışın,ev ısınmasındaki kalitesiz yakıttan kaynaklanan<br />
kirlenmenin boyutunu da düşünecek olursak şehrin kısa dönemde mutlaka kaliteli<br />
enerji kullanmaya geçilmesi gerekmektedir.<br />
Bu nedenle doğal gazın sanayide ağırlıklı olarak kullanılmaya başlanması doğru bir<br />
politika olarak görülmektedir. Buna ek, konut ısıtmada jeotermal enerji ile ve diğer<br />
142
alternatif enerji kaynakları ile entegre bir programın optimizasyonunun yapılması<br />
gereklidir<br />
Şu halde ilk planda özellikle şehirsel ölçekte jeotermal enerjinin kullanımına<br />
öncelik verilmelidir. Bu nedenle <strong>İzmir</strong> içindeki ve çevresindeki jeotermal sahaların<br />
ısıtma sistemlerine ilişkin karakterizasyonu rezervuar taramaları için fon ayrılmalı ve<br />
yatırım yapılmalıdır. Yüksek ısı kaynağına ihtiyacı olan ve de elektrik enerjisine birincil<br />
dereceden bağlı sanayicinin maliyet açısından konuya yaklaştıkları takdirde doğal gazı<br />
tercihleri tabiatıyla ön planda gelecektir.<br />
Bu nedenle Aliağa’da yer alan haddehanelerin beklentisi doğal karşılanma<br />
durumundadır. Özellikle metal, gübre, toprak, kimya, otomotiv ve giderek tekstil ve gıda<br />
sektörleri önem sırsına göre bu konuda talep sıralamasında bulunmaktadırlar<br />
Buna rağmen EBSO koordinatörlüğünde kurulmuş bulunan Ege Doğal gaz AŞ gerekli<br />
girişimlerde bulunarak projelerin hayata geçirilmesi için potansiyel oluşturmaktadır.<br />
Ancak 02.05.2000 tarihinde yürürlüğe giren Doğal Gaz Piyasası Kanunu ile birlikte<br />
şirket uyumda yavaş davranmıştır. Bu durumda şirketleşecek doğal gaz dağıtım<br />
firmalarına belediyenin katkısı % 20 oranını geçmeyecektir.<br />
6.4.5 Haberleşme ve Telekominikasyon<br />
<strong>İzmir</strong> ilinde haberleşme altyapısı diğerlerine göre en az sorunlu olan bir durumdadır.<br />
Telekominikasyon ağı tümüyle, köylere kadar oluşturulmuş ve bu sorunsuzluk<br />
durumunun 2003 – 2013 döneminde de korunacağı anlaşılmaktadır.<br />
Sorun olarak tanımlanabilecek birkaç noktayı şöyle sıralamak mümkündür :<br />
• Şehir içinde hala yeraltına alınamayan kablo sistemlerinin zorluklarla çözümleneceği<br />
anlaşılmaktadır.<br />
• Şehir dışı kablolarının da hala yer üstünde kalan bölümleri vardır.<br />
• Son 7–8 yıldır şehir içinde yapılan binalara telefon altyapısının standart olarak<br />
projelendirilerek uygulanması denetim altına alındığı görülmektedir. Ancak eski inşa<br />
edilmiş binaların yapı içi şebekeleri bulunmamakta ve parsel giriş noktasına kadar<br />
getirilen bağlantıların bağımsız bölümlere eriştirilmesinde zorluklar çekilmektedir.<br />
• Yeni yapılan toplu konut yerleşmelerinde diğer altyapılarla birlikte telekominikasyon<br />
altyapısı da kapalı sistemle yeraltına uygulanmaktadır. “Çemreli” güzergah adı<br />
verilen bu sistemler büyük ölçüde tamamlanmış olmasına karşın eski yapılanmış<br />
alanlarda yeraltına alma işlemleri oldukça zor gerçekleştirilebilmektedir.<br />
• Kabloların hala yerüstünde kalan bölümlerinin bakım giderlerini artırmakta olduğu<br />
bilinmektedir.<br />
• Köylerde konuşma oranı düşüktür. Bu nedenle bu yörelere yapılan yatırımların geri<br />
dönüşleri oluşmamaktadır.<br />
143
<strong>İzmir</strong> ili sınırları içinde Telekom’un 1 300 000 kayıtlı abonesi bulunmaktadır. Bunlardan<br />
300.000 abonenin 100 konturluk yıllık zorunlu abonelik konuşmasını dahi yapamadığı<br />
bildirilmektedir.<br />
Önceki teknolojide radio-link sistemleriyle haberleşme sağlanmakta iken bu durumu<br />
günümüzde fiberoptik kablo sistemleriyle gerçekleştirilmektedir. Yeni teknoloji<br />
haberleşmenin hassasiyetini artırmış ve en aza indirmiştir. Dijital sistemlerde hata<br />
oluşmamaktadır. Bağlantılar alternatifli önceliklerle risksiz bir biçimde<br />
gerçekleştirilmektedir. Bir önceki teknolojide kullanılan Konak – Nif arası radio-link<br />
sistemi günümüzde stand by olarak kullanılmaktadır. <strong>İzmir</strong>’de merkezden çıkış yapan üç<br />
nokta bulunmaktadır. Konak, Alaybey ve Hatay-Hakimevleri’ndeki çıkışlar bugün için<br />
yeterli görüldüğü gibi gelecek 10 yıl için de gereksinimi karşılayacak durumdadır. Çıkış<br />
noktaları, herhangi bir arıza durumunda otomatik olarak alternatif güzergahlara<br />
kaydırılmakta ve haberleşme sisteminin kesintiye uğramaması sağlanmaktadır.<br />
Kabloların yeraltına alınması, arızaların önlenmesi ve bakım kolaylıkları, güvenli bir<br />
sistem oluşturulması, peyzaj kalitesi ve dayanıklılık açısından tercih edilmek<br />
durumdadır. Bu nedenle yeraltına alma işlemleri idarece sürdürülüyor. Ayrıca her 3-<br />
4000 kişilik bir nüfus yerleşme si söz konusu edildiğinde yeni bir santral sisteminin<br />
gerçekleştirilmesi için çalışmalar yapılıyor<br />
6.4.6 <strong>İzmir</strong> Körfezi<br />
Şekil 6.11 <strong>İzmir</strong> Körfezi’nin Doğal Yapısı ve Özellikleri<br />
DIŞ KÖRFEZ III<br />
DIŞ KÖRFEZ II<br />
İÇ KÖRFEZ<br />
DIŞ KÖRFEZ I<br />
ORTA<br />
KÖRFEZ<br />
Kaynak: <strong>İzmir</strong> Atık su Arıtma Tesisleri Fizibilite Etüdü – DEÜ – Çevre Mühendisliği bölümü 1985,<br />
<strong>İzmir</strong>.<br />
144
Tablo 6.104 <strong>İzmir</strong> Körfezinin Toplam Su Hacmi Dağılımı<br />
Körfez Bölümleri<br />
Yüzey Su Alanı<br />
( 10 6 m 2 )<br />
Su Hacmi<br />
(10 3 m 3 )<br />
Kümülatif Su<br />
Hacmi (10 3 m 3 )<br />
İç Körfez–Liman Bölümü 6,7 73,3 73,3<br />
İç Körfez 58,9 562,9 636,2<br />
Orta Körfez 56,5 924,3 1.560,5<br />
Dış körfez I 115,6 3.558,0 5.118,5<br />
Dış körfez II 88,7 2.304,0 7.422,5<br />
Dış körfez III 90,6 2.690,0 10.112,5<br />
Toplam 417 10.112,5 24.923,5<br />
Kaynak: <strong>İzmir</strong> Atık su Arıtma Tesisleri Fizibilite Etüdü – DEÜ – Çevre Mühendisliği bölümü 1985, <strong>İzmir</strong>.<br />
<strong>İzmir</strong> Körfezi’nin gerek ulaşım sistemleri, gerekse sosyal ve fiziki altyapı açısından önemli<br />
bir coğrafi özelliği olduğu bilinmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Körfezi Türkiye’nin batı ucunda Karaburun ve Çeşme Yarımadaları’nın<br />
korumasında derinlemesine uzanan “L” biçiminde bir deniz girintisidir. Bu girinti<br />
kuzeyden güneye 40 km. uzunluğu da 20 km. genişliğinde, batıdan doğuya 24 km.<br />
uzunluğunda ve 5 km. genişliğindedir. Körfezin çeşitli araştırma raporlarında izlendiği<br />
gibi; iç körfez, orta körfez ve dış körfez olarak üç bölümde ayrılarak analiz edildiği<br />
görülmektedir. En çok su derinlikleri, iç körfezde 20 metre, orta körfezde 40 metre, ve<br />
dış körfezde 65 metre olarak tespitleri yapılmıştır. Körfezin toplam su hacmi ise yaklaşık<br />
10 x 10 9 m 3 dür.<br />
Körfezin taban profilinde körfezin başından 12 ve 32 km. uzaklıklarda iki eşik<br />
bulunmaktadır. Araştırmalara göre bu eşiklerin yoğun dip sularının açık denize akımını<br />
engellediği belirlenmiştir. (CBH, 1971)<br />
Kırdeniz Limanı olarak bilinin yerin kuzeyi ile Uzun Ada kuzeyini birleştiren çizgi<br />
körfezin en dış noktalarını sınırlayan, “dış körfez III” alanıdır. Bu alanda Kuş Cenneti<br />
körfezin doğu kıyılarını oluşturmaktadır. “dış körfez II” ise Kokala Burnu hizasına<br />
kadar güneye iner ve bu alanın doğu kıyısında ise Çamaltı Tuzlası yer almaktadır.<br />
Kokala Burnundan güneye dikine çizgi inen ise, “dış körfez II” yi doğuda<br />
sınırlamaktadır. “Orta körfez” ile “iç körfezi” ise birbirinden ayıran ise Yeni Kale<br />
Geçidi olarak bilinen noktadan dikine geçen bir çizgi ayırmaktadır. Çeşitli araştırmalara<br />
göre körfez kirliliğinin, 1970’lerin başından beri artarak iç körfezde yoğunlaşmaya ve<br />
1980 sonrasında ise orta körfeze doğru batı sınırlarını zorlamaya başladığı belirlenmiştir.<br />
Gediz Nehri’nin denize kavuştuğu nokta tarih içinde değiştirilmiş, ilk Gediz yatağı iç<br />
145
körfeze erişirken, ikinci Gediz ağzı orta körfeze üçüncüsü ise dış körfezin en kuzey<br />
ucuna aktarılmıştır. Bu ilk ağız ile üçüncü ağız arasında üçgen arazi Gediz Deltası<br />
olarak anılmaktadır. Karşıyaka Bostanlı’dan itibaren bu iki Gediz Ağzı arasında kalan<br />
kuzeydeki tüm arazi sulak bir bölgedir ve kıyı çizgisi değişkendir. Çamaltı Tuzlası ve Kuş<br />
Cenneti düşük kotlarda ve yaygın biçimde bu sulak alının temel unsurlarıdır.<br />
<strong>İzmir</strong> Körfezi pis su deşarjı alıcı ortamı olarak karşılaştığı yoğun kirliliğe karşın<br />
çevresindeki yerleşmenin 5000 yıllık geçmişi ile günümüzde de, ulaşım, ticaret,<br />
rekreasyon, balıkçılık gibi işlevlerini sürdürmeyi başarmıştır. Bugün büyük kanal<br />
projesinin çeşitli temel öğeleri ve atık su arıtma tesisi etkinleştikçe, yukarıda belirttiğimiz<br />
temel işlevini sürdüreceği izlenimini vermektedir. Bunun sağlanabilmesinin önemli bir<br />
ek koşulunun ise kirliliğin durdurularak, sürecin tersine çevrilmesinin yanı sıra körfez<br />
kıyı çizgisinin sabitleştirilerek korunması ve kıyı kenar kullanımlarının bir yönetimdenetim<br />
sistemi altına alınması olarak düşünülmelidir. Bu konuda gerçekleştirilmiş bazı<br />
araştırmaların bulguları yol gösterici olabilmektedir. (DBTE 042) Böylesine bir<br />
araştırma çalışması DEGAŞ <strong>İzmir</strong> Tersanesi için körfezin kuzeyinde önerilen konumu ile<br />
ilgili olarak gerçekleştirilmiştir. Çalışmada da belirlendiği gibi <strong>İzmir</strong> Körfezi özellikle<br />
Gediz Deltası’nın oluşturduğu kuzeyde ki kesimlerinde kıyı çizgisi belirsizlik göstermekte<br />
ve bu nedenle tüm körfezi içine alacak bir biçimde mevcut belirsiz çizgi yerine, denizle<br />
fiziksel bütünleşme gösteren bir kıyı kullanım çizgisinin yaratılması ve körfezdeki<br />
tüm kıyı yapılaşmaların gerektireceği düzenlemelerin bu kullanım çizgisine göre<br />
irdelenmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Adı geçen kıyı kullanım çizgisinin<br />
saptanması için körfezde, kartografik ve batı metrik çalışmalarının, akıntı ölçümleri ve<br />
dalga analizleri, makrobentik ve sedimentolojil çalışmaların yapılması öngörülerek<br />
gerçekleştirilmiştir. (DBTE 042 – 1983 – <strong>İzmir</strong>) Bugün söz konusu çalışmanın<br />
sonuçlarından yararlanarak ve gerekirse güncelleştirmelere giderek <strong>İzmir</strong> Körfezi’nde<br />
kıyıların kullanımı için gerekli olan kıyı kullanım çizgisinin ve koşullarının belirlenmesi<br />
amacıyla yeni bir projenin başlatılması zorunlu görülmelidir. Büyük kanal projesinin<br />
uygulamasının tamamlanması ve deniz kirliliği sürecinin tersine çevrilmesi gerekliydi.<br />
Ancak körfezin korunmasının sürdürülmesi için bunun yeterli olacağı düşünülemez.<br />
Kıyının sabitlenmesi ve kıyı kullanımlarının denetim altına alınması da gerekmektedir.<br />
Bu amaçla yukarıda tanımlanan kıyı kullanım çizgisinin yaratılmasına ilişkin<br />
çalışmalar ivedilik kazanmalıdır. Körfezin sahip olduğu, rüzgar, esinti, akıntı koşulları ve<br />
yüzey suları için taşıdığı alıcı ortam özelliklerinin bir gereği olarak bu çalışma zorunlu<br />
olacaktır. Bunun yanı sıra körfezin doğasının korunması, su sporları; yüzme, yat -<br />
yelken - motor yarışları, kıyı boyunca rekreasyon alanlarının yaratılması, ayrıca kuş<br />
cenneti, tuzla, tersane, atık su arıtma tesisi, körfez işletmeciliği iskeleleri, giderek yolcu<br />
gemilerine ayrılması düşünülecek Alsancak Limanı işlevlerinin sürdürülmesi içinde<br />
gerekmektedir. Bu anlayış içinde kıyı kullanım çizgisinin sabitlenmesinin yanı sıra,<br />
körfezde havza oluşturan derelerin ve getirdikleri teressubatın çökeltme sistemleriyle<br />
denetim altına alınması, dere yataklarının drenaj ortamlarının sürdürülmesi ve<br />
146
üzerlerinde oluşan yerleşmelerden arındırılması, yeni yapılaşmaların engellenmesi de<br />
gerekli çalışmalar içinde programlanarak yer almalıdır.<br />
6.4.7 <strong>İzmir</strong> İli Kıyı Kesimi<br />
<strong>İzmir</strong>’de kıyılar kuzeyden güneye değişken bir yapıda uzanmakta, planlama verisi olarak<br />
önemli bir doğa öğesi niteliğiyle ortaya çıkmaktadır. Körfezin çevresinde metropoliten<br />
merkezde <strong>İzmir</strong> Büyük Şehir Belediyesi’nin Çiğli, K.Yaka, Konak, Balçova, Narlıdere ve<br />
Güzelbahçe İlçeleri ile, kuzeyden güneye; Dikili, Aliağa, Foça, Menemen, Urla,<br />
Karaburun, Çeşme, tekrar Urla, Seferihisar, Menderes ve Selçuk İlçeleri, kıyı boyunca<br />
yer almaktadır. Kıyı Ege Denizi’nin bir özelliği olan bol girinti ve çıkıntılı bir formasyona<br />
sahiptir. Bazı kesimlerde çeşitli büyüklüklerde ada oluşumları bulunmaktadır. Değişken<br />
doğal özellikleriyle, geniş kumsalları, kayalıkları, zengin deniz faunası (balıkçılıktan<br />
Akdeniz Foku’na kadar uzanan], tuzla, kuş cenneti, sulak alanları ve yeşil kıyı dokusu<br />
ile <strong>İzmir</strong> İli’ne ayrıcalıklar kazandırmaktadır. Böylesine bir kıyı morfolojisine sahip olan<br />
kıyı yapısının, doğal bir altyapı ve kültürel bir varlık olarak bakılmasının yan<br />
ısıra yarattığı ulaşım ortamı ile ticaret ve üretim olanaklarıyla ülke ve bölge<br />
ekonomisi için yaşamsal değeri de göz ardı edilmeden her ölçekte yürütülecek<br />
planlama çalışmaları için temel bir veri olarak alınması kaçınılmaz olmaktadır. Kıyı<br />
kesiminde doğrudan yer alan ilçelerin 2000 yılı sayımlarına göre toplam nüfusu<br />
1953105’dir. Bu toplam il nüfusunun % 59.5’ini oluşturmaktadır. Yalnızca yaşayan<br />
nüfusun ağırlığı açısından ele alınsa dahi kıyıların yaşamsal önemi dikkati çekmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> İli kıyı kesimi iki temel başlık altında incelenmiştir. <strong>İzmir</strong> Körfezi; iç,orta ve dış<br />
körfez tanımlarıyla kendi içinde bir araştırma konusu olarak kabul edilmelidir. Bu<br />
konuda bölüm 6.4.6’da belirlemeler yapılmıştır. İl kıyılarının körfez dışında kalan<br />
bölümleri de genel morfolojisi ile bilinmek durumundadır. İlin toplam yüzölçümü 11 973<br />
km 2 dir. Kuzeyde Balıkesir, doğuda Manisa ve güneyde Aydın İller ile sınır komşudur.<br />
Kuzeyden güneye Midilli, Sakız ve Sisam Adaları ile çerçevelenen alanda Ege Denizi’nde<br />
kıyısı bulunmaktadır. Sınır ve kıyılarının toplamı ise 1 195 km. dir.<br />
Tablo 6.105 Sınır ve Kıyıların Oranları<br />
Uzunluk (km)<br />
Oran<br />
Ege Denizi 700 58,58<br />
Manisa 300 25,1<br />
Aydın 130 10,88<br />
Balıkesir 65 5,44<br />
Toplam 1.195 100<br />
<strong>İzmir</strong> İlinin toplam sınırlarının % 58.58’i kıyıları oluşturmaktadır. Bu orana ilin sahip<br />
olduğu akarsu boyları, baraj ve göletler dahil değildir. Bu durum ilin arazileri açısından<br />
kıyı kesimlerinin önemli bir ağırlığının bulunduğunu göstermektedir. Kıyı kesiminin bu<br />
ağırlığının bir stratejik plan çerçevesinde ulusal ve uluslararası düzeylerde, ulaşımticaret-imalat,<br />
turizm-rekreasyon, balıkçılık, çevre koruma-ekoloji ve altyapı<br />
147
açılarından, taşıdığı potansiyele uygun kararlara koruma-kullanma dengesi gözetilerek<br />
konu edilmesi mutlaka gereklidir. Evrensel yaklaşımların da bir gereği olarak kıyı<br />
kesiminin genel stratejiden koparılmadan özel bir kıyı kesimi planlaması ve yönetimi<br />
sisteminin içine alınması da sağlanmalıdır. Kıyıların değerlendirilmesinde, kıyı dışında<br />
bir başka alanda yer seçemeyecek ülkesel-bölgesel kullanışlara öncelik verilmesi, kıyı<br />
boyunca yer seçme yarışında doğrudan ilgisi bulunmayan işlevlere karşı kıyı<br />
kesimlerinin korunması kurumlaştırılmalıdır.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi, mücavir sahası ile birlikte iç ve orta körfezi<br />
çevrelemektedir. Bunun dışında, Dikili, Bergama (çok kısa bir uzunlukta), Aliağa, Foça,<br />
Menemen, Urla, Karaburun, Çeşme, Seferihisar, Menderes ve Selçuk İlçelerinin (toplam<br />
11 ilçe) kıyı kesiminde farklı uzunluklarda ancak doğrudan sınırları bulunmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> B.Ş.B.’nde ise, Çiğli, K.Yaka, Konak, Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe’nin (toplam<br />
6 ilçe) deniz kıyısı bulunmaktadır. Bu durumda toplam 18 ilçenin deniz kıyısı vardır.<br />
Yalnızca B.Ş.B.’de Buca ve Gaziemir’in, diğer ilçelerden de 8’inin Ege Denizi’nde kıyısı<br />
bulunmamaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> İli Batı Anadolu’nun bölgesel tektonik kuşakları içinde kalmaktadır. Bu kuşaklar,<br />
batıda Karaburun Kuşağı, ortada <strong>İzmir</strong>-Ankara Zonu, doğuda ise metamorfik kayalardan<br />
oluşmuş Menderes Masifi, olarak adlandırılmaktadır. Ege çöküntüsünün yapısal stratigrafik<br />
basamakları da ilin morfolojik örüntüsünü oluşturmaktadır. Bu örüntü, batıdan doğuya<br />
doğru çizgisel çöküntü ve yükselti basmaklarıyla genelleştirilmiş sıralaması; Karaburun<br />
Yükseltisi, Foça Çöküntüsü, Yamanlar Yükseltisi, Akhisar Çöküntüsü ve Menderes<br />
Yükseltisi olarak tanımlanmaktadır. Bölgenin jeomorfolojisi kara kesiminin yanı sıra<br />
kıyı kesiminin oluşumunu da biçimlendirmiştir. Kuzeyden güneye ilin deniz kıyısı, kara<br />
kesimi alçaltı ve yükseltilerinin, ayrıca Bakırçay, Gediz, K.Menderes Nehirleri ile diğer çok<br />
sayıdaki daha küçük akarsu ve derelerin taşıdığı alüvyonların etkileriyle asırlar boyunca<br />
şekillenerek günümüze gelmiştir. Bu şekillenmede derin kumsallara, kıyılara kadar<br />
uzanan orman dokusuna, verimli tarım topraklarına, dik kayalık ve mağara<br />
oluşumlarına, adacıklara, sulak alanlara, tuzla gibi özel istihraç alanlarına,<br />
Foça’daki Akdeniz Foku (Monachus monachus) yaşam ortamı ve dış körfez<br />
batısındaki su kuşları koruma ve üreme alanları gibi yörelere, açık deniz ilişkisi<br />
bulunan sahillere ve doğal liman özelliği taşıyan körfez ve koylara, zengin bir<br />
çeşitlilik içinde rastlanılmaktadır. Bu etki ile doğal sit niteliği taşıyan alanların yanı<br />
sıra, tarih içinde kıyılarının çekiciliği nedeniyle oluşmuş bulunan arkeolojik sit alanlarının<br />
da bolluğu dikkati çekmektedir. Bu durum <strong>İzmir</strong> İli kıyılarına özel bir potansiyel özellik<br />
kazandırmakta ve günün spekalüsyon hareketleri de göz önünde bulundurulacak olursa<br />
stratejik plan açısından önemli bir veri oluşturmaktadır. Kuzeyden başlamak üzere,<br />
Dikili’de geniş kumsal bir kıyı oluşumu, Dikili-Çandarlı arasında tarımsal potansiyeli de<br />
içeren doğal sit özelliği taşıyan bir yöreyi, Çandarlı ve iç-orta-dış olarak tanımlanan <strong>İzmir</strong><br />
Körfezi’ni, Karaburun ve Çeşme Yarımadaları’nı, Teke ve Doğanbey Burunları ile Sığacık<br />
Koyunu içeren Kuşadası Körfezi’ni, genel olarak da zeytin, orman, tarla ve bahçe tarımını<br />
birlikte oluşturan dokuları güneye indikçe izlemek mümkündür.<br />
148
7. KAMU YATIRIMLARI<br />
Kamu yatırımları sektörel olarak Ülkesel gelişmişlik düzeyinde ağırlığı olan ve<br />
ekonomik gelişmişliğin performansını belirleyen, gelişme trendlerine yön veren<br />
temeldir. Özelikle bu tür yatırımlara bağlılığı yüksek düzeyde olan Ülkemizde<br />
şehirlerin bu yatırım dağılımından pay alma yarışı hızlı ve katı bir sürece tabi<br />
olmaktadır. <strong>İzmir</strong>’in de bu dağılımdan almak istediği payın belirli bir oranda olması<br />
için yatırım düzeyi belirli bir seviyenin üzerinde olan yatırımları sunması ve de<br />
savunması gerekmektedir. Bu yapıya sahip olmasın karşın şehrin kamu yatırımları<br />
içinde ülke toplamına göre almış olduğu payın oransal azlığı yanında ödenek tutarları<br />
olarak da gerilerde olması şehrin sahip olduğu stratejik önemle orantılı<br />
bulunmamaktadır. Buna proje sayılarını da eklemek doğru olmaktadır. Örneğin<br />
Eğitim sektörünün 1992 yılında 52 olan proje sayısı 2002 yılında 121 olmasına<br />
karşın bu yıl toplam harcamalardaki payı % 6 dır. 1992 yılındaysa bu pay % 3<br />
kadardır. Yıl toplamındaki harcamalarda ise 1992 yılı esas alındığında toplam yıllık<br />
harcamalara göre % 4 iken 2002 yılında % 6’ya çıkmıştır. Sosyal yapının diğer bir<br />
kolu olarak görülen Sağlık sektörünün ise dağılım içindeki payının durumu daha<br />
düşük seyretmektedir. 1992 yılında % 4 iken on yıl sonra % 2 oranına inmiş olması<br />
sosyal yönden <strong>İzmir</strong>’in kamu yatırımları bazında ihmal edilir bir duruma geldiğinin<br />
göstergesi olmuştur. Bu durumdan çıkılmasına yönelik makro planlama çalışmaları<br />
açısından ve de seçilmişlerin konulara sahip çıkarılmasıyla üstesinden gelineceğinin<br />
ve bu yönde çalışılmasının gerekliliğinin bilinmesi önemli bir husustur.<br />
Kamu yatırımları için <strong>İzmir</strong> genelinde yer alan en büyük paya sahip projelerin şehir<br />
ve de yakın çevresinden ve hatta bölgesinden öte Ülkesel ölçekteki makro değerleri<br />
hedefleyen girişimlere yöneldiği görülmektedir. Bu tür ulusal ölçekteki yatırımların<br />
çıkarılmasından sonra <strong>İzmir</strong> özeline kalan yatırımların payının oldukça düşük olduğu<br />
görülmektedir. Tarım sektöründeki yatırımlara ayrılan payın düşüklüğü de bu<br />
sektörün canlanmasını yavaş bir tempoya sokmaktadır. Halbuki <strong>İzmir</strong> sanayinin<br />
büyük bir kısmı tarım ürünlerinin değerlendirilmesi üzerine gelişmiştir. Bu sektörün<br />
de toplam yatırımlar değerlendirildiğinde 1992 yılından bu yana yatırım oranı 1994<br />
krizinden en fazla etkilenen sektör olduğu görülmektedir. Bu dönemde yatırım oranı<br />
% 1’e kadar düşmüştür.<br />
Kamu yatırımlarının <strong>İzmir</strong>’e yeterince verilmemesi rekabet gücünü kırmakta ve sahip<br />
olduğu potansiyeli verimli hale getirememektedir. Bu durum tabiatıyla dışa açık<br />
şehrin yabancı sermayeyi daha fazla kendine çekmesini zorlaştırmaktadır. Örneğin<br />
ulaşım sektörü içinde yer alan Kuzey Ege Limanının gerçekleşmesi ulusal yarar<br />
1
yanında strateji planı alanımızda özelde büyük yararlar sağlayacaktır. Bu tür gelişme<br />
potansiyellerinin sosyal yatırımlarla desteklenmesi <strong>İzmir</strong>’in Pazar payını artıracaktır.<br />
Bu da giderek kamu yatırım ödeneklerinin artmasına sebep olacaktır.<br />
Sektörel kamu yatırım projeleri ödeneklerinin toplamı yıllar itibariyle<br />
değerlendirildiğinde dalgalı bir seyir göstermektedir. I. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi olarak<br />
bahsedilen 1992-1993 yıllarında yaklaşık 600 milyon dolarlık bir fon ayrılmıştır.<br />
1994 krizi sonrasında ve II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başı olarak görülen 1996 yılında,<br />
bu toplam pay % 81’e gerilemiş ve yaklaşık 492 milyon dolar olmuştur. 1997 yılında<br />
söz konusu gerileme devam etmiş ve bir önceki yılın % 63’üne tekabül eden 308<br />
milyon dolarlık bir ödenek ayrımı gerçekleşmiştir. 2001 yılına gelindiğinde gerileme<br />
durmuş ve ödenek, az da olsa bir artışla yaklaşık 313 milyon dolara yükselmiştir.<br />
Ancak, 2002 yılında söz konusu toplam kamu yatırım projeleri ödenekleri bir önceki<br />
yılın ödenek toplamının % 173’üne çıkarak 542 milyon doları yakalamıştır. I.<br />
<strong>Stratejik</strong> Plan Döneminin başındaki 600 milyon dolarlık değere tekrar ulaşamamış<br />
olmasına rağmen II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi sonunda farklı bir gelişme trendi<br />
yakalamış olduğu görülmektedir.<br />
Tablo 7.1 Strateji Plan Dönemleri İtibariyle Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />
Ödenekleri<br />
Yüzde (%)<br />
Sektör<br />
I.Strateji Plan<br />
Dönemi Başı<br />
II.Strateji Plan<br />
Dönemi Başı<br />
III.Strateji Plan<br />
Dönemi Başı<br />
1992 1993 1996 1997 2001 2002<br />
Tarım 2 1 1 3 2 2<br />
Madencilik 0 0 0 1 0 0<br />
İmalat 24 18 3 9 22 16<br />
Enerji 6 4 6 6 5 7<br />
Turizm 1 0 0 1 1 0<br />
Ulaştırma 24 31 20 30 25 45<br />
Eğitim 4 2 3 6 5 6<br />
Sağlık 4 3 3 5 3 2<br />
Konut 6 13 0 0 0 0<br />
Diğer Kamu Hiz. 29 28 64 39 37 22<br />
Toplam* 100 100 100 100 100 100<br />
* Sektörel kamu yatırım projeleri kapsamına Belediyeler ve İl Özel İdare yatırımları<br />
yatırım bütçesi farklılığından dolayı alınmamıştır.<br />
2
Şekil 7.1 <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemleri İtibariyle Sektörel Kamu Harcamaları<br />
Projeleri Ödenekleri<br />
STRATEJİK PLAN DÖNEMLERİ İTİBARİYLE<br />
SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />
100<br />
Diğer Kamu<br />
Hiz.<br />
90<br />
29 28<br />
22<br />
Konut<br />
80<br />
39<br />
37<br />
2<br />
0<br />
Sağlık<br />
70<br />
60<br />
50<br />
40<br />
30<br />
20<br />
10<br />
0<br />
6<br />
6<br />
64<br />
13<br />
4<br />
0<br />
0 3<br />
4<br />
3<br />
5<br />
5<br />
2<br />
6<br />
45<br />
24<br />
25<br />
31<br />
0<br />
3 30<br />
1<br />
3<br />
6<br />
1<br />
5<br />
0<br />
0<br />
4<br />
7<br />
20 1<br />
6<br />
24<br />
22<br />
18 0<br />
16<br />
9<br />
6<br />
1<br />
0<br />
3<br />
2 3<br />
10 10<br />
0 0<br />
2 2<br />
1992 1993 1996 1997 2001 2002<br />
Eğitim<br />
Ulaştırma<br />
Turizm<br />
Enerji<br />
İmalat<br />
Madencilik<br />
Tarım<br />
3
Tablo 7.2 I. Strateji Plan Dönemi İlk Yıl Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />
Ödenekleri 1992 Yılı<br />
Sektör Yıl Yatırımı X 1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %<br />
Tarım 63.255.000 9.147.505 2<br />
Madencilik 3.345.000 483.731 0<br />
İmalat 996.817.000 144.152.856 24<br />
Enerji 236.221.000 34.160.665 6<br />
Turizm 27.852.000 4.027.766 1<br />
Ulaştırma 1.038.917.000 150.241.070 24<br />
Eğitim 147.516.000 21.332.755 4<br />
Sağlık 158.495.000 22.920.463 4<br />
Konut 239.778.000 34.675.054 6<br />
Diğer Kamu Hizmetleri 1.257.526.000 181.854.808 9<br />
Genel Toplam* 4.169.722.000 602.996.674 100<br />
I. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İLK YIL (1992 YILI)<br />
SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />
Diğer Kamu<br />
Hizmetleri<br />
29%<br />
Tarım<br />
2%<br />
Madencilik<br />
0%<br />
İmalat<br />
24%<br />
Konut<br />
6%<br />
Enerji<br />
6%<br />
Sağlık<br />
4%<br />
Eğitim<br />
4%<br />
Ulaştırma<br />
24%<br />
Turizm<br />
1%<br />
4
Tablo 7.3 I. Strateji Plan Dönemi İkinci Yıl Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />
Ödenekleri 1993 Yılı<br />
Sektör Yıl Yatırımı X 1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %<br />
Tarım 73.449.000 6.595.636 1<br />
Madencilik 1.400.000 125.718 0<br />
İmalat 1.216.008.000 109.196.121 18<br />
Enerji 251.098.000 22.548.312 4<br />
Turizm 30.402.000 2.730.065 0<br />
Ulaştırma 2.030.665.000 182.351.383 31<br />
Eğitim 161.250.000 14.480.065 2<br />
Sağlık 182.190.000 16.360.453 3<br />
Konut 880.521.000 79.069.774 13<br />
Diğer Kamu Hizmetleri 1.863.455.000 167.336.117 28<br />
Genel Toplam* 6.690.438.000 600.793.642 100<br />
I. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İKİNCİ YIL (1993 YILI) SEKTÖREL<br />
KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />
Diğer Kamu<br />
Hizmetleri<br />
28%<br />
Tarım<br />
1%<br />
Madencilik<br />
0%<br />
İmalat<br />
18%<br />
Enerji<br />
4%<br />
Turizm<br />
0%<br />
Konut<br />
13%<br />
Sağlık<br />
3%<br />
Eğitim<br />
2%<br />
Ulaştırma<br />
31%<br />
5
Tablo 7.4 II. Strateji Plan Dönemi İlk Yıl Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />
Ödenekleri 1996 Yılı<br />
Sektör Yıl Yatırımı X 1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %<br />
Tarım 565.794.000 7.030.244 1<br />
Madencilik 33.000.000 410.040 0<br />
İmalat 1.246.330.000 15.486.208 3<br />
Enerji 2.368.827.000 29.433.735 6<br />
Turizm 113.805.000 1.414.078 0<br />
Ulaştırma 7.791.150.000 96.808.524 20<br />
Eğitim 1.357.440.000 16.866.799 3<br />
Sağlık 1.060.800.000 13.180.915 3<br />
Konut 178.091.000 2.212.860 0<br />
Diğer Kamu Hizmetleri 24.863.962.000 308.945.850 64<br />
Genel Toplam* 39.579.199.000 491.789.252 100<br />
II. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İLK YIL (1996 YILI)<br />
SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />
Diğer Kamu<br />
Hizmetleri<br />
64%<br />
Tarım<br />
1%<br />
Madencilik<br />
0%<br />
İmalat<br />
3%<br />
Konut<br />
0% Sağlık<br />
3%<br />
Eğitim<br />
3%<br />
Enerji<br />
6%<br />
Turizm<br />
0%<br />
Ulaştırma<br />
20%<br />
6
Tablo 7.5 II. Strateji Plan Dönemi İkinci Yıl Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />
Ödenekleri 1997 Yılı<br />
Sektör Yıl Yatırımı X 1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %<br />
Tarım 1.204.614.000 7.859.425 3<br />
Madencilik 594.850.000 3.881.060 1<br />
İmalat 4.065.500.000 26.525.086 9<br />
Enerji 2.704.398.000 17.644.666 6<br />
Turizm 339.934.000 2.217.877 1<br />
Ulaştırma 14.353.042.000 93.645.475 30<br />
Eğitim 3.037.000.000 19.814.706 6<br />
Sağlık 2.587.960.000 16.884.974 5<br />
Konut 0<br />
Diğer Kamu Hizmetleri 18.388.132.000 119.972.154 39<br />
Genel Toplam* 47.275.430.000 308.445.423 100<br />
II. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İKİNCİ YIL (1997 YILI)<br />
SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />
Diğer Kamu<br />
Hizmetleri<br />
39%<br />
Tarım<br />
3%<br />
Madencilik<br />
1%<br />
İmalat<br />
9%<br />
Enerji<br />
6%<br />
Turizm<br />
1%<br />
Konut<br />
0%<br />
Sağlık<br />
5%<br />
Eğitim<br />
6%<br />
Ulaştırma<br />
30%<br />
7
Tablo 7.6 III. Strateji Plan Dönemi Öncesi (1) Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />
Ödenekleri 2001 Yılı<br />
Sektör Yıl Yatırımı X1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %<br />
Tarım 8.234.060.000 6.593.060 2<br />
Madencilik 1.032.000.000 826.328 0<br />
İmalat 87.059.667.000 69.709.189 22<br />
Enerji 20.680.092.000 16.558.672 5<br />
Turizm 4.029.260.000 3.226.252 1<br />
Ulaştırma 98.334.126.000 78.736.715 25<br />
Eğitim 20.874.206.000 16.714.100 5<br />
Sağlık 10.022.728.000 8.025.257 3<br />
Konut 666.000.000 533.270 0<br />
Diğer Kamu Hizmetleri 139.829.542.000 111.962.340 37<br />
Genel Toplam* 390.761.681.000 312.885.184 100<br />
III.STRATEJİK PLAN DÖNEMİ ÖNCESİ (2001 YILI)<br />
SEKTÖREL KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />
Diğer Kamu<br />
Hizmetleri<br />
37%<br />
Tarım<br />
2%<br />
Madencilik<br />
0%<br />
İmalat<br />
22%<br />
Konut<br />
0%<br />
Sağlık<br />
3%<br />
Eğitim<br />
5%<br />
Ulaştırma<br />
25%<br />
Enerji<br />
5%<br />
Turizm<br />
1%<br />
8
Tablo 7.7 III. Strateji Plan Dönemi Öncesi (2) Sektörel Kamu Yatırım Projeleri<br />
Ödenekleri 2002 Yılı<br />
Sektör Yıl Yatırımı X1000 Yıl Yatırımı ($) Yüzde %<br />
Tarım 13.042.340.000 8.586.045 2<br />
Madencilik 1.243.000.000 818.293 0<br />
İmalat 128.937.000.000 84.881.924 16<br />
Enerji 54.978.000.000 36.193.167 7<br />
Turizm 638.000.000 420.009 0<br />
Ulaştırma 378.467.935.000 249.153.357 45<br />
Eğitim 46.911.486.000 30.882.812 6<br />
Sağlık 15.971.295.000 10.514.238 2<br />
Konut 631.000.000 415.400 0<br />
Diğer Kamu Hizmetleri 182.665.854.000 120.252.752 22<br />
Genel Toplam* 823.485.910.000 542.117.996 100<br />
III. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ ÖNCESİ (2002 YILI) SEKTÖREL<br />
KAMU YATIRIM PROJELERİ ÖDENEKLERİ<br />
Diğer Kamu<br />
Hizmetleri<br />
22%<br />
Konut<br />
0%<br />
Sağlık<br />
2%<br />
Eğitim<br />
6%<br />
Tarım<br />
2%<br />
Madencilik<br />
0%<br />
İmalat<br />
16%<br />
Enerji<br />
7%<br />
Turizm<br />
0%<br />
Ulaştırma<br />
45%<br />
9
7.1 Kamu Yatırımlarının Sektörler İtibarıyla Değerlendirilmesi<br />
Kamu yatırımlarının aktivitelere göre dağılımında yıllar itibariyle iniş ve çıkışların<br />
süreklilik arz ettiği görülmektedir. Bunlar arasında özellikle konut, madencilik ve<br />
turizm sektörlerinde kamunun geri çekilmesi, özel sektörün bu alanlarda hareket<br />
serbestisine sahip olmasına sebep olmuştur. Ancak ekonomik krizler özel sektörün<br />
bu alanlarda gereken girişimi ve başarıyı elde etmesini göreceli de olsa engellemiştir.<br />
I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde aldıkları pay giderek azalma gösteren sağlık ve eğitim<br />
sektörleri, II. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde de aynı durumlarını sürdürmüşler, ancak,<br />
son yıllarına doğru nispi bir artışa sahip olmuşlardır. Buna karşın, ulaşım<br />
sektörünün her iki stratejik plan döneminde de, kamu yatırımları içerisinde ikinci en<br />
büyük payı aldığı görülmüştür. Bunda otoyol projelerinin kapsam içinde olmasının<br />
payı oldukça büyüktür.<br />
II. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminin ilk yıllarında ulaşımdan da büyük pay sahibi olan diğer<br />
kamu hizmetleri yatırımlarını kapsayan sektörün, 2002 yılı itibariyle düştüğü ve<br />
imalat sektörüne yaklaşır bir duruma geldiği gözlenmektedir.<br />
Her iki plan döneminde de kamu yatırımları açısından görülen en büyük sıkıntı, proje<br />
tutarı ile projeye harcanacak parasal değerlerin karşılıklı tutarsızlığıdır. Her iki<br />
dönemde yıllar itibariyle ve özellikle makro projeler açısından projelerin zamanında<br />
bitirilemediği ve hemen hepsinin süre uzatımı aldığı görülmüştür. Gerçekleşme<br />
oranının en yukarıda olduğu yıl % 11 değerine ulaşılmıştır. En düşük değer ise % 6<br />
ile 2001 yılı olup kriz yılının takip eden bir yıl olmasıyla dikkat çekicidir. 2002 yılında<br />
% 8’lere erişmesi ilerisi için umut vermekte ise de 1996’nın değeri olan % 10’lara<br />
erişilemeyeceği anlaşılmaktadır.<br />
Aşağıda sektörlerin genel karakteristikleri ve makro projelerin dönemler itibariyle<br />
dağılımları verilmektedir. Bunların incelenmesi proje tutarı-yatırım harcaması<br />
ilişkisini daha net ortaya koymaktadır.<br />
Konut<br />
Konut sektörü kapsam olarak lojman, afet ve göçmen konutlarını içermektedir. I.<br />
<strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başındaki yıllarda % 6-% 13 gibi paylara sahipken, 1994-1999<br />
kriz yıllarında ve takip eden yıllarda % 0 değerine yaklaşmıştır. Konut sektörü <strong>İzmir</strong><br />
genelinde büyük yatırımlar kapsamında yer almamaktadır. Sadece 1998 yılında<br />
Emlak Bankası Mavişehir Konutları Projesi 7,77 trilyon TLlik büyük bir yatırım payı<br />
almıştır. Daha sonraki yıllarda lojman yapımından vazgeçilmesi ve kamunun konut<br />
sunumu rolünü bırakması konut sektörünün kamu yatırım projeleri içindeki payının<br />
düşmesine sebep olmuştur. Bu bağlamda konut sektörüne ayrılan kamu yatırım<br />
projeleri ödenekleri diğer sektörlere kaydırılmıştır.<br />
Enerji<br />
Enerji sektörü yatırımları ağırlıkla enerji nakil hatları ve şebeke tevsii olarak<br />
görülmektedir. I. ve II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemlerinde, toplam kamu yatırım projeleri<br />
10
içinde enerji sektörüne ayrılan pay % 6-7 arasında oynamaktadır. Ancak 1994 krizi<br />
öncesinde % 4’e, 1999 krizi sonrasında ise % 5’e düşmüştür. 2002 yılı itibariyle önde<br />
gelen yatırımlar Aliağa-Manisa enerji nakil hattı ve Aliağa gaz tribünleridir. 2001 yılı<br />
itibariyle sektörün kendi içindeki yatırımların parasal değeri % 100’e aşkın bir değer<br />
artışı gösterirken, toplam kamu yatırımları içindeki payı % 5’ten % 7’ye çıkarak I.<br />
<strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başından III. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başına gelindiğinde enerji<br />
sektörünün ödeneğini 2 milyon dolar artırarak 36 milyon dolar seviyesine çıktığı<br />
görülmektedir.<br />
Sağlık<br />
I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminden 2003 yılına doğru, sağlık sektörünün kamu yatırımları<br />
içindeki payı bir azalma göstermektedir. 1992 yılında yaklaşık 23 milyon dolar ile<br />
sahip olduğu % 4’lük paya ilerleyen yıllarda erişememiştir. Kamu yatırımları proje<br />
ödeneklerinde yatırım bedeli 2002 yılı hariç % 3 ile % 5 arasında değişirken, 1999<br />
krizinden sonra 2001 yılında parasal olarak en düşük değerini almış ve 8 milyon<br />
dolar olmuştur. II. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminin ilk yılında 13 milyon dolar, ikinci yılında<br />
ise toplam kamu yatırım projeleri ödenekleri içinde % 6’lık pay almasına karşın 1993<br />
yılında olduğu gibi 16 milyon dolar nakdi değer göstermiştir. Proje tutarı içinde 2002<br />
yılı itibariyle yapılan en büyük yatırımlar Dokuz Eylül ve Ege Üniversitesi<br />
hastanelerine yönelik görülmektedir. Diğer yatırımlar sağlık ocağı ve ilçe<br />
hastaneleridir. Sağlık sektörü I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminden bu yana ihmal edilirliği<br />
en yüksek olan sektör olarak görünmektedir. 1992 ve 1996 dönemlerinde sağlık<br />
sektöründeki en büyük yatırımları <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütünü almıştır. Sağlık<br />
sektöründeki makro yatırımların daha ziyade <strong>İzmir</strong> içindeki üniversite hastanelerine<br />
yönlendirilmesi, <strong>İzmir</strong>’i bir sağlık merkezi haline getirmeye yönelik adımlar olmuştur.<br />
Eğitim<br />
Eğitim sektörü kamu yatırım projeleri ödenekleri içinde % 2 ile % 6 arasında bir<br />
dalgalanma sergilemektedir. Strateji planı dönemi itibariyle ele aldığımızda 1993<br />
yılında 1992 yılındaki değerinin % 33’ü kadar bir azalma kaydederek 14milyon dolar<br />
düzeyine inmiştir. 1994 krizi sonrasında 1996’da 2 milyon dolarlık bir artış<br />
göstermesine rağmen toplamda % 3’lük bir pay almıştır. 1996-1997 döneminde aldığı<br />
% 6’lık paya rağmen 19 milyon dolar seviyesine çıkmıştır. 1999 krizi ile birlikte tekrar<br />
16 milyon dolara düşmüş ve 2002 yılında da 30 milyon dolara yükselmesiyle birlikte,<br />
eğitim sektörü de I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminin ilk yılındaki ödeneğini, III. <strong>Stratejik</strong><br />
Plan Dönemine gelindiğinde yaklaşık % 50 artırmış olarak görülmektedir.<br />
Eğitim sektörünün 2002 yılı itibariyle İlköğretim ve diğer eğitim tesisleri yatırımları ve<br />
de üniversiteler hariç genellikle küçük çaplı ve çok sayıda, 500 milyarı geçmeyen<br />
hatta zaman zaman 50-70 milyarlara düşen ve aynı yıl içinde tamamlanan yatırımlar<br />
olarak görülmektedir. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütününde eğitim sektöründe makro<br />
yatırımların yapılmaması belirli doygunluğa erişildiğinin göstergesidir.<br />
I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde programa alınan ve başlayan kamu yatırımları içinde ilk<br />
ve orta öğretim kurumlarının pek çoğunun III. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başına<br />
11
gelindiğinde tamamlandığı görülmektedir. 1999 krizinden en az etkilenen sektör<br />
eğitim sektörüdür. 1999 kriz yılında 73 trilyon TL proje tutarına karşın 12 trilyon TL<br />
harcanmış, 2002 yılında 30 milyon dolar yatırım yapılmıştır. 2002 yılında proje<br />
tutarının 1/3’ü gerçekleşmiştir.<br />
Turizm<br />
I. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başında kamu yatırım projeleri ödeneklerinde 1992 yılında 4<br />
milyon dolar alan turizm sektörü, sektörler arasındaki yatırım payı olan % 1’i<br />
aşamamıştır. % 0’lık bir değer gösterdiği 1993 yılında bir önceki yılın yarısı kadar bir<br />
ödenek almıştır. II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemine de % 0’lık payla başlayan turizm<br />
sektörü, 1993 yılının yarısı kadar bir ödenek almıştır. 1997 yılında 1993 yılındaki<br />
değerine yakın bir değeri % 1’lik bir oranla yakalamıştır. Bu durum 1997 yılı kamu<br />
yatırım projelerine ayrılan toplam ödeneğin bir önceki yıla kıyasla yaklaşık % 40<br />
oranında düşmesinden kaynaklanmaktadır. 2001 yılında da % 1’lik payla 1997<br />
yılının 1,5 katı kadar bir değere erişmiştir. Ancak 2002 yılında aldığı % 0’lık payla bir<br />
önceki yılın % 13’ü değerine gerilemiş ve son 10 yıllık seyrinin en düşük değeri olan<br />
420 bin dolarlık bir ödenek almıştır. Bu sonuç üzerinde, Foça yat limanının turizm<br />
sektöründe yer alıp bu yatırıma fon ayrılmamasının etkisi büyüktür.<br />
Turizm sektörü yatırımlarında en büyük pay Sığacık ve Eski Foça yat limanlarına<br />
ayrılmış olmasına rağmen, Eski Foça yat limanı 1995 yılında programa alınmış, 1996<br />
yatırımında 1 milyar TL ayrılmış, 2000 yılına kadar hiç yatırım yapılmamış ve 2002<br />
yatırım projelerinden çıkarılmıştır. Diğer bir önemli proje olan Sığacık Yat Limanı<br />
1995 yılında projeye alınmış ve 1999 yılında bitmesi planlanmış olmasına rağmen<br />
2002 yatırım projeleri arasında bitiş tarihi 2003 olarak görülmekte olup, 600 milyar<br />
TLlik yatırımla, 2003 yılında bitmesinin mümkün olmadığı görülmektedir. Sonuçta<br />
<strong>İzmir</strong>’e turizm sektöründe gerektiği kadar fon ayrılmadığı görülmektedir.<br />
Madencilik<br />
Madencilik sektöründe kamu yatırımları Tekel, MTA, Eti Holding (Etibank) tarafından<br />
yapılmaktadır. I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminden bu yana kamu yatırım projeleri içinde<br />
sektörel olarak % 1 oranının üstüne çıkamayan madencilik sektöründe, yıllar<br />
itibariyle en büyük yatırım Çamaltı Tuz İşletmesine yapılmış olup en büyük pay 1997<br />
yılında yaklaşık 4 milyon dolarla bir önceki yılın 9 katı kadar bir değerde olmuştur.<br />
Bunun dışındaki yatırımlar jeolojik ve jeotermal araştırmalara yöneltilmiştir. I.<br />
<strong>Stratejik</strong> Plan Döneminden bu yana madencilik sektörüne ayrılan pay oransal olarak<br />
% 1’i geçmemekle beraber, 1992 yılında madencilik sektörüne ayrılan pay 2002<br />
yılında ayrılan payın yaklaşık yarısı kadardır.<br />
Madencilik sektöründeki jeotermal enerji yatırımları Belediye ve özel sektör kanalıyla<br />
gerçekleştirildiği için, kamu bu sektöre yatırım yapmamaktadır ve özel sektör ağırlıklı<br />
bir gelişim göstermektedir.<br />
12
Tarım<br />
Tarım sektörünün kamu yatırımlarına ayrılan ödenek içindeki payı strateji planı<br />
dönemlerinin başları itibariyle 6-9 milyon dolar aralığında yer almakta olup,<br />
toplamdaki payı % 1 ile % 3 arasındadır. Yatırım projeleri içinde en büyük paya DSİ<br />
II. Bölge Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen yatırımlar sahip olmaktadır. İkinci<br />
sıradaysa Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü görülmektedir. Bu yatırımların çoğu uzun<br />
vadelidir. Eğitim ve sağlık sektörlerinde olduğu gibi tarım sektöründe de küçük<br />
meblağlı çok sayıda yatırım yerine, daha çok kapsamlı projelerin yer aldığı<br />
görülmektedir. Yatırımcı kuruluşların <strong>İzmir</strong>’de İl ve Bölge Müdürlükleri olması,<br />
yelpazenin genişliğini ortaya koymaktadır. Özellikle tarım sektörü içinde yer alan<br />
sulama ve taşkın projeleri, proje tutarlarının yüksek olması ve projelerin uzun süreli<br />
olması, yıl içi yatırım paylarının düşük olmasının sebebi olmaktadır. Örneğin proje<br />
süresi 20 yıllık olan Bakırçay Kınık Projesinin tutarı 172,6 trilyon TL iken 2002<br />
yatırımda 2,7 trilyonluk bir ödenek ayrılmıştır. Bu pay proje tutarının yaklaşık %<br />
1,5’ine tekabül etmektedir. Aynı durum 2000 yılı için de geçerli olup, yatırım tutarı<br />
proje tutarının % 1,8’i oranında kalmaktadır. Bunun dışında araştırma ve geliştirme<br />
projelerinde yıllık durumlarda proje tutarı ile yatırım tutarı birbirine eşit olmaktadır.<br />
Ancak bunlar da 100 milyar mertebesini “ağaçlandırma” dışında geçmemektedir.<br />
1994 kriz yılında % 2 oranında bir ödenek ayrılan Bakırçay Kınık projesi; tarım<br />
sektöründeki yatırımların pay olarak kriz dönemlerinden etkilenmediğini ortaya<br />
çıkarmıştır. Ancak büyük ve süreli yatırımlara ayrılan payların oransal olarak<br />
düşüklüğü her yıl devam etmektedir. Bu tür büyük kapsamlı projelere her yıl % 2<br />
civarında pay ayrılması, söz konusu projelerin öngörüldüğü süre içinde<br />
tamamlanmasını zorlaştırmaktadır. Gecikme, beklenen ekonomik ve sosyal faydayı<br />
sağlanamamasına ve istenen verim düzeyine ulaşılamamasına neden olmaktadır.<br />
Bu durumun bir sonucu olarak yeni projelere başlamak yerine, halihazırda<br />
tamamlanamamış projeleri bitirmenin daha rasyonel bir tavır olacağı görülmektedir.<br />
İmalat<br />
İmalat sektörünün kamu yatırımları içindeki payı, tarım sektöründen çok daha<br />
yukarılarda bulunmaktadır. Kamu yatırımları sektörel dağılımında I. <strong>Stratejik</strong> Plan<br />
Döneminden bu yana 1996 yılı hariç üçüncü en büyük dilimi almaktadır. Petkim ve<br />
Tüpraş gibi imalat sektörünün <strong>İzmir</strong> ölçeğindeki temel taşlarını ve genelde büyük ve<br />
süreli yatırımları kapsamaktadır. Modernizasyon ve yenileme projeleri her yıl yatırım<br />
programlarında yer almakta, ancak projeleri tamamlamaya yetecek tutarlar yıl<br />
yatırımı içinde yer almamaktadır. Bu durum, üretim sistemlerinin teknolojiye ayak<br />
uyduramaması sonucunu doğurmaktadır. İmalat sektörü içinde Petkim ve Tüpraş<br />
her dönem en büyük payı almakta olup, bunların yanında dönemler itibariyle Petrol<br />
Ofisi, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu Genel Müdürlüğü, Etibank Genel<br />
Müdürlüğü, TZDK, Gemi Sanayi AŞ Genel Müdürlüğü, İller Bankası ve SEKA Genel<br />
Müdürlüğü yatırım programları içine küçük paylarda da olsa girmektedirler. Bunlar<br />
daha ziyade kısa vadeli yatırımlardır.<br />
13
İmalat sektörünün tüm kamu yatırımları içindeki payı 1994 krizinden sonra büyük<br />
bir düşüş göstermiş, I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminin ilk yıllarına oranla yaklaşık %<br />
10’una gerilemiştir. Bunu takiben düşük bir artış oranıyla II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi<br />
sonuna doğru 2001 yılında 70 milyon dolar civarına ve 2002 yılında 85 milyon dolar<br />
civarına çıkmasına rağmen, I. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başındaki (1992) 144 milyon<br />
dolarlık değeri yakalayamamıştır.<br />
İmalat sektörünün 1999 krizi etkisinden dolayı sektörler içindeki payı azalmıştır.<br />
İmalat sektörü yatırım oranında 2002 yılında 2001 yılına göre % 6’lık bir azalış<br />
olmasına rağmen, değerde yaklaşık 15 milyon dolarlık bir artış olmuştur. Bu da 2002<br />
yılının toplam yatırım ödeneğinin 2001 yılına göre yaklaşık 1,7 katı olmasıyla ilgili bir<br />
durumdur. Kriz dönemleri haricinde imalat sektöründeki yatırım paylarının<br />
düşüşüne karşın, ulaşım sektöründe oransal bir artış görülmüştür.<br />
Ulaştırma<br />
Kamu yatırımlarının ödeneklerinin sektörel dağılımında ulaşım sektörü ikinci en<br />
büyük dilimi almaktadır. Her yıl % 20 ile % 45 arasında değişen yüzdeleri ile yıllık<br />
toplam kamu yatırım projeleri ödenekleri içinde yaklaşık ¼ ile ½ arasında bir yer<br />
kaplamaktadır. Sadece kriz dönemlerinde diğer sektörlerde de olduğu gibi bir düşüş<br />
yaşanmış, ancak sektörel payın çok olması krizin etkisinin tolere edilmesini<br />
sağlamıştır. I. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başında sektörel pay ve yatırım değeri açısından<br />
imalat sektörü ile göreceli bir eşitliğe sahipken zaman içinde imalat sektörü aleyhine<br />
bir artış içine girmiş, sadece 2001 yılında sektörel paylar açısından bir yakınlaşma<br />
görülmüştür. <strong>Stratejik</strong> plan dönemleri itibariyle ulaştırma sektörü II. <strong>Stratejik</strong> Plan<br />
Döneminin son yılı olan 2002 dışında, diğer kamu hizmetleri toplamından daha<br />
düşük pay alırken, 2002 yılında 2 misli pay almıştır. Aynı yıl ulaştırma sektörü aldığı<br />
% 45’lik payla ve 249 milyon dolarla I. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başından bu yana 10 yıl<br />
içinde ödeneğini yaklaşık 1,65 katına çıkararak madencilik gibi kendi içinde bir<br />
gelişim göstermiştir.<br />
Ulaştırma sektörü içindeki, yatırımcı kuruluşların başında Karayolları 2. Bölge<br />
Müdürlüğü gelmektedir. Bunu takiben Köy Hizmetleri İl Müdürlüğü tarafından Özel<br />
İdare kaynaklı asfalt kaplama büyük pay almaktadır. Üçüncü etkin kuruluş olan<br />
Türk Telekom’un telefon şebekesi tesisi, ilavesi ve projelendirmesi gelmekte olup,<br />
proje tutarları ve yıl yatırımları dengeli bir biçimde harcanmıştır. Bir başka deyişle<br />
genelde ayrılan proje tutarı kadar yatırım yapılmıştır. Karayolları ve DLH yatırımları<br />
arasında yatırım kapsamında alınıp pay ayrılmayan proje 2002 yılı itibariyle<br />
Balıklıova Mordoğan yolu olarak görülmekte iken, 2000 yılı itibariyle sayısal olarak<br />
daha çok yatırımın yer aldığı görülmektedir. 1997 yılı itibariyle, 1991 yılında yatırıma<br />
alınan Doğalgaz Ege İletim Hattının 1997 yılında bitmesi gerekirken, 2002 yılında<br />
tamamlandığı görülmüştür. 1997 yılında LNG İthal Terminalinin inşasına başlanıp 2<br />
yıl içinde bitmesi programlanmış iken 2003 yılı itibariyle inşaatının devam ettiği<br />
görülmüştür. Bu kapsam içinde Konya <strong>İzmir</strong> Doğalgaz İletim Hattı Etüdü 2000<br />
yılında tamamlanması hedeflenmesine karşın, 2003 yılında yatırımı hala devam eder<br />
durumdadır.<br />
14
Menemen Aliağa çift hatlı demiryolu inşaatı 1989 yılından bu yana yeterli yatırım<br />
alamadığı için hala devam etmektedir. Planlama alanının makro yatırımları arasında<br />
görülen Kuzey Ege Liman Etüdü 1994-1996 yılları arasında yatırım kapsamında yer<br />
almakta olup, 1997 programında da görülmektedir. Sonra sadece 2000 yılında tekrar<br />
yatırım programında yer almıştır. Proje tutarının tam harcanmamasının gerekçesi ise<br />
ÇED araştırmasının devam etmesi olarak açıklanmaktadır.<br />
Otoyol projeleri kapsamında <strong>İzmir</strong> Çevre Yolu ve Aydın Otoyolu 1985 başlama ve<br />
2004 bitiş tarihli olmasına karşın, 2002 yılı yatırım programındaki proje tutarının %<br />
3,5’unun harcanmış olmasından hareketle, geriye kalan % 13’lük yatırım tutarının<br />
her yıl aynı payda ayrılması durumunda, bu güne kadar yapılan harcamalar<br />
çıkarıldığında, en erken 2007-2008 yıllarında tamamlanacağı ortaya çıkmaktadır.<br />
1992 yılında % 24 payı, 1993 yılında % 31’e çıkmış ve bu durum 1992 yılında 150<br />
milyon dolarlık yatırım ödeneğinin 32 milyon dolar artmasını sağlamıştır. 1993<br />
yılından 1996 yılına gelindiğinde ödeneğin % 20’lik bir paya gerilediği ve 1993<br />
yılındaki 182 milyon doların yarısına indiği görülmektedir. I. <strong>Stratejik</strong> Plan<br />
Döneminden itibaren 1994 krizi sonrası olan 1996 yılında % 20’lik bir orana<br />
gerilemiş ancak bu durum % 30’luk bir orana sahip olduğu 1997 yılı ile<br />
kıyaslandığında yatırım büyüklüğünün değiştirmediğini göstermektedir. Bu gerileme<br />
1997 yılından 2001 yılına gelindiğinde de devam etmiş ve oransal olarak % 5 ve tutar<br />
olarak da 15 milyon dolarlık bir azalmayla 78,5 milyon dolar olarak gözlenmiştir.<br />
Ancak 2001 yılından 2002 yılına gelindiğinde bu azalmanın durduğu ve gerek oransal<br />
olarak % 20 bir artışla % 45’e ulaşarak, gerekse de tutar olarak % 216’lık bir artışla<br />
249 milyon dolara erişerek 2002 yılının toplam sektörel kamu yatırım projeleri<br />
ödeneklerinin yaklaşık yarıya yakınını elde etmiştir.<br />
Diğer Kamu Hizmetleri<br />
Sektörel kamu yatırım projeleri ödenekleri içinde payı çok yüksek olan Diğer Kamu<br />
Hizmetlerinin, I. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başından II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi sonuna<br />
kadar olan dönemde, yıllara göre sektörler arasında % 22 ile % 64 arasında bir<br />
değişim göstermektedir. Diğer Kamu Hizmetleri 1992 yılında sektörler arasında %<br />
29’luk payla yaklaşık 182 milyon dolarlık bir ödenek almıştır. 1993 yılında % 1’lik bir<br />
gerileme ile % 28’e inmiş ve 167 milyon dolar almıştır. 1994 kriziyle birlikte II.<br />
<strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başı olan 1996 yılında, hem aynı yıl içinde hem de bu 10 yıllık<br />
süreçte en yüksek pay olan % 64’ü yakalamıştır. Bu payla birlikte yaklaşık 309<br />
milyon dolarlık bir ödenek elde etmiştir. Bu değer bir sonraki yılın (1997) kamu<br />
yatırım projeleri ödeneklerinin toplamına eşittir. 1997 yılında Diğer Kamu<br />
Hizmetlerine ayrılan pay, tüm sektörel kamu yatırım projeleri ödeneklerinin<br />
toplamının % 67’sine gerilemesi nedeniyle oldukça düşmekle birlikte oransal olarak<br />
% 39’luk bir pay almış ve yaklaşık 120 milyon dolarlık bir ödenek ayrılmıştır. 2001<br />
yılına gelindiğinde % 37’lik bir payla 112 milyon dolar ödenek almıştır. 2002 yılında<br />
tüm sektörlere ayrılan kamu yatırım projeleri ödeneklerinin toplamının bir önceki yıla<br />
nazaran % 173’üne çıkması, aynı yıl içinde payı azalarak % 22 olan Diğer Kamu<br />
Hizmetlerinin, 120 milyon dolarlık ödeneği elde etmesini sağlamıştır.<br />
15
1996 yılı yatırımlarında en büyük paya raylı sistem yapımı sahip olmuştur. Ağırlıklı<br />
olarak <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi ve İZSU yatırımlarıyla, İller Bankasının ilçe ve<br />
belde ölçeğindeki içme suyu, kanalizasyon ve harita yatırımları büyük yer<br />
tutmaktadır. Diğer Kamu Hizmetlerinin sektörel değerlendirmesinde Ege, Dokuz<br />
Eylül Üniversiteleri ve Yüksek Teknoloji Enstitüsünün yatırımları da büyük pay<br />
almaktadır.<br />
2000 yılı ve sonrasında Bergama, Ödemiş, Tire Organize Sanayi Bölgelerine ağırlık<br />
verildiği ve yatırımların bir kısmı kamulaştırma olmak üzere, bu yönde yoğunlaştığı<br />
görülmektedir. Bunun yanında Kemalpaşa ve Menemen Serbest Bölgesi Arıtma<br />
Tesislerinin de aynı kapsam içinde yer aldığı görülmektedir.<br />
Tablo 7.8 II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi <strong>İzmir</strong> İli<br />
Yatırım Harcamaları<br />
Kamu Yatırım Proje Tutarı Ve<br />
YILLAR Yatırım Tutarı<br />
(Milyon TL)<br />
Proje Tutarı<br />
(Milyon TL)<br />
Yatırım Tutarı<br />
(Milyon TL)<br />
Proje Tutarı<br />
(Milyon TL)<br />
Gerçekleşme<br />
Oranı (%)<br />
1996 39.579.190 380.216.067 491.789.140 4.724.354.709 10<br />
1997 47.275.430 601.613.523 3.084.454.231 39.251.877.275 08<br />
1998 219.841.114 1.918.932.049 6.936.656.302 72.763.993.971 11<br />
1999 309.701.560 3.522.527.104 7.474.268.807 85.011.888.396 9<br />
2000 331.059.731 3.653.739.663 5.304.143.872 58.539.166.887 9<br />
2001 390.761.681 6.432.287.627 3.128.851.844 51.503.706.684 6<br />
2002 842.274.410 11.225.952.380 5.544.868.586 73.902.792.202 8<br />
TOPLAM 2.180.493.116 27.735.268.413 31.965.032.782 385.697.780.124 8<br />
II. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İZMİR İLİ<br />
KAMU YATIRIM PROJE TUTARI VE YATIRIM HARCAMALARI<br />
100.000.000.000<br />
80.000.000.000<br />
60.000.000.000<br />
40.000.000.000<br />
20.000.000.000<br />
TUTAR $ 0<br />
1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002<br />
YATIRIM TUTARI $ PROJE TUTARI $<br />
16
II. STRATEJİK PLAN DÖNEMİ İZMİR İLİ<br />
KAMU YATIRIM PROJE TUTARI VE YATIRIM HARCAMALARI<br />
12.000.000.000<br />
10.000.000.000<br />
8.000.000.000<br />
6.000.000.000<br />
4.000.000.000<br />
2.000.000.000<br />
TUTAR 0<br />
MİLYON TL 1996 1997 1998 1999 2000 2001 2002<br />
YATIRIM TUTARI MİLYON TL<br />
PROJE TUTARI MİLYON TL<br />
7.2 Makro Kamu Yatırımlarının Sektörler İtibarıyla Değerlendirilmesi<br />
<strong>İzmir</strong> ili kamu projelerinin yıllar itibarıyla toplam proje tutarları artış gösterirken yıl<br />
ödenekleri aynı oranda artış gösterememiştir. Bununla beraber 2002 yılına<br />
gelindiğinde yatırımlarda ortaya çıkan belirgin artış ileriki yıllar için sektör bazında<br />
ödenek tahsisinin artacağı kanaatini ortaya çıkarmaktadır. Bu yıla kadar gerek<br />
toplamda gerekse sektör tanımlamaları için yapılan yatırımların proje tutarından çok<br />
uzakta kalması makro gelişim trendlerini olumsuz etkilemiştir. Özellikle yatırım<br />
açısından büyük meblağlar ayrılan projelerin yıllar itibarıyla gerçekleşen ortalama<br />
sektörel yatırım tutarı proje tutarına oranla % 7 ila % 10 arasındadır. Bu oranın<br />
sektörel dağılımın üzerinde olması gelişim trendinin son yılda ivme kazandığını<br />
göstermektedir. II. <strong>Stratejik</strong> Plan Dönemi başında ana kamu projeleri ödenek talebi ve<br />
ayrılan ödenek oransallığı içinde 2003 yılı olarak bu tür projeler sayı olarak<br />
çoğalmıştır. Bunlar arasından 2002 yılındaki makro yatırımlardan proje tutarı 500<br />
trilyonun üstünde olanlar birinci grup olarak adlandırılmıştır. <strong>İzmir</strong> Çevre Yolu ve<br />
<strong>İzmir</strong>-Aydın Otoyolu, <strong>İzmir</strong>-Urla-Çeşme Otoyolu, Şehir içi Banliyö Sisteminin<br />
Geliştirilmesi, <strong>İzmir</strong> İçme Suyu 2. Merhale Müteferrik İşler, Büyük Kanal Projesi,<br />
İçme ve Kullanma Suyu Temini ilk bakışta belirlenmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Çevre Yolu ve <strong>İzmir</strong>-Aydın Otoyolunun proje tutarı yaklaşık 3 katrilyon TL’dir.<br />
Bunun % 80’i 2001 yılı sonuna kadar sarf edilmiş olup, 2002 yılında da % 4,8’i<br />
yapılmıştır.<br />
<strong>İzmir</strong>-Urla-Çeşme Otoyolunun da 2001 yılı sonuna kadar % 97’si, 2002 yılında %<br />
1,4’ü yapılmıştır. Bu proje makro açıdan bakıldığında 2003 yılında bitmiş olup, bazı<br />
donatılar yönünden ise bitirilme aşamasındadır.<br />
Şehir içi Banliyö Sisteminin Geliştirilmesi Projesi 2001 yılında başlamış olup, anılan<br />
yılın sonuna kadar herhangi bir yatırımda bulunulmamıştır. 2002 yılında yatırıma<br />
başlanmış ve % 16’sı bitmiştir.<br />
<strong>İzmir</strong> İçme Suyu 2. Merhale Müteferrik İşler Projesi 1999 yılında başlamıştır. 2001<br />
yılı sonuna kadar sadece % 0,7’si tamamlanmış olup, 2002 yılında da % 0,02’si<br />
yapılmıştır.<br />
17
Büyük Kanal Projesinin 2001 yılı sonuna kadar % 46,9’u tamamlanmış, 2002 yılında<br />
sadece % 5,4’ü yapılmıştır. İçme ve Kullanma Suyu Temini Projesi ise Büyük Kanal<br />
Projesinin tersi olarak 2001 yılı sonuna kadar % 4,8, 2002 yılında ise % 41,6<br />
oranında tamamlanmıştır.<br />
Genellikle yukarıda belirtilen projeler İçme ve Kullanma Suyu Temini hariç 1999<br />
krizinden etkilenmiş görülmektedir. Bu altı projeden dördü 1992 yatırım<br />
programında da yer almakta olup 1990 öncesi başlatılmışlardır. Başlama tarihleri<br />
itibarıyla 1992 yılı <strong>İzmir</strong> İli Yatırım Projeleri Envanterine göre 1994-1997 yılları<br />
arasında tamamlanmaları planlanmıştır. Ancak 2002 yılında hala yapımlarına devam<br />
edilmektedir. Bu yıl itibarıyla tamamlanma süreleri belirtilmemekle beraber projelerin<br />
sürekliliği, her yıl yatırım programlarında yer almasını gerekli kılmaktadır. Burada<br />
önemli olan temel altyapı yatırımlarının tamamlanmış olmasıdır. Diğer iki projeden;<br />
<strong>İzmir</strong> İçme Suyu 2. Merhale Müteferrik İşler Projesi 1999 yılında, Şehir içi Banliyö<br />
Sisteminin Geliştirilmesi Projesi ise 2001 yılında başlamıştır.<br />
Diğer yatırım grubu, proje tutarı 500 trilyonun altında olan yatırımları<br />
kapsamaktadır. Bu gruptaki projeler de ikinci grubu oluşturmaktadır. Bunlar;<br />
Bakırçay-Kınık, K. Menderes, Beydağ, Aşağı Gediz, Petkim Genel Müdürlüğü<br />
Modernleştirme ve Yenileme Yatırımları, <strong>İzmir</strong> Elektrik Şebekesi, Menemen-Aliağa-<br />
Basmane-Alsancak-Cumaovası Elektrifikasyon, Sinyalizasyon ve Telekom Tesisleri,<br />
Karacabey-<strong>İzmir</strong> Doğal Gaz İletim Hattı Projeleridir.<br />
<strong>İzmir</strong>’e ve Aliağa’ya doğal gaz taşıyacak Karacabey-<strong>İzmir</strong> Doğal Gaz İletim Hattı 1998<br />
yılında projeye alınmış ve 2001 yılında bitmesi planlanmıştır. Ancak 2001 yılı sonuna<br />
kadar % 98,8’i bitmiştir. 2002 yılı yatırım programına da dahil edilip % 1,2’si<br />
tamamlanmış ve proje 2002 yılında bitmiştir.<br />
Yukarıda bahsedilen ikinci grup projeleri iki gruba ayırmak da mümkündür. İlk<br />
olarak % 40’ından azı tamamlanmış projeler, ikinci olarak ise en az % 70’i<br />
tamamlanmış projeler belirlenmektedir. % 40’ından azı tamamlanmış projelerin<br />
başında Petkim Genel Müdürlüğünün yapmış olduğu yatırımlar gelmektedir. Diğerleri<br />
ise Bakırçay-Kınık ve K. Menderes Beydağ Projeleridir. Bunun dışındaki projelerin en<br />
az % 70’i tamamlanmış durumdadır.<br />
Bu tür projelerin makro planlama hedefleri içinde kalkınma dinamiğini harekete<br />
geçirmede büyük payları bulunmakta ve üç temel sektörü kavradığı görülmektedir.<br />
Sulama projeleri dengeli olarak kuzey ve güney havzaları kapsamaktadır. Sanayi<br />
yatırımları stratejik planlama alanının sanayi odağı olarak kabul edilen Aliağa<br />
yöresinde yoğunlaşmıştır. Hizmet sektöründe ise ulaşım ve enerji temini ana<br />
yatırımları oluşturmaktadır.<br />
18
Tablo 7.9 Sektörler İtibarıyla Kamu Yatırımları<br />
Sektörler İtibarıyla <strong>İzmir</strong>’deki Makro Kamu Yatırımları 1996 1998 2000 2002<br />
SEKTÖR İSMİ YIL YATIRIMCI KURULUŞ YATIRIM YERİ YATIRIM ADI YATIRIMIN KONUSU BAŞ.– BİTİŞ BAŞ.– BİTİŞ BAŞ.– BİTİŞ BAŞ.-BİTİŞ<br />
TARİHLERİ TARİHLERİ TARİHLERİ TARİHLERİ<br />
TARIM 1996 DSİ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Seferihisar Depolama-Sulama 1986-1996 -- -- --<br />
TARIM 1998 Köy Hiz. İl Müd. Muhtelif Sulama-Toprak Toplamı Tarımsal Altyapı ** 1990-2002 1990-2002 1990-2006<br />
TARIM 2000 DSİ 2. Bölge Müd. <strong>İzmir</strong>-Ödemiş Ödemiş-Aktaş Baraj ve Tesisleri Depolama-Sulama 1995-1999 1995-2003 1995-2004 1995-2004<br />
TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Taşkın Projesi Taşkın 1963-1998 1963-2000 1963-2003 1963-2005<br />
TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Seferihisar Gümüşsu-Ürkmez Prj.(Kavaklıdere Brj) Sulama 1984-1998 1984-2000 1984-2002 1984-2004<br />
TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Bergama Bakırçay-Kınık Projesi (Sol Sahil Sula.) Sulama 1986-2000 1986-2002 1986-2004 1986-2006<br />
TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Ödemiş K. Menderes Projesi Taşkın 1986-2000 1986-2002 1986-2004 1986-2006<br />
TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Ödemiş K. Menderes- Beydağ Projesi Sulama 1991-2001 1991-2004 1991-2005 1991-2007<br />
TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Menemen Aşağı Gediz Projesi Sulama + Taşkın 1963-2001 1963-2002 1963-2004 1963-2005<br />
TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. <strong>İzmir</strong> II.Bölge Drenaj İşleri Sulama -- 1988-1999 1988-2003 1988-2003<br />
TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. <strong>İzmir</strong> ve ilçeleri Taşkın Koruma Taşkın ** 1991-2000 1991-2004 1991-2006<br />
TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. <strong>İzmir</strong> ve ilçeleri Taşkın ve Teressubat Kontrolü Taşkın ** 1987-2000 1987-2003 1987-2005<br />
TARIM 2002 DSİ 2. Bölge Müd. Karaburun Göletler (Karaburun-Mordoğan Göleti ) Sulama -- 1997-2000 1997-2002 1997-2004<br />
TARIM 2002 DLH İnş. Gn. Müd. Karaburun Mordoğan Balıkçı Barınağı İnşaatı Dalgakıran ve Rıh. İnş. 1991-1999 1991-1999 1991-2001 1991-2002<br />
TARIM 2002 DLH İnş. Gn. Müd. Güzelbahçe Güzelbahçe Balıkçı Barınağı İkmal İnş. Mend.On. ve Rıh. İnş. 1994-1997 1994-2000 1994-2001 1994-2003<br />
TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Bergama Sulama Göletleri (Göçbeyli ) Sulama ** 1994-2000 1994-2002 1994-2006<br />
TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Seferihisar Sulama Göletleri (Ulamış, Ağalardere) Sulama ** 1993-2000 1993-2001 1993-2006<br />
TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Torbalı Sulama Göletleri (Karakızlar) Sulama ** 1994-2000 1994-2002 1994-2006<br />
19
TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Bergama-Kınık Bakırçay Ovası, Göçbeyli, Kınık Sul. Arazi Tapulaştırma ** 1990-1999 1990-2001 1990-2005<br />
TARIM 2002 Köy Hizmet. İl Müd. Dikili Altınova Sulaması Arazi Tapulaştırma ** 1997-2000 1997-2005 1997-2005<br />
MADENCİLİK 2000 TEKEL Genel Müd. Çiğli Çamaltı Tuz Yıka. Tes. İyileş. Yat. Tesis İyileş., Şeb. Tevsii 1994-1997 1994-1999 1994-2000 **<br />
İMALAT 1996 İller Bankası Gn.Müd. <strong>İzmir</strong> Bademli Şişeleme Tesisleri Şişeleme Tesisi 1993-1996 -- -- --<br />
İMALAT 1996 Etibank Genel Müd. Cumaovası Araştırma Merkezi Makine ve Cihaz Alımı 1985-1996 -- -- --<br />
İMALAT 1996 T.Gemi Sn AŞ Gn.Müd. <strong>İzmir</strong> Alaybey Tersanesi Rıh.Yap. ve Derinkuyu Aç. 1992-1996 1992-1998 -- --<br />
İMALAT 1998 TEKEL Genel Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Y.T. Bakım ve İşleme Tesisi (1) İşleme 1976-1998 1976-1999 ** **<br />
İMALAT 2000 İller Bankası Gn.Müd. Menemen Harmandalı Mezbaa Yapımı Mezbaa -- 1997-1999 1998-2001 1998-2003<br />
İMALAT 2000 İller Bankası Gn Müd. Menemen Menemen Mezbaa Yapımı Mezbaa -- 1998-2000 1997-2001 1998-2003<br />
İMALAT 2002 Petkim Genel Müd. Aliağa Modernleştirme ve Yenileme Prj. İyileştirme ve Modern. 1989-1997 1989-2000 1989-2001 1990-2003<br />
İMALAT 2002 TÜPRAŞ <strong>İzmir</strong> Müd. Aliağa Modernleştirme ve Yenileme Prj. Kükürt Giderme , Modern. 1994-1999 1994-2001 1994-2003 1997-2004<br />
ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Piyale SF6 TM. 1992-1997 ** ** **<br />
ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Ilıca SF6 TM. 1992-1997 1992-1998 -- --<br />
ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Piyale-Bornova Kablosu 1993-1996 ** ** **<br />
ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Bostanlı Şemikler Kablosu 1994-1996 ** ** **<br />
ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Işıklar TM'de Trafo Değişimi 1995-1996 1995-1998 -- --<br />
ENERJİ 1996 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Soma- Aliağa 380 KV. EİH 1996-1998 -- -- --<br />
ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> Urla 1 DM. Tevsii ve Fider İlavesi 1994-1997 1994-1998 1994-2000 1994-2002<br />
ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. Kemalpaşa Kemalpaşa Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1988-1997 1988-1999 1988-2000 **<br />
ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. Menemen Menemen Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1988-1997 1988-1999 1988-2000 2001-2003<br />
ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. Ödemiş Ödemiş Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1989-1997 1989-1999 1989-2000 1989-2003<br />
ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. Dikili Dikili Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1990-1997 ** ** **<br />
20
ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> Dağıtım Otomasyon Sistemleri 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003<br />
ENERJİ 1996 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> Master Planlama 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003<br />
ENERJİ 1998 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Üniversite TM 1996-1998 1996-1999 ** **<br />
ENERJİ 1998 TEAŞ Genel Müd. Bornova Çevre Hatları Üniversite TM İrtibatı -- 1998-1999 1998-2000 1998-2002<br />
ENERJİ 2000 TEAŞ Genel Müd. Aliağa Aliağa Fuel-Oil Santrali 1996-2000 1996-2003 1996-2004 **<br />
ENERJİ 2000 TEAŞ Genel Müd. Muhtelif Soma-Aliağa EİH Teli Fib.Optikli -- 1998-1999 1998-2001 **<br />
ENERJİ 2000 TEAŞ Genel Müd. Aliağa Aliağa TM'de Fider (Soma) -- 1998-1999 1998-2001 **<br />
ENERJİ 2000 TEAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Tahtalı (DSİ) - Alaçatı EİH -- -- 2000-2001 **<br />
ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Beydağ Beydağ Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1986-1999 1986-1998 1986-2000 --<br />
ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Kınık Kınık + Poyracık Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1986-1996 1986-1998 1986-2000 --<br />
ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Selçuk Selçuk Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1986-1996 1986-1998 1986-2000 --<br />
ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Bergama Bergama Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1989-1997 1989-1999 1989-2000 1989-2003<br />
ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. Çeşme Çeşme Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1989-1997 1989-1999 1989-2000 1989-2003<br />
ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> SCADA 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003<br />
ENERJİ 2000 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> Köy Şebekeleri Ek Tesisler -- ** 1997-2000 --<br />
ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. Bornova Işıklar TM’de Fider İlavesi ve Tad. Fider İlavesi ve Tad. -- -- 2000-2002 2000-2003<br />
ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. Aliağa Aliağa TM’de Fider İlavesi ve Tad. Fider İlavesi ve Tad. -- -- 2000-2002 2000-2002<br />
ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. <strong>İzmir</strong> - Manisa Aliağa - Manisa EİH Mevcut Hat Yerine -- -- -- 2001-2003<br />
ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. <strong>İzmir</strong> - Manisa Işıklar - Manisa EİH Toprak Telli, Fiber Opt. -- -- -- 2001-2003<br />
ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. Karşıyaka Şemikler GİS TM -- -- 2000-2001 2000-2003<br />
ENERJİ 2002 TEİAŞ Şeb. Müd. Torbalı Aslanlar - Işıklar EİH Mevcut Hat Yerine -- -- 2000-2001 2000-2003<br />
ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Bergama Bergama II. TM.- Dikili TM.ENH. -- -- -- 2001-2002<br />
21
ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Tire Tire Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1988-1997 1988-1999 1988-2000 1988-2002<br />
ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Torbalı Torbalı Şebeke Tevsii (DAPT) Şebeke Tevsii 1989-1997 1988-1999 1988-2000 1988-2002<br />
ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Menderes Menderes Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1990-1997 1990-1999 1990-2000 1990-2002<br />
ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Urla Urla Şebeke tevsii Şebeke Tevsii 1991-1997 1991-1999 1991-2000 1991-2002<br />
ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Aliağa Aliağa Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1992-1997 1992-1999 1992-2000 1992-2002<br />
ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Foça Foça Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1989-1997 1989-1999 1989-2000 1989-2003<br />
ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Elektrik Şebekesi Şebeke Tevsii 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003<br />
ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Menemen Asarlık Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii 1996-1996 1996-1999 1996-2000 1996-2003<br />
ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Kemalpaşa Bağyurdu Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii -- 1998-1998 1998-2000 1998-2003<br />
ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. Bayındır Bayındır Şebeke Tevsii Şebeke Tevsii -- 1998-1999 1998-2001 1998-2003<br />
ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> Küçük Ek Tesis Şebeke Tevsii -- -- -- 2002-2002<br />
ENERJİ 2002 TEDAŞ Müd. <strong>İzmir</strong> İdame Yenileme Yatırımları İdame-Yenileme -- -- -- 2002-2002<br />
ENERJİ 2002 EÜAŞ Genel Müd. Aliağa Aliağa Gaz Tribünleri Etüt-Rehabilitasyon -- 1998-1999 1998-2001 1998-2003<br />
ULAŞTIRMA 1996 TCK Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Aliağa – Çiğli - Cumaovası <strong>İzmir</strong> Şehir Geçişi 1968-1996 1968-1998 -- --<br />
ULAŞTIRMA 1996 TCK Kamu Ortak. F. Muhtelif Otoyol Etütleri ( İstanbul-<strong>İzmir</strong>) Etüt Proje (385 km) 1992-1998 ** ** **<br />
ULAŞTIRMA 1996 DLH İş Müd. <strong>İzmir</strong> Adnan Menderes Havaalanı İş. Elek. Elekt. 1995-1999 ** ** **<br />
ULAŞTIRMA 1996 TCDD Genel Müd <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong>- Cumaovası-H.Pınar ve Als. Yeni Yol Yap.(16 km) 1992-1996 ** ** **<br />
ULAŞTIRMA 1996 BOTAŞ Genel Müd Muhtelif Doğalgaz Ege İletim Hattı DGBH'nin Uzatılması 1991-1997 ** ** **<br />
ULAŞTIRMA 1996 DLH İş Müd. <strong>İzmir</strong> Körfez Taraması Tarama 1985-1997 1985-1999 ** **<br />
ULAŞTIRMA 1996 İBŞB <strong>İzmir</strong> Raylı Sistem Yapımı ( 9,2 km F.Altay-Basmane) 1990-1997 ** ** **<br />
ULAŞTIRMA 1998 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> - Torbalı - Selçuk Yolunda Köprü yapımı -- 1998-1999 ** **<br />
ULAŞTIRMA 1998 TCDD 3.Böl.Baş Müd. <strong>İzmir</strong>-Manisa Basmane Afyon Yol Yenilemesi Yol Yenilemesi -- 1998-1998 ** **<br />
22
ULAŞTIRMA 1998 TCDD 3.Böl.Baş Müd. <strong>İzmir</strong> H.pınar - Als. Yeni Liman Bağlantısı Liman Demiryolu Bağlan. ** 1987-1998 ** **<br />
ULAŞTIRMA 1998 TCDD 3.Böl.Baş Müd. Alsancak Alsancak - Gar Alt-Üst Yapı İşl. Tevsii, Yenile., Tamamla. -- 1997-1998 ** **<br />
ULAŞTIRMA 1998 BOTAŞ Genel Müd. <strong>İzmir</strong>-Aliağa II.LNG İthal Terminali Boş. Depo., Boru Hattı Sis. -- 1997-2000 1997-2002 **<br />
ULAŞTIRMA 2000 Karayolları 2.Böl. Müd. Aliağa Aliağa- Ayvalık Kaplama Yapımı (96 km) -- 1998-2002 1998-2004 **<br />
ULAŞTIRMA 2000 DLH İnşaatı Gn.Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Limanı Tarama ve Tevsii Rıht.Saha Dolgu Kap.Ayd.Tar. 1991-1999 1991-2000 1991-2002 **<br />
ULAŞTIRMA 2000 BOTAŞ Genel Müd. Muhtelif Konya-<strong>İzmir</strong> Doğal Gaz İla. Hat. Et. Boru Hattı Sistemi Etüdü -- -- 1999-2000 --<br />
ULAŞTIRMA 2000 İBŞB <strong>İzmir</strong> Raylı Sistem Yap.( Üçyol-Bornova ) Yapım (11,3 km) ** 1990-1999 1990-2000 --<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> Menemen-Manisa Devlet yolu (34 km) 1994-1998 1994-1999 1994-2000 1994-2002<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> Bergama-Soma-Akhisar Devlet yolu (89 km) -- 1997-2002 1997-2005 1997-2005<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> Belevi-Selçuk-Meryem ana Devlet yolu (21 km) -- 1998-2001 1998-2001 1998-2002<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong>-Manisa Kaplama- Onarım (24 km) 1994-1998 1994-1999 1994-2002 1994-2005<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> Bornova- Turgutlu-Salihli Kaplama- Onarım (73 km) 1994-1999 1994-2000 1994-2003 1994-2005<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Çevre ve <strong>İzmir</strong> Aydın Otoyolu Otoyol (165 km) 1986-1999 1986-2001 1986-2003 1986-2004<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> - Urla - Çeşme Otoyolu Otoyol (109 km) 1985-1998 1985-1999 1985-2001 1985-2003<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> ( <strong>İzmir</strong> - Aydın) Ayr.- Ahmetbeyler İl yolu (31km) ** 1993-1999 1993-2001 1993-2003<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> ( <strong>İzmir</strong> - Çeşme) Ayr. Seferihisar İl yolu (22 km) -- 1998-2000 1998-2002 1998-2003<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> - Karaburun Devlet il Yolu Onar.(53 km) ** 1995-2000 1995-2002 1995-2003<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. <strong>İzmir</strong> Torbalı - Ödemiş - Kiraz Devlet il Yolu Onar.(91 km) -- -- 1998-2005 1998-2004<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. Karaburun Balıklıova - Mordoğan Yeni Ulaşım Yolu (17 km) -- -- -- 2001-2003<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. Dikili Çandarlı Grubu Köprüleri Köprü Yapımı -- -- -- 2001-2004<br />
ULAŞTIRMA 2002 Karayolları 2.Böl. Müd. Muhtelif İlçeler <strong>İzmir</strong> Grubu Köprüleri Köprü Bakım-Onarım -- -- -- 2001-2003<br />
ULAŞTIRMA 2002 DLH İnşaatı Gn.Müd. <strong>İzmir</strong> Menemen-Aliağa Çift Hat D.Y. Demiryolu İnş.(31,58 km) 1985-1997 1980-1999 1989-2001 1980-2003<br />
23
ULAŞTIRMA 2002 TCDD 3.Bölge Müd. <strong>İzmir</strong> Aliağa - Cumaovası Elektrifikasyon 79 km Çift, 2,5 Tek Hat 1992-1998 1992-2000 1992-2001 1992-2003<br />
ULAŞTIRMA 2002 BOTAŞ Genel Müd Muhtelif İller Karacabey- <strong>İzmir</strong> D.Gaz İletim Hattı Boru Hattı Sistemi -- 1998-1999 1998-2001 1998-2002<br />
ULAŞTIRMA 2002 BOTAŞ Genel Müd Muhtelif İller Nazilli - <strong>İzmir</strong> D.Gaz İletim Hattı Et. Boru Hattı Etüdü -- -- -- 2001-2003<br />
ULAŞTIRMA 2002 İBŞB <strong>İzmir</strong> Raylı Sistem Yapımı 2. Etap Etüt Uygulama -- -- 1999-2000 1999-2002<br />
ULAŞTIRMA 2002 İBŞB <strong>İzmir</strong> Şehir içi Banliyö Sist. Geliştirilmesi Yapım -- -- -- 2001-2005<br />
TURİZM 1996 TCK Genel Müd. <strong>İzmir</strong> Güzelbahçe -Seferihisar Kıyı Bandı İh. Yap. (38 km) 1973-1997 1973-1999 ** **<br />
TURİZM 1996 DLH İnşaatı Gn.Müd. Seferihisar Seferihisar (Ürkmez Yat Limanı İnş) Altyapı ( 300 ) 1994-1997 ** ** **<br />
TURİZM 1996 DLH İnşaatı Gn.Müd. Çeşme Çeşme Balıkçı Brn. Yat L. Olarak Geliş. Altyapı (400) 1994-1997 1994-1999 ** **<br />
TURİZM 1996 DLH İnşaatı Gn.Müd. Çeşme Ilıca Yat Limanı Altyapı (180) 1995-1998 1995-2000 ** **<br />
TURİZM 1996 Turizm Bakanlığı <strong>İzmir</strong> ATAK Projesi Proje Uygulama 1989-1998 ** ** **<br />
TURİZM 1998 DLH İnşaatı Gn.Müd. <strong>İzmir</strong> Çeşme - Dalyanköy Yat Yanaşma Altyapı 1994-1997 1994-1998 ** **<br />
TURİZM 1998 İller Bankası Gn.Müd. Çeşme Otel ve Kaplıcalar (Alaçatı) İnşaat 1993-1998 1993-1999 ** **<br />
TURİZM 2000 Turizm Bakanlığı Foça Foça Kanalizasyon Arıtma Projesi Etüt Proje - İnşaat -- -- 1999-2001 **<br />
TURİZM 2000 Turizm Bakanlığı Çeşme Çeşme Alaçatı Çevre Koruma Prj. Etüt Proje - İnşaat -- -- 1999-2001 **<br />
TURİZM 2000 Turizm Bakanlığı Muhtelif KEİ.OECD.AB.ETC. Kap.Tur.Gel. Proje Uygulama 1993-1997 1993-2002 **<br />
TURİZM 2000 DLH İnşaatı Gn. Müd. Foça Eski Foça Yat Limanı Altyapı (250 Yat) 1995-1998 1995-2000 1995-2003 **<br />
TURİZM 2002 DLH İnşaatı Gn.Müd. Seferihisar Sığacık Yat Limanı Altyapı (150 Yat) 1995-1999 1995-2000 1995-2001 1995-2003<br />
KONUT 1998 T.Emlak B. A.Ş Gn Müd. Karşıyaka Mavişehir Projesi Konut-<strong>Ticaret</strong> Mrkz. İnş. ** 1994-1999 ** **<br />
DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Urla Urla İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1987-1996 -- -- --<br />
DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Selçuk Selçuk İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1989-1996 -- -- --<br />
DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Dikili Dikili İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1987-1996 -- -- --<br />
DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Seferihisar Gümüldür İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1992-1997 ** ** **<br />
24
DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Menemen Menemen İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1990-1997 ** ** **<br />
DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Menderes Menderes İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. 1993-1998 1993-1998 -- --<br />
DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Kanalizasyon Projesi Ana Kuşaklama Kolle. 1982-1998 1982-1998 -- --<br />
DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Çeşme Çeşme- Alaçatı Kanalizasyon Prj. Şebeke+Arıtma+ Deşarj 1986-1999 1986-1999 ** **<br />
DİĞER K. H. 1996 İller Bankası Gn. Müd. Menemen Menemen Bld. Katı Atık Yön. Etüt+ Yapım 1995-1997 1995-1999 ** **<br />
DİĞER K. H. 1996 San. ve Tic. Bakanlığı <strong>İzmir</strong> Çelik İş.K. Sanayi Sitesi İşyeri S. T. Ç. Ok.ss 1985-2000 ** ** **<br />
DİĞER K. H. 1998 DSİ Genel Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> İçme Suyu Projesi Depo.,İçme suyu,Is.Hat.,Arıt. 1972-2005 1972-2008 ** **<br />
DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Dikili Çandarlı İçme Suyu Projesi Kap.İs.De.Şe. ** 1987-1999 ** **<br />
DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Karaburun Mordoğan İçme Suyu Projesi Kap.İs.De.Şe. ** 1993-1999 ** **<br />
DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Bergama Zeytindağ İçme Suyu Projesi Kap.İs.De.Şe. ** 1996-1999 ** **<br />
DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Kemalpaşa Ulucak İçme Suyu Projesi De. Şeb. -- 1997-1999 ** **<br />
DİĞER K. H. 1998 İller Bankası 3.Böl Müd. Torbalı Torbalı Kanalizasyon Projesi Şebeke + Arıtma -- 1997-2003 ** **<br />
DİĞER K. H. 1998 Büyükşehir Bldiye Bşk. <strong>İzmir</strong> EVKA Altyapı Projesi Yapım 1996-1997 1996-1998 -- --<br />
DİĞER K. H. 1998 İZSU Genel Müdürlüğü <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> İçme Suyu Projesi Şeb.Pom.İst.Arıt.Ger.Test. 1988-1998 1988-2001 1988-2001 **<br />
DİĞER K. H. 1998 DEÜ Rektörlüğü Torbalı Torbalı'da Mermer Tekno. Geliş. Teknolojik Araştırma 1995-1997 1995-2000 1995-2000 --<br />
DİĞER K. H. 1998 Köy Hizmetleri İl Müd. Muhtelif Köy İçme Suyu Yapım Projeleri ** 1995-1999 1995-2001 1995-2003<br />
DİĞER K. H. 2000 Dış Tic. Müsteşarlığı Gaziemir Gaziemir Köprülü Kavşak Yapımı Etüt Proje - İnşaat 1995-1997 1995-2001 1995-2002 **<br />
DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi Arıtma (410 Hektar) 1991-1999 1991-2001 1991-2004 1991-2005<br />
DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı Menemen Organize Sanayi Bölgesi (Deri) Arıtma -- 1997-1999 1997-2004 1997-2002<br />
DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı Aliağa Küçük Sanayi Sitesi Altyapı (254 İşyeri) 1985-1999 1985-1999 1985-2002 **<br />
DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı <strong>İzmir</strong> Küçük Sanayi Sit. (Dökümcüler) Altyapı (100 İşyeri) -- -- 1997-2001 **<br />
DİĞER K. H. 2000 San. ve Tic. Bakanlığı <strong>İzmir</strong> Küçük Sanayi Sit. (Ayakkabıcılar) 1000 İşyeri Ç.Ok. -- -- 1998-2004 **<br />
25
DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Çeşme Çeşme-Alaçatı İçme Suyu Kap.İs., Göl. Ar. D. Şe. 1984-1998 1984-1999 1984-2000 --<br />
DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Ödemiş Ödemiş Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002<br />
DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Bergama Bölcek Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002<br />
DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Tire Tire Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002<br />
DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Foça Yeni Foça Kanalizasyon Şebeke+Arıt.+Deşarj -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002<br />
DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Karaburun Karaburun Kanalizasyon Şebeke+Arıt.+Deşarj -- 1997-2003 1997-2004 1997-2002<br />
DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menemen Asarlık Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- 1998-2003 1998-2005 1998-2002<br />
DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Görece Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- -- 1998-2005 1998-2002<br />
DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Kiraz Kiraz Kanalizasyon Şebeke+ Arıtma -- -- 2000-2005 2000-2002<br />
DİĞER K. H. 2000 İller Bankası 3.Böl.Müd. Karaburun Mordoğan Kanalizasyon Şebeke+ Arıt.+Deşarj -- -- 2000-2005 2000-2002<br />
DİĞER K. H. 2000 Ege Üniversitesi <strong>İzmir</strong> Atom.Skletron Pet. AR-GE Merkezi İnş., Mak., Teçhizat -- 1998-2000 1998-2002 **<br />
DİĞER K. H. 2000 İBŞB <strong>İzmir</strong> Doğalgaz Etüdü Etüd Uygulama Proje 1993-1998 1993-1998 -- --<br />
DİĞER K. H. 2000 İBŞB <strong>İzmir</strong> Katı Atık Yönetimi Etüd, Rehab, Trans İst. -- 1997-2000 1997-2001 **<br />
DİĞER K. H. 2000 Torbalı Belediyesi Torbalı Torbalı Belediyesi Kanal Projesi Koll. Şeb. Art. -- 1998-2000 1998-2000 --<br />
DİĞER K. H. 2002 DSİ 2. Bölge Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> İçme Suyu Müteferrik İşleri İçme Suyu -- -- 1999-2009 1999-2009<br />
DİĞER K. H. 2002 Köy Hizmetleri İl Müd. Torbalı Tahtalı Brj. Kor. Havzası Altyapı Prj. Tarımsal Altyapı -- -- 2000-2003 2000-2003<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Seferihisar İçme Suyu Art.Kap.İs.De.Şe. 1993-1998 1993-1999 1993-2001 1993-2002<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Ürkmez İçme Suyu Art.İs.De.Şe. 1993-1998 1993-1999 1993-2000 1993-2002<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Ödemiş Ödemiş İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. -- 1997-2000 1997-2001 1997-2002<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Bergama Bergama İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. -- 1998-2000 1998-2001 1998-2003<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Torbalı Ayrancılar İçme Suyu Kap.İs.De.Şe. -- -- 1999-2002 1999-2002<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Urla Urla Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1976-1999 1976-2000 1976-2003 1976-2004<br />
26
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Gümüldür Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1991-1999 1991-2001 1991-2003 1991-2004<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Özdere Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1991-1999 1991-2001 1991-2003 1991-2004<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Seferihisar Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1991-1999 1991-2001 1991-2003 1991-2004<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Ürkmez Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1991-1999 1991-2001 1991-2003 1991-2004<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Menderes Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1992-1998 1992-2000 1992-2003 1992-2004<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Foça Foça Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1992-1998 1992-1999 1992-2001 1992-2003<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Aliağa Aliağa Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1993-2000 1993-2001 1993-2003 1993-2005<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Dikili Çandarlı Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1993-2000 1993-2002 1993-2003 1998-2005<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menemen Menemen Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. 1993-2000 1993-2002 1993-2003 1993-2005<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Bayındır Bayındır Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. -- 1997-2003 1997-2004 1997-2005<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Tekeli Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. -- 1998-2003 1998-2005 1998-2006<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Menderes Oğlananası Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. -- 1998-2003 1998-2005 1998-2006<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Seferihisar Doğanbey-Payamlı Kanalizasyon Kanalizasyon Şeb. -- -- 2000-2003 2000-2004<br />
DİĞER K. H. 2002 İller Bankası 3.Böl.Müd. Aliağa Jeotermal Merkezi Isıtma Sistemi Isıtma Sistemi Et. -- -- -- 2001-2003<br />
DİĞER K. H. 2002 DEÜ Rektörlüğü <strong>İzmir</strong> Teknopark Projesi İnş., Mak., Teçhizat -- -- 2000-2003 2000-2003<br />
DİĞER K. H. 2002 DEÜ Rektörlüğü <strong>İzmir</strong> Tıp Multi Disiplinler Projesi Mak., Teçhizat, İleri Araş. -- -- -- 2001-2003<br />
DİĞER K. H. 2002 İYTE Rektörlüğü Urla Teknopark İnkübütör Merkezi İnş., Mak., Teçhizat -- 1998-1999 1998-2001 1998-2003<br />
DİĞER K. H. 2002 İYTE Rektörlüğü Urla <strong>İzmir</strong> Çevre Referans AR-GE Mrkz. İnş., Mak., Teçhizat -- 1998-2000 1998-2001 1998-2002<br />
DİĞER K. H. 2002 İYTE Rektörlüğü Urla Yüksek Teknoloji AR-GE Eğitim Mrkz. İnş., Mak., Teçhizat -- 1998-1999 1998-2001 1998-2002<br />
DİĞER K. H. 2002 İYTE Rektörlüğü Urla Jeotermal Enerji AR-GE Test Eğ. Mrkz. İnş., Mak., Teçhizat -- -- -- 2002-2002<br />
DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Bergama Organize Sanayi Bölgesi (175 hektar) -- -- 1999-2004 1999-2005<br />
DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi (300 hektar) -- 1997-2000 1997-2004 1997-2005<br />
27
DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Tire Organize Sanayi Bölgesi (400 hektar) -- 1997-2002 1997-2004 1997-2004<br />
DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Tire Küçük Sanayi Sitesi 200 İşyeri Ç.OK. Altyapı 1994-2000 1994-2002 1994-2002 1994-2002<br />
DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Kınık Küçük Sanayi Sitesi 150 İşyeri Ç.O. Altyapı -- ** 1997-2002 1997-2003<br />
DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Bergama Küçük Sanayi Sitesi 200 İşyeri Ç.OK. Altyapı -- -- 1999-2002 1999-2004<br />
DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Merkez Küçük Sanayi Sitesi 150 İşyeri Ç.O. Altyapı -- -- -- 2000-2004<br />
DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Dikili Küçük Sanayi Sitesi 95 İşyeri Altyapı -- -- -- 2001-2004<br />
DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Torbalı Küçük Sanayi Sitesi 100 İşyeri Altyapı -- -- -- 2001-2004<br />
DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Foça Küçük Sanayi Sitesi 100 İşyeri Altyapı -- -- -- 2001-2004<br />
DİĞER K. H. 2002 San. ve Tic. İl Müd. Bayındır Küçük Sanayi Sitesi 500 İşyeri Ç.OK. Altyapı -- -- -- 2001-2006<br />
DİĞER K. H. 2002 İZSU Genel Müd. <strong>İzmir</strong> İçme ve Kul. Suyu Temini Prj. İçme Suyu 1988-1998 ** 1988-2001 Proje var<br />
DİĞER K. H. 2002 İZSU Genel Müd. <strong>İzmir</strong> <strong>İzmir</strong> Büyük Kanal Projesi Şeb. Arttır., Mak.,Teçhizat 1988-2002 1988-2002 1988-2002 Proje var<br />
* : Makro Yatırımlar ölçeği .<br />
1996 yılı için 100 milyar TL,<br />
1998 yılı için 300 milyar TL ,<br />
2000 yılı için 500 milyar TL ,<br />
2002 yılı için 1 trilyon TL taban alınmıştır.<br />
** : İlgili yılın yatırımları arasında yer almamaktadır<br />
28
Tablo 7.10 Strateji Plan Dönemleri İtibarıyla 100 Trilyon TL Üzerindeki Yatırımların Proje Tutarı Ve Yatırım Harcamaları<br />
YATIRIM ADI<br />
PROJE TUTARI<br />
(MİLYON TL)<br />
2001 SONUNA KADAR<br />
YAPILAN TAHMİNİ<br />
HARCAMA (MİLYON TL)<br />
% 2002 YATIRIMI<br />
(MİLYON TL)<br />
% YATIRIMLARA<br />
HARCANAN<br />
TOPLAM YÜZDE<br />
Bakırçay Kınık Projesi (Sulama) 172.610.000 32.135.000 18 2.700.000 1,5 19,5<br />
K. Menderes Projesi (Sulama) 134.913.000 8.036.000 5,95 1.600.000 1,18 7,13<br />
Aşağı Gediz Projesi (Sulama + Taşkın) 105.014.000 82.796.000 78,84 55.000 0,05 78,89<br />
Petkim Genel Müd. Modernizasyon ve Yenileme Çalışmaları 694.582.000 110.954.000 15,97 80.496.000 11,58 27,58<br />
<strong>İzmir</strong> Elektrik Şebekesi 128.163.000 104.951.000 82 19.760.000 15,4 97,4<br />
<strong>İzmir</strong> Çevre Yolu ve <strong>İzmir</strong> Aydın Otoyolu 2.943.156.000 2.362.588.000 80,2 141.848.538.000 4,8 85<br />
<strong>İzmir</strong> – Urla - Çeşme Otoyolu (Çevre yolu Dahil) 1.683.800.000 1.643.800.000 97,6 23.838.845 1,4 99<br />
Menemen Aliağa Çift Hatlı Demiryolu İnşaatı ( 31,5 km Hat ) 110.662.000 83.808.000 75,7 7.003.000 6,32 82<br />
Aliağa – Cumaovası Elektrifikasyon 129.435.000 61.670.000 47,6 35.000.000 27 74,6<br />
Karacabey <strong>İzmir</strong> Doğal Gaz İletim Hattı 110.577.000 109.307.000 98,86 1.270.000 1,14 100<br />
Şehir içi Banliyö Sisteminin Geliştirilmesi 610.006.000 - - 97.974 16 16<br />
<strong>İzmir</strong> İçme Suyu II. Merhale Müteferrik İşler 601.208.000 4.189.000 0,7 150.000 0,02 0,72<br />
Büyük Kanal Projesi 1.454.089 547 682.259.138 46,9 79.152.007 5,4 52,3<br />
İçme ve Kullanma Suyu Temini Projesi 648.905 110 31.401.012 4,8 270.000.000 41,6 46,4<br />
“Strateji <strong>Planı</strong> Dönemleri İtibarıyla 100 Trilyon TL Üzerindeki Yatırımların Proje Tutarı ve Yatırım Harcamaları” tablosunda kabul edilen Yıllık<br />
Ortalama Dolar Kuru; 2001 yılı için: 1$ = 1.248.898 TL , 2002 yılı için: 1$ = 1.519.016 TL’dir.<br />
29
Tablo 7.11 Strateji Plan Dönemleri İtibarıyla 100 Trilyon Tl Üzerindeki Yatırımların Başlama Ve Varsayılan Bitiş Yılları<br />
YATIRIM ADI 1992 1996 2002<br />
BAŞ. - BİTİŞ TARİHİ BAŞ. - BİTİŞ TARİHİ BAŞ. - BİTİŞ TARİHİ<br />
Bakırçay Kınık Projesi (Sulama) 1986-1997 1986-2000 1986-2006<br />
K. Menderes-Beydağ Projesi (Sulama) 1991-1996 1991-2001 1991-2007<br />
Aşağı Gediz Projesi (Sulama + Taşkın) 1963-1996 1963-2001 1963-2005<br />
Petkim Genel Müdürlüğü Modernizasyon ve Yenileme Çalışmaları - 1994-1999 1994-2004<br />
<strong>İzmir</strong> Elektrik Şebekesi 1992-1992 1992-1998 1992-2003<br />
<strong>İzmir</strong> Çevre Yolu ve <strong>İzmir</strong> Aydın Otoyolu 1986-1994 1986-1999 1986-2004<br />
<strong>İzmir</strong> – Urla - Çeşme Otoyolu (Çevre yolu Dahil) 1985-1994 1985-1998 1985-2003<br />
Menemen Aliağa Çift Hatlı Demiryolu İnşaatı ( 31,5 km Hat ) 1980-1995 1980-1997 1980-2003<br />
Aliağa – Cumaovası Elektrifikasyon 1992-1994 1992-1998 1992-2003<br />
Karacabey <strong>İzmir</strong> Doğal Gaz İletim Hattı - - 1998-2002<br />
Şehir içi Banliyö Sisteminin Geliştirilmesi - - 2001-2005<br />
<strong>İzmir</strong> İçme Suyu II. Merhale Müteferrik İşler - - 1999-2009<br />
Büyük Kanal (<strong>İzmir</strong> Kanalizasyon) Projesi 1988-1997 1988-2002 -<br />
İçme ve Kullanma Suyu Temini Projesi 1988-1996 1988-1998 -<br />
30
7.3 Kamu Yatırımlarının Ekonomik Değerlendirilmesi<br />
Kamu yatırımlarının temel amacı bölgede özel sektör tarafından yapılamayacak ve<br />
karlılık amacı gütmeyen ülkenin tüm kesimlerini kucaklayan yatırımlar yapmaktır.<br />
Yaptığı bu yatırımlar ile hem toplum refahını yükseltmeyi hem de yörenin ekonomik<br />
faaliyetlerine katkıda bulunmayı amaçlar ve bu doğrultuda yatırımlar planlanıp<br />
uygulamaya başlanır.<br />
Ülkemizde çeşitli nedenlerle kamu yatırımlarının planlanması, başlanması, kaynak<br />
aktarımı ve zamanında bitirilmesi hep sekteye uğramaktadır. Bu sebeple de kamu<br />
yatırımlarının yörelere sağlaması düşünülen refah ve gelir katkısı gerçekleşmemektedir.<br />
Zira kaynakların etkin kullanılmamasının sonucu olarak ihtiyaç duyulan kamu<br />
yatırımları öngörülen sürede bitirilmemektedir.<br />
Strateji Plan alanı içinde öncelikli kamu projelerine ve bu projelerin tanımlarına diğer<br />
iki bölümde değinilmiştir. Burada ise bir bütün olarak 2002 yılında bu projelere ayrılan<br />
kaynakların payları ve etkileri üzerinde durulmaktadır. Sektörler bazında ayrılan paylar<br />
aşağıdaki tabloda verilmiştir. Bu pay miktarlarını referans kabul edip, yeni projelere<br />
başlanılmadığı varsayımıyla mevcut projelerin bitirilmesi öngörüleri de aynı tabloda<br />
verilmiştir. Bu işlem yapılırken yatırım değeri sıfırlanan sektörlerin kaynakları diğer<br />
sektörlere aktarılarak toplam kaynak miktarı muhafaza edilmiştir.<br />
Tablo 7.12 Mevcut Kamu Yatırımlarının Aktarılan Kaynakla Bitirilmesi Öngörüsü<br />
(Milyar TL.)<br />
Sektör<br />
Kalan<br />
Ayrılan Proje<br />
pay Miktarı 2003 2004 2005 2006 2007 2008<br />
Tarım 3.16 399,553 312,320 298,331 223,239 0 0 0<br />
Madencilik 100.00 0 0 0 0 0 0 0<br />
İmalat 18.39 572,098 443,161 314,224 185,287 0 0 0<br />
Enerji 75.28 18,050 0 0 0 0 0 0<br />
Ulaştırma 24.28 1,180,341 801,873 423,405 44,937 0 0 0<br />
Turizm 41.56 897 259 0 0 0 0 0<br />
Konut 47.59 695 64 0 0 0 0 0<br />
Eğitim 82.94 9,649 0 0 0 0 0 0<br />
Sağlık 26.92 43,354 27,383 11,411 0 0 0 0<br />
Diğer 8.90 1,869,373 1,686,707 1,504,041 1,321,375 951,352 108,563 -734,225<br />
<strong>İzmir</strong> 16.75 4,094,009 3,271,766 2,551,412 1,774,838 951,352 108,563 -734,225<br />
Muhtelif<br />
iller 17.70 87,375 68,587 49,798 31,010 12,221 0 0<br />
Toplam 16.78 4,181,384 3,340,352 2,601,210 1,805,847 963,573 108,563 -734,225<br />
Kaynak: <strong>İzmir</strong> Valiliği, 2002 <strong>İzmir</strong> İli Yatırım Projeleri Kitabından Faydalanılarak Düzenleşmiştir.<br />
Mevcut yatırımlar, kamu tarafından aktarılan kaynak aynı kalmak ve yeni yatırımlar<br />
planlanmamak suretiyle ancak 2008 yılında bitirilebilecek ve ayni yılda mevcut<br />
kaynaktan 734 trilyonluk harcama yeni projeler için kullanılabilecektir.<br />
31
Kamu yatırımlarının kamusallığının bazı dönemlerde politize edilmesi ekonomik olarak<br />
kayıplara sebep olmaktadır. Bunları yanlış yatırım ve yatırım önceliklerinde değişim<br />
olarak de belirtebiliriz. Özellikle makro yatırımlarda karşılaşılan değer kayıpları oransal<br />
olarak da büyüktür. Projelere yatırım yapılmaması ancak programda tutulması uğruna<br />
fasıllara konan sembolik değerlerin de toplamda yüksek bir yekün yarattığı ortadadır.<br />
Bu bağlamda örneğin Güzelbahçe Balıkçı Barınağının mendirek onarım ve inşaatının<br />
2003 yılında bitmesi planlanmışken 2002 yatırım programında bir milyon lira ayrılması<br />
yatırımın bitmesi hakkında anılan yıl içinde tereddütler yaratmaktadır.<br />
Makro Kamu Yatırımlarında <strong>İzmir</strong>’in Türkiye Genelindeki Yeri<br />
Aşağıda <strong>İzmir</strong> İlinde yapılan kamu yatırımlarının 2001-2003 yılları arasındaki sektörel<br />
dağılımının Türkiye geneline oranları verilmiştir.<br />
Tablo 7.13 <strong>İzmir</strong> İli Kamu Yatırımlarının Türkiye Genelinde Sektörel Dağılımı (%)<br />
Yıllar Tarım Madencilik İmalat Enerji<br />
Ulaşt.-<br />
Haberleş. Turizm Konut Eğitim Sağlık<br />
Diğer K.<br />
Hizmet. İl Top.<br />
1 2001 0,84 0 15,57 0 2,55 0,51 5,23 1,31 2,38 2,65 2,52<br />
2 2002 0,65 0 13,73 0 4,74 1,02 0,06 1,9 3,35 2,06 2,81<br />
3 2003 0,17 0 20,73 0 4,57 2,89 0,05 2,33 3,19 2,99 3,12<br />
Kaynak : DPT, www.dpt.gov.tr.<br />
İZMİR İLİ KAMU YATIRIMLARININ TÜRKİYE GENELİNDE<br />
YILLARA GÖRE DAĞILIMI<br />
Türkiye içindeki yüzdeler<br />
25<br />
20<br />
15<br />
10<br />
5<br />
0<br />
1 2 3<br />
Yıllar<br />
Tarım<br />
Madencilik<br />
İmalat<br />
Enerji<br />
Turizm<br />
Ulaştırma-Haberleşme<br />
Eğitim<br />
Sağlık<br />
Konut<br />
Diğer Kamu Hİzmetleri<br />
2001 yılında yapılan kamu yatırımlarından <strong>İzmir</strong>’in aldığı pay 2,52’dir. Bu oranda en<br />
çok paya sahip olan sektör ise imalat sektörüdür.<br />
32
2002 yılında da İmalat Sektörü en fazla paya sahip olmasına karşın oransal değerinde<br />
bir azalma olmuştur. Turizm, Ulaştırma, Sağlık ve Konut Sektörlerinde artış olmasının<br />
yanında Eğitim Sektöründe de ciddi bir azalış yaşanmaktadır. 2002 yılında yapılan<br />
kamu yatırımlarına il genelinde bakıldığında ise <strong>İzmir</strong>’in payında bir artış<br />
görülmektedir.<br />
2002 yılının devamı olarak 2003 yılında da <strong>İzmir</strong> içindeki kamu yatırımlarında İmalat<br />
Sektörü yine en çok paya sahiptir. Ayrıca 2002 yılının tersine bu sektörde bir<br />
artış yaşanmıştır. <strong>İzmir</strong> İline yapılan kamu yatırımları da geçen yıllara göre artış<br />
göstermektedir.<br />
Ele alınan bu üç yıla bakıldığında; Madencilik ve Enerji Sektörlerinde herhangi bir<br />
kamu yatırımı yapılmadığı ve bunun yanında Eğitim Sektöründe de önemli bir azalış<br />
yaşandığı görülmektedir.<br />
İZMİR İLİ KAMU YATIRIMLARININ TÜRKİYE GENELİNDE<br />
SEKTÖRLERE GÖRE DAĞILIMI<br />
25<br />
20<br />
15<br />
2001<br />
2002<br />
2003<br />
10<br />
Türkiye İçindeki Yüzdeler<br />
5<br />
0<br />
Tarım<br />
Madencilik<br />
Sektörler<br />
İmalat<br />
Enerji<br />
Ulaştırma-<br />
Haberleşme<br />
Turizm<br />
Konut<br />
Eğitim<br />
Sağlık<br />
Diğer Kamu<br />
Hizmetleri<br />
33
8. STRATEJİ ALT YÖRELERİNİN SORUNLARI VE POTANSİYELLERİ<br />
Bu bölümde, daha önce tanımlanmış alt yöreler bazında sorunların ve potansiyellerin<br />
ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu sorun ve potansiyellerin belirlenmesinde, <strong>İzmir</strong><br />
<strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından 1999, 2000, 2001 yıllarında ilçeler düzeyinde yapılan “<strong>İzmir</strong><br />
İlçelerinin Ekonomik Profili ve Alternatif Yatırım Olanakları” çalışmalarından<br />
yararlanılmıştır. Ayrıca bu bilgilerin, ilgili kurumlarla görüşmeler, yerel gazete ve<br />
internet taramaları ile zenginleştirilmesi ve güncelleştirilmesi de yapılmaya<br />
çalışılmıştır.<br />
Alt yörelere ilişkin sorunlar ve potansiyeller; sektörel-ekonomik, toplumsalkültürel-yönetimsel-siyasal<br />
ve fiziki-sosyal altyapıya ilişkin olmak üzere tüm<br />
boyutları ile ele alınmıştır. Böylece bu bölümde alt yöreler ve ilçelere göre günümüz<br />
sorunları, potansiyelleri ve beklentileri analiz edilerek, bunların ne ölçüde il<br />
düzeyinde genelleştirilebileceği ve daha önceki bölümlerde ilin ortaya konulan genel<br />
sorunları ile ne ölçüde çakışacakları belirlenebilecektir.<br />
8.1 Alt Yörelerin Sorunları<br />
[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />
Alt yörelerde belediye hizmetlerinin yürütülmesinde, kaynak yetersizliğinden doğan<br />
sorunlar görülmektedir. Özellikle, Konak Belediyesinin gelirleri, toplanan vergilerle<br />
oldukça artmış olmasına karşın, nüfusun ve dolayısıyla gereksinimlerin<br />
yoğunluğu nedeniyle hizmetin gerektiği gibi yapılamamasından şikayetçi<br />
olunmaktadır. Enflasyonun yüksek oluşu, kaynak yaratmada çekilen zorlukların<br />
bir başka nedeni olarak gösterilmektedir. Çiğli ve Karşıyaka’da ise şehirsel gelişim<br />
amacıyla, projelerin hazırlanmasında, özellikle İller Bankasından aktarılan<br />
kaynakların azalma göstermesi sonucu, finansman kaynakları bulunması<br />
konusunda zorluklar çekildiği anlaşılmaktadır. Mali sıkıntıların yaşandığı diğer bir<br />
belediye Bornova Belediyesinde ise ilçenin kültürel faaliyetlerinin artırılması<br />
amacıyla başlatılan inşaatların 1999 yılından beri ortaya çıkan ödenek<br />
darboğazları nedeniyle tamamlanamadığı bildirilmektedir. Örneğin; <strong>İzmir</strong> Kültür<br />
Merkezi ve Patterson Köşkünde yapılacak Halk Kütüphanesi bu tür inşaası<br />
bekleyen yatırımlardır. Bornova’da ayrıca emlak vergisi oranlarının düşmesinin de<br />
gelirlerin azalmasına neden olduğu belirtilmiştir.<br />
1
Yine alt yöre bütününde görülen genel bir sorun da, sosyal altyapıyı oluşturan donatı<br />
alanlarına ilişkin eksikliklerdir. Çiğli ve Karşıyaka’da yaygın olarak sosyo-kültürel<br />
tesisler, özellikle de kütüphane ve kültür merkezi eksikliğinden söz edilmektedir.<br />
Bunun yanında, Çiğli’nin idari yapılarda (hükümet konağı ve vergi dairesi)<br />
eksiklikleri bulunmaktadır. İdari personel konusunda ise belediyede kadro<br />
sıkıntısı çekildiğinden dolayı zabıta hizmetlerinin ihtiyaca cevap verememesi sorun<br />
olarak bahsedilmektedir. Karşıyaka’da ise eğitim alanında, ilköğretim<br />
okullarında derslik sayılarının yetersizliği sorun teşkil etmektedir. Yine idari bir<br />
sorun olarak Karşıyaka’da, küçük işletmelerin aldıkları ruhsatları, kapsamları<br />
dışında kullanmalarının son yıllarda Karşıyaka’da gelişen hipermarket sektörü<br />
nedeniyle zorunlu olarak yaygınlık gösterdiği belirtilmektedir.<br />
Donatı alanları konusunda, Konak’ta geniş kapasiteli bir kültürel tesisin<br />
bulunmaması dikkat çekmektedir. Uluslararası <strong>İzmir</strong> Fuarının ise kültürel ve<br />
ekonomik özelliklerini yitirerek eğlence ağırlıklı bir işleve dönüşmesi eleştiri<br />
konusu olmaktadır.<br />
Buca’da temel eğitimde, okul ve öğretmen açığının bulunduğu belirtilmektedir.<br />
Gaziemir’de ise yataklı bir tedavi kurumu bulunmadığı için tam teşekküllü bir<br />
devlet hastanesine gereksinim duyulmaktadır. Gaziemir’de ayrıca son yıllarda<br />
ticaret, sanayi ve çeşitli iş kollarındaki hızlı artış, idari anlamda yeni ihtiyaçlar<br />
doğurmuştur. Bu ihtiyaçlardan birisi de noter eksikliğidir. Zira, en yakın noter<br />
Karabağlar’da bulunmaktadır. Bunun yanı sıra ilçede vergi dairesi de<br />
bulunmadığından gelir vergisi mükellefleri vergilerini ödemekte güçlük<br />
çekmektedirler.<br />
Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe yöresinde sosyo-kültürel alanlara ihtiyaç vardır.<br />
Narlıdere’de ilköğretim okulu, spor tesisi ve sağlık ocağına, Balçova’da<br />
ilköğretim okuluna, Güzelbahçe'de ise spor tesislerine ihtiyaç duyulmaktadır.<br />
Gecekondular ve kaçak yapılaşma konusunda ise kent merkezinde ve çeperlerinde<br />
önemli sorunlar yaşanmaktadır. Konak ilçesinde, gecekondulaşma ve çarpık<br />
şehirleşme olgusunun devam ediyor olması ve bu alanların sağlıklaştırılarak kentle<br />
bütünleştirilmesi yönünde hazırlanacak şehirsel yenileme projelerinin hayata<br />
geçirilmesindeki güçlükler kent merkezinin önemli sorunlarındandır.<br />
Yine Bornova’da göçten ve hızlı nüfus artışından kaynaklanan konut açığının<br />
sürmekte olduğundan ve yeni konut alanlarının yetersizliğinden söz<br />
edilmektedir. Mevcut inşaatların gereksinime oranla % 34’te bulunduğu ve bu düşük<br />
konut sunumunun kaçak yapılaşmayı önlemekte yetersiz kaldığı belirtilmektedir.<br />
Buca’da da kaçak yapılaşma sorunu devam etmektedir. Gaziemir’de Tahtalı<br />
Barajı koruma sahasında ise inşaat yasağı olmasına karşın, ruhsatsız<br />
yapılaşmaların olması çeşitli sorunlar ortaya çıkarmaktadır.<br />
Sanayi gelişim stratejileri açısından Buca’da bir sanayi bölgesi talebi ortaya<br />
çıkmıştır. Bu talebin Buca Adatepe Tekstil Organize Sanayi Bölgesi ile çözülmesi<br />
yönünde bir girişimin varlığı bilinmektedir. Gaziemir’de ise Serbest Bölge gelişme<br />
2
alanı, belediye tarafından imar planı sınırları içine alınmış ve bu durumda iki<br />
kurum arasında anlaşmazlıklar ortaya çıkmıştır. Ayrıca, Balçova’da yapımı devam<br />
eden küçük sanayi sitesinin talebi karşılayamayacağı düşünüldüğü için bir<br />
diğerine daha gereksinim duyulduğu görülmektedir.<br />
Tarım sektöründe ise Buca’da tarımla uğraşan kesim, çeşitli sorunlarla<br />
karşılaşmaktadır. Örneğin; yaş sebze ve meyve halindeki rüsum, stopaj gibi<br />
kesintiler, üreticinin ürünlerini değer fiyattan satmasını engellemektedir. Tahtalı<br />
Barajı uzak koruma alanında yer alan zeytinyağı işletmelerinin ise çalışmaları<br />
yasaklandığı için, üreticilerin çevre ilçelere giderek ek bir maliyet üstlenmesine<br />
ayrıca çevre kirliliğine yol açan bilinçsiz gübre ve ilaç kullanımı ekonomik<br />
kayıplara neden olmaktadır.<br />
Balçova ve Narlıdere’de tarım arazilerinden yeteri kadar verim alınamamaktadır.<br />
Balçova’da tarımsal parsellerin, yoğun konut alanı uygulamalarına açılması<br />
yönünde baskılar vardır. Narlıdere’de ise tarım toprakları bugün var olan büyük<br />
rantlar karşılığında el değiştirip yerine “lüks konutlar” yapılmaktadır. Böylece tarım<br />
alanları azalmaktadır. Dolayısıyla, alt yörede tarım üreticisinin haklarını<br />
koruyacak bir organizasyon/örgütlenme yoktur.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününde, afet bölgelerinde önlem alınması konusunda<br />
belediyelerin genel olarak dere yataklarının yapılaşmalardan arındırılmasında<br />
ve korunmasında yetersizlikler gösterdiği ve sel baskınlarının engellenemediği<br />
belirtilmektedir. Kuzey ve batı aksında dere yataklarında yer alan kaçak<br />
yapılaşmanın ortadan kaldırılamaması ve dere ıslah çalışmalarındaki<br />
gecikmeler yeni sel baskınlarının ortaya çıkmasına neden olabilecek bir sorundur.<br />
Ayrıca Afet Kararnamesi ile belediyelere yapılan parasal desteklerin, afet dışı<br />
konularda harcanması sorunların çözümünde olumsuzluklar yaratmaktadır.<br />
Şehir içi yollarda yürütülen alt yapı çalışmalarındaki eşgüdümsüzlüğün ve<br />
programsızlığın da sorun yarattığı ve kaynak israfına neden olduğu çok şikayet<br />
edilen bir sorundur.<br />
Büyük Kanal Projesinin geliştirilmesiyle birlikte İl Çevre Müdürlüğünce atık suyu<br />
olan tüm işletmelerden Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliğinde belirtilen kanalizasyon<br />
standartlarını sağlayacak şekilde ön arıtma tesisi kurmaları şartı istenmeye<br />
başlanmıştır. Bugün 28 adet işletmenin ön arıtma tesisi mevcuttur. Ancak arıtma<br />
tesislerinin düzenli çalıştırılmaması ve kaçak yollarla doğrudan deşarjlar,<br />
körfezdeki kirlilik kaynağının önemli kısmını oluşturmaktadır.<br />
Genel olarak kuzeyde, yasadışı yapılaşmaların da bir sonucu olarak, yoğun altyapı<br />
sorunları yaşanmaktadır ve yerleşmeler arasındaki karayolu bağlantısı tümüyle<br />
yetersizdir. Özellikle Karşıyaka ve Çiğli karayolu bağlantısında alternatif<br />
güzergahlar geliştirilmemiştir. Bunda çevre yolunun henüz tamamlanmamış<br />
olmasının da önemli bir payı bulunmaktadır. Asıl sorun, sabah ve akşam zirve<br />
saatlerinde yaşanan darboğazlardır. Karayolundan, Şemikler, Mavişehir ve<br />
Atakent yönünde ulaşım bağlantısının kurulmamış olması, Karşıyaka<br />
girişindeki yetersizliklerden biri olarak görülmektedir.<br />
3
Karşıyaka’da merkezde yoğun bir otopark sorunu mevcuttur. Çözüm için çok<br />
katlı otoparklara gereksinim vardır. Yolların yayalaştırılması ve pazar yerlerinin<br />
kurulmasının da yarattığı trafik tıkanıklıkları giderilememiştir. Karşıyaka merkezde<br />
ise iskele ile çarşı arasında yaşanan yoğun yaya trafiğinin rahatlatılmasına gerek<br />
duyulmaktadır.<br />
Alternatif toplu taşıma olanaklarının sağlanması açısından <strong>İzmir</strong>-Karşıyaka<br />
arasındaki raylı sistem uygulaması için proje etüt çalışmalarının hızlı bir şekilde<br />
tamamlanması ve bu ulaşım alternatifinin de güçlendirilmesi beklenilmektedir.<br />
Karşıyaka-Konak arasında da arabalı vapur bağlantısı kurulması ihtiyacı<br />
bulunmaktadır. Ayrıca Karşıyaka kıyı bandında daha sık vapur iskelelerinin<br />
kurulması gerektiği öne sürülmektedir.<br />
Çiğli’de, Harmandalı Çöp Depolama Alanına giden tüm kamyonların yerleşme<br />
içinden geçmesi yoğun bir çevre kirliliğine neden olmaktadır. Bunun yanı sıra<br />
Büyük Kanal Projesinin arıtma tesislerinden çıkacak çamurun aynı bölgede gübre<br />
haline dönüştürülmesi projesi, çıkacak koku ve gaz nedeniyle yörede endişe<br />
yaratmaktadır.<br />
Karşıyaka’da arıtma tesisleri tamamlanmamış bulunduğundan atık suların<br />
denize verilmesi devam etmektedir. Söz konusu atık suların denize deşarjı sakıncalı<br />
görülmekte, arıtma tesislerinin devreye sokulması istenilmektedir. Mavişehir’de ise<br />
konut yerleşmesinin önünde kendiliğinden oluşan balıkçı barınağının düzenlenmesi<br />
gerektiği düşünülmektedir.<br />
Konak’ta şehir içi ulaşımda trafik yoğunluğu ve otopark sorunları<br />
yaşanmaktadır. İlçede çevre, görüntü ve gürültü kirliliği mevcuttur. Körfeze<br />
gelen gemi, tanker ve şileplerin atıkları denizi kirletmektedir. Yine çevre<br />
kirliliği açısından Alsancak Limanına giriş-çıkış yapan gemilerin yeterince<br />
denetlenmediği düşünülmektedir. Katı atık sorununun henüz çözümlenemediği<br />
ilçede, körfez suyunda 2003 yılında 12 ayrı noktadan alınan örnekler üzerinde<br />
yapılan incelenmelere göre körfezde sınır değerlerin aşıldığı tek kirli nokta,<br />
Melez ağzı olarak bildirilmektedir. Bunun yanında, ilçede, hava kirliliği yüksek<br />
boyutlara çıkmıştır.<br />
Konak ilçesinin en büyük topoğrafik sorunu olarak heyelan tehlikesi gösterilmekte,<br />
sınırları içinde kalan Ballıkuyu ve Kadifekale bölgelerinde tehlikeye dikkat<br />
çekilmektedir. Bazı yerlerin kamulaştırma işlemleri yıllar önce yapıldığı halde bölgede<br />
oturanların tahliyesi hala gerçekleşmemiştir.<br />
Bornova’nın kırsal bölümünde yol şebekelerinin bakım ve onarım eksikliği<br />
sorun olarak belirtilmektedir. Yine kırsal kesimde içme suyu yetersizlikleri<br />
bulunmaktadır. Bazı yerleşmelerin karayollarına bağlantı noktalarında köprülü<br />
kavşak yapılmamış olması da sorun yaratmaktadır. Sonuçta, genel olarak altyapı<br />
eksikliğinden ve su deposu gereksiniminden söz edilmektedir.<br />
Bornova’da diğer bir sorun da makro yatırımlar açısından Metronun otogara kadar<br />
uzatılmamış olmasıdır. Bazı semtlerin imar planlarının uygulamaya geçmemiş<br />
4
olması, planlarda gösterilen yeşil alanların terklerinin yapılmaması ve işlemlerin<br />
uzun sürmesi, sanayiden kaynaklanan çevre kirliliği gibi sıkıntılar da ilçenin<br />
diğer önemli sorunlarıdır.<br />
Buca’da trafik yoğunluğunun gerektirdiği ölçüde bir yol şebekesinin<br />
olmadığından ve toplu taşıma sisteminin yetersizliğinden söz edilmektedir.<br />
Kaynaklar, Kırıklar ve Karaağaç köylerinin yol bağlantıları ve kendi iç yolları<br />
yetersiz görülmektedir.<br />
Gaziemir yöresinde de havaalanının ve sanayi tesislerinin varlığı, sıklıkla mevcut<br />
yolların trafik yoğunluğunu taşıyamamasına neden olmaktadır. Bunun yanında,<br />
Sarnıç Beldesinde görülen kanalizasyon altyapısındaki yetersizlikler, serbest<br />
bölgeye giriş çıkışın yarattığı trafik yoğunluğu, yasadışı yapılaşmalardan dolayı<br />
trafoların yetersiz kalması ve bazı dere yataklarında oluşan çevre kirliliği için<br />
önlem alınmaması ilçenin diğer önemli sorunları olarak sıralanmaktadır.<br />
Altyapı konusunda, Balçova’da, yoğun yağışların yaşandığı dönemler drenaj sistemi<br />
yetersiz kalmaktadır. Yağmur suyu drenaj şebekesinin, kanalizasyon<br />
sisteminden ayrıştırılmaması da sorunlar yaratmaktadır. Açık kanal sularının<br />
ıslahı ve arıtılması için yatırım beklentileri vardır. Jeotermal enerjiden konutların<br />
yeterince yararlandırılmadığı düşünülmekte ve termal alanın kamulaştırılması<br />
öngörülmektedir.<br />
Çiftçiler açısından yöredeki yeraltı sularının giderek tuzlanması ve azalma<br />
eğilimi taşıması sonucunda tarımsal sulamada sorunlar yaşanmaktadır. Bunun<br />
yanında, sera sahiplerinin termal suları kullanmaları maliyeti artıran bir faktör<br />
olarak ortaya çıkmaktadır. Elektrikle çalışan motorlara kondansatör zorunluluğu<br />
getirilmesi ise yine çiftçiyi zora sokmaktadır. İlçenin önemli sorunları olan ulaşım<br />
bağlantılarının kurulmaması ve yol hacimlerinin ihtiyaca cevap verememesi; çevre<br />
kirliliğinin önlenememesi ve tesislerin yetersizliğinden dolayı turizm sektöründe<br />
gelişme kaydedilememiştir.<br />
Narlıdere’de arazinin dik olduğu alanlarda ulaşım sorunları yaşanmaktadır. Aynı<br />
nedenle depoların üst kısmında kalan konutlara yüksek kottan dolayı su<br />
verilememektedir. Ayrıca genel olarak altyapı yetersizliği söz konusudur. Nüfusun<br />
büyüme eğilimine paralel altyapı olanakları arttırılamamaktadır. İlçede, deniz<br />
ulaşımından ve jeotermal suyun ısıtmada yeterince yararlanılmadığından<br />
şikayet edilmektedir.<br />
Atıkların denize veriliyor olması Narlıdere’de temel sorunlardan biridir. Büyük<br />
Kanal Projesi kapsamında, yöredeki ilçelerle birlikte atıkların denize verilmesini<br />
önlemek üzere ek bir arıtma sisteminin kurulmasına gereksinim<br />
duyulmaktadır.<br />
Narlıdere’de de Balçova’daki gibi sulama konularında sıkıntılar yaşanmaktadır.<br />
Jeotermal suların kanalizasyon ve dere sularına karışması, narenciye<br />
bahçelerine zarar vermektedir. İyi kalitede sulama suyu yetersizliği vardır ve<br />
kaçak kuyu açılması zemin suyunu azaltmaktadır. Narlıdere’de kullanılan<br />
5
elektrik enerjisi için tarımsal alanda ve seralarda farklı tarifeler<br />
uygulanması da üreticiler arasında eşitsizliğe neden olduğu için sorun<br />
yaratmaktadır.<br />
Ali Onbaşı Deresinin ıslah edilmemesinden dolayı sel felaketleri yaşanmaktadır. Su<br />
taşkın ve baskınları açısından diğer 6 büyük derenin ıslahı gerekmektedir. Ayrıca,<br />
kıyı kesimiyle yol bağlantılarında ve bazı iç yollarda bağlantı eksikliği ve standart<br />
düşüklüğü bulunmaktadır.<br />
Güzelbahçe’de genel olarak altyapı yetersizliği gözlenmektedir. İlçede kanalizasyon<br />
olmadığı için yaygın olarak fosseptik kullanılmaktadır. Bu nedenle gerekli<br />
çalışmaların yapılıp, ilçenin <strong>İzmir</strong> Büyük Kanal Projesinden yararlandırılması<br />
beklenilmektedir. Elektrik hatlarında ise eskime söz konusudur.<br />
<strong>İzmir</strong>-Çeşme eski karayolunun otoyolu tercih etmeyen trafik tarafından kullanılması<br />
sonucunda aşırı yoğunlukların yaşandığı bildirilmektedir. Bu amaçla, Mithatpaşa<br />
Caddesine alternatif olan yolun ivedilikle kamulaştırılması gerektiği<br />
düşünülmektedir. Ulaşım konusunda ek olarak, körfez hattı vapur işletmesinden<br />
yararlanılmak istenmektedir. Bunun yanında, yaz aylarında yoğunlaşan nüfus<br />
hareketleriyle otopark sorunu artmaktadır. Güzelbahçe’de balıkçı barınağı için arıtma<br />
tesisine ihtiyaç vardır. Ayrıca bir yat limanı gereksiniminden söz edilmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> İl Çevre Müdürlüğünün belirlemelerine göre, şehirde geleneksel işletmeler<br />
şeklinde yürütülen bazı sanayi tesisleri halen eski teknolojilerini korumakla, çevre<br />
kirliliğine neden olmakta ve toplumsal maliyeti yüksek, verimsiz üretimlerini<br />
sürdürmektedir. Bunlar arasında, kuru üzüm, tütün işletmeleri ve zeytinyağı<br />
fabrikaları sayılmaktadır.<br />
[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />
Dikili ilçesi oldukça yüksek bir potansiyele sahip olmasına karşın sanayi ve ticarette<br />
bununla orantılı bir gelişme eğilimi gösterememiştir. Bunun bir nedeni olarak<br />
sermaye birikiminde ve kullanımında ekonomik girişimciliğin ve<br />
organizasyonun etkili olamadığı düşüncesi hakimdir. Örneğin; zeytin<br />
potansiyelinin ağırlıklı olarak yağ üretimine uygun olmasına karşın, bu tür tesisler<br />
hala eski teknolojilerini sürdürmektedir. Hayvancılığın gelişememesinin nedeni<br />
ise, çayır, mera ve yem bitkileri üretiminin yeterli nitelikte olmaması ve<br />
sağlanamamasıdır.<br />
Dikili’nin Çandarlı beldesinde tarihi kalenin hasarlı olan kısımları onarım<br />
beklemektedir. Donatı alanlarında eğitim açısından ilköğretim okuluna ihtiyaç<br />
vardır. İdari anlamda da var olan Hükümet Konağı ve otobüs garajı ihtiyacı<br />
karşılayamamaktadır. İletişim konusunda sıkıntılar yaşanmakta olup, özellikle<br />
telefon santrallerinde eksiklikler saptanmıştır.<br />
Ulaşım konusunda, <strong>İzmir</strong>-Çanakkale yolunun Bergama sonrası, yaz ayları, trafik<br />
yoğunluğu açısından kapasite eksikliği taşımaktadır. Dikili’de demiryolu ulaşımının<br />
6
olmaması da bir eksiklik olarak gösterilmektedir. Özellikle yaz aylarında Dikili<br />
yerleşme merkezinde yoğun olarak otopark sorunu yaşanmaktadır.<br />
Denizyolu taşımacılığının yalnızca yüke dönük olması ve mevcut yük<br />
limanının yarattığı çevre ve gürültü kirliliği sebebiyle limanın daha uygun bir<br />
yere taşınması beklenilmektedir. Denizyolu ile yolcu taşımacılığının da, sisteme<br />
eklenmesi için araştırma konusu edilmesi gerekmektedir. Ayrıca turizmin gelişmesi<br />
açısından bir yat limanının ve kış aylarındaki bakımlar için bir marinanın<br />
eksikliği ifade edilmektedir.<br />
Su kaynaklarının yetersiz olduğu Dikili’de dere ve çayların sulama açısından<br />
ıslah edilmesine ve drenaj kanalları açılmasına gereksinim duyulmaktadır.<br />
Kanalizasyon çalışmalarının tamamlanmamış oluşu güncel bir sorun olarak<br />
belirtilmekte ve arıtma tesisinin eksikliği çevre açısından sakıncalı görülmektedir.<br />
Bergama’da siyanürlü altın işletmeciliği konusunda tartışmalar yaşanmakta<br />
olup tesis çalışmaya devam etmektedir. Sanayi sektörü gelişme gösterememiştir.<br />
Yerleşmede organize sanayi bölgesi olduğu halde kullanılmamaktadır. Bu geri<br />
kalmışlığın sebepleri arasında sit alanlarının çokluğu, halkın sanayi bilincine<br />
önyargılı ve duyarsız oluşu ve bürokratik engeller gösterilmektedir.<br />
Tarımda verim düşmektedir. Bunun nedenlerinden biri tarım alanlarının önemli bir<br />
bölümünde toprak tahlili yapılmadan geleneksel gübreleme yöntemi izlenmesi,<br />
bir diğer neden ise tarımsal ürünlerde kaliteli tohumluk kullanımının yetersiz<br />
olmasıdır. İlçede çiftçilerin tohumluklarını temizleme ve ilaçlama sırasında<br />
kullandıkları malzeme eksikliklerinden dolayı tohumlar ya ilaçlanmadan<br />
kullanılmakta ya da çevre ilçelerden yardım alınmaktadır. Sektörde planlama<br />
bulunmaması bazı ürünlerin ekilişlerinde piyasa fiyatlarının baz alınmasından da<br />
anlaşılmaktadır. Bunun yanında, çiftçi mallarını koruma ile ilgili 4081 sayılı yasanın<br />
uygulanmasında, cezaların çok düşük olması ve caydırıcılığını yitirmesinden<br />
dolayı, zorluklarla karşılaşılmaktadır. Ayrıca tarım konusundaki sorunların birisi de<br />
zirai mücadele için kullanılan ilaçların çevre kirliliğine neden olmasıdır.<br />
Hayvancılık, geçimlik düzeyini aşamamaktadır. Bunun en önemli nedeni bu sektörde<br />
aile işletmelerinin ağırlıkta olması ve sadece birkaç baş hayvan<br />
beslenmesidir. Bu sektörde verimin düşmesinin en önemli nedeni ise hayvanların<br />
bilinçsiz bakım ve beslenmesinden ötürü yapılan hatalardır.<br />
İlçede sosyal ve fiziki altyapıya ilişkin sorunlar olup, şehir içi elektrik enerji<br />
şebekesinde ve de telefon santrallerinde eksiklikler belirlenmiştir. Telefon<br />
santrali ilavesi ve yapımı konusunda teknik eleman sıkıntısı gözlenmektedir.<br />
Enerji şebekesini yenileme projesi ve Devlet Hastanesinin tamamlanması için<br />
ödeneğe ihtiyaç vardır. Bunun yanında SSK’ya bağlı bir hastane yoktur ve idari<br />
binalar yetersiz durumdadır. Yerleşmedeki mevcut bir ilköğretim okulunun<br />
tamamlanması için yine ödeneğe ihtiyaç olduğundan bahsedilmektedir.<br />
İl olmak isteyen Bergama’da da demiryolu ulaşımının yokluğundan, Aliağa-<br />
Bergama, Bergama-Soma demiryolu bağlantılarının olmamasından sorun olarak<br />
7
söz edilmektedir. Bergama-Soma-Akhisar karayolunun yoğun bir trafik taşıdığından,<br />
dar ve virajlı oluşundan yakınılmaktadır. Bergama’da yolların bakım ve onarımları<br />
amacıyla iş makine tahsisine ihtiyaç vardır.<br />
İçme suyu şebekesinin ekonomik ömrünü tamamlamış olması sorun yaratmakta<br />
ve kırsal kesimde de yaklaşık % 10 oranında içme suyu yetersizliğinden söz<br />
edilmektedir. Kanalizasyon şebekesi yenidir, ancak plan sınırları içinde olmayan<br />
meskun yerlerde kanalizasyon sorunu yaşanmaktadır. Bergama’da arıtma tesisi<br />
yatırımlarının gerçekleştirilmemiş oluşu, dolayısıyla atık sularının doğrudan<br />
Bakırçaya deşarj edilmesi, problemleri yoğunlaştırmaktadır. Yine aynı şekilde<br />
imar planı dışındaki yerleşimlerin su şebekesine bağlanması da diğer bir sorun<br />
olarak görülmektedir.<br />
Kınık’ta kurulacak sanayi tesisleri için ucuz enerjiye ve organize sanayi bölgesi<br />
dahilindeki arıtma tesisinin bitirilmesi için ekonomik katkılara ihtiyaç vardır.<br />
Kalkınma potansiyeli olan tarım sektörü alt yapı yatırımlarına ihtiyaç duymaktadır.<br />
Yıllarca tütün, pamuk ve domates üretiminden başka alternatif ürünler<br />
üretilememiştir.<br />
Kınık’ta donatı alanları, personel ve altyapı konusunda eksiklikler vardır. Öğretmen<br />
ve sağlık personelini kapsayan kamu personeli açığı ve ilçede Devlet Hastanesi<br />
bulunmaması bunların başında gelmektedir.<br />
Demiryolu bağlantısının olmaması sorun olarak belirtilmekte, Kınık’tan geçen<br />
karayolunun Aliağa-Bergama yönünden gelen trafik yoğunluğuna uygun olmadığı<br />
ifade edilmektedir. Ayrıca ilçede bağlantı yollarının yetersizliğinden ve kaplama<br />
sorunlarından söz edilmektedir. <strong>İzmir</strong>-Kınık arasında doğrudan ulaşımda da<br />
yetersizlikler söz konusudur.<br />
Elektrik enerjisinin Bergama hattından alınması da sorun olarak gösterilmekte<br />
ve bağımsız bir hat oluşturulmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Merkezde ve<br />
kırsal kesimde kanalizasyon sistemi gereksinimi vardır. Bazı köylerde özellikle<br />
yaz aylarında içme suyu yetersizliği söz konusu olup Bakırçay havzası sulama<br />
projesi kapsamında Kınık’ta yapımı devam eden kanalların tamamlanmamış<br />
olması, yine sorun olarak görülmektedir.<br />
[C] Gediz Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />
Aliağa kıyı şeridinde sanayileşme ve şehirleşme hızla artmaktadır. Potansiyeli<br />
yüksek olan sanayi sektöründe; enerji yetersizliği, plansızlık, katı atıkları<br />
atma, ihracat, liman yollarının asfalt ve organize olmaması, tren yolunun<br />
limanlara kadar verimli bir biçimde işletmeye girmemiş olması sorunları<br />
bulunmaktadır. Sanayiinin yoğun olması tarıma olan eğilimi azaltmıştır ve tarımsal<br />
ve hayvansal ürünlerin pazarlaması yeterli düzeyde değildir. Zira, hayvancılık<br />
alanında temel girdi fiyatları pahalıdır ve hayvansal ürünlerin pazarlama fiyatı<br />
düşüktür. Bunların yanı sıra, ilçede turizm sektörünün gelişmesini engelleyen en<br />
önemli sebep fabrika atıklarının çevre kirliliği yaratmasıdır.<br />
8
Aliağa’da yüksek eğitim kurumlarının bulunmaması önemli bir eksiklik olarak<br />
görülmektedir. Sağlık hizmetleri açısından da kurumlaşma düzeyi yeterli değildir.<br />
Aliağa-Nemrut Limanındaki iskelelerin yol bağlantıları yetersizdir ve altyapı<br />
sorunları bulunmaktadır. Nemrut Limanı 5 adet iskele daha alabilecekken<br />
bunların olmayışı sorun yaratmaktadır. Limanda enerji eksikliği bulunmaktadır ve<br />
demiryolu bağlantısının limanla ilişkisi kurulmamıştır. Aliağa Limanı genel anlamda<br />
yetersiz görülmekte, yatırım önceliği kazandırılması istenilmektedir. Ayrıca bir balıkçı<br />
barınağına gereksinim duyulmaktadır.<br />
Aliağa’da yeterli düzeyde altyapı tesisi yoktur. İlçede toprak, yeraltı suyu ve deniz<br />
kirliliği yoğun bir şekilde görülmektedir. İlçede görülen bu kirlilik, petrol<br />
sızıntılarından ve sanayi kuruluşlarının atıklarından kaynaklanmaktadır. İlçe<br />
merkezinde ve kırsal alanda kanalizasyon, arıtma ve düzenleme eksiklikleri<br />
bulunmakta, kanalizasyon ve arıtma projeleri finansman beklemektedir.<br />
Aliağa’nın yıllık enerji talep artışı Türkiye ortalamasının üzerinde gerçekleşmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong>’in toplam enerji sarfiyatının yarısından fazlasına sahip olan ilçede, sonuç<br />
olarak, enerji konusunda eksikliklerden ve sıkıntılardan söz edilmektedir.<br />
Foça’da, ilçenin ekonomik açıdan kalkınması için hazırlanan projeler ödenek<br />
yetersizliğinden uygulanamamaktadır. İlçenin tarımla ilgili sorunları; sulama,<br />
mera ve arazi ıslahı, üretim planlaması ve zirai müdahale ve DSİ sulama<br />
alanlarındaki 1. sınıf tarım arazilerinin yapılaşmaya açılmasıdır. İlçedeki<br />
mevcut meralar zayıf ve yetersizdir. Balıkçılıkla ile ilgili olarak tutulan balıkların<br />
değerlendirilmesi için bulunan soğuk hava deposunun kapasitesi yetersizdir.<br />
Bunun için soğuk hava deposu ile balıkçı teknelerinin ve diğer teknelerin tamir<br />
edilebileceği bir tersaneye ihtiyaç vardır. İlçe balıkçılığının sorunlarından bir diğeri de<br />
koruma altına alınmış belli bölgelerde avlanma yasağının olmasıdır.<br />
Var olan turizm potansiyelinin yeterli düzeyde değerlendirilememesinin nedenleri<br />
arasında, Adnan Menderes Havalimanının ilçeye uzak ve Askeri Eğitim alanlarının da<br />
yakın olması olarak belirtilmektedir. İlçede arkeolojik ve doğal sit alanlarının<br />
geniş yer kaplaması yatırımcıların yer bulmasını zorlaştırmaktadır. Ayrıca ilçede<br />
turizme yönelik yatak kapasitesi de yetersizdir.<br />
Foça’da yerel halkın dinlenebileceği park alanlarına ihtiyaç vardır. İlçede bulunan<br />
memur ve askerlerin konaklamasına yetecek kadar lojman bulunmaması konut<br />
sorununu doğurmuştur. Halkın ihtiyaçlarını gidermesi için bir pazar yerine<br />
gereksinim duyulmaktadır. İlçedeki sağlık kuruluşları için hizmet binası ve aracına<br />
ihtiyaç vardır. Ayrıca ilçenin belediye personeli sayısı yetersizdir. Gerenköy<br />
Belediyesinde çıkabilecek yangınlara zamanında müdahale açısından bir itfaiye<br />
aracına ihtiyaç duyulmaktadır. İlçenin deniz hudut kapısının bulunmaması da bir<br />
sorun olarak belirtilmektedir.<br />
Foça’da talepleri karşılayacak bir limana ve mevcut balıkçı teknelerinin ihtiyacını<br />
karşılayacak bir balıkçı barınağına ihtiyaç vardır. Projesi olmasına karşın balıkçı<br />
barınağının henüz yapılmamış olması güncel bir sorundur.<br />
9
Bugün için bazı ilçe merkezi yollarında ve köy bağlantılarında kaplama<br />
sorunları yaşanmaktadır. <strong>İzmir</strong>-Foça karayolunun onarım çalışmalarına<br />
gereksinimi vardır. Bazı beldelerinde toplu ulaşım siteminde eksiklik<br />
hissedilmektedir. Atık su önemsenmesi gereken bir sorundur. Kanalizasyon projesi<br />
onaylanmış ancak ihale edilmemiştir. Kanalizasyon şebekesinin tamamlanmamış<br />
oluşu, yat limanı projesinin uygulanmayı beklemesi, <strong>İzmir</strong> bağlantısı için Gediz<br />
Nehri üzerine yapılmış köprünün kullanımının sağlanamaması ve sulama<br />
kapasitesinin düşüklüğü diğer güncel sorunlar olarak dikkati çekmektedir. Ayrıca<br />
dere yataklarında da sorunlar mevcuttur.<br />
Menemen’de çalışanlar <strong>İzmir</strong>’de oturduğu için harcamalar <strong>İzmir</strong> iline kaymaktadır.<br />
Bu durumdan ilçenin ekonomisi olumsuz yönde etkilenmektedir. Tarım<br />
arazilerindeki düzensiz ve izinsiz yapılaşma; konut yapıları, petrol istasyonları,<br />
sınai tesisler kurulması tarımı olumsuz etkilemektedir. Ayrıca tarımsal arazilerden<br />
arazi tasfiyesi adı altında kum alınması verimli toprakları azaltmakta ve ürün<br />
kalitesini bozmaktadır.<br />
Karagöl ve Kuş Cenneti, tanıtımının yeterli düzeyde yapılamaması nedeniyle<br />
beklenen düzeyde turist çekememektedir. Kuş Cennetindeki başlıca sorunlar; yaz<br />
aylarında tatlı su eko-sistemlerini oluşturan sazlık alanlarda suyun yetersiz<br />
oluşu, yasak avlanmanın kontrol altına alınamaması, sahada hayvan<br />
otlatılması ve cezaların düşük olması nedeniyle sürü sahiplerinin<br />
engellenememesidir. Sürü sahipleriyle ilgili olan sorun Bekir Köprü ve Kozluca<br />
Seddesinde bulunan köprülerin kalkmasıyla çözümlenecektir.<br />
Menemen’de yüksek öğretim düzeyinde okula, yeterli büyüklükte Hükümet ve<br />
Belediye binasına ihtiyaç duyulduğu ifade edilmektedir. Menemen’in bazı<br />
beldelerinde içme suyu talebinin karşılanamaması ve ilçe merkezinin içme<br />
suyunda sertlik derecesinin yüksek olması da ilçenin altyapıya ilişkin sorunları<br />
arasındadır.<br />
Manisa Organize Sanayi Bölgesinin atıkları Menemen çevresini olumsuz<br />
etkilemekte, söz konusu atıklarının Gediz’de meydana getirdiği kirlenme ile tarımsal<br />
araziler zehirlenmekte ve verim düşüklüğü yaşanmaktadır. Kanalizasyon projesi<br />
uygulanmaya başlamıştır. Ancak arıtma tesisi bulunmamaktadır ve dolayısıyla<br />
sanayi atıkları arıtılamamaktadır. İlçe sınırları içinde bazı beldelerde de<br />
kanalizasyon problemi yaşanmaktadır.<br />
2000 yılı Haziran ayında tamamlanması öngörülen Menemen-Aliağa çift hatlı<br />
demiryolu inşaatı ödenek yetersizliğinden dolayı tamamlanamamıştır. İlçe<br />
merkezinde yol şebekesi yetersizdir. Buna ek olarak yol kaplamalarında ve<br />
otopark alanı sağlanması konusunda sorunlar bulunmaktadır. Ayrıca şehirler<br />
arası karayolu üzerinde alt ve üst geçit eksikliği saptanmıştır. İlçe merkezinde bazı<br />
bölgelerde yaya kaldırımları yoktur ya da düzensizlikler söz konusudur.<br />
10
[D] Gediz –Nif Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />
Kemalpaşa’da hızlı gelişen sanayi sektörü, çevre koruma önlemleri alınmadan<br />
doğal kaynakların bilinçsizce kullanılmasına yol açmaktadır. İlçenin doğusunda<br />
bulunan Kızıl beldesi ve Torbalı’nın kuzey uzantıları, doğa turizmi açısından<br />
değerlendirilemeyen bir kaynaktır.<br />
Kemalpaşa’da eski <strong>İzmir</strong>-Ankara karayolu geçişinin standardının düşük oluşu<br />
sorun yaratmakta ve <strong>İzmir</strong>-Salihli karayolunun yeniden düzenlenmesi ve yapımının<br />
tamamlanması gerektiğinden söz edilmektedir.<br />
Tüm yerleşim birimlerinin elektrik enerjisi isteği karşılanmaktadır. Bazılarında ise<br />
şebeke yenilenme gereksinimleri sürmektedir. Ancak çeşitli sektörlerin giderek<br />
artan enerji istekleri, yakın geleceğin sorunu olarak görülmektedir.<br />
İlçe merkezinde su şebekesinin eski oluşu ve nüfus artışları nedeniyle içme<br />
suyu sorunu yaşanmaktadır. Bu sorunun yakın gelecekte artarak devam edeceği<br />
düşünülmekte olduğundan Yiğitler Barajı’nın yaşama geçmesi önem taşımaktadır.<br />
Kanalizasyon şebekeleri açısından gerek ilçe merkezinde, gerekse beldelerde<br />
yetersizlikler gözlenmektedir. Ayrıca arıtılmadan Nif Çayına verilen atık sular<br />
yoğun kirlilik yaratmaktadır. Günlük 25 ton olan katı atığın depolanabilmesi için<br />
daha önce tespit edilen çöp depolama alanının en kısa zamanda tamamlanması önem<br />
arz etmektedir.<br />
Genel olarak ilçe merkezinde altyapının güçlendirilmesi gerekmektedir. Kemalpaşa’da<br />
çevre kirliliğinden dolayı gelecekte tarım alanlarının giderek yok olması ve diğer<br />
kaynakların da kirlenmesi tehlikesi vardır. Endüstriyel atıkların çoğunun kontrol<br />
altına alınmasına rağmen, evsel atıklar hala büyük bir sorundur. Kirlilik yükü<br />
açısından genel arıtma tesisinin inşa edilmesi, ivedilikle gerçekleştirilmesi beklenen<br />
bir projedir.<br />
[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />
Menderes ilçesi kamusal örgütlenme olarak çok geride ve yetersiz şartlarda<br />
hizmet vermeye çalışmaktadır. Tekeli Beldesinde tarımsal üretime maddi teşvik<br />
sağlanması ve bilimsel nitelikli tarımın yapılabilmesi için köylünün bilinçlendirilmesi<br />
gerekmektedir. Özdere Beldesindeki turizm bölgesinin kalkınmasıyla birlikte yatak<br />
kapasitesi de artırılmalıdır.<br />
Menderes ilçesinde sebze–meyve halinin kurulması büyük bir ihtiyaçtır. Bağımsız<br />
hizmet binalarının (Hükümet Konağı gibi) bulunmaması, personel sayısı ve araç<br />
tahsisinde eksiklikler sorun olarak ortaya çıkmaktadır.<br />
Tahtalı Barajı Havzasının Koruma Yönetmeliği çıktıktan sonra, ruhsatlı-ruhsatsız<br />
yapılaşmayı önlemek amaçlı pek çok çalışma yapılmış olmakla birlikte, politik<br />
baskılar, resmi kuruluşlar arasında koordinasyonun oluşturulamaması ve mali<br />
desteğin yetersizliği gibi nedenlerle bugüne kadar etkili bir uygulama<br />
sağlanamamaktadır.<br />
11
Menderes’te Tahtalı Barajı Koruma Havzası kapsamında 4 belediye bulunmaktadır.<br />
Şehirsel gelişim, havzayı tehdit altında tutmaktadır. Tahtalı Barajı koruma<br />
havzasında altyapı, özellikle kanalizasyon ve arıtma sistemleri ile ilgili<br />
önlemlerin yeterli düzeyde alınmamış olması yakın gelecek açısından bir<br />
sorundur.<br />
Torbalı ilçe merkezinde yol şebekesinin yetersizliği ve otopark sorunları mevcuttur.<br />
İlçenin denize olan bağlantısının arzu edilen nitelikte olmadığı ve ilçe merkezinden<br />
geçen E-24 karayolu ile kent içi yol şebekeleri bağlantısını sağlayacak kavşak<br />
düzenlemeleri ve üst geçitlerin yeterli olmadığı belirtilmektedir.<br />
Rezervler yeterli olmasına karşın, içme suyu şebekesi eski ve gereksinimi<br />
karşılayamamakta dolayısıyla ilçeye bağlı 15 yerleşim merkezinde yaygın olarak<br />
içme suyu sıkıntısı bulunmaktadır. Ayrıca, aşırı sulama nedeniyle yeraltı su<br />
seviyesi düşmektedir.<br />
Elektrik şebekesinde de eskilik ve düzensizlikler bulunmaktadır. Özellikle Torbalı<br />
Organize Sanayi Bölgesinin ve giderek artan sanayi tesislerinin gereksinimi olan<br />
enerji, yakın gelecekte sorun yaratacaktır.<br />
Selçuk’ta Pamucak bölgesi ilgili bakanlıkça Turizm Yatırım Alanı içerisine alınmıştır.<br />
Ancak bölgede turizm işletmecilerine tahsisat yapılmamıştır. Kent merkezinde,<br />
yaya kaldırımları eskimiş ve bakımsız durumdadır. Yoğun otopark sorunu<br />
yaşanmaya başlanmıştır. Karayolu inşaatları uzun sürelere yayılmaktadır. Yeni<br />
otoyol inşaatı ödenek yetersizliği ve hukuki sorunlar nedeniyle hedefine erişmemiş<br />
bulunmaktadır. Projenin tamamlanması için ödeneğe ihtiyaç vardır. Bu durumlar<br />
turizm açısından da olumsuz etkiler yaratmaktadır.<br />
4081 sayılı Çiftçi Mallarının Korunması hakkındaki yasadaki para cezaları<br />
yetersizdir ve caydırıcılığı yoktur dolayısıyla üreticinin mağduriyeti<br />
bulunmaktadır. Balıkçılık konusunda ise Pamucak’ta küçük tekneler için balıkçı<br />
barınağı eksikliği duyulmaktadır.<br />
İlçede genel olarak altyapı yetersizliğinden söz edilmektedir. Selçuk<br />
telekomünikasyon hizmetlerinin iyileştirilmesi için parçalı olarak fiber optik kablo<br />
çekilmesine gereksinim duyulmaktadır. Selçuk şehir merkezinde ve köylerde tam<br />
otomatik şebeke yatırımına ihtiyaç vardır. İçme suyu şebekesi yenilenmiş<br />
olmakla birlikte, bu projenin uygulanmasında sağlık açısından sakıncalı olacak boru<br />
malzemesi kullanılmıştır. Ayrıca yağmur suyu drenaj şebekesinin eksikliği<br />
hissedilmektedir.<br />
Planlı olarak geliştirilmiş bir kanalizasyon sistemi bulunmamakta ve parçalı olarak<br />
kanalizasyon sistemi yetersizlikleri bulunmaktadır. Arıtma tesisi bulunmamakta<br />
ve katı atıklar için atık alanı eksikliği hissedilmektedir. Turistik değer taşıyan<br />
Pamucak sahiline dökülen Fetrek Çayına bırakılan atıklar, çevre kirliliğine neden<br />
olmaktadır. Bu konuda önlemlerin alınması ve Fetrek çayının temizliğinin<br />
sağlanması ilçe ve Pamucak için önemlidir.<br />
12
[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />
Bayındır’da belediyenin gelirleri yetersiz olduğundan cari harcamaların dışında<br />
gerekli yatırım harcamaları yapılamamakta, şehrin gelişiminin yarattığı ihtiyaçlar<br />
karşılanamamaktadır. İlçede ekonomik sektörler açısından sorunlara ve taleplere<br />
bakıldığında, sanayi sektöründe, orta ölçekli 20-30 firmanın faaliyet göstereceği<br />
20.000m 2 ’lik alana sahip organize sanayi sitesine ihtiyaç olduğu belirtilmektedir.<br />
Tarım sektöründe kuraklık nedeniyle ekonomik yönden çöküntü görülmekte,<br />
inşaat sektöründe ise şehrin gelişiminde gerek duyulan kum-çakıl kaynaklarının<br />
azalması sorun olarak ortaya çıkmaktadır.<br />
Bayındır’da idari bina (hükümet konağı, belediye hizmet binası, Jandarma<br />
Komutanlığına ek bina) ve sayı ve nitelik olarak spor tesisi yetersizliği<br />
bulunmaktadır. Mevcut spor tesislerinde de bakım ve onarıma ihtiyaç vardır. Devlet<br />
Hastanesine yapılan ek bina inşaatı, ödenek yetersizliğinden dolayı<br />
tamamlanamamaktadır.<br />
İlçe sınırları içinde yeraltı sıcak su kaynaklarının atıl durumda bırakılması ve<br />
ilçenin su bentleri-barajlarına olanaklı akarsu kaynaklarına sahip olmasına<br />
karşın sulama çalışmalarına yönelik hiçbir bendin bulunmaması sorun olarak<br />
belirtilmektedir.<br />
Yerleşmenin önde gelen problemlerinden biri de ulaşımdır. Torbalı-Bayındır-Ödemiş<br />
karayolunun düşük standartlı olduğu ve bu yolların etüt ve projesinin<br />
tamamlanarak yatırım programına alınması gerektiği belirtilmektedir. Yine yayla<br />
turizmi için potansiyel taşıyan köylerde ve ılıca bölgelerinde ulaşımın yetersiz<br />
olduğu ifade edilmekte ve yol sorunlarının giderilmesi beklenilmektedir. Dağlık<br />
alanlardaki stabilize yolların tamamlanması ile standardı düşük ova yollarının<br />
geliştirilmesi ve onarımı çözüm bekleyen sorunlardır. Özellikle zeytin bağları<br />
arasındaki yolların geliştirilmesi istenilmektedir.<br />
İlçede su, elektrik, kanalizasyon altyapısı konusunda sorunlar mevcuttur. Yeraltı su<br />
seviyesi yoğun kullanım nedeniyle sürekli bir düşme göstermektedir. Kanalizasyon<br />
sistemi oldukça eski olan ilçe merkezinde, kanalizasyon ve arıtma tesisinin etüt ve<br />
proje aşamalarının tamamlanarak uygulamaya geçirilmesi beklenilmektedir. Yine<br />
ilçede içme suyu şebekesinin bakımına ve yenilenmesine gereksinim<br />
duyulmaktadır. Ayrıca çöp depolama alanı ihtiyacı olduğu ve radyo-televizyon<br />
yayınlarının izlenmesinde zorluklar çekildiği ifade edilmektedir.<br />
Tire’de 1993 yılında yatırım programına alınan organize sanayi bölgesinin<br />
çalışmaları hala devam etmektedir. Projenin tamamlanması halinde artacak<br />
işgücünün konut ihtiyacını karşılamaya yönelik yatırımlar<br />
gerçekleştirilmemiştir. Ayrıca ilçede tarım arazileri sanayi bölgeleri ile iç içe<br />
durumdadır. Bu durum tarımsal arazilerin heba edilmesine, çarpık<br />
şehirleşmeye ve sanayileşmeye yol açmaktadır.<br />
13
İlçede belediyeye ait 500 ton kapasiteli bir soğuk hava deposu bulunmasına<br />
rağmen, bu depo ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Tarımsal ürünlerin<br />
yetiştirilmesi, işlenmesi, ambalajlanması ve pazarlanması konusunda üreticiye<br />
destek olacak ve gerekli araştırmaları yapacak bir merkez bulunmamaktadır. Dağ<br />
köylerinde ürün yetiştirilen arazilerden kadastro geçmemiş olması Orman İdaresiyle<br />
çiftçiler arasında anlaşmazlıklara yol açmaktadır.<br />
İlçede yapımına başlanan projeler ödenek yetersizliğinden tamamlamamıştır.<br />
Bunlardan biri inşaatı devam eden kapalı spor salonu diğeri de Bölge Devlet<br />
Hastanesi yapımıdır. Tire Kültür Merkezi inşaatı da yarım kalan bir diğer yatırımdır.<br />
Hükümet Konağı, Askerlik Şubesi binası, Dış <strong>Ticaret</strong>te Standardizasyon<br />
Denetmenleri Tire Grup Başkanlığı hizmet binası yetersizdir. Emniyet teşkilatı için,<br />
karakol binası ve polis lojmanları binalarının yapımına başlanmış ancak<br />
bitirilememiştir. Kültür Bakanlığına bağlı kütüphanede araç ve gereç bakımından<br />
sıkıntı çekilmektedir.<br />
Genel olarak ilçede altyapı yetersizliklerinden söz edilmektedir. Tire ilçe merkezinde<br />
kanalizasyon şebekesi eski sistem özelliği taşımakta ve mevcut talebi<br />
karşılayamamaktadır. Tire’ye bağlı 10 köy yerleşmesinde içme suyu sıkıntısı<br />
ve kırsal kesimde parçalı olarak elektrik enerjisi eksikliği bulunmaktadır. Tüm<br />
ilçenin gereksinimi açısından telefon santralı yetersizliği güncel bir sorun<br />
niteliğindedir.<br />
Tire-Selçuk karayolu güzergahının standardı düşüktür. Yine bazı köylere olan<br />
yol bağlantılarında standart düşüklüğü ve kaplama sorunları yaşanmaktadır. İlçe<br />
merkezindeki trafik düzenine ilişkin sorunların varlığı belirtilmektedir. İlçede, K.<br />
Menderes havzasının tümüne yönelik stol tipi bir havaalanı beklentisi<br />
bulunmaktadır.<br />
K. Menderes havzasına ilişkin taşkından korunma ve sulama projelerinin<br />
eksikliği sorun olarak görülmekte ve susuzluk sorununa karşı önlemler alınması<br />
için K. Menderes nehri üzerinde sulama amaçlı bir barajın yapımı<br />
beklenilmektedir.<br />
Ödemiş’te ekonomik sorunlar, iç ve dış ekonomik krizlerden, kaynak<br />
yetersizliğinden, ekonomi alanında bilgi birikimi ve girişimci yetersizliğinden<br />
kaynaklanmaktadır. Ülkede yaşanan krizlerin etkisiyle ilçede üretim ve mal talebi<br />
durmuştur. İhracatı Geliştirme Müdürlüğü bulunmasına rağmen ihracatçılar, <strong>İzmir</strong><br />
Zirai Karantina Müdürlüğünden Enspektör Belgesi olan Ziraat Mühendisi getirerek,<br />
ürünün ihraç niteliğine sahip olup olmadığını kontrol ettirmek mecburiyetinde<br />
kalmaktadırlar ve bu husus önemli ölçüde zaman ve para kaybedilmesine neden<br />
olmaktadır.<br />
İlçede birkaç firmanın dışında ihracatla ilgilenen firmanın olmaması<br />
şirketleşme düzeyinin düşük olduğunun bir göstergesidir. <strong>Ticaret</strong> ve üretimin<br />
gerçekleşmesini sağlayan organizasyonları oluşturan firmalar, dar alanlarda faaliyet<br />
göstermektedir. İstihdam alanının sınırlı olması ve işsiz sayısının giderek artması<br />
ilçenin önemli bir sorunudur.<br />
14
İlçede yaygın olarak yetiştirilen patatesin üretimi fazla olduğu için,<br />
pazarlama sorunu ortaya çıkmaktadır. Patatesin muhafazasında kullanılacak bir<br />
soğuk hava deposuna ihtiyaç vardır. Yine patates üretimi konusunda bir diğer<br />
sorun da, patates tohumunun dışarıdan getirilmesi nedeniyle yaşanan tohum<br />
sıkıntısıdır. İlçede patatesin ve dağ köylerinde geniş çapta üretilen kestane ve<br />
fidanın ihraç imkanı yaratılamamıştır.<br />
Kestane ağaçlarının genelde orman alanlarında, çiftçi ailelerinin uzun süre<br />
zilliyetinde bulunan yerleşim merkezlerinde olması, kestane aşılanması<br />
çalışmalarında görevlilerin çeşitli güçlüklerle karşılaşmalarına neden olmaktadır.<br />
Bununla beraber, dağ köylerindeki orman kadastro çalışmalarının kısmen<br />
tamamlanmış olması orman ve dağ köylerinde kestane üretimini artırmıştır.<br />
Ödemiş Hayvan Hastanesi ve Tarım ve Köy İşleri İlçe Müdürlüğü binası ile ilgili<br />
herhangi bir harcama ve çalışma yapılmamıştır. Ödemiş’te toprak tahlil<br />
laboratuarının bulunmaması da sorun olarak gösterilmektedir.<br />
Karayolları açısından; Ödemiş çevre yolunun tamamlanmamış oluşu, Ödemiş-<br />
Beydağ-Denizli ve Ödemiş-Bozdağ-Salihli karayollarının düşük standartlı<br />
oluşu, Torbalı-Bayındır-Ödemiş-Kiraz-Denizli karayolunun tamamlanmaması ve<br />
genel olarak yollardaki kaplama eksiklikleri sorun olarak gösterilmektedir. Ayrıca<br />
<strong>İzmir</strong>-Ödemiş demiryolunun eskimiş raylarının yenilenmesi beklentisi<br />
bulunmaktadır.<br />
Ödemiş ilçe merkezinde ve parçalı olarak köylerinde içme, sulama suyu ve<br />
kanalizasyon altyapılarında sorunlar yaşanmaktadır. Bir diğer sorun da organize<br />
sanayi bölgesinin altyapısına ilişkin eksikliklerin giderilmediği tarzındadır.<br />
Beydağ’da ekonomik gelişimi sağlayacak potansiyeller ve bu potansiyellerin<br />
değerlendirilmesi konusunda sıkıntılar vardır. İlçede organize sanayi bölgesi yoktur.<br />
Bulunan maden kaynakları değerlendirilememektedir. Tarımsal arazi<br />
yetersizdir ve düşük tarımsal arazi miktarı alternatif ürün yetiştiriciliğini<br />
zorlaştırmaktadır. Sözleşmeli ürün yetiştiriciliği konusunda yasal dayanak<br />
bulunmadığından üreticiler mağdur olmaktadır. Ayrıca tarımsal ürün<br />
fiyatlarındaki aşırı dalgalanma, istikrarlı bir üretimi engellemektedir.<br />
Ürünlerin depolanmasında, soğuk hava deposunun bulunmaması nedeniyle sorun<br />
yaşanmaktadır. Yetiştirilen incir ve kestanenin yurtdışına pazarlanmasında da<br />
sorunlar vardır. Pazarlama konusunda halkın bilinçli olmaması zaman zaman<br />
kendilerinin zarar görmesine sebep olmaktadır.<br />
Tohumluk ve yem konusunda halk devletten destek beklemektedir. Tohumluk, yem,<br />
ilaç girdilerin pahalılığı yanında süt fiyatlarının düşük olması üreticileri zarara<br />
sokmaktadır. İlçede sütü, mandıralar dışında işleyecek bir fabrika<br />
olmadığından bölge sütleri dışarıdan gelen tüccarlar tarafından çok ucuz fiyatlara<br />
satın alınmakta, başka bölgelerdeki tesislerde işlenmekte ve satın alınanın iki katı<br />
fiyata piyasaya sürülmektedir. Halk bu konuda bilinçlendirilmelidir.<br />
15
Yaygın olarak yapılan süt inekçiliği konusunda ahırların ilçe merkezinde ve evlerin<br />
altında olmasından dolayı koku ve çevre kirliliğine neden olmaktadır. Merkeze<br />
yakın yerlerde kurulmuş olan zeytinyağı imalathanelerinin yaydığı koku ve<br />
kimyasal atıklar çevre sorunu yaratmaktadır.<br />
Beydağ ilçesinde Beydağ-Ödemiş ve Beydağ-Nazilli karayollarının standardı<br />
düşüktür. İlçe merkezinde içme suyu şebekesinde sıkıntılar yaşanmakta ve<br />
Beydağ sulama barajının bitirilmemiş olması da sorun olarak gösterilmektedir.<br />
Genel olarak altyapı yetersizliklerinden, kanalizasyon şebekesindeki sorunlardan ve<br />
sulama olanaklarının darlığından söz edilmektedir.<br />
Kiraz, tarımsal üretim ve hayvansal ürün yeterliliği açısından önemli kaynaklara<br />
sahiptir, fakat pazarlama konusunda zayıftır. Tarımsal ürünler, tüccarlara ya da<br />
Kiraz, Ödemiş ve Beydağ gibi yakın ilçe pazarlarına satılmaktadır. Kırsal kesimlerde<br />
tütüne getirilen kota nedeniyle bu ürünün ekilmesinden vazgeçilmiştir.<br />
Süt üreticileri arasında birlik olmadığından süt fiyatları düşüktür. Ancak<br />
2001 yılı itibariyle, süt üretimi ve pazarlamasındaki dağınıklık ortadan kalkmıştır ve<br />
ilçede sadece süt ürünleri üzerine soğuk hava deposu vardır. Kesimlik hayvanlar ilçe<br />
kasapları tarafından pazarlanmakta, ancak bu yeterli olmamaktadır.<br />
Kiraz ilçesinde tarım sektörü iklimden etkilenmektedir. Ancak ilçede düzenli olarak<br />
iklim şartlarını belirten meteoroloji kurumu bulunmamaktadır. Ayrıca, ilçenin<br />
merkez ve köylerinde öğretmen, ebe ve hemşire açıkları bulunmaktadır.<br />
Kiraz-Ödemiş karayolunun standardı düşüktür. Bozdağ kayak tesislerine<br />
Kiraz’dan yol bağlantısı kurulması, ilçe ekonomisine katkı sağlayacak bir altyapı<br />
olarak görülmektedir. Altyapı konusunda, Kiraz’da içme suyu ve kanalizasyon<br />
şebekelerinin yetersizlikleri bulunmaktadır. İlçeye bağlı kırsal yerleşmelerin<br />
bazılarında bol miktarda su bulunurken özellikle dağ köylerinde içme suyu<br />
sıkıntısı yaşanmaktadır. Yine bazı köylerde tarımsal sulama konusunda sıkıntı<br />
bulunmaktadır. Elektrik kesintileri de ilçede görülen bir diğer sorun olarak dile<br />
getirilmektedir.<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />
Çeşme’nin kıyı kesiminde gerek ikincil konutların çokluğu, gerekse turizm<br />
yatırımlarına uygun büyük arazilerin olmaması, büyük yatırımcıların ilçeye<br />
yatırım yapmasını engellemektedir. Mevcuttaki birçok kamu yatırımı ise ödenek<br />
yetersizliğinden tamamlanamamıştır. Turizmden kaynaklanan yüksek arazi rantı<br />
nedeniyle araziler sürekli el değiştirmekte ve dolayısıyla tarım arazileri atıl<br />
kalmaktadır. El değiştiren arazilerde en önemli sorun hızla büyüyen yapılı<br />
alanlar ve bu alanların yeşillendirilmesinde yetersiz kalınmasıdır. İlçede sit<br />
alanlarının yoğunluğuna karşın, turizmin bölgede oluşturduğu rant, yapılaşmayı<br />
teşvik etmektedir. Bununla beraber, Alaçatı’nın kendine özgü bir mimarisi<br />
olduğu halde yeni yapılara bu tarz yansıtılamamıştır.<br />
16
Çeşme’de müzenin yetersizliği, Alaçatı’da ise eğitim veren lise bulunmaması,<br />
sosyal donatı eksikliği olarak dile getirilmektedir.<br />
Çeşme’de özellikle yaz aylarında, karayolunda ve ilçe merkezinde trafik<br />
yoğunlaşmakta ve otopark sorunları ortaya çıkmaktadır. İlçenin toplam araç sayısı<br />
2.554 olmasına rağmen yaz aylarında karayolu trafiği günde ortalama 24.000<br />
araçlık bir hacme yükselmekte, dolayısıyla bu dönemde mevcut kent içi<br />
ulaşım sistemi yetersiz hale gelmektedir.<br />
Çeşitli noktalarda yat limanları için proje onay aşamaları tamamlanmış, bazılarının<br />
temelleri atılmış ancak genel olarak ihale ve uygulama çalışmaları henüz<br />
bitirilememiştir. Mevcut Ro-Ro iskelesinin yetersiz olduğu düşünülmektedir. Bu<br />
sebeple Alaçatı, Çeşme-Merkez, Dalyan, Şifne ve Karaada yat limanı ve<br />
yanaşma yerlerinin tamamlanması istenilmektedir ve bununla beraber yatlar için<br />
bir tersane gereksinimi üzerinde de durulmaktadır. Bu tarz bir makro yatırım<br />
olarak Çeşme’de yapımına başlanan stol tipi havaalanının inşasının yarım<br />
kalması da dikkat çekmektedir.<br />
Alaçatı’da elektrik şebekesi yetersizdir ve özellikle yaz aylarında voltaj<br />
düşüklükleri yaşanmaktadır. Alaçatı ve Çeşme enerji nakil hatlarına, rüzgar<br />
tribünlerinden elde edilen elektrik enerjisinin ulaştırılamamasının da bu durumun<br />
çözümlenememesinde etkisi bulunmaktadır. Zira, rüzgar gücünden üretilen<br />
enerjinin ilçe içinde kullanılması için gerekli enerji nakil hatları henüz<br />
kurulmamıştır. Bölgenin rüzgardan sonra diğer önemli potansiyel enerjisi olan<br />
jeotermal enerjinin ise modernizasyonunun yapılması ve seracılıkta kullanılması<br />
düşünülmektedir.<br />
Çeşme’de içme ve sulama suyu konusunda sıkıntılar bulunmaktadır. Yıllık 3 milyon<br />
m 3 kapasiteli içme suyu baraj tesislerinin, arıtma ve ishale hatlarıyla birlikte<br />
tamamlanmamış olması ve tarım için yeraltı sularından yeterince faydalanılamaması<br />
sorun olarak belirtilmektedir.<br />
Karaburun ilçesinin Mordoğan beldesinde organize sanayi bölgesine ihtiyaç<br />
duyulduğu söylenmektedir. İlçedeki tarım sektörünün en önemli sorunları; arazinin<br />
engebeli olması nedeniyle mekanizasyonun girememesi, mücadele ilaçları<br />
bayisi yokluğu, pazarlama, üretim girdilerinin pahalı olmasıdır. İlçede iç göç<br />
nedeniyle genç nüfus azalmakta, buna bağlı olarak da işgücü kapasitesi<br />
düşmektedir. Ayrıca tarım arazilerine bilinçsiz şekilde yapılan ekimler sonucu<br />
topraktaki mineraller azalmakta ve verim düşmektedir. Diğer bir sorun ise kıyı<br />
kesimlerindeki yeraltı sularında tuzluluk oranının artmasıdır. Ayrıca ilçede elde<br />
edilen ürünlerin depolanması için soğuk hava deposuna ihtiyaç vardır.<br />
Karaburun’da, tanıtımın yeteri kadar olmaması, ulaşım, altyapı ve tesis<br />
yetersizliği, spor kompleksi, kamp alanı yokluğu ve alışveriş merkezlerinin<br />
yetersizliği gibi nedenlerle ilçe turizmi istenen düzeyde gelişme gösterememektedir.<br />
Ayrıca teknik eleman yönünden eksiklik yaşanmaktadır.<br />
17
Karaburun-<strong>İzmir</strong> arasındaki toplam 100 km’lik karayolunun 55 km’lik kısmının<br />
standardı düşük olarak kabul edilmekte ve ilçenin köyleriyle bağlantıları sağlayan<br />
yolların yetersizliğinden ve köylere ulaşma zorluklarından söz edilmektedir. Bu<br />
sorunların çözüme kavuşturulamamasına ise ödenek yetersizliği ve topoğrafyanın çok<br />
engebeli olması sebep olarak gösterilmektedir.<br />
İlçe merkezinde, Mordoğan beldesinde ve kırsal kesimde içme suyu ve kanalizasyon<br />
şebekelerinde yetersizlik bulunmaktadır. İlçeye enerji temini konusunda rüzgar<br />
enerjisinden yararlanılması gerektiği üzerinde durulmaktadır. İlçe merkezi ile<br />
Mordoğan ve Karareis’te telefon şebekeleri ve santral eksikliği hissedilmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Körfezinin girişini denetleyen konumuna karşın ilçenin bu özelliğinden<br />
yararlanılamamaktadır. Ayrıca, 6 adet balıkçı barınağı bulunduğu halde liman ve<br />
yat limanının eksikliği duyulmakta ve deniz ulaşımından yararlanılması gerektiği<br />
öne sürülmektedir.<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Sorunları<br />
Seferihisar ilçesinde sulama kaynaklarının yetersiz oluşu nedeniyle tarımsal<br />
arazilerinden yeteri kadar yararlanılamamaktadır. Tahsisli mera alanlarının<br />
bulunmaması, tarımsal arazi dışında kalan yerlerde de genelde askeri tatbikatın<br />
yapılması ve zeytin alanlarına girişin yasaklanması küçük baş hayvancılığı giderek<br />
azaltmıştır. Çiftçilerde herhangi bir örgütlenme çabasının olmayışı, üretim ve<br />
pazarlama konusunda önemli bir eksikliktir. Ürkmez beldesinde sahile yakın<br />
bahçeler, yapılaşma tehdidi altında yok olma tehlikesi ile karşı karşıyadır.<br />
Turizmin geliştirilmesi ve ivme kazanması konusunda etkili bir çaba<br />
görülmemektedir. İlçede özellikle mevcut yat ve termal turizm potansiyelinin yeterince<br />
değerlendirildiği söylenemez. Zira, jeotermal enerjiden gerek turizm alanında<br />
gerekse kentsel ısıtmada yeterince yararlanılamamaktadır. Mevcut yat<br />
limanında ise kapasitenin artırılarak yeni bir marinanın inşaatına başlanmış<br />
olmasına karşın uygulamanın yarım kalmış olduğundan söz edilmektedir. Ayrıca,<br />
balıkçı barınağına gereksinim vardır. Ayrıca doğal ve tarihi sit alanları dışında kalan<br />
alanlarda ikincil konutların yapılması, turizme yönelik yatırım yapılabilecek<br />
alanları sınırlamaktadır. İlçede, var olan tarihi eserlerin ve doğal zenginliklerin<br />
yeterince tanıtılamamış olması, turizm potansiyelinin yeterli düzeyde<br />
değerlendirilememesinin önemli sebeplerindendir.<br />
Kentsel altyapıya ilişkin sorunlar bulunmaktadır. Seferihisar’da giderek artan<br />
motorlu taşıt tescil sayısına dikkat çekilmelidir. İlçe merkezinde otopark sorunları<br />
yaşanmaktadır.<br />
Toplam 200.000 kişi kapasiteli içme suyu projelendirme çalışması başlamış olmakla<br />
birlikte, projeler henüz tasarım aşamasındadır. İçme ve sulama amaçlı baraj ve<br />
göletin proje etüt çalışmalarının gecikmiş olduğu öne sürülmektedir. İlçe<br />
merkezi ve Ürkmez’de kanalizasyon tesisleri henüz tamamlanmamıştır ve<br />
arıtma tesisi bulunmamaktadır. Ayrıca, mevcut çöp depolama alanı<br />
sakıncalıdır, yoğun bir çevre kirliliği yaratmaktadır ve çöp imha tesislerine<br />
18
gereksinim duyulmaktadır. İlçedeki telefon şebekesinde ek santral gereksinimi<br />
vardır. Seferihisar’da vericilerin yetersiz kalması sonucu yerel televizyon<br />
yayınlarından yararlanılamamaktadır.<br />
Urla ilçesinin tamamında yerleşim talebi çok artmıştır. Bu da yöredeki çiftçiyi üretim<br />
yapmaktansa toprağını satmaya yöneltmiştir. Böylece verimli tarım alanlarının<br />
amaç dışı kullanımı ve spekülatif el değiştirme süreci ortaya çıkmıştır.<br />
Zeytinciliğin ve Yabanilerin Islahı Kanunu yürürlükte olmasına rağmen hurmasıyla<br />
anılan ilçede denetimlerin yetersiz, cezaların caydırıcı olmaması sonucu zeytin<br />
alanları giderek daralmaktadır. Var olan tarım arazilerinin küçük parçalar<br />
halinde olması mekanize tarım uygulamasını güçleştirmektedir. Genç nüfusun<br />
ilçeden göç etmesi nedeniyle yaşlılar kendi ihtiyaçlarını karşılayacak kadar,<br />
geleneksel şekilde üretim yapmakta, bütün bu sorunlar ilçenin önemli potansiyeli<br />
olan tarımsal üretiminin sekteye uğramasına neden olmaktadır. Örgütlenme<br />
eksikliğinden dolayı da süt fiyatları üreticiyi memnun edecek seviyede değildir.<br />
Urla’nın sahip olduğu doğal güzellikleri ve tarihi kalıntılarıyla turizm açısından<br />
işlenmemiş bir kaynak olduğu belirtilmektedir. Turizm açısından önemli olabilecek<br />
Klozomenai Şehrinin kazıları ödenek yetersizliğinden bitirilememiştir. Ayrıca,<br />
ilçede tanıtım eksikliği de vardır. Tarihi yapı zenginliği gün geçtikçe<br />
bozulmaktadır.<br />
Urla’da trafiğe kayıtlı taşıtların hızlı bir biçimde arttığı izlenmektedir. Meskun<br />
alanda mevcut yol şebekesinin ve ilçe merkeziyle iskele arasındaki bağlantı<br />
yolunun yetersizliğinden söz edilmektedir. Ayrıca <strong>İzmir</strong> kenti ile önemli düzeyde<br />
ilişkileri olan yerleşmenin, deniz ulaşımından yeterince yararlanamadığı<br />
düşünülmekte ve hafta sonlarında Urla’ya, Karşıyaka ve Konak’tan vapur seferlerinin<br />
konulması istenmektedir. Geçmiş yıllarda özellikle yaz aylarında denenmiş olan<br />
<strong>İzmir</strong>-Urla vapur seferlerinin de tekrarı arzu edilmektedir.<br />
Genel olarak, altyapı yatırımlarının gecikmesinden, tarımsal sulama<br />
olanaklarının yetersizliğinden ve yeraltı suları ile deniz kirliliğinin denetim<br />
altına alınamamasından şikayet edilmektedir. Yat limanı uygulamasının,<br />
kanalizasyon ve arıtma tesisi projelerinin gecikmiş olması sorun olarak<br />
bildirilmektedir. Ayrıca, mevcut çöp depolama alanı gelecek yılların gereksinimini<br />
karşılayamayacak durumdadır. Enerji konusunda ise, rüzgar enerjisinden yeterince<br />
yararlanılamadığı düşünülmektedir.<br />
8.2 Alt Yörelerin Potansiyelleri<br />
Gelişme seçeneklerinin irdelenmesinden ortaya çıkan gelişme strateji şemasında çok<br />
sayıda potansiyelin bulunduğu, bunların bir bölümünün aktif hale geçtiği, bir<br />
bölümünün kısmen kullanıldığı ve bir grup potansiyelin de kullanılma imkanı<br />
bulamadığı görülmektedir. Geliştirilen analitik yaklaşımlar sonrasında stratejik<br />
planlama alanının doğal yapısının yanı sıra, tarımsal yapı ve tarımsal potansiyelinin<br />
de büyük bir güç olduğu görülmektedir. Bu nedenle, tarımsal potansiyelin<br />
güçlendirilmesi için sulama alanlarının geliştirilmesi, en az baraj ve gölet tesisleri<br />
19
kadar içme, kullanma ve sanayi suyu olanaklarının arttırılması açısından önem<br />
taşımaktadır. Tüm çalışma alanında, tarım alanlarının dağılımları genelde<br />
incelendiğinde, kırsal nüfusun şehirsel nüfusa nazaran fazlalığı önemli bir strateji<br />
ortaya çıkarmaktadır. Bu nedenle bölgenin sosyo-ekonomik parametresini ortaya<br />
koyacak sentez yaklaşımı için potansiyel alanların bilinmesi ve değerlendirilmesi<br />
gerekli olmaktadır. Burada eğilimleri ve örgütlenme sistemlerini belirleyecek<br />
potansiyeller strateji alt yöreler itibarıyla tanımlanmaktadır. Potansiyeller giderek<br />
strateji kararlarının alınmasında etken birer unsur olmaktadırlar. Altı kısımda ele<br />
alınan bu gruplama, strateji alt yöreleri oluşturmakta olup, güçleri aşağıda<br />
tanımlanmaktadır.<br />
[ A ] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü kendi içinde dokuz bölüme ayrılmış ve topografik engellerle<br />
şartlanan bir şekilde dört yöne ışınsal olarak yayılmıştır. Diğer strateji alt yöreleri gibi<br />
dört yön itibariyle ele alınan potansiyel alanların kuzeyinde Çiğli ve Karşıyaka<br />
gelmektedir. Bu iki yerleşme fiziksel olarak birleşmiş ve hatta dışarıda kalan<br />
Menemen ile de şehirsel açıdan bütünleşmiş durumdadır.<br />
% 99,9’u şehir merkezinde yaşayan nüfusuyla <strong>İzmir</strong>’in ikinci büyük ilçesi olan<br />
Karşıyaka, gelişiminde ikincil konut alanı olarak kullanılmaya başlanmış, sanayi<br />
sektörü ağırlıklı sektör olarak düşünülmemiştir.<br />
İlçe sınırları içinde Ahırkuyu, Serinkuyu, Laka ve Bostanlı Dereleri bulunmaktadır ve<br />
bunlar basık bir alanda yayılan yerleşmeyi, zaman zaman taşarak, güç durumda<br />
bırakmaktadır. Bostanlı deresi üzerine kurulacak Bostanlı Barajı içme ve kullanma<br />
suyu yanında, taşkın kontrolü da sağlama açısından ilk ve önemli bir girişimdir.<br />
Kesin proje aşamasındadır ve tamamlandığında 2002 yılı fiyatlarıyla birim su maliyeti<br />
467.500 TL/m 3 olarak planlanmıştır. Dolusavak proje debisi ise 136 m 3 /s olacaktır.<br />
Bunun dışında diğer derelerin ıslahı yapılmış veya yapılmaktadır.<br />
Yerleşme dışında 446 hektarlık tarım alanı bulunmakta ve bu alanın % 38’i<br />
zeytinlik olarak kullanılmasına rağmen, % 51 gibi önemli bir oranının tarıma<br />
elverişli boş alan olarak atıl durumda kalması dikkat çekmektedir. Zeytincilik<br />
önemli bir gelir kaynağıdır ve toplam tarım alanının % 8’i sulanmaktadır. Tarımda<br />
bir diğer uğraş alanı olan sebze üretiminde, domates, yaklaşık % 50’lik payıyla<br />
önde gelmektedir. Her ne kadar tarım alanlarının inşaata açılması yüzünden meyve<br />
ağaçları her geçen gün azalmakta ise de mevcut bahçe alanlarında armut, erik ve<br />
mandalina ağaçları sayı bakımından fazladır ve bunlar arasında üretim miktarı ile<br />
mandalina birinci sırada yer almaktadır. Köylerde küçük baş hayvancılıkla<br />
uğraşılmakta olup, bunun yanı sıra yeni tip kovanlarla bal üretimi de yapılmaktadır.<br />
Aslında bir yerleşim birimi olma karakteri sergileyen Karşıyaka’nın, çevresinden<br />
alışveriş amacıyla gelen talebin artmasıyla ticaret potansiyeli fazlalaşmış ve<br />
Karşıyaka Çarşısına alternatif çarşı olma eğilimiyle diğer alt merkezler<br />
hareketlenmiştir. Çok sayıda küçük ve orta ölçekli işletmenin yer aldığı ilçede,<br />
büyük oranda makarna, bitkisel yağ, gemi inşa ve onarımı, ekmek imali, tekstil, et,<br />
20
süt ve un üretimi yapan sanayi kuruluşları bulunmaktadır. Ancak zamanla bunların<br />
bulundukları yerlerden taşınmaları gündeme gelmektedir. Turyağ ve Piyale<br />
fabrikaları buna ilk örneklerdir.<br />
İlçenin planlı olarak gelişen Atakent-Mavişehir kısmında Mavişehir EGS, Kipa,<br />
Carrefour gibi büyük alışveriş merkezlerinin kurulmasıyla beraber, <strong>İzmir</strong><br />
genelindeki her ilçeden buraya olan çekim, ticaret potansiyelini de tetikleyici rol<br />
oynamış ve yöreyi cazip kılan bir talep yaratmıştır. Ulaşım ve otopark sorunlarının<br />
olmaması söz konusu alanların cazibesini üst noktalara getirmektedir. Büyük sanayi<br />
kuruluşları çevresinde görüldüğü üzere, söz konusu hipermarketlerin de<br />
etrafında ölçek ekonomilerine bağlı olarak çeşitli rekreatif kullanımlar yer<br />
alma eğilimi içindedirler.<br />
Bayraklı’da bulunan Tepekule, Tantalos mezarı ve Karagöl ile buradaki Orman<br />
İçi Dinlenme Tesisleri dikkat çeken turizm potansiyellerinin başlıcalarıdır.<br />
Buna rağmen ilçede henüz beş yıldızlı otel bulunmamaktadır. Halbuki turizm<br />
potansiyelinin yanı sıra Çiğli Organize Sanayi Bölgesine, Menemen’e ve Aliağa’ya<br />
yakın olan ilçede böylesi bir konaklama tesisi, potansiyel olarak büyük önem<br />
taşımaktadır. Merkez şehir ile güçlü bağlantısının bulunması ve Karşıyaka’nın bir<br />
yatakhane şehir tarzında gelişmesi buraya otel yatırımını henüz rantabl<br />
kılmamaktadır.<br />
Çok sayıda sağlık tesisi bulunan ilçede 6 adet büyük sanayi kuruluşu vardır.<br />
Bazıları ithalat-ihracat da yapan kuruluşlar, ağaç, demir, deri, halı, hububat,<br />
konfeksiyon, kuru meyve, maden, tekstil, yaş meyve ve zeytin-zeytinyağı alanlarıyla<br />
ilgilenmektedirler.<br />
Ulaşım rahatlığının bulunması ve modern bir yerleşim olması, ilçede kültürel tesis<br />
sayısının artmasına neden olmuştur. Halihazırda bulunan Bostanlı ve Atatürk<br />
Açıkhava Tiyatroları, Soğukkuyu Ziya Gökalp Kültür Merkezi, Belediye<br />
Konservatuarı, Belediye Yüzme Havuzu ve çok sayıdaki tiyatro ve sinema salonları ile<br />
halen inşaatı devam eden Zübeyde Hanım Kültür Merkezi ve Cumhuriyet Mahallesi<br />
Örnekköy, Bayraklı Çiçek Mahallelerine kurulması için projeler hazırlanan kültür<br />
merkezleriyle Karşıyaka önemli bir potansiyel taşımaktadır.<br />
Karşıyaka Çarşısı ile vapur iskelesi arasına bir araç alt geçidi planlanmış ve proje<br />
ihalesi yapılmıştır. Çok kısa bir sürede tamamlanması öngörülen projeden maliyet ve<br />
inşa sırasında alternatif geçiş imkanı yaratılamaması yüzünden vazgeçilmesi bir<br />
talihsizlik olarak görülebilir. Ayrıca metronun Karşıyaka’ya kadar gelecek<br />
olması, ilçeye kolay ve çabuk ulaşım temin etmesi açısından önemli bir potansiyel<br />
taşımaktadır. Bununla birlikte Konak’a arabalı vapur iskelesinin yapılmasının<br />
sağlanması, Bayraklı vapur seferlerinin tekrar düzenlenmesi ve Karşıyaka-Bostanlı<br />
arasına ve Alaybey’e küçük modern iskelelerin kurulmasıyla birlikte, ilçede alternatif<br />
ulaşım olanaklarının arttırılması, ulaşılabilirlik açısından büyük potansiyel arz<br />
etmektedir.<br />
Ayrıca ilçenin, Mavişehir konutlarının önünde kendiliğinden oluşan balıkçı<br />
barınağının modernize edilmesiyle birlikte, mevcut potansiyeli artacaktır.<br />
21
Büyük Kanal Projesinin Karşıyaka ayağının tamamlanmasına rağmen arıtma<br />
tesislerinin bitirilmemiş olması nedeniyle, atık suların denize verilmesi sorunu, söz<br />
konusu tesislerin çalışır hale getirilmesiyle bertaraf edilerek, ilçenin deniz<br />
potansiyelinin tahrip olmasının önüne geçilmesi gerekmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresinin, Karşıyaka’yla yakın ilişkilerde<br />
bulunan Çiğli’nin, Evka-5, Evka-6, Çiğli Koop-1 ve Çiğli Koop-2 gibi toplu konut<br />
alanlarıyla birlikte büyük bir konut potansiyeline sahip olduğu görülmektedir.<br />
Bunun yanında planlanmış ancak konut üretimine sunulmamış Çiğli Belediye<br />
sınırları içinde 10.000 konutluk potansiyel alan bulunmaktadır.<br />
1.981 hektar tarım alanı bulunan Çiğli’de, bu alanlardan en büyük payı % 76’lık<br />
oranıyla tarla bitkileri almaktadır. Bunun yanı sıra tarıma elverişli boş alan<br />
%21’lik dilimiyle küçümsenmeyecek bir potansiyel taşımaktadır. Tarla bitkilerinde<br />
ise en fazla üretimi % 80’lik bir oranla pamuk yakalamaktadır. Ürün çeşidinin<br />
az olduğu ilçede 1997 yılından itibaren mısır üretimi yapılmamakta, onun yerini<br />
1999 yılında üretilmeye başlanan susam almaktadır. Ayrıca alan, bir uçtan Gediz<br />
Havzasına girdiği için, % 76 devlet sulaması, % 3 de halk sulaması imkanı<br />
bulunmaktadır. Toplam tarım alanı içinde % 2.4’lük paya sahip olan sebze<br />
üretiminde, patlıcan ve enginar ön sırada yer almaktadır. Sayıları hızla azalmakta<br />
olan meyve ağaçlarının % 74’ünü erik oluşturmaktadır.<br />
Sanayileşme açısından en dinamik ilçelerden biri olan Çiğli’de, ülkenin en büyük<br />
sanayi bölgelerinden biri olan Atatürk Organize Sanayi Bölgesi bulunmaktadır.<br />
700 hektarlık bir alana sahip olan organize sanayi bölgesi de, büyüklükleri 5.000-<br />
90.000 m 2 arasında değişen 495 adet büyük sanayi parseli ve 350-750 m 2<br />
arasında olan 500 küçük sanayi parseli bulunmaktadır. Halihazırda 30.000<br />
civarında istihdam potansiyeli bulunmakta olup tam kapasiteyle bu sayının<br />
40.000’e erişmesi öngörülmektedir. Bölgenin kendi enerjisini sağlamaya yönelik Ataer<br />
Enerji Santralini tamamlaması enerji sorununu ortadan kaldırmıştır.<br />
Karacabey-<strong>İzmir</strong> Doğalgaz Boru Hattı Projesi, söz konusu organize sanayi bölgesi<br />
için artı bir kaynak olacaktır. BOTAŞ’ın 2003 Ocak ayına kadar ulaştırmayı taahhüt<br />
ettiği ve kuzey akstan <strong>İzmir</strong>’e giren bu doğalgaz hattının sanayi alanları<br />
dışında, konutlarda da kullanım cazibesi bulunmaktadır. Ancak, doğalgazın<br />
şehirsel dönüşümü yüksek maliyet gerektirdiğinden altyapı yatırımları<br />
gerçekleşmediği takdirde, şehrin bu potansiyelden yararlanması zorlaşmaktadır.<br />
Söz konusu doğalgaz hattının <strong>İzmir</strong>’e gelmesiyle birlikte Çiğli Atatürk Organize Sanayi<br />
Bölgesinin yanı sıra Tire, Kemalpaşa, Torbalı Organize Sanayi Bölgeleri ve Bornova<br />
sanayi tesisleri de bu kaynaktan faydalanmaya başlamışlardır.<br />
Çiğli yöresinin güney sahil bandı Kaklıç ve Sasalı yerleşmeleri ile Çamaltı Tuzlasına<br />
kadar uzanmaktadır. Ülkenin tuz üretiminin % 60’ını sağlayan Tuzla, kendi içine<br />
dönük çalışmakta ve mevsimlik işçi istihdam etmektedir. 58.000 dönümlük bir<br />
araziye yayılan Tuzla, işletme maliyetiyle büyük bir potansiyel olmakla beraber mikro<br />
ölçekte sadece ulaşım ve basit hizmetler açısından yöreye katkı sağlamaktadır.<br />
Özelleştirme kapsamına alınmasıyla <strong>İzmir</strong> sanayicilerinin teklifi hazır durumdadır.<br />
22
Aynı şekilde bu alanda yer alan Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü de kapalı sistemde<br />
çalışmakta olup, her iki işletme toplamda 1.500 civarında bir işgücü potansiyeli<br />
sağlamaktadır. Bu hat üzerinde yer alan 2. Ana Jet Üssü Eğitim Merkezi<br />
Komutanlığınca kullanılan askeri havaalanları yine kapalı bir bölge oluşturmakta ve<br />
kıyı kesiminde yer alan <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Arıtma Tesisi ile Tuzla alanı arasında pasif<br />
potansiyelli geniş bir arazi ortaya çıkarmaktadır.<br />
Ancak arıtma tesisinin yöre ve de art alanı olarak görülen Gediz Deltasına<br />
büyük katkıları olacaktır. Arıtma Tesisi 25.01.2001 tarihinde parçalı olarak<br />
devreye alınmış olup, İZSU Genel Müdürlüğü tarafından halihazırda 55 personelle<br />
işletilmektedir.<br />
Yeri, Eski Gediz Deltası üzerinde Askeri Çiğli Havalimanının güneyindeki bölge olarak<br />
seçilmiş ve Büyükşehir Belediyesince 2.240 hektarlık alan İZSU Genel Müdürlüğü<br />
tarafından kamulaştırılmıştır ve Atık Su Arıtma Tesisi 300.000 m²’lik bir alan üzerine<br />
inşa edilmiştir.<br />
Başlangıcının 1969'lu yıllara kadar gitmesi sebebi ile zaman içerisinde değişiklikler<br />
olmuş, son olarak 1996 yılında hazırlanan fizibilite raporu doğrultusunda lagün<br />
sisteminden vazgeçilerek, biyolojik olarak fosforun ve azotun giderilerek daha kaliteli<br />
çıkış suyu elde edilebilen "biyolojik proses"’e dönülmüştür. Çıkan arıtılmış suyun<br />
gerekli proseslerden geçtikten sonra Gediz Havzasının drenajı ve sulaması için<br />
kullanılması büyük bir potansiyel kaynak olarak görülmektedir.<br />
Yörenin turizm potansiyeli açısından zayıf olmasına karşın Tuzla ile birleşmiş<br />
durumda olan “Kuş Cenneti” adı ile anılan 8.000 hektarlık alan, 205 kuş<br />
türüyle büyük bir çekiciliğe sahiptir. Türkiye’nin tatlı ve tuzlu su ekosistemlerini<br />
içeren bu sulak alan, çevresindeki “Leuka” antik yerleşmesiyle birlikte<br />
değerlendirildiğinde, yörenin kültür turizmi açısından büyük bir potansiyeldir.<br />
Kuş Cennetine Menemen Sol Sahil Se-47 kanalından tatlı su sağlanması<br />
planlanmaktadır. Proje gerçekleştiğinde potansiyel artacaktır.<br />
Eğitim ve sağlık konusunda yeterli seviyededir. Zira, Devlet Hastanesinin yakın<br />
ölçekte verdiği hizmet itibariyle belirli bir potansiyeli vardır. Bununla beraber, sanayi<br />
ve konut potansiyelinin yüksek olduğu <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü kuzeyi gelişim<br />
sürecinin de aynı doğrultuda kalkınacağı, mevcut potansiyeller değerlendirildiğinde<br />
anlaşılmaktadır.<br />
1958 yılından bu yana ilçe olarak gelişim gösteren ve <strong>İzmir</strong> şehrinin doğuya açılan<br />
kapısı olan Bornova, geniş bir ovanın ortasına kurulmuş bir yerleşme iken Ege<br />
Üniversitesinin kurulması ve askeri birliğin bulunması nedeniyle hızlı bir gelişim<br />
göstermiş, 1960’lı yıllardan bu yana tarım alanları konut lehine azalmıştır. Sonuçta,<br />
Bornova tarım yerleşmesi statüsünden hizmet sektörünün etkin olduğu bir yerleşme<br />
durumuna gelmiştir. Şehir ölçeğinde görülen bu gelişme, çevre beldeleri de etkilemiş<br />
ve bu alanlarda, hizmet sektörü dışında da sanayi alanlarının ana şehre yakınlık ve<br />
ulaşım kolaylıklarından ötürü gelişmesi gözlenmiştir. Bunların dışında kalan tarım<br />
alanlarının bir kısmı ise arsa statüsüne dönüştürülmeyi bekleyerek boş bırakılmış<br />
durumdadır. Boş tarım alanları, toplam tarım alanlarının 1/3’ü oranındadır.<br />
23
Sulu tarımın yapılmadığı yörede sera alanları da dikkate değer bir kapasite arz<br />
etmemektedir.<br />
Tarım potansiyeli olarak en geniş alanı kaplayan buğday tarımı için, yıllara göre 300<br />
ila 200 hektar arasında bir toprak kullanılmaktadır. Dolayısıyla ilçede, tarım<br />
potansiyeli açısından dikkate değer bir gelişim görülmemektedir.<br />
30.000 civarında öğrenci potansiyeline sahip olan Ege Üniversitesi ve öğretim<br />
üyelerinin bariz etkisi, perakende ticaretin gelişmesine ve hizmet sektörünün<br />
şehirsel alanda büyük yer tutmasına sebep olmuştur.<br />
Bornova şehirsel alanı dışında geniş arazi bütünlerinin bulunması pek çok sanayi<br />
sitesinin de kurulmasına neden olmuştur. Oto tamircileri ağırlıklı 2., 3. ve 4. Sanayi<br />
Siteleri 1968 ve 1972 yıllarında kurulmuş ve 10 yıllık bir süre içinde faaliyete<br />
geçmişlerdir. Bunun yanında 1985-1987 yıllarında 5. ve Ayakkabıcılar Sanayi Siteleri<br />
hizmete girmiştir. Bornova Sanatkarları, Hurdacılar, Manifaturacılar ve Dökümcüler<br />
Küçük Sanayi Siteleri yukarda belirttiğimiz gelişimleri takip etmiş, bunlara Zücaciye<br />
Toptancıları Toplu İşyeri Kooperatifi eklenmiştir. Aşağıdaki tabloda Bornova’da<br />
bulunan sanayi sitelerinin kuruluş ve faaliyete geçiş yılı ile alanları ve işyeri adetleri<br />
verilmektedir.<br />
Tablo 8-1. Bornova’da Bulunan Sanayi Sitelerinin Kuruluş ve Faaliyete Geçiş<br />
Yılları, Alanları, İşyeri Adetleri<br />
ADI<br />
<strong>İzmir</strong> Oto Tamircileri Küçük San. Site.<br />
(2.Sanayi Sitesi)<br />
Oto Tamircileri ve Sanatkarları Oda.<br />
(3.Sanayi Sitesi)<br />
Bornova Küçük Sanayi Sitesi<br />
(4.Sanayi Sitesi)<br />
Pınarbaşı Sanayi Sitesi<br />
(5.Sanayi Sitesi)<br />
KURULUŞ<br />
YILI<br />
FAALİYETE<br />
GEÇİŞ YILI<br />
ALAN<br />
(DA)<br />
İŞYERİ<br />
ADEDİ<br />
1968 1977 175 911<br />
1972 1984 150 450<br />
1974 1984 360 500<br />
1987 1989 500 1200<br />
Ayakkabıcılar Sanayi Sitesi 1985 1998 320 2073<br />
Bornova Sanatkarları Küçük Sanayi<br />
Sitesi<br />
1974 1993 360 500<br />
Hurdacılar Küçük Sanayi Sitesi 1985 1994 142 235<br />
Manifaturacılar Sanayi Sitesi 1983 1996 823 250<br />
Dökümcüler Küçük Sanayi Sitesi 1987 2000 100 103<br />
Zücaciye Toptancıları Toplu İşyeri Yapı<br />
Koop.<br />
Kaynak: <strong>İzmir</strong> İlçelerinin Ekonomik Profili ve Alternatif Yatırım Olanakları,<br />
2000, İZTO<br />
106<br />
24
Bu durum, <strong>İzmir</strong> doğu aksının, orta ve küçük ölçekli sanayi alanları açısından<br />
yüksek bir potansiyel gösterdiğini belirlemektedir. Tabiatıyla bu husus, hizmet<br />
sektörü açısından ilk planda bankacılığı yöreye çekmiştir. Bugün Bornova sınırları<br />
içinde 25’ten fazla banka faaliyet göstermektedir.<br />
Söz konusu yayılma, Bornova’nın sahip olduğu turizm konusundaki cazibelerin de<br />
ortadan kalkmasına sebep olmuş, özellikle şehir içinde kalan ve birer kültür mirası<br />
olan pek çok malikane yok olma tehlikesi ile karşılaşmıştır. Bu kapsamda Kültür<br />
Bakanlığı’nın restore etmeye çalıştığı Patterson Köşkü de ödeneksizlikten<br />
tamamlanamamıştır.<br />
Ege Üniversitesi Hastanesinin bulunması yörenin bir başka cazibe odağı olmasına<br />
sebep olmaktadır. Tam teşekküllü bu hastaneye, çevre il ve ilçelerden olan büyük<br />
talep, yöreye yüksek bir ekonomik güç sağlamakta ve hizmet sektörünün<br />
potansiyelini artırmaktadır. Bu potansiyeli gören Üniversitenin kendi arazisi içine<br />
bir konaklama tesisi yaptırmış olması girişim açısından bir örnek teşkil etmektedir.<br />
Gerek sanayi ve gerekse sağlık konusundaki etkinlikler, yörenin ulaşım<br />
potansiyelinin yüksek olmasıyla gelişim göstermektedir. Çevre ve transit yollar çok<br />
şeritli hatlarıyla yerleşmeyi şehir merkezine ve tüm ülkeye bağlamaktadır. Bu<br />
bağlantılar aynı zamanda şehir içine erişimin başlangıç noktalarıdır. <strong>İzmir</strong> hafif<br />
raylı sistem bağlantısının bulunması ise yine ulaşım açısından büyük rahatlama<br />
getirmiş, Üniversite ve Hastanesi yanında sanayi siteleri ve de büyük kamu<br />
kuruluşları ile şehir merkezi bağlantısı sağlanmıştır.<br />
Altındağ, Pınarbaşı, Işıkkent, Çamdibi, Yeşilova, Doğanlar gibi çevre<br />
yerleşmelerde yer alan sanayi alanları büyük potansiyel oluşturmakla beraber,<br />
düzensizlikleri, diğer deyimiyle, organize olamamaları beklenen verimin düşük<br />
kalmasına sebep olmaktadır. Yöredeki pek çok büyük sanayi kuruluşu geniş bir<br />
istihdam yaratmıştır ve sonuçta söz konusu yerleşmeler büyük işgücü depoları<br />
haline dönüşmüştür. Sonuçta Bornova nüfusu, aldığı göçle hızlı bir artış<br />
göstermektedir. Bu da yerleşmede konut açığı ortaya çıkarmaktadır.<br />
Bornova’nın rekreatif açıdan en büyük potansiyeli Manisa yolu üzerindeki<br />
Sabuncubeli Mevkii ve Çiçekli, Yaka, Beşyol köyleriyle Belkahve Mevkiidir.<br />
Ancak, bu potansiyellerin yeterince değerlendirilemediği, bireysel girişimlerle sonuç<br />
elde edilmeye çalışıldığı görülmektedir. Bu alanların doğal sit ilan edilmiş olması,<br />
doğal potansiyeli artırırken, rekreatif yatırım potansiyelini düşürmektedir.<br />
Balçova ovasının topraklarının verimli ve iklim koşullarının elverişli olması, sıcak su<br />
kaynaklarının varlığı hemen her çeşit sebze ve meyve üretimine olanak vermektedir.<br />
Özellikle sera sebzeciliği ve sera çiçekçiliği bakımından belirli bir potansiyele<br />
sahip olan ilçenin, tarım alanları içinde 190 hektar ile narenciye ilk sırada yer<br />
almakta, 130 hektar ile zeytinlik, 107 hektar ile de sebze alanları onu izlemektedir.<br />
Kasımpatı ve karanfil çiçekleri üretiminde söz sahibi olan Balçova’da, bu bitkilerin<br />
yetişme koşullarına uygun su ve toprak yapısı bulunmaktadır. Tarım adına bölgede<br />
25
çiçek seracılığı dışında göze çarpan bir diğer ürün ise mandalinadır. Bölgede<br />
yetiştirilen ağaçların % 97’si mandalinadır.<br />
Çeşme otoyolu ile Narlıdere asfaltı arasında kalan DEÜ Hastanesine kadar devam<br />
eden alanın, imar planında ticaret alanı olarak gösterilmesi ile birlikte bu alanda<br />
yoğun iş ve alışveriş potansiyelli yüksek yapılar oluşmuştur. Şehir dinamiği<br />
açısından, gelişen bu alan Büyükşehir ölçeğinde bir çekim yaratmış ve<br />
yaratmaktadır.<br />
Balçova hem iç, hem dış turizmin, hem de günübirlik rekreasyonel<br />
etkinliklerin yapılabileceği bir mekan olma özelliği göstermektedir. Bu<br />
potansiyelin arkasında Balçova’nın coğrafi yapı itibari ile bir tepe eteğinde bulunması<br />
yatmaktadır. Bunların tamamlayıcısı olarak orman ve termal sular mevcut<br />
potansiyeller olarak dikkat çekmektedir.<br />
İlçenin bir diğer potansiyeli ise <strong>İzmir</strong> Körfezi kıyılarıdır. İnciraltı-Üçkuyular<br />
arasındaki bu kıyıların yer yer bataklık olan ve yerleşmeye açılmamış kısımlarının<br />
kurutulmasıyla düzenlemeler yapılmış, yeni rekreatif alanlar açılmıştır. Bu kesimler<br />
bir rekreasyon deposu durumundadır.<br />
Bunların yanı sıra Balçova’da, Dede dağının kuzey yamaçlarındaki 1.000 m’lik hat<br />
uzunluğu ile 400 metre yüksekliğe ziyaretçi taşıyabilen teleferik hattı,<br />
Üçkuyular’daki turizm yatırım belgeli yat yanaşma yeri ve arabalı vapurların<br />
yaklaşabileceği iskele de ilçede potansiyel olarak sayılabilecek unsurlardır.<br />
Bir diğer turizm kaynağı ise ilçenin batısındaki Balçova (Agememnon) kaplıcalarıdır.<br />
Termal kaynaklar, kullanıcılarına 6-7 aylık bir dönemde yararlanma potansiyeli<br />
sunmaktadır.<br />
Söz konusu kaplıcalar, sağlık turizmi adına en iyi yerlerden birisi olarak kabul<br />
edilebilir. Bunu destekleyen en önemli potansiyeller 100 km’lik bir çember içinde,<br />
DEÜ Hastanesi, Adnan Menderes Havalimanı, Efes ve Bergama gibi dünyaca ünlü<br />
antik şehirler, Urla, Çeşme, Kuşadası, Seferihisar gibi kıyısal merkezlerin ulaşım<br />
olanakları bakımından da elverişli bir durumda olmasıdır. Balçova Termal<br />
Tesisleri, Avrupa’nın en iyi tesislerinden birisi olarak bölge için çok önemli bir<br />
potansiyeldir. Zira, yukarıda sayılan değerler dış turizme açılımında farklı bir ivme<br />
vermektedir.<br />
Türkiye’nin en büyük projesi olarak planlanan Balçova Jeotermal Enerji<br />
Kaynakları, 25.000 konutun ısıtılmasını amaçlamakta idi. Ancak, gerek ekonomik<br />
sorunlar ve gerekse altyapı problemlerinin çözümlenememesi bu sayıyı yaklaşık<br />
7.000 konuta indirmiştir. Bu konutlar aynı zamanda sıcak su temininde de aynı<br />
kaynağı kullanmaktadır.<br />
Balçova kaynaklarından çıkan suyun kuyu harareti 103-107 o C arası olup, kapasitesi<br />
60 lt/s’dir. Halihazırda DEÜ Tıp Fakültesi Kampüsü tümüyle bu kaynaklardan<br />
istifade etmektedir. Bunun yanında, Agememnon Kaplıcaları adıyla ünlenen<br />
yörede, sağlık turizmine yönelik termal tesisler, otel ve tedavi merkezi 400<br />
26
yatak kapasiteyle uluslar arası ölçekte kullanılmaktadır. Özellikle kış ayları<br />
dışındaki doluluk oranı tam kapasiteyi bulmaktadır.<br />
İlçenin güney batısında merkeze yaklaşık 2 km uzaklıkta, Ilıca Deresi üzerine<br />
kurulan Balçova Barajı 1983’te hizmete girmiş ve içme suyu amaçlı 35.000 m 3 /gün<br />
kapasite ile çalıştırılmaktadır. Barajın maksimum hacmi 8.100 x 106 m 3 ’tür. Sisteme<br />
arıtma tesislerinin ilavesiyle 7.000 m 3 su eklenmektedir. Baraj dolu halde, arıtma<br />
sistemi tam kapasite ile çalıştırılırsa, bölge ve <strong>İzmir</strong> için büyük bir potansiyel<br />
durumunda olacaktır. Barajın yapımına başlanması her ne kadar tarım alanları<br />
olarak mandalina bahçelerini sulamaya yönelik projelendirmiş ise de, zaman içinde<br />
Balçova ve <strong>İzmir</strong> batı yerleşim alanlarının su ihtiyacına yöneltilmesi, tarım<br />
potansiyelinde göreceli bir düşüş yaratmıştır.<br />
Sulanan tarım alanlarının 341 hektar olduğu Güzelbahçe’de, tüm tarım alanlarının %<br />
30’undan fazlası zeytin alanıdır. Merkez ilçeler içinde zeytin ve çiçek ekimi açısından<br />
Balçova ikinci sırada yer alarak bu faaliyetlerin bölge için önemli bir potansiyel<br />
olduğunu göstermektedir. İlçede marul, hem ekim alanı ve hem de üretim miktarı<br />
açısından ilk sırada yer alırken, daha sonra domates yetiştiriciliği ön plana geçmiş ve<br />
bunlara enginar da eklenince ilçenin sebze üretiminde bir potansiyel oluşmuştur.<br />
İlçede 40 dönümlük bir alanda sera üretimi yapılmaktadır, bunun yanında 250<br />
dönümlük alanda ise süs bitkileri ve çiçekçilik yapılmakta olup, bu tarım türü<br />
Güzelbahçe için önemli bir kaynak durumundadır. Ayrıca zeytin üretimi potansiyeli<br />
ilçede önemli bir yer tutmaktadır. Bunun dışında Yelki, özellikle mandıracılık<br />
potansiyelinin en önde gelen merkezidir.<br />
<strong>İzmir</strong> Su Temini Projesi kapsamında yer alan Çamlı Barajı, Güzelbahçe Kocadere<br />
üzerine tesis edilecek olup, kesin proje aşamasındadır. Dolusavak kapasitesi 412<br />
m 3 /s olarak planlanmıştır. 2002 birim fiyatlarıyla su maliyeti 180.625 TL/m 3 ’tür.<br />
Güzelbahçe’nin, dağ turizmi ve deniz turizmi gibi çok yönlü turizm hareketleri<br />
açısından önemli bir potansiyeli vardır. Denize yakınlığı ve temiz, serin havası<br />
nedeniyle yaz aylarında ikincil konut arzı için uygun bir ortam sunmakta idi. Ancak<br />
merkez şehre yakınlığı özellikle son on yıl içinde Güzelbahçe ve çevresini <strong>İzmir</strong>’in<br />
konut stoğuna katmıştır. İkincil konut arzı sona ermiş ve “banliyö” tarzı bir yerleşme<br />
olmuştur. Bunun yanında dağ turizmi açısından tesisler yapılması ile bu potansiyelin<br />
kullanılması gerektiği görülmektedir. Güzelbahçe, yamaç paraşütüne uygun<br />
alanlar barındırdığından, bu amaç için gelen gerek yerli, gerekse yabancı turistler<br />
için potansiyel bir alandır.<br />
<strong>İzmir</strong>-Çeşme otobanı ile Narlıdere-Güzelbahçe arasında kalan alan, şehirleşmesine<br />
rağmen doğal değerleri nedeniyle otoyol ile deniz arası alanın bir kısmının Doğal<br />
Sit ilan edilmesi sayesinde bu potansiyellere dikkat çekilmiştir. İlçede ağırlıklı<br />
olarak mandalina, serada sebze, çiçek ve açık alanda sebze yetiştirilmektedir.<br />
Özellikle ihraç ürünleri olarak satsuma çeşidi mandalina, kesme çiçek olarak<br />
karanfil önemli birer potansiyeldir.<br />
27
Alanda seracılık önemli bir potansiyel olarak da görülmektedir. Bu alandaki<br />
seraların büyük bölümü plastik sera olup, başlıca domates, patlıcan, fasulye,<br />
salatalık, karanfil, gül, kasımpatı ve diğer süs bitkileri üretilmekte ve bu ürünler<br />
belirli oranlarda ihraç edilmektedir.<br />
Proje aşamasındaki Alionbaşı Barajından su verilmesiyle Narlıdere’nin tarım<br />
arazileri sulama sorunu büyük ölçüde çözülecektir.<br />
Termal ve sağlık turizmi potansiyeli, mevcut olmasına karşın yeterince<br />
değerlendirilememektedir. Jeotermal kaynakların seracılıkta ve ev ısıtmasında<br />
kullanması durumunda üretimde ve enerji tasarrufunda bir potansiyel sağlanacaktır.<br />
Çatalkaya av ve yayla turizmi açısından elverişli olmasına rağmen bu potansiyel<br />
de randımanlı kullanılamamaktadır.<br />
Şifalı suları, tedavi merkezleri, yürüyüş alanları, botanik bahçesi, açık-kapalı sıcaksoğuk<br />
termal havuzları ile Agamennon Kaplıcaları bölge turizmi için önemli bir<br />
örnek olurken, 7 km’lik sahili, balık restoranları, piknik, gezi yerleri ile “Sahilevleri”<br />
de bir başka potansiyel yaşam alanı olarak görülmektedir.<br />
İlçede gecekondu sorununu çözmek için yapılan Nar-bel ve Nar-kent toplu konut<br />
projeleri, bölgedeki çarpık şehirleşmeyi önleyici bir unsur olup, planlı şehirleşme<br />
adına olumlu bir yaklaşımdır. <strong>İzmir</strong>-Çeşme otobanının ilçenin içinden geçmesi,<br />
ulaşım rahatlığı bakımından potansiyel olmakla birlikte yerleşmeyi ve tarım alanlarını<br />
ikiye bölmüştür. Ayrıca erişim kolaylığından şehir dışında yaşama eğilimini tetiklemiş<br />
ve tarım alanları büyük bir konut baskısıyla karşılaşmıştır.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresinin güney bacağını oluşturan iki ana<br />
yerleşme Buca ve Gaziemir’dir. Bunlar arasında Gaziemir, sanayi açısından<br />
güçlenmiş bir yöre olarak dikkat çekmektedir. Bununla beraber tarımsal gücü de<br />
bulunmaktadır. Ticari konularda çeşitlilik gösteren yörede aksiyel olarak Yeşillik<br />
Caddesi üzerinde tekstil ve mobilya konusu ihtisaslaşmıştır. <strong>İzmir</strong>’in güney giriş aksı<br />
olması, yörede hipermarket gelişimine de sebep olmuştur. Bu olgu şehir giriş ve<br />
çıkışlarında perakende ve toptan ticaret açısından bir çekim gücü oluşturmakta ve<br />
buna bağlı olarak perakende ticaret potansiyeli artmaktadır.<br />
Ana akslarda gelişen ticareti besleyen üretim merkezleri ve küçük imalathaneler,<br />
hemen arka kesimlerde yerleşmişler, bu nedenle Yeşillik Caddesi üzerindeki ticareti<br />
simgeleyen birimler ve show-roomların perdelediği alan, kısmen kaotik yapısıyla her<br />
türlü üretimin yapıldığı orta ve küçük çaplı imalathanelerle yoğunluk kazanmaktadır.<br />
Bu durum yörenin ekonomik yapısındaki düzensiz canlılığı belirlemektedir.<br />
Gaziemir’in ekonomik faaliyetini güçlendiren önemli öğelerden biri Ege Serbest<br />
Bölgesidir (ESBAŞ). 220 hektarlık bir alana 1989 yılında kurulan ve bir yıl sonra<br />
faaliyete geçen bölge, ileri teknoloji yatırımlarına yönelik bir güç olarak ortaya<br />
çıkmıştır. 1997 krizine kadar ticaret hacmi % 30 ila % 50 oranında artarak giderken,<br />
1998 yılında % 1 oranına düşmüştür. Buna rağmen bölgenin <strong>İzmir</strong> ekonomisine<br />
büyük katkısı bulunmaktadır. Bunun yanında, istihdam açısından sürekli bir artış<br />
görülmektedir. Bölgedeki firmaların % 20’sinin yabancı kökenli olması, 1997<br />
28
ekonomik krizine rağmen bölgenin gücünü devam ettirdiğini kanıtlamaktadır. Serbest<br />
Bölgenin sağlamış olduğu çok sayıda avantaj, Gaziemir’in kara, hava ve deniz<br />
ulaşımına rahat erişim sağlayan bir yöre olmasıyla artmaktadır.<br />
Ege Serbest Bölgesi, Gaziemir sınırları içinde bulunmasına rağmen belirtildiği üzere<br />
<strong>İzmir</strong> ekonomisi dışında ülke ekonomisine de büyük katma değer sağlamaktadır.<br />
Yerel açıdan özellikle istihdam konusunda göreceli bir avantaj göstermektedir.<br />
Gaziemir’in ticari ve sanayi gücü yanında üstün bir konut potansiyeline sahip olduğu<br />
da görülmektedir. Planlı bir gelişme sergileyen güney kesiminde, çok sayıda küçük<br />
konut kooperatifinin yanında Evka ve bir dönemlerin Emlak Kredi Bankası<br />
tarafından desteklenen geniş bir konut alanı yer almaktadır. Bugün itibariyle<br />
Gaziemir’in konut gücü 15.000’e yaklaşmaktadır.<br />
Gaziemir sınırları içinde yer alan sanayilerin toplandığı alanların başında Sarnıç<br />
Beldesi gelmektedir. İmar planı uyarınca planlanmış sanayi alanlarında tekstil<br />
ağırlıklı yer alan sanayi kuruluşları, organize olamamanın sorunlarını yaşarken,<br />
Sarnıç Beldesinin plansız konut gelişimi de ek sorunlar getirmektedir.<br />
Ulaşım açısından havaalanı dolayısıyla <strong>İzmir</strong>’in en güçlü alanı olarak görülen<br />
Gaziemir’in bu avantajlarını yeterince rahat kullanamadığı görülmektedir. Ulaşım<br />
avantajı, sanayi yanında konutu da beraberinde getirirken, orta ve küçük sanayii<br />
düzensiz bir gelişme içine itmiştir. Bunun yanında çevre yolunun rahat<br />
bağlantılar sağlaması, güney ve doğu yönlere <strong>İzmir</strong>’in açılımında hız<br />
sağlamaktadır.<br />
Ulaşım ve sanayi ağırlıklı gelişim gösteren Gaziemir, kuzey yönü itibariyle küçük<br />
sanatların yoğunlaştığı bir alan boyunca Buca ile birleşmektedir. Buca yerleşmesinde<br />
düzensiz bulunan ancak sanayi potansiyelini sağlayan bölgeler de bu kesimlerde yer<br />
almaktadır.<br />
Buca’da, toplam tarım alanının sadece % 10’u sulanmaktadır. 3.263 hektarlık tarım<br />
alanın % 50’den fazlası tarla alanı olarak kullanılmaktadır. Tarla alanının % 96’sını<br />
yaklaşık eşit paylarla buğday, yulaf ve tütün oluşturmaktadır. Seracılığın da yapıldığı<br />
yörede, tarla alanından sonra % 20’lık bir payla zeytin alanları göze çarpmaktadır. Bir<br />
dönemlerin Buca bağları giderek konutlarla kaplanmakta ve Buca’nın bu potansiyel<br />
ürünü kaybolmaktadır.<br />
Kaynaklar, Kırıklar, Belenbaşı ve Karaağaç Köylerinde özel şahsa ait hayvan besi<br />
haneleri, sucuk imalathaneleri, tavuk çiftlikleri, zeytinyağı imalathaneleri, kireç<br />
ocakları, meyve-sebze ambalaj ve ihracat tesisleri bulunmaktadır. Sonuçta bunlardan<br />
besicilik, Buca’nın temel sektörlerinden biri durumundadır.<br />
Evka’nın hızlı büyümesi ve Dokuz Eylül Üniversitesinin çok sayıda fakültesinin<br />
burada yer alması nedeniyle ilçenin nüfusu hızla artmıştır. <strong>İzmir</strong> şehrinin en çok göç<br />
alan ilçesi durumundaki Buca’da, yeterli iş imkanının bulunmaması nedeniyle<br />
işsizlik sorununun yaşanmasına rağmen, ilçedeki yoğun göçün yarattığı işgücü<br />
potansiyeli dikkat çekmektedir. Halihazırda 12.896 konutluk bir toplu konut<br />
29
potansiyeli olan Buca’da, bu arza rağmen konut açığı bulunmaktadır. Şüphesiz ki<br />
yapılaşmayla birlikte verimli arazilerin yok olması tehdidi de bulunmaktadır.<br />
Toprak dolgu tipi Buca Yedi Göller, içme ve kullanma suyu temini için planlanmış<br />
ve kesin proje safhasındadır. Aynı şekilde kaynaklar Göleti de rekreatif, içme ve<br />
kullanma suyu amaçlı yapılmıştır.<br />
Buca’nın, Tahtalı Barajı 2. ve 3. derece koruma havzası içinde olması, ilçe sınırları<br />
içinde fabrika kurulması önünde bir engel teşkil etmektedir. Bununla birlikte söz<br />
konusu koruma alanında yetiştirilebilecek alternatif ürünler kekik, kapari, sofralık<br />
incir ve çilektir.<br />
Koruma havzalarına rağmen ilçede bir organize sanayi bölgesine ihtiyaç olmakla<br />
birlikte, arazi bulma aşamasında sorunlarla karşılaşılmıştır. Evka-1 semtinde<br />
Büyükşehir Belediyesi, Valilik ve Devlet Bakanlığının ortak çalışmalarıyla oluşturulan<br />
AR-GE projesine göre konfeksiyon ve sanayi işçisi yetiştirmek üzere yatırım<br />
yapılmıştır. Bu kapsamda ilçe merkezinde Adatepe Mahallesinde Büyükşehir ve İlçe<br />
Belediyesince tekstil sanayi sahası olarak ayrılmış 35 hektarlık alanda<br />
tasarlanan 94 adet fabrikadan meydana gelecek üretim merkezinde, Ege<br />
Giyim Sanayicileri Derneği çalışmalarını sürdürmektedir. Söz konusu merkez<br />
tamamlandığında 65 adet 5.000 m 2 ’lik ve 29 adet 2.400 m 2 ’lik konfeksiyon<br />
fabrikasına yer verilmiş olacaktır. Burası organize sanayi bölgesi statüsündedir.<br />
Evka-1 konutlarına yakın mesafede bulunan üretim merkezi tam faaliyete<br />
geçtiğinde toplamda 25.000 ila 50.000 kişi arasında bir iş olanağı sağlayacaktır.<br />
Hiç kuşku yok ki, işgücü potansiyelinin bu denli yoğun olduğu Buca’da, konut<br />
alanlarına yakın böyle bir yatırım önümüzdeki dönemler itibariyle istihdam ve<br />
ekonomik katkı anlamlarında büyük bir potansiyel arz etmektedir. Bölgedeki<br />
üretimin % 90’ının ihracatı hedeflemesi, yörenin sadece Buca için değil, tüm <strong>İzmir</strong><br />
için potansiyel taşımakta olduğunu göstermektedir.<br />
Bu bağlamda proje aşamasında bulunan diğer yatırım potansiyelleri ise Buca Esnaf<br />
<strong>Odası</strong> Sitesi, Oto Galericiler Sitesi ve Oto Tamirciler Sitesidir.<br />
Ayrıca ilçe merkezinde kuru incir işleme fabrikası ve Buca Yün Mensucat Battaniye<br />
fabrikası da faaliyet göstermektedir. İlçede, sayısı yaklaşık 400 olan imalathane ve<br />
ilçe merkezinde yer alan mermer, demir-çelik, kağıt, makine yedek parça gibi<br />
sektörlerde faaliyet gösteren 100 civarında firma bulunmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>’in ve Ege Bölgesinin tek hipodromunun ilçe sınırları içinde olması<br />
rekreatif açıdan önemli bir potansiyeldir. Evka-1 ve İZKENT arasındaki 10 hektarlık<br />
alana rekreatif gölet benzerinin yapılmasının planlanması ilçedeki konut ve<br />
rekreasyon potansiyelini destekleyecektir.<br />
Eğitim anlamında oldukça zengin olan ilçe, <strong>İzmir</strong>’deki üç SSK hastanesinden biri olan<br />
Buca SSK Hastanesi’nin Bozyaka’ya taşınmasıyla birlikte sönükleşen sağlık<br />
sektörü, 1999 yılı yatırım programı kapsamında hastanenin bakımı ve onarımı<br />
yapılarak ve de geliştirilerek, önceden çevre il ve ilçelerden gelen hastalara tekrar<br />
30
hizmet sunmaya başlaması ile canlanmıştır. Bunun yanı sıra Sağlık Bakanlığınca<br />
yapımına başlanan 200 yataklı Kadın Doğum Hastanesi, Buca Devlet Hastanesi<br />
olarak planlanmıştır. Böylece ilçe, sağlık tesisleri bakımından hem özelde kendi<br />
ihtiyacına cevap veren, hem de genelde çevre il ve ilçelere hizmet sunan bir konuma<br />
geçecektir.<br />
İlçeye, bir alternatif ulaşım imkanı olan demiryoluyla da erişilebilmesi anlamlı<br />
bir potansiyeldir.<br />
Tüm <strong>İzmir</strong>’e hitap eden Mezbaha, Balık Hali ve tamamlayıcı tesislerinin yer aldığı<br />
Kaynaklar yöresi, kendi çapında büyük bir ekonomik merkez olmuştur. Günlük<br />
cirosunun üst değerlere varmasına karşın şehirden fiziki olarak kopuk olması<br />
sistemde yokmuş izlenimi vermektedir. Özellikle mezbahanın yeri olumlu görülürken<br />
balık hali konusu tartışmaları devam etmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresinin merkezi konumundaki Konak,<br />
yerleşik alanın en yoğun kesimidir. <strong>İzmir</strong>’in ekonomisi yüksek iş merkezlerini ve<br />
etkin idari yapısını kapsamaktadır. Bu nedenle üretken potansiyellerin biriktiği<br />
ve dağıldığı alan, diğer deyimiyle merkezi iş alanının bulunduğu kesimdir.<br />
İlçe bazında önceden 8 köy Konak’a bağlı iken 1994 yılı itibariyle 2 köy bağlanmıştır.<br />
Bu nedenle tarım potansiyeli yok denecek seviyededir. Bir ticaret merkezi olması<br />
gündüz nüfusunun gece nüfusundan daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır. Her<br />
türlü potansiyele sahip olması, her tür soruna da ev sahipliği yapmasıyla<br />
sonuçlanmaktadır.<br />
Yöre, <strong>İzmir</strong> şehrine, sahip olduğu yapısal ve bölgesel özelliklerinden ötürü kimlik<br />
verici niteliklere sahiptir. Bu açıdan konuya yaklaştığımızda fuarlar şehri, kongre<br />
merkezi gibi niteliklerle anılabilmektedir.<br />
Merkezi iş alanına sahip olması şehrin cirosunu yönlendiren kurumları<br />
barındırmasının sebebidir. Tüm ulaşım hatlarının düğümlendiği nokta<br />
olmasının yanında, deniz ulaşımının tüm olumlu yatırımlarını rahatlıkla<br />
kullanabilme şansına sahiptir. Sonuçta körfez, yerel ölçekte yolcu taşımacılığı<br />
yanında, ulusal ve uluslar arası ölçekte Alsancak Limanına sahiptir.<br />
Alsancak Limanının 1954 yılında yapımına başlanan tevsii çalışmaları devam<br />
etmektedir. Limanın kapasitesinin 17-20 milyon tona çıkartılması amacıyla<br />
uluslararası bir kuruluşa 1998 yılında fizibilite çalışmaları yaptırılmıştır. Bu proje<br />
kapsamında limanın 50 hektar daha tevsisi öngörülmektedir. Proje içerisinde<br />
yaklaşım kanalı taraması çerçevesinde açılacak koridor, halihazırda körfeze<br />
giremeyen gemiler için tevsii çalışmalarının gerçekleşmesinden öncelikli bir<br />
durumdur.<br />
Demiryollarının hala ilk yapıldıkları terminal noktalarına ve hatlarına sahip olması<br />
bir potansiyel olarak görülse de, şehrin yayılma alanında kısıtlayıcı bir öğe olarak<br />
sistemi zorlamaktadırlar. Aynı durum deniz taşımacılığında büyük ekonomik katkılar<br />
sağlarken, limanın şehir içinde kalmış olması <strong>İzmir</strong> potansiyelinde olumlu<br />
31
performansa sahip çevre yollarının, konteynır ve diğer ağır vasıtalarla zorlanmasına<br />
sebep olmaktadır.<br />
Yoğun aktivite, çeşitli türden üretim yapan küçük ve orta ölçekli sanayiinin bu<br />
alanda çalışmasını cazip kılmaktadır. Bir potansiyel olarak görülen bu hizmet, özelde<br />
şehir merkezinin çalışma sistemiyle ters düşmektedir. Bu çaba içinde toptan ticaret<br />
çeperlere kaydırılmıştır.<br />
Turizm açısından beklenen performansı sunamayan merkez şehir, sahip olduğu<br />
tarihi, kültürel ve rekreatif potansiyelleri yeterince değerlendirememektedir.<br />
Yatak kapasitesi olarak son 10 yılda büyük bir artış göstererek yeterli limitleri<br />
yakalamıştır. Ancak yıldızlı otel yatağı sayısında hala gerilerdedir. Büyükşehir<br />
bütünü ölçeğinde sahip olunan oda ve yatak sayısı dikkate alındığında bu durum<br />
açık olarak belirmektedir.<br />
Tablo 8-2. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününde Otellerin Oda Sayısı ve Yatak Kapasitesi<br />
İZMİR BÜYÜKŞEHİR BÜTÜNÜ<br />
Standart Oda Yatak<br />
5 Yıldız 844 1.787<br />
4 Yıldız 590 1.196<br />
3 Yıldız 1.491 3.026<br />
2 Yıldız 484 926<br />
1 Yıldız 71 134<br />
Özel 31 67<br />
Diğer 23 56<br />
TOPLAM 3.534 7.192<br />
Kaynak: Turizm İl Müdürlüğü<br />
Kemeraltı gibi tarihi bir merkeze sahip olması, inanç turizmi beklentisini de ortaya<br />
koymaktadır. Bu yöre ve çevresindeki diğer dinlere ait ibadethanelerin mevcudiyeti<br />
perakende ticaret ve alışveriş ile birlikte kullanılamamaktadır.<br />
Özelde Konak ve genelde Büyükşehir, eğitim açısından büyük bir güce sahiptir.<br />
Toplamdaki 5 üniversitede 70.000’in üzerinde öğrencinin eğitim görmesi sadece<br />
bu bağlamda <strong>İzmir</strong>’in sosyo-ekonomik hayatının dinamizmini göstermektedir. Buna<br />
merkezi sağlık kurumları, dış ticaret firmaları, konut üretim şirketleri ve diğerleri<br />
eklendiği zaman olayın boyutlarının ciddiyeti görülmektedir.<br />
Konak, enternasyonal fuara sahip olmasının yanında, ihtisas fuarlarının da bu<br />
alanda kurulması ile bir dinamizm ortaya çıkarmaktadır. Sonuçta Konak,<br />
32
potansiyellerden ziyade sorunları üzerinde tartışılacak konuların ortaya çıktığı bir<br />
yöre olarak belirmektedir. Zira her türlü potansiyele sahiptir.<br />
[ B ] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />
Mevcut yapı içinde strateji alanlarına göre tanımlanan alt yörelere bağlı ele alınan<br />
kuzey aksındaki Dikili-Bergama-Kınık hattının potansiyel yapısı genelde tarım ve<br />
turizm ağırlıklı görülmektedir. Sanayileşmenin güneyde Aliağa tarafından emilmesi<br />
ve birinci derecede örgütlenme merkezi olarak görülen <strong>İzmir</strong>’e uzaklık, endüstri<br />
faaliyetlerinin bu alana yerleşmesinin temposunu yavaşlatmaktadır. Genel yaklaşım<br />
olarak bu alanda görülecek sanayi yatırımları, ağırlıklı olarak endüstriyel tarım<br />
ürünlerine bağlı olacaktır. Tabiatıyla marjinal de olsa tarım dışı ürünlerin<br />
sanayilerinin kısmen burada yer alması olağandır.<br />
Dikili-Bergama-Kınık bağlamında dışa açılan kapı olan Dikili’nin en büyük<br />
potansiyeli liman gibi görülse de, bunun dışında jeotermal enerji büyük bir güç<br />
olarak belirmektedir. Bu potansiyel aynı zamanda Dikili’nin turizm alanındaki<br />
atılımında da önemli bir kıstastır. Bunun yanında jeotermal enerjiden sera<br />
ısıtılmasında da faydalanılmaktadır. İlçe merkezine 7 km uzaklıktaki Kaynarca,<br />
değerlendirilmeyen bir kaynak olarak durmaktadır. Konuya ilişkin, Dikili Jeotermal<br />
Turizm ve <strong>Ticaret</strong> A.Ş. kurulmuş olmasına rağmen faaliyete geçememiştir. Bu<br />
potansiyelin değerlendirilmesi termal otel kurulması yönünde bir çaba ortaya<br />
çıkaracaktır. Yapılan planlama, enerjinin 4000-7000 arası konutun<br />
ısıtılmasında kullanılmasını ve büyük bir sera potansiyelinin ivme<br />
kazanmasını sağlayacaktır.<br />
Aynı potansiyel Bergama’da da bulunmakta ve halihazırda çevresinde basit kaplıca<br />
işletmelerinde bu enerji kullanılmaktadır. Özellikle kaplıca potansiyelinin düzensiz ve<br />
belirli bir kaliteden yoksun olması talep azlığı yaratmaktadır. Ancak 2003 yılı<br />
itibariyle, kaplıcaların Bergama’nın şehirsel ısıtmasında kullanma çabalarına<br />
yönelik faaliyete geçilmiş olması, belediyenin bu açıdan ortaya çıkardığı önemli bir<br />
girişimdir. Yöredeki jeotermal potansiyelin yoğunluğu, bu strateji alandaki Kınık ve<br />
çevresinin tarımsal potansiyeli üzerinde de önemli bir rol oynama yetisine sahiptir.<br />
Orta vadede de olsa bu enerjinin şehir ısıtması yanında turizmden sağlayacağı<br />
katkılarla birlikte tarımsal açıdan da değerlendirilmeye alınması olumlu olacaktır.<br />
Doğal çıkış sıcaklığı ve kapasitesi <strong>İzmir</strong> il hudutları içinde en yüksek değerlerde olan<br />
Dikili-Bergama yöresi jeotermal enerjisinin sıcaklığı 100 o C ve çıkışı 200 lt/s<br />
değerlerine erişmektedir. Mevcut durumda basit kaplıca olarak kullanılan<br />
tesislerin, kaplıca termalizmi, şehir ve sera ısıtması potansiyeli<br />
bulunmaktadır. Benzer enerji potansiyeli Bademli yöresinde de bulunmaktadır.<br />
Ancak halihazırda basit termalizm dışında kullanılmaması, genelde enerji kaybına<br />
neden olmaktadır.<br />
Sanayi tesisleri açısından Dikili, daha ziyade atölye türündeki tesislere sahipken,<br />
Bergama bir üst aşamada görülmektedir ve sanayisi genellikle tarım ürünlerine<br />
yoğunlaşmıştır. Şu halde sanayisine ivme veren tarım potansiyelinin<br />
33
desteklenmesi gerekmektedir. Sanayi potansiyeli en düşük olan Kınık’ta kurulmuş<br />
olan Kınık Organize Sanayi Bölgesi, yörenin organize sanayi potansiyelinin ivmesi<br />
durumundadır. Sanayi potansiyelinin düşük olması, kısa dönemde söz konusu<br />
planlanmış Bergama Organize Sanayi Bölgesinin rantabl bir potansiyel sahibi<br />
olamayacağını göstermektedir.<br />
Kınık tarımsal alanlarının Bakırçay-Kınık Projesi kapsamında sulu tarıma<br />
alınması, tarımsal potansiyelde artış sağlayacaktır. Bu kapsamda ele alınmış ve<br />
master planı tamamlanmış Dikili-Bergama-Kınık Sulama ve Taşkın Koruma<br />
Projesinin ivedilikle tanımlanmasında, potansiyel değerlendirilmesi açısından yarar<br />
bulunmaktadır. Bu kapsamda kesin projesi tamamlanmış Kapıkale Barajı, sulama<br />
potansiyeline büyük katkıda bulunacaktır. Halihazırdaki Kestel Barajından beslenen<br />
Bergama sulaması, işletmecilik açısından problemsiz olarak devam etmektedir.<br />
Bakırçay Havzasının önemli tarımsal alanlarını barındıran Kınık Ovası Sulama<br />
Projesi sağ ve sol sahil olarak ikiye ayrılmaktadır. Sol sahil sulamasında pompaj<br />
dahil 8.789 hektar alan sulanacaktır. Bu kapsamda Çaltıkoru Barajında 41,6 hm 3 ,<br />
Yortanlı Barajında ise 67,3 hm 3 su toplanacaktır. Çaltıkoru Barajı, Paşaköy’ün<br />
kuzeydoğusundadır ve 1999 yılı iş bitimi olarak belirlenmişse de süre uzatımı ile iş<br />
bitimi Ekim 2003 yılı verilmektedir. Benzer şekilde, Yortanlı Barajında 1994 yılında<br />
başlanan faaliyetler, dört yıl sonra bitecekken süre uzatımı ile işin bitim tarihi Ekim<br />
2003’e ertelenmiştir.<br />
Bergama Yukarıkırıklar Göleti ve Sulaması, ön inceleme safhasında bulunan bir<br />
sulama projesidir. İnşasına karar verilip tamamlanmasıyla 370 hektar brüt, 323<br />
hektar net alan sulanacak olup Bakırçay havzasının tarımsal potansiyelinin artışına<br />
katkıda bulunacaktır.<br />
Kınık içme ve kullanma suyu için Kırıkgeçit deresi üzerine Kapıkaya Barajı<br />
planlanmıştır. Tüm ön çalışmaları yapılmış baraj, Kınık’a 492 m 3 /s su sağlayacaktır.<br />
Turizm potansiyeli açısından Bergama’nın rolü tartışılmaz bir durumdadır. Ancak<br />
transit bir hat üzerinde bulunması, şehrin ve bu strateji alanının yeterli rantı<br />
sağlayamadığını göstermektedir. Bergama’da turizm işletme ve yatırım belgeli 4<br />
otelde 470 yatak ve toplamda 1000 yatak kapasitesi bulunmaktadır. Buna rağmen<br />
dış turizmin bu alanı konaklama amaçlı kullanmaması, potansiyelin büyük ölçüde<br />
atıl kalmasına sebep olmaktadır.<br />
Bunun dışında Dikili ve çevresi, deniz ve kum potansiyelini geçmiş dönemlerde<br />
yanlış değerlendirmiş ve ikincil konutlar bu alanların kullanım bütünlüğünü<br />
bozmuştur.<br />
Yörenin özgün turizm güçlerinden bir diğeri Kozak Yaylası olarak görülmektedir.<br />
Tarihi değerlerin ve denizin geri plana bıraktığı bu potansiyelin de değerlendirilmeye<br />
alınması gerekmektedir.<br />
34
Dikili’nin deniz yolu ile dışa açılan kapı hüviyeti sergilemesi, dış turizm potansiyeline<br />
sahip olduğunu da göstermektedir. Ancak bu iskele bir transit geçiş veya aktarma<br />
merkezi olarak kullanılmamalıdır.<br />
Dikili İskelesinin şehir içinde olmasının yarattığı sorunun yanı sıra özellikle maden<br />
ihracatına yönelik kapasiteye sahip olması, ticari sektörü destekleyen bir husus<br />
olarak görülmektedir.<br />
Yörenin diğer bir gelir kaynağı olan madencilik, gerek iç, gerek dış piyasadan büyük<br />
girdi sağlamaktadır. Bununla beraber doğa tahribatına sebep olması, bu potansiyelin<br />
dikkatli kullanılmasını gerekli kılmaktadır. Özellikle Kozak taşı ihracata yönelik<br />
bir potansiyel durumundadır.<br />
Bakırçay havzasının ticari merkezi hüviyetindeki Bergama, bulunduğu strateji alt<br />
yörenin hizmet birimlerini barındırmakla büyük bir potansiyele sahip bulunmaktadır.<br />
Ancak Çandarlı Limanının yapılması ile yörenin kazanacağı büyük potansiyel<br />
içinde, bu hizmet fonksiyonunun aynı güçte devam edemeyeceği görülmektedir.<br />
Limana yakınlığı bulunan Çandarlı yerleşmesinin 15.000’e yaklaşan konut<br />
potansiyeli ve Yenişakran, Zeytindağ yerleşmeleri, liman yapımı ve işletmesinden<br />
yararlanacaktırlar. Çandarlı Limanının bir potansiyel olarak ivme kazanması ile<br />
birlikte, Bergama Organize Sanayi Bölgesi gelişebilecek ve Kınık Organize Sanayi<br />
Bölgesi ile limana destek veren alanlar olacaktır.<br />
Çandarlı Limanı, Alsancak Limanını desteklemek ve halihazırda Alsancak Limanına<br />
giremeyen transit yük taşımacılığı yapan gemilere hizmet vermek amacıyla<br />
düşünülmüştür. 2.500 hektarlık stoklama alanı ile Akdeniz’in en büyük limanı,<br />
dünyanın önemli limanlarından biri olabilecek kapasitededir. Ulusal ve küresel<br />
ölçekli yük ihtiyacını karşılayabilecek nitelikte bir limandır.<br />
[ C ] Gediz Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />
Aliağa-Foça-Menemen strateji alt yöresinin temel potansiyelleri sanayi, turizm,<br />
tarım ve hizmet sektörlerini kapsamaktadır. Sanayi ve turizm gibi mekansal olarak<br />
birbiri ile çelişen iki sektörün bu alanda yer alması bir karmaşa gibi görünse de,<br />
mekansal bütünlük içinde coğrafi bir ayrıma sahip olmaları bu iki fonksiyonun<br />
temelde birlikte çalışmasına hem kanıt hem de imkan oluşturmaktadır. Tarım<br />
sektörü, Aliağa ilçesinde sanayi ile yarışamamış ve bu güç karşısında potansiyellerini<br />
kaybetme eğilimi içine girmiştir. Aliağa yöresinde sulu tarım yapılamaması ve sadece<br />
halk sulamasıyla tarım yapılması, verimin düşmesine neden olmaktadır.<br />
Aliağa’nın batısında bulunan Foça yöresine yönlenildiği zaman, tarım alanları<br />
oranının toplamda % 20 olduğu görülmektedir. Bu durum genelde yörenin tarımsal<br />
potansiyeli düşük topraklardan oluştuğunun bir kanıtıdır. Buna karşın Menemen<br />
yöresinde bu potansiyel % 35’tir. Özellikle ihracatta ciddi bir potansiyel teşkil<br />
eden çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde Menemen önemli bir merkezdir.<br />
Bu strateji alt yörenin tarım potansiyeli en yüksek alanı Menemen, diğer deyimiyle<br />
Gediz Havzası olarak görülmektedir. Bu alanın Manisa bağlantılı olması, yörenin<br />
35
gelişmişliği ve Gediz nehri tarafından sulanması büyük bir potansiyeldir. 1989’da<br />
işletmeye açılan Emiralem Pompaj Sulaması ve bundan önce işletmeye açılmış olan<br />
Menemen–Maltepe, Türkeli, Bağarası, Menemen Pompaj Sulamaları yöre tarımının<br />
yeterli potansiyele eriştiğini göstermektedir. Bu tarımsal potansiyelin kaybedilmemesi<br />
için, sulu tarım alanlarının imar faaliyetlerine açılmaması gerekmektedir. Bu<br />
sulamaların en büyük problemi Gediz kirliliğidir. Kemalpaşa ve Manisa Organize<br />
Sanayi Bölgeleri ile Manisa şehri ve ilçeleri kirliliğin kaynağını oluşturmaktadır.<br />
Şehirleşmenin tehdit ettiği Menemen sulama potansiyelinin korunması, sulama<br />
alanının batısında yer alan büyük bir doğal ve turizm potansiyeli olan Kuş Cennetini<br />
de koruma altına almaktadır.<br />
Tarım potansiyeli yüksek Menemen’in birinci tüketim merkezi olan <strong>İzmir</strong>’e, kara ve<br />
demiryolu bağlantısının olması tarımsal ürünlerin pazarlanması açısından büyük<br />
bir artıdır. Menemen etkisindeki Emiralem’in çilek yetiştiriciliği gibi ihtisaslaşmış<br />
konulara yönelmesi desteklenmelidir. Gediz Havzası’nın % 53.2’sinde sulu tarım<br />
yapılmasına bağlı olarak yer yer yılda üç kez ürün alınabilmesi, havza potansiyelinin<br />
koruma altına alınmasını gerektirmektedir.<br />
Kesin proje safhasındaki Menemen Değirmendere Barajı içme ve kullanma suyu<br />
amacıyla yapımı kararlaştırılmış bir tesistir. 31,4 km 2 yağış alanına sahiptir ve<br />
dolusavak proje debisi ise 234 m 3 /s’dir.<br />
Planlama aşamasında etüdü yapılmış, gözlem çalışmaları devam eden Aşağı Gediz<br />
Göktepe Projesi ve Barajı, Menemen Ovasının sulanmasına katkı sağlayacak<br />
bir yatırımdır. Dolusavak proje debisi 294 m 3 /s’dir.<br />
Tarıma karşı gelişen sanayiinin, bu strateji alt yörede en düşük olduğu yöre Foça ve<br />
Yeni Foça bölgesidir. Turizm ve tarım potansiyelli bu alanda, sanayiinin yer<br />
bulamaması doğal görünmektedir. Buna karşın, Foça yöresini seçmeyen sanayiinin,<br />
Aliağa’dan ziyade Menemen’de kurulduğu dikkat çekmektedir. Zira, Aliağa<br />
sanayisinde ulusal ölçekte yatırımların geliştirildiği görülmektedir.<br />
Menemen sanayisi <strong>İzmir</strong>’le birleşmiştir. Yörede bir serbest bölge bulunması potansiyel<br />
bir alanın varlığını göstermekte ise de, serbest bölge kurallarına göre çalışması,<br />
alanın Menemen için bir potansiyel olmadığını belirlemektedir. Oysa, söz konusu<br />
bölgenin 1997 yılına kadar Deri Organize Bölgesi olarak çalıştığı yıllarda Menemen<br />
için bir potansiyel olduğu kabul edilmekteydi. Bunun yanında, Menemen’de<br />
kurulacak Plastik Organize Sanayi Bölgesi, hem <strong>İzmir</strong> ilinde plastik vb. ürün<br />
imalatçılarını toplayacağı hem de özelde Menemen'de istihdam ve ekonomi faaliyeti<br />
doğuracağı için olumlu bir aktivite olarak görülmektedir. Ancak konumunun şehre<br />
yakın seçilmiş olması, çevreye yönelik koruma kararlarının alınmasında dikkatli<br />
davranılmasını gerekli kılmaktadır. Bu tesisin orta dönemde yapılması, kısa vadede<br />
altyapı faaliyetine başlanması ile potansiyelini doğru kullanması açısından yararlıdır.<br />
Ayrıca Menemen’in ülkesel açıdan tanınmasını sağlayan çömlekçilik, büyük bir<br />
potansiyel olarak durmaktadır. Çömlekçilik potansiyelinin sanayileşme eğilimi<br />
göstermesi yararlı bir girişimdir. Ancak çömlekçiliğin organize olamaması ve münferit<br />
atölyelerin ihracata yönelmesi bu faaliyetin sürekliliğini engellemektedir.<br />
36
Bu söz konusu strateji alt alanının kuzeyinde yer alan Aliağa sanayi alanlarının su<br />
ihtiyacı, kesin proje aşamasında bulunan Kunduz Barajının yapılmasıyla büyük<br />
ölçüde çözülecektir. Güzelhisar Barajı’nın yapımını, PETKİM finanse ettiği için baraj<br />
suyu 14.207 metre uzunluğundaki ishale hattı ile gelerek, sadece adı geçen<br />
kuruluşun arıtma tesislerinde kullanılmaktadır.<br />
Aliağa’nın 1970’li yıllardan itibaren sanayiye dayalı bir karaktere erişmesi büyük<br />
istihdam potansiyeli yaratmıştır. Bugün 40 kadar büyük sanayi tesisi, başta<br />
haddehaneler olmak üzere bu yörededir. Petro-Kimya ve Akocaklı Demir-Çelik<br />
İşletmelerinin yaygınlığı ve buna bağlı olarak diğer sanayilerin burada gelişmesi<br />
ithalat ve ihracat sorunlarını ortaya çıkarmıştır. Sonuçta, <strong>İzmir</strong> Limanının<br />
kapasitesinin yeterli olamayacağı ve de ulaşım maliyetlerini arttıracağından ötürü,<br />
özel iskelelerin yapımına yönelinilmiştir. Nemrut Limanının sekiz özel iskelesine<br />
yılda 3000’e yakın gemi gelmesi, iskelelerin büyük bir potansiyele sahip olduğunu<br />
kanıtlamaktadır. Özel firmaların bölgede yeni liman yapımı için girişimleri,<br />
mevcut potansiyeli arttırmaktadır. Her bir iskelenin özel statüsünün olması ve farklı<br />
fiziksel özellikler taşıması, bu alanların zaman içinde birleşerek Nemrut Limanı<br />
altında tek bir yönetime girmesini mümkün kılamamaktadır. İskelelerin art bölgesi de<br />
olası bir liman için yeterli büyüklüğe sahip değildir.<br />
Aliağa’nın sanayi potansiyeli giderek yörede üç sanayi bölgesi kurulmasını ortaya<br />
çıkarmıştır. Aliağa I, Aliağa II ve Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgeleri<br />
yüksek sanayi potansiyelinin etkisi ile kararlaştırılmıştır. Ancak 1997 krizinden<br />
sonra sanayiinin aldığı yara, bu yıldan sonra etüdü yapılan Aliağa II ve Kimya<br />
Organize Sanayi Bölgesinin uzun ve orta vadede gerçekleşmesini gerekli kılmaktadır.<br />
Aliağa I potansiyel değerlendirmesinin strateji planı dönemi içinde ele alınması<br />
önemlidir. Yörenin bu denli yoğunlaşması, enerji ihtiyacı da doğurmaktadır. Bu<br />
amaçla ülkemize getirilmiş bulunan doğalgazın BOTAŞ tarafından yapılan<br />
çalışmalar sonucunda <strong>İzmir</strong> yöresine gelmesi, yörenin enerji sorunu bir ölçüde<br />
çözmüştür.<br />
Ülkemizde ve özellikle Ege Bölgesinde artan doğalgaz talebini karşılamak ve<br />
ülkemizde doğalgaz kullanımını yaygınlaştırmak amacıyla BOTAŞ tarafından<br />
başlatılan çalışmalar sonucunda, doğalgaz geç de olsa <strong>İzmir</strong> yöresine bu yönden de<br />
gelebilmiştir. Bu bağlamda 1987 yılında hizmete giren Rusya Federasyonu-Türkiye<br />
Doğalgaz Boru Hattı’nın taşıma kapasitesi arttırılmış, tevsii gerçekleştirilmiş ve 2000<br />
yılında devreye alınmıştır. Bundan sonradır ki, 1996 yılında işletmeye alınan Bursa-<br />
Çan Doğalgaz Boru Hattı’nın devamı olan Çan-Çanakkale Doğalgaz Boru Hattı<br />
inşaatı gerçekleştirilmiştir. Bu bağlamda, <strong>İzmir</strong>’e doğalgazı ulaştıracak projelerden<br />
ilki olarak Karacabey-<strong>İzmir</strong> Doğalgaz Boru Hattı Projesi kapsamında, Manisa<br />
üzerinden <strong>İzmir</strong>’e gelecek olan hattan Aliağa’ya bir kol uzanmıştır. Kredi anlaşmasını<br />
takiben BOTAŞ’ın imalatı geciktirmesi, kredi sorunlarının ortaya çıkması ve doğalgaz<br />
kombine çevrim santrallerinin imalatlarının da yapımcı firma belirlenmesindeki<br />
sorunlarından ötürü Aliağa’ya ulaşacak gazın hizmete sunulması geç randıman<br />
verebilmiştir. Ancak, Aliağa’ya erişmiş olan sistem, olası organize sanayi<br />
bölgelerinin taleplerini ve verimliliklerini artıracaktır. Aliağa’daki doğalgaz<br />
37
çevrim santralinin 2001 Ocak ayında atılmış temeli ve LNG terminali halihazırda<br />
verimliliğe erişememiştir.<br />
Aliağa’da doğalgaz kullanımı için 4-6 milyar m 3 kapasiteli ikinci bir terminal projesi<br />
yürütülmektedir. Bu kapsamda kurulmuş olan Ege Doğalgaz A.Ş. konut<br />
ısıtmasında da doğalgazı kullandırabilecektir. Ancak Aliğa’nın jeotermal enerji<br />
kaynağı da bulunduğu göz önüne alınırsa ve buna rüzgar terminalleri eklenirse<br />
yörenin potansiyel enerji kaynakları açısından çeşitliliği ve ekonomik seçenek<br />
olasılıklarının yüksek olduğu görülmektedir. Planlanmış bulunan Aliağa Organize<br />
Sanayi Bölgeleri için bu potansiyellerin değerlendirilmesi, gelişme trendlerinde<br />
olumlu rol oynayacaktır.<br />
Gediz strateji alt yöresinin deltasını oluşturan Seyrek ve Maltepe yerleşmeleri ile<br />
belirginleşen alanın yüksek tarım potansiyeli yanında turizm potansiyelinin de<br />
bulunduğu görülmektedir. Özellikle tarım potansiyelinin olmadığı ve tuzluluk oranı<br />
artan kıyı kesimlere yaklaşıldıkça, kıyı turizmi ve safari tarzı bir turizmin yer<br />
alması olasılığı söz konusudur. Bu alanların kuş cenneti ile birleşmesi kullanım<br />
artırıcı bir husus olarak belirginleşmektedir. Bu alanda yer alan Leukai Antik şehri<br />
de turizm cazibesini arttırmaktadır. Delta bölgesinin <strong>İzmir</strong> 1 No’lu Kültür ve Tabiat<br />
Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından doğal sit alanı ilan edilmesi olumlu bir<br />
girişim olmanın yanında tarım potansiyelini kısıtlaması açısından endişelere sebep<br />
olmaktadır.<br />
Olağan ulaşım sistemlerine ek Menemen-Seyrek-Foça karayolu bağlantısının<br />
tamamlanma aşamasında olması Foça-Menemen-<strong>İzmir</strong> ulaşımında kilometre ve<br />
zaman tasarrufu sağlayacaktır. Ayrıca bu hat Foça’yı Menemen’e daha bağlı<br />
kılacaktır.<br />
[ D ] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />
Tarım açısından önemli gelişme göstermesinin yanında sanayi alanında da gelişmiş<br />
olan bu strateji alt yöre değerlendirildiğinde, tarım arazilerinin payı % 37 kadardır.<br />
Tarım arazilerinin büyük bir kısmı (% 44’ü) bağlık olup, tarım potansiyeli<br />
açısından özellikle kiraz konusunda belirli bir tanınmışlığı vardır. Bağlık<br />
arazilerinin payının fazla olmasıyla ilçe, çekirdeksiz kuru üzüm üretiminde önemli<br />
bir varlık göstermektedir.<br />
Meyve üretiminin gelişmiş bulunduğu bu alt yöre tarımsal gelirinin % 40’ını<br />
meyve üretiminden sağlamaktadır. Kiraz ihracatı ambalajlama ve taşıma<br />
sistemlerinin gelişmesinde büyük bir potansiyel yaratmış olup belirgin<br />
organizasyonların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.<br />
Tarım olduğu kadar hayvancılık potansiyeli de gelişmiş ve gayri safi tarımsal gelirin<br />
tarım bazında yaklaşık % 84’ünün meyve ve hayvancılıktan sağlandığı belirlenmiştir.<br />
Dolayısıyla Kemalpaşa’nın sanayi alanındaki gelişmesi değerlendirilirken tarım<br />
potansiyelinin göz ardı edilmemesi gerekmektedir.<br />
38
1970’li yıllara gelindiğinde düzensiz bir gelişme gösteren sanayi daha ziyade<br />
Kemalpaşa ve Ulucak yörelerinde yer almaya başlamış ve tarım alanları aleyhine<br />
hızlı bir gelişme göstermiştir. Bunu önlemek için 1985 yılında girişimlerde<br />
bulunularak bu sanayilerin organize bir bölgeye dönüştürülmesi sağlanmıştır.<br />
1990-1991 yıllarında gerçekleşen çalışmalar, Kemalpaşa ve Ulucak belediye<br />
sınırlarında, <strong>İzmir</strong>-Turgutlu-Ankara karayolunun sağ ve solunda olmak üzere 410<br />
hektarlık bir alan üzerine kurulmuştur. Bugün <strong>İzmir</strong> il hudutları içinde % 56’lık<br />
doluluk oranıyla en büyük sanayi potansiyeline sahip alanların başında<br />
gelmektedir. Daha ziyade kimya ve plastik sanayiinin tercih edildiği alan,<br />
Kemalpaşa’nın taban suyu yüksekliğinin bir potansiyel olması nedeniyle hızlı<br />
bir gelişim içine girmiştir. Ancak kontrolsüz kullanım, taban suyunun aşağılara<br />
çekilmesine neden olmuştur. Bu olumsuzluk karşısında planlama aşamasına<br />
gelinmiş Yiğitler Barajı, sulama ve sanayi suyu sağlama açısından olumlu bir<br />
potansiyel göstermektedir. Barajın arazi çalışmaları tamamlanmış, gözlem çalışmaları<br />
devam etmektedir. Tamamlandığı zaman 4.000 hektarlık bir alan sulaması<br />
yanında sanayi suyu da sağlayacak olması söz konusu strateji alt yörenin<br />
tarımsal ve sanayi potansiyelinin gelişmesinde artı değerler sağlayacaktır.<br />
Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi her ne kadar 410 hektarlık bir alana sahipse de,<br />
bu alan dışında çok sayıda münferit sanayi kullanımı bulunmaktadır. Bunların<br />
birleştirilmesi hususundaki çalışmalar düzensiz sanayii önleyecektir.<br />
Doğalgaz konusunda, Aliağa’ya Manisa üzerinden branşman verilirken, Kemalpaşa<br />
Organize Sanayi Bölgesine de bir hat verilmesi ile yörenin enerji sorunu<br />
çözülebilecektir.<br />
Yörenin turizm açısından kayda değer potansiyeli olmamakla beraber Nif Dağı’nın<br />
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından Milli Park ilan edilmesi, hem alanın<br />
korunması hem de yayla turizmine imkan tanıması açısından olumlu<br />
değerlendirilmektedir. Bunun dışında tek tek rekreatif alanların bulunması lokal<br />
potansiyellerin birbirinden bağımsız ele alınmasıyla sonuçlanmaktadır. Tarım<br />
aktivitelerine yönelik, pek çok ilçe ve beldede çeşitli festivaller düzenlendiği gibi<br />
burada da Kiraz Festivali düzenlenmekte olup bunların ilçenin tanıtılması yanında<br />
lokal aktiviteler olarak olumlu etkisi vardır.<br />
Söz konusu strateji alt yörenin <strong>İzmir</strong>’e yakın olması ve Ankara karayolu tarafından<br />
geçilmesi, Torbalı üzerinden Aydın–Denizli bağlantılarının sağlanması ve <strong>İzmir</strong><br />
üzerinden İstanbul bağlantısına sahip olması, sanayi ve tarım ürünlerinin gerekli<br />
hammadde sağlamasını ve pazarlamasını kolaylaştırmaktadır. Bu husus sanayi<br />
alanlarının buraya yönelmesini daha da teşvik edici bir rol sergilemektedir. <strong>İzmir</strong>’in<br />
diğer yörelerine oranla, yeraltı suyu potansiyeline sahip olunması, bunun yanında<br />
ucuz işgücü ve kolay ulaşım imkanlarının bulunması yörenin ekonomik<br />
potansiyelini artırırken, çevresel açıdan büyük kayıplara sebep olmuştur. Zira,<br />
arıtma tesislerinin organize olamaması ve firma bazında kalması arıtılmış suyun tam<br />
olarak geri kullanılamamasına sebep olmaktadır. Günümüzde sadece yaklaşık 5.000<br />
m 3 kadar su geri kullanılmaktadır.<br />
39
Kemalpaşa’nın doğusunda yer alan Kızılca Beldesinde, turizm yatırımlarına yönelik<br />
sunduğu doğal kaynakların kısmen konut alanları tarafından kullanıldığı<br />
görülmektedir. Bu doğal kaynağın turizm açısından organize bir şekilde<br />
değerlendirilmesi mevcut bir kaynağın kontrollü gelişmesine imkan tanıyacaktır.<br />
Bu denli sanayileşmiş bir yörenin Halilbeyli Kırı mevkiinde bir çöp alanı kurulmasına<br />
yönelik çalışmalar, organizasyon açısından gelecek vaat eden bir çalışmadır. Ayrıca<br />
Kemalpaşa yöresinin depolama konusunda da <strong>İzmir</strong>’e destek veren alanları<br />
bulunmaktadır.<br />
[ E1 ] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />
Söz konusu strateji alt yörenin güneyinde kalan ve <strong>İzmir</strong> strateji planlamasında dış<br />
kabuk olarak kabul edilen Selçuk ve merkeze daha yakın olarak Torbalı ve Menderes<br />
bulunmaktadır. Selçuk dışındaki iki yörenin gelişmesi tarımsal potansiyele dayalı<br />
olmuş, bunlar arasında Torbalı, Menderes’e nazaran göreceli olarak sanayileşme<br />
faaliyetinde daha öne geçmiştir. Selçuk ise bu bağlamda kısıtlı tarım topraklarına<br />
sahip olması ve Efes, Meryem Ana, Kuşadası gibi dış turizme de yönelik<br />
fonksiyonlarla tarımsal potansiyelini geliştirmeye yönelmemiş buna karşın hizmet<br />
sektöründe ön plana geçmiştir.<br />
Tarımsal potansiyeli en gelişmiş Menderes’te polikültür yaygındır ve Torbalı gibi<br />
verimliliği yüksek toprakların yanında tarım ürünlerini pazarlama açısından<br />
da şanslı ulaşım sistemlerine sahiptirler. Her ikisinin de demiryolu, karayolu ve<br />
havayoluyla yakın bağlantılarının olması gelişmelerinde büyük avantajlar sağlamıştır.<br />
Menderes’te, arazi yapısı Torbalı’ya nazaran daha engebeli olmasına karşın,<br />
seracılığın gelişimi daha yaygındır. Torbalı toprak yapısının büyük bir<br />
kısmının birinci sınıf olması, verimliliği artırıcı bir öğedir. Bu nedenle<br />
topraklarının % 53’ü tarımsal olarak işletilmektedir. Tarım toprağının<br />
verimliliği bu alanlarda sulu tarım yapılması gibi bir zorunluluğu oluşturmadığı için<br />
alanların kuru tarıma elverişli olduğu ve sulu tarım benzeri, üst düzeyde verim<br />
alındığı görülmektedir. Bu potansiyelin verimli kullanılması yörenin tarımsal<br />
girdilerinde artış sağlayacaktır.<br />
Menderes ise tarımsal faaliyetindeki ihtisaslaşmasını arttırmış, pazara ve<br />
ihracata uygun bir mekanda yer alması nedeniyle özellikle çiçekçiliği<br />
geliştirmiştir. Sera tarımı olarak gelişim gösteren bu ekonomik sektör, 1997<br />
krizinden büyük yara almanın yanı sıra büyük ölçüde Tahtalı Barajı Koruma<br />
Bantları içinde kalmasından ötürü büyük sekte görmüştür. 2000 yılına doğru<br />
azalma göstermiş ve üreticinin yatırımcılık hedefleri kısıtlandığı için yatırım<br />
yapmaktan kaçınmıştır. Bu tür bir potansiyeli Menderes tesis etmiş durumdayken<br />
fiziki koşullar nedeniyle kaybetmektedir.<br />
Menderes yöresinin Yeniköy yerleşmesini kapsayacak şekilde 2003 yılında kesin proje<br />
aşamasına gelmiş <strong>İzmir</strong>-Menderes-Yeniköy Göleti ve Sulaması, brüt olarak 228<br />
hektar alanı sulayacaktır. Depolama hacminin 1,59 hm 3 olması planlanmıştır.<br />
40
Torbalı’nın tarımsal alanlarında çitlembik ağaçlarına uygulanan antepfıstığı<br />
aşılaması, son yıllarda çevre köylerinde büyük yer bulmuş ve antepfıstığı üretimi<br />
büyük bir gelir kaynağı olarak ortaya çıkmıştır. Geçtiğimiz son 10 yıl içindeki<br />
gelişimler, içinde bulunduğumuz yıl ürün alınmasıyla sonuçlanmıştır. Bu ağaç<br />
tarımının giderek yörenin etkin bir faaliyeti olma eğilimi vardır. Elde edilen gelir,<br />
sebze ve çiçek seralarına kayma eğilimi gösterdiği için bu potansiyelin olumlu<br />
değerlendirilmesi gerekmektedir.<br />
Tarımsal faaliyetler açısından en alt seviyede görülmesine karşın Selçuk’un da belli<br />
edilmeyen bir tarımsal potansiyeli bulunmaktadır. Selçuk nüfusunun % 70’inin<br />
turizmle uğraşması ve getirisinin yüksek olması, tarımsal faaliyetlere geri kalan %<br />
30’u bırakmıştır. Turizm ağırlıklı hizmet sektörünün baskısı altında ezilen tarım<br />
potansiyeli daha ziyade Selçuk çevresindeki alanlarda gelişim göstermektedir. Zeytin<br />
başta olmak üzere meyve alanları incir ile ön plana çıkmaktadır. Ancak tarım<br />
ürünleri daha ziyade lokal tüketilmektedir. Bu alanlarda büyük tarım işletmeleri<br />
görülmemekte, ancak tarım sektörü potansiyel arz etmektedir. Sulama potansiyeli<br />
olarak da K. Menderes’ten çekilen su kullanılmaktadır. Aynı tempoyla kirlenirse,<br />
kirliliği artan bu suyun ilerleyen yıllarda sulamada kullanılması sakıncalı olacaktır.<br />
Selçuk’un turizm potansiyeli tartışılmaz bir noktada olup, her yıl yaklaşık iki<br />
milyon kişi yöreye gelmektedir. Kültür ve kıyı turizmi yörenin bilinen ve kendi<br />
ivmesi içinde gelişen turizm potansiyel alanlarıdır. Bunun yanına eklenecek inanç<br />
turizmi alandaki diğer bir turizm potansiyelidir. Bir dinin mensuplarınca kutsal<br />
sayılan alanları ziyaret etmek; ünlü mabetleri, inanç çekim merkezlerini görmek,<br />
dinsel toplantı ve törenlere katılmak, izlemek, dinsel görevleri yerine getirmek<br />
amacıyla yapılan inanç turizmi için yöre, Meryem Ana ve St. Jean yanında Yedi<br />
Uyuyanlar gibi bir başka mekanı da kapsamaktadır. Ancak inanç turizminin tüm<br />
sektör içindeki payının küçüklüğü dikkate alındığında, bunu tek başına ele almanın<br />
getirisinin düşük olacağı belirlenmektedir. Dolayısıyla, gelişme, deniz ve kongre<br />
turizmi gibi diğer alanlarla birlikte ele alınmalıdır.<br />
Ayrıca kültür turizmini yansıtan Efes ören yeri içindeki tiyatronun ve Celsus<br />
kütüphanesinin kültür turizmi ile kombine kullanılması, turizm potansiyelinin çok<br />
yönlü ele alınmasının bir sonucudur. Bunun yanında Efes Antik Şehrinin gece de<br />
ziyaret edilebilmesini sağlayan ışıklandırma projesinin bulunması, turizm<br />
potansiyelini çekici kılan bir öğedir. Selçuk–Pamucak arasında bulunan boş ve<br />
doğal sit ilan edilmiş alanların bugüne kadar korunmuş olması, ileriye yönelik<br />
turizm değerlerini kontrollü bir şekilde içermesi için olumlu bir yaklaşım olarak<br />
görülmektedir. İlerleyen yıllarda bu potansiyelin gereken şekilde kullanılması olasılığı<br />
üzerinde durulacaktır.<br />
Ulaşım açısından ve iletişim konularında gelişmiş standartlara sahip yörenin en<br />
önemli avantajlarından birisi Selçuk-Kuşadası arasında bulunan ve Özel İdare<br />
mülkiyetindeki stol tipi havaalanıdır. Bu ulaşım potansiyelinin, Pamucak bölgesi<br />
turizm yatırım alanının gelişmesine ivme vericiliği yanında kültür, kıyı, inanç, av<br />
turizmlerinde kullanılma potansiyeli bulunmaktadır.<br />
41
Selçuk’tan kuzeye doğru çıkıldıkça bir yeşil kuşak aşılarak <strong>İzmir</strong>’in birincil derecede<br />
etkin olduğu Torbalı aksına girilmektedir. Bu alanın turizm potansiyeli sadece<br />
Metropolis Antik Şehri olarak görülmektedir. Daha kuzeyde kalan Menderes ise<br />
lokal bir potansiyele sahip olup, buradaki en önemli girişim, Görece köyündeki<br />
boncuk üretimi ve evlerdeki iğne oyası ve makrome gibi el sanatlarıdır. Boncuk<br />
üretiminin iç ve dış turizm tarafından tanınarak Görece’yi bir odak yapması olumlu<br />
bir girişim olacaktır. Dolayısıyla bu potansiyelin tanıtılması, bağlantılı pek çok diğer<br />
işlevi yaratacağından, en küçük unsurun dahi göz ardı edilmemesi gerekmektedir.<br />
Benzer şekilde Selçuk’ta Şirince, son 10 yıllık dönemde hızlı bir gelişim göstermiş ve<br />
turizm sektörüne dahil olmuştur. Yerleşmenin yayla tarımına bağlı geleneksel<br />
ekonomik yapısı köyün tanınmasıyla farklı bir alana dönmüş, şarap imalatı<br />
yanında evlerdeki el sanatı üretimi hızla gelişmiş ve pansiyonculuk turizmin<br />
bağlı bir sektörü olarak ortaya çıkmıştır.<br />
Söz konusu strateji alt yörenin güney kıyılarını oluşturan ve fiziksel açıdan<br />
Seferihisar–Selçuk arasında yer alan Gümüldür-Özdere-Ahmetbeyli bandı, Çeşme-<br />
Dilek yarımadası strateji alt yöresi içinde değerlendirilecek olup, ağırlıklı olarak kıyı<br />
turizmi potansiyellerine sahiptir.<br />
Menderes, <strong>İzmir</strong> Büyükşehrine yakınlığından ötürü her ölçekteki sanayiinin<br />
yerleşmesi için büyük bir potansiyel arz etmektedir. Bunun dezorganizasyonunun<br />
önlenmesi, Kısıkköy sınırları içindeki organize sanayi sitesi ile kısmen<br />
sağlanmıştır. Ağaç ve metal işleri bu kapsamda düzenli bir gelişim göstermiş ve son<br />
yıllarda üretim tesisleri show-roomlar kuracak potansiyellere erişmişlerdir.<br />
Menderes’in ticaret ve sanayi alanında en önemli girdisi Etibank Perlit<br />
İşletmelerinden olmaktadır. İstihdamı düşük olmasına karşın ihracat potansiyeli<br />
yüksektir.<br />
Şaşal Beldesinde içme suyu şişeleme işletmesi, Tekel yaprak tütün bakım atölyeleri,<br />
tavuk-hindi çiftlikleri, daha ziyade Gümüldür yöresinde yetişen narenciye ürünlerini<br />
ambalajlama tesisleri Menderes’in ticaret ve sanayi potansiyelini oluşturan<br />
unsurlardır. Güneyinde göreceli birleşme eğilimi gösterdiği Torbalı’yla aynı karayolu<br />
ve demiryolu üzerinde bulunmasının pozitif değerlerine sahip olunan bu strateji alt<br />
yörenin, hammadde kaynakları açısından zengin verimliliğe sahip olması, 20 yıllık<br />
geçmişine bakıldığında sanayii hızla bu alanlara çekmiştir. Pamuk, tütün, zeytin<br />
gibi endüstriyel tarım ürünlerini yetiştiren ve besin endüstrisi için sebze-meyve<br />
üretimi ile potansiyelini pekiştiren bu alanda aynı zamanda mermer ve linyit,<br />
perlit, demir, civa, titanyum, zımpara taşı, tuğla toprağı önemli endüstriyel<br />
hammadde kaynaklarıdır.<br />
Bu hususlara bağlı olarak özellikle Torbalı’nın düşük eğimli ve ulaşım<br />
potansiyelli topraklara sahip olması sanayi faaliyetlerinde çekici bir öğe olmuştur.<br />
Toprak ve maden yatakları, Turgutlu’yla yarışamasa da tuğla ve kiremit<br />
fabrikaları için potansiyel alanlardır. Mermer, linyit ve perlit yörede işletilmekte<br />
ve istihdam olanakları sağlamaktadır. Tarım ürünlerinin sanayileşmesi sonucunda<br />
çırçır ve dokuma işletmeleri, tütüne bağlı sigara fabrikaları ve yağhaneler<br />
42
yöreyi potansiyel alan olarak seçmişlerdir. Sanayiinin yerleşmesi giderek diğer sınai<br />
işletmeler için yörenin çekiciliğini artırmıştır. Hammadde avantajıyla beyaz eşya,<br />
deri, otomotiv gibi sektörler bu alanda yer almışlardır. 1997 krizi Opel otomobil<br />
üretim merkezinin kapanmasına sebep olurken, pek çok kuruluş yerinden<br />
sağladıkları tarımsal hammadde kaynaklarının potansiyel kaybetmemesi nedeniyle<br />
günümüze erişebilmişlerdir.<br />
Torbalı’nın göstermiş olduğu büyük sanayi potansiyeli Kemalpaşa gibi düzensiz bir<br />
sistem ortaya çıkarmıştır. Ancak aynı yoğunlukta olmaması ve mevcut sanayilerin<br />
hem birbirinden kopuk hem de pek çoğunun büyük alanlara sahip olması<br />
mevcutların organize olmasını güçleştirmektedir. Buna karşın Kabacakırı<br />
mevkiinde ve Pancar beldesinde iki organize sanayi bölgesi kurma girişiminde<br />
bulunulmuştur. Yer seçimi onay safhasında olan Kabacakırı Torbalı I Organize<br />
Sanayi Bölgesinin ısıtma soğutma, deri ve yan sanayi mamulleri, konfeksiyon, ağaç<br />
ürünleri, gıda konusunda ihtisaslaşması düşünülmektedir. Bir potansiyel olarak<br />
görülen alanın 1996 yılında kurulması kararlaştırılmış olup, 260 hektarlık bir alana<br />
sahip olması öngörülmüştür. Torbalı II Organize Sanayi Bölgesi ise Pancar<br />
beldesinde 380 hektara sahiptir ve benzer iş kollarını içermektedir. Bu bölgenin geç<br />
kurulmuş olmasına karşın kısa dönemde faaliyete geçmesi, Torbalı’nın ihtiyacı olan<br />
sanayi alanları potansiyeline cevap verecektir. Pancar’daki organize sanayi bölgesinin<br />
daha erken faaliyete geçmesinin nedeni, 190 hektarlık kısmının Pancar Belediyesi<br />
imar planı sınırları içinde sanayi alanı olarak planlanmış olması ve alanda<br />
halihazırda sanayi yapılaşmaları olmasıdır. Bölge içinden enerji nakil hatlarının<br />
geçmesi de avantaj olarak görülmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong>’e 45 km çift yönlü demiryolu ile bağlanması, <strong>İzmir</strong>-Aydın otobanın alternatif<br />
ulaşım imkanları sunması, Ege Serbest Bölgesine ve havalimanına 30 km. kadar<br />
yakın olması ve <strong>İzmir</strong>-Liman bağlantısına kolay erişilmesi, Karabel üzerinden<br />
Kemalpaşa-Ankara bağlantısının olması burada organize sanayi bölgelerinin<br />
gelişmesinde olumlu öğelerdir. Bu nedenle 2003 yılına gelindiğinde, Pancar’da yer<br />
alan organize sanayi bölgesinin tüm parselleri satılmış durumdadır.<br />
Bunun yanında <strong>İzmir</strong>’e kuzeyden gelecek ikinci bir doğalgaz boru hattı daha<br />
bulunmaktadır. Bu hat kademeli olarak artacak doğalgaz arzını güney ve batı<br />
bölgelerimize taşıyacaktır. Söz konusu bölgelerdeki yerleşmelerin konutların ve<br />
sanayi tesislerinin doğalgaz ihtiyacı da bu şekilde karşılanacaktır. <strong>İzmir</strong>’e erişmeden<br />
Torbalı Organize Sanayi Bölgelerine ve sanayi alanlarına hizmet vermesi yöre<br />
potansiyeli açısından önemli bir katkıdır.<br />
Torbalı-Menderes bağlamında Tekeli yöresinde yer alan ticaret ve imalat<br />
organize bölgesi, organize sanayi bölgelerinden farklı olarak daha küçük parseller<br />
barındırdığını ve 1.000 m 2 ’ye kadar bu parsellerin indiğini gösterdiğinden, iş sahası<br />
açısından geniş bir yelpaze sunmaktadır. Bu nedenle organize sanayi bölgelerinde<br />
minimum parsel büyüklüğü olarak alınan 5.000 m 2 değere erişemeyen yatırımcılar,<br />
bu organize alanda üretim yapma imkanına sahiptirler.<br />
43
Yörenin su potansiyelleri açısından verimli olması, <strong>İzmir</strong> şehrinin kısıtlılığını<br />
gidermek için Tahtalı Barajının yapılmasıyla farklı bir boyut kazanmıştır. 1997<br />
tarihinde Göksu ve Sarıkız kaynaklarını kullanarak Gaziemir, Karabağlar, Limontepe<br />
ve çevresine, 2001 yılından itibaren ise <strong>İzmir</strong> şehrine su veren barajın kısa, orta ve<br />
uzun mesafede koruma alanları bulunmaktadır. Barajdan yılda 128 milyon m 3 su,<br />
32,6 km’lik ishale hattı ile şehre iletilmektedir. Koruma alanları içinde pek çok tesisin<br />
çevre kanununun su kirliliği yönetmeliği uyarınca kapatılması gerekmektedir. Bu<br />
işletmelerde çalışan 5000 civarında kişinin işsiz kalması ve üretime sekte vurulması<br />
su potansiyelinin maliyeti olarak görülmektedir. Ancak Tekeli ve Pancar Organize<br />
Sanayi Bölgeleri, bu işgücü açığını kapatacak potansiyelleri sunma gücüne<br />
sahiptirler.<br />
Havzada, tarım faaliyetlerinde de görülen kısıtlamaların giderilmesi için su kültürü<br />
(hidroponik) seracılığının geliştirilmesi, maliyeti yüksek olmakla birlikte<br />
kısıtlamalara karşı bir alternatif olarak planlanmaktadır. Bu durum ve maliyetli<br />
tarımsal planlama, söz konusu strateji alt yörenin tarımsal potansiyelini<br />
Menderes’ten güneye doğru yayacak ve bu yöredeki alanların tarımsal potansiyeli<br />
artacaktır.<br />
Torbalı’nın, tarım yanında sanayileşmesi, sahip olduğu sanayi sitesinin gücünü ve<br />
kullanılabilirliğini artıracaktır. Bu bağlamda Atatürk Küçük Sanayi Sitesinde<br />
kurulmuş bulunan Mermercilik Yüksek Okulu yöredeki mermer üretiminin ve<br />
mermer yataklarının bilimsel işletilmesinin sebebi olmaktadır. Torbalı çevresindeki<br />
çok sayıdaki mermer yatağı potansiyeli bu bağlamda işletmeye açılmaktadır.<br />
Mermer yataklarının doğal dokuyu en az bozacak tarzda işletilmesi gerekliliği<br />
yörenin doğal yapısı dikkate alındığında, av turizmi açısından gereklidir. Selçuk<br />
dışında fazla bir turizm potansiyeli olmayan yörenin bu konuda ihtisaslaşması, sürek<br />
avlarıyla dış turizme de açılan avlakları yaratması, dış turizm kaynaklarına da<br />
yönelinmesini sağlayacaktır. Bu husus, büyük bir iş gücü potansiyeli arz eden<br />
yörenin mevsimlik işgücü ihtiyacını daha yaygın bir sürece kaydıracaktır.<br />
Yoğun işgücü talebiyle karşılaşan yörenin konut açısından yetersiz kalmasına karşın<br />
son 10 yılda özellikle Torbalı-Menderes arasında büyük bir konut arzı görülmüştür.<br />
Büyük bölümü 100 m 2 ’nin altında, sosyal tipte olan konutlar, yöre çalışanlarının<br />
konut ihtiyaçlarını <strong>İzmir</strong> şehir bütünü içinden değil, yöreden sağlama imkanını<br />
vermektedir. Toplamda yerleşim alanları dışında 5.000 civarında konut<br />
potansiyeli sunulmaktadır. Ancak ivedi bir şekilde inşa edilen konutlar, tarım<br />
topraklarını işgal eden bir durum ortaya çıkarmaktadır. Bunun yanında konut<br />
kalitesinde de düşüklük göze çarpmaktadır.<br />
Genel anlamda K. Menderes Strateji Alt Yöresi tarım, sanayi ve hizmet<br />
sektörlerinde yoğun bir hareketlilik ve potansiyele sahiptir. Tahtalı Barajının<br />
kısıtlamaları yukarıda belirtilen farklı tarımsal yatırımlarla giderilmekte, dere<br />
yataklarının ıslahı yapılıp ağaçlandırma çalışmaları yer almaktadır. Havzanın<br />
entegre kanalizasyon master projesinin başlatılması ve şu ana kadar bitirilme<br />
aşamasına gelinmesi koruma bantlarının getirdiği kısıtlamalara karşıt olumlu<br />
44
yaklaşımlardır. Havzadaki potansiyel kaybı, Menderes Kelerdeki Roma<br />
Kaplıcalarının potansiyel alan olarak değerlendirilmesiyle de önem kazanacaktır.<br />
Selçuk’un turizm gelişmesi otel ve pansiyonculuk potansiyelini gündeme getirmiştir.<br />
İlerleyen yıllarda Selçuk-Kuşadası ikilisi, kongre turizmi potansiyeline yörenin<br />
açık olduğunu göstermektedir. Bu bağlamdaki girişimler olumlu geliştikçe <strong>İzmir</strong>’in<br />
kongre turizminden pay alması güçleşecektir. Sonuçta alt yörenin üç ana<br />
yerleşmesi, birbirini dengeleyici sektörleri paylaşmış durumdadırlar. Bu<br />
nedenle gelişme potansiyeli dengeli ancak kontrol açısından zayıf bir durum arz<br />
etmektedir.<br />
[ E2 ] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />
K.Menderes havzasının ikinci strateji alt yöresi olarak ele alınan bölge kendi içinde iki<br />
grupta değerlendirilmektedir. Bunun birincisi Bayındır-Tire-Ödemiş’tir. İkincisi ise<br />
Beydağ-Kiraz ikilisi olup Selçuk gibi <strong>İzmir</strong> strateji alanında dış kabukta<br />
kalmaktadır. Bu nedenle gruplama ve potansiyeller genelde birbirine bağlı, özelde ise<br />
ayrı değerlendirilmektedir. Bayındır-Tire-Ödemiş üçgeni diğer strateji alt yöredeki<br />
Menderes-Torbalı ikilisiyle benzer özellikler göstermektedirler. Torbalı’nın<br />
sanayileşme potansiyeline burada Tire alternatif olma eğilimindedir. Ancak, Bayındır<br />
ve Ödemiş ile bu konuda büyük çekişme gözlenmektedir. Beydağ ve Kiraz bu<br />
mücadele içine girecek altyapıya sahip olmadıkları için kenarda kalmaktadırlar.<br />
Yörede K. Menderes kenarındaki tarımsal potansiyeli yüksek bir yerleşme olan<br />
Tire’nin ağırlıklı sektörü tarım olup, ekonomik güç bu kaynaktan sağlanmaktadır.<br />
Tire tarımsal arazileri, Kızılcahavlu ve Gökçen yerleşmelerine kadar uzanan sorunsuz<br />
taban topraklarından oluşmaktadır. İlçe topraklarının % 44’ü tarımsal amaçla<br />
kullanılabilen niteliktedir. Bunun da % 54’ü tarla potansiyeline sahiptir.<br />
Toplam tarım alanlarının % 47’si ise sulanmaktadır. Yetişen tarım ürünlerinin<br />
çeşitliliği özellikle yörede Cuma günleri kurulan pazarda sunulmaktadır. Gerek çevre<br />
köylerin güçlülüğü ve gerekse alt yöre hakimiyeti, bu pazarın <strong>İzmir</strong>’den dahi alıcı<br />
bulma potansiyelinde olduğunu göstermektedir. Yörenin meyve üretim potansiyelinin<br />
başında gelen zeytin ve yaş incir yanında kestanenin de önemli bir yer tuttuğu<br />
görülmektedir. Çevre yerleşmeler gibi burada da yabani çitlembik olarak bilinen<br />
menengecin aşılanmasıyla elde edilen antepfıstığı ekonomik getirisi yüksek bir<br />
ürün olarak meyve kültürü içinde önemli bir yer tutmaktadır.<br />
Tarım toprakları Tire kadar verimli olmasa da Ödemiş, K. Menderes’in alüvyal<br />
toprakları üzerinde tarım potansiyeline sahiptir. Topraklarının toplam % 35’i tarımsal<br />
niteliklidir. Bunun yanında orman ve fundalık alan potansiyeli % 36’dır. Sulamanın<br />
önem kazanmasıyla tarla tarımı sebze üretimine kaymaktadır. Tarla ürünleri<br />
arasında yılda 2 kez ekilen patates 300.000 ton/yıl ile yörenin özgün<br />
ürünüdür.<br />
Bayındır ise tarımsal açıdan ilk iki yerleşmeye nazaran düşük potansiyel arz<br />
etmektedir. % 40’tan fazlasının orman ve fundalık olması, Tire ve Ödemiş’e<br />
nazaran burada orman ürünlerinin başta kızılçam ve karaçam olmak üzere önem<br />
45
kazandığını göstermektedir. Tarım alanlarının göreceli kısıtlılığı Bayındır yöresinde<br />
sera üretimini geliştirmiştir. Ege Üniversitesine bağlı Meslek Yüksek Okulunun<br />
yön vermesiyle artan sera tarımı, süs bitkiciliğine yönelmiştir. Bu konuda büyük<br />
bir potansiyele sahiptir.<br />
Bayındır Ergenli kaynaklarından 2lt/sn kapasiteyle elde edilen jeotermal enerji<br />
düşük verimlilikle sera çiçekçiliğinde, sera ısıtmacılığında ve Ergenli kaplıcalarının<br />
işletilmesinde bir potansiyel olarak kullanılmaktadır.<br />
Bu strateji alt yörenin, tarım yanında hayvancılıkta da ivme kazandığı görülmektedir.<br />
Ancak kendine yeterli bir durum arz ettiği için stratejik potansiyel olarak ağırlıklı<br />
görülmemektedir.<br />
Torbalı yöresi gibi, tarım ürünlerinin sanayiye yönelme potansiyeli etkisini ilk<br />
aşamada Tire de göstermiş olup, 400 hektarlık bir arazi bu amaçla organize sanayi<br />
bölgesi kurulması için kamulaştırma kapsamına alınmıştır. 1993 yılında kurulan<br />
410 hektarlık ve 240 sanayi parsellik bölge, Tire ve çevresinin ekonomik<br />
yapısına etki edecek bir organizasyon olarak görülmektedir. Şu ana kadar % 4<br />
doluluk oranına sahip olması kuruluş yılından bu yana altyapı tesislerinin<br />
gerçekleştirilmesi sırasında ekonomik krizle karşılaşmasından ve istimlak<br />
sorunlarından kaynaklanmaktadır. Alanın tamamlanmasıyla 24.000 kişilik bir<br />
istihdam potansiyeli ortaya çıkacaktır.<br />
Ödemiş ve Bayındır’da gerçekleşmesi planlanan organize sanayi bölgeleri, bir<br />
potansiyel arz etmekle beraber, iki yerleşmenin de sanayi ve ticarete kapalı kapılarını<br />
aralama imkanını verecektir. Ancak tarıma dayalı ekonomik potansiyelden sanayi<br />
potansiyeline geçilmesi altyapı ve üstyapı açısından ekonomik yeterliliğe erişememiş<br />
bu iki yerleşme için erken görülmektedir. Halihazırda Bayındır tam anlamıyla<br />
gelişmiş bir küçük sanayi sitesine bile kavuşamamış, Ödemiş’te ise 1.200 işyerine<br />
sahip küçük sanayi sitesi tam doluluğu bulmamıştır.<br />
Bu iki yerleşmeden Bayındır’da organize sanayi bölgesi kurulmadan önce hizmet<br />
sektörüne potansiyel olarak yaklaşılmalıdır. Yukarıda bahsi edilen Ergenli<br />
kaplıcaları turizm potansiyeline sahiptir. Bunun yanında Alankıyı ve Ovacık<br />
bölgeleri av turizmine potansiyel alanlar olarak dikkate değer bir doğaya sahiptir.<br />
Ödemiş’te ise beldelerin merkez yerleşmeye 5 ila 30 km yakınlıkta olması yöreyi bir<br />
bütün olarak değerlendirme imkanı sunmaktadır. Yörenin en büyük turizm merkezi<br />
olarak görülen Bozdağ’da turizm dışında memba suyu şişeleme potansiyeli varlığı<br />
önem kazanmaktadır.<br />
Bozdağ’ın kış sporları dışında Gölcük yaylası ve sahip olduğu krater gölü, Salihli<br />
ve Birgi üzerinden, iki farklı yönden erişilen bir alandır. Bu kesimdeki Bozdağ,<br />
Elmabağı ve Gölcük yaylaları alüvyal vadi tabanlı olup Gölcük Gölü çevresindeki<br />
yayla evleri ve biri göl kenarında diğeri Bozdağ üzerinde yer alan iki otel,<br />
turizmin odak noktalarıdır. Bu otellerin biri 20, diğeri ise 54 yataklıdır.<br />
46
1997 yılında işletmeye açılıp 3 sezon faal olan Bozdağ Kayak Merkezi 2000-2001<br />
yılı kayak sezonu başlarındaysa mevcut çığ problemi gereğinden fazla abartıldığı için<br />
kapatılmıştır. İşletmeci firma ile mal sahibinin düştüğü anlaşmazlıktan kaynaklanan<br />
bu olay <strong>İzmir</strong>’in strateji açısından farklı bir turizm potansiyelini devreden çıkarmıştır.<br />
Oysa Bozdağ’da üstten gelen tüm kayak pistleri açılmış ve işletiliyor olsa idi,<br />
dağın kontrol edilme imkanı ortaya çıkacaktı. Bu sayede kar birikimlerinden<br />
kaynaklanan saçaklanmalar, kontrollü yapay çığlarla sorun olmaktan çıkabilecekti.<br />
Sosyal tesisler olarak bugün Bozdağ Kayak Merkezi’nde her biri 4-5 yataklı 22<br />
bungalow bulunmaktadır. Tüm olarak Bozdağ sahip olduğu potansiyeller açısından<br />
dört mevsim turizme hizmet edecek potansiyele sahiptir.<br />
İnanç turizmi açısından yöre, tarihi konumu itibariyle hep ön planda kalmış<br />
özellikle Osmanlı Beylikleri döneminden pek çok kalıcı esere sahip olmuştur.<br />
Hisarlık Köyü yakınlarındaki Balım Sultan, ziyaret mekanı olarak iç turizme hizmet<br />
etmektedir. Bunun yanında Birgi, gerek Çakırağa Konağı ve gerekse şehirsel<br />
dokusuyla sahip olduğu potansiyele İmam Birgivi türbesiyle farklı bir katkı<br />
yapmaktadır. Bu kapsam içinde Bayındır’da da beylikler ve Osmanlı döneminden<br />
kalan cami, medrese ve Kelleci Dede Türbesi çekim potansiyellerine sahiptir. Bu<br />
kapsamda Tire sayısız cami ve türbeye sahiptir.<br />
Ayrıca Tire el sanatları açısından keçe ve urgan üretiminde eski geleneklere<br />
sahiptir. Günümüzde giderek azalan bu potansiyelin şehir için büyük bir çekim gücü<br />
olduğu görülmektedir. Buna Beledi Dokumacılığı da eklenmektedir. Yine Tire’nin<br />
Toptepe ve Kaplan mevkileri, restoranları ve piknik yerleriyle çekici potansiyellere<br />
sahiptirler. Ancak bu alanlar iç turizme hizmet vermenin yanında bölgesel<br />
ölçektedirler. Bu nedenle makro açıdan kısa ve orta dönemde büyük bir ekonomik<br />
getiri beklenmemelidir.<br />
Bayındır’ın geç gelişmesi göç almamasına olumlu katkı yapmaktadır. Buna karşın<br />
Ödemiş daha aktif bir yaklaşım içindedir. Bozdağ ve diğer turizm potansiyelleri, çok<br />
sayıda köyü ile hizmet sektörünün gelişmesine sebep olmaktadır. Aynı şekilde Tire,<br />
sanayileşme çabası içinde nüfus dengesinde farklılıklarla karşılaşabilecektir.<br />
K. Menderes Havzası Sulama ve İçme Suyu Projesi, Ergenli Barajı ve Uladı<br />
tesislerinden sağlanacak olup, Ergenli Barajının dolusavak proje debisi 200, Uladı<br />
Barajının ise 312 m 3 /s’dir. Toplamda 7.879 hektar alan borulu şebeke tipiyle<br />
sulanacaktır. Halihazırda mastır planı tamamlanmış projenin, bölgenin tarımsal<br />
potansiyeline olumlu katkıları olacağı kaçınılmazdır. Aynı şekilde Bayındır Burgaz<br />
Barajı Falaka Çayı üzerinde kurulacaktır. Planlama safhasına gelmiş ve 5.790<br />
hektarlık alanı sulaması hedeflenmektedir. Proje debisi 321 m 3 /s’dir..<br />
K. Menderes Ödemiş ve Bademli baraj projelerinden Ödemiş Barajı aynı zamanda<br />
içme suyu da sağlayacak olup Rahmanlar Çayı üzerine planlanmıştır. Proje debisi<br />
460 m 3 /s’dir. Bademli Barajı ise Pirinççi Çayı üzerine kurulacaktır ve sulama<br />
amaçlıdır. Her iki barajın da planlama aşamasında olması nedeniyle halihazırda<br />
gözlem çalışmaları devam etmektedir.<br />
47
Bunların dışında yörede kesin proje aşamasına gelmiş iki baraj ve sulama projesi<br />
bulunmaktadır. Bunlardan Beydağ projesi, Ödemiş ovasını sulayacak ve K.<br />
Menderes’i su kaynağı olarak kullanacaktır. Tamamlanma yılı, orta vadeyi geçecek<br />
şekilde görülen projenin, hedef sulama alanı 18.200 hektardır. 1994 yılında işe<br />
başlanmış, süre uzatımı ile iş bitimi 2005 yılı olarak verilmiştir. Ödemiş Aktaş<br />
Barajı ve Sulaması hedef olarak yine Ödemiş ovasının bir bölümünü almakta olup<br />
su kaynağı olarak Aktaş Deresini kullanmaktadır. Kesin proje aşamasındaki tesis<br />
1.538 hektar alanı sulamayı hedeflemektedir. Halihazırda ihale edilmemiş projenin<br />
işe başlama tarihi 2005 yılı olarak planlanmakta ve 2007 iş bitiş tarihi olarak<br />
verilmektedir. Çeşitli nedenlerle uzayan veya ihale edilemeyen bu iki projenin<br />
ivedilikle sonuçlandırılması K. Menderes ovasının düşük seviyeye inmiş taban<br />
suyunun yükselmesine sebep olacaktır.<br />
Söz konusu strateji alt yörede, endüstriyel tarım ürünlerine yönelinmesini teşvik<br />
eden unsurların başında gelen sanayi kuruluşlarının, Tire Organize Sanayi<br />
Bölgesinde uygun potansiyel bulmaları, yöre pamuğunun geliştirilmesine sebep<br />
olmuş ve uzun lifli renklendirilmiş pamuk üretiminin yörede<br />
yaygınlaştırılmasını sağlamıştır. Aynı şekilde meyve ve sebze tarımındaki<br />
gelişmeler yörede, konserve yapım faaliyetinin artmasına neden olmaktadır. Bu<br />
kapsamda en uygun mekansal potansiyele sahip yerin Tire olduğu görülmektedir.<br />
Sanayi sektörünün genelde <strong>İzmir</strong> yönetiminde olması, bu alanların ilgili konudaki<br />
hizmet sektörü gelişimini artırmayacaktır. Bu konuda belirtildiği üzere yayla, av,<br />
termal, kış ve inanç turizmlerinin hizmet sektöründe büyük potansiyel olduğu kabul<br />
edilmelidir.<br />
K. Menderes Strateji Alt Yöresinin kendi halinde tarımsal potansiyele göre ekonomik<br />
yapısını belirlemiş iki yerleşmesi Beydağ ve Kiraz’dır. Sözünü ettiğimiz gibi <strong>İzmir</strong><br />
strateji alanının dışında kalmış olmaları, gelişememelerinin de sebebidir. Kiraz,<br />
Beydağ gibi göç alma ve verme düzeylerinde genelde sıfır rakamına sahiptir. Hatta<br />
Beydağ’ın kırsal kesimi nüfus azalmasına sahne olmaktadır. Kapalı sistemlere sahip<br />
bu iki yerleşmeden Beydağ Barajının tamamlanması sonucunda tarımsal potansiyel<br />
bir ivme kazanabilecektir. Beydağ’ın tarımsal ürün çeşitliliği geleneksel yapıdan<br />
çıkamamış olmasına karşın, yonca ekiminde ön plana geçmiştir. Bu arada yöre için<br />
yeni gelişme eğilimi gösteren kestane üretimi, incir arkasından ikinci planda<br />
gelmektedir. Bu iki meyve, satış fiyatlarının göreceli yüksekliği nedeniyle antepfıstığı<br />
gibi yörenin potansiyel ürünleri olarak görülmektedir. Hayvancılık sektörü için de<br />
arıcılık, alternatif bir kaynak olarak gelişme potansiyeli göstermektedir. Tüm strateji<br />
alt yörede olduğu gibi hayvancılığa bağlı yün ve yapağı, potansiyel bir üretim olup<br />
işleme alanı Tire olarak görülmektedir.<br />
Kiraz’ın tarımsal değerleri Beydağ ile büyük bir paralellik taşımaktadır. Buna karşın<br />
Beydağ’da göreceli bir yayla ve av turizmi potansiyeli kendini hissettirmektedir.<br />
Aynı konu Kiraz için de geçerli olup, Beydağ’ın aksine Kiraz’da iki konaklama tesisi<br />
bulunmaktadır. Toplam 50 yataklı bu tesislerin turizm potansiyeline yönelik olmadığı<br />
belirlenmektedir. Beydağ’ın, Bozdağ ve Gölcük’e yakın olması Kiraz’a oranla<br />
potansiyelini artırmaktadır. Beydağ’da 7 adet üretim tesisinin 3’ü mevsimlik çalışan<br />
zeytinyağı, 4’ü ise zincir ve çivi fabrikasından oluşmaktadır. Yörenin en büyük sanayi<br />
48
tesisi tek konuda ihtisaslaşmıştır. Buna karşın Kiraz’da atermit üretimi ilçenin<br />
dışa açılan tek sanayi ürünü olmaktadır. Asbestli çimentodan üretilen bu ürünün<br />
gelişmiş sanayi alanları içinde kabul görmediği, bu nedenle Kiraz’a yerleştiği ve<br />
Kiraz’ın bunu bir potansiyel olarak kabul ettiği söylenebilir. Yörenin sanayi<br />
potansiyeli bu kapsamda daha ziyade çevre koşullarıyla tam örtüşmeyen<br />
durumdadır. Beydağ’ın tarım dışı en önemli potansiyeli civa ve antimonun<br />
işletmeleridir.<br />
Kiraz’da etüt aşamasındaki organize sanayi bölgesinin bir potansiyel arz etme<br />
durumu söz konusu olsa bile, yörenin sosyo-ekonomik gelişimi orta vadede dahi<br />
bunu destekleyecek altyapıya sahip değildir. Genel anlamda tarımsal potansiyelin<br />
ağır bastığı bu strateji yöresi, özelde <strong>İzmir</strong>’in ve genelde Ege Bölgesi ve ülkenin<br />
tarımsal ürün depolarından biri olarak önemli bir potansiyele sahiptir.<br />
Sanayileşmesi de ağırlıklı olarak bunu destekler mahiyette endüstriyel tarım<br />
ürünlerine yönelmektedir.<br />
[ F1 ] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />
Beydağ ve Kiraz ikilisi gibi <strong>İzmir</strong> strateji alanının dışında kalan Karaburun, aynı<br />
tarzda tarıma bağımlı kapalı bir ekonomik sisteme sahiptir. İlçe merkez nüfusu,<br />
beldeleri olan Küçükbahçe ve Mordoğan nüfusundan daha düşüktür. Arazinin<br />
engebeli olması tarım alanlarının azlığına sebep olmaktadır. Toplam tarım alanı ilçe<br />
arazilerinin % 9’unu oluşturmakta olup, 3.705 hektardır. Bu denli kısıtlı tarım<br />
alanındaki potansiyel ürünler zeytin ve enginar olarak görülmektedir. Bunun<br />
dışındaki ürünler genelde kapalı sistem içinde tüketilir durumdadır. Geçmiş yılların<br />
ekonomik potansiyelini ve yörenin dışa açılımını sağlayan yaş üzüm ve nergis türü<br />
çiçekçilik zamanla yerini tütün tarlalarına terk etmiştir. Ancak kısıtlı ve kontrollü<br />
ekimi yapılan tütün, yöre ürünleri arasında buğdaygillerden sonra gelmektedir.<br />
Karaburun’un hayvancılık potansiyeli daha ziyade kır keçisi üzerinde<br />
yoğunlaşmıştır. Bunun sonucu keçi kılı bir potansiyel ürün olarak kabul<br />
edilmektedir. Ayrıca, ilçenin kıyıda yer alması balıkçılığı bir ekonomik faaliyet kolu<br />
olarak ortaya koymuştur. Buna bağlı olarak Mordoğan’da bir balıkçı barınağı<br />
tamamlanmak üzeredir. Bu kapsamda çevrede başka barınaklar olmadığı için küçük<br />
barınakların kullanımı, bu sayede kısmen rahatlayacaktır. Ayrıca bu barınağın<br />
geniş kapasitesi tesisin yat limanı olarak kullanılmasını da sağlamaktadır.<br />
Arazinin eğimli olması ve Ege denizine açılan bir uç noktada bulunması yanında üç<br />
tarafının denizle kuşatılması rüzgar konusunda bu yöreyi çevresine oranla ön plana<br />
çıkarmaktadır. Bu nedenle rüzgar çiftliklerinin büyük bir potansiyel olduğu<br />
belirlenmiş ve bu kapsamda pek çok firma girişimde bulunmuştur. Bu girişimlerden<br />
Karaburun yöresinde Kocadağ, Bitiktepe, Değirmendağı, Düzlendağı, Mordoğan,<br />
Aşağıovacık, Yaylaköy, Yellicebelendağı, Yenicepınar, Bozköy, Değirmentepe ve<br />
Kargılıktepeleri mevkilerinde bulunmaktadır. Bu alanlarda rüzgardan elde edilmek<br />
üzere toplam 360 MW/s’lik enerji potansiyeli belirlenmiştir.<br />
49
Rüzgar enerjisi konusunda Çeşme-Alaçatı da önemli bir merkezdir ve halihazırda<br />
elektrik üretimi yapan 12 adet rüzgar tribünü bulunmaktadır. ARES adıyla<br />
kurulmuş olan Alaçatı Rüzgar Enerji Sistemine 4 tribün daha eklenme isteği<br />
bulunmaktadır. Halihazırda diğer bir özel kuruluş tarafından da üç adet tribün<br />
işletilmektedir.<br />
Ortalama olarak tribün başına elde edilen enerji miktarına göre toplamda 800.000<br />
kw/saat elektrik enerjisi elde edilmektedir. Bu enerjinin doğrudan Çeşme’de<br />
kullanılmadan Urla üstünden enterkonnekte sisteme verilmemesi durumunda,<br />
yerleşme kendi potansiyelinden kendisi yararlanabilecektir. Bunlara ek olarak<br />
yörenin rüzgar potansiyeline göre Ovacık, Kaklıktepe, Çobantepe, Kocadağ, Kışlatepe,<br />
Dinlence üstü, Yağcılar Dağı, Koranka Dağı, Kokar Limanı üstü, Beşgöl Tepe, Kıran<br />
Dağı, Çeşme Karadağ, Çiflik Köyü rüzgar çiftlikleri kurmak için talep altındaki<br />
yörelerdir. Çeşme’de bu sayılan alanların yanı sıra Zeytineliköyü, Böğürtlentepe,<br />
Dümbelekdağı, İstanbuldağı, Ilıca Mevkii, Güzelyertepe, Hırsıztepe, Germiyan,<br />
Reisdere Köyü, Kızılkaya, Karadağ, Ovacık, Çobandağı mevkilerinde rüzgar<br />
potansiyeli mevcuttur. Buralardaki toplam potansiyel kullanılarak 200 MW/s elektrik<br />
üretimi yapılmasına yönelik girişimler bulunmaktadır.<br />
Yarımadanın Karaburun kısmının su sorunu ile karşılaşmış olması DSİ tarafından<br />
bu alanda baraj yapılması kararının alınmasına sebep olmuştur. Bu nedenle<br />
Mordoğan Eğlenhoca köyünde içme suyu amaçlı bir gölet tesisine 1997 yılında<br />
başlanmış, 2000 yılında bitmesi planlanmasına karşın ödenek yetersizliğinden<br />
bitirilememiştir. Karaburun-Karareis Barajı projesi ise 325 m 3 /s debili ön<br />
inceleme aşamasında içme suyu amaçlı bir potansiyel su kaynağı olup Camiboğazı<br />
deresini su kaynağı olarak kullanacaktır. Karaburun-Bozköy Göleti ise kesin proje<br />
aşamasında, 136 m 3 /s debilidir ve Uzundere su kaynağı olarak kullanılacaktır. Söz<br />
konusu su projelerinin gerçekleşmesi yörede çekilen su sorununu giderecek ve<br />
potansiyel tarım alanlarının sulanmasına katkıda bulunacaktır.<br />
Temmuz 2000 tarihi itibariyle 125-140 lt/s debi su verilen Alaçatı (Kutlu Aktaş)<br />
Barajının tamamlanması, Çeşme’nin su gereksinimini mevcut durum itibariyle<br />
karşılar duruma gelmesi bakımından yöredeki diğer bir potansiyeldir. Bununla<br />
beraber su potansiyelinin yeterli olmaması Ildır kaynaklarından da su getirilmesi<br />
ihtiyacını ortadan kaldırmamıştır.<br />
Yarımadanın uç kısmının kıyı turizmi açısından sahip olduğu kıyı<br />
potansiyeli, kumsal ve kayalık taşlık olarak iki gruba ayrılmaktadır. Bunlardan<br />
kumsal nitelikli plaja sahip olanlar Balıkova (300 m), Mordoğan (600 m), Ardıç (800<br />
m), Boyabağ (150 m), Yeniliman (1.200 m), Badembükü (50 m), Dikenlik (1.000 m),<br />
Büyük Kum (800 m), Gerence (1.000 m)’dir. Kayalık ve taşlık plajlar ise Kaynarpınar<br />
(700 m), Kavurlıkoz (400 m) ve Bodrum (800 m)’dur. Bu plajların içinden Yeniliman<br />
ve Dikenlik 1 km’yi aşan kumsallarıyla dikkat çekmektedir.<br />
Yarımadanın Çeşme tarafıysa deniz ve plaj gibi doğal ve turistik bütün<br />
olanaklara sahiptir. Bunlar arasında kumsal nitelikli plaja sahip olanlar; Alaçatı<br />
(2000 m), Bedir (300 m), Çatalazmak (1.000 m), Beyazıt (2.000 m), Dalyan (1.000 m),<br />
50
Boyalık (1.000 m), Ilıca (2.000 m), Büyük Liman (100 m), Paşalimanı (800 m), Şifne<br />
(300 m), Germiyanyalısı (700 m), Halkapınar (800 m), Ildır (1.000 m), Punta (200 m)<br />
ve Gerence (1.000 m)’dir. Kayalık ve taşlık plajlar ise Mersin (500 m), Güvercinlik<br />
(250 m), Küçücek (300 m), Çiftlik (3.000 m), Sepetcik (500 m) ve Alibostan (600<br />
m)’dır. Bu plajlardan Alaçatı, Beyazıt, Dalyan, Boyalık, Ildır ve Gerence<br />
kumsalları 1-2 km arasında değişen genişlikleriyle dikkat çekici bir<br />
potansiyel arz etmektedirler.<br />
Alaçatı Koyu kıyı potansiyeli yanında Türkiye’nin sayılı sörf merkezleri arasında ön<br />
planda bulunmaktadır. Gerek ulusal ve gerek uluslararası yarışmacıların katıldığı<br />
müsabakalara ev sahipliği yapmasının yanında tüm yaz sezonunda yoğun bir<br />
kullanıma sahiptir. Tenis açısındansa aynı imkanlara henüz sahip değildir.<br />
Ayrıca Alaçatı Yalıköy mevkiinde 170.000 m 2 üzerine kurulması planlanan ve<br />
Küçük Venedik adı verilen projenin 50.000 m 2 inşaat sahası olacaktır. İnşaatının<br />
adalar üzerinde olması ve küçük oteller ve de sosyal tesislere, bölgede 600 yat<br />
kapasiteli bir yat limanı projesine de yer vermesi Çeşme-Alaçatı için başka bir<br />
potansiyel duruma işaret etmektedir.<br />
Çeşme’nin en büyük ve popüler turizm merkezlerinden biri olan Ilıca, 2 km’ye<br />
yakın en fazla 30 m derinlikte ve 50 m genişlikteki beyaz kumlu plajıyla,<br />
nitelikli konaklama tesisleriyle ve termal alanlarıyla potansiyel<br />
sıralamasında ilk sırada yer alır. Birçok otelin ve pansiyonun kaplıca suyu<br />
bağlantısı vardır. Çeşme plajlarının, özellikle Ilıca plajının turistler tarafından<br />
seçilmesinin en önemli sebebi 100 metrelik deniz kıyısının sığ olmasıdır. Şifne ve<br />
Ilıca kaplıcaları, ilçenin deniz olanaklarını, termal ve tuzlu su olanaklarıyla<br />
bütünleyen ve Çeşme’yi bir turizm potansiyeli haline getiren doğal kaynaklardır.<br />
Altınyunus, Sheraton gibi turistik tesislerde kullanılmaya başlanan kaplıca suyu, bir<br />
tedavi aracı olarak Çeşme’yi kış turizmi için de potansiyel bir merkez durumuna<br />
getirmiştir. Ayrıca Ilıcalar mevkiindeki kaplıcalar genel olarak romatizma hastalıkları,<br />
kadın hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları ve metabolizma bozuklukları üzerinde<br />
etkili olmaktadır. Bunun yanında Şifne ve Çeşme ılıcalarındaki çamur banyoları cildi<br />
gençleştirici özelliğe sahiptir ve selüloit, çeşitli cilt hastalıkları, romatizma ve siyatik<br />
gibi hastalıkların tedavisine iyi gelmektedir. Buradaki jeotermal kaynak 56 o sıcaklıkta<br />
doğal çıkışa ve 10 lt/sn debiye sahiptir. Kuyu çıkışında ise aynı sıcaklık 42 lt/sn<br />
olarak elde edilmektedir.<br />
Konut ısıtması ve sıcak su kullanımı konusunda Çeşme jeotermal kaynakları<br />
büyük bir kapasiteye sahiptir. Projelendirilmesine karşın 5.000 konut hedefi mali<br />
portrenin yüksek olması ve karşılanamaması nedeniyle atıl bir durumdadır.<br />
İlçenin turistik potansiyelinin yüksek olması nedeniyle bazı konutların pansiyon<br />
olarak kullanıma açılması, yerleşmede konaklama sorununu bir ölçüde<br />
halletmektedir. Bunun yanında yerleşmenin popülaritesi, konaklama ihtiyacı ve isteği<br />
duyan insanları ana yerleşme ve çevresinde konut üretimine davet etmiştir.<br />
51
Kongre turizmi açısından Altınyunus 9 salonu, 650 kişilik ve Sheraton Oteli 5<br />
toplantı salonu, 800 kişiye erişen kapasiteleriyle Çeşme’nin önde gelen merkezleridir.<br />
Sheraton Oteli değişik statülerdeki 259 odasıyla yerleşmenin en yeni otelidir. Bunun<br />
dışında Çeşme’de 13.733 yatak belirlenmiştir. Aşağıdaki tabloda stratejik planlama<br />
alanının turizm açısından önde gelen yöresi olan Çeşme ve çevresinin<br />
konaklama tesislerinin dökümü verilmektedir. Bunlar arasında dört yıldızlı 4, üç<br />
yıldızlı 7, iki yıldızlı 10 otel bulunmaktadır. Ayrıca tek yıldızlı ve yıldızsız çok sayıda<br />
otel ve pansiyon da bulunmaktadır.<br />
8-3. Çeşme Otellerinin Oda Sayısı ve Yatak kapasitesi<br />
ÇEŞME<br />
Oda<br />
Yatak<br />
Tatil Köyü 515 1.030<br />
4 Yıldız 646 1.358<br />
3 Yıldız 678 1.367<br />
2 Yıldız 437 889<br />
1 Yıldız 101 200<br />
Özel 292 501<br />
Diğer 3.163 8.388<br />
TOPLAM 5.832 13.733<br />
Kaynak: <strong>İzmir</strong> İl Turizm Müdürlüğü<br />
İlçe, Çeşme Kalesi ve Ildır’dan (Eritre) çıkan arkeolojik eserlerin sergilendiği bir<br />
müze görünümü ile yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. Restore edilen<br />
Kervansaray ile bu ikili, Çeşme’nin tarihi potansiyelini oluşturmaktadır.<br />
Çeşme’nin yaz aylarındaki dinamik nüfusu bazı günler 100.000’in üzerine<br />
ulaşmaktadır. Bu dönemlerde Çeşme’ye gelen turistlerin bir kısmı deniz yolunu<br />
kullanmaktadır. Çeşme ile İtalya’nın Bari, Birindisi, Ancona limanları arasında<br />
yapılan feribot seferleri yoğunluğu ve bunlara katılan Çeşme–Girit–Birindisi<br />
seferleri ile ilçeye giriş çıkış yapan turist sayısı potansiyelinde ulaşım<br />
olanakları arttırıldığından bir fazlalık olabilecektir. Bu tür potansiyel ulaşım<br />
sistemlerinin geliştirilmesi Çeşme’nin lehine olacaktır. Ayrıca Çeşme-Sakız ulaşım<br />
imkanlarının arttırılması, her iki yerleşme için de pozitif değerler taşımaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>-Çeşme otoyolunun yapılması yerli ve yabancı turistlerin Çeşme’nin yerleşme<br />
dokusuna erişmesini kolaylaştırdığı için olumlu bir potansiyel olarak görülmektedir.<br />
Ancak, bunun yarattığı birikimleri yörenin kapasite olarak kaldıramaması ileriye<br />
52
yönelik sorunlar yaratacaktır. Buna ek olarak, <strong>İzmir</strong>’e geldikten sonra Çeşme’ye<br />
ulaşmak için kullanılan Adnan Menderes Havalimanına erişimi de kolaylaştıran<br />
büyük bir potansiyel olan otoyol, güneydeki diğer yörelere inen ziyaretçiler için de<br />
rahat ve kolay ulaşım olanağı sağlamaktadır.<br />
Bölgede yapımı süren veya ödenek bekleyen Merkez, Dalyan, Karaada ve Şifne yat<br />
limanları projelerinin tamamlanması turizm için önemli bir kaynak teşkil<br />
etmektedirler. Çeşme’nin özel sektörce işletilen 100 tekne kapasiteli Çeşme–<br />
Altınyunus yat limanı yanında, kamusal işletmeye sahip 400 yat kapasiteli<br />
Çeşme–Dalyanköy yat yanaşma limanı bulunmaktadır. Alt yapısı bitirilmiş ancak<br />
işletmeye açılamayan 400 kapasiteli Çeşme Yat Limanı mevcut potansiyellere<br />
eklendiğinde Çeşme’nin yat konaklama sorunu orta vadede çözüm bulmuş olacaktır.<br />
Alaçatı yat yanaşma yeri ise 600 yat kapasitesine sahiptir ve Yalıköy projesiyle<br />
birlikte yürütülmektedir. Ayrıca Şifne Yat Limanı kapasitesinin 1000 olduğundan<br />
hareketle ileride yerleşmenin yat potansiyeli için Ülkenin ve de Ege’nin ana merkezi<br />
olma durumuna gelmesi sağlanacaktır. Ancak proje halinde olan yat limanlarının<br />
gerek tesis ve gerekse kapasitelerinin zaman içinde mali imkanlara bağlı olarak<br />
değişim göstermesi ileriye yönelik projeksiyonlar yapılmasında ve potansiyel<br />
hesabında zorluklar yatmaktadır.<br />
Ulaşım ve ticari gelişim alanında yörenin en önemli merkezi olan Ro-Ro limanı<br />
yapılış yıllarındaki potansiyeli son dönemlerde göstermemekle birlikte yine de yöre<br />
için büyük bir potansiyeldir. Konteynır depolama sahasının darlığı ve gelişim<br />
imkanının bulunmaması ileriye yönelik sorunlar taşımaktadır.<br />
Bunların dışında yine ulaşımla ilgili olarak Alaçatı’da bulunan stol tipi havaalanı<br />
da önemli bir potansiyel unsurudur. İl Özel İdaresi tarafından işletilen bu alanın<br />
teknik sorunlarının halledilmesi, potansiyel artış sağlamakla birlikte, ekonomik<br />
yapıdaki sorunların genelde ortadan kalması ile daha rantabl kullanılma imkanına<br />
kavuşacaktır.<br />
Çeşme-Alaçatı içme suyu, kanalizasyon ve katı atık çalışmalarını yürütmek için 1997<br />
yılında ÇAV1 adında bir birlik kurulmuş ve “Çeşme-Alaçatı Su Temini ve<br />
Kanalizasyon Projesi” için Dünya Bankasından 13,1 milyon dolarlık kaynak<br />
temin edebilecek olması, bölgenin doğal özelliklerini koruması için büyük bir<br />
fırsattır.<br />
Çeşme’de, tarım alanları toplamı 26.000 hektardır. Bu alanın % 10’luk bir kısmı sulu<br />
ve kuru tarım için kullanılmakta, bu da 2.700 hektarlık bir alana tekabül etmektedir.<br />
Tarım alanlarının bu denli az kullanılmasının sebebi, ranta dayalı konut yapımının ve<br />
turizm amaçlı tesislerin doğal tarım alanlarını tehdit edici boyutlara ulaşmasıdır.<br />
Bölgede kuru tarım alanlarının yanında orman, fundalık ve çayır mera gibi<br />
azımsanmayacak derecede doğal bitki örtüsü potansiyeli bulunmaktadır. Tarım<br />
topraklarının verimliliğinin ve potansiyelinin karşısında önemli bir engel olarak tarım<br />
üretimi yapmayan ve topraklarını ellerinden çıkaran arazi sahipleri<br />
bulunmaktadır.<br />
53
Çeşme-Alaçatı yöresinde yaz aylarında kavun üretimi artarken, kış aylarında ise<br />
tarımsal geliri yüksek enginar ve anason, bölgede tarımla uğraşan köylülerin geçim<br />
kaynağı olmaktadır. Kavun, anason ve enginar ihracat potansiyeline sahip<br />
ürünlerdir. Bölgenin kliması ve coğrafi yapısı seracılığa uygun şartlar<br />
sunmaktadır.<br />
Çeşme’de 2,5 hektarı cam, 10,8 hektarı plastik olmak üzere toplam 13,3 hektar sera<br />
alanı bulunmaktadır. Potansiyel olarak bu sera alanlarının % 70’i sebze, % 4’ü ise<br />
çiçek üretimi için faaliyet ve geliştirilebilecek bir fırsat durumundadır. 890 hektarlık<br />
alanda 7.622 tonluk sebze üretimi ile Çeşme’nin, sebze üretimi yapan <strong>İzmir</strong>’in diğer<br />
ilçeleri arasında ilk sıralarda olduğu, hektarın ürüne oranıyla görülmektedir.<br />
Çeşme’de özellikle yörenin potansiyel süs bitkisi olarak kabul edilen nergis üretimi<br />
örgütleme projesinin başarıya ulaşmış olması, bu tür yaklaşımlarda, yörenin<br />
fırsatları değerlendirmede olumlu bir çizgiyi yakalamış olduğunu ve bu dinamizmin<br />
heyecanını duyduğunu göstermektedir.<br />
Tarım alanlarındaki ürünün, Çeşme özelinde iki üç hafta önce yetişmesi ve pazara<br />
çıkması bu alanın iklim özelliklerinin sebze yetiştiriciliği için bir potansiyel teşkil<br />
ettiğinin kanıtıdır. İlçede bir diğer önemli kaynak olan iklim koşulları avantajını<br />
kullanan sakız ağacı, sakız üretimi için önemli bir potansiyel olup aynı zamanda<br />
farklı yetiştirilme yöntemlerine bağlı olarak 25 metre boyuna veya enine gelişim<br />
göstermesi yanında, kökleriyle erozyon önleyici özelliğe de sahip bulunmaktadır.<br />
Çevresindeki yerleşmelere göre şehir nüfusu fazla olan Çeşme’de balıkçılıkla uğraşan<br />
nüfus ve işletme arzı, kıyılarda bir balık potansiyeli olduğunun göstergesidir.<br />
Denizden elde edilen balığın yanında kültür balığı üretiminin çeşitlendirilmek<br />
istenmesi bu alanda da bir istek ve potansiyel olduğunun göstergesidir.<br />
Çeşme’de 13 adet balık çiftliği faaliyetini sürdürmekte, bunların dışında 10<br />
işletme proje, 7 işletme yer kiralama aşamasındadır. Kiralama işlemini tamamlayan<br />
işletme sayısı ise 13’tür. Toplamda 30’u bulan öneri balık çiftliğinin faaliyete geçmesi<br />
her ne kadar ekonomik potansiyel açısından olumlu görülse de, bu denli yoğunluk<br />
kıyı turizmi için olumlu görülmemektedir. Ayrıca bu tür tesislerin çevre kirletmesi<br />
konusu da aynı bağlamda değerlendirilmelidir.<br />
İlçede sanayi sektörünün gelişmemiş olması turizm sektöründen elde edilen kazancın<br />
sanayi dalına yatırılmamasına ve sıcak bakılmamasına neden olmuştur. Şehir<br />
merkezine uzakta marangozhane, elektrikçi, yedek parça, oto tamircileri ve benzeri<br />
ihtiyaçları karşılayacak küçük kapasiteli sanayi sitesi bulunmaktadır.<br />
Ulaşım imkanlarının kısıtlı olması Karaburun ve çevresinin uzun süre bakir<br />
kalmasına sebep olmuştur. Ancak son 20 yıl içinde turizm potansiyeli ile tanışan yöre<br />
sunduğu doğal ve kültürel zenginliği kaybetmeye başlamıştır. Daha ziyade orta gelir<br />
seviyesi tarafından ikincil konut alanı olarak görülen yöre özelliklerini de yitirmeye<br />
başlamıştır. Son 5 yıldır, Mordoğan’da 220 yataklı bir otel kurulmuş ve Karaburun’da<br />
410 yataklı 3 otel turizm belgeli olarak çalışmaya başlamıştır. Bunlar daha ziyade 2.<br />
konutlarla birlikte yaz turizmi potansiyelini sunmaktadırlar. Bunun dışında yörenin<br />
54
turizm açısından çekiciliği Foça ile karşılıklı barındırdığı foklar (ayı balığı)<br />
olmaktadır.<br />
15-20 yıl öncesine kadar yörede aktif olan av turizminin dinamizmi durmuştur.<br />
Özellikle Eğlenhoca köyü ve sırtlarında yapılan sürek avları, dış turizm açısından<br />
büyük bir potansiyel olarak bulunmaktaydı. Daha ziyade yaban domuzu avı olarak<br />
görülen bu sürek avlarının dünya literatüründeki yeri için Karaburun cazip bir<br />
konum olmaktadır.<br />
Yörenin son yıllarda kaybettiği bir diğer potansiyel Karaburun dağlarındaki civa<br />
yataklarının kullanılmamasıdır. Bu alanların civa oranlarının yüksekliği açısından<br />
potansiyeli hala mevcuttur. Maden işletmesinde perlit ve seramik atıl kapasite<br />
olarak buralarda mevcuttur. Son 5 yıl içinde yeniden işletmeye açılan mermer<br />
ocakları bu potansiyele ivme verecek durumdadır.<br />
Sanayi potansiyelinin yer almadığı ve gelişme stratejisi de bulmadığı alanlarda<br />
ticari hayat yaz aylarında ivme kazanmakta, bunun dışında yörede nüfus aktivitesi<br />
bulunmamaktadır. 2000 yılı genel nüfus sayımı verilerindeki genel değerler, ağırlıklı<br />
olarak ikincil konut sakinlerini de kapsadığı için, Karaburun’un şehir dışındaki<br />
ikincil konut potansiyelinin yüksekliğinin göreceli bir göstergesi olarak kabul<br />
edilmelidir. Bunun dışında yörede gelişmişlik potansiyeli bulunmamakta ve strateji<br />
alanının dış kabuğunda kalmaktadır.<br />
[ F2 ] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Potansiyelleri<br />
Çeşme–Dilek Yarımadaları Arası Strateji Alt Yöresinde bulunan diğer bir yerleşme<br />
grubunun ilk alanı olan Seferihisar yerleşmesinin birinci derecede geçim kaynağı<br />
tarım ve hayvancılıktır. Nüfusun % 80’i tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.<br />
İlçenin toplam tarım alanı 9.450 hektar olup, tarım alanı içinde 5.825 hektar<br />
ile zeytinlikler ilk sıradadır. Bunların dışında halkın yetiştirdiği tarım ürünlerinin<br />
başında mandalina, enginar ve mısır gelmektedir. Özellikle zeytin potansiyeli<br />
<strong>İzmir</strong>’in birçok ilçesinden daha fazladır. Bu ürünler arasında birinci sırada yer alan<br />
enginar tüm yarımadanın en yaygın tarımsal ürünü olarak belirlenmektedir ve<br />
kar marjının yüksek olması nedeniyle, yetiştirilen köylerde ayrılan alan arttırılmış ve<br />
enginar yetiştirilmesi bakımından gelecek yıllara yönelik bir potansiyel<br />
oluşturulmuştur. İlçede yetiştirilen sebzelerin konserve fabrikaları tarafından<br />
talep altında olması sebzelerin sağlıklı ve kaliteli olduğunun göstergesidir.<br />
Yörenin bu denli tarım ürünlerine yatkın florası ve tarımla uğraşan nüfusunun<br />
olması bu alanda tarım ve kredi kooperatifçiliğinin gelişmesinin avantajı<br />
olacaktır. Bir diğer potansiyel ise süt ve başta sığır olmak üzere koyun, keçi ve tavuk<br />
üretiminin, kar marjının düşük tutulmasıyla, kurulan işletmelerde standardize<br />
edilmesidir. İlçede hayvancılık adına, 70 kadar küçük balıkçı teknesi her yıl 55<br />
ton balık avlamakta, bu rakamın yerli tüketim ve <strong>İzmir</strong>’e yollananlar dışında kalan<br />
miktarının yine konserve fabrikalarının talepleriyle karşılaşması, potansiyel<br />
oluşturmaktadır.<br />
55
Tarım verimliliği kadar turizmde de yer sahibi olmaya çalışan Seferihisar’ın,<br />
<strong>İzmir</strong>’in Adnan Menderes Havaalanına 40 km ve rahat ulaşımlı olması, başka bir<br />
potansiyel olup, turizm açısından dikkat çekici birçok alanı daha vardır. Bunların<br />
başında Sığacık Kalesi, şehrin içindeki birçok cami ve çeşmeleri, Selçuklu ve Osmanlı<br />
döneminden kalma mescitler ve hamamlar, Rum mezarlıkları ve Karagöl, Kavaklıdere,<br />
Cumali ve de Karakoç kaplıcaları gelmektedir. Seferihisar’ın en önemli ören yeri<br />
Teos olup, her ne kadar yaklaşık % 5’lik bir kısmı açıkta olsa da, bölgeye göreceli<br />
olarak turist çeken bir potansiyeldir.<br />
Yörede jeotermal kaynak olarak özelde bölgenin ve genelde ülkenin önemli kaplıca<br />
ve eko-turizm potansiyelin bulunmaktadır.<br />
Seferihisar-Karakoç-Doğanbey Tuzlası, <strong>İzmir</strong> yakın çevresinin 90 0 C – 153 0 C<br />
ısıya sahip ve kuyu çıkışı 175 lt/s’ye erişen Balçova’dan sonra en geniş kaynaklara<br />
sahiptir. Bu büyük potansiyel MTA tarafından yıllar önce incelenip araştırılmış<br />
olmasına rağmen günümüze değin gerekli kullanıma kavuşamamıştır. 1985 yılında<br />
Karakoç Kaplıcalarının, Bakanlar Kurulu kararı ile Özel Turizm Alanı ilan edilmiş<br />
olması, sonucunu 2000 yıllarından sonra vermiş ve bu alanda projelendirme<br />
çalışmalarına başlanmıştır. Seferihisar jeotermali, temiz ve şifalı su yönünden içme<br />
kürleri dışında kaplıca termalizmine uygunluk yanında şehir ısıtması ve sera<br />
işletmelerinde kullanılma açısından ihmal edilemeyecek oranda büyük bir enerji<br />
stoku durumundadır. Aynı zamanda yörede antik dönemden bugüne gelen kaplıca<br />
kalıntılarının bulunması göreceli de olsa burada bir sağlık turizmi varlığını ispat<br />
etmektedir.<br />
Seferihisar’ın Akkum doğal plajları ve rüzgar sörfü yapılabilir dalga yapısı ile<br />
dünyanın önemli merkezleri içinde ilklerde yer alması bölgeye turist çeken diğer bir<br />
potansiyeldir. % 65’i tamamlanan yat limanı ve Sığacık balıkçı barınağı, yat ile<br />
seyahat eden turistler açısından oldukça elverişli olup, inşaatı tamamlandığında<br />
potansiyel olma olanağını yükseltecektir.<br />
Seferihisar’ın kıyı turizmi açısından kumsal nitelikli plajlara sahip olan yerleri;<br />
Doğanbey (5.000 m), Bölme (200 m), Şirabuk (1.000 m), Akarca (4.000 m), Teos (150<br />
m), Killik (150 m), Çamcağız (150 m), Akkum (200 m) ve Azmak (300 m)’dır.<br />
Yelkenkaya ise (1.000 m) kayalık ve taşlık plaj olarak yüksek kıyı kullanım<br />
potansiyeline sahip bir kıyı şerididir. Söz konusu plajlar arasında 5 km’lik<br />
Doğanbey ve 4 km’lik Akarca geniş kumsallarıyla dikkat çekici bir potansiyel<br />
sergilemektedirler. Bunları izleyen Şirabuk ise 1 kilometrelik kumsalıyla<br />
küçümsenmeyecek bir doğal yapıya sahiptir.<br />
Seferihisar yöresinde ev pansiyonculuğu ve orta büyüklükte oteller yaygın<br />
durumdadır. Tatil köyleri, oteller ve pansiyonların toplam yatak kapasitesi 3.000<br />
civarındadır. Bu sayı Dokuz Eylül Üniversitesi kamplarına ait 2.000 yatak kapasitesi<br />
göz önüne alındığında 5.000’e ulaşmaktadır. Küçük bir yerleşim için bu sayı oldukça<br />
yüksektir. Ancak tesislerin pek çoğunun düşük potansiyelli olduğu da<br />
belirlenmektedir.<br />
56
Seferihisar’ın sahip olduğu uzun sahil şeridi ve doğal güzelliği ile dinlenmeye elverişli<br />
sakin bir ilçe olmasının, yerleşim için talebin artmasında ve bu alanın potansiyel<br />
ikincil konut alanına dönüşmesinde büyük payı vardır. Orhanlı’da ve<br />
Gelinalanı’nda içme suyuna ve sulamaya yönelik baraj projeleri ile alanın<br />
potansiyellerine dikkat çekilmiştir. Tarımsal sulama amaçlı inşa edilmiş olan<br />
Seferihisar Barajı’nın, bu yörenin 4.500 dekarlık alanını sulamaya başlaması ve<br />
yeraltı suyu tuzluluk oranının düşmesinde etkili olması bakımından şimdilik yöre<br />
için bir avantaj, ilerde ise tatlı su kaynaklarına ulaşım açısından bir potansiyel<br />
oluşturmaktadır.<br />
Ürkmez Sulama Barajı 1993 yılında işletmeye açılmış ve halihazırda Ürkmez ve<br />
Payamlı köyleri sulama kooperatifi tarafından işletilmektedir. İşletmeye alınmasıyla<br />
mandalina alanlarında toprağın tuzlanma oranında düşme sağlanmıştır. 326 m 3 /s<br />
dolusavak proje debisine sahip olan barajdan, içme suyu için de yararlanılması<br />
Ürkmez’in su açısından potansiyelli bir alan olduğunu göstermektedir. Barajın<br />
sulama alanı 370 hektardır.<br />
Yukarda belirtilen Seferihisar Barajı bir proje olarak ele alınmış ve 1.200 hektar<br />
arazinin sulanmasını sağlamıştır. 1994 yılında tamamlanan ve Seferihisar<br />
Belediyesine devredilen baraj, Seferihisar Sulaması olarak 1997 yılında devreye<br />
girmiştir.<br />
Gümüşsu-Ürkmez projesi kapsamında yer alan Kavakdere Barajının, 1994 yılında<br />
yapımına başlanmış ve işin bitim tarihi süre uzatımıyla Haziran 2003 yılı olmasına<br />
rağmen, ödenek verilmemesi nedeniyle tekrar uzatılmıştır. Sulamada 560 hektar<br />
alanı kapsayacaktır. Gümüşsu-Ürkmez projesinde toplamda 900 hektar narenciye<br />
sulaması yapılacaktır. Bu potansiyel yörenin tarımsal gelişiminde artı değerler<br />
taşımaktadır.<br />
Seferihisar kıyı kesimi su temini projesi ve Gelinalanı Barajı, Gelinalanı<br />
Deresinden faydalanılarak inşa edilecektir. Halihazırda planlama safhasında olup,<br />
kamulaştırma etütleri devam etmektedir. Yıllık ortalama su kapasitesi 2,59 hm 3 ’tür.<br />
Uygulamaya geçilmesinin uzun vade alacağı yatırım programından anlaşılan tesis,<br />
tamamlandığında, büyük ölçüde yörenin içme suyu ve sulama sorunu<br />
halledilecektir. Bunun yanında Seferihisar’a su sağlayan Gelinalanı Çay Barajı da<br />
şehrin bu konudaki sorununu çözen diğer bir unsurdur.<br />
Kıyı kullanımı alanında su ve jeotermal kaynaklar açısından bu denli kapasiteli olan<br />
Seferihisar’ın gelişiminde gerekli potansiyellerden biri olan yat limanı, tarihi<br />
dokusuyla dikkat çeken ve yerleşmenin kıyı kesimi olan Sığacık’taki eski limanın<br />
ve halihazırda balıkçı barınağı olarak kullanılan alanın geliştirilmesiyle<br />
sağlanmaktadır. Tesis 45 yat kapasiteli olarak planlanmış ve çalışmalarına<br />
başlanmışken 1999 yılı sonbaharında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu<br />
kararıyla durdurulmuş ancak iki yıl sonra çalışmalara şartlı devam kararı alınmıştır.<br />
Halihazırda tamamlanmamış durumdadır. 1997 yılında yap-işlet-devret modeliyle<br />
planlama çalışmalarına başlatılan Ürkmez Yat Limanı da bu kapsamda ele alınan<br />
bir tesis ise de potansiyel açıdan tartışıldığı için yatırıma başlanmamıştır.<br />
57
Güzelbahçe-Seferihisar yolunun çift şerit olarak yapımı yatırım programında olup<br />
projeye başlanmış olması yörenin ulaşım sorunlarının çözümünde ön planda gelen<br />
bir girişimdir. Tamamlanması sonunda bölgenin <strong>İzmir</strong> şehri ile ilişkisinin daha sıkı<br />
olacağı gerçeğiyle potansiyel kabul edilmesi mümkündür.<br />
Çeşme–Dilek Yarımadaları arası strateji alt yöresinin diğer ilçesi olan Urla’nın<br />
nüfusunun % 50’si çiftçi, % 10’u işçi, % 12’si esnaf ve sanatkar, % 11’i memur ve %<br />
17’si ise diğer meslek gruplarındandır. İlçe ekonomisi tarıma, özellikle de<br />
hayvancılığa dayanmaktadır. Toplam tarım alanı 11.704 hektardır. Bu alanların<br />
% 50’lik kısmı zeytin alanı olup, geriye kalanlar ise tarla bitkileri ve sebze alanıdır.<br />
Şehrin ve doğal çevresinin iklim şartları seracılık yapmaya müsait olduğundan sebze<br />
ve çiçek alanlarında son yıllarda bir genişleme sağlanmıştır. Bu tür özellikler yöre<br />
için bir gelir artışı getirmiştir.<br />
Tarım olanakları ve şartlarının son yıllarda verimliliğinin düşmesi, çiftçiyi<br />
hayvancılığa yönlendirmiştir. Çiftçiye, süt veriminin yüksek olduğu sakız<br />
koyununun üretimi cazip gelmektedir ve Çeşme yöresinde olduğu gibi, alternatif<br />
potansiyel olarak görülmektedir.<br />
Çok sayıda lokal tarihi esere ve doğal güzelliğe sahip olan Urla’nın; Demircili,<br />
Yağcılar, Çamlıköy, Balıklıova, Urla İskele, Çeşmealtı, Zeytinalanı, Zeytineli<br />
koylarındaki plajları, Uzunkuyu mevkiindeki orman piknik alanları, Roma-<br />
Bizans devrinde büyük bir merkez şehir olan antik Klazomenai şehri ve<br />
Özbek’teki şifalı suları yöreye yerli ve yabancı turisti çekebilecek potansiyellerdir.<br />
Bunlar arasında lokal olarak nitelendirilenler Beylikler döneminden kalan münferit<br />
eserler olup bunlar daha ziyade araştırmacılara ve özel ilgi duyan kişilerce cazip<br />
alanlardır. Ancak Klazomenai şehrinde sübvanse edilen kazılarda ortaya çıkan antik<br />
dönem zeytinyağı imalathanesi zeytin konusunda ihtisaslaşmış bu yöre için büyük<br />
bir kültür varlığı niteliğindedir.<br />
Urla’da kıyı kesiminin körfeze bakan yüzünde yer alan Gülbahçe (1000 m.), İçmeler<br />
(1500 m.), Çeşmealtı (1000 m.) ve Kalabak (12000 m.) kumsal nitelikli plajlar olarak<br />
kıyı turizmi açısından önemli bir potansiyel teşkil etmektedirler. Özellikle 12 km’lik<br />
geniş kumsalıyla Kalabak plajı arada bölünmeler olsa da, dikkat<br />
çekmektedir. Bunlara ek olarak körfez içinde yer alan irili ufaklı adalar arasında<br />
bulunan Alman adası başta olmak üzere bir kısmının turizm açısından kullanılabilir<br />
olması, yöre turizmini canlandırabilecek bir avantajdır. <strong>İzmir</strong>’den günübirlik seferlerle<br />
bu potansiyel kısmen de olsa sadece yaz aylarında değerlendirilmektedir.<br />
Urla’da Hekim adası üzerindeki kemik (ortopedi) hastanesi uzun süre yörenin<br />
ihtisaslaşmış bir kurumu olarak yerleşmeye tıp alanında özellik katmaktaydı. Ancak,<br />
zaman içinde devlet hastanesine dönüşmesiyle bu potansiyelini kaybetmiştir.<br />
İlçenin çevresinin doğal ve arkeolojik sitlerle çevrili olması, ilçe imar planlarının daha<br />
dikkatli ve yoğunluktan uzak yapılmasını sağlamış ve ilçenin bina yığınına<br />
dönmesini engellemiştir. Bu durumda şehirsel anlamda şehre yakın doğal ve<br />
arkeolojik sitler, Urla ölçeğinde bir avantaj sağlamaktadır. Ayrıca Urla Belediyesi<br />
öncülüğünde başlayan konut kooperatif inşaatları konut artışı sağlamıştır. Sonuçta<br />
58
<strong>İzmir</strong> için bir konut deposu haline dönüşmüştür. Şehrin <strong>İzmir</strong>-Çeşme otoyolu<br />
üzerinde yer alması yerleşim talebinin artmasına neden olmuş ve ulaşımın bu denli<br />
rahat olması alana talep getirmiştir.<br />
Enerji açısından fazlaca bir üretim ve doğal kaynağa sahip olmasa da Urla yöresinde,<br />
Ovacık ve Araplardağı mevkiinde, rüzgar potansiyeli araştırmaları sonucunda ilk<br />
aşamada 15 MW enerji üretmesi planlanan potansiyel rüzgar enerjisi üretim alanları<br />
tespit edilmiştir.<br />
Urla’nın bir diğer potansiyeli ise Türkiye’nin ikinci yüksek teknoloji enstitüsünün<br />
geniş kapsamlı bir eğitim kurumu olarak bu alana etki etme potansiyelinin olmasıdır.<br />
<strong>İzmir</strong> Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün bünyesinde Teknoloji Geliştirme Bölgesi<br />
kurulması söz konusudur. Gerçekleşmesi alan için artı potansiyel anlamı<br />
taşımaktadır. Bu yüksek eğitim kurumuna ek olarak İskele mevkiinde yer alan Su<br />
Ürünleri Yüksek Okulu ilave tesisleri ve de inceleme teknesinin de buraya bağlı<br />
olması, kıyıdaki yaşam için farklı bir düşünce sistemi getirmesi açısından olumlu ve<br />
gelişime yönelik bir değer olarak kabul edilmektedir.<br />
59
BÖLÜM İKİ<br />
1
9. SENTEZ: STRATEJİ PLANININ GENEL İLKE VE ÖZELLİKLERİ,<br />
YAPILANMA ÖNERİLERİ<br />
9.1 Yaklaşım Yöntemi<br />
Bu çalışmada İZTO tarafından ele alınan önceki strateji planlarından farklı bir<br />
yaklaşımla mekansal boyuta ağırlık verilmiştir. Çok merkezli – vektörel – makro<br />
hedefler güden bir yaklaşımla ele alınan çalışmaya fiziki planlama içeriği<br />
kazandırmak yönünde düşünce oluşturulmuştur. Nevarki; karar mekanizmasının<br />
bugünkü işleyişinde, yatımların yer seçiminde, uygulama önceliklerinin<br />
belirlenmesinde, ivedilikle tamamlanması gereken işlerin tanımlanmasında, kaynak<br />
kullanımı ve yönlendirme girişimlerinde, mekan boyutunun yeterince önemsenmediği<br />
ve bu konuda il düzeyinde tüm kamu birimlerini uyaran ve denetleyen bir<br />
kurgunun bulunmadığı gözlenmektedir. Bu nedenle strateji planına mekansal<br />
boyutun kazandırılmasıyla bir genel fiziki plan yaklaşımının da geliştirilmesi gerektiği<br />
konusu bulgularla kanıtlanmak istenmiş, önümüzde ki dönemde bu eksikliğin<br />
giderilmesi konusunda girişimlerin yeniden başlatılabileceği gösterilmek istenmiştir.<br />
Bu aşamada seçilen yöntem gereği bazı mekansal sentez paftaları geliştirilmiştir.<br />
Oldukça basitleştirilmiş şemalar olarak geliştirilen bu paftalarla il envanterinin,<br />
sorun ve potansiyellerinin bütün olarak daha iyi algılanmasının sağlanması<br />
amaçlanmaktadır.<br />
9.1.1 <strong>İzmir</strong> İli Mekansal Sentez Çalışmaları<br />
Toplam 7 adet sentez şeması hazırlanılmıştır. Aşağıda şemaların adlandırılmaları ve<br />
içerikleri hakkında kısa bilgiler verilmektedir.<br />
Şekil 1. Mevcut Şehirsel Yayılma, Dağılım Alanları<br />
İçerik: Büyük Şehir Belediyesi, İlçe Merkezi Belediyeleri, Belde Belediyeleri, Mevzii<br />
Yerleşme Baskı Alanları.<br />
Şekil 2. Korunacak Alanlar<br />
İçerik: Öneri Korunacak Alanlar (Mevcut tarım alanları, Orman ve DSİ sulama proje<br />
alanları sentezi), Öneri Yeşil Kuşaklar, Çevre Koruması Açısından Özel Statülü<br />
Alanlar.<br />
Şekil 3. Strateji Alt Yöreleri<br />
İçerik: Öneri Strateji Alt Yöreleri, Öneri Alt Yöre Odakları.<br />
2
Şekil 4. Mevcut Yerleşim Odaklarının Sektörel Uzmanlaşma Eğilimleri<br />
İçerik: Sanayi, <strong>Ticaret</strong>, Hizmetler, Tarım ve Turizm İş Kolları Ekonomik Faaliyetlerin<br />
Dağılımı.<br />
Şekil 5. Mevcut ve Tasarı Altyapı Odakları<br />
İçerik: Mevcut Ana Limanlar, Ana Demiryolu İstasyonları, Ana Sivil Hava Meydanı,<br />
Askeri Hava Meydanı, Stol Hava Alanları ve Atık Su Arıtma Tesisi. Tasarı Bölgesel<br />
Liman ve Tasarı Ana Demiryolu Yolcu Garı, Marşandiz Garı ve Triyaj Alanı.<br />
Şekil 6. Mevcut Ulaşım Koridorları<br />
İçerik: Karayolu Koridoru, Karayolu Ve Demiryolu Ortak Koridoru. Uzun Mesafe<br />
Deniz Ve Havayolu Koridorları, Bölgelerarası Güzergahlar.<br />
Şekil 7. Mevcut ve Öngörülen Makro Üretim ve Hizmet Odakları<br />
İçerik: Mevcut Organize Sanayi Bölgeleri, Ege Serbest Bölgesi, İDESBAŞ,<br />
Metropoliten Aktivite Merkezi, Fuar, Expo, Öneri Organize Sanayi Bölgeleri,<br />
Metropoliten Alt Aktivite Merkezleri.<br />
3
Şekil 0.1 Mevcut Şehirsel Yayılma ve Dağılım Alanları<br />
Açıklamalar<br />
<strong>İzmir</strong> ili sınırları içinde toplam 28 ilçe yer almaktadır. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi sınırları içindeki<br />
ilçe belediye sayısı ise 9’dur. Diğer ilçe belediyelerinin toplam sayısı 19’dur. İl sınırları içindeki belde<br />
sayısı 60, toplam köy sayısı ise 628’dir. Büyükşehir belediyesi ile birlikte il sınırları içinde toplam<br />
89 belediye bulunmaktadır. Şekilde, bu yerleşme birimlerinin <strong>İzmir</strong> İli sınırları içindeki<br />
dağılımı gösterilmektedir. Bilindiği gibi <strong>İzmir</strong> İli, Eski İmar ve İskan Bakanlığı’nca Bölge Planlama<br />
Çalışmaları kapsamında tanımlanmış bulunan Ege Bölgesi’nin 6 ilinden (diğer iller; Manisa, Uşak,<br />
Aydın, Denizli ve Muğla’dır) biridir. Yine aynı kapsamda tanımlanmış bulunan <strong>İzmir</strong> Metropoliten<br />
Bölgesinin odağını ve yakın çevresini oluşturmaktadır. Metropoliten Bölge-Alt Bölge Planlama<br />
Çalışmaları ile 1/25000 ölçeklerde Büyükşehir Bütünü Nazım ve kıyı alanları kapsayan “Kıyı<br />
Kesimi Çevre Düzeni Nazım İmar Planları”nın yapılmış ve yürürlüğe girmiştir. 1985 yılı sonrasında<br />
ise 3030 sayılı yasa ile birlikte metropoliten ölçekte planlama çalışmalarına son verilmiş, 1989<br />
yılında yalnızca <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi sınırları içinde 1/25.000 ölçekli Revizyon Nazım İmar<br />
<strong>Planı</strong> yapılarak yürürlüğe konulmuş, ancak 2003 yılında bu revizyon, nazım plan usulüne<br />
uyulmadan yapıldığı için bakanlıkça iptal edilmiş, daha önceki nazım planın ise eskimişliğinden<br />
dolayı yürürlükte olamayacağı yine bakanlıkça iletilmiştir. Bugün için <strong>İzmir</strong> ili sınırları içinde<br />
makro ölçekli planlama çalışmaları açısından bir belirsizlik sürmektedir. Ancak gerek<br />
belediye ve mücavir alanları içinde, gerekse dışında mevzii imar planlama önerileriyle il sınırları<br />
içinde, şekilde de gösterildiği gibi çeşitli arazi kullanış biçimlerinde, ilin doğal ve kültürel<br />
değerlerini tehdit eden yerleşme baskı alanları oluşmuş bulunmaktadır.<br />
4
Şekil 0.2 Korunacak Alanlar<br />
Açıklamalar<br />
<strong>İzmir</strong> ili sınırları içinde yürütülecek planlama çalışmalarında, global doğal ve kültürel<br />
nitelikleriyle dikkatle ele alınması ve izlenmesi gerekli yöreleri beş grupta sınıflandırmak<br />
olasıdır. İlk grupta, şekil 2’de gösterilen mevcut tarım arazilerini, orman ve DSİ sulama proje<br />
alanlarını ortak bir bölgeleme ile tanımlayan sentez alan yer almaktadır. Öneri yeşil kuşaklar<br />
ise yine bu sentez alan içinde yer alan ve orman dokusunun korunup geliştirileceği ve giderek<br />
bölgesel solunum koridorlarını oluşturan ekolojik sistemdir. Çevre koruması açısından özel<br />
statülü alanlar ise Akdeniz foku yaşam ortamları ile kuş cenneti olarak bilenen yöreleri<br />
kapsayacaktır. Öncelikli kıyı planlama alanları olarak gösterilen yöreler ise gerek mevcut<br />
mevzii yerleşim baskıları ile makro altyapı projelerinin bulunduğu yöreleri içine almakta<br />
gerekse de kıyı ekolojisinin korunacak alanlarla bütünleştiği kesimleri kapsamaktadır. Kıyı<br />
planlama bantlarında kara kesimi ve deniz kesimi; balıkçılık, deniz faunasının<br />
korunması ve turizm potansiyeli açılarından birlikte ele alınıp değerlendirilmelidir.<br />
<strong>İzmir</strong> körfezi kıyı kullanım çizgisi olarak tanımlanan bant ise, körfez kıyılarında<br />
yapılaşmaların koşullarını tanımlayacak ve kıyı çizgisini gerekli derinlikleri elde ederek<br />
sabitleyecek bir özel etüt çalışmasını simgelemek amacıyla gösterilmiştir. Şekil 2’de gösterilen<br />
alanlar özel uzmanlık etüt ve proje alanlarını tanımlamaktadır ve kendi içinde proje<br />
yönetimi programlarıyla ele alınarak yürütülmeli ve genel planlama stratejisinin bir parçası<br />
olarak sonuçlandırılmalıdır.<br />
5
Şekil 0.3 Öngörülen Strateji Alt Yöreleri<br />
Açıklamalar<br />
<strong>İzmir</strong> ilinde yer alan ilçeler, çalışmanın amaçları gereğince ortak ve benzer yaşam koşullarına<br />
sahip olmaları, aynı ekonomilerden etkileniyor olmaları, benzer sektörden hizmet almaları,<br />
aynı sektörlerde üretim alanlarına yaratabilmeleri ve birlikte karar verme olanaklarına sahip<br />
olmaları kriterlerine uyularak, strateji alt yöreleri olarak gruplandırılmıştır. Bu gruplandırma<br />
sonucunda 7 alt yöre tanımlanmış bulunmaktadır. Bunların dış sınırları doğal olarak<br />
içerdikleri ilçelerin tümünü kapsayacak biçimde çizilmiştir. Şekil 3’te bu sınırlar ve alt yöreleri<br />
gösteren çalışmanın diğer bölümlerinde sürekli olarak kullanılan notasyonlar coğrafi olarak<br />
tanıtılmaktadır. Bu notasyonlar harita üzerinde alt yöre odağı olarak önerilen yerleşmenin<br />
üzerine konulmuştur. Tanıtım aşağıdaki gibi listelenebilir:<br />
[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi<br />
[B] Bakırçay Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Bergama<br />
[C] Gediz Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Aliağa<br />
[D] Gediz –Nif Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Kemalpaşa<br />
[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Torbalı<br />
[E2] K. Menderes Kara Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Tire<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Çeşme<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi Alt Yöresi - Alt Yöre Odağı: Urla<br />
6
Şekil 0.4 Mevcut Sektörel Uzmanlaşma Eğilimleri<br />
Açıklamalar<br />
<strong>İzmir</strong> ili sınırları içindeki yerleşmelerin mevcut sektörel yapıları, bunların halihazırdaki<br />
uzmanlaşma düzeylerini göstermektedir. Yerleşmelerin içinde bulunduğu ekonomik faaliyetler<br />
ve istihdam biçimleri, uzmanlaşma odaklanmasının eğilimlerinin yorumlanmasında<br />
yardımcı olmaktadır. <strong>Stratejik</strong> planın önersinin ise bu eğilimleri yönlendirmesi gerektiği<br />
düşünülmelidir. Odaklardaki uzmanlaşma biçimleri şekilde görüldüğü gibi <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />
Belediyesi dışında kalan ilçe ve belde merkezleri temel kabul edilmiştir. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />
Bütünü’nün; hizmetler–sanayi–ticaret sektörlerinde uzmanlaşmış olduğu söylenebilir. Bu durum,<br />
metropoliten merkez oluşum eğiliminin doğasında vardır. Zamanla sanayinin çepellere<br />
çıkacağı ve metropoliten merkezin hizmet ve ticaret ağırlığına yöneleceği beklenilmelidir.<br />
Strateji planı ile hizmetler ve turizm sektörleri adına gelişmeler olması öngörülmektedir.<br />
İlçe merkezlerinin ve sınırları içinde yer alan beldelerin uzmanlaşma eğilimleri belirlenirken<br />
aşağıdaki hususlara dikkat edilmiştir: İlçe merkezleri kendi sınırları içindeki bilgileri temsil<br />
etmektedir. Her birinin bir temel ekonomik faaliyetli olduğu ancak mutlaka hizmetler<br />
sektörünü de içereceği kabul edilmiştir. Beldeler ise kendi ekonomik sektörel yapılarını<br />
göstermektedir. Turizm sektörünün kendi içinde yaratarak barındırdığı ticari faaliyetler ayrı bir<br />
ticaret sektörü olarak tanımlanmamıştır. Bir yerleşmedeki ticaret sektörünün kendine ve<br />
hinterlandına ait olması, toptan, perakende ve ticari depolama faaliyetlerine sahip olması esas<br />
olarak kabul edilmiştir. Yalnızca turizm ve tarımın, yerleşmelerde tek sektör olma özelliği vardır.<br />
Diğer sektörler ikili ve üçlü olarak ortaya çıkmaktadır. Gösterimde ilk sıraya yazılan sektörün<br />
yerleşmenin temel faaliyet iş kolu olduğu düşünülmelidir. Yerleşmelere göre uzmanlaşma<br />
biçimleri aşağıda ayrıca listelenmiştir.<br />
7
Alt Yöreler İlçeler Beldeler Uzmanlaşma Eğilim Biçimleri<br />
[A] <strong>İzmir</strong> B.Ş.B.<br />
[B] Bakırçay<br />
[C] Gediz<br />
Çiğli<br />
Karşıyaka<br />
Konak<br />
Bornova<br />
Buca<br />
Gaziemir<br />
Balçova<br />
Narlıdere<br />
Güzelbahçe<br />
Dikili<br />
Bergama<br />
Kınık<br />
Aliağa<br />
Foça<br />
Menemen<br />
Sasallı<br />
Kaynaklar<br />
Sarnıç<br />
Yelki<br />
Çandarlı<br />
Ayaskent<br />
Göçbeyli<br />
Bölcek<br />
Zeytindağ<br />
Yenikent<br />
Poyracık<br />
Yayakent<br />
Helvacı<br />
Yenişakran<br />
Bağarası<br />
Gerenköy<br />
Yenifoça<br />
Hizmetler + Sanayi + <strong>Ticaret</strong><br />
Tarım + hizmetler<br />
Tarım<br />
Sanayi + hizmetler<br />
Tarım<br />
Turizm + hizmetler<br />
Turizm + tarım<br />
Turizm + ticaret + hizmetler<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım +hizmetler<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Sanayi + hizmetler<br />
Tarım<br />
Turizm<br />
Turizm + hizmetler<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Turizm<br />
Tarım + ticaret +hizmetler<br />
8
Alt Yöreler İlçeler Beldeler Uzmanlaşma Eğilim Biçimleri<br />
[D] Gediz - Nif<br />
Kemalpaşa<br />
Asarlık<br />
Harmandalı<br />
Koyundere<br />
Maltepe<br />
Seyrek<br />
Türkelli<br />
Ulukent<br />
Emiralem<br />
Armutlu<br />
Bağyurdu<br />
Ören<br />
Ulucak<br />
Yukarıkızılca<br />
Tarım + hizmetler<br />
Tarım + hizmetler<br />
Tarım + hizmetler<br />
Tarım + sanayi<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım + sanayi + hizmetler<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım + sanayi<br />
Tarım<br />
[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi<br />
Menderes<br />
Torbalı<br />
Selçuk<br />
[E2] K. Menderes Kara Kesimi<br />
Bayındır<br />
Görece<br />
Oğlananası<br />
Tekeli<br />
Değirmendere<br />
Gümüldür<br />
Özdere<br />
Ayrancılar<br />
Çaybaşı<br />
Karakuyu<br />
Pancar<br />
Subaşı<br />
Yazıbaşı<br />
Belevi<br />
Canlı<br />
Tarım + hizmetler<br />
Tarım + hizmetler<br />
Tarım + hizmetler<br />
Tarım + ticaret<br />
Tarım<br />
Tarım + turizm<br />
Tarım + turizm<br />
Tarım + sanayi + hizmetler<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım + sanayi<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Turizm + tarım + hizmetler<br />
Tarım + ticaret<br />
Tarım + hizmetler<br />
Tarım<br />
9
Alt Yöreler İlçeler Beldeler Uzmanlaşma Eğilim Biçimleri<br />
Tire<br />
Ödemiş<br />
Beydağ<br />
Kiraz<br />
Zeytiova<br />
Çırpı<br />
Gökçen<br />
Kayaköy<br />
Zeytinlik<br />
Bademli<br />
Birgi<br />
Bozdağ<br />
Kaymakçı<br />
Çaylı<br />
Ovakent<br />
Konaklı<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım + sanayi + hizmetler<br />
Tarım<br />
Tarım + hizmetler<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım + turizm<br />
Tarım + turizm<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım<br />
Tarım + hizmetler<br />
Tarım + hizmetler<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi<br />
Çeşme<br />
Karaburun<br />
Urla<br />
Seferihisar<br />
Alaçatı<br />
Mordoğan<br />
Doğanbey<br />
Ürkmez<br />
Turizm + hizmetler<br />
Turizm + hizmetler<br />
Tarım + hizmetler<br />
Turizm + Tarım<br />
Tarım + ticaret + hizmetler<br />
Tarım + turizm + hizmetler<br />
- Tarım + turizm<br />
Tarım + turizm<br />
Büyükşehir Belediyesi içinde kalan ilçe belediyelerine ayrıca mevcut sektörel bir<br />
tanım getirilmemiştir. Buralarda <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü için topluca belirlenmiş<br />
olan hizmetler, sanayi ve ticaret sektörlerinin hakim olduğu kabul edilmiştir. Ancak<br />
Büyükşehirden kopan belde belediyelerinin mevcut ekonomik sektörlerin roller,<br />
belirtilmiştir.<br />
10
Şekil 0.5 Mevcut ve Tasarı Altyapı Odakları<br />
Açıklamalar<br />
<strong>Stratejik</strong> plan döneminde <strong>İzmir</strong> ili düzeyindeki büyük altyapı odaklarının uzun vadeli<br />
kararlar da gözetilerek kesinleştirilmesi, bu odakların bölgesel yaratıcılık taşımaları<br />
nedeniyle birincil önemde olduğu kabul edilmelidir. Bu amaçla, bu tür odakların bir<br />
bölümünün bugün var oluş biçimleriyle, diğerlerinin ise tasarı düzeyinde oluşları<br />
açısından araştırma konusu edilmeleri gerekmektedir. <strong>İzmir</strong> İli’nin envanterine<br />
bakıldığında, şekil 5’te görüldüğü gibi makro altyapı odaklarının mevcut<br />
olanlarının; ana limanlar, demiryolu istasyonları, sivil hava meydanı, askeri hava<br />
meydanı ve stol hava alanları olarak bir dağılım gösterdiği izlenmektedir.<br />
Kesinleşmemiş ve tasarı düzeyinde kalmışların en önemlileri ise bölgesel-ülkesel<br />
nitelikli Kuzey Ege Limanı ile ana demiryolu yolcu ve marşandiz garlarıdır. Bir<br />
stratetik plan çalışmasında makro altyapı odaklarının belirsizliklerinin sürdürülmesi<br />
düşünülemez. Bu noktadan hareketle, 2003 – 2012 dönemini için tüm altyapı<br />
odaklarının uygulama ve yaşama geçme programlarının kesinleştirilmiş olması,<br />
en akla yatkın olan alternatiflerin ivedilikle etüt edilip sonuçlandırılması zorunludur.<br />
Bütün bunların yanı sıra ulaşım koridorlarının bu kesinleşmiş odak<br />
noktalarına göre geliştirilmesi ve uygulama programlarına konulması da<br />
kaçınılmaz görülmelidir.<br />
11
Şekil 0.6 Mevcut Ulaşım Koridorları<br />
Açıklamalar<br />
<strong>İzmir</strong> ili içinde ulaşım koridorlarının mevcut durumları da inceleme konusu<br />
edilmiştir. Koridorların sınıflaması, şekil no 6’da görüldüğü gibi; karayolu,<br />
karayolu ve demiryolu ortak, uzun mesafe denizyolu, havayolu ve kısa mesafe<br />
havayolu olarak tanımlanmış, bölgelerarası güzergahlar işaret edilmiştir. Kısa ve<br />
uzun mesafeli ulaşım koridorlarının bütünleşemediği ve ilin ulaşım<br />
şebekesinin bugün için henüz projelendirilip dengeli yatırımlarla<br />
tanımlanamadığı görülmektedir. Bu durumun gelecekte de sürdürülmesi,<br />
koridorların şehirsel-bölgesel faaliyet alanları ve altyapı odakları ile birlikte ele alınıp<br />
tasarlanamaması halinde gelişme stratejisinin kurgulanamayacağı da bilinmelidir.<br />
Bu nedenle ilerideki bölümlerde görüleceği gibi, öngörülen strateji planının<br />
mekansal şemasının geliştirilebilmesi için mevcut koridor envanterinden hareketle<br />
öneri bir ulaşım koridorları şebekesinin de oluşturulması düşünülmüş<br />
bulunmaktadır.<br />
12
Şekil 0.7 Mevcut ve Öngörülen Makro Üretim, <strong>Ticaret</strong> ve Hizmet Odakları<br />
• Öngörülen odakların konum ve büyüklükleri 1/25000 ölçekli planlarla kesinleştirilmelidir.<br />
Açıklamalar<br />
<strong>İzmir</strong> il sınırları içindeki makro ölçekli üretim, ticaret ve hizmet alanlarının, mevcut<br />
ve öngörülenler olarak strateji planı döneminde durumlarının belirlenmesi<br />
gerekmektedir. Strateji planının, mevcut olanların işlevlerini sürdürme biçimleriyle<br />
yenilerinin yaşama geçirilmesi konusundaki öngörülerinin bu aşamada<br />
oluşturulması gerektiği düşünülmüştür. Bu konudaki politika eksikliklerinin<br />
giderilmesinin sağlanması strateji planın işlevlerinden biri olacaktır. Şekilde odaklar,<br />
mevcut ve strateji planı ile öngörülenler olarak iki grupta gösterilmiştir.<br />
Faaliyette olan OSB’ler ile proje çalışmalarının herhangi bir aşamasında olup henüz<br />
hizmete alınmamış olanlar mevcut olarak kabul edilmiştir. Kesinleşmemiş ancak adı<br />
geçmekte olan bazı OSB’ler ise eğer strateji planınca dönem içinde ele alınmaması<br />
öngörülmüş ise yukarıdaki şekilde gösterilmemiştir. Öngörülen OSB’ler; Belevi’de<br />
mermercilik, Seferihisar’da ise çiçekçilik amaçlıdır.<br />
Strateji planı ile öngörülen odakların ise kesin yer ve konumlarıyla<br />
büyüklüklerinin hesaplanması çalışmanın konusu dışındadır. Bu nedenle<br />
durumlarının 1/25000 ölçekli planlarla kesinleştirilmesi gerektiği not olarak<br />
belirtilmektedir.<br />
13
9.1.2 Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması<br />
Çalışma için geliştirilen yöntem gereği elde edilen ikinci temel çıktı, strateji plan<br />
dönemi için “bütünleşik mekansal strateji şeması”dır. Bu şemanın aşağıdaki<br />
içerikte oluşması düşünülmüştür.<br />
• Mevcut yerleşim odakları ve strateji alt yöreleri için ekonomik sektörlere<br />
göre öngörülen uzmanlaşma biçimleri.<br />
• Strateji plan döneminde işlevini sürdürecek makro altyapı odakları.<br />
• Öngörülen ulaşım koridorları.<br />
• Kesinleştirilmiş olmaları varsayılan tasarı makro alt yapı odakları.<br />
• Yerinin ve gelişme akslarının kesinleştirilmesi, 1/25000 ölçekli çevre<br />
düzeni nazım imar planlarıyla öngörülmesi beklenilen makro üretim,<br />
ticaret ve hizmet odakları.<br />
• Korunması öngörülen doğal – kültürel alanlar, kıyı kesimi ve <strong>İzmir</strong><br />
Körfezi.<br />
Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması A, Plan Dönemi İçin<br />
• Öngörülen Sektörel Uzmanlaşma Biçimleri ve<br />
• Öngörülen Makro Proje Odakları’nı<br />
içermektedir.<br />
Şekil 0.8 Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması A<br />
14
Strateji Plan Dönemi İçin Etkileşim Alanı ve Önem Sıralamasına Göre Alt Yörelerin<br />
Öngörülen Sektörel Uzmanlaşma Biçimleri<br />
Önem<br />
Etkileşim Alanı<br />
Strateji Alt Yöreleri Düzeyi İl Dışına İl İçine Alt Yöre İçine<br />
[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü 1 Hizmetler Hizmetler Hizmetler<br />
2 <strong>Ticaret</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Ticaret</strong><br />
3 Turizm<br />
[B] Bakırçay 1 Tarım Tarım Tarım<br />
2 Turizm Sanayi Sanayi<br />
3 <strong>Ticaret</strong> Turizm Hizmetler<br />
4 Hizmetler<br />
[C] Gediz 1 Sanayi Sanayi Tarım<br />
2 Tarım Tarım Hizmetler<br />
3 Turizm Turizm<br />
4 Hizmetler<br />
[D] Gediz-Nif 1 Tarım Tarım Tarım<br />
2 Sanayi Sanayi Hizmetler<br />
[E1] K. Menderes Kıyı Kesimi 1 Tarım Tarım Tarım<br />
2 Sanayi Sanayi Hizmetler<br />
3 Turizm Turizm<br />
4 <strong>Ticaret</strong><br />
[E2]K. Menderes Kara Kesimi 1 Tarım Tarım Tarım<br />
2 Sanayi Sanayi <strong>Ticaret</strong><br />
3 <strong>Ticaret</strong> Sanayi<br />
4 Turizm Hizmetler<br />
[F1] Yarımada - Çeşme Kesimi 1 Turizm Turizm Turizm<br />
2 Hizmetler Tarım<br />
3 Hizmetler<br />
[F2] Yarımada - Urla Kesimi 1 Tarım Tarım Tarım<br />
2 Turizm Hizmetler Hizmetler<br />
3 Hizmetler<br />
Strateji planının mekansal öngörüleri iki ayrı şemada anlatılmıştır. A ve B şemaları<br />
şekil 8A ve 8B’de gösterilmektedir. A şeması alt yörelerin sektörel uzmanlaşma<br />
öngörüleriyle makro proje odaklarını birlikte tanımlamaktadır. B şeması ise<br />
öngörülen ulaşım koridorlarını ve makro ulaşım odaklarını, özel plan koşullarıyla<br />
korunması sağlanacak alanlarla birlikte belirlemektedir.<br />
15
Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması B, Plan Dönemi İçin<br />
• Öngörülen Ulaşım Koridorları,<br />
• Ulaşım Makro Altyapı Odakları,<br />
• Mutlak Korunacak Özel Koşullu Alanları<br />
içermektedir.<br />
Şekil 0.9 Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması B<br />
Şekil 8 B’deki strateji şeması, dönem sonuna kadar <strong>İzmir</strong> ili sınırları içinde karayolu<br />
ağının kademelenme belirsizliklerinin giderilmesiyle ilgili öngörüleri içermektedir.<br />
Bölünmüş karayolu ile demiryolu sisteminin ortak bir koridorda uzun yol<br />
güzergahlarıyla birlikte geliştirilmesi, otoyol sisteminin ise çevre yolları ile birlikte ele<br />
alınıp dönemin birinci yarısında tamamlanmalıdır. Her iki koridordan kurulacak<br />
bağlantı sistemleriyle strateji alt yörelerinin erişimi, yerel yollarla sağlanmalıdır.<br />
Ancak E2 alt yöresinde mevcut demiryolu güzergahları birleştirilerek karayoludemiryolu<br />
ortak güzergahı ile bu yörede ulaşım ayrı bir yaklaşımla hızlandırmalıdır.<br />
Her iki şemanın ayrıntılı gösterim tablosu ayrıca verilmektedir.<br />
16
GÖSTERİMLER<br />
ŞEKİL 8 A. BÜTÜNLEŞİK MEKANSAL STRATEJİ ŞEMASI - A<br />
ALT YÖRELERİN İZMİR İLİ DIŞI İÇİN ÖNGÖRÜLEN SEKTÖREL UZMANLAŞMA BİÇİMLERİ<br />
Hizmetler+<strong>Ticaret</strong>+Turizm<br />
Tarım+Turizm+<strong>Ticaret</strong>+Hizmetler<br />
Sanayi+Turizm+Tarım+Hizmetler<br />
Tarım+Sanayi<br />
Tarım+ Sanayi+ Turizm+Hizmetler<br />
Turizm+Hizmetler<br />
Tarım+Turizm+Hizmetler<br />
ÖNGÖRÜLEN MAKRO PROJE ODAKLARI<br />
(MAKRO ÜRETİM + TİCARET + HİZMET ODAKLARI - ALTYAPI ODAKLARI )<br />
Metropoliten Aktivite Merkezi<br />
Metropoliten Aktivite Alt Merkezleri<br />
Ağır Sanayi Bölgesi<br />
Organize Sanayi Bölgeleri<br />
Kuzey Ege Limanı (Çandarlı)<br />
Ana Limanlar (Alsancak, Çeşme, Nemrut, Dikili)<br />
Ana Yolcu Garı<br />
Teknoloji Geliştirme Merkezi (Teknopark)<br />
Expo –Fuar Alanı<br />
İmalat ve <strong>Ticaret</strong> Bölgeleri (İTO)<br />
Serbest Bölgeler<br />
Uluslar arası Hava Meydanı<br />
Stol Hava Alanları (Turizm + <strong>Ticaret</strong> +Hizmetler)<br />
ŞEKİL 8 B. BÜTÜNLEŞİK MEKANSAL STRATEJİ ŞEMASI - B<br />
ÖNGÖRÜLEN ULAŞIM KORİDORLARI<br />
Karayolu + Demiryolu Ortak Güzergahı<br />
Karayolu güzergahı<br />
Denizyolu<br />
Havayolu<br />
MUTLAK KORUNACAK ÖZEL KOŞULLU ALANLAR<br />
( Akarsu Tarım Havzaları + Orman + Sit Alanları + Kıyı Kesimi + <strong>İzmir</strong> Körfezi )<br />
Alansal Koruma<br />
Öncelikli Çizgisel Koruma<br />
17
9.2 Plan İçin Öngörülen Araçlar<br />
<strong>İzmir</strong>’in planlı gelişimi için gerekli olan hususların başında veri tabanı oluşturulması<br />
gelmektedir. Bu husus dışa açılım konusunda da başta gelen bir değerlendirme<br />
yöntemidir. <strong>Stratejik</strong> hedefler bu hususların değerlendirilmesiyle belirlenmektedir.<br />
Sektörel hedefler de bu bazda ele alınmalıdır. Ancak uygulama aşamasında<br />
karşılaşılan engeller hedeflere erişimde zaman ve koordinasyon kaybına neden<br />
olmaktadır. Bu tür sorunların üstesinden gelinmesi için strateji plan çalışmasında bir<br />
dizi araç önerilmiştir. Aşağıda bürokrasiyi engellemek ve de planlama alanı içinde yer<br />
alan strateji alt yöreleri arasında iletişimi sağlayacak öneriler yer almaktadır.<br />
9.2.1 İdari Yapı Önerileri<br />
1970’lerde yaşanan dönüşümler evrimini hala tamamlayamamış yeni bir düzen<br />
yaratmıştır. Sermayenin yığılmacı politikasından vazgeçilen ve yayılmacı politikaya<br />
geçilen bu süreçte teknoloji üretmek ve bilgiyi satmak, geri kalmış dünya ülkelerinin<br />
potansiyellerinden yararlanmak hedeflenmiştir. Bu sürecin tam olarak ne olduğu<br />
hakkında farklı tanımlamalar bulunmaktadır. Bunlardan ilki sanayi toplumundan<br />
bilgi toplumuna geçiş olup yukarıda anlatılan durumun en açık tarifidir. Ancak<br />
bununla beraber, bu değişim, farklı alanları da etkilemiş ve bunlara ilişkin farklı<br />
tanımlar da yaratmıştır. Bunlar, fordist üretimden esnek üretime, modernist<br />
düşünceden postmodernist düşünceye ve ulus devletlerden küreselleşmiş dünyaya<br />
geçiştir. Burada kritik olan süreç ulus devletlerden küreselleşmiş dünyaya geçiş<br />
sürecidir.<br />
Coğrafi uzaklıkların caydırıcı etkisinin azaldığı günümüzün bilgiye kolay<br />
ulaşılabilirlik ortamında (cyberspace), klasik olan yerleşmeler arası kademelenme<br />
sistemlerinin işlerliği giderek azalmaktadır. Başka bir deyişle böyle bir denetim<br />
mekanizması artık klasik yöntemlerle kurulamayacaktır. Zira, alt merkezler, ağ<br />
üzerinden doğrudan bağlantı kurarak bu kademelenmiş sistemin dışına çıkma ve<br />
ulus devletlerin denetleyemeyeceği kendi dinamiklerini yaratma olanağına<br />
erişmiştir. Böyle olunca, yerleşmelerin denetim mekanizmasını yeniden<br />
yapılandırmak için demokratikleşme sürecine daha çok katılımın sağlanması ve<br />
yerleşmelerin dinamiklerinin yerinde değerlendirilerek ön plana çıkarılması<br />
söz konusu olacaktır. Bu şekilde mikro düzeye inilecek ve iktidarın daha çok<br />
paylaşılması yolu ile yerel yönetim olgusu güçlenecektir. Bunu yaparken o toplumun<br />
tam bir bütünlük içinde olması gerekmektedir. Aksi taktirde demokrasi seçim günü<br />
işleyen bir sistem olmaktan kurtarılamaz. Ayrıca kendi bütünlüğünü kuramayan bir<br />
devletin, mesafelerin kalktığı bu yeni temsil şemasında bir yer edinebilmesi ve global<br />
sermayenin hareketliliği ile baş edebilmesinin imkanı kalmadığı gibi ulus devlet<br />
kavramı da aşınır. Sonuçta yukarıda söz edilen yerelleşme kavramı ile ulus devlet<br />
sınırlarının aşınmasına engel olunurken yeni oluşan denetim mekanizması ile<br />
regülasyon sağlanacak ve potansiyeller daha sağlam temellerde, programlı bir şekilde<br />
geliştirilerek globalleşme sürecine eklemlenebilme daha kolay sağlanacaktır.<br />
Mikro düzeye inebilmek için yurttaşlar adına temsili yönetimden ziyade yurttaşların<br />
öz yönetimi ilkesini kabul eden ve demokrasiyi güçlendirme çabalarına dayanan<br />
katılımcı tarzda siyaset yöntemi ile modern toplumla bağdaşan yurttaş kurumları<br />
yaratmak gerekmektedir. Bu şekilde tek bir kurumun hükmünde ya da tek bir<br />
18
ireyin elinde olan söz ve uygulama hakkının bir başka deyişle iktidarın paylaşılması<br />
söz konusu olacaktır. Dolayısıyla belli bir grubun toplumu yönetmesinden ziyade her<br />
bir bireyin yönetilmek yerine yönetici olması yoluyla yerelleşme sağlanır. Bu<br />
noktada Machiavelli’nin “Çokluk genellikle prensler kadar hatta onlardan daha<br />
zekidir.” ve Roosevelt’in “Sıradan insanların çoğunluğu, günden güne, daha küçük<br />
bir insan topluluğunun onları yönetmeye çalışırken yaptığından çok daha az hata<br />
yapar.” sözlerine değinmek yerinde olacaktır. Söz konusu modern yurttaş<br />
kurumlarını yaratmak, yerel odakların güçlü olması durumunda bir çıkar ortamının<br />
oluşması ile sonuçlansa bile, sadece merkezin üstünlüğü bir takım yerlerin<br />
gelişmesini sağlarken diğerlerinin gerilemesi sonucunu doğurabilir.<br />
Her şeyi merkezden beklemeyen bir sistemde, bir yerleşmenin kendi<br />
gelişmesine ivme kazandırması için ne yapması gerektiği ve gelişmesini programlı<br />
bir şekilde kaydetmek için bütün işlevler yan yana geldiğinde hangilerinin<br />
yapılmasının gerektiği, bunları en iyi, verimli, etkin bir şekilde, halka karşı duyarlı,<br />
karardan etkilenecek kişi ve kurumları olabildiğince devreye sokan, onlara danışan,<br />
karar alma süreçlerine katılmalarını sağlayan yapılanmanın ne, kim olacağı<br />
sorularını cevaplamak gerekir. Böyle bir mantıkla ve anayasamızın 127. maddesinde<br />
belirtilen “Büyük yerleşim birimleri için özel yönetim biçimleri geliştirilebilir”<br />
ibaresine de dayanılarak <strong>İzmir</strong> için bu tarz bir yapılanmayı sağlayacak sistemi<br />
kurmak, fiili ve resmi olarak da bir zemine oturmaktadır.<br />
Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi<br />
Bu amaçla, ES-Kİ adıyla önerilen Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi<br />
kurumunun, yukarıda değinilen gerekçeler kapsamında yerel dinamiklerin daha<br />
programlı ve etkin bir şekilde öne çıkarılması, yatırım olanaklarını arttırması ve<br />
mahalli idarelerin işleyişini düzenlemesi açısından global gelişmeleri daha sıkı takip<br />
edebilmeyi ve teknolojik gelişmelere dolayısıyla rekabet piyasasına daha kolay<br />
eklemlenebilmeyi sağlamasına katkı koyması ve bu tür yapılanmalara bir örnek teşkil<br />
etmesi açısından olumlu etkileri olacaktır.<br />
<strong>İzmir</strong>, potansiyelleri itibariyle mekansal ve sektörel çeşitlilik açısından yatırım<br />
kapasitesi yüksek olan ve bu potansiyellerin etkin olarak değerlendirilmesi<br />
sonucunda, boyut olarak, kendi sınırları içinde, ait olduğu bölge ve ülke bazında<br />
gelişebilecek hatta ulusal anlamda ciddi ilerlemelerin yaratılabileceği bir dünya şehri<br />
olmaya adaydır. Bir başka deyişle, sadece merkez kanalıyla değil, birçok kamu ve özel<br />
kesimin harekete geçirilmesi ile elde edilecek gerekli finansmanın, öncelik sırası<br />
belirlenmesiyle doğru işlere kanalize edilebilmesinin sağlanması durumunda, ciddi<br />
bir atılım yapacak kapasitededir. Dolayısıyla, <strong>İzmir</strong>’in öne çıkarılmasını modern<br />
kurumlarla sağlamak anlamında bu türden yapılanmalar olumlu sonuçlar<br />
doğuracaktır.<br />
Bu amaçla, kaynakların optimum seviyede kullanılmasını hedef alan stratejik<br />
plan çalışması, alanın gerek kendi potansiyellerini harekete geçirecek ve gerekse<br />
çevresindeki potansiyelleri değerlendirecek ortamın yaratılmasını sağlamaktadır.<br />
Bunun için mevcut gelişme eğilimleri ile uyumlu bir planlama ve uygulama idaresi<br />
esas alınmıştır.<br />
19
Bölgenin verimli kaynak kullanımının planlanması için kamu kesimi katkısının yanı<br />
sıra, toplumun tüm kesimlerinin bilgi, deneyim, işgücü ile yönetsel ve mali<br />
kaynaklarının en iyi şekilde kullanılması gereklidir. Kamu kesimi için öngörülen rol,<br />
kalkınmanın ve gelişmenin olmazsa olmaz koşulları olan; ulaşım, iletişim, enerji,<br />
eğitim, sağlık, sulama gibi teknik ve sosyal alt yapı ve hizmetlerinin sağlanması,<br />
doğal ve kültürel değerlerin korunması ve geliştirilmesidir.<br />
Kamu kesimi ve özel sektörün, yöre insanı ile yöre içi ve dışındaki sivil toplum<br />
kuruluşlarının plan alanındaki teknik, ekonomik, sosyal yapıların ve hizmetlerin<br />
temin edilmesine, işletilmesine ve geliştirilmesine çeşitli modellerle ve teşviklerle<br />
katılımları sağlanmalıdır.<br />
Küreselleşme kavramı içinde kamu kesimi, sanayi yatırımlarını doğrudan<br />
üstlenmemelidir. Buna rağmen, örneğin <strong>İzmir</strong> Kuzey Aksında sermaye dağılımının<br />
fiziki mekanda yayılmasından oluşan farkların büyüklüğü ve girişimcilikteki<br />
tereddütler, kamu sektörünün, özel sektörü çeşitli araçlarla desteklemesi<br />
gerektiğini ortaya çıkarmıştır. Kamunun asıl rolü; alt yapı sağlama yanında<br />
teşviklerle, gerekli yasal ve kurumsal düzenlemelerle girişimciliği, katılımcılığı<br />
desteklemek olmalıdır.<br />
Dolayısıyla, kurumsal yapıyı düzenli ve iyi işler hale getirmek için kamu kesimi ve<br />
özel sektörü harekete geçirecek, teknoloji ile bilimi kullanacak ve bunları bölgesel<br />
strateji olanaklarında en iyi şekilde değerlendirecek bir kurum oluşturulması<br />
gerekmektedir.<br />
Bu kurumların örnekleri günümüzde Doğu Anadolu Projesinde GAP Ekonomik<br />
Kalkınma Ajansı, <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nda Bölgesel Kalkınma Ajansı önerilerinde<br />
görülmüştür. <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın Bölgesel Kalkınma Ajansı kuruluş çalışmaları<br />
kapsamında 2002 yılı içindeki girişimleri ve Bölgesel Kalkınma Projesinde, bölgenin<br />
kurum ve kuruluşlarının yanı sıra İngiltere ile işbirliği içine girerek İngiltere’de<br />
Türkiye-AB İş Geliştirme Merkezinin kurulması olumlu bir yaklaşımdır. Benzer<br />
kapsamda bölgesel kalkınma konusunda ortak stratejik hedefler belirlenmesini<br />
amaçlayan Bölgesel Kalkınma Ajansının kuruluşuna yönelik hukuki altyapının<br />
oluşturulması ve Devlet Planlama Teşkilatının desteğinin sağlanması. önerinin ciddi<br />
şekilde ele alındığının delili olarak görülmektedir.<br />
Her iki tariflenmiş yapının da diğer örneklerine nazaran daha uygulanabilir olduğunu<br />
söylemek mümkündür. <strong>Stratejik</strong> planda ise bu yapıya benzer bir yapılaşma <strong>İzmir</strong> için<br />
tariflenmiş ve dinamiklerine göre kurgusunda değişliklere uğratılmıştır.<br />
Ülkesel stratejilere dayanılarak <strong>İzmir</strong> İl Genel Meclisi denetiminde planlanacak<br />
Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi, kalkınma planlarının makro dengelerini<br />
oluşturmak, yıllık programların hazırlanmasına katkıda bulunmak, ekonomik<br />
modeller, dünya ekonomisi, ülke ekonomileri, ulusal ve uluslararası stratejiler,<br />
sanayileşme, teknoloji, çevre politikaları ve benzeri konularda araştırmalar yapmak,<br />
geliştirdiği makro modeller ile ekonomik ve sosyal politikaların uzun dönemli<br />
etkilerini tahmin etmek, bölgesel entegrasyonlarla ilgili gelişmeleri ve stratejileri<br />
izlemek ve bunlara yönelik alternatifler hazırlamak, kalkınma planlarının<br />
uygulanmasını izlemek ve değerlendirmek, bu konularda uluslararası kuruluşlarla<br />
20
temas ve müzakerelere katılmakla görevli olmalıdır. Söz konusu kurum ve ileride<br />
kurulabilecek benzer kurumlar, bölge planlarında olması gereken ve sürekli<br />
öneminden bahsedilen teşkilatlardır.<br />
ES-Kİ, örgüt yapısı itibariyle <strong>Ticaret</strong> ve Sanayi Odalarının ağırlıklı olarak içinde<br />
bulunduğu kamu yetkisine sahip bir kuruluştur. İşlevi itibarıyla yetki alanı içinde<br />
girişimcilik kültürünün geliştirilmesi ve özel sektörün kalkınma sürecine<br />
katkısının artırılmasına katılımcı bir gelişme aracıdır. Ayrıca, yetki alanının<br />
kalkınmasına yönelik çeşitli projelerin uygulanmasında, üniversitelerin aktif<br />
katılımına da önem verir. İl Genel Meclisine bağlı Ekonomik ve Sosyal Kalkınma<br />
İdaresinin, plan uygulamalarında etkinlik sağlaması da büyük önem taşımaktadır.<br />
Bu hususlara bağlı olarak Şekil 1 ve Şekil 2 de gerek ES-Kİ’nin kendi iç yapısı,<br />
gerekse idari anlamda hiyerarşisi şematik bir yöntemle verilmiştir.<br />
ES-Kİ’nin ekonomik gelişme bazında, görev alanına ivme kazandırmak ve bunun için<br />
de girişimciliğin teknoloji ve yenilik yaratmaya dayalı felsefesi ile dinamizmini<br />
harekete geçirmesi gerekmektedir. Bu oluşum, ekonomik kalkınmanın yanı sıra<br />
sosyal ve siyasi gelişmeyi de beraberinde getirecektir.<br />
Bunların dışında yetki alanında insan kaynaklarının geliştirilmesi, örgütlenmenin<br />
yaygınlaştırılması, altyapı temini, çevre kalitesinin iyileştirilmesi ve finansman gibi<br />
etmenler de düşülmelidir.<br />
Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi (ES-Kİ) olarak adlandırdığımız bu kuruluşun<br />
temel anlamda görevlerini maddeler halinde sıralamak algılama bakımından daha<br />
açık bir yöntem olacaktır.<br />
• Beş Yıllık Kalkınma Planları ve Yıllık Programlara sorumluluk alanlarında<br />
yatırım, teklif ve programlarını tanıtmak ve plan dönemi içine alınmasını<br />
sağlamak, gerekçeler belirlemek.<br />
• Yetki alanının ulusal ve uluslararası çapta tanıtım ve lobi faaliyetleri için<br />
çalışmalarda bulunmak, stratejiler geliştirmek, politikalar üretmek, hedef<br />
piyasalarda tanıtım faaliyetlerini gerçekleştirmek.<br />
• Şehirsel gelişme ve kırsal kalkınmanın sağlanması için stratejiler belirlemek,<br />
öneriler oluşturmak ve bunların hayata geçirilebilmesi için ilgili kamu<br />
kurumlarıyla işbirliği yapmak.<br />
• Bölge içindeki Kalkınma Planlarının ve Yıllık Programlarının öngördüğü<br />
alanlarda mesleki eğitim programları düzenlemek, yurtiçi ve yurtdışı staj<br />
olanakları sağlamak.<br />
• Yabancı firmaların bölgedeki yatırımlarında teknik danışmanlık hizmetleri<br />
vermek, yönlendirmek, tesis kuruluş yeri alternatifleri sunmak.<br />
• Bölge dahilindeki yatırım olanaklarını ayrıntılı olarak tespit etmek, bu konuda<br />
yabancı yatırımlar için tanıtım dokümanları (CD, Kitap, Broşür vb.)<br />
hazırlamak.<br />
• Bölgenin küresel pazar imkanlarını sektörler itibariyle araştırmak, bu<br />
çalışmaları, yabancı girişimcilere, bölge sanayicisine ve yatırımcısına sunmak.<br />
21
• Büyük şirketler ve konsorsiyumlar kurulmasına öncülük etmek, kuruluş<br />
organizasyonunu yapmak, teşvik işlemlerinde yardımcı olmak, piyasa<br />
yaratmak, danışmanlık hizmetleri vermek.<br />
• Elektronik ticaretin geliştirilmesi ile ilgili firmalara destek vermek, web<br />
sitesi/siteleri kurarak firmaları bilgilendirici değişik dillerde dokümantasyon<br />
hazırlamak.<br />
• Firmalarının elektronik ortamda ticaret yapmalarından hareketle, bölge<br />
firmalarını da bu imkanlardan yararlandırılarak pazarlama olanaklarının<br />
geliştirilmesi amacıyla sanal fuarlara katılımlarını sağlamak ve bizzat<br />
düzenlemek.<br />
• Bölgeye yatırım yapmak isteyen ve elinde “fizibil” proje bulunan yatırımcıya<br />
bölgede bir yer sahibi olana kadar, teknik ve teknolojik bakımdan yön verici<br />
olmak.<br />
• Bölgenin teknoloji ve yenilik kapasitesini artırmak amacıyla TÜBİTAK,<br />
Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı, Türkiye Teknoloji Geliştirme<br />
Vakfı ve benzeri kurumlarla işbirliği yaparak sektörel bazda teknoloji projeleri<br />
hazırlamak.<br />
• Kredi temini için, finans kaynakları yaratmaya yönelik gerek ülke içinde,<br />
gerekse ülke dışında çalışmalarda bulunmaktır.<br />
Görevleri yukarıda sayılan Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi, <strong>İzmir</strong> ili genelinde<br />
uygulama imkanı bulduğu takdirde izlediği yolla ve kendi iç şeması içinde bölge ve<br />
ülke için yararlı bir gelişim kurumu olacaktır.<br />
ES-Kİ’nin <strong>İzmir</strong>’deki yönlendiriciliği, teknolojiyi kullanması ve potansiyel yatırım<br />
konularındaki rolü ekte önerilen şekillerden de anlaşılacağı gibi idari yapılarla<br />
belirlenmiş ve bir dil birliği oluşturulmaya çalışılmıştır.<br />
Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi Örgüt Şeması<br />
Bu teşkilatın kendi içinde bulunan altı dairesi ve her bir dairenin görevleri<br />
özetlenmiştir. Ana hizmet birimleri olarak tanımlanacak birim elemanları Ekonomik<br />
ve Sosyal Kalkınma İdaresinin sorumlu öğeleridir. Aşağıda bu birimlerin kapsama<br />
alanları belirlenmiştir.<br />
Finansman Dairesi<br />
• Yıllık programların dahilinde makro ekonomik dengelerini oluşturmak.<br />
• Kalkınma planlarının hazırlanmasına katkıda bulunmak, değişken ekonomik<br />
durumları izlemek ve değerlendirmek.<br />
• Yapılacak veya öneri olarak getirilen projeler için maliyet-fayda hesabı<br />
yapmak ya da yapılanları incelemek.<br />
• Yatırımların ödemeler dengesini kurmak için, finans kurumlarından alınacak<br />
kredi ya da diğer bir kaynaktan gelecek para karşılığı şirketlere danışmanlık<br />
yapmak.<br />
22
• Politika önerilerinde bulunmak, ekonomik anlamda kurumsal ve hukuki<br />
düzenlemeler ile ilgili görüş vermek, uluslararası finansman kurumları ile<br />
kontak içinde olmak ve yeni kaynak arayışlarında yön gösterici olmak.<br />
Ekonomik Modeller Dairesi<br />
• Yöresi adına Beş Yıllık Kalkınma Planlarının belirlemiş olduğu ekonomik<br />
anlamdaki sayısal verilerin yorumlanmasında ve yeniden değerlendirilip bir<br />
öneri olarak sunulmasında kurucu rol oynamak.<br />
• Dünya ekonomisi, ülke ekonomileri, ulusal ve uluslararası stratejiler,<br />
sanayileşme, teknoloji, çevre politikaları ve benzeri konularda araştırmalar<br />
yapmak, geliştirdiği makro modeller ile ekonomik ve sosyal politikaların uzun<br />
dönemli etkilerini tahmin etmek.<br />
<strong>Stratejik</strong> Araştırmalar Dairesi<br />
• <strong>İzmir</strong> ilinin bölgesel anlamda mevcut ve öneri bölge planlarına uyum<br />
sağlaması için gerekli makro hedefleri oluşturup bunları politik anlamda<br />
strateji halinde mekana uygulayacak kararlar üretmek.<br />
• Planlar dahilinde gelişmeleri izlemek ve alternatifler hazırlamak.<br />
• Kalkınma planlarının uygulanmasını izlemek ve değerlendirmek.<br />
• Avrupa Birliği’ne üye ülkeler başta olmak üzere diğer dünya ülkelerindeki<br />
sektörel ve genel stratejileri incelemek, gelişimleri takip ederek yorumlamak.<br />
Sektör Programları Dairesi<br />
Bu daire tek merkez altında iki alt çalışma grubundan oluşmaktadır. Birincisi<br />
İktisadi Sektör Dairesi, ikincisi ise Sosyal Sektörler Dairesidir. Görevleri ise;<br />
• Sektör analizleri yapmak ekonomik ve sosyal anlamda Beş Yıllık Kalkınma<br />
Planları ve yıllık planlarda sözü geçen yatırım olanaklarının <strong>İzmir</strong> için<br />
olanlarında görüş bildirmek ve kendi yaptığı planlarla ve geliştireceği<br />
hedeflerle sektörel açıkları kapamak.<br />
• İktisadi sektörlerde proje geliştirme ve değerlendirme, sanayileşme, teşvik ve<br />
yönlendirme, iç ve dış ticaret politikaları konularında çalışma ve araştırmalar<br />
yapmak.<br />
• <strong>İzmir</strong> adına iktisadi sektörlerle ilgili olarak ileriye dönük stratejiler geliştirmek,<br />
kamu yatırım programını/programlarını hazırlamak, bunları revize etmek,<br />
uygulama aşamasındaki sorunları çözmek.<br />
• Sosyal anlamda sosyal sektörlerde (sağlık, eğitim vb.) çalışma ve araştırmalar<br />
yapmak ve dolayısıyla, sosyal sektörlerle ilgili olarak ileriye dönük hedefler<br />
oluşturmak.<br />
• Bu konuda kamunun yapacağı sosyal yatırımları belirlemek, yapım aşamasını<br />
incelemek, uygulamayı yönlendirmek, kurumsal ve hukuki düzenlemeler ile<br />
ilgili görüş vermek.<br />
23
Bölgesel Gelişme Dairesi<br />
• İl ve ilçe bazında araştırma ve planlama çalışmaları yapmak.<br />
• Beş Yıllık Planlar başta olmak üzere olabilecek programlı planlarla uyum<br />
sağlamak.<br />
• Yetki alanının hazırlanan planlara yapısal uyum sorunu çekmemesi için<br />
ortaya çıkabilecek uzun, orta veya kısa vadeli sorunların çözümü amacıyla ek<br />
projeler geliştirmek ve bu konularda yapılacak çalışmaları yönlendirmek.<br />
• Yöresi için geliştirilecek planlarda bölgeyi tümü ile ilgilendiren konularda ve<br />
de yerel istihdamın ve girişimciliğin geliştirilmesi çerçevesinde küçük ve orta<br />
ölçekli sanayi işletmelerinin, esnaf ve sanatkarların ve kırsal kesimin<br />
sorunlarına yönelik politikalar geliştirmek.<br />
• Uygulamaları takipçi ve yönlendirici olmak.<br />
• Yatırım öncelikli alanları belirlemek ve yörelerin özelliklerini dikkate alarak<br />
daha hızlı bir gelişme sağlanması amacıyla gerekli çalışmaları yapmak.<br />
Proje Yatırımı ve Analiz Dairesi<br />
• Alan ile ilgili küçük ve büyük ölçekli projeler için kamu ve ekonomik fayda<br />
dengesini kurup, bu projelerle ilgili yatırımları değerlendirip kararlar vermek.<br />
• Bölgede uygulanabilecek yatırım olanaklarının dış örneklerini incelemek.<br />
Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi idari dağılımı günümüz ülke şartlarındaki<br />
kurumlarla da ilişkili olacak şekilde tanımlanmıştır. <strong>İzmir</strong> ili bütününde İl Genel<br />
Meclisi bünyesinde teşkilatlanan kurum planların takipçisi konumunda olup, bağlı<br />
birimleri ile yatırımları organize eden bir yapıya sahiptir. Böyle bir kurumun verimli<br />
çalışması durumunda yapılması planlanan projelerde daha isabetli yerler seçilecek ve<br />
maksimum fayda sağlanacaktır.<br />
Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresinin İdari Dağılımı ve Çalışma Sistemi<br />
ES-Kİ’nin idari sisteminde en üst kademede İl Genel Meclisi ve yönetim kurulunun<br />
müşterek çalışması yer almaktadır. Makro seviyeye aktarılacak kararlarda olduğu<br />
gibi İl Genel Meclisi karar ve değerlendirme odağıdır. Vali bu meclisin başkanıdır ve<br />
ES-Kİ Yönetim Kurulu ile koordinasyondan da sorumludur. ES-Kİ yönetim kurulu<br />
altında Genel Müdürlüğü ve Sekreteryası organizasyon iç sistemini oluşturmaktadır.<br />
Alt yörelerden gelen/gelecek projeler Sekreterya ve Genel Müdürlükçe<br />
değerlendirilerek yönetim kurulu onayı ile İl Genel Meclisine aktarılacaktır.<br />
Dolayısıyla alt yöre plan ve önerileri kurumsal bir denetimden geçmekte olacaktır.<br />
Son değerlendirme ise; plan, makro karar mekanizması olarak kabul edilen DPT’ye<br />
gitmeden, Valilik tarafından yapılmış olacaktır.<br />
Alt Yöre odaklarında valiliğe bağlı bir planlama biriminin oluşturulması, planların<br />
yerel ölçekten başlaması ve işlerlik kazanması bakımından önemlidir. Bu alt yöre<br />
odaklarının her birinin başında teknik ve planlama işlerinden sorumlu “büro<br />
müdürü” olarak görev yapacak, yönetim işleri ile ilgilenecek Valilik tarafından<br />
24
atanmış bir bürokrat bulunacaktır. Müdürlüğe bağlı bir Uzmanlar Ekibi de<br />
çalışacaktır. Bu ekip alt yöreye yönelik analitik çalışmaları yapacak, bilgi birikimi<br />
sağlayacak, sorun ve potansiyelleri belirleyerek öneri projeler geliştirecek düzeyde<br />
olacaktır. Aynı şekilde ekip, alt yöre koordinasyon kurulundan gelen önerileri de<br />
projelendirecek olup, bu sistem en üst kademeden gelen tekliflerin de gerekçelerinin<br />
incelenmesi olabilecektir. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününde ise 3030 sayılı yasa<br />
kapsamında yer aldığı için Büyükşehir Belediyesince atanacak bir bürokrat teknik<br />
büro müdürü olarak görev yapacaktır.<br />
Alt Yöre odaklarında şehirsel kırsal yerleşmelerde görev yapan kaymakamlar, belediye<br />
başkanları ve sivil toplum örgütleri temsilcilerinden oluşan koordinasyon kurulu<br />
bulunacaktır. Belirli aralıklarla toplanan bu kurul, başkanını kendi içinden süreli<br />
olarak seçecektir.<br />
Koordinasyon kurulu ile ES-Kİ yönetim organları ve Valilik arasında doğrudan bir<br />
ilişki olacaktır. Alınan kararlar yerel ölçekten yönetim organlarına ulaşırken<br />
koordinasyon kurulu buna yön veren kurum olacaktır. Kararlar bu kurulda<br />
görüşülecek ve çıkan sonuç onay merciine görüş ve sonuçlar şeklinde iletilecektir.<br />
25
Şekil 0.10 Ekonomik ve Sosyal Kalkınma İdaresi Örgütsel Şeması<br />
İl Genel Meclisi<br />
EKONOMİK VE SOSYAL KALKINMA İDARESİ<br />
Finansman<br />
Dairesi<br />
Ekonomik<br />
Modeller<br />
Dairesi<br />
<strong>Stratejik</strong><br />
Araştırmalar<br />
Dairesi<br />
Sektör<br />
Programları<br />
Dairesi<br />
Bölgesel<br />
Gelişme<br />
Dairesi<br />
Proje Yatırımı<br />
ve Analizi<br />
Dairesi<br />
Sosyal Sektörler<br />
İktisadi Sektörler<br />
26
Şekil 0.11 Ekonomik-Sosyal Kalkınma İdaresi’nin Üst Organizasyonel Şeması<br />
ES-Kİ Yönetim Kurulu<br />
Valilik<br />
ES-Kİ Genel Müdürlüğü<br />
İl Genel Meclisi<br />
ES-Kİ Genel Sekreteryası<br />
Alt Yöre Odakları<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bld.<br />
Planlama Br.<br />
Bakırçay Pln.Br.<br />
(Bergama)<br />
Alt Yöreler<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />
Bütünü<br />
Bakırçay Yöresi<br />
Şehirsel ve Kırsal<br />
Yerleşmeler<br />
Konak, Bornova, Buca, Çiğli,<br />
Karşıyaka, Güzelbahçe,<br />
Narlıdere, Gaziemir<br />
Bergama, Kınık, Dikili<br />
Gediz Pln.Br.<br />
(Aliağa)<br />
Gediz Yöresi<br />
Aliağa, Foça, Menemen<br />
Gediz-Nif Pln.Br.<br />
(Kemalpaşa)<br />
Gediz-Nif Yöresi<br />
Kemalpaşa<br />
K.Menderes-I Pln.Br.<br />
(Torbalı)<br />
K.Menderes-II Pln.Br.<br />
(Tire)<br />
Çeşme-Dilek Yarımadaları<br />
Pln.Br. (Çeşme)<br />
Çeşme-Dilek Yarımadaları<br />
Pln.Br. (Urla)<br />
K.Menderes Kıyı<br />
Kesimi<br />
K.Menderes Kara<br />
Kesimi<br />
Yarımada Çeşme<br />
Kesimi<br />
Yarımada Urla<br />
Kesimi<br />
Menderes, Selçuk, Torbalı<br />
Bayındır, Ödemiş, Beydağ<br />
Çeşme, Karaburun<br />
Seferihisar, Urla<br />
27
Değerlendirme ve Sonuçlar<br />
28 belediyeyi ve bunları birleştiren sekiz alt yöreyi kapsayan Ekonomik ve Sosyal<br />
Kalkınma İdaresinin yukarıda tanıtıldığı gibi kendi iç işleyişinde tutarlı olması ve<br />
mevcut sisteme entegre olabilmesinin kolaylığı açısından, Anayasanın 127.<br />
maddesinin sağladığı dayanakla ve kurulması halinde bölge planlarına da işleneceği<br />
için uygulanabilirliği yüksektir. Mevcut çerçeveyi zorlamadan kolaylıkla işlerlik<br />
kazanabilir. Alt yöre odakları arasında alt-üst ilişkisi kurulmadığı için bu<br />
durum demokratikleşmeye katkı getirecektir. Zira, 3194 sayılı kanunla tanınan<br />
Büyükşehir belediyelerinin ilçe belediyeleri üzerindeki denetim yetkisi yerel<br />
yönetimlerin özerkliğine ve dolayısıyla demokratikleşmeye gölge düşürmektedir.<br />
Ancak bunun yanı sıra ilçe ve belde belediyelerinin başına buyruk hareket etmesi,<br />
siyasi açıdan iktidara yakın olan yerlerde fazla ve gereksiz gelişme sağlanırken<br />
diğerlerinin dışlanması ve yerelde güçlü odakların merkezi olma dolayısıyla<br />
programsız yatırım yapılması gibi konuların da önüne geçilmektedir.<br />
28 belediyede ayrı ayrı alınan kararlar kimi gereksiz yatırımları hayata geçirirken<br />
diğer önemli olanlarının beklemesine hatta yok olmasına sebep olmaktadır. ES-Kİ’nin<br />
kuracağı işleyiş ile projeler ve sorunlar aynı zamanda ve uzman bir ekip tarafından<br />
değerlendirileceği için eşgüdüm sağlanacaktır.<br />
ES-Kİ’nin karar organlarında özel sektör ve kamu kesiminden temsilciler olacağından<br />
Anayasanın 123. maddesinde geçen “İdare kuruluş ve görevleri ile bir bütündür...”<br />
ibaresiyle de uyuşmaktadır. Bir başka deyişle hukuki olarak önem verdiğimiz fakat<br />
işleyişte eksik kalan katılım kavramı hayata geçmektedir. Bu durum<br />
demokratikleşme adına olumlu bir adımdır.<br />
Ülkemizde ortalama otuz yıldır yapılan ve tavsiye olmaktan öteye geçemeyen<br />
kalkınma programlarının henüz yapım aşamasında, bu türlü kurumların yatırım<br />
planlarına yer vermesi ile tutarlılığı artacak ve işlerlik kazanacaktır.<br />
Sorumluluk alanında destek verme, strateji geliştirme, projeksiyon, denetim,<br />
kurumlar arası iletişimi sağlama, örgütlenme, işbirliği, eğitim ve staj olanakları<br />
yaratma gibi eylemlerin olması ES-Kİ’yi hem Ar-Ge çalışmalarını etkin olarak yapan<br />
bir kurum haline getirirken, hem de global anlamda modern bir kurum olmasını<br />
sağlamaktadır. Bu da geleneksel örgütlenmelerde olan tek düze çalışma<br />
ortamını, yaratıcı güçlerin kullanılabileceği özgür bir çalışma ortamına<br />
bırakmaktadır.<br />
Belli bir problemi kendi yaratıcı güçleri ile çözme durumunun söz konusu olabileceği<br />
konularda örgüt üyelerinin yaptıkları işe yabancılaşması önlenmiş olacaktır.<br />
Yabancı yatırımcıyı çekmek amaçlı stratejilerin üretilmesi ve gerektiğinde<br />
danışmanlık hizmeti vermesi de <strong>İzmir</strong>’in yatırım yapılabilirliğini arttıracak bir<br />
faktördür.<br />
Sonuç olarak bu türlü düzenlemelerin merkezi yönetimin işleyişine katkı getireceği<br />
gibi merkezi yönetimin karşısında bir takım işlevlerin de yapılabilirliğini arttıracak ve<br />
bunu savunacak bir kurgu oluşturması hem il bazında hem de ülke bazında gelişimi<br />
destekleyici bir ivme olacaktır. <strong>İzmir</strong> ileriye referans olacak bu yapılanması ile<br />
28
finansman açığını kapatacak, öncelikli işlevlerin gerçekleşmesiyle canlanacak ve<br />
demokratikleşmeye katkı koyacaktır.<br />
Alternatif Bir Yaklaşım<br />
Kent Yönetim Birimi<br />
Kent Yönetim Birimi kurulması ile <strong>İzmir</strong>’in önceliklerinin değerlendirilmesi,<br />
kamu kurum ve kuruluşlarının çalışmalarının denetlenmesi ve tavsiyelerde<br />
bulunulması amaçlanmakta olup, bu birimi oluşturacak tabanın halka yayılması,<br />
halkın yönetime katılması da bu yaklaşımı diğerlerinden ayıran en önemli özelliktir.<br />
Bu yapılanma, bütün idari sistemlerin dışında olarak, şehrin üst düzey yöneticilerine<br />
halkın isteklerini ve şehrin ihtiyaçlarını iletecek, yapılan faaliyetlerin amacına göre<br />
optimum fayda ile yapılmasını denetleyecek ve gerektiğinde bunun için çalışacak<br />
dolayısıyla “yapılacaklara” bir yön verecektir.<br />
Bu birimde esas meclis ve alt komisyonlarla ilgili herhangi bir sayı belirlenmiş<br />
olmayıp, değişkendir ya da sabitlik yoktur. Bir yönetim kurulu ve çeşitli sayıda alt<br />
komisyonlardan oluşmaktadır. İldeki tüm meslek odalarının başkanları ve/veya<br />
görevlendirdikleri bir yetkili tarafından oluşacak Yönetim Kurulu, başkanını,<br />
kendi içinden seçecektir. Böylece, birimin toplanması ve komisyonların aldığı<br />
kararların görüşülmesinden yönetim kurulu sorumlu olacaktır.<br />
Alt komisyonlar çeşitli ihtisas dallarına göre ayrılacaktır. Bu komisyonlar altyapı,<br />
şehircilik, eğitim, sağlık, turizm, tarım, ticaret, ekonomi, enerji, hukuk gibi gerekli<br />
görülen alanları analiz edecektir ve yorumlayacaktır. Bu komisyonun üyeleri, sivil<br />
toplum örgütleri, meslek odaları ve bu gibi kamu ve özel teşebbüs kurumlarının<br />
kendi içlerinden seçecekleri temsilcilerin belirlenmesiyle oluşacaktır. Her bir<br />
komisyon kendi ihtisas alanına giren konuyu değerlendirerek yönetim kuruluna<br />
gönderecektir.<br />
Şehir Yönetim Birimi kurulması ile ulaşılması istenen ana hedefler:<br />
• Halkın yönetime katılmasını sağlamak, sivil toplum bilincini geliştirmek,<br />
• Sorunların yerinde değerlendirilmesini sağlamak ve bunu yaparken de farklı<br />
kesimlerin görüşlerini almak,<br />
• Sorunların çözümü için üretilen projeleri değerlendirmek ve en verimli olanını<br />
tespit ederek hayat geçmesini sağlamak,<br />
• Kişilerin veya siyasi grupların baskısını en aza indirerek olması gereken<br />
gerçek adımların atılmasını sağlamak,<br />
• Büyükşehir, ilçe ve belde belediyelerinin imar ve yatırım programlarını<br />
denetlemek ve bunlara öneriler getirmek,<br />
• Gerekli olduğu durumlarda yargıya başvurarak idarenin işleyişini<br />
bütünleştirmek,<br />
• Yatırımların gerçekleşmesini sağlamak için finans kaynakları araştırmaktır.<br />
29
Bu yaklaşımla merkezi idareye ve yerel yönetimlere. şehirsel girişimleri ve yatırımları<br />
bilimsel ve akılcı bir yaklaşım içinde destekleyici. savunucu veya engellemeye çalışıcı<br />
bir grubun oluşturulması sağlanacaktır. Bunun yanında tıpkı ES-Kİ’de olduğu gibi<br />
yatırımların önerilmesi. kanalize edilmesi ve maliyetlerin finansmanının sağlanması<br />
konusunda kaynak yaratılması araştırmaları da faaliyetleri kapsamında yer alacaktır.<br />
En önemlisi de yukarıda değinildiği gibi farklı kesimlerin yönetime katılmasıyla<br />
katılım olgusu güçlenecek, halkın “seçim günü” dışında da yönetime dahil olması<br />
sağlanacak ve yönetimlerin işleyişleri demokratikleşme adına daha da güçlenecektir.<br />
9.2.2 Yatırım ve Karar Organizasyonları, Mali Kurumlar, Anadolu Menkul<br />
Kıymetler Borsası<br />
KOBİ’lerin Finansmanına Alternatif Yaklaşım: Anadolu Menkul Kıymetler Borsası<br />
Bankacılık sektörü ile özel kesim rezerv talebi arasındaki ilişki, gelişmiş finansal<br />
piyasaların varolduğu ekonomilerde, hane halkı ve firmaların harcamalarının çoğunu<br />
banka kredisi kullanarak finanse etmesi ile kurulmaktadır. Özellikle, firmaların<br />
fabrika ve makine-teçhizata yönelik harcamaları uzun vadeli yapıları nedeniyle,<br />
ödünç alınan fonlarla finanse edilmektedir. Finansman konusunda büyük ölçüde<br />
banka kredisine bağımlı olunması firmaların faiz oranı dalgalanmalarından büyük<br />
ölçüde etkilenmesi sonucunu doğurmaktadır. Çoğu ülkede bankalar birincil kredi<br />
kaynağı olduğundan, küçük ve orta ölçekli işletmeler (KOBİ) kredi ihtiyaçlarını bu<br />
kurumlardan karşılamak zorunda kalmaktadırlar. Buna karşılık, büyük firmalar<br />
bankalara başvurmaksızın tahvil ve hisse senedi piyasaları aracılığı ile fon<br />
ihtiyaçlarını doğrudan karşılayabilmektedirler. Bu koşullar altında bankaların kredi<br />
arzında herhangi bir kriz vb. nedenle ortaya çıkacak azalma, gerçekte<br />
bankalara bağımlı küçük ve orta ölçekli işletmeleri etkilemekte, krizin bu<br />
işletmeler üzerindeki etkisini şiddetlendirmektedir 1 .<br />
Küçük ve orta ölçekli işletmeler, Türkiye ekonomisi içinde önemli bir ağırlığa<br />
sahiptirler. Türkiye’de imalat sanayi işletmelerinin % 99.2’sini, toplam<br />
istihdamın % 56’sını ve toplam katma değerin % 24’ünü oluşturmaktadırlar 2 .<br />
Ancak bu ağırlıklarına paralel olarak yeterli kaynak temin edebilecekleri<br />
mekanizmalara sahip değildirler. Banka kredileri gerek istenen teminatların fazlalığı,<br />
gerekse kredi faizlerinin yüksekliği nedeniyle uygun bir finansman imkanı<br />
sunamamaktadır. Bu nedenle, KOBİ’ler faiz oranlarındaki yüksekliği dikkate alarak<br />
kaldıramayacakları finansman yüklerinin altına girmemekte, genellikle<br />
özkaynaklarıyla büyümeyi tercih etmektedirler. Ancak özkaynakları, yatırımlarını<br />
zamanında gerçekleştirebilme, teknolojilerini yenileyebilme ve rekabet güçlerini<br />
sürdürebilmede yetersiz kalmaktadır.<br />
OECD tarafından yapılan “Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin Globalizasyonu”<br />
konulu araştırmada 3 , finansmanın KOBİ’lerin globalleşmesinde ülkeden ülkeye,<br />
1 Geniş bilgi için bkz., Öznur Yüksel-Güven Murat, Şubat Krizinin KOBİ’ler üzerindeki Etkileri<br />
ve Çözüm Önerileri,<br />
2 DPT, uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma <strong>Planı</strong> (2001-2005), Ankara, 2000,<br />
s.124.<br />
3 Vinde V.P., General Inroduction to Environment for SMEs, OECD, 1995, s.4.<br />
30
firmadan firmaya değişik oranlarda olmak üzere en büyük engel olduğu ortaya<br />
çıkmıştır. KOBİ’lerin yaratıcılık, büyüme ile varlıklarını devam ettirmede en önemli<br />
şartlardan birisi finansmandır. Kaynak sorunu KOBİ’lerin piyasa paylarını<br />
korumada ve dışa açılmada en büyük sıkıntılarıdır. Pek çok ülkede KOBİ’ler kaynak<br />
maliyeti sorununun aşılmasında borçlanmak ve sermaye artırımına gitmek olmak<br />
üzere iki ana finansman yolunu kullanmaktadırlar.<br />
KOBİ’ler genelde farklı finansman alternatiflerinden yararlanma ve finansman yolları<br />
arasında denge kurma konusunda sorunlarla karşılaşırlar. Bu sorunlar, KOBİ’leri ve<br />
onlara mali destek sağlayanlar arasındaki ilişkileri de etkiler. Geçmiş yılların<br />
değerlendirilmesi neticesinde, bankacılık sektörünün sağladığı finansal<br />
kaynakların KOBİ’lerin gelişmesi ve büyümesi için yeterli olmadığı<br />
görülmüştür.<br />
Türkiye’de sermaye piyasası KOBİ’ler için yeterince tanınmış bir alan değildir. Oysa<br />
sermaye piyasaları KOBİ’lerin finansman sorunlarını piyasa mekanizması içerisinde<br />
çözebilecek tek alan durumundadır. Bu nedenle, Türkiye’nin ulusal borsası<br />
durumunda olan İMKB, ulusal pazarın yanı sıra KOBİ’ler için Bölgesel Pazarlar ve<br />
Yeni Şirketler Pazarı’nı kurmuştur.<br />
Sermaye piyasalarındaki gelişmeler, bu piyasaların KOBİ’lerin kaynak ihtiyaçlarını<br />
otomatik olarak karşıladığı sonucunu doğurmamaktadır. Özellikle Avrupa’daki<br />
sermaye piyasaları daha ziyade büyük çaplı işletmelerin kaynak ihtiyaçlarının<br />
karşılanmasında etkilidir. Bu gelişmenin sonucunda büyük çaplı işletmeler kaynak<br />
temininde bankalara bağımlı olmaktan kurtulmaktadırlar. Buna karşın KOBİ’ler<br />
halen büyük ölçüde bankalara bağımlı durumdadırlar. Bu nedenle yenilikçi ve<br />
istihdam sağlayıcı KOBİ'lerin ihtiyaçlarına uygun yapıda, dinamik bir<br />
sermaye piyasasının oluşturulması gerektiği sonucuna varılmaktadır.<br />
KOBİ’lerin hisse senetlerinin borsada işlem görmesinin başarısı; yüksek likidite,<br />
ciddi sermaye artırımı, işlem gören şirket sayısındaki yükseklik, etkin işlem<br />
sistemi, düzenlemelerdeki uygunluk, yatırımcıların güveni, borsanın getirisi<br />
ve karlılığına bağlıdır. Borsada işlem görmenin KOBİ’lere sağladığı pozitif etkiler<br />
şöyle sıralanabilir:<br />
• Borsada işlem görmek ile şirketler prestijlerini artırırlar.<br />
• Şirketin satıcılar, müşteriler ve bankacılar nezdindeki imajı güçlenir.<br />
• Satışlarda artış olasılığı yükselir.<br />
• Kurumsal yapı güçlenir.<br />
• Yöneticilerin aidiyet duyguları artar.<br />
Ancak, borsada işlem görmenin KOBİ’ler üzerine getirdiği ek yükümlülükler de<br />
vardır. Borsaların kotasyon ücretleri ve tarifelerinin yüksekliği, halka arzdan sonra<br />
sağlanan getirilerin devamının zorluğu, borsada işlem gören şirket yöneticilerinin<br />
kısa vadeli karlılığa yönelmek zorunda kalmaları, şirketlerin istenmeyen ele geçirme<br />
durumları karşısında zayıf durumda olması, kamuya aşırı şekilde bilgi sunmak<br />
zorunluluğu gibi.<br />
31
Likidite, şirket kalitesinin yanı sıra önemli bir diğer konudur. Yüksek likidite daha<br />
iyi fiyatlama imkanı sağlar. Normal olarak işlem gören şirket sayısı ile piyasanın<br />
likiditesi arasında yakın bağlantı bulunmaktadır. Bu nedenle, küçük ölçekli şirket<br />
hisselerinin işlem görmesi, piyasanın ortalama işlem hacmini düşürücü etkide<br />
bulunacaktır. Ekonomik durgunluktan büyük şirketlerin hisse senetlerine göre<br />
küçük ölçekli işletmeler daha fazla etkileneceklerdir. Bu da KOBİ’lerin<br />
finansmanını sağlamayı amaçlayan borsanın dikkat etmesi geren bir konudur.<br />
KOBİ’lerin sermaye piyasalarına katılımı ile Türkiye ve Avrupa merkezli şirket<br />
evlilikleri ve ortaklıkları için kurumsal yapı gelişecek, küresel ekonomiye entegrasyon<br />
kolaylıkla sağlanabilecektir.<br />
KOBİ’lere yönelik bankacılık kredileri sermaye piyasası mekanizması ile rekabet<br />
edeceğinden, bu işletmelere özgü kredilerdeki faiz oranlarının düşmesi<br />
beklenebilecektir.<br />
Mali tablo ve sermaye standartları ile bağımsız denetim yaptırılması zorunluluğu<br />
geleceğinden, kayıt dışı ekonominin kayda alınması olanakları güçlenecektir.<br />
Türkiye’de KOBİ hisselerine yatırım yapılmasında ve likidite kazandırılmasında<br />
karşılaşılabilecek sorunlardan biri de kurumsal yatırımcı eksikliğidir. Kurumsal<br />
yatırımcı olarak nitelendirilebilecek kurumlardan bir kısmı (SSK, Bağ-Kur v.b.) yoğun<br />
bir mali kriz içerinde olduğu için yeniden yapılandırılma ihtiyacı içerisindedirler.<br />
Kurumsal yatırımcıların diğer bir kısmı ise (özel emeklilik sigortası fonları v.b.) henüz<br />
istenilen seviyede gelişememişlerdir. Ayrıca bu kuruluşların sermaye piyasalarına<br />
yatırım yapmalarını teşvik edici düzenlemeler yeterli değildir. Diğer yandan<br />
kamu iç borçlanma gereğinin yol açtığı kamu menkul kıymetlerindeki yüksek faiz<br />
politikası, sermaye piyasasındaki yatırımları dışlamaktadır.<br />
KOBİ’lerin halka açılma ve borsada işlem görme ile amaçladıkları ve beklentileri,<br />
işletmelerin yeni sermaye artırımı, mevcut ve muhtemel yatırımlara sunulacak<br />
hizmetleri geliştirme şansları gibi unsurlar önemle dikkate alınmalıdır. Beklentilerde<br />
boşluklara düşülmemesine özen gösterilmelidir. Kamu oyu iyi ve kötü haberleri<br />
dikkate almakta, ancak kötü haberlerin etkisinin şiddeti daha yüksek olmaktadır.<br />
Ulusal borsada işlem gören şirketlerdeki başarısızlıkların veya kottan çıkarmaların<br />
artması, menkul kıymetler borsalarına olan güveni sarsabileceğinden, KOBİ’lerin<br />
finansmanı amacıyla bir ihtisas borsasının kurulması olumlu sonuç verecektir.<br />
Büyük olasılıkla yeni kurulmuş ve küçük ölçekli şirketlerde kottan çıkarmalar daha<br />
fazla olacaktır. Bu nedenle istenmeyen durumların önlenebilmesi için ana pazarlar<br />
ile KOBİ hisselerinin işlem gördüğü pazarların ayrılması gerekir.<br />
<strong>İzmir</strong>, girişimci yetiştirme geleneğine ve gelişmiş ulaşım-iletişim altyapısına sahiptir.<br />
1885 yılından itibaren faaliyetlerini başarıyla sürdüren bir <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>na ve 1892<br />
yılından itibaren de <strong>Ticaret</strong> Borsasına sahiptir. Türkiye’nin gerek ekonomik<br />
potansiyel gerekse mevduat hacmi açısından üçüncü büyük ili konumundadır.<br />
İMKB’ye kote olmuş şirketlerin yaklaşık %20’si <strong>İzmir</strong> ve Ege Bölgesi şirketlerinden<br />
oluşmaktadır. Menkul kıymetler borsasının kurulması ve başarıyla faaliyetlerini<br />
sürdürebilmesi için gerekli olan yatırımcı profili, finansal ve ekonomik büyüklük<br />
<strong>İzmir</strong>’de mevcuttur. Bu nedenle, KOBİ’lere finansman sağlamak amacıyla bir<br />
32
Anadolu Menkul Kıymetler Borsası kurulması için <strong>İzmir</strong> ideal bir konumdadır.<br />
Zaten bu doğrultuda İZTO’nun 1987-96 döneminde finans kesimine yönelik<br />
çalışmaları bir reform olarak önümüze yeni ufuklar açmıştır. 1992 yılında ülke<br />
çapında başlatılan bu reformun yarattığı zemin üzerinde yeni piyasa, kurum ve<br />
araçların birbirine eklenmesi yoluyla <strong>İzmir</strong> Ege Bölgesinin çağdaş bir finans merkezi<br />
olacaktır. İZTO’nun Ege Bölgesini de içerecek şekildeki finansal potansiyelini<br />
değerlendirme çalışmaları bu bağlamda bölge kalkınması için gerçekçi bir modeldir.<br />
33
10. POTANSİYELLERİN VE HEDEFLERİN STRATEJİ PLANINA<br />
OLASI ETKİLERİ<br />
Strateji şemasının öngörüleri, karşılıklı ve dengeli olarak birbirlerini yönlendirecek<br />
üç gruptaki karar ve uygulama ortamından oluşmaktadır.<br />
A. Birinci grupta :<br />
• Ekonomik faaliyet sektörlerine ve konut yer seçim alanlarına göre mekanda<br />
öngörülen uzmanlaşma biçimleri,<br />
• Makro üretim ve hizmet odakları,<br />
B. İkinci grupta :<br />
• Öngörülen ulaşım koridorları,<br />
• İşlevini sürdürecek mevcut makro altyapı odakları,<br />
• Kesinleştirilmesi gerekli tasarı makro altyapı odakları,<br />
C. Üçüncü grupta :<br />
• Korunması gereken doğal-kültürel alanlar.<br />
• Kıyı kesimi ve körfezin kullanım koşulları.<br />
yer almaktadır.<br />
Bu üçünün arasındaki ilişkiler açısından temel varsayım;<br />
A grubunda bağımsız değişkenlerin ve talep yaratıcılarının,<br />
B grubunda bağımlı değişkenlerin,<br />
C grubunda sınırlayıcı parametrelerin yer alacağı düşünülmelidir.<br />
1
10.1 Ekonomik – Sektörel Etkiler<br />
Çalışmanın yöntemi gereği ekonomik-sektörel kestirimler ve makro gösterge kabuller<br />
planın bağımsız değişkenleri olarak ele alınmıştır.<br />
10.1.1 Sanayi<br />
Organize Çiçek İhtisas Sanayi Bölgesi (OÇİSB)<br />
Ege Bölgesinde kesme çiçek üretimi <strong>İzmir</strong> merkezli olup, gerek iç gerekse dış pazara<br />
hitap etmektedir. 1970’li yıllarda başlayan kesme çiçek üretimi il genelinde İnciraltı,<br />
Balçova, Narlıdere, Urla, Zeytinalanı, Kuşçuluk, Seferihisar, Ulamış, Yelki,<br />
Gümüldür, Menderes, Torbalı ve Dikili yörelerinde yoğunlaşmaktadır.<br />
Kesme çiçek üretiminde <strong>İzmir</strong>, Antalya’dan sonra en önemli ikinci merkez<br />
durumundadır. Antalya ihracata, Yalova ise iç pazara yönelik olarak<br />
düşünüldüğünde <strong>İzmir</strong> hem üretim, hem iç pazar, hem de ihracat merkezi<br />
olarak yerini alabilir. Türkiye’deki kesme çiçek üretiminin yaklaşık % 50’si<br />
<strong>İzmir</strong>’de üretilmektedir. Toprak, su, iklim yönünden üretim için uygun şartlar<br />
içeren ilde kesme çiçek üretimine yönelik talep de yoğun derecedir.<br />
Yurt çapında hizmet veren iki çiçekçilik kooperatifinin <strong>İzmir</strong>’de 2.500’e yaklaşan<br />
üyesi bulunmaktadır. Sektör, bu üreticilerin ailesi ve çalışanları ile birlikte ilde<br />
30.000 kişiye iş sahası yaratmaktadır. Bunun dışında her iki kooperatife de üye<br />
olmayan pek çok üretici bulunmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> genelinde örtülü ve açık seralarda yaklaşık 250 hektarlık bir alanda üretim<br />
gerçekleşmektedir. En fazla üretilen ürün karanfildir. Karanfilden sonra gül, gerbera,<br />
kasımpatı, lilyum, lisıantuj, şebboy, glayör, gypsophila, solidaga, starliçe, freze,<br />
sümbülteber gibi kesme çiçek çeşitleri gelmektedir. Görüldüğü üzere <strong>İzmir</strong>’in üretim<br />
yelpazesi son derece geniştir.<br />
İki kooperatife bağlı olan üreticilerin 1999 yılındaki toplam ihracatı 1,2 trilyon TL<br />
(yaklaşık 2,9 milyon dolar) olurken, 2000 yılında bu rakam 2,6 trilyon TL (4,2 milyon<br />
dolar) olmuştur. Bunun dışında, her iki kooperatife bağlı olmadan bir takım aracılar<br />
vasıtası ile gerçekleştirilen ihracat tutarı da 2,5 trilyon TL’ye (yaklaşık 6 milyon dolar)<br />
yaklaşmaktadır. Böylelikle ilimizden 2000 yılında yaklaşık 5 trilyon TL (9 milyon<br />
dolar)’lık bir ihracat gerçekleşmiştir.<br />
Kesme çiçek sektörü karlı ve cazip bir sektör olmasına karşın <strong>İzmir</strong>’li kesme çiçek<br />
üreticileri bazı olanaksızlar nedeni ile bu potansiyeli yeterince<br />
değerlendirememektedir. OÇİSB’nin hayata geçirilmesiyle birlikte, 24 milyar<br />
dolarlık bir pastayı ifade eden uluslararası kesme çiçekçilik pazarından<br />
<strong>İzmir</strong> ve Türkiye’nin daha fazla pay alabileceği düşünülmektedir.<br />
Kurulması düşünülen organize çiçek ihtisas sanayi bölgesinde:<br />
• Üreticiler için istedikleri büyüklükte örtü altı ve açık sera alanları,<br />
2
• Üreticiyi bilgilendirecek, teknolojik gelişmelerden haberdar edecek, danışmanlık<br />
hizmeti verecek, yeni üretim teknikleri geliştirecek, ilaçlama, gübreleme hastalıkla<br />
mücadele ve diğer teknik konularda her türlü hizmeti verecek, verimliliği artırmaya<br />
yönelik çalışmalarda bulunacak araştırma-geliştirme merkezi,<br />
• Üretim planlamasının, yurt içi ve özellikle yurt dışı pazar araştırmalarının<br />
yapılacağı bir danışma merkezi,<br />
• Kalite-sağlık-standardizasyon işlemlerinin yapılacağı zirai karantina ve<br />
standardizasyon merkezi,<br />
• İhracat mezatı,<br />
• Soğuk hava depoları,<br />
• Tüm faaliyetlerin tekelden yönetildiği ve organizasyon sağlayan idari ve teknik bir<br />
merkez,<br />
• Konumlanarak üyelerin hizmetine sunulacaktır.<br />
Kurulacak Çiçek Organize Sanayi Bölgesinin ısıtılmasında jeotermal enerjinin<br />
kullanılması esas kabul edilmektedir. Böylece ısıtma maliyetleri en az düzeyde<br />
olacaktır. Bu amaçla jeotermal potansiyeli yeterli düzeyde olan alanlar<br />
değerlendirmeye alınabilir.<br />
Alt ve üst yapı imkanlarının, sıcak – soğuk su, jeotermal ısıtma, elektrik, telekom,<br />
internet, sağlık, güvenlik, çöp ve atık toplanması vb. hizmetler temin edilmelidir.<br />
Üniversite ve Sanayi-<strong>Ticaret</strong> İşbirliği ve AR-GE Çalışmaları<br />
Türkiye’de Ar-Ge çalışmalarının yetersiz olduğu bilinen bir gerçektir. Buna karşın Ar-<br />
Ge için yurtdışına yılda yaklaşık 2 milyar dolar ödemektedir. Bu, Türkiye’nin, her yıl<br />
20.000 yabancı araştırmacının yıllık istihdam ücretini ödemesi demektir. Ya da<br />
Türkiye’deki yaklaşık 60.000 araştırmacıya tahsis edilebilecek yıllık 33 bin doları<br />
yabancı araştırmacılara kaptırmak anlamına gelmektedir. Türkiye’de alınan patent<br />
sayısının Japonya’nın binde biri kadar olduğu düşünülürse, Ar-Ge’ye ne kadar az<br />
önem verildiği çarpıcı bir şekilde ortaya çıkmaktadır.<br />
Üniversite-sanayi ortak araştırma gereksinmesinin, bu gereksinmenin karşılandığı<br />
yeni kurumsal yapılar yaratması doğaldır. Bunlardan biri, ABD'de görülen Sanayi-<br />
Üniversite Ortak Araştırma Merkezleri'dir. Bu merkezler, National Science<br />
Foundation (NSF) tarafından desteklenmektedirler. NSF, başlangıç için gerekli parayı<br />
sağlamakta ve bu desteğini beş yıl (ama, giderek azalan bir oranda) sürdürmektedir.<br />
Sürekli destek, bu merkezlere üye olan sanayi şirketleri ve yerel yönetimlerden (eyalet<br />
yönetimlerinden) gelmektedir. Burada temel politika, merkezleri, en çok beş yıllık bir<br />
süre sonunda, sanayi şirketlerinin desteğiyle ayakta durur hale getirmektir. "Her<br />
merkez, üniversite tabanlı bir araştırma grubundan oluşmakta ve bu grup, temel<br />
araştırmalarla birlikte, bilim ve teknolojinin belli alanlarında sanayiye [merkeze<br />
3
katkıda bulunan kuruluşların taleplerine] yönelik uygulamalı araştırma projelerini de<br />
yönetmektedir."<br />
<strong>İzmir</strong> için Ar-Ge sürecini canlandıracak en önemli girişim olarak, kurucu<br />
heyetinde Ege Bölgesi Sanayi <strong>Odası</strong>, <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>, <strong>İzmir</strong> üniversitelerinin<br />
yanısıra bazı sanayicilerin de bulunduğu, Teknoloji Geliştirme Bölgesi<br />
gösterilmektedir.<br />
Üniversitelerde yapılan yüksek teknoloji çalışmalarından özel sektör genellikle<br />
haberdar değildir. Üniversitelerse bu aksaklığı gidermek üzere merkezler<br />
oluşturmaktadır. Bunun en önemli örneği Ege Üniversitesi EBİLTEM’dir. EBİLTEM,<br />
teknoloji ithal etmek yerine teknoloji üretmenin yaratacağı faydaların henüz farkında<br />
olmayan sanayi kuruluşlarını bilinçlendirmeyi ve AR-GE kurumlarıyla sanayi<br />
işbirliğini sağlamayı amaçlamaktadır.<br />
Üniversitelerin laboratuar olanakları ve gelişmiş alt yapısı teknolojinin gelişimi için<br />
kullanılacak ve ayrıca Ar-Ge firmalarına yüksek standart, sosyal ve kültürel<br />
olanaklar sunulacaktır. Teknoparkla, daha etkin ve Üniversite-Sanayi işbirliği, daha<br />
çok araştırma, üniversitede yürütülen araştırmaların ekonomik değere dönüşmesi, iş<br />
arayan değil iş kuran mezunlar yetiştirilmesi ve tek cümleyle özetleyecek olursak<br />
üniversitelerin bilgi birikimini ve altyapısını, ülkemizin uluslararası platformda<br />
rekabet gücünü arttırmakta kullanması beklenmektedir.<br />
Ciddi bir sermaye yatırımını gerektiren anonim şirket yapısındaki Teknoparklar,<br />
önemli güçlüklerle karşı karşıyadır. Örneğin, <strong>İzmir</strong>'deki teknopark çalışmaları,<br />
İstanbul ve Ankara'ya göre daha karmaşık ve daha sorunlu olarak yürümektedir.<br />
Nedeni de, TÜBİTAK ve ODTÜ gibi güçlü bir ortağın olmayışıdır. Çalışmalar, daha çok<br />
iyi niyet ve özel çabalar ile yürütülmektedir. Örneğin teknoparkın yer sorunu tam<br />
olarak çözülememiştir. Önce Ege Üniversitesi içinde planlanan teknopark, daha<br />
sonra alanın yeterli alan olmayışı nedeniyle Dokuz Eylül Kampüsü içine alınmıştır.<br />
<strong>İzmir</strong>’deki teknoparak çalışmaları, 1988 yılında İTAŞ-<strong>İzmir</strong> Teknopark <strong>Ticaret</strong> AŞ’nin<br />
kurulması ile başlamıştır. İTAŞ'ın ortakları arasında Ege Üniversitesi, Dokuz Eylül<br />
Üniversitesi, <strong>İzmir</strong> Belediyesi, Ege Bölgesi Sanayi <strong>Odası</strong> yanı sıra başta Yaşar<br />
Holding, Tansaş, Ege Yatırım, Çimentaş, Ege Biracılık gibi sanayi kuruluşları da yer<br />
almıştır. İTAŞ'ın ilk inkübatör binası 1991 yılında tamamlanmış ve faal hale gelmesi<br />
ise 1995 yılında mümkün olmuştur.<br />
Halihazırda <strong>İzmir</strong> Yüksek Teknoloji Enstitüsü Kampüsünde bir İnkübatör binası<br />
tamamlanmış durumdadır. <strong>İzmir</strong>'de kurulacak söz konusu Teknoloji Geliştirme<br />
Bölgesinin temel amacı olarak:<br />
• Ar-Ge girişimciliğini özendirici bilgilendirme ve eğitim faaliyetlerinde bulunmak<br />
• Katma değeri yüksek ürünleri üretmek üzere ileri teknolojileri geliştirmek<br />
• Yerel hammadde kullanan, katma değeri yüksek üretim yapan, ileri teknoloji<br />
kullanan, üreten şirketlerin kurulmasını ve büyümesini desteklemek<br />
4
• Bölgede bu yönde çalışma yapan, AR-GE çalışmalarını yapacak şirketlerin ihtiyaç<br />
duyacak ortamları yaratmak ve destek vermek<br />
• Ar-Ge birimlerinin bir arada bulunmasını sağlayarak, birbirleri arasındaki<br />
etkileşimi artırıp, sinerji yaratmak<br />
olması beklenmektedir. Bu bölgede yer alması gereken stratejik alanlar ise:<br />
elektronik, telekomünikasyon, yazılım, tıbbi malzemeler, ilaç ve özel kimyasallar, agro<br />
besin, tekstil, konfeksiyon, otomotiv, makine imalatı, gıda, toprak ürünleridir.<br />
Sözü edilen alanlardan yazılım geliştirme, <strong>İzmir</strong> için önemli ölçüde gelecek vaad<br />
etmektedir. Dünyada ABD dışında bilişim alanında teknoloji üretebilen diğer<br />
ülkelerin başında İrlanda, İsrail, Almanya ve Hindistan gelmektedir. Hindistan’ın bu<br />
konuda söz sahibi olması dikkat çekicidir. Sahip olduğu kaynakları itibarıyla<br />
Hindistan’dan çok daha iyi bir yerde olan Türkiye bu ülkeleri yakalayabilecek<br />
kapasitedir. <strong>İzmir</strong> de bu kapasitede hak ettiği yeri alabilir.<br />
Donanım tasarımı ve üretimi açısından baktığımızda Türkiye'nin pazara girebilme ve<br />
rekabet etme şansının olmadığı söylenebilir. Diğer taraftan yazılım alanında işgücü,<br />
toplam maliyetin yaklaşık % 80'ini oluşturmaktadır. Türkiye'deki işgücü maliyeti,<br />
gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında yaklaşık % 60 daha ucuz olduğuna göre,<br />
Türkiye'nin de yazılım pazarında düşük maliyetle piyasaya çıkması olasıdır.<br />
Hindistan'da halen 860 civarında yazılım firmasında 280.000 bilişim profesyoneli<br />
çalışmakta ve her sene 60.000 yeni mezun bilişim sektörüne katılmaktadır. Bunların<br />
bir kısmı Hindistan’da sektöre katılırken bir kısmı da zorlanmadan dış ülkelerde işe<br />
başlamaktadır. Zira bu ülkelerde büyük bir eleman açığı bulunmaktadır. Yalnız<br />
ABD'de 320.000 bilişim uzmanı açığı olduğundan söz edilmektedir. Avrupa ve<br />
Japonya'da bir milyon bilişim uzmanına gerek duyulacağı tahmin edilmektedir. Bu<br />
kadar çok sayıda bilişim elemanı yetiştirince, bunları belli dar alanlarda<br />
uzmanlaştırmak ve düşük maliyetin verdiği avantajı kullanarak çok sayıda uzmanı<br />
kadroda tutarak yazılım siparişlerini ekonomik fiyatlarla ve en az onun kadar önemli<br />
bir faktör olan süratle üretmek ve müşteriye teslim etmek piyasada çok önemli bir<br />
avantaj sağlamaktadır. Bu bağlamda, <strong>İzmir</strong> üniversitelerinin yazılımcılık ve<br />
yazılım mühendisliğine daha fazla önem vermeleri gerektiği açıktır.<br />
Bu bağlamda 2001 yılında <strong>İzmir</strong>’de kurularak eğitim vermeye başlayan <strong>İzmir</strong><br />
Ekonomi Üniversitesi bir ilke adım atmış ve Bilgisayar Mühendisliği Fakültesi<br />
bünyesinde kurmuş olduğu Bilgisayar ve Yazılım Bölümleriyle disiplinler arası bir<br />
eğitim felsefesi ortaya koymuştur. Özellikle Yazılım Mühendisliği Bölümünde<br />
bilgisayar, enformatik sistemleri mühendislikleriyle bilgisayar bilimlerinin uzmanlık,<br />
bilgi ve deneyimlerini bir potada birleştirerek ve matematik, ekonomi, işletme ve<br />
sosyal bilimlerin de katkısıyla mezunlarının sektörde aranan mühendisler olmasını<br />
sağlayacak bir eğitim programı oluşturmuştur. Mühendislik prensiplerinin en yüksek<br />
standartta yazılım tasarımı ve kurulmasında yetiştirdiği mühendislerin Üniversite ile<br />
Sanayi ve <strong>Ticaret</strong> işbirliğinde büyük katkısı bulunmaktadır. Ana ilkesinin güçlü<br />
teknik altyapısıyla takım çalışması, yönetim, iletişim ve yaratıcılığın uygulandığı bir<br />
üst yapıyı sanayi-ticaret işbirliğine sunmak olduğu görülmektedir. Kurulmuş olan<br />
5
Yazılım Geliştirme Takımları bu konuda hazır potansiyel olarak<br />
belirlenmektedir. Özellikle eğitim programının son yılında tamamıyla proje, tasarım<br />
ve yazılım mühendisliğinin ihtisas alanlarına yönelinmesi önemli bir güç olarak<br />
görülmelidir. Grafik kullanıcı ara birimlerin tasarım ve uygulamaları, çoklu işletim<br />
sistemlerinin kullanımı ve kullanım ortamlarının geliştirilmesi, uygulama<br />
gereksinimlerinin çözümlenmesinde ve uygulama ihtiyaçlarının karşılanmasında<br />
sistem mimarisi belirlenmesinde, mühendislik tasarım uygulamalarını hayata<br />
geçirecek programlara sahip olunması kısa dönem içinde <strong>İzmir</strong> Ekonomi<br />
Üniversitesi bünyesinde Teknolojiyi Geliştirme Bölgesi kapsamında özellikle<br />
Sanayi-<strong>Ticaret</strong> işbirliğine yönelik inkübatörlerin kurulmasını gerekli<br />
kılmaktadır. Zira stratejik planlama alanı içinde olduğu gibi Batı Anadolu’da benzer<br />
eğitimi uygulamalı olarak yürüten başkaca bir eğitim kurumu bulunmamaktadır.<br />
Mikro Finansman Kuruluşları<br />
Burada İZTO tarafından geçtiğimiz yıllardan bu yana üzerinde çalışılan Anadolu<br />
Menkul Kıymetler Borsasının finansman ihtiyaçlarına çare olabileceği düşünülen<br />
mikro finansman modeli üzerinde durulacaktır.<br />
Bilindiği üzere, kamudan toplanan tasarrufların ve diğer kaynakların ekonominin<br />
ihtiyaçlarına uygun şekilde etkin olarak kullanımını amaçlayan bankacılık<br />
sistemi, mevcut kaynaklarını genel olarak teminata dayalı geleneksel kredilendirme<br />
yöntemleri ile kullandırmaktadır. Gelir seviyelerinin düşük olması itibarıyla, teminat<br />
olarak gösterecek varlığı olmayan ve bankaların potansiyel müşteri kitlesi dışında<br />
bırakılan grupları desteklemek amacıyla pek çok ülke sübvansiyon politikaları<br />
uygulamıştır. Ancak, 1980’lere gelindiğinde, sübvansiyonlu kredilerin gerçekten<br />
amacına ulaşıp ulaşmadığına yönelik eleştiriler ile sübvansiyonlu ve hedefe yönelik<br />
kredi programlarının kredi kayıplarına yol açması piyasa tabanlı çözümün bir parçası<br />
olarak mikro finansman yönteminin ortaya çıkmasına yol açmıştır.<br />
Mikro finansman yalnızca kişilerin gelir düzeyini artırmak için kullanılan<br />
araçlardan biri olmayıp, aynı zamanda kredi ve tasarruf gibi finansal<br />
hizmetlere erişimi olmayan kişileri sisteme kazandırarak mali piyasaların<br />
derinleşmesine katkıda bulunan bir sistem olarak da görülmektedir. Mikro<br />
finansman hizmetleri yoluyla gelir seviyesinde kaydedilebilecek bir artışın, mevcut<br />
bankacılık sisteminden yararlanabileceklerin sayısında da artışa yol açabileceği<br />
dikkate alındığında, mikro finansman sisteminin bir bütün olarak ekonomiye katkı<br />
sağlayabileceği düşünülmektedir.<br />
Mikro finansman Türkiye için yeni bir kavram olmayıp, değişik kurumsal yapılar<br />
altında uygulanagelmektedir. Düşük gelir gruplarına ve mikro girişimci sayılabilecek<br />
esnaf ve sanatkarlara Halk Bankası “ihtisas” ve “kooperatif” kredileri adı altında<br />
mikro finansman kapsamına girebilecek finansal hizmetleri sunmaktadır. Ziraat<br />
Bankası, düşük gelirli hanehalklarına ve düşük gelirli çiftçilere ulaşma konusunda<br />
potansiyele sahip bir diğer kurumdur. Hazine Müsteşarlığı tarafından yetkilendirilen<br />
ikrazatçılar (borç veren kişi veya kuruluşlar) da formal hizmet sunucular arasında<br />
sayılabilirler. Ayrıca, esnaf ve sanatkar kooperatifleri, küçük çiftçi kooperatifleri, bazı<br />
6
meslek odalarının oluşturduğu yardımlaşma sandıkları gibi bir çok örgütlenme biçimi<br />
mevcuttur. Gelenekler, sıkı aile bağı ve dayanışması gibi sosyo-kültürel nedenlerden<br />
dolayı Türkiye’de arkadaşlar, aile bireyleri, komşular, sayısı konusunda bir tahmin<br />
yapmanın güç olduğu “tefeciler” gibi oldukça fazla sayıda informal mikro finansman<br />
sunucularının olduğunu belirtmekte fayda vardır.<br />
Ancak, mevcut uygulamalar ile Bangladeş (Grameen Bank), Latin Amerika (ACCION),<br />
Endonezya (Bank Rakyat), Bolivya (PRODEM/BancoSol) gibi mikro finansman<br />
yaklaşımının yaygın olarak uygulandığı bazı bölgeler karşılaştırıldığında, Türkiye’deki<br />
mikro finansman faaliyetlerinin “sübvansiyon” kimliğini muhafaza ettiği, düşük gelirli<br />
kişilere sürekli gelir elde edebilecekleri bir istihdam alanı sağlamaktan çok mevcut<br />
durumdaki finansman ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik kamu politikasının bir<br />
parçası olma niteliğinin ağır bastığı gözlenmektedir.<br />
Giderek küreselleşen bir finansal ortamda kalkınma ve büyüme arzusunda olan bir<br />
ülke olarak Türkiye’nin gelişmiş finansal piyasaların temel düzenleme ilkelerini takip<br />
etmesi gerekli hale gelmiştir. Ayrıca gelir dağılımındaki sorunlar dikkate alındığında,<br />
özellikle gelişmekte olan ülkelerde uygulama alanı bulan mikro finansman<br />
yönteminin öncelikle hukuki altyapısını oluşturarak bu alandaki oluşumlara yol<br />
açmak zorunda olduğu görünmektedir. Bu itibarla, ülkemizde geleneksel bankacılık<br />
faaliyetleri yanında, münhasıran mikro finansman hizmeti sunmak üzere<br />
oluşturulmuş mikro finansman kuruluşlarına da ihtiyaç bulunmaktadır.<br />
Ancak, özellikle Anadolu Menkul Kıymetler Borsasının mikro finans kurumlarından<br />
etkin bir şekilde yararlanabilmesi için aşağıdaki hususların gözden geçirilmesi gereği<br />
ortaya çıkmaktadır.<br />
• Mikro finans kuruluşlarına en az 5 trilyon TL ödenmiş sermaye şartı<br />
getirilmektedir. Bunun sonucu olarak da çok az sayıda mikro finans kurumu<br />
kurulacaktır. Oysa, bunların sayısı ne kadar fazla olursa alt gelir gruplarına o<br />
kadar fazla finansman sağlanacağı açıktır.<br />
• Taslak, kurucular arası pay edinimleri konusunda da bir dizi kısıtlama<br />
getirmektedir. Taslağın 13. maddesi cezalarla doludur. Bu cezalar 2 ile 10 milyar<br />
arasında değişmektedir. Cezaların çokluğu esnekliği azaltmakta ve<br />
uygulamalardaki başarıyı düşürmektedir.<br />
• Kredi aksaklığını gidermeye dönük olarak düşünülen bu kurumlar normal bankalar<br />
gibi Kurumlar Vergisine tâbi tutulmuşlardır. Bu kurumlara tüm vergi ve benzeri<br />
yüklerde özel kolaylıklar getirilmelidir.<br />
• Bu kurumların banka oldukları varsayımından hareket etmekte ve mevduatı<br />
korumayı hedeflemektedir. Dolayısıyla da tasarı bir yığın kısıtlama ve yasaklarla<br />
doludur. Oysa, bu kurumların Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı modern para<br />
vakıfları şeklinde kurulmalarına da izin verilmelidir. Bu durumda söz<br />
konusu tüm kısıtlamalar ortadan kaldırılmalıdır.<br />
7
Yardımcı Kuruluşların Yardımlarını Etkinleştirme<br />
İçine düştükleri sorunların çözümünde ve Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler<br />
(KOBİ) geliştirme amacına dönük olarak Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve<br />
Destekleme İdaresi Başkanlığı (KOSGEB), İhracatçı Geliştirme Etüt Merkezi (İGEME)<br />
ve Milli Prodüktivite Merkezi (MPM) gibi kurumlar bulunmaktadır. Ancak <strong>İzmir</strong>’deki<br />
KOBİ’lerin % 95’ten fazlası bu kurumlardan herhangi bir yardım almadıklarını<br />
belirtmişlerdir. Burada KOBİ’ler ve yardımcı kuruluşlar arasında ciddi bir<br />
iletişim probleminin bulunduğu açıkça görülmektedir. KOBİ’lerin ihtiyaç<br />
duyduğu destek ve yardımlara ilişkin görevler, bu kurumların görev tanımlarında<br />
bulunmaktadır.<br />
Bahsi edilen yardımcı kuruluşlar, ülkemizdeki özel sektör girişimlerinin sorunlarına<br />
çözüm getirebilecek, gerekli desteği sağlayabilecek görevlerle donatılmış durumdadır.<br />
O halde KOBİ’lerin çok düşük oranda yardımcı kuruluşlara başvurmasının oldukça<br />
ilginç nedenleri olmalıdır. Ancak, ilginç olmaktan öte, Türkiye gerçekleri, tüm<br />
nedenlerin kökeninde yatmaktadır. İşletmecilerin yarısından fazlasının lise ve daha<br />
altı eğitime sahip olması, % 40’tan fazlasının 40 yaş ve üzerinde olması, çok büyük<br />
bir çoğunluğun limited şirket olması gibi gerçeklerin ortaya koyduğu sorunlarını<br />
tespit edilememe veya gecikmesi, yardım alabileceğine inanmama, yardım<br />
almış örneklerin hemen hemen olmayışı, bürokrasiden çekinme ve kendi<br />
sorununu kendi çözme eğilimi gibi nedenlerden dolayı, yardımcı kuruluşlarla<br />
KOBİ’ler arasında ciddi bir iletişimsizlik söz konusudur. Konuya, yardımcı<br />
kuruluşlar açısından baktığımızda, atamalarda siyasetin etkisi, uzmanlığı<br />
yetersiz görevlilerin bulunması, hizmet ettiği kesimi iyi tanımaması,<br />
kendilerini tanıtma yetersizliği, işletmelerin ihtiyaçlarını belirleme ve anlama<br />
eksikliği gibi nedenler ön plana çıkmaktadır. Her iki yanlı olarak sorunların<br />
giderilebilmesi için, asıl görev yardımcı kuruluşlara düşmektedir. Buna göre,<br />
öncelikle kendilerini çok iyi bir şekilde tanıtmalıdırlar. Bu tanıtım periyodik olarak<br />
tekrar edilmeli ve işletmecilerin güveni kazanılmalıdır. Ayrıca KOBİ’lerin yapıları<br />
dikkatle izlenmeli ve sık sık güncelleştirilmelidir. Bunun yanında işletmecilerin<br />
ihtiyaçlarının çok dikkatli bir şekilde belirlenmesi de büyük önem taşımaktadır. Sık<br />
sık değişen koşullarla birlikte bu ihtiyaçlar yenilenmelidir. Son olarak da verilen<br />
hizmetlerden yararlanma ve memnuniyet durumları izlenmeli ve buradan elde<br />
edilecek bulguları kullanarak hizmetler yeniden ele alınmalıdır.<br />
Tüm bunların etkin bir şekilde gerçekleştirilebilmesi, işletmelerle yardımcı<br />
kuruluşları bünyesinde bulunduracak bir bilgi ağının kurulmasına bağlıdır. Böylece<br />
hem iletişim sağlanacak, hem de işletmelerin kaynak kullanım etkinliği ve verimliliği<br />
izlenebilecektir.<br />
Organize Sanayi Bölgeleri Yer Seçimi Analizleri ve Gelişim Trendleri<br />
Ülkemizde ilk uygulaması Bursa’da başlayan ve bunu takiben yaklaşık bütün il<br />
merkezlerinin organize sanayi bölgesi kurmak yarışına girmeleri, konunun ülke<br />
ekonomisi açısından ve ülke koşullarına uygun olarak organize sanayi bölgesinin<br />
tipini ortaya çıkarmayı zorunlu hale getirmiştir. Günümüze dek kurulmuş olan ve<br />
8
kurulma aşamasında bulunan organize sanayi bölgeleri ülkenin sanayileşmesinde<br />
önemli görevler üstlenebileceğini kanıtlamıştır. Kalkınma plan ve programlarında ve<br />
hükümet programlarında da organize sanayi bölgelerine büyük önem verilmiştir. Bu<br />
nedenle özellikle son yıllarda organize sanayi bölgesi tanımlamaları, sanayinin<br />
ihtisaslaşma içine girmesi ve bölgesel farklılıklardan ötürü tanımsal değişikliklerin<br />
ortaya çıkmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu doğrultuda organize sanayi bölgeleri<br />
dışında;<br />
1- Ülke ekonomisinin gelişmesinin ve teknoloji transferini sağlamak, üretim ve<br />
istihdamı arttırmak, yatırımları teşvik etmek, yurtdışında çalışan Türk işçilerinin<br />
tasarruflarını Türkiye’de yatırıma yönlendirmek ve yabancı sermaye girişimini<br />
arttırmak amacıyla 19.01.2002 tarihinde Endüstri Bölgelerine yönelik 4737 sayılı<br />
kanun yürürlüğe girmiştir.<br />
2- Türk sanayinin teknoloji seviyesini ve rekabet gücünü arttırmaya yönelik<br />
Teknoloji Geliştirme Bölgeleri kurulması 26.06.2001 gün ve 4691 sayılı kanunla<br />
kabul edilmiştir. Bu kanunun amacı, üniversiteler, araştırma kurum ve kuruluşları<br />
ile üretim sektörleriyle işbirliği sağlanarak, Ülke sanayinin uluslararası rekabet<br />
edebilir ve ihracata yönelik bir yapıya kavuşturulması maksadıyla teknolojik bilgi<br />
üretmek, üründe ve üretim yöntemlerinde yenilik geliştirmek, ürün kalitesini veya<br />
standardını yükseltmek, verimliliği arttırmak, üretim maliyetlerini düşürmek,<br />
teknolojik bilgiyi ticarileştirmek, teknoloji yoğun üretim ve girişimciliği desteklemek,<br />
küçük ve orta ölçekli işletmelerin yeni ve ileri teknolojilere uyumunu sağlamaktır.<br />
Teknoloji Geliştirme Bölgelerinin diğer bölgelerden temel farkı, kurulması için<br />
öngörülen bölgenin bulunduğu ilin sınırları içinde üniversite, yüksek teknoloji<br />
enstitüsü, AR-GE merkez veya enstitülerinden birinin bulunmasıdır. Yörede AR-<br />
GE ve sanayi potansiyelinin olması gerekliliği de aranmaktadır. Dolayısıyla<br />
yukarıdaki donatıları sağlayan <strong>İzmir</strong> şehir ve çevresi bu açıdan olumlu kaynaklara<br />
sahip bulunmaktadır.<br />
3- Nitelikli Sanayi Bölgesi ABD-İsrail Serbest <strong>Ticaret</strong> Anlaşması Uygulama<br />
Yasası’nda ve bu anlaşmaya dayanarak İsrail ile Ürdün arasında yapılan<br />
anlaşmalarda tanımlandığı şekliyle; “ Belli oranlarda İsrail ve Ürdün girdisi içermek<br />
kaydıyla üretilen malların ABD pazarına gümrüksüz, vergisiz ve kotasız<br />
girebileceği, yerel otoriteler tarafından saptanan ve ABD tarafından belirlenen ve<br />
kabul edilen bölgedir”. Bu bölgelerde üretilecek ürünlerin ABD’de daha iyi pazara<br />
giriş koşulları sağlamak ve iki ülke arasındaki ticareti güçlendirmek amacıyla<br />
ülkemizde kurulması amaçlanmıştır. Konu aynı zamanda iki ülke dış işleri bakanları<br />
müsteşarları 2002 yılı şubat ayında eş başkanlıklarında gerçekleştirilen ekonomik<br />
ortaklık komitesinin önemli gündem başlığı olmuştur. Bu bölgeler yabancı yatırımcıyı<br />
teşvik edici bir içeriğe sahiptir. 2003 yılı içinde ABD-İsrail Serbest <strong>Ticaret</strong> Anlaşması<br />
adı altında Türkiye İsrail arasında da bir nitelikle sanayi bölgesi oluşturulmasına<br />
ilişkin yasa tasarısı kongreye sunulmuştur.<br />
Dünyanın en büyük pazarlarından biri olan ABD’ye mal satmanın avantajlarına<br />
karşın bu ülke de kendi avantajlarını koruma durumundadır. Kota ve yüksek vergi<br />
tarifesiyle bunu sağlamanın yanında, 1976 yılından bu yana gelişmiş ve gelişmekte<br />
9
olan ülkelere önceden belirlenmiş bir ürün listesi kapsamında “Genelleştirilmiş<br />
Preferans Sistemi” (GSP) uygulamaktadır. İşte Nitelikli Sanayi Bölgeleri’nde ABD ile<br />
gümrüksüz alışveriş yapılabilecek mallar GSP adı altında bir ürün listesi oluşturarak<br />
üretilmekte ve bu liste dışındaki mallar ABD tarafından alınmamaktadır. Ürünlerin<br />
çeşitliliği gelişmiş ülkelerde daha fazla olurken gelişmemiş ülkelerde ise daha az<br />
olmaktadır. Nitelikli Sanayi Bölgesi’nde pazarlanacak ürünün % 35’inin ülkenin<br />
kendi kaynaklarıyla yapılmış olması gereklidir. Ayrıca satılacak ürün hem GSP’ye tabi<br />
ürünler listesinde hem de GSP’den yararlanan bir ülke kaynaklı olacaktır. Buna<br />
bağlı olarak münferit kuruluşlar GSP ile ABD’ye son dönemlerde 437 milyon dolar<br />
tutarından fazla mal satmışlardır. 2003 yılı 1 Temmuzundaysa ABD Başkanı<br />
imzaladığı bir bildiriyle Türkiye’ye 130 milyon dolarlık ek GSP hakkı kazandırmıştır.<br />
Bayındır Gıda Organize Sanayi Bölgesi<br />
Bayındır Gıda Organize Sanayi Bölgesi, gıda sektöründe yatırım yapacak<br />
endüstrilerin ve ekolojik ürün sektöründe yatırım yapacakların bir araya<br />
toplandıkları üretimden ambalaja kadar lineer gelişmelerin amaçlandığı bir bölge<br />
olarak planlanan bu bölge yer seçimi yapılmış ancak prosedürler açısından henüz<br />
onaylanmamış durumdadır. 150 işyeri sayısına sahip olup 15.000 kişilik bir<br />
işgücü potansiyeli yaratacaktır. Ancak gıda sektörünün şu anda faal durumda<br />
bulunan Kemalpaşa ve Tire Organize Sanayi Bölgelerinde de sanayi türleri olarak<br />
kabul edilmektedir. 301 işyeri sayısına sahip Kemalpaşa’nın % 56.4 doluluk<br />
oranında ve 350 işyeri sayısına sahip Tire’nin de % 4.5 doluluk oranında<br />
olduğu bilindiğinden Bayındır Gıda Organize Sanayi Bölgesinin ekonomik<br />
konjöktürler dikkate alındığında kısa ve orta vadede gerçekleştirilmesinin, rantabl bir<br />
yatırım olmadığı ortaya çıkmaktadır. Kaldı ki Tire ve Bayındır arasının fiziksel<br />
mekandaki yakınlığı da bu aşamada Bayındır’a yapılacak bir organize sanayi bölgesi<br />
yatırımının uzun vadede gerçekleşmesinin olumlu olduğunun diğer bir kanıtıdır.<br />
Buna ek olarak Bayındır’da çiçek konusunda ihtisaslaşması planlanan Bayındır<br />
Çiçek Organize Sanayi Bölgesi bulunmaktadır. Bayındır Çiçek Organize Sanayi<br />
Bölgesinde çiçek üretimi dışında herhangi bir faaliyetin yapılmasına izin verilmiyor<br />
olması ihtisas organize sanayi bölgelerinin bir örneğidir.<br />
2005 yılında faaliyete geçmesi planlanan Ödemiş Organize Sanayi Bölgesinin<br />
de planlamaya alınmış olması Bayındır Organize Sanayi Bölgesinin gıda konusunda<br />
ihtisaslaşmış olduğu düşünülmesine rağmen yatırımı başka bir bölgeye kaydırdığı<br />
düşünülmektedir. Ayrıca Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi başta süt mamulleri olmak<br />
üzere gıda sektörünü de kapsamaktadır. Bayındır merkezi nüfus profilinde ilçe<br />
bazında 1980 ve 1990 yıllarında iki önemli düşüş gözlenmiştir. Doğrusal Nüfus<br />
Kestirim Modeline göre merkez ilçe nüfusu 1990 nüfus sayımındaki değere 2020<br />
yılında eriştiği görülmektedir. Doğal artışa göre 2020 yılı projektif nüfusu yaklaşık<br />
27-28 bin kişi olacağını göstermiştir. Bu durumda Bayındır nüfus kaybına<br />
uğramaktadır. Bu denli nüfus kaybına uğrayan bir ilçede yapılacak bir<br />
yatırımın yakınındaki Ödemiş ve Tire Organize Sanayi Bölgeleri<br />
düşünüldüğünde geri planda kalmaktadır.<br />
10
Kiraz Organize Sanayi Bölgesi<br />
Kiraz Organize Sanayi Bölgesi, coğrafi açıdan bir çıkmaz sokak konumundaki<br />
yerleşmesi planlandığında 7.500 kişilik bir işgücü potansiyeline sahip olup 50<br />
işyeri barındıracaktır. Yer seçiminin yapılıp halihazırda onay alamadığı ve 1999<br />
yılında kuruluş etütlerinin yapıldığı 83 hektarlık bu alanda herhangi ağırlıklı bir<br />
sektör planlanmamıştır. Bugün Kiraz’da faaliyet gösteren tek bir sanayi kuruluşu<br />
bulunmaktadır. Ulaşım olanakları açısından sıkıntılı bir konumda bulunması<br />
bölgenin cazibe odağı olmasını yakın ve orta vadede zorlaştırmaktadır. Zira organize<br />
sanayi bölgesi kuruluş ve yer seçimi yöntemlerinin en önemlisi ulaşım olanaklarıdır.<br />
Hammaddenin işletmeye getirilme maliyeti düşük olsa bile mamulün işletmeden<br />
pazarlara taşınması Kiraz koşullarında içinde bulunduğumuz dönemde maliyetli<br />
görülmektedir. Kiraz Organize Sanayi Bölgesinde yer alacak işletmeler için bu iki ters<br />
yöndeki taşıma giderlerinin en az olduğu noktayı bulmak güçtür. İdeal bir Organize<br />
Sanayi Bölgesinin özelde bölgeye genelde ülkeye rahat erişim sağlayan ana ulaşım<br />
arterlerine en çok 2.5 kilometre uzakta olmak durumundadır. Ayrıca bölgeyi ana<br />
arterlere bağlayan köprü ve menfezlerin en az 20-25 ton taşır durumda olması bir ön<br />
koşul olarak gözükmektedir. Şu halde Kiraz’da kurulacak bir organize sanayi<br />
bölgesi için bu kriterlerin gerçekleşmesi bir ön koşul olarak gözükmektedir.<br />
Kaldı ki yörenin geri kalmışlığı düz ve vasıflı işçi bulabilme faktörünü de<br />
zorlamaktadır.<br />
Kiraz’ın ilçe nüfusu 2020 yılında projektif değerlere göre 11.000-20.000 kişi arası<br />
görülmektedir. Bu yıla değin alabileceği tahmini göç 18 ile 314 kişi olarak<br />
hesaplanmıştır. 1950-1990 yılları arası dönemde nüfusu yaklaşık 3 katına çıkan<br />
Kiraz’da Organize Sanayi Bölgesi kurulmasına yönelik yatırım sonuçta arz talep<br />
dengesinde fazla bir taleple karşılaşamayacağı ve yapılacak teşviklerin ise<br />
özendiricilikten uzak kalacağı belirlenmiştir.<br />
Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi<br />
Ödemiş Organize Sanayi Bölgesi de Kiraz Organize Sanayi Bölgesi gibi 50 işyeri ve<br />
7.500 işgücü potansiyeline sahip düşünülmektedir. <strong>İzmir</strong>’e 120 km uzaktaki bu şehir<br />
yakınında kurulacak olan organize sanayi bölgesi 1.000.000 m 2 toplam alana sahip<br />
olup sanayi parselleri toplamı 522.500 m 2’ dir. Ödemiş’in Kaymakçı Beldesi<br />
yakınlarında tesis edilecek alanın kamulaştırma ve proje çalışmaları devam<br />
etmektedir ve 1995 yılında kurulmuştur. Ağırlıklı sektörleri süt mamulleri, tarım<br />
makineleri, inşaat malzemeleridir. Tire Organize Sanayi Bölgesine yakınlığı<br />
dikkate alındığında ve benzer sektörleri içerdiği göz önüne alındığında kısa<br />
vadede yatırımları çekebileceği, organize sanayi bölgesi yapılacak altyapı<br />
yatırımları ile karşılaştırıldığında ekonomik görülmemektedir. Nüfus yoğunluğu<br />
açısından 116 kişi/km 2 ’ye sahip ilçede patates, pamuk. tütün gibi endüstri bitkileri<br />
ile sebze ve meyve üretimi yapılmaktadır. Fazla bir göç alma potansiyeline sahip<br />
olmayan Ödemiş’in 2020 yılında 1.600-5.000 kişi arası göç alacağı tahmin edilmiştir.<br />
Tire Organize Sanayi Bölgesinin dahi yatırımlarını tam bitirmemiş olması kısa vadede<br />
bölgenin faal duruma geçemeyeceğini göstermiştir. Kaymakçı yakınlarında yer alacak<br />
bölgenin toplumcu bir davranışla 6.000 civarında olan nüfusun barındığı yerleşmeye<br />
11
1/1000 ölçekli uygulama imar planında öngörülen nüfus 11.358 kişidir. Kaldı ki<br />
2020 için doğrusal ve üstel nüfus kestirimleri Kaymakçı’nın 2020 yılında dahi bu<br />
sayıya erişemeyeceğini göstermiştir. Projeksiyonlarda en yüksek nüfus değeri 8.500<br />
kişi dolaylarında belirlenmektedir. Ödemiş ilçesi nüfusu 1950-2000 yılları arasında<br />
nüfusunu ancak 2’ye katlamıştır. Buna karşın Ödemiş imar planında, Ödemiş için<br />
öngörülen nüfus 79.594 kişidir. 2020 yılında doğrusal kestirim modeline göre bu<br />
rakama yaklaşacağı tahmin edilmektir.<br />
Organize sanayi bölgeleri planlanırken şehir planlaması ile birlikte ele alındığı<br />
takdirde toplumsal davranışları olumlu örgütlediği bilinmelidir. Özellikle organize<br />
sanayi bölgelerinin gerek yer seçiminde gerekse bölge içinde yapılacak yatırımlara<br />
paralel olarak yürütülmeyen iskan planlamaları özellikle belediye hizmetlerinin<br />
aksaması gibi problemleri ortaya çıkaracaktır. Ödemiş Organize Sanayi Bölgesinin bu<br />
açıdan gerek yakınında yer aldığı Kaymakçı’nın ve gerekse merkez ilçenin<br />
planlamalarını bu doğrultuda yapmış olmaları olumlu görülürken aynı durum<br />
Kaymakçı yakınlarındaki Konaklı beldesinde de görülmüş 2020 yılı kestirimlerine<br />
göre ortalama 2.500 nüfusa sahip olacak beldenin uygulama imar planı 10.880 kişi<br />
üzerinden yapılmıştır. Ancak Konaklı için burada söylenecek en önemli konu<br />
beldenin 1985 yılından bu yana devamlı nüfus kaybı içinde olduğudur. Şu halde<br />
yukarıdaki nüfuslar dikkate alındığında Ödemiş Organize Sanayi Bölgesinin orta<br />
vadede devreye girmesi olumlu görülmekte olup 2005 yılı faaliyete geçiş tarihi<br />
için erken bir dönemdir.<br />
Kınık Organize Sanayi Bölgesi<br />
<strong>İzmir</strong>’in kuzey aksında yer alan 2 organize sanayi bölgesinden birisi olan Kınık<br />
Organize Sanayi Bölgesi faal durumda olup toplam alanı 810.000 m 2 , sanayi<br />
parsellerinin toplamı ise 472.344 m 2’ dir. Sanayi parsellerinin sayısı ise 60 dır.<br />
Halihazırda 1 sanayi tesisi faaliyette olup altyapı inşaatları % 15 ortaklık payına<br />
sahip belediye imkanları ile devam etmektedir. 1997 yılında kurulmuş olmasına<br />
rağmen imar planı sorunları hala devam etmektedir. Organize sanayi bölgesinde<br />
ağırlıklı 4 sektör tekstil, konfeksiyon, inşaat ve gıdadır. Kınık-Bergama yolu üzerinde<br />
Poyracık mevkiinde kurulmuş bölgenin kuruluş amacı tarım ve tarımsal üretim<br />
potansiyeline sahip ilçenin endüstriyel tarım ürünlerini kendi bünyesinde işlemesi ve<br />
yörenin sosyo-ekonomik gelişmesine katkı sağlamayı içermektedir. Nüfus artış<br />
potansiyellerine sahip olması Soma-Kırkağaç-Bergama bağlantı yolu üzerinde olması<br />
bölgenin ulaşım potansiyelinden ötürü cazip bir durumda olmasını belirlemektedir.<br />
Bu bağlamda 2004 yılında faaliyete geçmesi planlanan Bergama Organize Sanayi<br />
Bölgesinin aynı aksiyel doğrultuda olması iki bölgeyi yarışır bir hale getirir. İşyeri<br />
sayıları olarak Kınık'taki 760 işyerine karşın Bergama 50 işyerine sahiptir ve her ikisi<br />
de 7.500’er kişilik işgücü potansiyeli yaratacaktır.<br />
Bergama Organize Sanayi Bölgesi<br />
Kamulaştırma ve proje çalışmaları süren Bergama Organize Sanayi Bölgesi 1997<br />
yılında kurulmuş, toplam alanı 1.747.491 m 2’ dir. Sanayi parsellerinin toplamı<br />
955.000 m 2’ dir. Bölgede yer alması düşünülen ağırlıklı beş sektör tekstil, çırçır,<br />
12
makine, maden, elektrik araç ve gereçleri imalatıdır. Dikkat edilecek olursa Kınık<br />
Organize Sanayi Bölgesi ile sektörel benzerliklere sahip Bergama Organize Sanayi<br />
Bölgesi parsel büyüklükleri ortalamada Kınık’tan daha büyüktür. Organize sanayi<br />
bölgelerinin seçimi ekonomik nedenlere dayandırılırken konumluk yerin seçilmesi söz<br />
konusu olduğu takdirde diğer bazı ekonomik nedenlerinde devreye girdiği<br />
görülmektedir. Bölgelerin finanse edilmesi ve kurulması yer seçimini etkileyecek<br />
faktörlere bakış açısını özellikle bölgesel açıdan büyük çapta değiştirmektedir.<br />
Bölgenin altyapı olanaklarının gerçeklemesi için planlanan bölgelerde organize edilen<br />
arazinin en çabuk şekilde satılarak paraya dönüştürülmesi önem taşıdığından<br />
gelişmiş veya hızla gelişen yörelerin tercih edileceğini göstermektedir.<br />
Kamusal planlarda ise yer seçimlerine daha değişik açılardan bakılmaktadır. Sanayi<br />
Odaları, Belediyeler, İl Özel İdareleri gibi kurumlar tarafından planlanan organize<br />
sanayi bölgeleri için bazı faktörler olumsuz yönde planlamayı etkiliyor olsa bile<br />
bütünde olumsuz bir sonuç çıkmıyorsa bölge seçiminde başka alternatiflerin<br />
düşünülemeyeceği açıkça belirlenmektedir. Bu açıdan bakıldığında Kınık’ta<br />
kurulmuş olan organize sanayi bölgesinin potansiyel taşıyan bir alan olmamasına<br />
karşın yörede kurulmuş ilk organize sanayi bölgesi olması ulaşım olanaklarından<br />
yararlanması bölgesel olanakların ve gelecekteki potansiyellerin gerçekleşmesinde<br />
yörede tek olmasından ötürü bir cazibe odağı olması düşünülmüştür. Durum ayrıca<br />
gelişmekte zorlanan Kınık'ın, Bergama ve Soma arasında ezilmesini de önleyici bir<br />
öneme sahiptir.<br />
Bölgenin ekonomik canlılığı bu şekilde bir bütünlük arz etmektedir. Kınık'ın belirli bir<br />
nüfus potansiyeline sahip olması aynı şekilde Poyracık ve Yayakent beldelerinin<br />
de bu artışı göstermeleri işgücü potansiyeli açısından Kınık Organize Sanayi<br />
Bölgesini cazip kılmaktadır. Buna karşın 2004 yılında faaliyete geçmesi<br />
tasarlanmış olan Bergama Organize Sanayi Bölgesi sanayileşmeden önce hizmet<br />
sektörüne ve özellikle turizme gelişmede bel bağlamış Bergama-Dikili aksına oturmuş<br />
olmasından ötürü bu aşamada spekülatif bir yatırım olarak görünmektedir. Genel<br />
ekonomik analizlerin ortaya koyduğu gelişme süresi organize sanayi bölgeleri için 15-<br />
20 yıl kabul edildiğine göre Kınık'la birlikte hareket edecek bir Bergama Organize<br />
Sanayi Bölgesinin temel yatırımlarını zorlayacaktır. Kaldı ki daha Kınık Organize<br />
Sanayi Bölgesi bile altyapı inşaatlarını tamamlayamamış olmasına rağmen, 1997<br />
yılında kurulmuş Bergama Organize Sanayi Bölgesinin herhangi bir yatırım<br />
çabasında olmaması potansiyel düşüklüğünü göstermektedir. Bu nedenle altyapı<br />
yatırımları açısından uzun vadeye kaydırılması altyapı yatırımlarının Kınık Organize<br />
Sanayi Bölgesine kaydırılarak faal durumdaki bu bölgenin tam faal hale getirilip<br />
desteklenmesi gerekmelidir.<br />
1997 yılında kurulmasına rağmen 6 yıl sonunda faaliyete geçen Kınık Organize<br />
Sanayi Bölgesinin doluluk oranının % 4,5 olması Kınık'ın belirli potansiyellerden<br />
yoksun olduğunun kanıtı olarak kabul edilebilir. Özellikle kuzey aksında <strong>İzmir</strong><br />
Atatürk Organize Sanayi Bölgesi, Aliağa gibi mevkilerde çok sayıda boş sanayi parseli<br />
bulunmakta iken Kınık ve Bergama’ya birer organize sanayi bölgesi kurmak makro<br />
yaklaşımlar açısından olumlu bulunmamaktadır. Özellikle kuzey aksında yer alan<br />
sanayi parsellerinin ortalama % 50 spekülatif bir davranış içinde olmaları gerçek<br />
13
yatırımcıları zor durumlarda bırakmaktadır. Spekülatif ile gerçek yatırımcıyı ayırmak<br />
için orta vadede tesisini gerçekleştirme aşamasına gelmeyen yatırımcının, tapusuna<br />
konmuş şerh vasıtası ise parselinin organizasyona geri kazandırılması temenni<br />
edilmektedir.<br />
Aliağa Organize Sanayi Bölgeleri (I, II,Kimya)<br />
Bir sanayi beldesi olarak gelişme gösteren Aliağa karayolu, denizyolu ve demiryoluyla<br />
tüm ulaşım bağlantılarını kurmuş bir yerleşmedir. Beldenin de bu yönde göstermiş<br />
olduğu eğilimler de dikkate alındığında sanayinin bu merkezde yoğunlaşması<br />
ekonomik baza oturan bir yaklaşımdır. Rafineri ve Petkim gibi kurumların bu<br />
yörede bulunmaları Aliağa’da kimya üzerine ihtisaslaşmış bir bölgenin<br />
kurulmasını da teşvik etmektedir. Bu nedenle alanda kurulması için 1998 yılında<br />
etüt çalışmalarına başlanmış Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgesinin 800.000<br />
m 2 büyüklükte ve ortalama 40 işyeriyle faaliyete geçmesi beklenmektedir. İşgücü<br />
potansiyeli ise 7.500 kişidir. Aliağa’da organize sanayi bölgesi bünyesindeki sanayi<br />
kuruluşları Petkim’den ayrı düşünülmelidir. Aşağıda açıklanacak Aliağa I ve Aliağa II<br />
Organize Sanayi Bölgeleri halihazırdaki Petkim, Gemi Söküm Tesisi, Gaz Dolum<br />
Tesisleri ve Haddehaneleri kapsamamaktadır.<br />
Sayılan alanlar, plan dışı geliştikleri ve çevresel etkilerinin olumsuzluğu nedeniyle<br />
organize sanayi bölgesi dışı alanlarda kalmaktadır ve ilçe belediyesinin veya DPT’nin<br />
herhangi bir şekilde bu alanlara yönelik plan düşüncesi bulunmamaktadır. Bu yöre<br />
organize sanayi bölgesi kriterlerine ve kurallarına göre kontrol dışı olarak<br />
nitelendirilmektedir. Ancak, kontrolsüzlüğün bir çözüm olmadığı bilindiğinden<br />
haddehane ağırlıklı bu bölgenin özel statülü bir organize alan haline<br />
dönüştürülmesi gerekliliği kaçınılmaz bir durumdur. Kısa dönemde bu sorunun<br />
ele alınarak, Valilik, EBSO, İZTO ve <strong>Ticaret</strong> ve Sanayi, Çevre İl Müdürlükleri ve ilgili<br />
belediye tarafından müştereken planlanması gerekmektedir. Bu sorun çözülünceye<br />
dek söz konusu alanlardaki parsellere, ilgili belediye ve kurumlar tarafından onay<br />
verilmemesi (ÇED vb.) tavsiye edilmektedir. Aksi durumda ilerde telafisi güç<br />
zararların artışının önüne geçilmesi güçleşecektir.<br />
Kimya sektöründeki yatırımların serbestçe yer seçmeleri kısıtlanmış olduğundan<br />
bunların bir araya toplanmasını da hedefleyen bölgenin yatırımının orta vadede<br />
çözülmesi olumlu bulunmaktadır.<br />
Aliağa’nın sanayi potansiyeli yörede iki ayrı organize sanayi bölgesi<br />
kurulmasına sebep olmuştur. Bunlardan birincisi 1997, ikincisi ise 1998 yılında<br />
kurulması kararlaştırılmış alanlardır. 1997 yılında kuruluşa geçen alan 9.220.000<br />
m 2 olup sanayi parselleri toplamı 4.704.345 m 2 olup 397 sanayi parseline sahiptir.<br />
Makine, imalat, tekstil, plastik, gıda, temizlik malzeme ve ürünleri başlıca ihtisas<br />
alanları olarak belirlenmiştir. 40.000 kişiye işgücü potansiyeli sağlayacak alanın her<br />
ne kadar 2004 yılında faaliyete geçmesi planlanmış ise de bu süreyi aşacağı, altyapı<br />
tesislerinin tamamlanmasındaki gecikme sebebiyle beklenmektedir. Bununla beraber<br />
bölgenin kısa dönemde faaliyete geçecek olması <strong>İzmir</strong> için önemli bir değere sahip<br />
olacaktır. Çandarlı Limanının gündemde olması ve orta vadede inşaatına<br />
14
aşlanabileceğinin tartışılması nedeniyle bölgenin cazip bir alan olduğu da<br />
belirmektedir. 1999 yılında etüt edilmeye başlanan Aliağa II Organize Sanayi Bölgesi<br />
ise birincinin göstermiş olduğu talep fazlalığından ortaya çıkmıştır. 4.000.000 m 2 ’lik<br />
bir alana kurulacak olan bu bölgenin planlanan sanayi parseli 250 kadardır ve<br />
yöreye 25.000 kişilik bir işgücü potansiyeli sağlayacaktır. Halihazırda yer seçimi<br />
onaysızdır.<br />
Aliağa’nın mevcut sanayi kuruluşlarına eklenecek Aliağa I, Aliağa II ve Aliağa<br />
Kimya Organize Sanayi Bölgeleri toplamda 72.000 kişilik bir işgücü potansiyelini<br />
bölgeye sağlayacaktır. Ancak yörede yeterli altyapı tesisine sahip olunmaması, kısa<br />
vadede bu bölgelerin faaliyete geçmesini mümkün kılmayacaktır. Bu nedenle Aliağa II<br />
Organize Sanayi Bölgesinin uzun vadede gerçekleşmesi, buna karşın Aliağa I’in<br />
planlandığı üzere kısa vadede sorunlarını çözerek faaliyete geçmesi gerekmektedir.<br />
Sahip olduğu 397 parselin tüm olarak sahipli olmasına karşın aktif hale gelmesinin<br />
ortalama 10-15 yıl alacağı belirlendiğinden ortaya çıkaracağı 40.000 kişilik işgücü<br />
potansiyeli donatılarına aynı süreçte sahip olabilecektir.<br />
1982 yılından önce Menemen’e bağlı bucaklardan birisi durumundayken 1982<br />
yılında ilçe merkezi olmuş ve rafineri ile 1965 yılında kurulan Petkim tesislerinin<br />
burada yer alması diğer sanayileri buraya çekmiş, özel iskeleler ile de ulaşım sistemi<br />
geliştiğinden yöre hızla sanayileşmiştir. Bu doğrultuda 1975 yılında 5.727 olan<br />
nüfus, 1980’de 11.129, 1985’te 17.578 ve 1990 yılındaysa 25.450’ye erişmiştir. 1997<br />
yılında 33.853 ve 2000 yılında ise 37.537 olmuştur. Bu tempoyla giden artış<br />
sonucunda Aliağa’nın nüfusu Üstel Büyüme Metoduna göre 2015 yılında 132.000<br />
kişiye yaklaşacaktır. Doğrusal Büyüme Yöntemine göreyse 40.000 üzerinde olacaktır.<br />
Orta vadede Aliağa I ve Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgelerinin faaliyete<br />
geçmiş haliyle 32.500 olarak kabul edilen işgücü potansiyelinin % 50’sinin<br />
gerçekleşmesiyle ortaya çıkacak 16.000 kişilik işgücünün % 19’unun Aliağa<br />
ilçesinden karşılanabileceği hesaplandığından şehirsel donatıların bu doğrultuda<br />
planlanması gerekmektedir.<br />
Halihazırda kullanıldığı şekliyle sabah ve akşam karayoluyla <strong>İzmir</strong>’den Aliağa’ya<br />
personel taşımanın önüne geçilmesi gerekmektedir. Bu nedenle Aliağa’nın<br />
şehirleşme seviyesinin arttırılması ve bağımsız bir konut politikası<br />
geliştirmesi gerekmektedir. Aliağa’nın mevcut revizyon imar planından hesaplanan<br />
kapasite nüfusun da 180.000 kişi değerine karşılık gelecek şekilde yapıldığı dikkate<br />
alınacak olursa şehir ölçeğinde yerleşme, sanayi ve onun getireceği nüfus<br />
potansiyeline uygun bir tarz içinde bulunmaktadır. Aliağa’nın kuzeyinde, özellikle<br />
Aliağa I Organize Sanayi Bölgesine yakın bulunan Yenişakran yerleşmesinin imar<br />
planı, beldenin nüfus potansiyelinin büyük bir kısmını ikincil konutlar<br />
oluşturmasına karşın 27.000 dolaylarında bir nüfusu hedeflemiştir. Bu nedenle orta<br />
vadede belde sanayi alanlarına hizmet eden bir nüfus tarafından daha yoğun<br />
kullanılma durumundadır.<br />
Buna karşın Aliağa’nın güneyinde bulunan Helvacı Beldesi de Aliağa’nın sanayi<br />
gelişmesine altyapı oluşturmaya yönelik, 2015 yılında dahi 6.000 nüfusa ancak<br />
erişebileceği projekte edilmesine karşın 1968 yılında yaptırmış olduğu Nazım İmar<br />
15
<strong>Planı</strong>nda nüfusunu 44.856 olarak planlamıştır. Bu nedenlerden ötürü Aliağa’nın<br />
sanayileşmesi, yanında bulunan yerleşmelerin ve de kendisinin imarlı alanları<br />
dikkate alındığında kaçak yapılaşmalara mahal vermeyecek geniş bir alanın imarlı<br />
olduğunu kanıtlamaktadır. Sonuçta Aliağa sanayinin oluşturacağı konut ve şehirsel<br />
altyapı sorunlarına göreceli de olsa hazır bir durumda bulunmaktadır.<br />
Menemen Plastik Organize Sanayi Bölgesi<br />
<strong>İzmir</strong>’in kuzeyinde yer alan Menemen Plastik Organize Sanayi Bölgesi, ÇED<br />
raporu tamamlandıktan sonra faaliyete geçecek şekilde planlanmış olup 1999 yılında<br />
kurulması karar altına alınmıştır. Toplam alanı 920.000 m 2 olan bölgede 60 işyeri<br />
bulunmakta olup işgücü potansiyeli 10.000 kişidir. Plastik sanayini toplulaştırmayı<br />
hedefleyen bölgenin kısa dönemde faaliyete geçmesinin plastik sanayi olarak özellikle<br />
koku açısından olumsuzluklar taşıyan bir işkolunu birleştirerek sorunları tek elden<br />
çözmede olumlu yararları bulunmaktadır. Ancak seçilmiş olduğu alanın Menemen<br />
yerleşmesine yakınlığının taşıdığı olumsuzlukların giderilmesi gerekmektedir.<br />
Menemen-Aliağa ve diğer ulusal demiryolu şebekelerine bağlı olunması yerleşmeyi<br />
cazip hale getirirken çevredeki çok sayıda kooperatif konutları, Atatürk Organize<br />
Sanayi Bölgesine olduğu kadar Plastik Organize Sanayi Bölgesi çalışanlarına<br />
da hizmet etme olanağı sağladığından genel yer seçimi olumlu görülmüş olup<br />
kısa vadede devreye girmesinin dağınık sanayinin toplanmasını<br />
sağlayacağından ön planda desteklenmesi gereken yatırımlar arasına<br />
girmiştir.<br />
Torbalı Organize Sanayi Bölgesi (I, II)<br />
<strong>İzmir</strong> çevresinde sanayinin gelişme gösterdiği bir diğer yöre olan Torbalı münferit<br />
sanayilerin verdiği bir ivmeyle 1996 yılında <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> ve Torbalı Belediyesinin %<br />
8’er ve İl Özel İdare Müdürlüğünün % 14 ve de EBSO’nun % 70 katılımlarıyla kurmuş<br />
olduğu Torbalı I Organize Sanayi Bölgesi hızlı bir gelişim gösterememiştir. Daha<br />
yer seçimi onay aşamasında olan kuruluşun 3.800.000 m 2 alanında 80 işyeri yer<br />
alacak olup işgücü potansiyeli 10.000 kişi kadardır. Karma sanayilerin yer alması<br />
planlanmış olup daha ziyade ısıt-soğutma, klima, deri ve yan sanayi, konfeksiyon,<br />
ağaç mamulleri, ve muhtelif gıda sanayini içermektedir. Bu türler daha ziyade Torbalı<br />
çevresinde gelişim gösteren sanayi türleri olup bölgesel bir yapıya sahiptir. 2005<br />
yılında faaliyete geçeceği planlanmış olan bölgenin halihazırdaki durumuyla bu yıla<br />
yetişmesi mümkün görülmemekte olup orta vadede faaliyete geçebileceği<br />
planlanmaktadır. Torbalı’nın son kriz döneminde uğradığı talep düşüklüğü de<br />
bunu kanıtlar durumda olup, hemen yakınında yer alan Pancar ve Tekeli<br />
Organize Bölgelerinin hızlı ivmesi bu alanın talebinde düşüklük yaratacak<br />
düzeydedir. Torbalı II olarak anılan ve Torbalı <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> ile Pancar Belediyesinin<br />
% 8’er katılımıyla kurulan bu bölge 2000 yılında kurulmuş ve yer seçimi yapılarak<br />
onaylanmış durumdadır.<br />
Bu nedenle Torbalı’daki yatırımların söz konusu alana kaydırılmasında yarar<br />
bulunmaktadır. Torbalı I ile aynı yıl, 2005 yılında faaliyete girmesi planlanan bu<br />
bölgenin yatırımlar açısından daha şanslı olduğu görülmektedir. Kısa vadede faaliyete<br />
16
geçmesiyle 1.300.000 m 2 alanda 100 işyeri ve 10.000 işgücü potansiyeli<br />
kazanılacaktır. Hemen hemen Torbalı I ile aynı sanayi kolları burada da ağırlıklı<br />
sektörler olarak bulunmaktadır. Nüfus açısından oldukça düşük değerlere sahip<br />
Pancar beldesinin ihtiyacı olan işgücünün Torbalı ve <strong>İzmir</strong>’den geleceği düşünülmekle<br />
beraber 1990 yılları sonrasında Torbalı aksında görülen yoğun konut imalatları bu<br />
alanlarda oturan kişilerin komşu alanlardaki sanayi alanlarında çalışacağını da<br />
belirlemektedir. Bu nedenle Pancar ve Tekeli Organize Bölgeleri <strong>İzmir</strong> nüfus<br />
potansiyelini çekme açısından oldukça önemli iki ön koruma alanı olarak görev<br />
yapmaktadırlar.<br />
Bu iki alanın faaliyete geçmesini takiben Torbalı I’in yatırım sırası daha net<br />
ortaya çıkacak olup, anılan bölgeler kısa vadede % 50 doluluk oranına<br />
eriştikleri durumda planlamaya alınabilecektir. Aksi takdirde uzun vadede<br />
planlanması da uygun bir ekonomik profil vermektedir.<br />
Mermer İhtisas Organize Sanayi Bölgesi<br />
<strong>İzmir</strong> Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesi olarak anılan Mermer (İhtisas)<br />
Organize Sanayi Bölgesinin henüz yer seçimi yapılmamış ancak bu doğrultuda<br />
gelen talepler dahilinde 1999 yılında EBSO tarafından kurulmuştur. Bir süre yer<br />
seçimine karar verilirken çevre ilişkileri değerlendirmeye alınan bu sanayi kolunun<br />
çevreyi kirletme olasılığına karşı önlem alınması ve bu doğrultuda bir yer seçilmesi<br />
gerekliliği bulunmaktadır. Bu konuda yer seçiminde en uygun yerlerin <strong>İzmir</strong><br />
güney aksına ve Torbalı-Belevi kesiminde olması uygun bulunmaktadır. Gerek<br />
mermer ocaklarına yakınlığı ve gerekse ulaşım kolaylıkları ve gerekse bu konuda<br />
uzmanlaşmış bir meslek okulunun Torbalı’da bulunması yöreyi yer seçiminde ön<br />
plana getirmektedir. Tabiatıyla bu tercihte Torbalı’nın konut sektöründeki gelişmişlik<br />
düzeyinin de önemli bir rolü bulunmaktadır.<br />
Mermer Organize Sanayi Bölgesinin ortalama 50 işyerine sahip olması<br />
planlanmalıdır. Bu sayı da ortalama olarak 7.500 işgücü potansiyeli demektir.<br />
<strong>İzmir</strong> içinde ve çevrede yer alan mermer atölyelerinin toplanması açısından da olumlu<br />
olan bu girişimin kısa vadede gerçekleşmesinde çevre koruma koşulları ve ekolojik<br />
açıdan da yarar bulunmaktadır. Ayrıca ihtisaslaşmış olunması ile sanayilerin bir<br />
arada olunmasının koşulları birleştirilmeli ve bu alanın ivedilikle yer seçimi yapılarak<br />
faaliyete geçmesi gerekli bulunmaktadır. Mermer sektöründe tek bir firmanın<br />
etkinliğini çoğa çıkarmaya yönelik yer seçimi ile bir bölgenin etkinliğini çoğa çıkaran<br />
çözümler tabiatıyla farklı sonuçlar vereceklerdir. Tek firmanın yer seçimi gerekli<br />
altyapı dönüşümü sağlamaktan uzaktır. Dolayısıyla sanayileşme politikasında da<br />
bölgesel yer seçimi ve bir arada olunmasının ortaya çıkardığı lokalizasyon<br />
ekonomileri “localisation economies” önemli bir araçtır.<br />
Güney Aks Gelişim Trendleri<br />
Organize Sanayi Bölgelerinin ilerleyen aşamalarda yeni uydu şehirler de ortaya<br />
çıkardığı bilindiğinden güney aksta Torbalı yöresinde münferit sanayilerin ortaya<br />
çıkardığı şehirleşme ile bu olasılık da ortadan kalkmıştır. Ancak plansız konut<br />
17
politikaları içinde hareket edildiğinden ötürü kuzey aksta olduğunun benzeri Torbalı<br />
çevresinde de yaşanmakta ve bu alanda yapılmış konutlar arz fazlalığından veya<br />
talebin üzerinde inşa edilmelerinden spekülatif bir değere dahi ulaşamadan değerleri<br />
altında el değiştirmektedirler. Organize bölgelerin tesisi ile bu alanlara gelecek işgücü<br />
potansiyeli sayesinde bu konut alanlarında da bir ivme kazanılacaktır. Dolayısıyla da<br />
kaynaklardan tasarruf sağlanacaktır.<br />
Ege Bölgesi Sanayi <strong>Odası</strong> ortaklığında kurulmuş ve faal durumda olan Tire ve<br />
Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgelerinden, Kemalpaşa, organize olmayan ve bir<br />
kısmı ruhsata bile bağlı olmadan yapılaşmış ve sonuçta kendiliğinden ortaya çıkmış<br />
bir sanayi tesisleri alanını birleştirmek ve organize etmek amacıyla 1990 yılında<br />
kurulmuş olup tevsiine yönelik proje çalışmaları devam etmektedir. 301 sanayi<br />
parseli oluşmuş olup bunun 2003 yaz ayları itibarıyla 170 adedinin üzerinde bina<br />
bulunmaktadır. Organize olmadan her türlü sanayi tesisinin yer alabildiği bir alan<br />
olduğu için bu bölge her tür sanayi kullanımına açıktır. Buna karşın Tire Organize<br />
Sanayi Bölgesinde tekstil, gıda, zeytinyağı, inşaat ve makine sanayi belli başlı<br />
sektörler olarak ön plana çıkmaktadırlar ve daha ziyade yöresel tarım ürünlerinin<br />
sanayine yöneliktir.<br />
Tire Organize Sanayi Bölgesinin teşvik kapsamına alınarak hızlandırılması<br />
gerekmektedir. 2.796.094 m 2 ’lik bir alana sahip bölgede halen 16 tesisin bulunması<br />
bölgesel ekonomi için yarar getiricilikten uzak bulunmaktadır. Bu nedenle altyapı<br />
tesisleri açısından hala çalışmaların devam ettiği bölgenin bu tesislerini tamamlaması<br />
için ivme verilmeli ve bu aşamada Ödemiş ve Bayındır Gıda Organize Sanayi<br />
Bölgelerinin faaliyete geçiş vadelerinin geri atılmasında yarar<br />
bulunmaktadır. Bu aşamada aksi durumda arz fazlalığının doğuracağı spekülatif<br />
davranışlar gerçek ihtiyaç sahibini zor duruma düşürecektir.<br />
Diğer taraftan münferit yatırım için seçilen arazinin satın alınması aylarca süren bir<br />
seri bürokratik işleme tabi olmaktadır. Organize sanayi bölgelerinin bu aşamaları<br />
ortadan kaldırıyor olması yatırımların daha kısa zamanda gerçekleşmesine imkan<br />
tanımaktadır. Buna satılık veya kiralık fabrika binalarının yapılmasının eklenmesi<br />
üretime geçiş sürelerinde kısaltmalar yaratacağı için yatırımcıları cezp edici bir öğe<br />
olarak kullanılmalıdır.<br />
Teknolojiyi Geliştirme Bölgeleri<br />
Teknolojiyi geliştirmeye yönelik Seferihisar Teknopark Organize Sanayi<br />
Bölgesi adıyla 2000 yılında etüt safhasının başlatıldığı ve yaklaşık 5.000.000<br />
m 2 düşünülen bölge için sonuçta <strong>İzmir</strong> Yüksek Teknoloji Enstitüsü alanı içinde yer<br />
seçilmiştir. Teknolojiyi Geliştirme Bölgesi kısa ve orta dönemde gerçekleşme<br />
imkanlarına kavuşturulmalıdır. Ancak Yüksek Teknoloji Enstitüsü daha kendi iç<br />
örgütlenme sorunlarını çözememiş ve maddi zorluklar içinde bulunmaktadır. Halbuki<br />
Teknolojiyi Geliştirme Bölgesi’nin kurulması için öngörülen alanda üniversite veya<br />
Yüksek Teknoloji Enstitüsünün bulunması ve yörede yeterli AR-GE ve sanayi<br />
potansiyelinin bulunması şart olarak aranırken, Teknolojiyi Geliştirme Bölgesinin<br />
seçimi yapılmış yerinde bu tür imkanların bulunduğu söylenemez. Bu nedenle<br />
18
ölgenin yeri orta ve uzun vadede rantabl bir alanda seçilmiş durumda<br />
değildir.<br />
<strong>İzmir</strong>’in gelecek yıllar dikkate alındığında sanayi ve teknoloji alanında gelişme<br />
göstermeyecek ve yatırım çekemeyecek tek bölgesi olarak planlanan Çeşme-<br />
Karaburun yol kavşağında yer alan bu bölgenin uzun dönemde gelişmesi<br />
hedeflenebilmektedir. Kaldı ki bu bölgenin çekim unsuru olan Yüksek Teknoloji<br />
Enstitüsünün yerinin seçiminde de radikal hatalar yapılmış olup, ekonomik<br />
açıdan yatırımların pek çoğu gereksiz arazi düzenlemelerine ve ulaşım<br />
harcamalarına yöneltilmiştir. Bu durum da eğitime, araştırma ve geliştirmeye<br />
gitmesi gereken yatırımların sair harcamalara kaymasına sebep olmuştur. Sonuçta<br />
Enstitü gelişimini öngörülen süreden daha uzun bir zaman dilimi içinde<br />
tamamlayacaktır.<br />
Teknolojiyi Geliştirme Bölgeleri Uygulama Yönetmeliğinin ikinci maddesinde yer<br />
alan “…Bölgenin yer seçiminde….bölgelerin kurulması için Bakanlık bütçesine<br />
konulan ödeneğin….”tabiri şayet İleri Teknoloji Enstitüsü arazisi içindeki alanın<br />
düşük bir ücretle tahsisi sağlanmış ise, bunun uzun vadeyi hedefleyen bir yatırım<br />
olduğu açıkça belirmektedir. Aynı durum Enstitü arazisinin seçiminde de olmuş<br />
ve düşük bedel mevcut alanın seçilmesinin en büyük nedeni olmuştur. Ancak<br />
ilerleyen yıllarda oluşum sürecinde imalat safhasına geçindiğinde bunun daha fazlası<br />
gereksiz altyapı yatırımlarına gitmiştir. Halbuki kuzey aksının seçilmesi<br />
durumunda, sanayinin de gelişim gösterdiği bölgelere yakınlık içinde<br />
teknolojiyle daha sıkı ilişkilere, daha rahat koşullarda girilmesine sebep<br />
olunacaktı. Bu durumda Teknolojiyi Geliştirme Bölgesi de uzun vade içinde gelişim<br />
gösterebilecek bir bölge durumuna gitmektedir. Bu nedenle yer seçimi irdelenmesine<br />
gidilmesinde yarar bulunmaktadır. Bölge kendi ivmesiyle gelişim gösterecek bir<br />
durumda olduğundan mutlak surette bir üniversite kurumuna fiziki yakınlık içinde<br />
olma zorunda değildir.<br />
Nitelikli Sanayi Bölgeleri<br />
Nitelikli Sanayi Bölgelerinin kurulması konusundaysa uygulama yasasına<br />
dayanılarak Ülkemizde kurulacak olanlarda ABD Temsilciler Meclisince kabul edilen<br />
yasa tasarısına göre üretilmeyecek ürünler arasında başta tekstil ve konfeksiyon<br />
ürünleri gelmektedir. Bunu takiben ayakkabı, el çantası, bavul, iş eldiveni, deri giyim<br />
eşyaları gelmektedir. Ayrıca ABD Başkanının ithalata duyarlı olarak belirleyeceği<br />
diğer ürünlerin de yer alması, Nitelikli Sanayi Bölgelerinden beklenen faydanın<br />
sağlanamayacağını ortaya koymaktadır. Yapılan görüşmelerde bu bölgelerde demirçelik<br />
ürünlerinin de üretilmeyecek olmasının ihtimal dahilinde olması bölgelerin<br />
cazibesini ortadan kaldırmaktadır.<br />
Özellikle tekstil ürünlerine ABD tarafından kendi pazarlarına girişin kontrol<br />
edilmesi ve sınırlandırılması ve bu nedenle yüksek gümrük tarifeleri koyması<br />
ve de kota uygulaması tekstil sektörünün bölgelerde yer almasını mümkün<br />
kılmamaktadır. 1985 yılındaki ABD-İsrail Serbest <strong>Ticaret</strong> Anlaşması ve Uygulama<br />
Yasası kapsamında İsrail’den ABD'ye ihraç edilecek ürünlerde en az % 35 İsrail<br />
19
katkısı şartı bulunmaktadır. Bu kapsama 1996 yılında Batı Şeria ve Gazze şeridi de<br />
dahil edilmiş, daha sonra Ürdün de anlaşma kapsamına alınmıştır. Halihazırda bu<br />
ülkelerdeki bölgelerde konfeksiyon ve deri mamulleri üretilmekte olup Ürdün ile ABD<br />
Serbest <strong>Ticaret</strong> Anlaşması tam olarak 2008 yılında yürürlüğe girecektir. Buna<br />
rağmen Ürdün dahi bu anlaşmaya uzun vadeli bakmamakta olup, konu ağırlıklı<br />
olarak ABD pazarının ihtiyaçlarının teminine yönelik planlanmıştır. İsrail ve<br />
Ürdün’de tekstil ve deri konfeksiyon ürünlerinin üretilmekte olması Türkiye’yi bu<br />
kapsam dışına itmektedir. Sonuçta kısa ve orta vadede bu tür bölgelerin<br />
herhangi bir OSB veya Serbest Bölge içinde yer almasını bölgenin siyasi<br />
konjonktürü de dikkate alındığında yapılabilir bulunmadığı söylenebilir.<br />
Tekeli Organize <strong>Ticaret</strong> ve İmalat Bölgesi<br />
<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından Tekeli beldesinde kurulan ve faaliyete geçen<br />
Şehirsel Çalışma Alanı, Organize Bölge statüsüne geçmiş bulunmaktadır. Bu<br />
bölgenin kuruluşunda hedeflenen küçük ve orta ölçekli imalat sektörüne de bu tür<br />
bölgelerde yer verilmesinin sağlanmasını amaçlayan küçük parsel üretimi başarılı<br />
olmuş ve sonuçta planlanmış 1.000 m 2 ve 2.500 m 2 ’lik parsellere küçük üreticilerin<br />
de organize bir çatı altında toplanmasını sağlamıştır. Aynı durumda Seyrek<br />
beldesinde de planlanmış bir arazi parçası bulunmakta (950.000 m 2 ) ve sektörel<br />
olarak küçük ve orta üretime hizmeti amaçlamıştır. Bu tür alanların organize<br />
sanayi bölgelerini destekleyen yan sanayilerin yer almasına imkan<br />
tanıttıkları için olumlu görülmektedir. Kısa vadede bu alanların destek<br />
görmesi, kuzey aksta Atatürk Organize Sanayi Bölgesine hizmet veren yan<br />
kuruluşların ve Çiğli-Menemen aksında yer alan düzensiz imalathaneleri<br />
toplamaları için desteklenmesi gerekmektedir.<br />
Serbest Bölgeler<br />
<strong>İzmir</strong>’de iki serbest bölge vardır. Bunlar Ege Serbest Bölgesi (ESBAŞ) ve Menemen<br />
Serbest Bölgesidir (İDESBAŞ). Türkiye'de halen faaliyet gösteren 20 serbest bölgeden<br />
biri olan ESBAŞ ticaret hacmi bakımından Mersin'den sonra ikinci sırada yer<br />
almaktadır. Bu serbest bölgede, 1998-2002 döneminde, Türkiye’deki serbest bölge<br />
ticaret hacmin ortalama % 16.1’lik kısmını gerçekleştirmiştir. İDESBAŞ’ta ise,<br />
ağırlıklı olarak deri firmaları bulunmaktaysa da bölge tüm sektörlere açık<br />
konumdadır. 1998-2002 döneminde, Türkiye’deki serbest bölge ticaret hacmin<br />
ortalama % 2.5’lik kısmını gerçekleştirmiştir. Bu iki bölgenin ticaret hacmindeki<br />
gelişmeler aşağıdaki tablodan izlenebilir.<br />
20
Tablo 10.1 <strong>İzmir</strong> Serbest Bölgelerinin <strong>Ticaret</strong> Hacmi ve Türkiye Payları (1000 $)<br />
Serbest Bölge 1998 1999 2000 2001 2002<br />
ESBAŞ 1.446.380 1.188.896 1.662.598 1.291.910 1.828.870<br />
Türkiye Payı 18,7 15,1 14,7 15,5 16,5<br />
İDESBAŞ 178.578 180.678 240.262 251.479 277.385<br />
Türkiye Payı 2,3 2,3 2,1 3,0 2,5<br />
<strong>İzmir</strong> Toplam 1.624.958 1.369.574 1.902.860 1.543.389 2.106.255<br />
Türkiye Payı 21,1 17,4 16,8 18,5 19,0<br />
Türkiye 7.717.764 7.886.562 11.300.593 8.331.246 11.102.596<br />
İDESBAŞ<br />
Kuzey aksı olarak kabul edeceğimiz <strong>İzmir</strong>’in bu kesiminde enerji sorununun<br />
bulunmaması da sanayiler için çekici bir unsur olmaktadır. Doğal gazın da bu yöreye<br />
erişmesiyle Organize Bölgelere talep daha da artmaktadır. Bu nedenle kuzey aksında<br />
münferit sanayi tesisi kurulmasına bundan böyle izin verilmemesi gerekmektedir.<br />
Özellikle Çiğli-Menemen arasında gelişme gösteren münferit sanayi<br />
alanlarının belirli bir düzene getirilerek organize edilmesi gerekmektedir.<br />
Demiryolu ile karayolu arasında kalan bu tesisler kendi başlarına bir yayılım<br />
göstermekte ve gelecek için gerek ekonomik ve gerekse ekolojik problem alanlarını<br />
ortaya çıkaracaklardır. Bir süre önce Kemalpaşa’nın yaşadığı sorunların benzerlerinin<br />
yörede yakında ortaya çıkacağının sinyalleri alınmaktadır. Serbest bırakılması<br />
halinde tarım alanlarının da kaybedileceğinin endişesi taşınmalıdır. Bu nedenle<br />
Seyrek beldesi sınırları içinde İDESBAŞ adı altında faaliyet gösteren Serbest Bölgenin<br />
bitişiğinde planlanmış olan bir şehirsel çalışma alanının da bir an önce faaliyete<br />
geçmesi gerekmektedir. Bu alanın bir Özel Organize Sanayi Bölgesi statüsüne<br />
getirilerek Çiğli-Menemen arasında ortaya çıkan düzensizliği tutucu, kontrol edici bir<br />
sübap olarak kısa dönemde devreye sokulmasında yarar bulunmaktadır. Bu bölge<br />
aynı zamanda Gediz Havzasının korunması ve bu alandan <strong>İzmir</strong>’e olan göçü<br />
önleyici bir vasfa da sahip bulunmaktadır.<br />
Liberal ekonomilerin geçerli olduğu ülkelerde yatırımlar özel sektör tarafından<br />
yapıldığı takdirde sanayin dağılımı ancak özendirme koşullarının varlığı ile etkin<br />
olabilir. Bu hususlar da iki grup altında toplanabilir. Birincisi; parasal özendirme<br />
unsurlarıdır ki, kredi, vergi indirimi gibi unsurlar görülür, diğeriyse; parasal<br />
olmayanlardır ki buna da altyapı yatırımları girmektedir. Organize sanayi bölgeleri<br />
genel olarak ikincisine girmekle birlikte diğer tür özendirme unsurları da özellikle<br />
<strong>İzmir</strong>’den uzaklaştıkça ve gelişmesini tamamlayamamış ilçelerde uygulanmaktadır.<br />
Örneğin Seyrek Beldesi sınırları içinde bu amaçlara yönelik 1.950.000 m 2 tutarında<br />
bir yer ayrılmış olup, <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın Tekeli Beldesinde başlattığı çalışma<br />
benzeri bir planlamaya tabi olmuştur. Bu tür alanların potansiyel taşıyan yörelerde<br />
seçilmiş olması kısa ve orta vadeli perspektifler içinde değerlendirilmesinin<br />
olumluluklarını taşımaktadır. Özellikle <strong>İzmir</strong>’e yönelik göç veren yerleşmelerin<br />
21
ulunduğu yörelerde bu tür çalışma alanlarının planlanması <strong>İzmir</strong>’e olası ve de olan<br />
nüfus akımını engelleyici bulunmaktadır.<br />
ESBAŞ<br />
1989 yılında kurulan ve 1990 yılında Gaziemir’de faaliyete geçen Ege Serbest Bölgesi<br />
(ESBAŞ) 2.200.000 metrekarelik alan üzerine kurulmuştur. Bölgenin kuruluşunda %<br />
98 Amerikan EAC İnternational firmasının hissesi bulunmaktadır. Diğer hisseler ise<br />
Büyükşehir Belediyesi, <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>, Sanayi <strong>Odası</strong> ve İl Özel İdaresine ait olup, bir<br />
özel sektör kuruluşudur. ESBAŞ yap-işlet-devret modeline göre tüm altyapı ve<br />
üstyapı tesislerini inşa edip, bölgeyi yönetmektedir. Konum yeri olarak lojistik<br />
dağıtım noktalarına yakın olması, ulusal ve uluslar arası pazarlara kolayca<br />
erişmesini sağlamaktadır.<br />
ESBAŞ halihazırda altyapısı hazır 1.021.152 metrekare alana sahiptir. Bu sayı<br />
doluluk kapasitesinin 2003 yılı sonu itibariyle % 46 oranında kalacağını<br />
göstermektedir. Gelişme alanı 700.000 metrekare ile % 32 pay sahibidir. Buna ek %<br />
13 üst yapısı tamamlanmış, % 2 tasarım halinde alan bulunmaktadır. Bu durum<br />
kısa ve orta vadede bölgenin gelişim rezerv alanlarına sahip olduğunu<br />
göstermektedir. Kriz dönemlerinden etkilenmesi özellikle son 10 yılda gelişim<br />
trendini ağır bir tempoya getirmiş olduğundan mevcut alanları uzun vadede de yeterli<br />
olabilecektir. Dolayısıyla ESBAŞ’ın gelişim için yeni arazi satın almasına gerek<br />
bulunmamaktadır.<br />
ESBAŞ Türkiye’deki serbest bölgeler arasında en çok yabancı sermaye çeken bölge<br />
konumunda olup, 2002 yılı sonu itibariyle 9.000 kişiyi istihdam etmektedir.<br />
Hizmete girişinden bugüne kadar toplam 9 milyar dolar ticaret hacmi<br />
gerçekleştirilmiş ve 2002 yılı sonu ticaret hacmi 1.828.870.000 dolara<br />
erişmiştir. 2003 yılı ilk 2 ay ticaret hacmi ise 335.500.000 dolardır. Bölgede 2002<br />
yılı sonu itibariyle 330 firma faaliyet göstermekte, bunun 271 yerli, 59’u yabancıdır.<br />
1999 yılı krizi bölgenin ticaret hacmini olumsuz etkilerken firma sayısını 381’den<br />
372’ye düşürmüştür. Bu düşüş ilerleyen yıllarda da devam etmiştir.<br />
Ege Serbest Bölgesi faaliyete geçtiği yılın ertesinden 2003 yılı ilk iki ay dahil olmak<br />
üzere toplam ticaret hacmi 11.571.500.000 dolardır. Bu gidişat içinde 2012 yılı için<br />
gelişim projeksiyonu itibarıyla istihdam edilen insan sayısının 25.000’e<br />
erişmesi hedeflenmektedir. 2012 yılına kadar 500 firma ve yıllık 5 milyar dolar<br />
ticaret hacmine ulaşması öngörülmektedir.<br />
Özel girişim sonucu oluşan bölge, ülkenin genel sorunu olarak görülen özel<br />
sektör girişimine verilen desteğin azlığını son yıllarda hissetmeye başlamıştır.<br />
Verilen krediler ve bölge için ayrılan ödenek özellikle son kriz döneminde kısıtlı<br />
tutulmuştur.<br />
Bölgede ithalat ve ihracat yapan firmalara altyapısı hazırlanmış arsalar ve<br />
hazır modüler fabrika binaları ve depo alanları da kiralanmaktadır. Kiracı<br />
kullanımlarda faaliyet ruhsatı süresi 10 yıl olup üretim faaliyetinde bulunulursa bu<br />
süre 15 yıla çıkmaktadır. Yatırımcı kullanıcılar için 20 yıllık süre üretim faaliyetinde<br />
22
ulunulduğu takdirde 30 yıl olmaktadır. Serbest bölgedeki firmalar kurumlar vergisi<br />
ödememekte çalışanlar gelir vergisinden muaf olmaktadır. Gümrüksüz alanda süresiz<br />
stok tutulmakta olup yurtdışından getirilen mal ve teçhizat için gümrük vergisinin<br />
ödenmemesi bir avantajdır. Faaliyet gösteren firmaların karlarının serbestçe<br />
transfer etmeleri, düşük faizli işletme ve yatırım kredileri kullanmaları ve<br />
alım ve satımlarda döviz kullanılması zorunluluğu işletme sermayelerini<br />
enflasyon karşısında korumaktadır.<br />
Son yıllarda serbest bölgelerden vergi alınmasına yönelik söylemlerin artmasına<br />
karşın serbest bölgelere vergi getirilmeyeceği sözünün verilmesi bu bölgelerde<br />
yatırımcının önünü açmıştır. 2002 yılı sonu itibariyle, 1995 yılından beri 5 milyar<br />
dolarlı sermayenin yurtdışına kaçtığı Hazine Müsteşarlığı tarafından beyan edilmiştir.<br />
Vergi muafiyetinin açıklanması üzerine 2002 yılında ve 2003 yılında sermaye<br />
kaçışları durma noktasına gelmiştir.<br />
2002 yılına oranla 2003 yılının ilk üç ayında % 20 artış olması bölgenin<br />
olumlu bir gelişim temposu yakaladığını göstermektedir. BOTAŞ’ın <strong>İzmir</strong><br />
bölgesinde yapacağı hatlardan ESBAŞ’a basınç düşürme istasyonu ile bağlantı<br />
sağlaması 2005 yılına kadar hedeflenmiş olduğundan gerçekleşmesi bölgenin<br />
cazibesini artıracaktır.<br />
TEDAŞ’ın ESBAŞ’a bölge sınırında sattığı elektrik enerjisinin tarifesinin <strong>İzmir</strong><br />
içinde uygulanan tarifeden daha düşük olması gerekmektedir. Zira elektrik<br />
burada bir ihraç ürünü durumundadır. Ayrıca durum bölge üretimini teşvik<br />
edecektir. İşletici ya da kullanıcılar tarafından ticarete konu edilmeyen eşya, araçgereç<br />
ve atıkların serbest bölgeden çıkarılması sırasında Gümrük Mevzuatı<br />
hükümlerine tabi bulunması büyük sıkıntılar yaratmıştır.<br />
İhraç noktalarına olan göreceli yakınlığı bölgeyi cazip kılmasına rağmen Alsancak<br />
Limanı ve Adnan Menderes Hava Limanında ESBAŞ’ın cep bölgeleri tesisi<br />
gerekmektedir. Bu bölgeler 1988-89 yıllarında Ege Serbest Bölgesi Yönetmeliği ve<br />
Kurucu İşletici Sözleşmesinde yer almasına karşın gerçekleşememiştir. Halbuki<br />
bölgenin sağlıklı çalışması için cep bölgeleri önem taşımaktadır. Sorunun tam<br />
manada çözülememiş olması mal transferlerinde gecikmelere yol açmaktadır.<br />
Bu tür cep bölgelerinin ivedilikle tesis edilmesi gerekmektedir. Ayrıca yurtdışı<br />
ilişkilerde gümrük muameleri kaldırılmalıdır.<br />
Genel Değerlendirme<br />
<strong>İzmir</strong> çevresinde yer alması Sanayi <strong>Odası</strong> tarafından planlanmış ve üçü faal, on beş<br />
organize sanayi bölgesine ek olarak <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından faaliyete geçirilmiş olan<br />
Bayındır Çiçek ve Tekeli Organize Bölgeleri ve de Buca’da yer alan tekstil konusunda<br />
ihtisaslaşmış özel Organize Sanayi Bölgesi dışında yakın, orta ve uzun vade içinde<br />
konu değerlendirildiğinde henüz yer seçimi onaysız Kiraz ve Bayındır Organize<br />
Sanayi Bölgelerinin yer seçimlerinin yeniden irdelenmesinde yarar<br />
bulunmakta olup, bu iki bölgenin uzun vadede gerçekleşme olanağına da<br />
sahip bulunmaları nedeniyle, Tire’nin doğusunda sanayi potansiyeli yüksek<br />
23
tarım ürünlerinin üretiminin yer aldığı Gökçen yöresinin değerlendirilmeye<br />
alınmasında yarar bulunmaktadır. Özellikle tarımsal değeri bulunmayan<br />
toprakların yer aldığı kesimlerde gerçekleştirilecek bu bölgenin söz konusu iki<br />
bölgenin potansiyellerini birleştirmesi açısından daha uyumlu bir alanda yer<br />
almasının rantabilite açısından olumlu olduğu görülmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> il hudutları içinde faaliyette olan iki adet Serbest Bölgesi bulunmaktadır.<br />
Bunlardan ilki 220 hektar “Ege Serbest Bölgesi” bir diğeri ise 176 hektar olan<br />
Menemen Serbest Bölgesidir. Ege Serbest Bölgesi verilmiş 633 işletme ruhsatına<br />
karşın, sadece 348 aktif üyesi bulunmaktadır. Gelecekteki talebe göre 70 hektarlık<br />
bir gelişme alanı bulunmaktadır. 6.000 kişinin istihdam edildiği Ege Serbest<br />
Bölgesinde ağırlıklı olarak tekstil, makine, elektrik-elektronik ve kimya<br />
sektörleri yer alırken, üretimin yanı sıra, alım-satım, kiralama, finansal kiralama,<br />
açık-kapalı alan depolama, montaj-demontaj, ofis hizmetleri, bakım-onarım,<br />
bankacılık ve sigorta faaliyetleri sürdürülmektedir. Teknoloji merkezi, uzay kampı,<br />
sosyal tesisler, altyapı hizmetleri, güvenlik ve sağlık hizmetleri ve kolay ulaşımı<br />
(havayolu, demiryolu ve karayolu ile bağlantısı bulunmaktadır) ile Ege Bölgesinin en<br />
cazip yatırım alanlarından bir tanesidir.<br />
Diğer bir Serbest Bölge Olan Menemen Serbest Bölgesi ise tüm sektörlere açık<br />
olup, kurulduğunda Deri Organize Sanayi Bölgesi olarak kurulan bölge, 1997 yılında<br />
Deri Serbest Bölge, 1998 yılında ise her sektöre hizmet veren bir Serbest Bölge<br />
olmuştur. Toplam 189 parseli olan bölgede 116 firma bulunmaktadır. Altyapısı<br />
hazır ve merkezi arıtma tesisi olan bölge üretim, ticaret, açık-kapalı depo<br />
alanları, ekipman ve ofis temini gibi faaliyetler söz konusu olmaktadır.<br />
Bu değerlendirmeler ışığında sanayi alanlarının kurulması ve geliştirilmesi<br />
değerlendirildiğinde mevcut organize sanayi bölgesi alanlarına ek alanların<br />
değerlendirme kapsamına alınmasında yarar bulunmamaktadır. Değerlendirmeler<br />
sanayi tesislerinin fiiliyatta kurulmasıyla, bunlara uygun parsellerin<br />
sunulması arasında geniş bir açık olduğunu belirlemektedir. Durumun bu<br />
perspektif içinde devam etmesinin gelişim trendleri açısından hiçbir yararı<br />
bulunmamakta olup ilerleyen yıllarda organize sanayi bölgelerinin içinde yer alacak<br />
parsellerin sanayi yapılarıyla dolması yerine olayda spekülatif yaklaşımların daha<br />
baskın olacağı belirmektedir. Bu durum da orta vadede sanayinin gelişimini ve<br />
yatırım politikalarını olumsuz etkileyecektir. Bu nedenle organize sanayi bölgesi<br />
stratejileri açısından yeni bölge önerilmemesi ve yatırımların zamana daha planlı<br />
yayılması gerekmektedir. Zira yapılan değerlendirmelerde, 2004 yılında faaliyete geçiş<br />
tarihi itibarıyla 510 sanayi parseli üç bölgede hazırlanmış olacaktır. 2005 yılı<br />
itibariyle de 230 parsel buna eklenecektir. Buna Kemalpaşa Organize Sanayi<br />
Bölgesinin tevsiinden oluşan 100 parsel de eklenince toplamda 2005 yılı itibarıyla<br />
850 parsel organize sanayi bölgeleri içinde sunulacaktır. Halbuki 2003 yılı ortası<br />
itibarıyla Kınık’ta 60 parselin biri, Tire’de 350 parselin 16’sı (altı tesis inşa halindedir)<br />
ve Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinde ise 301 parselin 170’inin dolu olduğu<br />
görüldüğünde yeni bölgelerin kısa ve orta dönemde tesisinin ekonomik olmadığı<br />
belirlenmektedir. Buna karşın kısa dönemde Kemalpaşa’da gerçekleştirildiği üzere,<br />
Pınarbaşı yöresinde de <strong>İzmir</strong> Nazım İmar <strong>Planı</strong>nda yer aldığı ve de Uygulama İmar<br />
24
Planları yapılmış olan sanayi alanlarını organize biçime dönüştürülmesinin gelişim<br />
açısından daha önemli bir yararı bulunmaktadır.<br />
İsmi<br />
Tablo 10.2 Faal, Proje ve Etüt Aşamasındaki Organize Sanayi Bölgeleri<br />
Kaynak: EBSO<br />
Kuruluş<br />
Yılı<br />
Faaliyete<br />
Geçiş Yılı<br />
Toplam<br />
Alan (ha)<br />
Sanayi<br />
Parselleri<br />
Alanı (ha)<br />
Sanayi<br />
Parsel<br />
Sayısı<br />
İşgücü<br />
Potansiyeli<br />
Kemalpaşa OSB 1990 Faal 410 354 301 35.000<br />
Tire OSB 1993 Faal 410 280 240 20.000<br />
Ödemiş OSB 1995 2005 100 52.5 50 7.500<br />
Torbalı I. OSB 1996 2005 260 10.000<br />
Torbalı II. OSB 2000 380 15.000<br />
Bergama OSB 1997 2004 175 95,5 51 7.500<br />
Kınık OSB 1997 Faal 81 47 60 7.500<br />
Aliağa I OSB 1997 2004 922 470 397 40.000<br />
Aliağa II OSB 1999(etüt) 400 25.000<br />
Aliağa Kimya OSB 1998(etüt) 79 7.500<br />
Menemen Plastik OSB 1999 2004 92 10.000<br />
Kiraz OSB 1999(etüt) 83 7.500<br />
Bayındır Gıda OSB 2000(etüt) 215 15.000<br />
Teknoloji Geliştirme Bölgesi 2000(etüt) 500 25.000<br />
Merkez Mermer OSB 1999(etüt) 7.500<br />
Buca Adatepe Tekstil OB 1998 Faal 35 25.000<br />
Çiğli Atatürk OSB 1976 Faal 700 400 495 25.000<br />
Tekeli <strong>Ticaret</strong> ve İmalat OB 1999 2002 100,4 319 20.000<br />
Çiçek OB<br />
Faal<br />
25
Tablo 10.3 Organize Sanayi Bölgelerinde, Ortaklar, Ağırlıklı Sektörler, Gelinmiş Olan Aşama, Doluluk Oranı ve Gelişme<br />
Trendleri ve <strong>Stratejik</strong> Plan Hedefleri<br />
İsmi Ortakları Ağırlıklı Sektörler Gelinmiş Olan Aşama<br />
Dolu.<br />
Oranı<br />
Gelişim Trendleri ve<br />
Hedefler<br />
Kemalpaşa OSB EBSO,İl Özel İdare Müd. Kimya,gıda,makine, kağıt, yapı elemanları Proje çalışmaları devam ediyor 56 %<br />
Tire OSB<br />
Ödemiş OSB<br />
Torbalı I. OSB<br />
Torbalı II. OSB<br />
Bergama OSB<br />
Kınık OSB<br />
Aliağa I OSB<br />
EBSO,İl Özel İdare Müd.,<br />
Tire Bld.<br />
EBSO,İl Özel İdare Müd.<br />
Ödemiş Tic. <strong>Odası</strong>,<br />
Kaymakçı EBSO, İl Özel Bld. İdare Müd.,<br />
Torbalı Tic.<strong>Odası</strong>, Torbalı<br />
Bld. EBSO, İl Özel İdare Müd.,<br />
Tor balı Tic.<strong>Odası</strong>, Pancar<br />
Bld. EBSO, İl Özel İdare Müd.,<br />
Bergama Tic.<strong>Odası</strong><br />
EBSO, İl Özel İdare Müd.,<br />
Kınık Bld.<br />
EBSO, İl Özel İdare Müd.,<br />
Aliağa Tic. <strong>Odası</strong><br />
EBSO, İl Özel İdare Müd.,<br />
Aliağa II OSB<br />
Aliağa Tic. <strong>Odası</strong><br />
EBSO, İl Özel İdare Müd.,<br />
Aliağa Kimya OSB<br />
Aliağa Tic. <strong>Odası</strong>, Aliağa<br />
Menemen Plastik<br />
OSB<br />
Kiraz OSB<br />
Bayındır Gıda<br />
OSB<br />
Bld. EBSO, İl Özel İdare Müd.<br />
Menemen Tic.<strong>Odası</strong>,<br />
Menemen EBSO, İl Özel Bld. İdare Müd.,<br />
Kiraz Bld.<br />
EBSO, İl Özel İdare Md.,<br />
Bayındır Bld. .<br />
Tekstil,gıda,zeytinyağı, inş. ve makine san. Altyapı inşaatı devam ediyor. 4 %<br />
Süt mamulleri,tarım makinesi, İnşaat<br />
malzemesi<br />
Isıtma-soğutma klima, deri ve yan san.,<br />
Konfeksiyon,ağaç mamul, muhtelif yiyecek<br />
Isıtma-soğutma, mobilya, makine, plastik ve<br />
çeşitli imalat<br />
Tekstil, çırçır, makine, maden, elektrik<br />
Kamulaştırma ve proje<br />
çalışmaları sürüyor<br />
Yer seçimi onay safhasında<br />
Yer seçimi yapıldı ve onaylandı<br />
Kamulaştırma ve proje<br />
çalışmaları sürüyor<br />
Tekstil,konfeksiyon,inşaat, gıda, merdiven Altyapı inşaatı devam ediyor. 2 %<br />
Makine imalat,tekstil,plastik, gıda, temizlik<br />
ürünleri<br />
Kimya<br />
Plastik<br />
Gıda<br />
Kamulaştırma ve proje<br />
çalışmaları tamamlandı<br />
Yer seçimi yapıldı,onaylanmadı<br />
Yer seçimi incelemesi devam<br />
ediyor<br />
Yer seçimi yapıldı, ÇED<br />
aşamasında<br />
Yer seçimi yapıldı, onaylanmadı<br />
Yer seçimi yapıldı, onaylanmadı<br />
ÇED raporu hazırlanacak<br />
Tevsi çalışma. kısa vadede.<br />
tamamlanması<br />
Altyapı yatırımlarının<br />
hızlandırılması<br />
Tire OSB’nin doluluk oranının<br />
artmasına takiben<br />
Torbalı II OSB’nin gelişmesini<br />
takiben<br />
10-15 yıl<br />
Faaliyete geçiş kısa vadede<br />
Kınık OSB nin doluluk<br />
oranında artmasına takiben<br />
Altyapı yatırımlarının<br />
hızlandırılması<br />
Altyapı yatırımlarına kısa<br />
vadede başlama<br />
Faaliyete geçiş uzun vadede<br />
Yer seçiminin orta vadede<br />
tamamlanması<br />
Aliağa Kısa vadede I veya altyapı II OSB içinde yer<br />
yatırımlarına başlama<br />
Uzun vadede. gerçekleşmesi<br />
veya vazgeçilmesi<br />
Uzun vadede gerçekleşmeli.<br />
Teknoloji<br />
EBSO Yer seçimi yapıldı Orta vadede gerçekleşmeli<br />
Geliştirme Bölgesi<br />
Merkez Mermer<br />
OSB<br />
Buca Adatepe<br />
Tekstil OB<br />
EBSO, İZTO ve diğer Mermer Yer seçimi yapılmadı<br />
Ege Giyim San. Yapı Koop. Tekstil-konfeksiyon<br />
Yer seçiminin kısa vadede<br />
tamamlanması<br />
Yatırımlara destek verilmesi<br />
26
Çiğli Atatürk OSB<br />
Tekeli <strong>Ticaret</strong> ve<br />
İmalat OB<br />
Tekstil,gıda,elektrik-elektronik makine, oto<br />
yan sanayi<br />
Alt yapı çalışmaları devam<br />
ediyor.<br />
İZTO İnşaat,gıda,ağaç işleri, metal, tekstil Alt yapı çalışma. devam ediyor.<br />
Çiçek OB İZTO Sera,çiçek Yer seçimi devam ediyor.<br />
Yatırımlara destek verilmesi<br />
Kısa vadede yatırımların<br />
tamamlanması<br />
Kısa vadede yatırımların<br />
tamamlanması<br />
Tablo 10.4 Planlama Dışı Bölgeler<br />
Endüstri<br />
Bölgeleri<br />
İsim Ortakları Ağırlıklı Sektörler Gelinmiş Olan Aşama Dolu.<br />
Oranı<br />
Nitelikli Sanayi<br />
Bölgeleri<br />
Tablo 10.5 Kısa Dönemde Projelendirme Kapsamına Alınması Gerekli Bölgeler<br />
Gelişim Trendleri ve Hedefler<br />
Orta vadede gerçekleşmesi<br />
Hukuksal sorunların<br />
çözülmesinden sonra<br />
Çiğli-Menemen<br />
Pınarbaşı<br />
Gökçen<br />
Seyrek <strong>Ticaret</strong><br />
İmalat Bölgesi<br />
Mevcut sanayilerin organize<br />
olması<br />
Mevcut sanayilerin organize<br />
olması<br />
Kiraz, Bayındır OSB’lerine<br />
alternatif<br />
Kuzey Aksı Gelişimini<br />
dengeleyici bölge<br />
27
10.1.2 <strong>Ticaret</strong><br />
<strong>Ticaret</strong> günümüzde sadece yerel kurumların kontrol ve yönetiminde olan bir<br />
ekonomik faaliyet değildir. Uluslararası piyasalara Türkiye’nin entegrasyonu<br />
sürecinde bir yandan uluslararası ticari faaliyetlere ilişkin kurallar, diğer yandan da<br />
kurallarla düzenlenmemiş olsa da ticari faaliyetlerin hacmi, niteliği, maliyeti ve<br />
karşılaştığı uygulamalar üzerinde etkili olmaktadır. Uluslararası ticarette geçerli olan<br />
bu kurallar ve eğilimler, ülkelerin dış ve iç ticaretleri üzerinde etkili olmaktadır.<br />
Küreselleşme süreci, bir ölçüde dış ticaret ile iç ticaret arasındaki farkın ortadan<br />
kalkması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, ticaret sektörüne yönelik bir strateji<br />
düzenlenirken, uluslararası ticari faaliyetlere ilişkin kurum ve kuralların getirdiği<br />
düzenlemelerin ve eğilimlerin dikkate alınması gerekir. Bu çerçevede ticaret<br />
stratejisinin güven, yenilik ve çevre gibi üç önemli boyut üzerinde inşa edilmesi<br />
gerektiği ileri sürülebilir.<br />
Ticari faaliyetler her ne kadar bir boşlukta gerçekleşmiyor, yasalar ve yönetmeliklerle<br />
çevrelenmiş bir düzlemde gerçekleşiyor olsa da, güven ekonomik faaliyetler olduğu<br />
gibi, ticari faaliyetler üzerinde de büyük öneme sahiptir. Güven, bireyler ve kurumlar<br />
arasındaki ilişkilerde canlılığı oluşturan taahhütlerini yerine getirme, içtenlik,<br />
dürüstlük ve erdemi kapsayan “bilinçli tutarlılık” olarak tanımlanabilir. Bireylerle<br />
ticari işletmeler arasındaki, ticari işletmelerin kendi aralarındaki ve nihayet bireyler<br />
ve ticari işletmeler ile devlet arasındaki güvenin oluşumunda açıklık, iletişim ve<br />
istikrar olmak üzere üç ilke ön plana çıkmaktadır.<br />
Açıklık; spekülasyonların ortaya çıkmasını engelleyecek, iletişim; ticari işletmelerin<br />
faaliyetleri ve amaçları hakkında bireylerin ve toplumun bilgilenmesini, aynı zamanda<br />
toplumun ihtiyaçlarının da firmalar tarafından bilinmesini, dolayısıyla ticari<br />
işletmeler ve toplum arasında çıkar birliği olduğunun anlaşılmasını sağlayacak,<br />
istikrar ise; ticari kurumların faaliyetlerindeki sürekliliği ve belirsizliğin ortadan<br />
kalkmasını sağlayacaktır.<br />
<strong>Ticaret</strong> sektöründe uygulanacak stratejinin bir diğer ayağını ise, yenilik boyutu<br />
oluşturmalıdır. <strong>Ticaret</strong> sektörü, üretim ile talep arasındaki aracılık faaliyetini<br />
gerçekleştirirken, kullandığı araçları gerek teknolojideki, gerekse toplumsal<br />
yaşamdaki gelişmeler ölçüsünde yenilemelidir. Teknolojik ve toplumsal gelişmeler bir<br />
yandan ticaretin gerçekleştiği mekansal boyutu yeniden şekillendirmekte, bir yandan<br />
da ticareti mekan boyutundan koparıp ağ (network) düzleminde gerçekleştirilen,<br />
sanal araçların hakim olduğu bir boyuta taşımaktadır. Teknolojideki değişmeler<br />
dikkate alınmayacak, küçümsenebilecek bir olay değildir. Teknolojik dönüşüm,<br />
toplumsal dönüşüme de yol açarak beğenileri, tüketim alışkanlıklarını, tasarruf ve<br />
yatırım alışkanlıklarını değiştirir.<br />
<strong>Ticaret</strong> şehri kavramı günümüzde artık geçerliliğini yitirmiştir. Ticari turizm dışında<br />
kalan faaliyetler, bir anlamda mekan üstü bir piyasa olan iletişim ağları üzerinden<br />
gerçekleştirilmektedir ki, buna e-ticaret ismi verilmektedir. E-ticaretin yaygınlaşması<br />
ticaret mekanlarını bir ölçüde anlamsızlaştırmaktadır. Diğer taraftan, insanlar artık<br />
vazgeçemeyeceklerini düşündükleri, kendilerinin tamamlayıcı bir parçası olan cep<br />
28
telefonu, otomobil, bilgisayar, televizyon v.b. araçlarla birlikte yaşamaktadır. Bu<br />
araçlar, insanların iletişim ağına girmesini, dolayısıyla, e-ticaret boyutunda bireylere<br />
ulaşmayı kolaylaştırdığı gibi, tüketimin mekan boyutunu da etkilemektedir. E-ticaret<br />
ile, ticari faaliyetlerde en önemli unsur etkili bir dağıtım ağına sahip olmaktır. Ayrıca,<br />
küçük ve büyük şirketler arasındaki farklar sanal ortamda azalmış, piyasa giriş<br />
engelleri kalkmış, dolayısıyla yoğun bir rekabet yaşanmaya başlamıştır. <strong>Ticaret</strong>in<br />
mekan boyutunun değişmesi ile, büyük alışveriş merkezlerinin şehir dışına<br />
çıkarılması sürecinin kendiliğinden geliştiğine, dolayısıyla konu ile ilgili Türkiye’de<br />
çıkarılacak yasanın, tahmin edilenin aksine, küçük esnaf üzerinde olumlu etkilerde<br />
bulunamayacağına da değinmek gerekir. Ölçek ekonomilerinden sağlanan avantajlar<br />
günümüzde tahmin edilenden de fazladır. Dolayısıyla küçük işletmelerin, eğer<br />
uzmanlık bilgisine sahip oldukları ürünü üretmiyorlarsa, büyük işletmeler ile rekabet<br />
etmeleri mümkün görünmemektedir. O halde, yasal düzenlemeler ile küçük esnafı<br />
korumak yerine, güven unsurunu dikkate alarak, küçük esnafın bir araya gelmesi,<br />
böylece hukuki olarak küçük ama ekonomik olarak büyük işletmelerin kurulması<br />
sağlanmalıdır.<br />
Ticari stratejinin bir diğer ayağını da çevre boyutu oluşturmalıdır. Artık iktisadi<br />
analizlerde de ihmal edilmesi mümkün olmayan bir boyuta ulaşan çevre konusu,<br />
ticari işletmelerin rekabet sürecinde karşılaştıkları en önemli sorunlardan birisi<br />
haline gelmiştir. Üretim aşamasında olduğu gibi, ticari faaliyetlerde de kullanılan<br />
girdilerin ve araçların çevre kirliliği üzerindeki etkisi ticari faaliyetlerin hacmini ve<br />
maliyetlerini etkiler boyuta gelmiştir. İstihdam edilen işçilerin sosyal güvenlik<br />
imkanlarına sahip olup olmamasından, çocuk işçi çalıştırılmasına (sosyal çevre),<br />
ulaşımda kullanılan araçların ve limanların faaliyetleri ile biyolojik çevreyi tehdit edip<br />
etmemesine kadar bir çok olgu dikkate alınmaktadır. Bu çerçevede, ticareti yapılan<br />
malların ulaşımı için kullanılacak limanların (<strong>İzmir</strong>’deki Kuzey Ege Limanı gibi)<br />
biyolojik çevreyi tehdit ettiğine ilişkin bulguların ve hatta şüphelerin var olması<br />
halinde (ki, ÇED raporunun alınamaması bunun bir göstergesi olabilir), özellikle<br />
uluslararası ticarette gelişen yeni eğilimler dolayısıyla büyük engellerle karşılaşmak<br />
söz konusu olabilecektir.<br />
<strong>İzmir</strong> Ticari Sermayesinin Büyükşehir Bütünü İçindeki İşkollarının<br />
Alansal Dağılımı 1<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü özel anlamda; il sınırları içi ve yakın çevresi genel<br />
anlamda; Ege Bölgesi ve hatta Ulusal ölçekte ticari değere sahip bir merkezdir. Bu<br />
nedenle ticari sermayenin geniş bir şehirsel alana yayılmış olması doğaldır. Bu<br />
yayılma zaman zaman organize bir durumda sanayi siteleri tarzında bütünsellik<br />
göstermekte ve çoğu kez de şehir içine tekil bir şekilde dağılım trendi sergilemektedir.<br />
Bazı durumlarda da organize olmadan bir bütünlük içinde yayılmaktadırlar. Küçük<br />
sanayi siteleri organize duruma Karabağlar Yeşillik Caddesi yol boyu da organize<br />
olmayan bütünlüğe örnek teşkil etmektedir.<br />
1 Saygın İkiz, Sektörel Yapısı ve Mekansal Dağılımı Temelinde <strong>İzmir</strong> Sermayesi..., <strong>İzmir</strong>,<br />
Temmuz 2003, YL Tez<br />
29
Geçmiş yıllardan bugüne yapılan aşağıdaki analiz, ileriye yönelik değerlendirmeleri,<br />
mekanda ve sermaye bazında ele almaktadır. Bu değerlendirme, diğer deyimi ile yer<br />
seçimleri, <strong>İzmir</strong>’in stratejik gelişim kararlarına bağlılık gösterirken, özellikle geçmiş<br />
on yıl içindeki ekonomik krizlerden en çok etkilenen sektörleri de vermektedir. Şu<br />
halde bu analizde en hassas sektörler açıklanırken, bunlar sermaye bazında da ele<br />
alınarak dayanıklılık ve güçlülük durumları verilmektedir.<br />
Sonuçta <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününün stratejik olarak sektörel bazda ticari<br />
sermayesinin bir topografyası çıkmakta ve stratejiler belirlenmektedir. Topografyanın<br />
da <strong>İzmir</strong>’in kendi alt strateji alanları bazında incelenmesi sektörel dağılımın mekansal<br />
boyutunu net olarak belirlemektedir.<br />
Bu araştırmanın veri tabanı <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> üye kayıtlarından oluşmaktır. Bu<br />
verilerin değerlendirilmesi ile <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içindeki ekonomik yapı<br />
analizinin yapılması ve alansal dağılımı net olarak okunmaktadır. Kapsam, <strong>İzmir</strong><br />
Büyükşehir Bütünü içerisinde yer seçmiş 73.158 adet firmanın özelliklerinin belirli<br />
kriterler temelinde irdelenmesi ile oluşturulmuştur.<br />
<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın geniş veri tabanı sorgusu üzerine temellendirilerek<br />
oluşturulmuş çalışmanın, belirli başlıklar altında değerlendirilmesiyle aşağıdaki<br />
dağılımlar ve yaklaşımlar elde edilmiştir.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü İçerisinde Kurulan Firmaların Sektörel Dağılımı<br />
<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından faaliyet kollarına göre belirlenmiş meslek grupları, 17<br />
sektörel grup altında irdelenmiş ve aşağıdaki grafikte Büyükşehir bütünü içindeki<br />
firmaların sektörel dağılımı verilmiştir. Söz konusu grafik sektörel ağırlığı belirlenme<br />
açısından önem arz etmektedir.<br />
Aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde bulunan<br />
firmaların % 20’si (14.433 adet), inşaat sektörü kapsamında faaliyet göstermek<br />
amacıyla kurulmuştur. Bu oran inşaat sektörünün <strong>İzmir</strong> genelinde öne çıkmakta<br />
olduğunun bir göstergesidir. Geçmiş yıllar itibarıyla yapılan incelemeler sonucu<br />
inşaat sektörünün 1960-1970 yılları arasında, <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde<br />
kurulan firmalar bazında ilk sıraya yükseldiği de tespit edilmiştir. <strong>İzmir</strong>’de inşaat<br />
sektörünün diğer sektörlere oranla açık farkla birinci sırada olması; nüfus potansiyeli<br />
açısından Türkiye’nin üçüncü büyük şehri olan <strong>İzmir</strong>’in, ivmesi yüksek bir göçle<br />
karşı karşıya kalması dolayısıyla hızlı şehirleşme olgusuna ve bu bağlamda ortaya<br />
çıkan konut talebine bağlı olarak açıklanabilir. Ayrıca, oluşturulmaya çalışılan yeni<br />
sermaye birikim süreçleri açısından şehirsel alanlar üzerinde oluşan yoğun değeri<br />
kullanma amacının ulusal iktisadi politikalarla da desteklenmiş olması ve inşaat<br />
sektörünün üretken sermayedeki krizlerin telafisine olanak sağlayacak bir çeşitliliğe<br />
sahip olması da diğer etken unsurlardır.<br />
30
Şekil 10.1 <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü İçinde Kurulan Firmaların Sektörel<br />
Dağılımı<br />
İZMİR BÜYÜKŞEHİR BÜTÜNÜ İÇİNDE KURULAN FİRMALARIN SEKTÖREL<br />
DAĞILIMI<br />
16000<br />
14000<br />
14433<br />
Toplam Adet<br />
12000<br />
10000<br />
8000<br />
6000<br />
4000<br />
2000<br />
2207<br />
4416<br />
2394 1594 762<br />
9294<br />
7076<br />
4544 3429 3576<br />
1651<br />
5631<br />
3089 2706 3314 3042<br />
0<br />
Sektör<br />
Kimya ve Plastik Grubu<br />
Konfeksiyon ve Tekstil Grubu<br />
Metal ve Madencilik Grubu<br />
Teknoloji Grubu<br />
Turizm Grubu<br />
İnşaat sektörünü aldığı % 13’lük pay ile (9.294 adet) gıda ve tarım ürünleri grubu<br />
izlemektedir. <strong>İzmir</strong>’in, hinterlandında bulunan büyük tarımsal potansiyel<br />
nedeniyle, gıda ve tarım ürünleri sektörünün gelişimine olanak tanıyacak<br />
ortama sahip olduğu bilinmektedir. Nüfus potansiyeli açısından güçlü yapısı ve geniş<br />
iç pazar potansiyeli de gıda sektörünün <strong>İzmir</strong>’de gelişmiş olmasında önemli bir<br />
unsurdur.<br />
Bu iki grubu <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 10’unu<br />
(7.076 adet) kapsamında barındıran tekstil ve konfeksiyon grubu izlemektedir.<br />
<strong>İzmir</strong>, tekstil ve konfeksiyon sektöründe önemli bir yere sahip olmasına rağmen<br />
Bursa, Denizli, Gaziantep gibi şehirlerin gerisinde kalmıştır. <strong>İzmir</strong> sermayesi 1980<br />
sonrası tekstil ve konfeksiyon sektöründe, bu illerin ihracat bağlamlı yakaladığı çıkışı<br />
yakalayamamıştır. Sektör <strong>İzmir</strong> ekonomisine önemli bir faaliyet kolu olarak varlığını<br />
sürdürmesine karşın, sayılan illere kıyasla daha çok iç pazara dönük ticari<br />
faaliyetlerini ön plana çıkarmaktadır.<br />
Bu sektörleri yukarıdaki grafikten de izlenebildiği gibi, aldığı % 8’lik pay ile otomotivakaryakıt<br />
grubu, % 6’lık pay ile mali aracı kuruluşlar grubu ve dayanıklı-lüks<br />
tüketim malları grubu, % 5’lik pay ile metal ve madencilik grubu, medya basım yayın<br />
ve kırtasiye grubu ve teknoloji grubu, % 4’lük pay ile sağlık grubu, turizm grubu ve<br />
taşıma-depolama grubu, % 3’lük pay ile deri-ayakkabı grubu ve ağaç işleri grubu<br />
izlemektedir.<br />
31
Tablo 10.6 Geçmiş Yıllar İtibarıyla <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü İçerisinde Yer<br />
Seçen Sermayenin Sektörel Dağılımı<br />
Sektörler -1944<br />
1945<br />
-49<br />
1950<br />
-59<br />
1960<br />
-69<br />
1970<br />
-79<br />
1980<br />
-89<br />
1990<br />
-2002<br />
Ağaç İşleri Grubu 4 4 22 66 161 382 1.568<br />
Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 3 2 48 90 320 881 3.072<br />
Deri ve Ayakkabı Grubu 2 29 68 141 455 1.699<br />
Diğer 'Başka Yerde Sınıflandırılamayan<br />
Gruplar'<br />
5 4 45 52 108 342 1.038<br />
Eğitim Hizmetleri Grubu 1 4 15 82 660<br />
Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 37 36 154 296 635 1856 6.280<br />
İnşaat Grubu 4 12 60 245 1.359 3.402 9.351<br />
Kimya ve Plastik Grubu 8 16 75 285 1.267<br />
Konfeksiyon ve Tekstil Grubu 14 12 79 152 464 1.283 5.072<br />
Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 22 11 76 121 438 722 3.154<br />
Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Gr. 5 3 46 79 161 600 2.535<br />
Metal ve Madencilik Grubu 4 2 42 79 223 737 2.489<br />
Otomativ ve Akaryakıt Grubu 6 5 57 103 498 1.242 3.720<br />
Sağlık Malzemeleri ve Hizmetleri Gr. 5 3 26 44 139 393 2.479<br />
Taşıma ve Depolama Grubu 7 1 21 41 159 475 2.002<br />
Teknoloji Grubu 1 11 34 100 468 2.700<br />
Turizm Grubu 3 14 50 143 459 2.373<br />
Toplam 119 98 739 1.540 5.139 14.064 54.459<br />
<strong>İzmir</strong> genelinde 1960’lara kadar gıda ve tarım ürünleri grubu, firmaların sektörel<br />
dağılımında ilk sırada yer alırken, 1960’ların ikinci yarısından itibaren inşaat grubu<br />
kapsamında kurulan firmaların, gıda ve tarım ürünleri kapsamında kurulan<br />
firmaların önüne geçtikleri ve 1970-80 yılları arasından itibaren de ilk sırayı aldıkları<br />
görülmektedir. Gıda ve tarım ürünleri sektörü, Ege Bölgesinin geniş tarım<br />
potansiyeline ve <strong>İzmir</strong>’in nüfus potansiyeli bağlamlı iç pazar olanaklarına dayalı<br />
olarak, gelişimini bütün dönemlerde sürdürmesine karşın, hızlı şehirleşme ve diğer<br />
sektörleri harekete geçirici yapısı dolayısıyla inşaat sektörünün gerisinde kalmıştır.<br />
Ancak 1970-80 yılları arasında inşaat sektörü kapsamında kurulan firmaların<br />
toplamı, gıda ve tarım ürünleri grubu kapsamında kurulan firmaların toplamının<br />
2.14 katı iken, 1980-90 yılları arasında 1.83’e, 1990-2002 yılları arasında ise 1.49’e<br />
kadar düştüğü tespit edilmiştir. Bu durum genel olarak inşaat sektörünün<br />
gerileme trendi içerisine girdiğini göstermektedir<br />
Konfeksiyon ve tekstil grubunda kurulan firmalar, 1960-1969 yılları arasında <strong>İzmir</strong><br />
Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan tüm firmaların % 10’nunu oluştururken, bu<br />
oran 1970-79 yılları arasında % 9’a düşmüştür. Türkiye’nin 1980 sonrası ihracata<br />
yönelik büyüme stratejisi tercihi içerisinde öncelikli gelişim gösteren bu sektör, <strong>İzmir</strong><br />
genelinde kurulan firma bazında değerlendirildiğinde öne çıkmamıştır. Nitekim<br />
1980-1989 arasında sektörde kurulan firmaların genel içerisinde aldığı pay % 9’da<br />
kalırken, 1990-2002 yılları arasında ancak % 10’a çıkmıştır.<br />
32
Dayanıklı ve lüks tüketim malları grubunu kapsamında kurulan firmalar her<br />
dönemde <strong>İzmir</strong> genelinde kurulan toplam firma sayısının % 6’sını<br />
oluşturmuşlardır. Sektörün iç piyasaya yönelik faaliyet göstermesinin bu oluşumda<br />
payı büyüktür. 1990’ların başında piyasaya giren yabancı markaların artması ve<br />
yaşanan kısa dönemli refah artışı paralelinde sektör önemli bir artış ivmesi<br />
yakalamasına karşın 1990’ların ikinci yarısının ekonomik istikrarsızlık ortamında bu<br />
durum <strong>İzmir</strong> genelinde tersine dönmüştür.<br />
Otomotiv sektöründe <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firma sayısı diğer<br />
tüm sektörlerde olduğu gibi 1980 sonrası artış göstermiştir. Ancak sektörün<br />
kapsamında kurulan firmaların sayısal toplamı <strong>İzmir</strong> genelinde kurulan tüm<br />
firmaların sayısal toplamı ile kıyaslandığında 1980 sonrası sektörde oransal bir<br />
artış olmadığı ortaya çıkmaktadır. 1970-1979 yılları arasında sektör kapsamında<br />
kurulan firmaların toplamının <strong>İzmir</strong> geneli içerisinde aldığı pay % 10 iken, bu pay<br />
1980-89 yılları arasında % 9’a, 1990-2002 yılları arasında ise % 7’ye düşmüştür.<br />
Deri ve ayakkabıcılık grubu, geçmiş dönemler kapsamında kurulan firma sayıları<br />
açısından değerlendirildiğinde, 1960-1969 yılları arasında <strong>İzmir</strong> geneli içerisinde<br />
aldığı % 4,4’lük pay ile kendi içinde en üst seviyeye ulaştığı saptanmıştır. Yıllara göre<br />
kurulan firma sayılarına bakarak yapılan değerlendirmede ise, deri ve ayakkabıcılık<br />
grubunda kurulan firma sayısının yıllar itibarıyla sık aralıklarla azalma ve<br />
yükselme gösterdiği gözlenmektedir. Bu durum grubun dış pazar bağlantılarının ve<br />
iç piyasa talebinin yıllara göre değişebilen, istikrarsız bir yapıda olduğunun<br />
göstergesidir. 1970-1979 yılları sektör kapsamında kurulan firma sayısının toplamı<br />
<strong>İzmir</strong> geneli içerisinde kurulan tüm firmalar bazında % 2.74’e kadar düşmüş ancak<br />
bu pay 1980’ler ile birlikte ihracat amaçlı kurulan firmaların da etkisi ile % 3,2’e<br />
ulaşmıştır. 1990-2002 yılları arasında sektörün genel içerisinde aldığı pay 3.3<br />
olarak tespit edilmiştir.<br />
Medya basım yayın ve kırtasiye grubu kapsamında kurulan firma sayısında<br />
1970’lerin ikinci yarısından 1980’lerin sonuna kadar artış ivmesi görüldüğü,<br />
1990’ların başıyla birlikte bu ivmenin ikiye katlandığı, ancak 1994 krizinin etkilerine<br />
bağlanan istikrasız ortam sonucu 1995 sonrası kurulan firma sayısının düşme<br />
trendine girdiği görülmektedir. Grubun 1970-79 yılları arasında <strong>İzmir</strong> genelinde<br />
kurulan tüm firmalar temelinde aldığı % 3,13’lük pay, 1980-89 yılları arasında<br />
% 4,27’ye, 1990-2002 yılları arasında 4,93’e yükselmiştir.<br />
Dönemler itibarıyla mali aracı kuruluşlar grubu diğer gruplarla kıyaslandığında<br />
1923-1944 döneminde Cumhuriyet’in mali piyasalardaki yeni yapılanmasının getirisi<br />
ile diğer tüm gruplar içerisinde aldığı % 18’lik pay dolayısıyla gıda ve tarım ürünleri<br />
grubunun ardından ikinci sırayı almıştır. II. Dünya Savaşı sonrası 1945-1949 yılları<br />
arasında oran % 11, 1950-1959 arasında % 10, 1960-1969 yılları arası % 8 ve<br />
1970-1979 yılları arası % 9 olarak gerçekleşmiştir. Grubun tüm içerisinde aldığı en<br />
düşük oranlar ise % 5 ile 1980-1989 ve % 6’lık oran ile 1990-2002 yılları<br />
arasındaki dönemler olarak görülmektedir. Mali aracı kuruluşlar grubu içerisinde<br />
ele alınan sigortacılık alt grubu kapsamında kurulan firmaların sayısının ise<br />
özellikle 1980 sonrası yüksek bir ivme ile artmış olduğu gözlenmiştir. Sigortacılık<br />
sektöründeki artış ivmesinde, 1980 sonrası uygulanan yeni liberal politikaların<br />
kitlelerin güvence gereksinimlerini karşılamalarında öne çıkarttığı alternatif<br />
oluşumun etkisinin de olduğu söylenebilir. Bankalardan ve borsa-döviz işlemi yapan<br />
33
kuruluşlardan oluşan para işlemleri ile ilgili kuruluşlar grubunda kurulan firma<br />
sayısının yıllara göre göstermiş olduğu aşırı dalgalanmalar da finans piyasasındaki<br />
istikrarsız ortamın yansıması olarak görülmektedir.<br />
Metal ve madencilik grubu kapsamında, belirlenmiş zaman kesitleri içerisinde<br />
kurulmuş olan firmaların <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan tüm firmalar<br />
arasında almış olduğu pay 1960’lı yıllardan itibaren 1970’lerde gösterdiği düşüş<br />
dışında yakın oranlarda seyretmiştir.<br />
Kimya ve plastik grubu kapsamında kurulan firma sayısının 1970’li yılların ikinci<br />
yarısından sonra belirgin şekilde artmaya başladığı görülmektedir. Bu artış sektörün<br />
genel içerisinde geçmiş on yıllık periyotlar zarfında aldığı % 1’lik payın 1980-89 ve<br />
1990-2002 yılları arasındaki dönemde % 2’ye çıkmasını sağlamıştır.<br />
Teknoloji grubu, elektrik ve elektronik alt grubu firmaları ile 1945-49, 1950–59<br />
yılları arasında diğer 17 grup içerisinde % 1 pay alırken, 1960–69 ve 1970-79 yılları<br />
arasında payını % 2’ye yükseltmiş, 1980–1989 yıları arasında bilgisayar hizmetleri<br />
grubunun da devreye girmesi ve elektrik–elektronik grubunda gerçekleşen artış<br />
ivmesi ile % 3’lük paya ve özellikle 1990–2002 yılları arasında sektörde kurulan<br />
firmalarda görülen önemli artış ile genel içerisinde % 5’lik paya ulaşmıştır.<br />
1990 sonrası sektör içerisinde kurulan firma sayısının artış ivmesi, diğer<br />
sektörlerdeki artış ivmesinin önünde olması, önemli bir eğilime işaret etmektedir.<br />
Dönemler itibariyle taşıma ve depolama grubu değerlendirildiğinde sektörün 17<br />
grup içerisindeki 1990 sonrası dönemde 1960’lardan itibaren % 3 olan payının<br />
1990–2002 arası dönemde % 4’e yükseldiği görülmektedir.<br />
Turizm grubunda kurulan firmaların 1990 yılıyla birlikte önemli bir artış trendine<br />
girdiği ve 1998 yılında en üst seviyesine ulaşan bu trendin 1990–2002 yılları<br />
arasında tüm gruplarda kurulan firmalar arasında diğer on yıllık periyotlarda aldığı<br />
% 3’lük payı % 5’e kadar çıkardığı görülmektedir.<br />
Eğitim grubuna dahil firmaların 1980’e kadar % 1’in altında pay aldığı, 1980<br />
sonrası dönemde ise özellikle devletin yaptığı yasal düzenlemeler ile özel sektörün<br />
eğitim alanından pay alma koşullarının kolaylaştırılması paralelinde oranın<br />
yükseldiği görülmektedir. Eğitim grubunda kurulan firmaların sayısı 1997 yılında<br />
en üst noktasına ulaşmış ve bu yıldan sonra düşüş başlamıştır.<br />
Dönemler itibariyle yapılan analiz sonuçlarına göre sağlık sektöründe kurulan<br />
firmaların kurulan tüm firmalar içerisindeki oranının en yüksek seviyesine % 4.8<br />
ile 1990–2002 yılları arasında ulaştığı görülmektedir. Bu pay 1960-1969,<br />
1970-1979 ve 1980-1989 yılları arasındaki dönemlerde yaklaşık % 3 olarak tespit<br />
edilmiştir. Bu oluşum 1990 sonrası özel sektörün sağlık hizmetleri üzerindeki payını<br />
arttırdığının göstergesi olarak değerlendirilebilir.<br />
Ağaç işleri grubu çatısı altında kurulan firmaların diğer 17 grup içerisinde aldıkları<br />
pay 1960 sonrasındaki bütün dönemlerde benzerlik göstermektedir. Sektör<br />
içerisindeki en temel dönüşüm ise kapsamında kurulan firmaların özellikle<br />
Karabağlar bölgesinde yığılmaları olmuştur.<br />
34
İki alt grubun bir arada ele alınması ile oluşturulan çeşitli maddeler ithalatı ve<br />
başka yerde sınıflandırılamayan ticaret grubu, iki alt grubu temelinde belirgin<br />
farklılıklar göstermektedir. Başka yerde sınıflandırılamayan ticaret grubu yıllar<br />
itibariyle kapsamında kurulan firma bazında artış göstermezken, 1980 sonrası çeşitli<br />
maddeler ithalatı grubu kapsamında faaliyet gösteren firmalarda artış gözlenmiştir.<br />
Yıllar itibarıyla istikrarsız bir seyir gösteren bu artışın ivmesi, 1989-94 yılları<br />
arasında yükselmiş, 1994 yılı sonrası duranlığa girmiş, 1999 yılı sonrası azalma<br />
trendi içerisine girmiştir. Grup kapsamında yıllar itibarıyla kurulan firma sayısının<br />
döviz kuru azalış ve yükselişleriyle doğrudan ilişki halinde olduğu sezilebilmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Sermayesinin Sektörel Farklılıkları Temelinde İstikrar Düzeyleri<br />
17 sektör altında kurulan firmalar faaliyet halinde kalma düzeyleri açısından<br />
irdelenerek aşağıdaki tablo hazırlanmıştır. Bu tablo sektörlerin istikrar düzeylerini,<br />
kapsamları altında kurulan firmaların devamlılıkları temelinde ortaya koymaktadır.<br />
Tablo 10.7 Sektörlere Göre Kurulan ve Faaliyet Halinde Olan Firmalar<br />
Sektörler<br />
Kurulan<br />
Firmalar<br />
Faaliyet Halinde<br />
Olan Firmalar<br />
Firmaların<br />
Faaliyet Halinde<br />
Kalma Yüzdeleri<br />
Ağaç İşleri Grubu 1.108 2.207 50,20<br />
Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 2.143 4.416 48,53<br />
Deri ve Ayakkabı Grubu 1.032 2.394 43,11<br />
Diğer 633 1.593 39,74<br />
Eğitim Grubu 453 762 59,45<br />
Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 4.301 9.294 46,28<br />
İnşaat Grubu 6.690 14.433 46,35<br />
Kimya - Plastik Grubu 872 1.651 52,82<br />
Konfeksiyon Tekstil Grubu 3.199 7.076 45,21<br />
Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 2.188 4.544 48,15<br />
Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Gr. 1.610 3.429 46,95<br />
Metal ve Madencilik Grubu 1.910 3.576 53,41<br />
Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Gr. 2.949 5.631 52,37<br />
Sağlık Grubu 1.862 3.089 60,28<br />
Taşıma ve Depolama Grubu 1.443 2.706 53,33<br />
Teknoloji Grubu 1.877 3.314 56,64<br />
Turizm Grubu 1.635 3.042 53,75<br />
Toplam 35.905 73.157 49,08<br />
<strong>İzmir</strong> Sermayesinin Sektörel Farlılıkları Temelinde Sermaye Büyüklüğü<br />
Sektörel farklılıklarına göre <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların<br />
sermaye yapılarının analizi, en yüksek sermaye derecesine sahip firmaların sektörler<br />
içerisinde bulunma oranları temelinde yapılarak aşağıdaki tablo oluşturulmuştur.<br />
35
Tablo 10.8 Sermaye Derecelerine Göre Firmaların, Sektörler İçerisinde Bulunma<br />
Oranları<br />
Sektörler<br />
Toplam Firma<br />
En Yüksek<br />
En Yüksek<br />
Sayısı<br />
Sermaye<br />
Sermaye<br />
Derecesine<br />
Mensup Firma<br />
Sayısı<br />
Derecesine Mensup<br />
Firmaların<br />
Bulunma Yüzdesi<br />
Ağaç İşleri Grubu 1.108 247 22,29<br />
Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr.<br />
2.143 496 23,15<br />
Deri ve Ayakkabı Grubu 1.032 279 27,03<br />
Diğer ‘Başka Yerde Sınıflandırılamayan<br />
Gruplar’<br />
633 223 35,23<br />
Eğitim Grubu 453 97 21,41<br />
Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 4.301 959 22,30<br />
İnşaat Grubu 6.690 1.084 16,20<br />
Kimya - Plastik Grubu 872 230 26,38<br />
Konfeksiyon Tekstil Grubu 3.199 799 24,98<br />
Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 2.188 624 28,52<br />
Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 1.610 270 16,77<br />
Metal ve Madencilik Grubu 1.910 424 22,20<br />
Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 2.949 715 24,25<br />
Sağlık Grubu 1.862 282 15,15<br />
Taşıma ve Depolama Grubu 1.443 287 19,89<br />
Teknoloji Grubu 1.877 297 15,82<br />
Turizm Grubu 1.635 297 18,17<br />
Toplam 35.905 7.610 21,19<br />
Tablodan izlenebildiği gibi başka yerde sınıflandırılamayan gruplar başlığı altında<br />
bulunan çeşitli maddeler ithalatı alt grubu kapsamında kurulan firmalar sermaye<br />
büyüklüğü açısından en öndedir. Bu grubu mali aracı kuruluşlar grubu<br />
izlemektedir. Sektörler arasında içlerinde barındırdıkları firma sayısı açısından önde<br />
gelen inşaat ve gıda sektörlerinin en büyük sermaye derecesine mensup<br />
firmaları bulundurma oranının düşük olması dikkat çekicidir. Ayrıca teknoloji ve<br />
sağlık grubu, sermaye büyüklüğü açısından güçlü firmaları diğer gruplara kıyasla<br />
daha az oranda bulundurmalarına rağmen, istikrar düzeyleri temelinde diğer<br />
gruplara kıyasla daha olumlu bir yapı içerisinde bulunmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü İçerisinde Kurulan Firmaların Yıllara Göre Yoğunluğu<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan 73.157 adet firmanın, kurulmuş<br />
oldukları yıllar temelinde dağılımı aşağıdaki grafikte verilmektedir.<br />
36
<strong>İzmir</strong> sermayesi sektörel çeşitliğini ithal ikamesine dayalı ekonomik model altında<br />
oluşturmuştur. 1960’larda çeşitlenmeye başlayan sektörel yapılanmanın,<br />
1970’ler ile birlikte giderek yerleşmesi ve <strong>İzmir</strong>’in aldığı büyük göçe bağlı olarak artan<br />
nüfusu dolayısıyla iç pazar potansiyelinin büyümesinin etkisiyle, özellikle 1970’lerde<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde yer seçen firmaların sayısı artmıştır.<br />
Türkiye genelinde ithalata yönelik birikim rejiminin tıkanması dolayısıyla 1980<br />
sonrası egemen yeni liberal politikalara dayalı ihracata yönelik büyüme modeline<br />
geçilmesiyle, 1980 öncesi oluşmuş olan sektörel çeşitlilik temelinde, <strong>İzmir</strong> içerisinde<br />
kurulan firma sayısındaki artış ivmesi sürmüştür. (İthal ikamesine yönelik ekonomik<br />
modelin krize girdiği 1979 ve 1980 yıllarında <strong>İzmir</strong>’de kurulan firma sayısındaki artış<br />
durmasına rağmen belirgin bir düşüş göstermemiştir.)<br />
Şekil 10.2 Yıllara Göre Kurulan Firma Yoğunluğu<br />
YILLARA GÖRE KURULAN FİRMA YOĞUNLUĞU<br />
7000<br />
Sum of adet<br />
6000<br />
5000<br />
4000<br />
Total<br />
3000<br />
2000<br />
1000<br />
0<br />
1<br />
1945<br />
1946<br />
1947<br />
1948<br />
1949<br />
1950<br />
1951<br />
1952<br />
1953<br />
1954<br />
1955<br />
1956<br />
1957<br />
1958<br />
1959<br />
1960<br />
1961<br />
1962<br />
1963<br />
1964<br />
1965<br />
1966<br />
1967<br />
1968<br />
1969<br />
1970<br />
1971<br />
1972<br />
1973<br />
1974<br />
1975<br />
1976<br />
1977<br />
1978<br />
1979<br />
1980<br />
1981<br />
1982<br />
1983<br />
1984<br />
1985<br />
1986<br />
1987<br />
1988<br />
1989<br />
1990<br />
1991<br />
1992<br />
1993<br />
1994<br />
1995<br />
1996<br />
1997<br />
1998<br />
1999<br />
2000<br />
2001<br />
2002<br />
Kurulus_Yili<br />
1980 sonrası egemen olan yeni liberal politikalar temelli ihracata yönelik birikim<br />
rejiminin, uluslararası pazarda avantajını arttırma amacı doğrultusunda, iş gücü<br />
maliyetlerini ucuz ücret politikaları aracılığıyla aşağıda tutmasının getirisi olarak,<br />
1980’lerin ikinci yarısından itibaren iç piyasanın tıkanma sürecine girdiği söylemi,<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde 1986 yılı sonrası kurulan firma sayısının<br />
artmamasının temel nedenlerinden biri olarak görülmektedir. Politik ve ekonomik<br />
olarak sınırına dayanan bu oluşum, 1989 yılında ülkenin mali piyasalarının da 1980<br />
yılı sonrası girilen dışa açılma süreci paralelinde uluslararası piyasalara açılması ile<br />
aşılmaya çalışılmıştır. Bu yeni düzenleme sayesinde alınan dış krediler bağlamlı<br />
olarak ücretlerin yükseltilmesi, 1990’ların başından 1994 yılı krizine kadar iç<br />
piyasayı spekülatif bir şekilde hareketlendirmiştir. Ancak 1994 krizinin etkisini bir<br />
37
iki yıl içerisinde göstermeye başlaması, 1999 ve 2001 krizlerinin hızlandırıcı<br />
etkisi ile şekillenen 1990’ların ikinci yarısının istikrarsız ortamı içerisinde,<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firma sayısında hızlı bir azalış yaşanmış<br />
olduğu grafikten izlenebilmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Sermayesinin Faaliyet Durumları ve Sermaye Dereceleri Temelinde Genel<br />
Analizi<br />
<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından firmalar sermaye dereceleri temelinde altı grup altında<br />
toplanmıştır. İZTO tarafından “fevkalade” olarak belirlenen yüksek sermaye<br />
derecesine mensup firmalar en yüksek olarak ifade edilmiş, 5 milyar ve üstü<br />
sermayeye haiz olanları kapsamaktadır. Büyükten küçüğe doğru ise diğer firmalar; 1.<br />
derece, 2. derece, 3. derece, 4. derece ve 5. derece olarak sınıflandırılmıştır. 1. derece<br />
firmaların sermaye dilimi 5 milyar-800 milyon, 2. derecenin 800-100 milyon, 3.<br />
derenin 100-25 ve 4. derecenin ise 25-10 milyon arası sermayesi bulunmaktadır. En<br />
alt derecenin ise sermaye dilimi 10 milyon ve altı olarak Odaya deklare edilmiştir.<br />
Firmaların faaliyet durumları ise, faaliyet halinde bulunan firmalar için faal, faaliyet<br />
halinde olmayan ancak fiili olarak üye kayıtları ticaret odasınca silinmemiş firmalar<br />
için gayri faal ve faaliyet dışı kalmış kayıtları da ticaret odası üye kayıtlarından<br />
silinmiş firmalar için terk olarak tanımlanmıştır. Bu bağlam içerisinde <strong>İzmir</strong><br />
Büyükşehir Bütünü içerisinde yer seçmiş firmaların analiz edilmesi, sermaye<br />
yapısının niteliği hakkında fikir vermektedir. Aşağıdaki grafikte firmalar, sermaye<br />
dereceleri temelinde faaliyet durumları da göz önünde tutularak gruplandırılmıştır.<br />
Şekil 10.3 Firmaların Sermaye Derecelerine Göre Faaliyet Durumları<br />
FİRMALARIN SERMAYE DERECELERİNE GÖRE FAALİYET DURUMLARI<br />
14.000<br />
12.000<br />
11.476<br />
12.379<br />
Adet Toplamı<br />
10.000<br />
8.000<br />
6.000<br />
4.000<br />
2.000<br />
0<br />
9.391<br />
7.610<br />
6.539<br />
4.712<br />
2.280<br />
2.823<br />
1.494<br />
567<br />
3.863<br />
2.436<br />
2.868<br />
2.087<br />
1.075<br />
697 860<br />
Fevkalade 1. 2. 3. 4. 5.<br />
Firmaların Sermaye Derecesi Faal Gayrı Faal Terk<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların 2002 yılı itibarıyla % 49’u<br />
faaliyet halindedir. Firmaların faaliyet halinde kalma oranı, firmaların<br />
sermaye büyüklüğü oranında artmaktadır. Halen faaliyet halinde olan firmaların<br />
38
% 21’i (7610 adet) en yüksek sermaye derecesine sahip firmalardan, % 26’sı (9391<br />
adet) 1. derece, % 32’si (11476 adet) 2. derece, % 11’i (3863 adet) 3. derece, % 2’si<br />
(697 adet) 4. derece, % 8’i (2868 adet) 5. derece sermaye dercesine sahip firmalardan<br />
oluşmaktadır. Faaliyet durumlarına bakılmaksızın <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü<br />
içerisinde kurulan tüm firmaların % 30’unun en küçük sermaye derecesi olan<br />
5. derece sermaye grubuna mensup olması da, iflas mekanizmasının küçük<br />
sermaye grupları üzerinde etkili olduğunu açık olarak ortaya koyan bir veridir.<br />
<strong>İzmir</strong> Sermayenin Mekansal Dağılımı<br />
<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> veri tabanında bulunan 73.158 adet firmanın <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />
Bütünü içerisindeki dağılımı bu sınırlar içerisinde kalan ilçeler temelinde<br />
irdelenmiştir.<br />
Şekil 10.4 <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü İçerisinde Kurulan Firmaların Faalliyet<br />
Durumları Temelinde Mekansal Dağılımları<br />
25.000<br />
İZMİR BÜYÜKŞEHİR BÜTÜNÜ İÇERİSİNDE KURULAN FİRMALARIN<br />
FAALİYET DURUMLARI TEMELİNDE MEKANSAL DAĞILIMLARI<br />
20.000<br />
19.555<br />
Adet Toplamı<br />
15.000<br />
10.000<br />
5.000<br />
0<br />
11.641<br />
13.762<br />
6.372<br />
1.924<br />
2.303<br />
3.475<br />
5.224<br />
1.993<br />
2.684<br />
942 1.280<br />
977<br />
542<br />
Konak Bornova Buca Gaziemir Karşıyaka Çiğli Balçova<br />
Narlıdere<br />
Güzelbahçe<br />
Yöre<br />
Faal Gayrı Faal Terk<br />
484<br />
Konak<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 62’si ( 44.958 adet) Konak<br />
İlçesi idari sınırları içerisinde kurulmuştur. Faaliyet halinde olan firmalar<br />
açısından Konak İlçesi, <strong>İzmir</strong>’de kurulan firmaların % 53’ünü (19.555 adet<br />
firma) barındırmaktadır. Bu durum Konak İlçesi sınırları içerisinde yer seçen<br />
sermayenin <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla daha düşük istikrar düzeyine sahip olduğunu<br />
göstermektedir. Nitekim <strong>İzmir</strong> geneli içerisinde kurulan firmaların faaliyet halinde<br />
kalma oranı % 49 iken, Konak İlçesi sınırları içerisinde bu oran % 43’e düşmektedir.<br />
Konak İlçesinde yer seçen firmalar, <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde bulunan en<br />
büyük sermaye sahip firmaların % 54’ünü (4.180 adet firma) oluşturmaktadır. Konak<br />
İlçesi kapsamında faaliyet halinde bulunan firmaların ise % 21’i (4.180 adet firma) en<br />
39
yüksek sermayeye sahip firmalardan oluşmaktadır. <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü<br />
içerisinde faaliyet halinde bulunan firmalar içerisindeki en küçük sermaye derecesi<br />
olan 5.dereceye mensup firmaların ise yine % 54’ü Konak İlçesi sınırları içerisinde yer<br />
seçmiştir. Konak ilçesinde bulunan firmaların ise % 8’i en düşük sermaye derecesine<br />
mensuptur. Bu oran <strong>İzmir</strong> geneli içerisinde yine % 8 olarak tespit edilmiştir. Bu<br />
veriler Konak İlçesi sınırları içerisinde yer seçen sermayenin büyüklük kıstası<br />
bağlamında <strong>İzmir</strong> geneli ile paralellik gösterdiği sonucunu vermektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyüksehir Bütününün en büyük ilçesi konumundaki Konak, şehir merkezini<br />
de kapsamaktadır. <strong>İzmir</strong> geneli içerisinde kurulan firmaların % 38’i bu merkez<br />
içerisinde kurulmuştur. Halen faal olan firmalar içerisinde ise bu oran<br />
% 32’ye düşmektedir. Faaliyet halinde olan firmalar temelinde şehir merkezinin<br />
taşıdığı firma sayısı bazında payının azalması şehir merkezinde yer seçen firmaların<br />
istikrar düzeyinin düşüklüğü ile ilişkili olarak algılanmalıdır. Nitekim şehir<br />
merkezinde kurulan firmaların faaliyet halinde kalma oranı % 40’tır. Bu oran<br />
<strong>İzmir</strong> genelinin altında olduğu gibi, Konak İlçesi bütünününde de altındadır.<br />
Yukarıda aktarılan veriler ışığında şehir merkezinin, <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü<br />
içerisinde önemini kaybetme süreci içerisinde olduğu söylenebilir. Ancak halen <strong>İzmir</strong><br />
sermayesinin önemli bir bölümü şehir merkezi içerisinde yer almaktadır. Bölge bazı<br />
sektörler açısından temel yer seçim alanı olarak öne çıkmaktadır. Bu sektörleri<br />
açarsak; mali aracı kuruluşlar grubu kapsamında faaliyet halinde olan<br />
firmaların % 50’si, medya basım yayın ve kırtasiye grubu kapsamında<br />
faaliyet gösteren firmaların % 50’si, sağlık grubu kapsamında faaliyet<br />
gösteren firmaların % 50’si (yoğunluklu olarak Kahramanlar semtinde), teknoloji<br />
grubu kapsamında faaliyet göstern firmaların % 48’i (yoğunluklu olarak<br />
Çankaya semtinde), eğitim grubu kapsamında faaliyet gösteren firmaların % 39’u,<br />
tekstil ve konfeksiyon grubu kapsamında faaliyet gösteren firmaların özellikle ticaret<br />
sektörü yoğunluklu olmak üzere % 44’ü, deri ve ayakkabıcılık grubu kapsamında<br />
faaliyet gösteren firmaların % 39’u (yoğunluklu olarak ayakkabıcılık sektörü firmaları<br />
Kemeraltı’nda, dericilik sektörü firmaları Basmane civarında) şehir merkezi içerisinde<br />
bulunmaktadır.<br />
Konak İlçesi sınırları içerisinde sermaye yoğunluğu açısından öne çıkan bir diğer<br />
bölge Yenişehir’dir. <strong>İzmir</strong> şehir merkezi içerisinde faaliyet halinde olan<br />
firmaların % 6’sı Yenişehir’de bulunmaktadır. Bölge kapsamında kurulan<br />
firmaların % 55’inin faaliyet halinde kalması Yenişehir’in sermaye istikrarı<br />
açısından <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla daha olumlu bir mekan parçası olduğunu<br />
göstermektedir. Ayrıca Yenişehir’de yer seçen firmaların sermaye büyüklüğü kıstası<br />
açısından da, <strong>İzmir</strong> genel ortalamasının üzerinde bir oluşum gösterdiği saptanmıştır.<br />
(Bölgede yer seçen firmaların % 27’si en yüksek derecesine mensuptur.) Bölgede<br />
yoğunluklu olarak gıda ve tarım ürünleri grubu ile sıhhi tesisatçılar, yapı<br />
malzemeleri ve asansör, elektrik, ısıtma, soğutma, klimacılık gibi bina donanım<br />
teçhizatında uzmanlaşmış firmalar yoğunluklu olmak kaydıyla inşaat grubu yer<br />
seçmiştir.<br />
Konak ilçesi sınırları içerisinde özellikle belirli bir sektör kapsamında gelişim<br />
göstermiş mekan parçalarına en iyi örnek Karabağlar bölgesidir. Karabağlar, <strong>İzmir</strong><br />
40
Büyükşehir Bütünü içerisinde ağaç işleri sektöründe faaliyet gösteren<br />
firmaların % 21’ini barındırmaktadır. Konak İlçesi idari sınırları içerisinde<br />
olmamasına rağmen coğrafi ve sektörel yapı, dolayısıyla Karabağlar ile yoğun ilişki<br />
içerisinde olması nedeniyle Buca Seyhan Mahallesi de değerlendirilmeye<br />
sokulduğunda oran % 35’e yükselmektedir. Ayrıca Mersinli semti kapsadığı Birinci<br />
Sanayi Bölgesinin de etkisi ile otomotiv grubu firmalarının önde gelen yer seçim<br />
alanlarından biri olarak belirmektedir. Yeşildere mevkiinde dericilik sektörü<br />
kapsamında yer seçen firmaların, Yeşildere Islah Projesi kapsamında tahliye edilmesi,<br />
bu mekanı deri sektörünün önde gelen yer seçim alanı olmaktan çıkarmıştır.<br />
Konak ilçesi bir bütün olarak ele alınıp, sınırları içerisinde faaliyet halinde bulunan<br />
firmaların sektörel farklılıkları temelli dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda<br />
aktarılmaktadır. Tabloda ayrıca Konak ilçesinde yer seçen sermayenin sektörel<br />
yapısının <strong>İzmir</strong> geneli ile karşılaştırmalı analizinin yapılabilmesi amacıda<br />
güdülmüştür.<br />
Tablo 10.9 Konak İlçesinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve <strong>İzmir</strong> Genelindeki<br />
Durumları<br />
Sektörler<br />
Konak<br />
İlçesi<br />
Sektörün<br />
Bulunma<br />
Yüzdesi<br />
<strong>İzmir</strong><br />
Geneli<br />
Sektörün<br />
Bulunma<br />
Yüzdesi<br />
Ağaç İşleri Grubu 446 2,28 1.108 3,09<br />
Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 1.195 6,11 2.143 5,97<br />
Deri ve Ayakkabı Grubu 539 2,76 1.032 2,87<br />
Diğer 331 1,69 634 1,77<br />
Eğitim Grubu 248 1,27 453 1,26<br />
Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 2.154 11,02 4.301 11,98<br />
İnşaat Grubu 3.409 17,43 6.690 18,63<br />
Kimya - Plastik Grubu 424 2,17 872 2,43<br />
Konfeksiyon Tekstil Grubu 1.964 10,04 3.199 8,91<br />
Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 1.430 7,31 2.188 6,09<br />
Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 1.129 5,77 1.610 4,48<br />
Metal ve Madencilik Grubu 905 4,63 1.910 5,32<br />
Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 1.168 5,97 2.949 8,21<br />
Sağlık Grubu 1.214 6,21 1.862 5,19<br />
Taşıma ve Depolama Grubu 700 3,58 1.443 4,02<br />
Teknoloji Grubu 1.309 6,69 1.877 5,23<br />
Turizm Grubu 990 5,06 1.635 4,55<br />
Toplam 19.555 100,00 35.906 100,00<br />
Bornova<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 14’ü Bornova İlçesi<br />
içerisinde yer seçmiştir. Halen faaliyet halinde bulunan firmalar temelinde ise bu<br />
41
oran % 18’e yükselmektedir. İki oran arasındaki farktan da görüldüğü gibi Bornova<br />
İlçesi sınırları içerisinde yer seçen firmaların genel istikrar düzeyi <strong>İzmir</strong> genelinin<br />
üzerindedir. Nitekim bölgede kurulan firmaların faaliyet halinde kalma oranları da<br />
% 60 olarak tespit edilmiştir. ( <strong>İzmir</strong> geneli: % 49).<br />
Bornova ilçesi kapsamında faaliyet halinde olan firmalar içerisinde, en büyük<br />
sermaye derecesine sahip firmaların oranı % 23’tür. <strong>İzmir</strong> genelinde aynı oranın % 21<br />
olduğu göz önüne alındığında Bornova’da yer seçen sermayenin büyüklük kriteri<br />
açısından <strong>İzmir</strong> genel ortalamasına kıyasla daha güçlü bir yapı teşkil ettiği<br />
anlaşılmaktadır.<br />
Bornova İlçesi bir bütün olarak ele alınıp, sınırları içerisinde faaliyet halinde bulunan<br />
firmaların “sektörel farklılıklar bazlı” dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda<br />
aktarılmaktadır. Tabloda Bornova ilçesinde yer seçen sermayenin sektörel yapısının<br />
<strong>İzmir</strong> geneli ile karşılaştırmalı analizinin yapılabilmesi amacı da güdülmüştür.<br />
Tablo 10.10 Bornova İlçesinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve <strong>İzmir</strong><br />
Genelindeki Durumları<br />
Sektörler<br />
Bornova<br />
İlçesi<br />
Sektörün<br />
Bulunma<br />
Yüzdesi<br />
<strong>İzmir</strong><br />
Geneli<br />
Sektörün<br />
Bulunma<br />
Yüzdesi<br />
Ağaç İşleri Grubu 153 2,40 1.108 3,09<br />
Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 294 4,61 2.143 5,97<br />
Deri ve Ayakkabı Grubu 362 5,68 1.032 2,87<br />
Diğer 58 0,91 634 1,77<br />
Eğitim Grubu 39 0,61 453 1,26<br />
Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 719 11,28 4.301 11,98<br />
İnşaat Grubu 948 14,88 6.690 18,63<br />
Kimya - Plastik Grubu 214 3,36 872 2,43<br />
Konfeksiyon Tekstil Grubu 580 9,10 3.199 8,91<br />
Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 238 3,74 2.188 6,09<br />
Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 210 3,30 1.610 4,48<br />
Metal ve Madencilik Grubu 460 7,22 1.910 5,32<br />
Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 1.016 15,94 2.949 8,21<br />
Sağlık Grubu 211 3,31 1.862 5,19<br />
Taşıma ve Depolama Grubu 460 7,22 1.443 4,02<br />
Teknoloji Grubu 225 3,53 1.877 5,23<br />
Turizm Grubu 185 2,90 1.635 4,55<br />
Toplam 6.372 100,00 35.906 100,00<br />
Yukarıdaki dağılımdan Bornova İlçesinin bazı sektörlerde <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla<br />
ön plana çıkmış olduğu görülmektedir. Deri ve ayakkabıcılık grubu firmaları<br />
özellikle Işıkkent’te kurulan Ayakkabıcılar Sitesinin de etkisi ile, konfeksiyon ve<br />
tekstil grubu firmaları Çamdibi’nde kurulan Manifaturacılar ve Tekstilciler Sitesinin<br />
etkisi ile, taşıma ve depolama grubu firmaları Pınarbaşı’nda bulunan Ambarlar ve<br />
Nakliyeciler Sitesi etkisi ile, metal grubu Doğanlar Mahallesi sınırları içerisinde<br />
bulunan Hurdacılar Sitesi ve Çamdibi’nde bulunan Metal İşleri Sanayi Sitesinin etkisi<br />
42
ile, otomotiv grubu Bornova İlçesi sınırları içerisinde bulunan sanayi sitelerinin etkisi<br />
ile, kimya plastik grubu firmaları Bornova İlçesi’nin doğusunda ve özellikle Ankara<br />
Caddesi üzerinde yer seçmelerinin etkisi ile Bornova İlçesinde, <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />
Bütünü genelinde bulunma düzeylerinin üzerinde yer seçmişlerdir.<br />
Bornova İlçesi içerisinde özellikle son on yılda belirli sektörlerde faaliyet göstermek<br />
amacıyla oluşturulan siteler önemli mekan parçaları olarak öne çıkmışlardır. Bornova<br />
ilçesinin güneyinde ve doğusunda bulunan bölgeler üzerinde, gerek oluşturulan<br />
siteler içerisinde, gerekse dışarısında olmak üzere, özellikle şehir merkezinden<br />
uzaklaşma eğilimi içerisinde olan sektörler yoğun gelişim içerisinde bulunmaktadır.<br />
Karşıyaka<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 11’i (8.254 adet firma)<br />
Karşıyaka İlçesi sınırları içerisinde kurulmuştur. Kurulan firmaların ancak % 48’i<br />
(4.006 adet firma) faaliyet halindedir. En büyük sermaye yapısına sahip olduğu<br />
<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından belirlenmiş firmaların, bölge kapsamında faaliyet<br />
halinde olan firmaların % 15’ini (<strong>İzmir</strong> geneli % 21) oluşturmasından da anlaşılacağı<br />
gibi, Karşıyaka İlçesi orta büyüklükte sermaye yapısı ağırlıklı bir oluşum<br />
göstermektedir.<br />
Karşıyaka İlçesi bir bütün olarak ele alınıp, sınırları içerisinde faaliyet halinde<br />
bulunan firmaların sektörel farklılıkları temelli dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda<br />
aktarılmaktadır. Tabloda Karşıyaka İlçesinde yer seçen sermayenin sektörel yapısının<br />
<strong>İzmir</strong> geneli ile karşılaştırmalı analizinin yapılabilmesi amaçlanmıştır.<br />
Tablo 10.11 Karşıyaka İlçesinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve <strong>İzmir</strong><br />
Genelindeki Durumları<br />
Sektörler<br />
Karşıyaka<br />
İlçesi<br />
Sektörün<br />
Bulunma<br />
Yüzdesi<br />
<strong>İzmir</strong><br />
Geneli<br />
Sektörün<br />
Bulunma<br />
Yüzdesi<br />
Ağaç İşleri Grubu 114 2,85 1.108 3,09<br />
Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 301 7,51 2.143 5,97<br />
Deri ve Ayakkabı Grubu 52 1,30 1.032 2,87<br />
Diğer 35 0,87 634 1,77<br />
Eğitim Grubu 85 2,12 453 1,26<br />
Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 540 13,48 4.301 11,98<br />
İnşaat Grubu 1.071 26,73 6.690 18,63<br />
Kimya - Plastik Grubu 51 1,27 872 2,43<br />
Konfeksiyon Tekstil Grubu 288 7,19 3.199 8,91<br />
Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 235 5,87 2.188 6,09<br />
Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 128 3,20 1.610 4,48<br />
Metal ve Madencilik Grubu 164 4,09 1.910 5,32<br />
Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 238 5,94 2.949 8,21<br />
Sağlık Grubu 222 5,54 1.862 5,19<br />
Taşıma ve Depolama Grubu 104 2,60 1.443 4,02<br />
Teknoloji Grubu 162 4,04 1.877 5,23<br />
43
Turizm Grubu 216 5,39 1.635 4,55<br />
Toplam 4.006 100,00 35.906 100,00<br />
Tablodan, Karşıyaka İlçesinin bazı sektörlerde <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla ön plana çıkmış<br />
olduğu görülmektedir. Karşıyaka’da inşaat sektöründe <strong>İzmir</strong> genel ortalamasının<br />
oldukça üzerinde firma bulundurmaktadır. Bu durum Karşıyaka Bölgesindeki<br />
konut sakinlerinin konutları üzerindeki yenileme talepleri doğrultusunda<br />
anlamlandırılabilir. İnşaat grubunun bina onarım alt grubu kapsamında faaliyet<br />
göstermek amacıyla kurulan firmaların bölge içerisindeki yoğunluğu bu yaklaşımı<br />
desteklemektedir. Karşıyaka İlçesi sınırları içerisinde oluşan yeni yerleşim birimleri<br />
de inşaat grubunun öne çıkmasını nedenleyen bir diğer oluşumdur. Ayrıca<br />
Karşıyaka’da dayanıklı ve lüks tüketim malları grubunun, eğitim grubunun,<br />
gıda ve tarım ürünleri grubunun ve sağlık grubunun <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla<br />
daha ön planda oldukları görülmektedir. Bu oluşum da, Karşıyaka’nın<br />
içerisinde barındırdığı nüfusun tüketim alışkanlıklarını iç bünyesinde karşılama<br />
eğilimi üzerinden anlamlandırılabilir. Nitekim sayılan sektörler daha çok<br />
bulundukları bölge pazarını kullanma eğilimi diğer gruplara kıyasla genel olarak<br />
yüksek sektörlerdir. Turizm grubu ise özellikle Bostanlıda 1990’lar sonrası kurulan<br />
firmaların etkisi ile önemini arttırmıştır.<br />
Çiğli<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 2’si (1647 adet<br />
firma) Çiğli İlçesi'nde yer seçmiştir. Halen faaliyet halinde olan firmalar temelinde<br />
ise oran % 3’e çıkmaktadır. Bu durum Çiğli İlçesi sınırları içerisinde kurulan<br />
firmaların % 74’ünün faaliyet halinde olması sonucudur. Sermaye büyüklüğü<br />
kriteri bağlamlı irdelemede ise Çiğli Bölgesi’nde faaliyet gösteren firmaların % 32’sinin<br />
(<strong>İzmir</strong> geneli ortalaması % 21) İZTO’nun sınıflandırılması temelinde en büyük<br />
sermaye derecesine sahip firmalardan oluştuğu tespit edilmiştir. Bölgede kurulan<br />
firmaların önemli bir kısmının sanayi sektörü kapsamında faaliyet göstermek<br />
amacıyla kurulması ve bu firmaların sermaye yapısı dolayısıyla daha güçlü ve<br />
istikrarlı olması yukarıdaki verileri etkileyen temel etkenlerin başında gelmektedir.<br />
Çiğli İlçesi bir bütün olarak ele alınıp, sınırları içerisinde faaliyet halinde bulunan<br />
firmaların sektörel farklılıkları temelli dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda<br />
aktarılmaktadır. Tabloda ayrıca Çiğli İlçesinde yer seçen sermayenin sektörel<br />
yapısının <strong>İzmir</strong> geneli ile karşılaştırmalı analizinin yapılabilmesi amacı da<br />
güdülmüştür.<br />
Tablo 10.12 Çiğli İlçesinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve <strong>İzmir</strong> Genelindeki<br />
Durumları<br />
Sektörler<br />
Çiğli<br />
İlçesi<br />
Sektörün<br />
Bulunma<br />
Yüzdesi<br />
<strong>İzmir</strong><br />
Geneli<br />
Sektörün<br />
Bulunma<br />
Yüzdesi<br />
Ağaç İşleri Grubu 39 3,20 1.108 3,09<br />
Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 64 5,25 2.143 5,97<br />
Deri ve Ayakkabı Grubu 25 2,05 1.032 2,87<br />
44
Diğer 13 1,07 634 1,77<br />
Eğitim Grubu 15 1,23 453 1,26<br />
Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 151 12,40 4.301 11,98<br />
İnşaat Grubu 223 18,31 6.690 18,63<br />
Kimya - Plastik Grubu 53 4,35 872 2,43<br />
Konfeksiyon Tekstil Grubu 119 9,77 3.199 8,91<br />
Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 59 4,84 2.188 6,09<br />
Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 31 2,55 1.610 4,48<br />
Metal ve Madencilik Grubu 99 8,13 1.910 5,32<br />
Otomotiv - Akaryakıt ve Benzeri Grubu 145 11,90 2.949 8,21<br />
Sağlık Grubu 31 2,55 1.862 5,19<br />
Taşıma ve Depolama Grubu 44 3,61 1.443 4,02<br />
Teknoloji Grubu 59 4,84 1.877 5,23<br />
Turizm Grubu 48 3,94 1.635 4,55<br />
Toplam 1.218 100,00 35.906 100,00<br />
Çiğli içerisinde yer seçen firmaların sektörel dağılımları genel olarak <strong>İzmir</strong><br />
Büyükşehir Bütününde görülen genel dağılım ile paralellik göstermektedir. Bölge,<br />
<strong>İzmir</strong> şehrinin kuzey çıkış noktası olan Anadolu Caddesi üzerinde ve Ata Küçük<br />
Sanayi Bölgesinde yer seçen otomotiv ve akaryakıt grubu firmaları dolayısıyla<br />
ilgili sektörde <strong>İzmir</strong> genel ortalamasının üzerine çıkmaktadır. Ayrıca Bölge<br />
içerisinde bulunan Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin bulunması da bu sektörel<br />
dağılımda belirleyici olmaktadır. Kimya ve plastik grubu ve metal madencilik<br />
gruplarının <strong>İzmir</strong> genelinin üzerinde olması da bu bağlam içerisinde<br />
değerlendirilmelidir.<br />
Buca - Gaziemir<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 5’i (3321 adet firma) yer<br />
seçmiştir. Bölgede kurulan firmaların % 61’inin (<strong>İzmir</strong> geneli ortalaması % 49) faaliyet<br />
halinde olması dolayısıyla ilçe, faaliyet halinde olan firmalar temelinde ise <strong>İzmir</strong><br />
Büyükşehir Bütünü içerisinde bulunan firmaların % 6’sını barındırmaktadır.<br />
Bulundurduğu firmaların sermaye büyüklük kriteri bağlamında <strong>İzmir</strong> geneline<br />
kıyasla daha zayıf bir oluşum içerisinde oldukları görülmektedir. Nitekim Buca<br />
İlçesi’nde faaliyet halinde olan firmaların ancak % 14’ü en üst seviyedeki<br />
sermaye derecesine mensup firmalardan oluşmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde kurulan firmaların % 3’ü (2.073 adet<br />
firma) Gaziemir’de yer seçmiştir. Faaliyet halinde olan firmalar bazında ise oran<br />
% 4’e (1.450 adet firma) yükselmektedir. Nitekim bölgede kurulan firmaların faaliyet<br />
halinde kalma oranı % 70’dir. Bölgede yer seçen firmaların sermaye yapıları güçlülük<br />
kriteri açısından analiz edildiğinde ise Gaziemir’in <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla daha<br />
güçlü bir oluşum içerisinde olduğu görülmektedir. İçerisinde barındırdığı<br />
firmaların % 31’inin en yüksek sermayeye sahip firmalardan oluşması da bu<br />
durumun bir göstergesidir.<br />
45
Buca ve Gaziemir İlçelerinin sınırları içerisinde, faaliyet halinde bulunan firmaların<br />
sektörel farklılıkları temelli dağılımı aşağıda oluşturulan tabloda aktarılmaktadır.<br />
Tabloda, Buca ve Gaziemir ilçelerinde yer seçen sermayenin sektörel yapısının <strong>İzmir</strong><br />
geneli ile karşılaştırmalı analizi yapılabilmektedir.<br />
Tablo 10.13 Buca ve Gaziemir İlçelerinde Yer Seçen Firmaların Sektörel ve<br />
<strong>İzmir</strong> Genelindeki Durumları<br />
Sektörler<br />
Buca<br />
İlçesi<br />
Sektörün<br />
Bulunma<br />
Yüzdesi<br />
Gaziemir Sektörün<br />
İlçesi Bulunma<br />
Yüzdesi<br />
<strong>İzmir</strong> Sektörün<br />
Geneli Bulunma<br />
Yüzdesi<br />
Ağaç İşleri Grubu 211 10,42 100 6,90 1.108 3,09<br />
Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Gr. 134 6,62 71 4,90 2.143 5,97<br />
Deri ve Ayakkabı Gr. 23 1,14 19 1,31 1.032 2,87<br />
Diğer 12 0,59 174 12,00 634 1,77<br />
Eğitim Grubu 36 1,78 12 0,83 453 1,26<br />
Gıda ve Tarım Ürünleri Gr. 356 17,58 151 10,41 4.301 11,98<br />
İnşaat Grubu 469 23,16 207 14,28 6.690 18,63<br />
Kimya – Plastik Grubu 38 1,88 73 5,03 872 2,43<br />
Konfeksiyon Tekstil Gr. 111 5,48 82 5,66 3.199 8,91<br />
Mali Aracı Kuruluşlar Gr. 98 4,84 67 4,62 2.188 6,09<br />
Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Gr. 40 1,98 33 2,28 1.610 4,48<br />
Metal ve Madencilik Gr. 122 6,02 101 6,97 1.910 5,32<br />
Otomotiv-Akaryakıt ve Benzeri Gr. 131 6,47 189 13,03 2.949 8,21<br />
Sağlık Grubu 73 3,60 30 2,07 1.862 5,19<br />
Taşıma ve Depolama Gr. 44 2,17 60 4,14 1.443 4,02<br />
Teknoloji Grubu 58 2,86 28 1,93 1.877 5,23<br />
Turizm Grubu 69 3,41 53 3,66 1.635 4,55<br />
Toplam 2.025 100,00 1.450 100,00 35.906 100,00<br />
Buca İlçesinin, özellikle Kaynaklar’da kurulan Yaş Sebze Meyve Hali ve Et Entegre<br />
Tesislerinin etkisi ile, gıda ve tarım ürünleri grubu kapsamında kurulan firmalar<br />
bazında <strong>İzmir</strong> genelinin üzerinde bir yığılım gösterdiği görülmektedir. Yeni gelişen<br />
konut bölgeleri ve yerleşik alanlarda görülen yenilemeler dolayısıyla da Buca İlçesi<br />
kapsamında inşaat grubunun da öne çıktığı görülmektedir. Ayrıca Buca Seyhan<br />
Mahallesinde, ağaç işleri sektörü kapsamında faaliyet gösteren firmaların yoğun<br />
olarak bulunması Buca genelinde bu sektörü ön plana çıkarmıştır.<br />
Gaziemir İlçesinde bulunan Ege Serbest Bölgesi içerisinde faaliyet gösteren firmaların<br />
özellikle hazırlanan tablo ve grafiklerde diğer grubu olarak tanımlanan ve başka yerde<br />
sınflandırılamayan grupların içerisinde bulunan çeşitli maddeler ithalatı alt grubu<br />
kapsamında faaliyet göstermeleri sebebiyle Gaziemir İlçesinde diğer grubu ön plana<br />
çıkmaktadır.<br />
46
Batı Bölgesi (Balçova–Narlıdere-Güzelbahçe)<br />
<strong>İzmir</strong> genelinde kurulan firmaların % 3’ü (2.306 adet firma), <strong>İzmir</strong> Büyükşehir<br />
Bütününün batısında bulunan üç ilçede yer seçmiştir. Yöre, faaliyet halinde bulunan<br />
firmalar bazında ise, <strong>İzmir</strong> geneli kapsamındaki firmaların % 4’ünü<br />
bulundurmaktadır. Bölge kapsamında kurulan firmaların faaliyet halinde kalma<br />
oranının % 55 olması, iki oran arasındaki farkı açıklamaktadır. İstikrar düzeyi<br />
açısından <strong>İzmir</strong> genelinin üzerinde bir oluşum gösterdiği söylenebilecek olan Batı<br />
kesiminin firmaları sermaye büyüklüğü bağlamında ise, <strong>İzmir</strong> geneline kıyasla zayıf<br />
bir oluşum göstermektedir.<br />
Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe ilçelerinin bir bütün olarak ele alınması ile<br />
oluşturulan Batı Bölgesi sınırları içerisinde faaliyet halinde bulunan firmaların<br />
sektörel farklılıkları temelli dağılımı, aşağıda oluşturulan tabloda aktarılmaktadır.<br />
Tablo 10.14 Batı Bölgesinde (Balçova, Narlıdere ve Güzelbahçe İlçelerinde) Yer<br />
Seçen Firmaların Sektörel ve <strong>İzmir</strong> Genelindeki Durumları<br />
Sektörler<br />
Batı<br />
Bölgesi<br />
Sektörün<br />
Bulunma<br />
Yüzdesi<br />
<strong>İzmir</strong><br />
Geneli<br />
Sektörün<br />
Bulunma<br />
Yüzdesi<br />
Ağaç İşleri Grubu 45 3,52 1.108 3,09<br />
Dayanıklı ve Lüks Tüketim Malları Grubu 84 6,56 2.143 5,97<br />
Deri ve Ayakkabı Grubu 12 0,94 1.032 2,87<br />
Diğer 11 0,86 634 1,77<br />
Eğitim Grubu 18 1,41 453 1,26<br />
Gıda ve Tarım Ürünleri Grubu 230 17,97 4.301 11,98<br />
İnşaat Grubu 363 28,36 6.690 18,63<br />
Kimya-Plastik Grubu 19 1,48 872 2,43<br />
Konfeksiyon Tekstil Grubu 55 4,30 3.199 8,91<br />
Mali Aracı Kuruluşlar Grubu 61 4,77 2.188 6,09<br />
Medya Basım Yayın ve Kırtasiye Grubu 39 3,05 1.610 4,48<br />
Metal ve Madencilik Grubu 59 4,61 1.910 5,32<br />
Otomotiv-Akaryakıt ve Benzeri Grubu 62 4,84 2.949 8,21<br />
Sağlık Grubu 81 6,33 1.862 5,19<br />
Taşıma ve Depolama Grubu 31 2,42 1.443 4,02<br />
Teknoloji Grubu 36 2,81 1.877 5,23<br />
Turizm Grubu 74 5,78 1.635 4,55<br />
Toplam 1280 100,00 35.906 100,00<br />
Batı bölgesinde kurulan firmaların sektörel dağılımında, inşaat ve gıda-tarım ürünleri<br />
grubu yoğun yer seçme eğilimi göstermektedir. Bu gruplar kapsamındaki firmaların<br />
nitelikleri incelendiğinde, daha çok bölgesel etki alanındaki pazarı kullanma amacına<br />
yönelmiş oldukları gözlenmektedir. Ayrıca bölgede yer seçen çiçekçilik, balıkçılık gibi<br />
faaliyet kollarındaki firmaların yoğunluğu Batı Bölgesinde gıda ve tarım ürünleri<br />
grubunun öneminin artmasını sağlayan başka bir unsur olarak kabul edilebilir. Batı<br />
bölgesinde yer seçen firmalar temelinde turizm grubu firmaları da yoğun olarak<br />
47
ulunmaktadır. Bölgenin kıyı oryantasyonlu yapı göstermesi, turizm sektörü<br />
kapsamındaki yatırımların gelişimini hızlandırmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> sermayesinin belirlenmiş zaman kesitleri içindeki mekansal dağılımının<br />
sektörel çeşitliliği, 1960’lar ile birlikte oluşmaya başlamış ve 1970’lerde<br />
kurulan firma sayısının artmasıyla kendi içerisinde bir ölçek ekonomisi yaratarak<br />
kökleşmiştir.<br />
Ancak 1980 sonrası ihraracata yönelik büyüme oryantasyonlu ekonomik sistem<br />
içerisinde ihracata yönelik bazı alt gruplarda görülen artışı dışarıda bırakırsak,<br />
<strong>İzmir</strong> ekonomisinin genel olarak 1980 öncesi ithalat ikamesine dayalı model<br />
içerisinde oluşan sektörel ağırlık üzerinden geliştiği söylenebilir. Bu durum<br />
<strong>İzmir</strong> sermayesinin genel olarak iç piyasaya yönelik faaliyet alanlarına yönelmesini<br />
nedenlemiştir. Kuşkusuz ihracata yönelik faaliyet gösteren firma sayısında<br />
artış olmuştur. Ancak bu artış genel olarak <strong>İzmir</strong> sermayesinin birikim<br />
stratejisini uluslararası pazar bağlantıları üzerinden şekillendirebileği<br />
yoğunlukta değildir. Nitekim <strong>İzmir</strong>’de 1980 sonrası kurulan firma sayısının<br />
yoğunluğu yıllara göre analiz edildiğinde de, <strong>İzmir</strong> ekonomisinin belirleyici kriteri<br />
olarak iç pazar potansiyeli öne çıkmaktadır.<br />
1980’lerde dış pazarda rekabet avantajı yaratmak ve ihracatı arttırmak amacıyla,<br />
işgücü maliyetleri üzerinde düşük ücret politikaları özel sektör çalışanlarının<br />
yanında, kamu personeli üzerinde de uygulanmıştır. Düşük işgücü maliyetine dayalı<br />
birikim rejiminin gerek politik alanda, gerekse iktisadi anlamda tıkanmasıyla<br />
1990’lar ile birlikte iç piyasayı hareketlendirici ve gelir dağılımı adaletsizliğini kısmen<br />
çözücü kaynak aktarımı yapılarak hane halkı gelirleri yukarıya çekilmiştir. (Yeldan,<br />
2001) Böylece iç pazarda alım gücünün artışı sağlanarak piyasada olumlu<br />
hareketlilik yaşanmıştır. Bu durum <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın üye kayıtlarının yıllara<br />
göre gösterdiği artış trendinde de görülmektedir. İç piyasaya dönük sermaye<br />
yapısında görülen ve temeli dış kredi olanaklarıyla sağlanan bu spekülatif artış kısa<br />
sürmüş ve bu suni durumun yarattığı ekonomik büyüme 1994 ekonomik krizi ile<br />
başlayan süreç sonucu daralmaya başlamıştır. Özellikle 1990’ların ikinci yarısı<br />
Türkiye genelinde olduğu gibi <strong>İzmir</strong>’de de kamu kesimi finansman açıklarının ve<br />
finansal serbestleştirmenin olanaklı kıldığı dış kaynaklı kısa vadeli spekülatif<br />
sermaye girişlerinin de etkisiyle inişli çıkışlı, bol krizli bir oluşum içerisinde geçmiştir.<br />
Sonuç olarak 2002 yılı itibariyle 1990’ların başında suni şekilde artan firma<br />
sayısı dengelenmiş gözükmektedir. 1980’ler ve özellikle 1990-2002 yılları arasında<br />
faaliyet dışı kalan firmalarda artış görülmektedir. Bu durum <strong>İzmir</strong> sermayesinin<br />
anılan yıllarda genel bir istikrarsızlık ortamı içerisinde bulunduğunun<br />
göstergesidir. Nitekim <strong>İzmir</strong> Büyükşehir bütünü içerisinde kurulan firmaların ancak<br />
% 49’u faaliyet halinde kalabilmiştir. Özellikle küçük sermaye yapısına sahip<br />
firmaların 1990 sonrasının istikrarsız ortamından yoğun olarak<br />
etkilendikleri görülmektedir. İflas mekanizmasında görülen yoğun hareketliliğin<br />
özellikle küçük sermaye yapıları üzerinde etkili olması, orta vadede <strong>İzmir</strong><br />
sermayesinin daha istikrarlı bir yapı oluşturacağını göstermektedir. Ancak iç<br />
piyasaya yönelik faaliyetlerin firma temelinde çoğunlukta olması <strong>İzmir</strong>’in ulusal<br />
48
ağlamda oluşan makro ekonomik krizlerden büyük ölçüde etkilenmesine<br />
neden olmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> sermayesinin sektörel bazda dağılımı her ne kadar 1980 öncesi yapılanmanın<br />
devamı niteliğini genel olarak göstersede, bazı sektörlerin ağırlıkları değişim<br />
göstermektedir. Örneğin inşaat sektörünün tüm sektörler içerisinde almış<br />
olduğu pay azalırken, sağlık, turizm, eğitim, teknoloji hizmetlerinde artış<br />
yaşanmaktadır. Ancak asıl değişim <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde yer seçen<br />
sermayenin mekansal yer seçim kriterleri üzerinde yaşanmaktadır. Belirli sektörlerin<br />
belirli alanlarda yoğunlaşma hızları artmakta ve <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü<br />
içerisindeki alanların kimliklerinde sektörler belirleyici olmaktadır. Bu süreç<br />
gerek planlı müdahaler sonucu oluşturulan uzmanlaşmış sitelerle, gerekse plan dışı<br />
süreçler sonucu sektörlerin kendi iç dinamikleri sonucu oluşan yer seçim kriterleri<br />
aracılığıyla gerçekleşmektedir. Özellikle <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütününün doğusu planlı<br />
olarak oluşturulan bazı sektörlerde uzmanlaşmış alanlar açısından ön plana<br />
çıkmaktadır. (Pınarbaşı Ambarlar, Işıkkent Ayakakbıcılar, Çamdibi Manifaturacılar ve<br />
Tekstilciler Siteleri gibi...) Şehrin doğu çıkış bölgesindeki bu oluşum şehrin güney ve<br />
kuzey çıkış bölgelerinde de görülmektedir. Ayrıca bu bölgelerde planlı oluşturulan<br />
uzmanlaşmış alanlar dışında, özellikle üretim faaliyetlerinde bulunan<br />
firmaları yoğun yer seçme eğilimi içerisinde bulundukları da görülmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içerisinde üretim fonksiyonlarını şehir merkezinden<br />
desantrilize olmalarının payı bu oluşum üzerinde belirleyici bir etkendir. Üretim<br />
fonksiyonları şehir merkezinden özellikle 1980 sonrası ve 1990’larda ivmesi artan bir<br />
hızla uzaklaşmaktadır. Bu durum özellikle yeni küresel ekonomik düzen içerisinde<br />
şehir merkezine biçilen kontrol merkezi olma rolü ile çakışmaktadır. Ancak <strong>İzmir</strong><br />
şehir merkezi sermayenin yer seçimi açısından Büyükşehir Bütünü<br />
içerisindeki ağırlığını bulundurduğu firma sayısı açısından kaybetme eğilimi<br />
içerisinde gözükmektedir. Bu oluşum kısmen üretim fonksiyonlarının şehir<br />
merkezi içerisinden çıkma eğilimi ile ilişkilendirilebilse de, hizmet sektörü<br />
açısından da şehir merkezinin ağırlığını kaybetme eğilimi içerisinde olduğu<br />
görülmektedir. Bu eğilim şehir merkezinin arazi kullanım normlarının yetersizliği ile<br />
ilişkilendirilebilir. Nitekim son yıllarda Alsancak Limanı gerisi, Bayraklı ve Turan<br />
bölgelerinde yeni bir arazi kullanımı örüntüsüne sahip bir merkezi iş alanı<br />
yaratılması konusunda söylemler ve projeler geliştirilmektedir. Ancak <strong>İzmir</strong><br />
sermayesinin kendi iç dinamikleri ile böylesine sermaye yoğun bir dönüşümün<br />
altını doldurması mümkün gözükmemektedir. Nitekim 1980 sonrası kurulan<br />
firma bazında diğer tüm gruplarda görülen artışın finans piyasasının doğrudan<br />
göstergesi olarak görülen para ile ilgili kuruluşlar grubuna aynı artış ivmesi<br />
ile yansımaması da <strong>İzmir</strong>’in kendi iç potansiyeli ile şehir merkezinin<br />
dönüşümünü sağlayamayacağını gösteren önemli bir parametredir.<br />
<strong>İzmir</strong>’de sermaye şehirsel alan üzerinde yoğun bir arayış içerisindedir. Bu arayışın<br />
çıkışı gerek <strong>İzmir</strong> sermayesinin iç potansiyeli, gerekse dış etkenlerin yönlendiriciliği<br />
kapsamında zaman içerisinde oluşacaktır. 1980 öncesi ithal ikameci dönemin ulusal<br />
kalkınmacılık ideolojisi içinde şehirler ancak ulusal ekonomik modeldeki<br />
konumlarıyla önem kazanmaktaydı. Şehirlerde üretim ve hizmet fonksiyonları iç içe<br />
49
geçmişti ve <strong>İzmir</strong> bu bağlamda konumunu Türkiye düzleminde oturtabilmişti. 1980<br />
sonrası da bu yapılanmayı genel olarak sürdürdü. Ancak 1980 sonrası kısmen ve<br />
1990 sonrası hızlı bir ivme ile <strong>İzmir</strong>’deki sermayenin şehir mekanı içerisinde dağılımı,<br />
üretim ve hizmet fonksiyonları açısından, yeni bir anlayış içerisinde şekillenmeye<br />
başladı ve şehir mekanı, kademelenmeden ziyade birbirini ve kendisini tanımlayan<br />
bir ağ ilişkisi üzerine temellenmiş görünmektedir. Büyükşehir bütünü içinde ise<br />
ayrımlar şekillenmeye başlamakla birlikte şehir kendisini, ne sadece ticaret ve<br />
hizmet, ne de üretim merkezi olarak tanımlamaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> yeni birikim modelinin getirdiği anlayış çerçevesinde; ya kontrol ve<br />
üretim merkezi olarak varlığını güçlendirerek sürdürecek ve kendi hinterlandı<br />
içerisinde bir bölge merkezi olacak ya da Türkiye’nin küresel sermaye ile<br />
eklemlenme kapısı olarak öne çıkmış olan İstanbul’un tamamen etki alanı<br />
içerisinde büyük şehir olma tercihini yapacaktır. <strong>İzmir</strong> kendisini, 1980 sonrası<br />
üretim faaliyetleriyle öne çıkmış şehirlerin İstanbul ile eklemlenmesinden daha farklı<br />
bir platforma oturtabilme potansiyelini taşımaktadır. <strong>İzmir</strong> yeni düzene, kısmen<br />
İstanbul bağlantılı olmak kaydıyla ve baskın olarak kendi iç dinamiklerinin<br />
getirdiği avantajla, kendi özgünlüğü içerisinde girmesi ile konumunu,<br />
geleceğe gerçek bir bölge merkezi olarak taşıyabilir.<br />
10.1.3 Tarım<br />
<strong>İzmir</strong> İçin Sağlıklı Bir Üretim Faaliyeti: Ekolojik Tarım<br />
Ekolojik tarım, son yılların gözde tarımsal tekniklerden biridir. Gerek sağlıklı<br />
beslenme, gerekse üretim sırasında üreticilerin zararlı kimyasallardan korunması<br />
açısından özellikle AB’de önemle üzerinde durulmaktadır. Kuşkusuz daha iyi bir fiyat<br />
ve ihracat koşulları da ekolojik ürün üretiminin çekiciliğini artırmaktadır.<br />
Bu bağlamda, <strong>İzmir</strong>’in geleceğine ışık tutması amacıyla AB ülkelerindeki ekolojik<br />
tarım politikaları, uygulamaları, pazar ve fiyat durumundan örnekleme yoluyla<br />
<strong>İzmir</strong>’in durumu ele alınmaktadır.<br />
Tarımsal girdilerin bilinçsizce kullanımının yol açtığı çevre ve insan sağlığına yaptığı<br />
olumsuz etkilerin engellenmesi için ekolojik tarım, çevre ile dost olan alternatif<br />
tekniklerden birisidir. Bu üretim tarzı organik, ekolojik veya biyolojik tarım gibi çeşitli<br />
şekillerde de isimlendirilmektedir.<br />
Ekolojik tarım; ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi<br />
yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup,<br />
esas itibariyle sentetik kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının yasaklanmasının<br />
yanında, ekolojik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin<br />
direncini arttırma, parazit ve predatörlerden yararlanmayı tavsiye eden, bütün bu<br />
olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını talep eden ve üretimde miktar<br />
artışını değil, ürünün kalitesinin yükselmesini amaçlayan bir üretim şekli olarak<br />
tanımlanmaktadır. Ekolojik tarım, miktardan önce ürünün kalitesini ön planda<br />
tutmakta, tüketicinin ve çevrenin zarar görmemesini amaçlamaktadır.<br />
50
AB’de Destekleme Politikaları<br />
Ekolojik ürünlerin pazarlama kanallarını incelediğimizde, geleneksel satış kanalları<br />
dışında ekolojik ürünleri pazarlayan kanallar gelişmiştir. Avrupa birliği ülkelerinde<br />
ekolojik ürünlerin pazarlama kanalları; üreticiden tüketiciye direkt satışlar, ekolojik<br />
ürünlerinin satıldığı özel dükkanlar (doğal ve sağlıklı ürünleri satan dükkanlar olarak<br />
adlandırılır) olarak bulunmaktadır.<br />
Son zamanlarda yapılan pazar araştırmaları başlıca büyük pazarlarda tüketicinin<br />
talebinin hızlı bir şekilde büyüdüğünü göstermekte ve 2005 yılında bazı ülkelerde<br />
toplam gıda satışları içinde ekolojik ürünlerin satış payının % 5-10'a ulaşacağı<br />
beklenmektedir. 1997 yılında Almanya haricinde, diğer ülkelerde orta dönemde<br />
büyüme oranının yıllık % 10'u aşacağı ve Danimarka, İsveç, İngiltere'de ise % 25'in<br />
üzerinde olacağı tahmin edilmektedir. Toplam gıda satışları içinde ekolojik ürünlerin<br />
satış payı Danimarka'da %2.5, Avusturya'da % 2'dır. Almanya'nın 1997 yılında<br />
ekolojik ürünlerden elde ettiği toplam satış tutarı 1.800 milyon dolardır. 2000 yılında,<br />
ekolojik ürünlerden elde ettiği toplam satış tutarı Almanya’nın 2.200-2.400 milyon<br />
dolar iken, Hollanda’nın 225-250 milyon dolardır. Orta vadede büyüme oranının<br />
Danimarka, Avusturya, Hollanda, Almanya’da yıllık % 10-15, İtalya, Fransa,<br />
İsviçre’de % 15-20, İsveç’te % 20-25, İngiltere’de % 25-30 arasında olacağı tahmin<br />
edilmektedir.<br />
Avrupa Birliği ülkelerinde ihracatına ve ithalatına ilişkin ayrıntılı veriler<br />
bulunamamakla birlikte, İngiltere piyasada sattığı ekolojik meyve ve sebzelerin %<br />
80'inden fazlasını, ekolojik çay ve kahvenin % 100'ünü, şarap ve alkolün % 90'ını ve<br />
bütün ekolojik ürünlerin ise % 60-70'ini ithal etmektedir. Finlandiya ise ekolojik<br />
ürünlerin % 40'ını ihraç etmektedir. İtalya'nın yıllık ihraçtan elde ettiği gelir 300-400<br />
milyon dolar civarındadır. Fransa ekolojik yumurta ve tavuk eti ihraç ederken,<br />
Almanya’nın ise bebek maması, sebzeler, buğday ve diğer tahıl ürünleri, ihraç ettiği<br />
ekolojik ürünlerdir.<br />
Tablo 10.15 Ülkelerin İthal ve İhraç Ettiği Ürünler<br />
Ülkeler İthal ettiği ürünler İhraç ettiği ürünler<br />
Avusturya<br />
Tahıllar, meyve ve sebzeler<br />
Almanya<br />
Fransa<br />
İngiltere<br />
Taze meyve ve sebzeler, kurutulmuş<br />
meyveler, süt ürünleri, fındık<br />
Elma, havuç, portakal, limon,<br />
greyfurt, pancar şekeri v.b.<br />
Süt ve et ürünleri, çay, kahve,<br />
şarap ve alkol, meyve suyu ve<br />
tahıllar<br />
Bebek maması, sebzeler, buğday<br />
ve diğer tahıl ürünleri<br />
Organik yumurta, tavuk eti,<br />
şarap, tahıllar, taze meyve ve<br />
sebzeler<br />
Som balığı ve mantar (1999<br />
yılından itibaren)<br />
51
Hollanda<br />
İsveç<br />
Taze meyveler, tahıllar, fındık,<br />
kurutulmuş meyve,<br />
Süt ürünleri, et, ekmek, şeker, tahıl<br />
Sebzeler, meyveler, süt ürünleri,<br />
tahıllar, baharat ve aromatik<br />
ürünler<br />
Sığır eti, yulaf, arpa, marmelat,<br />
dondurulmuş kiraz<br />
İspanya<br />
Pirinç, sebze ve meyveler,<br />
zeytinyağı ve fındık<br />
Ekolojik Ürünlerin Fiyatları<br />
Farklı yetiştirme koşullarının olması, ülke içinde değişik ürünler ve değişik ülkelerde<br />
aynı ürünler için çiftçiye ödenen fiyat primlerinin çok değişken olmasına yol<br />
açmaktadır. Bu nedenle üreticilere ödenen fiyat primleri de oldukça değişkendir.<br />
Özellikle tahıllar ve patates için üreticinin aldığı primler % 50 ve daha fazladır.<br />
Tablo 10.16 Avrupa Birliği Ülkelerinde Ekolojik Üreticilere Ödenen Fiyat<br />
Primleri (Geleneksel Üreticilerin Fiyatlarının Üzerindeki %) (1997-1998 Ana<br />
Ürünlerde)<br />
Ülkeler Sebzeler Tahıllar Süt Ürünleri Patates Meyveler<br />
Avusturya nd 100 20-30 100-120 nd<br />
Belçika 35 65 20 80 nd<br />
Almanya 50 100 15 200 50<br />
Danimarka 25-50 60-70 20-25 25-50 >100<br />
İspanya 0-30 0-50 10-30 nd 15-30<br />
Finlandiya 50 50 10 50 300<br />
Fransa nd 60-100 20-30 nd nd<br />
Büyük Britanya 20-100 nd 40 40-200 5-40<br />
Yunanistan 30-50 10-20 nd nd 20-50<br />
İrlanda 1 25 nd nd nd nd<br />
İtalya 15-20 25-30 15 15-20 15-20<br />
Lüksembourg 60 100 10 50 60<br />
Hollanda nd 100 10 33 nd<br />
Portekiz 10-100 nd nd 100 10-100<br />
İsveç 0-30 50-100 15-20 0-30 40<br />
1Özel durumlar haricinde, üreticilerin primleri %23-26, nd= mevcut veri yok<br />
Kaynak: Michelsen, J., Hamm, U., Wynen, E. and Roth, E., The European Market For Organic Products:<br />
Growth and Development, Organic Farming in Europe: Economics and Policy, Vol.7, 1999, s.67<br />
Avusturya, Almanya, Lüksembourg, Hollanda ve İsveç gibi ülkelerde tahıllar için<br />
ödenen primler % 100 'dür. Almanya'da patates için üreticiye ödenen primler % 200<br />
iken, İngiltere'de ise % 40-200 arasında değişmektedir. İsveç gibi büyük ekolojik<br />
sektöre sahip olan ülkelerde (patates ve sebzeler için) ve İspanya gibi küçük ekolojik<br />
sektöre sahip ülkelerde (sebzeler ve tahıllar için) üreticiye ödenen fiyat primlerinin<br />
sıfır olduğu görülmektedir. Bütün Avrupa birliği ülkelerinde süt ürünleri için<br />
üreticiye ödenen fiyat primi % 40'ın üzerine ulaşamamıştır. Ekolojik pazarlarda<br />
52
satılan bu ürünlerin payının düşük olması üreticiye ödenen fiyat primlerinin de<br />
düşük tutulmasının sebeplerinden biri olarak görülmektedir.<br />
Tüketiciler tarafından ödenen fiyat primlerini incelendiğimizde, Avusturya'da tahıllar<br />
için tüketiciler, geleneksel ürünün fiyatının % 20-30'u üzerinde bir fiyat öderken,<br />
İtalya'da ise bu oran % 125-175 arasındadır. Portekiz tüketicileri ekolojik meyveler<br />
için % 5 fiyat primi öderken, bu oran İsveç’te % 100 civarındadır.<br />
Oldukça küçük pazar paylaşımını elde eden ülkelerde (İspanya, İtalya, Yunanistan ve<br />
Portekiz) hemen hemen bütün ürünler için tüketicinin ödediği fiyat primleri oldukça<br />
yüksektir; çünkü pazarlama masrafları çok yüksek olmaktadır. Ayrıca Almanya'da da<br />
tüketicilerin ödediği fiyat primleri oldukça yüksektir. Ana dağıtım kanalı olan doğal<br />
yiyecek dükkanlarının kullanılmasının pazarlama masraflarının yüksek olmasına yol<br />
açtığı belirtilmektedir. Ana dağıtım kanalı süpermarketler olan ülkelerde tüketicinin<br />
ödediği fiyat primleri daha düşüktür.<br />
Türkiye’de Ekolojik Tarım<br />
Türkiye’de ekolojik tarımın geliştirilmesi ve uygulanmasıyla ilgili çalışmalar yapmak<br />
üzere izleme ve yürütme organları kurulmuştur. Bunlar Ulusal Yönlendirme<br />
Komitesi, Organik Tarım Komitesi, Organik Tarım Ulusal <strong>Ticaret</strong> Komitesi, Organik<br />
Tarım Proje ve Araştırmaları Ulusal Komitesidir.<br />
Türkiye'de ekolojik tarımla ilgili kontrol ve sertifikasyon faaliyetinde bulunmak<br />
isteyen kuruluşlar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı Organik Tarım Komitesine<br />
başvurmaktadır. Şartlara uygun oldukları tespit edilen firmalara, Tarım ve Köyişleri<br />
Bakanlığı adına Türkiye'deki ekolojik tarımı kontrol etme ve sertifikasyon yetkisi<br />
verilmektedir.<br />
Ülkemizde ekolojik ürünleri işleyen ve bu ürünleri pazarlayan firmaları<br />
sertifikalandıran 7 tane kontrol ve sertifikasyon kuruluşu vardır. Bunların 6 tanesi<br />
(BCS-ÖKO, BIOAGRICOOP; ECOCERT-SARL, IMO, INAC, SKALL) yabancı kontrol<br />
kuruluşlarının Türkiye temsilcileri, biri ise (ETKO) Türk kuruluşudur.<br />
Ekolojik tarım ürünleri sertifikaya tabi ürünler listesinde yer aldığı için, Ege<br />
İhracatçı Birliklerine ekolojik ürünlerin ihracatı ile ilgili tüm verileri toplama görevi<br />
verilmiştir.<br />
Ekolojik Tarımın Gelişim Durumu<br />
Türkiye'de ekolojik tarım uygulamaları, 1984-1985 yıllarında ilk olarak çekirdeksiz<br />
kuru üzüm ve kuru incirle başlamıştır. 1990 yılında Türkiye'de üretilen ekolojik ürün<br />
sayısı 8 iken, 2000 yılında 95'e ulaşmıştır.<br />
53
Şekil 10.5 Türkiye’de Ekolojik Olarak Yetiştirilen Ürün Sayısı<br />
100<br />
80<br />
60<br />
40<br />
20<br />
0<br />
92 95<br />
65<br />
53<br />
37<br />
23 20<br />
8<br />
1990 1992 1994 1996 1997 1998 1999 2000<br />
Ürün sayısı<br />
Kaynak: Aksoy, U., “Organic Agriculture in Turkey”, Biomed, Year 2, Issue 1, 1999. Tarım ve Köyişleri<br />
Bakanlığı, Ekolojik Tarım Komitesi Kayıtları, 1997-2000, Ankara.<br />
Türkiye’de ekolojik ürünler, daha çok, pazarlayıcı firmalar ile üreticiler arasında<br />
yapılan “sözleşmeli üretim” çerçevesinde üretilmekte ve pazarlanmaktadır. Ekolojik<br />
tarımı sözleşmeli yapan üretici sayısı 2000 yılında 18375’e erişmiştir.<br />
Şekil 10.6 Türkiye’de Ekolojik Tarım Yapan Üretici Sayısı (Adet)<br />
20000<br />
15000<br />
10000<br />
5000<br />
0<br />
313<br />
1780 1600<br />
4035<br />
7417 8199<br />
12275<br />
18375<br />
1990 1992 1994 1996 1997 1998 1999 2000<br />
Üretici sayısı<br />
Kaynak: Aksoy, U., “Organic Agriculture in Turkey”, Biomed, Year 2, Issue 1, 1999, Tarım ve Köyişleri<br />
Bakanlığı, Ekolojik Tarım Komitesi Kayıtları, 1997-2000, Ankara.<br />
Türkiye’de üretilen ekolojik tarım ürünlerinin hemen hemen tamamının ihraç ediliyor<br />
olması, iç pazar koşullarının gelişmemiş, kontrol ve sertifikasyon ücretlerinin yüksek<br />
olmasına bağlanmaktadır. Üreticilerin kendi adına ürün sertifikası<br />
bulunmamaktadır. Ekolojik ürün sertifikası projeyi kuran firma tarafından projede<br />
yer alan tüm üreticiler adına yapılmaktadır.<br />
Ürün gruplarına göre üretici sayıları incelendiğinde, 2000 yılında en fazla üreticinin<br />
% 51.62’lik payla kuru ve kurutulmuş meyve grubunda yer aldığı görülmektedir.<br />
Bunu % 15.06’lik payla tarla bitkileri grubundaki üreticiler izlemektedir.<br />
54
Tablo 10.17 Türkiye'de Ürün Gruplarına Göre Ekolojik Üretim Yapan Üretici<br />
Sayısı (adet) ve (%)<br />
Ürün Grupları<br />
Üretici<br />
sayısı<br />
1997 1998 1999 2000<br />
%<br />
Üretici<br />
sayısı<br />
%<br />
Üretici<br />
sayısı<br />
%<br />
Üretici<br />
sayısı<br />
Kuru ve Kurutulmuş Meyveler 4931 66.48 5499 67.07 6975 56.82 9486 51.62<br />
Yaş Meyve 1494 20.14 1165 14.21 2026 16.51 1886 10.26<br />
Sebze 16 0.22 22 0.27 264 2.15 403 2.19<br />
Tarla Bitkileri 478 6.44 504 6.15 1320 10.75 2768 15.06<br />
Tıbbi Bitkiler 9 0.12 33 0.40 325 2.65 1619 8.81<br />
Diğerleri 489 6.60 976 11.90 1365 11.12 2213* 12.04<br />
Toplam 7417 100 8.199 100 12.275 100.00 18.375 100<br />
*Diğerlerin içine üzümsü meyveler de dahildir.<br />
Kaynak: Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Ekolojik Tarım Komitesi Kayıtları, 1997-2000, Ankara.<br />
Kuru ve kurutulmuş meyve grubunda da; elma (3.232 üretici), fındık (1.842 üretici),<br />
üzüm (1.190 üretici ) ve incir (1.045 üretici), yaş meyve grubunda; zeytin (1.134 üretici),<br />
vişne (597 üretici), sebze grubunda; biber (213 üretici), salatalık (101 üretici), brokoli (36<br />
üretici), tarla bitkileri grubunda; mercimek (1.063 üretici), pamuk (740 üretici), buğday<br />
(298 üretici), tıbbi bitkiler grubunda ise; gül kurusu (427 üretici), defne (417 üretici),<br />
biberiye (304 üretici), adaçayı (157 üretici) en fazla üreticiye sahip olan ürünlerdir.<br />
Ekolojik kuru incir ve ekolojik çekirdeksiz kuru üzüm açısından durum<br />
incelendiğinde; 2000 yılında son sekiz yılda % 511.11 oranında artarak 10.45’e<br />
yükseldiği saptanmıştır. Ekolojik çekirdeksiz kuru üzüm üretimi yapan üretici sayısı<br />
ise aynı dönemde 1.190 üreticiye ulaşarak % 242.93 oranında artış göstermiştir.<br />
Türkiye’de ekolojik tarım yapılan üretim alanıysa son on yılda % 5.396.82 oranında<br />
artarak yaklaşık 57.002 hektara ulaşmıştır.<br />
Şekil 10.7 Türkiye’de Ekolojik Tarım Yapılan Üretim Alanı (ha)<br />
%<br />
60000<br />
50000<br />
40000<br />
30000<br />
20000<br />
10000<br />
0<br />
57002<br />
46508<br />
24042<br />
15250<br />
17467<br />
1037<br />
6077 5196<br />
1990 1992 1994 1996 1997 1998 1999 2000<br />
Üretim alanı<br />
Kaynak: Aksoy, U., “Organic Agriculture in Turkey”, Biomed, Year 2, Issue 1, 1999. Tarım ve Köyişleri<br />
Bakanlığı, Ekolojik Tarım Komitesi Kayıtları, 1997-2000, Ankara.<br />
55
En fazla ekiliş alanına sahip ürünler açısından durum incelendiğinde ise, kuru ve<br />
kurutulmuş meyve grubunda; fındık (4243.88 ha), incir (3857.85 ha), üzüm (2583.53<br />
ha), elma (2337.47 ha), yaş meyve grubunda; zeytin (2378.52 ha), sebze grubunda;<br />
salatalık (151.10 ha), biber (135.60 ha), tarla bitkileri grubunda; pamuk (5343.70<br />
ha), nohut (1621.80 ha), buğday (1566.50 ha), tıbbi bitkiler grubunda ise defne<br />
(7082.60 ha), kekik (2501.90 ha), biberiye (2027.50 ha) yer almaktadır.<br />
Ekolojik kuru incir ve ekolojik çekirdeksiz kuru üzümün üretim alanları açısından<br />
durum değerlendirildiğinde; 1992 yılında ekolojik olarak kuru incir üretimi yapılan<br />
alan 944 hektar iken, 2000 yılında % 308.67 oranında artarak 3857.85 hektara<br />
ulaşmıştır. Ekolojik olarak çekirdeksiz kuru üzüm üretimi yapılan alan ise 1992<br />
yılında 659 hektar iken, 2000 yılında % 292.04 oranında artarak 2583.53 hektara<br />
ulaşmıştır. Türkiye’de 2000 yılı verilerine göre, tarım alanının yaklaşık % 0.24'ü,<br />
tarım işletmelerinin ise % 0.46’sı ekolojik üretime ayrılmıştır.<br />
Ekolojik Ürünlerin Pazarı ve Dış <strong>Ticaret</strong>i<br />
Türkiye’de ekolojik üretim projeleri ve ihracatçı firma tarafından ürünlerin<br />
pazarlaması farklı şekillerde yapılmaktadır. Bunlardan biri, üretim projesi ülkedeki<br />
yerleşik firma tarafından yapılmakta, ürünler bu yerel firma tarafından işlenmekte ve<br />
ihraç edilmektedir. Diğer yöntemde, üretim projesi yurt dışındaki yabancı kuruluş<br />
tarafından yürütülmekte, ürünler anlaşmalı yerel işleyici firma tarafından fason<br />
işlenmekte ve anlaşmalı yerel işleyici yada ihracat firması tarafından proje sahibi<br />
firmaya ihraç edilmektedir. Üçüncü yönteme göre ise, üretim projesi yurtdışındaki bir<br />
kuruluş tarafından kurulmakta, ürünler Türkiye'de yabancı firmanın tek başına<br />
kurduğu veya ortak olarak kurduğu işleme tesislerinde işlenmekte, proje sahibi<br />
firmaya ihracatçı firma veya işleyici kuruluş tarafından ihraç edilmektedir.<br />
Ege İhracatçıları Birlikleri kayıtlarına göre, ekolojik ürün ihracatından elde edilen<br />
gelir 1997 yılında 13.513.694 dolar iken, 2000 yılında % 63.73 oranında artarak<br />
22.125.447 dolara yükselmiştir. Ürün gruplarına göre incelediğinde, son dört yıllık<br />
aşağıdaki tabloda verilmektedir.<br />
Tablo 10.18 Ürün Gruplarına Göre Ekolojik Ürünlerin İhracat Değerleri (FOB$)<br />
Ürün Grupları 1997 1998 1999 2000<br />
Kuru Meyve ve Mamulleri 11.896.485 15.328.044 17.874.179 17.870.502<br />
Yaş Meyve Sebze ve Mamulleri 420.228 391.570 2.248.969 1.709.945<br />
Hububat ve Bakliyat Mamulleri 467.820 1.392.894 1.862.502 1.892.274<br />
Canlı Hayvan Su Ürün ve Mamulleri** 53.453 271.882 183.091 38.202<br />
Zeytin, Zeytinyağı - 50.459 883.256 51.021<br />
Tekstil ve Hammaddeleri 605.364 215.447 356.419 425.403<br />
Ağaç Mamulleri ve Orman Ürünleri 70.344 198.312 153.561 138.100<br />
Toplam 13.513.694 17.848.608 23.561.977 22.125.447<br />
** Canlı hayvan su ürünleri ve mamulleri grubundaki rakamlar bala aittir.<br />
Kaynak: Ege İhracatçıları Birlikleri Genel Sekreterliği Kayıtları, 1997-2000, <strong>İzmir</strong>.<br />
56
Ekolojik ürünlerin ihracatından elde edilen gelir 2001 yılında 27.638.643 dolar iken,<br />
2002 yılında 31.815.548 dolara yükselmiştir (Ege İhracatçı Birlikleri Genel<br />
Sekreterliği Kayıtları, 2001-2002). 12<br />
Türkiye’nin ekolojik ürünleri ihraç ettiği en önemli pazarlar Avrupa Birliği ülkeleri,<br />
olan Almanya, Hollanda, Fransa, İsviçre ve İngiltere’dir. Türkiye’nin ekolojik ürün<br />
ihraç ettiği diğer önemli pazarlar ise; Danimarka, İtalya, Avusturya, Belçika, İsveç,<br />
Norveç, İspanya, Kanada, Japonya, Avustralya ve Yeni Zelanda’dır.<br />
Toplam ekolojik ürünlerin ihracatından elde edilen gelir içinde ekolojik kuru incirin<br />
payı ise 1997 yılında % 17.42 iken, 2002 yılında % 13.63’e, ekolojik çekirdeksiz kuru<br />
üzümün payı 1997 yılında % 21.76 iken, 2002 yılında bu oran % 15.59’a<br />
düşmüştür. Her geçen gün, ekolojik ürün ihracatından elde edilen gelir artış<br />
gösterirken, ekolojik kuru incir ve ekolojik çekirdeksiz kuru üzümün payında azalma<br />
olduğu görülmektedir. Ürün çeşitlenmesinin artmasıyla birlikte, ekolojik ürünlerin<br />
ihracatı içerisinde bu iki ürünün payı azaldığından oranların düşmesi doğal<br />
görülmelidir. Durum kg olarak değerlendirildiğinde artış açık olarak görülecektir.<br />
Tablo 10.19 Ekolojik Kuru İncir ve Ekolojik Çekirdeksiz Kuru Üzümün İhracat<br />
Miktarı (kg), İhracat Değeri (FOB$)<br />
1997 1998 1999 2000 2001 2002<br />
Kuru İncir Miktarı (Kg) 1.095.136 1.469.006 1.579.672 1.947.269 2.226.054.36 1.761.496,47<br />
Kuru İncir İhracat Değeri<br />
(FOB $)<br />
2.354.459 3.580.108 3.555.557 37.53626 4.763.281.26 4.336.068,67<br />
Toplam Ekolojik Ürünlerin<br />
İhracat Değeri İçinde 17.42 20.06 15.09 16.97 17.23 13.63<br />
Kuru İncirin Payı (%)<br />
Ç.Kuru Üzüm Miktarı (Kg) 2.223.138 2.838.620 3.287.591 42.52119 5.411.534.75 5.354.176,80<br />
Ç.Kuru Üzüm İhracat<br />
Değeri (FOB $)<br />
2.940.244 3.855.281 4.149.714 4.836.139 4.887.076.27 4.960.801,53<br />
Toplam Ekolojik Ürünlerin<br />
İhracat Değeri İİçinde<br />
Ç.Kuru Üzümün Payı (%)<br />
21,76 21,60 17,61 21,86 17,68 15,59<br />
Kaynak: Ege İhracatçıları Birlikleri Genel Sekreterliği Kayıtları, 1997-2002, <strong>İzmir</strong>.<br />
Bu açıdan bakıldığında kuru incir ve çekirdeksiz kuru üzüm için 2002 yılında<br />
Türkiye’nin ekolojik kuru incir ihraç ettiği en önemli pazarlar sırasıyla Almanya,<br />
İsviçre, Fransa, ABD, İngiltere, İtalya, Danimarka, Avustralya ve İsveç’tir. Ekolojik<br />
çekirdeksiz kuru üzüm ihraç ettiği ülkeler ise Almanya, İngiltere, Hollanda, İsviçre,<br />
Fransa, İtalya, Danimarka, Belçika ve Avusturya’dır.<br />
12 2001 ve 2002 yılından itibaren Ege İhracatçı Birlikleri tarafından, ekolojik ürünlerin ihracat değerleri<br />
ürün gruplarına göre değil ürünler itibariyle verildiğinden dolayı toplam olarak verilmiştir.<br />
57
Tablo 10.20 Türkiye’nin Ülkelere Göre Ekolojik Kuru İncir ve Ekolojik<br />
Çekirdeksiz Kuru Üzüm İhracat Değeri (FOB$) (2002)<br />
Ülkeler<br />
Kuru İncir<br />
İhracat Değeri ($)<br />
Ülkeler<br />
Çekirdeksiz Kuru<br />
Üzüm İhracat<br />
Değeri ($)<br />
Almanya 2074636.38 Almanya 2185829.17<br />
İsviçre 687463.02 İngiltere 840315.21<br />
Fransa 448134.86 Hollanda 564166.25<br />
ABD 332244.67 İsviçre 443404.87<br />
İngiltere 242268.25 Fransa 284417.64<br />
İtalya 103415.29 İtalya 177515.02<br />
Danimarka 93862.50 Danimarka 158224.07<br />
Avustralya 77844.82 Belçika 105391.00<br />
İsveç 59014.34 Avusturya 74617.53<br />
Diğer Ülkeler 217184.54 Diğer Ülkeler 126920.77<br />
Toplam 4336068.67 Toplam 4960801.53<br />
Kaynak: Ege İhracatçıları Birlikleri Genel Sekreterliği Kayıtları, 2002, <strong>İzmir</strong>.<br />
Ekolojik Ürünlerin Yurtiçi Piyasası<br />
Türkiye'de üreticiye verilen ekolojik ürün fiyatı belirlenirken, geleneksel olarak<br />
yetiştirilen ürünün o günkü piyasa fiyatı dikkate alınmakta ve bu fiyata prim<br />
eklenerek ödeme yapılmaktadır. Bazı ürünler için üretici ve alıcı arasındaki<br />
anlaşmaya bağlı olarak belirli bir süre için bu primler değişebilmektedir. Aynı<br />
zamanda, ürünlere göre, firmadan firmaya ve yıldan yıla üreticiye verilen primler<br />
değişmektedir. Bu tür farklılıklar olmakla birlikte, üreticiye verilen fiyat primi<br />
çoğunlukla % 5-25 arasında değişmektedir. Örneğin, 2000 yılında çekirdeksiz kuru<br />
üzümde % 10, kuru incirde ise % 5-10 fiyat primi üreticiye verilmiştir.<br />
Ekolojik ürün ile geleneksel ürün fiyatı arasındaki farkın temelde maliyetlerin farklı<br />
olmasından kaynaklandığı kabul edilmektedir. Ekolojik ürünlerin geleneksel<br />
ürünlerden daha pahalı olmasının nedenleri ise geçiş dönemi maliyetinin yapılan tüm<br />
masraflar için ürün fiyatı üzerinde % 3-7 arasında olmasının yanında, üreticilere<br />
ödenen ekolojik üretim primi kilogram başına % 5-25 arasında olması söylenebilir.<br />
Bunun yanında % 2-3 oranında üreticilere sağlanan teknik yardım maliyeti<br />
bulunmaktadır. Ayrıca girdi sübvansiyonları ve danışmanlık, mühendislik hizmetleri<br />
yaklaşık % 10 civarında bir ek artış sağlamaktadır.<br />
Bunlara sertifikalandırma masrafları ile ekolojik ürünlerin diğer ürünlerden ayrı bir<br />
şekilde daha özenli toplanması, depolanması, işlenmesi ve nakledilmesi eklenince son<br />
maliyet artmaktadır.<br />
Geleneksel ürünler ile ekolojik ürünler için bu fiyat farkının % 24-65 arasında<br />
değişebileceği, bazı çok özel ürünler için bu farkın % 50-100 arasında olabileceği de<br />
belirtilmektedir.<br />
Ekolojik ürünlerle geleneksel ürünlerin perakende satış fiyatları arasında çok büyük<br />
fiyat farkının olduğu da görülmekte olup bu fiyatlar ilgili tabloda verilmektedir.<br />
58
Tablo 10.21 Türkiye’de İç Piyasadaki Bazı Ekolojik ve Geleneksel Ürünlerin Perakende Satış Fiyatları (TL/kg) ve Tüketicilerin<br />
Ekolojik Ürünler İçin Ödediği Fiyat Primi (%)<br />
2001* 2003**<br />
Geleneksel<br />
Ürünlerin<br />
Perakende Satış<br />
Fiyatları (TL/kg)<br />
Ekolojik<br />
Ürünlerin<br />
Perakende Satış<br />
Fiyatları (TL/kg)<br />
%<br />
Geleneksel<br />
Ürünlerin<br />
Perakende Satış<br />
Fiyatları (TL/kg)<br />
Ekolojik<br />
Ürünlerin<br />
Perakende Satış<br />
Fiyatları (TL/kg)<br />
%<br />
Kavrulmuş İç Fındık 5.000.000 12.600.000 152,00 10.150.000 17.564.800 73,05<br />
Kuru Kayısı 3.000.000 6.000.000 100,00 6.750.000 12.860.934 90,53<br />
Kuru İncir 2.145.000 6.400.000 198,37 5.000.000 10.782.250 115,65<br />
Çekirdeksiz Kuru<br />
Üzüm<br />
1.295.000 2.499.500 93,01 2.725.000 5.973.400 119,21<br />
Ceviz 6.850.000 12.750.000 86,13 19.550.000 24.645.934 26,07<br />
Badem 9.950.000 10.190.000 2,41 21.945.000 24.336.000 10,90<br />
Nohut 1.572.237 2.630.000 67,28 1.496.667 3.544.100 136,80<br />
Kuru Fasulye 1.665.600 2.575.000 54,60 1.848.333 4.417.767 139,01<br />
Kırmızı Mercimek 1.259.000 1.952.500 55,08 1.567.333 2.921.400 86,39<br />
Prinç 989.092,5 3.150.000 218,47 2.299.467 3.688.800 60,42<br />
Kepekli Makarna 463.333 1.195.000 157,91 1.190.000 3.525.000 196,22<br />
Zeytinyağı (Sızma) 2.845.000 4.997.500 75,66 9.367.000 11.847.217 26,48<br />
Siyah Zeytin 2.754.000 4.615.000 67,57 3.145.000 6.548.286 108,21<br />
Üzüm Pekmezi 2.896.000 6.478.897 123,72 4.994.630 13.345.063 167,19<br />
Susam Tahini 3.873.250 8.000.000 106,54 6.518.809 9.983.333 53,15<br />
Bal (Çam) - - - 8.601.509 10.232.639 18,96<br />
* Ekolojik ürünlerin perakende satış fiyatları Nuh’un Ambarı, Ekolojik Market, Migros, Kipa’dan, geleneksel ürünlerin perakende satış fiyatları ise Migros ve Kipa’dan<br />
Mayıs 2001 tarihinde elde edilmiştir. ** Ekolojik ürünlerin perakende satış fiyatları Rapunzel, Migros ve Kipa’dan, geleneksel ürünlerin perakende satış fiyatları ise<br />
Migros ve Kipa’dan Mart 2003 tarihinde elde edilmiştir.<br />
59
Türkiye’de iç satışların yaygın olmamasının nedenlerinden biri, tüketicilerin bu<br />
ürünler hakkında yeterince bilgisinin bulunmamasından kaynaklanmaktadır.<br />
Bununla beraber, en önemli neden ise; gelir düzeyinin düşük ve gelir dağılımının<br />
dengesiz olması ve ekolojik ürün fiyatları ile geleneksel ürün fiyatları arasında önemli<br />
fiyat farklılığının bulunmasıdır. Türkiye’de bu kadar yüksek fiyat primlerinin<br />
tüketiciler tarafından verilmesi şu anda zor görünmektedir.<br />
Tüketicilerin, geleneksel ürünlerin fiyatlarının üzerinde fiyatlara sahip olan ekolojik<br />
ürünlere karşı talebinin ne olacağı ve hangi fiyat düzeyinde ekolojik ürünleri<br />
tüketmeyi kabul edeceklerinin araştırılması önemli bir husus olarak görülmektedir.<br />
1005 tüketiciyle yapılan anket sonucuna göre, tüketiciler, taze sebze ve meyve<br />
tüketirken fiyattan çok, besin değeri ve çeşitli katkı maddeleri taşımaması gibi<br />
özellikleri öncelikle tercih etmektedirler. Ayrıca eskiye göre yaş meyve ve sebzenin<br />
tadı ve sağlık açısından güvenirliliğinin azaldığı görüşündedirler. Tüketicilerin önemli<br />
bir çoğunluğu ekolojik ürün olarak adlandırılan ürünleri hiç duymamışlardır. <strong>İzmir</strong><br />
Büyükşehir Bütününde yaşayan, gelir düzeyi yüksek, sağlık riskleri konusunda<br />
duyarlı kişilerin ekolojik ürünler için ortalama % 2 civarında fiyat primi ödemeyi<br />
kabul ettikleri ortaya çıkmıştır.<br />
Türkiye’de Ekolojik Tarımla İlgili Uygulanmakta Olan Politikalar<br />
Türkiye’de ekolojik tarımla ilgili olarak ayrı bir yaklaşım politikasının ve buna bağlı<br />
uygulamaların tarım politikası içinde sınırlı da olsa, yer aldığı söylenebilir. Örneğin,<br />
Türkiye’de ekolojik tarımı yaygınlaştırmak, çiftçi eğitimine katkıda bulunmak<br />
amacıyla Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı eğitim toplantıları düzenlemeye başlamıştır.<br />
2002 yılından itibaren ise “Ekolojik Tarımda Eğitim Projesi” Tarım Bakanlığı Ana<br />
Hizmet Birimleri’nin de altında bulunduğu bir “Ulusal Proje” ye dönüştürülmüştür.<br />
Proje kapsamında 2002 yılı için etüdü yapılarak üretim amaçlı pilot bölgelerde<br />
çalışılacak iller belirlenmiştir. Doğu Karadeniz ve civarı bölgelerinden; Artvin,<br />
Gümüşhane, Bayburt ve Sivas, Göller Yöresi ve civarı bölgeden Isparta, Karaman, ve<br />
Konya’dır. Balıkesir ilinde ekolojik tohum, fidan ve fide üretimi yapılması<br />
planlanmaktadır. 2002-2007 yılları arasında yapılacak olan projede; sırasıyla etüdü<br />
yapılan ekolojik alan oluşumuna uygun bölge için, havza ve vadiler de projeye dahil<br />
edilecektir. Bu projede amaç, “Ekolojik Tarım Bölgeleri” oluşturularak veya önemli<br />
havza vadileri üretim kaynağı olarak kullanılarak ve böylece maliyetleri düşürerek<br />
ekolojik ürünleri sadece gelir düzeyi yüksek olan tüketicilere değil, tüm tüketiciye<br />
sunmaktır. Proje kapsamında ekolojik alanların oluşturulması planlanmaktadır.<br />
Böylece bu bölgelerde kontrol ve denetim kolaylığı sağlanacak, kontrol ve sertifikasyın<br />
maliyeti ile analiz bedelleri önemli oranda azalacak ve çiftçi bazında yapılan eğitim,<br />
yayım faaliyetleri ve danışman firma etkinlikleriyle üretim artışı sağlanacaktır.<br />
Türkiye’nin birçok bölgesindeki temiz, sağlıklı, fakat sertifikası olmadığı için ekolojik<br />
olmayan büyük bir üretim potansiyeli de sertifikaya kavuşacaktır.<br />
Ekolojik tarımın yaygınlaştırılması amacıyla <strong>İzmir</strong> Tahtalı havzasında üreticilerin<br />
katıldığı köy toplantıları eğitim ve yayım çalışmaları başlatılmıştır. Ekolojik tarım<br />
kontrol ve teknik eleman eğitimi için 150 dekarlık bir alanda “Demonstrasyon Çiftliği<br />
61
Tesis Projesi” başlatılmıştır. Tohum, fide, fidan, ekolojik gübre, ilaç, akaryakıt,<br />
kompost gibi girdiler Tarım İl Müdürlüğü tarafından karşılanmış ve yapılan<br />
demonstrasyon, ekolojik tarım uzmanlarınca kontrol edilmiştir. Bu eğitim faaliyetleri<br />
ile ekolojik tarımın üreticilere tanıtılması ve yaygınlaştırılması planlanmaktadır.<br />
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, ekolojik tarımla ilgili araştırmalar yapmak amacıyla<br />
bünyesindeki araştırma enstitüleri olan Ekolojik Tarım Organizasyonu (ETO)<br />
Derneğini ve üniversite temsilcilerinden oluşan Ekolojik Tarım Araştırmaları Yürütme<br />
Komitesini kurmuştur.<br />
Bütün bu katkılara karşın, ekolojik tarım yapan üreticilerin ürünlerini fiyat<br />
veya benzeri yollarla destekleme sistemi şeklinde bir desteğin henüz olmadığı<br />
görülmektedir. Açıklamaya çalışılan mevcut politikada, uygulamalar ve yaklaşımlar<br />
dikkate alındığında, Türkiye’de ekolojik tarımın daha ileri düzeye getirilmesi<br />
bakımından, yeni bir stratejiye ihtiyaç olduğu da görülmektedir.<br />
Sözleşmeli tarım yapan dışsatım firmaları ise, sözleşme yaptıkları üreticilere çeşitli<br />
danışmanlık hizmetleri ve teknik yardımlar yapmaktadır. Firmaların elemanları<br />
tarafından üretim aşamasında karşılaşılan sorunları çözmek, kaliteli ürünler<br />
yetiştirilmesini sağlamak amacıyla üreticilerin arazileri ziyaret edilerek yardımcı<br />
olunmaya çalışılmaktadır. Firmalar belli aralıklarla yayın çalışmaları yaparak ekolojik<br />
tarımın faydalarını anlatmakta ve üreticinin ekolojik tarım konusunda<br />
bilinçlendirilmesi için toplantılar yapmaktadırlar. Bu toplantılarda, üreticilere toprak<br />
işleme, gübreleme, ilaçlama, budama, hasat ve kurutma gibi teknik konularda<br />
bilgiler verilmektedir. Firmalar sözleşme yaptığı üreticiye girdi temini olarak fiğ<br />
tohumu, ekolojik gübre, ekolojik ilaç ve preparatlar, böceklerle mücadele için<br />
tuzaklar vermektedir. Üreticilere bu girdiler, maliyetin altında verilebildiği gibi düşük<br />
faizli kredili şeklinde de satışı yapılmaktadır. Bunun yanında, üreticilere parasız<br />
olarak sergi bezi, plastik kasa verilmektedir. Ayrıca, üreticinin maddi olarak sıkıntı<br />
yaşadığı zamanlarda firma tarafından kredi (avans) verilmektedir. Üreticinin ürünü<br />
bahçesinden alınmakta, taşıma masrafları firma tarafından karşılanarak, üreticiye<br />
pazarlama hizmeti de sunulmaktadır.<br />
Avrupa Birliği ülkelerinde ekolojik tarımın hızlı gelişmesi; geleneksel tarımdan<br />
ekolojik tarıma geçiş doğrultusunda tabandan gelen talebe ve üreticilere birim<br />
alan başına belli bir desteğin sağlanmasının bir sonucu olarak ortaya<br />
çıkmıştır. Türkiye’de ise, ekolojik tarım, bu üretim sistemine yönelik herhangi bir<br />
destekleme sistemi olmamasına rağmen, hızlı bir gelişme göstermiştir. Türkiye’de<br />
bugünkü koşullar içinde mevcut destekler azaltılırken, ekolojik tarımın devlet<br />
tarafından parasal olarak desteklenmesi mümkün görünmemektedir. Ancak,<br />
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından uygulanan ekolojik tarımla ilgili yayım<br />
faaliyetlerinin arttırılması gerekmektedir. Ekolojik tarım yapan ve yapmak isteyen<br />
üreticilere ekolojik tarım konusunda zorunlu eğitim programları hazırlanmalı, böylece<br />
üreticinin ekolojik tarımı daha bilinçli olarak yapması sağlanmalıdır. Üreticilere<br />
yönelik olarak ekolojik tarımla ilgili kısa süreli kurslar düzenlenmeli ve bunların<br />
masrafı devlet kaynaklarından karşılanmalıdır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı<br />
kontrolünde demonstrasyon sahaları kurularak, bu alanda eğitim çalışmalarının<br />
yürütülmesi için destek verilmelidir.<br />
62
Türkiye’de üreticilerin gelirlerinin nispeten düşük olması ve sertifikasyon<br />
masraflarının yüksek olması nedeniyle, üreticiler kendi adlarına kontrol ve<br />
sertifikasyon belgesi alamamaktadır. Üreticilerin ürünleri bazen ihracatçı firma<br />
tarafından alınmamakta, bu durumda üretici mağdur duruma düşmektedir.<br />
Üreticinin kendi adına kontrol ve sertifikasyon belgesinin olmaması ürününü istediği<br />
gibi pazarlamasını engellemektedir. Bu nedenle Türkiye’de kontrol ve sertifikasyon<br />
belgesi almak isteyen üreticilerin sertifikasyon masraflarının tamamının veya bir<br />
kısmının devlet tarafından desteklenmesi ekolojik tarımın gelişmesine katkı<br />
sağlayacaktır. Üreticilerin kendi adına sertifika belgeleri olması ürünleri çeşitli<br />
şekilde pazarlamasında alternatif sağlayacaktır. Böylece üreticiler belki de<br />
ekolojik ürünlerini semt pazarlarında dahi satabilecek, ekolojik ürünlerin direkt<br />
üreticiden tüketiciye ulaşması geleneksel ve ekolojik ürün arasında yüksek fiyat<br />
farkını ortadan kaldıracaktır. Sertifikasyon işleminde, kooperatiflere öncelik verilmesi<br />
üreticiler açısından bir rahatlama sağlarken, sertifikasyon kurumları açısından<br />
kontrolü olası kılacaktır. <strong>İzmir</strong>’de ekolojik üreticileri bir çatı altında toplayan<br />
kooperatifler kurulmasıyla, iç satışlar genişletilebilir, üreticinin üretim ve pazarlama<br />
aşamasında karşılaştıkları sorunlara daha kolayca çözüm sağlanabilir.<br />
Diğer bir önemli husus, bu ürünlerin pazarlaması ile ilgilidir. Türkiye’de ekolojik<br />
ürünlere olan potansiyel talebin ne olduğunu ortaya koyan pazar araştırmalarının<br />
yapılması gerekmektedir. Türkiye’de ekolojik ürünlerde iç piyasanın<br />
oluşturulması yönünde çalışmalara gereksinim vardır. Bunun için <strong>İzmir</strong><br />
merkezli bir iç piyasa oluşturma çabasına girilebilir. İç piyasa oluşturulmaya<br />
çalışılırken, aynı zamanda tüketicilerin ekolojik olarak üretilen ürünler için ne kadar<br />
fiyat primi ödemeye razı olacakları konusunda yapılmış araştırmalardan<br />
yararlanılmalıdır. Bu amaçla gerçekleştirilen <strong>İzmir</strong>’in de dahil olduğu kapsamlı bir<br />
araştırma, aşağıdaki bulguları ortaya koymuştur:<br />
Aşağıda ana noktaları belirtilen temel bulgular, Türkiye’de tüketicilerin gıda<br />
maddelerinde bulunan kalıntılar konusunda duyarlı olduklarına ve kalıntı miktarı<br />
kontrol edilerek güvenilir bir kuruluş tarafından sertifikalandırılmış ürünler için belli<br />
bir fiyat primini ödemeyi kabul edeceklerine işaret etmektedir. Tüketici tercihleri<br />
konusundaki bu durum genel olarak aşağıda açıklanmaktadır.<br />
• Tüketiciler, gıda alışverişi yaparken fiyattan çok, ürünlerin besin değeri ve çeşitli<br />
katkı maddeleri taşımaması gibi özelliklerine önem vermektedirler. Tüketicilerin<br />
gerek taze sebze ve meyveyi tüketirken fiyatından daha çok, besin değeri ve<br />
çeşitli katkı maddelerini taşımaması gibi özellikleri öncelikle tercih<br />
etmesi, gerekse, eskiye oranla yaş meyve ve sebzenin tadı ve sağlık yönünden<br />
güvenilirliğinin azaldığı görüşünde olması, ekolojik ürünlerin yurt içi pazar<br />
potansiyelinin var olduğu konusunda önemli bulgular olarak kabul edilmektedir.<br />
• Araştırma kapsamındaki tüketiciler, un ve unlu mamuller dışında, tüm gıda<br />
maddelerinde “kalıntının” var olduğu yönünde bir görüşe sahiptir. Tüketiciler,<br />
özellikle doğal üretim mevsimi dışında üretilen ürünlerde (sera ve örtü altında<br />
63
yetiştirilen ürünler) sağlık açısından önemli boyutlarda kalıntı bulunduğuna<br />
inanmaktadırlar.<br />
• Tüketicilerin ekolojik olarak üretilmesini istedikleri ürünler arasında en fazla<br />
ifade edilen ürün, domatestir. Daha sonra diğer sera ürünleri gelmektedir.<br />
Meyveler arasında ise en fazla ifade edilen ürün elma olmuştur. Tüketicilerin bu<br />
ürünler için ödeme isteği, kalıntı konusunda algılanan riske bağlı olarak<br />
değişmektedir. Dolayısıyla tanıtımlarda bu hususlara dikkat edilmesi<br />
gerekmektedir.<br />
Söz konusu bulgular, iç piyasada, özellikle gelir düzeyi yüksek olan tüketici<br />
gruplarının, ekolojik yöntemlerle üretilen ve söz konusu özelliği sertifikalandırılan<br />
ürünleri satın alma potansiyeline sahip olduğuna işaret etmektedir. Çevresel<br />
duyarlılığın giderek arttığı günümüz dünyasında; Türkiye’de özellikle Ege<br />
Bölgesinde hala yoğun girdi kullanımına dayalı üretim teknolojilerinin bir an<br />
önce terk edilerek, yerine çevre ile uyumlu girdilerin kullanımını teşvik<br />
edilmesi ve girdilerin yasal sınırlar çerçevesinde kullanılmasını titizlikle izlenmesini<br />
öngören üretim/yayın politikalarının uygulanması zorunluluğu gündeme<br />
getirilmelidir. İç piyasada satılan ürünlerin de kimyasal kalıntı konusunda kontrol<br />
edilmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır.<br />
Bunlara ek olarak üreticiden tüketiciye hizmet verebilecek ekolojik tarım ürünleri<br />
satış merkezlerinin açılması geleneksel ve ekolojik ürün arasındaki bu yüksek fiyat<br />
farkını kısmen de olsa ortadan kaldıracaktır. Hedef kitlenin oluşturulması, stand<br />
çalışması, tadım panellerinin oluşturulması da ekolojik ürünlerin iç piyasa<br />
koşullarının arttırılmasında etkili olacaktır.<br />
Sakız ve Antepfıstığı<br />
Sakız bitkisi; Sakız Adası ve Çeşme yöresinde doğal olarak yaşayan ve reçinesinden<br />
yararlanılan bir bitkidir. Sakız, yüzlerce yıldır sakız reçinesi ve sakız yağı şeklinde,<br />
ilaç, kozmetik, boya, gıda ve içki sanayiinde kullanılmaktadır ve bu nedenle<br />
ekonomik değeri oldukça yüksek bir bitkidir. Melengeç ise yabani çitlembik olarak<br />
bilinmektedir ve yoğun olarak tüm alanda bulunmasına rağmen ticari değerlendirme<br />
açısından K. Menderes Strateji Alt Yöresi Kara Kesiminde daha yoğun<br />
bulunmaktadır. Bu bitki Çeşme-Karaburun-Urla ve Seferihisar yörelerinde de<br />
yaygındır.<br />
Sakız ve melengeç 4-5 m. boyda, sürekli yeşil ağaççık veya çalı şeklindedir. Dişi ve<br />
erkek çiçekler ayrı bitkiler üzerindedir. Erkek bitkilerin randımanı dişilerden fazladır.<br />
Tek veya üç-dört gövde üzerinde terbiye edilir. Dekoratif görünümü ve hoş kokusu<br />
nedeni ile çevre düzenlemesinde de kullanılabilmektedir. Sürekli yeşil olması ve<br />
toprağı örtmesi nedeni ile toprak erozyonunu da önlemektedir. Kökler 20-25 metre<br />
derinliğe kadar uzanabilir. Bu nedenle, kuraklığa dayanıklılığı incir ve zeytinden daha<br />
iyidir.<br />
Bu iki bitki arazi yangını gibi kötü koşullarda bile kısa sürede kendini yeniler. Kıyı<br />
bölgelerinde tuza dayanıklıdır ve beş yaşından itibaren ürün verir. Sakız 15 yaşından<br />
64
itibaren bitki başına 1-2 kilo sakız verir. Bir kilo sakızın fiyatı kalitesine göre 60-100<br />
dolar civarında olduğuna göre getirisi yüksek kabul edilmektedir.<br />
Çeşme ve çevresinde halen sakız üretilmektedir. Bugün Yunanistan’ın Sakız<br />
Adasından, sadece sakız bitkisiyle 50 milyon dolarlık bir gelir sağladığı düşünülürse,<br />
Çeşme ve Karaburun yöresinde bu projenin desteklenmesinin gerekliliği açık<br />
olarak belirlenmektedir.<br />
Son yıllarda bu amaçla sakız ağacı yetiştirilecek yerlerin envanterinin çıkartıldığı bir<br />
proje başlatılmıştır. Milli Emlak arazi tashisi gerçekleştiğinde Arkas Denizcilik<br />
sponsorluğu ile Çeşme, Urla, Alaçatı, bölgelerinde Yunanistan’ın ürettiğinin<br />
10 katına kadar sakız üretilebilecektir.<br />
Tarla Balıkçılığı<br />
<strong>İzmir</strong>, sahip olduğu su kaynakları ve turizm potansiyeli dikkate alındığında, tarla<br />
balıkçılığından önemli ölçüde gelir sağlayabilecek bir yöredir.<br />
Tüm tarımsal üretim dallarında olduğu gibi tarla balıkçılığı doğal koşullara doğrudan<br />
bağımlıdır. Karada yetiştirilen evcil hayvanlarda olduğu gibi farklı balık türleri de<br />
değişik barındırma, bakım ve beslenme isteklerine sahiptirler. Bu nedenle doğal<br />
koşullar yanında ele alınan balık türünün biyolojik istekleri de dikkate alınarak,<br />
yetiştirmenin planlanması zorunludur.<br />
Tarla balıkçılığı içinde sazan yetiştirme toprak tabanlı havuzlarda yapıldığından ve<br />
her çeşit yem değerlendirildiğinden ve de gideri düşük olduğundan önem<br />
taşımaktadır. Ayrıca sazan, yavru temini ve üretimini de sağlar ve ılık, durgun ve<br />
bulanık sulardan fazla etkilenmez. Çabuk ve hızlı büyür ve bu nedenle kısa sürede<br />
pazarlanma imkanına sahiptir. Dolayısıyla sazan, tarımla geçinen aileler için<br />
kullanılamayan batak, sazlık, tuzla gibi su imkanı olan arazilerde yapılarak ek gelir<br />
imkanı sağlamaktadır.<br />
Tarla balıkçılığı amacı ile bir işletme kurulurken; balığın biyolojik isteklerine uygun<br />
olarak toprak ve su özelliklerinin incelenmesi, havuzların kullanıma uygun ve<br />
ihtiyaca yetecek sayıda inşa edilmesi gereklidir. Karides de benzer koşullarda<br />
yaşadığından yatırımının ekonomik getirisinin yüksekliği, karşılanabilirlik durumunu<br />
arz etmektedir.<br />
Havuzlama için çoğunlukla tarımsal üretimde düşük verimli yerler seçilebilir ve<br />
böylelikle düşük verimli alanlar ekonomik bir şekilde değerlendirilir. Az meyilli<br />
arazilerin seçilmesi, su akışı ve boşaltmanın arazi eğimi ile yapılabilmesi için çok<br />
yararlıdır. Düz ve meyilsiz arazilerde yapılan havuzlarda su akışı ve boşaltma için<br />
enerji ihtiyacı doğmaktadır. Bu enerji ihtiyacı ek masraflara neden olur. Dolayısıyla<br />
yer seçimi önemlidir.<br />
Genellikle ağır ve killi topraklar havuz yapımına daha uygun olduğu için kumlu ve<br />
geçirgen topraklar fazla su kaybına yol açar ve tercih edilmez.<br />
65
Ayrıca tarla balıkçılığına başlarken en önemli konu yıl boyunca işletmeye yeterli su<br />
sağlanmasıdır. Bu amaçla akarsulardan, göl ve kaynak suları ile sulama<br />
kanallarından, çok yağış alan bölgelerde yağmur sularından kolayca yararlanılan<br />
alanlar tercih edilmelidir. Bu nedenlerden ötürü tarla balıkçılığı tarım<br />
potansiyeline sahip K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresinde teşvik<br />
edilecek bir yatırım olarak görülmektedir. Benzer şekilde Gediz Havzası da<br />
potansiyel alan olarak görülmekte olup bu alanlarda Gediz Deltası sahip olduğu<br />
potansiyeller açısından karides üretimi için de uygundur. Bu değerlendirmeler<br />
ışığında <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın yürüttüğü Çeşme Nergis projesi bir örnek<br />
olarak karides yetiştiriciliği yavru temini ile teşvik edilmelidir. Bu yaklaşım<br />
Gediz Deltasının kullanılmayan tuzlu alanlarını potansiyel olarak ekonomiye<br />
kazandırma açısından önem taşımaktadır.<br />
Tıbbi Bitki Yetiştiriciliği<br />
Yararlanılan bitkilerin oldukça büyük bir kısmı tıbbi ve aromatik bitkiler grubunu<br />
oluşturmaktadır. Zira bu grup bitkilerin tüketim alanları çok geniştir. Şayet bunları<br />
tüketim alanlarına göre bir gruplandırmaya tabi tutacak olursak 10 değişik<br />
kategoride toplanabileceği görülmektedir. Bunlar; meşrubat, keyif ve uyarıcı bitkiler,<br />
ilaç, zamk ve musilaj, reçine, tanen, boya, insektisid ve mum bitkileridir.<br />
Tüketimi oldukça fazla olan tıbbi ve aromatik bitkilerin hem dünyada ve hem de<br />
yurdumuzda sağlıklı istatistiki rakamlarını bulmak mümkün değildir. Diğer bitki<br />
gruplarına göre çok daha detaylı olan, kullanım alanları, tüketim şekilleri, elde ediliş<br />
yöntemleri çok farklı olduğundan hepsini içeren toplu istatistiki rakamlar mevcut<br />
değildir. Ancak bunun bulunmayışı bu grup bitkilerin dünya ticaretinde yer almadığı<br />
anlamına gelmemelidir. Zira yalnız uçucu yağ miktarının dünyada yaklaşık 45.000<br />
ton olduğu ve bunun 700 milyon dolar değerinde bulunduğu bilinmektedir.<br />
İlaç sanayiinde de tıbbi bitkilerin oldukça büyük payı bulunmaktadır. Bugün<br />
Avrupa'da bitkisel ilaçların pazar payı 2.4 milyar doların üzerindedir.<br />
Tıbbi bitkilerin ekonomik ve beşeri önemi dikkate alındığında ilk aşamada planlama<br />
alanımızda tıbbi adaçayı ve <strong>İzmir</strong> kekiğinin <strong>İzmir</strong> ve çevresinde kültüre<br />
alınabileceğini göstermiştir. Türkiye dünya kekik tüketiminin yaklaşık %70'ini<br />
karşılamaktadır. Ancak tümü floradan toplanmaktadır. Çiftçi tarafından yetiştirilecek<br />
kekik, <strong>İzmir</strong> ekonomisine önemli katkılarda bulunabilecektir. Bunun yanında<br />
yöredeki tıbbi bitkilerin tanınmaması ve desteklenmemesi kırsal kesim yaşayanlarını<br />
bilinçsiz tüketime itmektedir. Bu tür bitkilerin tanınmasının ve kültürünün eğitimle<br />
desteklenmesi ve kekik, lavanta gibi tarla tarımına dönüştürülmesi için ürünlerin<br />
ticarileştirilmesi gerekmektedir.<br />
66
10.1.4 Turizm<br />
Turizm, Türkiye ekonomisinin son yirmi yıllık döneminde, uluslararası pazara<br />
sunduğu tek yeni ürün olmuştur. Bu dönemde ülkede, turizmin bir endüstri olarak<br />
en hızlı geliştiği yöreler Antalya, Muğla ve Aydın olurken <strong>İzmir</strong>, tüm potansiyeline<br />
rağmen yeterli payı alamamıştır. Dikkat edilecek olursa, bu yöreler gibi <strong>İzmir</strong> de en<br />
yüksek nüfus artışının yaşandığı yörelerden biridir. Bu nedenle tüm Türkiye’de<br />
olduğu gibi <strong>İzmir</strong>’de de işsizliğin ciddi boyutlara vardığından söz edilebilir. Aldığı göçe<br />
orantılı olarak, sektörün yarattığı istihdam ve gelir etkisinden yararlanamamıştır.<br />
Buna rağmen <strong>İzmir</strong>, özellikle ulaştırma, haberleşme, eğitim ve çevre alanlarında iç ve<br />
dış talep artışıyla karşılaşmıştır. Konu ile ilgili araştırmalar 2020 yıllarına<br />
erişildiğinde Türkiye’ye yönelik turizm talebinin ülke nüfusunun % 60’ına çıkacağını<br />
göstermiştir.<br />
1990’lı yılların sonunda, turizm hizmet sektörü içinde ilk sıraya oturmuştur.<br />
Turizmin geliştiği diğer ülkelerde görüldüğü gibi sektörün GSMH içindeki payı Türk<br />
ekonomisinde de artmıştır. 1980 sonrasında yaşanan mali liberalleşme akımları,<br />
Doğu Avrupa ülkelerindeki rejimlerin liberalleşmesi ve seyahat özgürlüğü önündeki<br />
engellerin kalkması ekonomik temel tercihlerde turizm lehine bir ilgi de yaratmıştır.<br />
2000 yılı itibarıyla turizm gelirinin ihracata oranı % 27.9 olarak gerçekleşmiştir.<br />
OECD Ülkeleri içinde yabancı turist girişi itibarıyla 1995-2000 yıllarında<br />
Türkiye % 20.6 artışla en hızlı gelişen ülke olmuştur.<br />
Devletin öncü rolü oynadığı öncelikli turizm bölgeleri tesisi, kredilendirme yolunun<br />
açılması ve ev pansiyonculuğunu geliştirmek üzere başlatılan kredi programı, kısa<br />
vadede aktif olmasına rağmen başarılı sonuçlar vermiştir. Ancak ev pansiyonculuğu<br />
programı bugün, 500 bine yaklaşan yazlık konut yapımına yol gösterici olması<br />
açısından olumsuzdur.<br />
Beş yıllık kalkınma planlarında öngörülen devletin öncü rolünden özel sektöre<br />
geçilmesi, turizm etkinliklerinde ağırlığın farklı bir boyuta kaymasına neden<br />
olmuştur. Bu dönemde Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB), Türkiye Otelciler<br />
Birliği (TÜROB), Turizmi Geliştirme ve Eğitim Vakfı (TUGEV) ve Turizm Yatırımcıları<br />
Derneği (TYD) öncü organizasyonlar olmuştur. Sonuçta, devletin rolünün yeniden<br />
tanımlanması gereği ortaya çıkmıştır. Özel sektör çabalarıyla son dönemde, turist<br />
sayısı ve döviz gelirlerindeki artış sonucu, Türkiye, dünyada en çok turist kabul eden<br />
on ikinci ve gelirlerde sekizinci sıraya yükselmiştir. Bugün, ülkede Kültür ve Turizm<br />
Bakanlığından belgeli ve belediye belgeli yatak kapasiteleri 700 bini<br />
geçmiştir. Son dönem itibarıyla Kültür ve Turizm Bakanlığından belgeli yatak sayısı<br />
305 bine yaklaşmış durumdadır. Bu dağılımın belgeli turizm işletmeleri olarak ve<br />
ülkenin önde gelen turistik merkezlere göre dağılımı aşağıdaki tabloda verilmektedir.<br />
67
Tablo 10.22 Belgeli Turizm İşletmelerinin Başlıca Merkezlere Göre Dağılımı (2002)<br />
2000 % 2001 % 2002 %<br />
Antalya 3.300.959 31,7 4.211.930 36,3 4.747.550 35,8<br />
İstanbul 2.420.541 23,2 2.517.139 21,7 2.699.131 20,4<br />
Muğla 1.351.745 13,0 1.327.128 11,4 1.944.295 14,7<br />
<strong>İzmir</strong> 481.617 4,6 621.589 5,4 650.739 4,9<br />
Aydın 422.741 4,1 448.599 3,9 197.626 1,5<br />
Diğer 2.450.550 23,5 2.492.584 21,4 3.007.534 22,7<br />
Toplam 10.428.153 100,0 11.618.969 100,0 13.246.875 100,0<br />
Kaynak : Kültür ve Turizm Bakanlığı<br />
Görüldüğü üzere <strong>İzmir</strong> gerek yatırım gerek işletme belgeli turistik tesislerde turizm<br />
potansiyelli beş merkez arasında dördüncü gelmektedir. Bu durum, <strong>İzmir</strong>’in gerekli<br />
ivmeleri yapamadığını göstermektedir. 2002 yılı itibarıyla ülkemize giriş yapan<br />
13.246.875 turistin sadece % 4.9’u <strong>İzmir</strong>’e gelmiştir.<br />
Tablo 10.23Türkiye’ye Gelen Turistlerin Başlıca Turistik Merkezlere Göre<br />
Dağılımı<br />
Yatırım Belgeli<br />
İşletme Belgeli<br />
Tesis % Yatak % Tesis % Yatak %<br />
İstanbul 78 6,9 26.086 11,7 280 13,2 48.309 12,2<br />
Antalya 272 23,9 67.218 30,2 523 24,6 150.955 38,1<br />
Muğla 294 25,8 54.585 24,5 355 16,7 63.372 16,0<br />
<strong>İzmir</strong> 51 4,5 12.078 5,4 132 6,2 23.307 5,9<br />
Aydın 48 4,2 7.550 3,4 101 4,8 21.675 5,5<br />
Diğer 395 34,7 55.359 24,8 733 34,5 88.530 22,3<br />
Toplam 1.138 100,0 222.876 100,0 2.124 100,0 396.148 100,0<br />
Kaynak : Kültür ve Turizm Bakanlığı<br />
Yukarıdaki tabloda görülen aynı durum, Türkiye’ye gelen turistler arasında <strong>İzmir</strong>’in<br />
yine düşük bir paya sahip olduğunu göstermektedir. Burada dikkat edilmesi gereken<br />
husus, son üç yıl itibarıyla <strong>İzmir</strong>’in cüzi bir artışa sahip olmasıdır.<br />
Bu bağlamda Dünya Turizm ve Seyahat Konseyi tarafından 2020 yılına değin % 5<br />
düzeyinde yıllık ortalama büyüme tahmini yapılmaktadır. Bu durum geçmiş 40 yıllık<br />
dönemde % 7 oranında belirlendiğinden önümüzdeki yıllarda söz konusu konseyin<br />
yorumuna göre bir yavaşlama görülecektir. Nüfus artışı ve demografik yapı ile gelirin<br />
büyümesi değerlendirildiğinde, artış hızında bir yavaşlama eğilimi beklentisi <strong>İzmir</strong><br />
için de söz konusu olacaktır. Bu durum sektörün diğer makro ekonomik göstergeler<br />
içindeki paylarının da nispi olarak azalması ve ekonomik denge içinde sektörün nispi<br />
paylarının azalmasına sebep olabilecektir.<br />
68
2000’li yıllardan sonra, uzun mesafeli ve deniz aşırı seyahatler artacak ve yeni<br />
mekanlar önem kazanacaktır. Ayrıca, gidilecek yer seçimi ve rezervasyon süreçlerinde<br />
elektronik teknoloji önem kazanacaktır. Kişilerin eğitim ve refah düzeyinin<br />
yükselmesi durumuyla tercihler kutuplaşacak, yenilik ve çeşitlilik talebi artacak,<br />
konfor ve macera ağırlık kazanacaktır. Bunun sonucunda, deniz-kum-güneş yerini,<br />
heyecan-eğlence-eğitime bırakacaktır. Dolayısıyla, <strong>İzmir</strong>’in sunmuş olduğu ve<br />
sunmayı hedeflediği 2. üçlü önem kazanacaktır. Sonuçta, insan ömrünün artması ile<br />
üçüncü yaş nüfusunun çoğalması, seyahate ve eğlenceye daha fazla kaynak<br />
ayrılmasına sebep olacaktır. Buna çocuksuz ve az çocuklu çiftler ile ortalama çalışma<br />
sürelerinin kısalması ivme vermektedir.<br />
Önümüzdeki yıllarda uzak ülkelerden gelen turist payının artacağı öngörüldüğünden<br />
özellikle bu ülkelerde tanıtım ve pazarlama çalışmalarının önem kazanması<br />
gerekmektedir. Avrupa ülkelerinden sağlanan turizm gelirlerinin Türkiye genelindeki<br />
dağılımında <strong>İzmir</strong>, çekim merkezleri arasında hep alt sıralarda kalmaktadır.<br />
Aşağıdaki tabloda verilen dağılımda bu açık olarak görülmektedir. Ancak dikkat<br />
edilecek olursa, gelinen ülkeler arasında bir uzak mesafe ülkesi olan Japonya’nın<br />
<strong>İzmir</strong> için yüksek bir pay sahibi olduğu görülmektedir. Oransal olarak <strong>İzmir</strong>’i son<br />
yıllarda en çok ziyaret eden Fransız ve İtalyan turistlerin yanında Japonya,<br />
Romanya ile üçüncü sırada bulunmaktadır. Aynı tablo İskandinav ülkelerden<br />
gelen turist sayısında <strong>İzmir</strong>’in üçüncü sırayı aldığını göstermektedir. Bu<br />
durumun analizi, pay artışında jeotermal kaynak olarak Balçova’nın çekim<br />
gücünden kaynaklanmaktadır. Bu sav yukarıda belirtilen 65 yaş üstü nüfusun ve<br />
sağlık turizminin <strong>İzmir</strong>’de önemli bir yer tuttuğunu göstermektedir. Dolayısıyla,<br />
<strong>İzmir</strong>’in bu konuda yeni yatırımlara ihtiyacı vardır. Burada özellikle Seferihisar-<br />
Doğanbey turizm bölgesinin öncelik kazanması gerektiği ortaya çıkmaktadır.<br />
2002 yılı sonu itibarıyla, ülkenin sahip olduğu yatak sayısı değerlendirildiğinde 2002<br />
yılı içinde ülkemize gelen toplam turistlerin getirisi 8,5 milyar dolar olmuştur.<br />
Aşağıdaki tabloda son on iki yıl itibarıyla turist sayısı ve gelirinin yıllara göre dağılımı<br />
verilmektedir.<br />
Tablo 10.24 Ziyaretçilerin Milliyetlerine Göre Konaklama Yaptıkları İller<br />
ORAN % ANTALYA MUĞLA İSTANBUL AYDIN İZMİR<br />
ALMAN 61,1 21,1 5,4 3,4 3,1<br />
İSTANBUL ANTALYA KAPADOKYA NEVŞEHİR İZMİR<br />
ABDLİ 36,1 133 9,2 8,9 6,7<br />
MUĞLA ANTALYA AYDIN İSTANBUL İZMİR<br />
İNGİLİZ 54,8 13,7 12,3 9,6 5,1<br />
ANTALYA İSTANBUL MUĞLA ANKARA AYDIN<br />
BDTLİ 59,3 24,3 4,6 3,7 3<br />
İSTANBUL AYDIN MUĞLA ANTALYA İZMİR<br />
FRANSIZ 19,2 17,3 13,3 13,2 11,9<br />
İSTANBUL ANTALYA KAPADOKYA NEVŞEHİR İZMİR<br />
İTALYAN 28,7 22,8 9,7 9,5 9,3<br />
ANTALYA MUĞLA İSTANBUL İZMİR ANKARA<br />
AVUSTURYALI 69,4 23,8 4,1 0,9 0,3<br />
69
İSTANBUL AYDIN ANTALYA İZMİR BURSA<br />
BULGAR 50,9 14,3 9 4,2 3,2<br />
İSTANBUL ANTALYA AYDIN MUĞLA ANKARA<br />
ROMEN 29 18,3 13,4 8,9 7,9<br />
İSTANBUL NEVŞEHİR KAPADOKYA ÇANAKKALE İZMİR<br />
JAPON 26,8 17,2 17 10,2 7,9<br />
ANTALYA MUĞLA İZMİR İSTANBUL AYDIN<br />
İSKANDİNAV 31,6 29,5 21,7 11 1,6<br />
Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı<br />
Tablo 10.25 Turist Sayısı ve Turizm Gelirinin Yıllara Göre Dağılımı<br />
Turist Sayısı<br />
Yıllık Değişim<br />
(%)<br />
Turizm Geliri<br />
(milyon $)<br />
Yıllık Değişim<br />
(%)<br />
1991 5.517.897 2,4 2.654 -17,7<br />
1992 7.076.096 28,2 3.639 37,1<br />
1993 6.500.638 -8,1 3.959 8,8<br />
1994 6.670.618 2,6 4.321 9,1<br />
1995 7.726.886 15,8 4.957 14,7<br />
1996 8.614.085 11,5 5.650 14,0<br />
1997 9.689.004 12,5 7.002 23,9<br />
1998 9.752.697 0,7 7.177 2,5<br />
1999 7.487.285 -23,2 5.203 -33,4<br />
2000 10.428.153 39,3 7.636 46,8<br />
2001 11.618.969 11,4 8.090 5,9<br />
2002 13.246.875 14,0 8.473 4,7<br />
Kaynak : Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Merkez Bankası<br />
Yukarıdaki turist sayısındaki artışa oranla <strong>İzmir</strong>’in alması gereken pay için güçlü yan<br />
olarak turizmin sosyal ve ekonomik önemini anlamış bir toplum yapısına kavuşması<br />
gerekir. Zira, tarih, kültür, doğal kaynaklar, nitelikli tesislerin varlığı, iç turizmin<br />
hareketliliği gibi unsurlar <strong>Stratejik</strong> Plan Alanında mevcuttur. Buna örf, adet ve halı,<br />
deri, konfeksiyon, mücevherat başta olmak üzere çeşitli alışveriş olanaklarının<br />
eklenmesi yörenin önemini arttırmaktadır.<br />
Söz konusu olumlu kriterlere karşın yerel ve ulusal medyanın uluslararası medyaya<br />
referans olamaması tanıtım engellerinin başında gelmektedir. Ayrıca <strong>İzmir</strong>, genelde<br />
turizm kalitesinin hızlı talep artışının beraberinde getirdiği ihtiyaçlara gereken<br />
süreçte cevap verememektedir. Kaldı ki, sahip olunan standardı yüksek tesisler,<br />
çevreleriyle uyumsuzluk içindedirler. Bunlara ek olarak stratejik pazarlama<br />
yöntemleri eksikliği, tanıtımda yetersiz dış yatırımlar, denetimsiz gelişen ticari faaliyet<br />
ve turizm arzına ilişkin araştırma yetersizlikleri <strong>İzmir</strong>’in zayıf yönleri olarak<br />
görülmektedir.<br />
Yatay ve dikey bağlantılarda uluslararası tur kartellerinin çalışma yöntemleriyle<br />
acenta ve otelleri satın alarak döviz kayıplarına sebep olmasının önüne geçilmesi<br />
gerekmektedir. Bunun için modern teknik donanım ve ölçek ekonomileri gibi<br />
70
avantajların kullanılarak yerel acentaların piyasaya egemen olmaları gerekmektedir.<br />
Sonuçta işletmelerin, kar marjları üzerindeki baskılarının artması sağlanabilecektir.<br />
Strateji Plan Alanı için sahip olunan fırsatların başında küreselleşme olgusu içinde<br />
bölgenin artan önemi ve ülkenin rekabet gücünün yüksek olduğu doğa, tarih ve<br />
kültür turizmi gelmektedir. Bunlara sahip olan <strong>İzmir</strong> coğrafi açıdan son yılların<br />
eğilimi olarak görülen macera turizmini ekleyecek potansiyellere sahiptir. Bunların<br />
başında öncelikli olarak yamaç paraşütüne uygun alanlar gelmektedir. Güzelbahçe<br />
ve Karaburun bu olguya doğal faktörlerle katkıda bulunmaktadırlar. <strong>İzmir</strong><br />
Körfezinin de bu amaçla bir potansiyel olabileceği düşünülmelidir. Ayrıca Gediz<br />
Deltası doğal yapısı itibariyle safari türü turizme imkan tanımaktadır.<br />
Turizmde eğlence faktörünün giderek büyük pay alması ve bunun iş turizmiyle<br />
birleşmesi Selçuk yöresinde bir golf alanı tesisini zorunlu kılmaktadır. Türkiye’de<br />
Kültür ve Turizm Bakanlığından yatırım belgeli, Antalya’da dört, İstanbul’da iki,<br />
Muğla, Ankara ve Aydın-Söke’de birer golf tesisinin bulunması <strong>İzmir</strong>’in bu konuda ne<br />
denli geride olduğunu kanıtlayan bir husustur. Bu tür yatırımlara bağlı olarak bir<br />
dönemler faaliyette olan ve turizm girdisini yükselten “cazino” aktivitelerinin<br />
tekrar yer alması <strong>İzmir</strong> turizminin gelişmesi için önemli faktörlerin başında<br />
gelmektedir. 2003 yılı Nisan-Mayıs ve Haziran aylarında Türkiye’ye gelen turistlerin<br />
meslekleri üzerinde DİE tarafından yapılan bir araştırma ülkemize gelen turistlerin %<br />
13.4’ünün sanatçı olduğunu göstermektedir. Bu dönemde gelen turistlerin meslek<br />
gruplarının bazılarının oranı şu şekildedir; % 15.4 profesyonel meslek grupları, %<br />
12.4 kanun yapıcılar ve üst düzey yöneticiler, %12.5 nitelik gerektirmeyen işlerde<br />
çalışanlar ve % 9.1 hizmet ve satış elemanlarıdır. 2004 yılında ülkeye Tur<br />
Operatörleri Derneğince 15 milyon turist geleceği ve 15 milyar dolar bırakacağı iddia<br />
edilmektedir. Bu potansiyelden pay almak için <strong>İzmir</strong>’in yukarıda belirttiğimiz<br />
hususlara ek olarak son yıllarda alternatif bir turizm modeli olarak gelişen kongre<br />
turizmi alanında hızla ihtisaslaşması gerekmektedir. Türkiye kongre turizminde<br />
yirmi beşinci sıradadır. Geleneksel turizm yatırımlarına oranla kongre<br />
turizminin 4-5 kat daha fazla döviz getirdiği bilindiğinden turizmin bu şekli<br />
üzerinde durulması gerekmektedir. Bunun için <strong>İzmir</strong>’in kapasiteli bir toplantı<br />
yönetimi oluşturması ve özellikle 5 yıldızlı otellerin yapımını teşvik etmesi<br />
gerekmektedir. Halihazırda, şehrin sahip olduğu düşük kapasiteli salonlarla kongre<br />
turizminin geliştirilmesi mümkün görülmemektedir. <strong>İzmir</strong> Büyük Kent Bütününün<br />
bu konuda söz sahibi olabilmesi için 5000 ve daha fazla kişilik salonlara<br />
ihtiyacı vardır. Dünya turizmindeki kongre turizmi payının % 10 olarak<br />
belirlenmesi bu alanda <strong>İzmir</strong>’in profesyonel yönetimlere sahip olması gerekliliğini<br />
ortaya koymaktadır. Uluslararası Toplantı ve Kongreler Birliği Türkiye’nin 150 milyon<br />
dolarlık dünya kongre turizminden yaklaşık 300 milyon gelir elde ederek %o 2 pay<br />
aldığını ifade etmektedir. Dünyadaki yaklaşık 66.3 milyon kişilik kongre turizminden<br />
Türkiye’ye düşen pay 150 bin kişi civarındadır. Kongre yapılan ülkeler arasınsa ABD<br />
birinci sırada yer alırken onu İngiltere takip etmektedir. Kongre şehirleri arasındaysa<br />
Kopenhag birinci, Viyana ikinci, Seul üçüncü sıradadır. Takiben Helsinki, Barselona,<br />
Londra ve Paris gelmektedir. Seul’da 25 bin kişinin aynı anda kongre faaliyetini<br />
yürüteceği bir salonun olması <strong>İzmir</strong>’in sıralamaya girmesi için aşması gereken<br />
71
hedeflerden birini belirlemektedir. Toplantı sayısı açısından yirmi yedinci sırada<br />
bulunan Türkiye, kongre katılımcı sayısı açısından on beşinci sıradadır. Toplantı<br />
sayısı yönünden yirmi dokuzuncu sırada bulunan İstanbul, bu konuda Türkiye’nin<br />
merkezidir. İstanbul katılımcı sıralaması yönünden ise 10. sıradadır. Antalya onu<br />
takip etmektedir.<br />
TÜRSAB, Kültürpark Fuar Alanının kongre turizmi amaçlı kullanılmasını<br />
amaçlamaktadır. Bu bağlamda <strong>İzmir</strong>’in kongre şehri olabilmesi için bir açıdan yeni<br />
kongre binalarından önce mevcut mekanlarını değerlendirmesi gerekliliği ön planda<br />
gelmektedir. Örnek olarak Kültürpark’taki 2000 kişilik açık hava tiyatrosunun<br />
üstünün kapatılarak konferans salonu olarak kullanılması etüt edilmelidir. <strong>İzmir</strong>-<br />
Güzelyalı’da yer alan ve projesi kabul edilmiş eski depo alanının bu amaç<br />
doğrultusunda revize edilmesi gerekli görülmektedir. Çeşme gibi strateji planlama<br />
alanımızda yer alan en yüksek potansiyelli kongre şehrinin gerek konaklama gerek<br />
salon kapasitesi açısından yetersiz olduğu görülmektedir.<br />
2002 yılının dünyada ekolojik turizm yılı olarak ilan edildiğini düşünürsek planlama<br />
alanımızın faunası ve florasının zenginliklerinin bir avantaj olarak kullanılması<br />
gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Önümüzdeki beş yıl içinde turizmin müşteri profilinin<br />
değişeceği düşünüldüğünde eko-turizmin önem kazanacağı da görülmektedir. Bu<br />
konuda özellikle Kozak Yaylası ve Kemalpaşa- Nif Strateji Alt Yöresi ilk planda<br />
ele alınması gereken alanlar olarak görülmektedir. Bozdağ Kayak Merkezi bu<br />
bağlamda da ele alınacak bir mekan olarak belirlenmektedir. Kayak merkezinin<br />
geliştirilmesi doğrultusunda gerekli iki pistin ivedilikle kullanıma açılması<br />
gerekmektedir. Alana ayrıca kapasiteli bir otel kurulması yatırımın önemini,<br />
çekiciliğini ve kullanım kapasitesini arttıracaktır.<br />
Ege turizm potansiyelinin en iyi şekilde değerlendirilmesi için Türkiye ve<br />
Yunanistan arasında 1999 yılında kurulan Turizm Komisyonu ortaklaşa<br />
hareket etmek konusunda fikir birliğine varmışlardır. Bunun için özellikle kıyı<br />
belediyelerin ve turizmle ilgili organizasyonların işbirliği yapması gerekmektedir. Ön<br />
planda kültür, inanç ve çevre turizmi yer almalıdır. Başlangıç hedefleri arasında<br />
<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın da desteklediği ve üzerinde çalıştığı deniz taşımacılığı<br />
projesi ile kıyı şehirleri arasında seferler düzenlemeli ve Atina-<strong>İzmir</strong> uçak seferleri<br />
yeniden başlatılmalıdır. Özellikle <strong>İzmir</strong> ile karşı adalar arasında bürokratik engeller<br />
ortadan kaldırılarak bu turizm desteklenmelidir.<br />
2003 yılı Temmuz ayı itibarıyla ülkeyi ziyaret eden yabancı sayısı geçen yılın aynı<br />
ayına göre % 11.89 artmıştır. Bu orandan <strong>İzmir</strong> Büyükşehrinin daha büyük bir pay<br />
kapması için sahip olduğu inanç turizmi potansiyelini arttırma zorundadır. Dünya<br />
turizminde % 7 pay tutan bu turizmin Haç turizmi çıkarıldığında geriye kalan payının<br />
düşük olması, bu yönde yatırımları cazip kılmamakla birlikte potansiyellerin açığa<br />
çıkarılması yarar sağlayacaktır. Özellikle, havralar ve diğer Hıristiyanlarca kabul<br />
gören yerlerin çevreleriyle beraber özendirilmesi gerekmektedir.<br />
Turizm sektörünün sadece yabancı turiste yönelik olmadığı yerli turist sayısının da<br />
artması yönünde çalışmalar yapılması gerekliliği açıktır. Bu konu aynı zamanda yerli<br />
72
ve yabancı turistlerin birlikte ziyaret etmek isteyecekleri mekanların potansiyelini de<br />
arttırmaktadır. Sadece kıyı turizmine bağlı olamayan hususlarda örneğin; ilk göz<br />
boncuğu ocağının iki yüzyıl önce <strong>İzmir</strong> Arap Handa faaliyete başlaması ve 1930’lu<br />
yıllardan bu yana Görece’de kurularak çalışması odaklardan biri olmaktadır. Benzer<br />
şekilde Şirince, şarap konusuyla kendini göstermiştir.<br />
Kıyı turizmi paralelinde diğer bir turizm konusu da yat turizmi olarak görülmektedir.<br />
Strateji planlama alanının yüksek kıyı potansiyeli değerlendirildiğinde bu konuda<br />
yerince uzmanlaşmamış ancak uzmanlaşma yolunda hızlı atılımlar yaptığı<br />
görülmektedir. Ancak bu bağlamda ortaya konmuş olan açığın kapatılası için<br />
yatırımların belirli bir öncelik içinde yapılması gerekmektedir. Burada konuyu<br />
tamamlanma aşamasında olan yatırımların öncelikle bitirilmesi olarak tanımlamamız<br />
gerekmektedir. Yat turizmi olarak planlama alanımızda odak nokta en yüksek<br />
potansiyele sahip Çeşme yerleşmesi olarak kabul edilmiş olup burası aynı zamanda<br />
Ege kıyılarının da merkezidir. Çeşme’den kuzeye Enez’e kadar birinci bölüm,<br />
Çeşme’den güneye Bodruma kadar ikinci bölge ortaya çıkmaktadır. Bodrum-Kaş<br />
arası da Ege’nin son bölümüdür. Bu kesimde yer alan 2003 yılı yat bağlama<br />
kapasiteleri ve inşaat aşağıda verilmektedir<br />
Tablo 10.26 Yat Turizmi Bölgelere Göre Bağlama Kapasiteleri<br />
Mevcut+İnşaatta<br />
2003 Yılı İçin Kapasiteler<br />
Bölgeler<br />
Yat<br />
Limanları<br />
Balıkçı<br />
Barınakları<br />
Toplam<br />
Yat<br />
Limanları<br />
Balıkçı<br />
Barınakları<br />
Toplam<br />
Bodrum-Kaş 2.777 225 3.002 9.500 500 10.000<br />
Çeşme-Bodrum 1.109 325 1.434 4.200 500 4.700<br />
Enez-Çeşme 450 305 755 1.000 500 1.500<br />
K.Deniz-Akdeniz-<br />
Marmara Kıyıları<br />
2.005 515 2..620 4.450 1.445 4.895<br />
Türkiye Toplamı 7.456 1.470 8.926 21.150 2.945 24.095<br />
Kaynak: Kültür ve Turizm Bakanlığı<br />
<strong>Stratejik</strong> alt yörelerden Gediz kesiminde yer alan Foça’nın çevresinde bulunan Orak,<br />
İncir, Kartdere, Fener, Hayırsız ve Metalik adalarının turizme kazandırılması yanında<br />
yat turizmini geliştirmek için Büyük Deniz Koyu mevkiinde yüzer yat iskeleleri<br />
kurulması girişimleri yarar sağlayacaktır. Ayrıca 550 kapasiteli yat liman projesini sit<br />
alanlarıyla olan sorunlarının giderilerek orta vadede hayata geçirilmesi<br />
çalışmalarında da bulunulmalıdır. <strong>Stratejik</strong> planlama alanının Seferihisar kesiminde<br />
yer alan Sığacık yat limanının 2004 yılı sonu itibarıyla tamamlanması gerekmekte<br />
olup yine bu kesimde yer alan Ürkmez yat limanının ise plan dönemi sonrasında<br />
değerlendirilmeye alınması uygun bulunmuştur. Kuzey kesim olarak nitelediğimiz<br />
Çandarlı-Bademli-Dikili kesimindeyse uzun vade sonrasına yönelik değerlendirme<br />
çalışmaları yapılmalıdır. Aşağıdaki tabloda <strong>Stratejik</strong> Planlama alanında yer alan yat<br />
limanları ve kapasiteleri verilmektedir.<br />
73
Tablo 10.27 <strong>Stratejik</strong> Plan Alanı Yat Limanları/Yanaşma Yerleri<br />
Konumu<br />
Kapasitesi Düşünceler<br />
<strong>İzmir</strong> (Levent) 70 Özel sektör tarafından yaptırılarak işletilmektedir.<br />
Çeşme<br />
400<br />
2003 yılında ihale işlemi yapılacak, 2005 yılında tamamlanabilir.<br />
Çeşme (Şifne)<br />
700<br />
Proje için YPK kararı alındı.<br />
Çeşme (Ilıca)<br />
-<br />
Balıkçı barınağının yat limanına dönüşümü için YPK kararı alındı.<br />
Çeşme (Dalyanköy) 400 Kamu tarafından gerçekleştirilmiştir.<br />
Çeşme (Altınyunus) 100 Özel sektör tarafından yaptırılarak işletilmektedir.<br />
Seferihisar(Ürkmez)<br />
300<br />
Proje için YPK kararı alındı.<br />
Alaçatı<br />
350<br />
Özel sektör / belediye tarafından gerçekleştirilecek.<br />
Eski Foça 80 Kamu tarafından gerçekleştirilmiştir.<br />
Y.Foça<br />
Karaburun<br />
330<br />
280<br />
2003 yılı sonunda ihale edilecek.<br />
ÇED + imar planı çalışmaları devam ediyor.<br />
Mordoğan<br />
Sığacık<br />
300<br />
500<br />
Balıkçı barınağı + yat limanı Tümü yat limanı olması öneriliyor.<br />
İnşaatı devam ediyor, 2003 yılında tamamlanabilir, 2004 yılında<br />
işletilecek.<br />
Urla<br />
-<br />
Özel sektör tarafından öneriliyor.<br />
İteka 170 Özel sektör tarafından yaptırılarak işletilmektedir.<br />
Kaynak: DLH Bölge Müdürlüğü ile yapılan mülakat – 03.09.2003 ve Ulaştırma Bakanlığı<br />
Turizmin en çok tartışılan konularından biri olan turisti otele hapsetmek sisteminden<br />
vazgeçilmesi gerekmektedir. Zaten bu olgu talep de görmemektedir. Tatile çıkan<br />
kişiler gittikleri ülkeyi tanımak istemektedirler. Bu nedenle yukarıda bahsettiğimiz<br />
Görece türü yerleşmelerin ekonomik açıdan desteklenmesi ve kültürel turların başta<br />
Büyükşehir Belediyesi olmak üzere geliştirilmesi gerekmektedir. Bu tür yaklaşımlarla<br />
turist, aynı bölgeyi talep etme oranını arttıracaktır.<br />
74
2003 yılı itibarıyla <strong>İzmir</strong>’de yer alan 32 seyahat acentası ve yukarıda bahsi edilen<br />
diğer organizasyonlar tek şemsiye altında birleşerek tanıtım görevini gerçekçi rekabet<br />
altında gerçekleştirmeli ve bu konuda İZTAV’ın öncülük görevini sürdürmesi<br />
gerekliliği önem kazanmaktadır.<br />
Sonuç olarak <strong>İzmir</strong>’in sahip olduğu tüm turizm potansiyelinden yararlanabildiği<br />
söylenemez. Son yıllarda gelişen turizm hareketlerinden bu potansiyele uygun bir<br />
biçimde pay alamadığı gibi Türkiye genelinde dünya turizminden alınacak payın<br />
artırımında da kendisine düşen sorumluluğu yerine getirememiş görünmektedir. Bu<br />
nedenle, 5000 yıllık tarihi olduğu söylenen <strong>İzmir</strong>’in bu geçmişini temsil eden<br />
unsurları da kullanarak dünya turizmine açılması ve bu hareketlerden şehir<br />
ekonomisi açısından da yararlanması gerekmektedir. Ayrıca, <strong>İzmir</strong>’in yakın<br />
erişebilirlik alanlarında yöresel olarak sahip olduğu doğal ve kültürel turizm odakları<br />
bu sektörden bölgesel olarak yararlanılması gerektiğini ortaya koymaktadır. <strong>İzmir</strong> için<br />
hazırlanacak herhangi bir Strateji <strong>Planı</strong>nın hedefleri arasında bu potansiyelden<br />
yararlanmak mutlak olarak yer almalıdır.<br />
10.1.5 Mali Kurum Stratejileri<br />
Mali kurumlar boyutu ile <strong>İzmir</strong>, ele alındığında, özellikle bankaların verimsiz çalıştığı,<br />
reel sektöre kaynak aktaramadığı ve krizlerin reel sektör üzerindeki etkilerini<br />
derinleştirdiği görülmektedir. Bankalar mali aracılık fonksiyonunu yerine getirmek<br />
amacıyla kurulmuş olan işletmelerdir. Toplumdan aldıkları fonları üretime kanalize<br />
etmek başlıca görevleridir. Ancak makro ekonomik koşullar Türkiye’de, özellikle<br />
<strong>İzmir</strong>’de bankaların mali aracılık fonksiyonlarını tasarruf sahipleri ile üreticiler<br />
arasında değil, tasarruf sahipleri ile devlet arasında yapmaya yöneltmiştir. Büyük<br />
ölçekli işletmelerin finansman ihtiyaçlarını karşılayamayan bankaların, küçük ölçekli<br />
işletmelerin ihtiyaçlarını karşılamasını beklemek akılcı olmayacaktır.<br />
Türkiye’de bankaların mali aracılık fonksiyonunu yeterince yerine getirememesinin<br />
nedenlerinden birisi de ticaret bankacılığı ile yatırım bankacılığı faaliyetlerinin aynı<br />
kurumlar tarafından gerçekleştirilmesidir. İşletmeler, ticaret bankalarından işletme<br />
sermayesi ihtiyaçlarının yanı sıra, sabit sermaye stoklarını geliştirmek için uzun<br />
vadeli yatırım kredisi talebinde de bulunabilmektedirler. Gerçekte kısa vadeli krediler<br />
vermek üzere organize olmuş olan ticaret bankalarının uzun vadeli krediler vermesi<br />
bir yandan kredilerin maliyetlerini yükseltmekte, diğer yandan kırılganlıklarını<br />
artırdıkları için girdikleri krizlerin reel sektör üzerine olan etkilerinin daha şiddetli<br />
olmasına yol açmaktadırlar.<br />
Mali kurumlar ile ilgili strateji geliştirilirken, bu kurumların, özellikle bankaların<br />
ulusal ölçekte olduğu, Türkiye’de kurulu bankaların hiç birisinin genel merkezlerinin<br />
<strong>İzmir</strong>’de bulunmadığı ve bankalardan yerel ölçekli faaliyetler çerçevesinde strateji<br />
geliştirmelerini beklemenin mümkün olmadığına dikkat edilmelidir.<br />
<strong>İzmir</strong> için geliştirilecek mali kurumlar stratejisinin dayanak noktasını, <strong>İzmir</strong><br />
ekonomisinde tarım, ticaret ve sanayi ile ilgili faaliyetlerde bulunan işletmelerin<br />
yoğun olduğu ve bunların da önemli bir kısmının küçük ve orta ölçekli işletme<br />
75
olduğunu dikkate almak oluşturmalıdır. Bu nedenlerle, <strong>İzmir</strong>’de firmaların fon<br />
ihtiyaçlarının karşılanabilmesi için yeni kurumların oluşturulmasına ihtiyaç<br />
vardır. Bu kurumların başında küçük ve orta ölçekli işletmelerin finansman<br />
ihtiyaçların karşılamak amacıyla kurulacak Anadolu Menkul Kıymetler<br />
Borsası gelmektedir. İlgili bölümde konu ile ilgili ayrıntılı açıklama yapılmıştır.<br />
10.2 Altyapı Etkileri<br />
Strateji <strong>Planı</strong>nda altyapı etkileri bağımlı değişkenler olarak kabul edilecektir.<br />
Strateji planının ekonomik-sektörel büyüme hedefleri ve kestirimleri ise bağımsız<br />
değişken olarak ortaya çıkmalıdır. Fiziki altyapılara ilişkin talep büyüklükleri,<br />
yatırım öncelikleri ve etaplamaları, finansmanı ve yararlılık ölçütleri,<br />
strateji planı üzerindeki beklenilen ve hesaplanması gereken etkiler olarak<br />
ortaya çıkacaktır. Bu nedenle stratejik gelişme şeması oluşturulurken öncelikle;<br />
• Ekonomik faaliyet sektörlerine ve konut yer seçim alanlarına göre yerleşme<br />
merkezlerinin mekanda öngörülen uzmanlaşma biçimleri ve yayılma<br />
eğilimleri,<br />
• Makro üretim ve hizmet odaklarının konumları ve büyüklükleri kestirilecektir.<br />
Bunlara bağımlı olarak da sırasıyla;<br />
• Öngörülen ulaşım koridorları,<br />
• İşlevini sürdürecek mevcut makro altyapı odakları,<br />
• Kesinleştirilmesi gerekli tasarı makro altyapı odakları,<br />
geliştirilerek şema tamamlanacaktır.<br />
Bölüm 9.1.2’de şema A ve B olarak iki bölümde oluşturulmuştur.<br />
Alt yöreler için öngörülen sektörel uzmanlaşma biçimleri nüfusun ve istihdamın<br />
<strong>İzmir</strong> İli içinde dağılımının hesaplanmasını yönlendirecektir. Nüfusun ve istihdamın<br />
etkin olacağı coğrafi alanlar; il dışına, il içine ve alt yöre içine olmak üzere üç ayrı<br />
biçimde ve önem sırasına göre hesaplanmalıdır. Strateji planı ile ilgili olarak şema A-<br />
Pafta VIII’in ekinde verilen tablo, sektörler hakkındaki bu öngörüleri belirlemektedir.<br />
Parametrik sınırlayıcılar ise bu dağılım için mutlaka bir üst eşik oluşturmalıdır.<br />
Bu öngörüler değerlendirilerek strateji plan hedeflerinin altyapı üzerindeki etkileri<br />
somutlaştırılabilir.<br />
Söz konusu etkiler aşağıdaki gibi sıralanmıştır:<br />
• Öngörülen ekonomik faaliyetlerin yürütülebilmesi ve gerçek bir<br />
metropolitenleşme sürecine girilebilmesi, uluslararası ve ülkesel ölçeklerde<br />
bütünleşmeye gidilebilmesi için ulaşım koridorlarının ve erişim<br />
güzergahlarının kurulması sağlanmalıdır.<br />
• Çevre yolları ve süratli yol ağı inşaatları tamamlanmalıdır.<br />
76
• Demiryolu sisteminin hızlandırılması sonuçlandırılmalıdır. Metropoliten etki<br />
alanında günlük yolculuk süreleri kısaltılmalıdır.<br />
• Kuzey Ege Limanı, demiryolu ana yolcu, marşandiz garı ve triyaj tesislerinin<br />
inşaatında aşamalı olarak uygulamalar yapılmalıdır.<br />
• Metropoliten aktivite merkezleriyle alt merkezlerin örgütlenmelerine paralel<br />
olarak şehir içi yol ağının yükletimleri hesaplanmalı, trafik yönetimi<br />
uygulamaları ile merkezlere erişim kolaylaştırılmalıdır.<br />
• Toplu ulaşımda gereksinim duyulacak enerji için altyapı sorunları ivedilikle<br />
çözümlenmelidir.<br />
• Turizm, ticaret ve hizmetler sektörlerinin stol hava alanları ile iç ve dış<br />
odaklara erişimleri kolaylaştırılmalıdır.<br />
• Kıyı kesimi ve <strong>İzmir</strong> Körfezi’nin kullanım koşulları yönetim planlarıyla<br />
geliştirilip denetim altına alınmalıdır.<br />
• Ana hava meydanının kapasitesinin sınır değerlere kadar kullanılması<br />
hedeflenmelidir.<br />
10.3 Doğal – Çevresel Etkiler<br />
Strateji planının parametreleri doğal ve çevresel sınırlayıcılar olarak görülmelidir.<br />
Bu nedenle <strong>İzmir</strong> İli’nin ve strateji alt yörelerinin geleceğine ilişkin öneriler<br />
geliştirilirken plan üzerindeki sınırlayıcı etkilerden de söz edilmesi gereklidir<br />
10.3.1 Deprem Potansiyeli ve Zemin Koşulları<br />
Depremsellik<br />
Tarihsel dönemlerden bu yana pek çok uygarlığın yaşadığı Ege, bölge olarak pek çok<br />
depreme sahne olmuş ve uygarlıklar bu olaylardan büyük yaralar almışlardır.<br />
Depremlerin çoğunluğu da B. Menderes, Denizli (Pamukkale) ve Gediz grabenleri<br />
dolaylarında gerçekleşmiştir. Gediz grabeni de Gediz Havzasından Denizli’ye dek<br />
uzanan yaklaşık 200 kilometrelik bir yapıya sahiptir. K. Menderes vadisi de Gediz ve<br />
B. Menderes gibi bir grabendir. K. Menderes vadisinin güney kenarının batı yarısında<br />
kuzeye eğimli belirgin bir fay bulunmaktadır. 1928 yılı Torbalı depremine sebep olan<br />
da bu faydır. Deprem sonucu kuyu ve kaynakların su debileri değişmiş ve çamurlu<br />
sular fışkırmıştır. <strong>İzmir</strong> şehrinde birinci Kordonda birkaç cm.’lik bir açılma olmuş,<br />
Saat Kulesinin üst bölümü yıkılmıştır. Kadifekale ana kulesinde çatlaklar olmuş ve<br />
Bornova ovasıyla Karşıyaka da şiddetli sarsılmıştır. Bu da bize K. Menderes<br />
grabeninin oldukça etkin faylarla ilişkili olduğunu belirlemektedir. Bu faylardan biri<br />
de batıda Efes ören yerini takiben Ege denizine açılmakta olup, fay üzerinde meydana<br />
gelen depremler <strong>İzmir</strong>’de önemli hasarlar yaratmaktadır.<br />
Foça-Bergama fay zonu Bakırçay grabenini de içermektedir. 1919 ve 1939 Dikili<br />
depremlerinin sebebidir ve depremde Dikili ve Bergama fazlaca hasar görmüş,<br />
Dikili’nin kuzeyinde yer alan Kabakum’da oturulacak ev kalmamıştır. Bu fayın ucu<br />
güney-batıdan <strong>İzmir</strong>’e uzamaktadır ve Menemen’in kenarından geçmektedir.<br />
Aktivitesinin tam olarak bilinmediği bu fayın <strong>İzmir</strong> için deprem riski oldukça<br />
yüksektir. Hatta fayın Ovacığın 6-7 km. yakınından geçmesi 50 yıllık bir süreçte<br />
77
aşılma olasılığı %10 olan bir depremin büyüklüğünün 6.8 olabileceği ve bunun da<br />
sonuçta altın işletmesinin havuzuna zarar verebileceği üzerinde durulmuş ve de<br />
durulması gereken bir husustur.<br />
Kuzey Anadolu fayı boyunca sadece 20. yüzyılda 25’den fazla büyük deprem<br />
görülmüştür. Fayın Marmara denizi içindeki kollarının Kuzey Ege’de de devam etmesi<br />
risk değerleri vermektedir. Ayrıca Karaburun-Çandarlı körfezi fayları Ege denizi<br />
fayları gibi deprem riski yüksek alanlar olarak bilinmelidir. <strong>İzmir</strong> ana şehriyse<br />
Karaburun-Çandarlı körfezi fayları sistemi içinde yer almaktadırlar. Karaburun<br />
yarımadasının doğu kenarı boyunca uzamaktadır ki bu da kıyı yerleşmeler için risk<br />
taşımaktadır. Ayrıca bu fayın aktif olduğu da hatırlanmalıdır. Bu fay hatları 1949,<br />
1953, 1969 Karaburun depremlerinin sebebidir. Burada bahsedilenler sadece son 50-<br />
60 yıl içinde olanlardır ve ilkinde Mordoğan dahil tüm yarımada ucu ve Çeşme büyük<br />
hasar görmüş, ılıcada sular çoğalmış, bazı susuz çeşmeler akmaya başlamıştır.<br />
İkincisindeyse Foça ve Dikili de sallanmış ve sarsıntılar dört hafta devam etmişti.<br />
Karaburun fayı aynı zamanda yarımadayla <strong>İzmir</strong> körfezini ayırmaktadır ve Seferihisar<br />
koyunu sınırlamaktadır. Kuzey ucundaysa Gülbahçe koyu yer almaktadır. Zon<br />
boyunca ve özellikle kıyı kesimi boyunca yoğun deprem aktivitesi gözlenir. Bundan<br />
ötürü Karaburun fayı aktif bir faydır. Özellikle Gülbahçe yerleşmesi ve çevresiyle<br />
yörede yer alan bir yüksek öğrenim kurumunun yer seçimlerinde bu durumun<br />
dikkate alınmamış olması risk önlemlerinin alınmasında maliyet artışları getirecektir.<br />
K. Menderes fayının deniz içindeki devamı olarak nitelendirdiğimiz fay hattındaysa<br />
son 20 yıl içinde her hangi bir aktivite görülmemiştir. Ancak daha öncesinde büyük<br />
depremlere sebep olmuştur.<br />
<strong>İzmir</strong> ve yakın çevresi olarak durumu inceleyecek olursak, daha ziyade Gediz<br />
grabeninin etkisi hakim görülmektedir. Oluşan depremlerin çoğunun merkezleri<br />
denizde, Karaburun-Sakız, Körfez-Midilli ve Doğanbey-Sisam arasına rastlamaktadır.<br />
Bazıları ise Gediz grabeni ve çevresinde yer almaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> ve çevresi bu bağlam içinde çok kırıklı bir yapı göstermektedir. Etkisi altında<br />
kaldığı coğrafya, birincil olarak yarı çapı yaklaşık 50 km. olan bir risk bölgesine<br />
sahiptir. Dış çemberi ise 120 km.’lik bir alan içindedir. İki alan arasındaki fark ise<br />
ortalama 70 km’lik bir halka oluşturur ki burası <strong>İzmir</strong> merkez olarak etkilenme<br />
koşullarının Batı Anadolu çöküntü rejimi içindeki ilişkilerini belirlemektedir. Bu<br />
sistem içinde <strong>İzmir</strong> anaşehrinin durumuna bakacak olursak, körfezin doğusunda ve<br />
doğu-batı yönünde yer alan fay hattı iki parçadan oluşmaktadır. Bu hat üzerinde yer<br />
alan yoğun yerleşmelerden ötürü de fayın durumu tam olarak incelenememektedir.<br />
Kemalpaşa’ya doğru uzayan hattın üzerinde Pınarbaşı yerleşmesinin yoğunluğu<br />
bulunmaktadır. Bu fayın doğu segmenti Altındağ-<strong>İzmir</strong> arasında yaklaşık doğu-batı<br />
doğrultusundadır. Bu alanda da yoğun bir yapılaşma bulunmaktadır. Kadifekale-<br />
Altındağ yöresinde ise heyelanlarla fay diklitlerinin yapısı bozulmuş durumdadır.<br />
Batıda Üçkuyular-Narlıdere ve Güzelbahçe arasında yer alan bir fay hattı<br />
bulunmaktadır ve Narlıdere dolaylarında belirgin durumdadır. Son dönemlerde yoğun<br />
yapı talebi altında kalan bu yöre büyük risk taşımaktadır. Antik dönemlerden bu<br />
78
yana özellikle Balçova kaplıcaları termali bu fay hattından beslenmektedir. Fayın<br />
hemen yakınlarına inşa edilmiş olan turistik bir otelin (Prenses), üniversite binasının<br />
ve çevresindeki konutların gerekli tedbirleri alması gerekmektedir. <strong>İzmir</strong>’in geçmişten<br />
bu yana görmüş olduğu en büyük depremlerden birisi olan 1688 depreminin de bu<br />
kuşak üzerinde olduğu ve hatta merkez üssünün de Özdilek otelinin bulunduğu<br />
mevkide olduğu sanılmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong>’in deprem geçmişine bakıldığı takdirde sismolojisi en eski depremin MÖ 26<br />
yılında olduğunu göstermektedir. Kayıtlar incelendiğinde 2000 yıldan fazla bir zaman<br />
dilimi içinde 4.0 büyüklüğünde 392 depremin oluştuğu belirlenmektir. Bu durum<br />
tabiatıyla bölgenin aktif bir alan olduğunu belirlemektedir. Aynı süreç içinde 7.0 ve<br />
daha üstü büyüklükte üç, 6.0-7.0 arasındaysa altı deprem olduğu tespit edilmiştir.<br />
Deprem merkezlerinin dağılımına bakıldığında gerek fay hatları ve gerekse<br />
depremsellik durumu göreceli bir açıklıkla belirlenmektedir.<br />
Şekil 10.8 MÖ 26 – 25.07.2001 Periyodu İtibarıyla <strong>İzmir</strong> ve Çevresi<br />
Sismotektonik Bölgesi RB, risk bölgesi, EB, etkilenme bölgesini göstermektedir.<br />
Sarı noktalar en az 7, kırmızı noktalar en az 6, mavi noktalar en az 5, mor noktalar<br />
en az 4 büyüklüklü deprem merkez üslerini göstermektedir. 1<br />
1 M. Utku, Ş. Özyalın, Z. Utku, <strong>İzmir</strong> Depremleri, <strong>İzmir</strong> ve Çevresinin Deprem-Jeoteknik<br />
Sempozyumu, <strong>İzmir</strong>, Kasım, 2001<br />
79
Aletsel incelemelerin başladığı 20. yüzyıl başlarından bu yana <strong>İzmir</strong>’de aletsel<br />
büyüklüğü en büyük deprem 1919 yılında 7.0 şiddetinde olmuştur. Bunun yanında<br />
en çok depremin görüldüğü yıl 36 depremle 1969 ve onu takiben 21 ve 20 depremle<br />
1984 ve 1977 yılları görülmektedir. 1977 yılı aynı zamanda resmi daire ve okulları<br />
tatil ettirecek seviyede olmuş, özellikle kıyıdaki düz alanlar çok sarsılmıştır. Bunlar<br />
Alsancak, Karşıyaka ve Bornova’dır. Özellikle bu üç alan her depremde en fazla<br />
hissedilen dolayısıyla zarar gören yerler olmaktadırlar. Bölge olarak tüm strateji plan<br />
alanı aynı özellikleri taşıdığı için belirli bir ayrım yapma imkanı bulunmamaktadır.<br />
Depremlerin gerek oluş sıklıkları ve gerekse karakterleri tüm alanda benzer<br />
durumdadır. Alanımız çok yüksek bir sismik aktiviteye sahip olmasının yanında<br />
hasar riski yüksek bir kimlik de taşımaktadır. Yıllar itibarıyla bakacak olursak,<br />
aletsel dönemdeki en az 4.0 büyüklüklü depremlere göre, <strong>İzmir</strong> il bazında yıllık<br />
ortalama en yüksek deprem büyüklüğü 4.5 ve yılda en sık gerçekleşen deprem<br />
büyüklüğü de 4.0 dır. Yüz yıllık bir periyotta gerçekleşecek en büyük deprem de 7.0<br />
büyüklüğünde hesaplanmaktadır.<br />
Deprem büyüklüklerine ve verebilecekleri hasarlara göre, yapıların ekonomik<br />
ömürlerini incelemeye tabi tutacağımız takdirde belirli yapı ömürlerinin aşılma<br />
olasılıkları hesaplanabilmektedir. Yapı ömrünü on ile yüz yıl olarak aldığımız takdirde<br />
5 şiddetinden daha küçük bir depremle her zaman karşılaşmanın kaçınılmaz olduğu<br />
ortaya çıkmaktadır. En az 5 şiddetindeki bir depremle ise aynı sürede % 98 ile % 4<br />
arasında karşılaşma olasılığı bulunmaktadır. Süre uzadıkça bu olasılıklar<br />
artmaktadır. 10 yıllık bir sürede 5.5 değerinden daha küçük bir depremlerin daha<br />
yoğun olacağı, 20 yıllık sürede ise 6.0‘dan küçük depremleri yaşamanın daha olası<br />
görüldüğü, 30 yılda ise 6.2 büyüklüğe kadar olan depremlerle karşılaşılabileceği<br />
varsayılmaktadır. 50 yıllık bir süreçte 6.6 şiddetine kadar olan depremlerle<br />
karşılaşma olasılığının % 80’in üzerinde olduğu bilinmelidir. 100 yıllık bir sürede ise<br />
7.0 büyüklüğünün olasılığının bile % 82 olduğu ortaya çıkmaktadır. 100 yılda 6.5<br />
büyüklüğündeki depremlerle en az bir kere tanışma olasılığı % 100’e yakın<br />
olmaktadır. En az 6.6 şiddetindeki bir depremin olma durumu ise % 90 ile % 35<br />
arasında değişmektedir. 1<br />
<strong>İzmir</strong> sismotektonik bölgesinde 5.5 büyüklüğünde bir deprem altı yılda bir<br />
yaşanabilecektir. Bu tür bir depremle karşılaşma olasılığı da % 80 dir. 6.0<br />
şiddetindeki bir depremle 13 yılda bir karşılaşılabilecek olma olasılığı da % 60’dır. 6.5<br />
şiddetindeki bir depremin yinelenme periyodu da 30 yıl olup, gerçekleşme olasılığı da<br />
% 68 olarak hesaplanmıştır. <strong>İzmir</strong> ve çevresinde 7.0 şiddetinde bir depremin<br />
tekrarlanma olasılığı da 70 yılda bir olarak bulunmuştur. 2<br />
Batı Anadolu deprem rejimi içinde bulunan <strong>İzmir</strong> ve çevresi bu duruma göre<br />
aktivitesi yüksek bir bölgedir ve yüksek hasar riski taşımaktadır. Bu aktif sismisite<br />
bölgedeki kırık sistemlerinden gayet iyi anlaşılmaktadır. Bu kırık sistemleri içinde<br />
Tuzla fayı olarak adlandırılan ve Seferihisar yöresinde yer alan fay sisteminin de<br />
1 M. Utku, Ş. Özyalın, Z. Utku, <strong>İzmir</strong> Depremleri, <strong>İzmir</strong> ve Çevresinin Deprem-Jeoteknik<br />
Sempozyumu, <strong>İzmir</strong>, Kasım, 2001<br />
2 M. Utku, Ş. Özyalın, Z. Utku, A.G.E.<br />
80
önemli bir yeri bulunmaktır. Denize ulaştığı nokta ise Doğanbey burnudur ve doğuda<br />
Menderes fayı ile birleşir. Deprem riski açısından önemli bir hattır. Cumalı kaplıcaları<br />
yöresinde ikinci bir aktif fay zonu da bulunmaktadır. Kaplıcanın kuzeyinde de devam<br />
eden bu fay üzerinde çok sayıda sıcak su çıkışı bulunmaktadır ve bazıları noktasal<br />
bazıları da yarık boyu yüzeye ulaşmaktadır. Genelde Tuzla yöresinde sayısız sıcak su<br />
kaynağı bulunmaktadır. Bu yörede ve sıcak su travertenlerinin bulunduğu alanda<br />
son yüzyıllar içine meydana gelmiş yüksek şiddette depremlerin izleri de<br />
bulunmaktadır.<br />
Tuzla fayı aktif bir faydır ve son dönemlerde 1992 yılında burada 6.0 şiddetinde bir<br />
deprem olmuştur. Bu depremde Tuzla yöresinde zonun orta kırığı boyunca yer yer<br />
toprak kabarmaları olmuştur. Sonuçta bazı su kaynakları kururken bazılarını<br />
fışkırdığı yeni kaynakların ortaya çıktığı görülmüştür. Bu aktif sistem deniz içinde de<br />
güney batı yönünde devam etmekte ve Doğanbey burnu yöresinde deniz içinde sıcak<br />
su kaynakları yaratmaktadır. Fay sistemi kuzeyde <strong>İzmir</strong>’e kadar uzanmaktadır.<br />
Dolayısıyla potansiyel olarak fay, bölgenin en önemli ve aktif deprem potansiyellerinin<br />
başında gelmektedir.<br />
Bu potansiyel ve risk analizleri sonucunda <strong>İzmir</strong> ve çevresi 5.5 ve 6.8 şiddetleri<br />
arasındaki depremlere hazırlıklı olmalıdır. Bölge için üst sınır 7.4 büyüklüğüdür. Zira<br />
sismolojik açıdan yöre 7.5 büyüklüğünde depremler ürettiği için 7.4 mutlaka<br />
beklenilmelidir. <strong>İzmir</strong> ili içinde bu tür bir depreme 120 yılda veya % 65 olasılıkla<br />
karşılaşılma olasılığı bulunmaktadır.<br />
Alanımızda gerçekleştirilecek tüm yapılaşmalarda ve yapılaşmanın her aşamasında<br />
gerekli mühendislik hesaplarından mutlaka yararlanılması gerekmektedir. Tabiatıyla<br />
etkin ve süreklilik taşıyan bir denetleme sistemi kurulmalıdır.<br />
Etkileme alanında olacak 7.0 büyüklüğündeki bir deprem risk bölgesinde yaklaşık<br />
değerlerle 5.9-6.0 büyüklüğünde hissedileceğinden <strong>İzmir</strong> her an en az 5.5<br />
büyüklüğünde bir depreme hazır olma durumundadır. Depremlerin yinelenme<br />
süreleri için bu sürelerin şu an başlamadığının da bilinmesi gereklidir.<br />
Heyelan Potansiyelleri<br />
Deprem hasarlarının artmasına neden olan olayların başında heyelanlar gelmektedir.<br />
Depremler sırasında meydana gelen hareketlilik sonucunda yeni heyelanlar ortaya<br />
çıkabileceği gibi mevcut, hareketsiz ve potansiyel alanlardaki heyelanlar da kayma<br />
göstermektedirler. Bu durum pek çok deprem sonrası karşılaşılmış olaylarla kendini<br />
kanıtlamıştır. Özellikle <strong>İzmir</strong> ana yerleşmesi içinde belirlenmiş dört heyelan riski<br />
taşıyan alan bulunmaktadır. Bunlar Kadifekale ve çevresi, Altındağ, Sabuncubeli alt<br />
kısımları (MTA civarı) ve Karşıyaka kuzeyi olarak belirlenmektedir. Aralarında ikisinin<br />
yoğun yerleşim alanı ile kaplı olması risk oranını en üst seviyeye getirmektedir.<br />
Buraları Kadifekale ve Altındağ yöreleridir. Ayrıca bu alanlarda yer alan yapıların<br />
gecekondu türünde ve de sağlıksız inşa sistemleriyle yapılmış olmaları nedeniyle<br />
şehrin gelişiminde büyük sorunlar ortaya çıkarmaktadırlar.<br />
81
Kadifekale yöresi yaşlı volkanik bir arazi yapısına sahiptir. Bu volkanik yapı Göztepe-<br />
Basmane arasını kaplar ve Kadifekale bu hatta Basmane'ye daha yakın yer alır. Bir<br />
tepe nokta olan yörenin yüksekliği 189 metredir. Alanda yer alan bol tüflü volkanik<br />
arazi, tüfler sebebiyle ve de karmaşık jeolojik yapısıyla heyelanı ortaya çıkarmaktadır.<br />
Genel değerlendirmeler içinde heyelan güney kesimlerde yer alır olarak bilinmesine<br />
rağmen, tepenin kuzey yamaçlarında da halen durağan olup da depremde hareket<br />
edecek eski heyelanlar bulunmaktadır ki zaman zaman buralarda basit kaymalar da<br />
gözlenmektir.<br />
Heyelanların bilinmesine rağmen bu alanların yapılaşmaya açılmış olması veya<br />
yapılaşma dönemlerinde kontrol edilmemiş olunmasının faturası şehre çıkmaktadır.<br />
Bu alanların yapılaşmadan arındırılarak yeşil alan haline dönüştürülmesi<br />
gerekmektedir. Zaten 1922 sonrasının imar planında bu yamaçların ağaçlandırılacak<br />
alan olarak planlanmış olması bunun kanıtıdır.<br />
Bu alanlarda meydana gelen heyelanlar kaya düşmesi, moloz kayması, kaya akması<br />
gibi kütle hareketleridir. Heyelanların hareketlerinin hızlarında yağış ve kanalizasyon<br />
sızıntılarının büyük etkileri de bulunmaktadır. Kadifekale gibi sağlıksız bir yerleşime<br />
sahne olmuş bir alanda bu durumların hepsi mevcut olduğundan heyelan riski en<br />
üst seviyededir. Zira sağlıksız şehirleşme yağmur suyunun drene olmasını<br />
zorlaştırmakta ve eğimli bu arazilerde sellenmelere sebep olmaktadır. Kadifekale<br />
yamaçlarında görülen heyelanların farklı alanlarda görüldüğü de bilinmektedir. Bu<br />
kapsam içinde önlem alınması gereken ana mekanlar aşağıda verilmektedir. Bunların<br />
birincisi Topaltı mevkii olup ilk yerleşilmeye başlanmasıyla birlikte heyelan riski<br />
yükselmiş bir alandır. Burada gevşek zeminde moloz kayması görülmektedir.<br />
Tamamen iskana kapatılması gerekmektedir. İkinci olarak Hacıefendi yöresi<br />
gelmektedir, burada da moloz akması yanında kaya düşmesi de görülmektedir.<br />
Akarcalı Mahallesi de heyelan alanları arasında olup yerleşmeye kapatılması gereken<br />
kesimlerden bir diğeridir. Kuzey kesimlerde yer alan Yeşildere sırtları da risk taşıyan<br />
alanlar olup moloz akması, kaya düşmesi ve de blok akmasının görüldüğü alanlardır.<br />
2002-2003 yıllarında burada görülen kaymaları, sağlıksız yapılaşmanın arttırdığı ve<br />
yağışların da bu ivmeye katılmasının ortaya çıkardığı bilinmelidir.<br />
Altındağ semti kireçtaşı bir zemine sahip olup, tüflü killi bir zemin üzerine<br />
oturmaktadır. Burada gelişen heyelan son yıllarda giderek artmaktadır. Üzerinde yer<br />
alan yapılaşmaların derhal tahliye edilmesinde yarar bulunmaktadır. MTA dolayları<br />
ve Karşıyaka’da daha etkin olarak hissedilmeyen heyelanların ileride ne tür bir tempo<br />
alacağı konusunda net belirtkenler bulunmamaktadır. Ancak bu alanların diğerleri<br />
gibi yapılaşmamış olması belki maddi hasar oluşturmayacaktır ama sonuçta ortaya<br />
çıkan zarar göreceli de olsa doğal açıdan bir maddi değerle sonlanacaktır. Bornova<br />
kuzeyinde yer alan Kocaçay, ve Kızıltoprak dereleri boyunda heyelanlar gözlenmiştir.<br />
Bu durumda risk bölgelerinin haritalarının çıkarılması ve yapılaşmamış da olsa bu<br />
alanlar üzerinde engeller konması gerekmektedir. Kaldı ki bu tür volkanik kökenli<br />
arazilerde tarımsal amaçlı yapılaşmalara da izin verilmemesi gerekmektedir. Bu<br />
amaçla il düzeyinde detaylı bir heyelan araştırması ve haritalandırılmasının<br />
yapılmasının şart olduğu ortaya çıkmaktadır.<br />
82
10.3.2 Su Potansiyelinin Değerlendirilmesi<br />
Strateji planlama alanının içinde büyük yer tutan su potansiyeli beraberinde pek çok<br />
sorun da taşımaktadır. Konu bu açıdan ele alındığında kavramsal olarak üç kısımda<br />
değerlendirilmektedir. Bunlardan birincisi Baraj ve göletlere su temini, ikincisi ise<br />
yeraltı sularını içermektedir. Son olarak da taşkın ve önlemleri gelmektedir.<br />
Potansiyeller, sorunlar, öneri ve çözümler bölümlerinde değinilen konuların dışında<br />
stratejik olarak önem taşıyan ve plan dönemi içinde ele alınması gereken yatırımların<br />
değerlendirmesi bu kısımda ele alınırken makro yatırımların hedefleri ele<br />
alınmaktadır. Bu değerlendirmeler ışığında ilk olarak baraj ve göletler ele<br />
alınmaktadır.<br />
Baraj ve Göletler<br />
Baraj ve göletleri ilk aşamada ele aldığımızda strateji planlama dönemi öncesinde<br />
planlanmışlar arasından önem ve öncelik arz edenler değerlendirmeye alınmıştır.<br />
Tesisler büyüklük ve küçüklüklerine bakılmadan değerlendirmeye alınmıştır. Ayırım<br />
sadece ihale edilmiş ve ihale edilecek yatırımlar olarak yapılmıştır. Bu arada dikkat<br />
edilmesi gereken en önemli husus inşa edilmekte olan bir yapının/tesisin yapımının<br />
uzun bir zaman dilimine yayılarak faydaya dönüşmesinin gecikmesidir. Bu bağlamda<br />
devlet yatırımlarının özel girişim olarak ele alınıp, yatırımdan elde edilecek gelirin<br />
kendi sektörüne tekrar geri döndürülmesidir. Örneğin içme ve kullanma suyundan<br />
elde edilen gelirin bu işlerin gelişimine harcanması ve de bunun Devlet yatırımları<br />
için bir Devlet Politikası haline dönüştürülmesi, bu sektördeki pek çok sorunu<br />
çözebilecektir. Baraj ve gölet konularında bu tür bir yaklaşım benimsenmiş olsa idi<br />
bugün onlarca yıl süren ve sürmekte olan yatırımların pek çoğu tamamlanmış<br />
olabilecekti.<br />
<strong>İzmir</strong> il sınırları içinde ihale edilmiş ve bitirilmesine bir inşaat mevsimi<br />
kalmış olan yatırımlar arasında ilk planda görülen ve inşaatının % 80’i ihale<br />
edilmiş tek baraj Kavakdere Barajıdır. 28.02.1994 tarihinde işe başlanmış ve bitim<br />
tarihi de 30.12.1995 olarak belirlenmiştir. Süre uzatımıyla bitim tarihi 17.06.203<br />
olarak belirlenmesine karşın bu yıl için program-bütçeden düşmemesi için bir milyar<br />
liralık bir ödeneğin ayrılması tesisin tasarlanan yıl bitirilemeyeceğini açıkça ortaya<br />
koymaktadır. Bitirilememesi, Kavakdere Sulamasına da başlanamamasına sebep<br />
olmaktadır. İlk planda ele alınması gereken yatırımlardandır.<br />
Bölge içindeki pek çok yatırıma küçük paylar ayırarak programda tutulmaya<br />
çalışmak yerine Kavakdere Barajına öncelik verilerek kısa vadede bitirilmesi gereken<br />
yatırımlardandır.<br />
İkinci öncelik Yortanlı Barajında görülmektedir ve inşaatının % 70’i<br />
tamamlanmıştır. Barajın 1994 yılında inşasına başlanmış ve 4 yıl inşaat süresi<br />
tanınmıştır. Buna rağmen 2003 yılına uzatılmış ve 2002 yılı yatırım programında<br />
Yortanlı Barajı ve Tesisleri adı altında 5 milyar bütçe ayrılmıştır. Müteferrik işlerinin<br />
bitiminin 2005 yılında bitecek olmasına karşın yine beş milyar ödenek ayrılmış<br />
olması bitiş sürelerini risk etmektedir. Kati sulama projeleri tasdik görmüş ve<br />
83
sulanacak arazilerin toplulaştırma çalışmaları tamamlanmak üzere olan Yortanlı<br />
Barajının geriye kalan işlerinin bir inşaat mevsiminde bitirilecek seviyeye gelinmiş<br />
olması öncelik tanınmasına sebep olmaktadır. Bakırçay-Kınık projesi kapsamında yer<br />
alan bu barajın tamamlanması için yöre halkının büyük bir istemi olduğundan<br />
büyük kolaylıklar sağlamaktadırlar.<br />
Üçüncü sırada görülen Mordoğan-Karaburun Göleti için başlama ve bitiş tarihi<br />
1997 ile 2004 yılları verilmiştir. 2003 yılı itibarıyla fiyat farkı dışında 436.580 milyon<br />
TL ödenek ayrılması halinde program dahilinde hareket edilmiş olunmaktadır. Fiyat<br />
farkı dışında 2004 yılı için 303.390 milyon TL ayrıldığı takdirde baraj anılan yıl<br />
bitirilebilecektir. Ancak halihazırda % 15’inin bitirilmiş olması normal şartlar altında<br />
iki yıla daha ihtiyaç olduğudur. Bu durumda gerekli ödeneklerin ayrılarak barajın iki<br />
yıllık bir süre içinde bitirilmesi gerekmektedir. Mordoğan’ın şu anda dahi özellikle yaz<br />
aylarında daha bariz görülen su sıkıntısının önüne geçecektir. Zira halihazırda derin<br />
kuyular içme suyu için yeterli olmamakta ve yaz sonuna doğru fazla çekimden ötürü<br />
taban suyu tuzlanmaktadır. Baraj bunun da önüne geçecektir. Barajın 1.2 hm 3 aktif<br />
hacmi vardır.<br />
Yukarıda belirtilenlere ek olarak verilen aşağıdaki barajların tamamlanması beş altı<br />
yıllık bir döneme sarkmaktadır. Ancak bitirildiklerinde bölgesel ve ulusal ekonomiye<br />
büyük fayda sağlayacak yatırımlar olarak görülmektedirler Bunların başında Beydağ<br />
Barajı gelmektedir<br />
Beydağ Barajı Ödemiş Ovasının sulanması için büyük öneme sahiptir. 1994<br />
yılında başlanan iş süre uzatımıyla 2005 yılına sarkmış durumdadır. 2002 yılında10<br />
milyar ayrılmış olması ve daha sonraki yıllar için de 294 milyar öngörülmüş olması<br />
yatırımın hedeflenen yıl içinde bitirilemeyeceğini ortaya koymaktadır. Ancak barajın<br />
yapılmasıyla Menderes ovasının bir kısmının taşkınlardan korunması anında büyük<br />
ölçüde elektrik enerjisi tasarruf edilecek olması öncelikli yatırımlar arasına<br />
girmesinin sebebidir.<br />
Günümüzde ova sulamasında kullanılan enerji, Demirköprü Barajından elde<br />
edilen elektrik enerjisine eşit miktardadır. Söz konusu barajın devreye girmesiyle<br />
Demirköprü Barajının ürettiği kadar bir enerji açığa çıkacak olup bunun ulusal<br />
yararı göz önüne alındığında barajın ödenek ve bütçesinin orta vadede işin<br />
bitirilmesine göre ayarlanması gerekliliği ortaya konmaktadır. Beydağ Barajı bu<br />
nedenle bir sulama barajı olması yanında enerji barajı olarak da görülmelidir.<br />
Gördes Barajı her ne kadar <strong>İzmir</strong> ve de stratejik planlanma alanımız sınırları<br />
içinde kalmamaktaysa da <strong>İzmir</strong> içme suyu için gerekli bir yatırımdır. İlerleyen<br />
yıllarda <strong>İzmir</strong> şehrinin susuzluk problemiyle karşılaşılmaması için bu yatırımın<br />
ivedilikle ele alınmasında büyük yarar bulunmaktadır. Özellikle başta Bornova olmak<br />
üzere <strong>İzmir</strong>’in doğu aksının 2006 yılından sonra karşılaşacağı su probleminin önüne<br />
geçilmek bu şekilde mümkün olabilecektir. 2003 yılı için 1 milyar yatırım almış olan<br />
barajın 2006 yılından önce bitirilmesi gerekmekte iken, pompa istasyonunun<br />
başlama tarihi olarak 2006 yılının belirlenmiş olması olumlu bir yaklaşım değildir.<br />
İhale tarihi 18.10.2000 olup, 339.910 milyar keşif bedelle 2003 yılında ihale edilerek<br />
84
itiş tarihinin 2009 yılı olarak alınması durumu <strong>İzmir</strong> içme suyu temininde ileride<br />
aksamaların olacağını belirlemektedir. Tekrar ele alınıp irdelenmesi ve en geç strateji<br />
plan dönemi içinde bitirilmesi gerekmektedir.<br />
Çaltıkoru Barajı Kınık Sağ Sahil Sulamasının eksik kalan kısımlarının<br />
tamamlanması için projelendirilmiş bir yatırımdır. 1996’da işe başlanmış ve 1999<br />
yılında bitmesi gerekmekteyken 2003 yılına uzaması arımsak kayba neden olmuştur.<br />
Yöre halkının sulu tarıma yatkın olması ve bu tür bir tarımla karşılaşmaması<br />
durumunda gelir seviyesine düşmeyi önlemeye yönelik Bergama ve diğer yaşam<br />
mekanlarına göç eğilimi içine girmektedir. Bergama-Kınık gibi mümbit ve de sulu<br />
tarıma uygun toprakların ivedilikle değerlendirmeye alınması gerekliliği içinde bu<br />
yatırıma da en geç orta dönem bitirme vadesi olarak verilme durumundadır. 2003 ve<br />
sonrası için ayrılmış 18.894 trilyonluk bütçenin daha da arttırılarak yatırım<br />
önceliğine kavuşması gerekmektedir.<br />
Burada ele alınan tesislerin planlaması ve projeleri bitirilmiş durumda olduğu için ilk<br />
aşamada ihale edilmesi gerekli olanların üzerinde durulacaktır. Önem ve<br />
yararlılık açısından farklı kullanım kriterlerine sahip olmalarına rağmen<br />
detaylandırıldıkları durumda, öncelikleri açısından aynı seviyededirler. Bu durumda<br />
tesislerin detaylarına girmeden genel anlamda yararlılıkları üzerinde durulacak ve<br />
sonuçta öncelikleri ortaya çıkacaktır. Aşağıda verilen sıralamada stratejik alan<br />
içindeki yöre halkına fayda esas olarak alınmıştır.<br />
Çamlı Barajı <strong>İzmir</strong> içme suyu temini için tasarlanmış bir yatırımdır. Mutlak<br />
koruma alanı vardır ve kamulaştırması 2003 yılı programına alınmıştır. Bunun<br />
gerçekleşmesi gereklidir ki, koruma alanında yer alan kullanımlar kendilerine<br />
ivedilikli olarak bir strateji seçebilsinler. Çamlı Barajı, Efem Çukuru mevkiinde yer<br />
alacağından ve içme suyu temininde kullanılacağı için, alanda her hangi bir maden<br />
arama ruhsatı verilmemelidir. Verilmiş ruhsatın da iptal edilmesi gerekmektedir.<br />
Baraj Tahtalı Barajına yakın alanda olmasına rağmen farklı hinterlandı<br />
bulunmaktadır. Çamlı Barajı en kısa sürede ihale edilmelidir. Zira programında<br />
ishale hattı ihalesi için 2005 ve arıtma tesisi içinde 2004 yılları işe başlama tarihi<br />
olarak verilmektedir. Normal inşaat şartları altında barajın yapımı için üç yıllık bir<br />
süre verilmektedir. Bu arada Tahtalı Barajının 2006 yılından sonra <strong>İzmir</strong> için<br />
yetersiz kalacağının da hatırlanması gerekmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> için ortalama su tüketimini kişi başı 250 lt/gün olarak hesapladığımız<br />
durumda Tahtalı Barajınn yetersiz kalma süresi daha net ortaya çıkmaktadır.<br />
Kesin proje aşamasındaki <strong>İzmir</strong> Karaburun Bozköy Göleti, içme suyu temininde<br />
kullanılacaktır. Yarımadanın ucunda bulunan Karaburun’un yakın bir gelecekte<br />
içme suyu sorunu yaşamaması için 2,10 hm 3 aktif hacimli göledin, plan dönemi<br />
içinde gerçekleşmesi gerekmektedir. Karaburun’un kullanmakta olduğu kaynak<br />
suyunun cıvalı olduğu tespit edildiğinden Karaburun Bozköy Göletinin içme suyu<br />
içerikli olarak inşaatına başlanmasının bir başka önemi bu şekilde bir kez daha<br />
vurgulanmaktadır. Karaburun yöresinin kireç taşlı arazisinin çatlakları su tutmayı<br />
85
zorlaştırmakta ve hazne oluşturmamaktadır. Bundan dolayı da göletin yapılması<br />
öncelik kazanmaktadır.<br />
Eski adı Yeniköy yeni adı ise Ataköy Göleti, Menderes yöresinin 228 hektar brüt<br />
tarım toprağını sulayacaktır. Tahtalı Barajı koruma alanında kalması nedeniyle<br />
tarım potansiyelini kısmen yitiren yörenin, ekonomik gücünü arttıracak olmasından<br />
ötürü öncelik tanınması gereken bir gölettir. Gümüldür sulaması ile birlikte<br />
düşünüldüğünde ayrı havzada bulunmasına rağmen sulama sistemini tamamlayıcı<br />
özelliği vardır.<br />
Emiralem Göleti kesin proje aşamasında olup, Büyük Yamanlar dağının kuzey<br />
eteklerinden toplanan suyla beslenecektir. Emiralem yöresinin tarımsal ekonomik<br />
gücünü artırıcı potansiyeli bulunmaktadır. Gölette toplanan suyun temizliği ve<br />
kalitesi içme suyu olarak kullanılabileceğini göstermektedir. Bu nedenle yörede bir<br />
şişeleme tesisi de yer alabilir.<br />
Kemalpaşa Yiğitler Barajı, sanayi ve sulama suyunu bir arada sağlayacak bir<br />
yatırımdır. Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin de su ihtiyacını karşılayacak olan<br />
barajın, bu açıdan önemli olduğu görülmektedir. İnşasının ideal süre olarak en az 3<br />
yıl süreceği bilinmektedir. Bu nedenle hızlı bir gelişim gösteren Kemalpaşa Organize<br />
Sanayi Bölgesinin doğalgazla birlikte artacak potansiyeli su ihtiyacını da<br />
çoğaltacaktır. Mevcut sanayi tesislerinin halihazırda kullanma suyunun kesen<br />
kuyulardan temin etmesi, zemin suyu dengesini olumsuz etkilemektedir. Buna tarım<br />
amaçlı su kullanımı da eklendiğinde zemin suyu seviyesi Kemalpaşa ovasında hızla<br />
düşmektedir. İleriki yıllarda yaşanacak büyük su sorunlarının önüne geçilmesi için<br />
25,4 hm 3 aktif hacimli Yiğitler Barajının gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır.<br />
Yiğitler Barajı sanayicilere büyük rahatlık sağlayacağından DSİ ile sanayiciler<br />
arasında yapılacak bir protokol ile barajın proje ve yapım çalışmalarına<br />
başlanmasında büyük fayda görülmektedir.<br />
Strateji plan alanı içinde, ön inceleme, planlama, kesin proje çalışmaları içinde yer<br />
alan onlarca baraj ve gölet içinde yukarıda sayılanların önceliği bulunmaktadır. İnşa<br />
bedelleri belirli bir program dahilinde ödendiği takdirde yapımlarının iki inşaat<br />
mevsimi ile on inşaat mevsimi sürecek olan baraj ve göletler dışında sulama projeleri<br />
de bunlara bağlı önem kazanmaktadır. Özellikle K. Menderes Havzasının son 20 yıl<br />
içinde DSİ’den çok az yatırım almış olması havzanın yeraltı su potansiyelini<br />
bilinçsiz kullanma yüzünden çok düşük seviyelere indirmiştir. Havzaya yatırımların<br />
bu nedenle yönlendirilmesi gerekmektedir. Strateji planlama alanı dışında kalmasına<br />
rağmen Güneşli Barajı da bu kapsam içinde öncelikli bir yatırımdır. Yöre halkının<br />
tarımdan yeterli geliri elde edememesi başta <strong>İzmir</strong> olmak üzere büyük şehirlere göç<br />
oluşturmaktadır. Bu göç ile boşalan kırsal kesimdeki yerleşmelere de Doğu<br />
Anadolu’dan göç gelmektedir. Dolayısıyla bu tür bir kaymanın önüne geçilmesi için K.<br />
Menderes Havzasına gerekli ödeneğin ayrılması lüzum arz etmektedir.<br />
Baraj ve gölet gibi yatırımların kesin projelerinin DSİ dışında teknik olarak başarılı<br />
bir şekilde yapılmadığı bilinmektedir. Planlama alanında yer alan bazı göletlerin<br />
dikeyde 5 veya 3, yatayda ise 1 değeri ile yapılması bir deprem bölgesi olan planlama<br />
86
alanında yanlış bir değerdir. Olması gereken diklik 1, yataylık 3 oranı deprem bölgesi<br />
barajlarında olması gereken eğimdir.<br />
Taşkın Koruma Projeleri<br />
Planlama alanı sınırları içinde çok sayıda taşkın koruma projesi bulunmaktadır.<br />
Aşağıda proje kapsamının tamamı yerine yalnızca yapılması öncelik taşıyan işler<br />
bahse konu edilecektir. Bu nedenle işlerin bir kısmının yapılmış olması proje<br />
boyutlarının tamamını temsil etmeyebilir. Projelerde amaç <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü<br />
ve çevresindeki alanların taşkın ve rusubat zararlarından korunmasıdır.<br />
Öncelikle <strong>İzmir</strong> ölçeğinde ele alınması gereken projeler Bornova ve Sarıkayalar<br />
dereleridir. Sarıkaya ve Altınoluk dereleri Sarıkayalar adı altında Laka deresini<br />
oluşturmaktadır. Bayraklı ve Çay Mahallesinin taşkınlardan korunması için<br />
gereklidir. Aynı yöre için Bornova deresi de ıslah edilmelidir. Bu iki yatırımda 1200<br />
metre uzunluğunda kıyı koruma duvarı yapılması gereklidir.<br />
<strong>İzmir</strong> çevresindeki taşkın koruma projeleri arasından öncelikle ele alınması gerekli<br />
olanlar aşağıda belirtilmiştir.<br />
Buca-Kaynaklar yerleşmesinin Manastır deresi taşkınından korunması. 2001-<br />
2004 yılları arasında tamamlanması öngörülen proje için yapılan gölet büyük ölçüde<br />
başarı sağlamıştır. 2002 yıl sonu itibariyle proje bedelinin yaklaşık yarısının<br />
harcanmış olması projenin başarılı olduğunu göstermektedir.<br />
Gaziemir-Sarnıç yerleşmesinin Cin deresi taşkınlarından korunması. 1997<br />
yılında başlayan proje ödenek yetersizliğinden uzamaktadır. 220 milyarlık proje için<br />
şu ana kadar 67 milyar ödenmiş, 2003 yılı için ise 30 milyar ayrılmış olması<br />
önümüzdeki yıllarda Sarnıç’ın taşkına maruz kalacağını göstermektedir.<br />
Urla-Kuşçular köy ve arazisinin Koz deresi taşkınlarından korunması. 1995-<br />
2004 başlama ve bitiş tarihli verilen projenin keşif bedeli 343,6 milyar TL olup, 2003<br />
yılı için 50 milyar ayrılması bitiş tarihini 1 yıl uzatmıştır.<br />
Aliğa-Çıtakköyü arazilerinin Kocadere taşkınlarından korunması. 1991 yılında<br />
başlayan projenin 2004 yılında bitmesi ile 149 hektar alan taşkından korunacaktır.<br />
Ancak ödenek yetersizlikleri nedeniyle şu ana kadar 115 hektar arazi koruma altına<br />
alınabilmiştir. 2003 yılında 150 milyar keşfe karşı 100 milyar ayrılması projenin<br />
bitişini riske etmiştir. 2002 yılın sonuna kadar 300 milyar TL’lik proje tutarının 71,3<br />
milyar TL’si harcanmıştır.<br />
Bayındır-Canlıköy yerleşmesi ile bir kısım tarım arazisinin Uladı çayı<br />
taşkınlarından korunması. 1999 yılında başlamış 2004 yılında bitmesi<br />
öngörülmüştür. 361 milyar TL keşif bedelli proje için 2002 yılında 3 milyar TL<br />
ayrılmış olması istenen zamanda istenen yararın sağlanamayacağını göstermektedir.<br />
Çeşme-Ilıca Mahallesinin Ilıca deresi taşkınlarından korunması. Büyük<br />
kapsamlı bu proje için 2002 yılı itibarıyla 1.710 milyar TL keşif bedeli belirlenmiş<br />
olunmasına karşın 2002 yılında 1 milyar yatırım ve 2003 yılı için 80 milyar ödenek<br />
87
ayrılmış olunması risk payını yükselmektedir. Bu durumda hedef 2006 yılına erişmek<br />
için ödenek arttırılması gerekmektedir.<br />
Kemalpaşa-Çambel ve çevre köy arazilerinin Nif Çayı taşkınlarından<br />
korunması. 1997 yılında başlanmış olan çalışmaların 2004 yılında bitmesi<br />
planlanmış olup, amaç 1000 hektar araziyi korumaktır. 300 milyar bedelli yatırı için<br />
2002 yılı sonuna kadar 27 milyar harcanmıştır. 2003 için ayrılan 10 milyar<br />
yetersizdir.<br />
K. Menderes Projesi kapsamında yer alan ve havzadaki yerleşmeleri kapsayan<br />
çalışmaların %63’ü tamamlanmış durumdadır. 14.394 hektar arazinin taşkından<br />
korunmasını hedefleyen yatırım, on ayrı noktada yürütülmektedir. Bunlar arasında<br />
öncelik taşıyanlar Kiraz ilçe merkezi ile Şemsiler Köyü arası Keleş Çayı, Kiraz-Çayağzı<br />
ve Karaburç köyü arazilerinin Uluçay, Kiraz-Haliller Köyü arazisinin Sırımlı dere,<br />
Ödemiş-Beydağ yerleşmesinin tarım arazilerinin Tasavra çayı, Ödemiş-Birgi<br />
yerleşmesinin ve çevre köylerinin Birgi çayı, Tire çevresindeki beş köy arazisinin ve<br />
Gökçen yerleşmesi ile tarım arazilerinin Eğridere Çayı taşkınlarından korunması<br />
projeleridir. Projelerin toplam keşif bedeli 9,6 trilyondur. Başlama tarihleri 1987 ile<br />
1995 arasında değişen yatırımların hepsinin bitiş tarihi 2006 olarak<br />
belirlenmiştir. Ancak yatırımlara yeterince kaynak aktarılamaması bu süreyi<br />
uzatmakta ve K. Menderes Havzasının tarım potansiyelini risk altına sokmaktadır.<br />
2006 hedeflenerek yatırımların hızlandırılması gerekmektedir.<br />
Bu kapsam içinde K.Menderes Nehrinin ana yatağının düzeltilmesi de yer almaktadır.<br />
Yeraltı Su Potansiyeli ve Kullanma Hedefleri<br />
Strateji planlama alanında belirlenen yer altı su potansiyelleri amaç ve hedef<br />
açısından düzenli kullanılmadığında pek çok alanda başta kıyı kesimleri olmak üzere<br />
tuzlanmaya sebep olmaktadır. Deniz suyunun tatlı suya nazaran daha yoğun olması<br />
bilinçsizce çekilen taban suyunun kolayca yerini almasıyla sonuçlanmaktadır. Bu<br />
kesimlerde tuzlu suyu geriye çıkarmak için taban suyunun hiç kullanılmadan 5-10<br />
yıl bırakılması gerekmektedir. Bu yapılmadığı takdirde başta kıyı kesimleri olmak<br />
üzere strateji planlama alanı bütün olarak büyük bir risk altındadır. Aşağıda<br />
planlama alanında yer altı su işletme rezervleri ve yer altı suyu kullanım değerleri<br />
belirtilmektedir. Kullanım değeri yeraltından çekilen suyu ortaya koymaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> körfezi ovaları olarak nitelediğimiz Körfez Çevresi, Bornova, Buca ve<br />
Halkapınar yörelerinde yer altı su potansiyelleri tespit edilememiş durumdadır.<br />
Özellikle Halkapınar ve Bornova yer altı suyu Afyon’dan beslendiği için adı geçen il ve<br />
çevresinin az yağış aldığı dönemlerde taban suyu seviyesi düşmektedir.<br />
Halkapınar yeraltı su kullanımı şehir şebekesine verildiğinden tahsisi yıllık 40<br />
hm 3 ’ün üzerindedir. Ölçüm kuyusu değerleri itibarıyla Ekim 1980 statik su seviyesi<br />
34.10 iken Ekim 1996 yılında 61.30’a çıkmış, Ekim 2000 itibariyle 42.95’e<br />
düşmüştür. 1980’li yıllara nazaran yükselmiş olan su seviyesi başta Tahtalı<br />
Barajı olarak şehir şebekesine barajlardan verilen su nedeniyle Halkapınar<br />
kuyularının daha az kullanılmasıdır.<br />
88
Yukarıda belirttiğimiz <strong>İzmir</strong> Körfez Ovalarından yılda 100 hm 3 /yıl civarında su<br />
çekilmekte olup, bunun yarısı denetim dışıdır. Durum bu tarzda devam ettiği<br />
takdirde Körfez Ovaları ve Halkapınar kuyuları gelecek 10 yıl içinde yüksek<br />
tuzluluk oranına erişecektir. Bu yörede aşırı çekim yer altı su seviyesini 27.2<br />
metre ve daha fazlasına düşürmüştür.<br />
Sarnıç yerleşmesinin sahip olduğu ovanın potansiyeli 6 hm 3 /yıl olarak belirlenmesine<br />
karşın, ne kadar su kullanıldığı kaçak kuyular nedeniyle bilinememektedir.<br />
Bakırçay Strateji Alt Yöresi yer altı su potansiyeli Dikili ovası itibariyle 5.30<br />
hm 3 /yıl’dır. Devamlı gelen suya oranla yılda 11.3 hm 3 su çekilmesi Dikili ovası yer<br />
altı su rezervinin tamamı çekilmektedir. Bu aşırı çekim nedeniyle deniz suyu girişimi<br />
olduğundan yer altı suyunda tuzlanma olmakta ve dolayısıyla yer altı su seviyelerinde<br />
fazla bir düşüş görülmemektedir. Bu aldatıcı durum su kalitesi ile net belli<br />
olmaktadır. Yeraltı su çekiminin kontrolsüzlüğünün önüne geçilmesi<br />
gerekmektedir.<br />
Bergama-Kınık-Göçbeyli Ovası yeraltı su potansiyeli 45.00 hm 3 /yıl olup, çekilen su<br />
30.63 hm 3 /yıldır. Kalan rezerv ise 14.37 hm 3 /yıldır. Bu ovada DSİ sulamasının<br />
olması yer altı su seviyesinin fazla bir düşüş göstermemesine sebep olmaktadır. Son<br />
yıllarda yağışın az olması nedeniyle yer altı su seviyesinde kısmi bir düşüş<br />
görülmüştür.<br />
Gediz Strateji Alt Yöresinde yer alan Foça-Gerenköy Ovası su potansiyeli 10.90<br />
hm 3 /yıldır. Toplam kullanılan miktar 20.07 hm 3 /yıl olup rezervin iki katı su<br />
kullanılmaktadır. DSİ tarafından 10.90 hm 3 /yıl tahsis yapılmış olmasına karşın diğer<br />
kısmı kaçak kullanımı belirlemektedir. Son yıllarda bu nedenle yer altı su seviyesinde<br />
8 metreden fazla düşüşler gözlenmiştir.<br />
Menemen Ovası su potansiyelinin Gediz sulamasından ötürü kontrollü<br />
kullanılmakta, rezerv kadar su tahsisi yapılmaktadır. Kontrol sonucu ovada yeni<br />
kuyu açılmasına izin verilmemektedir.<br />
Gediz-Nif Strateji Alt Yöresinin ovası olan Kemalpaşa, yüksek su potansiyeline<br />
sahiptir. İşletme rezervi 75.00 hm 3 /yıl olup, yer altı suyu toplam tahsisi 2000 yılı<br />
itibariyle 26.22 hm 3 /yıldır. Ege yöresini 13 yıldan beri etkisi altına alan kuraklık<br />
nedeniyle yer altı su seviyelerinde düşüş gözlenmekte olup, buna kontrolsüz çekim<br />
de eklenince ölçüm kuyusu statik seviye Kasım 1977 yılından 2000’e kadar 7.50’den<br />
19.40 metreye düşmüştür. Kemalpaşa ovasında tarım kooperatifleri için yılda 25 hm 3<br />
tahsis de yapılmıştır. Su seviyesinin düşüşünün önlenmesi için Yiğitler Barajının<br />
ivedilikle ikmali gerekmektedir.<br />
K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresinin Kiraz Ovası yeraltı su potansiyeli<br />
8.00 hm 3 /yıl olup, kullanılan miktar 3.00’dır. Kalan rezervin 5 hm 3 /yıl olmasına<br />
rağmen son yıllarda yağışın az olması ve aşırı yeraltı suyu çekimleri nedeniyle yeraltı<br />
suyunda 14 metreye varan düşüşler görülmektedir. Önlem olarak K. Menderes<br />
Projesinin Kiraz kesimi orta vadede devreye alınmalıdır.<br />
89
K. Menderes Kara Kesimi Alt <strong>Stratejik</strong> Yöresi ile kıyı kesiminde yeralan<br />
Torbalı, Pancar, Tire-Ödemiş-Bayındır ovaları ile bir bütün olarak<br />
değerlendirilmektedir. Bu mümbit ve büyük ovanın işletme rezervi 110 hm 3 /yıl iken,<br />
toplam tahsisinin 135 hm 3 /yıl olması yeraltı su seviyelerinde aşırı çekilmeler<br />
olduğunu göstermektedir. Ayrıca yenileme sondaj kuyularında geçmiş yıllara nazaran<br />
verimlilikte azalmalar görülmektedir. Sonuçta K. Menderes havzasında aşırı düşüşler<br />
bazı yerlerde 48 metrelere varmaktadır ve ovada yeraltı su seviyelerinde hızla<br />
düşüş gözlenmektedir. Yeni kuyu açımı önlenmeli sulama projelerine öncelik<br />
verilmelidir.<br />
Strateji alt yörelerinin en güneyinde kalan Selçuk Ovası su rezervleri açısında en<br />
hoyrat kullanılan alandır. İşletme rezervi 4.0 olmasına karşın toplam kullanım<br />
147.42 hm 3 /yıldır. Kıyıya yakın olan bu kesimde aşırı yeraltı suyu çekimleri<br />
nedeniyle deniz suyu girişimi olmakta ve ovada yeraltı suyu tuzlanmaktadır. Son<br />
20 yılda yeraltı su seviyesi 5 metre düşmüştür. Acil önlem gerekmektedir.<br />
Söz konusu stratejik alt yörelerin en kuzeyinde kalan Cumaovası yeraltı suyu<br />
işletme rezervi 35.00 olmasına karşın toplam tahsisi 6.00 hm 3 /yıldır. Kalan rezerve<br />
karşın son dört yılda su seviyesi 6 metre düşüş göstermiş olup, bu da ovada ve<br />
çevredeki sanayi kuruluşlarında aşırı derecede kaçak su kullanımı olduğunu<br />
göstermektedir.<br />
Yarımada Urla Kesimi <strong>Stratejik</strong> Alt Yöresinde yer alan <strong>İzmir</strong> Seferhisar Doğanbey<br />
ovaları işletme rezervi 5.00 hm 3 /yıl olup, tamamının tahsis edilmesine rağmen 11.63<br />
hm 3 /yıl su kullanılması rezervin zorlanmasına ve izinsiz su kullanımının<br />
bulunduğuna delil olmaktadır. Kıyı kesiminin Gümüldür-Ürkmez yöresinde ise 5.00<br />
hm 3 /yıl olan rezervin 2.59’unun kullanılması sulama barajlarının nedeniyle<br />
oluşmaktadır. Bu süreç devam ettiği takdirde uzun vadede Gümüldür-Ürkmez<br />
yöresinin yeraltı suyu tuzlanmasının önüne geçilebilecektir.<br />
Urla kesimi İçmeler-Zeytinalan Ovalarından Zeytinalan’ın tespiti yapılmamasına<br />
karşın yıllık 4.00 hm 3 su kullanıldığı belirlenmiştir. Talep olmadığından ötürü tespit<br />
yapılmamış olmasına rağmen burada kaçak kullanım söz konusudur. İçmeler-Kuşçu<br />
ovaları su rezervi 5.00 hm 3 /yıl olmasına karşın toplam tahsisin 3 kattan fazla 16.55<br />
hm 3 /yıl olması aşırı kontrolsüz kullanım olduğunu ortaya koymaktadır. Özellikle<br />
konut alanlarının izinsiz kuyuları bu oranın başlıca sebeplerindendir.<br />
Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresinin Karaburun Balıklıova kesiminde<br />
işletme rezervinin yarısı kadarı kullanılırken, Çeşme-Ovacık-Alaçatı-Dalyanköy<br />
işletme rezervlerinin 1.00 hm 3 /yılın çok az üzerinde olmasına karşın tahsis 10.00<br />
hm 3 /yıldır. Bu ise kaçak kullanımın ve dolayısıyla tuzlanmanın aşırı oranda<br />
olduğunu göstermektedir. yörenin en yüksek rezervine sahip Ildır 15.60 hm 3 /yıl<br />
rezerv olmasına karşın tahsis 1.50 hm 3 /yıl olarak görülmektedir. Ancak belediye<br />
tahsisi almadan kendisi içme suyu için su çektiğinden değer yukarıdaki rakamın çok<br />
üzerindedir. Aşırı tuzlanma vardır. Bunu önlemek için yeraltı barajı inşaatı<br />
yapılmış ve deniz suyunun tatlı suya karışması önlenmiştir.<br />
90
Yukarıda görüldüğü üzere strateji alt yörelerin tümünde yer altı suyu rezervlerin<br />
üzerinde tahsis ve kullanım bulunmaktadır. Belirtildiği üzere önlemlerin başında<br />
kontrol mekanizmasının işletilmesi ve kuyu açılmasının önüne geçilmesi<br />
gerekmektedir. Tuzlanmayı önlemek için Ildır örneğinde olduğu gibi yeraltı<br />
barajı yapılması yüksek maliyetli bir yatırım olup çok gerekli olmayan<br />
durumlarda tavsiye edilmemektedir. Sadece içme suyu için gerekli bir yatırım<br />
olarak ele alınabilir. Diğer önlemler için sulama önlemlerinin geliştirilmeleri<br />
önerilmektedir.<br />
91
BÖLÜM ÜÇ<br />
1
11. STRATEJİ ALT YÖRELERİNİN ORTAK VE AYRIŞIK STRATEJİ<br />
KAVRAMLARI<br />
Alt yörelere ilişkin ortak-tamamlayıcı ve ayrışan-çelişen strateji unsurlarının<br />
belirlenmesi gerekmektedir. Bunlar temelde amaç ve hedeflerin oluşturulması<br />
sırasında ortaya çıkacak nitelemelerdir. Bazı hedefler ortaya konulan amaçlarla<br />
tutarlı ve onlarla bütünleşen türden olduğu gibi bazıları da ortak amaçlarla<br />
çelişecektir. Ayrıca aynı amaç doğrultusunda olsalar dahi alt yöreler için konulan<br />
hedefler kendi aralarında çelişmeler gösterebilecektir. Bu durumun değerlendirmesi<br />
ile il düzeyinde amaç ve hedeflerin arasındaki düzensizliklerin ortadan kaldırılması<br />
mümkün olacaktır. Bunun yanı sıra bütünleşik bir stratejinin kararlaştırılması ve<br />
yaşama geçirilebilmesi açısından bu durum önem taşımaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> ve yakın çevresinin bir metropoliten bölge olarak geleceğe yönelik gelişme<br />
stratejilerinin planlanması yerel ve bölgesel açıdan gelişme eğilimlerinin bilinmesiyle<br />
gerçekleşebilecektir. Bu bağlamda gelecek için tercihlerin fiziksel mekanda yer<br />
alacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Gelişme seçenekleri üzerinde uygun stratejilerin<br />
belirlenmesi tabiatıyla gerçekleşme olasılığını yüksek seviyeye getirecektir. Mevcut<br />
dinamiklerin önceki kısımlarda analizi bir takım kabullerin belirlenmesine de ışık<br />
tutmuştur.<br />
<strong>İzmir</strong> merkez şehrinin ulusal ve bölgesel ölçekli bir yerleşme olması planlı strateji<br />
kararlar dizisinin sistematik işlemesiyle gerçekleşecektir. Bu durum küreselleşme<br />
konjonktürü içinde değerlendirildiğinde daha net algılanabilecektir. Gelişim<br />
düzeyinin pekiştirilmesi yönündeki eğilimler böylece açığa çıkacaktır. Bölgenin<br />
potansiyel gelişme süreçleri ilk aşamada zengin doğal alanların<br />
potansiyellerinden geçmektedir. Şu halde gelişmenin mekansal senaryolarında<br />
tarım politikalarının rasyoneli ihmal edilemeyecek bir yer tutmaktadır. Bölgedeki<br />
imalat ve sanayi yatırımlarının özel sektör ağırlıklı yapılaşması bölge<br />
kapitalinin yoğunlaştığı ikinci senaryoyu ortaya koymaktadır. Bu durumda<br />
imalat sanayiinin özellikle organize olarak mekansal talepleri oldukça önem<br />
taşımaktadır. Üçüncü olarak doğal olduğu kadar tarih potansiyelinin de birlikte<br />
değerlendirilmesi bölgesel kaynakların turizm ağırlıklı olarak hizmet<br />
sektöründe ortaya çıkmasına sebep olmuştur. <strong>Ticaret</strong>in büyük yer tuttuğu hizmet<br />
sektörü kapitalin bölge içindeki hareketliliğini, yığılmasını ve eşiklerin ortaya<br />
çıkmasını sağlamaktadır. Turizm ağırlıklı ele alındığında, kıyı yerleşmelerinin gelecek<br />
senaryolarının dikkatle ele alınması gerekliliğini belirlemektedir.<br />
Hizmet sektörünün gelecekteki kararlılığı yönlenmesini de belirlemektedir. Bu<br />
bağlamda doğrudan olmasa da merkez şehrin çekiciliği mekanda şekillenmeyi<br />
2
denetlemektedir. Merkez şehrin bugün içinde bulunduğu coğrafya gelişme eşiklerine<br />
dayanmış durumdadır. Dolayısıyla şehir içinde kaçınılmaz bir yoğunluk artışı<br />
gözlenmektedir. Ancak bu yoğunluk artışı sektörel de olsa bazı kullanım türlerinin<br />
eşik dışına çıkmasına sebep olmuştur. Konut dahil tüm sektörlerde bu kaçış<br />
gözlenmektedir. Şehrin dikeydeki büyüme zorluğu ve engellemelerin pekiştirdiği bu<br />
eşik atlama stratejisi plansız gelişme alanlarında ortaya çıkarak ekonomik<br />
dengesizlikler yanında toprak kullanım stratejisinde yanlış uygulamalar ortaya<br />
çıkarmıştır.<br />
Eşik dışı yayılma maliyetlerinin kamuya yönelik kısımlarının maliyetleri düşük<br />
tutulmaya çalışılması strateji açısından varolan eğilim dinamiklerinin kar<br />
maksimizasyonu yönünde hareket etmesine sebep olmuştur. Sonuçta senaryolar<br />
belirsiz gelişme potansiyelleri ortaya çıkarmış ve organize sanayi bölgesi<br />
önerilerinde olduğu gibi neredeyse her ilçeye bir bölge kurulması kararlaştırılmıştır.<br />
Buna rağmen sanayi tesisleri özel sektör ağırlıklı olduklarından çoğu kez organize<br />
alanlar dışında kurulmayı tercih eder görülmektedirler. Aynı şekilde konut<br />
alanlarındaki gelişmeler de parçacı bir yaklaşımla ana şehir çeperlerinde<br />
yoğunlaşmıştır.<br />
Doğanın kapasitesini zorlayan benzer gelişimler strateji planının fiziksel yönünün<br />
olmayışından kaynaklanmaktadır. Merkez şehir çeperlerindeki yerleşmelerin bu<br />
bağlamda her birinin münferit planlama yaklaşımlarıyla mekanı denetim altına alma<br />
eğilimi, karmaşanın başlama noktalarından biri olmuştur. Daha önce belirtildiği<br />
üzere güney, doğu ve güney-doğu aksiyel olarak tarımsal potansiyeli ön planda olan<br />
alt bölgeler olarak görülürken kuzey aks sanayileşme ve ona bağlı hizmet<br />
sektörlerinin baskın olduğu yöredir. Batı aks konut ve turizm yönünde hizmet<br />
ağırlıklı sektörlerin yoğunlaştığı Strateji Alt Yörelerden oluşmaktadır. Doğu aks ise<br />
büyük tarımsal potansiyellere sahipken kontrolsüz sanayileşme yüzünden tarım<br />
alanlarının bir kısmını kaybederek, son dönemlerde organize sanayi alanları ve<br />
tarımsal potansiyeli müşterek kullanan bir alt alandır.<br />
Merkez şehir çeperlerindeki gelişmelerin geneldeki strateji planlama kararları bu<br />
doğrultuda olmak zorundadır. Gelişim stratejileri ışığında merkez şehir ile bağlantılı<br />
Strateji Alt Yöreler arasında yeşil kuşak planlamalarının yapılması, gelişim<br />
stratejilerinin dengelenmesinde ve bölgesel kararların bütünselliğinin kendi Strateji<br />
Alt Yörelerinde çözümlendikten sonra dışa açılmasının gerekliliğini belirlemektedir.<br />
Gelecek on yıl içindeki gelişme deseninin yukarıda belirtildiği sektörel dağılımda<br />
olması kaçınılmaz görülmektedir.<br />
[ A ] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />
Şehirsel gelişmeyi ve şehrin yapısını bütün olarak etkileyen fiziki ve sosyal alt yapıyla<br />
ilgili problemler ve potansiyeller doğrultusunda geliştirilen makro düzeydeki öneriler<br />
şöyle özetlenebilir;<br />
3
<strong>İzmir</strong> limanı geçmişten bu güne kadar <strong>İzmir</strong> şehrine kimlik kazandıran<br />
unsurlardan biri olmuş ve şehrin ekonomik gelişiminde önemli bir yere sahip<br />
olmuştur. Şehre ilişkin önemli belirleyicilerden biri de liman alanı ve geleceği ile ilgili<br />
senaryolardır. Çandarlı Limanı yapılmasına bağlı olarak <strong>İzmir</strong>’de limanın varlığını<br />
sürdürüp sürdürmeyeceği ve sürdürürse hangi fonksiyonu üstleneceği<br />
tartışılmaktadır. (Ulaşım ağı başlığı altında bu konu detaylı biçimde açıklanmıştır.)<br />
<strong>İzmir</strong> Alsancak Limanının dökme yük ikmalinden arındırılarak, uzun dönemde<br />
Çandarlı Limanının hizmete girmesinden sonra, yolcu ağırlıklı olmak üzere <strong>İzmir</strong><br />
ve yakın hinterlandı için yük amaçlı olarak hizmet vermesinin uygun olacağı<br />
düşünülmektedir. Ayrıca TCDD tarafından işletilen Alsancak Limanı İdaresinin<br />
kamu ve özel sektörün bir arada bulunduğu otonom bir idare ile yönetilmesi<br />
uygun olacaktır.<br />
Bunun dışında limana ulaşım konusunda da var olan yarım kalmış viyadükler<br />
değerlendirilmelidir. Halihazırda siloların önündeki kamyon girişi kaldırılmalı, giriş<br />
viyadükler vasıtasıyla doğrudan limanın içine ulaşarak olmalıdır. Böylelikle<br />
limana girip çıkan tırlar şehir içi trafiğine girmeden, çevre yolu ve viyadükler<br />
sayesinde ulaşımlarını gerçekleştirebilecekleredir. Ayrıca şehir çeperlerinde birkaç<br />
noktada tır parkı ve konteynır depolama alanının oluşturulması ve bu tür<br />
alanların şehir merkezinden dışarı çıkarılması gereklidir.<br />
Şehir içindeki trafik yoğunluğunu azaltmak ve erişimi kolaylaştırmak konusundaki<br />
önemli projelerden birisi çevre yoludur. Ödenek yetersizliği, alınmış SİT ve<br />
Danıştay kararları ve kamulaştırma problemleri ile 28 yıldır çalışmaları devam eden<br />
51 kilometrelik <strong>İzmir</strong> Çevre Yolu kısa vadede tamamlanmalıdır. Yaklaşık olarak<br />
yapımının % 70’i tamamlanan çevre yolunun, Bornova kavşakları ve viyadükleri<br />
ile Çiğli viyadükleri bitirilmelidir. Çevre yolu tamamlanması halinde şehir<br />
merkezindeki trafik yoğunluğunu azaltacak ve işleyiş rahatlayacaktır.<br />
Şehir içi ulaşımda yoğunluğun azaltılması ve toplu taşıma olanaklarının arttırılması<br />
konusunda önemli bir proje de metrodur. Mevcutta Üçyol-Bornova arası faal<br />
durumda olan metro hattının, Menderes-Aliağa hattı ile entegrasyonu kısa<br />
vadede gerçekleşmelidir. Metronun ikinci aşaması olan Üçyol-F.Altay hatları ile<br />
Bornova bağlantısının Otogara ulaştırılması orta vadede tamamlanmalıdır.<br />
Şehir içi ulaşım konusunda <strong>İzmir</strong>’in sahip olduğu önemli potansiyellerden<br />
birisi de <strong>İzmir</strong> Körfezidir. Son dönemde denizyolunun şehir içi ulaşımda daha<br />
etkin kullanımına yönelik çabalar bulunmaktadır. Bu çabalar geliştirilerek takip<br />
edilmeli, mevcut iskelelerde rehabilitasyona gidilmeli, iskele yükseklikleri<br />
standart hale getirilmelidir. Deniz ulaşımında kaliteyi yükseltmek amacıyla<br />
mevcut filoya yüksek süratli, konforlu deniz taşıtları ilave edilmelidir. Araba<br />
vapurları da kapasite ve teknolojik açıdan gözden geçirilmelidir. İç körfez<br />
girişi taranmalıdır.<br />
Körfezde kirliliğin önlenmesi ve temizleme çalışmaları son dönemde hız kazanmış ve<br />
özellikle Büyük Kanal Projesi ile bu konuda önemli bir adım atılmıştır. Büyük Kanal<br />
Projesi kapsamında Çiğli’de kurulan artıma tesisinde, arıtma sonrası elde edilen<br />
4
suyun Menemen ovasında kullanılması ve yine arıtma sonrası elde edilen<br />
çamurdan elektrik enerjisi üretilmesi çalışmaları hızlandırılmadır.<br />
Körfezi kirleten tüm faktörlerin engellenmesi açısından Büyükşehir Belediyesi, ilgili<br />
ilçe belediyeleri, İZSU, Sağlık İl Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Çevre İl<br />
Müdürlüğü, DSİ ve Köy Hizmetlerinin Bölge Müdürlükleri, TCDD <strong>İzmir</strong> Liman<br />
Başkanlığı ile birlikte diğer tüm ilgili kurumları da içine alan bir organizasyon<br />
oluşturulmalıdır.<br />
Şehir bütününde toplanan çöplerin % 15-20’sinin kağıt, karton, cam, plastik, metal<br />
atıklar gibi geri dönüşümü mümkün olan atıklardan oluştuğu göz önüne alındığında,<br />
bu konuda yapılacak çalışmaların hem şehir ekonomisine katkı hem de çevre<br />
koruması yönünden ne derece önemli bir potansiyel oluşturduğu anlaşılmaktadır.<br />
Şehir merkezinde çöplerin planlı ve düzenli biçimde toplanması ve yeniden<br />
kazanılması yönünde mevcut çabaların geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması<br />
gereklidir.<br />
Türkiye’nin tanıtımında ve Türk ticaretinin gelişiminde önemli görevler üstlenmiş<br />
olan <strong>İzmir</strong> Enternasyonal Fuarı 72 yıldır sürekliliği olan uluslararası bir<br />
organizasyondur. Son yıllarda “marka ve teknoloji fuarı olma” vizyonu<br />
sergilemekte olan Fuarın, ağırlıklı hissesi <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesine ait olmakla<br />
birlikte, Ege Bölgesi Sanayi <strong>Odası</strong>, <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>, Ege İhracatçı Birlikleri, <strong>İzmir</strong><br />
<strong>Ticaret</strong> Borsası ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği de Fuara ortaktırlar.<br />
<strong>İzmir</strong> Fuarı kamu ağırlıklı olması dolayısıyla ticari mekanizmayı kullanarak, kar<br />
etmekten öte, ekonomik sirkülasyonu topluma mal etmektedir. <strong>İzmir</strong><br />
Enternasyonal Fuarı, Uluslararası Fuarlar Birliğine (UFI) üye olan tek genel ticaret<br />
fuarıdır. Ulusal ve uluslar arası ekonomik gelişmelere paralel olarak, özellikle<br />
1980’lerin ikinci yarısından itibaren ihtisas fuarcılığının yaygınlaşması üzerine <strong>İzmir</strong><br />
Fuarcılık Hizmetleri Kültür ve Sanat İşleri A.Ş. (İZFAŞ) kurulmuştur.<br />
Her yıl bir ihtisas alanı seçilerek organizasyonlar gerçekleştirilmektedir. <strong>İzmir</strong> Fuarı<br />
düzenlediği 20 ihtisas fuarıyla özelde <strong>İzmir</strong> ve genelde Türkiye ekonomisine,<br />
teknolojisine, kültürel ve diplomatik ilişkilerine önemli katkılar sağlamıştır. 30’u<br />
aşkın ülkeden yaklaşık 900 yerli ve yabancı firmanın katıldığı ve 1,5 milyona yakın<br />
ziyaretçinin gezdiği fuardaki ticaret kapasitesi ortadadır. Bu kapasite aynı zamanda<br />
ülke ve şehir turizmine, kongre ve fuar turizmi bağlamında olumlu bir etki ve önemli<br />
bir potansiyel sağlamaktadır. <strong>İzmir</strong> ilinin mevcut altyapısı, serbest bölge ve organize<br />
sanayi bölgelerinin yarattığı potansiyel, ekonomik anlamda fuarın bu yörede olmasını<br />
anlamlandıran unsurlardandır. Bunun yanı sıra kongre ve fuar turizmi<br />
kapsamında Kültürparkın çevresinde konaklama için uygun otellerin yer<br />
alması da bu potansiyeli desteklemektedir.<br />
Fuardaki değişimle ve buna bağlı olarak da yeni fuar projesiyle, kültür ve sanat<br />
hayatını yoğunlaştırmak hedeflenmektedir. Bu kapsamda Kültürpark alanı ve Fuar<br />
alanı birbirinden ayrılacaktır. Montrö Kapısından başlayarak 9 Eylül ve Gümrük<br />
Kapılarına ulaşan ve Halikarnas Balıkçısı Parkından, Çamlık Senar Tiyatrosuna<br />
kadar yer alan kısımlar Fuar Alanı olacaktır. Böylece Kültürpark alanında kültür,<br />
5
sanat ve sosyal etkinlikler yer alacak ve yeşil doku artacaktır. Fuar alanı ise<br />
dünya standartlarında olan 30-35 bin metrekarelik bir kapalı alanı<br />
kapsayacaktır. Bu sayede gerek fuar dönemlerinde, gerekse bu dönemlerin dışında<br />
kültürle bütünleşen bir alan elde edilmiş olacaktır. Bir bölümü taşınan Tarih ve<br />
Sanat Müzesi de bu konseptin gereği olarak fuarda yer almaktadır.<br />
Halihazırda 8.000 üzerinde ağaç, 250 üzerinde bitki çeşidi ve 156.000 metrekare yeşil<br />
dokusuyla şehir merkezinde bulunan ve geniş bir alana sahip olan <strong>İzmir</strong>’in şehir<br />
içinde kalan son büyük yeşil alanı olan Kültürpark, yapılaşma tehditi altında<br />
bulunmaktadır. Yüksek katlı veya yoğun yapılaşma, alanın sergilediği kimlikle<br />
örtüşmeyeceği için, bu risk karşısında gerekli önlemler alınmalı ve mevcut durumdan<br />
daha fazla yapılaşma yoluna gidilmemelidir. Yatayda ve dikeyde yapılaşma<br />
yoğunluğunun artması gelecek yıllarda Kültürpark için ciddi bir tehdit haline<br />
gelecektir.<br />
Kültürpark bünyesinde 760 kişilik kapasiteye sahip İsmet İnönü Kültür Merkezi,<br />
3.000 kişilik Atatürk Açık Hava Tiyatrosu, 1.000 kişilik kapasitesiyle Çamlık Senar<br />
Tiyatrosu, yaklaşık 1.200 metrekare sergileme alanlı 168 kişilik konferans ve cep<br />
sinemasıyla Özdemir Sabancı Fuar ve Sergi Sarayı ve 1.100 metrekare alanıyla ülke<br />
çapında önemli galerilerinden biri olan İZFAŞ Sanat Galerisi üç ayrı salonu,<br />
kütüphanesi ve kafeteryası ile Kültürpark, bir kültür ve sanat alanı olma özelliği<br />
sergilemektedir. Bütün bunların yanı sıra spor aktivitelerine yönelik düzenleme ve<br />
tesislerle sportif faaliyetlere yönelik mekanlar da yer almaktadır. Böyle bir<br />
kompleksin içinde eğlenceye yönelik restoranların ve mekanların yer alması<br />
olağan olmasına rağmen, Kültürpark’ın vizyonunu olumsuz etkileyecek bir<br />
yoğunlukta bulunması ve mekan kullanım talebinin fazla olması, önlem<br />
alınması gereken bir risktir.<br />
Ayrıca halihazırda Fuar’da bulunan trafonun kapasitesinin yetersiz olması nedeniyle<br />
<strong>İzmir</strong> elektrik master planı kapsamında Fuar için 154/10,5 kV’luk bir trafo<br />
merkezi öngörülmelidir. 1985 yılında yapılan <strong>İzmir</strong> Master <strong>Planı</strong> gereği mevcut<br />
bulunan santralın belediyeye devredilerek, belediyenin hemen bu santralın yanında<br />
göstereceği yerde yeni santral yapılması gerekmektedir. Zira kısa vadede<br />
gerçekleşmesi gereken fuar ve sergileme alanları ve diğer işlevler için bu tür bir enerji<br />
ünitesine gereksinim bulunmaktadır.<br />
<strong>İzmir</strong> I. Nolu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, Kültürpark bölgesinde<br />
yapılacak kapalı mekanları E=0,05 ve Basmane kapısı yanındaki alanı ve<br />
çevresindeki toplam yapılaşmayı 35.000 metrekare ile sınırlamıştır. Kültürpark’ın<br />
tamamı 400.000 metrekaredir ve bu alanda bir yapı arınması sağlanmalıdır.<br />
Doğayı koruma yaklaşımıyla bahçe çeşitlendirmelerine, özgün mekanlar<br />
yaratmaya yönelinmelidir. Bununla birlikte park, bahçe ve su öğelerinin birlikte<br />
kullanımı artırılmalıdır.<br />
Kültürpark’ın coğrafya ve topografyası zenginleştirilirken, yapılacak<br />
tesislerin bu topografya içinde gizlenmesi ve doğayla kaynaşması<br />
sağlamalıdır. Mevcut durumda Kültürpark düz bir topografyada kütlesel yeşillerden<br />
6
oluşmaktadır. Coğrafi öğelerin, kaldırılan tesisler ve pavyonların olduğu yerlere su ve<br />
topografya öğelerinin yerleştirilmesi ile halihazırdaki zengin bitki örtüsü<br />
değiştirilmeden üç boyutlu bir ortam hazırlanmalıdır. Ayrıca köprüler ve gezinti<br />
yollarının kullanım türleri ile ahenkli içinde olması gerekmektedir. Özgün yaya<br />
dolaşım parkurları oluşturulmalıdır. Mevcut gazinolar kaldırılarak, daha hafif<br />
elemanlardan oluşacak benzer mekanlar yaratılmalıdır.<br />
Kültürpark ve fuar alanı gerektiği zaman birlikte, gerektiği zaman ise ayrı<br />
ayrı kullanılabilmelidir. Bunun yanı sıra kültür ögesinin kuvvetlendirilmesi<br />
gerekmektedir. Bu kapsamda büyük tiyatronun ıslahı ve hatta kapatılarak kongre<br />
türü toplantılara da ev sahipliği yapması sağlanmalıdır. Ek olarak spor faaliyetlerine<br />
yönelik düzenlemeler yapılmalıdır. Mürsel Paşa Caddesinin alt kottan devam<br />
ettirilmesiyle otopark girişlerine olanak yaratılmalıdır.<br />
Basmane meydanından cepheli ve Fuar’ın bitişiğindeki eski garaj alanının Dünya<br />
<strong>Ticaret</strong> Merkezi olarak yarım kalmış inşaatının sorunlarının giderilerek<br />
yapımına devam edilmesi, gerek uluslar arası gerekse ihtisas fuarları<br />
açısından yöreye güç verecektir. Bu tür bir düzenleme, ihtisas ve uluslar arası<br />
fuar alanlarıyla bütünleşmeyi sağlamasının yanı sıra, yöreyi ulusal ve uluslar arası<br />
platformda önemli bir konuma taşıyacaktır.<br />
<strong>İzmir</strong>’in önceki <strong>Stratejik</strong> Plan dönemi içinde 2007 yılı itibarıyla EXPO Dünya<br />
Fuarına talip olduğu bilinmektedir. Ancak aradan geçen zaman içinde bu alanda<br />
belirgin bir girişim yapılmamış hatta planların onanma mercii olan ve merkezi<br />
Paris’te bulunan Uluslararası Fuarlar Bürosuna münacatta da bulunulmamıştır.<br />
2005 yılında Japonya’nın Aichi kentinde düzenlenecek EXPO’nun ana temasının 21.<br />
Yüzyılda Yeni Uygarlık Modeli olacağı belirlenmiştir. Kanada ise Tabiatın Bilgeliği<br />
temasını işlemek istemektedir. Ancak hazırlıklara 2000 yılından itibaren başlandığı<br />
bilinmelidir. Dolayısıyla bu tür bir organizasyona talip olunması için Uluslararası<br />
Fuarlar Bürosuna üye olunmasıyla işe başlanmalıdır. Durum bu merkezde oluca da<br />
en erken EXPO tarihinin <strong>İzmir</strong> için 2008 yılı olacakmışçasına hazırlanmanın<br />
gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu tür organizasyonlarla kentlere dinamizm gelir ve<br />
yatırımlar artar. Yeni temaların oluşturduğu modern yaşam felsefeleri yöre insanının<br />
içine girer ve tempoda olumlu ivmeler ortaya çıkar. <strong>İzmir</strong>’de fuarcılık sektörünün<br />
göreceli de olsa belirli bir seviyeye geldiği bilindiğinden, EXPO tarzı dünya fuarlarına<br />
ev sahipliği yapma potansiyeline belirli hazırlık dönemleri sonrasında, sahip<br />
bulunabileceği kabul edilmelidir. Ancak bu tür tecrübeler uluslar arası büyük<br />
organizasyonlar için tam olarak yeterli bulunmamaktadır. Küresel ekonominin<br />
gücünü çekmek ve pazarı olmak daha radikal girişimler gerektirmektedir.<br />
Hannover 2000 EXPO’nun ana teması İnsan Doğa ve Teknoloji olarak belirlenmiş ve<br />
40.000 civarında ziyaretçi çekmiştir. Hannover’in bu organizasyona 1970 yılında talip<br />
olduğunun da burada bilinmesi gerekmektedir. Çeşitli şehirler ararsında geçen yarış<br />
1990 yılına tamamlanmış ve on yıllık süre hazırlık dönemi olarak bırakılmıştır. Bu<br />
bağlamda 170 hektarlık bir alana yayılan fuar için yeni ulaşım bağlantıları yanında<br />
Hannover havalimanına yeni ek terminal binası da yapıldı. Dolayısıyla sadece bu tür<br />
girişimler için mekan belirlenmesi yeterli olmamaktadır. Ancak ilk planda bunun da<br />
7
gerekli olduğu bilindiğinden amaca yönelik olarak İnciraltı Rekreasyon Alanı<br />
çevresindeki arazilerin bu amaca yönelik tasarlanması stratejik planlama<br />
çalışmaları içinde uygun bulunmaktadır. Beş ay süren organizasyon için global<br />
yaklaşımların eğlence ile de desteklenmesi gerekliliği anılan alanın seçilmesinde<br />
önemli bir rol oynamış durumdadır. Belirli bir çevre yönetim sistem içinde bu tür bir<br />
organizasyona talip olunması için hazırlanma <strong>İzmir</strong>’in gelişimine büyük bir ivme<br />
verecektir. Bu nedenle adaylık girişimlerine temel seviyesinde hazırlanılması için<br />
çalışmalara başlanılması ve tema belirlenmesi gerekmektedir.<br />
Avrupa’daki ve ülkemizdeki diğer büyük şehirlere paralel olarak <strong>İzmir</strong>’de de<br />
hipermarketler hızlı bir gelişim göstermektedir. Perakende ticarette giderek artan<br />
oranda ağırlığa sahip olmaya başlayan bu alanlar; kayıtlı ekonomi, enflasyonla<br />
mücadele, ucuzluğun sağlanması gibi ülke ekonomisi ve tüketici açısından bazı<br />
avantajlar da ortaya çıkarmaktadır.<br />
Bu gelişme trendinin tamamen durdurulması söz konusu olamaz. Hatta <strong>İzmir</strong>’in bu<br />
konuda doyum noktasına ulaşmadığı düşünülürse bu konuda yeni gelişimler de<br />
olasıdır. Ancak özellikle yeni hipermarketlerin yer seçimi konusunda, semt<br />
çarşılarının ve küçük esnafın yaşamasına olanak sağlayacak biçimde yasal bir<br />
çerçeveye kavuşturulması şart görülmektedir.<br />
Bu tür alış-veriş merkezlerinin büyüklüklerine göre yer seçimi kriterlerinin<br />
oluşturulması (nüfus yoğunluğu, arz-talep yoğunluğu, esnaf ve sanatkar ile<br />
küçük-orta boy işletme yoğunluğu, rekabet şartları, ulaşım, şehir planları<br />
gözönünde bulundurularak) ve bunlara uygunluğu denetleyecek<br />
örgütlenmelerin tasarlanması gereklidir.<br />
Büyükşehir bütünü içerisindeki önemli sorunlardan bir diğeri de sosyal altyapıyı<br />
oluşturan tesislerin-alanların eksikliği ile ilgilidir. Aldığı göç nedeniyle nüfusu hızla<br />
artan şehirde özellikle konut alanlarının yoğunlaştığı yeni gelişme alanlarında, sosyokültürel<br />
tesislerde, eğitim ve sağlık yapılarında, idari yapılarda ve açık alanlarda<br />
eksiklikler bulunmaktadır.<br />
Sahip olduğu toplu konut alanları ile büyük bir toplu konut stokunu barındıran<br />
kuzey aksında (özellikle Çiğli’de), konut alanlarının yoğunlaştığı batı aksında, Ege<br />
Üniversitesinin varlığı nedeniyle sahip olduğu genç nüfus ile büyük ölçüde talep<br />
ortaya koyan doğu aksında sosyo-kültürel tesisler yeterli düzeyde değildir.<br />
Yine kuzey aksında ve batı aksında idari yapı, kuzey ve güney aksında eğitim<br />
yapıları, güney ve batı aksında sağlık tesisleri ve doğu aksında ise yeşil alan eksikleri<br />
bulunmaktadır. İleride yapılacak Nazım İmar planlarında donatı eksiklikleri<br />
dikkate alınarak planlama çalışmaları yapılmalıdır.<br />
Merkez<br />
<strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresinin ortasında şehrin en yoğun alanı olan<br />
Konak ilçesi yer almaktadır. Yerleşme, şehrin oluşumunun da başlangıç noktası<br />
olması nedeniyle, farklı türde aktiviteleri ve fonksiyonları barındırmaktadır. Süreç<br />
8
içerisinde şehir merkezinde kalan konut alanları ticari kullanımlara dönüşmüş,<br />
liman ve sanayi alanları yoğun yapılaşmalar arasında kalmıştır.<br />
Söz konusu gelişim trendinde, yerleşmenin odak noktası olarak kabul edebileceğimiz<br />
geleneksel ticaret merkezi Kemeraltı çarşısı bu gün pek çok problemle karşı<br />
karşıyadır. Fiziksel eskimeden, kullanıcı grubundaki değişmeye kadar uzayan<br />
genişlikteki sosyal, ekonomik ve fiziksel pek çok sorun çarşının niteliğini yitirmesine<br />
neden olmaktadır.<br />
Kemeraltı bölgesi özgün nitelikleri ve taşıdığı tarihi değer nedeniyle şehirsel sit alanı<br />
ilan edilmiştir ve bu doğrultuda planlama çalışmaları yapılmaktadır. Agora<br />
bölgesinde de yeni kazılar ve çevre düzenlemeleri çalışmaları devam etmektedir.<br />
Ancak Agora’yı kuşatan ikinci etap bölgesine ilişkin henüz bir planlama çalışması<br />
bulunmayıp geleneksel doku özellikleri ile tutarlılık göstermeyen eski plan<br />
yürürlüktedir. Bu bölgenin de planlama çalışmalarının tamamlanması gereklidir.<br />
Ancak planlama çalışmalarının geleneksel çarşının yaşatılması konusunda tek<br />
başına yeterli olmayacağı da açıktır. Fiziksel korumanın sağlanması büyük ölçüde<br />
ekonomik güce bağlıdır. Kemeraltı çarşısı ve onu çevreleyen geleneksel konut dokusu<br />
ancak ona canlılık kazandıracak yeni fonksiyonlar ve bu fonksiyonların<br />
getireceği ekonomik girdi ile ayakta kalabilecektir. Bu konuda turizm (kültür<br />
turizmi-inanç turizmi) ve turizme yönelik ticaret fonksiyonunun yöreye<br />
kazandırılması gerçekçi bir alternatif olarak görülmektedir. Kadifekale-Agora-<br />
Kemeraltı ve Pier-Kordon bağlantısının sağlanması, bölgenin turizm<br />
potansiyelini güçlendirmek açısından önemli görülmektedir. Ayrıca tarihi çarşının<br />
rekabet gücünü arttıracak önlemler alınmalı ve örgütlenmeler oluşturulmalıdır.<br />
Yeni ticari merkez olarak önerilen ve uzun yıllardır hayata geçmeyen Bayraklı<br />
bölgesinde ise bu kararın hayata geçmesin sağlayacak bir takım gelişmeler<br />
bulunmaktadır. Bu doğrultuda ulaşım bağlantıları güçlendirilmiş, açılan yarışma ile<br />
Alsancak Liman Arkası bölgesi planlanarak Bayraklı bölgesi ile bu alanın<br />
bağlantısının sağlanması hedeflenmiştir. Büyük kadastral parsellerden oluşan<br />
mülkiyet dokusu, yüksek yoğunluğu ve şehir içindeki konumu ile şehirsel gelişme<br />
açısından önemli bir potansiyel taşıyan bu alanın doğru biçimde<br />
değerlendirilmesi şehrin gelecekteki biçimlenmesi açısından önemlidir.<br />
Ticari faaliyetlerin yer seçimlerini yönlendirecek kararlar alınırken bütünsel<br />
düşünülmeli, verilen yer değişikliği kararlarının ne tür sonuçlar getireceği iyi analiz<br />
edilmelidir. Bazı ticari faaliyetlerin özellikle küçük imalata yönelik, çevreyi tahrip<br />
etme potansiyeli, çevreye koku, kirlilik gibi etkileri bulunan, yanıcı ve patlayıcı madde<br />
içeren, ağır trafik yüküne sahip ve toptan ticarete yönelik bazı ticari fonksiyonların<br />
şehir merkezi dışında, örgütlü meslek grupları çerçevesinde lokalizasyonuna<br />
yönelik çalışmalar devam ettirilmelidir. Bu hem belediyenin uygulamalarını<br />
kolaylaştıracak, hem de ticari faaliyetlerin daha modern ve sağlıklı şartlarda<br />
yapılmasını sağlayacaktır. Ancak şehir içinde bu fonksiyonların boşalttığı<br />
alanların hangi fonksiyonlar tarafından doldurulacağı da daha önceden<br />
planlanmalıdır. Aksi halde bu tür uygulamalar şehir merkezinde çöküntü alanlarının<br />
ortaya çıkmasına neden olabilecektir.<br />
9
Kuzey Aksı (Çiğli – Karşıyaka)<br />
Karşıyaka’nın merkez kısmı oluşumundan bugüne kadar uzun dönemdir konut<br />
ağırlıklı kullanıma sahip olmuş, büyük ölçekli bir fonksiyon değişimi yaşamamıştır.<br />
Gelecekte de konut ve ticaret ağırlıklı rolünü ve kuzey aksına hizmet eden bir<br />
alt merkez olma özelliğini sürdüreceği düşünülen bu bölgede, fiziksel ve sosyal<br />
altyapı eksiklikleri tamamlanmalı, kendi etki alanı ile ve şehir merkezi ile<br />
bağlantıları sağlanmalıdır.<br />
Bölgede yeni gelişme alanlarından farklı olarak, artan nüfus yoğunluğu ile ilgili<br />
altyapı ve ulaşım sorunları yaşanmaktadır. Konutlar ve onu besleyen ticaret ve<br />
hizmetler sektörünün ağırlık kazandığı bölgede sorunlar ağırlıklı olarak sabah<br />
saatlerinde gidiş, akşam saatlerinde ise dönüş yönünde merkez ile bağlantısında<br />
artan trafik yoğunluğundan kaynaklanmaktadır.<br />
Çevre yolunun tamamlanması ile bu sıkıntının hafifleyeceği düşünülse de alternatif<br />
ulaşım olanaklarının geliştirilmesi gereklidir.<br />
Alternatif ulaşım olanakları arasında <strong>İzmir</strong>-Karşıyaka arasındaki raylı sistem<br />
uygulamasının işletmeye açılması önem taşımaktadır. Yüksek standartlı ve hızlı<br />
ulaşım sağlayacak biçimde demiryolu ulaşımının revize edilmesi, mevcut metro<br />
hattı ve diğer toplu ulaşım sistemleri bağlantılarının kurulmasının kısa vadede<br />
tamamlanması gereklidir.<br />
Bir diğer alternatif olan Karşıyaka-Konak arasında arabalı vapur bağlantısının<br />
kurulması ilçeye ulaşımı kolaylaştıracaktır. Var olan deniz ulaşımı sisteminin ise<br />
talep yoğunlukları paralelinde, deniz araçlarının konforu ve hızının arttırılması<br />
yönünde önlemler alınması, iskelelere ve yeni oluşturulacak metro<br />
istasyonlarına yakın noktalarda otopark olanaklarının sağlanması, yine bu<br />
noktalarda diğer toplu taşıma sistemleri ile entegrasyonun sağlanacağı düzenlemeler<br />
yapılması önem taşımaktadır.<br />
Çiğli ise Karşıyaka’ya kıyasla daha sonraki dönemlerde gelişmiş, farklı türden<br />
fonksiyonları barındıran ve yeni gelişme problemleri ile karşı karşıya bulunan bir<br />
yerleşmedir. Atatürk Organize Sanayi Bölgesi gibi büyük ölçekli bir sanayi alanı ve<br />
ülke tuz üretiminde önemli bir yere sahip olan Çamaltı Tuzlasının yanı sıra büyük<br />
alış-veriş merkezlerine (Kipa, Carrefour-SA) ve çok sayıda toplu konut alanına<br />
sahiptir. Karşıyaka ve Bostanlı’nın konut sunumu konusunda doygunluğa ulaşması<br />
ve bu bölgelerdeki arazi fiyatlarındaki yükselme konut talebinin Çiğli’ye doğru<br />
yönlenmesine neden olmuştur.<br />
Böyle bir eğilim sonucu oluşan ve daha çok orta gelirli gruplara hitap eden toplu<br />
konut alanlarında en önemli sorun diğer şehirsel fonksiyonların bölgede yer<br />
almaması ve yatakhane şehir tarzında bir dokunun oluşmasıdır. Hem ticaret ve<br />
hizmetler konusunda hem de sosyal donatılarda görülen eksiklikler, bölgede<br />
yaşayanların bazı hizmetlerden mahrum kalması ya da bu hizmetler için Karşıyaka’ya<br />
ya da şehir merkezine ulaşması zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Bu çevreyi<br />
daha yaşanabilir hale getirmek ve donatı eksikliklerinden kaynaklanan ulaşım<br />
10
talebini azaltmak için en azından günlük ve haftalık talepleri karşılayacak düzeyde<br />
ticari alanlar, sosyal-kültürel tesisler, eğitim-sağlık alanları ve yeşil alanlar<br />
toplu konut alanları ile bütünleşecek biçimde oluşturulmalıdır.<br />
Bölgenin diğer bir sorunu da zaten mevcutta karayolu bağlantısı nedeniyle ikiye<br />
bölünen yerleşmenin şimdide hızlı tren yolu ile ikiye bölünmesidir. Çiğli’den geçecek<br />
tren yolu hattı hemzemin olması durumunda yerleşmenin iki bölümü arasında<br />
fiziksel bir bariyer niteliği taşıyacaktır. Bu nedenle hızlı tren hattının yer altına<br />
alınması uygun olacaktır.<br />
Bölgenin önemli bir potansiyeli de Orman Genel Müdürlüğü'nce koruma altına<br />
alınmış olan Kuş Cennetidir. Çamaltı Tuzlası sahası içinde 8000 hektarlık bir alana<br />
yayılmaktadır. Bu alan 1982 yılında “Su Kuşları Koruma ve Üreme Sahası” olarak<br />
tescil edilmiştir ve ülkemizin en önemli sulak alanlarından biridir. Tabiatıyla Kuş<br />
Cenneti büyük bir turizm potansiyeli de taşımaktadır. Bu alana ilişkin en önemli<br />
sorun su düzeyinin azalması ile ilgilidir. Tatlı-temiz su varlığının sürekli olarak<br />
sağlanması kritik önem taşımaktadır. Bu konudaki mevcut uygulamaların (Cansuyu<br />
projesi gibi) sürekliliği garanti altına alınmalıdır. Bölgenin korunması ve turistik<br />
bir potansiyel olarak değerlendirilmesi gereklidir.<br />
Saha içindeki Çamaltı Tuzlası, yıllık 600 bin tonu bulan kapasitesi ile Türkiye'nin<br />
tuz ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılamaktadır. Tuzlanın üretiminin gerek<br />
sessiz dolaşım sistemleriyle gürültü etkisinin azaltılması, gerekse kullanılan<br />
suyun arıtılarak tekrar denize aktarılması ile kuraklığın engellenmesi, kuş<br />
populasyonuna zarar vermeyecek biçimde devamının sağlanması gereklidir.<br />
Doğu Aksı (Bornova)<br />
Bornova bölgesinde yerleşmeye kimliğini veren ve niteliklerini önemli ölçüde etkileyen<br />
iki önemli fonksiyon vardır. Bunlardan birisi özellikle Işıkkent-Pınarbaşı hattında<br />
yoğunlaşan sanayi alanları, ikincisi ise Ege Üniversitesi kampüs alanıdır.<br />
Sanayi açısından yüksek bir potansiyele sahip ilçede, bu endüstri dalındaki<br />
gelişmenin getirdiği çevre kirliliği sorunu yaşanmaktadır. Kirliliğe karşı önlemler<br />
alınmalı ve bu konuda denetleme mekanizmalarının çalıştırılması<br />
sağlanmalıdır. Alanın organize olması büyük yarar taşımaktadır.<br />
Bornova’da Ege Üniversitesi Hastanesi ile Çınarlı bölgesi arasında kalan ve büyük<br />
alan kaplayan kamu kuruluşlarının (DSİ, Köy Hizmetleri, Tarım İl Müdürlüğü, TCK<br />
gibi) yoğunlaştığı bölge giderek merkezi bir konumda kalmıştır. Özellikle metro<br />
güzergahının bu bölgede yer alması bölgenin ulaşılabilirliğini, dolayısıyla arazi<br />
değerini arttırmıştır. Söz konusu geniş alan kaplayan kamu tesisleri orta<br />
vadede şehir çeperlerine doğru aktarılmalı, bu tesislerin boşaltacağı alanlar<br />
şehirsel açık-yeşil alan ve kültürel tesisler öncelikli olmak üzere<br />
değerlendirilmeli ve bu irdeleme Nazım Plan revizyon çalışmaları sırasında ele<br />
alınmalıdır. İlçenin sahip olduğu üniversite öğrencisi genç nüfusun oluşturduğu<br />
kültürel ve diğer aktiviteleri karşılayacak alanlar için bu bölge uygun görülmektedir.<br />
11
Yine şehrin başka bölgelerinden de alana ulaşım kolaylığı bulunması nedeniyle bu<br />
fonksiyonlar şehrin diğer alanlarına da hitap edecektir.<br />
Güney Aksı (Buca - Gaziemir)<br />
<strong>İzmir</strong>’in bir banliyösü olarak oluşan Buca bugün şehrin gelişimi ile şehir ile<br />
bütünleşmiştir. Şehir içindeki ağırlıklı rolü konut sunumu ile ilgilidir. Kaçak<br />
yapılaşmanın yoğun olduğu yerleşmede aynı zamanda toplu konut alanları da<br />
bulunmaktadır.<br />
Yerleşmede Dokuz Eylül Üniversitesine ait Eğitim Fakültesi alanı ve Dokuzçeşmeler<br />
kampus alanı dışında Tınaztepe’de inşa edilen ve Dokuz Eylül Üniversitesine bağlı<br />
tüm birimlerin (Tıp Fakültesi ve Güzel Sanatlar ile bazı meslek yüksek okullar<br />
dışında) toplanılması düşünülen kampus alanı da bulunmaktadır. Bu alanın da<br />
tamamlanması ile birlikte sahip olacağı üniversite öğrencisi ve öğretim elamanları<br />
potansiyeli ile yerleşmenin bazı değişimler geçireceği açıktır. Gelecekte üniversite,<br />
yerleşmenin kimliğinin önemli bir parçası olacaktır.<br />
Yerleşmenin son dönemde öne çıkan ve Belediyenin projeleri arasında da önemli yer<br />
tutan bir potansiyeli de şehrin rekreatif ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik alanların<br />
mevcudiyetidir. Hemen yerleşmenin içinde yer alan Hasanağa Parkı, Şirinyer’de<br />
yer alan Hipodrom ve Kaynaklar yakınındaki Gölet Alanı mevcutta bu amaçla<br />
kullanılmaktadır. Ancak bunun dışında İzkent ile Evka1 arasında 100.000<br />
metrekarelik vadide Yedigöller Projesi ve Buca gölet alanının etrafında 450.000<br />
metrekarelik ormanlık alanda Milli Park Projesi yer almaktadır.<br />
Yedigöller projesinin 7 adet göl ile şelalelerden oluşması ve açık dinlence alanları,<br />
çocuk oyun alanlarını, restoranları, kafeteryaları içermesi planlanmıştır. Yaklaşık<br />
700 milyona mal olması ve 2002 yılına bitirilmesi planlanan projenin ancak %40’ı<br />
tamamlanabilmiştir. Büyük ölçekli şehirsel rekreasyon ve dinlenme alanları sınırlı<br />
olan <strong>İzmir</strong> için bu tür projeler önem taşımaktadır. Bu nedenle Yedigöller projesinin<br />
de kısa vadede tamamlanması yönünde çalışmalar sürdürülmelidir.<br />
Bu kapsamda Buca Gölet alanının etrafında yer alan Milli Park Projesi için gerekli<br />
alanın tahsisi 49 yıllığına Orman Bakanlığı’ndan yapılmıştır. Yaklaşık bir trilyona mal<br />
olacağı hesaplanan altyapının oluşturulması ve projenin kısa vadede<br />
tamamlanması, şehir insanın dinlenme/eğlenme ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik<br />
bir alternatifin bu yörede hayata geçirilmesi anlamını taşıyacaktır.<br />
Tahtalı Barajının 2. ve 3. Derece Koruma Havzasında yer alması nedeniyle<br />
yerleşmede sanayi üretimine olanak sağlanması mümkün olamamaktadır. Ancak<br />
kırsal alana da sahip yerleşmede alternatif ürün yetiştiriciliği bir yatırım olarak<br />
düşünülebilir.<br />
Gaziemir ise Ege Serbest Bölgesi, Otokent, 6 Sanayi Sitesi ve 600’den fazla küçük ve<br />
orta ölçekli sanayi tesisi ile sanayiinin ağır bastığı bir alandır. Bunun dışında çok<br />
sayıda toplu konut alanlarını barındırmaktadır.<br />
12
Bölgede sanayinin gelişimi konusunda dikkate alınması gereken bir husus, Tahtalı<br />
Barajı koruma havzasıdır. Sarnıç Belediyesi sınırları içinde mevcutta dağınık<br />
durumda bulunan sanayi tesisleri organize sanayi bölgesi oluşturularak bir<br />
araya getirilmeli, altyapı ve arıtma tesislerinin oluşturulması ile çevreye ve<br />
havzaya etkileri azaltılmalıdır. Ayrıca Sarnıç-Gaziemir karayolu bağlantısının<br />
mevcut projesinin ivedilikle uygulanması gereklidir.<br />
Yine Sarnıç’ta 20.000 nüfusa sahip 4 mahalleli ve tamamı kaçak yapılardan oluşmuş<br />
bir yerleşme bulunmaktadır. Bu bölgede yeni kaçak yapılaşmaların engellenmesi,<br />
yasal durumda olanların (ya da aflarla yasal duruma gelenlerin) kanalizasyon,<br />
altyapı ve arıtma problemlerinin çözülerek etkilerinin en aza indirilmesi ve bu<br />
alanlarda şehirsel yenileme projelerinin uygulanması şehirli sağlığı açısından<br />
önem taşımaktadır.<br />
Batı Aksı (Balçova – Güzelbahçe – Narlıdere)<br />
Batı aksı konut alanlarının yanı sıra, Körfez boyunca uzanan kıyı düzenlemeleri ile<br />
şehrin rekreatif alanlarının da yer aldığı bir aks olarak ortaya çıkmaktadır. Yine<br />
yörede yer alan termal su kaynakları da bölgeye turistik bir kimlik kazandıran bir<br />
diğer unsurdur. Yine yörede yer alan narenciye bahçeleri ve çiçek seraları hem<br />
önemli bir gelir kaynağı oluşturmakta, hem de bölgeye tarımsal bir nitelik<br />
kazandırmaktadır.<br />
Teleferik ve termal tesisler gibi alanlara sahip olan bölgede, İnciraltı rekreasyon<br />
alanının düzenlenmesi, Güzelbahçe sahil şeridi projesinin büyük ölçüde<br />
tamamlanması bölgenin rekreasyon kapasitesini güçlendirmiş ve bölgenin bu<br />
konudaki potansiyelinin değerlendirilmesi konusunda olumlu gelişmeler olarak<br />
ortaya çıkmıştır.<br />
Balçova-Narlıdere kesimi jeotermal enerji bakımından zengin coğrafik yapıya sahiptir.<br />
Bu avantajlı durumdan turizm alanında yeterince yararlanılmasına karşılık yörede<br />
yaşayan halkın yararlanmasında zorluklarla karşılaşılmaktadır. Jeotermal enerjiden<br />
konutlar yeterince yararlanamamaktadır. Balçova’da 11.500, Narlıdere’de ise 3000<br />
konut jeotermal enerji ile ısıtılmaktadır. Ancak jeotermal enerjinin konutlarda<br />
kullanım değerlerinin arttırılması yönünde etüt ve çalışmalar yapılmalıdır.<br />
Balçova ve Narlıdere’de yapılaşma baskısı altında giderek tarım arazilerinin<br />
verimliliğinde azalma görülmeye başlanmıştır. Tarımsal sulamada da bir takım<br />
sorunlar yaşanmaktadır. Yeraltı sularının giderek tuzlanması ve azalma eğilimi<br />
taşıması bu sorunların yaşanmasına sebep olmaktadır. Bunun yanında jeotermal<br />
sular kanalizasyon ve dere sularına karışarak narenciye bahçelerine zarar<br />
vermektedir. Varolan açık kanal sularının ıslahı ve arıtılması için yatırımlar<br />
yapılmalıdır. Zemin suyunun kontrolsüz çekilmesi önlenmelidir.<br />
Narlıdere’de yakın dönemde oluşturulan toplu konut alanlarının belli bölgelerinde<br />
erozyon tehlikesi görülmektedir. Erozyon tehlikesini bertaraf edecek önlemlerin<br />
acil olarak alınması, dere ıslahlarının tamamlanması ve bundan sonraki yer<br />
13
seçimi kararları ve yapılaşma koşulları konusunda titizlikle davranılması hayati<br />
önem taşımaktadır.<br />
Bölgede konut alanlarının yanı sıra, DEÜ Tıp Fakültesi ve çok sayıda büyük alış-veriş<br />
merkezi yoğun bir ulaşım talebi yaratmaktadır. Metro bağlantısının Üçyol’dan<br />
F.Altay’a kadar uzatılması bölgeye toplu ulaşım konusunda önemli bir rahatlama<br />
sağlayacaktır.<br />
Yörede ulaşım sorunları yoğun bir şekilde görülmektedir. Kıyı kesimiyle yol<br />
bağlantılarında ve bazı iç yollarda bağlantı eksikliği bulunmakta, özellikle arazinin<br />
dik olduğu alanlarda sorun yaşanmaktadır. Arabalı vapur iskelesi bulunmasına<br />
rağmen deniz ulaşımından yeterince faydalanılamamaktadır. Deniz ulaşımı<br />
potansiyelinin daha fazla değerlendirilebilmesi amacıyla, İnciraltı yöresine vapur<br />
iskelesi yapılarak, bu alandaki rekreatif potansiyele daha rahat erişim<br />
sağlanmalıdır.<br />
Büyük Kanal Projesi kapsamında yöredeki ilçelerle birlikte atıkların denize<br />
verilmesini önlemek amacıyla arıtma sistemi kurulması büyük yarar sağlamıştır. Bu<br />
hem körfez temizliği açısından, hem de yapımı büyük ölçüde tamamlanan ve plajları<br />
da kapsayan Güzelbahçe Sahil Şeridi Düzenlemesinin anlam kazanması açısından<br />
gereklidir.<br />
[ B ] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />
Gelişim stratejisinde dış kabukta kalan bu Strateji Yöre gelişmişlik seviyesi açısından<br />
<strong>İzmir</strong>’den kopuk görülmektedir. Sanayileşme çabasının zorlamaları istenen<br />
başarıyı sağlayamamıştır. Kınık’ta 1997 yılında kurulan organize sanayi bölgesi<br />
gereken başarıyı gösterememiş, sanayi yatırımlarının ilgisini çekememiştir. Aynı yıl<br />
Bergama’ya önerilen ve 2004 yılında faaliyete geçişi programlanmış organize<br />
sanayi bölgesinin günümüzde plan kararı olarak kalması gerekmektedir. Söz<br />
konusu Strateji Alt Yöreye uzun vadede diğer bir organize sanayi bölgesi<br />
planlanmaması ve Bergama bölgesinin bu süreçler içinde yatırım programına<br />
alınmaması uygundur. Bergama Organize Sanayi Bölgesinin 1999 yılı sonu itibariyle<br />
oluşan arsaların tümünün satılmış olması ve bugüne kadar herhangi bir yatırım<br />
talebinde bulunulmaması spekülatif bir yaklaşım imajını yaratmaktadır. Dikili’nin<br />
ise sanayi sektöründe bir gelişime tabi tutulması planlama açısından sektörel bir<br />
fayda sağlamayacaktır. Bu nedenle Dikili’nin diğer iki ilçe merkezinde olduğu gibi<br />
küçük sanayi sitesi tarzındaki gelişmelerle ihtiyacını karşılaması yeterlidir.<br />
Bakırçay Havzası olarak nitelediğimiz bu dış kabuğun sanayi alanındaki gelişimi<br />
Çandarlı Limanına bağlı olarak ivme kazanacak veya kaybedecektir. Limanın<br />
yapımına başlanması bugünkü koşullarda dahi en ivedi durumda, kısa vade içinde<br />
çözüm bulacağından, söz konusu Strateji Alt Yöreye organize sanayi bölgesi için<br />
bu aşamada fon ayrılmaması ve/veya yatırım yapılmaması stratejik bir karardır.<br />
Kapsam içinde Kınık Organize Sanayi Bölgesine finansman imkanlarının<br />
kaydırılması gereklidir. Yöre özelliği itibarıyla tarımsal potansiyelinin yüksek<br />
olması Kınık Organize Sanayi Bölgesinin tekstil ve gıda konusunda ihtisaslaşmasını<br />
14
ortaya koymaktadır. Ancak strateji açısından Bergama Organize Sanayi Bölgesinin<br />
kısa ve orta vadede gerçekleşmesinin uygun görülememesi Kınık’ın tek organize bölge<br />
sahibi olması nedeniyle gelişme aşamasında ihtisaslaşma dışında bırakılması gerekli<br />
görülmektedir.<br />
Yüksek tarımsal verimlilik sahibi Bakırçay Havzası’nın sulama projeleri kapsamında<br />
Bakırçay-Kınık Projesi ihale ve iş bitim tarihlerine göre geç kalmış bir<br />
projedir. Proje kapsamında yer alan Çaltıkoru Barajına 1993 yılında başlanmış,<br />
tasfiye edilmiş, 1995’te tekrar ihale edilmiştir. Bitim tarihi 1999 olup süre uzatımıyla<br />
2003 yılında bitmesi gerekmektedir. Ancak görüldüğü kadarıyla dolu savağı etkileyen<br />
heyelan nedeniyle iş uzamış ve ek ödenek gereksinimi ortaya çıkmıştır. Bu durum<br />
projenin uzamasına sebep olmakla beraber kısa sürede bitmesi gerekmektedir. Aynı<br />
durumda olan Yortanlı Barajının da 2003 yılında bitmesi gerekirken Bergama Müze<br />
Müdürlüğünce kurtarma çalışmalarına devam edilmesi ve baraj gövde dolgusunun<br />
yaklaşık % 50’den fazlasının tamamlanabilmiş olması gecikmeye neden olacaktır.<br />
2002 yılı itibarıyla 6.4 trilyon ek ödenek ihtiyacına karşın 650 milyar TL ödenek<br />
verilmesi projenin gecikme nedenidir.<br />
Kınık Sol Sahil Sulama Alanı olan 7.063 hektarlık kısmın 1995 yılında bitmesi<br />
planlanmış iken Ekim 2004 tarihine süre uzatımı verilmiştir. 2001 yılı itibarıyla %<br />
36’sı tamamlanabilmiş yatırımı, ödeneklerin yetersiz olması nedeniyle milli gelir<br />
kaybına sebep olmaktadır. Yortanlı ve Çaltıkoru Barajları ile aynı zamanda<br />
tamamlanması gerektiğinden finansman ve dış kredi teminine yönelinmelidir.<br />
Kınık Sağ Sahil Sulamasıyla 11.241 hektar alan sulanacaktır. 1999 yılında başlayıp<br />
16 ayda bitecek proje 2003 yılında 71.520 milyar TL ye yeniden ihale edilmiş ve 2007<br />
yılında bitmesi programlanmıştır. Her iki sulama alanının strateji planı dönemi içinde<br />
bitirilmesi gereklidir. Aksi takdirde tarımsal alanlar açısından Bakırçay Havzasında<br />
ortaya çıkacak ekonomik dengesizlik göç nedeni olacaktır.<br />
Bergama Yukarıkırıklar Göleti ve Sulamasının yapılması ile 370 hektar alan<br />
sulanabilecektir ancak, kesin proje safhasında olan ve başlanmış bulunan Kınık<br />
projeleri tamamlandığında bu konuya yönelinmemesi gerekmektedir. Aynı durumda<br />
Kınık Kapıkaya Barajı orta ve uzun vadede devreye alınmalıdır.<br />
Dikili çok yönlü sektörel yapıya sahip görünse de bunların hiç birinde etkin<br />
konuma geçememiştir. Bergama’nın sanayileşme eğilimi sahip olduğu dokuma<br />
fabrikasından kaynaklanırken, bu eğilimin Kınık’a kayması Dikili’yi tam anlamıyla<br />
sanayi planlaması dışında bırakmıştır. Dikili ilçesi genel elektrik tüketiminde<br />
sanayiinin % 7 pay sahibi olmasına karşın meskenlerin % 86.4 tüketim payı elde<br />
etmesi yörenin sektörel yapısının konut ve fiziki konumundan ötürü ikincil konut<br />
da dahil olmak üzere pasif turizm olduğunu göstermektedir.<br />
Dikili’nin kıyı turizmine yönelik alanlarının ikincil konutlar tarafından kaplanmış<br />
olması bu kesimleri farklı yatırım türlerinin çekimi dışında bırakmıştır. Kabakum-<br />
Salihleraltı kıyı bandının ilerleyen dönemlerde bu yapısını koruması ve gelecek konut<br />
taleplerinin bu alanda emdirilmesi gerekmektedir. Söz konusu alan dışında ikincil<br />
konut taleplerine yörenin kapatılması, taşıdığı potansiyeller açısından yararlıdır.<br />
15
Bademler mevkiine olası ikincil konut talebi durdurulmalı ve bu kesimin dış<br />
turizme açılması için girişimlerde bulunulmalıdır. Özellikle kıyı kesiminin<br />
potansiyellerinin değerlendirilmesi açısından yörede orta büyüklükteki yat limanının<br />
yapımı için kaynak arayışında bulunulmalıdır.<br />
Dikili ve Bergama’nın jeotermal kaynaklara sahip olması bu enerjinin kısa dönemde<br />
kullanılması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır ve ilk aşamada konut ısıtmasında<br />
kullanılmaya başlanmıştır. Bergama’nın 10.000 konutluk projesinin iki etapta ele<br />
alınarak 5.000 konutun kısa vadede, diğerlerinin de strateji plan dönemi içinde<br />
tamamlanması planlanmıştır. Konut başına 1.500 dolara sıcak su temini dahil olan<br />
yatırımın planlama uyarınca geri ödemesinin bir yıl olması yatırımın yapılabilirliğini<br />
kanıtlamaktadır. Benzer şekilde Dikili’de I. <strong>Stratejik</strong> Plan Döneminde projelendirilen<br />
56.00 MWt kapasiteli şehir ısıtma sisteminin parçalı olarak devreye girmesi<br />
planlanmalıdır. 7.000 konutluk projenin birinci ayağı olarak 2.000 konutun ilk<br />
aşamada yatırıma alınması hedeflenmelidir.<br />
Dikili’de Türk-ABD-Fransız işbirliği ile planlanan jeotermal ısıtma ile organik tarım<br />
yapılması için dış kaynak arayışına girilmesi gerekmektedir. Bu aynı zamanda<br />
Strateji Alt Yörenin jeotermal kaynaklardan yararlanarak sera tarımına<br />
yönelmesidir. Dikili’de planlanmış 40 hektara ilave Bergama ile beraber yaklaşık<br />
400 hektarlık alanın fizibilite etütleri yapılarak sera tarımının organize olarak ele<br />
alınacağı bölgenin planlamasının tamamlanması gerekmektedir. Yörenin tarımsal<br />
potansiyelinin tarla tarımına yönelik olması seracılığın yapılabilirliğinin sağlıklı bir<br />
şekilde ele alınmasını öngörmelidir. Aksi durumda uygulanamaz yatırım türüne<br />
kaynak israfı yapılacaktır.<br />
Dikili veya Bergama’da kurulması düşünülen ve de jeotermal enerjiden<br />
yararlanacak Çiçek Organize Sanayi Bölgesi kurma çalışmalarında enerji<br />
olduğu kadar, ulaşım ve de işgücü ihtisaslaşmasının gerekliliği de<br />
aranmalıdır. Bu bağlamda yörede enerji teminin pozitif değeri yanında özellikle kara<br />
ve hava taşımacılığına pazarlama açısından bağlı olan çiçek ihracatına yönelik<br />
bölgenin eksi değer alacağı ve bunun yanında tarla tarımı potansiyelli alana çiçek gibi<br />
özel ihtisas isteyen bir işkolunun yerleştirilmesi, nitelikli işgücü sorununu da<br />
beraberinde getirecektir. Bu nedenle söz konusu bölgenin bu konuda ihtisaslaşmış<br />
Bayındır, Seferihisar gibi üç ana faktörü içeren alanlara kaydırılması gerekli<br />
görülmektedir.<br />
Jeotermal enerjinin üçüncü kolu olan termal turizmi, yöre basit kaplıcalarda<br />
kullanmaktadır. Yörenin halihazırdaki turizm potansiyelinin geceleme standardı<br />
içinde kalması ve bir transit merkez olması bu strateji plan döneminde yörede<br />
termal turizme yönelik büyük kaynak aktarılmasını ekonomik kılmamaktadır.<br />
Turizm belgeli 470 yatak kapasitesi olan Bergama’ya son 4 yıl içinde gelen turist<br />
sayısı % 24 azalma göstermiştir. Bu durumda Dikili’den deniz yoluyla gelen<br />
turistlerin Bergama’yı günübirlik gezerek tekrar geri dönmesi, genelde İstanbul çıkışlı<br />
güney hedefli turizm güzergahlarında ara noktada kalması ve kültür turizmi ağırlıklı<br />
tanınmışlığı Bergama’yı bir transit turizm noktası halinde tutmaktadır.<br />
16
Uzun yıllardır kullanılan yöre kaplıcalarının dış turizme açılamaması talep<br />
yokluğundan kaynaklanmaktadır. Transit turizmin tercih alanı dışında kalınması<br />
termal turizmi lokal kullanıma itmektedir. Yörenin bu sistem içinde perakende<br />
ticaretle ilk planda turizm girdisi elde etmesi gerekmektedir.<br />
Dikili Limanı bir iskele mahiyetinde olduğundan ve konum yeri olarak gelişme<br />
imkanının bulunmaması sebebiyle gerekli kapasite artırımına gidememektedir.<br />
Çevresinde iskelenin taşınabileceği topografik ve ulaşım özelliklerine sahip fiziksel bir<br />
alan bulunmamaktadır. Kuzey kesimi Kabakum mevkii olarak ikincil konutlar ve<br />
plajla sınırlanmıştır. Güney kesimi ise doğal sitler ve zor bir topografyayla kuşatılmış<br />
olduğundan mevcut limanın tevsii zorunlu bir durumdur. Gümrük ve diğer<br />
hizmetlerin standardının yükseltilmesi bu kapsam içinde ele alınmalıdır.<br />
Ulaşım açısından Bergama-<strong>İzmir</strong> bağlantısının Çandarlı kavşağından<br />
sonrasının duble yol çalışmasının ivedilikle tamamlanması gerekmektedir.<br />
Ayrıca Dikili-Çandarlı ara bağlantısının kalite artırımı ve virajlarının kaldırılması<br />
çalışması programa alınmalıdır. Özellikle orta vadede Çandarlı Limanı’nın<br />
gerçekleşme olasılığı karşısında bu bağlantı önem kazanacaktır. Tabiatıyla aynı<br />
bağlamda ilerde değinileceği üzere Aliağa’ya kadar erişmiş demiryolu hattının<br />
Bergama-Kınık-Soma bağlantısıyla ulusal şebekeye bağlanması<br />
gerekmektedir.<br />
[ C ] Gediz Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />
Söz konusu yöre değişik sektörlerin bir arada bulunduğu ve birbirlerini tamamladığı<br />
alanı oluşturmaktadır. Kuzeyinde yer alan Dikili-Bergama-Kınık alt yöresiyle bir yeşil<br />
kuşakla ayrılmaktadır. Bu kuşak Çandarlı’nın kuzeyinden başlayarak Zeytinalan<br />
yerleşmesine kadar uzanmaktadır. Ağırlıklı olarak makilik, fundalık ve orman<br />
alanları yanında zeytinlik ve diğer tarım alanlarından oluşmaktadır. Bu yeşil kuşağın<br />
korunması ve yerleşmeye kapatılması gerekmektedir. Çandarlı yerleşmesinin kıyı<br />
potansiyeli Dikili’nin kuzeyi gibi ikincil konutlar tarafından kaplandığı için<br />
potansiyelini doldurmuş durumdadır. Bu nedenle Çandarlı kesiminde mevcut<br />
1/25.000 ölçekli Nazım Plan kararları dışında ek yapılaşma önerilmemesi<br />
gerekmektedir. Alanda gereğinden fazla konut potansiyeli mevcuttur.<br />
Aliağa’nın kuzeyinde yer alan ve Yenişakran’ı içine alarak Çandarlı ve Zeytindağı<br />
kaplayan bu yörenin temel sektörel tercihi sanayiyi desteklemektir. Çandarlı’da<br />
gerçekleşecek olan yeni liman dikkate alındığında liman gerisi fonksiyonlar bu alanda<br />
gelişecektir. Dolayısıyla liman arkası destek alanlarının yörede yer alması Yenişakran<br />
ve Çandarlı’yı ikincil konut bölgesi olmaktan çıkaracaktır. Baskın özellik olarak<br />
sanayi türleri arasında doğa ve çevre ile uyumlu kullanışların organize bir tarzda<br />
yerleşmesi ana hedeftir.<br />
Aliağa’nın halihazırdaki kontrolsüz sanayi gelişimi Aliağa I ve Aliağa II Organize<br />
Sanayi Bölgeleri ile kontrol altına alınacaktır. Yatırım perspektifi içinde kamulaştırma<br />
ve proje çalışmaları tamamlanan Aliağa I Organize Sanayi Bölgesinin kısa<br />
vadede tamamlanarak hizmete girmesi gereklidir. Aliağa II ise uzun vadeyi<br />
17
hedeflemelidir. Yer seçimi devam eden Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgesinin ise<br />
mevcut sanayi alanlarının içinde planlanmasının uygun olacağı görülmüştür. Zira 79<br />
hektar olarak düşünülen alan 922 ve 400 hektar olan Aliağa I ve II Organize Sanayi<br />
Bölgelerinden ikinci içinde yer almalıdır. Kimya sektörünün son krizden büyük<br />
yara alması pazar daralmasına sebep olmuş ve finanssal açıdan çıkmaza girmiştir.<br />
Maliyetlerin artmasıyla birlikte satılan malın azalması kısa dönemde sektörel olarak<br />
kimya konusunda yatırımların düşük olacağının belirtmenidir.<br />
Aynı şekilde ekonomik krizden etkilenen Aliağa I Organize Sanayi Bölgesi<br />
yatırımlarını yavaşlatmış, haddehanelerin bağlı olduğu demir-çelik sektörü de kriz<br />
nedeniyle üretimini kısmıştır. Bunda gemi söküm tesislerinin üretkenliğinin<br />
düşüklüğü de rol oynamıştır. Haddehaneler ve gemi söküm tesislerinin birbirine<br />
bağlılığı her iki kullanımın müşterek varlığının gerekçeleri olduğundan bulundukları<br />
alanlarda korunmaları gerekli görülmüştür.<br />
Aliağa yöresinin kendine yeterli ve sanayileşmiş bir bölge olma iddiası<br />
bulunsa da gerekli hizmet fonksiyonlarını yüklenememiş olması sanayiyi ana şehir<br />
odaklı kılmaktadır. Sonuçta <strong>İzmir</strong>-Aliağa bağlantısı gereksiz bir şekilde yoğun<br />
kullanım temposuyla karşılaşacaktır. Aliağa’nın merkez fonksiyonlarının<br />
güçlendirilmesi için Aliağa’ya planlanan organize sanayi bölgeleri dışında gerek şehre<br />
ve gerekse sanayi alanlarına hizmet verecek bir şehirsel çalışma alanının<br />
kurulması gereklidir. Bu alanın 150-200 hektar civarında olması yeterli hizmeti<br />
sunması için uygun görülmüştür.<br />
Sanayi suyu sağlayacak Güzelhisar Barajından başka 5.78 trilyon TL yatırım bedelli<br />
Kunduz Barajının 2002 yılı birim fiyatlarıyla tesis bedeli olan 2.97 trilyonun tam<br />
olarak aktarılamaması barajın gerektiği yıldaki bitimini riske etmektedir.<br />
<strong>Stratejik</strong> planlamanın sanayi odağı olan Aliağa için önem arz eden bu konuya gerekli<br />
yatırım önceliği sağlanmalıdır.<br />
Aliağa’nın sanayileşmesi, Çandarlı Limanı’nın inşası yöreyi uluslar arası ilişkilerin<br />
odağı durumuna taşıyacağından ulaşım bağlantılarının bu yatırımlarla paralel<br />
geliştirilmesi gerekmektedir. İlk planda kuzey-güney bağlantısını sağlayan ve<br />
tamamlanmış demiryolu elektrifikasyonunun işletmeye açılması için gerekli<br />
hemzemin geçişlerinin tamamlanması kısa dönemde ivedilikle ele alınmalıdır.<br />
Liman inşası ile beraber Aliağa-Bergama-Soma demiryolu bağlantısının<br />
projelendirilmesi gerekmektedir.<br />
Kuzey aksında yer alacak en önemli yatırım Çandarlı Limanı olduğundan yer seçimi<br />
ve büyüklüğü strateji planında temel veri olmaktadır. Limanın yaratacağı ek nüfus ve<br />
işgücü plana entegre edilerek arazi kullanım ve ulaşım sistemlerindeki etkilerin<br />
mekana yansıtılması planlamanın en önemli özelliği olarak ortaya çıkmaktadır.<br />
Aliağa’nın güneyinde saçaklanmış ve başta haddehanelerden oluşan sanayi<br />
tesislerinin organize bölge statüsüne dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu amaçla<br />
tesislerinde bulunduğu 800 hektarlık bir alan düzenlenme içine alınmalıdır.<br />
Doğalgaz dönüşüm santralının da içinde bulunduğu bu alan enerji sorunu<br />
açısından problemlerini ortadan kaldırmıştır. Sektörel olarak imalat sektörünün tüm<br />
18
sektörlere oranı 1/3’ten fazladır. Hizmet sektörünün % 20 civarlarında olması<br />
belirtildiği üzere ana şehir bağlılığını açıklamaktadır. Sanayiye olduğu kadar hizmet<br />
sektörüne de yatırım yapılmalıdır. Yap-işlet-devret modeline göre kurulan 685 MW<br />
gücündeki santral yılda 5.300 milyar KWh enerji üretecek olup yapımcı firma 20 yıl<br />
işletecek süre sonunda TEAŞ’a devredilecektir.<br />
Aliağa santralında hammadde olarak kullanılacak ve Cezayir’den Total Firması<br />
tarafından ithal edilecek LPG, tankerlerle Aliağa Limanına taşınacaktır. Ancak<br />
tankerlerden aktarılma sırasında büyük bir tehlikenin ortaya çıkacağı kaçınılmazdır.<br />
Bu konuda gerekli önlemler alınmadan ithalata başlanmamalıdır.<br />
Aliağa’nın enerji konusunda temin edilen doğalgaz dışında jeotermal ve rüzgar<br />
potansiyeli de mevcuttur. Potansiyel, 5.000 konutu ısıtacak kapasiteye sahiptir.<br />
Belediye öncülüğündeki girişimlerin aynı potansiyelle devam ettirilerek Aliağa<br />
Jeotermal Merkezi Isıtma Sisteminin kısa dönemde 1.000 konutu hizmete alması<br />
gelecek için ivme verecektir.<br />
Rüzgar enerjisi olarak 54 MW güç verecek Aliağa Bahçedere ve 52 MW güç verecek<br />
Seyitali Rüzgar Santrallerinin kısa dönemde devreye girmesi gerekmektedir.<br />
Uzun vadeye yönelik Yuntdağı, Balaban, Horozgediği, Mangırtepe yörelerindeki<br />
santrallerin devreye girmesiyle 200 MW’den fazla enerji elde edilecektir.<br />
Demiryolu bağlantılarında Nemrut’ta yer alan iskelelerin potansiyeline bağlı<br />
olarak uzatılan hattın yatırım programlarında yer aldığı üzere 2003 yılında<br />
tamamlanamamasına karşın 2004 yılında öncelikle yatırım programlarındaki haliyle<br />
bitirilmesi gerekmektedir. Nemrut’ta yer alan iskelelerin birleştirilerek tek bir liman<br />
haline getirilmesine yönelik projelendirmenin gerek farklı kullanım tarzları ve gerekse<br />
liman arkası hizmet alanının işlevsel yetersizliği bu girişimi geçersiz kılmaktadır. Bu<br />
nedenle iskelelerin tek elde birleştirilmesinin mümkün olmadığı ortaya<br />
çıkmıştır.<br />
Aliağa’nın Çandarlı Limanı ve art alanı ile oluşturduğu bütünün yeni bir sektörel<br />
tercih ortaya çıkarması ve büyüme eksenindeki değişim yaşam alanlarında<br />
biçimsel değişiklikler doğuracağından mekansal analizlerin yeniden ele alınması<br />
gereklidir. Yeniden tariflenen alanın şehirsel gelişim ve sektörel yayılmanın<br />
kararlarını en üst düzeyde tutarak nazım plan çalışmalarına sahne olması kısa<br />
vadede düşünülmelidir. Zira sektörel yayılma eşik zorlamaları yaratacak ve Çandarlı<br />
kuzeyindeki yeşil kuşağı korumak zorlaşacaktır. Bu plan kararında güney kesimde<br />
de ikinci bir yeşil kuşak bırakılacaktır. Aliağa-Çandarlı bu iki kuşak arasında<br />
gelişecektir. Güney yeşil kuşak Bağarası-Helvacı arasında doğu-batı istikametinde<br />
uzamaktadır.<br />
Yeşil kuşağın kuzeyinde yer alan Foça yerleşmeleri sektörel olarak turizm<br />
ağırlıklı hizmeti kapsamaktadır. Ancak bu konuda en önemli girdilerden biri olan<br />
yat limanının bulunmaması eksikliklerin başında gelmektedir. Mevcutta kullanılan<br />
alanın ilk aşamada yeterli olabileceği varsayımını kıyıda mevcut olan “Sahil Koruma”<br />
denetimindeki alan bölmektedir. İlk aşamada bu işlevin yerini terk etmesiyle kıyıda<br />
kullanım bütünlüğünün sağlanması gereklidir. Bu bağlamda Foça’ya deniz<br />
19
gümrüğü tesisinde yat limanı girişimiyle birlikte ihtiyaç doğacaktır. DLH<br />
tarafından geliştirilmiş yat limanı çalışmaları için girişimlerin hızlandırılması ve kısa<br />
vadede sonuçlandırılması gereklidir. Tamamlanmasıyla karşı kıyıda yer alan ve<br />
tamamlanma aşamasına gelmiş bulunan Mordoğan balıkçı barınağının da devreye<br />
girmesiyle sistemsel bir bütünlük ortaya çıkacaktır.<br />
Şehirsel ölçekte Foça’nın neredeyse tümünün arkeolojik ve doğal sit alanlarıyla kaplı<br />
olması yatırım serbestisini kısıtlamaktadır. Bu nedenle kanalizasyon şebekesi uzun<br />
yıllardır tamamlanamamış ve nihayet 2003 yılındaki yatırım programında<br />
sonlanacağı belirtilmiştir. Bunun ivedilikle anılan yıl içinde sonuçlandırılması<br />
gerekmektedir.<br />
2003 yılı Foça Atık su Arıtması ve Açık Deniz Deşarjı Projesinin tamamlanma yılı<br />
olduğu için yatırım programı uyarınca gerekli ödeneğin sağlanmasının ihmal<br />
edilmemesi gerekmektedir.<br />
Gerek arkeolojik ve gerekse doğal sit alanları konusundaki kararların tekrar gözden<br />
geçirilip şehre ve çevresine turizm ve diğer hizmet sektöründe yatırım<br />
serbestisinin getirilmesi gereklidir. Bu amaçla kazısı yapılmış ve herhangi bir<br />
buluntuya erişilmemiş alanların arkeolojik sit kavramı dışına çıkarılması<br />
gerekmektedir. Sit kararı değişmeyen alanlarda yer alan kişilerin mağduriyetinin<br />
giderilmesine yönelik takas sisteminin Foça için ivedi ve yapıcı olarak işletilmesi,<br />
bunun parsel dışında alansal olarak görüldüğü kesimlerde şehir taşıma projelerine<br />
geçilmesinde yarar bulunmaktadır. Bu amaçla şehrin 1. Derece Arkeolojik Sit<br />
Alanlarında kalan şehir parçalarını taşımak için yerleşmenin Yeni Foça<br />
istikametindeki Hazine arazilerinin belediyeye devri ve bu amaçla planlama<br />
çalışmalarına başlanması gerekmektedir.<br />
Foça’ya dinamizm verecek diğer bir konu ulaşım sektöründe görülmektedir. Şu<br />
andaki bağlantıya nazaran, ana şehir ile daha kısa ulaşım imkanı sağlayacak Seyrek-<br />
Gerenköy güzergahının altyapıları tamamlanmış olduğu için hizmete, teknik<br />
donanımlarının bitirilerek açılması gerekmektedir.<br />
Aliağa’nın sanayi gelişmesi ve Çandarlı Limanının tesisi süreçleri içerisinde Foça’ya<br />
uzun vadede demiryolu bağlantısının stratejisi gündeme gelecektir. Çandarlı-<br />
Yenişakran ikilisinde olduğu gibi başta Yeni Foça olmak üzere bu kesim benzer<br />
hizmetleri yüklenecektir. Yukarıda belirtildiği üzere Horozgediği ve Gencelli ele<br />
alınacak Aliağa Nazım İmar <strong>Planı</strong> sınırları içine alınmalıdır. Bu kesimler özellikle<br />
konut sektörü ağırlıklı olarak planlanmalıdır.<br />
Foça-Yeni Foça arasındaki kıyı potansiyeli yüksek alanlar doğal sit kapsamında<br />
olması nedeniyle yatırıma kapalıdır. Doğal yapının korunması açısından bu husus bir<br />
avantaj olarak kabul edilmektedir. Bunun dışındaki kıyı kesimlerinin yapılaşmış<br />
olması turizm potansiyelini iç kesimlere kaydırılmış ve buna ilk örnek olarak<br />
Bağarasın’da Ekolojik Köy adı altında tarım turizmine yönelik ayrılan 55 dönümlük<br />
projenin desteklenmesi olumlu bir girişim olarak kabul edilmektedir. Bunun dışında<br />
Foça’da yer alan turizm belgeli tesisler ve diğer otel ve pansiyonların düşük<br />
yatak kapasiteli olması (Foça Tatil Köyü ve Club Phokaia hariç) yatırımların küçük<br />
20
alanlarda gerçekleştiğini göstermektedir. Bu özellik yerleşmenin özgün yapısını<br />
yansıttığından ileride kurulacak konaklama tesislerinin de ortalama 150 yatak<br />
kapasitesini geçmemesine dikkat edilmesi gerekmektedir.<br />
Foça’nın güneyinden geçen yeşil kuşak batıda <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Belediyesi mücavir<br />
alan sınırı, doğuda Emiralem ve ortada Menemen’in kuzeyinden geçmektedir. Tarım<br />
potansiyeli yüksek olan bu kesim, aynı zamanda Gediz Nehri ve Deltasıyla<br />
tanımlanmaktadır. Yörenin doğusu Menemen–Emiralem-Muradiye yerleşmeleriyle<br />
bilinmektedir.<br />
Yüksek tarımsal verimlilik gösteren bu alanda DSİ de aynı hassasiyette<br />
çalışmaktadır. Amaç tarımsal üretimi arttırmaya yönelik kırsal gelişme modellerini<br />
ortaya çıkarmaktır. Bu nedenle doğuda yer alan Muradiye ve Manisa strateji alan<br />
dışında olmakla birlikte Emiralem kanalıyla ilişki kurmaktadır. Tarımsal bağlamda<br />
özellikle Muradiye’nin şehirsel gelişim stratejilerinin tarımsal alanlara<br />
kaymaması için planlamanın araç olarak kullanılması gerekmektedir. Aynı<br />
şart Emiralem için de geçerlidir. Her iki yerleşmenin imar planları tarımsal alanları<br />
korumak zorundadır. Bu nedenle revize edilmeleri gerekmektedir. Emiralem Göleti<br />
ve Sulamasının yörenin tarımsal potansiyeli üzerindeki büyük rolü nedeniyle kesin<br />
proje açısından uygulamaya geçilmesi gerekmektedir. Yatırım bedeli 3.81 trilyon TL<br />
olan projeye 2002 birim fiyatıyla ayrılan tesis bedelinin 3.137 trilyon TL olması<br />
DSİ’nin bu konudaki kararlılığını göstermesi açısından olumludur.<br />
Gediz Deltası’nın temel özelliği bütünüyle korunmasını gerekli kılmaktadır. Mevcut<br />
yatırımlara sahip olan deltaya, şehirleşmeye ivme verecek hiçbir yatırım<br />
öngörülmemelidir. Delta içindeki yerleşmeler tarıma dayalı gelişme süreçlerini ve<br />
potansiyellerini muhafaza etmelidirler. Mevcut eğilimlere göre delta toplam<br />
nüfusunun % 80’inin tarım sektöründe çalışması eğilimin strateji plan kararları<br />
içinde korunacağı kanaatini belirtmektedir.<br />
Menemen Sulama Projesine konu olan yüksek nitelikli tarımsal havza nüfus<br />
potansiyelinin Menemen’e doğru kaydırılması gerekmektedir. Türkeli ve Helvacı<br />
gibi yerleşmelerin planlama alanına katılmalarıyla, Aliağa’nın bu alana olası baskısı<br />
önlenmelidir. Bu kapsamda Aliağa’nın güneyindeki yeşil kuşağın anlamlılığı daha<br />
bariz ortaya çıkmaktadır.<br />
Tarımsal potansiyelin korunmasına yönelik diğer önemli bir yatırım ana şehir ile<br />
kuzey yerleşmeleri bağlayacak karayolu güzergahının otoyol olarak<br />
tasarlanmasıyla kaybolacak tarım toprağını korumaktır. Bu nedenle <strong>İzmir</strong>-<br />
Çanakkale otoyolu adıyla proje aşamasında olan makro yatırımın planlanmış olan<br />
Çiğli-Buruncuk kesiminden vazgeçilerek güzergahın Ulukent, Koyundere ve Asarlık<br />
yerleşmelerinin doğusuna kaydırılması ve Menemen yerleşmesi batı ve kuzey yönlere<br />
kayan her türlü gelişmeden uzak tutulmalıdır. Bu durumda ana şehrin kuzey<br />
uzantısı Menemen’e birleşecektir. Menemen’in kuzeye kaymasının engellenmesi,<br />
Aliağa gelişmesinin güney uzantısının ise sanayi alanlarıyla kesilmesi arada<br />
oluşacak yeşil bant stratejisini koruyacaktır. Bu sayede merkez şehir etrafındaki yeşil<br />
kuşak pekişecektir.<br />
21
Menemen, Harmandalı, Seyrek, Ulukent ve Asarlık yerleşmeleri 40.000<br />
konutluk bir potansiyel sunmaktadır. <strong>İzmir</strong> Büyükşehrine de hizmet eden bu konut<br />
sayısı talebin üstünde bir yoğunlaşma ortaya koyduğu için alanda yeni konut<br />
üretimi konusunda daha dikkatli olunması gerekmektedir. Yörenin talep<br />
üzerindeki arzı konut fiyatlarını 10 ila 20 milyar TL’ye kadar düşürmüştür.<br />
Ayrıca Seyrek’teki villakent projesinin yeterli talep bulmaması bunu kanıtlamaktadır.<br />
Şu halde gerek villakent ve gerekse diğer kooperatif alanlarında konut üretimini kısa<br />
bir vade için durdurmak gerekmektedir.<br />
Asarlık başta olmak üzere çevre beldelerdeki gecekondu yerleşmelerinin şehirsel<br />
yenileme projeleri ile yaşanabilir bir ortama getirilmesi konut konusundaki ikinci<br />
gerekliliktir.<br />
Maltepe beldesinde yer alan serbest bölgenin bitişiğindeki Seyrek beldesi içinde<br />
yaklaşık 200 hektarlık şehirsel çalışma alanının planlanmış durumdadır.<br />
Gerçekleşmesinin yöre işgücü dağılımında olumlu katkıları olacaktır. Zira tarımsal<br />
ürün değerlendirilmesi ve depolaması konusunda havzadaki birinci sınıf tarım<br />
topraklarına ve bu alandaki inşat taleplerine emici bir zon olarak bu tür bir girişimin<br />
yararı olacaktır. Gediz Deltasında yer alan özellikle başta Seyrek olmak üzere<br />
Maltepe, Süzbeyli, Tuzculu ve Günerli gibi yerleşmelerin çeperlerinde yer alma<br />
eğiliminin baş gösterdiği tarımsal amaçlı depolama, paketleme vb. tesislere yapılaşma<br />
ve faaliyet hakkının verilmemesi ve bu tür kullanımların bir arada olmasının<br />
yaratacağı ekonomileri de düşünerek tarımsal potansiyeli olmayan yukarıda belirtilen<br />
alana yöneltmekte yarar bulunmaktadır.<br />
Kısa vade itibarıyla işletmeye alınması gereken Torbalı-Aliağa demiryolu<br />
hattından Nemrut’a yapılması programda olduğu üzere orta vadede demiryolu<br />
bağlantısının Serbest Bölgeye de planlanması gerekmektedir. Bu sayede Serbest<br />
Bölgenin dinamizmi artacak ve bitişiğinde yer alan şehirsel çalışma alanıyla birlikte<br />
denge kurulacak ve de Gediz Havzasının iş merkezi olarak bu grup ortaya<br />
çıkacaktır.<br />
Menemen’de yer seçmiş olan Menemen Plastik İhtisas Organize Sanayi Bölgesi<br />
çevredeki plastik sanayi kolunda çalışan firmaların yer alacağı bir alandır. Kısıkköy<br />
dahil strateji plan alanına dağılmış olan bu tür sanayilerin bir arada olması için<br />
seçilmiş Menemen’in güneyindeki alan mekansal konum itibarıyla olumlu bir<br />
noktada değildir. Ancak yerini seçmiş ve şubat 2003 itibarıyla ÇED raporunu hala<br />
alamamış durumda olması bürokrasinin karar verme sürecindeki ağırlığını ortaya<br />
koymaktadır. Her ne kadar konum yeri konusunda seçim yapılmış olduğundan fazla<br />
bir yorum yapılmasına gerek kalmamakla birlikte ÇED raporunun yönlendirici olması<br />
açısından yatırımcıların bir an önce bilgilendirilmesi gerekmektedir. Yatırım<br />
masraflarının tümünün girişimcilerce karşılanması ve kredi talep edilmeyecek olması<br />
yatırımı ekonomik açıdan daha gerçekçi bir statüye de kavuşturmaktadır.<br />
Gediz Havzası bütününde ele alınan ve planlama alanını da içeren “su yönetim planı”<br />
Menemen Sulamasına da katkıda bulunacaktır. Planlama aşamasındaki bu<br />
yaklaşımın içme suyu, sulama ve taşkın koruma yararları açısından önemle takip<br />
22
edilmesi gerekmektedir. Bunun dışında ön inceleme aşamasındaki Aşağı Gediz-<br />
Göktepe Barajı Projesi, Menemen Ovası sulamasına 2.700 hektar daha katkıda<br />
bulunacaktır. 52 trilyon TL’lik yatırımın uzun vadede tamamlanması tarımsal<br />
potansiyeli arttırma açısından önemlidir.<br />
Göktepe Barajının üst havzasında yer alan ve DSİ tarafından kesin proje safhasına<br />
getirilmiş bulunan Değirmendere Barajının kısa dönemde yatırım kapsamına<br />
alınarak tamamlanması gerekmektedir. Bu sayede Menemen’in içme ve kullanma<br />
suyu sorunu çözülecektir.<br />
Gediz Havzasının tarımsal amaç dışında doğal yapı itibarıyla farklılık gösteren ve de<br />
1985 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından doğal sit ilan edilerek Kuş<br />
Cenneti olarak anılan 8.000 hektarlık alanın en önemli sorunu tatlı su<br />
ihtiyacının sağlanamamasıdır. Bu sorunu çözmek için DSİ proje kapsamındaki su<br />
temini projesinin ön inceleme safhasından çıkarılarak uygulamaya geçilmesi<br />
gereklidir. 2002 yılı fiyatlarıyla tesis bedeli 81 milyar TL’dir.<br />
Gediz Deltasının direnaj sorunlarının giderilmesi için Maltepe-Süzbeyli arası kıyı<br />
bandının değerlendirmeye alınarak tarım topraklarına ilavesi olumlu bir yaklaşımdır.<br />
Delta kesiminde bulunan lagün, dalyan gibi kıyı çizgisinin hareketlerinden<br />
oluşan doğal kesimler mutlak koruma altına alınmalıdır. Ancak art<br />
kesimlerinde yer alan drenaj kanaletleri ve sulama suyu tahliye kanallarının<br />
oluşturduğu çevre ile yörenin arzettiği doğal karakterin kontrollü bir tarzda ekoturizme<br />
açılması, yörenin dinamikleri açısından yararlıdır. Bu girişimler<br />
Sasalı, Süzbeyli ve Tuzculu yerleşmelerindeki göç hareketlerini engelleme açısından<br />
gerekli görülmektedir. Zira bu yerleşmelerin nüfus kaybı tarımsal alanların elde<br />
değiştirmesine ve farklı kullanıma yönelmesine sebep olmaktadır. Deltanın Kültür ve<br />
Turizm Bakanlığı tarafından doğal sit alanı ilan edilmiş olması koruma açıdan olumlu<br />
görülürken yerleşmeleri de bu alan içine almış olması sorun yaratmıştır.<br />
Kuş Cenneti’nin spekülatif yaklaşımlar dışına çıkarılarak tek bir yönetimin<br />
alanda gerçek bir şekilde söz sahibi olması sağlanmalıdır. Bu açıdan II. <strong>Stratejik</strong><br />
<strong>Planı</strong>n çözüm önerisi günümüze değin gerçekleşememiş ve alan farklı yaklaşımların<br />
ve tartışmaların odaklandığı bir mekan olmuştur. Bu durumdan çıkarılması için ilgili<br />
Bakanlığa bağlı özerk bir yönetime ivedilikle kavuşturulması gerekmektedir.<br />
[ D ] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />
<strong>İzmir</strong> ana şehrinin doğusunda Nif Havzası adıyla da anılan Kemalpaşa-Ulucak<br />
yerleşmelerinden geriye doğru <strong>İzmir</strong>-Ankara karayolu boyunca gelişen alanın<br />
güneyinde Yukarı ve Aşağı Kızılca, Armutlu ve Ören gibi yerleşmelerin<br />
sıralandığı yüksek nitelikli bir tarımsal havza görülmektedir. Bu Strateji Alt<br />
Yöre iki yeşil kuşakla sınırlanmıştır. Bunlardan birincisi <strong>İzmir</strong> ana şehrini doğudan<br />
kuşaklayan Belevi yeşil kuşağı, diğeri ise Kızılcalar, Armutlu ve Ören’in güneyinden<br />
geçen ve doğu-batı istikametinde uzanan kuşaktır. Bu kuşak Menderes’in güneyinde<br />
Torbalı’yla arasında bulunan diğer yeşil kuşakla birleşmektedir. Buradaki temel alt<br />
strateji havzadaki yerleşmelerin güneye doğru akmasını engellemektir. Bu<br />
23
sayede yeşil kuşaklarda yer alan tarımsal potansiyel korunacaktır. Ancak<br />
Kemalpaşa’nın ve Ulucak’ın sanayi açısından organize olmuş, potansiyelli bir yöre<br />
olduğu dikkate alınmalıdır. Şu halde yöre tarım ve sanayi sektörleri açısından<br />
değerlendirilmelidir. Sektörel açıdan bu iki tanımlama yaklaşık % 80’lik bir paya<br />
sahiptir. Hizmet sektörü ana şehre bağlılığından ötürü gelişim göstermemiştir.<br />
Kemalpaşa ve Ulucak’ın sanayi alanlarını içermesi diğer yerleşmelerin kırsal<br />
karakterde kalmasına sebep olmuştur. Kemalpaşa’nın yerleşim alanının nitelikli<br />
tarım topraklarıyla kuşatılmış olması Ulucak’a şehirsel gelişim potansiyelinin<br />
yüklenmesini gerekli kılmaktadır. Bunun dışında 1985 yılına kadar düzensiz<br />
sanayileşme gösteren yörenin organize olması gelişim trendlerini<br />
düzenlemiştir. Yeterli büyüklüğe organize olduğu dönemde kavuşan sanayi<br />
bölgesinin gelişme eğilimleri çevresindeki tarım toprakları değerlendirildiğinde <strong>İzmir</strong>-<br />
Ankara karayolunun kuzey yönü tercih edilmek üzere 410 hektardan 1.200 hektara<br />
çıkartılmasıyla mevcut organize bölge dışındaki plansız gelişme gösteren<br />
sanayilerin de Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi (KOSBİ) kapsamına<br />
alınması özel bir önem taşımaktadır. Bu alan dışında Strateji Alt Yöreye<br />
Turgutlu’ya kadar başka sanayi önerilmemesi gerekmektedir. Sanayi alanının<br />
tevsiinden sonra önerilecek sanayilerin özellikle tarımsal faaliyetlerle bütünleşenler<br />
arasından seçilmesine özen gösterilmesi gerekmektedir.<br />
Plansız gelişim göstermiş sanayileri organize bir kapsam içine almanın getirdiği<br />
zorlukların başında gelen alt yapı sorunlarının da ivedilikle ele alınması<br />
gerekmektedir. Bu kapsam içinde strateji alan içinde yeni organize sanayi bölgeleri<br />
ilanı yerine bu tür yatırımlara öncelik verilmesi gerekmektedir. Bunlar arasında ön<br />
planda merkezi arıtma sistemi gelmekte olup kısa vade içinde kuruluşunu<br />
tamamlaması için fon ayrılması gereklidir. Maliyetinin yüksek olması nedeniyle,<br />
gerektiği takdirde dış kaynak aranmasına da gidilmelidir. Zira Nif Çayının<br />
kirlenmesine sebep olan yatırımlar giderek bu suyun Gediz’le birleşmesi<br />
dolayısıyla Gediz havzasının da kirlenmesine neden olmaktadır. Zaten Gediz, Manisa<br />
ve art alanındaki yerleşme ve sanayi kuruluşları tarafından kirletilmektedir. Bu<br />
konuda DSİ’nin çalışmaları ve Manisa Organize Sanayi Bölgesinin arıtma tesisi<br />
önleyici tedbirler almaktaysa da, denetimlerin sıklaştırılması gerekmektedir.<br />
2002 yılında planlama aşamasında olan Yiğitler Barajının 2003 yılı programında<br />
kesin projeye alınmış olunması gerçekleşme alanına atılmış olumlu bir adımdır.<br />
Sulama yanında organize sanayi bölgesine de su temin edecek barajın yatırım bedeli<br />
57 trilyon TL olup iç karlılığı % 6.18 olarak hesaplanmıştır. Bunun yanında<br />
Doğalgaz Kombine Çevirim Santralının yapımına 2002 yılında başlanmış olup<br />
2004 yılında işletmeye açılacak olması bölge yatırımlarının olumlu seyrettiğinin<br />
belgesidir. <strong>İzmir</strong>’de ilk olarak doğalgazı kullanan tesislerin de (DESA, Ege Seramik ve<br />
Mopak) bu yörede bulunması sanayi alanındaki yatırım potansiyelinin yüksekliğini<br />
kanıtlamaktadır.<br />
Yukarıda belirtildiği üzere şehirsel yayılma alanlarının belirli kıstaslar dahilinde<br />
gelişmesi gerekliliği kapsamında Kemalpaşa ve Ulucak yerleşmelerinin<br />
planlamasının bir bütün olarak organize sanayi bölgesiyle birlikte ele<br />
24
alınması gerekmektedir. Nif çayının kirletilmemesinin de dikkate alınacağı bu<br />
çalışmada teknik altyapı sorunları açısından tarımsal nitelikli yerleşmelerin de<br />
kanalizasyonlarının tamamlanması gerekmektedir. Bu kapsamda yine kısa dönemde<br />
ele alınması ve en kısa sürede işletmeye açılması gereken bir konu da Kırbeyli<br />
yöresindeki çöp depolama alanıdır.<br />
Tarım alanlarının ve dolayısıyla çiftçinin korunmasını amaçlayan girişimlerde<br />
bulunularak tarım topraklarının elden çıkması önlenmelidir. Hayvancılığın da gelişim<br />
gösterdiği yörede, Kaymakamlık tarafından kurulmuş olan Çevre Denetleme Ünitesi<br />
benzeri bir teşkilatlanmayla destek ve kredilendirme çalışmaları organize olmalıdır.<br />
Özellikle hayvancılık ve hortikültür açısından eğitim ve bilgilendirme konusunda<br />
kurumsallaşmaya gidilmesi gerekmektedir.<br />
Ulaşım açısından yatırımlardan gerekli payı ana arter boyunca almaktadır. Bununla<br />
beraber <strong>İzmir</strong>-Salihli karayolunun kısa dönemde standartlara uygun olarak<br />
tamamlanması gerekmektedir. Bunun yanında Torbalı bağlantısının ele alınarak<br />
tarım ve sanayi açısından potansiyeli yüksek alanlar arasında ulaşımın nitelikli hale<br />
getirilmesi gerekmektedir.<br />
Başta Yukarı Kızılca ve çevresi olmak üzere <strong>İzmir</strong>’in konut baskısına karşın doğal<br />
yapının göreceli olarak zedelendiği belirlenmiştir. Bir dönemler sanayi<br />
kuruluşlarının yarattığı doğa tahribatı farklı boyutlarda ortaya çıkmaktadır. Bu<br />
kapsam içinde tüm alanda yer altı suyunu kullanmaya yönelik sondajların<br />
engellenmesi gerekmektedir. Bunun yanında konutlar tarafından olası doğa<br />
tahribatını önlemeye yönelik plan kararlarının geliştirilmesi ve her alana konut<br />
yapılmaması gerekliliği koşul olarak getirilmelidir.<br />
Doğa turizminin önem kazandığı Kızılca beldesi çevresinde yürüme parkurları ve hafif<br />
konaklama tesislerinin orta vadede planlanması, yörenin gelişmesinde olumlu<br />
katkılar sağlayacaktır.<br />
[ E1 ] K. Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />
Ana şehirle Kısıkköy sanayi alanı ve Adnan Menderes Havalimanı ile birleşmiş olan<br />
Menderes’in güneyinden geçen yeşil kuşak Kemalpaşa-Değirmendere-Gümüldür<br />
aksında gitmektedir. Bu kuşak üzerinde Tahtalı Barajı yer almakta ve koruma<br />
kuşaklarıyla tahditli bir alan oluşturmaktadır. Mutlak koruma alanı olan 1.537<br />
hektarın hazine arazileri dışında kalan kısımlarının İZSU tarafından<br />
kamulaştırma işlemlerinin bir an önce bitirilmesi gerekmektedir. Bunun<br />
yanında göl alanının kamulaştırmaya tabi olan kısımlarının işlemlerinin de DSİ<br />
tarafından bitirilmesi gerekmektedir. Özellikle İZSU’nun işlemlerini tamamlaması su<br />
havzasının sağlıklılığı için şarttır. Ayrıca diğer koruma zonlarındaki önlemleri belirten<br />
Havza Koruma Yönetmeliğinin bürokratik tartışmalara konu olmayıp İZSU ve<br />
ilgili Bakanlık arasında bir sonuca varılması gerekmektedir.<br />
Havza Koruma Yönetmeliğinin netleşmesiyle bu alanlardaki kullanım biçimlerinin<br />
belirleneceği açıktır. Örneğin Sarnıç beldesinde yer alan sanayi kullanışlarının<br />
denetimsizlikten ötürü kısmen havza alanında geliştiği görülmektedir. Bu ve<br />
25
enzeri olumsuzlukları ortadan kaldırmak için Havza Koruma Yönetmeliğinin<br />
kapsamı içindeki denetimlerin sıkılaştırılması ve beldelerin denetlenmesi<br />
gerekmektedir. Yörenin güçlü tarımsal potansiyeli sanayileşmeden üstün<br />
gelmektedir. Ancak Nif Havzasında görülen benzer sorunlar bu alanda da yer<br />
almaktadır. Organize olamamış sanayilerin ana ulaşım aksı boyunca yerleşmesinin<br />
getirdiği çevre koruma sorunları münferit arıtma tesisleriyle sağlanmaktaysa da<br />
kuruluşların tesislerini randımanlı çalıştırmamaları denetimsizlikten<br />
kaynaklanmaktadır. Kaymakamlıklar Çevre Koruma Ünitelerince süreklilik içinde<br />
kontrol edilerek konunun üstesinden gelinecektir.<br />
Baraj koruma alanının kısıtladığı tarım alanlarında entansif tarım ve seracılığın<br />
desteklenmesi ve yaygınlaştırılması gerekmektedir. İlçe Tarım Müdürlüğünün il<br />
bazında desteklenmesi gerekmektedir ve ilgili odalar tarafından destek projeleri<br />
yaratılmalıdır. 1998 yılında ilçe olması ve tarım alanlarının kısıtlanması özellikle<br />
Menderes’in bürokratik açıdan tam örgütlenememesine sebep olmuştur. <strong>İzmir</strong> strateji<br />
alanında yüksek potansiyel göstermesine karşın bu eksikliğinin giderilmesi için fon<br />
ayrılması gerekmektedir. Menderes’in 228 hektar brüt tarım arazisini sulayacak<br />
Yeniköy Göletinin orta vade sonunda devreye sokulması için çalışmalar<br />
yürütülmelidir. Gölet, yerleşmenin içme ve kullanma suyuna da katkı vereceği için<br />
önemli bir yatırımdır.<br />
Menderes-Torbalı arasındaki yeşil bandın tarım potansiyelini koruma amacıyla<br />
mevcut sanayi ve konut yatırımları dışında yeni potansiyel alanlar<br />
yaratılmamalıdır. <strong>İzmir</strong> bağlantısının kara ve demiryollarıyla rahat sağlanması<br />
özellikle Torbalı’nın <strong>İzmir</strong> ilişkisini üst seviyelere çıkarmıştır. <strong>İzmir</strong> ve Torbalı<br />
arasındaki karşılıklı bu nüfus akımı sonucunda <strong>İzmir</strong>’in konut potansiyeli gelen<br />
nüfusu emerken Torbalı kuzeye doğru konut alanları açısından gelişme<br />
göstermiştir. Birinci sınıf tarım toprakları üzerindeki bu gelişme durdurulmalıdır.<br />
Konut enflasyonu konut değerlerini 15-30 milyar arası gibi düşük değerlere<br />
getirmiştir. En iyi yaklaşımla kısa dönem içinde yörede konut ruhsatı verilmemesi<br />
spekülatif yaklaşımları önleyecektir.<br />
Torbalı’da bulunan iki organize sanayi bölgesi çalışmasından Pancar Beldesinde yer<br />
alan II No’lu Bölge diğerine nazaran aşama kaydetmiş durumdadır. Ayrancılar<br />
üzerinden <strong>İzmir</strong>-Aydın yoluna bağlanmaktadır. Daha önceleri Pancar Belediyesi imar<br />
planı içinde planlanmış olması ve de bazı sanayi kuruluşlarınca faaliyette<br />
bulunulması aktif olmasının sebebidir. Bu nedenle kısa vadede altyapı yatırımlarını<br />
tamamlayıp faaliyete geçirilmesi gereklidir. Bu kapsam içinde Nazilli üzerinden<br />
<strong>İzmir</strong>’e erişecek doğalgaz boru hattından bir kol alarak Doğalgaz Kombine Çevirim<br />
Santralının bölge içinde bir yer sahibi olması sağlanmalıdır. Bölgenin yumuşak zemin<br />
üzerinde yer alması nedeniyle yapılacak inşaatlarda deprem konusunda özel bir<br />
hassasiyete sahip olunması önemlidir. Bu konuda yer seçiminin gerekli incelemeye<br />
tabi olmadan Belediyesi tarafından yapılmış olmasının hatası bulunmaktadır.<br />
Bölgenin sektörel ağırlığının serbest bırakılması gerekmektedir. Torbalı II Organize<br />
Sanayi Bölgesi ise konumu açısından özellikle yakınındaki taşocağı ile ilgili<br />
sıkıntılar yaşamakta olup, zaman içinde bunların giderileceği yapılan girişimlerden<br />
anlaşılmıştır. Bununla beraber K. Menderes havzasında yer alan organize sanayi<br />
26
ölgeleri incelendiğinde Tire Organize Sanayi Bölgesinin baskın çıktığı ve kısa<br />
dönemde Torbalı’ya ikinci bir sanayi bölgesi tesis etmenin rantabl olmadığı<br />
belirmektedir. Zira tarımsal sektör payının % 50’nin üzerinde olduğu Strateji Alt<br />
Yörede Tekeli’de <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> girişimleriyle kurulmuş Tekeli Organize<br />
<strong>Ticaret</strong> ve İmalat Bölgesi 1.000-10.000 m 2’ lik çok sayıda parseliyle organize<br />
sanayi bölgelerine nazaran daha geniş bir yelpaze sunmakta ve altyapısı<br />
büyük ölçüde tamamlanmış durumundadır. Yörenin sanayi, ticaret ve imalat<br />
fonksiyonları bu iki bölgeye yönlendirilmelidir. Dolayısıyla Torbalı I Organize Sanayi<br />
Bölgesinin uzun vadeye kaydırılması gerekmektedir.<br />
Yörede mermer yataklarının potansiyel kaynak olması bu konuda ihtisaslaşmış bir<br />
Meslek Yüksekokulunu Torbalı’ya çekmiştir. Sonuçta yer arama çalışmaları içinde<br />
bulunulan Mermer İhtisas Organize Sanayi Bölgesinin Torbalı’nın güneyinde<br />
Belevi mevkiine tesis edilmesi olumludur. Bu tür bir yaklaşım Selçuk-Torbalı<br />
arasındaki Belevi’nin istihdam kazanmasında sebep olacaktır. Bu sayede Torbalı-<br />
Belevi arasındaki kırsal yerleşmelerin gelişimleri kontrol edilebilecektir.<br />
Belevi aynı zamanda Tire ve art alanının <strong>İzmir</strong>-Aydın otoyolu ile buluştuğu noktadır.<br />
Burada yaratılacak organize bölge aynı zamanda Torbalı-Selçuk arasındaki yeşil<br />
kuşağın korunmasını da sağlayacaktır.<br />
Torbalı-Kemalpaşa karayolu kenarında yer alan Karakızlar sulama amaçlı<br />
göletinin uzun süren yapımının kısa dönemde sonuçlandırılması<br />
gerekmektedir. Torbalı’nın yıllık şehirsel nüfus artışının o / oo 58.76 olduğu dikkate<br />
alınacak olursa şehrin kanalizasyon ve arıtma tesisi projesinin ivedilikle<br />
gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Bu aynı zamanda şehir ölçeğinde sanayileşmenin<br />
getirdiği işgücü potansiyelinin % 60’ın üzerinde olması SSK hizmetlerinin özellikle<br />
sağlık açısından eksiğinin giderilmesini zorunlu kılmaktadır.<br />
Yukarıda belirtildiği üzere Torbalı’nın ana şehir ve art alan ile ulaşım bağlantılarının<br />
kısa dönem itibarıyla radikal sorunlarının olmamasına rağmen diğer alanlarla<br />
bağlantılarının daha sağlıklı bir hale dönüştürülmesi gerekmektedir. Özellikle güney<br />
kıyılara, Ahmetbeyli, Gümüldür yöresine erişen karayolunun Köy Hizmetleri<br />
tarafından yeterli standarda dönüştürülmesi sağlanmalıdır. Enerji sorununun<br />
önümüzdeki yıllarda sıkıntı doğuracağı belirlendiğinden şehre erişecek<br />
doğalgazın şehir ölçeğinde kullanılmasına yönelik planlama ve dönüşüm<br />
santralı hazırlıkları yapılmalıdır.<br />
Strateji Alt Yörenin dış kabuğunu oluşturan ve Torbalı’dan yeşil kuşakla ayrılıp<br />
Belevi ile birlikte hareket eden Selçuk turizm sektöründeki her türlü yatırımı<br />
kabul edecek potansiyele sahiptir. Bunlar arasında yörede eksikliği bulunan<br />
makro yatırımların başında golf turizmi gelmektedir. Her ne kadar Torbalı yöresi için<br />
düşünülmüş olsa da tarım potansiyeli yüksek bu alan yerine turizm potansiyeli<br />
yüksek ve tarım potansiyeli düşük Selçuk-Belevi-Kuşadası bağlamında mekan<br />
bulması yatırım açısından uygundur. Bu tür bir projenin orta vadede çözüme<br />
ulaştırılması beklentiler arasında yer almaktadır.<br />
27
Ulaşım bağlantıları açısından stol tipi havaalanının işletme sorunlarının ortadan<br />
kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca Torbalı’ya kadar erişmiş elektrikli tren hattının<br />
strateji plan dönemi içinde fizibilite çalışmalarının yapılması beklenmelidir.<br />
Strateji Alt Yörenin bu kesiminde alternatif gelir kaynağı olarak sanayinin<br />
geliştirilmesine çalışılmamalıdır. Sadece tarımsal değeri olmayan Belevi’ye bir<br />
ihtisas bölgesi önerilmiştir. Ancak Belevi’ye yapılmış olan 300 hektarlık sanayi amaçlı<br />
plan bu tür bir bölge için planlanmadığından söz konusu sanayi amaçlı planın<br />
kullanılmaması gerekmektedir. Aynı durum Subaşı Beldesi için de geçerlidir. Bu<br />
tür altyapısı yetersiz beldelerin yörede sanayi alanı adı altında imar planlarına<br />
ekledikleri naif kararlardan vazgeçirilmesi yörenin gelişimi açısından önemli bir<br />
konudur.<br />
Selçuk’un turizm yatırımları iki konuda ele alınmaktadır. Bunlardan birincisi<br />
arkeolojik doğal ve şehirsel sit alanlarıyla ilgili olup, diğeri Selçuk’un şehir<br />
ölçeğindedir. Sit alanlarıyla ilgili olarak son karar mercii <strong>İzmir</strong> Kültür ve Tabiat<br />
Varlıklarını Koruma Kuruludur. Öneri olarak Efes-Ören yerinin ışıklandırılması,<br />
Meryemana’ya teleferik hattı, Şirince Köyünün planlı bir gelişime tabi tutulması ve<br />
pansiyonculuğun desteklenmesi, Artemis Tapınak alanının temizlenmesi Pamucak<br />
sahil kesiminin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın onay verdiği bir tarzda planlanması<br />
önde gelen konulardır.<br />
Selçuk ölçeğinde kültür turizm açısından önemli kaynaklardan biri olan Efes<br />
Müzesi’nin genişletilmesinin fiziki açıdan yetersizliğine karşın Kuşadası yolu üzerinde<br />
yeni, modern bir müze binası inşa edilmesi önemli bir ihtiyaç olarak<br />
görülmektedir. Efes ören yerinin denizle bağlantısını sağlayan antik kanalın<br />
koruma kurulunca onaylanmış projesinin güncelleştirilerek hayata geçirilmesi,<br />
kanalın kullanılmasını sağlayacağından turizm potansiyelinde artış yaratacaktır. Bu<br />
konuda finansman kaynakların araştırılması yararlıdır.<br />
Selçuk’un Şirince köyü yaylalarının köy yerleşik alanı benzeri pansiyonlarla göreceli<br />
donatılmasının özellikle yaz aylarında turizm için büyük katkı sağlayacağı<br />
kaçınılmazdır. Bu konuda gerekli desteğin ilgili Bakanlıklarca sağlanması ve<br />
girişimcilerin desteklenmesi gerekmektedir.<br />
Şehirsel ölçekteki düzenlemeler arasında merkezdeki Tekel binasının onarılarak<br />
turizme kazandırılması planlanmalıdır. Yaya ve trafik yolu ayırımının yeniden ele<br />
alınarak otopark düzenlemeleriyle şehre daha modern bir hava verilmesi yanında<br />
karayolu taşımacılığında özellikle yaz aylarında yoğun bir trafiğe uğrayan terminalin<br />
inşaatının öncelikle ele alınarak tamamlanması önemlidir.<br />
Selçuk yerleşmesi <strong>İzmir</strong>’i Kuşadası’na bağlayan bir mafsal durumundadır. <strong>İzmir</strong>’e<br />
idari açıdan bağlılığının dışında fazla bir ekonomik bağı yoktur. Kuşadası ile birlikte<br />
bir ikilem yaşamaktadır. Bu nedenle dış kabuk olarak kabul edilmiştir.<br />
28
[ E2 ] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />
Torbalı’nın doğusunda yer alan yüksek potansiyelli tarım havzasının Tire ve<br />
güney kesimlerinde yoğun bir şekilde sanayi ve konut yerleşmelerinde<br />
görüldüğünden kuzey kesimi tarımsal faaliyete yoğun olarak ayrılmıştır. Bu<br />
doğrultuda havzadaki yoğun yerleşme potansiyelli alanların gelişme yönleri<br />
güney yönlü olarak planlanma durumundadır.<br />
Strateji Alt Yöre Menderes-Torbalı-Selçuk aksından, bu aksa paralel giden, kuzey<br />
güney yönünde uzayan bir yeşil kuşakla ayrılmıştır. Kendi içinde de ikiye ayrılan bu<br />
koridoru doğuda yine kuzey güney yönde gelişmiş ikinci bir koridor ayırmaktadır.<br />
Doğuda kalan Beydağ ve Kiraz aynı zamanda <strong>İzmir</strong> strateji alanının bu yöndeki dış<br />
kabuğunu oluşturmaktadır. Bu koridorlar aynı zamanda gelişme eşikleridir. Havza<br />
içinde tarımsal açıdan güçlü çok sayıda küçük yerleşme de bulunmaktadır. Bu<br />
nedenle söz konusu Strateji Alt Yörenin gelişme potansiyeli tarım olarak alınma<br />
durumundadır. Tarımsal yayılımın korunması için ise şehirsel gelişme yerleşim<br />
merkezlerinde toplanma durumundadır. Şu halde kırsal alanlara yapılacak<br />
yatırımlarda sanayi faaliyetlerinden kaçınırken daha ziyade bunun tarımsal<br />
potansiyeli güçlendirecek ve de örgütleyecek tarzda olması hedeflenmelidir.<br />
Ekonomik yapının tarım ve ona bağlı sektörlere dayandığı havzaya önerilmiş bulunan<br />
organize sanayi bölgeleri bu nedenle hedeften sapma durumundadır. Kapsam içinde<br />
ilk organize bölge olan Tire dışındakilerin kısa dönemde gerçekleşmemesi<br />
gerekmektedir. Alt bölge merkezi olarak Tire’nin şehirsel çalışma alanlarında da<br />
yoğunlaşması gerekmektedir. Aksi durumda tarımsal alanların risk alması söz<br />
konusudur. Tarım sektörü potansiyelinin yörede şehirsel ve kırsal olarak ayrıldığında<br />
oranlar % 50 ve % 80’dir. Bu da kırsal kesimlerin yoğun tarım temposunun<br />
korunmasındaki gerekçeyi vermektedir.<br />
Yörenin merkezi konumundaki Tire ilk sanayileşen yerleşme olarak da dikkat<br />
çekicidir ve oluklu mukavva fabrikasıyla ilk atılımı yapmış ve daha sonra organize<br />
sanayi bölgesine (Tire Organize Sanayi Bölgesi) kavuşmuştur. Daha önceleri küçük<br />
çapta konserve fabrikalarıyla sanayileşen Tire’deki söz konusu yatırımın<br />
desteklenerek birinci dereceden kaynak aktarımına sahne olması gerekmektedir.<br />
Özellikle istimlak konusunun çözülmesi için gerekli bürokratik engellerin<br />
ortadan kaldırılması için özel girişimlerde bulunulmalıdır. Ayrıca altyapı<br />
yatırımlarının ivedilikle sonlandırılması gerekmektedir. Halk Bankası’na olan kredi<br />
borcunun da 2003 yılı içinde biteceğinin bilinmesi bölge için olumlu bir gelişmedir.<br />
Ödemiş’te yer alması planlanan organize sanayi bölgesi tarımsal ağırlıklı<br />
düşünülmüştür. 240 sanayi parseli bulunan Tire Organize Sanayi Bölgesinde halen<br />
sorunlar halledilmemiş ve doluluk oranlarının % 4 civarlarında olduğu bilindiğinden<br />
kamulaştırma ve proje çalışmaları süren söz konusu bölge, Tire Bölgesinin<br />
doluluk oranının belirli bir oranın üzerine çıkmasını takiben yatırım kapsamına<br />
alınmalıdır. Aynı şekilde Bayındır ve Kiraz’da da yer alması planlanan organize sanayi<br />
bölgelerinin yer seçimi yapılıp, henüz onaylanmadığı düşünüldüğünde, her iki<br />
bölgenin uzun vadede gerçekleşmesi ekonomiye daha yararlı olacaktır. Bunlar<br />
29
arasında Bayındır Bölgesinin gıda ihtisaslı olmasının yanında yörede gelişmiş<br />
bulunan çiçekçilik konusuna da yer verilmesi rantabl bir yaklaşımdır. Özellikle<br />
Bayındır’da mevcut olan jeotermal enerjinin sera ısıtmacılığında kullanılma<br />
imkanlarının değerlendirilmesi bu eğilimi güçlendirmektedir. Bayındır’daki Meslek<br />
Yüksekokuluna seracılık bölümünün açılması gelecek için önem vadetmektedir.<br />
Jeotermal kaynakların bulunduğu Ergenli Kaplıcalarının yeniden organize edilerek<br />
Strateji Alt Yörenin en önemli termal tesisi haline getirilmesi yararlı olacaktır. Bu<br />
konuda yatırımcıların teşvik edilmesi ve bölgeye yönelik etütlerin yapılması<br />
uygundur.<br />
Bayındır, Beydağ, Kiraz bölgenin sanayisi gelişmemiş kesimlerini oluşturmaktadır.<br />
Örneğin Bayındır’daki konfeksiyon fabrikasının zaman içinde kapanması potansiyel<br />
düşüklüğünü kanıtlamaktadır. Bu tür olaylarda sermaye kısıtlılığı yanında ulaşım<br />
imkanlarının rahat olamaması önemli rol oynamaktadır. Bayındır’ın Torbalı<br />
karayolu bağlantısının sağlıklaştırılması ve virajlarının giderilmesi gerekmektedir.<br />
Aynı şekilde kaplıca turizmi açısından geliştirilecek alanların ulaşım imkanlarının<br />
arttırılması gerekmektedir.<br />
Bu Strateji Alt Yörenin en büyük sorunlarından birisi ulaşım sistemlerinde<br />
görülen donanımsızlıktır. Ödemiş-Beydağ, Bozdağ yollarının genişletilmesi ve<br />
güncelleşmesi dinamizmi arttıracaktır. Aynı şekilde Tire’nin art bölgeye, Gökçen<br />
yönüne olan karayolunun, yine Tire’nin Selçuk yönüne erişmesi için Belevi’den<br />
otoyola olan bağlantısının genişletilmesi ve güncelleşmesi gerekmektedir. Genişletme<br />
kapsamında Kiraz-Ödemiş yolu da ele alınmalıdır. 2000 yılında Kiraz köy yollarının<br />
asfalt kaplanması olumlu bir gelişim olmakla beraber, Strateji Alt Yörenin tüm köy<br />
yolları gibi standardize edilmesi gerekmektedir. Zira tarımsal potansiyeli yüksek<br />
yörenin tarım ürünlerini pazarlayabilmesi ve tarım ekonomisinde gelişebilmesi için<br />
kuvvetli ulaşım sistemlerine ihtiyaç vardır.<br />
Tarım potansiyelinin bu denli yüksek olduğu yörede kırsal nüfus azalması<br />
mekanizasyonda gelişme olmamasına rağmen dikkat çekicidir. Strateji Alt Yörenin<br />
beş ilçesinin kırsal nüfus toplamı 176.912 iken bir önceki sayıma göre % 6 azalma<br />
göstermiştir. Bu nüfus kaybının önlenmesi için ulaşım sisteminin iyileştirilmesi<br />
yanında tarım konusunda bilinçlendirme ve destek yatırımları yapılması<br />
gerekmektedir. Özellikle ilçe tarım örgütleri merkezden desteklenmeli ve kredi<br />
sistemlerinde tohumluk dahil kolaylıklar sağlanmalıdır. Menengeçlerin aşılanarak<br />
antepfıstığına dönüştürülme kampanyası desteklenmelidir. Aynı bağlamda özellikle<br />
orman köylerinin kestane üretimine yönlendirilmesi olumlu girişimlerdir.<br />
Tarım üretimine yönelik sulama projelerinin önemi büyüktür. Beydağ Projesi<br />
kapsamında 18.200 hektarlık alanı sulayacak, K.Menderes taşkınlarından koruyacak<br />
projenin hızlandırılması gerekmektedir. 1993 birim fiyatlarıyla 361 trilyon TL’ye ihale<br />
edilen projenin 1998’de bitmesi gerekirken baraj inşaatının 2005 yılına<br />
aktarılması ödenek yetersizliğinden kaynaklanmıştır. 2002 yılı ödeneğinin de<br />
eksik verilmesi bitiş tarihini riske etmektedir. Ancak projenin Ödemiş Ovası için<br />
önemi dikkate alındığında, ödenek eksikliğine uğratılmamasının gerekli olduğu<br />
30
görülmektedir. Bu sulamanın dip savak çıkışı 1997 yılında ihale edilerek 2002 yılında<br />
bitecekken Beydağ Baraj inşaatı ile paralel yürüdüğü için işe başlaması 2003 ve bitişi<br />
2007 yılıdır. Kamulaştırmaya 2003 yılında başlanacaktır. Bu ekonomik zorlukların ve<br />
finansman güçlüklerinin giderilmesi için dış kredi temin edilmelidir.<br />
Ödemiş Ovası’nın diğer kısmının sulanması için Aktaş Barajı ve Projesinin kısa<br />
veya orta vadede mutlak ihale edilmesi gerekmektedir. 2003 yılında ihale edildiği<br />
takdirde 2007 yılında bitirilmiş olacaktır. 84 trilyon keşif bedelli olup 2003 istimlak<br />
için 625 milyar ayrılması bitim tarihini riske sokmamalıdır. Aynı şekilde Aktaş Projesi<br />
kapsamında 2005 yılında ihale edilip 2007 yılında bitecek sulama alanı düzenlemesi<br />
bağlantılı olarak yürüyeceği için ödeneklerinin sistemli olarak yürütülmesi<br />
gerekmektedir. Bu iki projenin desteklenerek vadelerinde bitirilmesi için çaba<br />
harcanmalıdır.<br />
Proje ve planlama safhasında olan Ödemiş Bademli, K. Menderes, Ergenli, Uladı ve<br />
Bayındır Burgaz Barajlarının hep birden başlatılmaması yukarıda belirtilen<br />
imalatların rahatlatılmasından ve yeterli ekonomik kaynağa sahip olmasından sonra<br />
ele alınmasında yarar görülmektedir. Küçük Menderes Projesi kapsamında<br />
tamamlanması gereken diğer önemli bir proje nehrin ve yan kollarının Kiraz ilçesi ve<br />
10 yerleşimi ile 14.394 hektar arazinin taşkınından koruma projesidir. 1986 yılında<br />
başlayıp % 63’ü tamamlanmış projenin 2006 olan bitim yılı gerçekçi hedef olarak<br />
belirlenmelidir. Bu proje aynı zamanda Beydağ Barajını taşkın ve hasarlardan<br />
koruyacaktır. Dolayısıyla ödenek yetersizliğinden dolayı geciktirilmemesi büyük önem<br />
arz etmektedir.<br />
K.Menderes Projesi kapsamında Bayındır’daki Ergenli ve Falaka Çaylarının bent ve<br />
gölet projelerinin kısa dönemde yatırım programına bağlanması önemlidir. Söz<br />
konusu sulama projelerinin gerçekleşmesi zemin suyunu 60 ila 80 metrelere<br />
indirmiştir. Kuyu sulamasına yönelen çiftçi giderek tarımsal üründe çeşitliliği ve<br />
verimliliği kaybetmekte ve belirttiğimiz üzere şehirsel mekanlara göç etmektedir. Şu<br />
halde sulama projeleri üzerinde önemle durulması gerekmektedir.<br />
Özelde Bayındır’ın şehirsel ölçekteki kanalizasyon ve arıtma tesisi ile çöp depolama<br />
alanının en kısa sürede tamamlanması gerekmektedir. Aynı şekilde Kiraz’ın da bu<br />
sorunlara ek içme suyu probleminin halledilmesi önemlidir. Kanalizasyonuna ödenek<br />
ayrılarak 2005 yılı hedefi gerçekleştirilmelidir. Tire’nin de aynı sorunu ivedilikle<br />
çözümlendirilmelidir.<br />
Beydağ ve Kiraz’ın bu alt yörenin en az gelişmiş yöreleri olması dolayısıyla bu ikilinin<br />
kalkınmada öncelikli yöre teşviklerinden yararlandırılması için girişimlerde<br />
bulunulması gerekmektedir. Çevrelerindeki verimli topraklarda kimin nerede ne<br />
yetiştireceği konusunda da çiftçinin bilinçlendirilmesi ve sözleşmeli ürün<br />
yetiştirilmesine yönelinmesi yararlıdır. Beydağ’da kapatılmış ve durdurulmuş, civa ve<br />
antimon madenlerinin fizibilitesi yapılarak işletmeye açılmasıyla yörenin gerek<br />
istihdam gerek cirosunda görülecek hareketlilik genel yaşam sistemine yansıyacağı<br />
için yararlı görülmektedir.<br />
31
Tarımsal potansiyeli yüksek Ödemiş’in ün kazandığı patatesin yerinde işletilmesi için<br />
tesis kurulması girişimlerinde bulunulmalıdır. Bu tür bir kuruluş sanayi açısından<br />
zayıf olan yöreye hareketlilik getirecektir. Ancak bu durum organize sanayi bölgesinin<br />
yatırım programına kısa dönemde alınacağı manasına gelmemelidir.<br />
Yöredeki pek çok yerleşmenin kanalizasyonu gibi Küçük Menderes’e deşarjların<br />
verilmesi en kısa zamanda önlenmeli ve arıtma sistemleriyle sorun çözülmelidir.<br />
Ödemiş’in bir turizm merkezi olmasını sağlayan Gölcük, bahar sonu ve ekim sonu<br />
süresince aktif bir yerleşme olmaktadır. Bunun dışında yerli halk Zeytinlik<br />
Beldesinde oturmaktadır. Yöreye özellik veren Gölcük’te bulunan krater gölünün<br />
bilinçsiz sulama ile su seviyesinin düşmesi doğal sorunlar ortaya<br />
çıkarmaktadır. Bunun önlenmesi ve çevre tarım alanlarının sulama sistemlerinde<br />
düzenlemeler yapılması gerekmektedir. Durum aynı paralelde devam ettiği takdirde<br />
su seviyesi düşerek kuruma ile sonlanabilmektedir. Bir dönemler kerevit avcılığının<br />
yapıldığı gölde canlı artık bulunmamaktadır. Bu minval üzere Kültür ve Tabiat<br />
Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından doğal sit ilan edilmiş olmasının yararları<br />
görülmekle beraber doğal sit alanları dışında imara açık kalan kıyı kesimlerinde<br />
yapılaşmanın engellenmesi gerekmektedir. Bu güzergahta Kıyı Kanunun geçerli<br />
olduğu unutulmamalıdır. Gölcük yaylasındaki turizm potansiyeli korunmalıdır.<br />
Bozdağ Kayak Merkezi strateji alanının tek kayak merkezidir. Ancak daha<br />
önce ifade edilen gerekçelerle son iki yıldır işletilemez durumdadır. Bozdağ’ın<br />
Avusturya’daki pek çok kayak merkezinden daha çok kar aldığı bilindiğine göre<br />
tesisin canlandırılması gerekmektedir. Bu amaçla gerekli olan meblağ 2.5 milyon<br />
dolar olarak bildirilmektedir. Bu bedele yeni kayak pistleri ve chairlift de dahildir.<br />
Tesis alanına bir de otel eklenmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bozdağ tesis<br />
alanının kesin tahsis işi tamamlanarak <strong>İzmir</strong> Özel İdaresinin kesin mal sahibi olması<br />
planlama yapılmasını olağan bir duruma getirmiştir. Bu nedenle hatta birden fazla<br />
otel yapılması için girişimcilere yer tahsisi yapmak da mümkündür. Özelde yörenin<br />
ve genelde strateji alan bütünlüğünün sahip olduğu bu yüksek turizm girdisi<br />
üzerinde odaklaşma kısa dönemde çözümlenmelidir.<br />
Strateji Alt Yörenin dışa açılımında diğer önemli bir turizm girdisi de sahip olduğu<br />
tarihten kaynaklanmaktadır. Bu konuda özellikle Birgi’nin ele alınması önem arz<br />
etmektedir. Belediyesinin güçlü ekonomik kaynaklara sahip olmaması tarihsel<br />
perspektif sahibi yörenin düzenlenmesini geciktirmektedir. Bu konuda belediyeye<br />
finansman yanında bilgi aktarılması da yapılmalı, şehrin sahip olduğu fiziki<br />
değerlerin yaşatılmasına katkıda bulunulmalıdır.<br />
Belirtildiği üzere tarım potansiyeli yüksek Strateji Alt Yörenin tarım alanlarının<br />
korunmasına yönelik planlama yapılması, konut ve konut dışı yapılaşmaların<br />
verimsiz alanlara yönlendirilmesini hedeflenmelidir. Orman alanlarının<br />
kullanımı ve denetimi için ise Orman Kadastrosunun bir an önce tamamlanması<br />
önem arz etmektedir.<br />
32
[ F1 ] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />
Genel anlamda iki grup altında beliren bu Strateji Alt Yörenin dış kabuğunu Çeşme-<br />
Karaburun ikilisi oluşturmaktadır. Diğer grup olan Seferihisar-Urla ikilisinden<br />
Urla’nın batısından geçen ve kuzey-güney istikametinde uzanan bir yeşil kuşakla<br />
ayrılır. Çeşme ve Karaburun tarımsal potansiyeli düşük topraklara sahip oldukları<br />
için bu sektörde marjinal gelişim göstermişlerdir.<br />
Çeşme-Karaburun diğer Strateji Alt Yöreden ayrıldığı yeşil kuşak dışında sahip<br />
olduğu yerleşim alanlarının etrafının denizlerle çevrili olmasının avantajını turizm<br />
sektöründeki baskınlığıyla yürütmektedir. Çeşme ve Karaburun’un bulunduğu<br />
yarımadanın büyük kısmının orman mülkiyetinde olması gelişimi kısıtlamasına<br />
rağmen nüfus potansiyellerinin düşüklüğü fazla bir gelişim alanı gerektirmemektedir.<br />
Ancak Çeşme’nin sahip olduğu doğal değerler yörenin son yıllarda ulusal ve<br />
uluslararası alanda cazibe odağı olmasına sebep olmuştur.<br />
Karaburun ise daha ziyade orta gelir seviyesinde turizm imkanı sunmaktadır. Bu<br />
nedenle lokal hizmet vermektedir. Turizm ağırlıklı bu alana sanayi sektörünün<br />
yönlenmemiş olması olağan kabul edilmektedir. Coğrafi koşulların da uygun<br />
olmaması gelecek dönemlerde bu kesimlere sanayileşme fırsatı tanımayacağı için<br />
öneri ve planlama sanayi sektörü dışında olmalıdır. Sınırlı tarım potansiyelinde başta<br />
gelen ürün tütün olmakla birlikte nergis ve sümbül üretimi teşvik kapsamına<br />
alınmalıdır. Bu konuda üretici bilinçlendirilmeli ve kredilendirilmelidir.<br />
Ulaşım yönünden Çeşme’nin şehre otoyolla bağlı olmasına karşın Karaburun’un 50<br />
km’den fazla yolunun standartların altında olması gelişmişlik düzeyinde bir handikap<br />
gibi dursa da sosyo-ekonomik ve nüfus potansiyeli, yeni projesi bulunan bu yolun<br />
uygulamaya geçilmesini kısa ve orta vade dışına itmektedir. Özellikle yaz ayları yoğun<br />
kullanılan Karaburun-Mordoğan ve bu güzergahtaki Balıklıova yerleşmelerine deniz<br />
yoluyla erişmenin programlanması karayolu imalatına göre daha rantabl bir<br />
yatırımdır. Bu amaçla mevcut iskeleler revize edilmelidir.<br />
Çeşme için diğer bir ulaşım kaynağı olan ve Özel İdare mülkiyetindeki hava alanının<br />
işlerliğe kavuşturulması için ödenek ayrılması ve işletmesinin devredilmesi<br />
kullanılabilirliğini ortaya çıkaracaktır.<br />
Karaburun, Mordoğan ve Yeniliman yerleşmeleri son 20 yıl içinde kooperatifleşme<br />
yoluyla kıyı kesimlerini hoyrat bir şekilde kullanmışlardır. Bundan dolayı<br />
önümüzdeki dönemlerde yapılaşmanın kontrol altına alınması için mevcut nazım<br />
planların revize edilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Su açısından sıkıntılı<br />
olan yörenin mevcut imar planları gerçekleştiği durumda büyük bir su sıkıntısıyla<br />
karşılaşacakları açık ve net olarak ortadadır. Karaburun-Mordoğan Göleti sulama<br />
amaçlı olarak projelendirilmiş olmasına karşın su ihtiyacı ortaya çıktığı durumda<br />
amacı olan 192 hektarlık alanı sulayamama problemiyle karşılaşılacaktır. Şu halde<br />
yörenin amaçsız yapılaşması durdurulmalıdır. Karaburun-Bozköy Göleti içme<br />
suyu amaçlı yapılacaktır. Ancak 2003 yılı programına alınmadığı gibi ne zaman<br />
gerçekleşeceği belirsizdir. Yapılaşma kontrol altına alındığı takdirde gerçekleşmesi<br />
uygundur. Zira yakın gelecekte yörede su problemi ortaya çıkacaktır. Karaburun<br />
33
çevresinde ön inceleme safhasındaki Karareis Barajının içme suyu amaçlı olarak<br />
Ildır ve Çeşme’ye hizmeti amaçlamaktadır. Bugünkü konjonktürde uzun<br />
dönemde gerçekleşmesi uygundur.<br />
Karaburun ve Çeşme yöresinin günümüzdeki en önemli enerji kaynağı rüzgar<br />
enerjisidir. Zaten bu doğrultuda Çeşme-Alaçatı’da yatırımlar mevcuttur. Öneri<br />
potansiyel olan Mordoğan, Çeşme, Karaburun, Yaylaköy, Zeytineli, Yenicepınar,<br />
Bozköy, Çiftlikköy, Ilıca, Germiyan, Reisdere gibi yörelere tesis edilecek rüzgar<br />
çiftliklerinden 600 MW elektrik elde etmek yapılan müracaatlar doğrultusunda<br />
mümkün görülmektedir. Bu konuda yatırımların hızlandırılması için bürokratik<br />
engellerin kaldırılması, Çeşme’nin jeotermal enerjiye sahip olması ve şehir ısıtma<br />
projesinin bulunması bu konudaki çabaları ortaya koymakla beraber kısa ve orta<br />
vadede şehir ısıtma projesinin gerçekleşmesi mümkün görülmemektedir. Bu<br />
konuya yönelecek yatırımların termal turizme kaydırılması Çeşme için kısa ve orta<br />
vadede daha yararlıdır.<br />
Kıyı potansiyeli birincil olarak değerlendirilmelidir. Alaçatı’nın rüzgar sörfü<br />
konusunda kendini kanıtlamış olmasına karşın yeterli altyapı tesislerine de<br />
kavuşturulması gerekmektedir. Bunun yanında Mordoğan balıkçı barınağının kısa<br />
dönemde bitirilerek yat turizmine açılması, Çeşme’de 1995 yılında temeli atılan<br />
Merkez, Dalyan, Şifne, Karaada yat yanaşma yerleri ve limanlarının yap-işlet-devret<br />
formülüyle ihaleye çıkarılması kısa dönem için gereklidir. Benzer şekilde Alaçatı yat<br />
limanının finansman güçlüklerinin ortadan kaldırılması için belediyeye kaynak<br />
aktarılması gereklidir.<br />
Çeşme’nin turizm alanında göstermiş olduğu yüksek potansiyel yeterince<br />
değerlendirilmediği için büyük yatırımcıların piyasaya giremediği görülmektedir.<br />
Yatırım alanlarının mekansal kısıtlılığı ve geniş sit alanlarının bulunması bunların<br />
önündeki en büyük engellerdir. Kongre ve golf turizmi için yatırım alanları açılarak iç<br />
ve dış yatırımcılara imkan tanınmalıdır. Zira Çeşme potansiyel açısından<br />
kullanılabilirliğini 12 aya yayabilecek potansiyele sahiptir. Bu kapsamda Alaçatı<br />
yöresindeki özel turizm bölgelerinin yatırımcılar için özendirici ve<br />
kredilendirme sistemleri ile cazip hale getirilmesi beklenmektedir.<br />
Bir sınır yerleşmesi olan Çeşme’nin gümrüklü giriş çıkışının olması ve ro-ro<br />
limanına sahip olması farklı bir ticaret yapısına sahip olduğunu<br />
belirtmektedir. Ro-ro limanının genişleme kapasitesinin sınırlı olmasına karşın<br />
tırların bekleme mekanı yeterli olduğu için bulunduğu alanda faaliyete devam etmesi<br />
uygun görülmektedir. Ancak yaz ayları durgun olan Çeşme, ticaretini canlandırmak<br />
için sınır ticareti kapsamında gelişmeler ve sorunları çözmek için girişimlerde<br />
bulunmalıdır.<br />
[ F2 ] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Strateji Kavramları<br />
<strong>İzmir</strong> merkez şehri kuşaklayan Urla-Seferihisar bölgesi konut odaklı gelişim<br />
göstermektedir. Özellikle belediye sınırları dışındaki alanlara Valilik tarafından<br />
Bayındırlık ve İskan Müdürlüğü kanalıyla verilen imar hakları yerleşim alanları dışını<br />
34
parçalı bir tarzla yaralamıştır. Bunun sonucunda parsel büyüklükleri artırılmış<br />
ancak mekansal bozulma probleminin önüne geçilememiştir. <strong>İzmir</strong> merkez şehir<br />
çevresinde oluşturulan yeşil kuşağın Güzelbahçe ile Urla arasında kalması Urla’nın<br />
<strong>İzmir</strong>’le birleşmesini engellemiştir. Dolayısıyla bu yeşil kuşak üzerinde yapılaşma<br />
önerilmemelidir. Mevcut tarımsal faaliyetlerin korunması faydalı görülmektedir.<br />
Urla ve çevresinin <strong>İzmir</strong>’in yeni konut gelişim alanı olması ve rahat ulaşılabilirliğinin<br />
sağlanması merkez fonksiyonlarını bu yöreye kaydıracaktır. Bu anlamda kıyı<br />
kullanışlarının göreceği rağbetin karşısında durulmalıdır. Sonuçta Urla turizm<br />
açısından değil, merkeze bağlı konut gelişme alanı olarak önem kazanmaktadır.<br />
Temel strateji Urla ve yakın çevresinin konut yerleşme ve yaşama alanı olarak<br />
planlanmasıdır.<br />
<strong>İzmir</strong> şehrinin konut talebini karşılaması hizmet sektörünün de gelişmesiyle<br />
sonuçlanacağından uzun vadede Urla’nın raylı taşınım sistemlerinin <strong>İzmir</strong>’e<br />
bağlanması olanaklı kabul edilmelidir. Zira <strong>İzmir</strong> hafif raylı sistem projesinin hattının<br />
Balçova’ya kadar uzaması ön görülmektedir. Deniz ulaşımında Mordoğan-Karaburun<br />
güzergahında Urla ve çevresindeki önemli yerleşme alanlarına bağlantı yapılabilir.<br />
Diğer Strateji Alt Yörede olduğu gibi Urla’nın rüzgar enerji potansiyeli yüksektir.<br />
Özellikle Barbaros köyü çevresine yapılacak yatırımlar teşvik edilmelidir. Urla’nın<br />
hizmet sektöründe konut ağırlıklı gelişmesi eğitim sektörünü de yöreye çekmiş<br />
olduğundan yatırım yapacak eğitim kurumlarının teşvik edilmesi gereklidir. Yüksek<br />
Teknoloji Enstitüsü bünyesinde Teknoloji Geliştirme Bölgesinin planlanmış<br />
olması yörenin temiz teknoloji açısından gelişmesine öncülük yapacaktır. Bunun<br />
dışında diğer türden organize sanayi bölgeleri bu alanda planlanmamalıdır.<br />
Seferihisar yöresi ise kısmen <strong>İzmir</strong> konut stoku içinde yer alırken ikincil konutlar<br />
tarafından da kullanılmaktadır. Bu durum yörenin gelişme trendi olan tarımsal ve<br />
termal yatırımları rahatsız edicidir. Tarımsal açıdan kısıtlı verimli topraklara sahip<br />
olması sulama sistemleriyle bunları güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Faaliyette olan<br />
Ürkmez Barajına ek Gümüşsu-Ürkmez projesi kapsamında 1994 yılında yapımına<br />
başlanan ödenek yetersizliğinden 2003 yılına ertelenen Kavakdere Barajının<br />
önümüzdeki yıl ödenek ayrılarak bitirilmesi gerekmektedir. Zira baraja bağlı<br />
sulama alanlarının düzenlenmesine 2003 yılında başlanacak ve 2 yıl sonra bitecektir.<br />
Birbirine bağlı bu iki projenin kısa dönemde tamamlanması gerekmektedir. Ödenek<br />
yetersizliğinden 2003 yılında kamulaştırmaya başlanamamış olmasının önündeki<br />
engeller kaldırılmalıdır. Ürkmez Barajının ise daha verimli olabilmesi için yüksek<br />
basınçlı boru sistemine dönüştürülmesi elzem görülmektedir.<br />
Seferihisar içme suyu temini için yapılması planlanan Gelinalanı Barajının orta<br />
vadede sisteme entegre edilmesi için çalışmalara başlanmalıdır. Bu sayede yılda 2.41<br />
hm 3 su çekilebilecektir. Sonuçta hem tarım hem turizm sektöründe gelişme gösteren<br />
Seferihisar’ın büyük bir altyapı sorunu çözülmüş olacaktır.<br />
Büyük jeotermal kaynaklara sahip olması gerek şehir ısıtması gerekse<br />
kaplıca turizmi açısından gelişiminin odak noktasıdır. Bu kaynak aynı<br />
zamanda sera tarımını da geliştirmektedir. Bu konu desteklenerek jeotermal<br />
35
kaynakların kullanılır duruma getirilmesi sağlanmalıdır. Doğanbey-Karakoç termal<br />
tesislerinin bulunduğu alanın özel turizm bölgesi ilan edilmiş ve<br />
projelendirilmiş olması yatırımcıları çekecek potansiyele sahiptir. Bu alanın 20.000<br />
yatak kapasiteli olarak planlanmış olması geniş kapsamlı ele alındığını ve değişik<br />
ölçekteki yatırımcılara hitap edilebildiğini göstermektedir.<br />
Termal tesislerden Seferihisar’ın şehirsel ısıtması yanında bu kaynak suyunun boru<br />
sistemleriyle Balçova-<strong>İzmir</strong>’e aktarılması Büyükşehirde de yararlanılabileceğini<br />
göstermektedir. Ancak Seferhisar’ın ve çevre yerleşmelerin şehirsel ölçekte altyapı ve<br />
kanalizasyon sistemlerini tamamlayamamasının ortaya çıkardığı zararların önlenmesi<br />
için yatırım kaynağı bulunması gereklidir. Arıtma tesisi için ivedilikle kamulaştırma<br />
işlemleri ele alınmalıdır. Kısa dönemde turizme açılacak yörenin merkezi bir çöp<br />
toplama alanına sahip olması hatta Urla ile beraber hareket etmesi olumlu olacaktır.<br />
Turizm getirisi olarak Sığacık yat limanının yarım kalmış olan faaliyetlerinin<br />
devamı ve kısa dönemde hizmete sunulması yöreyi bir cazibe odağı kılacaktır.<br />
Sığacık’tan başlayarak kıyı boyu gidildiğinde pek çok beldeden geçerek Pamucak<br />
sahiline erişildiğinden kıyı boyu giden karayolunun uzun dönem beklentileri içinde<br />
mevcut durumunun değiştirilmesi söz konusu olmamalıdır. Zira bu alan tarım ve<br />
ikincil konut alanı olarak kullanılmaktadır. Tesis yönünden orta ölçekli turizm<br />
yatırımlarıyla bezenmiş olması yöreye kendine özgü bir karakter vermektedir. Bu<br />
özgünlüğün pekiştirilmeden korunması, çevresel getiriyi daha da bozmaması için<br />
göreceli olarak olumlu bulunmuştur.<br />
Çeşme-Dilek Yarımadaları Strateji Alt Yöresi iki bölümde ele alınırken ortaya çıkan<br />
sektörel dağılım da bu hususu pekiştirmektedir. Turizm sektörünün ortak payda<br />
olarak görüldüğü yöre Çeşme yönünde bu sektörü baskın hale getirmiştir. Karaburun<br />
yöresinin kendi kabuğu içinde kalmaması için Mordoğan’ın yat limanı marjinal de<br />
olsa bir katkı sağlayacaktır. İkincil konut olarak etkin görülen Urla, son on yıl<br />
içinde ana şehir ve ulaşım baskısıyla konut sektörünü hakim unsur olarak<br />
kabul etmiştir. Bu yörede sadece Seferihisar şehirsel dinamikler açısından sektörel<br />
farklılıklara önümüzdeki dönemlerde daha fazla sahip olacağının görüntülerini<br />
vermektedir.<br />
36
12. İZMİR İLİ İÇİN BÜTÜNLEŞİK STRATEJİ PLANI ÖNGÖRÜLERİ<br />
(2003 – 2012)<br />
12.1 2003–2012 Dönemi için Mekansal Ekonomik İlkeler ve Varsayımlar<br />
Strateji <strong>Planı</strong> dönemi için <strong>İzmir</strong> ili düzeyinde genel ilkeler ve varsayımların<br />
düzenlenmesinde herhangi bir sıralama kriteri kullanılmamıştır. Bu ilkeler, program<br />
önceliklerinin belirlenmesinde ve yatırımlara vade konulmasında önem kazanacaktır.<br />
Söz konusu ilkeler dönem hedeflerinin belirlenmesinde kullanılabilecek varsayım<br />
niteliğindedir ve aşağıdaki gibi sıralanabilir.<br />
• Kuzey limanları yük taşımacılığında, güney limanları ise yolcu taşımacılığında<br />
dengeli bir şekilde ancak iç ve dış ulaşım bağlantıları açısından<br />
uzmanlaştırılmalıdır.<br />
• Demiryolları için bölge ölçeğinde daha önce hazırlanan demiryolları ana planı<br />
yeniden gözden geçirilip değerlendirmeli, Halkapınar’da yapımı öngörülen ana<br />
yolcu gar tesisine ve marşandiz garı ve triyaj tesislerinin inşasına gerekli<br />
önem verilmelidir.<br />
• Elektrifikasyon ve çift hat banliyö demiryolu yapım ve işletmeciliğine, banliyö<br />
sisteminin metro standardı ile geliştirilmesine ağırlık ve öncelik verilmelidir.<br />
• Çandarlı Körfezi’nde Kuzey Ege Limanı’nın proje çalışmaları hızlandırılmasına<br />
paralel olarak, demiryolu şebekesinin standardı yükseltilmeli ve Aliağa –<br />
Balıkesir hattı kurulmalıdır.<br />
• <strong>Stratejik</strong> plan dönemi içinde Çandarlı’da, Kuzey Ege Limanı tesis edilmesi<br />
kesinleştirilmeli, proje çalışmaları ve uygulamalarının başlatılmalısı<br />
hızlandırılmalıdır. Uzun vadede Çandarlı Limanı’nın aşamalı olarak hizmete<br />
girmesine paralel olarak Alsancak Limanı; ağırlıklı olarak yolcu gemilerine,<br />
<strong>İzmir</strong>’in yakın hinterlandı açısından da yük gemilerine tahsis edilmelidir.<br />
• Ege Bölgesi ve <strong>İzmir</strong> İli karayolları ağı Çandarlı Limanı’nın etaplaması<br />
doğrultusunda geliştirilmelidir.<br />
• <strong>İzmir</strong> Körfezi’nin deniz derinlikleri ile kıyı çizgisi sabitlenmeli ve kıyı potansiyeli<br />
açısından öncelikler tesis edilerek hazırlanacak bir kıyı proje ve yönetimi sistemi<br />
ile denetim altına alınmalıdır.<br />
• <strong>İzmir</strong> Körfezi’nde, denizle fiziksel bütünleşme gösteren bir kıyı kullanım çizgisinin<br />
yaratılması ve körfezdeki tüm kıyı yapılaşmalarının gerektireceği düzenlemelerin<br />
1
u kullanım çizgisine göre irdelenmesi zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Adı geçen<br />
kıyı kullanım çizgisinin saptanması için körfezde, kartografik ve batımetrik<br />
çalışmaların, akıntı ölçümleri ve dalga analizlerinin, makrobentik ve<br />
sedimentolojik çalışmaların yapılması öngörülerek 1983 yılında gerçekleştirilmiş<br />
olduğu bilinmektedir. Önceki çalışmalardan yararlanarak ve gerekirse<br />
güncelleştirmelere gidilerek kıyı kullanım çizgisinin ivedilikle belirlenmesi<br />
sağlanmalıdır.<br />
• Çiğli’deki arıtma tesisinden elde edilen suyun sulama, çamurun ise elektrik<br />
enerjisi üretme amaçlı kullanımı sağlanmalıdır.<br />
• Bakırçay–Gediz–K.Menderes Havzaları için, ayrı ayrı havza planları<br />
hazırlanılarak bu havzaların topraklarının tarımsal değerleri gözetilerek koruma<br />
altına alınması sağlanmalıdır.<br />
• Kent genelinde toplanan çöplerin geri dönüşümünün sağlanması için gerekli<br />
organizasyonların kurulması ve yatırımların yapılması sağlanmalıdır.<br />
• Hipermarketlerin yer seçimlerinin küçük esnafın da ayakta kalmasına olanak<br />
verecek şekilde yasal düzenlemeye kavuşturulması gerekmektedir.<br />
• Şehirsel alanda son yıllarda öncelik ve ağırlık verilen toplu ulaşım sistemleri<br />
bütünleşme ve etkinleştirme çalışmaları sürdürülmeli, yakın çevre ve giderek<br />
il ölçeğinde metropoliten alan toplu ulaşım sistemlerinin proje ve uygulama<br />
çalışmalarına başlanılmalıdır.<br />
• Alt yörelerin her biri için 1/25000 ölçekli Çevre Düzeni Nazım Planları<br />
hazırlanmalıdır.<br />
• Kıyı kesiminde turizm öncelikli çevre düzeni planları için revizyon çalışmaları<br />
yapılmalıdır.<br />
• Sektörler için fiziki gelişme planları hazırlanmalı ve bunların çevre düzeni<br />
planlarına veri oluşturması sağlanmalıdır.<br />
• Hazırlanacak 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Nazım Planları ve Revizyonları<br />
sonrasında yerleşmelerin 1/5000 ve 1/1000 ölçekli imar planları da gözden<br />
geçirilmelidir.<br />
• Strateji alt yörelerine yönelik hazırlanacak Nazım İmar Planlarına bağlı Uygulama<br />
İmar Planlarında ve Kentsel Tasarım projelerinde engellilerin rahat hareket<br />
etmesini sağlayacak uygulama standartlarının getirilmesi sağlanmalıdır.<br />
• Orman varlığı yeşil kuşaklar ve koridorlarla bütünleştirilerek, kıyı ve dağ ekolojik<br />
sistemiyle bütünleştirilmeli, bunun yanında koruma–işletim–denetim<br />
mekanizmasıyla da sürdürülebilirlikleri geliştirilmelidir.<br />
• Aliağa–Kemalpaşa–Torbalı’da sanayi sektörü için yaratılmış organize ortamlarda<br />
öncelikle yerel ve bölgesel potansiyel için, sonrasında da ülkesel işlevler için<br />
parseller ayrılması gözetilmelidir. Yeni organize sanayi bölgelerinin seçiminde,<br />
sayı ve büyüklük olarak imalat ve üretim birimlerinin seçimi ve<br />
2
yönlendirilmesinde, yerel ve yöresel potansiyelin değerlendirilmesinin<br />
ötesinde amaçlar güdülmelidir.<br />
• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü çevre yolları sistemi, tümüyle mutlaka<br />
tamamlanmalıdır.<br />
• <strong>İzmir</strong> ili turizm potansiyelinin değerlendirilmesi ve bu potansiyelin tanıtımının<br />
sağlanması amacıyla İZTAV çatısı altında profesyonel bir ekibin kurulması ve<br />
tanıtıma yönelik farklı kurumlardaki tüm kaynakların bu organizasyona<br />
aktarılması sağlanmalıdır.<br />
• Korunacak doğal ve kültürel alanlar denetim altında tutulmalı, yoğunluk ve yapı<br />
düzeni itibariyle bu alanların korunması amacıyla, mevzii yerleşim alanı<br />
uygulamaları için uygun normlar belirlenerek geliştirilmelidir. Kıyı kesimi ve<br />
kırsal alanlarda, doğaya ve çevreye uyumlu yerleşmeler elde edebilmek amacıyla,<br />
gelişi güzel mevzii planlarla veya izinsiz olarak gelişen yapılaşmaların önüne<br />
geçilmelidir. Buralarda bölgelemelere gidilerek nüfus ve yapı yoğunluğu, yapı<br />
düzeni, parsel büyüklükleri, sosyal ve fiziki altyapı ve yerleşilebilirlik koşulları<br />
konularında ilke ve standartlar oluşturulmalıdır. Tümüyle yerleşilemezlik özelliği<br />
taşıyan yerlerde ise kesin denetim koşullarının geliştirilmesi sağlanmalıdır.<br />
• Yerel kamu idaresinde fiziki-stratejik planlamanın etkinliğinin ve işlevselliğinin<br />
artırılması, karar mekanizmasında rol almasının ve il düzeyinde yaygınlaşan bir<br />
kurumlaşmaya gidilerek bunun sürekli bir hale getirilmesi sağlanmalıdır. Bu<br />
bağlamda çalışmanın 9. kısmında açıklanmış olan Ekonomik ve Sosyal<br />
Kalkınma İdaresinin kurulması çalışmalarında bulunulmalıdır.<br />
• Fiziki planlama ile ekonomik planlamanın uyum içinde yürütülebilmesi için<br />
yatırım ve karar organizasyonlarına gereken önemin verilmesi önem arz<br />
etmektedir. Bunun için KOBİ’lerin finansmanına alternatif bir yaklaşım olarak ele<br />
alınmış olan Anadolu Menkul Kıymetler Borsası kurulmalıdır.<br />
• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü ve özellikle de Metropoliten Aktivite Merkezi sınırları<br />
içinde kalan büyük saha kullanan sanayi kurumları ile kamu idaresine ait<br />
kullanışların arazi değerlerinin artmasına paralel olarak çepellere kaydırılması,<br />
eski yerlerinin vasıflı hizmetler sektörlerine, bilgi ve sermaye yoğun birimlere<br />
ayrılmasının sağlanmalıdır. (Örneği DSİ, Karayolları, Köy Hizmetleri, Tarım İl<br />
Müdürlüğü vb. hizmet alanlarıyla Kula Mensucat gibi sanayi alanları)<br />
• <strong>İzmir</strong> İl düzeyinde tarım sektörüne ilişkin düzenleme ve yatırımların önceliklerinin<br />
ele alınması, verimliliğin artırılması yönündeki çalışmaların hızlandırılarak<br />
stratejik plan dönemi sonuna kadar tamamlanmalıdır.<br />
• Yarımadada ve <strong>İzmir</strong> Körfezi çevresinde deniz ulaşım kapasitesi artırılmalıdır.<br />
• Mekansal-ekonomik roller, <strong>İzmir</strong> il düzeyinde; il içine ve il dışına olarak, alt<br />
yöreler düzeyinde ise; alt yöre içine ve il dışına olarak tanımlanmalıdır.<br />
• Ege Adaları’ndan Midilli, Sakız ve Sisam’la <strong>İzmir</strong> arasında sınır ticareti ve ulaşım<br />
ilişkilerinin yük ve yolcu taşımacılığı açılarından kurulmasına çalışılmalıdır.<br />
3
• Taşocakları ve madencilik işletmeciliğindeki uygulamaların genel peyzaj<br />
yönünden olumsuz etkilerinin oluşmasının engellenmesi ve denetlenmesi<br />
sağlanmalıdır.<br />
• Tüm dere yataklarının yerleşim istilalarından arındırılması sağlanmalıdır.<br />
• Yeşil kuşaklar Büyükşehir Bütünü içinde aktif yeşil alanlarla bütünleştirilmelidir.<br />
• <strong>İzmir</strong> İl düzeyinde milli parklar ve rekreasyon alanları, yeşil kuşak sistemiyle<br />
ilişkilendirilmelidir.<br />
• İçme suyu barajlarının koruma alanlarında denetimin sürekliliği sağlanmalıdır.<br />
• Toprak kabiliyetleri açısından üst sınıf alanlarda tarım aleyhine oluşacak<br />
gelişmeler engellenmelidir.<br />
• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içindeki mevcut sanayi bölgelerinin sermaye yoğun ve<br />
ileri teknoloji kullanan üretim birimleriyle yer değiştirmeleri yönlendirilmelidir.<br />
• Tersaneler ve limanlar arasındaki yer seçimi ilişkileri gereksinimler<br />
doğrultusunda çözülmelidir.<br />
• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Alt Yöresinin temel ekonomik-mekansal işlevi; üst<br />
düzey organizasyon-hizmetler, ticaret ve turizm sektörlerindeki uzmanlaşma<br />
düzeylerinin artırılıp geliştirilmesi, şeklinde yönlendirilmelidir.<br />
• Alsancak Limanı gerisinde yarım kalmış karayolu viyadüklerinin, bir yandan<br />
liman içine indirilerek kamyon ve TIR trafiği açısından rahatlamanın getirilmesi,<br />
diğer yandan da şehir içi yol standart ve işlevinde Alsancak yolağına<br />
bağlantılarının kurulmalıdır.<br />
• Alt yörelere stratejik planla yükümlenecekleri işlevlerin dışında roller verilmemeli<br />
ve yatırım öncelikleri bu işlevlere göre tanımlanmalıdır.<br />
• Alt yörelerde yer alan mevcut ikinci konut stoklarının, bu yöreler için öngörülen<br />
işlevlere uygun olarak diğer kullanış biçimlerine teşvik edilmesi yönünde<br />
çalışmalar yapılmalıdır.<br />
• Turizm konaklama tesislerinin boşluk oranlarının yüksek olduğu yörelerde,<br />
yatak kapasitesini artıracak yatırımların öngörülmemesi, kısa vadede öncelikle<br />
doluluk oranlarının artırılması yönünde politikalar geliştirilmelidir.<br />
• Ölçek ekonomilerinin kurulmasının potansiyel olarak uygun olduğu yörelerde, bu<br />
doğrultuda politikalar ve uygulamalar geliştirilmelidir.<br />
• Çevre korunması amacıyla, risk altındaki yörelerde ilgili normlara uygun ön<br />
arıtma koşulları geliştirilip uygulanmalıdır.<br />
• Toplu konut uygulamalarıyla ilgili mevcut stoklar eritilinceye kadar yeni yerleşim<br />
alanlarının açılmasına izin verilmemelidir.<br />
• Mevcut tesis edilmiş ve onaylanmış organize sanayi bölgelerinde tam kapasite<br />
elde edilinceye kadar kısa vadede ve dönem içinde yeni organize sanayi<br />
bölgelerine izin verilmemelidir.<br />
4
• İl düzeyinde yerel enerji potansiyelinin ve olanaklarının kullanılması<br />
özendirilmelidir.<br />
• İl düzeyinde mekansal gereksinimlerin gereği ortak kamu bütçe ve programı<br />
hazırlanarak uygulanması girişimleri yapılmalıdır.<br />
• Şehirsel yerleşmelerin sınırları içinde kalan ve korunması konusunda genel<br />
kabuller oluşturulan tarım alanlarının sürdürülmesiyle ilgili politikalar<br />
geliştirilmelidir.<br />
• Kamu yönetiminde alt merkezleşme eğilimlerine uygun örgütlenme biçimlerine<br />
yönelinmelidir. Alt merkezlerde hizmet düzeyinin geliştirilmesi sağlanmalıdır.<br />
• Mekansal şehirleşmeye özen gösterilmeli yasa dışı yapılaşmaların önüne geçilmeli<br />
ve bunu özendirecek girişim ve düzenlemelerden mutlaka kaçınılmalıdır.<br />
• Nüfusun gereksinimine uygun yerinde, sürekli ve yeterli düzeyde sosyal alt yapı<br />
hizmetlerinin verilmesi sağlanmalıdır.<br />
• Şehirsel yerleşmelerin girişlerine arazi kullanışları ve peyzaj donatısı açısından<br />
özen gösterilmeli ve mevcut olumsuz gelişmeler için yeniden düzenleme<br />
çalışmaları yapılmalıdır.<br />
• Yerel yönetimlerin emlak vergilendirmelerindeki dengesizlikler düzeltilmelidir.<br />
Emlak vergi oranlarının beldeler bazında ortaya çıkan eşitsizlikleri giderilmeli,<br />
bazı yörelerde düşük emlak vergilerinden kaynaklanan finansal güçlüklerin<br />
ortadan kaldırılmalıdır.<br />
• Sanayi ve toplu konut yerleşim alanlarında ön arıtma sistemlerinin kurulması ve<br />
işletilmesine sorunları strateji plan dönemi sonu itibariyle tümüyle<br />
çözümlenmelidir.<br />
• Özellikle turizm ve ikinci konut yörelerinde yaz aylarında gelişen trafik ve otopark<br />
taleplerine uygun düzenlemeler yapılmalıdır.<br />
• Şehirsel yerleşmelerde yol ağları, trafik ve otopark düzenlemeleri, talep yönetimi<br />
tekniklerinden de yararlanılarak geliştirilmeli, yaya – taşıt trafiği ayrıştırmalarını<br />
dengeli bir biçimde gözeten ağlar oluşturulmalıdır.<br />
• Şehirsel yerleşme geçişlerinde ve bağlantı noktalarında, yaya ve taşıtlar için<br />
köprülü karayolu kavşakları ve demiryolları köprülü geçişleri düzenlenmelidir.<br />
• Köylerde kanalizasyon ve arıtma tesislerinin yapılmış olmalarının yanı sıra<br />
bunların bakım ve işletim sorunlarının çözümlenmesi de sağlanmalıdır.<br />
• Havzalarda ve tüm tarım alanlarında yer altı sularının dengeli kullanımı<br />
sağlanmalıdır.<br />
• <strong>İzmir</strong> Körfezi’nin tüm dere ıslah çalışmaları tamamlanmalıdır.<br />
• <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü’nde karayolu ağında alternatif güzergahların elde<br />
edilmesi sağlanmalıdır.<br />
• Telekom haberleşme ve bağlantı ağlarında, nüfus ve işletme taleplerine göre<br />
gelişmeler için revizyon çalışmaları yapılmalıdır.<br />
5
• Tarım sektöründeki küçük işletmelerin, tohumdan pazara kadar geçecek süreçte<br />
sorunlarının ve hizmet eksikliklerinin giderilmesi sağlanmalıdır.<br />
• Dağ köylerinde orman kadastrosu tamamlanmalıdır.<br />
• Katı atıkların toplama ve depolama sorunları alt yöreler düzeyinde yerleşmeler<br />
arası işbirliği ile planlanarak topluca çözümlenmesi sağlanmalıdır.<br />
• Stol havaalanları, turizm–sanayi–tarım sektörlerinin gereksinimleri<br />
doğrultusunda ve alt yörelerin yapılarına göre yer seçilerek uygulanmalıdır.<br />
• Demiryolları için hazırlanacak ana planda Ödemiş ve Tire sapakları, yöresel bir<br />
demiryolu sisteminin parçası durumuna getirilmeli ve elektrifikasyonu için<br />
çalışmalar yapılmalıdır.<br />
• Mevcut arkeolojik envantere uygun olarak yerinde müzelendirme ve sergilendirme<br />
kapasitesi artırılmalıdır.<br />
• İl düzeyinde balıkçı barınakları ve yat limanları ağına gerekli öncelikler<br />
verilmelidir.<br />
• Büyükşehir Belediyesi Mücavir Sahası’ndaki köylerde belde belediyelerinin<br />
kurulmasının sonrasında mücavir alan dışına çıkmalarına neden olan yasal<br />
boşlukların giderilerek, söz konusu yerlerde planlama, uygulama, denetim<br />
bütünlüğünün kaybolması sonucunu yaratan bu durumun giderilmesi<br />
sağlanmalıdır.<br />
• Mevcut şehirsel fiziki altyapının merkezden başlayarak yeraltına alınması<br />
çalışmalarının sürdürülmesi ve tamamlanması.<br />
• Eski Gediz Deltasının güney kesimine, Sasalı ile irtibatlı bir tarzda ve Çiğili<br />
Atatürk Organize Sanayi bölgesine hizmeti de içeren konteynır ağırlıklı bir<br />
iskelenin tesis edilmesi.<br />
• Expo kurulması tasarlanan İncirlatı kesiminde 2008 yılı sonrası için bu tür bir<br />
alanın ayrılmasının hedeflenmesi ve planlama çalışmalarının değerlendirmeye<br />
alınması, tema belirlenmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong>’in yurt dışı merkezlerle doğrudan havayolu bağlantısının sağlanması için<br />
potansiyel araştırmalarının yapılması<br />
• Doğu Akdeniz Bölgesinde yer alan önemli liman şehirleri arasında feribot ve gemi<br />
seferleri (kruvaziyer) düzenlenerek <strong>İzmir</strong>’in tanıtımının sağlanması ve başta <strong>İzmir</strong><br />
olmak üzere stratejik planlama alanında özellikle kıyı yerleşmelerinin ekonomik<br />
potansiyellerinin arttırılması.<br />
12.2 2003-2012 Dönemi Ekonomik Sektörel Hedefler<br />
<strong>Stratejik</strong> planlama alanımızda yer alan yerleşmelerin ilçe bazında 2003-2012 yılları<br />
arasındaki nüfus öngörüleri ekteki tabloda verilmektedir. Bu değerlendirmeler<br />
ışığında 2013 yılında <strong>İzmir</strong> nüfusunun yaklaşık 4.7 milyon olması beklenmektedir.<br />
10 yıllık süre içerisinde ortalama % 35’lik bir artışla ile 1.25 milyon daha fazla kişi<br />
<strong>İzmir</strong>’de yaşayacaktır. Bu toplam artışın 520 bin kişisi, doğal ve kalan, 730 bini ise<br />
6
göçe bağlı nüfus artışı olarak beklenmektedir. Doğal nüfus artışına karşı, <strong>İzmir</strong> ili<br />
hazırlanma sürecine sahip olduğundan sosyo-ekonomik beklentileri dengeleme<br />
şansına sahiptir. Ancak göç ile gelen nüfusun, içinde bulunduğu yaşa bağlı olarak<br />
beklentileri değişecektir. Her iki nüfus artış tipine bağlı beklentiler dikkate alınarak,<br />
GSYİH hedefleri aşağıda ele alınmıştır.<br />
Sektörler bazında GSYİH’nın gelişimi iki ayrı senaryo halinde öngörümlenmiştir. İlki,<br />
mevcut durumun korunması durumundaki gelişimdir. Burada 2001 şubat krizi<br />
öncesi 2000 yılı baz alınmıştır. Böylelikle mevcut durum göreceli olarak<br />
yükseltilmiştir. 2000 yılı baz fiyatlarıyla nüfus öngörülerine göre, 12.2 sıra no’lu tablo<br />
elde edilmiştir. 2000 yılındaki 20.9 katrilyon olan GSYİH, mevcudu korumak için<br />
32.8 katrilyon olarak hedeflenmelidir. Bu hedef ile bireylerin 2000 yılındaki yaşam<br />
koşulları muhafaza edilecektir. Bu değerde refah artışı yoktur.<br />
İkinci senaryo % 3, % 5 ve % 10 büyüme oranlarına göredir. Aşağıdaki tablolar<br />
incelendiğinde mevcut durumu koruyabilmek için büyüme oranının % 3’ün üzerinde<br />
olması gerektiği anlaşılmaktadır. Gerçekten de %3’e göre büyüme, mevcut durumun<br />
altında kalmaktadır ve 32.8 katrilyon olması gereken GSYİH değeri %3 büyümeye<br />
göre 29.9 katrilyon olarak gerçekleşmektedir. Yani hedef değer ile varılan değer<br />
arasında 2.9 katrilyon fark vardır.<br />
İkinci oran, %5 büyümeye göre hedeflenen GSYİH değeridir ve 38.4 katrilyondur. Bu<br />
büyüme refah artışı da sağlamaktadır. Yaklaşık kazanılan refah artışı 5.6<br />
katrilyondur. Refah payı da olduğu için, <strong>İzmir</strong>’in 2003-2013 döneminde hedeflemesi<br />
gereken asgari ortalama büyüme oranı %5’in altına düşmemelidir.<br />
Son oran ise iyi bir planlamanın göstergesi ve sürekliliğini göz önüne alarak % 10<br />
şeklinde tespit edilmiştir. Bu oran ile 2013 sonunda hedeflenen GSYİH değeri 70.2<br />
katrilyondur. Şu halde 37.4 katrilyonluk bir artış olacak ve 2000 yılına nazaran<br />
göreceli olarak 2013’e ulaşıldığında iki kat refah artışı sağlanmış olacaktır. Burada<br />
toplam GSYİH değeri üzerinden hedef belirlemesi yapılmıştır ve sektör açılımları<br />
izleyen tablolarda verilmektedir.<br />
Sonuç olarak, <strong>İzmir</strong>, % 5 asgari büyüme oranını hedeflemelidir. Ancak büyüme<br />
oranındaki aralığı, % 5 ile % 8 arasında tutmalıdır. Bu aralığın sağlanmasına yönelik<br />
yaklaşımlarsa yukarıdaki bölümlerde verilmektedir.<br />
7
Tablo 12.1 <strong>Stratejik</strong> Planlama Alanında 2003-2013 Dönemi İçin Nüfus Öngörüleri<br />
Alt Yöreler İlçeler 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013<br />
Balçova 69.137 69.907 70.686 71.473 72.270 73.075 73.889 74.712 75.544 76.386 77.237<br />
Bornova 440.488 456.106 472.277 489.022 506.361 524.315 542.905 562.154 582.086 602.724 624.094<br />
Buca 358.364 374.053 390.428 407.521 425.362 443.984 463.422 483.710 504.886 526.990 550.061<br />
<strong>İzmir</strong><br />
Büyükşehir<br />
Bütünü<br />
Çiğli 126.599 131.276 136.126 141.156 146.371 151.779 157.387 163.202 169.231 175.484 181.967<br />
Gaziemir 107.048 114.407 122.272 130.677 139.660 149.261 159.522 170.488 182.208 194.733 208.120<br />
Güzelbahçe 19.547 20.021 20.507 21.005 21.515 22.037 22.572 23.120 23.681 24.256 24.844<br />
Karşıyaka 470.875 482.092 493.577 505.335 517.374 529.699 542.318 555.237 568.464 582.007 595.872<br />
Konak 801.425 807.901 814.428 821.009 827.643 834.330 841.071 847.867 854.717 861.623 868.585<br />
Narlıdere 61.567 64.276 67.104 70.056 73.138 76.356 79.716 83.223 86.884 90.707 94.698<br />
[A] 2.455.050 2.520.039 2.587.405 2.657.254 2.729.694 2.804.836 2.882.802 2.963.413 3.047.701 3.134.910 3.225.478<br />
Bakırçay<br />
Dikili 32.525 33.371 34.239 35.129 36.042 36.979 37.940 38.927 39.939 40.977 42.042<br />
Bergama 108.116 108.648 109.182 109.719 110.259 110.801 111.346 111.894 112.444 112.997 113.553<br />
Kınık 30.608 30.124 29.647 29.178 28.716 28.262 27.814 27.374 26.941 26.514 26.095<br />
[B] 171.249 172.143 173.068 174.026 175.017 176.042 177.100 178.195 179.324 180.488 181.690<br />
Gediz<br />
Aliağa 62.588 64.498 66.465 68.493 70.583 72.736 74.956 77.242 79.599 82.028 84.530<br />
Foça 40.133 41.573 43.064 44.608 46.208 47.866 49.582 51.361 53.203 55.111 57.088<br />
Menemen 129.075 134.352 139.844 145.56 151.511 157.704 164.151 170.861 177.846 185.116 192.684<br />
[C] 231.796 240.423 249.373 113.101 268.302 278.306 288.689 299.464 310.648 322.255 334.302<br />
Gediz-Nif Kemalpaşa 79.088 81.186 83.339 85.550 87.819 90.149 92.540 94.995 97.514 100.101 102.756<br />
[D] 79.088 81.186 83.339 85.550 87.819 90.149 92.540 94.995 97.514 100.101 102.756<br />
8
Menderes 80.268 82.848 85.510 88.258 91.094 94.022 97.043 100.162 103.38 106.702 110.131<br />
K.Menderes<br />
Kıyı Kesimi<br />
Torbalı 100.781 103.437 106.162 108.960 111.831 114.778 117.803 120.907 124.093 127.363 130.719<br />
Selçuk 35.708 36.441 37.190 37.954 38.734 39.530 40.342 41.171 42.017 42.880 43.761<br />
[E1] 216.757 222.726 228.862 235.172 241.659 248.330 255.188 262.240 166.110 276.945 284.611<br />
K.Menderes<br />
Kara Kesimi<br />
Bayındır 47.240 47.249 47.258 47.267 47.276 47.284 47.293 47.302 47.311 47.320 47.329<br />
Tire 79.065 79.201 79.338 79.475 79.612 79.749 79.886 80.024 80.162 80.300 80.438<br />
Ödemiş 129.262 129.597 129.934 130.272 130.610 130.950 131.290 131.631 131.973 132.316 132.660<br />
Beydağ 14.004 13.957 13.910 13.863 13.817 13.770 13.724 13.677 13.631 13.585 13.540<br />
Kiraz 46.066 46.458 46.853 47.251 47.653 48.059 48.467 48.880 49.295 49.715 50.138<br />
[E1] 315.637 316.462 317.293 318.128 318.968 319.812 320.660 321.514 322.372 323.236 324.105<br />
Yarımada<br />
Çeşme<br />
Kesimi<br />
Çeşme 40.101 41.054 42.030 43.029 44.052 45.100 46.172 47.269 48.393 49.543 50.721<br />
Karaburun 15.121 15.725 16.352 17.005 17.684 18.389 19.123 19.887 20.680 21.506 22.364<br />
[F1] 55.222 56.779 58.382 60.034 61.736 63.489 65.295 67.156 69.073 71.049 73.085<br />
Yarımada<br />
Urla Kesimi<br />
Urla 54.287 56.071 57.914 59.817 61.782 63.813 65.909 68.075 70.312 72.623 75.009<br />
Seferihisar 40.064 42.006 44.042 46.177 48.415 50.762 53.222 55.802 58.507 61.342 64.316<br />
[F2] 94.351 98.077 101.956 105.994 110.197 114.575 119.131 123.877 128.819 133.965 139.325<br />
İZMİR İLİ Toplam 3.619.152 3.707.835 3.799.681 3.894.822 3.993.393 4.095.537 4.201.405 4.311.153 4.424.944 4.542.951 4.665.353<br />
9
Tablo 12.2 Mevcut Durumun Korunması Durumunda Sektörler Bazında GSYİH’nın Gelişimi (2000 Fiyatlarıyla; Milyar TL)<br />
<strong>İzmir</strong> 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013<br />
Tarım 3.963.246 4.060.360 4.160.939 4.265.125 4.373.068 4.484.924 4.600.857 4.721.039 4.845.649 4.974.875 5.108.915<br />
Sanayi 5.501.609 5.636.419 5.776.038 5.920.664 6.070.506 6.225.780 6.386.714 6.553.545 6.726.523 6.905.910 7.091.978<br />
İnşaat 1.006.061 1.030.713 1.056.245 1.082.693 1.110.094 1.138.488 1.167.917 1.198.425 1.230.057 1.262.861 1.296.887<br />
<strong>Ticaret</strong> 4.108.200 4.208.866 4.313.123 4.421.119 4.533.010 4.648.957 4.769.131 4.893.708 5.022.876 5.156.828 5.295.771<br />
Ulaştırma ve Haberleşme 2.907.213 2.978.450 3.052.229 3.128.654 3.207.835 3.289.886 3.374.928 3.463.087 3.554.493 3.649.287 3.747.610<br />
Mali Kuruluşlar 471.798 483.359 495.332 507.735 520.584 533.900 547.701 562.008 576.842 592.226 608.182<br />
Konut Sahipliği 100.839 103.310 105.869 108.520 111.266 114.112 117.062 120.120 123.290 126.578 129.989<br />
Serbest Meslek 737.893 755.974 774.700 794.098 814.195 835.021 856.606 878.982 902.182 926.242 951.198<br />
Devlet Hizmetleri 1.937.143 1.984.610 2.033.770 2.084.694 2.137.454 2.192.127 2.248.792 2.307.534 2.368.441 2.431.603 2.497.119<br />
İthalat Vergisi 1.100.729 1.127.701 1.155.635 1.184.571 1.214.550 1.245.616 1.277.815 1.311.194 1.345.802 1.381.693 1.418.920<br />
TOPLAM 25.455.88626.079.60126.725.56627.394.70028.087.96228.806.35729.550.937 30.322.80431.123.111 31.953.06632.813.934<br />
10
Tablo 12.3 % 3, % 5 ve % 10 Büyüme Durumunda Sektörler Bazında GSYİH’nın Gelişimi (2000 Fiyatlarıyla; Milyar TL)<br />
İZMİR Büyüme 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013<br />
% 3 4.033.642 4.154.651 4.279.291 4.407.670 4.539.900 4.676.097 4.816.380 4.960.871 5.109.697 5.262.988 5.420.878<br />
Tarım<br />
Sanayi<br />
İnşaat<br />
<strong>Ticaret</strong><br />
Ulaştırma<br />
ve<br />
Haberleş.<br />
Mali<br />
Kuruluş.<br />
% 5 4.273.204 4.486.864 4.711.207 4.946.767 5.194.106 5.453.811 5.726.502 6.012.827 6.313.468 6.629.141 6.960.599<br />
% 10 4.913.192 5.404.511 5.944.963 6.539.459 7.193.405 7.912.745 8.704.020 9.574.422 10.531.86411.585.050 12.743.555<br />
% 3 5.599.330 5.767.310 5.940.329 6.118.539 6.302.095 6.491.158 6.685.893 6.886.469 7.093.064 7.305.855 7.525.031<br />
% 5 5.931.879 6.228.473 6.539.896 6.866.891 7.210.236 7.570.748 7.949.285 8.346.749 8.764.087 9.202.291 9.662.406<br />
% 10 6.820.284 7.502.312 8.252.543 9.077.797 9.985.577 10.984.135 12.082.548 13.290.803 14.619.88416.081.872 17.690.059<br />
% 3 1.023.931 1.054.649 1.086.288 1.118.877 1.152.443 1.187.017 1.222.627 1.259.306 1.297.085 1.335.998 1.376.078<br />
% 5 1.084.743 1.138.980 1.195.929 1.255.726 1.318.512 1.384.438 1.453.660 1.526.343 1.602.660 1.682.793 1.766.932<br />
% 10 1.247.203 1.371.923 1.509.116 1.660.027 1.826.030 2.008.633 2.209.496 2.430.446 2.673.490 2.940.839 3.234.923<br />
% 3 4.181.170 4.306.605 4.435.803 4.568.878 4.705.944 4.847.122 4.992.536 5.142.312 5.296.581 5.455.479 5.619.143<br />
% 5 4.429.493 4.650.968 4.883.517 5.127.692 5.384.077 5.653.281 5.935.945 6.232.742 6.544.379 6.871.598 7.215.178<br />
% 10 5.092.889 5.602.178 6.162.396 6.778.635 7.456.499 8.202.149 9.022.364 9.924.600 10.917.06012.008.766 13.209.643<br />
% 3 2.958.851 3.047.617 3.139.045 3.233.217 3.330.213 3.430.119 3.533.023 3.639.014 3.748.184 3.860.630 3.976.449<br />
% 5 3.134.580 3.291.309 3.455.874 3.628.668 3.810.101 4.000.607 4.200.637 4.410.669 4.631.202 4.862.762 5.105.900<br />
% 10<br />
3.604.039 3.964.443 4.360.887 4.796.976 5.276.674 5.804.341 6.384.775 7.023.253 7.725.578 8.498.136 9.347.950<br />
% 3 480.178 494.583 509.421 524.704 540.445 556.658 573.358 590.559 608.275 626.524 645.319<br />
% 5 508.696 534.131 560.838 588.880 618.324 649.240 681.702 715.787 751.576 789.155 828.613<br />
% 10 584.883 643.371 707.708 778.479 856.327 941.959 1.036.155 1.139.771 1.253.748 1.379.123 1.517.035<br />
11
İZMİR Büyüme 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013<br />
Konut<br />
Sahipliği<br />
Serbest<br />
Meslek<br />
Devlet<br />
Hizmetleri<br />
İthalat<br />
Vergisi<br />
% 3<br />
102.630 105.709 108.880 112.147 115.511 118.976 122.546 126.222 130.009 133.909 137.926<br />
% 5 108.725 114.162 119.870 125.863 132.156 138.764 145.702 152.987 160.637 168.669 177.102<br />
% 10 125.009 137.510 151.261 166.387 183.025 201.328 221.461 243.607 267.968 294.764 324.241<br />
% 3<br />
751.000 773.530 796.735 820.638 845.257 870.614 896.733 923.635 951.344 979.884 1.009.281<br />
% 5 795.602 835.382 877.151 921.009 967.059 1.015.412 1.066.183 1.119.492 1.175.467 1.234.240 1.295.952<br />
% 10 914.758 1.006.233 1.106.857 1.217.543 1.339.297 1.473.226 1.620.549 1.782.604 1.960.864 2.156.951 2.372.646<br />
% 3<br />
1.971.551 2.030.697 2.091.618 2.154.366 2.218.997 2.285.567 2.354.134 2.424.758 2.497.501 2.572.426 2.649.599<br />
% 5 2.088.643 2.193.075 2.302.728 2.417.865 2.538.758 2.665.696 2.798.981 2.938.930 3.085.876 3.240.170 3.402.179<br />
% 10<br />
2.401.454 2.641.599 2.905.759 3.196.335 3.515.969 3.867.566 4.254.322 4.679.755 5.147.730 5.662.503 6.228.753<br />
% 3<br />
1.120.280 1.153.889 1.188.505 1.224.160 1.260.885 1.298.712 1.337.673 1.377.803 1.419.137 1.461.711 1.505.563<br />
% 5 1.186.815 1.246.155 1.308.463 1.373.886 1.442.580 1.514.709 1.590.445 1.669.967 1.753.466 1.841.139 1.933.196<br />
% 10 1.364.561 1.501.017 1.651.119 1.816.231 1.997.854 2.197.639 2.417.403 2.659.144 2.925.058 3.217.564 3.539.320<br />
TOPLAM<br />
% 3<br />
% 5<br />
% 10<br />
22.222.56322.889.24023.575.91724.283.194 25.011.690 25.762.041 26.534.902 27.330.949 28.150.87828.995.404 29.865.266<br />
23.542.38024.719.49925.955.47427.253.248 28.615.910 30.046.706 31.549.041 33.126.493 34.782.81736.521.958 38.348.056<br />
27.068.27129.775.09932.752.60836.027.869 39.630.656 43.593.722 47.953.094 52.748.404 58.023.24463.825.568 70.208.125<br />
12
2003-2012 Dönemi Ekonomik Sektörel Hedefler yukarıda projekte edilmiş nüfusa<br />
bağlı olarak ve sektörler bazında GSYİH’in gelişim senaryoları dikkate alınarak<br />
aşağıda verilmektedir. Bu hedefler <strong>Stratejik</strong> Planlama Alanında yüksek potansiyel arz<br />
eden ekonomik değerler bağlamında ele alınmıştır.<br />
• İnşaat sektörü olarak içinde bulunulan dönemde en düşük seviyede<br />
olunması, ilerleyen yıllarda bu alanda bir gelişim olacağı varsayımını ileri<br />
sürmektedir. 2003 yılı içinde enflasyonun düşme eğilimi içine girmesi ve de<br />
faizleri düşürülmesini takiben inşaat sektöründe kısa vade sonunda<br />
gelişim öngörülmektedir. Arsa değerlerinin yüksek trende seyretmesinin<br />
sonucunda duraklamaya girilmiş olmasının ve Ülkenin içinde bulunduğu<br />
coğrafyada ilerleyen yıllarda belirgin bir kriz ortamının oluşmaması bu alanda<br />
yatırımları arttırmayı öngörmektedir.<br />
• <strong>İzmir</strong>’in uzun yıllar tarıma dayalı sanayi yapısını sektörel gelişimin önünde<br />
başarıyla yürütememiş olması ve bir engel oluşturması <strong>İzmir</strong> ekonomisinde<br />
sektörel çeşitlenmenin yeteri kadar hızlı gelişmemesine sebep olmuştur. Bu<br />
durum ana sektörleri desteklemiş alt sektörlerin gelişmesini de<br />
engellemiştir. İstanbul merkezli Marmara sanayii çekim bölgesinde, hem<br />
katma değeri yüksek üretim tesisleri ve hem onlara destek veren imalat<br />
sanayii ve hizmet sektöründeki işletmeler hızla çoğalmıştır. <strong>İzmir</strong>’in geleneksel<br />
yapısının çok uzun süre kırılamamasında sanayi bölgelerinin gereksiz ve<br />
plansız çoğaltılması atıl yatırımlar olarak devreye girerken, alt yapı üretimi<br />
açısından geç kalınmış olmanın da etkisi büyük ölçüde görülmektedir.<br />
Bölgenin sanayi açısından doygunluğa ulaşamaması açısından <strong>İzmir</strong> etkin bir<br />
çekim merkezi olamamıştır. Bu nedenle sanayi yatırımlarında stratejik<br />
hedeflerin belirlenmesi yanında altyapı yatırımlarının tamamlaması<br />
gerekmektedir.<br />
• <strong>Stratejik</strong> plânlama alanında sınai ve ticari gelişimi engelleyen nedenlerin<br />
kökeninde kurumsallaşma eksikliği önemli bir faktör olarak başrolde<br />
görülmektedir. Aile şirketlerinin başarılı olduğu diğer bazı büyük sanayi<br />
Profesyonel yönetim tekniklerinin uygulandığı kuruluşlarının ise yönetim<br />
hataları, aile içi çekişmeler, pazar fırsatlarının yeteri kadar hızlı<br />
değerlendirilememesi, hızla değişen rekabet koşullarına uyum sağlamada geç<br />
kalınması gibi nedenlerle planlama alanında yer alan pek çok büyük sanayi<br />
kuruluşunun işletmelerini kapattığı ya da el değiştirerek bölge dışından<br />
yatırımcı grupların kontrolüne geçtiği görülmektedir. Bu durumun önüne<br />
geçilmesi ve sermeyenin <strong>İzmir</strong> içinde kalması için ilk planda örgütlenme<br />
şemasında profesyonel yönetici kadrolarından yararlanılması<br />
gerekmektedir.<br />
• <strong>İzmir</strong> özellikle son yirmi yıllık perspektif içinde iç ve dış rekabet çerçevesinde<br />
dünyada meydana gelen gelişimlere ve değişimlere kayıtsız bir durum<br />
sergilemiştir. Bu durum yaşanan süre içinde ciddi bir güç kaybı oluşturmuş<br />
ve <strong>İzmir</strong> yetenekli iş gücünü kaybetmiştir. Başta İstanbul merkezli<br />
sanayinin çekimi sonucunda ortaya çıkan bu beyin göçü teknolojik<br />
gelişmelerden <strong>İzmir</strong>’in yeterince pay almasını engellemiştir. Kırıcı rekabetin<br />
13
sürüklediği değişim rüzgarlarına dayanabilmek ve onun ortaya çıkardığı<br />
fırsatlardan bu nedenle yararlanmak mümkün olamamıştır. <strong>İzmir</strong> sermayesi<br />
bu nedenlere karşı potansiyellerini daha etkin kullanmak için ekonomik<br />
analizlere dayalı uzun vadeli stratejik hedeflerini belirlemelidir.<br />
• Sermaye birikimlerinin doğru yatırımlara yöneltilmemesi ve yabancı<br />
yatırımcılar için bir çekim merkezi olacak uzun vadeli bir stratejik planın<br />
bulunmaması kaynakların ekonomik olarak optimum kullanımını<br />
engellemiştir. Sermaye yatırımları, geçen süreler içinde daha ziyade kısa<br />
dönem kar maksimizasyonuna yönelik yatırımları hedeflemiş bu da kaynak<br />
israfına sebep olmuştur. Bu durum koordinasyon ve AR-GE alanında<br />
henüz istenilen düzeye gelinememesiyle sonuçlanmıştır. İşbirliğinin eksik<br />
olması önemli bir eksik olarak duraklamayı körükleyen bir etkendir. <strong>İzmir</strong> bu<br />
açıdan sinerji oluşturamamış hem siyasi hem de bürokratik engellemelere<br />
karşın güçlerini birleştirememiştir. Bunlara karşın <strong>İzmir</strong> sermayesinin kısa<br />
dönemden itibaren semaya yatırımları içinde belirli bir payı AR-GE konularına<br />
yöneltmesinin gerekli olduğu ortaya çıkmaktadır.<br />
• <strong>İzmir</strong> tarihsel süreç içinde hep bir liman kenti olagelmiştir ve ekonomik<br />
yapısında bu husus önemli bir yer tutmuştur. Dünyanın önemli liman<br />
şehirlerinde limanların yerleşme alanları içinde kaldığı da görüldüğünden<br />
Çandarlı Limanı yapıldığı taktirde de <strong>İzmir</strong> limanının işlevine devem etmesi ve<br />
lojistik hizmetler açısından önemini koruması gerekliliği ortaya<br />
çıkmaktadır. <strong>İzmir</strong>’in yabancı sermaye açısından elverişli bir ortama sahip<br />
olmasının önemli bir unsuru olan geniş bir art bölgeye sahip olması limanla<br />
birleştirildiğinde karayolu, demiryolu, havayolu ve denizyolu açılarından<br />
lojistik hizmetlerin gelişmesine neden olacaktır. Bu nedenle kısa dönemden<br />
itibaren bu tür yatırımlara yönelinmesi gerekmektedir.<br />
• Küreselleşme süreci içinde <strong>İzmir</strong>’in gerek geleneksel yapısı ve gerekse son<br />
yıllarda peş peşe gelen ekonomik krizlerden etkilenen ekonomisi birikmiş<br />
sermayesini yatırımlara yöneltmede itici güç bulmada zorlanmıştır. Bunun<br />
ana nedenlerinden başta geleni olan dünya gerçeklerinin gerisinde kalınmış<br />
olunması yeni ürün çeşitlerine yönelinememesiyle sonlanmıştır. Özellikle<br />
geleneksel sanayi yapısı içinde kalınmış olunması yüksek teknolojiye dayalı<br />
malların üretilememesine sebep olmuştur. <strong>İzmir</strong> ekonomisi, stratejik<br />
planlama alnında genel eğilimlere dayalı olarak dış pazarlara yönelik rekabetçi<br />
ürünlere ihraç kapısını açmak için teknolojik yatırımlara yönelme zorundadır.<br />
Bu nedenle Teknolojiyi Geliştirme Bölgelerine ve Teknopark yatırımlarına<br />
öncelik verilemesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.<br />
• <strong>İzmir</strong> turizminde görülen göreceli düşüşün önde gelen sebepleri arasında son<br />
yıllarda “incoming” acentaların çoğunun şehri terk ederek Antalya ve<br />
Kuşadası gibi merkezlere yerleşmesi gösterilebilmektedir. Bu durum <strong>İzmir</strong>’in<br />
payını diğer mekanlara kaydırmıştır. Ayrıca <strong>İzmir</strong> gelecek turist<br />
kafilelerini ağırlamaya yönelik yeterli mekanlara sahip bulunmamaktadır.<br />
Turizmin son yıllarda eğlence ve macera eğilimli olması <strong>İzmir</strong>’in potansiyelini<br />
düşürmektedir. Orta büyüklükteki turist gruplarına yemek verecek<br />
14
mekanların bulunmaması ve bu konuda yatırımlara yönelinilmemiş olması<br />
grupları <strong>İzmir</strong>’den kaçırmaktadır. Turizmin sadece bir konaklama işlevi<br />
olmadığı bilindiğinden <strong>İzmir</strong> bu konu dışındaki turizm alanlarına ekonomik<br />
yatırım yapma durumundadır. 1990 öncesi <strong>İzmir</strong>’de yapılmış konaklama<br />
tesislerinin eskimeye başlamış olması da <strong>İzmir</strong>’i konaklama açısından<br />
önümüzdeki yıllarda cazip bir mekan yapmayacaktır. <strong>Stratejik</strong> plan dönemi<br />
içinde <strong>İzmir</strong> turizminin gelişmesi ağırlıklı olarak kongre ve ona alternatif<br />
termal yatırımlara yönelinilmesi ile gelişebilecektir. Bu açıdan <strong>İzmir</strong><br />
ekonomisine büyük girdi sağlayacak turizm gelirleri şehrin ölçeğini büyütmesi<br />
ile mümkündür.<br />
• <strong>İzmir</strong>’in tarımsal açıda verimli havzalara sahip olması tarım ekonomisinin<br />
dikkate alınmasını gerekli kılmaktadır. Bu konuda tarım-sanayi işbirliğinin<br />
ortaya konması ve tarımsal üreticilerin bilgilendirilmesi yanında<br />
sanayiye yönelik üreticilerin ekonomik açıdan desteklenmesi<br />
projelerinin oluşturulması gerekmektedir. Özellikle tütün ve pamuk gibi<br />
ürünlerin kalite kontrolleri yapılmalı ve üreticiyi destekleme fonları<br />
konmalıdır. Bu bağlamda ekolojik tarımı destekleyici örgütlenme şemasının<br />
ekonomik bazda desteklenerek bürokratik sorunlarının çözülmesi olumlu<br />
olacaktır. Bölgede tarımsal potansiyele gerekli desteğin verilmesi alt yörelerin<br />
ticari hayatında gelişme yaratacağı bilinciyle destekleme projeleri<br />
oluşturulmalıdır.<br />
• <strong>Stratejik</strong> planlama alanının tarımsal potansiyeli bilinen bir gerçektir. Bu<br />
potansiyel içinde zeytin ve zeytinyağı önemli bir yer tutmaktadır. Zeytinyağı<br />
2001 yılı içinde Türkiye’nin toplam tarım ürünleri ihracı içinde ortalama<br />
%3’lük bir paya sahiptir. Dünya zeytinyağı ihracatı içinde ise ülke payı<br />
ortalama %19 paya sahiptir. Genellikle üretildiği bölgelerde tüketilen<br />
zeytinyağı sağlıklı ve dengeli beslenme bilincinin dünyada yaygınlaşması ile<br />
özellikle Amerika, Japonya, Kanada, Avustralya ve Brezilya gibi nüfus yoğun<br />
ülkelerde tüketilmeye başlanmıştır. Bu pazarlar genelde Türkiye özelde <strong>İzmir</strong><br />
için büyük ümit vaat etmektedirler. Örneğin; yeni gelişen pazarlardan<br />
Türkiye, Amerika için %10 paya sahip iken İtalya %69, İspanya %35 pay<br />
almaktadır. Japonya için %0.13, Kanada için %6,7 ve Avustralya için %2 olan<br />
payların arttırılması için bu sektöre gereken önemin ve teşviklerin verilmesi<br />
gerekmektedir. En büyük ihraç pazarımız olan AB ülkelerinin dökme olarak<br />
aldıkları Türk zeytinyağını ambalajlayarak dünya pazarlarına<br />
aktarmasının önlenmesi için gerekli çalışmaların yapılması önem arz<br />
etmektedir.<br />
• Son yıllarda bilişim sektöründe görülen yazılım ihracatı büyük bir<br />
ekonomik güç olarak ortaya çıkmaktadır. Türkiye’de de gelişmekte olan bu<br />
sektörü dünyaya taşımak ve özellikle <strong>İzmir</strong> ekonomisi için değer yaratan bir<br />
lokomotife dönüştürmek önemsenmelidir. Ticarî paket programları<br />
hazırlamadan öte sektörel yazılıma yönelinilmesi daha büyük girdiler<br />
sağlayacaktır. Bu bağlamda <strong>İzmir</strong> Ekonomi Üniversitesinin Bilgisayar<br />
Mühendisliği Bölümü önemli bir girişim yapmıştır. Türkiye bilişim pazarı<br />
15
2002 yılında bir önceki yıla göre %11.7 büyüyerek 10.2 milyar dolara<br />
erişmiştir. Yine aynı yıl mobil yazılım pazarının %29.3 büyümesi sektörün<br />
önemini ortaya koymaktadır. Özellikle kriz dönemlerinde büyüyen bu hizmet<br />
pazarının bilgi teknolojileri kategorisinde stratejik planlama alnımızda ilk<br />
sıralarda yer alması gerekmektedir. Bu tür yazılımların iki saatten fazla süren<br />
bir işlemi birkaç dakikaya indirdiği bilindiğinden önümüzdeki yıllarda tüm<br />
şirketlerin sektörü kullanmasının gerekliliği daha açık ortaya çıkmaktadır.<br />
• <strong>Stratejik</strong> planlama alanımızda pazar payının hızla artış gösterdiği enerji<br />
sektörü lojistik tesis yatırımlarıyla ön plana çıkmaktadır. Doğal gaz ve<br />
jeotermal enerjinin devreye girmesi ile planlama alanımızda petrol<br />
ürünlerinden elde edilen enerji türlerine olan talebin azalması söz konusu<br />
olabilecektir. Özellikle şehir ölçeğinde planlama alanında jeotermal enerjiye<br />
yönelinilmesi ve yatırımların bu konuya yöneltilmesi orta dönemde önem<br />
kazanacaktır. LPG sektöründeki daralmanın ortaya çıkardığı ekonomik<br />
dengesizlikler bu şekilde önlenebilecektir. Özellikle 2003 yılı sonunda çıkması<br />
beklenen Petrol Piyasası Kanunuyla serbest rekabet döneminin başlayacağı<br />
dikkate alındığında bunun enerji sektörü için ateşleyici etki yapacağı<br />
düşünülmelidir.<br />
• Türkiye’nin 2002 yılındaki toplam ihracatının %36’sını hazır giyim ve tekstil<br />
oluştururken %28’si hazır giyimden sağlanmaktadır. Türk tekstil şirketleri bu<br />
konuda büyük atılım yapan Çin ile özellikle AB ülkelerinde çarpışıyor. Çin’in<br />
bu alanda 2. ve 3. sırada yer alması Türkiye’nin sahip olduğu ilk sırayı<br />
zorlamaktadır. Hazır giyimde ise Çin, Türkiye’nin önüne geçmiş durumdadır.<br />
<strong>Stratejik</strong> planlama alanımız ülke içinde Denizli’nin arkasına düşmüş ise de<br />
bürokrasi, sivil toplum ve özel sektör bağlamını doğru kurabildiği<br />
takdirde bu rekabetten karlı çıkabilecektir. Özellikle kotaların<br />
kalkması ile birlikte dünya pazarlarına yönelik ciddi bir rekabet içinde<br />
kalınacaktır. <strong>İzmir</strong>’in dış pazarlara yakınlık avantajını kullanarak<br />
rekabetini sürdürmesi gerekmektedir. Tekstil ve hazır giyimde sezon<br />
kavramının ortadan kalkması ve farksızlaşmaya ayak uydurulabilmesi büyük<br />
avantaj sağlayacaktır. Bu nedenle malı en kısa sürede temin eden ve lojistik<br />
avantajları bulunanlar öne geçecektir. Bu nedenle tekstil sektöründe hızlı<br />
hareket edilebilmesi için önümüzdeki yıllarda gerekli önlemlerin alınması<br />
gerekmektedir. Aksi durumda ülkenin ve bölgenin payında düşmeler<br />
görülebilecek ve sektör ekonomik krize yönelebilecektir. Bu konuda marka<br />
yaratma zorunlu bir hale gelmelidir.<br />
Ticari Yaşam İçin Tamamlayıcı Örnek Proje Konuları<br />
Ekonomik yaşamda olumsuz marjinal etkilerin en aza indirilebilmesi için ve bu<br />
ilişkilerin yalnızca makro ölçek oluşumlarından meydana gelmediğini düşünmek<br />
gerekir. Bu nedenle ilgili meslek kuruluşlarının gündeminde bazı projeler<br />
geliştirilebilir. Bunlar arasında önem kazananlar ve gerçekleşmesinin stratejik<br />
16
planlama alanında ve de ülkede ekonomik gelişim sağlayacak olanlar aşağıda<br />
açıklanmaktadır.<br />
Organize Tarım Bölgeleri (OTB)<br />
Tarım sektörü beslenme odaklı, sanayiye girdi temini ile üreticilere düzenli bir gelir<br />
yaratılması bakımından stratejik öneme sahiptir. Özellikle toplam çalışan nüfusun<br />
%42 sinin gelir kaynağı olması ve sağladığı yaklaşık 4,5 milyar dolarlık ihracat<br />
geliri ile sektör; ülkemiz için ayrı bir önem taşımaktadır. Ancak, 1980’li yıllarda<br />
başlatılan sanayileşme politikasının olumsuz etkileri, özellikle imzalanan uluslararası<br />
anlaşmalar ile Dünya Bankası ve IMF’ye verilen taahhütler sonucu ülkemiz tarım<br />
sektörü büyük bir yapısal değişim içindedir. Bu değişim içerisinde tarım sektörü<br />
istihdam ettiği nüfusun geçimini sağlamakta zorlanmaktadır. Giderek yeni kuşaklar<br />
tarım sektörünü geçim kaynağı olarak görmemeye başlamıştır.<br />
Organize Tarım Bölgeleri bu olumsuz değişime karşı durma amaçlı, tarımdan elde<br />
edilen gelir seviyesini yükselterek halkın sektöre bakış açısının değişimine katkıda<br />
bulunma güdüsüyle geliştirilmiştir. Kurallarına uygun üretim yapıldığında tarımdan<br />
elde edilecek gelirlerin yüksek olabileceği görülecektir<br />
Ülkemizde miras hukuku ve diğer nedenlerle parçalanarak farklı amaçlar için<br />
satılması nedeniyle tarım arazileri giderek küçülmektedir. Küçülen bu alanlar<br />
karlı olmaktan çıkmakta, çiftçi üretmekten ziyade kente göçü tercih eder hale<br />
gelmektedir.<br />
Organize Tarım Bölgeleri tarım arazilerinin ve işletmelerin bölünmesini engellemekte<br />
ve arazi toplulaştırmasına da hizmet etmektedir. Karlı üretim alanlarının ve<br />
işletmelerin oluşmasına katkıda bulunma hedeflidir. Dolayısıyla Organize Tarım<br />
Bölgelerinde minimum arazi büyüklükleri belirlenmeli ve arazilerin miras yoluyla<br />
veya diğer nedenlerle parçalanması kesinlikle engellenmelidir. Organize Tarım<br />
Bölgeleri vasıtası ile araziler toplulaştırılmış olacaktır.<br />
Tarım sektörünün karlılığının giderek azalması sonucunda, stratejik planlama<br />
alanımızda tarım arazilerinin özellikle sahil kesimlerinde ikincil konutlara, ovalarda<br />
toplu konutlara, sanayi tesislerine ve çarpık yapılaşmaya açılması ile verimli tarım<br />
arazilerinin miktarı hızla azalmaktadır. Bunun önüne geçilmesi amacıyla<br />
öncelikle verimli tarım arazilerinin envanteri çıkarılmalı, potansiyel Organize<br />
Tarım Bölgesi alanları belirlenmeli ve bu alanlar zaman içerisinde Organize Tarım<br />
Bölgesi ilan edilerek elden çıkması engellenmelidir.<br />
Öncelikle devletin tasarrufu altında bulunan verimli tarım arazilerinin ve devletin<br />
tarımsal kuruluşlarına ait arazilerin Organize Tarım Bölgesi haline getirilmesi<br />
düşünülmelidir. Bu araziler bedelsiz şekilde Organize Tarım Bölgelerine tahsis<br />
edilmelidir. Ayrıca şahıslara ve tüzel kişilere ait arazilerin Organize Tarım Bölgesi<br />
haline getirilmesi söz konusu olmalıdır. Bu üç şekilde gerçekleştirilebilir:<br />
• Rıza ile satın alma. (Mülk sahibinin arazisini bedeli karşılığında satması)<br />
• Rıza ile toprak sahibinin projeye dahil olması. (Üreticinin mülk sahibi olduğu<br />
arazi büyüklüğü oranında Organize Tarım Bölgesi içerisinde kendine yer<br />
bulması)<br />
17
• Kamulaştırma yapılması.<br />
Organize Tarım Bölgesi ilan edilecek alanlarda kurulacak birimlerle üreticiye üretim<br />
teknikleri, sulama, zirai mücadele vb. konularda eğitim verilmelidir. Böylece üretilen<br />
ürünlerin kalitesi de artacaktır. Bu demektir ki sektörde eğitim-kalite- standart<br />
denetim sağlanmalıdır. Yine eğitim birimlerince ürüne ve alana yönelik yapılan<br />
denetimler de standart kalitede ürün üretimine katkıda bulunacaktır.<br />
Bunun dışında üretici üretim teknikleri açısından bilinçlendirileceğinden tarımdan<br />
kaynaklanan çevre kirliliğinin önüne geçilecek ve gelecek nesillere tarım yapılabilecek<br />
topraklar bırakılabilecektir.<br />
Organize Tarım Bölgelerinde eğitim birimleri ile koordineli çalışmak üzere oluşturulan<br />
AR-GE birimlerinde ürünlere, üretim tekniklerine, ürün çeşitlendirmeye, sulamaya ve<br />
pazarlamaya yönelik araştırmalar yapılmalıdır. Özellikle ihracata dönük üretimlerde<br />
alıcı ülkelerin talepleri araştırılmalı, üretimin bu yönde yapılanması sağlanmalıdır.<br />
Alternatif pazarlar bulmaya yönelik yapılacak çalışmalar da büyük önem arz<br />
etmektedir. AR-GE birimleri teknolojik gelişmeleri de yakından takip ederek<br />
teknolojinin tarım sektörü ile entegrasyonunu sağlamalıdır. Bu kapsamda kamu<br />
kurumları, özel sektör, üniversiteler ve enstitülerle sıkı işbirliğine gidilmelidir.<br />
Organize Tarım Bölgeleri pazarlama garantisi bulunan bir yöntem olan sözleşmeli<br />
üretimin yaygınlaşmasına hizmet edecektir. Bu sayede tüccarların, halcilerin,<br />
aracıların, sanayicilerin, simsarların diğer bir ifade ile belli standartta ve belli<br />
miktarda üretim yaptırmak isteyenler, üreticilerin toplu halde bulunduğu Organize<br />
Tarım Bölgeleriyle temasa geçerek ürün ürettirebileceklerdir. Siparişleri alan ve<br />
derleyen Organize Tarım Bölgesi, üreticilerin çıkarları doğrultusunda sözleşme<br />
imzalayarak; üreticinin satışı garanti üretim yapmasını sağlayacaktır. Alıcı da istediği<br />
ürünü istediği miktar, kalite ve zamanda ürettirme şansına sahip olacaktır Organize<br />
Tarım Bölgeleri bu şekilde bir anlamda üretim planlamasına hizmet edecekler,<br />
diğer bir anlamda da tarıma yönelik sanayiye garantili hammadde üreterek tarımsanayi<br />
entegrasyonunu sağlayacaklardır.<br />
Ayrıca bilindiği üzere son yıllarda gelişmiş ülkelerin talepleri organik ürünlere<br />
yönelmekte ve bu ürünlerin pazarı hızla büyümektedir. Türkiye; bu pazarda söz<br />
sahibi olabilecek potansiyele sahiptir. Dolayısıyla, Organize Tarım Bölgeleriyle<br />
Türkiye’de ve özellikle stratejik planlama alanımızda üretimi giderek yaygınlaşan<br />
organik üretimin daha da yaygınlaşması sağlanabilir.<br />
Organize Tarım Bölgelerinde yetiştirilecek ürüne yönelik, ürünün pazarlanabilmesi<br />
için ürün borsaları kurulmalıdır. Ürün borsaları sözleşme dışı üretimden elde<br />
edilen ürünün pazarlanmasında önemli rol oynayabilecektir. Organize Tarım<br />
Bölgelerinde ürün borsalarının kurulması, sözleşmeli üretimin gerçekleştirilmesi,<br />
pazarlamaya yönelik AR-GE faaliyetlerinin yapılması çiftçinin ürününün pazarlama<br />
garantisini sağlayacaktır. Yine Organize Tarım Bölgelerinde yer alacak üretici,<br />
pazarlama sorununu çözmüş olmanın verdiği rahatlıkla üretimini gerçekleştirecektir.<br />
Bu da Organize Tarım Bölgelerinin cazibesini artıracaktır.<br />
18
Organize Tarım Bölgelerinde iklim, coğrafi yapı, doğal kaynaklar dikkate alınarak<br />
olabildiğince ihtisaslaşma sağlanmalı, bu çerçevede üretim yapılmalıdır. Seçilecek<br />
ürünlerin içinde ülkemizin ihtiyaçlarına yanıt veren, dış pazar taleplerini dikkate alan<br />
ve stratejik öneme sahip ürünlerin varolmasına dikkat edilmelidir. Bitkisel üretimin<br />
yanında hayvansal üretimlerde de aynı kriterler göz önüne alınmalı ve<br />
olabildiğince ihtisaslaşmaya gidilmelidir.<br />
Organize Tarım Bölgelerinde ürünün yapısına bağlı olarak, ürünün satışı<br />
gerçekleşinceye kadar saklanmasına imkan sağlayacak depo, ambar, soğuk hava<br />
deposu vb. tesislerin kurulmasına imkan tanınmalıdır. Bu bölgelerde bitkisel ve<br />
hayvansal üretimde ihtisas alanına göre ihtiyaç duyulabilecek makine parkı ve<br />
ekipmanların ortak kullanıma sunulması sağlanmalıdır.<br />
Bu ekipmanlar üreticiler tarafından uygun bedeller karşılığında bir sistem içerisinde<br />
ortaklaşa yararlanabilmelidir. Bu imkan, küçük üreticilere sağlanabilirken, gücü olan<br />
üreticiler de kendi makine parkını kullanabilmelidir.<br />
Organize Tarım Bölgelerinde üreticilere rekabet yaratacak imkanlar tanınmalıdır ve<br />
üretim yapacak çiftçilere;<br />
• Düşük faizli uygun ödeme koşullarına sahip kredi imkanı getirilmelidir.<br />
(Krediler üreticilere Organize Tarım Bölgelerinde konumlanacak tarım kredi<br />
kooperatifleri ya da Organize Tarım Bölgesi yönetimi vasıtasıyla verilebilir).<br />
• Organize Tarım Bölgelerindeki üreticiler ayrı bir prim sistemi ile ürün bazında<br />
desteklenebilir.<br />
• İlaç, tohum, gübre, mazot, elektrik, su, jeotermal kaynak vb. üretim<br />
girdilerinde indirim sağlanmalıdır.<br />
• Altyapı olanakları (elektrik ve su şebekesi, atık su bertarafı, sulama imkanları<br />
ve kanalları, jeotermal ısıtmalı sistemler, rüzgar gülü, yol, aydınlatma,<br />
haberleşme) eksiksiz yer almalıdır.<br />
• Üst yapı olanakları (Eğitim merkezi, İdari bina, Ar-Ge merkezi, çalışanlar için<br />
sağlık merkezi, zirai karantina, soğuk hava deposu, depo-ambar, araç park<br />
yeri, kafeterya, banka şubesi, itfaiye) yer almalıdır.<br />
• Gümrük vergisi istisnası, yatırım indirimi, makine ve KDV desteği<br />
sağlanmalıdır.<br />
Ayrıca; Organize Tarım Bölgeleri Organize Sanayi Bölgelerinde olduğu gibi<br />
tüzel kişiliğe sahip olmalıdır. İdare Organize Sanayi Bölgelerindeki gibi dört<br />
kademeli (Müteşebbis Heyet, Yönetim Kurulu, Denetim Kurulu ve Bölge Müdürlüğü)<br />
olmalıdır ve daimi personel kadrosu olmalıdır. Müteşebbis heyetinde mutlaka üretici,<br />
ziraat odaları, ticaret odaları ve borsaları, il özel idareleri, yerel yönetimler,<br />
kooperatifler, istekli sanayiciler, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı, üniversite temsilcileri<br />
yer almalıdır. Organize Tarım Bölgelerinin kurulmasında ve işletilmesinde<br />
koordinatör bakanlık Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı olmalıdır.<br />
Organize Tarım Bölgeleri tüzel kişiliği her türlü vergi, resim ve harçtan muaf olmalıdır<br />
ve gelirleri aşağıda belirtilen kaynaklardan sağlanabilmelidir.<br />
19
• Müteşebbis heyete katılan kurum ve kuruluşların verdikleri iştirak,<br />
• Arsa tahsisi yapılan veya satışı yapılan Organize Tarım Bölgesinde faaliyet<br />
gösterecek olan ve gösteren katılımcıların ödedikleri aidatlar ile arsa ve altyapı<br />
katılım payları ve hizmet karşılıkları.<br />
• Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının vereceği krediler.<br />
• Organize Tarım Bölgesi altyapı ve sosyal tesislerinin ihalesi için hazırlanan<br />
dosyaların satış bedelleri ile bölge içinde kurulacak olan işletmelerin<br />
projelerinin tasdik ve vize bedelleri.<br />
• Yönetim aidatları.<br />
• Su, elektrik, jeotermal enerji vb. işletme gelirleri ile iştirak gelirleri.<br />
• Arsa satışından sağlanan gelirler.<br />
• Bağışlar.<br />
• Bölge ortak mülklerin kira ve hizmet gelirleri.<br />
• Banka faizleri.<br />
• Gecikme cezaları.<br />
• İlan ve reklam gelirleri.<br />
• Kullanıma sunulan ekipman ve tesislerden elde edilecek kira gelirleri.<br />
• Diğer gelirler.<br />
Tarım ve Köy İşleri Bakanlığınca hazırlık çalışmaları devam eden Organize Tarım<br />
Bölgesi kanunu ve yönetmelikleri yukarıda gerekçeleriyle sunulan talepleri<br />
karşılayabilecek hükümler içermelidir ve kanun ve yönetmelik taslakları uygulamaya<br />
geçmeden önce ilgili olabilecek tüm kesimlerin görüşüne açılmalıdır. Genelde tüm<br />
kanun ve yönetmelikler yürürlüğe girdikten sonra uygulamada sorunlar<br />
görülebilmektedir. Bu sorunların daha sonradan giderilmesi mümkün olmakla<br />
birlikte ilgili birimlerin görüşüne açılması sorunları en az düzeye indirebilecektir.<br />
Önemli olan zaman kaybedilmeden tüm tarafların olabildiğince üzerinde uzlaştığı<br />
yasa ve yönetmelikleri çıkarmak ve uygulamaya koymaktır.<br />
<strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın da gündeminde olan bu projenin gerçekleşmesi özelde<br />
stratejik planlama alanımızda ve genelde ülke tarımına ve dolayısıyla ülke<br />
ekonomisine olumlu hizmetler verebilecektir.<br />
Doğu Akdeniz Turizm ve <strong>Ticaret</strong> projesi<br />
Proje, özellikle Doğu Akdeniz Bölgesinde bulunan etkin ve potansiyelli limanlar<br />
arasında feribot ve gemi seferleri düzenlenerek ülkemizin, Akdeniz çanağında yer alan<br />
şehirlerde tanıtımının sağlanmasını amaçlamaktadır. Amaç turizmi, ticareti ve daha<br />
ziyade alış veriş turizmini geliştirmek, başta <strong>İzmir</strong> olmak üzere, ülkenin refah<br />
düzeyinin yükseltilmesine ve ticari hayatının canlanmasına katkıda bulunulması<br />
olmaktadır. Kısa vadede bölgeye yönelik talep oluşturulması, uzun vadede ise bu<br />
talebin feribot seferleri ile kalıcı hale getirilmesi hedeflenmektedir. <strong>Stratejik</strong> planlama<br />
20
alanının özellikle kıyı yerleşmelerinin bu sayede Kuzey Afrika ülkelerinin gözde<br />
seyahat mekanları arasına alınması sağlanacaktır.<br />
Bu kapsam dahilide <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın girişimleriyle, 2001 yılında<br />
başlatılan çalışmalar sonucunda, Suriye’ye yönelik deniz yolu ile ticaret ve turizmi<br />
arttırmak, ilgili kuruluş ve şirketler arasındaki ekonomik işbirliğini güçlendirmek<br />
amacıyla Lazkiye limanı ile <strong>İzmir</strong> limanı arasında işbirliği anlaşması imzalanmıştır.<br />
Ayrıca yine <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın katkılarıyla 02-06 Şubat 2002 tarihleri arasında<br />
Tunus’ta yapılan Tunus Türkiye Karma Ekonomi Komisyonu 9. Dönem Toplantısında<br />
iki ülke özel denizcilik ve liman işletmeleri şirketleri arasında işbirliğinin tesis<br />
edilmesinin teşvik edilmesi kararı alınmıştır.<br />
Bu çabalar sonucunda, 25-26 Nisan 2002 tarihleri arasında <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın<br />
ev sahipliğinde Doğu Akdeniz Turizm ve <strong>Ticaret</strong> Projesi Çalışma Komisyonu Toplantısı<br />
yapılmıştır. Projede yer alan ülke temsilcileri ile projenin yürütülmesine ilişkin bir<br />
çalışma programı oluşturmak üzere görüşmelerde bulunulmuştur. Söz konusu<br />
toplantıya; Suriye, Mısır, Yunanistan, Lübnan, Tunus ve Türkiye’den konu ile ilgili<br />
kamu ve özel sektör temsilcileri katılmıştır. Toplantı neticesinde ortak çalışma kararı<br />
alınmış ve Bölgede gemi seferlerinin sistemli bir şekilde düzenlenebilmesi için ortak<br />
bir turizm ve ticaret şirketi kurulması yönünde çalışmalara başlanmıştır.<br />
Sonuçta görülmektedir ki, söz konusu projenin gerçekleştirilerek hayatiyet<br />
kazanması için;<br />
• Limanlardaki bürokratik engellerin azaltılması, liman tarifelerinin ve sahil<br />
sıhhiye ücretlerinin uygun düzeylere çekilmesine paralel olarak ayak bastı<br />
ücretleri ve fener ücretlerinin kaldırılması yönünde girişimlerde bulunulması,<br />
• <strong>İzmir</strong> Limanı ile Doğu Akdeniz limanlarında özel tarifeler uygulanması ve<br />
ücret birliği sağlanması,<br />
• Vize formalitelerin kolaylaştırılması ve vize ücretlerinin sembolik hale<br />
getirilmesi,<br />
• Sigorta ücretlerinin “Riskli statülü bölgedir” diye yüksek olması durumunda<br />
konunun devlete iletilmesi,<br />
• Ülkelerin birbirlerine karşılıklı tanıtımı için ülkelerin Turizm Bakanlıklarının<br />
tanıtım fonlarından kaynak kullanılması yönünde çalışma yapılması,<br />
• Türkiye Turizm Bakanlığının Kuzey Afrika’ya yönelik tanıtım fonundan,<br />
ülkelerin karşılıklı ziyaretler ve basın organizasyonları gibi aktivitelerle<br />
birbirlerini tanıyabilmeleri için yararlanılması,<br />
• Limanlar arasında etkin bir ulaşım yapılması için fizibilite etütlerinin<br />
hazırlanması, Tunus-Girit-<strong>İzmir</strong> hattı gibi hat belirleme programlarının<br />
yapılması,<br />
• Turizmi geliştirmek için ro-ro, feribot, kurvaziyer tipinde yolcu taşımacılığı<br />
yapılmasına ağırlık verilmesi,<br />
21
Ayrıca, T.C. Denizcilik İşletmeleri Genel Müdürlüğüne ait özelleştirme kapsamına<br />
alınan Ankara, Samsun, Yeşil Marmara gemilerinin bu seferlerde kullanılmak üzere<br />
satın alınması uygun bir girişim olacaktır.<br />
Özellikle, proje kapsamında, feribot seferlerinin başlatılması için hali hazırda<br />
ülkemizde çok yüksek değerlerde uygulanmakta olan liman ücretleri ve feribot<br />
seferlerinin sübvanse edilmesi gerekmektedir.<br />
Buna ek olarak ülkemizin tanıtım fonundan uygun bulunan bir miktarının Kuzey<br />
Afrika ülkelerine yöneltilmesi veya Türkiye Tanıtma Fonundan faydalandırılması<br />
uygun bir başlangıç olacaktır<br />
Girişimcilik Eğitim Merkezi<br />
<strong>İzmir</strong>’de şirketleşme sürecinde çok boyutluluğun elde edilebilmesi için özellikle İZTO<br />
ve EBSO’nun bünyesinde kurulması sağlanacak eğitim merkezlerinde girişimci<br />
bireylerin;<br />
• Etkin karar verme yöntemleri,<br />
• Ekonomik göstergeleri değerlendirme konusunda ipuçları vererek, şirketlerin<br />
kendi potansiyelleri ile ekonominin seyrine göre pozisyonlarını ayarlama<br />
becerileri,<br />
• Yatay ve dikey büyüme konusunda karar becerisi kazanmaları,<br />
• Kriz dönemlerinde, öncesinde ve sonrasında hareket tarzları,<br />
• Küresel krizlerde işletme yönetimi,<br />
• Profesyonel yöneticilerle çalışma yapısının oluşturulması,<br />
konularında bilgi ve deneyim kazandırılmaları düşünülmelidir.<br />
Uluslararası Pazarlama Projesi<br />
Bir malın kalitesinin göstergesi, o malın ihracatıyla ölçülmektedir. Girişimcilerin<br />
TSE’den kalite belgeleri almaları ihracat için tek başına yeterli olamamaktadır.<br />
Ürettikleri ürünlerin uluslararası piyasalarda pazarlanması gerekmektedir. İhracatı<br />
gerçekleştirmek üzere İZTO bünyesinde kurulması düşünülen uluslararası pazarlama<br />
bölümü,<br />
• <strong>İzmir</strong>’de üretilen ürünlerin yurtdışı fuarlarda tanıtımının yapılıp<br />
pazarlanması,<br />
• Her arz kendi pazarını yaratır ilkesinden hareketle, yurtdışındaki ekonomik<br />
meslek kuruluşlarında <strong>İzmir</strong>’in ve ekonomik ürünlerinin tanıtımının yapılarak<br />
pazar ortamının meydana getirilmesi,<br />
• Ülke ve O ülkede bölge odaklı çalışılarak, toplumun özelliklerine göre mal<br />
ihraç sepetlerinin hazırlanması<br />
Konularında çalışılmalıdır. Bölümün başarısı çalışacak bireylerin kalitesine bağlıdır.<br />
Bu ekipte yer alacak bireyler;<br />
22
• Dünyada geçerli olan lisanların yanında, üzerinde çalıştıkları ülke yada<br />
bölgedeki lisan konusunda en azından günlük ihtiyaçlarını karşılayacak<br />
kadar konuşmaları,<br />
• Pazarlama konusunda özel eğitim almış olmaları,<br />
• Uluslararası hukuk konusunda özel eğitim almış olmaları,<br />
sağlanmalıdır. Ekiptekilerin görev yeri hiç bir zaman <strong>İzmir</strong> olmamalıdır. Yani burada<br />
çalışanlar sürekli olarak ticari iş birliği için fuarları takip, meslek kuruşları ile<br />
bağlantı ve ürün yelpazesinin tanıtımı için yurtdışında bulunmalıdırlar. Özellikle<br />
motivasyon ve projenin başarısı açısından yaptıkları ihracat bağlantılarından<br />
mutlaka prim almalarının sağlanması gereklidir.<br />
İkinci Konutları Turizm Sektöründe Kullandırma Projesi<br />
<strong>İzmir</strong>’in yaz turizmindeki en büyük dezavantajı yörenin ikinci konut yapılaşmasıdır.<br />
Bu durum ve sit alanları turizm hamlelerinin <strong>İzmir</strong>’de yeşermesini engellemektedir.<br />
İkinci konutun sezonu genelde ilköğretim ve liselerin tatili kadar olmaktadır. Yaklaşık<br />
3 ay kullanılmakta ve 9 ay boş kalmaktadır. Yazın hareketli olan yerler, diğer<br />
mevsimler terk edilmiş yerlere dönmektedir. 9 aylık dönemde uygun olan bir kaç<br />
hafta sonu bireyler dinlenme ve piknik amaçlı olarak ikinci konutlarını<br />
kullanmaktadırlar.<br />
İkinci konutları, kurulması önerilen turizm şirketi vasıtasıyla turizme kazandırılması<br />
teklif edilmektedir. Şöyleki; ikinci konut sahiplerininde içerisinde bulunacağı ölü<br />
sezon turizm hareketine başlanacaktır. Yaz aylarında ikinci konutların kullanım<br />
hakkının ikinci konut sahiplerinin ve diğer aylarda müteşebbislerin olacağı bir turizm<br />
birlikteliği kurulacaktır. Bu birliktelik site bazında olacak şekilde planlanacaktır. Her<br />
bir site bir işletme şeklinde düşünülerek hareket edilecektir.<br />
Turizm şirket, işletme bünyesindeki ikinci konutları tadilattan geçirerek standart bir<br />
şekilde tadilat yapacaktır. Sonra mobilyalı ve temel ihtiyaçları karşılayacak şekilde<br />
donatılacaktır. Bu restorasyon çalışmaları için tıpkı KOBİ’lerde olduğu gibi teşvik ve<br />
kredi alınması için yasal zeminin oluşturulması için <strong>İzmir</strong> ve Bölge milletvekillerinin<br />
yardımı alınabilir. Çünkü turizm işletmelerinin KOBİ gibi algılanması gerektiği<br />
8. Kalkınma <strong>Planı</strong>nın muhtevasında vardır.<br />
Tatil köylerinin müstakil evleri haline dönüştürülen ikinci konutların hedef müşteri<br />
kitlesi kuzey ülkelerinin emekli bireyleridir. Soğuk ve zor kış şartlarını güneşli ve ılık<br />
bir ortamda geçirmeleri için hazırlanan bu evler 3-6-9 aylık dönemler halinde kiraya<br />
verilecektir. İkinci konut sahiplerinin kullanmadıkları dönemde kira gelirleri olurken,<br />
turizm şirketinin de işletme ve alternatif faaliyet gelirleri olacaktır. Bu uygulama<br />
termal tesisler ve sağlık ile bütünleştirildiğinde <strong>İzmir</strong> mevcut potansiyelini tam<br />
kapasite ile kullanabilecektir. Diğer taraftan burada kirada oturan bireylerin yöre<br />
esnaf ve ticaret erbabına yapacağı katkıda unutulmamalıdır.<br />
İkinci konutlarda kiracı olarak kalan turistlere yine <strong>İzmir</strong>’den yardımcı aileler<br />
bulunarak ülke ve bölge kültürünün tanıtılması sağlanır. Burada kalacakları süre<br />
içersin karşılaşabilecekleri problemleri eşzamanlı çizmek üzere bu aileler yardımcı<br />
olur. Komşuluk ve dostluk ilişkisi üzerine kurulan yardımcı aile kurumuyla,<br />
23
ireylerin burada kaldıkları sürece kendilerini yalnız hissetmemeleri sağlanır. Bu<br />
kurum başarı ulaştıkça <strong>İzmir</strong> turizminin maliyetsiz tanıtımı yapılır<br />
Mahalle Perakendeciliğinin Sürdürülmesi Projesi<br />
Hipermarketlerin yayılmasındaki en büyük avantajı yerli ve/veya yabancı büyük<br />
sermaye grupların desteğinde hareket etmeleridir. Ayrıca hipermarketlerle yaşanan<br />
sorun sadece gıda ve yan sektörlerini ilgilendirmemektedir. Tekstilden hırdavatnalburiyeye,<br />
kırtasiyeden inşaat malzemesine, ayakkabıdan züccaciyeye, gıdadan<br />
mefruşata kadar geniş ürün yelpazesine sahip hipermarketler bu sektörlerde faaliyet<br />
gösteren küçük esnafı, tüccarı ve KOBİ’leri (yapı malzemeciyi, beyaz eşyacıyı, bakkalı,<br />
butiği, yedek parçacıyı, mobilyacıyı, kasabı, manavı, tuhafiyeciyi, toptancıyı) yerine<br />
alternatif olarak piyasada yer almaktadır. Ölçek ekonomilerinden yararlanan<br />
hipermarketler rekabet sürecinde sağladıkları avantajlarla küçük ve orta ölçekli<br />
işletmeleri piyasa dışına itmektedirler.<br />
Diğer bir gelişme ise yine hipermarket veya büyük mağazacılık anlayışı içerisinde<br />
yapı marketlerin, mobilya marketlerin ve diğer ihtisaslaşmış ürün marketlerin de<br />
zincire dahil olmasıdır. Avrupa’daki pek çok firma, gelecekte (kişi başına düşen gelir<br />
seviyesi arttığında ve pazarımız daha cazip hale geldiğinde) ülkemizde ihtisaslaşmış<br />
market zincirleri kurmayı planlamaktadır.<br />
Bu durumun ortaya çıkardığı zararların önlenebilmesi için siyasi ve hukuki<br />
alanlardaki mücadeleden çok ekonomik alanda mücadele edilmesini<br />
gerektirmektedir. Bakkal Amca karşısında ekonomik bir güç olarak çıkıp rekabeti<br />
arttırıp, il içersinde genişlemelerinin ekonomik yönden önlenmesidir.<br />
Bakkal Amca Projesinin ana sermayesi bilinçli rekabet ve güveni sağlayacak hukuki<br />
alt yapının eksiksiz oluşturulması esasına dayanmaktadır.<br />
Projenin temeli, <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın öncülüğünde, Bakkallar ve Bayiler<br />
<strong>Odası</strong>nın işbirliği ile kurulacak iletişim teknolojilerine dayalı dağıtım<br />
organizasyonu sağlayacak bir şirkete dayanmaktadır. Şöyle ki bakkalların<br />
hissedar olarak katılacağı bu şirket hipermarketlerin sahip olduğu toplu alım yapma<br />
ve bakkallar aracılığıyla geniş kitlelere ulaşabilme avantajlarını kullanarak<br />
bakkalların hipermarketlerle rekabet edebilmesini sağlayacaktır.<br />
Şirket ile bakkallar arasında kurulacak bilgisayar ağı sayesinde, bakkalların stok ve<br />
envanterleri anında takip edilerek yerine mal akışı ayrıca sipariş vermeye gerek<br />
kalmaksızın sağlanacaktır. Elde edilecek veri tabanı ile semtlere göre bakkalların<br />
ürün yelpazesi oluşturulacak ve böylece bakkallar satamadıkları ürünü stoklarında<br />
tutma maliyetlerinden kurtulacaklardır. Örneğin bakkal bir kibrit sattığında, şirket<br />
ayni günün akşamı bu kibriti yerine koyacaktır. Ayrıca elde edilecek veri tabanı ile<br />
ürünlerin haftalık seyri izleneceğinden, mevsimlere göre talep tahminleri elde edilip<br />
yok satma maliyetinin önüne geçilmiş olunacaktır. Diğer taraftan bakkallarda şirkete<br />
hissedar olduklarından, şirketin karından hisseleri oranında yararlanacaklardır.<br />
Veri tabanı ve dağıtım ağı oluşturulmasıyla şirket e-ticaret boyutunda da faaliyette<br />
bulunabilecektir.<br />
24
Meslek Yüksek Okulu ve Meslek Liseleri İle Sanayi ve <strong>Ticaret</strong> Sektörlerinin<br />
Buluşturulması Projesi<br />
Rekabet gücünün sağlanmasında en önemli faktör uzmanlaşmış iş gücüne sahip<br />
olmaktır. Ekonomik sınırların uluslararasında kalmasıyla rekabet gücü en önemli<br />
kavram haline gelmiştir. Bu çerçevede ticaret ve sanayi kesiminin yetişmiş eleman<br />
ihtiyacını karşılayabilmek amacıyla meslek eğitimi veren yüksek okul ve liselerin<br />
eğitim programlarının iş dünyasının ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde düzenlenmesi<br />
ve bu kurumlardaki öğrencilerin uygun dönemlerde iş yerlerinde staj yapması<br />
sağlanmalıdır. Bu amaçla İZTO ve EBSO’nun sanayi ve ticaret kesiminin temsilcileri<br />
olarak eğitim kurumlarıyla birlikte gelecekteki uzman işgücü ihtiyacına ilişkin<br />
planlamaya katılmalıdır.<br />
İşletmeler, bu kurumlarda alanlarıyla ilgili mevcut ya da kurulacak sınıfların<br />
sponsoru olacaklardır. Burada yetişen öğrenciler hafta içi ve yaz stajlarını bu<br />
şirketlerde yapacak, böylece öğrenciler hem teorik hem de uygulamalı bilgiyi bir<br />
arada almış olacaklardır. Bu projenin faydaları;<br />
• İşletmelerin eleman yetiştirme maliyetlerinden kurtulması.<br />
• Kalifiye ve günün şartlarına uygun işgücünün yetişmesi.<br />
• İşletmeler ile işgücü arasındaki iletişimin eğitim aşamasında iken başlaması<br />
ve çalışanlarda firmaya karşı aidiyet duygusunun yerleşmesi.<br />
Tez Önerilerinde <strong>Ticaret</strong> ve Sanayi İşbirliğinin Sağlanması<br />
İZTO ve EBSO üyelerinin üretim, AR-GE, pazarlama ve finansman sorunları<br />
Lisansüstü eğitim aşamasında tez konuları çerçevesinde incelenip çözüme<br />
kavuşturulması bu proje ile sağlanacaktır. Diğer taraftan Fen, Sosyal ve Sağlık<br />
Bilimleri enstitülerinde lisansüstü tez hazırlayanlar yine bu projeyle iş dünyasıyla<br />
iletişimleri sağlanacaktır.<br />
Bilişimde Donanım ve Yazılım Geliştirme Projesi<br />
İZTO’nun <strong>İzmir</strong> Ekonomi Üniversitesinde kurduğu Yazılım Bölümü aracılığıyla<br />
<strong>İzmir</strong>’in yazılım ve donanım merkezi haline getirilmesi sağlanacaktır. <strong>İzmir</strong> bilgisayar<br />
yazılımı yoluyla 2010’a kadar önemli bir gelir elde edebilir. ABD’de 320.000, AB ve<br />
Japonya’da 100.000 yazılımcı ihtiyacından <strong>İzmir</strong> de payını alabilir. Yazılım konusunda<br />
dünyada önemli bir yere sahip olan Hindistan ve İsrail’in, terör ve yaşam biçimleri<br />
nedeniyle gidilmesi çok zor olan ülkeler olarak görülmesini, <strong>İzmir</strong> avantaj olarak bu<br />
projeyle kullanacaktır. Böylece projenin hayata geçirilmesiyle sadece Hindistan’ın 50<br />
milyar dolar olarak tahmin edilen 2008 yılı yazılım ihracat değerinden <strong>İzmir</strong>’e düşen payın<br />
hiç de az olmayabileceği söylenebilir.<br />
Pirinanın Yakıt Olarak Kullanılması<br />
Zeytin çekirdeği ile zeytin posasından meydana gelen pirina İspanya, İtalya,<br />
Yunanistan gibi zeytin üreticisi ülkelerde yakıt olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde ise<br />
zeytinin yoğun şekilde yer aldığı Ege Bölgesinde pirinanın yakıt olarak kullanılmasında<br />
güçlükler çekilmekte, İl Mahalli İl Kurullarınca farklı uygulamalar söz konusu<br />
olmaktadır.<br />
25
Pirina önemli bir yakıt kaynağı olup, değerlendirilmemesi halinde ülkemiz önemli<br />
bir kaynağından mahrum olacaktır. Çevre Bakanlığı da pirinanın belli şartlar altında<br />
yakıt olarak kullanılmasını sağlayacak düzenlemeler üzerinde çalışmaktadır.<br />
Bu çalışmaların hızlandırılarak, pirinanın ısınma amaçlı değil, yakıt amaçlı olarak<br />
kullanılmasına (çevreyi kirletmeyecek, hava kalitesini bozmayacak şekilde) olanak<br />
verecek ve tüm illerde tek tip uygulamanın söz konusu olacağı bir düzenlemenin<br />
getirilmesi gerekmektedir.<br />
Otantik El Sanatları <strong>Ticaret</strong> Merkezi Projesi<br />
<strong>İzmir</strong> turizm sektöründe pazarlanabilir ürünlere ihtiyaç duymaktadır. Turizm<br />
şirketleri tarafından pazarlanabilecek ürünlerin bulunamaması <strong>İzmir</strong>’in sahip olduğu<br />
turizm potansiyeli oranında gelir elde edememesine yol açmaktadır. Bu amaçla<br />
bölgede potansiyeli bulunan halı, takı ve benzeri el ürünleri İZTO öncülüğünde<br />
kurulacak ticaret merkezinde turizm pazarına sunulacaktır. Merkezin yer seçimi için<br />
havaalanı çevresi düşünülecek ve tur operatörleri herhangi bir ek maliyet<br />
yüklenmeden bu ticaret merkezine turistleri getirme şansına sahip olacaktır.<br />
Özellikle bazalt madeninin <strong>İzmir</strong>’de işlenerek turistlere ve dış dünyaya açılması,<br />
maden olarak satılmasından daha fazla gelir sağlayacaktır. Hatta projeyle, <strong>İzmir</strong>’in<br />
takı alanında bir moda merkezi olmasının önü açılmış olabilir. El sanatları ile<br />
ilgili olarak meslek yüksek okullarıyla bağlantı kurularak üretecekleri ürünler yine<br />
bu merkezlerde turizm pazarına sokulacaktır.<br />
12.3 2003-2012 Dönemi Yatırım Program Öncelikleri<br />
<strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong>n bu döneminde sürekliliği olan ve ilk aşamada ele alınması gereken<br />
yatırımların stratejik planlama alanları içindeki önemine göre vurgulanması ele<br />
alınmıştır. Yatırımların, gerçekleşme önceliği bu dizi içinde bütün olarak ele alınmalı<br />
ve bunların bir kısmının ilk beş yılda tamamlanma gereksinimine sahip olduğu<br />
benimsenirken bir kısmının da ikinci beş yıllık döneme sarktığı görülmektedir. Bir<br />
dizi yatırımsa sürekliliğe sahip olarak her iki alt dönemde de sürme durumundadır.<br />
Ayrıca doğal olarak diğer bir dizi yatırım da geçmiş yıllardan bu güne ve ileriye<br />
yönelik bir süreç içinde süregitmektedir. Bunlar arasında daha ziyade büyük kamu<br />
yatırımları önde gelmektedir.<br />
Sıralamada öncelik ele alınmamış buna karşın tüm alt yöreleri kapsayan makro<br />
seviyede yaklaşımlarsa stratejik yörelerin dışında vurgulanmıştır. Tabiatıyla burada<br />
ele alınan yatırımların stratejik plan içinde yer tutacak kapsamlarının olması<br />
gerekmektedir. Mahalli ölçekte tasarlanmış ve dar bütçe içinde çözüm bulan ve<br />
stratejik değeri bulunmayan yatırımlarsa değerlendirmeye alınmamışlardır.<br />
12.3.1 (Birinci Beş Yıllık Dönem) 2003-2007<br />
İlk beş yıl içinde tamamlanmasa da başlanılmasının gerekli olduğunun vurgulandığı<br />
yatırımların bu kısımdaki ana amaçlardan birincisi yatırımların mekansal öneminin<br />
belirtilmesidir. Kaynak kullanımı ve aktarımının bu dizi içinde yapılması<br />
öngörülmektedir. Bir kısmının kararları Üçüncü <strong>Stratejik</strong> <strong>Planı</strong>n başlama<br />
26
döneminden önce alınmış olsa da yatırıma ya başlanmamış ya da sürekliliğinde<br />
kesilmeler görülmüş olabilmektedir. Bütün bunlar da dahil olmak üzere önem arz<br />
eden makro yatırımlar, stratejisine göre aşağıda değerlendirilmiştir.<br />
[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi Birinci Beş Yıllık Dönem<br />
Öngörüleri<br />
• Karşıyaka’nın Bostanlı kesiminin taşkınlardan korunması için Bostanlı Deresinin<br />
ıslah edilmesi ve süreklilik içinde bakımının yapılması.<br />
• Turyağ Fabrika Tesis Alanının, üretim sistemlerinin terk etmesi sonunda boş<br />
kalan yapılarının özgün olanlarının korunarak turistik tesise ve çevresinde yer<br />
alan yapıların ve de boş alanların pansiyonla rekreatif kullanımlara<br />
dönüştürülmesi.<br />
• Karşıyaka’da yer alan büyük alış-veriş merkezlerinin çevrelerinin ölçek<br />
ekonomilerine uygun olarak düzenlenmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong> Büyük Kent Bütünü içinde yer alan turizm potansiyeli yüksek noktaların<br />
diğer işlevler tarafından istila edilmesi engellenmeli. (Örneğin Tantalos, Bayraklı<br />
Smyrna Kazısı, Kemeraltı geleneksel alış-veriş merkezi, Kemeraltı Havralar<br />
Sokağı, Agora, Kadifekale vd.)<br />
• Turizm potansiyeli yüksek alanların topluma ve de şehre kazandırılması için<br />
tasarım projelerinin yapılması ve söz konusu alanların kültür turizmi ve inanç<br />
turizmine yönelik değerlendirilmesi.<br />
• Karşıyaka’da gelişmekte olan kültür merkezleri oluşturma çalışmalarının semt<br />
ölçeğinde devamlılığı sağlanmalı.<br />
• Karşıyaka kıyı kesiminde, kıyı ile art alan arasında güvenli yaya geçiş<br />
olanaklarının yaratılmasının gerekliliği. (Örneğin Karşıyaka Vapur İskelesi-<br />
Karşıyaka Çarşı Bağlantısı)<br />
• Rekreatif potansiyel arz eden Bostanlı Balıkçı Barınağı düzenlenmeli ve tüm<br />
<strong>İzmir</strong>’e hitap edecek seviyeye getirilmeli.<br />
• Çiğli’de eski Gediz ağzındaki tersane yerinin tasdikli sınırı içinde geliştirilerek,<br />
sınırları dışında gelişmesinin engellenmesi.<br />
• Karşıyaka ve Çiğli’de konut üretiminin spekülatif yaklaşımlardan arındırılması ve<br />
imar planlarında dönem içinde yeni konut gelişme alanları önerilmemesi gerekli.<br />
• Atatürk Organize Sanayi Bölgesinin tevsiinin bu süre içinde ele alınmaması ve<br />
monopolistik sistem dışında tutulması.<br />
• Genelde ülke ve özelde stratejik plan alanına ekonomik katkısı yüksek Tuzla tuz<br />
üretim tavla alanlarının gerekirse tevsii edilerek işletimine devam edilmesi.<br />
• İZSU Arıtma Tesislerinden çıkacak olan arıtılmış suyun Gediz Havzasının<br />
drenajında ve sulamasında kullanması.<br />
• Kuş cennetine tatlı su sağlanması amacıyla DSİ projelerinin hayata geçirilmesi ve<br />
bu alan için özel statülü yaklaşımlardan taviz verilmemesi.<br />
27
• <strong>İzmir</strong> Batı Aksında seracılığın, bahçe tarımının ve narenciye alanlarının ekonomik<br />
değeri göze alınarak, bu faaliyetlerin varlıklarını sürdürmesini sağlayacak<br />
önlemlerin alınması.<br />
• Üçkuyular-İnciraltı ve batı kesimlerinde mevcut aktif rekreatif alanlar dışındaki<br />
potansiyelli kesimlerin planlanarak kullanıma açılması.<br />
• Başta Balçova olmak üzere termal kaynakların konut ısıtılmasında kullanıma<br />
yönelik projelerin ve yatırım çalışmalarının devamlılığının sağlanması.<br />
• Balçova jeotermal sularını atık suların kirletmesini önleme amaçlı, atık suların<br />
ıslahı için yatırımlar yapılması ve zemin suyunun çekilmesinin önlenmesi.<br />
• Narlıdere’deki toplu konut alanlarında doğabilecek erozyon tehlikesine karşı<br />
önlemler alınması.<br />
• <strong>İzmir</strong>’e içme suyu temini amacıyla tasarlanmış Çamlı Barajının tamamlanması ve<br />
bu amaç doğrultusunda tasarım projelerinin ele alınması.<br />
• Güzelbahçe’de yamaç paraşütüne uygun alanların düzenlenmesi, işletmeye<br />
açılması ve tanıtılması.<br />
• Batı aksının <strong>İzmir</strong> konut stoku açısından kullanılmasındaki spekülatif<br />
yaklaşımların ortadan kaldırılması.<br />
• Karabağlar-Yeşillik Caddesi üzerindeki ve çevresindeki imalat sanayinin<br />
bulunduğu alanlardan çıkarılarak özellikle ana aks boyunca “show-room”ların<br />
teşvik edilmesi.<br />
• Sarnıç-Gaziemir bağlantısını sağlayan karayolunun mevcut projesine göre<br />
düzenlenmesinin yatırım kapsamına alınarak standartlara uygun hale<br />
getirilmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong> güney aksında yer alan kaçak yapılaşmanın bulunduğu alanların yasal hale<br />
dönüştürülmesi için şehirsel yenileme projelerinin yapılması.<br />
• Buca cezaevinin kentsel alan dışına çıkarılmasına yönelik spekülatif<br />
yaklaşımların ortadan kaldırılarak konunun gerçekçi boyutta ele alınması ve<br />
sonuçlandırılması.<br />
• Alsancak limanın tevsiine başlanılması ve konu hakkında spekülasyon dışı,<br />
gerçekçi ve kalıcı yaklaşımların ortaya konması.<br />
• <strong>İzmir</strong> İç Körfezin Yeni Kale açıklarındaki girişimin taranması ve girişimlerin liman<br />
tevsii ile ilişkilendirilmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong> Halkapınar Ana Yolcu Garı terminali proje çalışmalarına mevcut tesisler de<br />
dikkate alınarak başlanılması.<br />
• Demiryolu Marşandiz Garı ve Triyaj tesislerinin projelerine başlanılması ve<br />
çalışmaların ulaşım mastır planı doğrultusunda ele alınması.<br />
• Kemeraltı’nın korunmasına yönelik uygulama projelerinin realist bir açıdan<br />
bakılarak geliştirilmesi, mali kaynak teminine yönelik organizasyon sistemlerinin<br />
kurulması.<br />
28
• <strong>İzmir</strong> Kültürpark alanının yapılaşmalardan arındırılması ve yeni düzenlemesinin<br />
parçacı yaklaşımlar yerine bütüncül projesine uygun olarak gerçekleştirilmesi.<br />
• Çevre yolunun kuzey kesiminin tünel ve viyadüklerinin tamamlanarak işletmeye<br />
açılması ve Aliağa istikametindeki devlet karayoluna bağlanması.<br />
• Alsancak Limanı gerisindeki viyadüklerin liman içine indirilerek kamyon ve tır<br />
trafiği bağlantısının kurulması, diğer viyadük ayaklarının kent içi yol standardı ile<br />
Alsancak yol ağına bağlanması.<br />
• <strong>İzmir</strong> Batı aksında Mithatpaşa Caddesine alternatif bir karayolu güzergahının<br />
belirlenmesi ve bu konuda imar planlarının gerekirse revize edilmesi.<br />
• Büyükşehir Bütününde kaçak konut yapılaşmalarının su depolarının yerleşme<br />
kotu üstünde kaldığı gözlenmektedir. Dönem içinde yapıların yasallaşması<br />
doğrultusunda bu depoların konumlarında seviye düzenlemesi yapılmasının<br />
gerekliliği.<br />
[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi (Dikili-Bergama-Kınık) Birinci Beş Yıllık Dönem<br />
Öngörüleri<br />
• Bergama jeotermal kaynaklarının şehir ölçeğinde kullanılması çalışmalarına<br />
devam edilmesi ve konuya yönelik kurulmuş olan şirketin finansal açıdan<br />
desteklenmesi.<br />
• Kınık Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarının hızlandırılması ve<br />
Belediyenin bu açıdan desteklenerek bölgenin özendirilmesi.<br />
• Kınık Ovası Sağ ve Sol Sahil Sulama Projelerinin altyapı yatırımlarının ve<br />
Yortanlı Barajının tamamlanması.<br />
• Bergama’da turizm belgeli konaklama tesislerin yapılmasının rantabıl olmadığı<br />
belirlendiğinden bu dönem içinde yeni girişimlerin teşvik edilmemesi.<br />
• Dikili iskelesinin transit veya aktarma merkezi dışında kullanılabilme<br />
çalışmalarının başlatılması.<br />
[C] Gediz Strateji Alt Yöresi (Aliağa-Foça-Menemen) Birinci Beş Yıllık Dönem<br />
Öngörüleri<br />
• Menemen’in ve yörenin tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük bir öneme<br />
sahip Gediz Havzası Planlama Projesinin sürdürülmesi.<br />
• Aliağa’daki sanayi alanlarının su ihtiyacını karşılamaya yönelik Kunduz Barajının<br />
tamamlanması<br />
• Aliağa’nın sanayileşmesi paralelinde, yerleşmenin hizmet sektöründen pay<br />
alabilmesi için bir şehirsel çalışma alanı kurulması<br />
• Aliağa Doğal Gaz Kombine Çevirim Santralinin ivedilikle tamamlanması ve sanayi<br />
sektörünün hizmetine sunulması.<br />
• Menemen aksında inşaat sektöründe konut imalatında talep üzerinde arz<br />
görüldüğünden bu tür yapılanmalara yönelik imalatlarının özendirilmemesi.<br />
29
• Foça-Yeni Foça arasındaki kıyı kesiminde Akdeniz foku doğal yaşam ortamının<br />
mutlak koruma altında tutulmasına özen gösterilmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong> Aliağa arasında tamamlanmış raylı sistem elektrifikasyon hattının tam<br />
kapasiteyle çalışmasının sağlanması.<br />
• Bağarası-Türkeli yeşil kuşağının korunması için Aliağa sanayi alanlarının<br />
gelişiminin güneyine doğru gelişme eğiliminin durdurulması.<br />
• Foça’da mevcut balıkçı barınağının düzenlenerek daha verimli hale getirilmesi ve<br />
halihazırda kullanılan rıhtımların düzenlenmesi<br />
• Gediz havzası sulamasında önemli bir öğe olan Gediz nehrinin başta Manisa<br />
Organize Sanayi Bölgesi olmak üzere diğer kirletici unsurların mutlaka denetim<br />
altına alınması<br />
[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi (Kemalpaşa) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi ve tevsii çalışmalarıyla tamamlanacak gelişim<br />
alanları dışında, ilçe alt yöre sınırları içinde sanayi tesislerinin denetim altında<br />
tutulması.<br />
• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesinin sınırları içinde sanayinin tam kapasiteyle<br />
çalışmasının sağlanılması için gerekli yatırımlara ve teşviklere öncelik verilmesi.<br />
• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine yönelik doğal gaz çevirim santralinin<br />
inşasına başlanması ve tamamlanması.<br />
• Nif Çayının temizliğinde süreklilik sağlanması için Kemalpaşa Organize Sanayi<br />
Bölgesi arıtma tesisinin ve ön arıtma tesislerinin işletilmesine özen gösterilmesi.<br />
• Bu alt yöredeki mevzi konut yerleşim alanı uygulamalarının yoğunluğuna ve yapı<br />
düzenine özen gösterilmesine ve giderek bu yöreler için çevre düzeni nazım<br />
planlarının geliştirilmesi.<br />
[E1] K.Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi (Menderes-Torbalı-Selçuk)<br />
Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong> tarafından Tekeli’de kurulmuş olan Tekeli <strong>Ticaret</strong> ve İmalat<br />
Organize Bölgesinin altyapı çalışmalarının tamamlanması ve faaliyetine verimli<br />
bir şekilde devamının sağlanması.<br />
• Pancar yöresinde tesis edilecek ve yer seçimi yapılmış organize sanayi bölgesinin<br />
altyapı ve diğer hizmetlerine başlanması.<br />
• Tahtalı Barajı Koruma Havzaları denetiminin sıklaştırılması. Kontrolüne<br />
süreklilik kazandırılmasının, hazırlanacak çevre düzeni planlarında dikkate<br />
alınması ve uygulama imar planlarının bu anlamda revize edilmesi.<br />
• Efem Çukuru mevkiinde yer alacak Çamlı Barajının <strong>İzmir</strong>’e içme suyu temin<br />
edeceği planlandığı için yapımına başlanması.<br />
• Selçuk-Efes yöresinin turizm potansiyelini arttırma açısından Efes ören yerinin<br />
ışıklandırılması ve Meryem Ana’ya teleferik projesinin gerçekleştirilmesi.<br />
30
• Selçuk yöresinde kolektif turizmi geliştirme yönünde organizasyonlar yapılması ve<br />
bu bağlamda Pamucak art alanına bir golf alanın projelendirilmesi.<br />
• Görece, Şirince gibi turizm potansiyeli arz eden kırsal yerleşmelerde el sanatlarını<br />
teşvik edilmesi ve organizasyonlara gidilmesi.<br />
• <strong>Stratejik</strong> yörenin kıyı kesimi olan Gümüldür-Özdere kıyı bandının tarım<br />
potansiyelini kaybetmeyecek şekilde konut gelişiminin denetlenmesi.<br />
• Kısıkköy’de yer alan ağaç ve metal ve diğer üretim merkezlerinin ön arıtma<br />
sistemlerinin denetiminin sağlanması.<br />
• Tesis edilmesi planlanan Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesinin yer<br />
seçiminin Torbalı’nın güneyinde, Belevi yöresinde yapılması.<br />
• Tarım potansiyeli yüksek toprak yapısına sahip yörede Organize Sanayi Bölgeleri<br />
ve Sanayi Siteleri dışında sanayi yapılarıyla, depolama tesislerinin<br />
gerçekleşmesinin engellenmesi.<br />
• Ayrancılar ve Torbalı arasında gelişen toplu konut alanlarının stokları eritilinceye<br />
kadar bölgede yeni konut yerleşim alanlarına izin verilmemesi.<br />
• Selçuk yöresinde av turizminin geliştirilmesi ve organize edilmesi için tanıtımın<br />
yapılması, avlakların doğal düzeni bozmayacak kesimlerde oluşturulması.<br />
• Tarımsal potansiyel açısından önem kazanan Çitlenbik ağaçlarına uygulanana<br />
Antep Fıstığı aşılamasının teşvik edilmesi.<br />
• Küçük Menderes nehrinden sulama için çekilen suyun kirliliğinin artmasının<br />
önüne geçilmesi için çalışmalara hız verilmesi.<br />
[E2] K.Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi (Bayındır-Tire-Ödemiş-Beydağ-<br />
Kiraz) Birinci Beş Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Tire Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarının hızlandırılması ve<br />
ekonomik sorunların çözülmesi için kredilendirme sistemine gidilmesi.<br />
• Tire Organize Sanayi Bölgesinin tam kapasiteye erişmesinin sağlanması, bu<br />
seviyeye yaklaşılana kadar öz kaynak kullanmayan diğer organize sanayi bölgeleri<br />
yatırımlarının bekletmeye alınması.<br />
• Bozdağ Kayak Merkezinin sağ ve sol pistlerinin yapılması, mevcut tesislerin<br />
onarılarak, ivedilikle kullanıma açılması ve işletilmesi.<br />
• Tire mahalli pazarının korunarak sürekliliğinin sağlanması ve konunun organize<br />
hale getirilerek üreticilerin pazarlama konusunda teşvik edilmesi.<br />
• İnanç turizmi açısından Birgi’nin Tire ile birlikte öneminin geliştirilerek<br />
korunması ve turizm potansiyeline hizmet edecek ortak mekanların geliştirilmesi.<br />
• Özellikle Tire ve çevresiyle özdeşleşmiş keçe, urgan yapımı ve beledi<br />
dokumacılığının özelliklerinin yitirilmeden korunması ve geliştirilmesi.<br />
• K. Menderes Havzası Sulama ve İçme Suyu Projesi kapsamında yer alan Beydağ<br />
Barajının gerekli ödenekleri sağlanarak tamamlanması.<br />
31
• K. Menderes Havzasında yer altı suyu kullanımının denetlenmesi ve seviyenin<br />
kontrol altında tutulması.<br />
• Beydağ çevresinde yer alan antimon ve civa madenlerinin fizibilite çalışmalarının<br />
yapılacak işletmeye alınması için değerlendirilmesi.<br />
• Kiraz başta olmak üzere dış satımlı olan tarım ürünlerinin depolanma ve<br />
pazarlanmasında gerekli organizasyon girişimlerinin iyileştirilmesi.<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi (Çeşme-Karaburun) Birinci Beş<br />
Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Mordoğan Balıkçı barınağının yat limanı olarak kullanılması için gerekli<br />
düzenlemelerin yapılması ve ulaşım bağlantılarının standartlara uygun hale<br />
getirilmesi<br />
• Çeşme ve Alaçatı’da rüzgar enerjisinin kullanımı için rüzgar çiftliklerinin<br />
kurulması ve yaygınlaşmasının özendirilmesi, bürokratik engellerin kaldırılması.<br />
• Mordoğan Eğlenhoca Köyü İçme Suyu Göletinin tamamlanması için gerekli<br />
yatırım ödeneğinin sağlanması.<br />
• Kutlu Aktaş Barajının koruma bantlarının mutlak denetim altına alınması,<br />
ağaçlandırılması, bakı noktalarının rekreatif amaçlı kullanıma açılması.<br />
• Çeşme-Karaburun yöresinde av turizmin geliştirilmesi ve organize edilmesi için<br />
tanıtımın yapılması avlak alanlarının doğa ile bütünleştirilmesi.<br />
• Çeşme’de yer alan havaalanına gerekli standartlara eriştirilmesi ve işletme<br />
sürekliliğinin kazandırılması.<br />
• Çeşme yat limanının gerekli standartlara kavuşturularak işletmeye açılması ve<br />
gümrüklü saha tesisi.<br />
• <strong>İzmir</strong> <strong>Ticaret</strong> <strong>Odası</strong>nın Çeşme’de örgütlediği nergis üretimi sisteminden örnek<br />
alınarak sakız ağacı üretimi projesi oluşturulması.<br />
• Körfez içinde Karaburun yerleşmesine kadar kıyı bandında balık çiftliği tesis<br />
edilmemesi için her türlü önlemin alınması,<br />
• Mordoğan kıyısında yer alan Akdeniz foku doğal yaşam alanının koruma altına<br />
alınması ve Foça’daki yaşam alanlarıyla birlikte değerlendirilmesi.<br />
• Karaburun Çeşme yarımadasında yer alan orman alanlarının yeşil kuşak projesi<br />
altında korunması ve düzenlenmesi<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi (Urla-Seferihisar) Birinci Beş Yıllık<br />
Dönem Öngörüleri<br />
• Seferihisar Karakoç yöresi özel turizm alanında jeotermal kaynaklar<br />
değerlendirilerek turizm yatırımların teşvik edilmesi ve yüksek yatak kapasiteli<br />
otellerin yer alması için çalışmalar yapılması.<br />
• Payamlı-Gümüldür Sulama Projesi kapsamında yer alan Kavakdere Barajının<br />
dönem içinde tamamlanarak devreye sokulması.<br />
32
• Sığacık Yat Limanının tamamlanmasındaki engellerin ortadan kaldırılarak<br />
sonlandırılması ve iç-dış yat turizmine açılması.<br />
• Devam etmekte olan Güzelbahçe-Seferihisar karayolunun ödenek ayrılarak çift<br />
şeritli bölünmüş yol olarak yapımının tamamlanması.<br />
• Mevcut ve öneri mevzi konut yerleşim alanlarının yoğunluk ve yapı düzeni olarak,<br />
doğa koruma ilkelerine uygun olarak ele alınması.<br />
• Urla ilçe merkezinde konut stoğu yığılması nedeniyle bu stok eritilene kadar yeni<br />
toplu konut uygulamalarının özendirilmemesi.<br />
12.3.2 (İkinci 5 Yıllık Dönem) 2008-2012<br />
İkinci dönem olarak ele alınan bu süreçte ilk dönemden gelen ivmelerin sürüklediği<br />
yatırımlar yer aldığı gibi, sürece yeni girenler de yer almaktadır. Devamlılığın esas<br />
olduğu bu dizilemede on yıllık dönem içindeki önem sıralaması yer almamaktadır.<br />
İkinci beş yıl, sistem içinde yer yer daha global yaklaşımlara da sahiptir. İkinci beş<br />
yıla başlamadan önce stratejik olarak aşağıdaki genel değerlerin bir kısmına ilk beş<br />
yılda başlanmış olunabilinmektedir. Devam edenlerin bu beş yıllık süreçte bitirilmesi<br />
ön görülenler de ayrıca belirtilmiştir.<br />
Konuların stratejik alt yöreler itibarıyla değerlendirilmesindense aşağıda belirlenmiş<br />
yatırımların gerçekleşmesi veya tamamlanması ve de başlanılmasının gerekli<br />
olduğunu ortaya çıkmaktadır.<br />
[A] <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• İçme ve kullanma suyu ile taşkın kontrolü sağlayacak Bostanlı Barajının kesin<br />
proje aşamasından uygulamaya geçirilerek tamamlaması.<br />
• Piyale Makarna ve Gıda Mamulleri Fabrikasının, tesisin alanı boşaltmasından<br />
sonra sanayi alanı dışında, özel uzmanlaşma içinde öngörülen uygun<br />
kullanımlara tahsisi.<br />
• Karşıyaka’nın gelişim trendleri dikkate alındığında yöreye yıldız sayısı yüksek otel<br />
yatırımına gerek olmadığı.<br />
• Karşıyaka’ya metro hattının bağlanması ve bu doğrultuda hemzemin geçitlerin<br />
kaldırılması çalışmalarının ve yatırımlarının yapılması.<br />
• Kıyı ulaşımının yeni yapılacak iskelelerle yaygınlaştırılması ve toplu taşınımla<br />
desteklenmesi.<br />
• İZSU arıtma tesisinden çıkacak arıtılmış suyun Gediz Havzasının sulamasında ve<br />
drenajında kullanılmasının yaygınlaştırılması ve sürdürülmesi.<br />
• Kuş Cenneti ve Leuka antik yerleşmesinin birlikte değerlendirilmesi ve kültür<br />
turizmine kazandırılması.<br />
• Pınarbaşı’ndaki mevcut sanayi tesislerinin organize bir statüye kavuşturulması.<br />
• Bornova’da kültürel değer taşıyan metruk ikamet yapılarının onarılarak topluma<br />
(kamu kullanımına) açılması.<br />
33
• Metronun Bornova hattının Otogara bağlanması ve Fahrettin Altay-Üçyol hattının<br />
yapılması.<br />
• Balçova-Narlıdere batı aksındaki seracılığın, narenciye tarımının ve bahçeciliğin<br />
ekonomik değeri göz önünde bulundurularak bu ekonomik faaliyetin yaşamda<br />
kalmasının sağlanması ve bu yönde üreticilerin kurumlaşma yönünde teşvik<br />
edilmesi.<br />
• Çeşme otoyolu ile Narlıdere asfaltı arasında kalan alanın iş ve alışveriş<br />
potansiyeline yönelik çekiminin örgütlenmesi ve tek elden planlanması.<br />
• İnciraltı-Üçkuyular arasındaki rekreatif alanlar dışındaki potansiyelli kesimlerin<br />
planlanarak kullanıma açılmasının sürdürülmesi.<br />
• Balçova Jeotermal enerji kaynaklara bağlı 25.000 konut ısıtmasını amaçlayan<br />
projeye gereken önemin verilmesi.<br />
• Batı aksının <strong>İzmir</strong> konut stoku açısından kullanılmasındaki spekülatif<br />
yaklaşımların ortadan kaldırılması.<br />
• Sarnıç-Gaziemir beldesinde yer alan sanayi alanlarının organize bölge haline<br />
getirilmesi.<br />
• Sarnıç-Gaziemir ve benzeri alanlardaki sağlıksız yapılaşmaların şehirsel yenileme<br />
projeleri yapılarak, projelerin hayata geçirilmesi<br />
• Şirinyer-Buca-Gaziemir aksının hafif raylı sisteme kavuşturulması ve sistemin<br />
Aliağa-Torbalı elektrifikasyon hattıyla bağlantısının sağlanması.<br />
• Dokuz Eylül Üniversitesinin Tınaztepe Yerleşkesinin tamamlanması ve hafif raylı<br />
sistem bağlantısına kavuşturulması.<br />
• Buca-Kaynaklar Göletinin içme ve kullanma suyu temini için proje safhasından<br />
uygulama safhasına geçirilmesi.<br />
• Ege Giyim Sanayicileri Derneği tarafından kurulmuş Adatepe Tekstil Organize<br />
Sanayi Bölgesinin teşviklerle desteklenmesi ve tamamlanma safhasına getirilmesi.<br />
• Bornova-Pınarbaşı yöresinde yer alan sanayi kuruluşlarının organize sanayi<br />
bölgesi statüsüne dönüştürülmesi.<br />
• Buca konut potansiyelinin mevcut imar planı dikkate alındığında doyma<br />
noktasına geldiği göz önüne alınarak yeni konut alanları önerilmemesi.<br />
• Buca’da kentsel alan dışına çıkarılan cezaevi alanının şehirsel aktivite<br />
mekanlarına açılması.<br />
• Alsancak Limanının yolcu ve yalnızca <strong>İzmir</strong>’in yakın hinterlandına hizmet eden<br />
yük limanı konumuna getirilmesinin dönem sonu itibarıyla sağlanması ve<br />
Alsancak Limanının tevsiinin tamamlanması. Aynı zamanda bu dönemde<br />
Çandarlı Limanına yapılacak 1. etap uygulamasının tamamlanarak Alsancak<br />
Limanını uluslar arası nitelikli konteyner ve kuru yük taleplerinin Çandarlı’ya<br />
kaydırılmasının sağlanması.<br />
34
• Halkapınar-<strong>İzmir</strong> ana yolcu garı ve triyaj tesislerinin projelerinin bitirilmesi ve<br />
devreye alınması.<br />
• Alsancak ve Basmane mevcut gar yapılarının Halkapınar ana yolcu garının<br />
hizmete açılmasına paralel olarak restorasyona tabi tutulması ve kültür yapısı<br />
olarak kente kazandırılması.<br />
• Kültürpark alanının güney kesiminde, Mürselpaşa Caddesi boyunca sergileme<br />
yapılarına yönelik projelerin ihtisas fuarları da dikkate alınarak gerçekleştirilmesi.<br />
• Büyükşehir bütünü içinde yer alan konteynır depolama alanlarının ve tır<br />
otoparklarının kaldırılması ve Sasalı yöresine kaydırılması çalışmalarının<br />
yapılması.<br />
• Kamu gelir ve giderleri açısından Büyükşehir bütünü düzeyinde dengesizliklerin<br />
giderilmesi, ortak program ve bütçe girişimleriyle giderilebileceği nedeniyle söz<br />
konusu girişimlerin yapılması.<br />
• Balçova’da mevcut küçük sanayi sitesinin tevsii veya yeni bir site alanı<br />
önerilmesi.<br />
• Sanayi ve toplu konut alanlarında orta vadede Büyükşehir bütünü sınırları içinde<br />
ön arıtma sistemlerinin kurulması ve işletilme sorunlarının çözümlenmesi.<br />
• Köy hizmetleri tarafından kırsal kesim yerleşmelerine yapılmış olan kanalizasyon<br />
sistemlerinin dere yatakları yerine yapılmış ve yapılacak arıtma tesislerine<br />
bağlanması, bakım ve işletme sorunlarının giderilmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong> batı aksında, Narlıdere-Güzelbahçe yerleşmelerini içerecek tarzda,<br />
Mithatpaşa caddesine alternatif bir karayolu güzergahının kullanıma açılması.<br />
[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Dikili jeotermal enerji kaynaklarının tarım amaçlı kullanılma çalışmalarının<br />
başlatılması.<br />
• Kınık Ovası sulama projesi çalışmalarının sürdürülmesi kapsamında Çaltıkoru<br />
Barajının tamamlanması.<br />
• Kınık içme ve kullanma suyu için öngörülen Kapıkaya Barajının inşasına<br />
başlanması.<br />
• Dikili ikincil konut potansiyelinin sahip olduğu yatak kapasitesinin turizm amaçlı<br />
kullanılmasının teşvik edilmesi.<br />
• Dikili iskelesinin kapasite artırımına yönelik yatırımlara başlanması, yolcu-yük<br />
trafiğinin dikkate alınması.<br />
• Kozak yöresindeki taş ocaklarının işletme planlamasının ele alınması, iç ve dış<br />
piyasaya yönelik reorganizasyonunun yapılması.<br />
• Bergama Organize Sanayi Bölgesinin kamulaştırma ve proje çalışmalarının<br />
sürdürülmesi.<br />
35
• Kozak Yaylası Turizm potansiyelinin tanıtımına devam edilerek projede<br />
sürekliliğinin sağlanması ve sağlık/yayla turizmi yönünde geliştirimlerde<br />
bulunulması.<br />
[C] Gediz Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Menemen’in tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük öneme haiz Gediz<br />
Havzası ve Emiralem Pompaj Sulaması projesinin geliştirilmesi.<br />
• Menemen-Emiralem-Manisa karayolu bağlantısının bölünmüş yol olarak çift<br />
şeritli yapımına başlanması.<br />
• Menemen çömlekçiliğinin organize olması ve ihracata yönelmesi için organizasyon<br />
çalışmalarının yapılması ve dönem içinde tamamlanması.<br />
• Aliağa I Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımlarına devam edilmesi ve<br />
tamamlanması.<br />
• Aliağa yöresine, sanayinin gelişmesi paralelinde, Selçuk’ta olduğu gibi stol tipi bir<br />
havaalanı tesisi için yer seçim, proje ve uygulama sürecinin stratejik dönem<br />
sonuna kadar tamamlanması.<br />
• Aliağa’da yer seçmiş bulunan sanayilerin enerji tüketimindeki sorunlarını<br />
karşılamak, ayrıca çevre kirliliğini önlemek için kendi aralarında organize olma<br />
koşullarının gerçekleştirilmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong>’in kuzey aksında Çiğli Menemen uzantısında, demiryolu ve karayolu<br />
arasında kalan arazide yer alan sanayi, show-room ve diğer ticari kuruluşların ve<br />
gelecekteki isteklerin planlı ve organize bir şekilde gelişmesini sağlayacak<br />
önlemlerin alınması.<br />
[D] Gediz–Nif Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesine ve ovaya, sulama ve sanayi suyu sağlama<br />
açısından gerekli olan Yiğitler Barajının tamamlanması.<br />
• Alt yöredeki mevzii konut yerleşim alanı uygulamalarının yoğunluğuna ve yapı<br />
düzenine özen gösterilmesi ve bu amaçla çevre düzeni planlarının geliştirilmesi.<br />
[E1] K.Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• <strong>İzmir</strong>’e içme suyu temin etmek üzere Efem Çukuru mevkiinde planlanmış Çamlı<br />
barajının yapımının tamamlanması.<br />
• Selçuk-Pamucak yöresinde planlanan golf alanının çevre değerleriyle birlikte<br />
hayata geçirilmesi.<br />
• Nazilli üzerinden <strong>İzmir</strong> istikametine gelen doğalgaz boru hattının Torbalı<br />
sanayilerine ve organize bölgelerine hizmet verecek şekilde programlanması.<br />
• <strong>İzmir</strong>-Gaziemir-Torbalı demiryolu güzergahının hızlandırılması ve yaşama<br />
geçirilmesi.<br />
• Tesis edilmesi planlanan Merkez Mermer Organize Sanayi Bölgesinin planlama<br />
safhasına geçilmesi.<br />
36
• Sulama amaçlı Menderes Yeniköy Göletinin tamamlanması için çalışmaların<br />
sürdürülmesi.<br />
• Selçuk Efes arkeoloji müzesinin bulunduğu yörenin zengin arkeolojik envanteri<br />
de göz önünde bulundurularak genişletilmesi veya yeni kapsamlı bir müze<br />
binasının yapılması.<br />
[E2] K. Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem<br />
Öngörüleri<br />
• Bayındır yöresinde çiçek ve süs bitkisi yetiştiriciliğinin teşvik edilmesi ve<br />
kurulması planlanan Gıda Organize Sanayi Bölgesinin bu konuyu da kapsaması.<br />
• Bayındır’daki jeotermal enerjinin Organize Sanayi Bölgesi ve sera ısıtmasında<br />
kullanılması.<br />
• Bozdağ kayak merkezinin işletilmeye açılmasından sonra kapasiteye hizmet<br />
edecek yeterlilikte bir konaklama tesisi yapılması.<br />
• K. Menderes sulama ve içme suyu projesi kapsamında Ödemiş-Aktaş Barajının<br />
tamamlanması.<br />
• K. Menderes Sulama projesinin Kiraz kesiminin devreye alınması ve Köy<br />
Hizmetlerinin projeleriyle entegre edilmesi.<br />
• Tarım sektöründeki küçük işletmecilerin tarımsal üretim açısından tohumdan<br />
pazara kadar geçen süreçte karşılaştıkları sorunlarının giderilmesi, eğitim dahil<br />
her konuda hizmet eksikliklerinin giderilmesi ve bilinçlendirilmesi için ilgili kamu<br />
kurum ve kuruluşları yardımıyla yerel organizasyonların kurulması.<br />
• Demiryolları için hazırlanacak ana planda Ödemiş ve Tire sapaklarının yöresel bir<br />
demiryolu sisteminin parçası durumuna getirilmesi ve elektrifikasyon için<br />
çalışmaların yapılması.<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Rüzgar enerjisinin kullanımı için gereken tesislerin kurulması ve<br />
yaygınlaşmasının özendirilmesi, teşvik edilmesi.<br />
• Alaçatı koyunun sörf merkezi olarak uluslar arası standartlara uygun tesislerle<br />
donatılması<br />
• Çeşme’de Ro-Ro limanına bağlı olarak hizmetler sektörünün ulaştırma kesiminde<br />
ağırlık kazanması sağlanmalı (nakliye şirketleri, turizm ve seyahat şirketleri,<br />
gümrükçülük vb.).<br />
• Daha önce işletilmekte olan Karaburun cıva madeni potansiyelinin tekrar<br />
incelenerek verimlilik çalışmalarının yapılması. Aynı şekilde perlit ve seramik<br />
konusunda da çalışılması.<br />
• Alaçatı Yat Yanaşma Yerinin, Yalıköy projesi ile birlikte değerlendirmeye alınması.<br />
37
[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi İkinci 5 Yıllık Dönem Öngörüleri<br />
• Karaburun-Mordoğan-Balıklıova-Urla ve diğer kıyı yerleşmelerinin kendi<br />
aralarında ve <strong>İzmir</strong>’le deniz yolu ile bağlantısının planlanması.<br />
• Cumalı ve Karakoç jeotermal kaynakların <strong>İzmir</strong>-Balçova kaynakları ile<br />
bağlantısının projelendirilmesi ve sistemin entegre hale getirilmesi.<br />
• Seferihisar yöresi jeotermal kaynakların Seferihisar şehir ısıtmasında kullanılma<br />
projesinin hayata geçirilmesi.<br />
• Mevcut ikincil konut potansiyelinin iç ve dış turizmin yatak kapasitesi olarak<br />
kullanılmasının özendirilmesi.<br />
• <strong>İzmir</strong> Yüksek Teknoloji Enstitüsü bünyesinde planlanması düşünülen teknoloji<br />
geliştirme bölgesinin (teknopark) yer tahsisinin sonuçlandırılması ve planlanması.<br />
12.4 Strateji Plan Dönemi Sonrası İçin Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />
Kestirimler<br />
<strong>Stratejik</strong> plan alanı içinde yer alması planlanmış yatırım kararlarının planlama<br />
stratejisi içinde ilk on yıl içinde gerçekleşmesi gerekli olanların gruplaşmasına ek<br />
olarak zaman dilimi içine sığmayan ancak sistemsel olarak bütünlük sağlayacak<br />
yatırımlar da bulunmaktadır. İlkesel olarak sistemde sıralamaya gidilmesi bu<br />
yatırımların verimliliği yanında yapılabilirliği için kaynak aktarımında da bir süreç<br />
ortaya koymaktadır. Kaynaklar kısıtlı olmasa da, sistematik kullanımın ortaya<br />
çıkardığı ekonomik değerlerin yansımasından elde dilecek kar maksimizasyonu bu<br />
şekilde sağlanacaktır. Kaldı ki kaynakların kısıtlı olması yürütülen yatırım<br />
projelerinde bu tür sistematik yayılma politikalarını programlanmasını<br />
kaçınılmaz kılmaktadır.<br />
Uzun vadeli olarak ele alınan bu yaklaşımlarda esneklik taşıyabilen kararların<br />
verilmemesine özen gösterilmiştir. Zira zaman ve yatırımların zincirleme etkileri<br />
sonunda sapmaların olağan görülmesi sistemde kaymalar yarabilecektir. Bu<br />
bağlamdan olmak üzere <strong>İzmir</strong> Büyükşehir Bütünü içinde stratejik yatırım<br />
önceliklerine yer verilmemiştir. Bu aşamada kararların <strong>Stratejik</strong> Plan dönemi içinde<br />
ilk aşamada yapılması gerekli olan Nazım İmar <strong>Planı</strong>nda konuların ele alınması<br />
gerekliliği önemli ve de etkin bir rol oynamıştır.<br />
[B] Bakırçay Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />
• Dikili jeotermal kaynaklarının şehirsel ölçekte kullanılmasının tamamlanması ve<br />
tarımsal kullanımda yaygınlaştırılması<br />
• Bademli yöresi jeotermal kaynakların termalizmde kullanılması ve yörenin turizm<br />
potansiyelinin dışa açılması.<br />
• Bakırçay Havzası Sulamasıyla entegre olacak Bergama Yukarı Kırıklar Göleti ve<br />
sulamasının tamamlanması.<br />
38
• Kozak yaylasının sahip olduğu potansiyellerin yayla turizmi açısından<br />
değerlendirmeye alınmasının gerçekleşmesi.<br />
• Aliağa-Bergama hattı üzerinden bağlantı sağlayacak demiryolunun Dikili iskeleye<br />
eriştirilmesi çalışmalarının yapılması.<br />
• Bergama Organize Sanayi Bölgesinin, Kınık Organize Sanayi Bölgesinin doluluk<br />
oranının artmasını takiben faaliyete geçirilmesi.<br />
• Menemen’in tarımsal potansiyelinin gelişmesinde büyük öneme sahip Gediz<br />
Havzası ve Emiralem Pompaj Sulaması Projesinin tamamlanması.<br />
• Bergama-Kınık-Soma-Akhisar karayolu bağlantısının bölünmüş yol olarak çift<br />
şeritli geliştirilmesi (Çandarlı limanına yönelik uygulama süreçlerine paralellik<br />
göstermelidir)<br />
[C] Gediz Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />
• Aliağa yöresine Çandarlı Limanı gelişimi paralelinde 3. bir serbest bölgenin<br />
oluşturulması.<br />
• Aliağa-Bergama-Kınık-Soma demiryolu hattının yapılması (Çandarlı Limanına<br />
yönelik uygulama süreçlerine paralellik göstermeli).<br />
• Aliağa II ve Aliağa Kimya Organize Sanayi Bölgelerinin kamulaştırma ve proje<br />
çalışmalarına başlanması.<br />
• Aliağa’nın şehirsel ölçekte jeotermal enerjiden ve rüzgar enerjisinden<br />
yararlanılması.<br />
• Aliağa yöresinde Gemi Söküm ve Çandarlı Limanı ile bağlantılı olarak tersane<br />
tesis edilmesi çalışmalarında bulunulması.<br />
• Menemen ovasının sulamasına yönelik Aşağı Gediz Göktepe projesi ve barajının<br />
yaşama geçirilmesi<br />
• Menemen’e içme ve kullanma suyu sağlayacak Değirmendere barajının işletmeye<br />
alınması<br />
• Bölgesel demiryolu ağının geliştirilmesi çalışmaları kapsamında uzun vadede<br />
Menemen’den İDESBAŞ’a demiryolu bağlantısının sağlanması.<br />
• Seyrek ve Maltepe yerleşmelerinin kıyı kesimindeki Gediz deltasının turizm<br />
potansiyeli açısından değerlendirilmesi<br />
• Foça yerleşmesinin mevcut potansiyeli değerlendirilerek gümrüklü sahası olan bir<br />
yat limanı tesis edilmesi.<br />
[D] Gediz-Nif Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve Kestirimler<br />
• <strong>Stratejik</strong> alt yöreler yeşil kuşaklarından biri üzerinde yer alan Nif dağının Milli<br />
Park olarak ilan edilmesi ve yayla turizmine açılması.<br />
• Kemalpaşa-Torbalı karayolu bağlantısının standardının yükseltilmesi ve iki<br />
yerleşmenin art bölge bağlantısının kuvvetlendirilmesi.<br />
39
• <strong>İzmir</strong>-Ankara otoyolunun il hudutları içindeki geçiş güzergahının kesinleştirilerek<br />
uygulanmasının sağlanması.<br />
• Yine aynı aksta <strong>İzmir</strong>-Ankara ekspres demiryolu güzergahının da projesinin<br />
kesinleştirilip uygulanmasının sağlanması.<br />
• Ölçek ekonomileri açısından Aliağa’ya sanayi alanlarını destekleyici bir kentsel<br />
çalışma alanı tesis edilmesi.<br />
[E1] Küçük Menderes Kıyı Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />
Kestirimler<br />
• Kabacakırı mevkiinde kurulması düşünülen Torbalı I Organize Sanayi Bölgesinin<br />
Pancar ve Tekeli bölgeleri doygunluğa eriştikten sonra planlama safhasına<br />
alınması.<br />
• Menderes yöresi Yeniköy yerleşmesini kapsayan Yeniköy gölet ve sulamanın<br />
gerçekleştirilmesi.<br />
[E2] Küçük Menderes Kara Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />
Kestirimler<br />
• Ödemiş ve Kiraz Organize Sanayi Bölgelerinin, Tire ve Bayındır Organize Sanayi<br />
Bölgelerinin kapasitelerinin doyma noktasına gelmesinden sonra uygulamaya<br />
konulması.<br />
• Küçük Menderes Havzası sulama ve içme suyu projesi kapsamında Bayındır,<br />
Burgaz, Ödemiş, Bademli Barajlarının tamamlanması.<br />
[F1] Yarımada Çeşme Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />
Kestirimler<br />
• Karaburun yöresinde Karareis ve çevresinde yer alan yerleşmelere içme suyu<br />
sağlayacak Karareis Barajı projesinin değerlendirilmeye alınması.<br />
• Çeşme jeotermal kaynaklarının şehirsel ısıtmada kullanılması için yapılmış<br />
projenin güncelleştirilerek hayata geçirilmesi.<br />
• Çeşme’nin yat limanları kapasitelerinin doyma noktasına yaklaşmasıyla, Dalyan<br />
ve Şifne yat limanlarının geliştirilmesi ve değerlendirmeye alınması.<br />
[F2] Yarımada Urla Kesimi Strateji Alt Yöresi Uzun Vadeli Amaçlar ve<br />
Kestirimler<br />
• <strong>İzmir</strong> Orta Körfezle, Kuşadası Körfezi arasında kanal açılarak irtibat<br />
kurulabilmesinin ön proje ve yapılabilirlik araştırmalarının ele alınması (ulaşım<br />
ve körfez temizliğinin sürekliliği açısından önemli bir proje olacağı<br />
düşünülmüştür).<br />
• Midilli-Sakız ve Sisam adaları ile sınır ticaretinin kurulması ve ulaşım ilişkilerinin<br />
arttırılması yönünde girişimler yapılması ve sonuç alınmasında girişimlerde<br />
bulunulması.<br />
• Seferihisar kıyı kesimi su temini projesinde yer alan Gelinalanı Barajının<br />
tamamlanması.<br />
40
13. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ<br />
Bu çalışma ile, 2012 yılı hedef alınarak <strong>İzmir</strong> İli sınırları içinde, ekonomik ve sosyal<br />
yapıya ilişkin kestirim ve öngörülere uygun bir mekan oluşumuna ve yönetimsel<br />
yapıya erişilmesi için gerekli olan temel ortak toplumsal ilkelerin elde edilmesine<br />
yardımcı olunması amaçlanmıştır.<br />
Böyle bir işlev genel anlamda planlama kurumuna aittir. Ancak Türkiye’de son 50<br />
yılda ortaya çıkan gelişmeler, planlamanın işlevinde böyle bir düzeye henüz<br />
gelinmediğini göstermektedir. <strong>İzmir</strong> İli özelinde ele alınmış bu çalışmanın böylesine<br />
bir kurumsal eksikliğin yerini alacağı düşünülemez. Ancak bunun giderilmesi<br />
yönünde bir çaba olarak düşünülebilir.<br />
Yerleşmelerin ilk önce bulunduğu ülke içinde daha sonra da küresel olarak kendi<br />
kategorilerinde bir yarışma içine girdikleri bilinmektedir. <strong>İzmir</strong>’in potansiyel bir<br />
metropoliten merkez olduğu kabul edilmeli ve bu yönde bir yarışma içinde kalması<br />
gerektiği düşünülmelidir. Hinterlandının ve etkileşim alanının yönlendirmesiyle üst<br />
düzey karar ve hizmet odakları durumuna getirilecek metropoliten yerleşme<br />
merkezleri için, aranacak temel kimlik, metropoliten bölgenin iç ve dış<br />
dinamiklerine uygun en gelişmiş bilgi-karar işlevlerini bünyesinde<br />
barındırmaktır..<br />
Makro bir dizi ölçütlere bakıldığında <strong>İzmir</strong>’in bugün için diğer büyük yerleşme<br />
merkezleriyle ve nitelikli hizmet ve üretim odaklarıyla sürdürdüğü yarışmada geri<br />
kalmakta olduğu görülmektedir. Bunun çözümü için <strong>İzmir</strong>’in tarihi kimliği içinde de<br />
izlendiği gibi, hinterlandı ile barışık duruma getirilmesi ve çağın gerekleri<br />
doğrultusunda etki alanı ile ekonomik, sosyal ve fiziki olarak bütünleşmesini<br />
sağlayacak hızlandırmış bir metropolitenleşme süreci içine alınması<br />
gerekmektedir.<br />
<strong>İzmir</strong> İli ve Büyükşehir Bütünü olarak tanımlanan merkez yerleşmesi, Türkiye’nin<br />
kendine özgü koşulları içinde oluşmakta olan bir metropoliten etkileşim alanı<br />
içinde konumlanmaktadır. Ancak bu gelişmenin sağlıklı bir organizasyon<br />
çerçevesinde meydana geldiği söylenemez. Ne var ki sağlıksız da olsa Batı<br />
Anadolu’daki bu metropoliten büyüme süreci başlamış bulunmaktadır. Uluslar arası<br />
coğrafyaya bakıldığında da bu durum izlenebilmektedir.<br />
1
<strong>İzmir</strong> ili bu coğrafyanın önemli bir unsurudur. İl düzeyinde yöresel gelişmenin<br />
sağlıklı olarak yörüngesine oturtulması ve giderek metropoliten planlamanın<br />
koşullarının yerine getirilebilmesi için;<br />
a) Yöresel mevcut bilgi – veri olanaklarının değerlendirilmesi,<br />
b) Temel çarpan etkileri nedeniyle makro projelerle ilgili mevcut kamu<br />
yatırımlarının gözden geçirilmesi,<br />
c) İl düzeyinde ekonomik kalkınma hedeflerinin belirlenmesi,<br />
d) Mekan organizasyonu ilkelerinin tanımlanması,<br />
e) Yöredeki doğal – kültürel koruma sınırlayıcılarının parametrik<br />
niteliklerinin belirlenmesi,<br />
f) Bütünleşik bir strateji planı ve buna ilişkin sentez ve gelişme<br />
şemalarının oluşturulması,<br />
g) Bu girişimlerin bir kurumsal sürekliliğe kavuşturulması için bir<br />
sistem önerilmesi getirilmesi,<br />
h) Tüm ilgili birimlerin ve karar merkezlerinin strateji planının<br />
öngörüleri doğrultusunda uygulamalar yapması için önlemler<br />
geliştirilmesi,<br />
gerekmektedir.<br />
Strateji planının hazırlanmasında, yukarıda sıralanan başlıklar altındaki işlerin ele<br />
alınması ve sonuçlandırılmasına çalışılmıştır.<br />
Bu süreçte, genel olarak <strong>İzmir</strong>’de var olan ekonomik ve mekansal mevcut<br />
yaklaşımlarda;<br />
• Bir stratejik planlama çalışması için gerekli olan yöresel bilgi-veri<br />
envanterinin oluşturulmasında, kullanılabilirlik ve girdi oluşturma<br />
özelliklerinin yeterince sağlanamamış olduğu,<br />
• Yetki ve sorumluluk dağılımında merkezden ilçelere doğru gelişmesi gereken<br />
kademelenmede, bilgi yoğun – emek yoğun işlev ilişkilerinin kurulamadığı,<br />
• Yönetim, uygulama ve denetime bütünlük ve süreklilik kazandırılmadığı,<br />
• <strong>İzmir</strong>’in metropoliten bir etkileşim alanı olduğu ve bulunla birlikte bütünleşik<br />
bir yaklaşımın gerekli olduğu ilişkin bilincin oluşturulmadığı,<br />
• Çarpan etkisi yüksek olan makro ölçekli kamu yatırımlarının belirlenmesi,<br />
dağılımı ve zamanlamasının da, iç ve dış tutarlılığa yeterli özenin<br />
gösterilmemekte olduğu,<br />
• Temel uygulama kararlarında ilgili kurum ve tarafların yeterli katkılarının<br />
sağlanamamakta olduğu,<br />
2
• <strong>İzmir</strong>’in kendi kategorisinde diğer ulusal ve uluslar arası yerleşme<br />
merkezleriyle girmesi gerektiği yarışmaya hazırlıklı duruma getirilmediği,<br />
• Mekanın doğru kullanımından oluşacak iç ve dış ekonomilerin bilincine henüz<br />
yörede erişilmediği,<br />
çeşitli göstergeleriyle belirlenmiş bulunmaktadır.<br />
Mevcut yaklaşımlardaki söz konusu eksikliklerin giderilmesi, orta ve uzun vadeli<br />
çözüm arayışlarının temeli olacaktır. Strateji planı ile getirilen kestirim ve<br />
öngörüler, böyle bir arayışın ürünleridir. Bu amaçla dönem sonu hedef alınarak<br />
yöredeki yerleşmeler ve çalışmada tanımlanan strateji alt yöreleri için;<br />
• Makro üretim, ticaret ve hizmet odakları için öngörüler,<br />
• Sektörel uzmanlaşma biçimleri ve makro proje odaklarına ilişkin<br />
öngörüler, [Bütünleşik Mekansal Strateji Şeması A ]<br />
• Ulaşım koridorları, ulaşım makro altyapı odakları ve mutlak<br />
korunacak özel koşullu alanlar ile ilgili öngörüler, [Bütünleşik Mekansal<br />
Strateji Şeması B ]<br />
geliştirilmiştir.<br />
Strateji planının başarılı olabilmesi ise;<br />
• Uzun vade için yönlendirici olacak önemli kamu projeleriyle ilgili kararlarda<br />
tutarsızlıkların düzeltilerek bu projelerin kesinleştirilmesi,<br />
• Kuzey Ege Limanının kesinleştirilerek aşamalı olarak Çandarlı’da<br />
uygulamaya konulması,<br />
• Ulusal ve uluslararası metropoliten ilişkilerin gereği olan, başta<br />
demiryolu ulaşımı olmak üzere tüm yatırımların hızlandırılması, zamanında<br />
tamamlanması,<br />
• Metropoliten aktivite merkezi, alt merkezler, serbest bölgeler, organize<br />
sanayi bölgeleri, EXPO, teknoloji geliştirme bölgesi gibi strateji planı ile<br />
öngörülen tüm makro ölçekli üretim-ticaret-hizmet odaklarının projelerinin<br />
tamamlanması,<br />
• Bütün bunların kesin yer ve konumlarıyla büyüklüklerinin<br />
hesaplanabilmesi ve mekansal yönlendirmelerin gerçekleştirilebilmesi için<br />
önce 1/25000 ölçekli çevre düzeni ve havza planlarının ele alınarak<br />
tamamlanması, sonrasında bunlara göre uygulama imar planlarının<br />
yenilenmesi,<br />
ile mümkün olabilecektir.<br />
Bu tür çalışmaların uluslar arası boyutları olduğu da bilinmektedir. Avrupa Birliği<br />
ile bütünleşme girişimleri; toplumsal, ekonomik ve siyasi yaşamın gündeminde son<br />
3
yıllarda giderek artan bir önem kazanmıştır. Türkiye, Avrupa ile coğrafi bir<br />
bütünleşme süreci içinde doğal olarak yer almaktadır. Önemli olan, coğrafyanın<br />
sağladığı söz konusu durumdan da yararlanarak, istenen bütünleşmenin diğer<br />
boyutlarını tamamlamaktır. Bu çalışmada geliştirilen mekansal-ekonomik analiz ve<br />
öngörülerin bu sürecin resmileştirilmemiş kriterleri olduğu düşünülmelidir. Bu<br />
tür öğreti ve uygulamalar, Avrupa ve Birleşik Amerika’nın teknik ilke ve<br />
standartları içinde yer almaktadır.<br />
Böylece stratejik plan çalışmalarının sürdürülmesi ve öngörülerinin<br />
uygulamalara yansıtılmasının iki temel yararlı sonucu olacaktır. Her şeyden<br />
önce bu girişimlerin, Türkiye’nin kendi dinamikleri ve gereksinimlerinin bir<br />
önkoşulu olarak sürdürülmesi, zaman içinde tüm sorunların çözümünü ve en aza<br />
indirilmesini sağlayacaktır. Bu sonucun elde edilmesinin, yalnızca AB<br />
bütünleşmesinin bir gereği olduğu söylenemez. Ancak ayrıca, gerçekten AB<br />
bütünleşmesi bir ulusal amaçsa, bu tür girişimler bütünleşme sürecinin<br />
hızlandırılmasına ivme kazandıracaktır. Bilindiği gibi bugün AB’nin gündeminde de<br />
mekansal-fiziki yaklaşımlar ile alt bölge planlama çalışmaları giderek ağırlık<br />
kazanmaktadır. Bu konudaki birikimleri izlemek mümkündür. Mekansal-ekonomik<br />
yaklaşımların araçsal yönünden de bu amaçla yararlanılmalıdır.<br />
<strong>İzmir</strong> Büyüksehir için hizmet ve ticaret ağırlıklı görevin stratejik planlama alanının<br />
gelecek yıllar itibarıyla kalkınma senaryosunun tek merkezli ve az kutuplu<br />
olamayacağını göstermektedir. <strong>İzmir</strong> çok merkezli vektörel bir yapıda<br />
gelişmelidir. Çalışma kapsamında potansiyeller ve sorunların değerlendirilmesi bu<br />
durum açık ve net olarak ortaya koymaktadır. Bu şekilde <strong>İzmir</strong> Büyükşehri ve<br />
hinterlandı dengeli gelişime sahip olabilecektir..<br />
Sonuç olarak yürütülen bu çalışmanın, gerek <strong>İzmir</strong> ile ilgili 2003 – 2012<br />
dönemi için yürütmesi gereken genel planlama stratejisinin ana hatlarında<br />
yol gösterici olabileceği, gerekse de yine <strong>İzmir</strong> için uzun vadede daha işlevseluygulamalı<br />
planlama yaklaşımlarının geliştirilmesinde kullanılabilecek bir<br />
model olarak yararlanılabileceği düşünülmelidir.<br />
4