11.03.2014 Views

Örgünöz Fikir Sistemi (Özden Fikri) - İYGDER İnsan Yüceliğini ...

Örgünöz Fikir Sistemi (Özden Fikri) - İYGDER İnsan Yüceliğini ...

Örgünöz Fikir Sistemi (Özden Fikri) - İYGDER İnsan Yüceliğini ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Örgünöz <strong>Fikir</strong> <strong>Sistemi</strong> (Özden <strong>Fikri</strong>)nin İlkelerini<br />

Hayatında Uygulayıp Müspet Netice Alan<br />

Arkadaşlarımızın, İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme<br />

Derneği’nin Web Sitesi “Değişen Hayatlar”<br />

Bölümünde Yayınlanan Yazıları…<br />

2013<br />

İnsan Yeceliğini Gerçekleştirme Derneği<br />

Kişilik Gelişim Yayınıdır<br />

www.iygder.com


GİRİŞ<br />

Yüzlerce İnsanın Hayat Değişimine Vesile Olan Örgünöz <strong>Fikir</strong><br />

<strong>Sistemi</strong> Neyi Hedefler?<br />

Örgünöz’ün tek amacı, insanları kendi gerçekliğine ulaştırmaktır.<br />

Gölge, eşya, bitki, hayvan sıfatlarından kurtarıp, tek bir sıfatta yaşayan,<br />

haysiyeti, şahsiyeti ve şerefi adına ömür süren insanlar yetiştirir.<br />

İnsan yapısını tam anlamıyla inceleyen sistem bizi; kafası, kalbi,<br />

gönlü, duygu ve duyum alemi, hareketleri, sözleri bir birine bütün,<br />

içiyle, dışıyla bir, dosdoğru insan olmaya götürür. İmkansızlık ve ümitsizlik<br />

tanımayan fikrin ilkeleriyle değişmez diye kabullendiğimiz pek<br />

çok huy ve alışkanlıklarımız değişime uğramıştır. <strong>Fikir</strong> bizi; kendimizle<br />

tanışmaya, barışmaya, yeteneklerimizi açığa çıkarıp, dirençli, güçlü,<br />

içten yeterli, tuttuğunu koparan, uyanık, ayık, yalnızca özünden Yaşatana<br />

dayanan, gerçek bir yaşayışa götürür.<br />

İşte bu eserimizde; kendi hayatlarında fikrin ilkelerini uygulayarak<br />

müspet netice almış, özlediği, hayranlık duyduğu pek çok insanlık vasfına<br />

kavuşmuş, şanslı insanların uygulamalarını bulacaksınız.<br />

ONLAR DEĞİŞTİLER İSTERSENİZ SİZDE<br />

DEĞİŞEBİLİRSİNİZ…


Değişen Hayatlar<br />

ÖRGÜNÖZ FİKİR SİSTEMİ İLE TANIŞTIKTAN<br />

SONRA Kİ DEĞİŞEN HAYATIMIZ<br />

• İnsanın kişilik yapısı ve öz yapısı hakkında hiçbir bilgimiz yok idi.<br />

İnsanın ayrıca aklının ve kalbinin besinleri olduğunu burada duyduk.<br />

İnsan iç dünyası olan kafa yapısı, kişilik yapısı ve öz yapısı ile ilgili tüm<br />

bilgi ve bilinçleri burada talim ediyoruz.<br />

• Sözlerimizin değerini daha çok anladık.<br />

• Sorumluluk almayı, üzerimize aldığımız işleri zamanında yapmayı,<br />

ciddiyetle sonuçlandırmayı, içine sinesi iş yapmanın önemini burada<br />

duyduk. Ve elimizdeki işlerde daha titiz davranır olduk.<br />

• Fikre girdiğimden bu yana dernek çalışmalarımız ile ilgili fonları<br />

büyük bir ciddiyetle hiç aksatmadan devam ettirdim.<br />

• Sıkıntıların kaynağının yamalıklı aklımız olduğunu gördük. Aklımızı<br />

sağlıklı sıhatli hale getirmenin şart olduğunu anladık.<br />

• Hayatını güven üzerine kurmak derdinde olan ahbaplarımız oldu.<br />

Arkadaşlarımızın düğününde, ölümünde, hastalığında her gerekliyi en<br />

iyi şekilde yapan arkadaş ve ahbaplarımızı bu ortamda bulduk. Bizde<br />

ahbaplık gereklerinin önemini burada duyduk. Kızım Gülden ameliyat<br />

olacaktı. Hasan Annakkaya kardeşim yanımızdan ayrılmadı. Kız<br />

kardeşim Şeyma ya kan lazım oldu.<br />

Emrah, Ekrem, Emre, Ziya, Samet kardeşlerim bizi yalnız bırakmadı.<br />

Şaynur Hanım rahatsızlandı Ankara ya gitmemiz gerekti. Kudret<br />

ve Özden Kardeşim bizim ile birlikte gelip destek oldular. Babamlar<br />

Elmadağ civarında kaza yapmıştı, yine Vedat ağabeyim o gün yanımda<br />

idi. Dedem vefat etti.<br />

Ümit kardeşim kendi yakını gibi yanımızdan ayrılmadı, bizim ile<br />

Saraya kadar geldi, gereklilerin yapılmasında büyük yardımcı oldu.<br />

Yine benim kendi düğün işlerimde tüm arkadaşlar seferber olup beni<br />

onurlandırdılar, tüm gerekliler en ince detayına kadar yapıldı.<br />

3


Değişen Hayatlar<br />

Gülden’in Epilepsi rahatsızlığı ile ilgili olarak Yusuf Önder ağabeyimiz<br />

kendi araştırmaları ile bize Prof. Dr. ları buldu. Büyük faydalar<br />

sağladık.<br />

Yerköy yolunda Hyundai arabamız arızalandı. Yıldız Bey ile birlikte<br />

arabayı Ankara’ya servise çektik, o sırada Tuncer hocamız bizimle<br />

unutamayacağımız bir şekilde ilgilendi. Yine Ankara da Gülden’i okula<br />

götürürken kaza yapmıştım. Ahmet Annakkaya başkanımız çok kısa<br />

bir sürede bize ulaşıp destek oldu. Babam Ahmet Annakkaya beyi bu<br />

yakınlığından dolayı her zaman anlatır.<br />

Yine benim göz ameliyatımda da Ahmet Başkan çok destek oldu.<br />

Mert kardeşim geldi yardımcı oldu. Herhangi bir zor durumumuzda<br />

acil biri Ankara’ya götürülecektir, birinin hastane işi vardır. Bende de<br />

para yok, hemen Lütfiye abla yetişir, çaktırmadan beni kenara çekip<br />

para verir, kimsenin ruhu duymaz….<br />

Yani daha yoklasak bir çok bu tür fedakârlık ve feragat örnekleri<br />

çıkar. Bizim arkadaşlar fırsat kolluyor, zor zamanında hemen hazır kıta<br />

belirirler… İşte ben böyle ahbap zengini oldum bu gerçekçi insan<br />

sayesinde…<br />

• Yıllardır toplantılarımız devam eder ve aileler birbirlerinin hep<br />

yanındadır. Çocuklarımız diğer ailelerden ve ortamımızdan çok büyük<br />

örneklikler aldılar. Saadetin bir ödevi olur. Uysal Beyin kızları<br />

Fatma ve Cemile bir taraftan, Deniz Tonga Bey diğer taraftan yardımcı<br />

olmak için seferber olurlar. Ünal Hocam Gülden ile uzun bir müddet<br />

dernekte ders çalıştılar.<br />

Onun bu fedakârlığını unutamayız. Fedakarlıkların en incelerini<br />

burada gördük.Çocuklarımız, ailemiz, iyiyi güzeli ve insanca yaşama<br />

kurallarını bu çalışmalar sonucunda öğreniyorlar.<br />

• Düzen- intizam ve organizasyon işlerini de burada öğrendik.<br />

• Küs olduğumuz hiç kimse yok. Ailemizde bile küslük kavramını<br />

kaldırdık. Bizim ailede küslük olmaz diye çocuklara da bu bilinci vermeye<br />

çalışıyoruz.<br />

4


Değişen Hayatlar<br />

• Malayaniden, insana dünya Ahret yararlı olmayan gereksiz konuşma<br />

ve bilgilerden de kurtulduk.<br />

• Hurafeler, batıl inançlar, gereksiz korku ve kabullerden, tabi olarak<br />

kurtulduk.<br />

• Toplumda kendimizi ifade etmeyi, kendimize öz güveni burada<br />

bulduk.<br />

• Hizmet etmeyi öğrendik. Hizmet etmenin önemini daha çok duyuyoruz.<br />

• Dini vecibeler olan namaz kılmak, Kuran öğrenmek, orucu daha<br />

dikkatli tutmak, zamanında zekât ve fitreleri vermek, abdestli gezmek<br />

gibi hususları burada öğrendik ve burada devam ediyoruz…<br />

• Başkalarının görüşlerine de yer veriyoruz. Dinleme konusunda<br />

da büyük yol kat ettiğimi hissediyorum.<br />

• Münakaşa yapmıyorum.<br />

• İnsanlık meziyetlerine yönelten bir arkadaş grubuna sahibim.<br />

• Şahsiyetini gerçekleştirmek derdinde olan arkadaşlar insanı her<br />

an diri tutuyor….<br />

• Allah için meziyet için birbirlerimizi seviyoruz.<br />

• İnsanların makamları, mevkileri, mezhepleri, etnik kimlikleri,<br />

zengin veya fakir olmaları gibi etiketlerine bakmamayı burada öğrendik.<br />

İnsanların, insanlık değerlerine verdiği değer kadar önemlerinin<br />

olduğunu burada duyduk….<br />

• Sade ve salim bir yaşayışın değerini burada gördük.<br />

• Haftalık sohbetlerde ve küme toplantılarında şeref, haysiyet, şahsiyet<br />

gibi gerçek değerlerin reklâmı, özentisi ve teşviki burada veriliyor.<br />

• Zahiri çevremizde ve iş ortamındaki tüm insanlar bize güvenir.<br />

Bu güvenilirlik te tabii ki böyle bir gerçek insana muhataplıktan gelmektedir.<br />

• Akli yaşayışlardan, kalbi yaşayışlara geçmemiz gereğini, daha duyarlı,<br />

daha hisli daha yürekten duyarak yaşamanın haberini ve önemini<br />

burada duyuyoruz.<br />

5


Değişen Hayatlar<br />

• Ciddiyetimiz burada terbiye ediliyor.<br />

• Hayatımızın anlamı burada geldi.<br />

• Fedakârlık ve Feragat duygularımızı burada tanıdık.<br />

• İnce, hassas, zarif davranışları ve örneklikleri burada gördük.<br />

• Zihnimiz burada temizleniyor. Kalbilimiz burada ferahlıyor. İnsanlık<br />

tohumları burada ekiliyor.<br />

Son olarak derim ki Rabbim Takdirimizi ve şükrümüzü artırsın…<br />

Tuğşat Şahingöz<br />

İygder Başkanı<br />

6


Değişen Hayatlar<br />

HAYATIMIZ BİR ANLAM KAZANIYOR<br />

USTAMIZLA BİRLİKTE<br />

Güzeller güzeli Ustam’a;<br />

Yeni eğitim yılımızda, yeni arkadaşlarımızın, yeni öğrencilerimizin,<br />

yeni yeni ufukların arasından selam eder ellerinizden öperim.<br />

Kişilik ve şahsiyet eğitimimize sayenizde artık daha da sarılmak ihtiyacını<br />

duyuyor, daha ciddi atılımlar yaparak kemalimizi sizin varlığınızla<br />

tamamlamak kararına doğru yürüyoruz.<br />

Değer yargımızdaki değersiz eklentileri sizin rehberliğinizde temizleyerek,<br />

onların yerine kalıcı değerlerin yerleşmesi için mücadelemizi<br />

başlattık. Hedefimizi “Şerefine sahip insan olduğumuzu, her anımızda,<br />

her işimizde unutmayacak ” yere gelmek olarak belirledik.<br />

Bu hedefte bir ömür yürümek azmiyle hayatımıza yeni bir anlam<br />

kazandırıyoruz ustamızla birlikte.<br />

Bu fikri, yaşantıma aktarmaya çalışırken şu tespitlerim oldu.<br />

Öncelikle bu fikrin ne olduğunu anlamaya çalıştım. Kafamda eskilerden<br />

kalan bir sürü yama içinde fikri her şeye benzetiyorum ama<br />

sonuçta yine o benzettiğim şeye benzemediği kanaatine varıyorum.<br />

<strong>Fikir</strong> her zaman bana beni tarif ediyor. Onun için her benzettiğim<br />

benim o an ki halim diye düşünüyorum. Ben sürekli bir değişim içinde<br />

yürürken benim kafa yapım asla bir şeyin tam gerçekliğine ulaşamıyor.<br />

Çünkü ben gerçek değilim.<br />

Ben bir sürü hayalin, zannın, meçhulün içinde yürüyorum. Gerçekliğin<br />

adını duymuşum ama henüz ulaşamadığım bir şeyin ancak<br />

reklamını yapıyorum, haberini veriyorum kendime. İnsanlığımı gerçekleştirirsem<br />

inşallah sizin sayenizde, bu sayıklamalarım hep gerçeğe<br />

dönüşecek.<br />

7


Değişen Hayatlar<br />

<strong>Fikri</strong> yaşantıyı anlamaya çalışırken, bazen bu yol da yürümek gerçekten<br />

zor diyorum. Bazen de ne olacak böyle rahat, ferah hayatta yaşamaktan<br />

kolay ne olabilir ki diyorum. Zor demesem fikrin değeri benim<br />

basitliğime bulaşıyor, işi tamamen bırakıyorum. Kolay demesem,<br />

zorla mücadele etme gayretim yok pes ediyorum.<br />

Bazen kolay diyorum yol alıyorum. Bazen zor diyorum değer artırımı<br />

yapıyorum. Her ne dersem diyeyim kafa yapımı fikrin değerleri<br />

üzerinde işletirsem benim kazançlı çıktığımı fark ediyorum. Çünkü<br />

fikirle ilgilenmenin beni her yönlü geliştirdiğini görüyorum.<br />

Rabbim bize bu fikrin ne olduğunu merak etmemizi nasip etti. Çok<br />

şükür bize hidayeti lütfetti. Bizde artık nankörlükten takdirli yaşama<br />

geçme mücadelesini başlattık.<br />

Hedefe kolay varılan mücadelelerin yaşantımda asla bir şey ifade<br />

etmediğini gördüm. Zamanında altı ayda bir araba değiştiriyordum,<br />

şimdi iki yıldır arabasız geziyorum. Arabamı alabilmenin ne demek<br />

olduğunu az çok anlıyorum şimdi.<br />

Onun için benim ustamın eğitiminde yürümek, bu eğitimden faydalanmak<br />

gerçek bir kararın, gerçek bir azmin neticesinde oluşacaktır.<br />

Bu yolda artık eğitim ilkelerini yaşantıma aktarmanın derdine düştüm.<br />

Rabbimin aşık olduğu, Peygamberimin örnekliğini yaptığı, kamillerin<br />

bir ömür harcadığı hazineler hazinesi insan olmak derdi çok<br />

güzel dertmiş.<br />

Beni bu dertle dertlendiren sevgili ustam! Sayenizde olacak her ne<br />

olacaksa. Sizin içinde olmadığınız bir yudum çay dahi bana rahmet<br />

olmuyor işin doğrusu.<br />

Yoksa ben bir aşağılık duygumla, bir kibir duygumla bile mücadele<br />

edecek kafa yapısına sahip değilim. Bir şeyi iyi yapıyorum desem kibirleniyorum.<br />

Bir şeyi bilmiyorum desem kendimi yerden yere vuruyorum.<br />

8


Değişen Hayatlar<br />

Ben bu hastalıklı kafa yapımla Allah’ı nerden bileyim, Peygamberi<br />

nasıl rehber edineyim. Sizin sayenizde biz gerçeklik pazarı diye bir yer<br />

duyduk. Sizinle burada alışveriş yapma zevkine vardık elhamdülillah.<br />

Mutfağımızdan güzel ürünleri, yapabileceğimiz malzemeleri almadan<br />

da inşallah bu pazardan eli boş çıkmayacağız. Bu azimdeyiz, bu<br />

karardayız, bu ikrardayız, bu sevdadayız. Ellerinizden öperim.<br />

Mustafa Arslan<br />

Öğretmen<br />

9


Değişen Hayatlar<br />

10<br />

ÖDEVİMİZ KALBEN KABUL ETMEK<br />

Haftalık Aile Sohbetlerimizden Notlar:<br />

Çaylar demlendi, tabaklar hazırlandı. Eşimle birlikte büyük bir heyecanla<br />

misafirlerimizi bekliyoruz. Evet zil çalıyor ve aileler gelmeye başlıyor.<br />

Tek tek zevkle karşılıyoruz hepsini. Hemen beyler kendi odalarına,<br />

hanımlar ve kızlar salona, küçük delikanlılarda çocuk odasına geçerek<br />

yerlerini aldılar.<br />

Bu hafta ikramlarımız Göktaş ailesindendi. Gelin kayınvalide muhabbetle<br />

yaptıklarını hemen çayın yanına ilave ettiler.<br />

Çabucak bitirdiğimiz çay faslının ardından, bir birimize tecrübelerimizi<br />

ikram etmeye başladık.<br />

Hemen geçen haftaki ödevimizi hatırlıyoruz. “Eşlerimizi ve çocuklarımızı<br />

kalben kabul etmek”. Benim eşim dünyanın en iyi eşi. Çocuklarımda<br />

öyle.”<br />

Aysel Hanım hemen uygulamalarını paylaştı bizimle.<br />

“ Aslında benim 1-2 aydır üzerinde durduğum konuydu bu. Önce<br />

eşimi bir kere olduğu gibi kabul ettim. Kendimi aradan şöyle bir çektim<br />

kenara. Sonra onu tanımaya başladım.<br />

Benim istediğim gibi ol, benim istediğim gibi davran yerine onun<br />

isteklerine baktım. Gönülden “Peki” diyerek onun taleplerini karşıladım.<br />

Eğildikçe “Peki” dedikçe kaybetmedim, gerçekten değerlendiğimi<br />

gördüm. Çocuklarım içinde aynı şekilde.<br />

Bir baktım kendimizi şartlamışız “Benim prensibim, ben şundan<br />

hoşlanmam, bana bunu sakın yapmayın” gibi bizi sınırlayan düşüncelerle<br />

karşıya kendimizi kabul ettirmeye çalışmışız.<br />

Ama şimdi hayatımıza peygamber çizgisini rehber edinince, benim<br />

nefsani arzular adına edindiğim prensipler ortadan kalkıyor, tek bir<br />

ölçü hayatımızı idare ediyor.<br />

“Bu isteklerin Peygamber çizgisine uygunsa yavrum başım üstüne,<br />

yoksa hiç ısrar etme” diyorum, orta yolu buluyoruz.


Değişen Hayatlar<br />

Yani anladığım o ki, ben eşimi ve çocuklarımı olduğu gibi şefkatle<br />

kabullenip bağrıma bastığımda hiçbir olumsuz düşünce aklıma getirmeden<br />

olumluya çeviriyorum her şeyi.”<br />

Aysel hanımın büyük bir heyecanla anlattıklarını hepimizde heyecanla<br />

dinlemiştik.<br />

Sonra Öznur Hanım uygulamalarını sunmaya başladı.<br />

“Bende özellikle çocuklarım üzerinde bu ödevi uyguladım. Uzun<br />

süredir aslında oturtmaya çalıştığım konu çocukların tertip düzeni ile<br />

ilgili idi. Olumlu yaklaşımın bilinciyle onlara hiçbir zaman “Ne kadar<br />

dağınıksınız, bıktım artık” gibi olumsuz sözlerle yaklaşmadım.<br />

Benim oğlum asla dağınıklığı sevmez. Kızım odasını toplamadan<br />

rahat etmez. Çocuklar düzen intizam güdümümüz doysun da rahat<br />

edelim, tarzında yılmadan söylediğim sözler 1 sene sonrada olsa ürününü<br />

verdi.<br />

Bu haftaki ödevde de kalbimdeki inancımı hiç bozmamam gerektiğini<br />

fark ettim.<br />

Hiçbir olumsuz düşünce getirmeden “benim çocuğum bunu halleder<br />

inancı” pek çok şey yaptırıyormuş.<br />

Önceleri hep kaygılara, tasalara, endişelere yer vermiş onların değişeceğine,<br />

gelişeceğine dair inancımızı sağlamlaştırmamışız ki, bu inancı<br />

yine onlara verelim. Meğer benim onları kabulüm ve inancım tekrar<br />

yansıma olarak bana dönüyormuş.<br />

Hiç “çıt” dahi çıkmadan bir birlerinin gözünün içine bakarak saygıyla<br />

dinleyen arkadaşlar, büyük bir coşku yaşıyorlardı.”<br />

Sıra Ziyade Hanıma geldi. O da 1 haftalık ödevin yanında şimdiye<br />

kadar ki uygulamalarını da paylaştı.<br />

“ Önce bir hanımın eşini çok iyi tanıması gerekiyor. Ben mesela<br />

yıllardır eşimi ayakta gülerek karşılar muhabbetle uğurlarım. Akşam<br />

gelme saatinden önce hemen sofra hazır olur. Dağınıklığı sevmez. Hemen<br />

şöyle bir varsa dağınıklık toparlar, soframız hazır ayakta sevgi ile<br />

karşılarız. Tabi ki çocuklarımla birlikte. Ve yine onu tanıdığımdan, ak-<br />

11


Değişen Hayatlar<br />

şam o gelmeden mutlaka evde olurum.<br />

Bana bir kere hoşlanmadığını sertçe ifade etmiştir. Daha ondan<br />

sonra hiçbir zaman gecikmedim. Nereye gidersem gideyim eşim gelmeden<br />

mutlaka evde olurum.<br />

Bu arada yaşları 10 ile 18 arası genç kızlarımız var. Büyük bir merakla<br />

ablalarını, teyzelerini dinliyorlar. Hemen bu konuyu da fırsat bilerek<br />

kızlara dönüp;<br />

“Canlarım benim, bizde bu anlatılanları bir kenara not ediyoruz<br />

değil mi? Sağlamca yazalım ki, ileriki hayatımızda bize çok kolaylık<br />

sağlayacaktır.”<br />

Ardından Gül Hanım da bu hafta ki ödevi ve uygulamasını çocuklar<br />

üzerinde yaptığını ifade etti.<br />

“ Onlara içimden kızdığım zaman dışarıdan hiçbir şey söylemesem<br />

de aynen onlara yansıdığını fark ettim. Kalbimi bozup, sevgimi bozup<br />

terslendiğim zaman onlarda aynı oluyor. Görüyorum ki benim karşımdakine<br />

bozulan veya düzelen sevgim çok etki ediyor.”<br />

Bayanların ardından şöyle bir kızlarımıza döndük. Onlarda haftalarını<br />

nasıl geçirdiklerini, kararlarını ne kadar uyguladıklarını anlatacaklar.<br />

Yerinde duramayan bir kıpırtıyla hemen İnci kızımız atılıyor, “Ben<br />

anlatabilir miyim” diye.<br />

Akranları (13yaşında) lay lay lom gezerken o nede güzel tespitler<br />

uygulamalar yapıyor hayatta.<br />

Ve diyor ki; “Ben bu hafta babamın sevgi dilini keşfettim. Geçen<br />

haftaki sohbette Arzu abla eşine, her ne kadar eşi istemese de zevkle<br />

çorabını giydirdiğini anlatmıştı. Kendi kendime bende bunu babama<br />

uygulayayım dedim. Babam eve geldiğinde hemen koşup şapur şupur<br />

öpüyordum.<br />

Ama baktım ki babam bundan pek hoşlanmıyor. Dur dedim, benim<br />

değil de onun hoşlandığı şeyleri yapmaya bakayım.<br />

Bir ara fırsatını yakalayıp hemen çoraplarını elinden alıp ben giydir-<br />

12


Değişen Hayatlar<br />

dim. Hiç itiraz etmedi, anladım ki hizmetten hoşlanıyor. Aynı zamanda<br />

ayaklara karşıda bir titizliğim varmış, o zaafımı da kırayım dedim.”<br />

Tebrik ediyoruz İnci kızımızı ve gayretlerinin devamını diliyoruz.<br />

Ardından Nimet kızımız anlatmaya başladı.<br />

“Bende bu hafta annemi örnek aldım kendime. Çünkü annem sürekli<br />

değişimde ve sürekli kendini geliştiriyor. Bir baktım gülüşüyle,<br />

şefkatiyle önce babamı idare ediyor, sonra bizleri.<br />

Onun bizi anlama gayreti ve hoş görüsü tüm aileyi mutlu kılıyor.<br />

Bende bunu kardeşlerime uygulayayım dedim. Önce ben onları kabul<br />

edip bağrıma basayım. Şimdi beklemeden ben yapmaya başladım. Ve<br />

sonuçlar çok güzel oldu.”<br />

Sırada Duygu kızımız var. Oda haftanın analizini yapıyor bize.<br />

“Benimde 2 haftadır devam eden ağzıma sahiplik konusu vardı.<br />

Yediklerime sahip oluyorum. Öyle her canım istediğinde abur cubur<br />

almıyorum. Aynı zamanda paramda birikmiş oluyor. Ayrıca bende<br />

kardeşime karşı düşüncelerimi değiştirip, onu olduğu gibi kabul etmeye<br />

çalıştım. Bir kararımda şükürlü yaşamaktı. Böyle bir eğitim içinde<br />

bulunmanın şükrünü yaşadım.”<br />

Büyük küçük herkes ayrı ayrı görüşlerini, tespitlerini sunuyor. Kimse<br />

kimsenin sözlerine yorum yapmadan , kesmeden dinliyor. Amaç<br />

herkesin bir birinden faydalanması, tecrübelerden istifade edilmesi.<br />

Her olayı her durumu benimde ayrıca tecrübe etmem gerekmiyor.<br />

Tecrübe edenlerin sonuçlarından istifade eder, daha kısa yol alırım.<br />

Eğer derdimiz sadece kendimiz olursa herkes bize bir ışık bir yol oluyor.<br />

En son “Büyük Hanım” kitabımızdan “ eşlerimizin sevgisi, kalbi,<br />

gönlü, zihni, şerefinin yarısı bize emanettir” bölümünü okuyup haftaya<br />

ödev olarak kendimize aldık.<br />

İçimizden geldiği gibi dualayarak sohbetimizi sonuçlandırdık.<br />

Haftaya Candemir ailesinde görüşmek üzere…<br />

Öznur Demirbaş<br />

Ev Hanımı<br />

13


Değişen Hayatlar<br />

14<br />

YÜCE DOST SAYESİNDE<br />

HENÜZ 8,5 AYLIĞIM…<br />

Ama o kadar büyük ve güçlü hissediyorum ki kendimi tarif etmem<br />

imkânsız… Tabii ki bu gücü o YÜCE DOST ‘um sayesinde buldum.<br />

ELHAMDÜLİLLAH ki buldum, Elhamdülillah ki on milyonda<br />

bir insana nasip olan YÜCE DOST bana da nasip oldu.<br />

2009 Eylül ayının sonlarıydı. Sohbet Gül Ablamın evindeydi. Gittiğimde<br />

oradaki o kardeş, dost insanların selamlaşmaları, konuşmaları,<br />

ikramları, samimiyetleri o kadar güzel ve doğaldı ki kendime döndüm<br />

ve ben ne kadar böyleyim? Dedim. İnanın kendimden şüphe duymaya<br />

başladım. Fakat kısa bir süre içinde beni de samimiyetin içine aldılar.<br />

Sohbetin konusu günlük hayatımızda dikkat edilecek hususlardı.<br />

Ben sohbeti dinlendikçe içimden diyorum ki “bu muymuş sohbetin<br />

içeriği, ne var ki bunlarda ben bunları yaparım, bunlar mıymış zor olan<br />

şeyler”. Ama konuyu hep bir hafife alma, basit görme devam ediyor<br />

tabii ki..<br />

2-3-4 sohbet derken o basit gördüğüm konuların birini bile halledemediğimi<br />

fark ettim. Tabii ki bir şeyi başarmak için önce tam anlamıyla<br />

isteyip amaçlanmak gerekti bunu biliyordum.<br />

Ama yinede başaramıyordum. Sonra Yaşatana dayalı olarak, ustamla<br />

beraber bunu yapmam gerektiğini fark ettim.<br />

Uyguya geçtiğimde her şey daha kolay, daha anlamlı ve daha haz verici<br />

oldu benim için. Hamdolsun ki kısa zamanda bunu idrak ettim ve<br />

o kolay sanıp da başaramadığım şeyleri teker teker başarmaya başladım.<br />

Tamamen değil belki bu başarma. Çünkü süreklilik istiyor, başardıkça<br />

başka engeller çıkıyor ama biliyorum ki artık bunlar engel değil benim<br />

ustama bir adım daha yakınlaşmam için, gelişmem için birer basamaktı.<br />

Her türlü sorunda bile olumluyu, uyguyu görüp müspetleştirmekti<br />

benim o Yüce Dosttan aldığım eğitimim…


Değişen Hayatlar<br />

İlk önce bendeki beni gösterdi bana dostum. O na koştukça daha<br />

da doldum, insanlara canlı-cansız her şeye kısacası hayata bakışım değişti<br />

. Çünkü artık anlamı ve değeri vardı hayatımın, insanlığımın, düşüncelerimin…<br />

Çünkü artık amacım insan olmaktı; şerefli sahip yüce<br />

insan …<br />

Öncelikli olarak evimin içinde düzeldi hayatım. 3 yıllık evliliğimde<br />

yaşadığımız tartışmalar, bağrışmalar, kavgalar ve boşanma kararlarından,<br />

küskünlüklerden sonra “Yeter artık, işte stres, evde stres, bıktım<br />

artık” diyen bir eş’ten; “Akşam olsunda evime eşimin kızımın yanına<br />

koşa koşa gideyim diye zaman kolluyorum “ diyen bir eşe sahip oldum<br />

DOST sayesinde.<br />

Kendi annemlere giderken hep fazla kalayım, onun ailesine kayınvalidemlere<br />

giderken en az kalma planları yaparken; şimdi kalmaları<br />

için ben arayıp ısrar ediyorum. Gitme teklifini artık hep ben yapıyorum.<br />

Gittiğimiz zamanda eşim, “rahat edemezsen az kalabiliriz” dediği<br />

zaman “hayır onlar ne zaman özlem giderirler Zeynep’ e (bebeğimiz).<br />

Ne zaman sevgi ve saygımızla onları doyururuz, o zaman döneriz” diye<br />

düşünmeye başladım DOST sayesinde.<br />

Bu yıl anneler gününde hediye alamayacağımızı konuştuk eşimle, ellerini<br />

öper kutlarız dedik. Ama ben rahat değildim. Düşündüm ki belki<br />

maddi anlamda bir şeyim yok verecek anneme (kayınvalideme) Ama<br />

şart mıydı illa bir şey almak… Hemen aklıma çeyiz sandığım geldi.<br />

Çıkardım oradan el emeği bir kaç şey, hemen paket yaptım ve ellerini<br />

öpüp gururla verdim anneme hediyesini.. O kadar rahatlamıştım<br />

ki anlatmak imkansız. Neden mi?<br />

Öğrendiklerim neticesinde, kayıtsız kalmadım hemen çözüm üretip<br />

aklımı çalıştırdım.<br />

Benlik yoktu. Nasıl olsa benim annem değil, oğlu para vermedeki<br />

bir şey alayım düşüncesi yoktu.<br />

Sahipliğimi yaptım.<br />

15


Değişen Hayatlar<br />

Eşimin annesiydi belki ama benimdi, benim sorumluluğumdaydı<br />

sevgisi, mutluluğu… Amacım onu mutlu etmekti ve başardım. Beklentim<br />

yoktu. Eşim eve gelince; “gidip de sen bir şey alamayınca (derken<br />

onun ekonomik durumunu hatırlatıp üzmeden) ben annene bunu verdim”<br />

deyip ondan taktir beklemedim.<br />

Burada ben rahat ettim, ben güçlendim, ben mutlu oldum. Yani yine<br />

kendime yaptım ne yaptımsa. Bir davranışımda kaç tane yönümü<br />

doldurmuş oldum ki çok güzel bir olaydı benim için.<br />

Yine bir gün kayınvalidemlerde kaldığımız zamanlarda kızım Zeynep<br />

‘in oynaması için kalenin yanındaki hisar parkına gitmeyi teklif ettiler.<br />

Bende tamam dedim. Annem, babam ve kızımla beraber gittik. 1,5<br />

saat kadar vakit geçtikten sonra annem diziye yetişmek istediğini ve<br />

biraz hızlı hareket etmesi gerektiğini söylüyordu babama.<br />

Babam da benim o tarihi yerleri yakından görmem için ağır davranıyordu.<br />

Durumu fark edince babama benimde gitmek istediğimi söyledim<br />

ve babama hız kazandırmış oldum. (Daha önceki Arzu olsa bilerek<br />

ağır giderdi ki annem diziye yetişemesin diye) Ben hızlı gittikçe babamda<br />

hızlanıyordu. Ve nihayet o yokuşu, o merdivenleri bebekle 25<br />

dakikada nasıl çıktım ben de şaşırdım kendime.<br />

Hamd olsun ki amacıma ulaştırmıştı rabbim beni; annemi diziye<br />

yetiştirmiştim. Hem de öyle doldurmuştu ki bu olay beni, bırakın dinlenmeyi,<br />

gelip birde hemen yemek hazırlayıp sundum. Hep beraber<br />

gönül huzuruyla yedik yemeğimizi….<br />

Kendi aklımla yapamayacağım şeylerdi bunlar… Ama çok şükür ki<br />

ustamla zor olan hiçbir şeyin aslında zor olmadığını gördüm…<br />

Karşılaştığım en güzel olaylardan biri de; kendi annemlerdeyken<br />

bir şeyler konuşacakları zaman “neyse şimdi Arzu var sonra konuşuruz”<br />

diyorlar, yada “aaaaa bak neler olmuş sen biliyor musun?” dedikleri<br />

zaman ben bir şey bilmek istemiyorum deyip konuyu kapatmam,<br />

gerçekten kendimi takdir etmemi sağladı bana….<br />

16


Değişen Hayatlar<br />

Çok şükür ki; varsınız,<br />

Çok şükür ki; On Milyonda Bir İnsana nasip olan bu güzellik bana<br />

da nasip oldu.<br />

Çok şükür ki; insanım<br />

Ve çok şükür ki; Beni benden çok düşünen bir<br />

DOSTUM var….<br />

Arzu Alanlı<br />

Ev Hanımı<br />

17


Değişen Hayatlar<br />

SONSUZ TEŞEKKÜRLER<br />

Her Şeyin En Güzeline Layık Olan Ustama<br />

Size her şey için çok teşekkür ediyorum. O kadar çok teşekkür edecek<br />

şeyler yaşattınız ki bize yazmakla bitmez.<br />

Yeniden doğdum sanki. Her şeyin lezzetini ve tadını aldıktan sonra<br />

kendime güvenim, her geçen gün artmaya başladı.<br />

En büyük kazancım; hayatta ki hiçbir şeyin takdir, şükür ve sevgi<br />

tadıyla kıyaslanamayacağını, hiçbir şeyle ölçülemeyecek kadar değerli<br />

olduğunu öğrendim.<br />

Rabbim beni böyle bir fikirle karşılaştırdığı için her an şükrediyorum.<br />

Dolayısıyla dünyanın en bahtiyar insanı olarak görüyorum kendimi.<br />

Huzurun kaynağını bulmuşum daha ne isterim Rahmanımdan?<br />

Onun sonsuz merhametini görmek ve yaşamanın zevkini tattırdı bize.<br />

Elhamdülillah!<br />

Bana Kudret olmayı, Kudrete yakışanı gösterdi. Zerre tanesince şükür,<br />

teşekkür ediyorum.<br />

Çünkü insanlığımın gereğini, ne için yaşamam gerektiğini öğretti<br />

bana.<br />

Bunları öğrenmemi sağlayan dünyanın en güzel ustasını nasip etti<br />

bana.<br />

Hür ve özgür yaşamayı ondan öğrendim. Nasıl teşekkür etmeyeyim!<br />

Dillere, sözlere, sayfalara sığmaz.<br />

Kudret Arslan<br />

Ev Hanımı<br />

18


Değişen Hayatlar<br />

PEYGAMBER OCAĞINDA GEÇİRDİĞİMİZ<br />

GÜNLER<br />

Öncelikle size saygılarımı, kucak dolusu sevgi ve özlemlerimi ulaştırmak<br />

isterim. Telefonla konuşmak, sesinizi duymak, hatta o güzel<br />

gözlerinizin içine doya doya bakmak istiyorum ama…<br />

Telefonda sesinizi duyunca dayanamıyorum sesim hemen titriyor,<br />

gözlerimden damlalar düşüyor. Onun için ben de içimden geçenleri<br />

kağıda dökmeye karar verdim.<br />

İlk 15 günlük süreyle şu andaki geçirdiğim günler arasında sayenizde<br />

çok güzel gelişmeler kaydettik. Kendi duygularıma, düşüncelerime<br />

ve hayatıma kendim yön verme iddiam kendinden emin bir şekilde<br />

ilerliyor.<br />

İstediklerimi yapıyor, kendi çizgime uymayan, istemediğim davranışları<br />

da yapmamaya başladım. Gövdesel arzularımıza değil, özümüzden<br />

gelen insanlık değerlerinin zevkine varmaya çalışıyoruz.<br />

Hesabımızı, kitabımızı şahıslara değil, kendi vicdanımıza vermeye<br />

çalışıyoruz. Yaşadığım birkaç olaydan bahsedeyim.<br />

Herkesin mıntıka sorumluluk bölgesi belirlendi, bana mıntıka temizliği<br />

için yer kalmamış. Günler geçti, bahçe mıntıkasını yapan arkadaşlarımızın<br />

da zorlandığını gördük, yardım ediyorduk.<br />

Bir gün bahçe mıntıkası için ilave arkadaş istediler, hiç tereddütsüz<br />

gönülden bu sorumluluğu kabul ettik. Başladığımız ilk günkü ciddiyeti<br />

koruyarak temizliğimizi yapıyorduk. Amirimizin bir yerin temizliği hoşuna<br />

gitmemiş. Dersten öğle yemeği için gelirken bu durumu aktardılar.<br />

O gün öğle yemeği yemedik ve istenilen yerleri tekrar temizledik.<br />

Kalbimden geçen tek duygu, “Allah’ım beni böyle güzel değerlerle tanıştırdığın<br />

için sana şükürler olsun” idi. İnsanın neşe ve afiyetini, karnını<br />

doyuran geçici değerler değil, gerçek maneviyat ve inanç temelleri<br />

oluşturuyor.<br />

19


Değişen Hayatlar<br />

Her gün ama her gün efendim bunu bizzat fark ediyor, bu çizgiden<br />

ayrılmamaya çalışıyoruz.<br />

Burada her çeşit, birbirinden güzel insanlar var, şahane meziyetleri<br />

olanlar var, hemen hemen her pozisyonda ve imkanlarda insanlar var<br />

ama…<br />

Gerçek insanın öz yapısındaki değerlerle dolup, hayatımız boyunca<br />

bu değerlerle ilerleme gayesini bize örnekliğinizle hissettirdiğiniz için<br />

şükürler olsun. İnsanı var edecek, gerçek saadete ulaştıracak tek şey kişiliğinin<br />

şahsiyetlenip, hayatının güven üzerine bina edilmesidir.<br />

Bugün mühimmat bilgisi dersinden sınav olduk, diğer arkadaşlarıma<br />

göre biraz fazla mesai yaptık. Herkes dereceye girip istediği yere gitmek<br />

istiyor. Ama Allah’ımın bana en hayırlı yeri nasip edeceğine eminim.<br />

Sınav sabahı gözetmenlerimiz geldi. Biraz rahat davrandılar, benimle<br />

beraber 7 arkadaşımda yüz aldı. Hani demiştiniz ya “Allah insanından<br />

hiçbir şeyini esirgemez oğlum” diye, şahsiyet ve şeref çizgimden<br />

ayrılmadan arkadaşlarıma bildiklerimden hiç vermemezlik yapmadım.<br />

Arkadaşlarım iyi ki erkenden yatmışız, nasılsa Mert hepsini halletti<br />

dediler. Hiçbir şey ama hiçbir şey yukarıda bahsettiğim gibi benim neşe<br />

ve afiyetimi bozamaz, çizgimden ayıramaz.<br />

Artık asıl birlikteliğin gövdesel değil, fikir ve inanç birliğinin olduğunu<br />

tespit ediyoruz. Aldığım her nefesi, yaşadığım her olayı insanlık<br />

çizgisine göre yaptıkça sizinle berabermişiz gibi oluyor.<br />

Ancak bu durum sadece hiçbir hal ve şart karşısında özümün istediği<br />

değerlerden ayrılamayınca oluyor. Yani önce ikram edip sonra teşekkür<br />

bile etmediler dediğim zaman bu birliktelik olmuyor. Kalbimizde<br />

insanlık değerlerinden başka her türlü madde, makam bu birlikteliğin<br />

önüne geçiyor. Fark edelim ya da etmeyelim, ister istemez geçici değerlerin<br />

adına yaşayıp gidiyoruz.<br />

İnsanlar arasında nazik, ikram sever, hassas olmak gerçekten çok<br />

kolay, ama kalben ince, zarif, cömert, doğru, dürüst olmak kudret gerektiriyor.<br />

20


Değişen Hayatlar<br />

Bu günler bize çok faydalı oluyor. Karşılaştığım engeller artık sorun<br />

olmaktan çıkıp, beni güçlendirmeye sevk ediyor.<br />

İnsanlık yolunun yolcusu olma hedefindeki ilerlemelerime azim ve<br />

gayret sağlıyor, eğitimimi hayatımın birinci planına almam için gerçek<br />

gözle görmeme neden oluyor. Allaha emanet olasınız. Can Dostum.<br />

Saygılarımla…<br />

Mert Durgun<br />

Makine Mühendisi<br />

21


Değişen Hayatlar<br />

22<br />

ÖZDEN HANIMLARIN ÇALIŞMALARI<br />

Abdulkadir Duru Beyi Anma Töreni Yazılarından...<br />

Gerçek Bir Hanımefendi Ve Gerçek Mümine Olma Yolundaki Özden<br />

Hanımların Çalışmaları<br />

Duru beyin insanlığa sunmuş olduğu pek çok ilkenin hayata geçiş<br />

seyrini kısaca özetleyelim:<br />

Eğitim faaliyetlerini genel olarak sınıflandıracak olursak;<br />

• Derneğimizin Faaliyet Eğitimleri,<br />

• Huzur Bahçemizde İş İçinde Eğitimler,<br />

• Küme Çalışmalarının Faaliyetleri,<br />

• Hanımların Hizmet Ekibi,<br />

• El İşi Faaliyetleri,<br />

• Aile Toplantıları.<br />

Yaz sezonuyla birlikte bahçemizde başlayan iş içinde eğitim faaliyetleri,<br />

tam anlamıyla Duru beyin anlattığı eğitim metodunun pratik<br />

hayatta ki uygulanışıdır.<br />

Bayanlar, düzenli gruplar halinde plan ve program çerçevesinde kışlık<br />

erzaklarını hazırlarlar. Konserve, salça, turşu, erişte, kışlık ekmekler,<br />

her türlü meyve sebze kurusu…<br />

Genç kızlar meziyetlerine göre el işleri, ebru sanatı gibi uğraşları<br />

icra ederken, bir yandan da donanımlı bir ev hanımının bütün özelliklerini<br />

öğrenirler.<br />

Yedisinden yetmişine kadar her türlü yaş grubunun mevcut olduğu<br />

ortamımızda öğrenip uygulamak temel esastır. Her şey iş içinde talim<br />

yapılır. Her genç kız evinde asgari 40 misafiri ağırlayacak şekilde yetiştirilir.<br />

Her türlü yemek pişirme, pratikçe az zamanda çok işler yapma,<br />

özenli sofra kurma gibi her türlü gerekliyi öğrenirler. Dolayısıyla özgüven<br />

sahibi olarak hayatlarını idame ettirmeleri sağlanır.<br />

Onun dışında yapılan toplu işlerde:


Değişen Hayatlar<br />

• Dayanışmanın gücü<br />

• Birlik ve beraberlik ruhuyla az zamanda çok işler yapmanın önemi<br />

• Sabrın ve tahammülün talimi<br />

• İncelik ve zarafetin eğitimi<br />

• Kendinden önce karşıyı düşünmenin gayreti<br />

• Paylaşmanın zevki<br />

• Anlayışın ve hoş görünün uygulaması<br />

• Ciddiyetin zevki<br />

• Kendini aşarak yaşamanın yolları<br />

• Peki demenin, bir başa uygunun talimi<br />

• Egonun zincirlerini kırarak, “ben” den kurtulup “biz” demenin<br />

yeri<br />

• Sahiplik taliminin her cephesiyle antrenman sahası<br />

• Başladığı işi en iyi şekilde sonuçlandırma, yarım iş bırakmama<br />

mücadelesi<br />

• Dikkati, iddiası ve gayretiyle çalışan zekâsını geliştirip, her türlü<br />

yeteneğe sahip olma gücü<br />

• Yaptığı işler neticesinde güven telkin eden emin insan olmanın<br />

kuvveti<br />

• Beceriksizliğin, çaresizliğin ve ben anlamam sözcüğünün arkasına<br />

sığınmaktan kurtulup, çareler üreten öz güven sahibi insan olmanın<br />

kıvancı.<br />

Küçük yaşta eğitime başlayan erkek çocukları sofra kurma ve sonrasındaki<br />

temizlik işleriyle başlar, çekiç çivi tutmasına, boya badanaya<br />

kadar her şeyi öğrenirler.<br />

İçinde bulunduğumuz pratik hayatın talimini yapan beylerimiz;<br />

her türlü tamirat, tesisat, boya işleri, bahçe işleri, eskileri değerlendirip<br />

yeni şeyler üretme gibi pek çok konuda kendilerini yetiştirirler.<br />

Kişilik yapısının güdümleri olan beğenip- beğendirmek, inanıpinandırmak,<br />

güvenip güvendirmek, sayıp- saydırmak, yapılan işler<br />

içinde her an faaliyettedir.<br />

23


Değişen Hayatlar<br />

Bunun yanında yine Duru beyin 5 li gruplar halinde tavsiye ettiği<br />

küme çalışmaları, bayanlar ve erkekler ayrı olmak üzere gruplar halinde<br />

faaliyet göstermektedir.<br />

Küme çalışmalarındaki uygulamalarda, küme elemanlarının kalkış<br />

noktası; kendini yetiştirme, kişilik ve şahsiyet gereklerini öğrenip uygulama<br />

ilkesidir. Yine birlik ve beraberlik ruhuyla hareket eden gruplar,<br />

hiçbir ihtiyaçlı arkadaşı yalnız bırakmazlar.<br />

Hastalık, ölüm, ev taşıma, iş kurma, düğün merasimi gibi her türlü<br />

gereklide organize edilen grup iş başındadır.<br />

Ayrıca hanımların kurduğu haftalık dikiş günü iş içinde eğitimin<br />

başka bir boyutudur. Daha ekonomik bir şekilde kızların çeyizleri yapılıp<br />

aile ekonomisine katkı sağlanır. Ayrıca evlenecek olan genç kızlarımızın<br />

bütün işleri büyük bir samimiyet ve gayretle yapılır.<br />

Kız çocukları ve erkek çocukları ayrı gruplar halinde başkanlarının<br />

gözetiminde eğitim görmekteler. Kız çocuklarımıza kişilik ve şahsiyet<br />

noktasını temel almış, iffet ve haya esasları üzerine kurulmuş, mukaddesatına<br />

düşkün, geleceğin Anaman kızlarını yetiştirecek yürekte olmalarını<br />

sağlayan eğitim verilir.<br />

Erkek çocuklarımız, ayrıca gençlerimiz; izzeti nefislerine düşkün,<br />

mukaddesatından, peygamber çizgisinden ayrılmayan, milli ve ferdi<br />

şahsiyet iddiasıyla dolu, doğruluk ve güven temeli üzerine hayat çizgisini<br />

belirleyen bir eğitime tabi tutulurlar.<br />

Abdulkadir Duru beyin özellikle üzerinde durduğu konulardan<br />

biri de ailenin temel alınmasıdır. Buna mukabil çalışmalarımız da bu<br />

eksende hızla devam etmektedir.<br />

Her birey, kendi ferdi eğitim çalışmalarının yanı sıra ailesini de işin<br />

içinde götürür. Hangi değerler adına yaşıyorsa, çocuklarına yaşattığı ve<br />

aşıladığı da aynı değerlerdir.<br />

Türk- İslam bilinci, vatan-millet sevgisi, Peygamber aşkı… Bunun<br />

yanında söz, emanet, başladığı işi en iyi şekilde sonuçlandırma, asla yarım<br />

iş bırakmama, hayatın zorluklarıyla mücadele, paylaşma, tasarruf<br />

24


Değişen Hayatlar<br />

konusunda küçükten bilinçlenme, kumbara ve fon tutma, alış veriş bilinci,<br />

pazarlık yapma, grup çalışmasıyla organize ve disiplini öğrenme<br />

gibi pek çok konularda aileden eğitim alırlar.<br />

Ailelerimiz; sadece kendi çapında çekirdek aileyi oluşturmakla kalmaz,<br />

geniş ailenin de bereketini yaşarlar. Büyüklerimizi, (anne- baba,<br />

anneanne, babaanne, dede) bizim için birer lütuf olarak görür, insanlığımızı<br />

yaşayıp manen doyuma ermede birer vesile kabul ederiz.<br />

Anlayış, hizmet, hürmet, saygı midelerimiz doyarken evlatlarımızda<br />

bizlerden görsel eğitim alırlar. Hiçbir bayram bizim için tatil vesilesi değil,<br />

büyüklerimizi, sevdiklerimizi ziyaret ederek gönül alma vesilesidir.<br />

Aile saadetini yakalamanın yolu hanımdan geçer. Hanımın erkeğine<br />

uydukça saygınlık kazandığını, asaletimizin artışından görüyoruz.<br />

“Peki” diyenin ezilen değil, yücelen eş olduğunu öğrendik. Anaman<br />

kitabımızdaki bohçaları okuyup geçmiyor, bizzat uygulayarak, yaşamaya<br />

çalışıyoruz.<br />

Yine eğitim sayesinde anneliğin kutsiyetini ve ehemmiyetini öğrendiğimiz<br />

gibi hakkını da verme gayretindeyiz.<br />

Yine Duru beyin “Fon kurma, eline sahiplik ve tasarruf “ konusundaki<br />

tavsiyelerini bilfiil uygulamaktayız. Grup içindeki kurduğumuz<br />

fonların dışında aile içinde fonlar oluşturulup denk bütçeler kurulmaktadır.<br />

Eşler bir birleriyle müşavereli giderek, rastgele harcamadan uzak,<br />

gelir gider tablolarıyla düzene koyulmuş, tasarrufun uygulandığı denk<br />

bütçeyi yapmaktalar.<br />

Fonlarımız ihtiyaca göre; “eğitim, sağlık, faturalar, yakıt, mutfak,<br />

ihtimal, ikram, dava” gibi oluşturulup, her ay düzenli, aynı miktarda<br />

ödemeleri yapılmaktadır. Borç alınacaksa dışarıdan değil, kendi fonundan<br />

alıp, aynı ciddiyetle de ödenmektedir. Çoğu ailemiz kredi kartı<br />

tuzağından kurtulmuş, eline sahip olmanın hazzını yaşamaktadır.<br />

Duru beyin “Kadının Toplumundaki Yeri” adlı eserinde vurgulamış<br />

olduğu “kadının yeri saygıdeğerliktir” ilkesi gereğince önce kendi-<br />

25


Değişen Hayatlar<br />

mizi saygı ile kabul etmeyi sonrada toplumdaki saygınlık yerini almayı<br />

hedefleriz.<br />

Daha açıkçası; edep, haya ve iffete olan düşkünlüğümüz, incelik,<br />

hassasiyet ve anlayış istikametinde ilerleyişimiz, doğruluk ve eminlik<br />

üzere, mukaddesat yolunda yaşayışımız saygıdeğerliğin gereğidir.<br />

Toplumdaki bütün sancıların, ast, üst ilişkilerinin, makam kavgalarının,<br />

komplekslerin tek nedeninin, kişinin kendi kendisini saygıyla<br />

kabul edip, kendinden emin olmamasından kaynaklandığını Duru<br />

bey sayesinde öğrendik.<br />

Bunu bilgi olarak belki her eğitimci söylüyor. Ancak biz onun eğitimiyle<br />

bunun yaşayış talimini yapıyoruz.<br />

Hiçbir makam sahibinin yanında etkilenerek “sıradan ev hanımıyım”<br />

kompleksine girmeyiz. Zira yerimizden, yolumuzdan, insanlığımızdan<br />

emin yaşadığımız için yanımızda malıyla veya makamıyla övünenlere<br />

karşı gayet rahat oluruz.<br />

Göğsümüz kabara kabara “doğruluktan ayrılmam arkadaş, kimseyi<br />

kandırmam, kimseyi boşluğa düşürüp, hayal kırıklığına uğratmam<br />

veya ağzımdan bir söz çıktımı yerini bulur, sözümün arkasındayımdır<br />

veya arkadan konuşup iş çevirmem arkadaş, insanlara daima ümit ve<br />

güven veririm, mertçe yaparım ne yapıyorsam.<br />

Ne milletimi ne devletimi suiistimal edecek hiçbir şeye müsaade<br />

etmem.” diyerek sahip olduğumuz gerçek değerlerle övünürüz. Yine<br />

Duru beyin aynı eserinde “hanımların aile ekonomisine katkısı” bölümünün<br />

icraatçısıdır pek çok arkadaş.<br />

Kimi yazın yaptığı eriştesini, tarhanasını pazarlar, kimi dikiş makinesinin<br />

başında döktürdüğü hünerlerini, kimi yaptığı el işlerini, kimi<br />

arkadaşlarımız da ebru sanatını icra ettiği eşarplarını pazarlar.<br />

Hiç olmadı eskileri değerlendirip yeni şeyler üretmek, elindeki<br />

imkânlarla en iyiyi yapabilmek, hemen hazıra dayanmak yerine kendi<br />

emeğiyle bir şeyler çıkarmak, israftan kaçmakta aile ekonomisine katkının<br />

diğer bir şeklidir.<br />

26


Değişen Hayatlar<br />

Ayrıca, aile sohbetlerimizi düzenli olarak haftada bir gün gerçekleştirmekteyiz.<br />

Aile bireyleri haftanın bir günü bir araya gelip, bir birlerinin<br />

gözünün içine bakarak sevgi ve muhabbetle sohbet ederler.<br />

Ailenin genel prensipleri, adabı muaşeret kuralları, peygamberimizin<br />

örnek hayatı, tam bir Müslüman’ca yaşayışın yolları meşk edilirken,<br />

uygulama esas alınır.<br />

Bireyler her hafta uyguladıklarını paylaşırlar. Ailede herkes ayrı bir<br />

telden değil, aynı hedef, aynı inanç doğrultusunda, aynı istikamette<br />

yol alır.<br />

Aile içinden başlayan uygulama sahamız çevremize doğru yayılır.<br />

Evlerimiz en eşsiz saadet yuvalarımızdır. Eşlerimiz bizim için dünyanın<br />

en eşsiz insanları, evlatlarımız ise Allah(c.c)ın bize sunduğu en güzel<br />

emanetlerimizdir.<br />

Eşlerin derdi, karşılıklı birbirlerine kendilerini ispat etmek değil,<br />

tuttukları amaçların, savundukları davanın yüceliğini yaşayarak bir<br />

birlerine ispattır. Bizler Duru beyin ilkeleri ışığında eşler arasındaki<br />

saygıyı temel alırız.<br />

İlk evlendiğimiz günkü heyecanımız yıllardır artarak devam etmektedir.<br />

Biz onlara saygıyla eğilirken, onlar da bizi Allah’ın emaneti<br />

olarak kabul eder, saygıda bizimle yarışırlar.<br />

Saygıda yarış derken; tabii ki gövdenin ötesinde insanik meziyetleri<br />

kastediyoruz. Doğruluk, inan, güven, misafirperverlik, paylaşma,<br />

cömertlik, ikram severlik, hamiyetperverlik, sadakat, mertlik ve samimiyet<br />

gibi değerler adına eşler bir biriyle yarışırlar.<br />

Kendi egolarını tatmin üzere bir birleriyle bencillik kavgasına değil,<br />

ortak bir değer uğruna yaşam mücadelesi verirler.Evlerimiz, her an<br />

misafir ağırlayacak donanıma ve düzene sahiptir. Evin bereketini kaçıracak<br />

hiçbir bulaşık sabaha bırakılmaz. Mutfağımızda bereket bohçası<br />

uygulanır. Ayrıca “bitmiş” diye sıkıntıya ve çaresizliğe girmemek, ansızın<br />

gelen misafire karşı rahat etmek için, bir kenara biriktirdiğimiz<br />

“ihtimal bohçalarımız” mevcuttur.<br />

27


Değişen Hayatlar<br />

Zihin sadeliğini her zaman ön plana çıkaran Duru Bey, içinden<br />

“eyvah! Ne yapacağım, zamansız geldiler” gibi telaşın yerine, emin ve<br />

rahat bir şekilde misafiri kendine yük yapmadan ağırlamanın yollarını<br />

sunmuştur bize.<br />

Her ev hanımının yakındığı işler, bizlere zevk vermiştir. Neden mi?<br />

Çünkü yaptığımız hiçbir işi kendimize yük etmeden, angarya kabul<br />

etmeden kendi ihtiyacımız olarak yaparız.<br />

Tıpkı yemek yemeye ihtiyacım olduğu gibi manen doyum içinde<br />

temizliğe, düzene, intizama ihtiyacım var. Kimse gelmese, görmese de<br />

kendime olan saygımdan dolayı temiz ve düzenli olmak zorundayım,<br />

ilkesiyle hareket ederiz.<br />

Önce kendimize olan saygımız, sonrada ev halkına olan hürmetimizden<br />

dolayı evin içinde salla parti, pijamalarla dolaşıp biri geleceği<br />

zaman en güzel kıyafetlerimizi giyip rol değiştirmeyiz.<br />

Evlerimizin en güzel odası olan salonumuzda kalabalık eşyalarımızı<br />

ağırlamayız. En sade, en pratik, insana hizmet için ayarlanmış eşyalarımız<br />

bize hizmet eder, biz onlara değil. Kullandığımız her şeyde temel<br />

amaç; lüks, gösteriş ve el gördü lükten uzak, sade, zarif, kullanımı kolay,<br />

insan hizmetine sunulmuş olmasıdır.<br />

Rastgele bir yaşayış hayatımızın hiçbir yönünde görülmez. Güneşi<br />

üzerimize doğurmadan güne başlar, günlük plan ve programımızla<br />

adeta kendimizle yarışırcasına zamanımıza da tasarruf ederek, içinde<br />

bulunduğumuz günün sahibi olmaya çalışırız.<br />

Anda güzellikleri yaşama ve mutluluğu elde etmeyi bize öğreten,<br />

öğrenmekle kalmayıp bizzat hayatımızda yaşayarak tadını almamızı ve<br />

bunu bu gün, gümbür gümbür kıvançla ifade etmemizi sağlayan Abdulkadir<br />

Duru Beye, sonsuz şükranlarımızı yine onun bıraktığı eserleri<br />

hayata geçirmekle sunmak istiyoruz.<br />

Minnet, Şükran Ve Saygılarımızla…<br />

Özden Hanımlar Grubu Adına…<br />

28


Değişen Hayatlar<br />

NEREDEN NEREYE (1)<br />

İnsanoğlu ilginç bir âlemdir. Hiç yerinde durmaz. Vay şandı, şöhretti,<br />

maldı, mülktü hep koşturur. Koşturmasının bir tek nedeni var. O<br />

da aslına kavuşmaktır. Bunu insanın kendisi bilir mi? Hiç de ne aradığını<br />

bilemez. Arar bir şeyler, rüzgâr nereden eserse oraya yönelir.<br />

Kaptansız gemi gibi, rastgele gider. Kıvrım kıvrım akan ırmak misali,<br />

hiç de bilinçli hareket edemez. Çünkü yön veren bir kaptanı yok.<br />

Yaratıcı onu dünyaya getirir. Dünyaya gelişi kendi elinde değildir. İlk<br />

dünyaya geldiği zaman ağlamaya başlar. Neden önce ana karnında ağlamazdı<br />

da doğduktan sonra ağlar. Çünkü ana karnında kendinden<br />

emindi. Bir sahibi vardı. Göbek bağıyla bir cana bağlıydı. Bir vücutta<br />

yaşayıp gidiyordu.<br />

Ne zaman ki ana karnından ayrıldı; ızdırap, sıkıntı, hayatta kalma<br />

mücadelesi başladı. Ben de varım diye ağlaması ve haykırması ondandır.<br />

Kendi varlığını ispat etmek ister. Çünkü yaratan onu çok yönlü donatarak<br />

dünya hayatına sevk etmiştir. Artık bebek hep emin eller ister ki rahat<br />

mutlu olsun. O da gerçek bir anne, gerçek bir baba kucağı değil midir?<br />

Anne doğan bebeğe bakar. Gördüğü fizik vücudunun ihtiyaçlarını<br />

temin eder. Emzirir, süt verir, fiziki vücuduna gerekli bakımı yapar. Peki,<br />

diğer görünmeyen vücudun, görünmez canlı olan vücudun gıdasını,<br />

bebeğin sütünü, mamasını, giysisini hangi anne verecek, hangi baba<br />

verecek. Mesele burada başlar.<br />

Bebek yetimdir. Annesizdir, babasızdır. Nasıl bir varlığa denk geldiyse,<br />

manevi besinini ondan alacak. Hani uzmanlar diyorlar ya, anne<br />

sütünün yerini hiçbir gıda alamaz. Anne sütü emmeyen çocuklar<br />

dirençsiz olur diye. Uyarıyorlar da, elden hiç bir şey gelmez. Çünkü<br />

ortada anne yok.<br />

Çocuğa sahip olacak hiç kimsesi yok. Neylesin garip. Karnını doyursun<br />

da, ne olursa olsun. Yeter ki açlığını gidersin. Allah Allahlığını<br />

29


Değişen Hayatlar<br />

en güzel gereklileriyle yaparak yaratmış, donatmış. Eksiksiz, noksansız<br />

en büyük ikramı da akıl olarak vermiş.<br />

Düşünün, araştırın, tespit ile deneyin, bir saat tefekkür ve düşünmeyi<br />

bir ömür ibadete değer kılmış. Her anneye babaya, her insana<br />

gerekli mesajı da vermiş.İş bize kalıyor. Bize düşen görevimizi, biz yapabiliyor<br />

muyuz?<br />

Tam olarak insanlık icabı görevimizi bilemediğimizden ve bizim<br />

hayatımıza yön verilmediğinden bir de bakıyorsun manevi vücut olarak<br />

doygun değil açsın. Açlığını gidermek için gücün yetiyorsa başlıyorsun,<br />

ne buluyorsan onunla karın doyurma derdine düşüyorsun.<br />

Ne ile karın doyar onu da bilmiyorsun. Aynen çocuk misali, hani<br />

çocuk ne bulursa her şeyi eline alıp ağzına götürür ya, biz de açlığımızı<br />

gidermek için önümüze gelen her şeye sarıldık.<br />

Aynen diğer insanların manevi ihtiyaçlarını karşılamak için ateşe,<br />

puta, şana-şöhrete, dünya malına, makam-mevkiye sarıldığı gibi biz de<br />

sarıldık. Ne bulduysak, sarıldıklarımız bizim açlığımızı bir türlü doyurmadı.<br />

Aksine daha acıktırıyor, bizi iyice hırçınlaştırıyordu. Açlık<br />

bu ya, adama fırın yardırır derler.<br />

Aynen biz de birilerine kızıyor, birilerini tepiyor, kim önüne gelirse<br />

vay bu babaymış, anaymış, kardeşmiş, yok hanımmış hiç de önemli<br />

değil. Sen can derdindesin. Gözün kimseyi görmüyor. Senin için bir<br />

saygının ifadesi yok. “Ne istiyorsun oğlum?”, diyorlar.<br />

Ben bilmiyorum ne istediğimi. Açım arkadaş, bunu bilen yok, dilimden<br />

anlayan yok. Adın çıkıyor o zaman. Ahlaksız, terbiyesiz, deli mi ne gibi sözlerle<br />

senin daha çok açlığını artırıyorlar, tahrik ediyorlar, hırçınlaştırıyorlar.<br />

Kimse bilmez ki sevginin, ilginin, inanç duygularının karın doyurduğunu,<br />

kim bilsin? Gözle görünen tarafı yok ki. İç dünya meselesi,<br />

kim anlar ki ihtiyacını gidersin. Hiç kimsenin anlamadığı bir dil ifadesi.<br />

Tercüman olan da yok. Sanki ahraz da derdini anlatamıyor. Bu deli<br />

diye, buna cin girmiş, şeytan girmiş, bunun aklı karışık, bunu kurtaralım<br />

diye nerdeyse yakacaklar ateşte.<br />

30


Değişen Hayatlar<br />

Neylesin garip elinden de bir şey gelmiyor. Çok şükür ki Allah’ımız<br />

bu olayları görüyor, biliyor da insanlar içinden bir kurtarıcı gönderip<br />

bizlere ikram ediyor. O da Allaha gerçekten canı gönülden bir duası<br />

olanlar, bu kurtarıcı kâmil insanlara kavuşuyorlar. Yoksa işler çıkmazda,<br />

Allah muhafaza eylesin.<br />

Bizim gibi zorda kalanlara yardım etsin. Arayan, aradığını bulur<br />

derlermiş. Doğrudur, sen yeter ki ara, Allah bir türlü aradığını karşına<br />

çıkartıyor. Seni onunla tanıştırıyor. Bu mesaj bir kâğıtla da oluyor,<br />

herhangi bir insan ile de. Bakıyorsun eline bir kitap, gazete geçebiliyor.<br />

Arayış içinde olduğun için gözüne bir şeyler çarpıyor. Aynen benim<br />

gözüme çarptığı gibi. Bu benim istediğim gıda, diyebiliyorsun.<br />

Bu kitaplar ve gazeteler ve aradığınız kurtarıcı yanı başınızda en yakınınızda<br />

da olabilir. Siz bunun farkına vardığınız zaman vardır. Yoksa<br />

siz onu hiçbir zaman görüp fark edemezsiniz. Ben de işte aynen böyle…<br />

Sevgili babacığım Osman Göktaş, Niğde’nin Dündarlı Kasabasında,<br />

sade, kendi halinde, kimseye zararı olmayan ve çevresi tarafından<br />

sevilen; emanet ehli, dinine düşkün, ibadet ehli, zahiren çiftçilikle uğraşan,<br />

altı erkek, bir kız çocuğu olan bir aile reisidir. Babam da aynen<br />

kendini arayanlardandır.<br />

Bizim köy, ücra bir yerde olduğundan anayol geçmez. Allah’ın işi bu<br />

ya, kulunu hiç mağdur eder mi. Yıl 1974, yaz ayları. Abdulkadir Duru<br />

Hz.’lerinin talebelerinden, Mehmet Arif Şahin Bey amca bizim köye bir<br />

şeyler satmaya gelir. Köyün meydanında pazar açar, vakit akşamdır. Camide<br />

namazlar kılınmış. Köyümüzde kalacak otel falan yoktur. Pazarcı<br />

babamın dikkatini çeker. Babam Mehmet amcanın yanına varır.<br />

Selam verir. “Ne güzel malların var böyle der.” Mehmet amca Kadir<br />

Ağanın talebesi ya , hemen karşılık verir. “Güzeli gören güzeldir” söz<br />

döner babama. Babam bu söze çarpılır. Çok hoşuna gider, hiç çevresinden<br />

duymadığı bir söz. Hemen misafirine sarılır.<br />

Mehmet amca, “buyurun ne alacaksanız vereyim” der. Babam, “akşam<br />

oldu, sizin misafirim olmanızı istiyorum” der. Birlikte Mehmet<br />

31


Değişen Hayatlar<br />

amcanın sattığı malları toplarlar. Beraber köydeki evimize gelirler. Ben<br />

o zaman 11 yaşındayım.<br />

Olayı çok güzel hatırlıyorum. Birlikte geldiler. Sanki daha önce tanışan<br />

iki arkadaş gibi gülüşüyor neşeleniyorlar, birbirlerine iltifat ediyorlar.<br />

Ben bunları hep izliyorum. Babam diyor ki “Sen kimsin, benim<br />

yıllardır özlediğim sözleri söylüyorsun.” diye köy odamızda sohbet<br />

başlıyor. Mehmet amca çok güzel konuşuyor. Cebinde bir gazete dikkatimi<br />

çekiyor. Daha sonra Özden gazetesi olduğunu öğreniyorum.<br />

Sohbetlerde de özden okuyalım, özden konuşalım, özden sevelim<br />

gibi sözcükler beni etkiliyor. Ben yanlarından hiç ayrılmıyorum. Çok<br />

hoşuma gidiyor konuşmaları, benim de ruhumu okşuyordu.<br />

Diğer kardeşlerim de vardı.<br />

Onların etkilenmediğini, daha sonraki yıllarda anlıyorum. Babam,<br />

Mehmet amcayla irtibatını kesmedi. Babamı ziyarete gelir, Özden fikrini<br />

çok konuşurlardı.<br />

Babam bütün arkadaşlarına fikri anlattı, tanıttı. Mehmet amca bir<br />

gün, Osman Bey sen fikri birazcık da olsa anladın. Birlikte İstanbul’a,<br />

Abdulkadir Duru beyi görmeye gidelim. Zamanı geldi, dedi.<br />

Birlikte İstanbul’a gittiler.<br />

Babam Abdulkadir Duru Bey ile tanışmıştı. İstanbul’da sohbetlerine<br />

katılmış, iç duygularında çok değişmeler olmuş, mürşidini çok sevmişti.<br />

Yıllardır Özden gazetesini okur, takdir eder, kitapları çok sever,<br />

öylece yaşantısını devam ettirirdi.<br />

Benimle ilgilenir, gazete ve kitap okumamı söyler, ben de kitap ve<br />

gazetemizi okurdum. Okurdum da, anlamakta zorlanırdım. Babama<br />

sorduğum sorulara yeterli cevap alamazdım. O da beni durgunlaştırır,<br />

heyecanımı zayıflatırdı. Benim yıllarım o zamanlar sönük geçti.<br />

Zaman ilerliyor. Lise hayatım, askerlik, evlilik derken, İstanbul’da, bir<br />

devlet kurumunda memur olarak işe başladım. (1987)<br />

İstanbul’un büyük şehir oluşu beni cezp etti. Memur olmam sebebiyle,<br />

beni daha fazla meşguliyete sevk ediyor, beni hiçbir şey memnun<br />

32


Değişen Hayatlar<br />

etmiyordu. Ne tahsil hayatım, ne evlilik, ne çalışmış olduğum işim…<br />

İçimde bir boşluk, tatmin olmayan düşüncelerim, yaşamanın, hayatın<br />

bu olmadığını içimden hep bir ses fısıldıyordu. Hissediyordum bunu.<br />

Bir gün çok geç de olsa karar verdim, Özden gazetesinin çıktığı,<br />

Beyazıt’ta Çemberlitaş’a gitmeye.<br />

Abdulkadir Duru beye derdimi anlatma düşüncesiyle giderek kapıyı<br />

çaldım. Karşıma gazetenin yetkili müdürü olduğunu söyleyen bir<br />

bey çıktı. Sizinle tanışmaya geldim. Abdulkadir Duru Bey ile görüşmek<br />

istiyorum, dedim. Çok geç kaldınız, maalesef Abdulkadir Duru<br />

Bey, zahiren aramızdan ayrıldı, dünyasını değiştirdi. 1989, tam bir yıl<br />

oldu.<br />

Benim gittiğimde yıl 1990 idi. Tanışmak nasip olmadı. Ben bu habere<br />

üzüldüm, daha önce İstanbul’da olduğum halde, neden geç kaldım<br />

diye epey hayıflandım. Müdür bey benimle ilgilendi. “Ben size<br />

yardımcı olayım” dedi.<br />

Bana kitap verdi. Kasetlerden verdi. Gazeteye abone oldum. Ben<br />

şimdi bu fikre girdim mi, diye müdür bey ile şakalaştık. Ben kim ile<br />

görüşeceğim, dedim. Sen bunlar ile yetin dedi ve hiç kimseyi tavsiye<br />

etmedi. Yine yalnızdım, tatmin olamadım.<br />

Başka da yolum yoktu. Yıllar geçiyordu. Şark görevi zamanı gelmişti.<br />

Şark görevi için İstanbul’dan Batman’a tayinim çıktı. Ben yine<br />

müdür bey ile irtibatlaştım. Gazetemin Batman’daki adresime gönderilmesini<br />

istedim.<br />

Ayrıca Batman’da fikir ile ilgili görüşebileceğim kimsenin olup olmadığını<br />

sordum. Yine yok dedi. Ben yine yalnızdım. Hiç fikirden anlayan<br />

bir kişi ile, aramama rağmen, karşılaşamamıştım. Sıkılıyordum,<br />

duygularımı açıp konuşmak istiyordum.<br />

Herkes bana yabancı geliyordu, benim dilimden anlayan yoktu,<br />

boşluktaydım. Ölü vaziyette yaşıyordum. Kâğıt parçaları beni tatmin<br />

etmiyordu veyahut ben anlamıyordum. Bu boşluk ve yalnızlık dönemlerimde<br />

karşıma değişik tarikat grupları çıkıyor, ileri gelenler ile tanı-<br />

33


Değişen Hayatlar<br />

şıyordum. Hiç içim kabul etmiyordu. Benim ölümün, onların dirisinden<br />

daha iyi olduğunu hissediyordum.<br />

Sizinle yaşayacağıma, böyle yalnız ölü yaşamak daha iyi diye kendimle<br />

konuşuyor, öyle teselli oluyordum. Dört yıl geçmişti. Sene 1998.<br />

Batman’dan Kayseri’ye tayinim çıktı. Ben yine İstanbul’u aradım.<br />

Gazetemin bundan sonra Kayseri’deki yeni adresime gönderilmesini<br />

istedim. Ayrıca Kayseri’de görüşebileceğim fikir arkadaşları var mıdır<br />

diye sordum. Müdür bey; “var, sana verdiğim isimli kişiyle görüş”<br />

dedi. Beni o kadar memnun etti ki, gerçekten sevinmiştim.<br />

Beni anlayacak bir kişi ile karşılaşacaktım. Sanki dünyayı bana verdiler.<br />

Bu yalnızlığı başından geçmeyen bilmez. Bir gün Kayseri’deki<br />

evimde bulunuyordum kapı çaldı ve bir bey, “Ben, sizin Kayseri’ye geldiğinizi,<br />

İstanbul’dan Müdür beyden öğrendim. Adresinizi bize verdi.<br />

Sizinle bundan sonra görüşebiliriz. Ben buranın sorumlusuyum. Arkadaş<br />

grubumuz var. Toplantı yapıyoruz. Siz de katılabilirsiniz” dedi.<br />

Ben çok memnun olmuştum.<br />

Canı gönülden teslim oldum. Yıllardır özlediğim ortamdı. Elimde hiçbir<br />

ölçüm yoktu. Öyle inanmıştım ki, tereddüt etmiyordum. Canımı isteseler<br />

verecektim. Çünkü, onlar benim duygu arkadaşlarımdı. Onlar her yerde<br />

bulunmuyordu, çok kıymetliydi. Sohbetlere katılmaya başladım. Diğer<br />

arkadaşlarla da tanıştım. Onlar da çok iyiydiler. Candan temiz insanlardı.<br />

Gözümde onları çok büyütüyordum. Anlamak için epey zaman<br />

geçti. Beşinci yıl doluyordu. O benimle ilk tanışan, “ben mürşidim,<br />

ben icazet aldım, birileri beni yetiştirdi, ben ustayım” diyerek bizlere<br />

fikri anlatıyordu. Bende hiçbir değişme olmuyordu, aksine eski halimden<br />

daha beter olmuştum. İyi niyetim uğruna tahammül ediyordum.<br />

Bu fikir doğrudur, Abdulkadir Duru Bey, büyük insan, kitapları, sözü<br />

beni etkiliyordu. Buna adım gibi inanıyordum. <strong>Fikir</strong> kötü olamazdı,<br />

bu bir gerçekti. Birileri, bunu maksadına kullanıyordu. Bu durumu çözemiyordum.<br />

İçim rahat değildi, huzurum yoktu. Soruyordum, sizden<br />

başka fikri anlayan yok mu, diye.<br />

34


Değişen Hayatlar<br />

“Yok kardeşim, bu fikri herkes anlamaz” gibi sözler ile geçiştiriliyordu.<br />

Başka yolum yok, sabrediyordum. Eski günlerimden daha beterdi, daralıyordum.<br />

Arkadaşlara da kızıyordum. Çıkar yol bulamıyordum. Yedi yıl bu arkadaşlarla<br />

zaman geçmişti. Bizde hiç değişme yoktu. Yine arayış içindeydik.<br />

Halimden bezgin, bunalım içinde bizim Kayseri grubu iflas etmişti.<br />

Hep birlikte kurtuluş bekliyorduk. Ben emekliliğimi 2005 yılında<br />

doldurmuştum. Emekli oldum. Hayata küskün olduğum için, hiçbir<br />

şeyden tat almıyordum. Boşluk içindeydim.<br />

Oğlum Mustafa Bey, Ankara’da bir kamu kurumunda memur olarak<br />

çalışıyordu. Ben emekli olduğum için, Kayseri’de sıkıldım. Eşimle<br />

birlikte karar alıp kışı, oğlumuz Mustafa’nın yanında geçirelim,<br />

Ankara’ya gidelim dedik. Ben kendi kendime, Ankara’da bizim fikir<br />

ile ilgili kim var ki, diye araştırmaya ve soruşturmaya başladım.<br />

Daha önce sohbetlerde Sadettin Erbaş ismi geçiyordu. İsmini duymuştum.<br />

Bizim Kayseri’deki yetkili arkadaş Sadettin Bey’i iyi tanıyordu.<br />

Kırıkkale’de olduğunu söylüyordu, üstelik bizden çok geride olduklarını<br />

ifade ediyordu. Gerçekleri gizlemişti. Ben Ankara’ya gideceğimi,<br />

diğer arkadaşlara da bahsettim.<br />

Orda kimle vakit geçireceğiz, bizim fikir arkadaşı yok mu? gibi konuşmamızda,<br />

Kayseri sorumlumuza, diğer arkadaş, “neden Hakkı beye<br />

Sadettin Bey’in adresini vermiyorsun? Ver de tanışsın. Neden gizliyorsun,<br />

gibi sözler ifade etti.<br />

Ben bu olayın peşini bırakmadım. Sorumlu arkadaşın peşinde bir hafta<br />

koşturdum, ne olur adresi telefonu versene gidip görüşeyim olmaz mı,<br />

diye resmen yalvardım. Neden vermiyorsun dediğimde, bana cevap olarak,<br />

“sen onu görürsen, ona çarpılırsın, buraları bırakırsın, senin gitmeni<br />

istemiyorum” diyerek açıkça konuştu. Ben de ona, “sen beni tanıyorsun,<br />

beni çarpacak kişi anasından doğmadı,” diyerek büyük konuştum.<br />

Çok dik baş, egosunun esiri, kendinden başka kimseyi beğenmeyen,<br />

benlik içinde kıvranan bir tiptim. Ama gerçekleri arayan, susamış<br />

bir zavallıydım. İçimin yandığını ben de biliyordum.<br />

35


Değişen Hayatlar<br />

Sonunda bana güvendi, “seni çarpamaz tabi. Şu telefonu, şu da Maltepe<br />

Ankara adresi” dedi. Ben yine dedim ki, “o beni tanımıyor, sen bir<br />

telefon etsen olmaz mı?”<br />

“Gerek yok, sen benim selamımı birde şu duvardaki Abdulkadir<br />

Duru beyin fotoğrafını hediye götür” dedi. Yine de sağ olsun, yiğitlik<br />

tarafı tutmuştu.<br />

Ben çok sevindim, artık Ankara yolu açılmıştı. Biz, oğlumuzun<br />

yanında misafir olarak kalıyorduk. Ankara’ya geleli bir günden fazla<br />

olmuştu. Benim aklım fikrim Sadettin Bey’deydi. Gidip tanışmam gerekiyordu.<br />

Sabah olmuştu. Günlerden salıydı. Saat 10.00 sularında telefonla<br />

randevu aldım. Telefona çıkan Baha Bey’di. Kendimi tanıttım,<br />

Sadettin Bey ile tanışmak istediğimi söyledim.<br />

Baha Bey, buyurun gelin dedi. Çok heyecanlıydım. Geldim, zile<br />

bastım, kapı açıldı. Kapıyı açan bir bey idi. “Buyurun” dedi. Ben selam<br />

verdim. Selamımı aldı.<br />

“Ben Sadettin Erbaş, sizde Hakkı Bey olmalısınız” dedi. Evet efendim<br />

dedim. Kapıyı açanın Sadettin Bey olduğunu anlamıştım. Heyecanım<br />

daha da artmıştı.<br />

Eğilerek “buyurun şu terliği giyin” diyerek ayağıma terlik vermesi,<br />

kırk yıllık dost gibi güler yüzle karşılaması, beni yüreğimden vurmuştu.<br />

O nazik tavırları,” buyurun efendim “diyen tatlı sesine kim çarpılmazdı<br />

ki. Bizi içeri salona aldı, oturun dedi. Ben hemen referans aldığım<br />

arkadaşın selamını söyledim. Sizlere selamları var, bu hediyeyi size<br />

gönderdi, buyurun diyerek takdim ettim.<br />

Çok memnun oldu. “Ne güzel” diye tebessüm etti. Her hali çarpıcıydı.<br />

Ben öyle rahattım ki, daha önce tanıdığım bir ahbabın evindeydim<br />

sanki. Yabancı değildim. O kadar sıcak duygular içindeydim, sanki<br />

bir dost havası vardı. Rahat konuşuyordum, biraz da çok biliyorum<br />

ya, soru üstüne soru soruyordum.<br />

Sorulara o kadar tatmin edici, doyurucu, gerçek cevaplar alıyordum<br />

ki, yıllardır aradığım gerçek yerin bu yer, bu İşte gerçek insan bu-<br />

36


Değişen Hayatlar<br />

dur, hava bile değişmişti, rahat bir nefes alıyordum, bunu hissediyordum,<br />

rahat ve huzur doluydum. Bir saat kadar görüşmemiz olmuştu.<br />

“Ankara’da kaldığınız müddetçe Cumartesi sohbetlerimiz var, katılabilirsiniz”<br />

dedi. Bu da beni çok memnun etmişti, bizi kabul etmişti tabii.<br />

“Tamam efendim teşekkür ederim” diyerek oradan ayrılıp eve geldim.<br />

Hakkı Göktaş<br />

Emekli Polis<br />

37


Değişen Hayatlar<br />

38<br />

NEREDEN NEREYE (2)<br />

Dünyam değişmişti. Eşime, “Analar ne yiğitler doğurmuş, işte çarpıldım<br />

bir yiğide. Kimse beni çarpamaz derken, kafa tutarken, yeni<br />

müslüman oldum hanım” dedim. Kayseri’deki yetkili arkadaş gerçekleri,<br />

hakikati biliyormuş meğer. İyi niyetli bir arkadaş olduğunu, ancak<br />

kuru bir inat ve benlik uğruna gizlediğini daha sonra anladım.<br />

Yeni dünyaya gelmiş gibi bir hayat başlangıcı ile cumartesi sohbetlerine<br />

eksiksiz katılıyor, bende hızlı bir şekilde değişmeler oluyordu.<br />

Bunun farkındaydım, her sohbette kafam aydınlanıyor, ufkum genişliyordu.<br />

İkinci, üçüncü hafta sohbetlerinde öyle acılar çektim ki iç<br />

dünyamda. Resmen kalabalık ortamda yaşadığım bir olayı tespitimle<br />

anlatayım.<br />

Bu benim iç dünya olayım. Sadettin Bey, elinde odun kesilen hızarla,<br />

benim iç dünyamda bir kütük misali budaklarımı, sağımı-solumu,<br />

yaramaz taraflarımı benim gözümün önünde keserek temizledi. Sanki<br />

resmen acı çekiyordum, yerimde duramıyorum, feryadımı dışarı yansıtacak<br />

oluyordum.<br />

Terlerin içinde kalmıştım, resmen kesiliyordum. Hayret, bu nasıl<br />

iş arkadaş? Bir taraftan da hoşuma gidiyordu, açık kalp ameliyatı gibi<br />

kesiyordu. Bunları ben yaşıyordum. Sohbetlere oğlum Mustafa Bey’le<br />

katılıyorduk. Zaman, bayağı ilerlemişti kalkmamız gerekiyordu, dışarı<br />

çıktık, ayrıldık. Oğlum, bana çok acayip şeyler oldu. Kestiler beni sanki<br />

odun hızarıyla, bu nasıl bir yer? Aman Allah’ım! Hayretler içinde<br />

oğlum Mustafa Bey’e derdimi anlattım.<br />

Hayatımda karşılaşmadığım, duymadığım, bilmediğim bir olayı yaşıyordum.<br />

Buna rağmen o kadar iç huzurum vardı ki, içim içime sığmıyordu.<br />

Sevinç ve neşe doluydum, sanki sarhoş olarak eve gidiyordum.<br />

Böyle şeylere ben alışkın değildim, ama şu bir gerçek beni çok mutlu<br />

ediyordu.


Değişen Hayatlar<br />

Zaman geçiyor, Sadettin Bey bizimle ilgileniyordu. Sincan’ın Fatih<br />

semtinde ikamet ediyorduk. Arabamız yoktu, otobüsle gelip gidiyorduk,<br />

mevsim kıştı. Sohbet çok hoşuma gidiyordu ki, ayrılasım gelmiyordu.<br />

Saat 23.30 olmuştu. Otobüs bulamam endişesi, beni sıkıyordu.<br />

Ortam kalabalık, çok önemli konular anlatılıyordu. O sohbetin yoğunluğunda<br />

benim halim ve sıkıntım Sadettin Bey’e ayan olmuştu.<br />

Hemen orada bulunan arkadaşa, “Nuri Bey arabayla mı geldiniz?”<br />

dedi. O da, “evet efendim” dedi. “Siz giderken Hakkı Bey’leri de alır<br />

mısınız? Deyince Nuri beyde “Evet efendim alırım, birlikte gideriz”<br />

dedi. Ben bu olaya hayran kalmıştım. Bu Yüce dost, benim rahatsız<br />

olduğumu anlamıştı.<br />

Bizim rahat etmemiz için sohbetin koyu yerinde, arkadaşının sorunu<br />

ile ilgilenen bir dost. Ne dersiniz, bulunmaz bir ahbap denir. Sizi,<br />

sizden fazla düşünen yüce dost işte. Biz rahatladık, sohbetin güzelliğinden<br />

faydalandık, mutlu ve huzur dolu bir gönülle ayrıldık. Yüce<br />

Dost, bizimle yakından ilgileniyor, alaka gösteriyordu. Benim de çok<br />

hoşuma gidiyordu, yabancılığı ortadan kaldırmıştı.<br />

Kendi evimden daha rahat geliyordu. Daha üç hafta olmamıştı.<br />

Arif Demirbaş Bey ile bizi tanıştırdı. Arif Bey’e, “bak başkan kümenize<br />

Hakkı Bey de katılabilir” dedi. Ben çok memnun olmuştum, çünkü<br />

kabul görüyordum. Arif Bey’den Allah razı olsun. Benimle o kadar yakından<br />

ilgilendi ki, candan bir arkadaş olarak her konuda yardımlarını<br />

hiç esirgemedi.<br />

Ankara’ya daha önce hiç gelmemiştim, acemiydim. Nerden inilir<br />

nerden binilir bilmiyordum. Hiç de çekindiğim gibi olmadı. Arif Bey<br />

gibi bir arkadaşınız olursa, endişeye gerek yokmuş. Arif Bey bana iş<br />

yerini gösterdi. Siz buraya gelin, birlikte küme toplantılarına katılırız,<br />

dedi.<br />

Ben rahatlamıştım, aynen küme toplantılarına katıldım. Küme arkadaşları<br />

da birbirinden güzel, yiğit, candan arkadaşlardı. Hepsi benim<br />

yetişmeme öyle çaba gösteriyorlardı, öyle fedakarlardı ki… Hepsinin<br />

39


Değişen Hayatlar<br />

davranışları ve konuşmaları hoş, beğenimli, hep olayın olumlu tarafından<br />

bakıyorlar, insana hep ümit veriyorlar, sen yaparsan olur diyorlar,<br />

olmaz diye hiçbir şey yok yeter ki sen iste, yaptın da ne olmadı gibi<br />

güzel sözler ifade ediyorlardı.<br />

Bu beni çok etkiliyordu. Çok faydalanıyordum, bu bir gerçekti. Bu<br />

faydalandığımı ben bildiğim gibi, yanımdaki hanımım, kızım, oğlum,<br />

gelinim, bunlar da bendeki neşeli huzurlu halimi tespit etmişler, onların<br />

da hoşuna gidiyordu. Beni her yönü ile etkileyen Sadettin Beyi<br />

dilimden düşürmüyordum. Gece rüyalarıma giriyor, orda bana sohbet<br />

veriyordu. Haftalık sohbetlere katılıp faydalanıyordum, öyle etki altında<br />

kalmıştım ki, ben de anlayamıyordum.<br />

Bir gün gündüz, Ulus meydanında deli gibi veyahut sarhoş muydum,<br />

yoksa ben öldüm mü gibi tereddütlü haller yaşadım. Bakıyorum<br />

ölmemişim, bakıyorum deli de değilim, bakıyorum sarhoş da değilim.<br />

Kanaat geldim, ben yeni diriliyorum dedim, devam et Hakkı Bey, sen<br />

doğru yoldasın, emin ellerdesin, bu karara vardım. Aklım gelişiyor, iyi<br />

ile kötüyü fark etmeye çalışıyordum.<br />

Takdirim uyanmıştı, her halde gölgelikten çok şükür, kurtuluyordum.<br />

Buna nasıl sevinmeyeyim. Bir gün, Cumartesi sohbetinde konuşmalardan<br />

anlamaya çalışıyorum. Kırıkkale’de dernekten falan söz<br />

ediyorlar. Merak edip sordum. Sadettin Bey de “Kırıkkale’de bizim<br />

derneğimiz var. İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme Derneği. Dernek faaliyetlerimiz<br />

var. Pazar günü oraya gideceğiz. Siz de gelebilirsiniz” dedi.<br />

Ben o kadar sevindim ki bu davete, hemen icabet ettim tabi ki. Gece<br />

bile heyecandan uyuyamıyordum. Sabah olmuştu. Erkenden kalktım,<br />

hazırlandım. Saat 9.00 da Maltepe’de oldum. Sadettin Bey de hazırdı.<br />

O zaman yüce dostun Peugeot marka kendisine ait aracına birlikte<br />

bindik. Aracı kendisi kullanıyordu. Hayatımda en güvenilir, emin yolculuğumu<br />

yaptım.<br />

O kadar candan tebessümü, bakanın içini güldürüyor, bir güneş gibi<br />

insanın gönlünü aydınlatıyor. Ben bunu hissettim, hani derler ya se-<br />

40


Değişen Hayatlar<br />

nin gönlün kararmış, sen işe yaramazsın. İşte benim o kararan gönlüm,<br />

güneş değerek aydınlandı. O zaman sen işe yararsın arkadaş dedim.<br />

Derneğimize geldik.<br />

Ordaki arkadaşlar Sadettin Beyi öyle karşıladılar ki, sanki kırk yıl<br />

ayrı gibi özlemişler. Hepsinin yüzü gülüyordu, ben de onlara katılmıştım,<br />

benim de yüzüm gülüyordu. Emin ellerdeydim, çünkü bunları<br />

biliyordum. Yılların hasretliği, korkulu rüya bitmişti. Korkacak bir şey<br />

yoktu artık, yalnız değildim.<br />

Yüce dostun gemisine biz de binmiştik çok şükür. Tufan benim<br />

umurumda değildi. Ben gemiye binme sevincindeydim. Çaylar içildi,<br />

dernek faaliyetleri başladı. Herkes bilinçli, heyecanlı, neşeli, o kadar<br />

canlı. Orada hiç ihtiyar, yaşlı yoktu, hep 25 yaşı standardı vardı, seçilmiş<br />

kişilerdi oradakiler. Sohbet ortamı başladı. Dernek kalabalıktı.<br />

Ben de yüce dostun karşısında, en uzak köşeden dinliyordum. Sohbete<br />

kendimi kaptırmıştım. Sanki kimse yok, ben ve yüce dost vardı.<br />

Beni karşısına almış, hep beni konuşuyor. Resmen beni incitiyordu.<br />

Benden ne istiyorsun, ben bu kadar hakarete tahammül edemem diyeceğim<br />

geliyordu. Ayıkıyorum, çevreme bakıyorum çok insan var. Yüce<br />

dost ortaya konuşuyordu. Başkasının gözüne bakarak konuşuyordu.<br />

Dahası birini tahta etmiş, ona söylüyordu.<br />

Ama sözler ona gitmiyor, hep dolaşıp bana geliyordu. Ne yapacağımı<br />

şaşırmıştım. Ben hayatımda böyle bir sıkıntı çekmemiştim. Kimse<br />

bana böyle hakaret etmemişti, acı çekmemiştim. Ne bu böyle diyordum.<br />

Benden ne istiyor bu adam. Resmen benimle dövüşüyordu. Tahammül<br />

edemiyorum artık, dedim. İncinmiştim, sabrım kalmamıştı.<br />

Çıkıp gideyim dedim, çıksam nereye gideceğim, arabam da yoktu, akşam<br />

olmuştu. Şehrin de acemisiydim.<br />

En iyisi sabredeyim dedim. Böylelikle kendimi teselli ediyordum.<br />

Bakıyorum, çevremdeki arkadaşlar o kadar rahatlar. Herkes kendi<br />

aleminde yaşıyor. Benim dünyamda ise telaş var. Kaçıp kurtulmak istiyordum.<br />

Nereden nereye kaçacaksam sanki… Baktım Yüce Dostun<br />

41


Değişen Hayatlar<br />

benimle bir ilgisi yok. O rahat, gülerek, neşe içerisinde sohbetini anlatıyor.<br />

Allah Allah, bu ne iş…<br />

Benimle ilgilenmiyor. Ortaya konuşuyor. Bana ne oluyor da, içimde<br />

fırtına kopuyor. Görünüşte bir şey yok, ama yaşanıyor. Bunu ben<br />

biliyorum. Benim de aklım bu işe ermiyordu. Sohbet olursa olsun, dedim.<br />

Kendi haline bıraktım. Bıraktım bırakmasına ama sözler ok gibi<br />

hep bana saplanıyor. İster istemez yerimde duramıyordum. Böyle bir<br />

hal içinde sohbet sona erdi.<br />

Ben çok ezilmiştim. Yüce dosta kırgındım. Bu kadar da insanın üstüne<br />

gelinmezdi. Yüce Dost dernekteki arkadaşlara “Bize müsaade, yolumuza<br />

gidelim” diyerek, arkadaşlardan izin istedi. Vedalaşarak dışarı çıktık. Yüce<br />

Dost’la şehirden çıktık. Ankara istikametinde seyir halindeyken, benimle<br />

konuşmak istedi.” Ne güzel sohbet oldu öyle değil mi Hakkı Bey” dedi.<br />

Ben, evet ama efendim, bu kadar da olmaz ki, hep benim üzerime<br />

geldiniz, beni çok incittiniz. Dayanılacak gibi değildi, dedim. Yüce<br />

dost da,”ne oldu Hakkı Bey anlayamadım. Sizinle bir ilgisi yok sözlerimin.<br />

Siz hiç konu bile olmadınız. Sizi hiç üzer miyim ben. Siz üzerinize<br />

alınmışsınız. Ben sohbetlerde insanı anlattım. Olmamız gereken<br />

insan modelini, arkadaşlara anlattım. Siz üzerinize alınmayın” diyerek<br />

benim gönlümü aldı, beni rahatlattı.<br />

Benim yüzüm gülmeye başladı. Yüce dostla barışmıştık artık. Mutlu<br />

ve huzur dolu yolculuğumuz bir saniye gibi çabucak geçti. Ankara’ya<br />

gelmiştik. Beni uygun bir yerde indirebilir misiniz efendim diyerek,<br />

çok teşekkür ederek vedalaşıp ayrıldım. O günden sonra Ankara’dan<br />

ayrıldım. Misafirlik bitmişti. Üç ay gibi bir zaman çabuk geçmişti. Benim<br />

bir endişem vardı.<br />

Allahım benim canımı alma da, Kayseri’deki arkadaşlara gerçekleri<br />

anlatayım, babama gerçekleri anlatayım. Böyle bir Yüce dostun olduğunu<br />

onlara söyleyeyim, dileğim buydu. Allah dileğimi yerine getirdi.<br />

Bizlere nasip eyledi. Yüce dostun varlığını, arkadaşlara anlattım. Onlar<br />

da çok memnun oldular, ne güzel dediler.<br />

42


Değişen Hayatlar<br />

Yüce dostun o gürül gürül akan feyzinden onlar da nasiplerini aldılar.<br />

Sıra babama gelmişti. Babamın da böyle bir gerçekçiden haberi<br />

yoktu. Babama da olayları anlattım. Çok memnun oldu.<br />

Allah’a şükür Abdulkadir Duru beyin sancağı, emin ellerde dedi.<br />

Takdir ederek, Sadettin Bey’i çok sevdi.<br />

Tam bir Muhammedi Ahlak üzere dedi. Aman oradan ayrılma.<br />

Sen de çok değişmişsin, bunun farkındayım oğlum dedi. Yüce dostun<br />

aşkıyla günler gelip geçiyordu. Ben emekli olmuştum. Köyüme ev yaptırmıştım.<br />

Orada yaşamayı düşünüyordum. Bana ait bahçelerim vardı,<br />

onlarla uğraşayım diyordum.<br />

Aradan bir yıl gibi bir zaman geçmişti. Günlerim huzurlu geçiyordu.<br />

Ankara’daki günlerimi hatırladıkça beni coşturuyor, teselli oluyordum.<br />

Kızım Neslihan Hanım da fikrimizi beğenmişti. Yüce dostun<br />

tavsiyesiyle Neslihan Hanım kızımız, Arif Beyin eşi Öznur ablasıyla<br />

görüşmeye başladı. Biz de aynen tavsiyeye uyduk. Öznur hanımla tanıştılar.<br />

Neslihan Hanımda da değişmeler olmuştu, ablasını çok sevmişti.<br />

O anda kızım da köyde yanımızdaydı. Birlikte karar verip, Ankara’ya<br />

gidip Yüce Dost’la görüşmek istedik. Ankara’ya geldiğimizde mevsim<br />

yaz olduğu için, Yüce Dost’un arkadaşları ile birlikte Kızılcahamam<br />

kaplıcalarında, tatilde olduklarını öğrendik. Neslihan hanıma,<br />

Kızılcahamam’a ben gideceğim, istersen seni de götüreyim. Öznur<br />

ablanlar da oradalarmış, gidelim dedim. Neslihan Hanım da, onları<br />

rahatsız etmeyeyim baba, sonra görüşürüz. Görüşsek iyi olurdu, ama<br />

nasip değilmiş dedi. Biraz üzülmüştü. Ben yalnız olarak Yüce Dostu<br />

Kızılcahamam’da ziyaret edip geldim. Beklemeye zamanımız da yoktu.<br />

Ankara’dan ayrıldık. Kızım hüzünlüydü.<br />

Ablamı görmeden gidiyorum, diye duygulanıyordu. Bende bu duruma<br />

üzülüyordum. Niğde’den Ankara’ya ablası ile görüşmek için gelmişti.<br />

Görüşme nasip olmamıştı. Bu ona zor geliyordu. Telefonla da<br />

görüşme olmuştu, ama yeterli gelmiyordu. Bu olayı Neslihan Hanım,<br />

43


Değişen Hayatlar<br />

ablası Öznur Hanıma yansıtmış, o da üzülmüş, keşke babanla sen de<br />

gelseydin gibi konular olmuştu.<br />

Bu olaydan Neslihan Hanım tatmin olmamıştı. Bu konuyu Öznur<br />

Hanım Yüce Dosta anlatır. “Efendim o bizi göremedi, biz onları ziyaret<br />

etsek olur mu? demesi üzerine Yüce Dost, çok güzel olur, ifadesini<br />

kullanır. Eşi Arif Bey ile birlikte bizim bulunduğumuz Niğde’nin<br />

Dündarlı kasabasına gitmek için Ankara’dan çıkarlar yola.Telefonla<br />

konuyu bize bildirdiler. Biz çok sevindik.<br />

Fedakar küme başkanım Arif Bey, bir dostluk adına köyüme gelir,<br />

misafirimiz olur. Bizi çok memnun etmiştir. Yüce dostun kokusunu<br />

getirmiştir. Kayseri’den arkadaşlarımız da, Arif Beyin geldiğini haber<br />

aldılar. Onlar da gelip katıldılar. Güzel bir ortam olup, sohbet ve izlenimlerimizle<br />

çok faydalandık.<br />

Dostluk adına Ankara’dan çıkılıp Niğde’nin uzak olan köyüne de<br />

gelinirmiş, bunu gördük. Böyle bir kardeşlik oluşması bizi memnun<br />

etmişti. Neslihan Hanım’ın ayrıca bu misafirliğe vesile olması, o kadar<br />

sevinip duygulanması bizi bile etkiledi. Bu ne güzel…Aynı dostta<br />

birleşmek, aynı çizgiler, aynı duygular, aynı hedef, aynı sevgiler o yüce<br />

dostun hatırı için olmuyor muydu?<br />

Yüce dosta her şey için teşekkürler. Köydeki yaşantım beni tatmin<br />

etmiyordu. Orada da sevilip sayılıyorduk. Orayla bağımız vardı. Annemiz,<br />

babamız, kardeşlerim, elma bahçeleri, köydeki yeni yaptırmış<br />

olduğum bahçeli ev gibi bu değerlerin toplamı beni doyurmuyor.<br />

Bütün bu sayılan değerler birleşse, Ankara’daki bir günlük küme toplantısındaki<br />

sohbet ortamında aldığım hazzın yerine geçmiyordu, bunu<br />

anlamıştım. Oradaki değerlerin naylon çiçek gibi görüntüsü vardı. Görüntüde<br />

güzel gözüküyordu, kokusu, özü yoktu. Sadece beni aldatıyordu.<br />

Onun için orada, köyümde durasım gelmedi. Bir sebep olsa da<br />

Ankara’ya gitsek derdine düştük. Sevdiğinin derdine düşersen, yola çıkarsan<br />

Allah bir sebep halkediyor, ama böyle ediyor, ama şöyle ediyor.<br />

İşte biz bunu yaşayarak Ankara’ya geldik.<br />

44


Değişen Hayatlar<br />

Özlediğimiz ortama kavuşmuştuk. Artık Allah’a şükürler olsun<br />

biz de Ankara’daydık. Gruba dahil olmuştuk. Kendimi o kadar mutlu<br />

hissediyordum, gönlüm o kadar hoştu. Küme toplantıları, Cumartesi<br />

sohbetleri beni o kadar doyuruyordu.<br />

Benim bu halimi gören eşim Döndü Hanım “ Hakkı Bey, hanımlar<br />

sohbeti varmış, bizler de katılalım” dedi. Sadettin Bey’le görüştükten<br />

sonra hanıma müjde verdim. Tamam hanım, Bu haftaki cumartesi<br />

sohbetine sizleri götüreceğim, dedim. Döndü Hanım ve Emine Hanım<br />

çok sevinmişlerdi.<br />

İkisi de çalışmalarımızı takdir ediyor, kitaplarımızı okuyorlardı.<br />

Çok isteklilerdi. Kızımız Neslihan Hanım o zamanlar yanımızda değil,<br />

Kayseri’de tahsil hayatını tamamlıyordu. O da orda ablası Öznur<br />

Hanımla telefon irtibatıyla ayakta duruyor, fikre bağlılığını sürdürüyordu.<br />

Yeni haftanın cumartesi günü sohbetlerine hanımlar katılacaktı.<br />

Çok heyecanlılardı. Merak ediyorlardı, böyle bir ortama ilk kez katılacaklardı.<br />

Ben de heyecanlıydım. İzlenimleri nasıl olacaktı, merak ediyordum.<br />

Sohbete katıldılar. Sohbet sonunda hanımlara sordum, nasıl<br />

geçti diye. Hemen cevap verdiler, tek kelime çok çok güzeldi. Tam aradığımız<br />

yer. Çok heyecanlandık. Bizi çok güzel karşıladılar. Hepsi de<br />

çok candan, hiç yabancılık çekmedik.<br />

Çok güzel konuşmalar oldu. Hep beğenimli konuşuyorlar, inşallah<br />

o ortama biz de layık oluruz dediler. Ben de çok memnun olmuştum.<br />

Çok güzel, sizleri tebrik ediyorum, haydi hayırlı olsun dedik, gülüştüler.<br />

Akşam olmuştu, beylerin cumartesi sohbetleri vardı. Ben de sohbete<br />

katılmıştım.<br />

Yüce dost bana sordu, “ne oldu hanımlar bugün sohbete katıldılar<br />

mı?” Evet efendim, katıldılar. “Nasıl, memnun olmuşlar mı, ilk izlenimleri<br />

nasıl?” dedi. Ben de, çok heyecanlılar, tam aradığımız yer, çok<br />

güzel ortam oldu diyorlar, dedim. O da “çok güzel, ilk izlenim çok<br />

önemli” dedi, memnuniyetlerini ifade etti.<br />

45


Değişen Hayatlar<br />

Bundan sonra da katılabilirler, dedi. Ben de çok memnun olmuştum<br />

Döndü hanım ve Emine hanım da fikrimizin emniyetli çatısı altında<br />

eğitime girmişti. Bu ne güzeldi Allahım. Evimizde bayram havası<br />

vardı.Herkes neşeli idi, çünkü aynı gemide yolculuk yapıyorduk, emin<br />

ellerde idik. Bu da beni daha çok rahatlatıyordu.<br />

Yakinen sevdiğim insanlar aynı duygular ve düşünceleri paylaşıyorduk.<br />

Bu bir bahtiyarlık değil miydi? Irmak yeter ki aksın, yolunu<br />

buluyor, aslına kavuşuyor. Biz de akmaya devam ediyoruz. Allah’tan<br />

dileğim aslımda kayıp olmaktır. Çıktık yola, mücadelemiz budur.<br />

Kendisini yıllardır arayan adam, çok şükür aynada kendisini gördü,<br />

onu izliyor, onunla mutlu oluyor, onunla hayat buluyor, onunla diri<br />

kalıyor. O onun suyudur, suyumun kesilmesini istemiyorum. Yıllardır<br />

o kadar hırpalanmış, bataklıklardan kurtulmak için canlılığımı kayıp<br />

etmeden buraya kadar ulaştım.<br />

Burada da besleniyorum, güçlenmeye çalışıyorum. Yollar çok çetin.<br />

Güçlüler, bu çetin yolları aşıyor. Biz de ailece bunun için çalışıyoruz.<br />

Yoksa, Yüce dosta kavuşmak yüreklilik ve mertlik istiyor. Yüce dost görünürde<br />

çok yakın, yakın olduğu kadar da çok uzakta. Ne var bunda<br />

deyip, gövdeyi görme.<br />

Gövdeye bakarsan, aldanır kalırsın. O gövde derinliğindeki gizli<br />

gövdeyi görmek gerekir. Odur işte yüce dostun gerçek gövdesi. Onun<br />

için şaşar aklım, almaz. Bu akıl işi değil ki, aklımla çözeyim. Akıl ötesi<br />

bir iştir. O yüce dost, vücuda gizlenir durur. O küçük vücut içinde gövdeyi<br />

perde etmiştir. Gizlenir, bilinmez. Onun derdidir, beni yakar, kül<br />

eder. Hep aklımdır, mantığımdır benim engeller.<br />

Bazen kabarır, taşar akarım. Aklım ile mantığımı kaldırır atarım. O<br />

zaman rahat eder, yaşarım. O günden bu güne yaşadığım canlı olarak<br />

tespitlerimi, hatıralarımı, bana bir daha yaşamama vesile olan başta Yüce<br />

dosta ve arkadaşlarıma teşekkür ediyor, Saygılar sunuyorum.<br />

46<br />

Hakkı Göktaş<br />

Emekli Polis


Değişen Hayatlar<br />

NE MUTLU BANA<br />

Eğitim, fikir bizim için çok önemli, ancak eğitimsiz fikrin bizi bir<br />

yere götürmediğini, sadece yükümüzü artırdığını fark ettik.<br />

Eğitimden amaç, insanın kendisini tanıyıp derinliklerindeki güçleri<br />

açığa çıkarmasıdır. Tüm varlığın içinde en önemli tek değer insan diyoruz,<br />

ama kafa yapısını özüne uygulu kılan insanın tek değer olduğunu<br />

anladım. Ve onun peşinden gidiyorum.<br />

Yaşadığım bir olayı paylaşmak istiyorum. Milyarlık belki de trilyonluk<br />

bir davada aldatılmanın acısını yaşayıp üzülürken, diğer taraftan<br />

muhataplarımızı mahcup etmemenin sevincini yaşıyorum.Çünkü eğitimcim<br />

“insan mahcup etmek bize yakışmaz” der. Onlar aldatmanın<br />

sıkıntısını yaşarken ben ustama teşekkür ettim.<br />

İyiki varsın da sayende insana yakışır bir şekilde hareket ettim. İyi ki<br />

ben onların yerinde değilim diye şükrederek üstünü kapattım.<br />

Daha neler neler yaşatmadı ki ustamız bize. İnsanlık değerleriyle doldukça<br />

maddeden vazgeçtim. Yerinde kullanmassan onun da hesabı vardı. Şimdi ise<br />

elimizde olanları insanların kalbi huzuru yolunda kullanmaya çalışıyoruz. Bazıları<br />

alınca sevinir, bazıları verince. İşte biz, verince sevinenler sınıfına geçtik.<br />

Hayat sadece bir yansımadır, bunu gördük. Bunca yıllık hayatımızda<br />

asla kendimize ait bir şeyimiz olmadı. Hep kendinden öte ümmeti<br />

Muhammedi düşünme arzusu, ustamdan kazandığım bir özellikti.<br />

Yine Eğitimle dirilişe geçmemin sebebi açtığım cehennem kapılarını<br />

kapatmam oldu. Hasedin, kıskançlığın insana ne kadar çok zarar<br />

verdiğini yaşayarak gördük. 5 kez ameliyat oldum. İç dünya acılarının<br />

yanında vücudumun acısı solda sıfır kaldı.<br />

Şimdi dirildim, uyandım, fark ettim artık, oralara düşer miyim,<br />

muhataplarımı düşürür müyüm? Dünya geniş, cennet sonsuz, herkese<br />

yer var. Her şey insanıyla, her şey muhabbetle güzel.<br />

Şükür başkalarıyla uğraşmak gibi zaman israfından kurtulduk. Kendimizi<br />

takdir edip, saygıyla kabul ediyoruz artık. O güzel insanın sayesinde.<br />

Lütfiye Birden<br />

47


Değişen Hayatlar<br />

48<br />

O GÜNDEN SONRA HAYATIM ANLAM<br />

KAZANMAYA BAŞLADI<br />

<strong>Fikir</strong>den önceki hayatımı şimdi düşündüğümde, ilkel bir insanlık<br />

düzeyinde yaşadığımızı görüyorum. Korkuların, vehimlerin, kompleks<br />

ve iki yüzlülüklerin içinde yaşıyordum.<br />

Duyduğum aşağılık duygusundan kurtulmak için her yolu deniyor,<br />

fakat her davranış ve düşüncelerim beni daha da büyük bunalıma sokuyordu.<br />

Tarsus’ta bulunduğum yıllarda özellikle orada kadının ne kadar değersiz<br />

görüldüğünü anladım. Başta kadın kendini küçültecek her türlü<br />

olum ve davranışın içinde olabiliyordu.<br />

Bu zavallılık beni derinden üzüyordu. Kendini medeni zannedenlerin<br />

düştüğü alçaltıcı durumu görüyordum. Neden kadın erkeğin karşısında<br />

iki paralık olsun diye düşünüyordum.<br />

O zamanlar dine yaklaşmak ta beni ürkütüyordu. Çünkü dinden<br />

hep ürkmüştüm. Bu şekilde içimde duyduğum boşluk gittikçe büyüyordu.<br />

Babamla yaptığımız konuşmalar beni fikre ısındırdı ama yine<br />

de dini yönü beni oldukça ürkütüyordu.<br />

İçimdeki boşluk büyüdükçe gördüm ki boşa kürek çekiyorum. İşte<br />

o zaman gerçek bir çıkış kapısı aradım. Beni ne kadar ürkütürse ürkütsün<br />

fikre gelmeye karar verdim. İşte o günden sonra hayatım anlam<br />

kazanmaya başladı. Kendime olan güvenim her gün arttı.<br />

O güne kadar öğrendiklerim, bildiklerim, düşündüklerim, inandıklarım<br />

hepsi ters-düz oldu. Özüne dayalı yaşamanın gerçek özgür ve<br />

huzurlu insanlığın temeli olduğunu gördüm ve şimdide özüne dayalı<br />

yaşamanın talimini yapıyorum.<br />

Kadının gerçek değerinin farkına vardım. İşte kendimde bir kadın<br />

olmanın gururunu taşıyorum.<br />

Bende özenilecek hanımın, esas Müslüman Türk kadını olmakla


Değişen Hayatlar<br />

gerçekleşeceğini anladım. Şimdi bu özenti içindeyim. Tarihe nam salmış<br />

analarımız gibi olmak arzusundayım. Fikre girdiğim günden bu<br />

güne özel bir insan kümesinin içindeyim.<br />

Hepsi benimle aynı hedefe bakıyor ve özden yaşamanın derdinde.<br />

Güven verme telaşı içindeler. Bende böyle bir insan kümesine dahil olmanın<br />

huzuru içinde yaşıyor ve Allahtan buna layık olmayı diliyorum.<br />

Şimdilerde ise her şeyi bir daha gözden geçiriyorum.<br />

Tüm bu yaşantıların esasının gerçek doygun ve dünya- ahiret saadetinin<br />

gerçek insan sevgisiyle olabileceğini fark etmeye başladım. Gerçek<br />

dosta güven vermenin ve onun sevgisiyle dolmanın işin aslını teşkil<br />

ettiğini anlıyorum.<br />

Allahın her insana bahşetmediği gerçek dostu bana bahşetmesi büyük<br />

nimet. Her gün buna daha çok şükrediyorum.<br />

Evet fikre girdiğim günden beri;<br />

• Özgüvenim arttı<br />

• İnsanca yaşama düzenim oldu. (Hayvani yaşantıdan uzaklaşıyorum.)<br />

• Şükürlü yaşıyorum.<br />

• Anlayış kapılarım aralandı. Şükür gittikçede genişlemekte.<br />

• Güvenle yaşayıp yaşatmayı hayatımın temeline oturttum.<br />

• Kendime seçtiğim örnek bir şahsiyetim var. ( Önceden herkese<br />

özeniyordum)<br />

• Ne mutlu bana, ben özenilecek bir hayatın içindeyim.<br />

Ayşegül Kazıcı<br />

Öğretmen<br />

49


Değişen Hayatlar<br />

BENİ BENDEN ÇOK SEVEN İÇ DÜNYA<br />

DOKTORUM<br />

Bana benden dost, beni bana tanıtan, bana benden yakın, beni benden<br />

çok seven iç dünya doktorum.<br />

Bana bunca yıl emek veren güzel ustam, seni bir an olsun anlamaya<br />

başladığımı görmek, kendimde hissetmek, senin ahlakını yaşama gayretinde<br />

olmak, sana kesin intiba yolunu güven yolunu tutmak, tuttuğumu<br />

kendimde görmek kendimi mest ediyor.<br />

Vicdanıma uygulu yaşama yolunu tuttuğum şu kısacık zamanda vicdanımın<br />

sen olduğunu görmek, bu ne sırlı ne güzel eğitim? Vicdanın<br />

olan ustana uyma eğitimi yapıyorsun, onunla farkediyor, onunla ciddiyet<br />

kazanıyorsun, iradenin vicdanının emrine girdiğini kendinde görüyor,<br />

bu gücü hissediyorsun.<br />

Senin ahlakını, yaşayış prensiplerini en yakınlarımdan göstermek istiyorum.<br />

Oğlumla oturup nasıl güzel insan oluruz diye fikir müşaveresi yaparken<br />

gözlerim doldu.<br />

10 yaşındaki oğlumun paylaştıkları:<br />

“Anne iki yüzlü olmamak için evde küfür etmediğim gibi artık dışardada<br />

etmiyorum.<br />

Ben Mert abime söz verdim, o takdiri alacağım. Sınıfımın başarılı<br />

öğrencileri arasında yer alacağım.<br />

İki arkadaş küsünce yanıma gelip, bir diğerini çekiştirirken hemen<br />

düşünüyorum ne yapabilirim diye. Çekiştirene dönüyorum, “o arkadaşımızın<br />

da şu güzel yönü var” diyor sevgisini düzeltiyorum.<br />

Benim elimde ne kadarım varsa, mesela 50 kuruşum varsa birer sakız<br />

alıp paylaşıyorum. Arkadaşlarımın yanında asla onların yokken, bir<br />

şey alıp yemiyor, neyim varsa yettiği kadar alıp veriyorum.<br />

Bunu gören bir arkadaşım “Sen onlara alınca kuyruk oluyorlar, hiç<br />

50


Değişen Hayatlar<br />

yanından ayrılmıyorlar” dedi. Bende “olurmu can arkadaş, biri elindeki<br />

bir şeyden bana ikram etse ben ona kuyruk olmam. Demek ki benim<br />

arkadaşlarımda bana kuyruk olmaz.” Dedim.<br />

Oğlumu dinlerken içimin nasıl dolduğunu, yüreğimin nasıl ferahladığını<br />

kelimelerle ifade edemem.<br />

Akşam kızım yanaştı yanıma ”anneciğim kendimde abur cubura<br />

karşı zafiyet hissettim, karar aldım, Haziran’a kadar yemeyeceğim”<br />

Geçen bakkala gitmiş. ” Ya, anne” diyor “cipsi görünce dayanamadım<br />

aldım. Getirdim odaya, cips bana ben cipse bakıyorum. Kendime<br />

“sen nesin” dedim. Tekrar kendime cevap verdim. “Sen kararınsın.” Bu<br />

düşünce fırlattı yerimden, cipsi kaptığım gibi kardeşime verdim. Oh<br />

be dedim, insanlığımdan taviz vermedim.”<br />

Evimizin bükmekte zorlandığımız biraz başı dik kızım. Şimdi bir<br />

bakıyorum anneciğim, babacığım, canım kardeşim kardeşlerine öpmeler<br />

sarılmalar… Peki deme gayreti, yumuşak davranmaya özen göstermesi.<br />

“Anne senin de ustan var, benimde. Hadi yarışalım” demesi.<br />

Kendine özgüveninin gelmeye başladığını görmek kızımın peygamberi<br />

ahlakı yaşama gayreti… Ne diyeyim binlerce teşekkürler.<br />

Diğer kızımın gelerek, okulu anlatırken “ben kimsenin arkasından<br />

atmam ve attırmaktan hoşlanmam, yapan olursa da o ortamı terk ediyorum”<br />

demesi çok hoşuma gitti ve konuşturmaya devam ettim.<br />

“Hiç kimsenin merhaba demediği insanla diyaloğumu tam kesmem.<br />

Bana “günaydın” derse “günaydın” derim. Ancak samimi arkadaşlık<br />

etmem. Oda insandır güngelir onun bana faydası olur, gün olur<br />

benim ona faydam olur.” Diyor.<br />

Eşler, ebebeyinler, kardeşler arasındaki barışa eğitimimiz sayesinde<br />

imza attık. Ömrümüz boyunca da bu barış bozulmayacak. Verdiğimiz<br />

sözleri yerine getirmek ağzımızdan çıkanın arkasında durmak, baş<br />

prensibimiz olmuş. Sözleştiğimiz yere 10 dk. öncesinden varmak, beklenen<br />

değil bekleyen olalım zihniyeti çok şükür kalplerimize yerleşmiş.<br />

Bütün bunların ötesinde, ilerisinde senin gibi, içi dışı bir olan ger-<br />

51


Değişen Hayatlar<br />

çek bir insanı, dostu, sultanı tanıdım ya, eğitiminde bulunuyorum ya<br />

daha ne isterim Rabbimden.<br />

Rabbim seni anlamayı, günlük yaşantımızda senin ilke ve prensiplerini<br />

uygulamayı nasip etsin. Amin…<br />

Aysel Yiğit<br />

Ev Hanımı<br />

52


Değişen Hayatlar<br />

FİKRİ ÇALIŞMALARDAN FAYDALANDIĞIM<br />

YÖNLERİM<br />

• İnanç sistemim (Allah (cc), Peygamber (SAV), ibadet gibi) düzene<br />

girdi.<br />

• Aile düzenimde huzur, saadet, mutluluk gibi değerler giderek artıyor.<br />

• Eşim, çocuklarım fikri yaşama yönünde ciddi gayret içerisindeler.<br />

• İlişkide olduğum tüm insanlarla en az barışık durumdayım.<br />

• Küs olduğum hiçbir insan yok Elhamdülillah.<br />

• İş hayatımda artan bir ciddiyet, gayret, doğruluk, güven ve başarı<br />

hâkim.<br />

• Verdiğim sözleri yerine getirme gayretindeyim.<br />

• Yalan söylememek gayretindeyim.<br />

• Öfke, kin, kıskançlık, kibir, haset, dedikodu, gıybet, tecessüs gibi<br />

hastalıklarımla ciddi mücadeledeyim.<br />

• Olayların daima iyi yönlerini görerek değerlendirme çabasındayım.<br />

• Denk bütçe yapmayı başardım, devam ediyorum.<br />

• Başkalarında gördüğüm eksik ve kusurlu hareketleri kendi hayatımda<br />

yapmama gayretindeyim.<br />

• Sosyal ilişkilerdeki zahiri gerekleri yerine getirme çabasındayım.<br />

• Tespit etmeden inanmama gayretindeyim. Kulağımdan yönetilmiyorum.<br />

• Anlamadığım konuları ahbabımla görüşerek anlamaya çalışıyorum.<br />

• İhvan kardeşlerimi seviyorum. Onlarla gücüm yettiğince ilgilenmekten<br />

büyük zevk alıyorum.<br />

• Yaptığım iyilik ve güzelliklerin beni doldurduğunu fark ediyorum.<br />

53


Değişen Hayatlar<br />

• Günlük yaşayışımda karşılaştığım engelleri, o noktalardaki sahipliğimi<br />

takınarak ahbabımla birlikte aşıyorum.<br />

• Ahbabımı gerek sohbetlerde, gerekse günlük yaşantılarında dikkatlice<br />

izliyorum. Tüm davranışları ile bana örneklik ediyor, her yaptığını<br />

eğitimim için yaptığını fark ediyorum.<br />

• Ahbabımın, diğer insanlarla olan ilişkilerinde daima; “o insanlara<br />

nasıl faydalı olurum, onların zihinlerine, kalplerine, sosyal ilişkilerine,<br />

aile düzenlerine, Muhammedi (SAV) yaşayışa uygun örnek davranışlar<br />

yaparım” derdinde olduğundan, bu konuda bende yarıştayım diyorum.<br />

• Arkadaşlarımın arkadaşları geldiğinde ve misafirlerimize azami<br />

alaka göstermeye çalışıyorum.<br />

• Arkadaşlarımın özel işlerine karışmıyorum.<br />

• Annem, babam, kardeşlerim, akrabalarımla görüşüyorum, uzakta<br />

olanlarla telefonla irtibatım vardır.<br />

• Düzenli ve temiz kıyafetli yaşıyorum.<br />

• Her sabah sakal tıraşı olurum.<br />

• Edep ve hayâ inceliklerine dikkat ederim.<br />

• İnsanları dinlemeyi öğreniyorum.<br />

• Yemek ve sofra adaplarına uymaya çalışıyorum.<br />

• Güven kazanmak hırsıyla yaşıyorum.<br />

Ahmet ANNAKKAYA<br />

Makine Mühendisi<br />

54


Değişen Hayatlar<br />

KENDİMİ DEĞİŞTİRME ÇABASINA DÜŞMEK<br />

Borçka’dan kucak dolusu selamlar. Sürekli bana “sen yaparsan olur,<br />

sen yapmazsan hiçbir şey olmaz” diyen, beni dinleyen, zihnimi sadeleştiren,<br />

bana güven aşılayan ve güven veren, Öznur ablama çok teşekkür<br />

ederim.<br />

Ailemle her hafta kararlaştırıp, bir ders alarak o dersimizi uygulamaya<br />

çalışıyoruz. Geçen hafta güven konusunu uygulamak üzere karar<br />

aldık ve uygulamaya başladık.<br />

Kendimize, eşimize, çocuklarımıza, komşumuza ne kadar ve nasıl<br />

güveniyoruz diye kendimizi izledik ve çok güzel tespitler yapma fırsatımız<br />

oldu. Ortaya öyle güzel şeyler çıktı ki Öznur ablamın da tavsiyesi<br />

ile fikir kardeşlerimle paylaşmamın yararlı olacağını düşünerek harekete<br />

geçtik.<br />

Güvensiz yaşadığımız zaman hangi sıkıntıları yaşıyoruz şunları tespit<br />

ettik:<br />

1. İyi yaptığına inandığımız bir arkadaşımızı, dostumuzu örnek alıp<br />

ona uygulu yaşamazsak, öyle bir dostumuz yoksa bırakın kendimize<br />

güvenmeyi, bir yaşındaki çocuğa bile güvenemiyoruz.<br />

2. İnsanlara kendi yapacağı sorumlulukları yüklememek, öğretmemek<br />

güvensizlik veriyor. Çocukların her yaptıklarına karışmak, kendi<br />

özgürlüğünü bağışlamamak onlara güvensizlik aşılıyor.<br />

3. Her davranışa olumsuz yaklaşmak, sürekli olmaz, hayır, yapamazsın,<br />

alamazsın, anlamazsın gibi engeller koymak. Bir gün oğlumun<br />

beslenme çantasını hazırlayıp astım.<br />

Çocuk gelip gidip çantayla uğraşıyor. Tabi ki ben bu durumu anlamıyorum.<br />

Çocuk merak ediyor annem beslenmeme ne koymuş; açıp<br />

gösteriyorum ama bir türlü ikna olmuyor. Hala çantanın etrafında dört<br />

dönüyordu. Sonra dayanamayıp, ağzının içinde mırıldanarak, “anne<br />

babamın yeni aldığı kırılmayan arabaları, okula götürebilir miyim?”<br />

55


Değişen Hayatlar<br />

Bende o gün nöbetçi anne olduğum için, “tabi ki anneciğim bugün<br />

bende okuldayım ilgilenirim” dedim.<br />

Daha sözüm bitmeden hemen çocuğun merak ettiğim cevabı geldi.<br />

“Hah işte bende onun için çantaya bakıyordum. Arabalarımı koymak<br />

için” deyiverdi. Şaşırdım, demek ki çocuğa o kadar olumsuz telkinlerde<br />

bulunuyorum ki, çocuk cesaret edip, hiç tereddütsüz “anne arabalarımı<br />

götürmek istiyorum” diyemiyor.<br />

4. Tecrübe etmediğimiz durumlar. Misafirim gelecek, hiç yapmadığım<br />

bir pastayı veya yemeği yapmışım. Sonra da ona kırk tane akıl<br />

katıyorum. Lezzeti iyi olmamış, hamur olmuş, tatsız olmuş veya gevrek<br />

olmamış. Çünkü önceden tecrübe etmemişim.<br />

5. Her zaman karşıyı düzeltmeye çalışmak güvensizlik veriyor. Zatın<br />

biri dünyayı değiştirmeye çalışıyor. Bakıyor ki koskoca dünya değişir<br />

mi. Daha sonra ülkesini değiştirmeye çalışıyor. Orda da bakıyor ki<br />

milyonlarca insan nasıl başa çıksın!<br />

En iyisi ailemi çoluk çocuğumu değiştireyim derken, orda da her<br />

kafadan bir ses! Ömrünün nasıl geçtiğini anlamıyor. Sonra ölüm döşeğinde<br />

kendine geliyor. Eyvah! ben ne yaptım. Milleti değiştireyim<br />

derken kendime dönüpte bir an bile bakmamışım diye feryat ediyor.<br />

Kendimi değiştirme çabasına düşseydim, dünyayı değiştirmeye bedeldi<br />

amma ne yapsın adam ölüm döşeğinde.<br />

Güvenli yaşadığımız zaman, nasıl rahat ediyoruz? Güvenli yaşamak<br />

bizlere neler sağlıyor? bu konudaki tespitlerimiz:<br />

1. Hakiki bir dostumuzun olması güven veriyor.<br />

2. Kendimizi de, çocukları da “yapabilirsin, başarabilirsin” diye motive<br />

etmek. Birkaç gündür Kuran-ı Kerim derslerine başladım. Okulumda<br />

öğrendiğim bütün sureleri unutmuşum.<br />

Birkaç kez okuyup ezberleyemeyince, hemen ümitsizliğe kapıldım.<br />

Sonra eşimin de desteğiyle, “sen yaparsın! Bir sure ezberle bak gör, kendine<br />

güvenin gelecek” dedikten sonra bende öğrenmenin yaşı yoktur<br />

deyip, daha sıkı tutmaya çalıştım. Ezberledikçe kendime güvenim gel-<br />

56


Değişen Hayatlar<br />

di. Bir iki derken, beş altı sure ezberlemişim Elhamdülillah.<br />

3. Temizlik ve düzen insana güven veriyor. Eşim bir akşam memleketinden<br />

dönen bir arkadaşını görmüş ve eve çağırmak ihtiyacı hissetmiş.<br />

Kapı çaldı çocuklar koştu.<br />

Eşim kapıdan “hanım misafirimiz var” deyince kapıya koştum ve<br />

gönül rahatlığıyla evimin temizliğine ve düzenine ikramlarıma güvenerek,<br />

“hoş geldiniz hocam” diyerek içeri buyur ettim. Misafirim gittikten<br />

sonra, onu memnun etmenin ve memnun olmanın rahatlığını<br />

yaşadım ve yaşadık günlerce.<br />

4. Defalarca yaptığım, kesinleştirdiğim tecrubeler de sonuna kadar<br />

kendime güven duyuyorum. Defalarca yaptığım pastalarım veya<br />

yemeklerimi, misafirimin önüne kendimden emin bir şekilde sunuyorum.<br />

Yine yaptığım el işi mekik, iğne oyası işlemelerinde aynı güveni<br />

yaşıyorum.<br />

Bir haftalık dersimizde aklımıza belli bir hedef koyup, her an bu konu<br />

hakkında tespitler yapmaya çalışmak, bizim bir çok güzelliği hayatımıza<br />

aktarmamıza vesile oldu. Bu güzellikleri de sizlerle paylaşmamı<br />

sağlayan insanlara teşekkür ediyorum.<br />

Özgül ARSLAN<br />

Ev Hanımı<br />

57


Değişen Hayatlar<br />

EVİMİZ HUZUR YUVASI OLDU<br />

Sevmenin yaşı, zamanı, mekanı yokmuş. Gönül dilini bir anlayınca<br />

bütün sevgi kapıları sana açılıyormuş. Gerçek bir dostu sevdikçe her<br />

şeyimiz gerçek ölçülerini buluyor.<br />

Artık evimizde; evin reisi eşimiz deyip çocukları babalarına yönlendirdik.<br />

Biz artık arka planda kalarak Rabbimin rızasını alma gayretindeyiz.<br />

Evin iktidarını eşimize teslim etmenin, ona her türlü desteği<br />

vermenin sonsuz hazzını yaşıyoruz. Evimiz “Huzur Yuvası” oldu. Daha<br />

önce biraz mutfak dolabımızın yiyecek ihtiyacı geciktiğinde “Peygamber<br />

evine döndü” diye şükrederken şimdi Elhamdülillah huzur<br />

yönünden, sevgiden, muhabbetten yana da Peygamberin evine döndü<br />

diye bir birimize gayret veriyoruz.<br />

Çocuklarıma söz veriyordum. Bir hareketlerine kızdığım zaman,<br />

“tamam sen görürsün, bende seni bunlardan mahrum edeceğim” diye<br />

cezalar verirdim.<br />

Güven diye bir şey kalmazdı. Şimdi verdiğimiz sözün ehemmiyetini<br />

görünce mümkün mü durmamak. Çocuklara artık ceza vermiyorum.<br />

Tüm kızgınlıkların beklentiden, nasıl olur benim sözümü tutmaz gibi<br />

bencilliklerden kaynaklandığını gördüm.<br />

Hep onları suçlamayı bırakınca şimdi Elhamdülillah huzur insanı<br />

olmaya başladım.<br />

Oğlum yemek saatini geçiripte eve geç geldiği zaman “ yemek saatini<br />

geçirdin, ben hazırlamam” deyip sürekli söylenerek sevgimi ve<br />

oğlumun saygısını kaybediyordum.<br />

Ancak şimdi yüce dostun eğitimiyle gözlerimizin önü açıldı, çok<br />

şükür. Kim ne yaparsa yapsın hizmetlerini yapıyor, iyi ve örnek bir anne<br />

olmaya çalışıyorum. Tepkilerim artık eskisi gibi değil.<br />

58


Değişen Hayatlar<br />

Onların yanlışları karşısında bende onlara yanlışlıkla karşılık vermek<br />

değil de kucaklayıcı olunca her şey çok değişiyor. Onlarda daha<br />

dikkatli, söz tutan, peki diyen oluyorlar.<br />

Gördüm ki her ne oluyorsa benden oluyor. Kötülüğe savaç açtım.<br />

Yaşatana dayalı yaşamaktan başka huzur yolu yokmuş.<br />

Güler Asiloğulları<br />

Ev Hanımı<br />

59


Değişen Hayatlar<br />

60<br />

BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-1<br />

Besmele çekerek eğitimimize günlük yaşantımızdan bir daha yeniden<br />

hızla, bilinçle başladık. Bir iç dünya yolculuğuna çıkalım dedik.<br />

Allah (c.c)’nin özene bezene yarattığım dediği insan neymiş, Peygamberimizin<br />

insan kainata bedeldir dediği insan nasılmış? Bir bakalım<br />

dedik.<br />

Bizde bilmiyoruz, ama ustam gibi muhteşem bir insan var yanımda.<br />

Bende onun gibi olmak, onun yaptığı yolculuğu yapmak istiyorum.<br />

Bakalım neler seyredeceğiz? Ne alışkanlıklarımızı fark edeceğiz?<br />

Ne hissedip, ne duyacağız? Haydi Bismillah.<br />

Eve gelirken taze ekmek aldım, karnımda acıkmıştı. Taze ekmeği<br />

damak tadım da tutmasına, çok sevmeme rağmen, tercihimi evdeki<br />

bayat ekmekten yana kullandım. Amacım buna beni mecbur ediyor.<br />

Hiçbir şeyde tercih eden ben olmadım. Hiçbir şeyde aşırıya kaçmadım.<br />

Yemede, içmede, sevgide, irademde, sahipliğimde, sorumluluğumda<br />

velhasıl bugün her şeyime sahiptim. Ustam kendimim, ve ben kesin<br />

uygulama istiyorum.<br />

Olumsuz gibi görülen bir olay anında olumluya çevrilebiliyor. Bunu<br />

nasıl yaptın diye sordum kendime ve hemen cevap geldi. Sen önyargısız<br />

olaya bakarsan yapabiliyorsun.<br />

Mutfağımızda bulaşık var yıkanacak. Kızım şakayla karışık “bulaşıkları<br />

yıkar mısın?” dedi. Hemen “tabi ki yıkarım” dedim. “Hayır anne<br />

ben şaka yapmıştım” dedi. “Peki” deyip namaza geçtim.<br />

Namazı kıldım, bizimki hala oyalanıyor. Yapacakta kendine yük<br />

ederek yapacak. “Sana yardım edeyim hızlıca yaparız” deyip bir el attım<br />

bitirdik. Kendi samimiyetim ve yardım severliğim hoşuma gitti.<br />

Takdir ettim kendimi.<br />

Bugün kendimle mücadeleye başladım. Uygulamayla bitirdim. Bir<br />

özledim seni. İnsan acıyla kıvranır ya bende özlemle kıvrandım. Sadece<br />

gel diye yalvardım.


Değişen Hayatlar<br />

Ama sana gidecek anlayışı, gücü, cesareti, kendimde bulamadım.<br />

Gel dedim bana yol ve yön göster. İster evin kapısına gel ister yolun<br />

kapısına gel, dedim ama esas seni gönlümde, kararımda uygulamalarımda<br />

buldum.<br />

Hedefim iradem bana ait, sevgim bana ait. Oturduğum yerden kesin<br />

uygulama kararıyla kalktım.<br />

61


Değişen Hayatlar<br />

62<br />

BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-2<br />

Benim ustamın insanlığa hizmeti büyük. Benimde bir faydam dokunsun,<br />

onların bir ihtiyacını gidermek bize kısmet olsun düşüncesi,<br />

duyulan ihtiyacı karşılattı. Bende insanlığa faydayla yapabileceklerimden<br />

başlayacağım.<br />

*Genelde bugün incelikleri iş işten geçince fark ettim.<br />

*Gövdesel arzularda en sevdiğim dediğim bir alışkanlığımdan kolayca<br />

vazgeçemediğimi ve zorlandığımı gördüm. Hareketlerimde hiçbir<br />

alışkanlığa yer vermemeye gayret ettim. İçten dıştan kızmadan küsmeden<br />

sevgiyle yapılanlar var, ihtiyacı fark edip karşılamak var.<br />

Bunun nedenine inince insan olma kararımın yüreğime oturduğunu<br />

görüyorum. “İnsanım, kendime ait olmayanlarla yaşamak istemiyorum”<br />

inancı yerleşmeye, kendime yeni dost güzel alışkanlıklar kazanmaya<br />

başladım elhamdülillah.<br />

*Ne öğrendim; “bugün her iş benim işim, her yer bizim, her şeyle ilgileneceğim<br />

alakamı artıracağım, ilgilenerek bilgi sahibi olacağım, işte o<br />

zaman gereken neyse yaparım” bugün aldığım ders buydu. İlgilenmeyince<br />

gerekleri fark edemiyorsun. Birde sonradan yapayım dersen sırıtıyor,<br />

kendi iç dünyan bile olmadı diyor yabancı madde gibi kabul etmiyor.<br />

*Bir ferahladım üzerimden yükler gitti sanki. Yaptıklarım, yapmadıklarım,<br />

yapacaklarım, fikir sahibi olmak, nedenine inmek, sorunu<br />

çözmek işte bu rahatlıktı gözümün önü açıldı. Hemen bunlarla uğraşırken<br />

bir gerekliyi gördüm.<br />

Hem de sadece teklif değil, sahiplenerek yapacağım diyerek ilerledim.<br />

*İnsan fark etmek istiyor, uyanık ayık yaşamak istiyor, bilinçlenmek<br />

incelikle hareket istiyor. Kendi kendini ezip, mutsuz oluyor.<br />

Huzuru, mutluluğu da böyle yaşamasına bağlı. Böyle yaşayabilmek<br />

içinde bir iddian bir amacın olacak. Ustam insanlık iddiamı uyandırınca,<br />

hayatımda her şeyi bu iddianın gerçekleşmesi yolunda kullandığımı<br />

görüyorum.


Değişen Hayatlar<br />

BİZE DEĞER YÜKLEYEN USTAMIZA<br />

TEŞEKKÜRLER<br />

Karşı komşum kızıyla birlikte ziyaretimize geldi. Salonda oturuyoruz.<br />

Kızının dikkatini çekmiş.<br />

“Teyze siz hep salonda oturuyorsunuz?” deyince,“evet canım. Bizim<br />

oturma yerimiz evimizin en güzel ve en ferah yeridir.” Dedim.<br />

Sonra merakla etrafa bakınıp, “Televizyonu kaldırdınız mı?” diye<br />

sordu. Bende “kalbimizin ve zihnimizin değerini görmeye başladığımızdan<br />

bu yana televizyon izlemiyoruz. Evin baş köşesinden kaldırıp,<br />

en dibe koyduk. Artık o bize sahip değil, biz ona sahibiz.”dedim.<br />

“Peki, merak ettim. Akşamları nasıl vakit geçiriyorsunuz?”<br />

“Valla, birbirimizin gözünün içine bakarak muhabbet etmeyi özlemişiz.<br />

Ailece sohbet ediyor, günün değerlendirmesini yapıyor, bir birimizi<br />

dinliyoruz. Tabi kitap okumaya da bol vaktimiz oluyor.”<br />

Komşum hemen söze girerek, “bizde de senin duvarlarındaki asılı<br />

ayetler gibi tablolar vardı. Tam televizyonun karşısında asılıydı.<br />

Eşim, televizyonun karşısında bunlar olmuyor diye kaldırttı. Anlayacağın<br />

eşimin gücü televizyona yetmedi ama ayeti indirmeye yetti.<br />

Abla ya, siz bunu nasıl başardınız?” diye sorunca şöyle bir içimden “Elhamdülillah”<br />

çekip anlatmaya başladım.<br />

“Canım benim, ilk önce kesin bir karar vermek lazım. Ben kendime<br />

nasıl bir yaşayış istiyorum? Hayatımın belirli bir çizgisi olacak mı?<br />

Yoksa rastgele mi yaşayacağım? Bizde kendimize Peygamberi yaşayışı<br />

hedef aldık. Peygamber çizgisini takip edeceksek her şeyimizi de ona<br />

göre ayarlamak zorundayız.<br />

Yani anlayacağın senin amacın seni bazı şeyleri yapmaya mecbur<br />

edecek. Yoksa bir gün, iki gün yaparsın sonu gelmez. Ömrümüze mana,<br />

hayatımıza anlam kazandıracak bir hedef tutalım ki kendimize,<br />

yaşayışımız şekil alsın.”<br />

63


Değişen Hayatlar<br />

Hem maddi hem manevi ikramlardan sonra komşumu yolcu edip<br />

şöyle bir Rabbime hamdettim. Bizi her türlü bağımlılıklardan, esaretten,<br />

rastgele boş yaşayıştan kurtarıp, hayatımıza anlam ve bize değer<br />

yükleyen ustamıza sonsuz teşekkürler…<br />

Güler Asiloğulları<br />

Ev Hanımı<br />

64


Değişen Hayatlar<br />

BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-3<br />

*Kendimi aşmak bugün yaptığım, yaparken ve yaptıktan sonrada<br />

kendimle gurur duyduğum olum.<br />

Gördüm ki maddi manevi fark dayım. Duyduğuma uymak, gerekliyi,<br />

ihtiyacı yapma çabasına düşmek, gerekliyi ihtiyacı fark ettiğin anda<br />

akıl katmadan yapma çabasına düşmek…<br />

Sen fark ettin, harekete geçtin. Sana göre ihtiyaçtır, bir başkasına<br />

göre değildir. Ama benim anladığım harekete geçeceğim.O iş yapılır<br />

yapılmaz mesele değil. Ama insan duyduğuna uyacak, mesele burada.<br />

*Bugün şu nu da anladım; insan ilgilendiği konuda fikir sahibi oluyor,<br />

ilgilendikçe daha çok gerekliyi görüyor. Bir gün önce o kadar çok<br />

gerekli kaçırmışım yapmam gereken. Ama fark etmediğim için yapamadım.<br />

Bu çok canımı yaktı. Benim insanlık ustam ince zarif. Bizlerinde<br />

öyle olmasını istiyor. Ertesi gün anladım ki, ilgilenmediğim için incelikleri,<br />

gereklileri fark edemedim. Anladım ki ciddi ilgi, alaka gerekiyor.<br />

İşin hem maddi hem manevi boyutunda bu böyleymiş.<br />

*Bugün kendime şöyle dedim: Yaptığını sen biliyorsun ya, kimsenin<br />

takdirine ilgisine teşekkürüne söylemesine ihtiyacın yok. Sen varsın.<br />

Yapan sen, gören sen, hisseden sen, duyan sen. Seni senden daha iyi<br />

kim bilebilir? Kim takdir edebilir? Ama sen kendini çok iyi bilirsin.<br />

Neden yaptın, nasıl yaptın, ne duydun, ne düşündün?<br />

*O kadar kendimizden uzak yaşamışız ki… Kendi yaptığımızla kendimiz<br />

şüpheye düşmüşüz. Biri bir şey dese tereddüt etmişiz, taşlar ne<br />

kadar oynamış yerinden. İşte o taşlar ki inanç taşları, eminlik taşları,<br />

kendime gelme taşları, güven taşları. Yapboz gibi yerini bulan oturuyor<br />

yerine.<br />

*Daha önce yaptırdığım makineyi tekrar bozuk görünce en ufak<br />

bir sıkkınlık ve bozgunluk olmadı. Ama ondan sonra gelen “acaba ustamı<br />

tekrar çağırsınlar diye böyle yaptı” düşüncesiyle hemen kendimi<br />

65


Değişen Hayatlar<br />

toparladım. Anda tövbe çekip, “sakın ha üç beş kuruş için bir insana<br />

zan yapmaya değer mi?” dedim. Kendimi o olumdan kurtardım.<br />

Neden diye sorduğumda, güvensizliğin zanna sebep olduğunu gördüm.<br />

Güvensizliğe düşmemek içinde tespitli yaşamak gerekiyor. Tespitli<br />

yaşam hem seni zandan, tereddüt ten, şüpheden koruyor. Hem de<br />

muhatabına sahip çıkıyor, en azından bir insanın bir günaha girmesini<br />

önlüyoruz.<br />

66


Değişen Hayatlar<br />

TELEVİZYON SEYRETMEME KARARIM İLE<br />

İLGİLİ TESPİTLERİM<br />

01.01.2011 akşam eve geldim. Her zamanki gibi TV’nin karşısına<br />

geçtim ve seyretmeye başladım. Eşim “ben karar aldım televizyon seyretmeyeceğim”<br />

dedi ve içeri odaya gitti.<br />

Daha sonra düşündüm. Çünkü bu olay birkaç defa daha olmuş ben<br />

seyretmekte kararlı olunca belli bir süre sonra kararını bozuyor ve bana<br />

uyuyordu.<br />

Kendi kendime düşünürken “Erdoğan usta kendinden utan, senin<br />

öğretmeninin gayesi ne, sen ne yapıyorsun” dedim ve seyretmemeye<br />

karar verdim.<br />

Bu arada diyet yapan insanların akıllarının yemekte kalması veya<br />

ekmek yemeyi sevenlerin ekmekte akıllarının kalması gibi benimde<br />

aklım dizilerin gününde kalmıyor değildi. Aklıma geliyordu “acaba<br />

Memati bu hafta ne yaptı, Polat ne yaptı” diye. Kendi kendime “usta<br />

ayıp olmuyor mu?” Deyince kayboluyordu. Belli bir süre sonra tamamen<br />

o istekler de kalmamaya başladı.<br />

Bugün 20.06.2011 ve “6 AY” içinde TV’yi hiç açmadan bugüne<br />

geldik. Ne bir hava durumu, ne bir haber, ne bir konser, ne müzik nede<br />

dini mevzu dahi olsa TV’yi hiç açmadık.<br />

“Kardeşim orada iyi şeyler var sende iyi olanı seyret, kumanda elinde<br />

kötülerini de kapatabilirsin” denilebilir ama açtığımız zaman güç<br />

yetiremediğimi gördüm.<br />

Dini kanallar dediğimiz kanallar bile olumsuzluk, karamsarlık, insanları<br />

birbirinden soğutma, kusur görme, bizim eğitim ilkesine ters<br />

olduğunu gördüğüm için tamamen seyretmeme kararımın ne kadar<br />

doğru olduğunu tespit ettim.<br />

Bu altı aylık zaman içinde baktım ki; bende müthiş değişmeler var.<br />

Başladım tefekkür etmeye TV izlerken seyrettiklerimin beynimin etki<br />

67


Değişen Hayatlar<br />

merkezini doldurduğunu ve beni seyrettiklerim ve dinlediklerimin yönettiğini<br />

fark ettim.<br />

Yenisini doldurana kadar gün boyunca o düşüncemde kafamda<br />

oynayıp duruyor, en çok da namaz kılarken geliyor beni benden uzaklaştırıyor.<br />

Hayalde, meçhulde ve zan dünyasında yaşadığımı fark ettim.<br />

Film ve TV yapımcıları insanı nasıl etkileme yöntemlerini iyi bildikleri<br />

için vermek istediklerini öyle güzel yansıtıyorlar ki. Mesela aksiyon<br />

filminin içinde kin, nefret, intikam, kabadayılığın şiddet duygumu<br />

öne çıkardığını gördüm.<br />

Şimdi ise insanın ALLAH (c.c.)ın bir canını taşıdığını, burnunun<br />

bile kanamasına tahammül gösteremiyorum. Bütün canlı varlıklara<br />

karşı bakışımın değiştiğini fark ettim.<br />

Sizin peygamberiniz “affet, kusur görme, sevgi bozucu, kin ve nefret<br />

uyandırıcı, ümit kırıcı, güven sarsıcı, moral bozucu insanları birbirinden<br />

soğutucu konuşma yapma” diyecek, ben de haber seyrediyorum<br />

diye bunları gözümden kulağımdan içeri alacağım.<br />

Kusur görmeyeceğim, karamsar konuşma yapmayacağım, kinim<br />

ayaklanmayacak bu mümkün mü? Kısacası bu sayede anladım ki; bizim<br />

eğitim ilkelerinin ne kadar değerli, insan kişiliğinin gelişmesinde<br />

ne kadar faydalı onu gördüm.<br />

Artık TV seyretmedikçe kulağımdan, gözümden kusur görmeler,<br />

olumsuz, karamsarlık, ayıp şeyler girmiyor öyle olunca zihnimin sade,<br />

gönlümün rahat ve huzurlu olduğunu hissediyorum.<br />

Bu arada beynimin etki merkezini, fırsat buldukça gerçekçiyle doldurmaya<br />

başladım. İçinde bulunduğumuz çalışmadan sadece öğretmenimizin<br />

yanında haz duyuyor, yanından ayrıldıktan sonra şarzım bitti<br />

diyoruz ya, aslında sonradan gözümüzle, kulağımızla aldıklarımız gerçek<br />

değerlerle kısa devre yapıyor, böylelikle de neşemiz gidiyor hiçbir<br />

şeyden zevk alamıyoruz.<br />

Televizyon seyrederken içinde bulunduğumuz gruptaki arkadaşlara<br />

takılır iken TV den kurtulunca arkadaşlarımın ne kadar değerli<br />

68


Değişen Hayatlar<br />

insanlar olduklarını, onlardan faydalandığımı, daha evvel grup toplantılarından<br />

zevk almazken şimdi özlemeye ve sohbetlerden zevk almaya<br />

başladım.<br />

Öğretmenimizin sohbetlerinden nasıl haz alıyorsam, arkadaşlarımla<br />

olan sohbetlerde de aynı coşkuyu ve sevinci yaşamaya başladım. Elhamdülillah.<br />

ALLAH beni ne güzel insanlarla arkadaş etmiş.<br />

Kendim TV, uydu, montajcılığı yaptığım için televizyon seyretmeyince,<br />

seyreden kimselerdeki etkilerini dışarıdan daha iyi görmeye<br />

başladım. Nasıl elini, kolunu bağlayarak kendimizi hapishaneye koyduğumuzu<br />

fark ettim. Şimdi ise hürüm hapishaneden çıktım Elhamdülillah.<br />

Bana en güzel kazancıda; bulunduğumuz fikri çalışmanın ne kadar<br />

büyük bir çalışma olduğu, insanın ne kadar yüce bir varlık olduğunu,<br />

öğretmenimizin de sayesinde her gün bir yönünü görüp takdir etmeye<br />

başladım.<br />

Erdoğan Usta şimdi bundan sonra sen hiç mi TV seyretmeyeceksin<br />

diyecekseniz eğer. İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme derneğimiz bir televizyon<br />

kanalı kurarda yayına başlarsa neden olmasın.<br />

Bedensel faydaları da; saat ikilere-üçlere kadar TV seyrettiğim için<br />

her sabah bir baş ağrısı ile kalkar, kafamın içi saman dolmuş derler ya<br />

bir yorgunluk hissi, isteksizlik, bıkkınlık hali olurdu. Şimdi ise bunların<br />

hiç birinden eser yok.<br />

Şeker rahatsızlığım, şekerin yükselmesinde uykusuzluğun, stresin<br />

ne kadar etkili olduğunu gördüm ve eser kalmadı Elhamdülillah. Bana<br />

en büyük zararı da unutkanlık yapmak imiş.<br />

Unutmayayım diye parmağıma bir şey bağlasam bile ne için bağladığımı<br />

unuturken kafa huzuru bulunca unutkanlığım %80 olarak azaldı.<br />

Bu sayede gerçek değerlere ve gerçekçiye daha çok değer vermem<br />

gerektiğini fark ettim.<br />

Namazlarımı şimdi daha huzurlu ve zevk alarak kılıyorum. En güzeli<br />

de evimize huzur geldi. Eşimin ve çocuklarımın da seyretmemesi<br />

69


Değişen Hayatlar<br />

bana çok büyük destek oldu. Beraberce gerçek değerlere doğru koşuyoruz.<br />

Bana arkadaş olarak destek verdikleri için grup arkadaşlarıma<br />

tüm fikir arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.<br />

En önemlisi de senelerdir acaba uyanır da kendilerini bulmaya, özlerine<br />

koşarlar mı diye maddi ve manevi tüm her şeyi ile bize örnek<br />

olan güzel insana ne kadar teşekkür etsem azdır.<br />

İyi ki varsınız...<br />

Erdoğan Asiloğulları<br />

Esnaf<br />

70


Değişen Hayatlar<br />

ÖZGÜRÜM ARTIK<br />

Gönülden yaşamayı, samimiyeti, doğruluğu, sevgiyi, merhameti,<br />

affetmeyi, kusur görmeyi, sevgi bozmamayı, kin ve nefret aşılamadan<br />

barışçı olmayı bize öğreten ustama teşekkür ediyorum. Kendimizden<br />

bozulup, kendimizden düzeldiğini ustam sayesinde öğrendim.<br />

Kalbimde o kadar boş şeylere değer verdiğimi ve sevdiğimi gördüm<br />

ki, çözümü yine ustamdan öğreniyorum. Kırıldığım, kızdığım, beğenmediğim<br />

o kadar çok şey varmış ki hayatımda. Ama eskiden olsa dövünür<br />

kendime kızar ve o zindanın içinde kalırdım.<br />

Şimdi çözümlü yaşamaya başladığımı düşünüyorum çok şükür.<br />

Her şeyin kendi inancımız kendi kabulümüzden olduğunu öğrendim.<br />

Kendimi dikkatle izliyorum. Kendimi daha yakından tanımaya başladım.<br />

Kendi başarılarımı gördükçe, kendime güvenim artıyor.<br />

Daha pek çok başarmayı istediğim şeyler var ama yine de bugünümü<br />

en güzel şekilde nasıl yaşayabilirim? Beklemeden, ummadan,<br />

küsmeden, şükürle, takdirle diye onun yollarını arayıp çözüm üretiyorum.<br />

Bir gün her şey elimden gidecek ama bana kalan sahipliğim<br />

olacak.“Allah’ım geçici olanı kalbime koyma, bana lütfettiğini senin<br />

rızan için harcayayım. Verdiklerinden razı olayım. Her nefesim senin<br />

sevgin ve sevdiklerinle olsun. Sadece senin hizmetkârın ve kulun olayım.<br />

Senin sevdiklerinle bir yaşamayı nasip et. Bugünü lütfettin bana<br />

her günüm mutlu etkisiz olsun.”<br />

Affettiğim için mutluyum bugün,<br />

Beklemediğim için mutluyum bugün,<br />

Beğenimsizlik yapmadığım için mutluyum bugün,<br />

Yardım ettiğim için mutluyum bugün,<br />

Dertlere deva olduğum için mutluyum bugün,<br />

Her nefesimde mutluyum bugün,<br />

Sevgi ve şefkatle merhametle dolu olduğum için mutluyum bugün,<br />

Dünüme, yarınıma üzülüp düşünmediğim için mutluyum bugün,<br />

71


Değişen Hayatlar<br />

Böyle bir hayat yaşattığı için, ustamdan aldığım bayrağı yere düşürmediğim<br />

için mutluyum bugün,<br />

Onu düşünüp onunla yaşadığım için mutluyum bugün,<br />

Sevinç yaşları dolu gönlüm, gözlerim bir bulut gibi her an yağacak.<br />

Bugünüm dopdolu, yarınıma umutla koşuyorum.<br />

Tövbem silahım, her işim AŞK<br />

Özgürüm artık…<br />

Kudret ARSLAN<br />

Ev Hanımı<br />

72


Değişen Hayatlar<br />

SON NEFESİ VERİNCEYE KADAR<br />

Satırlarıma öncelikle size, bizlere sunduğunuz tüm değerler, tüm<br />

pratik hayat incelikleri ve hassas yaşam reçeteleri için teşekkür ederek<br />

başlamak istiyorum. Şu anda Anadolu’nun güzel yurdu Yerköy’den yazıyorum<br />

satırlarımı. Elhamdülillah Rabbim bizi hiç boş bırakmıyor.<br />

Okullar tatil olunca eğitimden edindiğimiz faydaları ticari hayatta<br />

uygulama ve tespitlerimizi çoğaltma imkânı bulduk. Farklı bir alana<br />

geçiş yapmak hayata bakış açımızı daha da renklendiriyor.<br />

Bu hafta özellikle geçmiş yaşantımla hâlihazırdaki yaşantımı kıyas<br />

yapma fırsatı buldum. Önceden çok sıkıntılarla yaşamımı sürdürdüğüm<br />

market hayatına çok aktif olmasam da tekrar girdiğimde kendimde nelerin<br />

değişme eğiliminde olduğunu, hangi davranışlarda hala ısrarla beni değiştirmen<br />

için biraz daha güçlenmen lazım havası verdiğini duyar oldum.<br />

Onun için hemen burada da olumsuzluklara hiç fırsat vermeden<br />

insan bulunduğu yere sahip olur ilkesinden hareketle gördüğüm gereklileri<br />

uygulamaya başladım. Markette veya diğer her iş yerinde hemen<br />

herkes patron olmak istiyor.<br />

Bu yüzden ben işçi olayım dedim. Gelir gelmez iş yerinde gördüğüm<br />

öncelikle temizlik konusuna, düzen vermek ihtiyacı duydum. Önceden<br />

dükkânın alacak verecek durumlarını hemen incelerken şimdi hiç o işlere<br />

takılmadan hemen temizlik ve düzen gerektiren yerleri tespit ettim.<br />

Eşiminde sağ olsun yardımıyla marketi şöyle bir elden geçirdik.<br />

Herkes bu durumdan acayip memnun oldu bizde çok rahat ettik. Çünkü<br />

herkesten çok ben kullanıyorum bu marketi. Temizliğin olmadığı<br />

bir ortamda benim zihnim nasıl rahat etsin. Bulunduğumuz ortam<br />

temiz olmazsa, ne kadar örneklik yapmak istesekte insanlar hemen<br />

çevremizdeki düzen ve intizama bakacaktır diye düşündüm.<br />

Bu yüzden öncelikle temizliği ve düzeni hayatımın her alanında birinci<br />

plana almaya çalışıyorum. Günlük duş alma alışkanlığında epey<br />

73


Değişen Hayatlar<br />

ilerleme kaydettim. Ayrıca diş temizliğime ve diğer temizliklerime de<br />

eskisinden çok daha fazla önem vermeye çalışıyorum.<br />

Market hayatına dönüş yapınca insanlar özellikle memurluğun<br />

rahat olduğundan, esnaflığın zor olduğundan, hayat şartlarının zor<br />

olduğundan falan bana sorular yöneltip benimde bu görüşleri tasdik<br />

etmemi istiyorlar. Ben hiçbir şey demiyorum sadece dinliyorum.<br />

Haklısınız deyip geçiyorum. Eski hallerim aklıma geliyor. Ustamın<br />

ve fikrimin değerini bir kez daha anlıyorum. Tüm sorunları kendimiz<br />

yaratıp, olumsuz düşünce ve olumsuz bakış açılarıyla hayatımızı yerden<br />

yere vurduğumuzu hayretler içinde izliyorum.<br />

Gerçekten biz kafa yapımızı fikrin altın prensiplerine uydurana kadar<br />

hayatımızda sorunlar bitmeyecek diye düşünüyorum. Çünkü biz<br />

sorun yaratmayı zevk edinmişiz. <strong>Fikri</strong>n, insanların şikâyet etmesinde bile<br />

bir memnuniyet vardır ilkesini duyduğumda biraz tuhafıma gitmişti.<br />

Ama hem kendimi hem çevremdeki insanları izlediğimde bizim çoğu<br />

şikâyet ettiğimiz şeylerin hep bir memnuniyetin ifadesi olduğunu gördüm.<br />

Şükürlü yaşama doğru adımlarımızı biraz daha hızlandırıp şükür ve tefekkür<br />

çizgisinde ustamla birlikte yürüme talebimi devam ettirme gayreti<br />

içerisindeyim. İnsan olarak biz kimseyi sıkıntıya sokmadan herkesi sevgiyle<br />

kucaklayacak yere gelme mücadelesini, gerçekleşme ve has insan olma mücadelesi<br />

veren arkadaşlarımızla aynı safta sonuna kadar olmaya gayret edeceğiz.<br />

Ne mutlu bize ki böyle güzel bir halka içerisinde yer alıyoruz.<br />

İnsanlık değerlerini hem yaşamaya hem yaşatmaya, çevremize güzel<br />

örnekler sunmaya, efendimizin ortaya koyduğu yüce değerleri hiçbir<br />

menfaat olmadan yaşamaya çalışıyoruz.<br />

Bu mutlulukların değerini, kendi değerimizi anladıkça daha iyi anlıyoruz.<br />

İnşallah sizin de buyurduğunuz gibi son nefesimizi verinceye<br />

kadar bu değerler uğrunda bir ömrü harcarız. Ellerinizden öperim.<br />

74<br />

Mustafa Arslan<br />

Öğretmen


Değişen Hayatlar<br />

BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN -4<br />

Bugün dikiş diktik. Allah ım ne kadar güzel bu insanlarla beraber<br />

olmak, iş yapmak. Bir taraftan da birbirimizi manevi eğitime itmek.<br />

Herkes de bir sevinç, bir neşe…<br />

İnsanı, hele de eğitim arkadaşlarını evinde ağırlamak, hem gönül<br />

evinde hem zahiri evinde, ne güzel bir duygu. Birden geldi aklıma “bu<br />

hizmeti kaçırdın, evin küçük de olsa dikiş sizde olsaydı.” Diye. Düşüncenin<br />

gelmesiyle birlikte, otamatik karşı bir düşünce getirdim.<br />

Bu kadar güzelse bu hizmet, bırak bu zevki arkadaşında tatsın. Hiçbir<br />

yerde sadece bana olmaz, her yerde verici olacağız.<br />

Arkadaş aramış gelemeyeceğini söylüyor.“Rahat et bacım. Bilesin<br />

ki, senin arkanda sağlam insanlar var. Sen işlerini yap, bizde burayı hallederiz<br />

merak etme” diyebilmek ne güzel. Senin fark etmediğin bir<br />

yeri ustan fark ettiriyor veya arkadaşın fark ettiriyor.<br />

O anda sen o anlayışta değilsin ama arkadaşında gördüğün anda, o<br />

anlayışı hemen kabul edip, çok rahat o değerin yüreğine oturduğunu<br />

fark ettiysen dünyaya hemen o anlayışla bakıyorsun.<br />

Teşekkür ki hep bu haldeyiz. Namazlardan sonra nefes talimi bir<br />

hoşluk, bir sadelik, bir dünyadan sıyrılış, huzur, bazen bunun talimini<br />

yapmaktan duyulan sevinç.<br />

Parolam; “iradem bana ait, sevgim bana ait, kudretim bütün mahlukatın<br />

kudretinin üstündedir.” Oldu ya ufacık bir şey var etkiye gireceksin<br />

anında “iradem bana ait, sevgim bana ait” parolası beni hemen<br />

kendime dönderiyor.<br />

Bugünlükte bu kadar...<br />

75


Değişen Hayatlar<br />

GÜZELE BAKMAK SEVAPTIR<br />

Zihnimin uykudan gözlerini sıyırarak, gerçek dünyalara doğru heybetle<br />

doğruluşu, içimde taa içimde, hayatın bu engin cıvıltısına uyup;<br />

güzel olan her şeyi aramak, görmek tutkusu yaratmıştı.<br />

Kalbim ilahi bir ahengin temposuyla çarpıyordu. Damarlarımda<br />

fokurdayan, hislerimde uçuşan bir şeyler vardı. Bir tat, bir haz, bir<br />

mutluluk… Baştan ayağa yenilenmiştim… Sanki; başkalaşmış değişmiştim.<br />

Bir ses duydum evet… Bir ses: “Çıt.” Hani çıkık bir mafsalın yerine<br />

oturuşunda, korkulu gözlere aydınlık ulaştıran bir elektirik düğmesindeki<br />

ses gibi tıpkı: “Çıt! Çıt! Çıt!” Ve o sesten sonra varılan huzur…<br />

Bilirsiniz. Bir ses duydum yakınımda, içimde. Bir şey kırılıyordu,<br />

bir yük kalkıyordu omuzlarımdan. Baktım; kırılan “kibrimmiş.” Dökülmüş,<br />

dağılmış parça parça… O gözlerimde gafletin yüküyle taşıdığım<br />

“beğenmezlik” gözlüğü, düşüvermiş sert zeminlere… “Çıt” Ve yok<br />

oluvermiş artık. Ohh! Dünya varmış!<br />

Bu sefil panonun ardına itilmiş “gurur” özgür yalımlarla vücudumu<br />

ısıtmakta şimdi. Kibrin yerine gurur. “Ne güzel şey Allah’ım” Artık<br />

kendi varlığımı kirpiklerimin arasındaki ayna ile, kainat denizinde seyrediyorum.<br />

Ne güzel şey Allah’ım! Ne güzel! Ne güzel!...<br />

Güzeli Gören…<br />

76


Değişen Hayatlar<br />

YİĞİT BİR AİLE TANIDIK<br />

2007 yılının ikinci yarısıydı. Yiğit ailesi ile eğitimcimiz arasında yapılan<br />

görüşmede “Biz ailece denk bütçe yapmak ve bunu hayatımıza<br />

uygulamak istiyoruz” dediler.<br />

Hemen oturup aylık gelir-gider durumlarını, mevcut borçalacaklarını<br />

not alıp, soru-cevap şeklinde mutfak , çarşı, pazar, ulaşım,<br />

giyim v.b. tüm giderlerini ve aylık maaş gelirlerini tespit ederek her bir<br />

harcama kalemi için ayrı zarflar hazırladık.<br />

Bu arada içimden de kendi kendime “biz bu detayları yazıyoruz<br />

ama acaba bu aile ciddiye alıp denk bütçe planımızı uygulayacak mı?”<br />

dedim. Çünkü Yiğit ailesi bir tek mütevazi maaşla hem kira ödüyor,<br />

hem de üç tane pırıl pırıl çocuk okutuyorlardı.<br />

Aradan günler, haftalar geçtikçe uygulama sonuçlarını eğitimcimize<br />

getirmeye ve bu işi başarmaya başladılar. Öncelikle kredi kartı ve<br />

taksitli borçlarını bir yıl içerisinde ödediler.<br />

Ne fonlarımızdan, ne de bir başkasından yardım almaksızın mevcut<br />

aylık maaş geliriyle gelir-gider dengesini kurdular.<br />

Öyle bir aile ile karşılaşmıştık ki Örgünöz fikrinin eğitim ilkelerini<br />

hiç taviz vermeden günlük hayatlarında uyguluyor, uygulama sonuçlarını<br />

da eğitimcimiz ile paylaşıyorlardı.<br />

“İNANDIKÇA BAŞARIYORLAR, BAŞARDIKÇA DA<br />

İNANÇLARI KESİNLEŞİYORDU”.<br />

Aslında onların yaşadıkları bu durum, ekonomi eğitimi veren üniversitelerde<br />

tez konusu olacak kadar öneme haizdi.<br />

Zira bugün bir devlet memurunun hem kirada oturması, hem de<br />

ilköğretim çağındaki üç tane genci okutarak denk bütçe yapabilmesi<br />

olağanüstü bir başarıydı.<br />

Bu başarının temelinde ise, güçlü bir fikir ve bu fikrin kişilik ve<br />

şahsiyet eğitimi veren eğitimcisi vardır. “SEN SENİ VAR EDERSEN<br />

HİÇ KİMSE SENİ YOK EDEMEZ. SEN SENİ YOK EDERSEN<br />

HİÇ KİMSE SENİ VAR EDEMEZ.”<br />

77


Değişen Hayatlar<br />

Yıl 2011. Yiğit ailesi kurban fonunu da aktif hale getirmek suretiyle<br />

bu yıl kurbanlarını da kesiyorlar.<br />

Tebrikler Yiğit ailesi, sizi örnek alan birçok aile bu yarışın içindeler.<br />

Onlara güzel örnekliğiniz için sizlere sonsuz teşekkürler.Bu güzide<br />

başarının mimarı olan Eğitimcimize de sonsuz şükranlarımızı sunarız.<br />

Ahmed Muhammed Annakkkaya<br />

Makine Mühendisi<br />

78


Değişen Hayatlar<br />

BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-5<br />

Bugün eğitimim açısından verimli bir gündü. Ne güzelmiş insanın<br />

kendine dönmesi…<br />

Şunu fark ettim ki insan kendine dönünce yorulmuyor, zihin karışmıyor,<br />

tabi ki manevi rahatsızlıklar var ama, kendine dönüşlerde bir<br />

sadelik bir rahatlık var. Telaş yok bir tek senin sana ne dediğin önemli.<br />

Ama dışa dönüşlerde telaş var, kaygı var, suçlama, sevgisizlik, zan,<br />

ne derler, elalem… Bütün bunlarda bizi yoruyor.<br />

Kendime dönünce sevgiyi buldum orda, gerekeni yapacak gücü<br />

buldum.<br />

Uyarmak kolaymış, uyarılınca çok da hoşuma gitmediğini gördüm.<br />

Sonra baktım, eski alışkanlıkla uyarıldığım nokta aklıma geliyor.<br />

“Kusura bakma kardeş artık seninle ilgilenecek halim yok, ben içten<br />

dıştan uyarıyı aldım” diyorum. Gerekeni ustamla hallederiz.<br />

Kendime dönünce, beni sevenleri ve benim kabul edip sevdiklerime<br />

karşı kuralları esnetebildiğimi, hatta unutacak kadar ileri gittiğimi<br />

gördüm.<br />

Bir tarafta bir arkadaşım benim ne kadar güvenilir emin bir insan<br />

olduğumu anlatıyor. Tam bu sırada yanımdaki beraber sohbet dinlediğimiz<br />

arkadaşımda “bana daha önce söz vermiştin şunu getirmedin”<br />

diyor.<br />

Anlatan arkadaşımda doğru söylüyor. Yanımdaki de doğru söylüyor.<br />

Güvenilirim ama tam değil. Güven taşları çok belki. Ancak şuan<br />

bizim yapımızda biri veya ikisi yerine oturmuş.<br />

Hemen orda karar aldım, güven mücadelesine devam. Önce ben<br />

kendime güven vereceğim buda gene içli dışlı bir eğitim, güven alıp<br />

güven veriyoruz. Dört göz bir aradayken eminlik yarışına devam.<br />

İnsani ilişkilerimde ön yargılı olduğumu gördüm. Görmemle birlikte<br />

iraden sana ait, sevgin sana ait, zanla değil biz tespitle yaşamaya<br />

and içtik. Üstün körü değil, olayı, şahsı durumu bir anlayalım, ne gere-<br />

79


Değişen Hayatlar<br />

kiyorsa yapacak gücümüz var elhamdülillah.<br />

Eğitimle kendime dönüyorum, ne kadar ezbere hareket ediyormuşuz.<br />

Kuralcılığı seviyorum ama gördüm ki bunu dışa uygulamak kolay<br />

gelmiş, bundan sonra kuralcılık bana, esneklik muhataplara.<br />

Kendim için istemem ama yakınım için arkadaşımdan rahatlıkla<br />

arabasında yer isteyebiliyorum. Diğer bir arkadaşımıza “sen gençsin,<br />

annem binsin” diyebiliyorum.<br />

O kadar rahatım ki; işte orda ben sen olmadığını, biz olduğunu<br />

görebiliyorum. Biz ne gerekiyorsa yaparız, o yaşlı misafir öncelik ona<br />

tanındı.<br />

Arkadaşımın 3-4 defa arayıp “yağmur yağıyor, ne yapacaksınız?<br />

Nasıl geleceksiniz?” diye düşünmesi, “bekleyin gelip sizi alacağım” demesi.<br />

Bizim yolumuz can kardeşliği yolu, arkadaşlarımızla attığımız her<br />

adım bizi hedefimize bir adım daha yaklaştırıyor. Arkadaşımın bu hareketi<br />

onu bu hedef istikametinde bizden bir adım öne attı.<br />

Bakalım diğer ileri adımı hangi şanslı kardeş atacak.<br />

Değer bilenle değer paylaşımı yapıldı.<br />

Biz o yüce insana kendimizi yetiştirme çabamızı anlatmaktan,<br />

onunla paylaşmaktan hoşlanırız. Bunun nedenine baktığımızda çalışmalarımızın<br />

değerine değer katıyor. Hem de bana en iyi yol ve yön<br />

veriyor.<br />

İnsanı insan eğitiyor. İnsan kendini her şeyiyle kabul eden bir insan<br />

arıyor. Bizler bulduk Elhamdülillah. Şimdide bizim ona itimat ve güven<br />

vermemiz gerekiyor.<br />

Bizde günlük yaşantımızdaki mücadelelerimizde bunu başarmaya<br />

uğraşıyoruz.<br />

Gerekeni fırsat bulduğum anda yapmak… Bakıyorum ki senin fırsat<br />

bulduğun an muhatabının en ihtiyaç duyduğu an. Gidiyorsun gönül<br />

alıyorsun, gönül almak yapımızda mevcut.<br />

O yüzden has yapımızda bir şefkat taşı daha yerine oturuyor. Sevgi-<br />

80


Değişen Hayatlar<br />

mizi Allah (c.c) nin hiçbir mahlukatından esirgemiyoruz. Yolda kuyruğu<br />

kesik bir kedi görünce içim cızlıyor dua ediyorum. Sana bunu<br />

yapanlara Allah yardım etsin diye.<br />

Evdeki herkesin durumunu görüyorsun, hepsini de idare edecek<br />

gücün var. Hatta genişliyoruz; komşumuz , akrabamız, bizim bütün<br />

insanlığı idare edecek gücümüz var.<br />

ELHAMDÜLİLLAH…<br />

81


Değişen Hayatlar<br />

82<br />

MÜCADELE<br />

Merhabalar... Uzaklardan İngiltere’den, kucak kucak dolusu sevgiler<br />

yolluyorum hepinize.<br />

Tam iki hafta oldu, görüştüğüm güzel insanı arayıp da ödevimi<br />

alalı. Zor bir ödev cennete nasıl gireriz? İki haftadır geceli gündüzlü<br />

aklımda hep düşünüyorum. Adını koyamadım bir türlü. Sabır dedim<br />

olmadı, şükür dedim olmadı, bilgi dedim, uygu dedim, takdir dedim,<br />

hoşgörü, sevgi yok yok olmadı.<br />

Bunların hepsinin varlığı cennete de sokar, yokluğu cehenneme de<br />

götürür muhakkak. Ama benim cennet anahtarım şu anda farklı gibi<br />

hissettim. Bir iki gün derken araya bayram da girince iki hafta geçti,<br />

ben hala ödevimi sadece düşünüyorum, yazma kısmına hiç başlamamışım.<br />

Buldum, buldum sonunda. Mücadele evet MÜCADELE. Nefsimle,<br />

geçmişimle, alışkanlıklarımla, içimdeki kötüyle, ya neyse işte adını<br />

siz koyun... Beni bu güzel ortamdan, bu güzel insanlardan öğrendiğim<br />

doğru ve güzel davranışları her an yapmamdan alıkoymaya çalışan o<br />

şey neyse onunla MÜCADELE.<br />

Zaman geçiyor biz de hala ödev yok ortada. İçimde bir ses diyor ki;<br />

- Sen İngiltere desin, sabahtan akşama kadar da kızınla oynuyorsun,<br />

hastasın da, ne ödevi ya.<br />

- Yok olmaz ben arayıp da ödevimi yapamadım diyemem asla.<br />

- Aman ne var canım süre iste sonra da yazarsın.<br />

- Olmaz ben vaktinde yapacağım.<br />

- İyi de şimdi yazarsan uyduruk olur, hiç kimse hoşlanmaz.<br />

- Ya git başımdan ben mahcup olamam, bu ödev ya olacak ya olacak.<br />

- Ya başın ağrıyor, git biraz yat iyi gelir...<br />

Ufacık bir ödev deyip geçmeyin. Bir ödevde bile böyle bir mücadele<br />

yaptıran, kalemi elime alıp da yazmamı iki hafta erteleten o nefsimin


Değişen Hayatlar<br />

daha büyük meselelerde neler yaptırabileceğini bir düşünün.<br />

Belki bazılarınız o sesi hiç duymuyordur bile, o sesi duymadan yapacağını<br />

yapıyordur. Ama görünen o ki ben o sesi duyuyorum. Duyuyorsam<br />

da ve beni yanlışa teşvik ettiğini anlıyorsam da onunla büyük<br />

bir mücadeleye tutuşup, etkisiz hale getirmem gerekiyor.<br />

Son nefesini verdikten sonra, bilmiyorum, bilmiyordum, bana öğreten<br />

olmadı, ne olur beni cennete al diye yalvaramam.<br />

Bir şekilde bilmediğim bir çok şeyi öğrendiğim Peygamber Ocağı<br />

nasip oldu bize de çok şükür. Tamam oldu da, bilgiye ulaşmak başka<br />

şeymiş, bilgiyi uygulamak yani eğitim başka şey. İşte burada başlıyor<br />

mücadele.<br />

Bir insanın eşine her hal ve şart karşısında sonsuz saygı ve sevgide<br />

bulunması lazım, bir annenin sabır ve merhametten ayrılmaması<br />

lazım, insan önce davasını arkadaşını düşünür, benlik en kötü şeydir,<br />

kibir insana yakışmaz. Her konuda ölçüyü, Peygamberi hal ve haraketleri<br />

duyuyoruz, bilmediğimizi bildirecek ustamız var çok şükür. Ama<br />

dediğim gibi asıl iş bilmek değil uygulamak ki; işte MÜCADELE burada<br />

başlıyor.<br />

Bildiğimi her zaman uyguya geçirirsem mücadeleyi kazanmış olurum<br />

ki bu da beni cennete götürür. Zaten illa ölmeye de gerek yok.<br />

Nasıl ki mücadeleyi kazanıp şu anda bu yazıyı yazabildiysem ve çok<br />

şükür elhamdülillah mahcup da olmayacağım diyorsam bu cennet değil<br />

de nedir?<br />

Eşiniz akşam eve geliyor, kapıyı açıyorsunuz, arkasında bir şey var. Bir<br />

de gösteriyor ki oyuncak almış. Hemen o anda mücadele başlıyor. Ne gerek<br />

vardı böyle pahalı bir oyuncağa, yok meyva alsaydı, yok çiçek alsaydı,<br />

bu sıkışık zamanda oyuncağa para mı verilir. Al işte MÜCADELE.<br />

“Kızım oyuncaklarını toplayalım mı?” diyorum. “Hayır sen topla”<br />

diyor. Al işte mücadele.<br />

Ya karar almıştım, şunlara şunlara dikkat edecem, etmeliyim. Al işte<br />

mücadele.<br />

83


Değişen Hayatlar<br />

Hey ses tonunu yükseltme, bakışlarına dikkat et, sana yakışmıyor.<br />

Bir mücadele daha.<br />

O senin arkadaşın, kıskanmak insana yakışır mı. Bir mücadele daha.<br />

Yan gelip yatamazsın. Vaktini israf etme. Peygamber efendimiz hiç<br />

boşa vakit geçirmiş mi. Al bir mücadele daha. İyiliği kendin için yap,<br />

başkaları fark etsin diye değil, takdir için değil. İşte mücadele.<br />

Evet... Doğruyu güzeli, yakışanı yakışmayanı öğrendik, öğreniyoruz.<br />

Bilgi sonsuz muhakkak, bildiğimiz bilmediğimizin yanında bir<br />

hiçtir muhakkak. Ama en ufacık bir şeyi bile duyduysak artık, bilmiyoruz<br />

diyemeyiz öyle değil mi?<br />

Cennet için bir mücadele lazım. Öğrendiğim güzelleri hayata geçirme,<br />

nahoşları ise yaşayışımdan çıkarma MÜCADELESİ....... Hayatın<br />

tadı, tuzu da bunun içindeymiş. Rabbim mücadeleyi her daim bırakmayan<br />

ve kazanan kullarından eylesin vesselam…<br />

Nihal Demirbaş<br />

Mücahide<br />

84


Değişen Hayatlar<br />

BEKLEMEDEN YAŞAMANIN MUTLULUĞU<br />

Eğitimi gerçekten ciddiye aldıkça gerçek insan yaşayışının tadına<br />

varıyorum. Kesinlikle inanıyor ve iman ediyorum ki eğitimsiz ve eğitmensiz<br />

insan yaşayışına erilmez.<br />

Bu kalp eğitimi müstakil bir eğitim. Aldıklarımı öğrenip hayatıma<br />

geçirdiğimde ki beni sade, şahane yaşama götürüyor. Bir defa beklemeden<br />

yaşamak tarif edilemez bir hükümlülük. Bu hükümlülükte kalmakta<br />

büyük mesele.<br />

O lezzeti alıyorum ve tek tek kendimde tespit ediyorum. Sevgim<br />

kaynayıp geliyor. Anlayışım açılıyor. Hep kendime soruyorum. Biraz<br />

önce tarif edilmez neşe ve güzelliklerin içindeyken arada bir neden bu<br />

kaymalar oluyor, çok gücüme gidiyor.<br />

Sonra kendime dönüp derine indiğimde, o gücüme gitti dediğim<br />

şeylerin aslında Allah’ın hoşuna gitmeyen şeyler olduğu için beni sıktığını<br />

görüyorum.<br />

Benden ayrı olmayan bana diyor ki; “kulum ben seni severek yarattım.<br />

Senin çok işin var. Değer yargını çalıştır. Daha ötesi var mı sana<br />

kıyamam” diyor. Sana bahşettiğim güzellikleri yaşa, sev” diyor. Biz biraz<br />

inceldik. Buraları görüp bu kadar neşeye boğuluyoruz biraz daha<br />

incelsek ebedi saadete ulaşırız.<br />

Dünya ahret umurumda değil. Amaçlandık elhamdülillah birlik,<br />

beraberlik içinde. Arkadaşlarımın hepside duyarlılık içinde. Sevgiyle<br />

saygıyla içini duyan, ne istediğini bilen birer şahsiyetli hanım olarak<br />

yaşamaya hazırız.<br />

Sevgi ve saygılarımla…<br />

Hatun Çakıcı<br />

Ev Hanımı<br />

85


Değişen Hayatlar<br />

86<br />

BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-6<br />

Ben Kalemi Elime Aldım Oda Beni Bana Anlatıyor<br />

Sohbetten yeni gelmiştim. Banyoda dişlerimi fırçalarken bir yandan<br />

da arkadaşın anlattığı bir tespit aklıma gelince “ne var ki bende<br />

yapıyorum” diye düşünüyordum. “Ne var ki ben yaparım zihniyeti…”<br />

Birden uyandım.<br />

Tam bu düşüncedeyken bir bakıyorum, banyonun temizliğe ihtiyacı<br />

var. Hem “ne var ki ben yaparım” derken hem de “sabah yaparım”<br />

zihniyetinde olduğumu gördüm. Orda birden uyandım.<br />

Hemen faaliyete geçip temizliği yaptım. İşte buraların beni yatırdığını<br />

“yaptım, yapıyorum” gibi kendi kendimde zannetmelere gittiğimi<br />

gördüm. Önceden almış olduğum kulağından yönetilme ilkesi vardı.<br />

Oğlum geldi ablasına bir olay anlattığını, ablasının da onu alaya aldığını,<br />

küçümser davrandığını söyledi. Dinledim.<br />

“Oğlum böyle şeyler herkese anlatılmaz. Bunları sen annenle paylaş”<br />

dedim. Ablasına anlatmasına da içimden kızmadım, neden böyle<br />

yapmış? Demedim. Suçlamadım ama aklıma ilk gelen düşünce “ceza<br />

makbuzunu götüreyim, ihlal ettiği maddeyi bulsun imzalasın, parasını<br />

atsın oldu.”<br />

Aldım gittim, uzattım ama çok sakinim. Sadece yapmam gerekeni<br />

yaptığıma inanıyorum. Kızım “iyide anne o yanlış anladı” dedi. “Kardeşim<br />

bana bir olay anlattı, o olayla ilgili birde başkasının yaşadığı bir<br />

olayı anlattı. Bende dedim ki, büyüdün bu konulara dikkat et de bir<br />

başka yerde başına gelmesin. Ama o küstü. Ona, kocaman oldun bunu<br />

nasıl yapıyorsun dediğimi, alay ettiğimi sandı. Üç dört kez açıklama<br />

yaptım ama anlamak istemedi. Bende ne yapıyım ben gerekeni yaptım<br />

dedim bıraktım.”<br />

Kızımı dinleyince ona dedim ki “benim bir kararım vardı, kulağımdan<br />

yönetilmeyecektim. Ama oğlum olayı anlatınca hiç aklıma gelme-


Değişen Hayatlar<br />

di, gidip olayı birde kızımdan dinleyeyim diye. Bana olayı açıkladığın<br />

ve beni dinlemeye sevk ettiğin için teşekkür ederim” dedim. Kızımın<br />

yüzündeki gülümsemeyi hiç unutacağımı sanmıyorum.<br />

Oğluma döndüm kağıdı uzattım ve ekledim “bir sene önceki yaşanan<br />

olayın ve insanların evimizde ne işi var?” Açıklayarak maddeleri<br />

okudum. Bir olayda iki üç madde birden ihlal edilmişti, kolay değil bir<br />

lirayı gözden çıkarmak zorlandı ama karar kesindi dönüş yoktu, imza<br />

atıldı, parayla birlikte kumbaraya kondu. Ne yapalım cezayla da olsa<br />

eğitileceğiz.<br />

Konuşmak öyle bir şey ki konuşurken insan yaptım zannediyor<br />

ağzın anlatıyor, vereceksin, paylaşacaksın, o sırada ikram edilecek var,<br />

kalbe bakıyorum vermekte nasıl zorlanıyor. O zaman daha iyi anlıyorsun<br />

eğitimcini, benim eğitilmeye ihtiyacım var, çünkü kalbimde madde<br />

var bu madde sevgisiyle can kardeşliği olur mu? Tabi ki olmaz o<br />

zaman eğitimci şart oda bulundu. Şimdi geldi uyguya…<br />

Esas amaç şimdi başlıyor, ustamız bizlere halimizi açık ve net gösteriyor.Her<br />

geçen gün hatta her geçen dakika ustaya olan ihtiyacım artıyor.<br />

Öyle değerleniyor ki önceden onun yanına biri gittiğinde, biri ona<br />

hizmet ettiğinde sızlayan kalp, şimdi bunu yapanlara sevgiyi ve takdiri<br />

görüyor kalbinde. Neden diye soruyorum. Çünkü ustam değerlenmeye<br />

başlamış, ben bir tek yetmem onu dört koldan korumak ve kollamak<br />

lazım.<br />

İnsan inandığının adına yaşar. O gerçekçinin değeri yüreğe oturdukça<br />

kendimde görüyorum ki, herkes o insana koşsun faydalansın<br />

istiyorum. İnsanların halini görünce yüreğim sızlıyor, gözüm doluyor<br />

yalvarmak geliyor içimden ne olur ona gidin, onun gibi olun o tek dost.<br />

Ağabeyimi görünce durgun, suskun, üzgün… Elimle yüzünü okşadım<br />

gözlerim doldu. “Canım abim, hayatta bir tek gerçek var oda<br />

eğitimcimiz. Evlat da boş, kocada, hanımda boş. Vallaha her şey boş,<br />

o gerçek olan tek olan ne olur ona dönelim” derken, kalbime baktım<br />

inanıyor musun bu insanın dönüş yapınca her şeyden kurtulup sıkıca<br />

87


Değişen Hayatlar<br />

sarılacağına? İçten “evet” geldi. İnsana inanmışım. Orda gördüm ki<br />

inanıyorum isterse her şeyi arkasında bırakıp dört elle sarılabilir bu<br />

güç onda var. Çünkü gördüm ki bu güç bende var.<br />

Bir şeyi söylerken genişten söylemek; uyandığım, fark ettiğim bir<br />

yerde buraydı. Sözü her şekilde ağzımdan çıkarmak benim elimde. Söz<br />

öyle çıkmalı ki beni kendi vicdanım yargılamasın. İnsan yargılanmaya<br />

dayanamıyor, vicdanında beraatı almak istiyor. Yargılamaya bile başlamadan<br />

hemen beraatı almak istiyor.<br />

Çok kısa sürse de eşime ve çocuklarıma karşı her zaman aynı ferah<br />

yürekle olmadığımı gördüm, bir daralma hissediyorsun gereken<br />

yapılıyor ama daralarak ferahlılıkla değil. Veya cevaplar veriliyor ama<br />

sıkılarak.<br />

O basit gibi gördüğüm bir alışkanlığımın beni bu kadar zorlayacağını<br />

tahmin etmemiştim. Dışarıdan söylemek kolaymış, iş icraata gelince<br />

işte orada ip geriliyor. Şu anda kendimden anladığım kadarıyla<br />

mücadelem devam ediyor, ustayla paylaşım yapılacak mücadeleye yön<br />

verilecektir.<br />

Bir ben var benin içinde, ben kalemi elime aldım oda beni bana<br />

anlatıyor. Beraber yazdık, beraber kapattık, durulu anlar, saadetli geceler…<br />

88


Değişen Hayatlar<br />

GERÇEK AİLEM<br />

Öncelikle böyle bir kişilik eğitimine düştüğüm için Rabbime şükürler<br />

olsun. Gerçekten dünyadaki 7 milyar insanın içinde şanslı bir<br />

aileyiz ve bizi bizden çok düşünen, bizim için her anını, her gününü<br />

harcayan, bizim önümüzü ve ufkumuzu açan ustamıza da sonsuz teşekkürler.<br />

Rabbime şükürler olsun ki bizi böyle bir insanlık abidesi ile<br />

tanıştırdı ve ona dost eyledi.<br />

Bu fikirle tanışmama vesile olan Berat YUKA kardeşime teşekkürler.<br />

Gerçekten kendisi hem maddi, hem manevi hangi konu olursa olsun<br />

yardım sever, hep olumlu davranma mücadelesinde olan, kararlı<br />

ve mümkün oldukça sade bir yaşantı ile hayatını devam ettirmeye çalışan<br />

Berat kardeşimle ne zaman yan yana gelsek fikir üzerinde sohbetler<br />

ettiğim takdire değer bir fikirdaşımdır.<br />

Her zaman konuştuğumda, aradığımda beni rahatlatan, zihnimi<br />

sadeleştiren, kararsızlıklardan kurtaran, her türlü haliyle bize örneklik<br />

teşkil eden; ne olursak olalım bizi her haliyle kabul edip doğruya sevk<br />

eden ARİF Başkanıma da teşekkürler.<br />

Bu ocakta tanıdığım ve kendisinden yararlandığım ağabeylerimden<br />

Erdoğan Asiloğlu abime de teşekkürler. Kendisi yaşantısıyla, davranışlarıyla,<br />

mücadelesiyle beni etkileye n bir abim. Bu fikir dışında birilerine<br />

bu durumu anlatsam belki kimse inanmayacak; ama bana bunu yapabileceğime<br />

inandırdı ve benim için bu konuda önümü açan abimdir.<br />

Bu fikirde, bu eğitimde tanıdığım ağabeylerim, kardeşlerim hepsi<br />

büyüğünden, küçüğüne hepsinin de kendine has etkilendiğim yönleri,<br />

davranışları, yaşantıları var. Gerçekten arkadaşlarımın hepsi de takdire<br />

değer insanlar. Onlarla da tanıştığım için Rabbime şükürler olsun.<br />

Oğuz ALANLI<br />

İşçi<br />

89


Değişen Hayatlar<br />

EĞİTİM ARKADAŞLARIM<br />

Böyle bir arkadaşlara sahip olduğum için çok şanslıyım. Hepsinin<br />

ayrı ayrı güzelliği var. Haftada üç gün beraberiz. Beraber bulunduğumuz<br />

zamanlarda her geçen gün böyle bir ortamda bulunduğum için<br />

çok şük rediyorum. Yardımı olana yardım, hasta ziyareti varsa hemen<br />

gidilir, cenazesi varsa taziye ziyareti yapılır.<br />

Doğruluğu, dürüstlüğü, şahsiyet eğitimini buradan karşılıyoruz.<br />

Hoşgörüyü, merhameti, cömertliği ikramlaşmayı, hediyeleşmeyi,<br />

paylaşmayı burada tanıdık. Arkadaşlarımızın dünyanın en değerli insanları<br />

olduğunu düşünüyorum.<br />

Saygı ve sevgileri, beni bu eğitimde desteklemelerinden dolayı ve<br />

olduğum gibi kabul ettikleri için teşekkür ediyorum. Sizinle tanıştıktan<br />

sonra hayatım yeniden düzene girmeye başladı. Sıkıntılarım azaldı.<br />

Kendime güvenim geldi.<br />

Elimden geldiğince sözüme ve işime daha iyi sarılmaya çalışıyorum.<br />

Bizi birbirimize tanıştırıp kaynaştıran eğitim ustama teşekkür ediyorum.<br />

İyi ki varsınız, iyi ki varız ve yaşamaya, yaşatmaya çalışıyoruz. Elhamdülillah.<br />

Osman ARSLAN<br />

İşçi<br />

90


Değişen Hayatlar<br />

BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-7<br />

Akşamki verdiğim kesin karar ile iradem bana ait diyerek fırladım<br />

yataktan. Bu kararı vermekteki en büyük amacım; hayatımın hiçbir yerinde<br />

boşluk bırakmak istemeyişimdi.<br />

Dostun ağzından çıkanı uygulamadığım zaman, ne kadar kendime<br />

çıkacak kapı arasam da bulamıyorum. Her yerde, her şeyde aklıma geliyor<br />

boşlukları doldurmalıyım ki her şeyden önce söz tutuyorum diye<br />

kendime güveniyim. İraden sana ait sözünü ispata getiriyim.<br />

Sana söz söylenir çünkü uygulamadasın, güvenilirsin diye kendime<br />

ispat edeyim. Her şeye dikkat ediyorum. Onun şurası eksik olsa ne olacak<br />

diyorum kendime, kendime söz anlatamıyorum.<br />

Kendime ciddiyet desem hemen o yaptığım küçücük kaçak aklımda.<br />

Samimiyet desem aynı, söz desem aynı… O zaman hadi yapmıyorum<br />

dedim, başladım elhamdülillah.<br />

Göreceğiz, kendimde birebir tespit edeceğim iradem kime ait?<br />

Ciddi bir şekilde alışkanlıklarımla mücadeleye giriştim.<br />

Kendime özel hiçbir şey yapmıyorum varsa yiyor içiyorum. Oda<br />

kısıtlı sünnet, orta yolu tercih ediyorum. Hatta sevdiğim bir şeyde teklif<br />

olursa yapalım mı, getirelim mi? diye kabul etmiyorum. Çünkü bir<br />

anda teklif etsinler beklentisine kapıldığımı gördüm.<br />

Zanna ne kadar çabuk düşebiliyoruz. Muhatabı anlamadan eski kabullerinle<br />

onun hakkında karar veriyorsun. Anlayım, dinleyim, tespit<br />

edeyim yok… “Şu anda hali bu, hayırdır neymiş” demek yok. Direk zan<br />

yapıyorum, daha sonra durumunu anlayınca tövbe çekip dönüş yapıyorum.<br />

Sadece ben kurtulayım düşüncesinde değilsin artık.<br />

Arada bir olumsuz durum varsa yapanı bile oradan çıkaracak güce<br />

sahipsin. Sorumluluk senin, yazık deyip bulunduğum yerdeki herkese<br />

sahip çıkıyorum. Komşunun çocuğu bağırıyor on beş yirmi defa anne<br />

diye sesleniyor.<br />

Hemen uzattım pencereden kafamı “yavrum ne var söyle” dedim.<br />

91


Değişen Hayatlar<br />

“Annem bakmıyor” dedi. “Yavrucuğum böyle bağırınca annen duymayabilir.<br />

Burada dikilip vakit kaybedeceğine çık yukarı zile bas, annene<br />

daha çabuk yoldan ulaş. Bazen oğlum da yapar. Ona derim oğlum bir<br />

saat bağıracağına gel kapıdan söyle.<br />

“Hadi yavrum” dedim, “tamam teyze” dedi gitti. Kapılarının ziline<br />

bastı annesiyle işini halletti. Ben, bana ne diyemem. Orda ilgileneceğim,<br />

hatta dedim kendime çocuğun ihtiyacı senin karşılayabileceğin<br />

bir ihtiyaçsa, o ihtiyacı karşılayacak sensin. Sen çevrenden, onların zihinlerinden<br />

ve rahat etmelerinden sorumlusun. Sen ustanın ahlakısın,<br />

sen ustansın.<br />

Arkadaş kıpırdanıyor hemen ihtiyacını fark edip gerekeni yapıyorsun.<br />

Sonrada diyorum ki bir daha kıpırdanmasını bekleme, onun ihtiyacını<br />

biliyorsun hemen yap. Bir arkadaş başka bir arkadaşın ihtiyacını<br />

fark etmiş.<br />

Bir şey ikram etmiş bunu söyledi sohbette, çok mutlu hissettim<br />

kendimi. Sen ben, bende sen dedim. İkram edeni öptüm ikramı için.<br />

İkram edilen arkadaş ta “öpmek istiyordum ama griptim” dedi. Onun<br />

içinden istediğini biz faaliyete geçirmiştik elhamdülillah. Kendini kabul<br />

etmek bu işte dedim.<br />

Sevgim bana ait, samimiyetin bana ait, kabulüm, anlayışım bana<br />

ait… Özüme uygun yönlendirebiliyorum artık.<br />

Bu günümü de böylelikle tamamlamış oldum. Sabah Ola Hayrola...<br />

92


Değişen Hayatlar<br />

HAYATIMIZDAKİ GÜVEN<br />

Abdulkadir Duru Hz. lerinin Güvenirlik okuluna girdikten sonra<br />

hayatımız tamamen değişmeye başladı. Şimdi, her şeyi daha iyi anlamaya<br />

başlıyoruz. Önceleri bizim güvenilir insan olmak gibi bir derdimiz<br />

yoktu, ama güven hırsına düşmüş gerçek bir insanla tanışmamızın<br />

ve güveni temel alan bir fikrin içinde bulunmamızın, hayatımızı nasıl<br />

değiştirdiğine bir bakalım.<br />

Sizlerle yeni tanıştığımız zamanlardı. O zamanlar ağabeylerimizin<br />

dernekte toplandığını öğrendik. İçimden sizlere bir şeyler ikram etmek<br />

geldi ve manavdan elma almaya karar verdim. Hemen manava gittim,<br />

elmaların bulunduğu tezgâha yanaştım ve en güzellerini seçmeye<br />

başladım.<br />

Ama hemen içimden bir ses “ Adamın tezgahındaki elmaların en<br />

güzellerini alıyorsun, o zaman bunun fiyatı bir liraysa, sen bir buçuk<br />

ver” dedi ve içime uyarak dükkan sahibine bir buçuk lira verdim. Daha<br />

sadece selam vermiştim fikre. Ama hemen bir başkasının da hakkını,<br />

kârını, zararını düşünmeye başlar yere gelmiştim.<br />

Yeni tanıştığımız sıralardaydı. O zamanlar her gün basketbol oynuyor<br />

ve bütün enerjimizi ve hırsımızı basketbol oynarken harcıyorduk.<br />

<strong>Fikir</strong>le tanıştıktan kısa bir süre sonra basketbol sahasına gittik ve arkadaşlarla<br />

maç yapmaya başladık. Daha önce bir top için yalan söylerken<br />

şimdi arkadaşlarımdan önce yaptığımız kural hatalarını söylemeye<br />

başlamıştık.<br />

“Arkadaş, ben faul yaptım, top benden çıktı.” diyorduk, onlar çok<br />

şaşırıyor, ne yapıyorsun sen diyorlardı. Biz de ne yaptığımızı bilmiyorduk<br />

ama kimseyi aldatamıyor, kandıramıyor, yanıltmak gelmiyordu<br />

aklımıza. Şimdi anlıyorum nasıl olduğunu… Biz o zamanlar fikirden<br />

güven aşısı almaya başlamışız.<br />

Yine günlerden bir gün, bir arkadaşımızla randevulaştık ve onunla<br />

buluşmak üzere evden ayrıldık. Dolmuşta üstüme ağır bir koku sindi<br />

93


Değişen Hayatlar<br />

ve kendimi rahatsız hissettim. Dolmuştan indikten sonra bir marketi<br />

gezmeye başladım. Bir anda bir kolonya gördüm ve açıp elime döküp,<br />

tekrar yerine koydum.<br />

Arkadaşımla buluşup işlerimizi hallettik. Ben de eve giderken bir<br />

arkadaşıma gittim ve evinden çıkarken ayakkabımın alındığını fark ettim.<br />

Hemen kafamda zil çaldı ve bir anda uyandım. “Sen o kolonyayı<br />

izinsiz eline döktün ve bizim olmayana el uzattın.” dedi, içimdeki ses.<br />

İşte o sesi içimde özgürce konuşturan ve bana duyuran; gerçek dostun<br />

güven aşısı idi.<br />

Şimdi aklımıza şu soru durmadan gelecek. Nasıl yapsak da daha<br />

güvenilir insan olsak? Benim de buna cevabım şu: Güven hırsına düşmüş<br />

gerçek bir insanla tanışmamız ve bizim o güven aşısını almamız<br />

gerekiyor.<br />

İşte o güven aşısı bizi mahcup olmaktan, boynumuzu eğecek işler<br />

yapmaktan uzak tutacak. Ne bahtiyar insanlarız ki; kişiliğini şahsiyetlendirmiş<br />

ve hayatını güven üstüne bina etmiş bir fikirle tanışmışız.<br />

Yine ne bahtiyar insanlarız ki; o gerçek insanın mücadelesi sonunda<br />

kurulan böyle bir dernek çatısı altında, böyle güven aşısı almış insanlarla<br />

beraber yaşıyoruz.<br />

Teşekkür ederiz Yüce Dost Abdulkadir Duru Hazretleri<br />

Akın Kazıcı<br />

Mali Müşavir<br />

94


Değişen Hayatlar<br />

BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-8<br />

Annemi diş doktoruna götürdüm. Tek götürme amacım zihni meşgul<br />

olmasın diye idi. Bu arada kendimi takdir ediyordum, bir insanın<br />

zihnine ne kadar değer veriyorsun diye. O an uyandım.<br />

Kendi zihnine ne kadar değer veriyorsun? Dedim. Tabi orada onu<br />

yapmasan annen dıştan demese bile içten sana kızar, onun takdirini<br />

kaybedersin, ama sen sana bir şey demiyorsun.<br />

Yine yapamadın diyorsun, yada o anda şu kadar yaptım ya diye avunuyorsun,<br />

ama aslında ustanın dediği gibi yapmadığını bal gibi biliyorsun.<br />

Kesin karar verdim, kendi zihnime de değer vereceğim, kesin yapacağım,<br />

avuntuya kaçmayacağım.<br />

Nasıl insanlardan beklemek haramsa, kendimden bile bir şey beklemeyeceğim.<br />

O anda ne gerekliyse yapacağım, uyandığım yerlerde uyguya<br />

geçeceğim.<br />

Ben kendime de çevreme de sahibim, bu sorumluluk beni durdurmuyor.<br />

Kendime kıyamıyorum. Öyle olumsuz bir ortamda bulunmak<br />

beni çok sıkıyor. O insanların oturdukları yerde günaha girmelerine<br />

duyduğum üzüntü beni durdurmuyor. Tarzını, yolunu, üslubunu bularak<br />

ortamı değiştiriyorum.<br />

Bir anda ihtiyaç hissettim, muhatabımla konuşacağım, ona kıyamıyorum,<br />

ayakları yere bassın istiyorum. Konuşuyorum anlatıyorum eğitimden,<br />

neyi niçin yapmamız gerektiğinden, ibadetten, konuşmanın<br />

sonunda muhatabım “uykumu getirdin” diyor.<br />

Sonra dönüyorum kendime, kendime göre haklı sebeplerle yaptım<br />

bu konuşmayı. Arada bir kişinin durumunu açık ve net kendisine göstermek<br />

lazım diye. Yeter artık gölge gibi takip edemem kendide yapsın<br />

diye.<br />

Hadi şeklen söylendi, ibadet yapıldı, iç dünya ne olacak. “Gün boyu<br />

ne yaptıysam ben ne bileyim” diyen bir zihniyete tepkiydi konuşma…<br />

95


Değişen Hayatlar<br />

Sorumlusun, onu öyle bırakamazsın inancı yaptırdı bu konuşmayı.<br />

Sonra yazarken de şöyle bir düşünce geldi, sen böyle bir ihtiyaç duyduğunda,<br />

ustanla müşavere et. Böyle yapmayı düşünüyorum, böyle hissediyorum,<br />

benim yönüm bu ama sen ne dersen onu yapacağım. Biz her<br />

hareketimizi denetlettiriyoruz. İşte buda samimiyettir diye düşündüm.<br />

Bu gecelikte bu kadar. Sabaha nice uyanışlara…<br />

96


Değişen Hayatlar<br />

FİKRİ ÇALIŞMALARDAN ELDE ETTİĞİMİZ<br />

FAYDALAR<br />

İnsan fayda gördüğü yere doğru koşuyor. Maddi âlem çok net görüldüğü<br />

için oranın değerini her gün görüyoruz. Maddi âlem için, her<br />

gün çalışıp mücadele ediyoruz. Onu kaybetmekten korkuyoruz, onu<br />

kaybetmemek için çalışıp çabalıyoruz. En az 10 yıl okullara gidiyoruz,<br />

özel dershanelere gidiyoruz, özel hocalar tutuyoruz. Çünkü bize olan<br />

faydasının farkındayız.<br />

Aynı zamanda ailemiz, akrabalarımız, bütün yakın çevremizin bize<br />

her gün teşvik ettiği konu maddi konu. Demek oluyor ki bizler fayda<br />

gördüğümüz, teşvik gördüğümüz yere doğru akıyoruz. O zaman bu<br />

çalışmanın ve burada yapılan eğitimin her gün faydasını görmeye gayret<br />

etmeliyiz.<br />

Bunun için de bu sahanın ustasının tavsiyelerini tutmalıyız ve yaşayışımızda<br />

uygulamak azminde ve gayretinde olmalıyız. Uygulamadan,<br />

yapmadan, tespit ve takdir etmeden asla bir şeyin değerini ve faydasını<br />

tam olarak anlayamayız. Kendi takdirimizle kendimizi dolduracaksak<br />

ve doldurdukça bu güzel insanlık meziyetleri bizden taşacaksa o<br />

zaman bize düşen fikrimizin değerini devamlı görmek ve birbirimize<br />

anlatmaktır.<br />

Bütün insanlık bir maddenin derdine düşmüş, bir geçim telaşının<br />

içine düşmüş sanki eskiden yaşayanların bunca malı, arabası, giyecek<br />

ve yiyeceği varmış gibi bizleri o telaşa düşüren hayvan tipler bizi kullanacak<br />

bizi sömürecekken <strong>Fikri</strong>miz sayesinde dur dendi bunlara. Sen<br />

değerlisin, sen kıymetlisin, her şey senin emrine ve istifadene sunulmuştur<br />

yeter ki sen kendi yüceliğinin farkına var diyen fikir elbette<br />

bizim için bir kurtuluştur.<br />

Dinimizin bütün gerekliliklerini öğrenmemiz yanında (namaz,<br />

oruç, hac, zekat) gibi ama sadece bunları yapmakla mutluluğu bula-<br />

97


Değişen Hayatlar<br />

mayacağımızı, aynı zamanda Allah’ın (cc) ruhundan ruh üflediği insana<br />

da değer verirsek mutlu olacağımızı bu fikir sayesinde öğrendik.<br />

Ayıpları örtücü olmayı, dedikodu yapmamayı, vefalı ve sadık olmanın<br />

insana verdiği iç huzurunu biz bu fikir sayesinde duyduk.<br />

Mahcup olacağımız işler yapmaktan biz bu fikir sayesinde kurtulmaya<br />

başladık. İnsanın değerini gördükçe, kendi değerimizi gördükçe<br />

çok daha dikkatli yaşamayı burada öğrendik.<br />

Her şeye sahip olabiliriz ama eğer şahsiyetli ve güvenilir olmazsak<br />

o zaman asla huzur ve mutluluk yüzü göremeyeceğimizi biz bu fikir<br />

sayesinde öğrendik. Elimizde bütün imkânlar olsa bile güvenilir insan<br />

olmazsak kendi değerimizi kaybedeceğimizi bu fikir sayesinde öğrendik.<br />

Güven hırsına düşmüş, birbirlerinin kalbini kırmaktan korkan, bir<br />

hatamız olsa onu kapatmaya çalışan, bizi geçici değerlere teşvik etmeyen<br />

bir arkadaş gurubumuzun olması en büyük kazancımız.<br />

Akın Kazıcı<br />

Mali Müşavir<br />

98


Değişen Hayatlar<br />

BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-9<br />

Beni Benim Elimden Kurtaracak Ustam Var<br />

Her şeyi söylemenin, bir alışkanlık olduğunu uygularken görüyoruz.<br />

Hem de çok zorlandığımı görüyorum. Önce gelip giden yorumlar<br />

düşünceler oluyor.<br />

İşin güzel tarafı zorda gelse uygulamaya devam diyorum. Halimi<br />

açık ve net çok güzel görüyorum. Sanki benden ayrı Allahın tecellisi<br />

olduğunu hissettim. Sen karışmıyorsun sadece izliyorsun. Artık ben<br />

yapıyorum beni bu tarafında kullanıyorsun diye sonsuz şükrettim rabbime.<br />

İşte o her şeye söyleme alışkanlığımdan zorlandığım yerde ustama<br />

sığındım, her zıt gelen düşünceme “söz tutuyorum” deyip dayandım.<br />

Bakalım devam ediyorum… Ben karışarak halimi fark etmiyormuşum.<br />

Bana bu halimi rabbim daha net gösterdi. Bazen içimden geçiyor,<br />

“Allah’ım şu ödevim bitse de şunlara duygulu bir konuşma yapsam.<br />

Sonrada, bunları ustama söylemeyim üzülür diye geçti içimden,<br />

kendime güldüm. Ustanı kendin gibi zannediyorsun. İnsan kendi neyse<br />

ustasını da öyle zannediyor. Karışmamak ne kadar zorluyor beni<br />

efendim ben ne kadar konuşuyormuşum.<br />

Bir sessizleştim, bu seferde düşünce geliyor, çocuklar annem ilgilenmiyor<br />

derlerse diye. Ben mezarda onlarla muhabbet etmeyeceğim,<br />

onlara laf söylemeyeceğim diye kendimi susturdum, sen ödevini yap<br />

dedim. Mahcup etmek yok, şahsa laf yok, hepsini bıraktım.<br />

Sadece anlatırlarsa dinliyorum, genel bir sorun varsa genele söylüyorum.<br />

Ama onun haricinde ağzımı açmıyorum, küçük aklımdan<br />

gelenlere kulaklarımı tıkıyorum. Sen içine yönel de onlarda içlerine<br />

yönelsinler. Onları da bir tarafa bırak. Yazık değimli sana, senin içten<br />

olmaya ihtiyacın var.<br />

Söz tutup uyguladıkça varlık ifade eden benliğimin sesinin kesil-<br />

99


Değişen Hayatlar<br />

diğini, sindiğini kendim de görüyorum. Ama işte ben uyguladıkça<br />

ancak kendimi çok net görüyorum. “Halin bildir” diyor ya ustam,<br />

kendimden kendime halimi bildiriyor. Her geçen gün ve an daha iyi<br />

anlıyorum ki benim eğitime ve ustama çok ihtiyacım var.<br />

Ayağım bir karış hava daymış, herkesten çok benim eğitime ve dayanağıma<br />

ihtiyacım var. Ustamdan aldığım gücü söz tutmada, uyguda,<br />

ciddiyet de kullanıyorum. Peki bunun sonucunda neler oluyor, daha<br />

güçlendiğimi hissediyorum.<br />

Yapılan bir hareket karşısında ilk gelen düşünce olumsuz mu, oturup<br />

kendimi suçlayacağıma, çeviririm olumluya. Bu eğitim, bu ocak<br />

uygulama yeri…<br />

Baktım zan mı geldi, yorum mu yapıyor, çevireceğim tersine. Baktım<br />

takdir edildi peşine düşmüş gidiyor, çeviriyorum yönünü. Ben sevilmek<br />

için uğraşmıyorum ki seven benim, benden seven var. Şu söz<br />

var ya, şu an benim için öyle değerli ki “beni benim elimden kurtaracak<br />

ustam var elhamdülillah.”<br />

Baktım kendime onun bir şey yapamadığı ima edildi düştü peşine<br />

gidiyor. İlgilenmiyorum diyorum ama en az 10 kere aklıma geldi. Tam<br />

bunu yazarken “o an da ne duydun?” dedim, o an dışa gülümseyip iyi<br />

görünmekten ne yazık ki kendini unutmuş ne duyduğunu bile bilmiyor.<br />

Sonradan aklına gelince bir sorun vardı diyor, bu bir etkidir diyor,<br />

baktın gene etkilendin diyor. Hani ustandan başka kimseden etkilenmeyecektin?<br />

Garibim dedim kendinde olmayandan duymayandan ne<br />

beklersin, şunu ustasına teslim edeyim de uyandırılsın duyanlardan<br />

kendinde olanlardan olsun…Amin.<br />

100


Değişen Hayatlar<br />

AZALAN YAŞAM ENERJİM ARTMAYA<br />

BAŞLADI<br />

Artık zihnimizin değerini anladık. Zihnimi benimle alakası olmayan<br />

hiçbir şeyle meşgul edip doldurmayacağım. Kalbimize gerçek<br />

değerleri yerleştirerek zihni bu konulara odaklayacağız. Boş laf, boş zaman<br />

geçirmeden zamanı kendimize çevireceğiz.<br />

Sürekli bu talimler içinde insan artık zihninin değerini de daha iyi<br />

anlayarak onu kirletecek, yoracak her şeyden kaçıyor. Birde kalbe gerçek<br />

değerlerin aşkı dolmaya başlayınca, bizlerde her anımızı o değerlerin<br />

derdine düşerek yaşamaya başlıyoruz.<br />

Eskiden akıl orda burada gezerken, kendiyle alakalı alakasız demeden<br />

her şeyi merak ederken, artık bir yerde durmaya gayret ediyor. Diğerlerinin<br />

boş ve faydasız olduğunu anlamaya başladı. Gerçek değerlerin<br />

neler olduğunu anlayıp onlarla dolmaya başladı. Değer verdiğimiz<br />

adına yaşamaya başladık. Şimdi biz değer verdiklerimizle meşgulüz.<br />

Gezginci denilen mücerret yapıda gövdenin içinde amaca yönelik<br />

çalışmaya başladı. Artık iktidarını eline alarak gövdeyi amaca hizmete<br />

zorluyor. Buda bizi daha emin yaşatıyor. Sürekli bir irtibat var. Akıl<br />

kendi başına çalışmıyor. Kalpteki maddi değerler bizi eskisi gibi yönetmiyor.<br />

Onların derdine düşürmüyor. Etkiler değişerek zihni insan<br />

öz yapısına uygun çalıştırıyor.<br />

Artık bu yaşantının bilinciyle daha ayık ve uyanık yaşıyoruz. Karımızı<br />

zararımızı daha iyi seçiyoruz. Kendimi takip ediyorum. Zihnim<br />

sürekli kendi işlerimle meşgul. İç dünyamı takip ediyorum. Huzurlu<br />

olmak için insanca yaşamaya dikkat ediyorum. Sevgimi gerçek değerlere<br />

doğru yöneltmek için. Gerçek değerlerin ve dostun değerini daha<br />

iyi anlamaya çalışıyorum.<br />

Sürekli tefekkür ediyor, yaratıcı ve onun bize bağışladığı güzelliklere<br />

şükretmeye gayret ediyorum. İçim bunlarla doldukça beni benden<br />

101


Değişen Hayatlar<br />

uzaklaştıran her şey yavaş yavaş yok olmaya başladı. Kendimi daha özgür,<br />

güçlü ve iyi hissediyorum. Azalan yaşam enerjim artmaya başladı.<br />

Kendimden hoşnut ve barışığım. Bilinçli yaşamanın güvenini hissediyorum.<br />

Yaptığım her iş gerçek değerlere uyduğu ölçüde özgüvenle<br />

doluyor ve bunu çoğaltmanın derdine düşüyorum.<br />

Geçmişi ve geleceği yaşamamanın rahatlığı içinde geçmişten ders<br />

alıp, yaşadığım her olayı iyi kötü yaftalaması yapmadan; “ iyi ki bunları<br />

yaşamışım” diye şükredip, beni bu günlere taşıdıkları için onlara teşekkür<br />

ediyorum. Yüce yaratıcının bizi çok sevdiğini anlayıp ona şükrediyorum.<br />

Gelecek hakkında daha bir güven ve ümit taşıyorum. Sabırsızlanmadan<br />

yaşadığım her dakikanın tadını almaya ve her nefesi huzur ve<br />

sükunetle içime çekmeye çalışıyorum. Gittikçe bu yaşantı doğallığında<br />

oluşuyor.<br />

Hayatta her şeyin bir sonu ve başlangıcı olduğunu anlamaya çalışarak,<br />

her değişimin faydama olacağı inancını anlayarak, her yeniliği<br />

kucaklayıp kendimi sürekli geliştirmenin azmi ve zevkiyle içimi doldurmaya<br />

gayret ediyorum. Kendimi sürekli geliştirip yenilemek peşindeyim.<br />

İnsanla ve onun iç dünyası ile ilgili öğrendiklerimi yaşayıp<br />

bunu gerçekleştirmek hem ufkumu açıyor hemde bana özgüven kazandırıyor.<br />

Daha çok gelişmek için fırsatları görüp daha bilinçli yaşama isteğiyle<br />

doluyorum. Artık kim kiminle ne yapıyor, ne konuşuyor merak<br />

etmiyorum. Yanımda bile konuşsalar beni ilgilendirmeyen konulara<br />

kulak vermiyorum. İçimdeki manevi açlıklarımı duyup onları nasıl doyuracağımla<br />

meşgul oluyorum.<br />

Ne yaparsam, ne duyarsam, ne istersem bunun kendimden kendime<br />

döndüğünü görüp bilinçli olmanın ciddiyetini hissediyorum. Kendi<br />

taktirimle yaşamanın ve dolmanın özgürlüğünü anlamaya başladım.<br />

Bu yüzden her şeyi yamalı akılla değil dost aklıyla anlayıp değerlendirme<br />

talimi içindeyim.<br />

102


Değişen Hayatlar<br />

Dost aklıyla yaptığım her şeyden gördüğüm faydalar beni o aklın<br />

sahibi olmaya dıştan olduğu kadar içtende net duymaya itiyor. Bu<br />

yüzden alıcılarımı o yönde çalıştırıp gezginci denilen mücerret yapıyı<br />

oraya bağlama talimindeyim. Dostla dolarsam bende onun gibi görür,<br />

düşünür anlar ve hissederim.<br />

Değerler yerine oturdukça gezginci orda kalmaya mecbur. Çünkü<br />

onun yaşam alanı gerçek değerler diyarı. Anımızı yaşayamayışımızın<br />

nedeni gerçek değerleri yaşayamayıp onlarla dolmak hırsında olmayışımız.<br />

Gerçek değerlere olan taktir ve inancımız arttıkça onları yaşama<br />

isteği ve azmi bizi aldığımız her nefeste bunu yaşamaya itiyor.<br />

Birde gerçek yaşayan dostu anlayıp ona olan sevgi içten bağlılığa<br />

bizi zorluyor. Artık odak noktamız belli. Artık anıda bu odak noktasında<br />

toplayıp anımızı yaşama yolunu gerçekleştirebiliriz. Gerçek gücümüze<br />

erebiliriz.<br />

Şükür tam olmasa bile artık kokular gelmeye başladı. Açlığımızı<br />

doyuran bu gerçeğe kulaklarımızı ve tüm alıcılarımızı çevirmeye başladık.<br />

Artık inanıyorum bizde gerçek insanlar kervanında sonsuz alemde<br />

yerimizi alacağız. Teşekkürler yüce Allaha ve bize bahşettiği dosta.<br />

Ayşegül Kazıcı<br />

Öğretmen<br />

103


Değişen Hayatlar<br />

104<br />

BİR YOLCUNUN GÜNLÜĞÜNDEN-10<br />

Bugün, ben her şeye sahibim inancı kalbimi doldurmaya başladı.<br />

Bu inanca nasıl geliyorum, değişen kendimi görüyorum, amacımın bana<br />

neler yaptırdığını görüyorum. İnsanlara özellikle yakınlarıma cevap<br />

vermeye üşenirken, şimdi onlara neyi, niçin yaptığımı nasıl olduğunu,<br />

zihinlerini rahatlatıncaya kadar anlatıyorum.<br />

Kendimi hiçbir zaman bu kadar candan içten görmedim. Bugün<br />

bir baktım kendime içimden de kucaklıyorum arkadaşımı, dışımdan<br />

da… İçimden de bu eğitimin değerini hissediyorum, aynen dışıma da<br />

yansıtıyor saklamıyorum. İçimde bir hoşnutluk hali var, bu eğitimde,<br />

bu gerçek dostun rehberliğinde, bu güzel insanlarla eğitim yapmak,<br />

içimi de dışımı da hoşnutlukla dolduruyor.<br />

İçimden şunu duydum sen önce yakınlarından başlamak üzere bütün<br />

insanlığı sevk ve idare edecek güce sahipsin. İşte bu gücü hissettim<br />

ne olursa olsun muhataplarımın hareketlerine değil, kendi yapacaklarıma<br />

baktım.<br />

İlk hatırı ben sordum, konuştum, anlattım. Hem öyle bir konuşma<br />

ki alttan alarak, karşının nefsine hiç dokunmadan. Çünkü şuna inanıyoruz<br />

artık bizim çözümleyemeyeceğimiz hiçbir soru olamaz. Ben<br />

ustamı palto gibi kullanmak istemiyorum, paltoyu kışın soğuklarda<br />

alırsın, sıcaklar geldi mi atarsın. Bu da insana doyum, tatmin ve devamlılık<br />

yapmaz.<br />

Bakıyorum ben benimle hep varım, o zaman bu beni usta yapmalıyım<br />

ki, her zaman benimle olsun. Usta gövde de kalmasın, işte o zaman<br />

ancak usta sahibiyim derim, ve gerçek ustanın değerini de o zaman anlarım.<br />

Bu yaşa kadar hep çevremi acizlikten idare ettim, şimdi sahiplik<br />

bilinciyle idare ediyorum. Hem kendi haysiyetime hem de çevremin<br />

haysiyetine toz kondurmadan. Bir kızım diğer kızıma bilgisayar başın-


Değişen Hayatlar<br />

dayken ne yapıyorsun diye soruyor, oda ters cevap vermiş. Olay bize<br />

intikal edince ikisiyle de konuştum, olayı anladım.<br />

Sonra ikisini de karşıma aldım, soru sorulana dedim ki “soru sorulunca<br />

neden ters cevap verdin?” Onun yerine “kardeşim şu anda, şunu<br />

yapıyorum” deseydin onun da zihni rahat ederdi, sen de sıkılmazdın.”<br />

“İyi de anne o her şeyi merak ediyor canımı sıkıyor” deyince, ben<br />

de dedim ki “içinden muhakkak şunlar geçiyordur; ne kadar meraklı<br />

lüzumsuz sorular soruyor, ben ona cevap vermek zorunda mıyım.” “Ne<br />

biliyorsun anne” dedi gülerek, “aynen bunlar geçiyor.” Doğru dedim<br />

onun yaptığı bir kere yanlış bir hareket. Ama birde benim yapmam gereken<br />

var. Oda nedir?<br />

Benim amacım eğitilmek, güzel insan olmaksa eğer bu amaçtaysam<br />

amacım beni ona cevap vermeye mecbur eder. Çünkü ustam var diyorum,<br />

benim ustam kendine sorulan her soruyu açıklayarak cevaplar,<br />

bende ustalı olduğumu iddia ediyorsam onun gibi yaparım.<br />

Şimdi sıra geldi soru sorana, insan da merak duygusu var, bunu insanların<br />

özel şeylerini merak etmede değil, kendi iç dünyamızı merak<br />

etmede kullanalım. Ben neyi ne için yapıyorum, küsüyorum ne için<br />

küsüyorum, seviniyorum ne için seviniyorum. İnsan bu merak duygusunu<br />

kendini tanımada kullanmalı dedik.<br />

Normalde tartışmayla başlayan, sanki şer gibi görünen bir olayı,<br />

gerçekten değer bilmeye koşan sahip insan, nasıl eğitime ve insanın<br />

kendine ve kendi yapması gerekenlere döndürebiliyor. İçimden bir sevinç<br />

bir sevinç yaşasın dedim, biz ustam gibi her olayı değerlendirebilecek<br />

ve faydaya getirecek güce sahibiz.<br />

Yatıyorum, yatarken de bir baktım eşim çay içiyor. “Aman bey” diyorum<br />

“bardaklar sana emanet, yıkamadan yatmayasın evimizin bereketi<br />

gitmesin” biz sahibiz ya, yaparız yada yapılmasını sağlarız..<br />

ELHAMDÜLİLLAH…<br />

105


Değişen Hayatlar<br />

106<br />

KENDİMİ HERŞEYİN SULTANI BULDUM<br />

1. Kendime güven duyamadığım her yerde, olayların üstüne yürüme<br />

cesareti kazandım. Hastaydım şifa buldum, korkaktım cesaret<br />

buldum, fakirdim kazanç buldum, güçsüzdüm güç buldum, kendimi<br />

garip duvar dibinde hissederken kendimi her şeyin sultanı buldum.<br />

2. Varlık davası güdebilmenin akıl, kalp ve gönül birliği ile mümkün<br />

olduğunu öğrendim.<br />

3. Bana emanet edilen ve ailem olarak sahip çıktığım kişileri şefkat<br />

ve merhamet ile kucaklayıp, sadece onların geçimini, rızkını değil aynı<br />

zamanda onların kişilik, şahsiyet ve ahlaki olarakta gelişmelerinden<br />

sorumlu olduğumuzu kavradık.<br />

4. Benim insan olarak yaratılmış olmam, benim için en büyük şükür<br />

kaynağı olduğunu gördüm.<br />

5. Dindar insan sadece ibadetlerini yerine eksiksiz getirir anlayışından,<br />

dindar insan elinden, dilinden ahlak ve faziletinden eminlik verir<br />

anlayışına yürüdüm.<br />

6. Kendimde dahil hiçbir şeyin değerini bilmezken, Allah’ın yarattığı<br />

her şeyin hakiki değerini ilk yaratılıştaki değerinde tanıma fırsatı<br />

buldum. Değerlendirdikçe her şeyin aslında benim için birer rahmet<br />

olduğunu gördüm.<br />

7. Eğitimimiz sayesinde koşulsuz, şartsız güven duyabileceğim, bizi<br />

bizden çok seven ve düşünen arkadaşlar buldum. Ailemizi, paramızı, canımızı,<br />

malımızı güven içinde emanet edebileceğimiz kardeşler buldum.<br />

8. İş hayatımda, prensipli çizgi sahibi olarak yaşayarak, her an kendimize<br />

yakışır bir tavır içinde bulunarak, mahcubiyetten uzak bir iş<br />

hayatı edindim.<br />

9. Maddiyatımıza sahip olarak, her gerekliye maddi güç elde etme<br />

fırsatı buldum. “Atarsan hiç olur, tutarsan güç olur” anlayışı kazanarak,<br />

elime sahip olabilecek güç buldum. Sahipliğimi her an talim ederek<br />

yaşıyor, zihnimi rahat ettiriyorum.


Değişen Hayatlar<br />

10. İnsanlara kendimi beğendirme çaba ve gayretinden kurtularak,<br />

kendi vicdanıma kendimi beğendirme çabasına düştüm. Bu sayede<br />

kendimle barışma fırsatı buldum. Kendimle olan ilgimin günden güne<br />

arttığını görüyorum.<br />

11. En ufak gerekliye eğilerek yaşıyorum. En ufak başarıları ve kendi<br />

başarılarımı takdir ediyorum. En ufak kaçaklarımın da önüne geçerek<br />

yaşama gayretindeyim.<br />

12. Sadece maddi kayıpları israf olarak görürken, şimdi en büyük<br />

israfın kişilik ve şahsiyet israfı olduğunu fark etme fırsatı buldum. İnsanlara<br />

yakıştıramadığım şeyleri kendim yapmamaya gayret ederek yaşamaya<br />

çalışıyorum.<br />

13. Anlayışımın her noktada hassaslaştığını fark ediyorum. Dinimin<br />

bütün gereklerini günümde yaşamaya çalışıyorum. Her an önüme<br />

gelen durumlara eğitimimin gerektirdiği şekilde müdahale etmeye gayret<br />

gösteriyorum. Böylece her sorunuma çözüm üreterek yaşıyorum.<br />

14. Kendimi sadece gövde zanneden, acı yaşantıdan kurtulma çabasına<br />

düştüm çok şükür. Sadece gövdemin ihtiyaçlarından sıyrılarak artık,<br />

zihnimin, kalbimin ve gönlümün ihtiyaçlarına da öncelik tanımaya<br />

önem veriyorum.<br />

15. Etki hapishanesinden kurtulma gayretindeyim. Her önüme gelen<br />

olaydan, insandan, makamdan, mevkiden etkilenmemeye başladığımı<br />

fark ediyorum. Bunun yerine etki merkezimi artık sadece şahsiyet<br />

ve şeref ölçüleriyle doldurmaya çalışıyorum. İnsanların doğruluğundan,<br />

cömertliğinden, affediciliğinden etkilenmeye başladığımı görüyorum.<br />

Özellikle Peygamberimiz ve sahabe efendilerimizin hayatlarındaki<br />

hareketlerini daha iyi tefekkür etmeye başladığımı fark ediyorum.<br />

16. En başta gerçekten bir sevgili sahibi olmaya başladım. Gerçek<br />

sevginin edimlerini tanımaya başladım. Hayatın kışını artık daha kolay<br />

atlatıyorum. Başıma gelen olaylarda muhakkak bizim görmediğimiz<br />

yönleri eğitimcimiz bize gösteriyor ve olayların etkisinde kalmadan<br />

yolumuza devam ediyoruz.<br />

107


Değişen Hayatlar<br />

17. Kendi hayatımıza tatbik etmediğimiz şeyleri kimseye tavsiyede<br />

bulunmuyoruz. Sözleri kendimize konuşarak ilk olarak kendimizi<br />

harekete geçirme çabasındayız. Ondan sonra zaten uygulanan şeyler<br />

karşıyı direk olarak çekim merkezine alıyor.<br />

18. Derlere bakarak yaşamaktan kurtularak, Peygamberi ölçüleri<br />

hayatımıza tatbik etme çabasına düştük. Kim ne derse desin, biz kendi<br />

kendimize söylediğimiz sözlere dikkat etmeye çalışıyoruz. Çünkü<br />

kimsenin bize bir şey demediği olaylarda sabahlara kadar kendimizi<br />

hesaba çektiğimizi fark edince, herkesten ve her şeyden önce kendi vicdanımızı<br />

yoklayarak yaşıyoruz.<br />

19. Sözümüze ve kararlarımıza sahip olarak, gerçek yaratılış amacımıza<br />

uygun yaşamanın farkına varabildik. Her hareketimizde alnımız<br />

açık, boynumuz dik, hür ve gür yaşama çabasındayız. Kimse bizi hesaba<br />

çekmese de kendimizi hesaba çekip, her an muhasebe içinde maddi<br />

manevi borçsuz yaşama gayretine düştük.<br />

20. Her şeyden öte ne mutlu bana ki GERÇEK BİR DOST’a sahip<br />

oldum. Hayatta en büyük ihtiyacımın dost ihtiyacı olduğunu öğrendim.<br />

Her an dostluk, ahbaplık gereklerine dikkat ederek yaşama çabasındayım.<br />

21. Yiğit düşmez değilmiş. Yiğit düştüğü yerden kalkarmış.<br />

22. Ben eğitimim ve fikrim sayesinde aklını kendine kullanabilen,<br />

dedikodu israfından kurtulmuş, başkalarını yaşamaktan, sadece ve sadece<br />

kendini yaşama çabasına düşmüş bir insan olma yarışına girdim bu<br />

çalışmalar sayesinde.<br />

23. Gerçekten insan olma yarışında çaba sarf ediyoruz. Bu ne büyük<br />

bahtiyarlık. Hayatın her yönüne ışık tutan bir eğitimin içindeyiz.<br />

Her şeye anında pratik çözümlerimiz var.<br />

24. Günahımızın sevabımızın bir etkisi olmaya başladı.<br />

25. Kötü dediğimiz şeylerin içinde yaşadığımızı fark ettik. Bir şey<br />

kötüyse, zararlıysa bundan uzak duracak mekanizmalarımız olduğunu<br />

fark ettik.<br />

108


Değişen Hayatlar<br />

26. Çalışmanın hayatın en dinamiği olduğunu gördük.<br />

27. Sevginin hayatın suyu olduğunu anladık.<br />

28. İyi insan olmanın ilk adımının beğenimli konuşma yapma olduğunu<br />

öğrendik.<br />

29. Sürekli eksiklerle ilgilenmenin bataklık olduğunu, neye şükrediyorsak<br />

onun geliştiğini öğrendik.<br />

30. Hayatta en büyük başarının inanmasını başarmak olduğunu öğrendik.<br />

Artık bundan sonra bu değerler üzerinde yaşama çabasındayız. Bütün<br />

kardeşlerimiz “en az” burada sayılanlar kadar eğitimi hayatlarında<br />

tatbik etme derdindeler. Bizde “İki günü birbirine denk olan, zarardadır”<br />

sözü gereği her an gelişme çabasındayız. Kendimde dahil herkese<br />

neşeli anlar diliyorum.<br />

Mustafa Arslan<br />

Öğretmen<br />

109


Değişen Hayatlar<br />

110<br />

KENDİMİ ÇOK ŞANSLI HİSSEDİYORUM<br />

Artık öğrendiklerimizi uyguluyoruz az da olsa. Çünkü güzellikleri<br />

görüp yaşamamak mümkün değil. Aile hayatımızın düzenini değiştiren,<br />

bizi prensip sahibi yapan, herkese binlerce teşekkürler.<br />

Peygamberimi burada tanıyıp çok sevdim. Onun yaşayışını hayatımıza<br />

aktarınca sevgi ve huzur geldi evimize. Artık eşimle daha mutlu<br />

olmanın güzelliğini yaşarken onun hiçbir işine karışmamak da beni<br />

çok mutlu etti.<br />

Anne olarak sorumluluğumu doğru düzgün, sözünde duran, bir<br />

tek dayanağı olan insan olmak için mücadelem sürüyor. Geçici olana<br />

değil, baki kalana dayanmak benim için önemli. Bugüne kadar ne kadar<br />

çok ezbere yaşadığımı gördüm.<br />

Çocuklarımla artık daha samimiyim. Kimsenin gizli saklı işi yok.<br />

Güveni evimize bir prensip olarak oturtmaya çalışıyoruz. “Sen yaparsan<br />

olur, sen yapmadan hiçbir şey olmaz” parolasıyla her güzelliği önce<br />

ben yapacağım yarışı oluyor.<br />

İşe en yakınlarımızdan başladık. Baktım ki her şey bende başlıyor ve bende<br />

bitiyor. Ben kalbime ne kadar sahibim ve kalbimde hangi değerler var.<br />

“Olur, peki sen bilirsin” deyince her şey birden değişiyor ama birde<br />

dinlemeden “hayır olmaz, gidemezsin, gelemezsin, yapamazsın” deyince<br />

baktım ki benliğimi artırıyorum.<br />

Şimdi her şeyin bir çözüm ve çıkış yolu olduğunu görmek ve uygulamak<br />

hayatımı daha bereketli yapıyor. Oysa önce orada kalıp içinden<br />

çıkamadığım durumlar beni daha çok karanlığa çekerdi.<br />

Şimdi artık affetmeyi öğrendik ve dayanağıma sığınıyorum Elhamdülillah.<br />

Böyle güzel ve en değerli insanların içinde olduğum için kendimi<br />

çok şanslı hissediyorum.<br />

Rabbim hep değer kıymet bilenlerden etsin.<br />

Kudret Aslan<br />

Ev Hanımı


Değişen Hayatlar<br />

BİR İNSAN TANIDIM<br />

Beni benimle barıştıran, beni benimle yüzleştiren, beni bana tanıtan<br />

bir insan tanıdım…<br />

Beni bana sevdiren, beni bana saydıran, beni benimle gurur duyar<br />

hale getiren bir insan tanıdım…<br />

Kendime verdiğim sözleri tutma ciddiyetine getiren, ben verdiğim kararlarda<br />

zorlanırken verdiğim kararları bana uygulatan bir insan tanıdım…<br />

Zihnimi sadeleştiren, zekamı hassaslaştıran, insanlık gereklerini<br />

duyar hale getiren bir insan tanıdım…<br />

Bütün gücüyle dayanağımı tekleştirmek için uğraş veren, beni girdiğim<br />

ters, yanlış yollardan “U” dönüşüyle çeviren bir insan tanıdım…<br />

Bana cesaret veren, bütün etkilerimden kurtarıp bir tek<br />

Muhammed(s.a.v.)’in etkisine girebilmem için çabalayan bir insan tanıdım…<br />

Benim merhametli, şefkatli, affedebilen bir insan olabilmem için<br />

uğraşan bir insan tanıdım…<br />

Benim tuttuğum hedefi gittikçe geliştiren, tuttuğum hedefe vardıran,<br />

daha ilerisini gösteren, durmadan amaçlandıran, bizi Allah (C.C.)<br />

ne imana çağıran bir insan tanıdım…<br />

İnsanları olduğu gibi kabul etmeyi, insanları tabii görmeyi öğreten<br />

bir insan tanıdım…<br />

Anlayış gibi büyük bir nimeti bana öğreten, kalbimde anlayış benim<br />

gülümdür ben onun bülbülüyüm sözünü anlamlandıran, değerini<br />

gösteren bir insan tanıdım…<br />

Bütün varlığını maddi manevi davası için, insanlık yaşasın, insanlar<br />

kendi kendilerini bilsinler, bulsunlar, tanısınlar diye gözünü kırpmadan<br />

her şeyini sunan bir insan tanıdım…<br />

Bizleri tanıştığımız günden beri maddi manevi ihtiyaçsız hale getirmeye<br />

uğraşan, bunun için hiçbir fedakarlıktan kaçınmayan bir insan<br />

tanıdım…<br />

111


Değişen Hayatlar<br />

Bizi doğruluğun verdiği gönül ferahlığı ile yaşatan, bize içi dışı bir<br />

yaşamayı öğreten, öğütleyen bir insan tanıdım…<br />

Ne yaparsak yapalım ama duyarak, içten, halisane yaşamamız için<br />

çabalayan bir insan tanıdım…<br />

Bizim hayalde, zanda, rüyada yaşadığımızı bize fark ettiren ve bunlardan<br />

kurtarmak için bütün gayretiyle uğraşan bir insan tanıdım…<br />

Bizi derin uykulardan uyandıran, tembellikten, miskinlikten, acizlikten<br />

kurtaran bir insan tanıdım…<br />

Bizi bize güvendiren, bize beğendiren, kendimize inandıran, bizi<br />

bizimle övündüren bir insan tanıdım…<br />

Bizi şerefli sahip insan oluğumuza inandırmak için çabalayan bir<br />

insan tanıdım.<br />

Ne mutlu bütün bu Muhammedi (s.a.v.) ahlakı hayatında yaşamış,<br />

bizlerinde yaşaması için uğraşan bize yol gösteren bir insan tanıdım…<br />

NE MUTLU…<br />

Bir Yolcu<br />

112


Değişen Hayatlar<br />

DÜNYANIN EN BAHTİYAR İNSANLARIYIZ<br />

Şeklen insan olarak dünyaya gelmenin, o gövde içinde insanlığımızı<br />

gerçekleştirme fırsatıyla karşılaşmış olmanın, kendimizi derinliklerimizden<br />

tanıyıp, öz de kendimizle tanışma yolunda olmamızın değeri<br />

ne büyük.<br />

Dışarının tantanasından uzak, kendimize yönelip, kendimizle meşgul<br />

olmak, kendimizden kendimizi okumaya çalışmak ne güzel bir uğraş…<br />

Dış dünyanın yermesinden, övmesinden etkilenmez hale gelmek;<br />

bir tek hesabı öz de yaşatanımıza vermek, içten doyunca bunun zevkine<br />

ermek…Ne güzel, ne güzel…<br />

O vakit hiç kötü göremiyor gözler, incitemiyor, etkilemiyor zararlı<br />

sözler. Her şey dost kokusunu taşıyor, yad olmuyor eller…Sevmenin<br />

sevilmenin deryası kendinde, özünde ey güzel…<br />

Farkına varınca, her geleni dosttan sayınca, sevmenin sevmemekten<br />

üstünlüğünü tadınca hayat güzelleşiyor.<br />

Anlıyor insan ayrılığın olmadığını gövdeden çıkınca. Özde bir olmanın<br />

sevincini duyunca. El olmuyor hiç kimse bir vücuttan bakınca.<br />

Ayrı görmüyor o vakit “ Başkası yapsın da olsun” terk ediyor o zihni…<br />

“Ben yaparsam olur” hareketlendiriyor bu bedeni. Yapan yaptığının<br />

zevkiyle dolduruyor kendini. Yaptıkça da görüyor, başkasına değil<br />

o esas kendisine yapıyor iyiliği…<br />

Özden Sayın<br />

Diş Hekimi<br />

113


Değişen Hayatlar<br />

114<br />

CENNETTE ON GÜN<br />

Asker ocağına yani Peygamber ocağına geleli altı ay olmuştu. Bu altı<br />

ay benim dostuma, ahbaplarıma olan özlemlimi hayli bir arttırmıştı.<br />

Anlamıştım benim onlarsız bir anım bile olmamalıydı.<br />

Unutmadan yaşayarak onlarla bir olma yolunda eğitimimde derinleşme,<br />

yürüdüğüm yolda ciddiyetimi arttırmaya çalışıyordum. İzin günüm<br />

yaklaşıyordu.<br />

Onlara kavuşacağımı düşündükçe heyecandan uykularım bölünüyordu,<br />

içimde öylesine büyük bir mutluluk, huzur vardı. Birde iznimin<br />

kurban bayramına denk gelmesi ayrı bir heyecan olmuştu. Hayal bile<br />

edemiyordum yaşayacaklarımı.<br />

Can’a, canan’a kavuşmaya gidiyordum. Aklımda başka hiçbir şey<br />

yoktu onlara kavuştuğum anlardan başka. Otobüs nihayet hareket<br />

etmişti. Varacağım yerde Yüce Dost vardı. Ahbaplarım vardı, burada<br />

oluşan bütün açlığım oradaydı.<br />

Hepsine doymaya koşuyordum. Beni karşılayacak olan dost rengine<br />

boyanmış kardeşim Mert ti. Ve o an geldi. Otobüsten indim Mert miydi,<br />

dostumuydu bilemedim özlemim öylesine büyüktü ki... Uzaktan göründü<br />

huzurum, mutluluk yuvam, çocukluğum, gençliğim “Huzur bahçem”.<br />

Ve ahbaplarımla karşı karşıyaydım sevinç ve mutluluktan hangisine<br />

sarılacağımı hangisini kucaklayacağımı bilemedim. Ve dostumdu,<br />

sevdiğim, canım, cananımdı gelen nasıl bir insan yârine özlem ve sevgi<br />

beslerse öyle büyük özlem, sevgi ve aşktı bendeki ona karşı. İşte dedim<br />

huzur, mutluluk bu, yaşarken cenneti görmek böyle bir şeydi galiba.<br />

Abdulkadir Duru Hz. leri aklıma geldi, ahbaplarına karşı olan sevgisi<br />

ve onlara kavuştuğundaki mutluluğu heyecanı, sevinci ve ayakta<br />

kılamadığı şükür namazı… Bende Duru Hz. lerinin yaptığını yaptım<br />

hemen şükür namazı kıldım.<br />

İçimde öyle bir mutluluk vardı ki canım ne yemek, ne içmek sadece<br />

dostuma dalıp gitmek istiyordu, kendimi unutmuştum. O muhabbet


Değişen Hayatlar<br />

deryasında akıntıya kapılıp gidiyordum. İstediğim tamda buydu, yaşamak<br />

istediğim buydu. Özlediğim her şey o an oradaydı. Yaşadığım<br />

mutluluk tarif edilmezdi.<br />

Ahbaplarımın ilgisi beni daha da bir hayran etti. İyice aşktan sarhoş<br />

olmuştum. O gün özlem dindirmeyle muhabbete doymaya çalışmayla<br />

dostumun yanında geçti. Diğer günlerimde aynıydı her an eğitimden<br />

dosttan konuşan insanlarla yan yana, aynı fikir ve düşüncede aynı çizgide<br />

omuz omuza yürüyen aynı dostun derdiyle dertlenmiş o güzel insanlarla<br />

yan yana geçmesini istiyordum ve nihayetinde de öyle olmuştu.<br />

Cenneti yaşıyordum ben.<br />

Ve bayram sabahına huzur bahçemizde, dostumla, ahbaplarımla<br />

uyanmak. Zaten bir başka oluyordu huzur bahçesinde bayram sabahları…<br />

Sevinçler, mutluluklar kat kat artıyordu. Onca koşuşturmaca<br />

ya rağmen bitmeyen enerjiler yorulmak bilmeyen insanlar. Farklı bir<br />

huzuru vardı. Çalıştıkça, hizmet ettikçe enerji topluyordu sanki insan<br />

daha da bir güçleniyordu.<br />

Can alemi, canan alemi orasıydı. Her geçen gün mutluluklarım<br />

artıyordu, daha da enerji yüklüyordum kendime. Yanlarındayken bile<br />

aklımda hep onlar vardı. Allah’ım nasıl bir güzel duygudur yaşadığım!..<br />

Sana koşan insanlarla omuz omuza, dostun çizdiği yolda yan<br />

yana, yana yana yürüyen güzel insanlarlayım.<br />

İzin günlerim yavaş yavaş bitiyordu ama bende hiç öyle bir hava<br />

yoktu. Anımı dolu dolu yaşıyor mutluluklarımı artırıyordum. Hiç<br />

olumsuzluk yoktu her şey olumlu, her şey pozitif her şey güzeldi. 7 den<br />

70’e hepsi kıymetliydi. Ömer’inden Burhan dedeme kadar hepsi özel,<br />

hepsi güzel insanlardı. Hepsinde dostumun gözü vardı.<br />

Ve son günüm Allah’ım.<br />

O gün başladı, huzur doluydum mutluluk saçıyordu içim. Ahbaplarımla<br />

vedalaşma vakti gelmişti. Hepsiyle vedalaşıyordum ama bende<br />

hiçbir değişiklik yoktu aynı duygularla devam ediyordum. Ve kardeşimle<br />

baş başa kalmıştım onunla dostuma gidecektik.<br />

115


Değişen Hayatlar<br />

Allah’ım hiç bitsin istemedim o gece kardeşimle gece boyunca eğitimden,<br />

dosttan konuştuk saatler nasıl ilerledi bilmiyoruz. Ne soğuktu<br />

bizi etkileyen nede usul usul atıştıran yağmur.<br />

İkimizde aşka dalmıştık ki galiba hiçbir şeyin farkına varmıyorduk. Kardeşim<br />

konuştukça kendimden geçiyordum. Bana dostumu anlatıyor, eğitimimden,<br />

fikirden konuşuyordu. Ben iyice mutluluktan sarhoş olmuştum.<br />

Gecenin ilerleyen saatlerinde eve geçtik ama muhabbet hala devam<br />

ediyordu. Geç oldu uyumaya kalktık. Sabah o huzur dolu ortamda o<br />

odada uyanmak, o havayı ciğerlerimin alabildiğince içime çekmek.<br />

Ve ayrılık vakti gelmişti artık… 3 Kasım sabahı dostumun canımın,<br />

cananımın yanından giderken bana hala huzur ve mutluluk aşılıyordu.<br />

Bende yanından ayrılırken gayretimi, azmimi, mutluluklarımı, sevincimi,<br />

huzurumu, ciddiyetimi, takdirimi aldım ve ayrıldım.<br />

Kalan vazifemi bitirip tamamen cennetime kavuşmak için. Mesafeler<br />

artırıyordu dostum ve ahbaplarımla benim aramda ama artan mesafeler<br />

sadece fizikiydi manevi olarak yakınlaşıyordum.<br />

Yanımda götürüyordum ustamı, gayretimi, ciddiyetimi, takdirimi. Ve<br />

bu olayda beni devamlı pozitif ve olumlu yapıyordu. Bu yüzdendir ki canımdan<br />

cananımdan yani dostumdan ayrılmak o kadar da zor gelmemişti.<br />

Ne mutlu! bana böyle sonsuz ve eşsiz bir zenginlik bahşettiğin için<br />

Allah’ım. Sana sonsuz şükürler olsun. Dostuma şükürler olsun beni<br />

peygamber aşkıyla doldurduğu için. Açtığı yolda beni daha ciddi kıldığı<br />

için.<br />

Ahbaplarıma şükürler olsun beni yürüdüğümüz yolda hep yarışçı<br />

kıldıkları ve beni daha ileriye ittikleri için. Allah’ıma şükürler olsun<br />

yaşarken Cennetin zevkini tattırdığı için. Böyle zenginlikleri bahşettiği<br />

için…<br />

Çok şükür, elhamdülillah…<br />

116<br />

Emrah ANDİŞ<br />

Mehmetçik


Değişen Hayatlar<br />

UYGULAMALARIMIZLA DEĞİŞEN HAYATIMIZ<br />

Muhabbetle, dostluğa susamış can kardeşlerimizle bu haftada buluştuk.<br />

Susayan insan nasıl suya koşarsa bizde muhabbet için, Allah için<br />

birbirimize koşuyoruz. Bu hafta ki dersimiz; En yakınlarına (eş, arkadaş<br />

vs. gibi) en çok ciddiyet gösterip değer vermek şarttır.<br />

Emine Hanım:<br />

Bu hafta evde çok güzel bir temizlik yaptım. Arkasından da şöyle<br />

düşündüm,” tam misafire layık bir temizlik oldu.” Aradan biraz zaman<br />

geçti mutfağa bir girdim, büyük oğlum Yavuz Selim mutfağı halletmiş.<br />

Şimdi misafir gelseydi, misafirin çocukları mutfağı karıştırsalardı, onlara<br />

“olsun hiç önemli değil hemen temizleriz” diyecektim. Öyleyse,<br />

“olsun oğlum zaten sizin için temizlik yapmıştım”diyerek düşünceyi<br />

çevirdim.<br />

Sonrada “bu sözü benim oğlum daha çok hak ediyor” diyerek oğluma<br />

anlayış ve hoşgörüyle davranmamı sağlayan bu eğitime şükrettim.<br />

Ben kayınpederime hiç babacığım dememiştim. Sanki babacığım<br />

deyince düşüp bayılacağımı sanıyordum.<br />

Babam Kırıkkale ‘den geldi ve ona hoş geldin demek için yukarı<br />

çıktım. Ona “hoş geldin babacığım” dedim. Ama hayret bayılmadım<br />

ve çok gayri tabi demiştim. Ağzımdan doğallığına çıkmıştı. Bende diyebiliyordum.<br />

Ben bu düşüncelerdeyken amcam kalktı beni bir kucakladı,<br />

bir sarıldı ki gözyaşlarıma hakim olamadım.<br />

Allah’ım ne güzel insanlık, ne güzel Peygamberimizin sünnetlerini<br />

uygulamak.<br />

Hatice Hanım:<br />

Samimiyetle, yapmacıklığın ayrımındayım. Burayı çok samimi bulduğum<br />

için buradayım ve burada huzur buluyorum.<br />

117


Değişen Hayatlar<br />

Akşam abimler geldi. Heyecanla kitapları abime gösterdim ve beraberce<br />

okuduk. Abim; “Peygamberimizin sünnetlerini hal-hareket haline<br />

getirmişler, burayı bırakma “dedi. Buda bana daha bir gayret verdi tabi.<br />

Annem bizden hiç beklemez hep o arar hatırımızı sorar. Bu konuda<br />

bize örnektir. Ama şu anda burada öğrendim ki, bende onu arayacağım.<br />

Hatta bu konuda bizi arayarak hep kazanan o oluyor. Bende bundan<br />

sonra annemi aramada önce davranacağım ve kazanan ben olacağım.<br />

Kayınbabam ameliyat oldu. Her gün telefon ettim. Yeter gerekliyi<br />

yaptım demedim. Onun sesini duyana kadar etmeliyim ve oda benim<br />

sesimi duymalı dedim. Çünkü hasta yatan insanın sevgi, şefkat dolu<br />

sese ihtiyacı var. Samimiyetle arayıp sonunda sesini duydum, bende sesimi<br />

duyurdum.<br />

Ben iyiyi, güzeli, doğruyu samimice yaparım. Karşının tavrı ona aittir.<br />

Ben yaptığımdan huzur bulurum.<br />

Bunu sizlerden öğrenmek beni çok rahatlattı. Eğilmek, ilgilenmek,<br />

veren olmak enayilik değil, esas insanlıkmış.<br />

Öznur Hanım:<br />

O güzel insanın dediği gibi, “ Ben sizin ihlâsınızı en yakınlarınıza<br />

verdiğiniz değerden anlarım. Naylon çiçeklik yapmayın, nedir naylon<br />

çiçek? Hiç kokmaz sadece görüntüsü vardır.”<br />

Mesela; “anneme böyle davranmam lazım, eşime anlayış göstermem<br />

lazım” zihniyetiyle hareket, sanki mecburiyetten yapıyormuş gibi, ne<br />

sen bir şey hissedersin, nede hissettirirsin.<br />

Biz hissederek yaşamayı öğreniyor ve bu eğitimle talim ediyoruz.<br />

Ne demek ya, hissederek yaşamak! İzaha sığar mı?Ben en çok kendimi<br />

çocuklarımla eğitmişimdir. Çünkü onlara kızmak, bağırmak daha<br />

kolay gelir.<br />

Bu hafta evde yoğun bir temizlik yaptım. Akşam kızım okuldan<br />

geldi. Tam dinlenmek için oturmuştum. “Yavrum ocakta çay var, bir<br />

kendine doldur birde bana” dedim. “Tamam anne” diyerek, odasına<br />

118


Değişen Hayatlar<br />

gitti. Baktım unuttuğunu fark edince düşünmeye başladım. İnsanoğlu<br />

bu, birkaç saniye içinde bile pek çok şey düşünebiliyor. Aklıma 2-3<br />

düşünce birden geldi.<br />

“Şimdi kızım bir bardak çay doldursa, anneciğim sen dinlen diye<br />

getirse, ne iyi olur.<br />

“ Arkasından “çok bekle hayatta göremezsin” derken birde savunma<br />

yapıyorum “iyide bu kıza nasıl öğreteceğim anneye hizmeti” diyen<br />

ben, en son düşüncede karar kılarak “Kalk kendi işini kendin yap. Ne<br />

demiş büyükler “kibrin dökülsün” bir bardakta ona ver, diyerek yerimden<br />

fırladım.<br />

Bir çay kendime birde kızıma doldurup şekerini de attım, yanına<br />

götürdüm. “Buyur yavrum çayın” deyip ikram ederkenki zaferim bambaşkaydı.<br />

Beklememek, eğilmek, kızmamak, yani insanca davranmak<br />

çok güzel. Sonra Peygamberimiz geldi aklıma, kendi işini kendi yapar,<br />

özel hizmetten hoşlanmazmış. Hemen burayı kendime bir ödev alayım<br />

dedim.<br />

Gül Hanım:<br />

Artık şükürler olsun insanlık yaşanmaya başlandı. Öznur ablanın<br />

dediği gibi canlı olan koku veriyor. Salonumda dün Kırıkkale den getirdiğim<br />

çiçekler vardı. Her salona girişimde harika kokuyordu. Salonumda<br />

ayrıca çok da naylon çiçek var ama hiçbiri şimdiye kadar koku<br />

vermedi.<br />

Demek ki dedim bizde insanlık kokacağız. Bizi görenler, yanımızda<br />

bulunanlar bizden insanlık kokusu alacaklar.<br />

Bir hafta boyunca annemler bizdeydi. Şunun farkına iyice vardım<br />

ki, yaptığın her şeyden sen doyuyorsun. Sen anlayışlı oluyorsun sen<br />

doyuyorsun, sen kucaklıyorsun sen doyuyorsun, sen alttan alıyorsun<br />

sen doyuyorsun, karşının haberi bile yok. O bildiği gibi yaşıyor. Yine<br />

söyleyeceğini söylüyor, yapacağını yapıyor.<br />

Sen ne yapıyorsan insanlığın ne gerektiriyorsa, Peygamberin nasıl<br />

119


Değişen Hayatlar<br />

davranıyorsa öyle davranarak doyuyorsun. İnsan kendi doyunca daha<br />

başkasından bir şey beklemiyor.<br />

Bu nasıl bir şey dedim ya! Hem sen vereceksin, hem sen doyacaksın.<br />

Ben kendi kendimi takdir ettiğim zaman doyuyorum. Ben mutlu<br />

olmak istiyorsam, onu kucaklamak zorundayım.<br />

Gün içinde en yakınıma bakıyorum. Neye ihtiyacı varsa bazen bir<br />

takdir, bazen bir anlayış, bazen bir ayakkabı tespit ediyorum ve ihtiyacını<br />

gideriyorum.<br />

Gün sonunda bakıyorsun, Elhamdülillah diyorsun bütün bunlara<br />

benim ihtiyacım varmış. Hoşgörüye, anlayışa, sevgiye benim ihtiyacım<br />

varmış. Bildiklerimle bir amel edeyim, bilmediklerim bana öğretilecektir.<br />

Annem bir girdi içeri “Gül evin ne kadar genişlemiş” dedi. Bende<br />

“evim aynı ev, ama benim kalbim genişledi” dedim.<br />

Sevginin, şefkatin, merhametin sahibi var. Bırak sahibi bunları senden<br />

sana versin. Sende bunların senden tecelli etmesine vesile ol.<br />

Elif Kızımız:<br />

Ben bu hafta pratik gereğimizi en çok annem üzerinde uyguladım.<br />

Annem el iş yapmayı çok seviyor. Bu hafta yerinden hiç kaldırmadım<br />

annemi, hep elişi yaptı. Ben de ev işlerini yaptım. Bir insana sevdiğini<br />

vermek ne güzel. Bir haftamı bir insanı mutlu etmek için geçirdiğimden<br />

dolayı bende çok mutlu oldum.<br />

Arzu hanım telefonla arayarak başkanımıza tespitlerini sunmuş.<br />

Arzu Hanım:<br />

Annemle (kayınvalidem) birlikte babaannemin evine gittik. Her<br />

zaman gittiğimizde babaanneme yapılacak bir işin var mı diye sorardık,<br />

oda yok deyince oturur kalırdık. Bu sefer özellikle ilgilendim.<br />

Baktım tuvalet pis, kolları sıvadım, anneme de söyledim ikimiz beraber<br />

baştan sona çok güzel bir temizlik yaptık.<br />

İnsan olarak sahipliğimin gereğini yaptığım için çok mutlu oldum.<br />

120


Değişen Hayatlar<br />

Güler Hanım:<br />

İnsanın zihni duru olunca gereklileri daha rahat görüyor ve sahipliğini<br />

de çok güzel yapıyor.<br />

Bahçeye gittik, arkadaşlar temizlik yapıyorlardı. Temizlik maddeleri<br />

beni rahatsız ediyor. Onun için ben yapamadım.<br />

Ben ne yapabilirim diye düşünürken, bende yemek yapabilirim dedim.<br />

Bahçenin aşçısı<br />

Meryem hanıma “her zaman sen yemek yapıyorsun, arzu edersen<br />

bu sefer beraber yapalım” dedim. Çok memnun oldu. Birazcıkta olsa<br />

onun işini hafifletmiştim.<br />

Bu gereklileri fark etmek beni doldurdu.Şu anlayışa da geldim. Her<br />

yerde insana ihtiyaç var. Yemek yapacak insanda lazım, temizlik yapacak<br />

insanda. Yeter ki yaptığın işin gururunu ve doygunluğunu yaşa.<br />

Bu gereklerden birini yapmak, bulunduğum yeri sahiplenmek beni<br />

çok mutlu etti.<br />

Necla Kızımız:<br />

Bu hafta kendimde şunu fark ettim. En yakınıma dışarıdaki insan<br />

kadar değer vermediğimi gödüm. Hani senin diyorsun, küsse de barışır<br />

diyor, önemsemiyorsun. Buradaki eksikliklerimi gördüm.<br />

Bu hafta bir ödev veriliyor ve o konuda ne kadar eksik olduğunu görüyorsun.<br />

Her ne kadar daha önce duysan da, ödev diye alıp uygulamaya<br />

başlayınca işte o zaman daha çok fark ediyorsun eksiklikleri, fazlalıkları.<br />

Yaptığın hatayı artık hemen fark edip telafi yoluna gidebiliyorsun.<br />

Annem abdest aldı, yüzünü havluyla silerken birden göz göze geldik.<br />

“Seni severim, seni severim” dedim. Annemde “tabi seveceksin bu<br />

hafta ödevin bu” dedi. Muhabbetle sarıldık bir birimize.<br />

Demet Hanım:<br />

Benim haftamda çok güzeldi, çok süperdi diyemeyeceğim. Düştüğümüzde<br />

oldu, kalktığımızda ama en güzeli de kalkmaktı.<br />

121


Değişen Hayatlar<br />

Pazar günü sabah kızım kahvaltıyı hazırladı, samimi bir hava içinde<br />

kahvaltımızı yaptık. Ben örgü örmeye oturdum. Bir ara baktım mutfakta<br />

kahvaltının bulaşıkları duruyor, birden zihnim karıştı, bulaşıklar<br />

neden duruyor diye. Bu düşünce çıkıyor ve ben kafasına vurup bastırıyorum.<br />

Öğle oldu kızım yemek hazırladı yedik. Biraz sonra baktım yine<br />

bulaşıklar mutfağı bekliyor. Bir ara kızım “anne bulaşıklar duruyor<br />

ama hiç yıkayasım yok” deyince, ben zaten zor bastırıyorum olumsuz<br />

düşünceleri, kızıma o halde bir iğneli nükte yaptım. “Aşağıdan abini<br />

çağırda yıkasın, yâda aşağı doğru savur gitsin” dedim.<br />

Kızımda yine tık yok, yine bulaşıklar duruyor. “O evin kızı mecbur<br />

o yıkayacak, ben ona dersi varken, kursu varken seslenmedim ama şimdi<br />

boş, mecbur yıkayacak” zihniyeti bütün benliğimi kapladı.<br />

İkindi oldu bu düşüncelerle namazı kılıyorum, namazda vesveseye<br />

gidiyor.<br />

Birden uyandım hani o senin güzel kızındı, cici kızındı, çalışkan<br />

kızındı bir bulaşığı yıkamayınca kötümü oldu.<br />

Yiğitlik nedir dedim, yiğitlik yapmadığında da onu sevmek, hoş görmek,<br />

anlayışlı olmak, yaparken zaten haliyle seviyorsun, sayıyorsun, takdir<br />

ediyorsun.<br />

Bu düşüncelerle kolları sıvadım mutfağa girdim, bulaşığı yıkamaya<br />

başladım, kızım sesleri duyunca koşarak geldi “ne olur anneciğim ben<br />

yıkayım, kendimi affettireyim” diye. “Ben başladığım işimi yarım bırakmam<br />

yavrum diğer işlere bak” dedim.<br />

Benim kız bir hareketlendi, bir hamaratlandı ki süpürgeyi aldığı<br />

gibi başladı her yeri süpürmeye. Akşam yemeğini beraber hazırladık.<br />

Anladım ki yiğitlik vermeyene vermek, yapmayana yapmakmış.<br />

İnsan eğitimde olduğunu ve kendi yapacağını unuttuğu anda fırtına<br />

kopuyor.Etrafıma insanlık vermek için, mutluluk vermek için Yaradanımı<br />

unutmayacağım. Eksikliklerimizi burada fark ettik ve burada<br />

aşacağız.<br />

122


Değişen Hayatlar<br />

Hatun Başkan:<br />

Oğlum okuldan geldi, “anne dün pişirdiğin gibi bir yumurta pişir”<br />

dedi. Yumurtayı pişirdim. Götürdü bilgisayarın önünde yiyor.<br />

Bu haftaki dersimizde unutmadan yemek ya o geldi aklıma. “Oğlum”<br />

dedim. Bak bu hafta bizim dersimiz insan yemeğini ne hal ile<br />

yerse, o hal ile insanda vücut buluyor. Oğlumda “o bizim için gerekli<br />

değil, siz hanımların dersidir” diyerek bulunduğu yerde yemeğini yemeye<br />

devam etti. Tamam dedim ve çekildim.<br />

Bugünlerde ikide bir laf söylememeyi kendime prensip edinmiştim.<br />

Yine oğlum bildiğini yaptı. Ama kulağından girdim ya onu, yeter dedim.<br />

Zamanı gelince o ekilen tohumlar yeşerecek.<br />

İnsan kendini tanıdığı nispette ailesini, oğlunu, kızını tanıyor. Ben<br />

tanımışım oğlumu sertlikten hoşlanmaz, ona söyleyip bırakacaksın, o<br />

anda yapmasa bile muhakkak yapacaktır.<br />

Eşim bana benim hoşlanmayacağım bir şeyler söyledi. O anda bir<br />

şey söylemedim. Çünkü hoşlanmadığım için tepkim kırıcı olabilirdi.<br />

Ertesi gün sakin kafamla eşime “dün bana söylediğin şeyler hiç hoşuma<br />

gitmedi” dedim. Eşimde saygı gösterdi, bende o anda tepki vermeyip<br />

sonradan sakince sağduyuyla söylediğim sözden memnun oldum ve<br />

kendime saygı duydum.<br />

Aysel Hanım:<br />

Biz bu eğitimde kendimizin değerli olduğunu öğrendik. Bu yüzden<br />

bu hafta en yakınım olan kendime değer verdim.<br />

Yaptıklarımdan emin yaşamaya çalıştım. Samimice bir hareket yaptım<br />

daha bunu sorgulamaya gerek yok, samimiyim değil miyim diye.<br />

Sen ancak Peygamberinin ahlakını, sünnetlerini günlük yaşantında<br />

uyguladığın zaman kendini takdir edebiliyorsun, sayıyorsun ve o zaman<br />

kendini seviyorsun.<br />

Bu hafta çocuklarımı doğduklarından beri hiç olmadıkları kadar<br />

serbest bıraktım. Hiçbir hareketlerine karışmadım. Bir kere söyledim,<br />

123


Değişen Hayatlar<br />

yaptıysa yaptı yapmadıysa ben yaptım. Kesinlikle tenkiti evimizde bitirdim.<br />

Şaka bile olsa yapmama kararı aldım. Onlarda artık zorla değil,<br />

emirle değil, yapacaklarını bilerek yapsınlar, duyarak yapsınlar dedim.<br />

Ben 12 senedir bu eğitimdeyim. Çocuklarımda hep burdalardı.<br />

Onları hep güzel insanların arasında bulundurdum. Onların zihnini<br />

karıştıracak kimselerle hiç muhatap etmedim. Zaten gerekli olan Muhammedi<br />

Ahlakı öğrendiler, Aysel bir aradan çekilsin bakalım Rabbim<br />

onlardan nasıl tecelli edecek.<br />

Oh be ne güzelmiş sen yapacağını yap, gerekli olanı ver ondan sonra<br />

işi sahibine Allah’a bırak.<br />

Haftaya dersimiz; Büyüklere her yerde yer vermek, yaşça küçük de<br />

olsa ehline sormak, sohbeti kesmeden dinlemek, büyüklere bey veya<br />

ağabey diye hitap etmek, her sahada adabı muaşeret kaidelerine uygulu<br />

olmak şarttır.<br />

Haftaya buluşmak ümidiyle,<br />

Selamünaleyküm! Saadetli Anlar...<br />

Grup Yazıcısı: Aysel Yiğit<br />

124


Değişen Hayatlar<br />

MUCİZE<br />

İnsanın bir huyunun değişmesi mucize ister derler. Hatta halk arasında<br />

“huylu huyundan vazgeçmez, yedisinde ne ise yetmişinde de<br />

odur “ denilir. Eğer buna inanır bu düşüncenin üstüne yatarsak vay<br />

halimize…<br />

Bu hafta yaşadığım bir olayla anladım ki mucize biziz. Mucize benim.<br />

Mucize dostla terbiye olmaya çalışan kalplerimiz. Yani asıl mucize<br />

dost…<br />

Bu hafta kardeşimin telefonu bozuldu. Ahlanıyor, vahlanıyor ama<br />

telefonu da hafta sonundan önce yapılamayacak. “Anne ben alarmımı<br />

nasıl kuracağım, anne ben okula nasıl gideceğim?” derken derken hafta<br />

sonuna kadar halledilemeyeceğini anladı.<br />

Sessizleşti, sustu ama mimiklerinden belli ki hala telaş içerisinde.<br />

Annemin eski bir telefonuna taktı hattını. Tabi yüksek model bir<br />

telefondan daha düşük bir telefona geçince afalladı biraz ama alışmak<br />

zorundaydı.<br />

Akşam oldu yataklarımızı yaparken baktım hala telefonla uğraşıyor<br />

“al ablacım sen benim telefonumu kullan senin ki düzelene<br />

kadar ben anneminkini kullanırım” dedim. O kadar şaşırdı mutlu<br />

oldu ki hemen anneme olanları anlatıyordu. Mutluluğu, şaşkınlığı<br />

içine sığmıyor gelip gidip beni öpüyordu.<br />

Bir gün sonra yani telefonla okula gittiği gün bana arkadaşından<br />

mesaj geldi. Aynen şunlar yazılıydı:<br />

“Nimet abla gazan mübarek olsun. Habibe telefonu hocaya<br />

kaptırdı…’’ Bu ne demek? Dönem sonuna kadar telefon yok demek.<br />

Mesajı okudum ve ilk aklıma gelen “hadi bakalım Nimet asıl<br />

şimdi sınavdasın. Bakalım sınıfı nasıl geçeceksin’’ dedim. Ve sonra<br />

kalbim ferah bir düşünceyle “canın sağolsun, kardeşime feda olsun<br />

ondan önemli değil” dedim.<br />

Akşam okuldan kardeşim geldi. Zaten mahcubiyet içinde içeri<br />

125


Değişen Hayatlar<br />

girer girmez ‘’ benim hakkımda ne düşünüyorsun? ‘’ diye sordu.<br />

Tebessüm ettim ve o telaşına “canın sağolsun, benim için sen<br />

daha önemlisin” dedim. O gözlerinde ki şaşkınlığı ve mutluluğu anlatamam.<br />

Öyle sevindi ki “abla iyi ki sen benim ablamsın, her kesin<br />

ablası eğitim de olmalı” dedi.<br />

Arkadaşları çok yüklenmişler “ablan seni öldürecek” demişler.<br />

Benim nişanlı bir ablam olsa beni mahvederdi” demişler. Kendisi<br />

bile gülerek anlatıyor bunları.<br />

Artık ikimizinde o çok değerli telefonlarımız yok ama hep<br />

isteyip de hiç ulaşamadığımız huzurumuz, mutluluğumuz ve kalbi<br />

ferahlığımız var.<br />

Demek istediğim mucizeyi dışarıda aramak yerine kalbimizde<br />

aramak. En başta benim için zahiri olarak en değerli şeyimi telefonumu<br />

verdim. Sonra telefon tamamen gitti ama huzurluyum tepki<br />

göstermiyor kalp kırmıyorum. Ustam, dostum hep öyle der;<br />

“Maneviyatta tuttukların, maddiyatta ise kaçtıkların senindir.’’<br />

Ben Yüce dostu tuttum oda beni bırakmadı. Mucize bir kalbi<br />

dostla doldurabilmektir. Mucize bana göre dostla yaşamak onu<br />

unutmamaktır. Bu anlattıklarımı bedenen ben yapmış gibi görünüyorum<br />

ama esas gerçek farklı…<br />

Bunları yaptıran , beni bu kalp genişliğine götüren, gerçekte<br />

ehemmiyet vermem gerekenleri öğreten ustamdır vesselam…<br />

Mucize istiyorsak değişmek için gerçekçi insana koşalım. Çünkü<br />

o gerçek bir MUCİZE.<br />

Selamün Aleyküm…<br />

Nimet Yiğit<br />

Anadolu Ünv. Türk Dil ve Edebiyat blm. öğr.<br />

126


Değişen Hayatlar<br />

BU SENEYİ NASIL DEĞERLENDİRDİM?<br />

Her şeyden önce pişman olacağım bir şey bırakmadım. Kendimle<br />

barışık yaşamanın tadını çıkarmak kadar zevkli hiçbir şey olmadığını,<br />

yaptığım her işin ihlasını bozmadan yapmayı öğrendim. Her an zorları<br />

kolaylaştırmanın, eğitimle pratikleşmenin sevincine vardım.<br />

Ailemi huzura davet etmenin yolunun benim kalbimden geçtiğini<br />

ve kalbimi, aklımı eğitimimizin kurallarına uymakla bulduğumu kesinlikle<br />

fark ettim.<br />

Seviyorum diyorum ispatı: fedakarlık ve harekettir.<br />

Samimiyim diyorum ispatı, kendimle yüzleşmemdir. Neyi ne için<br />

yapıyorum tabanına iniyorum, eğitimime uyuyorum. İlk mehenk o<br />

oluyor. Yaptığım işi ciddiye alıp gönül huzuruma bakıyorum.<br />

Eğer zerre kadar mişler, muşlar varsa hemen aynı hataya düşmemeye<br />

çalışıp, geri dönüş yapıp baştan alıyorum. Hatalarım beni doğruya<br />

götürdüğü için onları fırsat biliyorum.<br />

Görüşlerimi, anlayışımı bu yıl daha farklı görüyorum. Allah o kadar<br />

güzel meziyetler vermiş ki o meziyetlerle muhatap olunca kendime<br />

yetiyorum. Benim dışarıda işim yok diyorum. Ee, bazen kaçmak istesem<br />

de kulağından çektiğim gibi eğitime oturtuyorum kendimi.<br />

Başka şekilde insan olmak çok zor, bu iş hiçbir işe benzemiyor. Arkadaş<br />

kendinden ayağı hiç çekmeyeceksin. Neyi ne için yaptığını unutmayacaksın.<br />

Mutlu olmak mı istiyorsun beklemeden yaşamayı öğreneceksin. Bu<br />

sene bu ilkeyi daha çok yaşadığımı görüyorum. Ve tam bir inanç haline<br />

getirmeyi hedefliyorum.<br />

Hatun Çakıcı<br />

Ev Hanımı<br />

127


Değişen Hayatlar<br />

128<br />

NE İSTİYORUZ? NİÇİN?<br />

Gerçek maneviyatımı bulup ona göre yaşamak istiyorum. Ama bunun<br />

nasıl olacağını bilmiyordum. Şimdi ise maneviyatımın nasıl bir<br />

güç olduğunu öğrenerek vicdanımla yaşamayı öğrendim.<br />

Vicdanımızın yap dediklerini yapıp, yapma dediklerini yapmıyoruz.<br />

Bu da bize fikrimiz yolunda yürümenin rahatlığını, huzurunu ve<br />

mutluluğunu yaşatıyor.<br />

Yalansız güvenilen bir insan olmak isterken; şimdi hayatımdan yalanı<br />

tamamen çıkarıp, gerçekçi yaşamayı benimsedik. Her sözümle her<br />

hareketimle insanlara güven verme amacı güdüyorum.<br />

Ailemde arkadaş ortamımda sevilen sayılan insan olmak isterken<br />

bunların beklentiden öte gitmeyeceğini anlayıp bu beklentilerden kurtulduk.<br />

Anladım ki bu hususları beklemek beni daha da geriye atıyor,<br />

beni özümden ayırıyor.<br />

Şimdi ise öyle bir çabam kalmadı zaten biz böyle bir insan olma<br />

yolunda yürüyoruz ve amaçlıyız.<br />

Arkadaşlığın dostluğun baki kalmasını düşünürken, arkadaşlığın<br />

dostluğun ne olduğunu bilmiyormuşum.<br />

Saygı, sevgi, güven ve şerefin arkadaşlıktan önce gelip bu temeller<br />

üzerine kurulan arkadaşlıkların dostlukların baki kaldığını burada yaşadık.<br />

Elhamdülillah.<br />

Burada, seçtiğimiz yolda beraber yürürken beni her an güçlendiren,<br />

iyiliğe güzelliğe yaklaştıran dostlarımıza teşekkür ediyorum. Arkadaşlığın,<br />

dostluğa, dostluğunda aileye dönüştüğünü de burada öğrendik.<br />

Beni karanlıktan çıkarıp aydınlığa götürecek bir arkadaş ararken,<br />

anladım ki artık bir dostum ve beni benden çok düşünen bir ustam var.<br />

Sevgimi ona yönelttim ki beni insanlık yolundan, yanından ayırmasın,<br />

azmimi ve kararlılığımı görerek dost şemsiyesi altına alsın.Dağınık düzensiz<br />

hayattan kurtulmak istiyorduk. Bu her aklımıza geldiğinde az sonra<br />

tekrar bakarım yarın yaparım derken şimdi eskisinden daha düzenli olduk.


Değişen Hayatlar<br />

Odamdan, giydiğim kıyafetlere kadar özen gösteriyorum. Ve aldığımız<br />

kararları anında uygulamaya koyuyoruz. Ayrıca hayatımıza gelen<br />

düzeni devamlılık haline getirdiğimizde hayatın her alanında başarılı<br />

olduğumuzu gördük ve onun getirdiği mutluluğu yaşadık.<br />

Defalarca üniversite sınavına hazırlandık dershanelere gittik. Meslek<br />

sahibi olmak için uğraştık. Ama kendimi oyalamışım. Burada anladım<br />

ki dostumuza duyduğumuz sevgi ve ustayı örnek almamla ciddiyeti<br />

öğrenmişim.<br />

Peşine düştüğüm şeylerin değerlerini tam anlamadığımız sürece<br />

hiçbir şeyin olmayacağını ve bundan da ders çıkarıp maneviyatımızı<br />

güçlendirme yolunda kullanıyoruz.<br />

Her şeyin maddesel güç olduğunu zannederken zanlardan kurtulduk.<br />

Anladık ki maneviyatın olmadığı zayıf olduğu her alanda peşinden<br />

koştuğumuz hiçbir şeyin anlamı yok.<br />

Makam mevki sevdasından vazgeçtik.<br />

Yaptığımız her şeyde alnımız açık, boynumuz dik imanlı vicdanlı<br />

bir insan olmayı öğrendik dost sayesinde. Biz güçlendikçe maddeden<br />

değil en ufak şeylerden mutluluk ve ferahlık duyduğumuzu gördük.<br />

Hayatta hep büyük şeylerin bizi mutlu edeceği şartlanmasından<br />

kurtulduk. Artık küçük bir tebessümde bile mutluluğu yakalıyoruz.<br />

Her an sinirli olmayan sakin bir insan olmak hayali kurarken günlük<br />

hayatta bunun imkansız olduğunu düşünüp her olay karşısında<br />

zorluklara takılır en ufak şeylerden bile moral bozukluğu yaşar kendimi<br />

üzer kendimi sıkıntıya sokardım.<br />

Hiç de böyle olmadığını, her olayda bir hayır aramayı, bu olaylardan<br />

ders çıkartmayı, iyi şeyleri görmeyi ve geniş bakmayı dost öğretti<br />

bana. Geçmişimizin üzerine bir çizgi çektik artık anımızı yaşıyoruz.<br />

En önemlisi olay karşısında kırılma noktamız olan, hareket etmeyi<br />

her olay ve hal karşısında değerlerimizden kesinlikle taviz vermeden<br />

yaşamayı ve bunun getirdiği hazzı yaşadık.<br />

Yardımsever, vefalı, saygılı bir insan olma hayali kurardım. Artık<br />

129


Değişen Hayatlar<br />

hayal değil benim için. Bu yolda böyle bir insan olduk. Hareketlerime<br />

sözlerime daha dikkat ediyorum.<br />

Büyük küçük demeden saygımı gösteriyorum. Tanıyım veya tanımayım<br />

herkese yardım için fırsat kolluyorum ve hiçbir beklentim olmadan<br />

kendi mutluluğum ve rahatlığım için yapıyorum.<br />

Eskilerden kurtulduk her anımız git gide daha mutlu ve ayık geçiyor.<br />

İnsan olarak nasıl bir güce sahip olduğumu öğrendim ve bu gücü<br />

kendi maneviyatım ve insanlık yolunda harcama derdine düştüm.<br />

Vicdanımla ve fikrimin gereklerine uyarak yaşıyorum artık. Maddenin<br />

yerini güven, ciddiyet gibi bizi ayakta tutacak ve bizi var edecek<br />

konular aldı. Artık beni iyiye güzele götüren arkadaşlarım var.<br />

Aynı yolu paylaştığım aynı fikir için çalıştığımız aynı derde düştüğümüz<br />

ve birbirimizi her an biraz daha güçlendirme çabasına düştüğümüz<br />

arkadaşlarımız var.<br />

Artık boş vaktimiz yok her an eğitim içindeyiz. Efendim sizin sayenizde,<br />

sizin sevginizle bize örnekliğinizle önceden hayal bile edemeyeceğimiz<br />

yerlere geldik. Ustasız ciddiyetsiz azimsiz hiçbir şey olmayacağını<br />

yaşatarak öğrettiniz. Artık yolumuzda daha güçlü yürüyoruz.<br />

Saygı ve sevgilerimle.<br />

Atilla TAŞKIN<br />

Kırıkkale Ünv.M.Y.O. Petrokimya Böl.<br />

130


Değişen Hayatlar<br />

KİŞİLİK EĞİTİMİNDEN FAYDALARIM<br />

“İnsan Yüceliğini Gerçekleştirme Derneği” nin fikir çalışması bünyesinde<br />

her hafta yapılan hanımlar sohbetine yaklaşık bir yıldır katılmaktayım.<br />

Son derece faydalandığımı söylemek isterim. Bunun bilincindeyim.<br />

Kendimi incelediğimde ne gibi değişmelerim olduğunu<br />

tespitlerimle sıralayacak olursam:<br />

1)Ben her sözü kendime dinlemezdim. Şimdi ise konuşurken ve<br />

dinlerken kendime dinlemeyi öğrendim ve bunu uyguluyorum.<br />

2)Eskiden kusur gördüğüm olurdu. Kişiyi uyarır ve hep doğru yapmasını<br />

isterdim. O kişi de yanlış anlardı. Sonra niye böyle oldu diye<br />

üzülür, kendime sıkıntı yapardım. Şimdi bu sohbetlerden öğrendiğim<br />

“kusur gözlüklerini kır, beğenimsizlik yapma, beğenmediğin hareketleri<br />

sen yapma, zihinleri karıştırma ilkesi” hayatımı çok kolaylaştırdı.<br />

Şimdi ise kimsenin işine karışmıyorum. Herkesi kendi halinde tabi<br />

karşılamaya başladım.Buda beni son derece rahat bir yaşayışa götürdü.<br />

3)Bir de eşimle hep tartışır, sürekli olumsuz tarafını görürdüm. O<br />

da beni rahatsız ederdi. Bu sohbetlerde şunu da anladım ki; kişinin iyi<br />

taraflarını göreceksin. Hangi tarafını görürsen o tarafı çoğalıyormuş.<br />

Ben ise şimdi eşimin hep iyi taraflarını görüyorum. Gördüklerim de<br />

beni mutlu ediyor. Tartışmam ortadan kalktı. Gayet olumlu, saygılı,<br />

mutlu bir hayatım oldu.<br />

Bu huyum da değişti. Bu değişmelerimden dolayı; başkanıma ve<br />

bütün sohbete katılan hanım arkadaşlarıma çok çok teşekkür ediyorum.<br />

Hepinizden Allah razı olsun. Hepinizin katkısı oldu.<br />

4) Benim aklım pek her şeyi kavramazdı. Bu sohbette aklım gelişti.<br />

Hassasiyetim uyandı. Sizin gibi hassas insanların içinde hassasiyetin ne<br />

olduğunu anladım. İnsanın konuşmadan da halinin anlaşıldığını tespit<br />

ettim. Rabbime şükür bende neler değişmedi ki. Bu sohbet ortamında<br />

insan olduğumu anladım. Sayenizde duygularımda, düşüncelerimde<br />

maddi manevi nelerim değişmedi ki.<br />

131


Değişen Hayatlar<br />

5) Ben eskiden ev hanımı olarak bu kadar gayretli ve hareketli değildim.<br />

Sayenizde sizin içinizde ölünün dirildiğini, bezginin mutlu<br />

olduğunu tespit ettim. Bunları kendim bizzat yaşadım, gördüm. Hepinize<br />

saygılar, sevgiler…<br />

Döne GÖKTAŞ<br />

Ev Hanımı<br />

132


Değişen Hayatlar<br />

URFA DAN ESİNTİLER<br />

Seminer dolayısıyla Ş. Urfa merkezde kalmam gerekiyordu. Günler<br />

öncesinden polis arkadaşımın referansıyla polis evinde on günlük<br />

rezervasyon yaptırdık. Köyden Urfa merkeze gelmek her zaman mümkün<br />

değildir. Yan köyden tüccar bir amcamızla yol arkadaşlığı yaptım.<br />

Yaptığım yolculuklarda eğitim ilkelerimizden birini yol boyunca yaşamaya<br />

çalışıyorum.<br />

Polis evine geldim, rezervasyonumun olduğunu söyledim. İşlemler<br />

yapılırken öğretmen olduğumu belirtmiştim. Arkadaşım da rezervasyon<br />

esnasında söylemişti ve kabul edilmişti. Resepsiyondaki görevli “seni alamayız,<br />

etik olarak uygun değil” dedi. Bir an bocaladım. Etik derken neyi<br />

kastetti?“Şimdi seni iki polisin kaldığı odaya vereceğiz. Onlar polis sen<br />

sivilsin. Onlar silahlarını bırakıp dışarı çıkıyorlar, uygun olmaz” dediler.<br />

Bende odaya kalemimi bırakıp çıkacağım, neden bu şekilde düşünüyorsunuz,<br />

neden rezervasyonu kabul edip sonradan iptal ediyorsunuz, dedim?<br />

Beni almadılar, uzatmadan teşekkür ettim ve oradan ayrıldım.<br />

İçimden suphanallah dedim ve diğer kurumlarda boş yer aramaya başladım.<br />

Dört kuruma gittim almadılar. Yer yok, sporcular gelecek, dediler.<br />

Öğretmen evinin kafeteryasına çıktım. Küçük kitaplarımızdan bir<br />

tanesini okumaya başladım.<br />

Saat 22.00`a geliyordu. Kalacak yer yoktu. Telefonum çaldı, köyden<br />

bir abimiz ne yaptığımı sordu. Durumu kendisine anlattım. Yan<br />

masada iki kişi oturuyordu. Yanıma geldiler, “hocam çay içelim buyurun”<br />

dediler. Önce kendimi tanıttım. Biraz muhabbet ettik. “Kalacak<br />

yer arıyorsun galiba” dediler.<br />

Evet dedim. “İl Özel İdaresi Misafirhanesi Müdürünü arıyorum,<br />

orda kalabilirsin” dediler. Nasıl olur, ben orayı aradım yer olmadığını<br />

söylediler dedim. “Sen valizini al, geç olmadan git” dediler. Gittiğimde<br />

yer ayrılmıştı. Odaya yerleştim, düşünmeye başladım.<br />

133


Değişen Hayatlar<br />

Vardığım sonuç; sahipli yaşamak bu olsa gerek dedim. Hiçbir etkilenme<br />

yok. Sonuçlar menfiydi. Suphanallah diyerek, sızlanmadan<br />

yoluma baktım ve bütün kilitli kapıların bir bir açıldığını tespit ettim.<br />

İki gün sonra misafirhane müdürü yanıma geldi. “Telefon eden beyefendiyi<br />

nerden tanıyorsun?” dedi.<br />

Tüm samimiyetimle olanları anlattım. İki saate yakın muhabbetimizin<br />

ardından, “hocam kapımız sonuna kadar açık, istediğiniz zaman<br />

kalabilirsiniz” dedi. Müdür beye olanları tüm doğallığımla anlattığım<br />

için bir güven ortamı oluşmuştu.<br />

Her olay karşısında Suphanallah diyebilmek meziyetler medeniyetinde<br />

yaşamakla mümkündür. Bu medeniyette yaşamakta ancak ve<br />

ancak bir Allah dostunu sevmekle mümkündür. Dost bize kendimizi<br />

yaşatır. Başkalarını yaşamamızdan kurtarır, bizi kendi öz yapımızda yaşatmaya<br />

imkân sağlar.<br />

Onun tüm meziyetlerini yaşamak bizim iç dünyamızın diri bir yapıda<br />

çalışmasını sağlar.<br />

İbrahim peygamberin diyarı balıklı gölde dile getirmek istediğim<br />

şey; sahipli yaşamak, Yüce Dost ile güçlenmek. Neşeli anlar…<br />

Selçuk Başbuğa<br />

Öğretmen<br />

134


Değişen Hayatlar<br />

BİR MEHMETÇİĞİN KALEMİNDEN<br />

VATAN SANA CANIM FEDA<br />

Selamlar…Gittiğimiz asker ocağında 2 hafta boyunca birlik duygusunu<br />

komutanlarımız bize aşıladılar. Her ne yaparsak can dostumuz<br />

dediğimiz arkadaşımıza haber veriyor, bir ihtiyacı olan arkadaştan hiç<br />

bir şeyimizi esirgemeden ihtiyacını gidermeye çalışıyorduk.<br />

İlk gittiğimiz gün muayene ile geçti. Ve o aralarda malzeme dağıtımı<br />

oldu. Allah ordumuzu daha güçlü kılsın ki çok fazla malzeme verdiler,<br />

taşımakta bile zorlandık.<br />

Ben hemen kutu ayarladım. Ve koğuşun yolunu tuttum. Hemen<br />

toplanacağımız için acele ediyorduk. Yolda malzemeleri götürmekte<br />

zorlanan bir arkadaşla karşılaştım.<br />

Hemen durdum, şaşırdı. “Kardeşim koy malzemeleri birlikte<br />

taşıyalım”dedim. Ve gideceği yere kadar taşıdık. O arkadaş şimdi Isparta<br />

ya gitti. Ve gitmeden önce bana ilk dediği “o gün benim yükümü<br />

taşımanı hiçbir zaman unutmayacağım.”<br />

Güneşin altında olan ağır eğitimler ve komutanların istediği gibi<br />

olmaması sonucunda aldığımız cezalarla bölüğümüz hayli yorulmuştu.<br />

Ve boş kalınan bir anda arkada bulunan sulara yönelen bölüğe ikaz<br />

geldi. O gün tekrar ceza verildi. Bir düzen çerçevesinde her şeyin yapılmasını<br />

komutanlar anlattı.<br />

Ertesi gün bölük komutanımızın bize konuşması hala kulağımdadır.<br />

“Arkadaşlarım, bizler insanız. Ve her yaptığımızın bir farkı olmalı. 200<br />

kişi susadı diye izdiham olacaksa bizlere yakışmayan bir durumdur.<br />

Ben bu bölüğe bir şişe su getirdiysem istirahat vakitlerinizde herkes<br />

kendisine düşen bir damla ise onu içecek ve arkadaşına verecek. Sizler<br />

can dostu olacaksınız. Artık sizin için BEN YOK! BİZ OLACAK…”<br />

Bu konuşmadan sonra bölüğün tüm havası değişti ve herkes ne kadar<br />

susarsa susasın önce bir yudum alıp “arkadaşlar su isteyen var mı?”<br />

diye bağırıyorlardı.<br />

135


Değişen Hayatlar<br />

Benim daha göreceğim, öğreneceğim çok şeyler olduğuna inanıyorum.<br />

Şimdiye dek öğrendiğim en iyi şey; birlik halinde hareket etmek<br />

ve fedakârca davranmak.<br />

Gövdemizin alışkanlıklarının dışında düzenli bir yaşama şekli var.<br />

Her susadığımızda su içemiyor, her yorulduğumuzda dinlenemiyoruz.<br />

Bizim istediğimizde gövdenin esas değil, kişilik vücudumuzun şerefe<br />

ermesi için o kararlılık halinin esas olması değimli?<br />

Bize de öğretilen görev esastır. Görev nedir VATAN! Bizler kendi<br />

şerefimize hizmet ettiğimizde zaten vatana hizmet ediyoruz.<br />

Komutanlarım ne derse canı yürekten yapıyorum. Cezamı verdiler<br />

biliyorum ki beni her ezmeleri bana güç katıyor. 2 ay sonra zorlu bir<br />

görev için gittiğimde güçlü bir şekilde orda dikileceğim.<br />

Kura çekimlerinde hudut takım komutanlığını çektim. Benim gibi<br />

çeken arkadaşlarımda bir hüzün havası esiyordu. “Karakola gideceğiz<br />

ve orda işimiz çok zor, baskınlar olacak belki!...” demeye başlayıp havayı<br />

bir anda değiştirmişlerdi. “Bir de baskın yersek” dediler.<br />

“VATAN SANA CANIM FEDA” dedim yüksek bir sesle.<br />

Anladılar…”Şehit oluruz” dedim. “Daha ne istiyorsunuz ki her gün yürüyüş<br />

kararı sayıyoruz.<br />

“VATAN SANA CANIM FEDA”, “HER ŞEY VATAN İÇİN” ne<br />

için sayıyoruz? Bizler kendimizi bu okulda iyi yetiştirmeye bakalım.<br />

Ne kadar vasıflı yetişirsek her yönden biz rahat edeceğiz.” Diye konuştuk…<br />

Şimdi onlarda hak verdiler bana.<br />

Size çok teşekkür ediyorum. Zorlandığım anlarımda hep diyorum<br />

ki bunlar benim için bir fırsat… Bu askerlik görevimi alnımın akıyla<br />

yerine getireceğim sizin sevginiz ve desteğinizle…<br />

Samed Şentürk<br />

136

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!