Ãrgünöz Fikir Sistemi (Ãzden Fikri) - Ä°YGDER Ä°nsan YüceliÄini ...
Ãrgünöz Fikir Sistemi (Ãzden Fikri) - Ä°YGDER Ä°nsan YüceliÄini ...
Ãrgünöz Fikir Sistemi (Ãzden Fikri) - Ä°YGDER Ä°nsan YüceliÄini ...
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
Örgünöz <strong>Fikir</strong> <strong>Sistemi</strong> (Özden <strong>Fikri</strong>)nin İlkelerini<br />
Hayatında Uygulayıp Müspet Netice Alan<br />
Arkadaşlarımızın, İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme<br />
Derneği’nin Web Sitesi “Değişen Hayatlar”<br />
Bölümünde Yayınlanan Yazıları…<br />
2013<br />
İnsan Yeceliğini Gerçekleştirme Derneği<br />
Kişilik Gelişim Yayınıdır<br />
www.iygder.com
GİRİŞ<br />
Yüzlerce İnsanın Hayat Değişimine Vesile Olan Örgünöz <strong>Fikir</strong><br />
<strong>Sistemi</strong> Neyi Hedefler?<br />
Örgünöz’ün tek amacı, insanları kendi gerçekliğine ulaştırmaktır.<br />
Gölge, eşya, bitki, hayvan sıfatlarından kurtarıp, tek bir sıfatta yaşayan,<br />
haysiyeti, şahsiyeti ve şerefi adına ömür süren insanlar yetiştirir.<br />
İnsan yapısını tam anlamıyla inceleyen sistem bizi; kafası, kalbi,<br />
gönlü, duygu ve duyum alemi, hareketleri, sözleri bir birine bütün,<br />
içiyle, dışıyla bir, dosdoğru insan olmaya götürür. İmkansızlık ve ümitsizlik<br />
tanımayan fikrin ilkeleriyle değişmez diye kabullendiğimiz pek<br />
çok huy ve alışkanlıklarımız değişime uğramıştır. <strong>Fikir</strong> bizi; kendimizle<br />
tanışmaya, barışmaya, yeteneklerimizi açığa çıkarıp, dirençli, güçlü,<br />
içten yeterli, tuttuğunu koparan, uyanık, ayık, yalnızca özünden Yaşatana<br />
dayanan, gerçek bir yaşayışa götürür.<br />
İşte bu eserimizde; kendi hayatlarında fikrin ilkelerini uygulayarak<br />
müspet netice almış, özlediği, hayranlık duyduğu pek çok insanlık vasfına<br />
kavuşmuş, şanslı insanların uygulamalarını bulacaksınız.<br />
ONLAR DEĞİŞTİLER İSTERSENİZ SİZDE<br />
DEĞİŞEBİLİRSİNİZ…
Değişen Hayatlar<br />
ÖRGÜNÖZ FİKİR SİSTEMİ İLE TANIŞTIKTAN<br />
SONRA Kİ DEĞİŞEN HAYATIMIZ<br />
• İnsanın kişilik yapısı ve öz yapısı hakkında hiçbir bilgimiz yok idi.<br />
İnsanın ayrıca aklının ve kalbinin besinleri olduğunu burada duyduk.<br />
İnsan iç dünyası olan kafa yapısı, kişilik yapısı ve öz yapısı ile ilgili tüm<br />
bilgi ve bilinçleri burada talim ediyoruz.<br />
• Sözlerimizin değerini daha çok anladık.<br />
• Sorumluluk almayı, üzerimize aldığımız işleri zamanında yapmayı,<br />
ciddiyetle sonuçlandırmayı, içine sinesi iş yapmanın önemini burada<br />
duyduk. Ve elimizdeki işlerde daha titiz davranır olduk.<br />
• Fikre girdiğimden bu yana dernek çalışmalarımız ile ilgili fonları<br />
büyük bir ciddiyetle hiç aksatmadan devam ettirdim.<br />
• Sıkıntıların kaynağının yamalıklı aklımız olduğunu gördük. Aklımızı<br />
sağlıklı sıhatli hale getirmenin şart olduğunu anladık.<br />
• Hayatını güven üzerine kurmak derdinde olan ahbaplarımız oldu.<br />
Arkadaşlarımızın düğününde, ölümünde, hastalığında her gerekliyi en<br />
iyi şekilde yapan arkadaş ve ahbaplarımızı bu ortamda bulduk. Bizde<br />
ahbaplık gereklerinin önemini burada duyduk. Kızım Gülden ameliyat<br />
olacaktı. Hasan Annakkaya kardeşim yanımızdan ayrılmadı. Kız<br />
kardeşim Şeyma ya kan lazım oldu.<br />
Emrah, Ekrem, Emre, Ziya, Samet kardeşlerim bizi yalnız bırakmadı.<br />
Şaynur Hanım rahatsızlandı Ankara ya gitmemiz gerekti. Kudret<br />
ve Özden Kardeşim bizim ile birlikte gelip destek oldular. Babamlar<br />
Elmadağ civarında kaza yapmıştı, yine Vedat ağabeyim o gün yanımda<br />
idi. Dedem vefat etti.<br />
Ümit kardeşim kendi yakını gibi yanımızdan ayrılmadı, bizim ile<br />
Saraya kadar geldi, gereklilerin yapılmasında büyük yardımcı oldu.<br />
Yine benim kendi düğün işlerimde tüm arkadaşlar seferber olup beni<br />
onurlandırdılar, tüm gerekliler en ince detayına kadar yapıldı.<br />
3
Değişen Hayatlar<br />
Gülden’in Epilepsi rahatsızlığı ile ilgili olarak Yusuf Önder ağabeyimiz<br />
kendi araştırmaları ile bize Prof. Dr. ları buldu. Büyük faydalar<br />
sağladık.<br />
Yerköy yolunda Hyundai arabamız arızalandı. Yıldız Bey ile birlikte<br />
arabayı Ankara’ya servise çektik, o sırada Tuncer hocamız bizimle<br />
unutamayacağımız bir şekilde ilgilendi. Yine Ankara da Gülden’i okula<br />
götürürken kaza yapmıştım. Ahmet Annakkaya başkanımız çok kısa<br />
bir sürede bize ulaşıp destek oldu. Babam Ahmet Annakkaya beyi bu<br />
yakınlığından dolayı her zaman anlatır.<br />
Yine benim göz ameliyatımda da Ahmet Başkan çok destek oldu.<br />
Mert kardeşim geldi yardımcı oldu. Herhangi bir zor durumumuzda<br />
acil biri Ankara’ya götürülecektir, birinin hastane işi vardır. Bende de<br />
para yok, hemen Lütfiye abla yetişir, çaktırmadan beni kenara çekip<br />
para verir, kimsenin ruhu duymaz….<br />
Yani daha yoklasak bir çok bu tür fedakârlık ve feragat örnekleri<br />
çıkar. Bizim arkadaşlar fırsat kolluyor, zor zamanında hemen hazır kıta<br />
belirirler… İşte ben böyle ahbap zengini oldum bu gerçekçi insan<br />
sayesinde…<br />
• Yıllardır toplantılarımız devam eder ve aileler birbirlerinin hep<br />
yanındadır. Çocuklarımız diğer ailelerden ve ortamımızdan çok büyük<br />
örneklikler aldılar. Saadetin bir ödevi olur. Uysal Beyin kızları<br />
Fatma ve Cemile bir taraftan, Deniz Tonga Bey diğer taraftan yardımcı<br />
olmak için seferber olurlar. Ünal Hocam Gülden ile uzun bir müddet<br />
dernekte ders çalıştılar.<br />
Onun bu fedakârlığını unutamayız. Fedakarlıkların en incelerini<br />
burada gördük.Çocuklarımız, ailemiz, iyiyi güzeli ve insanca yaşama<br />
kurallarını bu çalışmalar sonucunda öğreniyorlar.<br />
• Düzen- intizam ve organizasyon işlerini de burada öğrendik.<br />
• Küs olduğumuz hiç kimse yok. Ailemizde bile küslük kavramını<br />
kaldırdık. Bizim ailede küslük olmaz diye çocuklara da bu bilinci vermeye<br />
çalışıyoruz.<br />
4
Değişen Hayatlar<br />
• Malayaniden, insana dünya Ahret yararlı olmayan gereksiz konuşma<br />
ve bilgilerden de kurtulduk.<br />
• Hurafeler, batıl inançlar, gereksiz korku ve kabullerden, tabi olarak<br />
kurtulduk.<br />
• Toplumda kendimizi ifade etmeyi, kendimize öz güveni burada<br />
bulduk.<br />
• Hizmet etmeyi öğrendik. Hizmet etmenin önemini daha çok duyuyoruz.<br />
• Dini vecibeler olan namaz kılmak, Kuran öğrenmek, orucu daha<br />
dikkatli tutmak, zamanında zekât ve fitreleri vermek, abdestli gezmek<br />
gibi hususları burada öğrendik ve burada devam ediyoruz…<br />
• Başkalarının görüşlerine de yer veriyoruz. Dinleme konusunda<br />
da büyük yol kat ettiğimi hissediyorum.<br />
• Münakaşa yapmıyorum.<br />
• İnsanlık meziyetlerine yönelten bir arkadaş grubuna sahibim.<br />
• Şahsiyetini gerçekleştirmek derdinde olan arkadaşlar insanı her<br />
an diri tutuyor….<br />
• Allah için meziyet için birbirlerimizi seviyoruz.<br />
• İnsanların makamları, mevkileri, mezhepleri, etnik kimlikleri,<br />
zengin veya fakir olmaları gibi etiketlerine bakmamayı burada öğrendik.<br />
İnsanların, insanlık değerlerine verdiği değer kadar önemlerinin<br />
olduğunu burada duyduk….<br />
• Sade ve salim bir yaşayışın değerini burada gördük.<br />
• Haftalık sohbetlerde ve küme toplantılarında şeref, haysiyet, şahsiyet<br />
gibi gerçek değerlerin reklâmı, özentisi ve teşviki burada veriliyor.<br />
• Zahiri çevremizde ve iş ortamındaki tüm insanlar bize güvenir.<br />
Bu güvenilirlik te tabii ki böyle bir gerçek insana muhataplıktan gelmektedir.<br />
• Akli yaşayışlardan, kalbi yaşayışlara geçmemiz gereğini, daha duyarlı,<br />
daha hisli daha yürekten duyarak yaşamanın haberini ve önemini<br />
burada duyuyoruz.<br />
5
Değişen Hayatlar<br />
• Ciddiyetimiz burada terbiye ediliyor.<br />
• Hayatımızın anlamı burada geldi.<br />
• Fedakârlık ve Feragat duygularımızı burada tanıdık.<br />
• İnce, hassas, zarif davranışları ve örneklikleri burada gördük.<br />
• Zihnimiz burada temizleniyor. Kalbilimiz burada ferahlıyor. İnsanlık<br />
tohumları burada ekiliyor.<br />
Son olarak derim ki Rabbim Takdirimizi ve şükrümüzü artırsın…<br />
Tuğşat Şahingöz<br />
İygder Başkanı<br />
6
Değişen Hayatlar<br />
HAYATIMIZ BİR ANLAM KAZANIYOR<br />
USTAMIZLA BİRLİKTE<br />
Güzeller güzeli Ustam’a;<br />
Yeni eğitim yılımızda, yeni arkadaşlarımızın, yeni öğrencilerimizin,<br />
yeni yeni ufukların arasından selam eder ellerinizden öperim.<br />
Kişilik ve şahsiyet eğitimimize sayenizde artık daha da sarılmak ihtiyacını<br />
duyuyor, daha ciddi atılımlar yaparak kemalimizi sizin varlığınızla<br />
tamamlamak kararına doğru yürüyoruz.<br />
Değer yargımızdaki değersiz eklentileri sizin rehberliğinizde temizleyerek,<br />
onların yerine kalıcı değerlerin yerleşmesi için mücadelemizi<br />
başlattık. Hedefimizi “Şerefine sahip insan olduğumuzu, her anımızda,<br />
her işimizde unutmayacak ” yere gelmek olarak belirledik.<br />
Bu hedefte bir ömür yürümek azmiyle hayatımıza yeni bir anlam<br />
kazandırıyoruz ustamızla birlikte.<br />
Bu fikri, yaşantıma aktarmaya çalışırken şu tespitlerim oldu.<br />
Öncelikle bu fikrin ne olduğunu anlamaya çalıştım. Kafamda eskilerden<br />
kalan bir sürü yama içinde fikri her şeye benzetiyorum ama<br />
sonuçta yine o benzettiğim şeye benzemediği kanaatine varıyorum.<br />
<strong>Fikir</strong> her zaman bana beni tarif ediyor. Onun için her benzettiğim<br />
benim o an ki halim diye düşünüyorum. Ben sürekli bir değişim içinde<br />
yürürken benim kafa yapım asla bir şeyin tam gerçekliğine ulaşamıyor.<br />
Çünkü ben gerçek değilim.<br />
Ben bir sürü hayalin, zannın, meçhulün içinde yürüyorum. Gerçekliğin<br />
adını duymuşum ama henüz ulaşamadığım bir şeyin ancak<br />
reklamını yapıyorum, haberini veriyorum kendime. İnsanlığımı gerçekleştirirsem<br />
inşallah sizin sayenizde, bu sayıklamalarım hep gerçeğe<br />
dönüşecek.<br />
7
Değişen Hayatlar<br />
<strong>Fikri</strong> yaşantıyı anlamaya çalışırken, bazen bu yol da yürümek gerçekten<br />
zor diyorum. Bazen de ne olacak böyle rahat, ferah hayatta yaşamaktan<br />
kolay ne olabilir ki diyorum. Zor demesem fikrin değeri benim<br />
basitliğime bulaşıyor, işi tamamen bırakıyorum. Kolay demesem,<br />
zorla mücadele etme gayretim yok pes ediyorum.<br />
Bazen kolay diyorum yol alıyorum. Bazen zor diyorum değer artırımı<br />
yapıyorum. Her ne dersem diyeyim kafa yapımı fikrin değerleri<br />
üzerinde işletirsem benim kazançlı çıktığımı fark ediyorum. Çünkü<br />
fikirle ilgilenmenin beni her yönlü geliştirdiğini görüyorum.<br />
Rabbim bize bu fikrin ne olduğunu merak etmemizi nasip etti. Çok<br />
şükür bize hidayeti lütfetti. Bizde artık nankörlükten takdirli yaşama<br />
geçme mücadelesini başlattık.<br />
Hedefe kolay varılan mücadelelerin yaşantımda asla bir şey ifade<br />
etmediğini gördüm. Zamanında altı ayda bir araba değiştiriyordum,<br />
şimdi iki yıldır arabasız geziyorum. Arabamı alabilmenin ne demek<br />
olduğunu az çok anlıyorum şimdi.<br />
Onun için benim ustamın eğitiminde yürümek, bu eğitimden faydalanmak<br />
gerçek bir kararın, gerçek bir azmin neticesinde oluşacaktır.<br />
Bu yolda artık eğitim ilkelerini yaşantıma aktarmanın derdine düştüm.<br />
Rabbimin aşık olduğu, Peygamberimin örnekliğini yaptığı, kamillerin<br />
bir ömür harcadığı hazineler hazinesi insan olmak derdi çok<br />
güzel dertmiş.<br />
Beni bu dertle dertlendiren sevgili ustam! Sayenizde olacak her ne<br />
olacaksa. Sizin içinde olmadığınız bir yudum çay dahi bana rahmet<br />
olmuyor işin doğrusu.<br />
Yoksa ben bir aşağılık duygumla, bir kibir duygumla bile mücadele<br />
edecek kafa yapısına sahip değilim. Bir şeyi iyi yapıyorum desem kibirleniyorum.<br />
Bir şeyi bilmiyorum desem kendimi yerden yere vuruyorum.<br />
8
Değişen Hayatlar<br />
Ben bu hastalıklı kafa yapımla Allah’ı nerden bileyim, Peygamberi<br />
nasıl rehber edineyim. Sizin sayenizde biz gerçeklik pazarı diye bir yer<br />
duyduk. Sizinle burada alışveriş yapma zevkine vardık elhamdülillah.<br />
Mutfağımızdan güzel ürünleri, yapabileceğimiz malzemeleri almadan<br />
da inşallah bu pazardan eli boş çıkmayacağız. Bu azimdeyiz, bu<br />
karardayız, bu ikrardayız, bu sevdadayız. Ellerinizden öperim.<br />
Mustafa Arslan<br />
Öğretmen<br />
9
Değişen Hayatlar<br />
10<br />
ÖDEVİMİZ KALBEN KABUL ETMEK<br />
Haftalık Aile Sohbetlerimizden Notlar:<br />
Çaylar demlendi, tabaklar hazırlandı. Eşimle birlikte büyük bir heyecanla<br />
misafirlerimizi bekliyoruz. Evet zil çalıyor ve aileler gelmeye başlıyor.<br />
Tek tek zevkle karşılıyoruz hepsini. Hemen beyler kendi odalarına,<br />
hanımlar ve kızlar salona, küçük delikanlılarda çocuk odasına geçerek<br />
yerlerini aldılar.<br />
Bu hafta ikramlarımız Göktaş ailesindendi. Gelin kayınvalide muhabbetle<br />
yaptıklarını hemen çayın yanına ilave ettiler.<br />
Çabucak bitirdiğimiz çay faslının ardından, bir birimize tecrübelerimizi<br />
ikram etmeye başladık.<br />
Hemen geçen haftaki ödevimizi hatırlıyoruz. “Eşlerimizi ve çocuklarımızı<br />
kalben kabul etmek”. Benim eşim dünyanın en iyi eşi. Çocuklarımda<br />
öyle.”<br />
Aysel Hanım hemen uygulamalarını paylaştı bizimle.<br />
“ Aslında benim 1-2 aydır üzerinde durduğum konuydu bu. Önce<br />
eşimi bir kere olduğu gibi kabul ettim. Kendimi aradan şöyle bir çektim<br />
kenara. Sonra onu tanımaya başladım.<br />
Benim istediğim gibi ol, benim istediğim gibi davran yerine onun<br />
isteklerine baktım. Gönülden “Peki” diyerek onun taleplerini karşıladım.<br />
Eğildikçe “Peki” dedikçe kaybetmedim, gerçekten değerlendiğimi<br />
gördüm. Çocuklarım içinde aynı şekilde.<br />
Bir baktım kendimizi şartlamışız “Benim prensibim, ben şundan<br />
hoşlanmam, bana bunu sakın yapmayın” gibi bizi sınırlayan düşüncelerle<br />
karşıya kendimizi kabul ettirmeye çalışmışız.<br />
Ama şimdi hayatımıza peygamber çizgisini rehber edinince, benim<br />
nefsani arzular adına edindiğim prensipler ortadan kalkıyor, tek bir<br />
ölçü hayatımızı idare ediyor.<br />
“Bu isteklerin Peygamber çizgisine uygunsa yavrum başım üstüne,<br />
yoksa hiç ısrar etme” diyorum, orta yolu buluyoruz.
Değişen Hayatlar<br />
Yani anladığım o ki, ben eşimi ve çocuklarımı olduğu gibi şefkatle<br />
kabullenip bağrıma bastığımda hiçbir olumsuz düşünce aklıma getirmeden<br />
olumluya çeviriyorum her şeyi.”<br />
Aysel hanımın büyük bir heyecanla anlattıklarını hepimizde heyecanla<br />
dinlemiştik.<br />
Sonra Öznur Hanım uygulamalarını sunmaya başladı.<br />
“Bende özellikle çocuklarım üzerinde bu ödevi uyguladım. Uzun<br />
süredir aslında oturtmaya çalıştığım konu çocukların tertip düzeni ile<br />
ilgili idi. Olumlu yaklaşımın bilinciyle onlara hiçbir zaman “Ne kadar<br />
dağınıksınız, bıktım artık” gibi olumsuz sözlerle yaklaşmadım.<br />
Benim oğlum asla dağınıklığı sevmez. Kızım odasını toplamadan<br />
rahat etmez. Çocuklar düzen intizam güdümümüz doysun da rahat<br />
edelim, tarzında yılmadan söylediğim sözler 1 sene sonrada olsa ürününü<br />
verdi.<br />
Bu haftaki ödevde de kalbimdeki inancımı hiç bozmamam gerektiğini<br />
fark ettim.<br />
Hiçbir olumsuz düşünce getirmeden “benim çocuğum bunu halleder<br />
inancı” pek çok şey yaptırıyormuş.<br />
Önceleri hep kaygılara, tasalara, endişelere yer vermiş onların değişeceğine,<br />
gelişeceğine dair inancımızı sağlamlaştırmamışız ki, bu inancı<br />
yine onlara verelim. Meğer benim onları kabulüm ve inancım tekrar<br />
yansıma olarak bana dönüyormuş.<br />
Hiç “çıt” dahi çıkmadan bir birlerinin gözünün içine bakarak saygıyla<br />
dinleyen arkadaşlar, büyük bir coşku yaşıyorlardı.”<br />
Sıra Ziyade Hanıma geldi. O da 1 haftalık ödevin yanında şimdiye<br />
kadar ki uygulamalarını da paylaştı.<br />
“ Önce bir hanımın eşini çok iyi tanıması gerekiyor. Ben mesela<br />
yıllardır eşimi ayakta gülerek karşılar muhabbetle uğurlarım. Akşam<br />
gelme saatinden önce hemen sofra hazır olur. Dağınıklığı sevmez. Hemen<br />
şöyle bir varsa dağınıklık toparlar, soframız hazır ayakta sevgi ile<br />
karşılarız. Tabi ki çocuklarımla birlikte. Ve yine onu tanıdığımdan, ak-<br />
11
Değişen Hayatlar<br />
şam o gelmeden mutlaka evde olurum.<br />
Bana bir kere hoşlanmadığını sertçe ifade etmiştir. Daha ondan<br />
sonra hiçbir zaman gecikmedim. Nereye gidersem gideyim eşim gelmeden<br />
mutlaka evde olurum.<br />
Bu arada yaşları 10 ile 18 arası genç kızlarımız var. Büyük bir merakla<br />
ablalarını, teyzelerini dinliyorlar. Hemen bu konuyu da fırsat bilerek<br />
kızlara dönüp;<br />
“Canlarım benim, bizde bu anlatılanları bir kenara not ediyoruz<br />
değil mi? Sağlamca yazalım ki, ileriki hayatımızda bize çok kolaylık<br />
sağlayacaktır.”<br />
Ardından Gül Hanım da bu hafta ki ödevi ve uygulamasını çocuklar<br />
üzerinde yaptığını ifade etti.<br />
“ Onlara içimden kızdığım zaman dışarıdan hiçbir şey söylemesem<br />
de aynen onlara yansıdığını fark ettim. Kalbimi bozup, sevgimi bozup<br />
terslendiğim zaman onlarda aynı oluyor. Görüyorum ki benim karşımdakine<br />
bozulan veya düzelen sevgim çok etki ediyor.”<br />
Bayanların ardından şöyle bir kızlarımıza döndük. Onlarda haftalarını<br />
nasıl geçirdiklerini, kararlarını ne kadar uyguladıklarını anlatacaklar.<br />
Yerinde duramayan bir kıpırtıyla hemen İnci kızımız atılıyor, “Ben<br />
anlatabilir miyim” diye.<br />
Akranları (13yaşında) lay lay lom gezerken o nede güzel tespitler<br />
uygulamalar yapıyor hayatta.<br />
Ve diyor ki; “Ben bu hafta babamın sevgi dilini keşfettim. Geçen<br />
haftaki sohbette Arzu abla eşine, her ne kadar eşi istemese de zevkle<br />
çorabını giydirdiğini anlatmıştı. Kendi kendime bende bunu babama<br />
uygulayayım dedim. Babam eve geldiğinde hemen koşup şapur şupur<br />
öpüyordum.<br />
Ama baktım ki babam bundan pek hoşlanmıyor. Dur dedim, benim<br />
değil de onun hoşlandığı şeyleri yapmaya bakayım.<br />
Bir ara fırsatını yakalayıp hemen çoraplarını elinden alıp ben giydir-<br />
12
Değişen Hayatlar<br />
dim. Hiç itiraz etmedi, anladım ki hizmetten hoşlanıyor. Aynı zamanda<br />
ayaklara karşıda bir titizliğim varmış, o zaafımı da kırayım dedim.”<br />
Tebrik ediyoruz İnci kızımızı ve gayretlerinin devamını diliyoruz.<br />
Ardından Nimet kızımız anlatmaya başladı.<br />
“Bende bu hafta annemi örnek aldım kendime. Çünkü annem sürekli<br />
değişimde ve sürekli kendini geliştiriyor. Bir baktım gülüşüyle,<br />
şefkatiyle önce babamı idare ediyor, sonra bizleri.<br />
Onun bizi anlama gayreti ve hoş görüsü tüm aileyi mutlu kılıyor.<br />
Bende bunu kardeşlerime uygulayayım dedim. Önce ben onları kabul<br />
edip bağrıma basayım. Şimdi beklemeden ben yapmaya başladım. Ve<br />
sonuçlar çok güzel oldu.”<br />
Sırada Duygu kızımız var. Oda haftanın analizini yapıyor bize.<br />
“Benimde 2 haftadır devam eden ağzıma sahiplik konusu vardı.<br />
Yediklerime sahip oluyorum. Öyle her canım istediğinde abur cubur<br />
almıyorum. Aynı zamanda paramda birikmiş oluyor. Ayrıca bende<br />
kardeşime karşı düşüncelerimi değiştirip, onu olduğu gibi kabul etmeye<br />
çalıştım. Bir kararımda şükürlü yaşamaktı. Böyle bir eğitim içinde<br />
bulunmanın şükrünü yaşadım.”<br />
Büyük küçük herkes ayrı ayrı görüşlerini, tespitlerini sunuyor. Kimse<br />
kimsenin sözlerine yorum yapmadan , kesmeden dinliyor. Amaç<br />
herkesin bir birinden faydalanması, tecrübelerden istifade edilmesi.<br />
Her olayı her durumu benimde ayrıca tecrübe etmem gerekmiyor.<br />
Tecrübe edenlerin sonuçlarından istifade eder, daha kısa yol alırım.<br />
Eğer derdimiz sadece kendimiz olursa herkes bize bir ışık bir yol oluyor.<br />
En son “Büyük Hanım” kitabımızdan “ eşlerimizin sevgisi, kalbi,<br />
gönlü, zihni, şerefinin yarısı bize emanettir” bölümünü okuyup haftaya<br />
ödev olarak kendimize aldık.<br />
İçimizden geldiği gibi dualayarak sohbetimizi sonuçlandırdık.<br />
Haftaya Candemir ailesinde görüşmek üzere…<br />
Öznur Demirbaş<br />
Ev Hanımı<br />
13
Değişen Hayatlar<br />
14<br />
YÜCE DOST SAYESİNDE<br />
HENÜZ 8,5 AYLIĞIM…<br />
Ama o kadar büyük ve güçlü hissediyorum ki kendimi tarif etmem<br />
imkânsız… Tabii ki bu gücü o YÜCE DOST ‘um sayesinde buldum.<br />
ELHAMDÜLİLLAH ki buldum, Elhamdülillah ki on milyonda<br />
bir insana nasip olan YÜCE DOST bana da nasip oldu.<br />
2009 Eylül ayının sonlarıydı. Sohbet Gül Ablamın evindeydi. Gittiğimde<br />
oradaki o kardeş, dost insanların selamlaşmaları, konuşmaları,<br />
ikramları, samimiyetleri o kadar güzel ve doğaldı ki kendime döndüm<br />
ve ben ne kadar böyleyim? Dedim. İnanın kendimden şüphe duymaya<br />
başladım. Fakat kısa bir süre içinde beni de samimiyetin içine aldılar.<br />
Sohbetin konusu günlük hayatımızda dikkat edilecek hususlardı.<br />
Ben sohbeti dinlendikçe içimden diyorum ki “bu muymuş sohbetin<br />
içeriği, ne var ki bunlarda ben bunları yaparım, bunlar mıymış zor olan<br />
şeyler”. Ama konuyu hep bir hafife alma, basit görme devam ediyor<br />
tabii ki..<br />
2-3-4 sohbet derken o basit gördüğüm konuların birini bile halledemediğimi<br />
fark ettim. Tabii ki bir şeyi başarmak için önce tam anlamıyla<br />
isteyip amaçlanmak gerekti bunu biliyordum.<br />
Ama yinede başaramıyordum. Sonra Yaşatana dayalı olarak, ustamla<br />
beraber bunu yapmam gerektiğini fark ettim.<br />
Uyguya geçtiğimde her şey daha kolay, daha anlamlı ve daha haz verici<br />
oldu benim için. Hamdolsun ki kısa zamanda bunu idrak ettim ve<br />
o kolay sanıp da başaramadığım şeyleri teker teker başarmaya başladım.<br />
Tamamen değil belki bu başarma. Çünkü süreklilik istiyor, başardıkça<br />
başka engeller çıkıyor ama biliyorum ki artık bunlar engel değil benim<br />
ustama bir adım daha yakınlaşmam için, gelişmem için birer basamaktı.<br />
Her türlü sorunda bile olumluyu, uyguyu görüp müspetleştirmekti<br />
benim o Yüce Dosttan aldığım eğitimim…
Değişen Hayatlar<br />
İlk önce bendeki beni gösterdi bana dostum. O na koştukça daha<br />
da doldum, insanlara canlı-cansız her şeye kısacası hayata bakışım değişti<br />
. Çünkü artık anlamı ve değeri vardı hayatımın, insanlığımın, düşüncelerimin…<br />
Çünkü artık amacım insan olmaktı; şerefli sahip yüce<br />
insan …<br />
Öncelikli olarak evimin içinde düzeldi hayatım. 3 yıllık evliliğimde<br />
yaşadığımız tartışmalar, bağrışmalar, kavgalar ve boşanma kararlarından,<br />
küskünlüklerden sonra “Yeter artık, işte stres, evde stres, bıktım<br />
artık” diyen bir eş’ten; “Akşam olsunda evime eşimin kızımın yanına<br />
koşa koşa gideyim diye zaman kolluyorum “ diyen bir eşe sahip oldum<br />
DOST sayesinde.<br />
Kendi annemlere giderken hep fazla kalayım, onun ailesine kayınvalidemlere<br />
giderken en az kalma planları yaparken; şimdi kalmaları<br />
için ben arayıp ısrar ediyorum. Gitme teklifini artık hep ben yapıyorum.<br />
Gittiğimiz zamanda eşim, “rahat edemezsen az kalabiliriz” dediği<br />
zaman “hayır onlar ne zaman özlem giderirler Zeynep’ e (bebeğimiz).<br />
Ne zaman sevgi ve saygımızla onları doyururuz, o zaman döneriz” diye<br />
düşünmeye başladım DOST sayesinde.<br />
Bu yıl anneler gününde hediye alamayacağımızı konuştuk eşimle, ellerini<br />
öper kutlarız dedik. Ama ben rahat değildim. Düşündüm ki belki<br />
maddi anlamda bir şeyim yok verecek anneme (kayınvalideme) Ama<br />
şart mıydı illa bir şey almak… Hemen aklıma çeyiz sandığım geldi.<br />
Çıkardım oradan el emeği bir kaç şey, hemen paket yaptım ve ellerini<br />
öpüp gururla verdim anneme hediyesini.. O kadar rahatlamıştım<br />
ki anlatmak imkansız. Neden mi?<br />
Öğrendiklerim neticesinde, kayıtsız kalmadım hemen çözüm üretip<br />
aklımı çalıştırdım.<br />
Benlik yoktu. Nasıl olsa benim annem değil, oğlu para vermedeki<br />
bir şey alayım düşüncesi yoktu.<br />
Sahipliğimi yaptım.<br />
15
Değişen Hayatlar<br />
Eşimin annesiydi belki ama benimdi, benim sorumluluğumdaydı<br />
sevgisi, mutluluğu… Amacım onu mutlu etmekti ve başardım. Beklentim<br />
yoktu. Eşim eve gelince; “gidip de sen bir şey alamayınca (derken<br />
onun ekonomik durumunu hatırlatıp üzmeden) ben annene bunu verdim”<br />
deyip ondan taktir beklemedim.<br />
Burada ben rahat ettim, ben güçlendim, ben mutlu oldum. Yani yine<br />
kendime yaptım ne yaptımsa. Bir davranışımda kaç tane yönümü<br />
doldurmuş oldum ki çok güzel bir olaydı benim için.<br />
Yine bir gün kayınvalidemlerde kaldığımız zamanlarda kızım Zeynep<br />
‘in oynaması için kalenin yanındaki hisar parkına gitmeyi teklif ettiler.<br />
Bende tamam dedim. Annem, babam ve kızımla beraber gittik. 1,5<br />
saat kadar vakit geçtikten sonra annem diziye yetişmek istediğini ve<br />
biraz hızlı hareket etmesi gerektiğini söylüyordu babama.<br />
Babam da benim o tarihi yerleri yakından görmem için ağır davranıyordu.<br />
Durumu fark edince babama benimde gitmek istediğimi söyledim<br />
ve babama hız kazandırmış oldum. (Daha önceki Arzu olsa bilerek<br />
ağır giderdi ki annem diziye yetişemesin diye) Ben hızlı gittikçe babamda<br />
hızlanıyordu. Ve nihayet o yokuşu, o merdivenleri bebekle 25<br />
dakikada nasıl çıktım ben de şaşırdım kendime.<br />
Hamd olsun ki amacıma ulaştırmıştı rabbim beni; annemi diziye<br />
yetiştirmiştim. Hem de öyle doldurmuştu ki bu olay beni, bırakın dinlenmeyi,<br />
gelip birde hemen yemek hazırlayıp sundum. Hep beraber<br />
gönül huzuruyla yedik yemeğimizi….<br />
Kendi aklımla yapamayacağım şeylerdi bunlar… Ama çok şükür ki<br />
ustamla zor olan hiçbir şeyin aslında zor olmadığını gördüm…<br />
Karşılaştığım en güzel olaylardan biri de; kendi annemlerdeyken<br />
bir şeyler konuşacakları zaman “neyse şimdi Arzu var sonra konuşuruz”<br />
diyorlar, yada “aaaaa bak neler olmuş sen biliyor musun?” dedikleri<br />
zaman ben bir şey bilmek istemiyorum deyip konuyu kapatmam,<br />
gerçekten kendimi takdir etmemi sağladı bana….<br />
16
Değişen Hayatlar<br />
Çok şükür ki; varsınız,<br />
Çok şükür ki; On Milyonda Bir İnsana nasip olan bu güzellik bana<br />
da nasip oldu.<br />
Çok şükür ki; insanım<br />
Ve çok şükür ki; Beni benden çok düşünen bir<br />
DOSTUM var….<br />
Arzu Alanlı<br />
Ev Hanımı<br />
17
Değişen Hayatlar<br />
SONSUZ TEŞEKKÜRLER<br />
Her Şeyin En Güzeline Layık Olan Ustama<br />
Size her şey için çok teşekkür ediyorum. O kadar çok teşekkür edecek<br />
şeyler yaşattınız ki bize yazmakla bitmez.<br />
Yeniden doğdum sanki. Her şeyin lezzetini ve tadını aldıktan sonra<br />
kendime güvenim, her geçen gün artmaya başladı.<br />
En büyük kazancım; hayatta ki hiçbir şeyin takdir, şükür ve sevgi<br />
tadıyla kıyaslanamayacağını, hiçbir şeyle ölçülemeyecek kadar değerli<br />
olduğunu öğrendim.<br />
Rabbim beni böyle bir fikirle karşılaştırdığı için her an şükrediyorum.<br />
Dolayısıyla dünyanın en bahtiyar insanı olarak görüyorum kendimi.<br />
Huzurun kaynağını bulmuşum daha ne isterim Rahmanımdan?<br />
Onun sonsuz merhametini görmek ve yaşamanın zevkini tattırdı bize.<br />
Elhamdülillah!<br />
Bana Kudret olmayı, Kudrete yakışanı gösterdi. Zerre tanesince şükür,<br />
teşekkür ediyorum.<br />
Çünkü insanlığımın gereğini, ne için yaşamam gerektiğini öğretti<br />
bana.<br />
Bunları öğrenmemi sağlayan dünyanın en güzel ustasını nasip etti<br />
bana.<br />
Hür ve özgür yaşamayı ondan öğrendim. Nasıl teşekkür etmeyeyim!<br />
Dillere, sözlere, sayfalara sığmaz.<br />
Kudret Arslan<br />
Ev Hanımı<br />
18
Değişen Hayatlar<br />
PEYGAMBER OCAĞINDA GEÇİRDİĞİMİZ<br />
GÜNLER<br />
Öncelikle size saygılarımı, kucak dolusu sevgi ve özlemlerimi ulaştırmak<br />
isterim. Telefonla konuşmak, sesinizi duymak, hatta o güzel<br />
gözlerinizin içine doya doya bakmak istiyorum ama…<br />
Telefonda sesinizi duyunca dayanamıyorum sesim hemen titriyor,<br />
gözlerimden damlalar düşüyor. Onun için ben de içimden geçenleri<br />
kağıda dökmeye karar verdim.<br />
İlk 15 günlük süreyle şu andaki geçirdiğim günler arasında sayenizde<br />
çok güzel gelişmeler kaydettik. Kendi duygularıma, düşüncelerime<br />
ve hayatıma kendim yön verme iddiam kendinden emin bir şekilde<br />
ilerliyor.<br />
İstediklerimi yapıyor, kendi çizgime uymayan, istemediğim davranışları<br />
da yapmamaya başladım. Gövdesel arzularımıza değil, özümüzden<br />
gelen insanlık değerlerinin zevkine varmaya çalışıyoruz.<br />
Hesabımızı, kitabımızı şahıslara değil, kendi vicdanımıza vermeye<br />
çalışıyoruz. Yaşadığım birkaç olaydan bahsedeyim.<br />
Herkesin mıntıka sorumluluk bölgesi belirlendi, bana mıntıka temizliği<br />
için yer kalmamış. Günler geçti, bahçe mıntıkasını yapan arkadaşlarımızın<br />
da zorlandığını gördük, yardım ediyorduk.<br />
Bir gün bahçe mıntıkası için ilave arkadaş istediler, hiç tereddütsüz<br />
gönülden bu sorumluluğu kabul ettik. Başladığımız ilk günkü ciddiyeti<br />
koruyarak temizliğimizi yapıyorduk. Amirimizin bir yerin temizliği hoşuna<br />
gitmemiş. Dersten öğle yemeği için gelirken bu durumu aktardılar.<br />
O gün öğle yemeği yemedik ve istenilen yerleri tekrar temizledik.<br />
Kalbimden geçen tek duygu, “Allah’ım beni böyle güzel değerlerle tanıştırdığın<br />
için sana şükürler olsun” idi. İnsanın neşe ve afiyetini, karnını<br />
doyuran geçici değerler değil, gerçek maneviyat ve inanç temelleri<br />
oluşturuyor.<br />
19
Değişen Hayatlar<br />
Her gün ama her gün efendim bunu bizzat fark ediyor, bu çizgiden<br />
ayrılmamaya çalışıyoruz.<br />
Burada her çeşit, birbirinden güzel insanlar var, şahane meziyetleri<br />
olanlar var, hemen hemen her pozisyonda ve imkanlarda insanlar var<br />
ama…<br />
Gerçek insanın öz yapısındaki değerlerle dolup, hayatımız boyunca<br />
bu değerlerle ilerleme gayesini bize örnekliğinizle hissettirdiğiniz için<br />
şükürler olsun. İnsanı var edecek, gerçek saadete ulaştıracak tek şey kişiliğinin<br />
şahsiyetlenip, hayatının güven üzerine bina edilmesidir.<br />
Bugün mühimmat bilgisi dersinden sınav olduk, diğer arkadaşlarıma<br />
göre biraz fazla mesai yaptık. Herkes dereceye girip istediği yere gitmek<br />
istiyor. Ama Allah’ımın bana en hayırlı yeri nasip edeceğine eminim.<br />
Sınav sabahı gözetmenlerimiz geldi. Biraz rahat davrandılar, benimle<br />
beraber 7 arkadaşımda yüz aldı. Hani demiştiniz ya “Allah insanından<br />
hiçbir şeyini esirgemez oğlum” diye, şahsiyet ve şeref çizgimden<br />
ayrılmadan arkadaşlarıma bildiklerimden hiç vermemezlik yapmadım.<br />
Arkadaşlarım iyi ki erkenden yatmışız, nasılsa Mert hepsini halletti<br />
dediler. Hiçbir şey ama hiçbir şey yukarıda bahsettiğim gibi benim neşe<br />
ve afiyetimi bozamaz, çizgimden ayıramaz.<br />
Artık asıl birlikteliğin gövdesel değil, fikir ve inanç birliğinin olduğunu<br />
tespit ediyoruz. Aldığım her nefesi, yaşadığım her olayı insanlık<br />
çizgisine göre yaptıkça sizinle berabermişiz gibi oluyor.<br />
Ancak bu durum sadece hiçbir hal ve şart karşısında özümün istediği<br />
değerlerden ayrılamayınca oluyor. Yani önce ikram edip sonra teşekkür<br />
bile etmediler dediğim zaman bu birliktelik olmuyor. Kalbimizde<br />
insanlık değerlerinden başka her türlü madde, makam bu birlikteliğin<br />
önüne geçiyor. Fark edelim ya da etmeyelim, ister istemez geçici değerlerin<br />
adına yaşayıp gidiyoruz.<br />
İnsanlar arasında nazik, ikram sever, hassas olmak gerçekten çok<br />
kolay, ama kalben ince, zarif, cömert, doğru, dürüst olmak kudret gerektiriyor.<br />
20
Değişen Hayatlar<br />
Bu günler bize çok faydalı oluyor. Karşılaştığım engeller artık sorun<br />
olmaktan çıkıp, beni güçlendirmeye sevk ediyor.<br />
İnsanlık yolunun yolcusu olma hedefindeki ilerlemelerime azim ve<br />
gayret sağlıyor, eğitimimi hayatımın birinci planına almam için gerçek<br />
gözle görmeme neden oluyor. Allaha emanet olasınız. Can Dostum.<br />
Saygılarımla…<br />
Mert Durgun<br />
Makine Mühendisi<br />
21
Değişen Hayatlar<br />
22<br />
ÖZDEN HANIMLARIN ÇALIŞMALARI<br />
Abdulkadir Duru Beyi Anma Töreni Yazılarından...<br />
Gerçek Bir Hanımefendi Ve Gerçek Mümine Olma Yolundaki Özden<br />
Hanımların Çalışmaları<br />
Duru beyin insanlığa sunmuş olduğu pek çok ilkenin hayata geçiş<br />
seyrini kısaca özetleyelim:<br />
Eğitim faaliyetlerini genel olarak sınıflandıracak olursak;<br />
• Derneğimizin Faaliyet Eğitimleri,<br />
• Huzur Bahçemizde İş İçinde Eğitimler,<br />
• Küme Çalışmalarının Faaliyetleri,<br />
• Hanımların Hizmet Ekibi,<br />
• El İşi Faaliyetleri,<br />
• Aile Toplantıları.<br />
Yaz sezonuyla birlikte bahçemizde başlayan iş içinde eğitim faaliyetleri,<br />
tam anlamıyla Duru beyin anlattığı eğitim metodunun pratik<br />
hayatta ki uygulanışıdır.<br />
Bayanlar, düzenli gruplar halinde plan ve program çerçevesinde kışlık<br />
erzaklarını hazırlarlar. Konserve, salça, turşu, erişte, kışlık ekmekler,<br />
her türlü meyve sebze kurusu…<br />
Genç kızlar meziyetlerine göre el işleri, ebru sanatı gibi uğraşları<br />
icra ederken, bir yandan da donanımlı bir ev hanımının bütün özelliklerini<br />
öğrenirler.<br />
Yedisinden yetmişine kadar her türlü yaş grubunun mevcut olduğu<br />
ortamımızda öğrenip uygulamak temel esastır. Her şey iş içinde talim<br />
yapılır. Her genç kız evinde asgari 40 misafiri ağırlayacak şekilde yetiştirilir.<br />
Her türlü yemek pişirme, pratikçe az zamanda çok işler yapma,<br />
özenli sofra kurma gibi her türlü gerekliyi öğrenirler. Dolayısıyla özgüven<br />
sahibi olarak hayatlarını idame ettirmeleri sağlanır.<br />
Onun dışında yapılan toplu işlerde:
Değişen Hayatlar<br />
• Dayanışmanın gücü<br />
• Birlik ve beraberlik ruhuyla az zamanda çok işler yapmanın önemi<br />
• Sabrın ve tahammülün talimi<br />
• İncelik ve zarafetin eğitimi<br />
• Kendinden önce karşıyı düşünmenin gayreti<br />
• Paylaşmanın zevki<br />
• Anlayışın ve hoş görünün uygulaması<br />
• Ciddiyetin zevki<br />
• Kendini aşarak yaşamanın yolları<br />
• Peki demenin, bir başa uygunun talimi<br />
• Egonun zincirlerini kırarak, “ben” den kurtulup “biz” demenin<br />
yeri<br />
• Sahiplik taliminin her cephesiyle antrenman sahası<br />
• Başladığı işi en iyi şekilde sonuçlandırma, yarım iş bırakmama<br />
mücadelesi<br />
• Dikkati, iddiası ve gayretiyle çalışan zekâsını geliştirip, her türlü<br />
yeteneğe sahip olma gücü<br />
• Yaptığı işler neticesinde güven telkin eden emin insan olmanın<br />
kuvveti<br />
• Beceriksizliğin, çaresizliğin ve ben anlamam sözcüğünün arkasına<br />
sığınmaktan kurtulup, çareler üreten öz güven sahibi insan olmanın<br />
kıvancı.<br />
Küçük yaşta eğitime başlayan erkek çocukları sofra kurma ve sonrasındaki<br />
temizlik işleriyle başlar, çekiç çivi tutmasına, boya badanaya<br />
kadar her şeyi öğrenirler.<br />
İçinde bulunduğumuz pratik hayatın talimini yapan beylerimiz;<br />
her türlü tamirat, tesisat, boya işleri, bahçe işleri, eskileri değerlendirip<br />
yeni şeyler üretme gibi pek çok konuda kendilerini yetiştirirler.<br />
Kişilik yapısının güdümleri olan beğenip- beğendirmek, inanıpinandırmak,<br />
güvenip güvendirmek, sayıp- saydırmak, yapılan işler<br />
içinde her an faaliyettedir.<br />
23
Değişen Hayatlar<br />
Bunun yanında yine Duru beyin 5 li gruplar halinde tavsiye ettiği<br />
küme çalışmaları, bayanlar ve erkekler ayrı olmak üzere gruplar halinde<br />
faaliyet göstermektedir.<br />
Küme çalışmalarındaki uygulamalarda, küme elemanlarının kalkış<br />
noktası; kendini yetiştirme, kişilik ve şahsiyet gereklerini öğrenip uygulama<br />
ilkesidir. Yine birlik ve beraberlik ruhuyla hareket eden gruplar,<br />
hiçbir ihtiyaçlı arkadaşı yalnız bırakmazlar.<br />
Hastalık, ölüm, ev taşıma, iş kurma, düğün merasimi gibi her türlü<br />
gereklide organize edilen grup iş başındadır.<br />
Ayrıca hanımların kurduğu haftalık dikiş günü iş içinde eğitimin<br />
başka bir boyutudur. Daha ekonomik bir şekilde kızların çeyizleri yapılıp<br />
aile ekonomisine katkı sağlanır. Ayrıca evlenecek olan genç kızlarımızın<br />
bütün işleri büyük bir samimiyet ve gayretle yapılır.<br />
Kız çocukları ve erkek çocukları ayrı gruplar halinde başkanlarının<br />
gözetiminde eğitim görmekteler. Kız çocuklarımıza kişilik ve şahsiyet<br />
noktasını temel almış, iffet ve haya esasları üzerine kurulmuş, mukaddesatına<br />
düşkün, geleceğin Anaman kızlarını yetiştirecek yürekte olmalarını<br />
sağlayan eğitim verilir.<br />
Erkek çocuklarımız, ayrıca gençlerimiz; izzeti nefislerine düşkün,<br />
mukaddesatından, peygamber çizgisinden ayrılmayan, milli ve ferdi<br />
şahsiyet iddiasıyla dolu, doğruluk ve güven temeli üzerine hayat çizgisini<br />
belirleyen bir eğitime tabi tutulurlar.<br />
Abdulkadir Duru beyin özellikle üzerinde durduğu konulardan<br />
biri de ailenin temel alınmasıdır. Buna mukabil çalışmalarımız da bu<br />
eksende hızla devam etmektedir.<br />
Her birey, kendi ferdi eğitim çalışmalarının yanı sıra ailesini de işin<br />
içinde götürür. Hangi değerler adına yaşıyorsa, çocuklarına yaşattığı ve<br />
aşıladığı da aynı değerlerdir.<br />
Türk- İslam bilinci, vatan-millet sevgisi, Peygamber aşkı… Bunun<br />
yanında söz, emanet, başladığı işi en iyi şekilde sonuçlandırma, asla yarım<br />
iş bırakmama, hayatın zorluklarıyla mücadele, paylaşma, tasarruf<br />
24
Değişen Hayatlar<br />
konusunda küçükten bilinçlenme, kumbara ve fon tutma, alış veriş bilinci,<br />
pazarlık yapma, grup çalışmasıyla organize ve disiplini öğrenme<br />
gibi pek çok konularda aileden eğitim alırlar.<br />
Ailelerimiz; sadece kendi çapında çekirdek aileyi oluşturmakla kalmaz,<br />
geniş ailenin de bereketini yaşarlar. Büyüklerimizi, (anne- baba,<br />
anneanne, babaanne, dede) bizim için birer lütuf olarak görür, insanlığımızı<br />
yaşayıp manen doyuma ermede birer vesile kabul ederiz.<br />
Anlayış, hizmet, hürmet, saygı midelerimiz doyarken evlatlarımızda<br />
bizlerden görsel eğitim alırlar. Hiçbir bayram bizim için tatil vesilesi değil,<br />
büyüklerimizi, sevdiklerimizi ziyaret ederek gönül alma vesilesidir.<br />
Aile saadetini yakalamanın yolu hanımdan geçer. Hanımın erkeğine<br />
uydukça saygınlık kazandığını, asaletimizin artışından görüyoruz.<br />
“Peki” diyenin ezilen değil, yücelen eş olduğunu öğrendik. Anaman<br />
kitabımızdaki bohçaları okuyup geçmiyor, bizzat uygulayarak, yaşamaya<br />
çalışıyoruz.<br />
Yine eğitim sayesinde anneliğin kutsiyetini ve ehemmiyetini öğrendiğimiz<br />
gibi hakkını da verme gayretindeyiz.<br />
Yine Duru beyin “Fon kurma, eline sahiplik ve tasarruf “ konusundaki<br />
tavsiyelerini bilfiil uygulamaktayız. Grup içindeki kurduğumuz<br />
fonların dışında aile içinde fonlar oluşturulup denk bütçeler kurulmaktadır.<br />
Eşler bir birleriyle müşavereli giderek, rastgele harcamadan uzak,<br />
gelir gider tablolarıyla düzene koyulmuş, tasarrufun uygulandığı denk<br />
bütçeyi yapmaktalar.<br />
Fonlarımız ihtiyaca göre; “eğitim, sağlık, faturalar, yakıt, mutfak,<br />
ihtimal, ikram, dava” gibi oluşturulup, her ay düzenli, aynı miktarda<br />
ödemeleri yapılmaktadır. Borç alınacaksa dışarıdan değil, kendi fonundan<br />
alıp, aynı ciddiyetle de ödenmektedir. Çoğu ailemiz kredi kartı<br />
tuzağından kurtulmuş, eline sahip olmanın hazzını yaşamaktadır.<br />
Duru beyin “Kadının Toplumundaki Yeri” adlı eserinde vurgulamış<br />
olduğu “kadının yeri saygıdeğerliktir” ilkesi gereğince önce kendi-<br />
25
Değişen Hayatlar<br />
mizi saygı ile kabul etmeyi sonrada toplumdaki saygınlık yerini almayı<br />
hedefleriz.<br />
Daha açıkçası; edep, haya ve iffete olan düşkünlüğümüz, incelik,<br />
hassasiyet ve anlayış istikametinde ilerleyişimiz, doğruluk ve eminlik<br />
üzere, mukaddesat yolunda yaşayışımız saygıdeğerliğin gereğidir.<br />
Toplumdaki bütün sancıların, ast, üst ilişkilerinin, makam kavgalarının,<br />
komplekslerin tek nedeninin, kişinin kendi kendisini saygıyla<br />
kabul edip, kendinden emin olmamasından kaynaklandığını Duru<br />
bey sayesinde öğrendik.<br />
Bunu bilgi olarak belki her eğitimci söylüyor. Ancak biz onun eğitimiyle<br />
bunun yaşayış talimini yapıyoruz.<br />
Hiçbir makam sahibinin yanında etkilenerek “sıradan ev hanımıyım”<br />
kompleksine girmeyiz. Zira yerimizden, yolumuzdan, insanlığımızdan<br />
emin yaşadığımız için yanımızda malıyla veya makamıyla övünenlere<br />
karşı gayet rahat oluruz.<br />
Göğsümüz kabara kabara “doğruluktan ayrılmam arkadaş, kimseyi<br />
kandırmam, kimseyi boşluğa düşürüp, hayal kırıklığına uğratmam<br />
veya ağzımdan bir söz çıktımı yerini bulur, sözümün arkasındayımdır<br />
veya arkadan konuşup iş çevirmem arkadaş, insanlara daima ümit ve<br />
güven veririm, mertçe yaparım ne yapıyorsam.<br />
Ne milletimi ne devletimi suiistimal edecek hiçbir şeye müsaade<br />
etmem.” diyerek sahip olduğumuz gerçek değerlerle övünürüz. Yine<br />
Duru beyin aynı eserinde “hanımların aile ekonomisine katkısı” bölümünün<br />
icraatçısıdır pek çok arkadaş.<br />
Kimi yazın yaptığı eriştesini, tarhanasını pazarlar, kimi dikiş makinesinin<br />
başında döktürdüğü hünerlerini, kimi yaptığı el işlerini, kimi<br />
arkadaşlarımız da ebru sanatını icra ettiği eşarplarını pazarlar.<br />
Hiç olmadı eskileri değerlendirip yeni şeyler üretmek, elindeki<br />
imkânlarla en iyiyi yapabilmek, hemen hazıra dayanmak yerine kendi<br />
emeğiyle bir şeyler çıkarmak, israftan kaçmakta aile ekonomisine katkının<br />
diğer bir şeklidir.<br />
26
Değişen Hayatlar<br />
Ayrıca, aile sohbetlerimizi düzenli olarak haftada bir gün gerçekleştirmekteyiz.<br />
Aile bireyleri haftanın bir günü bir araya gelip, bir birlerinin<br />
gözünün içine bakarak sevgi ve muhabbetle sohbet ederler.<br />
Ailenin genel prensipleri, adabı muaşeret kuralları, peygamberimizin<br />
örnek hayatı, tam bir Müslüman’ca yaşayışın yolları meşk edilirken,<br />
uygulama esas alınır.<br />
Bireyler her hafta uyguladıklarını paylaşırlar. Ailede herkes ayrı bir<br />
telden değil, aynı hedef, aynı inanç doğrultusunda, aynı istikamette<br />
yol alır.<br />
Aile içinden başlayan uygulama sahamız çevremize doğru yayılır.<br />
Evlerimiz en eşsiz saadet yuvalarımızdır. Eşlerimiz bizim için dünyanın<br />
en eşsiz insanları, evlatlarımız ise Allah(c.c)ın bize sunduğu en güzel<br />
emanetlerimizdir.<br />
Eşlerin derdi, karşılıklı birbirlerine kendilerini ispat etmek değil,<br />
tuttukları amaçların, savundukları davanın yüceliğini yaşayarak bir<br />
birlerine ispattır. Bizler Duru beyin ilkeleri ışığında eşler arasındaki<br />
saygıyı temel alırız.<br />
İlk evlendiğimiz günkü heyecanımız yıllardır artarak devam etmektedir.<br />
Biz onlara saygıyla eğilirken, onlar da bizi Allah’ın emaneti<br />
olarak kabul eder, saygıda bizimle yarışırlar.<br />
Saygıda yarış derken; tabii ki gövdenin ötesinde insanik meziyetleri<br />
kastediyoruz. Doğruluk, inan, güven, misafirperverlik, paylaşma,<br />
cömertlik, ikram severlik, hamiyetperverlik, sadakat, mertlik ve samimiyet<br />
gibi değerler adına eşler bir biriyle yarışırlar.<br />
Kendi egolarını tatmin üzere bir birleriyle bencillik kavgasına değil,<br />
ortak bir değer uğruna yaşam mücadelesi verirler.Evlerimiz, her an<br />
misafir ağırlayacak donanıma ve düzene sahiptir. Evin bereketini kaçıracak<br />
hiçbir bulaşık sabaha bırakılmaz. Mutfağımızda bereket bohçası<br />
uygulanır. Ayrıca “bitmiş” diye sıkıntıya ve çaresizliğe girmemek, ansızın<br />
gelen misafire karşı rahat etmek için, bir kenara biriktirdiğimiz<br />
“ihtimal bohçalarımız” mevcuttur.<br />
27
Değişen Hayatlar<br />
Zihin sadeliğini her zaman ön plana çıkaran Duru Bey, içinden<br />
“eyvah! Ne yapacağım, zamansız geldiler” gibi telaşın yerine, emin ve<br />
rahat bir şekilde misafiri kendine yük yapmadan ağırlamanın yollarını<br />
sunmuştur bize.<br />
Her ev hanımının yakındığı işler, bizlere zevk vermiştir. Neden mi?<br />
Çünkü yaptığımız hiçbir işi kendimize yük etmeden, angarya kabul<br />
etmeden kendi ihtiyacımız olarak yaparız.<br />
Tıpkı yemek yemeye ihtiyacım olduğu gibi manen doyum içinde<br />
temizliğe, düzene, intizama ihtiyacım var. Kimse gelmese, görmese de<br />
kendime olan saygımdan dolayı temiz ve düzenli olmak zorundayım,<br />
ilkesiyle hareket ederiz.<br />
Önce kendimize olan saygımız, sonrada ev halkına olan hürmetimizden<br />
dolayı evin içinde salla parti, pijamalarla dolaşıp biri geleceği<br />
zaman en güzel kıyafetlerimizi giyip rol değiştirmeyiz.<br />
Evlerimizin en güzel odası olan salonumuzda kalabalık eşyalarımızı<br />
ağırlamayız. En sade, en pratik, insana hizmet için ayarlanmış eşyalarımız<br />
bize hizmet eder, biz onlara değil. Kullandığımız her şeyde temel<br />
amaç; lüks, gösteriş ve el gördü lükten uzak, sade, zarif, kullanımı kolay,<br />
insan hizmetine sunulmuş olmasıdır.<br />
Rastgele bir yaşayış hayatımızın hiçbir yönünde görülmez. Güneşi<br />
üzerimize doğurmadan güne başlar, günlük plan ve programımızla<br />
adeta kendimizle yarışırcasına zamanımıza da tasarruf ederek, içinde<br />
bulunduğumuz günün sahibi olmaya çalışırız.<br />
Anda güzellikleri yaşama ve mutluluğu elde etmeyi bize öğreten,<br />
öğrenmekle kalmayıp bizzat hayatımızda yaşayarak tadını almamızı ve<br />
bunu bu gün, gümbür gümbür kıvançla ifade etmemizi sağlayan Abdulkadir<br />
Duru Beye, sonsuz şükranlarımızı yine onun bıraktığı eserleri<br />
hayata geçirmekle sunmak istiyoruz.<br />
Minnet, Şükran Ve Saygılarımızla…<br />
Özden Hanımlar Grubu Adına…<br />
28
Değişen Hayatlar<br />
NEREDEN NEREYE (1)<br />
İnsanoğlu ilginç bir âlemdir. Hiç yerinde durmaz. Vay şandı, şöhretti,<br />
maldı, mülktü hep koşturur. Koşturmasının bir tek nedeni var. O<br />
da aslına kavuşmaktır. Bunu insanın kendisi bilir mi? Hiç de ne aradığını<br />
bilemez. Arar bir şeyler, rüzgâr nereden eserse oraya yönelir.<br />
Kaptansız gemi gibi, rastgele gider. Kıvrım kıvrım akan ırmak misali,<br />
hiç de bilinçli hareket edemez. Çünkü yön veren bir kaptanı yok.<br />
Yaratıcı onu dünyaya getirir. Dünyaya gelişi kendi elinde değildir. İlk<br />
dünyaya geldiği zaman ağlamaya başlar. Neden önce ana karnında ağlamazdı<br />
da doğduktan sonra ağlar. Çünkü ana karnında kendinden<br />
emindi. Bir sahibi vardı. Göbek bağıyla bir cana bağlıydı. Bir vücutta<br />
yaşayıp gidiyordu.<br />
Ne zaman ki ana karnından ayrıldı; ızdırap, sıkıntı, hayatta kalma<br />
mücadelesi başladı. Ben de varım diye ağlaması ve haykırması ondandır.<br />
Kendi varlığını ispat etmek ister. Çünkü yaratan onu çok yönlü donatarak<br />
dünya hayatına sevk etmiştir. Artık bebek hep emin eller ister ki rahat<br />
mutlu olsun. O da gerçek bir anne, gerçek bir baba kucağı değil midir?<br />
Anne doğan bebeğe bakar. Gördüğü fizik vücudunun ihtiyaçlarını<br />
temin eder. Emzirir, süt verir, fiziki vücuduna gerekli bakımı yapar. Peki,<br />
diğer görünmeyen vücudun, görünmez canlı olan vücudun gıdasını,<br />
bebeğin sütünü, mamasını, giysisini hangi anne verecek, hangi baba<br />
verecek. Mesele burada başlar.<br />
Bebek yetimdir. Annesizdir, babasızdır. Nasıl bir varlığa denk geldiyse,<br />
manevi besinini ondan alacak. Hani uzmanlar diyorlar ya, anne<br />
sütünün yerini hiçbir gıda alamaz. Anne sütü emmeyen çocuklar<br />
dirençsiz olur diye. Uyarıyorlar da, elden hiç bir şey gelmez. Çünkü<br />
ortada anne yok.<br />
Çocuğa sahip olacak hiç kimsesi yok. Neylesin garip. Karnını doyursun<br />
da, ne olursa olsun. Yeter ki açlığını gidersin. Allah Allahlığını<br />
29
Değişen Hayatlar<br />
en güzel gereklileriyle yaparak yaratmış, donatmış. Eksiksiz, noksansız<br />
en büyük ikramı da akıl olarak vermiş.<br />
Düşünün, araştırın, tespit ile deneyin, bir saat tefekkür ve düşünmeyi<br />
bir ömür ibadete değer kılmış. Her anneye babaya, her insana<br />
gerekli mesajı da vermiş.İş bize kalıyor. Bize düşen görevimizi, biz yapabiliyor<br />
muyuz?<br />
Tam olarak insanlık icabı görevimizi bilemediğimizden ve bizim<br />
hayatımıza yön verilmediğinden bir de bakıyorsun manevi vücut olarak<br />
doygun değil açsın. Açlığını gidermek için gücün yetiyorsa başlıyorsun,<br />
ne buluyorsan onunla karın doyurma derdine düşüyorsun.<br />
Ne ile karın doyar onu da bilmiyorsun. Aynen çocuk misali, hani<br />
çocuk ne bulursa her şeyi eline alıp ağzına götürür ya, biz de açlığımızı<br />
gidermek için önümüze gelen her şeye sarıldık.<br />
Aynen diğer insanların manevi ihtiyaçlarını karşılamak için ateşe,<br />
puta, şana-şöhrete, dünya malına, makam-mevkiye sarıldığı gibi biz de<br />
sarıldık. Ne bulduysak, sarıldıklarımız bizim açlığımızı bir türlü doyurmadı.<br />
Aksine daha acıktırıyor, bizi iyice hırçınlaştırıyordu. Açlık<br />
bu ya, adama fırın yardırır derler.<br />
Aynen biz de birilerine kızıyor, birilerini tepiyor, kim önüne gelirse<br />
vay bu babaymış, anaymış, kardeşmiş, yok hanımmış hiç de önemli<br />
değil. Sen can derdindesin. Gözün kimseyi görmüyor. Senin için bir<br />
saygının ifadesi yok. “Ne istiyorsun oğlum?”, diyorlar.<br />
Ben bilmiyorum ne istediğimi. Açım arkadaş, bunu bilen yok, dilimden<br />
anlayan yok. Adın çıkıyor o zaman. Ahlaksız, terbiyesiz, deli mi ne gibi sözlerle<br />
senin daha çok açlığını artırıyorlar, tahrik ediyorlar, hırçınlaştırıyorlar.<br />
Kimse bilmez ki sevginin, ilginin, inanç duygularının karın doyurduğunu,<br />
kim bilsin? Gözle görünen tarafı yok ki. İç dünya meselesi,<br />
kim anlar ki ihtiyacını gidersin. Hiç kimsenin anlamadığı bir dil ifadesi.<br />
Tercüman olan da yok. Sanki ahraz da derdini anlatamıyor. Bu deli<br />
diye, buna cin girmiş, şeytan girmiş, bunun aklı karışık, bunu kurtaralım<br />
diye nerdeyse yakacaklar ateşte.<br />
30
Değişen Hayatlar<br />
Neylesin garip elinden de bir şey gelmiyor. Çok şükür ki Allah’ımız<br />
bu olayları görüyor, biliyor da insanlar içinden bir kurtarıcı gönderip<br />
bizlere ikram ediyor. O da Allaha gerçekten canı gönülden bir duası<br />
olanlar, bu kurtarıcı kâmil insanlara kavuşuyorlar. Yoksa işler çıkmazda,<br />
Allah muhafaza eylesin.<br />
Bizim gibi zorda kalanlara yardım etsin. Arayan, aradığını bulur<br />
derlermiş. Doğrudur, sen yeter ki ara, Allah bir türlü aradığını karşına<br />
çıkartıyor. Seni onunla tanıştırıyor. Bu mesaj bir kâğıtla da oluyor,<br />
herhangi bir insan ile de. Bakıyorsun eline bir kitap, gazete geçebiliyor.<br />
Arayış içinde olduğun için gözüne bir şeyler çarpıyor. Aynen benim<br />
gözüme çarptığı gibi. Bu benim istediğim gıda, diyebiliyorsun.<br />
Bu kitaplar ve gazeteler ve aradığınız kurtarıcı yanı başınızda en yakınınızda<br />
da olabilir. Siz bunun farkına vardığınız zaman vardır. Yoksa<br />
siz onu hiçbir zaman görüp fark edemezsiniz. Ben de işte aynen böyle…<br />
Sevgili babacığım Osman Göktaş, Niğde’nin Dündarlı Kasabasında,<br />
sade, kendi halinde, kimseye zararı olmayan ve çevresi tarafından<br />
sevilen; emanet ehli, dinine düşkün, ibadet ehli, zahiren çiftçilikle uğraşan,<br />
altı erkek, bir kız çocuğu olan bir aile reisidir. Babam da aynen<br />
kendini arayanlardandır.<br />
Bizim köy, ücra bir yerde olduğundan anayol geçmez. Allah’ın işi bu<br />
ya, kulunu hiç mağdur eder mi. Yıl 1974, yaz ayları. Abdulkadir Duru<br />
Hz.’lerinin talebelerinden, Mehmet Arif Şahin Bey amca bizim köye bir<br />
şeyler satmaya gelir. Köyün meydanında pazar açar, vakit akşamdır. Camide<br />
namazlar kılınmış. Köyümüzde kalacak otel falan yoktur. Pazarcı<br />
babamın dikkatini çeker. Babam Mehmet amcanın yanına varır.<br />
Selam verir. “Ne güzel malların var böyle der.” Mehmet amca Kadir<br />
Ağanın talebesi ya , hemen karşılık verir. “Güzeli gören güzeldir” söz<br />
döner babama. Babam bu söze çarpılır. Çok hoşuna gider, hiç çevresinden<br />
duymadığı bir söz. Hemen misafirine sarılır.<br />
Mehmet amca, “buyurun ne alacaksanız vereyim” der. Babam, “akşam<br />
oldu, sizin misafirim olmanızı istiyorum” der. Birlikte Mehmet<br />
31
Değişen Hayatlar<br />
amcanın sattığı malları toplarlar. Beraber köydeki evimize gelirler. Ben<br />
o zaman 11 yaşındayım.<br />
Olayı çok güzel hatırlıyorum. Birlikte geldiler. Sanki daha önce tanışan<br />
iki arkadaş gibi gülüşüyor neşeleniyorlar, birbirlerine iltifat ediyorlar.<br />
Ben bunları hep izliyorum. Babam diyor ki “Sen kimsin, benim<br />
yıllardır özlediğim sözleri söylüyorsun.” diye köy odamızda sohbet<br />
başlıyor. Mehmet amca çok güzel konuşuyor. Cebinde bir gazete dikkatimi<br />
çekiyor. Daha sonra Özden gazetesi olduğunu öğreniyorum.<br />
Sohbetlerde de özden okuyalım, özden konuşalım, özden sevelim<br />
gibi sözcükler beni etkiliyor. Ben yanlarından hiç ayrılmıyorum. Çok<br />
hoşuma gidiyor konuşmaları, benim de ruhumu okşuyordu.<br />
Diğer kardeşlerim de vardı.<br />
Onların etkilenmediğini, daha sonraki yıllarda anlıyorum. Babam,<br />
Mehmet amcayla irtibatını kesmedi. Babamı ziyarete gelir, Özden fikrini<br />
çok konuşurlardı.<br />
Babam bütün arkadaşlarına fikri anlattı, tanıttı. Mehmet amca bir<br />
gün, Osman Bey sen fikri birazcık da olsa anladın. Birlikte İstanbul’a,<br />
Abdulkadir Duru beyi görmeye gidelim. Zamanı geldi, dedi.<br />
Birlikte İstanbul’a gittiler.<br />
Babam Abdulkadir Duru Bey ile tanışmıştı. İstanbul’da sohbetlerine<br />
katılmış, iç duygularında çok değişmeler olmuş, mürşidini çok sevmişti.<br />
Yıllardır Özden gazetesini okur, takdir eder, kitapları çok sever,<br />
öylece yaşantısını devam ettirirdi.<br />
Benimle ilgilenir, gazete ve kitap okumamı söyler, ben de kitap ve<br />
gazetemizi okurdum. Okurdum da, anlamakta zorlanırdım. Babama<br />
sorduğum sorulara yeterli cevap alamazdım. O da beni durgunlaştırır,<br />
heyecanımı zayıflatırdı. Benim yıllarım o zamanlar sönük geçti.<br />
Zaman ilerliyor. Lise hayatım, askerlik, evlilik derken, İstanbul’da, bir<br />
devlet kurumunda memur olarak işe başladım. (1987)<br />
İstanbul’un büyük şehir oluşu beni cezp etti. Memur olmam sebebiyle,<br />
beni daha fazla meşguliyete sevk ediyor, beni hiçbir şey memnun<br />
32
Değişen Hayatlar<br />
etmiyordu. Ne tahsil hayatım, ne evlilik, ne çalışmış olduğum işim…<br />
İçimde bir boşluk, tatmin olmayan düşüncelerim, yaşamanın, hayatın<br />
bu olmadığını içimden hep bir ses fısıldıyordu. Hissediyordum bunu.<br />
Bir gün çok geç de olsa karar verdim, Özden gazetesinin çıktığı,<br />
Beyazıt’ta Çemberlitaş’a gitmeye.<br />
Abdulkadir Duru beye derdimi anlatma düşüncesiyle giderek kapıyı<br />
çaldım. Karşıma gazetenin yetkili müdürü olduğunu söyleyen bir<br />
bey çıktı. Sizinle tanışmaya geldim. Abdulkadir Duru Bey ile görüşmek<br />
istiyorum, dedim. Çok geç kaldınız, maalesef Abdulkadir Duru<br />
Bey, zahiren aramızdan ayrıldı, dünyasını değiştirdi. 1989, tam bir yıl<br />
oldu.<br />
Benim gittiğimde yıl 1990 idi. Tanışmak nasip olmadı. Ben bu habere<br />
üzüldüm, daha önce İstanbul’da olduğum halde, neden geç kaldım<br />
diye epey hayıflandım. Müdür bey benimle ilgilendi. “Ben size<br />
yardımcı olayım” dedi.<br />
Bana kitap verdi. Kasetlerden verdi. Gazeteye abone oldum. Ben<br />
şimdi bu fikre girdim mi, diye müdür bey ile şakalaştık. Ben kim ile<br />
görüşeceğim, dedim. Sen bunlar ile yetin dedi ve hiç kimseyi tavsiye<br />
etmedi. Yine yalnızdım, tatmin olamadım.<br />
Başka da yolum yoktu. Yıllar geçiyordu. Şark görevi zamanı gelmişti.<br />
Şark görevi için İstanbul’dan Batman’a tayinim çıktı. Ben yine<br />
müdür bey ile irtibatlaştım. Gazetemin Batman’daki adresime gönderilmesini<br />
istedim.<br />
Ayrıca Batman’da fikir ile ilgili görüşebileceğim kimsenin olup olmadığını<br />
sordum. Yine yok dedi. Ben yine yalnızdım. Hiç fikirden anlayan<br />
bir kişi ile, aramama rağmen, karşılaşamamıştım. Sıkılıyordum,<br />
duygularımı açıp konuşmak istiyordum.<br />
Herkes bana yabancı geliyordu, benim dilimden anlayan yoktu,<br />
boşluktaydım. Ölü vaziyette yaşıyordum. Kâğıt parçaları beni tatmin<br />
etmiyordu veyahut ben anlamıyordum. Bu boşluk ve yalnızlık dönemlerimde<br />
karşıma değişik tarikat grupları çıkıyor, ileri gelenler ile tanı-<br />
33
Değişen Hayatlar<br />
şıyordum. Hiç içim kabul etmiyordu. Benim ölümün, onların dirisinden<br />
daha iyi olduğunu hissediyordum.<br />
Sizinle yaşayacağıma, böyle yalnız ölü yaşamak daha iyi diye kendimle<br />
konuşuyor, öyle teselli oluyordum. Dört yıl geçmişti. Sene 1998.<br />
Batman’dan Kayseri’ye tayinim çıktı. Ben yine İstanbul’u aradım.<br />
Gazetemin bundan sonra Kayseri’deki yeni adresime gönderilmesini<br />
istedim. Ayrıca Kayseri’de görüşebileceğim fikir arkadaşları var mıdır<br />
diye sordum. Müdür bey; “var, sana verdiğim isimli kişiyle görüş”<br />
dedi. Beni o kadar memnun etti ki, gerçekten sevinmiştim.<br />
Beni anlayacak bir kişi ile karşılaşacaktım. Sanki dünyayı bana verdiler.<br />
Bu yalnızlığı başından geçmeyen bilmez. Bir gün Kayseri’deki<br />
evimde bulunuyordum kapı çaldı ve bir bey, “Ben, sizin Kayseri’ye geldiğinizi,<br />
İstanbul’dan Müdür beyden öğrendim. Adresinizi bize verdi.<br />
Sizinle bundan sonra görüşebiliriz. Ben buranın sorumlusuyum. Arkadaş<br />
grubumuz var. Toplantı yapıyoruz. Siz de katılabilirsiniz” dedi.<br />
Ben çok memnun olmuştum.<br />
Canı gönülden teslim oldum. Yıllardır özlediğim ortamdı. Elimde hiçbir<br />
ölçüm yoktu. Öyle inanmıştım ki, tereddüt etmiyordum. Canımı isteseler<br />
verecektim. Çünkü, onlar benim duygu arkadaşlarımdı. Onlar her yerde<br />
bulunmuyordu, çok kıymetliydi. Sohbetlere katılmaya başladım. Diğer<br />
arkadaşlarla da tanıştım. Onlar da çok iyiydiler. Candan temiz insanlardı.<br />
Gözümde onları çok büyütüyordum. Anlamak için epey zaman<br />
geçti. Beşinci yıl doluyordu. O benimle ilk tanışan, “ben mürşidim,<br />
ben icazet aldım, birileri beni yetiştirdi, ben ustayım” diyerek bizlere<br />
fikri anlatıyordu. Bende hiçbir değişme olmuyordu, aksine eski halimden<br />
daha beter olmuştum. İyi niyetim uğruna tahammül ediyordum.<br />
Bu fikir doğrudur, Abdulkadir Duru Bey, büyük insan, kitapları, sözü<br />
beni etkiliyordu. Buna adım gibi inanıyordum. <strong>Fikir</strong> kötü olamazdı,<br />
bu bir gerçekti. Birileri, bunu maksadına kullanıyordu. Bu durumu çözemiyordum.<br />
İçim rahat değildi, huzurum yoktu. Soruyordum, sizden<br />
başka fikri anlayan yok mu, diye.<br />
34
Değişen Hayatlar<br />
“Yok kardeşim, bu fikri herkes anlamaz” gibi sözler ile geçiştiriliyordu.<br />
Başka yolum yok, sabrediyordum. Eski günlerimden daha beterdi, daralıyordum.<br />
Arkadaşlara da kızıyordum. Çıkar yol bulamıyordum. Yedi yıl bu arkadaşlarla<br />
zaman geçmişti. Bizde hiç değişme yoktu. Yine arayış içindeydik.<br />
Halimden bezgin, bunalım içinde bizim Kayseri grubu iflas etmişti.<br />
Hep birlikte kurtuluş bekliyorduk. Ben emekliliğimi 2005 yılında<br />
doldurmuştum. Emekli oldum. Hayata küskün olduğum için, hiçbir<br />
şeyden tat almıyordum. Boşluk içindeydim.<br />
Oğlum Mustafa Bey, Ankara’da bir kamu kurumunda memur olarak<br />
çalışıyordu. Ben emekli olduğum için, Kayseri’de sıkıldım. Eşimle<br />
birlikte karar alıp kışı, oğlumuz Mustafa’nın yanında geçirelim,<br />
Ankara’ya gidelim dedik. Ben kendi kendime, Ankara’da bizim fikir<br />
ile ilgili kim var ki, diye araştırmaya ve soruşturmaya başladım.<br />
Daha önce sohbetlerde Sadettin Erbaş ismi geçiyordu. İsmini duymuştum.<br />
Bizim Kayseri’deki yetkili arkadaş Sadettin Bey’i iyi tanıyordu.<br />
Kırıkkale’de olduğunu söylüyordu, üstelik bizden çok geride olduklarını<br />
ifade ediyordu. Gerçekleri gizlemişti. Ben Ankara’ya gideceğimi,<br />
diğer arkadaşlara da bahsettim.<br />
Orda kimle vakit geçireceğiz, bizim fikir arkadaşı yok mu? gibi konuşmamızda,<br />
Kayseri sorumlumuza, diğer arkadaş, “neden Hakkı beye<br />
Sadettin Bey’in adresini vermiyorsun? Ver de tanışsın. Neden gizliyorsun,<br />
gibi sözler ifade etti.<br />
Ben bu olayın peşini bırakmadım. Sorumlu arkadaşın peşinde bir hafta<br />
koşturdum, ne olur adresi telefonu versene gidip görüşeyim olmaz mı,<br />
diye resmen yalvardım. Neden vermiyorsun dediğimde, bana cevap olarak,<br />
“sen onu görürsen, ona çarpılırsın, buraları bırakırsın, senin gitmeni<br />
istemiyorum” diyerek açıkça konuştu. Ben de ona, “sen beni tanıyorsun,<br />
beni çarpacak kişi anasından doğmadı,” diyerek büyük konuştum.<br />
Çok dik baş, egosunun esiri, kendinden başka kimseyi beğenmeyen,<br />
benlik içinde kıvranan bir tiptim. Ama gerçekleri arayan, susamış<br />
bir zavallıydım. İçimin yandığını ben de biliyordum.<br />
35
Değişen Hayatlar<br />
Sonunda bana güvendi, “seni çarpamaz tabi. Şu telefonu, şu da Maltepe<br />
Ankara adresi” dedi. Ben yine dedim ki, “o beni tanımıyor, sen bir<br />
telefon etsen olmaz mı?”<br />
“Gerek yok, sen benim selamımı birde şu duvardaki Abdulkadir<br />
Duru beyin fotoğrafını hediye götür” dedi. Yine de sağ olsun, yiğitlik<br />
tarafı tutmuştu.<br />
Ben çok sevindim, artık Ankara yolu açılmıştı. Biz, oğlumuzun<br />
yanında misafir olarak kalıyorduk. Ankara’ya geleli bir günden fazla<br />
olmuştu. Benim aklım fikrim Sadettin Bey’deydi. Gidip tanışmam gerekiyordu.<br />
Sabah olmuştu. Günlerden salıydı. Saat 10.00 sularında telefonla<br />
randevu aldım. Telefona çıkan Baha Bey’di. Kendimi tanıttım,<br />
Sadettin Bey ile tanışmak istediğimi söyledim.<br />
Baha Bey, buyurun gelin dedi. Çok heyecanlıydım. Geldim, zile<br />
bastım, kapı açıldı. Kapıyı açan bir bey idi. “Buyurun” dedi. Ben selam<br />
verdim. Selamımı aldı.<br />
“Ben Sadettin Erbaş, sizde Hakkı Bey olmalısınız” dedi. Evet efendim<br />
dedim. Kapıyı açanın Sadettin Bey olduğunu anlamıştım. Heyecanım<br />
daha da artmıştı.<br />
Eğilerek “buyurun şu terliği giyin” diyerek ayağıma terlik vermesi,<br />
kırk yıllık dost gibi güler yüzle karşılaması, beni yüreğimden vurmuştu.<br />
O nazik tavırları,” buyurun efendim “diyen tatlı sesine kim çarpılmazdı<br />
ki. Bizi içeri salona aldı, oturun dedi. Ben hemen referans aldığım<br />
arkadaşın selamını söyledim. Sizlere selamları var, bu hediyeyi size<br />
gönderdi, buyurun diyerek takdim ettim.<br />
Çok memnun oldu. “Ne güzel” diye tebessüm etti. Her hali çarpıcıydı.<br />
Ben öyle rahattım ki, daha önce tanıdığım bir ahbabın evindeydim<br />
sanki. Yabancı değildim. O kadar sıcak duygular içindeydim, sanki<br />
bir dost havası vardı. Rahat konuşuyordum, biraz da çok biliyorum<br />
ya, soru üstüne soru soruyordum.<br />
Sorulara o kadar tatmin edici, doyurucu, gerçek cevaplar alıyordum<br />
ki, yıllardır aradığım gerçek yerin bu yer, bu İşte gerçek insan bu-<br />
36
Değişen Hayatlar<br />
dur, hava bile değişmişti, rahat bir nefes alıyordum, bunu hissediyordum,<br />
rahat ve huzur doluydum. Bir saat kadar görüşmemiz olmuştu.<br />
“Ankara’da kaldığınız müddetçe Cumartesi sohbetlerimiz var, katılabilirsiniz”<br />
dedi. Bu da beni çok memnun etmişti, bizi kabul etmişti tabii.<br />
“Tamam efendim teşekkür ederim” diyerek oradan ayrılıp eve geldim.<br />
Hakkı Göktaş<br />
Emekli Polis<br />
37
Değişen Hayatlar<br />
38<br />
NEREDEN NEREYE (2)<br />
Dünyam değişmişti. Eşime, “Analar ne yiğitler doğurmuş, işte çarpıldım<br />
bir yiğide. Kimse beni çarpamaz derken, kafa tutarken, yeni<br />
müslüman oldum hanım” dedim. Kayseri’deki yetkili arkadaş gerçekleri,<br />
hakikati biliyormuş meğer. İyi niyetli bir arkadaş olduğunu, ancak<br />
kuru bir inat ve benlik uğruna gizlediğini daha sonra anladım.<br />
Yeni dünyaya gelmiş gibi bir hayat başlangıcı ile cumartesi sohbetlerine<br />
eksiksiz katılıyor, bende hızlı bir şekilde değişmeler oluyordu.<br />
Bunun farkındaydım, her sohbette kafam aydınlanıyor, ufkum genişliyordu.<br />
İkinci, üçüncü hafta sohbetlerinde öyle acılar çektim ki iç<br />
dünyamda. Resmen kalabalık ortamda yaşadığım bir olayı tespitimle<br />
anlatayım.<br />
Bu benim iç dünya olayım. Sadettin Bey, elinde odun kesilen hızarla,<br />
benim iç dünyamda bir kütük misali budaklarımı, sağımı-solumu,<br />
yaramaz taraflarımı benim gözümün önünde keserek temizledi. Sanki<br />
resmen acı çekiyordum, yerimde duramıyorum, feryadımı dışarı yansıtacak<br />
oluyordum.<br />
Terlerin içinde kalmıştım, resmen kesiliyordum. Hayret, bu nasıl<br />
iş arkadaş? Bir taraftan da hoşuma gidiyordu, açık kalp ameliyatı gibi<br />
kesiyordu. Bunları ben yaşıyordum. Sohbetlere oğlum Mustafa Bey’le<br />
katılıyorduk. Zaman, bayağı ilerlemişti kalkmamız gerekiyordu, dışarı<br />
çıktık, ayrıldık. Oğlum, bana çok acayip şeyler oldu. Kestiler beni sanki<br />
odun hızarıyla, bu nasıl bir yer? Aman Allah’ım! Hayretler içinde<br />
oğlum Mustafa Bey’e derdimi anlattım.<br />
Hayatımda karşılaşmadığım, duymadığım, bilmediğim bir olayı yaşıyordum.<br />
Buna rağmen o kadar iç huzurum vardı ki, içim içime sığmıyordu.<br />
Sevinç ve neşe doluydum, sanki sarhoş olarak eve gidiyordum.<br />
Böyle şeylere ben alışkın değildim, ama şu bir gerçek beni çok mutlu<br />
ediyordu.
Değişen Hayatlar<br />
Zaman geçiyor, Sadettin Bey bizimle ilgileniyordu. Sincan’ın Fatih<br />
semtinde ikamet ediyorduk. Arabamız yoktu, otobüsle gelip gidiyorduk,<br />
mevsim kıştı. Sohbet çok hoşuma gidiyordu ki, ayrılasım gelmiyordu.<br />
Saat 23.30 olmuştu. Otobüs bulamam endişesi, beni sıkıyordu.<br />
Ortam kalabalık, çok önemli konular anlatılıyordu. O sohbetin yoğunluğunda<br />
benim halim ve sıkıntım Sadettin Bey’e ayan olmuştu.<br />
Hemen orada bulunan arkadaşa, “Nuri Bey arabayla mı geldiniz?”<br />
dedi. O da, “evet efendim” dedi. “Siz giderken Hakkı Bey’leri de alır<br />
mısınız? Deyince Nuri beyde “Evet efendim alırım, birlikte gideriz”<br />
dedi. Ben bu olaya hayran kalmıştım. Bu Yüce dost, benim rahatsız<br />
olduğumu anlamıştı.<br />
Bizim rahat etmemiz için sohbetin koyu yerinde, arkadaşının sorunu<br />
ile ilgilenen bir dost. Ne dersiniz, bulunmaz bir ahbap denir. Sizi,<br />
sizden fazla düşünen yüce dost işte. Biz rahatladık, sohbetin güzelliğinden<br />
faydalandık, mutlu ve huzur dolu bir gönülle ayrıldık. Yüce<br />
Dost, bizimle yakından ilgileniyor, alaka gösteriyordu. Benim de çok<br />
hoşuma gidiyordu, yabancılığı ortadan kaldırmıştı.<br />
Kendi evimden daha rahat geliyordu. Daha üç hafta olmamıştı.<br />
Arif Demirbaş Bey ile bizi tanıştırdı. Arif Bey’e, “bak başkan kümenize<br />
Hakkı Bey de katılabilir” dedi. Ben çok memnun olmuştum, çünkü<br />
kabul görüyordum. Arif Bey’den Allah razı olsun. Benimle o kadar yakından<br />
ilgilendi ki, candan bir arkadaş olarak her konuda yardımlarını<br />
hiç esirgemedi.<br />
Ankara’ya daha önce hiç gelmemiştim, acemiydim. Nerden inilir<br />
nerden binilir bilmiyordum. Hiç de çekindiğim gibi olmadı. Arif Bey<br />
gibi bir arkadaşınız olursa, endişeye gerek yokmuş. Arif Bey bana iş<br />
yerini gösterdi. Siz buraya gelin, birlikte küme toplantılarına katılırız,<br />
dedi.<br />
Ben rahatlamıştım, aynen küme toplantılarına katıldım. Küme arkadaşları<br />
da birbirinden güzel, yiğit, candan arkadaşlardı. Hepsi benim<br />
yetişmeme öyle çaba gösteriyorlardı, öyle fedakarlardı ki… Hepsinin<br />
39
Değişen Hayatlar<br />
davranışları ve konuşmaları hoş, beğenimli, hep olayın olumlu tarafından<br />
bakıyorlar, insana hep ümit veriyorlar, sen yaparsan olur diyorlar,<br />
olmaz diye hiçbir şey yok yeter ki sen iste, yaptın da ne olmadı gibi<br />
güzel sözler ifade ediyorlardı.<br />
Bu beni çok etkiliyordu. Çok faydalanıyordum, bu bir gerçekti. Bu<br />
faydalandığımı ben bildiğim gibi, yanımdaki hanımım, kızım, oğlum,<br />
gelinim, bunlar da bendeki neşeli huzurlu halimi tespit etmişler, onların<br />
da hoşuna gidiyordu. Beni her yönü ile etkileyen Sadettin Beyi<br />
dilimden düşürmüyordum. Gece rüyalarıma giriyor, orda bana sohbet<br />
veriyordu. Haftalık sohbetlere katılıp faydalanıyordum, öyle etki altında<br />
kalmıştım ki, ben de anlayamıyordum.<br />
Bir gün gündüz, Ulus meydanında deli gibi veyahut sarhoş muydum,<br />
yoksa ben öldüm mü gibi tereddütlü haller yaşadım. Bakıyorum<br />
ölmemişim, bakıyorum deli de değilim, bakıyorum sarhoş da değilim.<br />
Kanaat geldim, ben yeni diriliyorum dedim, devam et Hakkı Bey, sen<br />
doğru yoldasın, emin ellerdesin, bu karara vardım. Aklım gelişiyor, iyi<br />
ile kötüyü fark etmeye çalışıyordum.<br />
Takdirim uyanmıştı, her halde gölgelikten çok şükür, kurtuluyordum.<br />
Buna nasıl sevinmeyeyim. Bir gün, Cumartesi sohbetinde konuşmalardan<br />
anlamaya çalışıyorum. Kırıkkale’de dernekten falan söz<br />
ediyorlar. Merak edip sordum. Sadettin Bey de “Kırıkkale’de bizim<br />
derneğimiz var. İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme Derneği. Dernek faaliyetlerimiz<br />
var. Pazar günü oraya gideceğiz. Siz de gelebilirsiniz” dedi.<br />
Ben o kadar sevindim ki bu davete, hemen icabet ettim tabi ki. Gece<br />
bile heyecandan uyuyamıyordum. Sabah olmuştu. Erkenden kalktım,<br />
hazırlandım. Saat 9.00 da Maltepe’de oldum. Sadettin Bey de hazırdı.<br />
O zaman yüce dostun Peugeot marka kendisine ait aracına birlikte<br />
bindik. Aracı kendisi kullanıyordu. Hayatımda en güvenilir, emin yolculuğumu<br />
yaptım.<br />
O kadar candan tebessümü, bakanın içini güldürüyor, bir güneş gibi<br />
insanın gönlünü aydınlatıyor. Ben bunu hissettim, hani derler ya se-<br />
40
Değişen Hayatlar<br />
nin gönlün kararmış, sen işe yaramazsın. İşte benim o kararan gönlüm,<br />
güneş değerek aydınlandı. O zaman sen işe yararsın arkadaş dedim.<br />
Derneğimize geldik.<br />
Ordaki arkadaşlar Sadettin Beyi öyle karşıladılar ki, sanki kırk yıl<br />
ayrı gibi özlemişler. Hepsinin yüzü gülüyordu, ben de onlara katılmıştım,<br />
benim de yüzüm gülüyordu. Emin ellerdeydim, çünkü bunları<br />
biliyordum. Yılların hasretliği, korkulu rüya bitmişti. Korkacak bir şey<br />
yoktu artık, yalnız değildim.<br />
Yüce dostun gemisine biz de binmiştik çok şükür. Tufan benim<br />
umurumda değildi. Ben gemiye binme sevincindeydim. Çaylar içildi,<br />
dernek faaliyetleri başladı. Herkes bilinçli, heyecanlı, neşeli, o kadar<br />
canlı. Orada hiç ihtiyar, yaşlı yoktu, hep 25 yaşı standardı vardı, seçilmiş<br />
kişilerdi oradakiler. Sohbet ortamı başladı. Dernek kalabalıktı.<br />
Ben de yüce dostun karşısında, en uzak köşeden dinliyordum. Sohbete<br />
kendimi kaptırmıştım. Sanki kimse yok, ben ve yüce dost vardı.<br />
Beni karşısına almış, hep beni konuşuyor. Resmen beni incitiyordu.<br />
Benden ne istiyorsun, ben bu kadar hakarete tahammül edemem diyeceğim<br />
geliyordu. Ayıkıyorum, çevreme bakıyorum çok insan var. Yüce<br />
dost ortaya konuşuyordu. Başkasının gözüne bakarak konuşuyordu.<br />
Dahası birini tahta etmiş, ona söylüyordu.<br />
Ama sözler ona gitmiyor, hep dolaşıp bana geliyordu. Ne yapacağımı<br />
şaşırmıştım. Ben hayatımda böyle bir sıkıntı çekmemiştim. Kimse<br />
bana böyle hakaret etmemişti, acı çekmemiştim. Ne bu böyle diyordum.<br />
Benden ne istiyor bu adam. Resmen benimle dövüşüyordu. Tahammül<br />
edemiyorum artık, dedim. İncinmiştim, sabrım kalmamıştı.<br />
Çıkıp gideyim dedim, çıksam nereye gideceğim, arabam da yoktu, akşam<br />
olmuştu. Şehrin de acemisiydim.<br />
En iyisi sabredeyim dedim. Böylelikle kendimi teselli ediyordum.<br />
Bakıyorum, çevremdeki arkadaşlar o kadar rahatlar. Herkes kendi<br />
aleminde yaşıyor. Benim dünyamda ise telaş var. Kaçıp kurtulmak istiyordum.<br />
Nereden nereye kaçacaksam sanki… Baktım Yüce Dostun<br />
41
Değişen Hayatlar<br />
benimle bir ilgisi yok. O rahat, gülerek, neşe içerisinde sohbetini anlatıyor.<br />
Allah Allah, bu ne iş…<br />
Benimle ilgilenmiyor. Ortaya konuşuyor. Bana ne oluyor da, içimde<br />
fırtına kopuyor. Görünüşte bir şey yok, ama yaşanıyor. Bunu ben<br />
biliyorum. Benim de aklım bu işe ermiyordu. Sohbet olursa olsun, dedim.<br />
Kendi haline bıraktım. Bıraktım bırakmasına ama sözler ok gibi<br />
hep bana saplanıyor. İster istemez yerimde duramıyordum. Böyle bir<br />
hal içinde sohbet sona erdi.<br />
Ben çok ezilmiştim. Yüce dosta kırgındım. Bu kadar da insanın üstüne<br />
gelinmezdi. Yüce Dost dernekteki arkadaşlara “Bize müsaade, yolumuza<br />
gidelim” diyerek, arkadaşlardan izin istedi. Vedalaşarak dışarı çıktık. Yüce<br />
Dost’la şehirden çıktık. Ankara istikametinde seyir halindeyken, benimle<br />
konuşmak istedi.” Ne güzel sohbet oldu öyle değil mi Hakkı Bey” dedi.<br />
Ben, evet ama efendim, bu kadar da olmaz ki, hep benim üzerime<br />
geldiniz, beni çok incittiniz. Dayanılacak gibi değildi, dedim. Yüce<br />
dost da,”ne oldu Hakkı Bey anlayamadım. Sizinle bir ilgisi yok sözlerimin.<br />
Siz hiç konu bile olmadınız. Sizi hiç üzer miyim ben. Siz üzerinize<br />
alınmışsınız. Ben sohbetlerde insanı anlattım. Olmamız gereken<br />
insan modelini, arkadaşlara anlattım. Siz üzerinize alınmayın” diyerek<br />
benim gönlümü aldı, beni rahatlattı.<br />
Benim yüzüm gülmeye başladı. Yüce dostla barışmıştık artık. Mutlu<br />
ve huzur dolu yolculuğumuz bir saniye gibi çabucak geçti. Ankara’ya<br />
gelmiştik. Beni uygun bir yerde indirebilir misiniz efendim diyerek,<br />
çok teşekkür ederek vedalaşıp ayrıldım. O günden sonra Ankara’dan<br />
ayrıldım. Misafirlik bitmişti. Üç ay gibi bir zaman çabuk geçmişti. Benim<br />
bir endişem vardı.<br />
Allahım benim canımı alma da, Kayseri’deki arkadaşlara gerçekleri<br />
anlatayım, babama gerçekleri anlatayım. Böyle bir Yüce dostun olduğunu<br />
onlara söyleyeyim, dileğim buydu. Allah dileğimi yerine getirdi.<br />
Bizlere nasip eyledi. Yüce dostun varlığını, arkadaşlara anlattım. Onlar<br />
da çok memnun oldular, ne güzel dediler.<br />
42
Değişen Hayatlar<br />
Yüce dostun o gürül gürül akan feyzinden onlar da nasiplerini aldılar.<br />
Sıra babama gelmişti. Babamın da böyle bir gerçekçiden haberi<br />
yoktu. Babama da olayları anlattım. Çok memnun oldu.<br />
Allah’a şükür Abdulkadir Duru beyin sancağı, emin ellerde dedi.<br />
Takdir ederek, Sadettin Bey’i çok sevdi.<br />
Tam bir Muhammedi Ahlak üzere dedi. Aman oradan ayrılma.<br />
Sen de çok değişmişsin, bunun farkındayım oğlum dedi. Yüce dostun<br />
aşkıyla günler gelip geçiyordu. Ben emekli olmuştum. Köyüme ev yaptırmıştım.<br />
Orada yaşamayı düşünüyordum. Bana ait bahçelerim vardı,<br />
onlarla uğraşayım diyordum.<br />
Aradan bir yıl gibi bir zaman geçmişti. Günlerim huzurlu geçiyordu.<br />
Ankara’daki günlerimi hatırladıkça beni coşturuyor, teselli oluyordum.<br />
Kızım Neslihan Hanım da fikrimizi beğenmişti. Yüce dostun<br />
tavsiyesiyle Neslihan Hanım kızımız, Arif Beyin eşi Öznur ablasıyla<br />
görüşmeye başladı. Biz de aynen tavsiyeye uyduk. Öznur hanımla tanıştılar.<br />
Neslihan Hanımda da değişmeler olmuştu, ablasını çok sevmişti.<br />
O anda kızım da köyde yanımızdaydı. Birlikte karar verip, Ankara’ya<br />
gidip Yüce Dost’la görüşmek istedik. Ankara’ya geldiğimizde mevsim<br />
yaz olduğu için, Yüce Dost’un arkadaşları ile birlikte Kızılcahamam<br />
kaplıcalarında, tatilde olduklarını öğrendik. Neslihan hanıma,<br />
Kızılcahamam’a ben gideceğim, istersen seni de götüreyim. Öznur<br />
ablanlar da oradalarmış, gidelim dedim. Neslihan Hanım da, onları<br />
rahatsız etmeyeyim baba, sonra görüşürüz. Görüşsek iyi olurdu, ama<br />
nasip değilmiş dedi. Biraz üzülmüştü. Ben yalnız olarak Yüce Dostu<br />
Kızılcahamam’da ziyaret edip geldim. Beklemeye zamanımız da yoktu.<br />
Ankara’dan ayrıldık. Kızım hüzünlüydü.<br />
Ablamı görmeden gidiyorum, diye duygulanıyordu. Bende bu duruma<br />
üzülüyordum. Niğde’den Ankara’ya ablası ile görüşmek için gelmişti.<br />
Görüşme nasip olmamıştı. Bu ona zor geliyordu. Telefonla da<br />
görüşme olmuştu, ama yeterli gelmiyordu. Bu olayı Neslihan Hanım,<br />
43
Değişen Hayatlar<br />
ablası Öznur Hanıma yansıtmış, o da üzülmüş, keşke babanla sen de<br />
gelseydin gibi konular olmuştu.<br />
Bu olaydan Neslihan Hanım tatmin olmamıştı. Bu konuyu Öznur<br />
Hanım Yüce Dosta anlatır. “Efendim o bizi göremedi, biz onları ziyaret<br />
etsek olur mu? demesi üzerine Yüce Dost, çok güzel olur, ifadesini<br />
kullanır. Eşi Arif Bey ile birlikte bizim bulunduğumuz Niğde’nin<br />
Dündarlı kasabasına gitmek için Ankara’dan çıkarlar yola.Telefonla<br />
konuyu bize bildirdiler. Biz çok sevindik.<br />
Fedakar küme başkanım Arif Bey, bir dostluk adına köyüme gelir,<br />
misafirimiz olur. Bizi çok memnun etmiştir. Yüce dostun kokusunu<br />
getirmiştir. Kayseri’den arkadaşlarımız da, Arif Beyin geldiğini haber<br />
aldılar. Onlar da gelip katıldılar. Güzel bir ortam olup, sohbet ve izlenimlerimizle<br />
çok faydalandık.<br />
Dostluk adına Ankara’dan çıkılıp Niğde’nin uzak olan köyüne de<br />
gelinirmiş, bunu gördük. Böyle bir kardeşlik oluşması bizi memnun<br />
etmişti. Neslihan Hanım’ın ayrıca bu misafirliğe vesile olması, o kadar<br />
sevinip duygulanması bizi bile etkiledi. Bu ne güzel…Aynı dostta<br />
birleşmek, aynı çizgiler, aynı duygular, aynı hedef, aynı sevgiler o yüce<br />
dostun hatırı için olmuyor muydu?<br />
Yüce dosta her şey için teşekkürler. Köydeki yaşantım beni tatmin<br />
etmiyordu. Orada da sevilip sayılıyorduk. Orayla bağımız vardı. Annemiz,<br />
babamız, kardeşlerim, elma bahçeleri, köydeki yeni yaptırmış<br />
olduğum bahçeli ev gibi bu değerlerin toplamı beni doyurmuyor.<br />
Bütün bu sayılan değerler birleşse, Ankara’daki bir günlük küme toplantısındaki<br />
sohbet ortamında aldığım hazzın yerine geçmiyordu, bunu<br />
anlamıştım. Oradaki değerlerin naylon çiçek gibi görüntüsü vardı. Görüntüde<br />
güzel gözüküyordu, kokusu, özü yoktu. Sadece beni aldatıyordu.<br />
Onun için orada, köyümde durasım gelmedi. Bir sebep olsa da<br />
Ankara’ya gitsek derdine düştük. Sevdiğinin derdine düşersen, yola çıkarsan<br />
Allah bir sebep halkediyor, ama böyle ediyor, ama şöyle ediyor.<br />
İşte biz bunu yaşayarak Ankara’ya geldik.<br />
44
Değişen Hayatlar<br />
Özlediğimiz ortama kavuşmuştuk. Artık Allah’a şükürler olsun<br />
biz de Ankara’daydık. Gruba dahil olmuştuk. Kendimi o kadar mutlu<br />
hissediyordum, gönlüm o kadar hoştu. Küme toplantıları, Cumartesi<br />
sohbetleri beni o kadar doyuruyordu.<br />
Benim bu halimi gören eşim Döndü Hanım “ Hakkı Bey, hanımlar<br />
sohbeti varmış, bizler de katılalım” dedi. Sadettin Bey’le görüştükten<br />
sonra hanıma müjde verdim. Tamam hanım, Bu haftaki cumartesi<br />
sohbetine sizleri götüreceğim, dedim. Döndü Hanım ve Emine Hanım<br />
çok sevinmişlerdi.<br />
İkisi de çalışmalarımızı takdir ediyor, kitaplarımızı okuyorlardı.<br />
Çok isteklilerdi. Kızımız Neslihan Hanım o zamanlar yanımızda değil,<br />
Kayseri’de tahsil hayatını tamamlıyordu. O da orda ablası Öznur<br />
Hanımla telefon irtibatıyla ayakta duruyor, fikre bağlılığını sürdürüyordu.<br />
Yeni haftanın cumartesi günü sohbetlerine hanımlar katılacaktı.<br />
Çok heyecanlılardı. Merak ediyorlardı, böyle bir ortama ilk kez katılacaklardı.<br />
Ben de heyecanlıydım. İzlenimleri nasıl olacaktı, merak ediyordum.<br />
Sohbete katıldılar. Sohbet sonunda hanımlara sordum, nasıl<br />
geçti diye. Hemen cevap verdiler, tek kelime çok çok güzeldi. Tam aradığımız<br />
yer. Çok heyecanlandık. Bizi çok güzel karşıladılar. Hepsi de<br />
çok candan, hiç yabancılık çekmedik.<br />
Çok güzel konuşmalar oldu. Hep beğenimli konuşuyorlar, inşallah<br />
o ortama biz de layık oluruz dediler. Ben de çok memnun olmuştum.<br />
Çok güzel, sizleri tebrik ediyorum, haydi hayırlı olsun dedik, gülüştüler.<br />
Akşam olmuştu, beylerin cumartesi sohbetleri vardı. Ben de sohbete<br />
katılmıştım.<br />
Yüce dost bana sordu, “ne oldu hanımlar bugün sohbete katıldılar<br />
mı?” Evet efendim, katıldılar. “Nasıl, memnun olmuşlar mı, ilk izlenimleri<br />
nasıl?” dedi. Ben de, çok heyecanlılar, tam aradığımız yer, çok<br />
güzel ortam oldu diyorlar, dedim. O da “çok güzel, ilk izlenim çok<br />
önemli” dedi, memnuniyetlerini ifade etti.<br />
45
Değişen Hayatlar<br />
Bundan sonra da katılabilirler, dedi. Ben de çok memnun olmuştum<br />
Döndü hanım ve Emine hanım da fikrimizin emniyetli çatısı altında<br />
eğitime girmişti. Bu ne güzeldi Allahım. Evimizde bayram havası<br />
vardı.Herkes neşeli idi, çünkü aynı gemide yolculuk yapıyorduk, emin<br />
ellerde idik. Bu da beni daha çok rahatlatıyordu.<br />
Yakinen sevdiğim insanlar aynı duygular ve düşünceleri paylaşıyorduk.<br />
Bu bir bahtiyarlık değil miydi? Irmak yeter ki aksın, yolunu<br />
buluyor, aslına kavuşuyor. Biz de akmaya devam ediyoruz. Allah’tan<br />
dileğim aslımda kayıp olmaktır. Çıktık yola, mücadelemiz budur.<br />
Kendisini yıllardır arayan adam, çok şükür aynada kendisini gördü,<br />
onu izliyor, onunla mutlu oluyor, onunla hayat buluyor, onunla diri<br />
kalıyor. O onun suyudur, suyumun kesilmesini istemiyorum. Yıllardır<br />
o kadar hırpalanmış, bataklıklardan kurtulmak için canlılığımı kayıp<br />
etmeden buraya kadar ulaştım.<br />
Burada da besleniyorum, güçlenmeye çalışıyorum. Yollar çok çetin.<br />
Güçlüler, bu çetin yolları aşıyor. Biz de ailece bunun için çalışıyoruz.<br />
Yoksa, Yüce dosta kavuşmak yüreklilik ve mertlik istiyor. Yüce dost görünürde<br />
çok yakın, yakın olduğu kadar da çok uzakta. Ne var bunda<br />
deyip, gövdeyi görme.<br />
Gövdeye bakarsan, aldanır kalırsın. O gövde derinliğindeki gizli<br />
gövdeyi görmek gerekir. Odur işte yüce dostun gerçek gövdesi. Onun<br />
için şaşar aklım, almaz. Bu akıl işi değil ki, aklımla çözeyim. Akıl ötesi<br />
bir iştir. O yüce dost, vücuda gizlenir durur. O küçük vücut içinde gövdeyi<br />
perde etmiştir. Gizlenir, bilinmez. Onun derdidir, beni yakar, kül<br />
eder. Hep aklımdır, mantığımdır benim engeller.<br />
Bazen kabarır, taşar akarım. Aklım ile mantığımı kaldırır atarım. O<br />
zaman rahat eder, yaşarım. O günden bu güne yaşadığım canlı olarak<br />
tespitlerimi, hatıralarımı, bana bir daha yaşamama vesile olan başta Yüce<br />
dosta ve arkadaşlarıma teşekkür ediyor, Saygılar sunuyorum.<br />
46<br />
Hakkı Göktaş<br />
Emekli Polis
Değişen Hayatlar<br />
NE MUTLU BANA<br />
Eğitim, fikir bizim için çok önemli, ancak eğitimsiz fikrin bizi bir<br />
yere götürmediğini, sadece yükümüzü artırdığını fark ettik.<br />
Eğitimden amaç, insanın kendisini tanıyıp derinliklerindeki güçleri<br />
açığa çıkarmasıdır. Tüm varlığın içinde en önemli tek değer insan diyoruz,<br />
ama kafa yapısını özüne uygulu kılan insanın tek değer olduğunu<br />
anladım. Ve onun peşinden gidiyorum.<br />
Yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum. Milyarlık belki de trilyonluk<br />
bir davada aldatılmanın acısını yaşayıp üzülürken, diğer taraftan<br />
muhataplarımızı mahcup etmemenin sevincini yaşıyorum.Çünkü eğitimcim<br />
“insan mahcup etmek bize yakışmaz” der. Onlar aldatmanın<br />
sıkıntısını yaşarken ben ustama teşekkür ettim.<br />
İyiki varsın da sayende insana yakışır bir şekilde hareket ettim. İyi ki<br />
ben onların yerinde değilim diye şükrederek üstünü kapattım.<br />
Daha neler neler yaşatmadı ki ustamız bize. İnsanlık değerleriyle doldukça<br />
maddeden vazgeçtim. Yerinde kullanmassan onun da hesabı vardı. Şimdi ise<br />
elimizde olanları insanların kalbi huzuru yolunda kullanmaya çalışıyoruz. Bazıları<br />
alınca sevinir, bazıları verince. İşte biz, verince sevinenler sınıfına geçtik.<br />
Hayat sadece bir yansımadır, bunu gördük. Bunca yıllık hayatımızda<br />
asla kendimize ait bir şeyimiz olmadı. Hep kendinden öte ümmeti<br />
Muhammedi düşünme arzusu, ustamdan kazandığım bir özellikti.<br />
Yine Eğitimle dirilişe geçmemin sebebi açtığım cehennem kapılarını<br />
kapatmam oldu. Hasedin, kıskançlığın insana ne kadar çok zarar<br />
verdiğini yaşayarak gördük. 5 kez ameliyat oldum. İç dünya acılarının<br />
yanında vücudumun acısı solda sıfır kaldı.<br />
Şimdi dirildim, uyandım, fark ettim artık, oralara düşer miyim,<br />
muhataplarımı düşürür müyüm? Dünya geniş, cennet sonsuz, herkese<br />
yer var. Her şey insanıyla, her şey muhabbetle güzel.<br />
Şükür başkalarıyla uğraşmak gibi zaman israfından kurtulduk. Kendimizi<br />
takdir edip, saygıyla kabul ediyoruz artık. O güzel insanın sayesinde.<br />
Lütfiye Birden<br />
47
Değişen Hayatlar<br />
48<br />
O GÜNDEN SONRA HAYATIM ANLAM<br />
KAZANMAYA BAŞLADI<br />
<strong>Fikir</strong>den önceki hayatımı şimdi düşündüğümde, ilkel bir insanlık<br />
düzeyinde yaşadığımızı görüyorum. Korkuların, vehimlerin, kompleks<br />
ve iki yüzlülüklerin içinde yaşıyordum.<br />
Duyduğum aşağılık duygusundan kurtulmak için her yolu deniyor,<br />
fakat her davranış ve düşüncelerim beni daha da büyük bunalıma sokuyordu.<br />
Tarsus’ta bulunduğum yıllarda özellikle orada kadının ne kadar değersiz<br />
görüldüğünü anladım. Başta kadın kendini küçültecek her türlü<br />
olum ve davranışın içinde olabiliyordu.<br />
Bu zavallılık beni derinden üzüyordu. Kendini medeni zannedenlerin<br />
düştüğü alçaltıcı durumu görüyordum. Neden kadın erkeğin karşısında<br />
iki paralık olsun diye düşünüyordum.<br />
O zamanlar dine yaklaşmak ta beni ürkütüyordu. Çünkü dinden<br />
hep ürkmüştüm. Bu şekilde içimde duyduğum boşluk gittikçe büyüyordu.<br />
Babamla yaptığımız konuşmalar beni fikre ısındırdı ama yine<br />
de dini yönü beni oldukça ürkütüyordu.<br />
İçimdeki boşluk büyüdükçe gördüm ki boşa kürek çekiyorum. İşte<br />
o zaman gerçek bir çıkış kapısı aradım. Beni ne kadar ürkütürse ürkütsün<br />
fikre gelmeye karar verdim. İşte o günden sonra hayatım anlam<br />
kazanmaya başladı. Kendime olan güvenim her gün arttı.<br />
O güne kadar öğrendiklerim, bildiklerim, düşündüklerim, inandıklarım<br />
hepsi ters-düz oldu. Özüne dayalı yaşamanın gerçek özgür ve<br />
huzurlu insanlığın temeli olduğunu gördüm ve şimdide özüne dayalı<br />
yaşamanın talimini yapıyorum.<br />
Kadının gerçek değerinin farkına vardım. İşte kendimde bir kadın<br />
olmanın gururunu taşıyorum.<br />
Bende özenilecek hanımın, esas Müslüman Türk kadını olmakla
Değişen Hayatlar<br />
gerçekleşeceğini anladım. Şimdi bu özenti içindeyim. Tarihe nam salmış<br />
analarımız gibi olmak arzusundayım. Fikre girdiğim günden bu<br />
güne özel bir insan kümesinin içindeyim.<br />
Hepsi benimle aynı hedefe bakıyor ve özden yaşamanın derdinde.<br />
Güven verme telaşı içindeler. Bende böyle bir insan kümesine dahil olmanın<br />
huzuru içinde yaşıyor ve Allahtan buna layık olmayı diliyorum.<br />
Şimdilerde ise her şeyi bir daha gözden geçiriyorum.<br />
Tüm bu yaşantıların esasının gerçek doygun ve dünya- ahiret saadetinin<br />
gerçek insan sevgisiyle olabileceğini fark etmeye başladım. Gerçek<br />
dosta güven vermenin ve onun sevgisiyle dolmanın işin aslını teşkil<br />
ettiğini anlıyorum.<br />
Allahın her insana bahşetmediği gerçek dostu bana bahşetmesi büyük<br />
nimet. Her gün buna daha çok şükrediyorum.<br />
Evet fikre girdiğim günden beri;<br />
• Özgüvenim arttı<br />
• İnsanca yaşama düzenim oldu. (Hayvani yaşantıdan uzaklaşıyorum.)<br />
• Şükürlü yaşıyorum.<br />
• Anlayış kapılarım aralandı. Şükür gittikçede genişlemekte.<br />
• Güvenle yaşayıp yaşatmayı hayatımın temeline oturttum.<br />
• Kendime seçtiğim örnek bir şahsiyetim var. ( Önceden herkese<br />
özeniyordum)<br />
• Ne mutlu bana, ben özenilecek bir hayatın içindeyim.<br />
Ayşegül Kazıcı<br />
Öğretmen<br />
49
Değişen Hayatlar<br />
BENİ BENDEN ÇOK SEVEN İÇ DÜNYA<br />
DOKTORUM<br />
Bana benden dost, beni bana tanıtan, bana benden yakın, beni benden<br />
çok seven iç dünya doktorum.<br />
Bana bunca yıl emek veren güzel ustam, seni bir an olsun anlamaya<br />
başladığımı görmek, kendimde hissetmek, senin ahlakını yaşama gayretinde<br />
olmak, sana kesin intiba yolunu güven yolunu tutmak, tuttuğumu<br />
kendimde görmek kendimi mest ediyor.<br />
Vicdanıma uygulu yaşama yolunu tuttuğum şu kısacık zamanda vicdanımın<br />
sen olduğunu görmek, bu ne sırlı ne güzel eğitim? Vicdanın<br />
olan ustana uyma eğitimi yapıyorsun, onunla farkediyor, onunla ciddiyet<br />
kazanıyorsun, iradenin vicdanının emrine girdiğini kendinde görüyor,<br />
bu gücü hissediyorsun.<br />
Senin ahlakını, yaşayış prensiplerini en yakınlarımdan göstermek istiyorum.<br />
Oğlumla oturup nasıl güzel insan oluruz diye fikir müşaveresi yaparken<br />
gözlerim doldu.<br />
10 yaşındaki oğlumun paylaştıkları:<br />
“Anne iki yüzlü olmamak için evde küfür etmediğim gibi artık dışardada<br />
etmiyorum.<br />
Ben Mert abime söz verdim, o takdiri alacağım. Sınıfımın başarılı<br />
öğrencileri arasında yer alacağım.<br />
İki arkadaş küsünce yanıma gelip, bir diğerini çekiştirirken hemen<br />
düşünüyorum ne yapabilirim diye. Çekiştirene dönüyorum, “o arkadaşımızın<br />
da şu güzel yönü var” diyor sevgisini düzeltiyorum.<br />
Benim elimde ne kadarım varsa, mesela 50 kuruşum varsa birer sakız<br />
alıp paylaşıyorum. Arkadaşlarımın yanında asla onların yokken, bir<br />
şey alıp yemiyor, neyim varsa yettiği kadar alıp veriyorum.<br />
Bunu gören bir arkadaşım “Sen onlara alınca kuyruk oluyorlar, hiç<br />
50
Değişen Hayatlar<br />
yanından ayrılmıyorlar” dedi. Bende “olurmu can arkadaş, biri elindeki<br />
bir şeyden bana ikram etse ben ona kuyruk olmam. Demek ki benim<br />
arkadaşlarımda bana kuyruk olmaz.” Dedim.<br />
Oğlumu dinlerken içimin nasıl dolduğunu, yüreğimin nasıl ferahladığını<br />
kelimelerle ifade edemem.<br />
Akşam kızım yanaştı yanıma ”anneciğim kendimde abur cubura<br />
karşı zafiyet hissettim, karar aldım, Haziran’a kadar yemeyeceğim”<br />
Geçen bakkala gitmiş. ” Ya, anne” diyor “cipsi görünce dayanamadım<br />
aldım. Getirdim odaya, cips bana ben cipse bakıyorum. Kendime<br />
“sen nesin” dedim. Tekrar kendime cevap verdim. “Sen kararınsın.” Bu<br />
düşünce fırlattı yerimden, cipsi kaptığım gibi kardeşime verdim. Oh<br />
be dedim, insanlığımdan taviz vermedim.”<br />
Evimizin bükmekte zorlandığımız biraz başı dik kızım. Şimdi bir<br />
bakıyorum anneciğim, babacığım, canım kardeşim kardeşlerine öpmeler<br />
sarılmalar… Peki deme gayreti, yumuşak davranmaya özen göstermesi.<br />
“Anne senin de ustan var, benimde. Hadi yarışalım” demesi.<br />
Kendine özgüveninin gelmeye başladığını görmek kızımın peygamberi<br />
ahlakı yaşama gayreti… Ne diyeyim binlerce teşekkürler.<br />
Diğer kızımın gelerek, okulu anlatırken “ben kimsenin arkasından<br />
atmam ve attırmaktan hoşlanmam, yapan olursa da o ortamı terk ediyorum”<br />
demesi çok hoşuma gitti ve konuşturmaya devam ettim.<br />
“Hiç kimsenin merhaba demediği insanla diyaloğumu tam kesmem.<br />
Bana “günaydın” derse “günaydın” derim. Ancak samimi arkadaşlık<br />
etmem. Oda insandır güngelir onun bana faydası olur, gün olur<br />
benim ona faydam olur.” Diyor.<br />
Eşler, ebebeyinler, kardeşler arasındaki barışa eğitimimiz sayesinde<br />
imza attık. Ömrümüz boyunca da bu barış bozulmayacak. Verdiğimiz<br />
sözleri yerine getirmek ağzımızdan çıkanın arkasında durmak, baş<br />
prensibimiz olmuş. Sözleştiğimiz yere 10 dk. öncesinden varmak, beklenen<br />
değil bekleyen olalım zihniyeti çok şükür kalplerimize yerleşmiş.<br />
Bütün bunların ötesinde, ilerisinde senin gibi, içi dışı bir olan ger-<br />
51
Değişen Hayatlar<br />
çek bir insanı, dostu, sultanı tanıdım ya, eğitiminde bulunuyorum ya<br />
daha ne isterim Rabbimden.<br />
Rabbim seni anlamayı, günlük yaşantımızda senin ilke ve prensiplerini<br />
uygulamayı nasip etsin. Amin…<br />
Aysel Yiğit<br />
Ev Hanımı<br />
52
Değişen Hayatlar<br />
FİKRİ ÇALIŞMALARDAN FAYDALANDIĞIM<br />
YÖNLERİM<br />
• İnanç sistemim (Allah (cc), Peygamber (SAV), ibadet gibi) düzene<br />
girdi.<br />
• Aile düzenimde huzur, saadet, mutluluk gibi değerler giderek artıyor.<br />
• Eşim, çocuklarım fikri yaşama yönünde ciddi gayret içerisindeler.<br />
• İlişkide olduğum tüm insanlarla en az barışık durumdayım.<br />
• Küs olduğum hiçbir insan yok Elhamdülillah.<br />
• İş hayatımda artan bir ciddiyet, gayret, doğruluk, güven ve başarı<br />
hâkim.<br />
• Verdiğim sözleri yerine getirme gayretindeyim.<br />
• Yalan söylememek gayretindeyim.<br />
• Öfke, kin, kıskançlık, kibir, haset, dedikodu, gıybet, tecessüs gibi<br />
hastalıklarımla ciddi mücadeledeyim.<br />
• Olayların daima iyi yönlerini görerek değerlendirme çabasındayım.<br />
• Denk bütçe yapmayı başardım, devam ediyorum.<br />
• Başkalarında gördüğüm eksik ve kusurlu hareketleri kendi hayatımda<br />
yapmama gayretindeyim.<br />
• Sosyal ilişkilerdeki zahiri gerekleri yerine getirme çabasındayım.<br />
• Tespit etmeden inanmama gayretindeyim. Kulağımdan yönetilmiyorum.<br />
• Anlamadığım konuları ahbabımla görüşerek anlamaya çalışıyorum.<br />
• İhvan kardeşlerimi seviyorum. Onlarla gücüm yettiğince ilgilenmekten<br />
büyük zevk alıyorum.<br />
• Yaptığım iyilik ve güzelliklerin beni doldurduğunu fark ediyorum.<br />
53
Değişen Hayatlar<br />
• Günlük yaşayışımda karşılaştığım engelleri, o noktalardaki sahipliğimi<br />
takınarak ahbabımla birlikte aşıyorum.<br />
• Ahbabımı gerek sohbetlerde, gerekse günlük yaşantılarında dikkatlice<br />
izliyorum. Tüm davranışları ile bana örneklik ediyor, her yaptığını<br />
eğitimim için yaptığını fark ediyorum.<br />
• Ahbabımın, diğer insanlarla olan ilişkilerinde daima; “o insanlara<br />
nasıl faydalı olurum, onların zihinlerine, kalplerine, sosyal ilişkilerine,<br />
aile düzenlerine, Muhammedi (SAV) yaşayışa uygun örnek davranışlar<br />
yaparım” derdinde olduğundan, bu konuda bende yarıştayım diyorum.<br />
• Arkadaşlarımın arkadaşları geldiğinde ve misafirlerimize azami<br />
alaka göstermeye çalışıyorum.<br />
• Arkadaşlarımın özel işlerine karışmıyorum.<br />
• Annem, babam, kardeşlerim, akrabalarımla görüşüyorum, uzakta<br />
olanlarla telefonla irtibatım vardır.<br />
• Düzenli ve temiz kıyafetli yaşıyorum.<br />
• Her sabah sakal tıraşı olurum.<br />
• Edep ve hayâ inceliklerine dikkat ederim.<br />
• İnsanları dinlemeyi öğreniyorum.<br />
• Yemek ve sofra adaplarına uymaya çalışıyorum.<br />
• Güven kazanmak hırsıyla yaşıyorum.<br />
Ahmet ANNAKKAYA<br />
Makine Mühendisi<br />
54
Değişen Hayatlar<br />
KENDİMİ DEĞİŞTİRME ÇABASINA DÜŞMEK<br />
Borçka’dan kucak dolusu selamlar. Sürekli bana “sen yaparsan olur,<br />
sen yapmazsan hiçbir şey olmaz” diyen, beni dinleyen, zihnimi sadeleştiren,<br />
bana güven aşılayan ve güven veren, Öznur ablama çok teşekkür<br />
ederim.<br />
Ailemle her hafta kararlaştırıp, bir ders alarak o dersimizi uygulamaya<br />
çalışıyoruz. Geçen hafta güven konusunu uygulamak üzere karar<br />
aldık ve uygulamaya başladık.<br />
Kendimize, eşimize, çocuklarımıza, komşumuza ne kadar ve nasıl<br />
güveniyoruz diye kendimizi izledik ve çok güzel tespitler yapma fırsatımız<br />
oldu. Ortaya öyle güzel şeyler çıktı ki Öznur ablamın da tavsiyesi<br />
ile fikir kardeşlerimle paylaşmamın yararlı olacağını düşünerek harekete<br />
geçtik.<br />
Güvensiz yaşadığımız zaman hangi sıkıntıları yaşıyoruz şunları tespit<br />
ettik:<br />
1. İyi yaptığına inandığımız bir arkadaşımızı, dostumuzu örnek alıp<br />
ona uygulu yaşamazsak, öyle bir dostumuz yoksa bırakın kendimize<br />
güvenmeyi, bir yaşındaki çocuğa bile güvenemiyoruz.<br />
2. İnsanlara kendi yapacağı sorumlulukları yüklememek, öğretmemek<br />
güvensizlik veriyor. Çocukların her yaptıklarına karışmak, kendi<br />
özgürlüğünü bağışlamamak onlara güvensizlik aşılıyor.<br />
3. Her davranışa olumsuz yaklaşmak, sürekli olmaz, hayır, yapamazsın,<br />
alamazsın, anlamazsın gibi engeller koymak. Bir gün oğlumun<br />
beslenme çantasını hazırlayıp astım.<br />
Çocuk gelip gidip çantayla uğraşıyor. Tabi ki ben bu durumu anlamıyorum.<br />
Çocuk merak ediyor annem beslenmeme ne koymuş; açıp<br />
gösteriyorum ama bir türlü ikna olmuyor. Hala çantanın etrafında dört<br />
dönüyordu. Sonra dayanamayıp, ağzının içinde mırıldanarak, “anne<br />
babamın yeni aldığı kırılmayan arabaları, okula götürebilir miyim?”<br />
55
Değişen Hayatlar<br />
Bende o gün nöbetçi anne olduğum için, “tabi ki anneciğim bugün<br />
bende okuldayım ilgilenirim” dedim.<br />
Daha sözüm bitmeden hemen çocuğun merak ettiğim cevabı geldi.<br />
“Hah işte bende onun için çantaya bakıyordum. Arabalarımı koymak<br />
için” deyiverdi. Şaşırdım, demek ki çocuğa o kadar olumsuz telkinlerde<br />
bulunuyorum ki, çocuk cesaret edip, hiç tereddütsüz “anne arabalarımı<br />
götürmek istiyorum” diyemiyor.<br />
4. Tecrübe etmediğimiz durumlar. Misafirim gelecek, hiç yapmadığım<br />
bir pastayı veya yemeği yapmışım. Sonra da ona kırk tane akıl<br />
katıyorum. Lezzeti iyi olmamış, hamur olmuş, tatsız olmuş veya gevrek<br />
olmamış. Çünkü önceden tecrübe etmemişim.<br />
5. Her zaman karşıyı düzeltmeye çalışmak güvensizlik veriyor. Zatın<br />
biri dünyayı değiştirmeye çalışıyor. Bakıyor ki koskoca dünya değişir<br />
mi. Daha sonra ülkesini değiştirmeye çalışıyor. Orda da bakıyor ki<br />
milyonlarca insan nasıl başa çıksın!<br />
En iyisi ailemi çoluk çocuğumu değiştireyim derken, orda da her<br />
kafadan bir ses! Ömrünün nasıl geçtiğini anlamıyor. Sonra ölüm döşeğinde<br />
kendine geliyor. Eyvah! ben ne yaptım. Milleti değiştireyim<br />
derken kendime dönüpte bir an bile bakmamışım diye feryat ediyor.<br />
Kendimi değiştirme çabasına düşseydim, dünyayı değiştirmeye bedeldi<br />
amma ne yapsın adam ölüm döşeğinde.<br />
Güvenli yaşadığımız zaman, nasıl rahat ediyoruz? Güvenli yaşamak<br />
bizlere neler sağlıyor? bu konudaki tespitlerimiz:<br />
1. Hakiki bir dostumuzun olması güven veriyor.<br />
2. Kendimizi de, çocukları da “yapabilirsin, başarabilirsin” diye motive<br />
etmek. Birkaç gündür Kuran-ı Kerim derslerine başladım. Okulumda<br />
öğrendiğim bütün sureleri unutmuşum.<br />
Birkaç kez okuyup ezberleyemeyince, hemen ümitsizliğe kapıldım.<br />
Sonra eşimin de desteğiyle, “sen yaparsın! Bir sure ezberle bak gör, kendine<br />
güvenin gelecek” dedikten sonra bende öğrenmenin yaşı yoktur<br />
deyip, daha sıkı tutmaya çalıştım. Ezberledikçe kendime güvenim gel-<br />
56
Değişen Hayatlar<br />
di. Bir iki derken, beş altı sure ezberlemişim Elhamdülillah.<br />
3. Temizlik ve düzen insana güven veriyor. Eşim bir akşam memleketinden<br />
dönen bir arkadaşını görmüş ve eve çağırmak ihtiyacı hissetmiş.<br />
Kapı çaldı çocuklar koştu.<br />
Eşim kapıdan “hanım misafirimiz var” deyince kapıya koştum ve<br />
gönül rahatlığıyla evimin temizliğine ve düzenine ikramlarıma güvenerek,<br />
“hoş geldiniz hocam” diyerek içeri buyur ettim. Misafirim gittikten<br />
sonra, onu memnun etmenin ve memnun olmanın rahatlığını<br />
yaşadım ve yaşadık günlerce.<br />
4. Defalarca yaptığım, kesinleştirdiğim tecrubeler de sonuna kadar<br />
kendime güven duyuyorum. Defalarca yaptığım pastalarım veya<br />
yemeklerimi, misafirimin önüne kendimden emin bir şekilde sunuyorum.<br />
Yine yaptığım el işi mekik, iğne oyası işlemelerinde aynı güveni<br />
yaşıyorum.<br />
Bir haftalık dersimizde aklımıza belli bir hedef koyup, her an bu konu<br />
hakkında tespitler yapmaya çalışmak, bizim bir çok güzelliği hayatımıza<br />
aktarmamıza vesile oldu. Bu güzellikleri de sizlerle paylaşmamı<br />
sağlayan insanlara teşekkür ediyorum.<br />
Özgül ARSLAN<br />
Ev Hanımı<br />
57
Değişen Hayatlar<br />
EVİMİZ HUZUR YUVASI OLDU<br />
Sevmenin yaşı, zamanı, mekanı yokmuş. Gönül dilini bir anlayınca<br />
bütün sevgi kapıları sana açılıyormuş. Gerçek bir dostu sevdikçe her<br />
şeyimiz gerçek ölçülerini buluyor.<br />
Artık evimizde; evin reisi eşimiz deyip çocukları babalarına yönlendirdik.<br />
Biz artık arka planda kalarak Rabbimin rızasını alma gayretindeyiz.<br />
Evin iktidarını eşimize teslim etmenin, ona her türlü desteği<br />
vermenin sonsuz hazzını yaşıyoruz. Evimiz “Huzur Yuvası” oldu. Daha<br />
önce biraz mutfak dolabımızın yiyecek ihtiyacı geciktiğinde “Peygamber<br />
evine döndü” diye şükrederken şimdi Elhamdülillah huzur<br />
yönünden, sevgiden, muhabbetten yana da Peygamberin evine döndü<br />
diye bir birimize gayret veriyoruz.<br />
Çocuklarıma söz veriyordum. Bir hareketlerine kızdığım zaman,<br />
“tamam sen görürsün, bende seni bunlardan mahrum edeceğim” diye<br />
cezalar verirdim.<br />
Güven diye bir şey kalmazdı. Şimdi verdiğimiz sözün ehemmiyetini<br />
görünce mümkün mü durmamak. Çocuklara artık ceza vermiyorum.<br />
Tüm kızgınlıkların beklentiden, nasıl olur benim sözümü tutmaz gibi<br />
bencilliklerden kaynaklandığını gördüm.<br />
Hep onları suçlamayı bırakınca şimdi Elhamdülillah huzur insanı<br />
olmaya başladım.<br />
Oğlum yemek saatini geçiripte eve geç geldiği zaman “ yemek saatini<br />
geçirdin, ben hazırlamam” deyip sürekli söylenerek sevgimi ve<br />
oğlumun saygısını kaybediyordum.<br />
Ancak şimdi yüce dostun eğitimiyle gözlerimizin önü açıldı, çok<br />
şükür. Kim ne yaparsa yapsın hizmetlerini yapıyor, iyi ve örnek bir anne<br />
olmaya çalışıyorum. Tepkilerim artık eskisi gibi değil.<br />
58
Değişen Hayatlar<br />
Onların yanlışları karşısında bende onlara yanlışlıkla karşılık vermek<br />
değil de kucaklayıcı olunca her şey çok değişiyor. Onlarda daha<br />
dikkatli, söz tutan, peki diyen oluyorlar.<br />
Gördüm ki her ne oluyorsa benden oluyor. Kötülüğe savaç açtım.<br />
Yaşatana dayalı yaşamaktan başka huzur yolu yokmuş.<br />
Güler Asiloğulları<br />
Ev Hanımı<br />
59
Değişen Hayatlar<br />
60<br />
BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-1<br />
Besmele çekerek eğitimimize günlük yaşantımızdan bir daha yeniden<br />
hızla, bilinçle başladık. Bir iç dünya yolculuğuna çıkalım dedik.<br />
Allah (c.c)’nin özene bezene yarattığım dediği insan neymiş, Peygamberimizin<br />
insan kainata bedeldir dediği insan nasılmış? Bir bakalım<br />
dedik.<br />
Bizde bilmiyoruz, ama ustam gibi muhteşem bir insan var yanımda.<br />
Bende onun gibi olmak, onun yaptığı yolculuğu yapmak istiyorum.<br />
Bakalım neler seyredeceğiz? Ne alışkanlıklarımızı fark edeceğiz?<br />
Ne hissedip, ne duyacağız? Haydi Bismillah.<br />
Eve gelirken taze ekmek aldım, karnımda acıkmıştı. Taze ekmeği<br />
damak tadım da tutmasına, çok sevmeme rağmen, tercihimi evdeki<br />
bayat ekmekten yana kullandım. Amacım buna beni mecbur ediyor.<br />
Hiçbir şeyde tercih eden ben olmadım. Hiçbir şeyde aşırıya kaçmadım.<br />
Yemede, içmede, sevgide, irademde, sahipliğimde, sorumluluğumda<br />
velhasıl bugün her şeyime sahiptim. Ustam kendimim, ve ben kesin<br />
uygulama istiyorum.<br />
Olumsuz gibi görülen bir olay anında olumluya çevrilebiliyor. Bunu<br />
nasıl yaptın diye sordum kendime ve hemen cevap geldi. Sen önyargısız<br />
olaya bakarsan yapabiliyorsun.<br />
Mutfağımızda bulaşık var yıkanacak. Kızım şakayla karışık “bulaşıkları<br />
yıkar mısın?” dedi. Hemen “tabi ki yıkarım” dedim. “Hayır anne<br />
ben şaka yapmıştım” dedi. “Peki” deyip namaza geçtim.<br />
Namazı kıldım, bizimki hala oyalanıyor. Yapacakta kendine yük<br />
ederek yapacak. “Sana yardım edeyim hızlıca yaparız” deyip bir el attım<br />
bitirdik. Kendi samimiyetim ve yardım severliğim hoşuma gitti.<br />
Takdir ettim kendimi.<br />
Bugün kendimle mücadeleye başladım. Uygulamayla bitirdim. Bir<br />
özledim seni. İnsan acıyla kıvranır ya bende özlemle kıvrandım. Sadece<br />
gel diye yalvardım.
Değişen Hayatlar<br />
Ama sana gidecek anlayışı, gücü, cesareti, kendimde bulamadım.<br />
Gel dedim bana yol ve yön göster. İster evin kapısına gel ister yolun<br />
kapısına gel, dedim ama esas seni gönlümde, kararımda uygulamalarımda<br />
buldum.<br />
Hedefim iradem bana ait, sevgim bana ait. Oturduğum yerden kesin<br />
uygulama kararıyla kalktım.<br />
61
Değişen Hayatlar<br />
62<br />
BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-2<br />
Benim ustamın insanlığa hizmeti büyük. Benimde bir faydam dokunsun,<br />
onların bir ihtiyacını gidermek bize kısmet olsun düşüncesi,<br />
duyulan ihtiyacı karşılattı. Bende insanlığa faydayla yapabileceklerimden<br />
başlayacağım.<br />
*Genelde bugün incelikleri iş işten geçince fark ettim.<br />
*Gövdesel arzularda en sevdiğim dediğim bir alışkanlığımdan kolayca<br />
vazgeçemediğimi ve zorlandığımı gördüm. Hareketlerimde hiçbir<br />
alışkanlığa yer vermemeye gayret ettim. İçten dıştan kızmadan küsmeden<br />
sevgiyle yapılanlar var, ihtiyacı fark edip karşılamak var.<br />
Bunun nedenine inince insan olma kararımın yüreğime oturduğunu<br />
görüyorum. “İnsanım, kendime ait olmayanlarla yaşamak istemiyorum”<br />
inancı yerleşmeye, kendime yeni dost güzel alışkanlıklar kazanmaya<br />
başladım elhamdülillah.<br />
*Ne öğrendim; “bugün her iş benim işim, her yer bizim, her şeyle ilgileneceğim<br />
alakamı artıracağım, ilgilenerek bilgi sahibi olacağım, işte o<br />
zaman gereken neyse yaparım” bugün aldığım ders buydu. İlgilenmeyince<br />
gerekleri fark edemiyorsun. Birde sonradan yapayım dersen sırıtıyor,<br />
kendi iç dünyan bile olmadı diyor yabancı madde gibi kabul etmiyor.<br />
*Bir ferahladım üzerimden yükler gitti sanki. Yaptıklarım, yapmadıklarım,<br />
yapacaklarım, fikir sahibi olmak, nedenine inmek, sorunu<br />
çözmek işte bu rahatlıktı gözümün önü açıldı. Hemen bunlarla uğraşırken<br />
bir gerekliyi gördüm.<br />
Hem de sadece teklif değil, sahiplenerek yapacağım diyerek ilerledim.<br />
*İnsan fark etmek istiyor, uyanık ayık yaşamak istiyor, bilinçlenmek<br />
incelikle hareket istiyor. Kendi kendini ezip, mutsuz oluyor.<br />
Huzuru, mutluluğu da böyle yaşamasına bağlı. Böyle yaşayabilmek<br />
içinde bir iddian bir amacın olacak. Ustam insanlık iddiamı uyandırınca,<br />
hayatımda her şeyi bu iddianın gerçekleşmesi yolunda kullandığımı<br />
görüyorum.
Değişen Hayatlar<br />
BİZE DEĞER YÜKLEYEN USTAMIZA<br />
TEŞEKKÜRLER<br />
Karşı komşum kızıyla birlikte ziyaretimize geldi. Salonda oturuyoruz.<br />
Kızının dikkatini çekmiş.<br />
“Teyze siz hep salonda oturuyorsunuz?” deyince,“evet canım. Bizim<br />
oturma yerimiz evimizin en güzel ve en ferah yeridir.” Dedim.<br />
Sonra merakla etrafa bakınıp, “Televizyonu kaldırdınız mı?” diye<br />
sordu. Bende “kalbimizin ve zihnimizin değerini görmeye başladığımızdan<br />
bu yana televizyon izlemiyoruz. Evin baş köşesinden kaldırıp,<br />
en dibe koyduk. Artık o bize sahip değil, biz ona sahibiz.”dedim.<br />
“Peki, merak ettim. Akşamları nasıl vakit geçiriyorsunuz?”<br />
“Valla, birbirimizin gözünün içine bakarak muhabbet etmeyi özlemişiz.<br />
Ailece sohbet ediyor, günün değerlendirmesini yapıyor, bir birimizi<br />
dinliyoruz. Tabi kitap okumaya da bol vaktimiz oluyor.”<br />
Komşum hemen söze girerek, “bizde de senin duvarlarındaki asılı<br />
ayetler gibi tablolar vardı. Tam televizyonun karşısında asılıydı.<br />
Eşim, televizyonun karşısında bunlar olmuyor diye kaldırttı. Anlayacağın<br />
eşimin gücü televizyona yetmedi ama ayeti indirmeye yetti.<br />
Abla ya, siz bunu nasıl başardınız?” diye sorunca şöyle bir içimden “Elhamdülillah”<br />
çekip anlatmaya başladım.<br />
“Canım benim, ilk önce kesin bir karar vermek lazım. Ben kendime<br />
nasıl bir yaşayış istiyorum? Hayatımın belirli bir çizgisi olacak mı?<br />
Yoksa rastgele mi yaşayacağım? Bizde kendimize Peygamberi yaşayışı<br />
hedef aldık. Peygamber çizgisini takip edeceksek her şeyimizi de ona<br />
göre ayarlamak zorundayız.<br />
Yani anlayacağın senin amacın seni bazı şeyleri yapmaya mecbur<br />
edecek. Yoksa bir gün, iki gün yaparsın sonu gelmez. Ömrümüze mana,<br />
hayatımıza anlam kazandıracak bir hedef tutalım ki kendimize,<br />
yaşayışımız şekil alsın.”<br />
63
Değişen Hayatlar<br />
Hem maddi hem manevi ikramlardan sonra komşumu yolcu edip<br />
şöyle bir Rabbime hamdettim. Bizi her türlü bağımlılıklardan, esaretten,<br />
rastgele boş yaşayıştan kurtarıp, hayatımıza anlam ve bize değer<br />
yükleyen ustamıza sonsuz teşekkürler…<br />
Güler Asiloğulları<br />
Ev Hanımı<br />
64
Değişen Hayatlar<br />
BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-3<br />
*Kendimi aşmak bugün yaptığım, yaparken ve yaptıktan sonrada<br />
kendimle gurur duyduğum olum.<br />
Gördüm ki maddi manevi fark dayım. Duyduğuma uymak, gerekliyi,<br />
ihtiyacı yapma çabasına düşmek, gerekliyi ihtiyacı fark ettiğin anda<br />
akıl katmadan yapma çabasına düşmek…<br />
Sen fark ettin, harekete geçtin. Sana göre ihtiyaçtır, bir başkasına<br />
göre değildir. Ama benim anladığım harekete geçeceğim.O iş yapılır<br />
yapılmaz mesele değil. Ama insan duyduğuna uyacak, mesele burada.<br />
*Bugün şu nu da anladım; insan ilgilendiği konuda fikir sahibi oluyor,<br />
ilgilendikçe daha çok gerekliyi görüyor. Bir gün önce o kadar çok<br />
gerekli kaçırmışım yapmam gereken. Ama fark etmediğim için yapamadım.<br />
Bu çok canımı yaktı. Benim insanlık ustam ince zarif. Bizlerinde<br />
öyle olmasını istiyor. Ertesi gün anladım ki, ilgilenmediğim için incelikleri,<br />
gereklileri fark edemedim. Anladım ki ciddi ilgi, alaka gerekiyor.<br />
İşin hem maddi hem manevi boyutunda bu böyleymiş.<br />
*Bugün kendime şöyle dedim: Yaptığını sen biliyorsun ya, kimsenin<br />
takdirine ilgisine teşekkürüne söylemesine ihtiyacın yok. Sen varsın.<br />
Yapan sen, gören sen, hisseden sen, duyan sen. Seni senden daha iyi<br />
kim bilebilir? Kim takdir edebilir? Ama sen kendini çok iyi bilirsin.<br />
Neden yaptın, nasıl yaptın, ne duydun, ne düşündün?<br />
*O kadar kendimizden uzak yaşamışız ki… Kendi yaptığımızla kendimiz<br />
şüpheye düşmüşüz. Biri bir şey dese tereddüt etmişiz, taşlar ne<br />
kadar oynamış yerinden. İşte o taşlar ki inanç taşları, eminlik taşları,<br />
kendime gelme taşları, güven taşları. Yapboz gibi yerini bulan oturuyor<br />
yerine.<br />
*Daha önce yaptırdığım makineyi tekrar bozuk görünce en ufak<br />
bir sıkkınlık ve bozgunluk olmadı. Ama ondan sonra gelen “acaba ustamı<br />
tekrar çağırsınlar diye böyle yaptı” düşüncesiyle hemen kendimi<br />
65
Değişen Hayatlar<br />
toparladım. Anda tövbe çekip, “sakın ha üç beş kuruş için bir insana<br />
zan yapmaya değer mi?” dedim. Kendimi o olumdan kurtardım.<br />
Neden diye sorduğumda, güvensizliğin zanna sebep olduğunu gördüm.<br />
Güvensizliğe düşmemek içinde tespitli yaşamak gerekiyor. Tespitli<br />
yaşam hem seni zandan, tereddüt ten, şüpheden koruyor. Hem de<br />
muhatabına sahip çıkıyor, en azından bir insanın bir günaha girmesini<br />
önlüyoruz.<br />
66
Değişen Hayatlar<br />
TELEVİZYON SEYRETMEME KARARIM İLE<br />
İLGİLİ TESPİTLERİM<br />
01.01.2011 akşam eve geldim. Her zamanki gibi TV’nin karşısına<br />
geçtim ve seyretmeye başladım. Eşim “ben karar aldım televizyon seyretmeyeceğim”<br />
dedi ve içeri odaya gitti.<br />
Daha sonra düşündüm. Çünkü bu olay birkaç defa daha olmuş ben<br />
seyretmekte kararlı olunca belli bir süre sonra kararını bozuyor ve bana<br />
uyuyordu.<br />
Kendi kendime düşünürken “Erdoğan usta kendinden utan, senin<br />
öğretmeninin gayesi ne, sen ne yapıyorsun” dedim ve seyretmemeye<br />
karar verdim.<br />
Bu arada diyet yapan insanların akıllarının yemekte kalması veya<br />
ekmek yemeyi sevenlerin ekmekte akıllarının kalması gibi benimde<br />
aklım dizilerin gününde kalmıyor değildi. Aklıma geliyordu “acaba<br />
Memati bu hafta ne yaptı, Polat ne yaptı” diye. Kendi kendime “usta<br />
ayıp olmuyor mu?” Deyince kayboluyordu. Belli bir süre sonra tamamen<br />
o istekler de kalmamaya başladı.<br />
Bugün 20.06.2011 ve “6 AY” içinde TV’yi hiç açmadan bugüne<br />
geldik. Ne bir hava durumu, ne bir haber, ne bir konser, ne müzik nede<br />
dini mevzu dahi olsa TV’yi hiç açmadık.<br />
“Kardeşim orada iyi şeyler var sende iyi olanı seyret, kumanda elinde<br />
kötülerini de kapatabilirsin” denilebilir ama açtığımız zaman güç<br />
yetiremediğimi gördüm.<br />
Dini kanallar dediğimiz kanallar bile olumsuzluk, karamsarlık, insanları<br />
birbirinden soğutma, kusur görme, bizim eğitim ilkesine ters<br />
olduğunu gördüğüm için tamamen seyretmeme kararımın ne kadar<br />
doğru olduğunu tespit ettim.<br />
Bu altı aylık zaman içinde baktım ki; bende müthiş değişmeler var.<br />
Başladım tefekkür etmeye TV izlerken seyrettiklerimin beynimin etki<br />
67
Değişen Hayatlar<br />
merkezini doldurduğunu ve beni seyrettiklerim ve dinlediklerimin yönettiğini<br />
fark ettim.<br />
Yenisini doldurana kadar gün boyunca o düşüncemde kafamda<br />
oynayıp duruyor, en çok da namaz kılarken geliyor beni benden uzaklaştırıyor.<br />
Hayalde, meçhulde ve zan dünyasında yaşadığımı fark ettim.<br />
Film ve TV yapımcıları insanı nasıl etkileme yöntemlerini iyi bildikleri<br />
için vermek istediklerini öyle güzel yansıtıyorlar ki. Mesela aksiyon<br />
filminin içinde kin, nefret, intikam, kabadayılığın şiddet duygumu<br />
öne çıkardığını gördüm.<br />
Şimdi ise insanın ALLAH (c.c.)ın bir canını taşıdığını, burnunun<br />
bile kanamasına tahammül gösteremiyorum. Bütün canlı varlıklara<br />
karşı bakışımın değiştiğini fark ettim.<br />
Sizin peygamberiniz “affet, kusur görme, sevgi bozucu, kin ve nefret<br />
uyandırıcı, ümit kırıcı, güven sarsıcı, moral bozucu insanları birbirinden<br />
soğutucu konuşma yapma” diyecek, ben de haber seyrediyorum<br />
diye bunları gözümden kulağımdan içeri alacağım.<br />
Kusur görmeyeceğim, karamsar konuşma yapmayacağım, kinim<br />
ayaklanmayacak bu mümkün mü? Kısacası bu sayede anladım ki; bizim<br />
eğitim ilkelerinin ne kadar değerli, insan kişiliğinin gelişmesinde<br />
ne kadar faydalı onu gördüm.<br />
Artık TV seyretmedikçe kulağımdan, gözümden kusur görmeler,<br />
olumsuz, karamsarlık, ayıp şeyler girmiyor öyle olunca zihnimin sade,<br />
gönlümün rahat ve huzurlu olduğunu hissediyorum.<br />
Bu arada beynimin etki merkezini, fırsat buldukça gerçekçiyle doldurmaya<br />
başladım. İçinde bulunduğumuz çalışmadan sadece öğretmenimizin<br />
yanında haz duyuyor, yanından ayrıldıktan sonra şarzım bitti<br />
diyoruz ya, aslında sonradan gözümüzle, kulağımızla aldıklarımız gerçek<br />
değerlerle kısa devre yapıyor, böylelikle de neşemiz gidiyor hiçbir<br />
şeyden zevk alamıyoruz.<br />
Televizyon seyrederken içinde bulunduğumuz gruptaki arkadaşlara<br />
takılır iken TV den kurtulunca arkadaşlarımın ne kadar değerli<br />
68
Değişen Hayatlar<br />
insanlar olduklarını, onlardan faydalandığımı, daha evvel grup toplantılarından<br />
zevk almazken şimdi özlemeye ve sohbetlerden zevk almaya<br />
başladım.<br />
Öğretmenimizin sohbetlerinden nasıl haz alıyorsam, arkadaşlarımla<br />
olan sohbetlerde de aynı coşkuyu ve sevinci yaşamaya başladım. Elhamdülillah.<br />
ALLAH beni ne güzel insanlarla arkadaş etmiş.<br />
Kendim TV, uydu, montajcılığı yaptığım için televizyon seyretmeyince,<br />
seyreden kimselerdeki etkilerini dışarıdan daha iyi görmeye<br />
başladım. Nasıl elini, kolunu bağlayarak kendimizi hapishaneye koyduğumuzu<br />
fark ettim. Şimdi ise hürüm hapishaneden çıktım Elhamdülillah.<br />
Bana en güzel kazancıda; bulunduğumuz fikri çalışmanın ne kadar<br />
büyük bir çalışma olduğu, insanın ne kadar yüce bir varlık olduğunu,<br />
öğretmenimizin de sayesinde her gün bir yönünü görüp takdir etmeye<br />
başladım.<br />
Erdoğan Usta şimdi bundan sonra sen hiç mi TV seyretmeyeceksin<br />
diyecekseniz eğer. İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme derneğimiz bir televizyon<br />
kanalı kurarda yayına başlarsa neden olmasın.<br />
Bedensel faydaları da; saat ikilere-üçlere kadar TV seyrettiğim için<br />
her sabah bir baş ağrısı ile kalkar, kafamın içi saman dolmuş derler ya<br />
bir yorgunluk hissi, isteksizlik, bıkkınlık hali olurdu. Şimdi ise bunların<br />
hiç birinden eser yok.<br />
Şeker rahatsızlığım, şekerin yükselmesinde uykusuzluğun, stresin<br />
ne kadar etkili olduğunu gördüm ve eser kalmadı Elhamdülillah. Bana<br />
en büyük zararı da unutkanlık yapmak imiş.<br />
Unutmayayım diye parmağıma bir şey bağlasam bile ne için bağladığımı<br />
unuturken kafa huzuru bulunca unutkanlığım %80 olarak azaldı.<br />
Bu sayede gerçek değerlere ve gerçekçiye daha çok değer vermem<br />
gerektiğini fark ettim.<br />
Namazlarımı şimdi daha huzurlu ve zevk alarak kılıyorum. En güzeli<br />
de evimize huzur geldi. Eşimin ve çocuklarımın da seyretmemesi<br />
69
Değişen Hayatlar<br />
bana çok büyük destek oldu. Beraberce gerçek değerlere doğru koşuyoruz.<br />
Bana arkadaş olarak destek verdikleri için grup arkadaşlarıma<br />
tüm fikir arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.<br />
En önemlisi de senelerdir acaba uyanır da kendilerini bulmaya, özlerine<br />
koşarlar mı diye maddi ve manevi tüm her şeyi ile bize örnek<br />
olan güzel insana ne kadar teşekkür etsem azdır.<br />
İyi ki varsınız...<br />
Erdoğan Asiloğulları<br />
Esnaf<br />
70
Değişen Hayatlar<br />
ÖZGÜRÜM ARTIK<br />
Gönülden yaşamayı, samimiyeti, doğruluğu, sevgiyi, merhameti,<br />
affetmeyi, kusur görmeyi, sevgi bozmamayı, kin ve nefret aşılamadan<br />
barışçı olmayı bize öğreten ustama teşekkür ediyorum. Kendimizden<br />
bozulup, kendimizden düzeldiğini ustam sayesinde öğrendim.<br />
Kalbimde o kadar boş şeylere değer verdiğimi ve sevdiğimi gördüm<br />
ki, çözümü yine ustamdan öğreniyorum. Kırıldığım, kızdığım, beğenmediğim<br />
o kadar çok şey varmış ki hayatımda. Ama eskiden olsa dövünür<br />
kendime kızar ve o zindanın içinde kalırdım.<br />
Şimdi çözümlü yaşamaya başladığımı düşünüyorum çok şükür.<br />
Her şeyin kendi inancımız kendi kabulümüzden olduğunu öğrendim.<br />
Kendimi dikkatle izliyorum. Kendimi daha yakından tanımaya başladım.<br />
Kendi başarılarımı gördükçe, kendime güvenim artıyor.<br />
Daha pek çok başarmayı istediğim şeyler var ama yine de bugünümü<br />
en güzel şekilde nasıl yaşayabilirim? Beklemeden, ummadan,<br />
küsmeden, şükürle, takdirle diye onun yollarını arayıp çözüm üretiyorum.<br />
Bir gün her şey elimden gidecek ama bana kalan sahipliğim<br />
olacak.“Allah’ım geçici olanı kalbime koyma, bana lütfettiğini senin<br />
rızan için harcayayım. Verdiklerinden razı olayım. Her nefesim senin<br />
sevgin ve sevdiklerinle olsun. Sadece senin hizmetkârın ve kulun olayım.<br />
Senin sevdiklerinle bir yaşamayı nasip et. Bugünü lütfettin bana<br />
her günüm mutlu etkisiz olsun.”<br />
Affettiğim için mutluyum bugün,<br />
Beklemediğim için mutluyum bugün,<br />
Beğenimsizlik yapmadığım için mutluyum bugün,<br />
Yardım ettiğim için mutluyum bugün,<br />
Dertlere deva olduğum için mutluyum bugün,<br />
Her nefesimde mutluyum bugün,<br />
Sevgi ve şefkatle merhametle dolu olduğum için mutluyum bugün,<br />
Dünüme, yarınıma üzülüp düşünmediğim için mutluyum bugün,<br />
71
Değişen Hayatlar<br />
Böyle bir hayat yaşattığı için, ustamdan aldığım bayrağı yere düşürmediğim<br />
için mutluyum bugün,<br />
Onu düşünüp onunla yaşadığım için mutluyum bugün,<br />
Sevinç yaşları dolu gönlüm, gözlerim bir bulut gibi her an yağacak.<br />
Bugünüm dopdolu, yarınıma umutla koşuyorum.<br />
Tövbem silahım, her işim AŞK<br />
Özgürüm artık…<br />
Kudret ARSLAN<br />
Ev Hanımı<br />
72
Değişen Hayatlar<br />
SON NEFESİ VERİNCEYE KADAR<br />
Satırlarıma öncelikle size, bizlere sunduğunuz tüm değerler, tüm<br />
pratik hayat incelikleri ve hassas yaşam reçeteleri için teşekkür ederek<br />
başlamak istiyorum. Şu anda Anadolu’nun güzel yurdu Yerköy’den yazıyorum<br />
satırlarımı. Elhamdülillah Rabbim bizi hiç boş bırakmıyor.<br />
Okullar tatil olunca eğitimden edindiğimiz faydaları ticari hayatta<br />
uygulama ve tespitlerimizi çoğaltma imkânı bulduk. Farklı bir alana<br />
geçiş yapmak hayata bakış açımızı daha da renklendiriyor.<br />
Bu hafta özellikle geçmiş yaşantımla hâlihazırdaki yaşantımı kıyas<br />
yapma fırsatı buldum. Önceden çok sıkıntılarla yaşamımı sürdürdüğüm<br />
market hayatına çok aktif olmasam da tekrar girdiğimde kendimde nelerin<br />
değişme eğiliminde olduğunu, hangi davranışlarda hala ısrarla beni değiştirmen<br />
için biraz daha güçlenmen lazım havası verdiğini duyar oldum.<br />
Onun için hemen burada da olumsuzluklara hiç fırsat vermeden<br />
insan bulunduğu yere sahip olur ilkesinden hareketle gördüğüm gereklileri<br />
uygulamaya başladım. Markette veya diğer her iş yerinde hemen<br />
herkes patron olmak istiyor.<br />
Bu yüzden ben işçi olayım dedim. Gelir gelmez iş yerinde gördüğüm<br />
öncelikle temizlik konusuna, düzen vermek ihtiyacı duydum. Önceden<br />
dükkânın alacak verecek durumlarını hemen incelerken şimdi hiç o işlere<br />
takılmadan hemen temizlik ve düzen gerektiren yerleri tespit ettim.<br />
Eşiminde sağ olsun yardımıyla marketi şöyle bir elden geçirdik.<br />
Herkes bu durumdan acayip memnun oldu bizde çok rahat ettik. Çünkü<br />
herkesten çok ben kullanıyorum bu marketi. Temizliğin olmadığı<br />
bir ortamda benim zihnim nasıl rahat etsin. Bulunduğumuz ortam<br />
temiz olmazsa, ne kadar örneklik yapmak istesekte insanlar hemen<br />
çevremizdeki düzen ve intizama bakacaktır diye düşündüm.<br />
Bu yüzden öncelikle temizliği ve düzeni hayatımın her alanında birinci<br />
plana almaya çalışıyorum. Günlük duş alma alışkanlığında epey<br />
73
Değişen Hayatlar<br />
ilerleme kaydettim. Ayrıca diş temizliğime ve diğer temizliklerime de<br />
eskisinden çok daha fazla önem vermeye çalışıyorum.<br />
Market hayatına dönüş yapınca insanlar özellikle memurluğun<br />
rahat olduğundan, esnaflığın zor olduğundan, hayat şartlarının zor<br />
olduğundan falan bana sorular yöneltip benimde bu görüşleri tasdik<br />
etmemi istiyorlar. Ben hiçbir şey demiyorum sadece dinliyorum.<br />
Haklısınız deyip geçiyorum. Eski hallerim aklıma geliyor. Ustamın<br />
ve fikrimin değerini bir kez daha anlıyorum. Tüm sorunları kendimiz<br />
yaratıp, olumsuz düşünce ve olumsuz bakış açılarıyla hayatımızı yerden<br />
yere vurduğumuzu hayretler içinde izliyorum.<br />
Gerçekten biz kafa yapımızı fikrin altın prensiplerine uydurana kadar<br />
hayatımızda sorunlar bitmeyecek diye düşünüyorum. Çünkü biz<br />
sorun yaratmayı zevk edinmişiz. <strong>Fikri</strong>n, insanların şikâyet etmesinde bile<br />
bir memnuniyet vardır ilkesini duyduğumda biraz tuhafıma gitmişti.<br />
Ama hem kendimi hem çevremdeki insanları izlediğimde bizim çoğu<br />
şikâyet ettiğimiz şeylerin hep bir memnuniyetin ifadesi olduğunu gördüm.<br />
Şükürlü yaşama doğru adımlarımızı biraz daha hızlandırıp şükür ve tefekkür<br />
çizgisinde ustamla birlikte yürüme talebimi devam ettirme gayreti<br />
içerisindeyim. İnsan olarak biz kimseyi sıkıntıya sokmadan herkesi sevgiyle<br />
kucaklayacak yere gelme mücadelesini, gerçekleşme ve has insan olma mücadelesi<br />
veren arkadaşlarımızla aynı safta sonuna kadar olmaya gayret edeceğiz.<br />
Ne mutlu bize ki böyle güzel bir halka içerisinde yer alıyoruz.<br />
İnsanlık değerlerini hem yaşamaya hem yaşatmaya, çevremize güzel<br />
örnekler sunmaya, efendimizin ortaya koyduğu yüce değerleri hiçbir<br />
menfaat olmadan yaşamaya çalışıyoruz.<br />
Bu mutlulukların değerini, kendi değerimizi anladıkça daha iyi anlıyoruz.<br />
İnşallah sizin de buyurduğunuz gibi son nefesimizi verinceye<br />
kadar bu değerler uğrunda bir ömrü harcarız. Ellerinizden öperim.<br />
74<br />
Mustafa Arslan<br />
Öğretmen
Değişen Hayatlar<br />
BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN -4<br />
Bugün dikiş diktik. Allah ım ne kadar güzel bu insanlarla beraber<br />
olmak, iş yapmak. Bir taraftan da birbirimizi manevi eğitime itmek.<br />
Herkes de bir sevinç, bir neşe…<br />
İnsanı, hele de eğitim arkadaşlarını evinde ağırlamak, hem gönül<br />
evinde hem zahiri evinde, ne güzel bir duygu. Birden geldi aklıma “bu<br />
hizmeti kaçırdın, evin küçük de olsa dikiş sizde olsaydı.” Diye. Düşüncenin<br />
gelmesiyle birlikte, otamatik karşı bir düşünce getirdim.<br />
Bu kadar güzelse bu hizmet, bırak bu zevki arkadaşında tatsın. Hiçbir<br />
yerde sadece bana olmaz, her yerde verici olacağız.<br />
Arkadaş aramış gelemeyeceğini söylüyor.“Rahat et bacım. Bilesin<br />
ki, senin arkanda sağlam insanlar var. Sen işlerini yap, bizde burayı hallederiz<br />
merak etme” diyebilmek ne güzel. Senin fark etmediğin bir<br />
yeri ustan fark ettiriyor veya arkadaşın fark ettiriyor.<br />
O anda sen o anlayışta değilsin ama arkadaşında gördüğün anda, o<br />
anlayışı hemen kabul edip, çok rahat o değerin yüreğine oturduğunu<br />
fark ettiysen dünyaya hemen o anlayışla bakıyorsun.<br />
Teşekkür ki hep bu haldeyiz. Namazlardan sonra nefes talimi bir<br />
hoşluk, bir sadelik, bir dünyadan sıyrılış, huzur, bazen bunun talimini<br />
yapmaktan duyulan sevinç.<br />
Parolam; “iradem bana ait, sevgim bana ait, kudretim bütün mahlukatın<br />
kudretinin üstündedir.” Oldu ya ufacık bir şey var etkiye gireceksin<br />
anında “iradem bana ait, sevgim bana ait” parolası beni hemen<br />
kendime dönderiyor.<br />
Bugünlükte bu kadar...<br />
75
Değişen Hayatlar<br />
GÜZELE BAKMAK SEVAPTIR<br />
Zihnimin uykudan gözlerini sıyırarak, gerçek dünyalara doğru heybetle<br />
doğruluşu, içimde taa içimde, hayatın bu engin cıvıltısına uyup;<br />
güzel olan her şeyi aramak, görmek tutkusu yaratmıştı.<br />
Kalbim ilahi bir ahengin temposuyla çarpıyordu. Damarlarımda<br />
fokurdayan, hislerimde uçuşan bir şeyler vardı. Bir tat, bir haz, bir<br />
mutluluk… Baştan ayağa yenilenmiştim… Sanki; başkalaşmış değişmiştim.<br />
Bir ses duydum evet… Bir ses: “Çıt.” Hani çıkık bir mafsalın yerine<br />
oturuşunda, korkulu gözlere aydınlık ulaştıran bir elektirik düğmesindeki<br />
ses gibi tıpkı: “Çıt! Çıt! Çıt!” Ve o sesten sonra varılan huzur…<br />
Bilirsiniz. Bir ses duydum yakınımda, içimde. Bir şey kırılıyordu,<br />
bir yük kalkıyordu omuzlarımdan. Baktım; kırılan “kibrimmiş.” Dökülmüş,<br />
dağılmış parça parça… O gözlerimde gafletin yüküyle taşıdığım<br />
“beğenmezlik” gözlüğü, düşüvermiş sert zeminlere… “Çıt” Ve yok<br />
oluvermiş artık. Ohh! Dünya varmış!<br />
Bu sefil panonun ardına itilmiş “gurur” özgür yalımlarla vücudumu<br />
ısıtmakta şimdi. Kibrin yerine gurur. “Ne güzel şey Allah’ım” Artık<br />
kendi varlığımı kirpiklerimin arasındaki ayna ile, kainat denizinde seyrediyorum.<br />
Ne güzel şey Allah’ım! Ne güzel! Ne güzel!...<br />
Güzeli Gören…<br />
76
Değişen Hayatlar<br />
YİĞİT BİR AİLE TANIDIK<br />
2007 yılının ikinci yarısıydı. Yiğit ailesi ile eğitimcimiz arasında yapılan<br />
görüşmede “Biz ailece denk bütçe yapmak ve bunu hayatımıza<br />
uygulamak istiyoruz” dediler.<br />
Hemen oturup aylık gelir-gider durumlarını, mevcut borçalacaklarını<br />
not alıp, soru-cevap şeklinde mutfak , çarşı, pazar, ulaşım,<br />
giyim v.b. tüm giderlerini ve aylık maaş gelirlerini tespit ederek her bir<br />
harcama kalemi için ayrı zarflar hazırladık.<br />
Bu arada içimden de kendi kendime “biz bu detayları yazıyoruz<br />
ama acaba bu aile ciddiye alıp denk bütçe planımızı uygulayacak mı?”<br />
dedim. Çünkü Yiğit ailesi bir tek mütevazi maaşla hem kira ödüyor,<br />
hem de üç tane pırıl pırıl çocuk okutuyorlardı.<br />
Aradan günler, haftalar geçtikçe uygulama sonuçlarını eğitimcimize<br />
getirmeye ve bu işi başarmaya başladılar. Öncelikle kredi kartı ve<br />
taksitli borçlarını bir yıl içerisinde ödediler.<br />
Ne fonlarımızdan, ne de bir başkasından yardım almaksızın mevcut<br />
aylık maaş geliriyle gelir-gider dengesini kurdular.<br />
Öyle bir aile ile karşılaşmıştık ki Örgünöz fikrinin eğitim ilkelerini<br />
hiç taviz vermeden günlük hayatlarında uyguluyor, uygulama sonuçlarını<br />
da eğitimcimiz ile paylaşıyorlardı.<br />
“İNANDIKÇA BAŞARIYORLAR, BAŞARDIKÇA DA<br />
İNANÇLARI KESİNLEŞİYORDU”.<br />
Aslında onların yaşadıkları bu durum, ekonomi eğitimi veren üniversitelerde<br />
tez konusu olacak kadar öneme haizdi.<br />
Zira bugün bir devlet memurunun hem kirada oturması, hem de<br />
ilköğretim çağındaki üç tane genci okutarak denk bütçe yapabilmesi<br />
olağanüstü bir başarıydı.<br />
Bu başarının temelinde ise, güçlü bir fikir ve bu fikrin kişilik ve<br />
şahsiyet eğitimi veren eğitimcisi vardır. “SEN SENİ VAR EDERSEN<br />
HİÇ KİMSE SENİ YOK EDEMEZ. SEN SENİ YOK EDERSEN<br />
HİÇ KİMSE SENİ VAR EDEMEZ.”<br />
77
Değişen Hayatlar<br />
Yıl 2011. Yiğit ailesi kurban fonunu da aktif hale getirmek suretiyle<br />
bu yıl kurbanlarını da kesiyorlar.<br />
Tebrikler Yiğit ailesi, sizi örnek alan birçok aile bu yarışın içindeler.<br />
Onlara güzel örnekliğiniz için sizlere sonsuz teşekkürler.Bu güzide<br />
başarının mimarı olan Eğitimcimize de sonsuz şükranlarımızı sunarız.<br />
Ahmed Muhammed Annakkkaya<br />
Makine Mühendisi<br />
78
Değişen Hayatlar<br />
BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-5<br />
Bugün eğitimim açısından verimli bir gündü. Ne güzelmiş insanın<br />
kendine dönmesi…<br />
Şunu fark ettim ki insan kendine dönünce yorulmuyor, zihin karışmıyor,<br />
tabi ki manevi rahatsızlıklar var ama, kendine dönüşlerde bir<br />
sadelik bir rahatlık var. Telaş yok bir tek senin sana ne dediğin önemli.<br />
Ama dışa dönüşlerde telaş var, kaygı var, suçlama, sevgisizlik, zan,<br />
ne derler, elalem… Bütün bunlarda bizi yoruyor.<br />
Kendime dönünce sevgiyi buldum orda, gerekeni yapacak gücü<br />
buldum.<br />
Uyarmak kolaymış, uyarılınca çok da hoşuma gitmediğini gördüm.<br />
Sonra baktım, eski alışkanlıkla uyarıldığım nokta aklıma geliyor.<br />
“Kusura bakma kardeş artık seninle ilgilenecek halim yok, ben içten<br />
dıştan uyarıyı aldım” diyorum. Gerekeni ustamla hallederiz.<br />
Kendime dönünce, beni sevenleri ve benim kabul edip sevdiklerime<br />
karşı kuralları esnetebildiğimi, hatta unutacak kadar ileri gittiğimi<br />
gördüm.<br />
Bir tarafta bir arkadaşım benim ne kadar güvenilir emin bir insan<br />
olduğumu anlatıyor. Tam bu sırada yanımdaki beraber sohbet dinlediğimiz<br />
arkadaşımda “bana daha önce söz vermiştin şunu getirmedin”<br />
diyor.<br />
Anlatan arkadaşımda doğru söylüyor. Yanımdaki de doğru söylüyor.<br />
Güvenilirim ama tam değil. Güven taşları çok belki. Ancak şuan<br />
bizim yapımızda biri veya ikisi yerine oturmuş.<br />
Hemen orda karar aldım, güven mücadelesine devam. Önce ben<br />
kendime güven vereceğim buda gene içli dışlı bir eğitim, güven alıp<br />
güven veriyoruz. Dört göz bir aradayken eminlik yarışına devam.<br />
İnsani ilişkilerimde ön yargılı olduğumu gördüm. Görmemle birlikte<br />
iraden sana ait, sevgin sana ait, zanla değil biz tespitle yaşamaya<br />
and içtik. Üstün körü değil, olayı, şahsı durumu bir anlayalım, ne gere-<br />
79
Değişen Hayatlar<br />
kiyorsa yapacak gücümüz var elhamdülillah.<br />
Eğitimle kendime dönüyorum, ne kadar ezbere hareket ediyormuşuz.<br />
Kuralcılığı seviyorum ama gördüm ki bunu dışa uygulamak kolay<br />
gelmiş, bundan sonra kuralcılık bana, esneklik muhataplara.<br />
Kendim için istemem ama yakınım için arkadaşımdan rahatlıkla<br />
arabasında yer isteyebiliyorum. Diğer bir arkadaşımıza “sen gençsin,<br />
annem binsin” diyebiliyorum.<br />
O kadar rahatım ki; işte orda ben sen olmadığını, biz olduğunu<br />
görebiliyorum. Biz ne gerekiyorsa yaparız, o yaşlı misafir öncelik ona<br />
tanındı.<br />
Arkadaşımın 3-4 defa arayıp “yağmur yağıyor, ne yapacaksınız?<br />
Nasıl geleceksiniz?” diye düşünmesi, “bekleyin gelip sizi alacağım” demesi.<br />
Bizim yolumuz can kardeşliği yolu, arkadaşlarımızla attığımız her<br />
adım bizi hedefimize bir adım daha yaklaştırıyor. Arkadaşımın bu hareketi<br />
onu bu hedef istikametinde bizden bir adım öne attı.<br />
Bakalım diğer ileri adımı hangi şanslı kardeş atacak.<br />
Değer bilenle değer paylaşımı yapıldı.<br />
Biz o yüce insana kendimizi yetiştirme çabamızı anlatmaktan,<br />
onunla paylaşmaktan hoşlanırız. Bunun nedenine baktığımızda çalışmalarımızın<br />
değerine değer katıyor. Hem de bana en iyi yol ve yön<br />
veriyor.<br />
İnsanı insan eğitiyor. İnsan kendini her şeyiyle kabul eden bir insan<br />
arıyor. Bizler bulduk Elhamdülillah. Şimdide bizim ona itimat ve güven<br />
vermemiz gerekiyor.<br />
Bizde günlük yaşantımızdaki mücadelelerimizde bunu başarmaya<br />
uğraşıyoruz.<br />
Gerekeni fırsat bulduğum anda yapmak… Bakıyorum ki senin fırsat<br />
bulduğun an muhatabının en ihtiyaç duyduğu an. Gidiyorsun gönül<br />
alıyorsun, gönül almak yapımızda mevcut.<br />
O yüzden has yapımızda bir şefkat taşı daha yerine oturuyor. Sevgi-<br />
80
Değişen Hayatlar<br />
mizi Allah (c.c) nin hiçbir mahlukatından esirgemiyoruz. Yolda kuyruğu<br />
kesik bir kedi görünce içim cızlıyor dua ediyorum. Sana bunu<br />
yapanlara Allah yardım etsin diye.<br />
Evdeki herkesin durumunu görüyorsun, hepsini de idare edecek<br />
gücün var. Hatta genişliyoruz; komşumuz , akrabamız, bizim bütün<br />
insanlığı idare edecek gücümüz var.<br />
ELHAMDÜLİLLAH…<br />
81
Değişen Hayatlar<br />
82<br />
MÜCADELE<br />
Merhabalar... Uzaklardan İngiltere’den, kucak kucak dolusu sevgiler<br />
yolluyorum hepinize.<br />
Tam iki hafta oldu, görüştüğüm güzel insanı arayıp da ödevimi<br />
alalı. Zor bir ödev cennete nasıl gireriz? İki haftadır geceli gündüzlü<br />
aklımda hep düşünüyorum. Adını koyamadım bir türlü. Sabır dedim<br />
olmadı, şükür dedim olmadı, bilgi dedim, uygu dedim, takdir dedim,<br />
hoşgörü, sevgi yok yok olmadı.<br />
Bunların hepsinin varlığı cennete de sokar, yokluğu cehenneme de<br />
götürür muhakkak. Ama benim cennet anahtarım şu anda farklı gibi<br />
hissettim. Bir iki gün derken araya bayram da girince iki hafta geçti,<br />
ben hala ödevimi sadece düşünüyorum, yazma kısmına hiç başlamamışım.<br />
Buldum, buldum sonunda. Mücadele evet MÜCADELE. Nefsimle,<br />
geçmişimle, alışkanlıklarımla, içimdeki kötüyle, ya neyse işte adını<br />
siz koyun... Beni bu güzel ortamdan, bu güzel insanlardan öğrendiğim<br />
doğru ve güzel davranışları her an yapmamdan alıkoymaya çalışan o<br />
şey neyse onunla MÜCADELE.<br />
Zaman geçiyor biz de hala ödev yok ortada. İçimde bir ses diyor ki;<br />
- Sen İngiltere desin, sabahtan akşama kadar da kızınla oynuyorsun,<br />
hastasın da, ne ödevi ya.<br />
- Yok olmaz ben arayıp da ödevimi yapamadım diyemem asla.<br />
- Aman ne var canım süre iste sonra da yazarsın.<br />
- Olmaz ben vaktinde yapacağım.<br />
- İyi de şimdi yazarsan uyduruk olur, hiç kimse hoşlanmaz.<br />
- Ya git başımdan ben mahcup olamam, bu ödev ya olacak ya olacak.<br />
- Ya başın ağrıyor, git biraz yat iyi gelir...<br />
Ufacık bir ödev deyip geçmeyin. Bir ödevde bile böyle bir mücadele<br />
yaptıran, kalemi elime alıp da yazmamı iki hafta erteleten o nefsimin
Değişen Hayatlar<br />
daha büyük meselelerde neler yaptırabileceğini bir düşünün.<br />
Belki bazılarınız o sesi hiç duymuyordur bile, o sesi duymadan yapacağını<br />
yapıyordur. Ama görünen o ki ben o sesi duyuyorum. Duyuyorsam<br />
da ve beni yanlışa teşvik ettiğini anlıyorsam da onunla büyük<br />
bir mücadeleye tutuşup, etkisiz hale getirmem gerekiyor.<br />
Son nefesini verdikten sonra, bilmiyorum, bilmiyordum, bana öğreten<br />
olmadı, ne olur beni cennete al diye yalvaramam.<br />
Bir şekilde bilmediğim bir çok şeyi öğrendiğim Peygamber Ocağı<br />
nasip oldu bize de çok şükür. Tamam oldu da, bilgiye ulaşmak başka<br />
şeymiş, bilgiyi uygulamak yani eğitim başka şey. İşte burada başlıyor<br />
mücadele.<br />
Bir insanın eşine her hal ve şart karşısında sonsuz saygı ve sevgide<br />
bulunması lazım, bir annenin sabır ve merhametten ayrılmaması<br />
lazım, insan önce davasını arkadaşını düşünür, benlik en kötü şeydir,<br />
kibir insana yakışmaz. Her konuda ölçüyü, Peygamberi hal ve haraketleri<br />
duyuyoruz, bilmediğimizi bildirecek ustamız var çok şükür. Ama<br />
dediğim gibi asıl iş bilmek değil uygulamak ki; işte MÜCADELE burada<br />
başlıyor.<br />
Bildiğimi her zaman uyguya geçirirsem mücadeleyi kazanmış olurum<br />
ki bu da beni cennete götürür. Zaten illa ölmeye de gerek yok.<br />
Nasıl ki mücadeleyi kazanıp şu anda bu yazıyı yazabildiysem ve çok<br />
şükür elhamdülillah mahcup da olmayacağım diyorsam bu cennet değil<br />
de nedir?<br />
Eşiniz akşam eve geliyor, kapıyı açıyorsunuz, arkasında bir şey var. Bir<br />
de gösteriyor ki oyuncak almış. Hemen o anda mücadele başlıyor. Ne gerek<br />
vardı böyle pahalı bir oyuncağa, yok meyva alsaydı, yok çiçek alsaydı,<br />
bu sıkışık zamanda oyuncağa para mı verilir. Al işte MÜCADELE.<br />
“Kızım oyuncaklarını toplayalım mı?” diyorum. “Hayır sen topla”<br />
diyor. Al işte mücadele.<br />
Ya karar almıştım, şunlara şunlara dikkat edecem, etmeliyim. Al işte<br />
mücadele.<br />
83
Değişen Hayatlar<br />
Hey ses tonunu yükseltme, bakışlarına dikkat et, sana yakışmıyor.<br />
Bir mücadele daha.<br />
O senin arkadaşın, kıskanmak insana yakışır mı. Bir mücadele daha.<br />
Yan gelip yatamazsın. Vaktini israf etme. Peygamber efendimiz hiç<br />
boşa vakit geçirmiş mi. Al bir mücadele daha. İyiliği kendin için yap,<br />
başkaları fark etsin diye değil, takdir için değil. İşte mücadele.<br />
Evet... Doğruyu güzeli, yakışanı yakışmayanı öğrendik, öğreniyoruz.<br />
Bilgi sonsuz muhakkak, bildiğimiz bilmediğimizin yanında bir<br />
hiçtir muhakkak. Ama en ufacık bir şeyi bile duyduysak artık, bilmiyoruz<br />
diyemeyiz öyle değil mi?<br />
Cennet için bir mücadele lazım. Öğrendiğim güzelleri hayata geçirme,<br />
nahoşları ise yaşayışımdan çıkarma MÜCADELESİ....... Hayatın<br />
tadı, tuzu da bunun içindeymiş. Rabbim mücadeleyi her daim bırakmayan<br />
ve kazanan kullarından eylesin vesselam…<br />
Nihal Demirbaş<br />
Mücahide<br />
84
Değişen Hayatlar<br />
BEKLEMEDEN YAŞAMANIN MUTLULUĞU<br />
Eğitimi gerçekten ciddiye aldıkça gerçek insan yaşayışının tadına<br />
varıyorum. Kesinlikle inanıyor ve iman ediyorum ki eğitimsiz ve eğitmensiz<br />
insan yaşayışına erilmez.<br />
Bu kalp eğitimi müstakil bir eğitim. Aldıklarımı öğrenip hayatıma<br />
geçirdiğimde ki beni sade, şahane yaşama götürüyor. Bir defa beklemeden<br />
yaşamak tarif edilemez bir hükümlülük. Bu hükümlülükte kalmakta<br />
büyük mesele.<br />
O lezzeti alıyorum ve tek tek kendimde tespit ediyorum. Sevgim<br />
kaynayıp geliyor. Anlayışım açılıyor. Hep kendime soruyorum. Biraz<br />
önce tarif edilmez neşe ve güzelliklerin içindeyken arada bir neden bu<br />
kaymalar oluyor, çok gücüme gidiyor.<br />
Sonra kendime dönüp derine indiğimde, o gücüme gitti dediğim<br />
şeylerin aslında Allah’ın hoşuna gitmeyen şeyler olduğu için beni sıktığını<br />
görüyorum.<br />
Benden ayrı olmayan bana diyor ki; “kulum ben seni severek yarattım.<br />
Senin çok işin var. Değer yargını çalıştır. Daha ötesi var mı sana<br />
kıyamam” diyor. Sana bahşettiğim güzellikleri yaşa, sev” diyor. Biz biraz<br />
inceldik. Buraları görüp bu kadar neşeye boğuluyoruz biraz daha<br />
incelsek ebedi saadete ulaşırız.<br />
Dünya ahret umurumda değil. Amaçlandık elhamdülillah birlik,<br />
beraberlik içinde. Arkadaşlarımın hepside duyarlılık içinde. Sevgiyle<br />
saygıyla içini duyan, ne istediğini bilen birer şahsiyetli hanım olarak<br />
yaşamaya hazırız.<br />
Sevgi ve saygılarımla…<br />
Hatun Çakıcı<br />
Ev Hanımı<br />
85
Değişen Hayatlar<br />
86<br />
BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-6<br />
Ben Kalemi Elime Aldım Oda Beni Bana Anlatıyor<br />
Sohbetten yeni gelmiştim. Banyoda dişlerimi fırçalarken bir yandan<br />
da arkadaşın anlattığı bir tespit aklıma gelince “ne var ki bende<br />
yapıyorum” diye düşünüyordum. “Ne var ki ben yaparım zihniyeti…”<br />
Birden uyandım.<br />
Tam bu düşüncedeyken bir bakıyorum, banyonun temizliğe ihtiyacı<br />
var. Hem “ne var ki ben yaparım” derken hem de “sabah yaparım”<br />
zihniyetinde olduğumu gördüm. Orda birden uyandım.<br />
Hemen faaliyete geçip temizliği yaptım. İşte buraların beni yatırdığını<br />
“yaptım, yapıyorum” gibi kendi kendimde zannetmelere gittiğimi<br />
gördüm. Önceden almış olduğum kulağından yönetilme ilkesi vardı.<br />
Oğlum geldi ablasına bir olay anlattığını, ablasının da onu alaya aldığını,<br />
küçümser davrandığını söyledi. Dinledim.<br />
“Oğlum böyle şeyler herkese anlatılmaz. Bunları sen annenle paylaş”<br />
dedim. Ablasına anlatmasına da içimden kızmadım, neden böyle<br />
yapmış? Demedim. Suçlamadım ama aklıma ilk gelen düşünce “ceza<br />
makbuzunu götüreyim, ihlal ettiği maddeyi bulsun imzalasın, parasını<br />
atsın oldu.”<br />
Aldım gittim, uzattım ama çok sakinim. Sadece yapmam gerekeni<br />
yaptığıma inanıyorum. Kızım “iyide anne o yanlış anladı” dedi. “Kardeşim<br />
bana bir olay anlattı, o olayla ilgili birde başkasının yaşadığı bir<br />
olayı anlattı. Bende dedim ki, büyüdün bu konulara dikkat et de bir<br />
başka yerde başına gelmesin. Ama o küstü. Ona, kocaman oldun bunu<br />
nasıl yapıyorsun dediğimi, alay ettiğimi sandı. Üç dört kez açıklama<br />
yaptım ama anlamak istemedi. Bende ne yapıyım ben gerekeni yaptım<br />
dedim bıraktım.”<br />
Kızımı dinleyince ona dedim ki “benim bir kararım vardı, kulağımdan<br />
yönetilmeyecektim. Ama oğlum olayı anlatınca hiç aklıma gelme-
Değişen Hayatlar<br />
di, gidip olayı birde kızımdan dinleyeyim diye. Bana olayı açıkladığın<br />
ve beni dinlemeye sevk ettiğin için teşekkür ederim” dedim. Kızımın<br />
yüzündeki gülümsemeyi hiç unutacağımı sanmıyorum.<br />
Oğluma döndüm kağıdı uzattım ve ekledim “bir sene önceki yaşanan<br />
olayın ve insanların evimizde ne işi var?” Açıklayarak maddeleri<br />
okudum. Bir olayda iki üç madde birden ihlal edilmişti, kolay değil bir<br />
lirayı gözden çıkarmak zorlandı ama karar kesindi dönüş yoktu, imza<br />
atıldı, parayla birlikte kumbaraya kondu. Ne yapalım cezayla da olsa<br />
eğitileceğiz.<br />
Konuşmak öyle bir şey ki konuşurken insan yaptım zannediyor<br />
ağzın anlatıyor, vereceksin, paylaşacaksın, o sırada ikram edilecek var,<br />
kalbe bakıyorum vermekte nasıl zorlanıyor. O zaman daha iyi anlıyorsun<br />
eğitimcini, benim eğitilmeye ihtiyacım var, çünkü kalbimde madde<br />
var bu madde sevgisiyle can kardeşliği olur mu? Tabi ki olmaz o<br />
zaman eğitimci şart oda bulundu. Şimdi geldi uyguya…<br />
Esas amaç şimdi başlıyor, ustamız bizlere halimizi açık ve net gösteriyor.Her<br />
geçen gün hatta her geçen dakika ustaya olan ihtiyacım artıyor.<br />
Öyle değerleniyor ki önceden onun yanına biri gittiğinde, biri ona<br />
hizmet ettiğinde sızlayan kalp, şimdi bunu yapanlara sevgiyi ve takdiri<br />
görüyor kalbinde. Neden diye soruyorum. Çünkü ustam değerlenmeye<br />
başlamış, ben bir tek yetmem onu dört koldan korumak ve kollamak<br />
lazım.<br />
İnsan inandığının adına yaşar. O gerçekçinin değeri yüreğe oturdukça<br />
kendimde görüyorum ki, herkes o insana koşsun faydalansın<br />
istiyorum. İnsanların halini görünce yüreğim sızlıyor, gözüm doluyor<br />
yalvarmak geliyor içimden ne olur ona gidin, onun gibi olun o tek dost.<br />
Ağabeyimi görünce durgun, suskun, üzgün… Elimle yüzünü okşadım<br />
gözlerim doldu. “Canım abim, hayatta bir tek gerçek var oda<br />
eğitimcimiz. Evlat da boş, kocada, hanımda boş. Vallaha her şey boş,<br />
o gerçek olan tek olan ne olur ona dönelim” derken, kalbime baktım<br />
inanıyor musun bu insanın dönüş yapınca her şeyden kurtulup sıkıca<br />
87
Değişen Hayatlar<br />
sarılacağına? İçten “evet” geldi. İnsana inanmışım. Orda gördüm ki<br />
inanıyorum isterse her şeyi arkasında bırakıp dört elle sarılabilir bu<br />
güç onda var. Çünkü gördüm ki bu güç bende var.<br />
Bir şeyi söylerken genişten söylemek; uyandığım, fark ettiğim bir<br />
yerde buraydı. Sözü her şekilde ağzımdan çıkarmak benim elimde. Söz<br />
öyle çıkmalı ki beni kendi vicdanım yargılamasın. İnsan yargılanmaya<br />
dayanamıyor, vicdanında beraatı almak istiyor. Yargılamaya bile başlamadan<br />
hemen beraatı almak istiyor.<br />
Çok kısa sürse de eşime ve çocuklarıma karşı her zaman aynı ferah<br />
yürekle olmadığımı gördüm, bir daralma hissediyorsun gereken<br />
yapılıyor ama daralarak ferahlılıkla değil. Veya cevaplar veriliyor ama<br />
sıkılarak.<br />
O basit gibi gördüğüm bir alışkanlığımın beni bu kadar zorlayacağını<br />
tahmin etmemiştim. Dışarıdan söylemek kolaymış, iş icraata gelince<br />
işte orada ip geriliyor. Şu anda kendimden anladığım kadarıyla<br />
mücadelem devam ediyor, ustayla paylaşım yapılacak mücadeleye yön<br />
verilecektir.<br />
Bir ben var benin içinde, ben kalemi elime aldım oda beni bana<br />
anlatıyor. Beraber yazdık, beraber kapattık, durulu anlar, saadetli geceler…<br />
88
Değişen Hayatlar<br />
GERÇEK AİLEM<br />
Öncelikle böyle bir kişilik eğitimine düştüğüm için Rabbime şükürler<br />
olsun. Gerçekten dünyadaki 7 milyar insanın içinde şanslı bir<br />
aileyiz ve bizi bizden çok düşünen, bizim için her anını, her gününü<br />
harcayan, bizim önümüzü ve ufkumuzu açan ustamıza da sonsuz teşekkürler.<br />
Rabbime şükürler olsun ki bizi böyle bir insanlık abidesi ile<br />
tanıştırdı ve ona dost eyledi.<br />
Bu fikirle tanışmama vesile olan Berat YUKA kardeşime teşekkürler.<br />
Gerçekten kendisi hem maddi, hem manevi hangi konu olursa olsun<br />
yardım sever, hep olumlu davranma mücadelesinde olan, kararlı<br />
ve mümkün oldukça sade bir yaşantı ile hayatını devam ettirmeye çalışan<br />
Berat kardeşimle ne zaman yan yana gelsek fikir üzerinde sohbetler<br />
ettiğim takdire değer bir fikirdaşımdır.<br />
Her zaman konuştuğumda, aradığımda beni rahatlatan, zihnimi<br />
sadeleştiren, kararsızlıklardan kurtaran, her türlü haliyle bize örneklik<br />
teşkil eden; ne olursak olalım bizi her haliyle kabul edip doğruya sevk<br />
eden ARİF Başkanıma da teşekkürler.<br />
Bu ocakta tanıdığım ve kendisinden yararlandığım ağabeylerimden<br />
Erdoğan Asiloğlu abime de teşekkürler. Kendisi yaşantısıyla, davranışlarıyla,<br />
mücadelesiyle beni etkileye n bir abim. Bu fikir dışında birilerine<br />
bu durumu anlatsam belki kimse inanmayacak; ama bana bunu yapabileceğime<br />
inandırdı ve benim için bu konuda önümü açan abimdir.<br />
Bu fikirde, bu eğitimde tanıdığım ağabeylerim, kardeşlerim hepsi<br />
büyüğünden, küçüğüne hepsinin de kendine has etkilendiğim yönleri,<br />
davranışları, yaşantıları var. Gerçekten arkadaşlarımın hepsi de takdire<br />
değer insanlar. Onlarla da tanıştığım için Rabbime şükürler olsun.<br />
Oğuz ALANLI<br />
İşçi<br />
89
Değişen Hayatlar<br />
EĞİTİM ARKADAŞLARIM<br />
Böyle bir arkadaşlara sahip olduğum için çok şanslıyım. Hepsinin<br />
ayrı ayrı güzelliği var. Haftada üç gün beraberiz. Beraber bulunduğumuz<br />
zamanlarda her geçen gün böyle bir ortamda bulunduğum için<br />
çok şük rediyorum. Yardımı olana yardım, hasta ziyareti varsa hemen<br />
gidilir, cenazesi varsa taziye ziyareti yapılır.<br />
Doğruluğu, dürüstlüğü, şahsiyet eğitimini buradan karşılıyoruz.<br />
Hoşgörüyü, merhameti, cömertliği ikramlaşmayı, hediyeleşmeyi,<br />
paylaşmayı burada tanıdık. Arkadaşlarımızın dünyanın en değerli insanları<br />
olduğunu düşünüyorum.<br />
Saygı ve sevgileri, beni bu eğitimde desteklemelerinden dolayı ve<br />
olduğum gibi kabul ettikleri için teşekkür ediyorum. Sizinle tanıştıktan<br />
sonra hayatım yeniden düzene girmeye başladı. Sıkıntılarım azaldı.<br />
Kendime güvenim geldi.<br />
Elimden geldiğince sözüme ve işime daha iyi sarılmaya çalışıyorum.<br />
Bizi birbirimize tanıştırıp kaynaştıran eğitim ustama teşekkür ediyorum.<br />
İyi ki varsınız, iyi ki varız ve yaşamaya, yaşatmaya çalışıyoruz. Elhamdülillah.<br />
Osman ARSLAN<br />
İşçi<br />
90
Değişen Hayatlar<br />
BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-7<br />
Akşamki verdiğim kesin karar ile iradem bana ait diyerek fırladım<br />
yataktan. Bu kararı vermekteki en büyük amacım; hayatımın hiçbir yerinde<br />
boşluk bırakmak istemeyişimdi.<br />
Dostun ağzından çıkanı uygulamadığım zaman, ne kadar kendime<br />
çıkacak kapı arasam da bulamıyorum. Her yerde, her şeyde aklıma geliyor<br />
boşlukları doldurmalıyım ki her şeyden önce söz tutuyorum diye<br />
kendime güveniyim. İraden sana ait sözünü ispata getiriyim.<br />
Sana söz söylenir çünkü uygulamadasın, güvenilirsin diye kendime<br />
ispat edeyim. Her şeye dikkat ediyorum. Onun şurası eksik olsa ne olacak<br />
diyorum kendime, kendime söz anlatamıyorum.<br />
Kendime ciddiyet desem hemen o yaptığım küçücük kaçak aklımda.<br />
Samimiyet desem aynı, söz desem aynı… O zaman hadi yapmıyorum<br />
dedim, başladım elhamdülillah.<br />
Göreceğiz, kendimde birebir tespit edeceğim iradem kime ait?<br />
Ciddi bir şekilde alışkanlıklarımla mücadeleye giriştim.<br />
Kendime özel hiçbir şey yapmıyorum varsa yiyor içiyorum. Oda<br />
kısıtlı sünnet, orta yolu tercih ediyorum. Hatta sevdiğim bir şeyde teklif<br />
olursa yapalım mı, getirelim mi? diye kabul etmiyorum. Çünkü bir<br />
anda teklif etsinler beklentisine kapıldığımı gördüm.<br />
Zanna ne kadar çabuk düşebiliyoruz. Muhatabı anlamadan eski kabullerinle<br />
onun hakkında karar veriyorsun. Anlayım, dinleyim, tespit<br />
edeyim yok… “Şu anda hali bu, hayırdır neymiş” demek yok. Direk zan<br />
yapıyorum, daha sonra durumunu anlayınca tövbe çekip dönüş yapıyorum.<br />
Sadece ben kurtulayım düşüncesinde değilsin artık.<br />
Arada bir olumsuz durum varsa yapanı bile oradan çıkaracak güce<br />
sahipsin. Sorumluluk senin, yazık deyip bulunduğum yerdeki herkese<br />
sahip çıkıyorum. Komşunun çocuğu bağırıyor on beş yirmi defa anne<br />
diye sesleniyor.<br />
Hemen uzattım pencereden kafamı “yavrum ne var söyle” dedim.<br />
91
Değişen Hayatlar<br />
“Annem bakmıyor” dedi. “Yavrucuğum böyle bağırınca annen duymayabilir.<br />
Burada dikilip vakit kaybedeceğine çık yukarı zile bas, annene<br />
daha çabuk yoldan ulaş. Bazen oğlum da yapar. Ona derim oğlum bir<br />
saat bağıracağına gel kapıdan söyle.<br />
“Hadi yavrum” dedim, “tamam teyze” dedi gitti. Kapılarının ziline<br />
bastı annesiyle işini halletti. Ben, bana ne diyemem. Orda ilgileneceğim,<br />
hatta dedim kendime çocuğun ihtiyacı senin karşılayabileceğin<br />
bir ihtiyaçsa, o ihtiyacı karşılayacak sensin. Sen çevrenden, onların zihinlerinden<br />
ve rahat etmelerinden sorumlusun. Sen ustanın ahlakısın,<br />
sen ustansın.<br />
Arkadaş kıpırdanıyor hemen ihtiyacını fark edip gerekeni yapıyorsun.<br />
Sonrada diyorum ki bir daha kıpırdanmasını bekleme, onun ihtiyacını<br />
biliyorsun hemen yap. Bir arkadaş başka bir arkadaşın ihtiyacını<br />
fark etmiş.<br />
Bir şey ikram etmiş bunu söyledi sohbette, çok mutlu hissettim<br />
kendimi. Sen ben, bende sen dedim. İkram edeni öptüm ikramı için.<br />
İkram edilen arkadaş ta “öpmek istiyordum ama griptim” dedi. Onun<br />
içinden istediğini biz faaliyete geçirmiştik elhamdülillah. Kendini kabul<br />
etmek bu işte dedim.<br />
Sevgim bana ait, samimiyetin bana ait, kabulüm, anlayışım bana<br />
ait… Özüme uygun yönlendirebiliyorum artık.<br />
Bu günümü de böylelikle tamamlamış oldum. Sabah Ola Hayrola...<br />
92
Değişen Hayatlar<br />
HAYATIMIZDAKİ GÜVEN<br />
Abdulkadir Duru Hz. lerinin Güvenirlik okuluna girdikten sonra<br />
hayatımız tamamen değişmeye başladı. Şimdi, her şeyi daha iyi anlamaya<br />
başlıyoruz. Önceleri bizim güvenilir insan olmak gibi bir derdimiz<br />
yoktu, ama güven hırsına düşmüş gerçek bir insanla tanışmamızın<br />
ve güveni temel alan bir fikrin içinde bulunmamızın, hayatımızı nasıl<br />
değiştirdiğine bir bakalım.<br />
Sizlerle yeni tanıştığımız zamanlardı. O zamanlar ağabeylerimizin<br />
dernekte toplandığını öğrendik. İçimden sizlere bir şeyler ikram etmek<br />
geldi ve manavdan elma almaya karar verdim. Hemen manava gittim,<br />
elmaların bulunduğu tezgâha yanaştım ve en güzellerini seçmeye<br />
başladım.<br />
Ama hemen içimden bir ses “ Adamın tezgahındaki elmaların en<br />
güzellerini alıyorsun, o zaman bunun fiyatı bir liraysa, sen bir buçuk<br />
ver” dedi ve içime uyarak dükkan sahibine bir buçuk lira verdim. Daha<br />
sadece selam vermiştim fikre. Ama hemen bir başkasının da hakkını,<br />
kârını, zararını düşünmeye başlar yere gelmiştim.<br />
Yeni tanıştığımız sıralardaydı. O zamanlar her gün basketbol oynuyor<br />
ve bütün enerjimizi ve hırsımızı basketbol oynarken harcıyorduk.<br />
<strong>Fikir</strong>le tanıştıktan kısa bir süre sonra basketbol sahasına gittik ve arkadaşlarla<br />
maç yapmaya başladık. Daha önce bir top için yalan söylerken<br />
şimdi arkadaşlarımdan önce yaptığımız kural hatalarını söylemeye<br />
başlamıştık.<br />
“Arkadaş, ben faul yaptım, top benden çıktı.” diyorduk, onlar çok<br />
şaşırıyor, ne yapıyorsun sen diyorlardı. Biz de ne yaptığımızı bilmiyorduk<br />
ama kimseyi aldatamıyor, kandıramıyor, yanıltmak gelmiyordu<br />
aklımıza. Şimdi anlıyorum nasıl olduğunu… Biz o zamanlar fikirden<br />
güven aşısı almaya başlamışız.<br />
Yine günlerden bir gün, bir arkadaşımızla randevulaştık ve onunla<br />
buluşmak üzere evden ayrıldık. Dolmuşta üstüme ağır bir koku sindi<br />
93
Değişen Hayatlar<br />
ve kendimi rahatsız hissettim. Dolmuştan indikten sonra bir marketi<br />
gezmeye başladım. Bir anda bir kolonya gördüm ve açıp elime döküp,<br />
tekrar yerine koydum.<br />
Arkadaşımla buluşup işlerimizi hallettik. Ben de eve giderken bir<br />
arkadaşıma gittim ve evinden çıkarken ayakkabımın alındığını fark ettim.<br />
Hemen kafamda zil çaldı ve bir anda uyandım. “Sen o kolonyayı<br />
izinsiz eline döktün ve bizim olmayana el uzattın.” dedi, içimdeki ses.<br />
İşte o sesi içimde özgürce konuşturan ve bana duyuran; gerçek dostun<br />
güven aşısı idi.<br />
Şimdi aklımıza şu soru durmadan gelecek. Nasıl yapsak da daha<br />
güvenilir insan olsak? Benim de buna cevabım şu: Güven hırsına düşmüş<br />
gerçek bir insanla tanışmamız ve bizim o güven aşısını almamız<br />
gerekiyor.<br />
İşte o güven aşısı bizi mahcup olmaktan, boynumuzu eğecek işler<br />
yapmaktan uzak tutacak. Ne bahtiyar insanlarız ki; kişiliğini şahsiyetlendirmiş<br />
ve hayatını güven üstüne bina etmiş bir fikirle tanışmışız.<br />
Yine ne bahtiyar insanlarız ki; o gerçek insanın mücadelesi sonunda<br />
kurulan böyle bir dernek çatısı altında, böyle güven aşısı almış insanlarla<br />
beraber yaşıyoruz.<br />
Teşekkür ederiz Yüce Dost Abdulkadir Duru Hazretleri<br />
Akın Kazıcı<br />
Mali Müşavir<br />
94
Değişen Hayatlar<br />
BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-8<br />
Annemi diş doktoruna götürdüm. Tek götürme amacım zihni meşgul<br />
olmasın diye idi. Bu arada kendimi takdir ediyordum, bir insanın<br />
zihnine ne kadar değer veriyorsun diye. O an uyandım.<br />
Kendi zihnine ne kadar değer veriyorsun? Dedim. Tabi orada onu<br />
yapmasan annen dıştan demese bile içten sana kızar, onun takdirini<br />
kaybedersin, ama sen sana bir şey demiyorsun.<br />
Yine yapamadın diyorsun, yada o anda şu kadar yaptım ya diye avunuyorsun,<br />
ama aslında ustanın dediği gibi yapmadığını bal gibi biliyorsun.<br />
Kesin karar verdim, kendi zihnime de değer vereceğim, kesin yapacağım,<br />
avuntuya kaçmayacağım.<br />
Nasıl insanlardan beklemek haramsa, kendimden bile bir şey beklemeyeceğim.<br />
O anda ne gerekliyse yapacağım, uyandığım yerlerde uyguya<br />
geçeceğim.<br />
Ben kendime de çevreme de sahibim, bu sorumluluk beni durdurmuyor.<br />
Kendime kıyamıyorum. Öyle olumsuz bir ortamda bulunmak<br />
beni çok sıkıyor. O insanların oturdukları yerde günaha girmelerine<br />
duyduğum üzüntü beni durdurmuyor. Tarzını, yolunu, üslubunu bularak<br />
ortamı değiştiriyorum.<br />
Bir anda ihtiyaç hissettim, muhatabımla konuşacağım, ona kıyamıyorum,<br />
ayakları yere bassın istiyorum. Konuşuyorum anlatıyorum eğitimden,<br />
neyi niçin yapmamız gerektiğinden, ibadetten, konuşmanın<br />
sonunda muhatabım “uykumu getirdin” diyor.<br />
Sonra dönüyorum kendime, kendime göre haklı sebeplerle yaptım<br />
bu konuşmayı. Arada bir kişinin durumunu açık ve net kendisine göstermek<br />
lazım diye. Yeter artık gölge gibi takip edemem kendide yapsın<br />
diye.<br />
Hadi şeklen söylendi, ibadet yapıldı, iç dünya ne olacak. “Gün boyu<br />
ne yaptıysam ben ne bileyim” diyen bir zihniyete tepkiydi konuşma…<br />
95
Değişen Hayatlar<br />
Sorumlusun, onu öyle bırakamazsın inancı yaptırdı bu konuşmayı.<br />
Sonra yazarken de şöyle bir düşünce geldi, sen böyle bir ihtiyaç duyduğunda,<br />
ustanla müşavere et. Böyle yapmayı düşünüyorum, böyle hissediyorum,<br />
benim yönüm bu ama sen ne dersen onu yapacağım. Biz her<br />
hareketimizi denetlettiriyoruz. İşte buda samimiyettir diye düşündüm.<br />
Bu gecelikte bu kadar. Sabaha nice uyanışlara…<br />
96
Değişen Hayatlar<br />
FİKRİ ÇALIŞMALARDAN ELDE ETTİĞİMİZ<br />
FAYDALAR<br />
İnsan fayda gördüğü yere doğru koşuyor. Maddi âlem çok net görüldüğü<br />
için oranın değerini her gün görüyoruz. Maddi âlem için, her<br />
gün çalışıp mücadele ediyoruz. Onu kaybetmekten korkuyoruz, onu<br />
kaybetmemek için çalışıp çabalıyoruz. En az 10 yıl okullara gidiyoruz,<br />
özel dershanelere gidiyoruz, özel hocalar tutuyoruz. Çünkü bize olan<br />
faydasının farkındayız.<br />
Aynı zamanda ailemiz, akrabalarımız, bütün yakın çevremizin bize<br />
her gün teşvik ettiği konu maddi konu. Demek oluyor ki bizler fayda<br />
gördüğümüz, teşvik gördüğümüz yere doğru akıyoruz. O zaman bu<br />
çalışmanın ve burada yapılan eğitimin her gün faydasını görmeye gayret<br />
etmeliyiz.<br />
Bunun için de bu sahanın ustasının tavsiyelerini tutmalıyız ve yaşayışımızda<br />
uygulamak azminde ve gayretinde olmalıyız. Uygulamadan,<br />
yapmadan, tespit ve takdir etmeden asla bir şeyin değerini ve faydasını<br />
tam olarak anlayamayız. Kendi takdirimizle kendimizi dolduracaksak<br />
ve doldurdukça bu güzel insanlık meziyetleri bizden taşacaksa o<br />
zaman bize düşen fikrimizin değerini devamlı görmek ve birbirimize<br />
anlatmaktır.<br />
Bütün insanlık bir maddenin derdine düşmüş, bir geçim telaşının<br />
içine düşmüş sanki eskiden yaşayanların bunca malı, arabası, giyecek<br />
ve yiyeceği varmış gibi bizleri o telaşa düşüren hayvan tipler bizi kullanacak<br />
bizi sömürecekken <strong>Fikri</strong>miz sayesinde dur dendi bunlara. Sen<br />
değerlisin, sen kıymetlisin, her şey senin emrine ve istifadene sunulmuştur<br />
yeter ki sen kendi yüceliğinin farkına var diyen fikir elbette<br />
bizim için bir kurtuluştur.<br />
Dinimizin bütün gerekliliklerini öğrenmemiz yanında (namaz,<br />
oruç, hac, zekat) gibi ama sadece bunları yapmakla mutluluğu bula-<br />
97
Değişen Hayatlar<br />
mayacağımızı, aynı zamanda Allah’ın (cc) ruhundan ruh üflediği insana<br />
da değer verirsek mutlu olacağımızı bu fikir sayesinde öğrendik.<br />
Ayıpları örtücü olmayı, dedikodu yapmamayı, vefalı ve sadık olmanın<br />
insana verdiği iç huzurunu biz bu fikir sayesinde duyduk.<br />
Mahcup olacağımız işler yapmaktan biz bu fikir sayesinde kurtulmaya<br />
başladık. İnsanın değerini gördükçe, kendi değerimizi gördükçe<br />
çok daha dikkatli yaşamayı burada öğrendik.<br />
Her şeye sahip olabiliriz ama eğer şahsiyetli ve güvenilir olmazsak<br />
o zaman asla huzur ve mutluluk yüzü göremeyeceğimizi biz bu fikir<br />
sayesinde öğrendik. Elimizde bütün imkânlar olsa bile güvenilir insan<br />
olmazsak kendi değerimizi kaybedeceğimizi bu fikir sayesinde öğrendik.<br />
Güven hırsına düşmüş, birbirlerinin kalbini kırmaktan korkan, bir<br />
hatamız olsa onu kapatmaya çalışan, bizi geçici değerlere teşvik etmeyen<br />
bir arkadaş gurubumuzun olması en büyük kazancımız.<br />
Akın Kazıcı<br />
Mali Müşavir<br />
98
Değişen Hayatlar<br />
BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-9<br />
Beni Benim Elimden Kurtaracak Ustam Var<br />
Her şeyi söylemenin, bir alışkanlık olduğunu uygularken görüyoruz.<br />
Hem de çok zorlandığımı görüyorum. Önce gelip giden yorumlar<br />
düşünceler oluyor.<br />
İşin güzel tarafı zorda gelse uygulamaya devam diyorum. Halimi<br />
açık ve net çok güzel görüyorum. Sanki benden ayrı Allahın tecellisi<br />
olduğunu hissettim. Sen karışmıyorsun sadece izliyorsun. Artık ben<br />
yapıyorum beni bu tarafında kullanıyorsun diye sonsuz şükrettim rabbime.<br />
İşte o her şeye söyleme alışkanlığımdan zorlandığım yerde ustama<br />
sığındım, her zıt gelen düşünceme “söz tutuyorum” deyip dayandım.<br />
Bakalım devam ediyorum… Ben karışarak halimi fark etmiyormuşum.<br />
Bana bu halimi rabbim daha net gösterdi. Bazen içimden geçiyor,<br />
“Allah’ım şu ödevim bitse de şunlara duygulu bir konuşma yapsam.<br />
Sonrada, bunları ustama söylemeyim üzülür diye geçti içimden,<br />
kendime güldüm. Ustanı kendin gibi zannediyorsun. İnsan kendi neyse<br />
ustasını da öyle zannediyor. Karışmamak ne kadar zorluyor beni<br />
efendim ben ne kadar konuşuyormuşum.<br />
Bir sessizleştim, bu seferde düşünce geliyor, çocuklar annem ilgilenmiyor<br />
derlerse diye. Ben mezarda onlarla muhabbet etmeyeceğim,<br />
onlara laf söylemeyeceğim diye kendimi susturdum, sen ödevini yap<br />
dedim. Mahcup etmek yok, şahsa laf yok, hepsini bıraktım.<br />
Sadece anlatırlarsa dinliyorum, genel bir sorun varsa genele söylüyorum.<br />
Ama onun haricinde ağzımı açmıyorum, küçük aklımdan<br />
gelenlere kulaklarımı tıkıyorum. Sen içine yönel de onlarda içlerine<br />
yönelsinler. Onları da bir tarafa bırak. Yazık değimli sana, senin içten<br />
olmaya ihtiyacın var.<br />
Söz tutup uyguladıkça varlık ifade eden benliğimin sesinin kesil-<br />
99
Değişen Hayatlar<br />
diğini, sindiğini kendim de görüyorum. Ama işte ben uyguladıkça<br />
ancak kendimi çok net görüyorum. “Halin bildir” diyor ya ustam,<br />
kendimden kendime halimi bildiriyor. Her geçen gün ve an daha iyi<br />
anlıyorum ki benim eğitime ve ustama çok ihtiyacım var.<br />
Ayağım bir karış hava daymış, herkesten çok benim eğitime ve dayanağıma<br />
ihtiyacım var. Ustamdan aldığım gücü söz tutmada, uyguda,<br />
ciddiyet de kullanıyorum. Peki bunun sonucunda neler oluyor, daha<br />
güçlendiğimi hissediyorum.<br />
Yapılan bir hareket karşısında ilk gelen düşünce olumsuz mu, oturup<br />
kendimi suçlayacağıma, çeviririm olumluya. Bu eğitim, bu ocak<br />
uygulama yeri…<br />
Baktım zan mı geldi, yorum mu yapıyor, çevireceğim tersine. Baktım<br />
takdir edildi peşine düşmüş gidiyor, çeviriyorum yönünü. Ben sevilmek<br />
için uğraşmıyorum ki seven benim, benden seven var. Şu söz<br />
var ya, şu an benim için öyle değerli ki “beni benim elimden kurtaracak<br />
ustam var elhamdülillah.”<br />
Baktım kendime onun bir şey yapamadığı ima edildi düştü peşine<br />
gidiyor. İlgilenmiyorum diyorum ama en az 10 kere aklıma geldi. Tam<br />
bunu yazarken “o an da ne duydun?” dedim, o an dışa gülümseyip iyi<br />
görünmekten ne yazık ki kendini unutmuş ne duyduğunu bile bilmiyor.<br />
Sonradan aklına gelince bir sorun vardı diyor, bu bir etkidir diyor,<br />
baktın gene etkilendin diyor. Hani ustandan başka kimseden etkilenmeyecektin?<br />
Garibim dedim kendinde olmayandan duymayandan ne<br />
beklersin, şunu ustasına teslim edeyim de uyandırılsın duyanlardan<br />
kendinde olanlardan olsun…Amin.<br />
100
Değişen Hayatlar<br />
AZALAN YAŞAM ENERJİM ARTMAYA<br />
BAŞLADI<br />
Artık zihnimizin değerini anladık. Zihnimi benimle alakası olmayan<br />
hiçbir şeyle meşgul edip doldurmayacağım. Kalbimize gerçek<br />
değerleri yerleştirerek zihni bu konulara odaklayacağız. Boş laf, boş zaman<br />
geçirmeden zamanı kendimize çevireceğiz.<br />
Sürekli bu talimler içinde insan artık zihninin değerini de daha iyi<br />
anlayarak onu kirletecek, yoracak her şeyden kaçıyor. Birde kalbe gerçek<br />
değerlerin aşkı dolmaya başlayınca, bizlerde her anımızı o değerlerin<br />
derdine düşerek yaşamaya başlıyoruz.<br />
Eskiden akıl orda burada gezerken, kendiyle alakalı alakasız demeden<br />
her şeyi merak ederken, artık bir yerde durmaya gayret ediyor. Diğerlerinin<br />
boş ve faydasız olduğunu anlamaya başladı. Gerçek değerlerin<br />
neler olduğunu anlayıp onlarla dolmaya başladı. Değer verdiğimiz<br />
adına yaşamaya başladık. Şimdi biz değer verdiklerimizle meşgulüz.<br />
Gezginci denilen mücerret yapıda gövdenin içinde amaca yönelik<br />
çalışmaya başladı. Artık iktidarını eline alarak gövdeyi amaca hizmete<br />
zorluyor. Buda bizi daha emin yaşatıyor. Sürekli bir irtibat var. Akıl<br />
kendi başına çalışmıyor. Kalpteki maddi değerler bizi eskisi gibi yönetmiyor.<br />
Onların derdine düşürmüyor. Etkiler değişerek zihni insan<br />
öz yapısına uygun çalıştırıyor.<br />
Artık bu yaşantının bilinciyle daha ayık ve uyanık yaşıyoruz. Karımızı<br />
zararımızı daha iyi seçiyoruz. Kendimi takip ediyorum. Zihnim<br />
sürekli kendi işlerimle meşgul. İç dünyamı takip ediyorum. Huzurlu<br />
olmak için insanca yaşamaya dikkat ediyorum. Sevgimi gerçek değerlere<br />
doğru yöneltmek için. Gerçek değerlerin ve dostun değerini daha<br />
iyi anlamaya çalışıyorum.<br />
Sürekli tefekkür ediyor, yaratıcı ve onun bize bağışladığı güzelliklere<br />
şükretmeye gayret ediyorum. İçim bunlarla doldukça beni benden<br />
101
Değişen Hayatlar<br />
uzaklaştıran her şey yavaş yavaş yok olmaya başladı. Kendimi daha özgür,<br />
güçlü ve iyi hissediyorum. Azalan yaşam enerjim artmaya başladı.<br />
Kendimden hoşnut ve barışığım. Bilinçli yaşamanın güvenini hissediyorum.<br />
Yaptığım her iş gerçek değerlere uyduğu ölçüde özgüvenle<br />
doluyor ve bunu çoğaltmanın derdine düşüyorum.<br />
Geçmişi ve geleceği yaşamamanın rahatlığı içinde geçmişten ders<br />
alıp, yaşadığım her olayı iyi kötü yaftalaması yapmadan; “ iyi ki bunları<br />
yaşamışım” diye şükredip, beni bu günlere taşıdıkları için onlara teşekkür<br />
ediyorum. Yüce yaratıcının bizi çok sevdiğini anlayıp ona şükrediyorum.<br />
Gelecek hakkında daha bir güven ve ümit taşıyorum. Sabırsızlanmadan<br />
yaşadığım her dakikanın tadını almaya ve her nefesi huzur ve<br />
sükunetle içime çekmeye çalışıyorum. Gittikçe bu yaşantı doğallığında<br />
oluşuyor.<br />
Hayatta her şeyin bir sonu ve başlangıcı olduğunu anlamaya çalışarak,<br />
her değişimin faydama olacağı inancını anlayarak, her yeniliği<br />
kucaklayıp kendimi sürekli geliştirmenin azmi ve zevkiyle içimi doldurmaya<br />
gayret ediyorum. Kendimi sürekli geliştirip yenilemek peşindeyim.<br />
İnsanla ve onun iç dünyası ile ilgili öğrendiklerimi yaşayıp<br />
bunu gerçekleştirmek hem ufkumu açıyor hemde bana özgüven kazandırıyor.<br />
Daha çok gelişmek için fırsatları görüp daha bilinçli yaşama isteğiyle<br />
doluyorum. Artık kim kiminle ne yapıyor, ne konuşuyor merak<br />
etmiyorum. Yanımda bile konuşsalar beni ilgilendirmeyen konulara<br />
kulak vermiyorum. İçimdeki manevi açlıklarımı duyup onları nasıl doyuracağımla<br />
meşgul oluyorum.<br />
Ne yaparsam, ne duyarsam, ne istersem bunun kendimden kendime<br />
döndüğünü görüp bilinçli olmanın ciddiyetini hissediyorum. Kendi<br />
taktirimle yaşamanın ve dolmanın özgürlüğünü anlamaya başladım.<br />
Bu yüzden her şeyi yamalı akılla değil dost aklıyla anlayıp değerlendirme<br />
talimi içindeyim.<br />
102
Değişen Hayatlar<br />
Dost aklıyla yaptığım her şeyden gördüğüm faydalar beni o aklın<br />
sahibi olmaya dıştan olduğu kadar içtende net duymaya itiyor. Bu<br />
yüzden alıcılarımı o yönde çalıştırıp gezginci denilen mücerret yapıyı<br />
oraya bağlama talimindeyim. Dostla dolarsam bende onun gibi görür,<br />
düşünür anlar ve hissederim.<br />
Değerler yerine oturdukça gezginci orda kalmaya mecbur. Çünkü<br />
onun yaşam alanı gerçek değerler diyarı. Anımızı yaşayamayışımızın<br />
nedeni gerçek değerleri yaşayamayıp onlarla dolmak hırsında olmayışımız.<br />
Gerçek değerlere olan taktir ve inancımız arttıkça onları yaşama<br />
isteği ve azmi bizi aldığımız her nefeste bunu yaşamaya itiyor.<br />
Birde gerçek yaşayan dostu anlayıp ona olan sevgi içten bağlılığa<br />
bizi zorluyor. Artık odak noktamız belli. Artık anıda bu odak noktasında<br />
toplayıp anımızı yaşama yolunu gerçekleştirebiliriz. Gerçek gücümüze<br />
erebiliriz.<br />
Şükür tam olmasa bile artık kokular gelmeye başladı. Açlığımızı<br />
doyuran bu gerçeğe kulaklarımızı ve tüm alıcılarımızı çevirmeye başladık.<br />
Artık inanıyorum bizde gerçek insanlar kervanında sonsuz alemde<br />
yerimizi alacağız. Teşekkürler yüce Allaha ve bize bahşettiği dosta.<br />
Ayşegül Kazıcı<br />
Öğretmen<br />
103
Değişen Hayatlar<br />
104<br />
BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-10<br />
Bugün, ben her şeye sahibim inancı kalbimi doldurmaya başladı.<br />
Bu inanca nasıl geliyorum, değişen kendimi görüyorum, amacımın bana<br />
neler yaptırdığını görüyorum. İnsanlara özellikle yakınlarıma cevap<br />
vermeye üşenirken, şimdi onlara neyi, niçin yaptığımı nasıl olduğunu,<br />
zihinlerini rahatlatıncaya kadar anlatıyorum.<br />
Kendimi hiçbir zaman bu kadar candan içten görmedim. Bugün<br />
bir baktım kendime içimden de kucaklıyorum arkadaşımı, dışımdan<br />
da… İçimden de bu eğitimin değerini hissediyorum, aynen dışıma da<br />
yansıtıyor saklamıyorum. İçimde bir hoşnutluk hali var, bu eğitimde,<br />
bu gerçek dostun rehberliğinde, bu güzel insanlarla eğitim yapmak,<br />
içimi de dışımı da hoşnutlukla dolduruyor.<br />
İçimden şunu duydum sen önce yakınlarından başlamak üzere bütün<br />
insanlığı sevk ve idare edecek güce sahipsin. İşte bu gücü hissettim<br />
ne olursa olsun muhataplarımın hareketlerine değil, kendi yapacaklarıma<br />
baktım.<br />
İlk hatırı ben sordum, konuştum, anlattım. Hem öyle bir konuşma<br />
ki alttan alarak, karşının nefsine hiç dokunmadan. Çünkü şuna inanıyoruz<br />
artık bizim çözümleyemeyeceğimiz hiçbir soru olamaz. Ben<br />
ustamı palto gibi kullanmak istemiyorum, paltoyu kışın soğuklarda<br />
alırsın, sıcaklar geldi mi atarsın. Bu da insana doyum, tatmin ve devamlılık<br />
yapmaz.<br />
Bakıyorum ben benimle hep varım, o zaman bu beni usta yapmalıyım<br />
ki, her zaman benimle olsun. Usta gövde de kalmasın, işte o zaman<br />
ancak usta sahibiyim derim, ve gerçek ustanın değerini de o zaman anlarım.<br />
Bu yaşa kadar hep çevremi acizlikten idare ettim, şimdi sahiplik<br />
bilinciyle idare ediyorum. Hem kendi haysiyetime hem de çevremin<br />
haysiyetine toz kondurmadan. Bir kızım diğer kızıma bilgisayar başın-
Değişen Hayatlar<br />
dayken ne yapıyorsun diye soruyor, oda ters cevap vermiş. Olay bize<br />
intikal edince ikisiyle de konuştum, olayı anladım.<br />
Sonra ikisini de karşıma aldım, soru sorulana dedim ki “soru sorulunca<br />
neden ters cevap verdin?” Onun yerine “kardeşim şu anda, şunu<br />
yapıyorum” deseydin onun da zihni rahat ederdi, sen de sıkılmazdın.”<br />
“İyi de anne o her şeyi merak ediyor canımı sıkıyor” deyince, ben<br />
de dedim ki “içinden muhakkak şunlar geçiyordur; ne kadar meraklı<br />
lüzumsuz sorular soruyor, ben ona cevap vermek zorunda mıyım.” “Ne<br />
biliyorsun anne” dedi gülerek, “aynen bunlar geçiyor.” Doğru dedim<br />
onun yaptığı bir kere yanlış bir hareket. Ama birde benim yapmam gereken<br />
var. Oda nedir?<br />
Benim amacım eğitilmek, güzel insan olmaksa eğer bu amaçtaysam<br />
amacım beni ona cevap vermeye mecbur eder. Çünkü ustam var diyorum,<br />
benim ustam kendine sorulan her soruyu açıklayarak cevaplar,<br />
bende ustalı olduğumu iddia ediyorsam onun gibi yaparım.<br />
Şimdi sıra geldi soru sorana, insan da merak duygusu var, bunu insanların<br />
özel şeylerini merak etmede değil, kendi iç dünyamızı merak<br />
etmede kullanalım. Ben neyi ne için yapıyorum, küsüyorum ne için<br />
küsüyorum, seviniyorum ne için seviniyorum. İnsan bu merak duygusunu<br />
kendini tanımada kullanmalı dedik.<br />
Normalde tartışmayla başlayan, sanki şer gibi görünen bir olayı,<br />
gerçekten değer bilmeye koşan sahip insan, nasıl eğitime ve insanın<br />
kendine ve kendi yapması gerekenlere döndürebiliyor. İçimden bir sevinç<br />
bir sevinç yaşasın dedim, biz ustam gibi her olayı değerlendirebilecek<br />
ve faydaya getirecek güce sahibiz.<br />
Yatıyorum, yatarken de bir baktım eşim çay içiyor. “Aman bey” diyorum<br />
“bardaklar sana emanet, yıkamadan yatmayasın evimizin bereketi<br />
gitmesin” biz sahibiz ya, yaparız yada yapılmasını sağlarız..<br />
ELHAMDÜLİLLAH…<br />
105
Değişen Hayatlar<br />
106<br />
KENDİMİ HERŞEYİN SULTANI BULDUM<br />
1. Kendime güven duyamadığım her yerde, olayların üstüne yürüme<br />
cesareti kazandım. Hastaydım şifa buldum, korkaktım cesaret<br />
buldum, fakirdim kazanç buldum, güçsüzdüm güç buldum, kendimi<br />
garip duvar dibinde hissederken kendimi her şeyin sultanı buldum.<br />
2. Varlık davası güdebilmenin akıl, kalp ve gönül birliği ile mümkün<br />
olduğunu öğrendim.<br />
3. Bana emanet edilen ve ailem olarak sahip çıktığım kişileri şefkat<br />
ve merhamet ile kucaklayıp, sadece onların geçimini, rızkını değil aynı<br />
zamanda onların kişilik, şahsiyet ve ahlaki olarakta gelişmelerinden<br />
sorumlu olduğumuzu kavradık.<br />
4. Benim insan olarak yaratılmış olmam, benim için en büyük şükür<br />
kaynağı olduğunu gördüm.<br />
5. Dindar insan sadece ibadetlerini yerine eksiksiz getirir anlayışından,<br />
dindar insan elinden, dilinden ahlak ve faziletinden eminlik verir<br />
anlayışına yürüdüm.<br />
6. Kendimde dahil hiçbir şeyin değerini bilmezken, Allah’ın yarattığı<br />
her şeyin hakiki değerini ilk yaratılıştaki değerinde tanıma fırsatı<br />
buldum. Değerlendirdikçe her şeyin aslında benim için birer rahmet<br />
olduğunu gördüm.<br />
7. Eğitimimiz sayesinde koşulsuz, şartsız güven duyabileceğim, bizi<br />
bizden çok seven ve düşünen arkadaşlar buldum. Ailemizi, paramızı, canımızı,<br />
malımızı güven içinde emanet edebileceğimiz kardeşler buldum.<br />
8. İş hayatımda, prensipli çizgi sahibi olarak yaşayarak, her an kendimize<br />
yakışır bir tavır içinde bulunarak, mahcubiyetten uzak bir iş<br />
hayatı edindim.<br />
9. Maddiyatımıza sahip olarak, her gerekliye maddi güç elde etme<br />
fırsatı buldum. “Atarsan hiç olur, tutarsan güç olur” anlayışı kazanarak,<br />
elime sahip olabilecek güç buldum. Sahipliğimi her an talim ederek<br />
yaşıyor, zihnimi rahat ettiriyorum.
Değişen Hayatlar<br />
10. İnsanlara kendimi beğendirme çaba ve gayretinden kurtularak,<br />
kendi vicdanıma kendimi beğendirme çabasına düştüm. Bu sayede<br />
kendimle barışma fırsatı buldum. Kendimle olan ilgimin günden güne<br />
arttığını görüyorum.<br />
11. En ufak gerekliye eğilerek yaşıyorum. En ufak başarıları ve kendi<br />
başarılarımı takdir ediyorum. En ufak kaçaklarımın da önüne geçerek<br />
yaşama gayretindeyim.<br />
12. Sadece maddi kayıpları israf olarak görürken, şimdi en büyük<br />
israfın kişilik ve şahsiyet israfı olduğunu fark etme fırsatı buldum. İnsanlara<br />
yakıştıramadığım şeyleri kendim yapmamaya gayret ederek yaşamaya<br />
çalışıyorum.<br />
13. Anlayışımın her noktada hassaslaştığını fark ediyorum. Dinimin<br />
bütün gereklerini günümde yaşamaya çalışıyorum. Her an önüme<br />
gelen durumlara eğitimimin gerektirdiği şekilde müdahale etmeye gayret<br />
gösteriyorum. Böylece her sorunuma çözüm üreterek yaşıyorum.<br />
14. Kendimi sadece gövde zanneden, acı yaşantıdan kurtulma çabasına<br />
düştüm çok şükür. Sadece gövdemin ihtiyaçlarından sıyrılarak artık,<br />
zihnimin, kalbimin ve gönlümün ihtiyaçlarına da öncelik tanımaya<br />
önem veriyorum.<br />
15. Etki hapishanesinden kurtulma gayretindeyim. Her önüme gelen<br />
olaydan, insandan, makamdan, mevkiden etkilenmemeye başladığımı<br />
fark ediyorum. Bunun yerine etki merkezimi artık sadece şahsiyet<br />
ve şeref ölçüleriyle doldurmaya çalışıyorum. İnsanların doğruluğundan,<br />
cömertliğinden, affediciliğinden etkilenmeye başladığımı görüyorum.<br />
Özellikle Peygamberimiz ve sahabe efendilerimizin hayatlarındaki<br />
hareketlerini daha iyi tefekkür etmeye başladığımı fark ediyorum.<br />
16. En başta gerçekten bir sevgili sahibi olmaya başladım. Gerçek<br />
sevginin edimlerini tanımaya başladım. Hayatın kışını artık daha kolay<br />
atlatıyorum. Başıma gelen olaylarda muhakkak bizim görmediğimiz<br />
yönleri eğitimcimiz bize gösteriyor ve olayların etkisinde kalmadan<br />
yolumuza devam ediyoruz.<br />
107
Değişen Hayatlar<br />
17. Kendi hayatımıza tatbik etmediğimiz şeyleri kimseye tavsiyede<br />
bulunmuyoruz. Sözleri kendimize konuşarak ilk olarak kendimizi<br />
harekete geçirme çabasındayız. Ondan sonra zaten uygulanan şeyler<br />
karşıyı direk olarak çekim merkezine alıyor.<br />
18. Derlere bakarak yaşamaktan kurtularak, Peygamberi ölçüleri<br />
hayatımıza tatbik etme çabasına düştük. Kim ne derse desin, biz kendi<br />
kendimize söylediğimiz sözlere dikkat etmeye çalışıyoruz. Çünkü<br />
kimsenin bize bir şey demediği olaylarda sabahlara kadar kendimizi<br />
hesaba çektiğimizi fark edince, herkesten ve her şeyden önce kendi vicdanımızı<br />
yoklayarak yaşıyoruz.<br />
19. Sözümüze ve kararlarımıza sahip olarak, gerçek yaratılış amacımıza<br />
uygun yaşamanın farkına varabildik. Her hareketimizde alnımız<br />
açık, boynumuz dik, hür ve gür yaşama çabasındayız. Kimse bizi hesaba<br />
çekmese de kendimizi hesaba çekip, her an muhasebe içinde maddi<br />
manevi borçsuz yaşama gayretine düştük.<br />
20. Her şeyden öte ne mutlu bana ki GERÇEK BİR DOST’a sahip<br />
oldum. Hayatta en büyük ihtiyacımın dost ihtiyacı olduğunu öğrendim.<br />
Her an dostluk, ahbaplık gereklerine dikkat ederek yaşama çabasındayım.<br />
21. Yiğit düşmez değilmiş. Yiğit düştüğü yerden kalkarmış.<br />
22. Ben eğitimim ve fikrim sayesinde aklını kendine kullanabilen,<br />
dedikodu israfından kurtulmuş, başkalarını yaşamaktan, sadece ve sadece<br />
kendini yaşama çabasına düşmüş bir insan olma yarışına girdim bu<br />
çalışmalar sayesinde.<br />
23. Gerçekten insan olma yarışında çaba sarf ediyoruz. Bu ne büyük<br />
bahtiyarlık. Hayatın her yönüne ışık tutan bir eğitimin içindeyiz.<br />
Her şeye anında pratik çözümlerimiz var.<br />
24. Günahımızın sevabımızın bir etkisi olmaya başladı.<br />
25. Kötü dediğimiz şeylerin içinde yaşadığımızı fark ettik. Bir şey<br />
kötüyse, zararlıysa bundan uzak duracak mekanizmalarımız olduğunu<br />
fark ettik.<br />
108
Değişen Hayatlar<br />
26. Çalışmanın hayatın en dinamiği olduğunu gördük.<br />
27. Sevginin hayatın suyu olduğunu anladık.<br />
28. İyi insan olmanın ilk adımının beğenimli konuşma yapma olduğunu<br />
öğrendik.<br />
29. Sürekli eksiklerle ilgilenmenin bataklık olduğunu, neye şükrediyorsak<br />
onun geliştiğini öğrendik.<br />
30. Hayatta en büyük başarının inanmasını başarmak olduğunu öğrendik.<br />
Artık bundan sonra bu değerler üzerinde yaşama çabasındayız. Bütün<br />
kardeşlerimiz “en az” burada sayılanlar kadar eğitimi hayatlarında<br />
tatbik etme derdindeler. Bizde “İki günü birbirine denk olan, zarardadır”<br />
sözü gereği her an gelişme çabasındayız. Kendimde dahil herkese<br />
neşeli anlar diliyorum.<br />
Mustafa Arslan<br />
Öğretmen<br />
109
Değişen Hayatlar<br />
110<br />
KENDİMİ ÇOK ŞANSLI HİSSEDİYORUM<br />
Artık öğrendiklerimizi uyguluyoruz az da olsa. Çünkü güzellikleri<br />
görüp yaşamamak mümkün değil. Aile hayatımızın düzenini değiştiren,<br />
bizi prensip sahibi yapan, herkese binlerce teşekkürler.<br />
Peygamberimi burada tanıyıp çok sevdim. Onun yaşayışını hayatımıza<br />
aktarınca sevgi ve huzur geldi evimize. Artık eşimle daha mutlu<br />
olmanın güzelliğini yaşarken onun hiçbir işine karışmamak da beni<br />
çok mutlu etti.<br />
Anne olarak sorumluluğumu doğru düzgün, sözünde duran, bir<br />
tek dayanağı olan insan olmak için mücadelem sürüyor. Geçici olana<br />
değil, baki kalana dayanmak benim için önemli. Bugüne kadar ne kadar<br />
çok ezbere yaşadığımı gördüm.<br />
Çocuklarımla artık daha samimiyim. Kimsenin gizli saklı işi yok.<br />
Güveni evimize bir prensip olarak oturtmaya çalışıyoruz. “Sen yaparsan<br />
olur, sen yapmadan hiçbir şey olmaz” parolasıyla her güzelliği önce<br />
ben yapacağım yarışı oluyor.<br />
İşe en yakınlarımızdan başladık. Baktım ki her şey bende başlıyor ve bende<br />
bitiyor. Ben kalbime ne kadar sahibim ve kalbimde hangi değerler var.<br />
“Olur, peki sen bilirsin” deyince her şey birden değişiyor ama birde<br />
dinlemeden “hayır olmaz, gidemezsin, gelemezsin, yapamazsın” deyince<br />
baktım ki benliğimi artırıyorum.<br />
Şimdi her şeyin bir çözüm ve çıkış yolu olduğunu görmek ve uygulamak<br />
hayatımı daha bereketli yapıyor. Oysa önce orada kalıp içinden<br />
çıkamadığım durumlar beni daha çok karanlığa çekerdi.<br />
Şimdi artık affetmeyi öğrendik ve dayanağıma sığınıyorum Elhamdülillah.<br />
Böyle güzel ve en değerli insanların içinde olduğum için kendimi<br />
çok şanslı hissediyorum.<br />
Rabbim hep değer kıymet bilenlerden etsin.<br />
Kudret Aslan<br />
Ev Hanımı
Değişen Hayatlar<br />
BİR İNSAN TANIDIM<br />
Beni benimle barıştıran, beni benimle yüzleştiren, beni bana tanıtan<br />
bir insan tanıdım…<br />
Beni bana sevdiren, beni bana saydıran, beni benimle gurur duyar<br />
hale getiren bir insan tanıdım…<br />
Kendime verdiğim sözleri tutma ciddiyetine getiren, ben verdiğim kararlarda<br />
zorlanırken verdiğim kararları bana uygulatan bir insan tanıdım…<br />
Zihnimi sadeleştiren, zekamı hassaslaştıran, insanlık gereklerini<br />
duyar hale getiren bir insan tanıdım…<br />
Bütün gücüyle dayanağımı tekleştirmek için uğraş veren, beni girdiğim<br />
ters, yanlış yollardan “U” dönüşüyle çeviren bir insan tanıdım…<br />
Bana cesaret veren, bütün etkilerimden kurtarıp bir tek<br />
Muhammed(s.a.v.)’in etkisine girebilmem için çabalayan bir insan tanıdım…<br />
Benim merhametli, şefkatli, affedebilen bir insan olabilmem için<br />
uğraşan bir insan tanıdım…<br />
Benim tuttuğum hedefi gittikçe geliştiren, tuttuğum hedefe vardıran,<br />
daha ilerisini gösteren, durmadan amaçlandıran, bizi Allah (C.C.)<br />
ne imana çağıran bir insan tanıdım…<br />
İnsanları olduğu gibi kabul etmeyi, insanları tabii görmeyi öğreten<br />
bir insan tanıdım…<br />
Anlayış gibi büyük bir nimeti bana öğreten, kalbimde anlayış benim<br />
gülümdür ben onun bülbülüyüm sözünü anlamlandıran, değerini<br />
gösteren bir insan tanıdım…<br />
Bütün varlığını maddi manevi davası için, insanlık yaşasın, insanlar<br />
kendi kendilerini bilsinler, bulsunlar, tanısınlar diye gözünü kırpmadan<br />
her şeyini sunan bir insan tanıdım…<br />
Bizleri tanıştığımız günden beri maddi manevi ihtiyaçsız hale getirmeye<br />
uğraşan, bunun için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan bir insan<br />
tanıdım…<br />
111
Değişen Hayatlar<br />
Bizi doğruluğun verdiği gönül ferahlığı ile yaşatan, bize içi dışı bir<br />
yaşamayı öğreten, öğütleyen bir insan tanıdım…<br />
Ne yaparsak yapalım ama duyarak, içten, halisane yaşamamız için<br />
çabalayan bir insan tanıdım…<br />
Bizim hayalde, zanda, rüyada yaşadığımızı bize fark ettiren ve bunlardan<br />
kurtarmak için bütün gayretiyle uğraşan bir insan tanıdım…<br />
Bizi derin uykulardan uyandıran, tembellikten, miskinlikten, acizlikten<br />
kurtaran bir insan tanıdım…<br />
Bizi bize güvendiren, bize beğendiren, kendimize inandıran, bizi<br />
bizimle övündüren bir insan tanıdım…<br />
Bizi şerefli sahip insan oluğumuza inandırmak için çabalayan bir<br />
insan tanıdım.<br />
Ne mutlu bütün bu Muhammedi (s.a.v.) ahlakı hayatında yaşamış,<br />
bizlerinde yaşaması için uğraşan bize yol gösteren bir insan tanıdım…<br />
NE MUTLU…<br />
Bir Yolcu<br />
112
Değişen Hayatlar<br />
DÜNYANIN EN BAHTİYAR İNSANLARIYIZ<br />
Şeklen insan olarak dünyaya gelmenin, o gövde içinde insanlığımızı<br />
gerçekleştirme fırsatıyla karşılaşmış olmanın, kendimizi derinliklerimizden<br />
tanıyıp, öz de kendimizle tanışma yolunda olmamızın değeri<br />
ne büyük.<br />
Dışarının tantanasından uzak, kendimize yönelip, kendimizle meşgul<br />
olmak, kendimizden kendimizi okumaya çalışmak ne güzel bir uğraş…<br />
Dış dünyanın yermesinden, övmesinden etkilenmez hale gelmek;<br />
bir tek hesabı öz de yaşatanımıza vermek, içten doyunca bunun zevkine<br />
ermek…Ne güzel, ne güzel…<br />
O vakit hiç kötü göremiyor gözler, incitemiyor, etkilemiyor zararlı<br />
sözler. Her şey dost kokusunu taşıyor, yad olmuyor eller…Sevmenin<br />
sevilmenin deryası kendinde, özünde ey güzel…<br />
Farkına varınca, her geleni dosttan sayınca, sevmenin sevmemekten<br />
üstünlüğünü tadınca hayat güzelleşiyor.<br />
Anlıyor insan ayrılığın olmadığını gövdeden çıkınca. Özde bir olmanın<br />
sevincini duyunca. El olmuyor hiç kimse bir vücuttan bakınca.<br />
Ayrı görmüyor o vakit “ Başkası yapsın da olsun” terk ediyor o zihni…<br />
“Ben yaparsam olur” hareketlendiriyor bu bedeni. Yapan yaptığının<br />
zevkiyle dolduruyor kendini. Yaptıkça da görüyor, başkasına değil<br />
o esas kendisine yapıyor iyiliği…<br />
Özden Sayın<br />
Diş Hekimi<br />
113
Değişen Hayatlar<br />
114<br />
CENNETTE ON GÜN<br />
Asker ocağına yani Peygamber ocağına geleli altı ay olmuştu. Bu altı<br />
ay benim dostuma, ahbaplarıma olan özlemlimi hayli bir arttırmıştı.<br />
Anlamıştım benim onlarsız bir anım bile olmamalıydı.<br />
Unutmadan yaşayarak onlarla bir olma yolunda eğitimimde derinleşme,<br />
yürüdüğüm yolda ciddiyetimi arttırmaya çalışıyordum. İzin günüm<br />
yaklaşıyordu.<br />
Onlara kavuşacağımı düşündükçe heyecandan uykularım bölünüyordu,<br />
içimde öylesine büyük bir mutluluk, huzur vardı. Birde iznimin<br />
kurban bayramına denk gelmesi ayrı bir heyecan olmuştu. Hayal bile<br />
edemiyordum yaşayacaklarımı.<br />
Can’a, canan’a kavuşmaya gidiyordum. Aklımda başka hiçbir şey<br />
yoktu onlara kavuştuğum anlardan başka. Otobüs nihayet hareket<br />
etmişti. Varacağım yerde Yüce Dost vardı. Ahbaplarım vardı, burada<br />
oluşan bütün açlığım oradaydı.<br />
Hepsine doymaya koşuyordum. Beni karşılayacak olan dost rengine<br />
boyanmış kardeşim Mert ti. Ve o an geldi. Otobüsten indim Mert miydi,<br />
dostumuydu bilemedim özlemim öylesine büyüktü ki... Uzaktan göründü<br />
huzurum, mutluluk yuvam, çocukluğum, gençliğim “Huzur bahçem”.<br />
Ve ahbaplarımla karşı karşıyaydım sevinç ve mutluluktan hangisine<br />
sarılacağımı hangisini kucaklayacağımı bilemedim. Ve dostumdu,<br />
sevdiğim, canım, cananımdı gelen nasıl bir insan yârine özlem ve sevgi<br />
beslerse öyle büyük özlem, sevgi ve aşktı bendeki ona karşı. İşte dedim<br />
huzur, mutluluk bu, yaşarken cenneti görmek böyle bir şeydi galiba.<br />
Abdulkadir Duru Hz. leri aklıma geldi, ahbaplarına karşı olan sevgisi<br />
ve onlara kavuştuğundaki mutluluğu heyecanı, sevinci ve ayakta<br />
kılamadığı şükür namazı… Bende Duru Hz. lerinin yaptığını yaptım<br />
hemen şükür namazı kıldım.<br />
İçimde öyle bir mutluluk vardı ki canım ne yemek, ne içmek sadece<br />
dostuma dalıp gitmek istiyordu, kendimi unutmuştum. O muhabbet
Değişen Hayatlar<br />
deryasında akıntıya kapılıp gidiyordum. İstediğim tamda buydu, yaşamak<br />
istediğim buydu. Özlediğim her şey o an oradaydı. Yaşadığım<br />
mutluluk tarif edilmezdi.<br />
Ahbaplarımın ilgisi beni daha da bir hayran etti. İyice aşktan sarhoş<br />
olmuştum. O gün özlem dindirmeyle muhabbete doymaya çalışmayla<br />
dostumun yanında geçti. Diğer günlerimde aynıydı her an eğitimden<br />
dosttan konuşan insanlarla yan yana, aynı fikir ve düşüncede aynı çizgide<br />
omuz omuza yürüyen aynı dostun derdiyle dertlenmiş o güzel insanlarla<br />
yan yana geçmesini istiyordum ve nihayetinde de öyle olmuştu.<br />
Cenneti yaşıyordum ben.<br />
Ve bayram sabahına huzur bahçemizde, dostumla, ahbaplarımla<br />
uyanmak. Zaten bir başka oluyordu huzur bahçesinde bayram sabahları…<br />
Sevinçler, mutluluklar kat kat artıyordu. Onca koşuşturmaca<br />
ya rağmen bitmeyen enerjiler yorulmak bilmeyen insanlar. Farklı bir<br />
huzuru vardı. Çalıştıkça, hizmet ettikçe enerji topluyordu sanki insan<br />
daha da bir güçleniyordu.<br />
Can alemi, canan alemi orasıydı. Her geçen gün mutluluklarım<br />
artıyordu, daha da enerji yüklüyordum kendime. Yanlarındayken bile<br />
aklımda hep onlar vardı. Allah’ım nasıl bir güzel duygudur yaşadığım!..<br />
Sana koşan insanlarla omuz omuza, dostun çizdiği yolda yan<br />
yana, yana yana yürüyen güzel insanlarlayım.<br />
İzin günlerim yavaş yavaş bitiyordu ama bende hiç öyle bir hava<br />
yoktu. Anımı dolu dolu yaşıyor mutluluklarımı artırıyordum. Hiç<br />
olumsuzluk yoktu her şey olumlu, her şey pozitif her şey güzeldi. 7 den<br />
70’e hepsi kıymetliydi. Ömer’inden Burhan dedeme kadar hepsi özel,<br />
hepsi güzel insanlardı. Hepsinde dostumun gözü vardı.<br />
Ve son günüm Allah’ım.<br />
O gün başladı, huzur doluydum mutluluk saçıyordu içim. Ahbaplarımla<br />
vedalaşma vakti gelmişti. Hepsiyle vedalaşıyordum ama bende<br />
hiçbir değişiklik yoktu aynı duygularla devam ediyordum. Ve kardeşimle<br />
baş başa kalmıştım onunla dostuma gidecektik.<br />
115
Değişen Hayatlar<br />
Allah’ım hiç bitsin istemedim o gece kardeşimle gece boyunca eğitimden,<br />
dosttan konuştuk saatler nasıl ilerledi bilmiyoruz. Ne soğuktu<br />
bizi etkileyen nede usul usul atıştıran yağmur.<br />
İkimizde aşka dalmıştık ki galiba hiçbir şeyin farkına varmıyorduk. Kardeşim<br />
konuştukça kendimden geçiyordum. Bana dostumu anlatıyor, eğitimimden,<br />
fikirden konuşuyordu. Ben iyice mutluluktan sarhoş olmuştum.<br />
Gecenin ilerleyen saatlerinde eve geçtik ama muhabbet hala devam<br />
ediyordu. Geç oldu uyumaya kalktık. Sabah o huzur dolu ortamda o<br />
odada uyanmak, o havayı ciğerlerimin alabildiğince içime çekmek.<br />
Ve ayrılık vakti gelmişti artık… 3 Kasım sabahı dostumun canımın,<br />
cananımın yanından giderken bana hala huzur ve mutluluk aşılıyordu.<br />
Bende yanından ayrılırken gayretimi, azmimi, mutluluklarımı, sevincimi,<br />
huzurumu, ciddiyetimi, takdirimi aldım ve ayrıldım.<br />
Kalan vazifemi bitirip tamamen cennetime kavuşmak için. Mesafeler<br />
artırıyordu dostum ve ahbaplarımla benim aramda ama artan mesafeler<br />
sadece fizikiydi manevi olarak yakınlaşıyordum.<br />
Yanımda götürüyordum ustamı, gayretimi, ciddiyetimi, takdirimi. Ve<br />
bu olayda beni devamlı pozitif ve olumlu yapıyordu. Bu yüzdendir ki canımdan<br />
cananımdan yani dostumdan ayrılmak o kadar da zor gelmemişti.<br />
Ne mutlu! bana böyle sonsuz ve eşsiz bir zenginlik bahşettiğin için<br />
Allah’ım. Sana sonsuz şükürler olsun. Dostuma şükürler olsun beni<br />
peygamber aşkıyla doldurduğu için. Açtığı yolda beni daha ciddi kıldığı<br />
için.<br />
Ahbaplarıma şükürler olsun beni yürüdüğümüz yolda hep yarışçı<br />
kıldıkları ve beni daha ileriye ittikleri için. Allah’ıma şükürler olsun<br />
yaşarken Cennetin zevkini tattırdığı için. Böyle zenginlikleri bahşettiği<br />
için…<br />
Çok şükür, elhamdülillah…<br />
116<br />
Emrah ANDİŞ<br />
Mehmetçik
Değişen Hayatlar<br />
UYGULAMALARIMIZLA DEĞİŞEN HAYATIMIZ<br />
Muhabbetle, dostluğa susamış can kardeşlerimizle bu haftada buluştuk.<br />
Susayan insan nasıl suya koşarsa bizde muhabbet için, Allah için<br />
birbirimize koşuyoruz. Bu hafta ki dersimiz; En yakınlarına (eş, arkadaş<br />
vs. gibi) en çok ciddiyet gösterip değer vermek şarttır.<br />
Emine Hanım:<br />
Bu hafta evde çok güzel bir temizlik yaptım. Arkasından da şöyle<br />
düşündüm,” tam misafire layık bir temizlik oldu.” Aradan biraz zaman<br />
geçti mutfağa bir girdim, büyük oğlum Yavuz Selim mutfağı halletmiş.<br />
Şimdi misafir gelseydi, misafirin çocukları mutfağı karıştırsalardı, onlara<br />
“olsun hiç önemli değil hemen temizleriz” diyecektim. Öyleyse,<br />
“olsun oğlum zaten sizin için temizlik yapmıştım”diyerek düşünceyi<br />
çevirdim.<br />
Sonrada “bu sözü benim oğlum daha çok hak ediyor” diyerek oğluma<br />
anlayış ve hoşgörüyle davranmamı sağlayan bu eğitime şükrettim.<br />
Ben kayınpederime hiç babacığım dememiştim. Sanki babacığım<br />
deyince düşüp bayılacağımı sanıyordum.<br />
Babam Kırıkkale ‘den geldi ve ona hoş geldin demek için yukarı<br />
çıktım. Ona “hoş geldin babacığım” dedim. Ama hayret bayılmadım<br />
ve çok gayri tabi demiştim. Ağzımdan doğallığına çıkmıştı. Bende diyebiliyordum.<br />
Ben bu düşüncelerdeyken amcam kalktı beni bir kucakladı,<br />
bir sarıldı ki gözyaşlarıma hakim olamadım.<br />
Allah’ım ne güzel insanlık, ne güzel Peygamberimizin sünnetlerini<br />
uygulamak.<br />
Hatice Hanım:<br />
Samimiyetle, yapmacıklığın ayrımındayım. Burayı çok samimi bulduğum<br />
için buradayım ve burada huzur buluyorum.<br />
117
Değişen Hayatlar<br />
Akşam abimler geldi. Heyecanla kitapları abime gösterdim ve beraberce<br />
okuduk. Abim; “Peygamberimizin sünnetlerini hal-hareket haline<br />
getirmişler, burayı bırakma “dedi. Buda bana daha bir gayret verdi tabi.<br />
Annem bizden hiç beklemez hep o arar hatırımızı sorar. Bu konuda<br />
bize örnektir. Ama şu anda burada öğrendim ki, bende onu arayacağım.<br />
Hatta bu konuda bizi arayarak hep kazanan o oluyor. Bende bundan<br />
sonra annemi aramada önce davranacağım ve kazanan ben olacağım.<br />
Kayınbabam ameliyat oldu. Her gün telefon ettim. Yeter gerekliyi<br />
yaptım demedim. Onun sesini duyana kadar etmeliyim ve oda benim<br />
sesimi duymalı dedim. Çünkü hasta yatan insanın sevgi, şefkat dolu<br />
sese ihtiyacı var. Samimiyetle arayıp sonunda sesini duydum, bende sesimi<br />
duyurdum.<br />
Ben iyiyi, güzeli, doğruyu samimice yaparım. Karşının tavrı ona aittir.<br />
Ben yaptığımdan huzur bulurum.<br />
Bunu sizlerden öğrenmek beni çok rahatlattı. Eğilmek, ilgilenmek,<br />
veren olmak enayilik değil, esas insanlıkmış.<br />
Öznur Hanım:<br />
O güzel insanın dediği gibi, “ Ben sizin ihlâsınızı en yakınlarınıza<br />
verdiğiniz değerden anlarım. Naylon çiçeklik yapmayın, nedir naylon<br />
çiçek? Hiç kokmaz sadece görüntüsü vardır.”<br />
Mesela; “anneme böyle davranmam lazım, eşime anlayış göstermem<br />
lazım” zihniyetiyle hareket, sanki mecburiyetten yapıyormuş gibi, ne<br />
sen bir şey hissedersin, nede hissettirirsin.<br />
Biz hissederek yaşamayı öğreniyor ve bu eğitimle talim ediyoruz.<br />
Ne demek ya, hissederek yaşamak! İzaha sığar mı?Ben en çok kendimi<br />
çocuklarımla eğitmişimdir. Çünkü onlara kızmak, bağırmak daha<br />
kolay gelir.<br />
Bu hafta evde yoğun bir temizlik yaptım. Akşam kızım okuldan<br />
geldi. Tam dinlenmek için oturmuştum. “Yavrum ocakta çay var, bir<br />
kendine doldur birde bana” dedim. “Tamam anne” diyerek, odasına<br />
118
Değişen Hayatlar<br />
gitti. Baktım unuttuğunu fark edince düşünmeye başladım. İnsanoğlu<br />
bu, birkaç saniye içinde bile pek çok şey düşünebiliyor. Aklıma 2-3<br />
düşünce birden geldi.<br />
“Şimdi kızım bir bardak çay doldursa, anneciğim sen dinlen diye<br />
getirse, ne iyi olur.<br />
“ Arkasından “çok bekle hayatta göremezsin” derken birde savunma<br />
yapıyorum “iyide bu kıza nasıl öğreteceğim anneye hizmeti” diyen<br />
ben, en son düşüncede karar kılarak “Kalk kendi işini kendin yap. Ne<br />
demiş büyükler “kibrin dökülsün” bir bardakta ona ver, diyerek yerimden<br />
fırladım.<br />
Bir çay kendime birde kızıma doldurup şekerini de attım, yanına<br />
götürdüm. “Buyur yavrum çayın” deyip ikram ederkenki zaferim bambaşkaydı.<br />
Beklememek, eğilmek, kızmamak, yani insanca davranmak<br />
çok güzel. Sonra Peygamberimiz geldi aklıma, kendi işini kendi yapar,<br />
özel hizmetten hoşlanmazmış. Hemen burayı kendime bir ödev alayım<br />
dedim.<br />
Gül Hanım:<br />
Artık şükürler olsun insanlık yaşanmaya başlandı. Öznur ablanın<br />
dediği gibi canlı olan koku veriyor. Salonumda dün Kırıkkale den getirdiğim<br />
çiçekler vardı. Her salona girişimde harika kokuyordu. Salonumda<br />
ayrıca çok da naylon çiçek var ama hiçbiri şimdiye kadar koku<br />
vermedi.<br />
Demek ki dedim bizde insanlık kokacağız. Bizi görenler, yanımızda<br />
bulunanlar bizden insanlık kokusu alacaklar.<br />
Bir hafta boyunca annemler bizdeydi. Şunun farkına iyice vardım<br />
ki, yaptığın her şeyden sen doyuyorsun. Sen anlayışlı oluyorsun sen<br />
doyuyorsun, sen kucaklıyorsun sen doyuyorsun, sen alttan alıyorsun<br />
sen doyuyorsun, karşının haberi bile yok. O bildiği gibi yaşıyor. Yine<br />
söyleyeceğini söylüyor, yapacağını yapıyor.<br />
Sen ne yapıyorsan insanlığın ne gerektiriyorsa, Peygamberin nasıl<br />
119
Değişen Hayatlar<br />
davranıyorsa öyle davranarak doyuyorsun. İnsan kendi doyunca daha<br />
başkasından bir şey beklemiyor.<br />
Bu nasıl bir şey dedim ya! Hem sen vereceksin, hem sen doyacaksın.<br />
Ben kendi kendimi takdir ettiğim zaman doyuyorum. Ben mutlu<br />
olmak istiyorsam, onu kucaklamak zorundayım.<br />
Gün içinde en yakınıma bakıyorum. Neye ihtiyacı varsa bazen bir<br />
takdir, bazen bir anlayış, bazen bir ayakkabı tespit ediyorum ve ihtiyacını<br />
gideriyorum.<br />
Gün sonunda bakıyorsun, Elhamdülillah diyorsun bütün bunlara<br />
benim ihtiyacım varmış. Hoşgörüye, anlayışa, sevgiye benim ihtiyacım<br />
varmış. Bildiklerimle bir amel edeyim, bilmediklerim bana öğretilecektir.<br />
Annem bir girdi içeri “Gül evin ne kadar genişlemiş” dedi. Bende<br />
“evim aynı ev, ama benim kalbim genişledi” dedim.<br />
Sevginin, şefkatin, merhametin sahibi var. Bırak sahibi bunları senden<br />
sana versin. Sende bunların senden tecelli etmesine vesile ol.<br />
Elif Kızımız:<br />
Ben bu hafta pratik gereğimizi en çok annem üzerinde uyguladım.<br />
Annem el iş yapmayı çok seviyor. Bu hafta yerinden hiç kaldırmadım<br />
annemi, hep elişi yaptı. Ben de ev işlerini yaptım. Bir insana sevdiğini<br />
vermek ne güzel. Bir haftamı bir insanı mutlu etmek için geçirdiğimden<br />
dolayı bende çok mutlu oldum.<br />
Arzu hanım telefonla arayarak başkanımıza tespitlerini sunmuş.<br />
Arzu Hanım:<br />
Annemle (kayınvalidem) birlikte babaannemin evine gittik. Her<br />
zaman gittiğimizde babaanneme yapılacak bir işin var mı diye sorardık,<br />
oda yok deyince oturur kalırdık. Bu sefer özellikle ilgilendim.<br />
Baktım tuvalet pis, kolları sıvadım, anneme de söyledim ikimiz beraber<br />
baştan sona çok güzel bir temizlik yaptık.<br />
İnsan olarak sahipliğimin gereğini yaptığım için çok mutlu oldum.<br />
120
Değişen Hayatlar<br />
Güler Hanım:<br />
İnsanın zihni duru olunca gereklileri daha rahat görüyor ve sahipliğini<br />
de çok güzel yapıyor.<br />
Bahçeye gittik, arkadaşlar temizlik yapıyorlardı. Temizlik maddeleri<br />
beni rahatsız ediyor. Onun için ben yapamadım.<br />
Ben ne yapabilirim diye düşünürken, bende yemek yapabilirim dedim.<br />
Bahçenin aşçısı<br />
Meryem hanıma “her zaman sen yemek yapıyorsun, arzu edersen<br />
bu sefer beraber yapalım” dedim. Çok memnun oldu. Birazcıkta olsa<br />
onun işini hafifletmiştim.<br />
Bu gereklileri fark etmek beni doldurdu.Şu anlayışa da geldim. Her<br />
yerde insana ihtiyaç var. Yemek yapacak insanda lazım, temizlik yapacak<br />
insanda. Yeter ki yaptığın işin gururunu ve doygunluğunu yaşa.<br />
Bu gereklerden birini yapmak, bulunduğum yeri sahiplenmek beni<br />
çok mutlu etti.<br />
Necla Kızımız:<br />
Bu hafta kendimde şunu fark ettim. En yakınıma dışarıdaki insan<br />
kadar değer vermediğimi gödüm. Hani senin diyorsun, küsse de barışır<br />
diyor, önemsemiyorsun. Buradaki eksikliklerimi gördüm.<br />
Bu hafta bir ödev veriliyor ve o konuda ne kadar eksik olduğunu görüyorsun.<br />
Her ne kadar daha önce duysan da, ödev diye alıp uygulamaya<br />
başlayınca işte o zaman daha çok fark ediyorsun eksiklikleri, fazlalıkları.<br />
Yaptığın hatayı artık hemen fark edip telafi yoluna gidebiliyorsun.<br />
Annem abdest aldı, yüzünü havluyla silerken birden göz göze geldik.<br />
“Seni severim, seni severim” dedim. Annemde “tabi seveceksin bu<br />
hafta ödevin bu” dedi. Muhabbetle sarıldık bir birimize.<br />
Demet Hanım:<br />
Benim haftamda çok güzeldi, çok süperdi diyemeyeceğim. Düştüğümüzde<br />
oldu, kalktığımızda ama en güzeli de kalkmaktı.<br />
121
Değişen Hayatlar<br />
Pazar günü sabah kızım kahvaltıyı hazırladı, samimi bir hava içinde<br />
kahvaltımızı yaptık. Ben örgü örmeye oturdum. Bir ara baktım mutfakta<br />
kahvaltının bulaşıkları duruyor, birden zihnim karıştı, bulaşıklar<br />
neden duruyor diye. Bu düşünce çıkıyor ve ben kafasına vurup bastırıyorum.<br />
Öğle oldu kızım yemek hazırladı yedik. Biraz sonra baktım yine<br />
bulaşıklar mutfağı bekliyor. Bir ara kızım “anne bulaşıklar duruyor<br />
ama hiç yıkayasım yok” deyince, ben zaten zor bastırıyorum olumsuz<br />
düşünceleri, kızıma o halde bir iğneli nükte yaptım. “Aşağıdan abini<br />
çağırda yıkasın, yâda aşağı doğru savur gitsin” dedim.<br />
Kızımda yine tık yok, yine bulaşıklar duruyor. “O evin kızı mecbur<br />
o yıkayacak, ben ona dersi varken, kursu varken seslenmedim ama şimdi<br />
boş, mecbur yıkayacak” zihniyeti bütün benliğimi kapladı.<br />
İkindi oldu bu düşüncelerle namazı kılıyorum, namazda vesveseye<br />
gidiyor.<br />
Birden uyandım hani o senin güzel kızındı, cici kızındı, çalışkan<br />
kızındı bir bulaşığı yıkamayınca kötümü oldu.<br />
Yiğitlik nedir dedim, yiğitlik yapmadığında da onu sevmek, hoş görmek,<br />
anlayışlı olmak, yaparken zaten haliyle seviyorsun, sayıyorsun, takdir<br />
ediyorsun.<br />
Bu düşüncelerle kolları sıvadım mutfağa girdim, bulaşığı yıkamaya<br />
başladım, kızım sesleri duyunca koşarak geldi “ne olur anneciğim ben<br />
yıkayım, kendimi affettireyim” diye. “Ben başladığım işimi yarım bırakmam<br />
yavrum diğer işlere bak” dedim.<br />
Benim kız bir hareketlendi, bir hamaratlandı ki süpürgeyi aldığı<br />
gibi başladı her yeri süpürmeye. Akşam yemeğini beraber hazırladık.<br />
Anladım ki yiğitlik vermeyene vermek, yapmayana yapmakmış.<br />
İnsan eğitimde olduğunu ve kendi yapacağını unuttuğu anda fırtına<br />
kopuyor.Etrafıma insanlık vermek için, mutluluk vermek için Yaradanımı<br />
unutmayacağım. Eksikliklerimizi burada fark ettik ve burada<br />
aşacağız.<br />
122
Değişen Hayatlar<br />
Hatun Başkan:<br />
Oğlum okuldan geldi, “anne dün pişirdiğin gibi bir yumurta pişir”<br />
dedi. Yumurtayı pişirdim. Götürdü bilgisayarın önünde yiyor.<br />
Bu haftaki dersimizde unutmadan yemek ya o geldi aklıma. “Oğlum”<br />
dedim. Bak bu hafta bizim dersimiz insan yemeğini ne hal ile<br />
yerse, o hal ile insanda vücut buluyor. Oğlumda “o bizim için gerekli<br />
değil, siz hanımların dersidir” diyerek bulunduğu yerde yemeğini yemeye<br />
devam etti. Tamam dedim ve çekildim.<br />
Bugünlerde ikide bir laf söylememeyi kendime prensip edinmiştim.<br />
Yine oğlum bildiğini yaptı. Ama kulağından girdim ya onu, yeter dedim.<br />
Zamanı gelince o ekilen tohumlar yeşerecek.<br />
İnsan kendini tanıdığı nispette ailesini, oğlunu, kızını tanıyor. Ben<br />
tanımışım oğlumu sertlikten hoşlanmaz, ona söyleyip bırakacaksın, o<br />
anda yapmasa bile muhakkak yapacaktır.<br />
Eşim bana benim hoşlanmayacağım bir şeyler söyledi. O anda bir<br />
şey söylemedim. Çünkü hoşlanmadığım için tepkim kırıcı olabilirdi.<br />
Ertesi gün sakin kafamla eşime “dün bana söylediğin şeyler hiç hoşuma<br />
gitmedi” dedim. Eşimde saygı gösterdi, bende o anda tepki vermeyip<br />
sonradan sakince sağduyuyla söylediğim sözden memnun oldum ve<br />
kendime saygı duydum.<br />
Aysel Hanım:<br />
Biz bu eğitimde kendimizin değerli olduğunu öğrendik. Bu yüzden<br />
bu hafta en yakınım olan kendime değer verdim.<br />
Yaptıklarımdan emin yaşamaya çalıştım. Samimice bir hareket yaptım<br />
daha bunu sorgulamaya gerek yok, samimiyim değil miyim diye.<br />
Sen ancak Peygamberinin ahlakını, sünnetlerini günlük yaşantında<br />
uyguladığın zaman kendini takdir edebiliyorsun, sayıyorsun ve o zaman<br />
kendini seviyorsun.<br />
Bu hafta çocuklarımı doğduklarından beri hiç olmadıkları kadar<br />
serbest bıraktım. Hiçbir hareketlerine karışmadım. Bir kere söyledim,<br />
123
Değişen Hayatlar<br />
yaptıysa yaptı yapmadıysa ben yaptım. Kesinlikle tenkiti evimizde bitirdim.<br />
Şaka bile olsa yapmama kararı aldım. Onlarda artık zorla değil,<br />
emirle değil, yapacaklarını bilerek yapsınlar, duyarak yapsınlar dedim.<br />
Ben 12 senedir bu eğitimdeyim. Çocuklarımda hep burdalardı.<br />
Onları hep güzel insanların arasında bulundurdum. Onların zihnini<br />
karıştıracak kimselerle hiç muhatap etmedim. Zaten gerekli olan Muhammedi<br />
Ahlakı öğrendiler, Aysel bir aradan çekilsin bakalım Rabbim<br />
onlardan nasıl tecelli edecek.<br />
Oh be ne güzelmiş sen yapacağını yap, gerekli olanı ver ondan sonra<br />
işi sahibine Allah’a bırak.<br />
Haftaya dersimiz; Büyüklere her yerde yer vermek, yaşça küçük de<br />
olsa ehline sormak, sohbeti kesmeden dinlemek, büyüklere bey veya<br />
ağabey diye hitap etmek, her sahada adabı muaşeret kaidelerine uygulu<br />
olmak şarttır.<br />
Haftaya buluşmak ümidiyle,<br />
Selamünaleyküm! Saadetli Anlar...<br />
Grup Yazıcısı: Aysel Yiğit<br />
124
Değişen Hayatlar<br />
MUCİZE<br />
İnsanın bir huyunun değişmesi mucize ister derler. Hatta halk arasında<br />
“huylu huyundan vazgeçmez, yedisinde ne ise yetmişinde de<br />
odur “ denilir. Eğer buna inanır bu düşüncenin üstüne yatarsak vay<br />
halimize…<br />
Bu hafta yaşadığım bir olayla anladım ki mucize biziz. Mucize benim.<br />
Mucize dostla terbiye olmaya çalışan kalplerimiz. Yani asıl mucize<br />
dost…<br />
Bu hafta kardeşimin telefonu bozuldu. Ahlanıyor, vahlanıyor ama<br />
telefonu da hafta sonundan önce yapılamayacak. “Anne ben alarmımı<br />
nasıl kuracağım, anne ben okula nasıl gideceğim?” derken derken hafta<br />
sonuna kadar halledilemeyeceğini anladı.<br />
Sessizleşti, sustu ama mimiklerinden belli ki hala telaş içerisinde.<br />
Annemin eski bir telefonuna taktı hattını. Tabi yüksek model bir<br />
telefondan daha düşük bir telefona geçince afalladı biraz ama alışmak<br />
zorundaydı.<br />
Akşam oldu yataklarımızı yaparken baktım hala telefonla uğraşıyor<br />
“al ablacım sen benim telefonumu kullan senin ki düzelene<br />
kadar ben anneminkini kullanırım” dedim. O kadar şaşırdı mutlu<br />
oldu ki hemen anneme olanları anlatıyordu. Mutluluğu, şaşkınlığı<br />
içine sığmıyor gelip gidip beni öpüyordu.<br />
Bir gün sonra yani telefonla okula gittiği gün bana arkadaşından<br />
mesaj geldi. Aynen şunlar yazılıydı:<br />
“Nimet abla gazan mübarek olsun. Habibe telefonu hocaya<br />
kaptırdı…’’ Bu ne demek? Dönem sonuna kadar telefon yok demek.<br />
Mesajı okudum ve ilk aklıma gelen “hadi bakalım Nimet asıl<br />
şimdi sınavdasın. Bakalım sınıfı nasıl geçeceksin’’ dedim. Ve sonra<br />
kalbim ferah bir düşünceyle “canın sağolsun, kardeşime feda olsun<br />
ondan önemli değil” dedim.<br />
Akşam okuldan kardeşim geldi. Zaten mahcubiyet içinde içeri<br />
125
Değişen Hayatlar<br />
girer girmez ‘’ benim hakkımda ne düşünüyorsun? ‘’ diye sordu.<br />
Tebessüm ettim ve o telaşına “canın sağolsun, benim için sen<br />
daha önemlisin” dedim. O gözlerinde ki şaşkınlığı ve mutluluğu anlatamam.<br />
Öyle sevindi ki “abla iyi ki sen benim ablamsın, her kesin<br />
ablası eğitim de olmalı” dedi.<br />
Arkadaşları çok yüklenmişler “ablan seni öldürecek” demişler.<br />
Benim nişanlı bir ablam olsa beni mahvederdi” demişler. Kendisi<br />
bile gülerek anlatıyor bunları.<br />
Artık ikimizinde o çok değerli telefonlarımız yok ama hep<br />
isteyip de hiç ulaşamadığımız huzurumuz, mutluluğumuz ve kalbi<br />
ferahlığımız var.<br />
Demek istediğim mucizeyi dışarıda aramak yerine kalbimizde<br />
aramak. En başta benim için zahiri olarak en değerli şeyimi telefonumu<br />
verdim. Sonra telefon tamamen gitti ama huzurluyum tepki<br />
göstermiyor kalp kırmıyorum. Ustam, dostum hep öyle der;<br />
“Maneviyatta tuttukların, maddiyatta ise kaçtıkların senindir.’’<br />
Ben Yüce dostu tuttum oda beni bırakmadı. Mucize bir kalbi<br />
dostla doldurabilmektir. Mucize bana göre dostla yaşamak onu<br />
unutmamaktır. Bu anlattıklarımı bedenen ben yapmış gibi görünüyorum<br />
ama esas gerçek farklı…<br />
Bunları yaptıran , beni bu kalp genişliğine götüren, gerçekte<br />
ehemmiyet vermem gerekenleri öğreten ustamdır vesselam…<br />
Mucize istiyorsak değişmek için gerçekçi insana koşalım. Çünkü<br />
o gerçek bir MUCİZE.<br />
Selamün Aleyküm…<br />
Nimet Yiğit<br />
Anadolu Ünv. Türk Dil ve Edebiyat blm. öğr.<br />
126
Değişen Hayatlar<br />
BU SENEYİ NASIL DEĞERLENDİRDİM?<br />
Her şeyden önce pişman olacağım bir şey bırakmadım. Kendimle<br />
barışık yaşamanın tadını çıkarmak kadar zevkli hiçbir şey olmadığını,<br />
yaptığım her işin ihlasını bozmadan yapmayı öğrendim. Her an zorları<br />
kolaylaştırmanın, eğitimle pratikleşmenin sevincine vardım.<br />
Ailemi huzura davet etmenin yolunun benim kalbimden geçtiğini<br />
ve kalbimi, aklımı eğitimimizin kurallarına uymakla bulduğumu kesinlikle<br />
fark ettim.<br />
Seviyorum diyorum ispatı: fedakarlık ve harekettir.<br />
Samimiyim diyorum ispatı, kendimle yüzleşmemdir. Neyi ne için<br />
yapıyorum tabanına iniyorum, eğitimime uyuyorum. İlk mehenk o<br />
oluyor. Yaptığım işi ciddiye alıp gönül huzuruma bakıyorum.<br />
Eğer zerre kadar mişler, muşlar varsa hemen aynı hataya düşmemeye<br />
çalışıp, geri dönüş yapıp baştan alıyorum. Hatalarım beni doğruya<br />
götürdüğü için onları fırsat biliyorum.<br />
Görüşlerimi, anlayışımı bu yıl daha farklı görüyorum. Allah o kadar<br />
güzel meziyetler vermiş ki o meziyetlerle muhatap olunca kendime<br />
yetiyorum. Benim dışarıda işim yok diyorum. Ee, bazen kaçmak istesem<br />
de kulağından çektiğim gibi eğitime oturtuyorum kendimi.<br />
Başka şekilde insan olmak çok zor, bu iş hiçbir işe benzemiyor. Arkadaş<br />
kendinden ayağı hiç çekmeyeceksin. Neyi ne için yaptığını unutmayacaksın.<br />
Mutlu olmak mı istiyorsun beklemeden yaşamayı öğreneceksin. Bu<br />
sene bu ilkeyi daha çok yaşadığımı görüyorum. Ve tam bir inanç haline<br />
getirmeyi hedefliyorum.<br />
Hatun Çakıcı<br />
Ev Hanımı<br />
127
Değişen Hayatlar<br />
128<br />
NE İSTİYORUZ? NİÇİN?<br />
Gerçek maneviyatımı bulup ona göre yaşamak istiyorum. Ama bunun<br />
nasıl olacağını bilmiyordum. Şimdi ise maneviyatımın nasıl bir<br />
güç olduğunu öğrenerek vicdanımla yaşamayı öğrendim.<br />
Vicdanımızın yap dediklerini yapıp, yapma dediklerini yapmıyoruz.<br />
Bu da bize fikrimiz yolunda yürümenin rahatlığını, huzurunu ve<br />
mutluluğunu yaşatıyor.<br />
Yalansız güvenilen bir insan olmak isterken; şimdi hayatımdan yalanı<br />
tamamen çıkarıp, gerçekçi yaşamayı benimsedik. Her sözümle her<br />
hareketimle insanlara güven verme amacı güdüyorum.<br />
Ailemde arkadaş ortamımda sevilen sayılan insan olmak isterken<br />
bunların beklentiden öte gitmeyeceğini anlayıp bu beklentilerden kurtulduk.<br />
Anladım ki bu hususları beklemek beni daha da geriye atıyor,<br />
beni özümden ayırıyor.<br />
Şimdi ise öyle bir çabam kalmadı zaten biz böyle bir insan olma<br />
yolunda yürüyoruz ve amaçlıyız.<br />
Arkadaşlığın dostluğun baki kalmasını düşünürken, arkadaşlığın<br />
dostluğun ne olduğunu bilmiyormuşum.<br />
Saygı, sevgi, güven ve şerefin arkadaşlıktan önce gelip bu temeller<br />
üzerine kurulan arkadaşlıkların dostlukların baki kaldığını burada yaşadık.<br />
Elhamdülillah.<br />
Burada, seçtiğimiz yolda beraber yürürken beni her an güçlendiren,<br />
iyiliğe güzelliğe yaklaştıran dostlarımıza teşekkür ediyorum. Arkadaşlığın,<br />
dostluğa, dostluğunda aileye dönüştüğünü de burada öğrendik.<br />
Beni karanlıktan çıkarıp aydınlığa götürecek bir arkadaş ararken,<br />
anladım ki artık bir dostum ve beni benden çok düşünen bir ustam var.<br />
Sevgimi ona yönelttim ki beni insanlık yolundan, yanından ayırmasın,<br />
azmimi ve kararlılığımı görerek dost şemsiyesi altına alsın.Dağınık düzensiz<br />
hayattan kurtulmak istiyorduk. Bu her aklımıza geldiğinde az sonra<br />
tekrar bakarım yarın yaparım derken şimdi eskisinden daha düzenli olduk.
Değişen Hayatlar<br />
Odamdan, giydiğim kıyafetlere kadar özen gösteriyorum. Ve aldığımız<br />
kararları anında uygulamaya koyuyoruz. Ayrıca hayatımıza gelen<br />
düzeni devamlılık haline getirdiğimizde hayatın her alanında başarılı<br />
olduğumuzu gördük ve onun getirdiği mutluluğu yaşadık.<br />
Defalarca üniversite sınavına hazırlandık dershanelere gittik. Meslek<br />
sahibi olmak için uğraştık. Ama kendimi oyalamışım. Burada anladım<br />
ki dostumuza duyduğumuz sevgi ve ustayı örnek almamla ciddiyeti<br />
öğrenmişim.<br />
Peşine düştüğüm şeylerin değerlerini tam anlamadığımız sürece<br />
hiçbir şeyin olmayacağını ve bundan da ders çıkarıp maneviyatımızı<br />
güçlendirme yolunda kullanıyoruz.<br />
Her şeyin maddesel güç olduğunu zannederken zanlardan kurtulduk.<br />
Anladık ki maneviyatın olmadığı zayıf olduğu her alanda peşinden<br />
koştuğumuz hiçbir şeyin anlamı yok.<br />
Makam mevki sevdasından vazgeçtik.<br />
Yaptığımız her şeyde alnımız açık, boynumuz dik imanlı vicdanlı<br />
bir insan olmayı öğrendik dost sayesinde. Biz güçlendikçe maddeden<br />
değil en ufak şeylerden mutluluk ve ferahlık duyduğumuzu gördük.<br />
Hayatta hep büyük şeylerin bizi mutlu edeceği şartlanmasından<br />
kurtulduk. Artık küçük bir tebessümde bile mutluluğu yakalıyoruz.<br />
Her an sinirli olmayan sakin bir insan olmak hayali kurarken günlük<br />
hayatta bunun imkansız olduğunu düşünüp her olay karşısında<br />
zorluklara takılır en ufak şeylerden bile moral bozukluğu yaşar kendimi<br />
üzer kendimi sıkıntıya sokardım.<br />
Hiç de böyle olmadığını, her olayda bir hayır aramayı, bu olaylardan<br />
ders çıkartmayı, iyi şeyleri görmeyi ve geniş bakmayı dost öğretti<br />
bana. Geçmişimizin üzerine bir çizgi çektik artık anımızı yaşıyoruz.<br />
En önemlisi olay karşısında kırılma noktamız olan, hareket etmeyi<br />
her olay ve hal karşısında değerlerimizden kesinlikle taviz vermeden<br />
yaşamayı ve bunun getirdiği hazzı yaşadık.<br />
Yardımsever, vefalı, saygılı bir insan olma hayali kurardım. Artık<br />
129
Değişen Hayatlar<br />
hayal değil benim için. Bu yolda böyle bir insan olduk. Hareketlerime<br />
sözlerime daha dikkat ediyorum.<br />
Büyük küçük demeden saygımı gösteriyorum. Tanıyım veya tanımayım<br />
herkese yardım için fırsat kolluyorum ve hiçbir beklentim olmadan<br />
kendi mutluluğum ve rahatlığım için yapıyorum.<br />
Eskilerden kurtulduk her anımız git gide daha mutlu ve ayık geçiyor.<br />
İnsan olarak nasıl bir güce sahip olduğumu öğrendim ve bu gücü<br />
kendi maneviyatım ve insanlık yolunda harcama derdine düştüm.<br />
Vicdanımla ve fikrimin gereklerine uyarak yaşıyorum artık. Maddenin<br />
yerini güven, ciddiyet gibi bizi ayakta tutacak ve bizi var edecek<br />
konular aldı. Artık beni iyiye güzele götüren arkadaşlarım var.<br />
Aynı yolu paylaştığım aynı fikir için çalıştığımız aynı derde düştüğümüz<br />
ve birbirimizi her an biraz daha güçlendirme çabasına düştüğümüz<br />
arkadaşlarımız var.<br />
Artık boş vaktimiz yok her an eğitim içindeyiz. Efendim sizin sayenizde,<br />
sizin sevginizle bize örnekliğinizle önceden hayal bile edemeyeceğimiz<br />
yerlere geldik. Ustasız ciddiyetsiz azimsiz hiçbir şey olmayacağını<br />
yaşatarak öğrettiniz. Artık yolumuzda daha güçlü yürüyoruz.<br />
Saygı ve sevgilerimle.<br />
Atilla TAŞKIN<br />
Kırıkkale Ünv.M.Y.O. Petrokimya Böl.<br />
130
Değişen Hayatlar<br />
KİŞİLİK EĞİTİMİNDEN FAYDALARIM<br />
“İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme Derneği” nin fikir çalışması bünyesinde<br />
her hafta yapılan hanımlar sohbetine yaklaşık bir yıldır katılmaktayım.<br />
Son derece faydalandığımı söylemek isterim. Bunun bilincindeyim.<br />
Kendimi incelediğimde ne gibi değişmelerim olduğunu<br />
tespitlerimle sıralayacak olursam:<br />
1)Ben her sözü kendime dinlemezdim. Şimdi ise konuşurken ve<br />
dinlerken kendime dinlemeyi öğrendim ve bunu uyguluyorum.<br />
2)Eskiden kusur gördüğüm olurdu. Kişiyi uyarır ve hep doğru yapmasını<br />
isterdim. O kişi de yanlış anlardı. Sonra niye böyle oldu diye<br />
üzülür, kendime sıkıntı yapardım. Şimdi bu sohbetlerden öğrendiğim<br />
“kusur gözlüklerini kır, beğenimsizlik yapma, beğenmediğin hareketleri<br />
sen yapma, zihinleri karıştırma ilkesi” hayatımı çok kolaylaştırdı.<br />
Şimdi ise kimsenin işine karışmıyorum. Herkesi kendi halinde tabi<br />
karşılamaya başladım.Buda beni son derece rahat bir yaşayışa götürdü.<br />
3)Bir de eşimle hep tartışır, sürekli olumsuz tarafını görürdüm. O<br />
da beni rahatsız ederdi. Bu sohbetlerde şunu da anladım ki; kişinin iyi<br />
taraflarını göreceksin. Hangi tarafını görürsen o tarafı çoğalıyormuş.<br />
Ben ise şimdi eşimin hep iyi taraflarını görüyorum. Gördüklerim de<br />
beni mutlu ediyor. Tartışmam ortadan kalktı. Gayet olumlu, saygılı,<br />
mutlu bir hayatım oldu.<br />
Bu huyum da değişti. Bu değişmelerimden dolayı; başkanıma ve<br />
bütün sohbete katılan hanım arkadaşlarıma çok çok teşekkür ediyorum.<br />
Hepinizden Allah razı olsun. Hepinizin katkısı oldu.<br />
4) Benim aklım pek her şeyi kavramazdı. Bu sohbette aklım gelişti.<br />
Hassasiyetim uyandı. Sizin gibi hassas insanların içinde hassasiyetin ne<br />
olduğunu anladım. İnsanın konuşmadan da halinin anlaşıldığını tespit<br />
ettim. Rabbime şükür bende neler değişmedi ki. Bu sohbet ortamında<br />
insan olduğumu anladım. Sayenizde duygularımda, düşüncelerimde<br />
maddi manevi nelerim değişmedi ki.<br />
131
Değişen Hayatlar<br />
5) Ben eskiden ev hanımı olarak bu kadar gayretli ve hareketli değildim.<br />
Sayenizde sizin içinizde ölünün dirildiğini, bezginin mutlu<br />
olduğunu tespit ettim. Bunları kendim bizzat yaşadım, gördüm. Hepinize<br />
saygılar, sevgiler…<br />
Döne GÖKTAŞ<br />
Ev Hanımı<br />
132
Değişen Hayatlar<br />
URFA DAN ESİNTİLER<br />
Seminer dolayısıyla Ş. Urfa merkezde kalmam gerekiyordu. Günler<br />
öncesinden polis arkadaşımın referansıyla polis evinde on günlük<br />
rezervasyon yaptırdık. Köyden Urfa merkeze gelmek her zaman mümkün<br />
değildir. Yan köyden tüccar bir amcamızla yol arkadaşlığı yaptım.<br />
Yaptığım yolculuklarda eğitim ilkelerimizden birini yol boyunca yaşamaya<br />
çalışıyorum.<br />
Polis evine geldim, rezervasyonumun olduğunu söyledim. İşlemler<br />
yapılırken öğretmen olduğumu belirtmiştim. Arkadaşım da rezervasyon<br />
esnasında söylemişti ve kabul edilmişti. Resepsiyondaki görevli “seni alamayız,<br />
etik olarak uygun değil” dedi. Bir an bocaladım. Etik derken neyi<br />
kastetti?“Şimdi seni iki polisin kaldığı odaya vereceğiz. Onlar polis sen<br />
sivilsin. Onlar silahlarını bırakıp dışarı çıkıyorlar, uygun olmaz” dediler.<br />
Bende odaya kalemimi bırakıp çıkacağım, neden bu şekilde düşünüyorsunuz,<br />
neden rezervasyonu kabul edip sonradan iptal ediyorsunuz, dedim?<br />
Beni almadılar, uzatmadan teşekkür ettim ve oradan ayrıldım.<br />
İçimden suphanallah dedim ve diğer kurumlarda boş yer aramaya başladım.<br />
Dört kuruma gittim almadılar. Yer yok, sporcular gelecek, dediler.<br />
Öğretmen evinin kafeteryasına çıktım. Küçük kitaplarımızdan bir<br />
tanesini okumaya başladım.<br />
Saat 22.00`a geliyordu. Kalacak yer yoktu. Telefonum çaldı, köyden<br />
bir abimiz ne yaptığımı sordu. Durumu kendisine anlattım. Yan<br />
masada iki kişi oturuyordu. Yanıma geldiler, “hocam çay içelim buyurun”<br />
dediler. Önce kendimi tanıttım. Biraz muhabbet ettik. “Kalacak<br />
yer arıyorsun galiba” dediler.<br />
Evet dedim. “İl Özel İdaresi Misafirhanesi Müdürünü arıyorum,<br />
orda kalabilirsin” dediler. Nasıl olur, ben orayı aradım yer olmadığını<br />
söylediler dedim. “Sen valizini al, geç olmadan git” dediler. Gittiğimde<br />
yer ayrılmıştı. Odaya yerleştim, düşünmeye başladım.<br />
133
Değişen Hayatlar<br />
Vardığım sonuç; sahipli yaşamak bu olsa gerek dedim. Hiçbir etkilenme<br />
yok. Sonuçlar menfiydi. Suphanallah diyerek, sızlanmadan<br />
yoluma baktım ve bütün kilitli kapıların bir bir açıldığını tespit ettim.<br />
İki gün sonra misafirhane müdürü yanıma geldi. “Telefon eden beyefendiyi<br />
nerden tanıyorsun?” dedi.<br />
Tüm samimiyetimle olanları anlattım. İki saate yakın muhabbetimizin<br />
ardından, “hocam kapımız sonuna kadar açık, istediğiniz zaman<br />
kalabilirsiniz” dedi. Müdür beye olanları tüm doğallığımla anlattığım<br />
için bir güven ortamı oluşmuştu.<br />
Her olay karşısında Suphanallah diyebilmek meziyetler medeniyetinde<br />
yaşamakla mümkündür. Bu medeniyette yaşamakta ancak ve<br />
ancak bir Allah dostunu sevmekle mümkündür. Dost bize kendimizi<br />
yaşatır. Başkalarını yaşamamızdan kurtarır, bizi kendi öz yapımızda yaşatmaya<br />
imkân sağlar.<br />
Onun tüm meziyetlerini yaşamak bizim iç dünyamızın diri bir yapıda<br />
çalışmasını sağlar.<br />
İbrahim peygamberin diyarı balıklı gölde dile getirmek istediğim<br />
şey; sahipli yaşamak, Yüce Dost ile güçlenmek. Neşeli anlar…<br />
Selçuk Başbuğa<br />
Öğretmen<br />
134
Değişen Hayatlar<br />
BİR MEHMETÇİĞİN KALEMİNDEN<br />
VATAN SANA CANIM FEDA<br />
Selamlar…Gittiğimiz asker ocağında 2 hafta boyunca birlik duygusunu<br />
komutanlarımız bize aşıladılar. Her ne yaparsak can dostumuz<br />
dediğimiz arkadaşımıza haber veriyor, bir ihtiyacı olan arkadaştan hiç<br />
bir şeyimizi esirgemeden ihtiyacını gidermeye çalışıyorduk.<br />
İlk gittiğimiz gün muayene ile geçti. Ve o aralarda malzeme dağıtımı<br />
oldu. Allah ordumuzu daha güçlü kılsın ki çok fazla malzeme verdiler,<br />
taşımakta bile zorlandık.<br />
Ben hemen kutu ayarladım. Ve koğuşun yolunu tuttum. Hemen<br />
toplanacağımız için acele ediyorduk. Yolda malzemeleri götürmekte<br />
zorlanan bir arkadaşla karşılaştım.<br />
Hemen durdum, şaşırdı. “Kardeşim koy malzemeleri birlikte<br />
taşıyalım”dedim. Ve gideceği yere kadar taşıdık. O arkadaş şimdi Isparta<br />
ya gitti. Ve gitmeden önce bana ilk dediği “o gün benim yükümü<br />
taşımanı hiçbir zaman unutmayacağım.”<br />
Güneşin altında olan ağır eğitimler ve komutanların istediği gibi<br />
olmaması sonucunda aldığımız cezalarla bölüğümüz hayli yorulmuştu.<br />
Ve boş kalınan bir anda arkada bulunan sulara yönelen bölüğe ikaz<br />
geldi. O gün tekrar ceza verildi. Bir düzen çerçevesinde her şeyin yapılmasını<br />
komutanlar anlattı.<br />
Ertesi gün bölük komutanımızın bize konuşması hala kulağımdadır.<br />
“Arkadaşlarım, bizler insanız. Ve her yaptığımızın bir farkı olmalı. 200<br />
kişi susadı diye izdiham olacaksa bizlere yakışmayan bir durumdur.<br />
Ben bu bölüğe bir şişe su getirdiysem istirahat vakitlerinizde herkes<br />
kendisine düşen bir damla ise onu içecek ve arkadaşına verecek. Sizler<br />
can dostu olacaksınız. Artık sizin için BEN YOK! BİZ OLACAK…”<br />
Bu konuşmadan sonra bölüğün tüm havası değişti ve herkes ne kadar<br />
susarsa susasın önce bir yudum alıp “arkadaşlar su isteyen var mı?”<br />
diye bağırıyorlardı.<br />
135
Değişen Hayatlar<br />
Benim daha göreceğim, öğreneceğim çok şeyler olduğuna inanıyorum.<br />
Şimdiye dek öğrendiğim en iyi şey; birlik halinde hareket etmek<br />
ve fedakârca davranmak.<br />
Gövdemizin alışkanlıklarının dışında düzenli bir yaşama şekli var.<br />
Her susadığımızda su içemiyor, her yorulduğumuzda dinlenemiyoruz.<br />
Bizim istediğimizde gövdenin esas değil, kişilik vücudumuzun şerefe<br />
ermesi için o kararlılık halinin esas olması değimli?<br />
Bize de öğretilen görev esastır. Görev nedir VATAN! Bizler kendi<br />
şerefimize hizmet ettiğimizde zaten vatana hizmet ediyoruz.<br />
Komutanlarım ne derse canı yürekten yapıyorum. Cezamı verdiler<br />
biliyorum ki beni her ezmeleri bana güç katıyor. 2 ay sonra zorlu bir<br />
görev için gittiğimde güçlü bir şekilde orda dikileceğim.<br />
Kura çekimlerinde hudut takım komutanlığını çektim. Benim gibi<br />
çeken arkadaşlarımda bir hüzün havası esiyordu. “Karakola gideceğiz<br />
ve orda işimiz çok zor, baskınlar olacak belki!...” demeye başlayıp havayı<br />
bir anda değiştirmişlerdi. “Bir de baskın yersek” dediler.<br />
“VATAN SANA CANIM FEDA” dedim yüksek bir sesle.<br />
Anladılar…”Şehit oluruz” dedim. “Daha ne istiyorsunuz ki her gün yürüyüş<br />
kararı sayıyoruz.<br />
“VATAN SANA CANIM FEDA”, “HER ŞEY VATAN İÇİN” ne<br />
için sayıyoruz? Bizler kendimizi bu okulda iyi yetiştirmeye bakalım.<br />
Ne kadar vasıflı yetişirsek her yönden biz rahat edeceğiz.” Diye konuştuk…<br />
Şimdi onlarda hak verdiler bana.<br />
Size çok teşekkür ediyorum. Zorlandığım anlarımda hep diyorum<br />
ki bunlar benim için bir fırsat… Bu askerlik görevimi alnımın akıyla<br />
yerine getireceğim sizin sevginiz ve desteğinizle…<br />
Samed Şentürk<br />
136