08.03.2014 Views

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh ...

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh ...

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

T.C.<br />

SAĞLIK BAKANLIĞI<br />

Bakırköy <strong>Prof</strong>. <strong>Dr</strong>. <strong>Mazhar</strong> <strong>Osman</strong><br />

<strong>Ruh</strong> Sağlığı ve Sinir Hastalıkları<br />

Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />

Başhekim: Doç. <strong>Dr</strong>. Erhan KURT<br />

2. Psikiyatri Kliniği<br />

Klinik Şef Vekili: Uzm. <strong>Dr</strong> Şahap Nurettin ERKOÇ<br />

BİLİŞSEL REHABİLİTASYONUN ŞİZOFRENİ TANILI<br />

HASTALARIN TEDAVİSİNDEKİ ETKİNLİĞİ VE<br />

PSİKOSOSYAL İŞLEVSELLİK ÜZERİNDEKİ ETKİSİ<br />

(Uzmanlık Tezi)<br />

<strong>Dr</strong> Özlem Yıldız<br />

İstanbul 2009<br />

1


TEŞEKKÜR<br />

Asistanlık sürecim boyunca, bilgi, deneyim ve klinik yaklaşımlarından yararlandığım klinik<br />

şefim Sayın <strong>Prof</strong> <strong>Dr</strong>. Hayrettin KARA’ya ve Sayın <strong>Dr</strong> Şahap N. ERKOÇ’a,<br />

Eğitim sürecimde her konuda desteğini her zaman yanımda hissettiğim; bu destek sayesinde<br />

bu tez konusunu seçmem ve uygulamaya girişmem konusunda daha cesur olmamı sağlayan<br />

tez danışmanım <strong>Dr</strong> Ayla YAZICI’ya;<br />

Tez sürecinde sağladığı destekler nedeniyle Sayın Doç. <strong>Dr</strong> Medaim YANIK’a,<br />

Başhekimimiz Doç <strong>Dr</strong>. Erhan KURT’a,<br />

Rotasyon eğitimini yanlarında tamamladığım klinik şeflerim Doç. <strong>Dr</strong>. Niyazi UYGUR’a,<br />

Doç. <strong>Dr</strong>. Hüsnü ERKMEN’e, Doç. <strong>Dr</strong>. Duran ÇAKMAK’a, Doç. <strong>Dr</strong> Dursun KIRBAŞ’a, <strong>Prof</strong><br />

<strong>Dr</strong> Levent KAYAALP’e,<br />

Tez sürecinde her adımda önemli katkıları olan Psk. Cahit KESKİNKILIÇ’a,<br />

Tez döneminde aynı sıkıntılı süreci birlikte yaşadığımız, kendimi yalnız hissetmememi<br />

sağlayan ve destek olan arkadaşlarım <strong>Dr</strong> Meltem TEMİZ’e ve <strong>Dr</strong> Bahar HASCAN’a<br />

Gündüz Hastanesi ve Rehabilitasyon Merkezi’nin bütün çalışanlarına,<br />

Şizofreni Dostları Derneğinin bütün üyelerine,<br />

Asistanlık sürem boyunca H2 servisi başta olmak üzere, Nevroz 1 servisi, Tutuklu servisi,<br />

AMATEM ve Ergen servisinde birlikte çalıştığım uzmanlarım, asistan arkadaşlarım, hemşire<br />

ve yardımcı sağlık personeline,<br />

Tezime katıldıkları ve bu çalışma süresince kendilerinden çok şey öğrenmemi sağladıkları<br />

için hastalarıma,<br />

Bu süreçte yanımda olan ailem ve dostlarıma,<br />

Sonsuz teşekkürlerimle...<br />

2


İÇİNDEKİLER<br />

GİRİŞ VE AMAÇ..................................................4<br />

GENEL BİLGİLER...............................................7<br />

YÖNTEM VE GEREÇLER...................................51<br />

BULGULAR..........................................................60<br />

TARTIŞMA............................................................80<br />

SONUÇ...................................................................89<br />

ÖZET......................................................................90<br />

SUMMARY...........................................................93<br />

KAYNAKLAR......................................................96<br />

EKLER....................................................................105<br />

3


GİRİŞ VE AMAÇ<br />

Bilişsel defisitler, Kraepelin ve Bleuler’in şizofreniye ilişkin özgün klinik verilerinin<br />

önemli temellerini oluşturmuştur. Bleuler’in zamanından beri bilişsel defisitler, kronik<br />

şizofreni ve diğer yeti yıkımına neden olan psikiyatrik hastalıkların önemli bir özelliği olarak<br />

kabul edilmektedir (1). O zamandan bugüne, şizofrenik süreçte bilişsel işlevlerin değişik<br />

yönlerini araştıran çok sayıda araştırma yapılmıştır. Şizofrenide bilişsel işlevlerle ilgili<br />

çalışmalar, 1993’te bilimsel yayınların çok az bir kısmını oluştururken (%7), 1997’ye<br />

gelindiğinde neredeyse dörtte birini (%24) kapsamaktadır (2).<br />

Şizofreni genel olarak sabit nöropsikolojik defisitlerle karakterize olan nörogelişimsel<br />

bilişsel bozukluk olarak görülmektedir (3). Bu defisitler dikkat öncesi süreçte, dikkat, bellek,<br />

öğrenme, kavramlaştırma, organize etme, planlama, kendi kendini kontrol etme alanlarında<br />

görülür. Görülebilir lezyonların ve bilinen patojenlerin olmaması nedeniyle araştırmacılar<br />

belirtilerin çeşitliliğini basit bilişsel mekanizmalarla açıklamaya çalışmışlardır (4).<br />

Frith, Goldman-Rakic, Braff ve arkadaşları, Andreasen ve arkadaşları şizofreniyi<br />

bilişsel mekanizmalarla açıklamaya çalışmışlardır. Bu mekanizmalar; bilinçte ya da<br />

‘kendiliğin farkında olma’da (self-awareness) bozukluk, tasarımlarla olan düşünme<br />

yeteneğinde yetersizlik, çalışma belleğindeki (working memory) bir hatadan kaynaklanan ve<br />

bunun sonucunda temsillerle rehber edilen davranışta yetersizlik, bilgi işleme ve dikkat<br />

alanındaki yetersizlik, karmaşık bir düşünce için gerekli mental aktivitelerin<br />

koordinasyonunda bozukluk (bilişsel dismetri) olarak özetlenebilir. Bu modellerdeki ortak<br />

nokta; şizofreni hastalığında, temel bilişsel işlevlerde bir bozulma olduğu ve bunun da<br />

beyinde özel bir devreden kaynaklandığıdır. Bu özel devre; prefrontal korteks, birbirine bağlı<br />

diğer kortikal bölgeler, subkortikal bölgeler, özellikle talamus ve striatumdur (4).<br />

Şizofreni hastalarındaki bilişsel defisitler premorbid dönemde başlar ve hastalığın<br />

seyri boyunca, epizodik seyirli olanlarda epizodlar arası dönemlerde de devam eder. Genel<br />

olarak bilişsel bozukluk zaman içinde büyük ölçüde değişim göstermeyen ve hastalığın diğer<br />

belirtilerinden daha önce belli bir düzeyde var olan değişmez bir özelliktir. Jones ve<br />

arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada ileride şizofreni gelişecek çocuklarda sözel ve sözel<br />

olmayan zeka puanlarının daha düşük olduğu saptanmıştır (5). Biyolojik ebeveynleri şizofreni<br />

olan yüksek risk grubundaki çocuklarda yapılan çalışmalarda, dikkat defisitleri saptanan<br />

çocuklarda ileride şizofreni gelişmesi riskinin daha yüksek olduğu gösterilmiştir (6).<br />

Şizofreni hastalarında, %70 oranında bellek, dikkat ve yürütücü işlevlerde bozukluklar<br />

görülmektedir. Ayrıca vijilans, motor hız, sözel akıcılık, gelen ilgili uyaranı seçmek ve ilgisiz<br />

uyaranı filtre etme mekanizması, soyut düşünme becerisi, öğrenme, kavramlaştırma, organize<br />

etme, planlama gibi diğer bilişsel işlevlerde de bozukluklar izlenmektedir. Bilişsel<br />

bozuklukların hastalığın başından beri var olması, hastanın yaşı, ilaçlar ve pozitif belirtilerden<br />

bağımsız olarak süregitmesi, bu hastalardaki temel bozukluğun bilişsel belirtiler olabileceği<br />

ve bunların şizofrenide izlenen diğer belirtileri doğurabileceği şeklindeki görüşlerin ortaya<br />

atılmasına neden olmuştur (7).<br />

4


Şizofreninin negatif ve pozitif belirtileri ile bilişsel defisitler arasındaki ilişkiye<br />

bakıldığında, şizofreninin pozitif belirtileri ve bilişsel defisitler arasındaki ilişkinin oldukça<br />

zayıf olduğu saptanmıştır (8). Tekrarlayan çalışmalarda ve farklı şizofreni hasta gruplarında<br />

(ilk epizod, yaşlı, kronik) bu defalarca gösterilmiştir. Negatif belirtiler ile bilişsel defisit<br />

arasındaki ilişki ise daha güçlü bulunmuştur (9, 10).<br />

Antipsikotik ilaçların bilişsel işlevler üzerindeki tedavi edici etkilerine bakıldığı<br />

zaman; şizofreni hastalarının birinci kuşak antipsikotik ilaçlarla tedavi edildiklerinde,<br />

belirtilerinin şiddetinin azaldığı fakat bilişsel iyileşmenin çok az olduğu saptanmıştır (11).<br />

Atipik antipsikotik ilaçların şizofrenide bilişsel performansın belirli alanlarında bazı<br />

gelişmeler yaptığına dair kanıtlar olmasına karşın, antipsikotik tedaviler bilişsel defisitleri<br />

tamamen ortadan kaldıramamaktadır (12). Bu nedenle araştırmacılar şizofrenideki bilişsel<br />

defisitleri, ilaç dışı yöntemlerle tedavi etmenin yollarını araştırmaktadırlar.<br />

Bilişsel defisitlerin şizofreni hastalarının sosyal ilişkilerinde ve diğer günlük yaşam<br />

deneyimlerinde merkezi bir rol oynadığı düşünülmektedir (13). Çünkü bu alandaki sorunlar<br />

hastalarda yeti yitimine, yaşam kalitesinde bozulmaya, çalışma ve sosyal alanlarda işlev<br />

bozukluklarına ve klinikte kötü sonuçlara neden olmaktadır. Aynı şekilde bilişsel<br />

yetersizliğin, şizofrenideki sosyal beceri eğitimi, iş terapisi, aile psikoeğitimi, bilişsel<br />

davranışçı terapi, bireysel psikoterapi gibi psikososyal tedavi yöntemlerinin başarısını<br />

sınırladığı gösterilmiştir.(14) Bu nedenle bilişsel defisitlerin iyileştirilmesi, şizofrenideki en<br />

önemli tedavi amaçlarından biri olmalıdır. Şizofrenide bilişsel defisitlerin işlevsellik<br />

üzerindeki önemi fark edildikçe ve ilaç tedavileri ile bilişte tam düzelme sağlanamadığı<br />

belirlenince şizofreni hastalığında görülen bilişteki defisitleri gidermeye yönelik tedavilere<br />

ilgi artmıştır (3, 15).<br />

İlk olarak 1915’li yıllarda travmatik beyin hasarı sonrası, bilişsel defisit gelişen<br />

hastalarda, bu defisitleri gidermeye yönelik girişimler olmuştur. Goldstein, travmatik beyin<br />

hasarı gelişen kişilere sistematik bir şekilde eğitim verildiğinde hastaların defisitlerinde<br />

düzelme saptandığını belirtmiştir (3). Şizofreni hastalarıyla bu alanda ilk çalışmalar<br />

Meichenbaum ve Cameron tarafından yapılmıştır. Meichenbaum ve Cameron, dikkat ve<br />

bilişsel işlevleri dolaylı olarak yeniden yapılandırma ve çalıştırmayı amaçlayan terapi<br />

programlarının oluşumuna öncülük etmişlerdir. Sonrasında Siegel ve Spivack, Liberman bu<br />

alanda çalışmış ve sosyal beceri ve problem çözücü eğitim programlarının dolaylı olarak<br />

bilişsel işlevleri iyileştirdiğini göstermişlerdir. Oldukça yapılandırılmış ve kuralları olan<br />

eğitim programlarından oluşmuş modüller aracılığıyla çalışmışlardır. Wallace ve Boone<br />

modüllerin motor davranış ve bilişsel alanda optimal gelişme sağladığını göstermiştir (3, 16).<br />

1990’lı yılların sonunda, birbirinden farklı iki alanda yürütülen bilişsel (kognitif)<br />

rehabilitasyon araştırmaları ortaya çıkmıştır. Bunların ilki, spesifik nöropsikolojik testlerdeki<br />

performans değişikliklerinin değerlendirildiği, bir dizi laboratuvarda yapılan araştırmalardır.<br />

İkinci alan ise, bilişin düzelmesi halinde işlevsellik ve belirtilerin de düzelebileceği<br />

önermesine dayanarak, çok sayıda bilişsel işlevi (çoğunlukla işlevsel sonuçlarla bağlantılı<br />

olduğu bilinen işlevler) hedefleyen daha kapsamlı klinik araştırmalardan oluşmuştur (3)<br />

5


Klinik yönü daha ağırlıklı olan yaklaşımlar, pek çok boyutta büyük ölçüde değişkenlik<br />

göstermektedir. Bunlar, bilgisayar yardımıyla ya da elle uygulanan, çalışma bazlı ya da<br />

stratejiye yönelik, yalnızca bir kişiyi ya da bir grubu içeren, bir tek seans içeren ya da birkaç<br />

saat süren ve bir terapist eşliğinde ya da tek başına gerçekleştirilen yöntemler olabilmektedir<br />

(17).<br />

Bilişsel rehabilitasyonda kullanılan yöntemlerden biri de grup terapisi aracılığıyla<br />

uygulanan; Brenner ve arkadaşları tarafından şizofreni hastalarının tedavisi için geliştirilen<br />

“Şizofreni Hastaları için Bütüncül Psikolojik Terapi Yaklaşımları (BTY)” {İntegrated<br />

Psychological Treatment for Schizophrenic Patients (IPT) } yöntemidir. Bu yöntem<br />

şizofrenide görülen bilişsel bozukluklar ve sosyal bilişsel alanlarda iyileşmeyi ve bu<br />

iyileşmeleri psikososyal rehabilitasyonla birleştirmeyi amaçlamaktadır (16). BTY’nin amacı<br />

hastaların toplum içindeki uyumunu geliştirmek olup bilişi psikososyal rehabilitasyona<br />

entegre etmeye çalışmaktır. 5 alt bölümden oluşur: bilişsel ayrımlaştırma, sosyal algı, sözel<br />

iletişim, sosyal beceri, kişilerarası problem çözme. Alt bölümler sırasıyla uygulanır. Biliş ve<br />

sosyal biliş ile başlar; iletişim ve sosyal becerilerle devam eder ve en sonunda da problem<br />

çözme becerisi yer alır (16, 18, 19).<br />

Bu çalışmada Bakırköy <strong>Prof</strong>. <strong>Dr</strong>. <strong>Mazhar</strong> <strong>Osman</strong> <strong>Ruh</strong> Sağlığı ve Sinir Hastalıkları<br />

Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gündüz Hastanesi Rehabilitasyon Merkezi’nde uygulanan<br />

rehabilitasyon yöntemlerine ek olarak BTY’nin bilişsel alt bölümleri olan bilişsel<br />

ayrımlaştırma ve sosyal algı alt bölümleri uygulandığında hastaların biliş, belirti ve<br />

psikososyal işlevsellikleri üzerindeki etkilerinin incelenmesi amaçlandı. Bu çalışma ile,<br />

ülkemizde yeni yeni gelişmekte olan bilişsel rehabilitasyon alanına bir katkıda bulunulması<br />

planlandı.<br />

6


GENEL BİLGİLER<br />

Şizofreni sözcüğü psikiyatri dışı alanlarda çalışmakta olan birçok hekime, işitsel ve<br />

görsel varsanıları, bizar hezeyanları ve saldırganlığı çağrıştırmaktadır. Bu çağrışımın en<br />

önemli nedeni bu belirtilerin hastanın çevresi ile olan uyumunu ileri derecede bozmasıdır.<br />

Gerçekte bu çağrışım önemli ölçüde yanlıştır. Hastaların uzun süreli izlendiği çalışmalarda<br />

şizofreni hastalarının zaman içinde pozitif belirtilerinde azalma izlenirken, negatif<br />

belirtilerinde ise artma olduğu tespit edilmiştir. Son 20 yıl içinde negatif belirtilerin daha iyi<br />

anlaşılması yönünde çok sayıda çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaların sonucunda şizofreninin<br />

temelinde negatif belirtiler olduğu kadar bilişsel işlevlerin kaybınında önemli bir yer tuttuğu<br />

anlaşılmıştır (20).<br />

Şizofreninin anahtar göstergelerinden birisinin bilişsel bozukluklar ve bunun da<br />

şizofreninin karakteristik semptomatolojisinin temeli olduğu uzun zamandır bilinmesine<br />

karşın bilişsel işlemlere yönelik çok az dikkat edilmiştir (16). Şizofrenide bilişsel işlev<br />

bozukluklarını inceleyen araştırmalar son yıllarda giderek artmıştır. Bunun temel<br />

nedenlerinden birisi bilişsel bozuklukların şizofreninin pozitif ve negatif belirtileri gibi temel<br />

belirtilerinden birisi olarak kabul edilmesidir. Remisyonda sayılan ve psikotik belirtilerin en<br />

az düzeyde olduğu şizofreni hastalarında sanrı ve varsanıların prevalansı %20-40 arasında<br />

değişirken, bilişsel bozuklukların %85 oranında olması bilişsel bozukluğun şizofrenideki<br />

yaygınlığını ve en önemli belirti kümesi olduğunu gösterir (21, 22). Bilişsel bozukluk, klinik<br />

belirtiler ortadan kalktıktan sonra da devam etmekte ve ilaç tedavisinden etkilenmemektedir<br />

(23). Şizofreni hastalarındaki bilişsel bozukluk gerek sosyal gerekse mesleki yetenekleri<br />

yaşam kalitesini olumsuz yönde önemli derecede etkilemekte ve hastalığın uzun süreli<br />

gidişinde en iyi öngörücü kabul edilmektedir. Bu nedenle şizofrenide bilişsel bozuklukların<br />

değerlendirilmesi büyük önem taşımaktadır (24).<br />

Bilişsel eksiklikler, dikkat ve irade bozuklukları Kraepelin ve Bleuler’in şizofreniye<br />

ilişkin özgün klinik verilerinin önemli temellerini oluşturmuştur. Bleuler’in (1911)<br />

zamanından beri; bilişsel eksiklikler kronik şizofreni ve diğer yeti yıkımına uğratan<br />

psikiyatrik hastalıkların önemli bir özelliği olarak kabul edilmektedir. Yirminci yüzyılın<br />

başlarında, hem Kraepelin, hem de Bleuler, şizofreninin bir “ dikkat bozukluğu” olduğunu<br />

söylemişlerdir (20).<br />

Dementia praecox (erken bunama), Kraepelin’in şizofreni tanımıydı. Bu terim<br />

Kraepelin’in hastalıkla ilgili gelişim teorisini içeriyordu. Demans olarak tanımlanan şizofreni,<br />

erişkinliğin erken döneminde başlayan, ilerleyici olan ve olguların çoğunda entelektüel<br />

kötüleşmeye neden olan primer bir bilişsel bozukluk olarak tanımlanmıştır. Kraepelin bu<br />

konuda yazdığı yazılarında dikkat, motivasyon, öğrenme, sorun çözme ve diğer bilişsel<br />

becerilerde bozukluklar tanımlamıştır. Kraepelin’in formülasyonunda, toplumsal işlev,<br />

bağımsız yaşama becerileri ve günümüzde, şizofreni hastalarında işlevsel kapasitede<br />

azalmanın bir göstergesi olan özbakım becerilerinde azalma gibi konulara da eşit derecede<br />

önem verilmiştir. Kraepelin (1971), şizofreni hastalarında iki farklı dikkat alanında sorun<br />

olduğunu gözlemiştir. Bunlardan ilki “aktif dikkat” (aufmerksamkeit) olarak isimlendirdiği,<br />

7


kişinin kendi inisiyatifi ile dikkatini uzun süreli odaklaması ile ilgili süreçtir. Diğeri ise,<br />

çevreden gelen uyaranlardan yoğun olarak etkilenen “pasif dikkat”tir (auffassaung). Kraepelin<br />

bu iki dikkat alanından pasif dikkat ile ilgili sorunların hastalığın akut olarak alevlendiği<br />

dönemler ile hastalığın kronikleştikten sonraki dönemlerinde belirgin olduğunu fark etmiştir.<br />

“Aktif dikkat” ile ilgili sorunlar hastalığın bütün evrelerinde izlenmektedir. Bu tanımlamalar<br />

bugün kullandığımız “sürekli dikkat” (sustained attention) ve “seçici dikkat” (selective<br />

attention) tanımlamalarına uymaktadır. Kraepelin’in 100 sene önce tespit ettiği şizofreni<br />

hastalarındaki dikkat sorunları modern testlerde aynı şekilde gösterilmiştir (20).<br />

Eugen Bleuler (1950), şizofreni hastalarındaki bilişsel kayıplara farklı bir açıdan<br />

değinmiştir. Bleuler, şizofreni hastalarındaki belirtileri “temel” ve “yardımcı” belirtiler olarak<br />

ikiye ayırmıştır. Temel belirtiler “basit” ve “karmaşık” olmak üzere iki alt tipten oluşur. Basit<br />

olanlar çağrışım ve duygulanımda (affect) bozulma ve ambivalanstır. Bunların bir araya<br />

gelmesi ile ortaya otizm gibi karmaşık belirtiler çıkar. Otizmde pasif dikkat önem<br />

kazanmaktadır. Bleuler, otistik durumun çevreye dikkatin verilememesi sonucu olabileceğine<br />

dikkat çekmektedir. Hastalığın temel özelliklerinden biri düşünceler arasındaki çağrışımların<br />

bozulmasıdır. Buna “bağlantı iplerinin gevşemesi” denir. Yani Bleuler, kritik bilişsel<br />

süreçlerdeki bozuklukların hastalıktaki temel sorun olduğuna, bunun da ben bütünlüğünün<br />

bozulması ve benin bölünmesi demek olduğuna inanıyordu. Bu nedenle, bu hastalıkta kişinin<br />

ruhsal hayatındaki yarılmaya (schisme) dikkat çekerek “schizofrenia” yani “zihin<br />

bölünmesi/yarılması” adını önermiştir. Bleuler, şizofrenide temel bilişsel işlevlerde bozukluk<br />

olduğunu ve bu nedenle “düşünce bozukluğu” olarak adlandırılması gerektiğini ifade etmiştir.<br />

Bleuler temel belirtilerin hastalık boyunca devam ettiği üzerinde durmuş ve yardımcı belirtiler<br />

olan varsanılar, sanrılar, davranış ve konuşma anormalliklerinin sadece hastalığın alevlendiği<br />

dönemlerde belirgin hale geldiğini belirtmiştir (16, 20, 25).<br />

Belirgin bilişsel işlev bozukluğunun şizofrenide yaygın olduğu, hastaların %75’inden<br />

fazlasını etkilediği düşünülmektedir. Psikiyatri servislerindeki şizofreni hastalarının % 85’i<br />

bir ya da daha fazla bilişsel alanda normalin altında performans gösterirken, normal<br />

popülasyonda bu oran sadece % 5 kadardır (26). Hastalarla sağlıklı kontrollerin<br />

karşılaştırıldığı bir çalışmada, hastaların sadece % 27’sinin, sağlıklı kontrollerin % 85’inin<br />

bilişsel yetenekleri normal sınırlarda bulunmuştur (27). Goldberg ve arkadaşları, şizofreniden<br />

etkilenmiş ve etkilenmemiş tek yumurta ikizlerini karşılaştırdıkları çalışmalarında şizofreni<br />

tanısı almış olan kardeşlerin % 85’inin, hasta olmayan kardeşlerine göre bilişsel işlev<br />

testlerinde daha kötü performans gösterdiklerini bulmuşlardır. Bu çalışmada şizofreni<br />

hastalarının bilişsel performansı normal aralıkta olsa bile, etkilenmeyen ikizlerine göre daha<br />

düşük bulunmuştur. Yaş, cinsiyet, genetik faktörler, eğitim ve sosyoekonomik düzeyin<br />

tamamen kontrol altında olduğu bu çalışma şizofrenide bilişsel işlev bozukluğunun<br />

yaygınlığını göstermesi bakımından önemlidir (28).<br />

Bilişsel bozukluklar şizofrenide temel bir bozukluktur, yani hastalığın diğer<br />

belirtilerinin ya da ilaç yan etkilerinin sonucu olarak ortaya çıkmamaktadır. Bilişsel işlev<br />

bozuklukları sadece kronik şizofreni hastaları ile sınırlı olmayıp ilk atak hastalarında da<br />

gösterilmiştir. Bilişsel işlevlerdeki bozulma ile hastalığın diğer belirtileri arasındaki ilişki ise<br />

8


zayıf ya da daha çok negatif belirtilerle ilişkili gibi görülmektedir. Özellikle, ilk atak şizofreni<br />

olgularında bildirilen bilişsel bozukluklar, hastalığın süregen yapısından, diğer psikopatolojik<br />

özelliklerinden ve ilaç yan etkilerinden bağımsız olarak ortaya çıkan bilişsel bir bozukluğun<br />

varlığına işaret etmektedir (29, 30). Bu nedenlerle bilişsel işlevlerde görülen bozukluğun<br />

birincil bir bozukluk olup, kronik hastalık sürecinden ve diğer psikopatolojik belirtilerden<br />

bağımsız olduğu düşünülmektedir (31). Bilişsel bozuklukların hastalığın başından beri var<br />

olması, hastanın yaşı, ilaçlar ve pozitif belirtilerden bağımsız olarak süre gitmesi, bu<br />

hastalardaki temel bozukluğun bilişsel belirtiler olabileceği ve bunların şizofrenide izlenen<br />

diğer belirtileri doğurabileceği şeklindeki görüşlerin ortaya atılmasına neden olmuştur (7).<br />

Nöral Mekanizmaları Açıklayıcı Modeller<br />

Şizofreniyi ele alan çağdaş modeller; şizofrenide görülen temel bilişsel defisitlerin<br />

hastalığın çeşitli belirti ve bulgularını yansıttığından yola çıkarak şizofreniyi bilişsel bir<br />

hastalık olarak kavramsallaştırmaktadırlar. Şizofreni belirtilerinin çeşitliliği ve genişliği<br />

nedeniyle nörogelişimsel modele uymaktadır. Görülebilir lezyonların ve bilinen patojenlerin<br />

olmaması nedeniyle araştırmacılar belirtilerin çeşitliliğini basit bilişsel mekanizmalarla<br />

açıklamaya çalışmışlardır (4).<br />

Şizofrenide izlenen bilişsel değişiklikleri daha iyi anlamak için normal bilgi işleme<br />

süreçlerini bilmek gerekmektedir. Üzerilerinde yoğun olarak çalışılan bu süreçler, halen tam<br />

olarak anlaşılamamıştır. İlk teoriler, normal bilişsel işleme ile ilgili iki önemli modeli temel<br />

almışlardır. Bunlardan ilki Kahneman tarafından ileri sürülen toplam kapasitede azalma ile<br />

ilgili olan modeldir. Bu modele göre şizofrenide bütün bilişsel işlevlerde bir azalma söz<br />

konusudur veya var olan bilişsel kaynaklar yeterince etkili olarak kullanılamamaktadır (20).<br />

Diğer bir model ise “basamaklı model”dir. Basamaklı modelde, şizofreni hastalarının<br />

zihinlerinde, ardışık olarak yapılan bilişsel işlemlerin herhangi bir anında patolojik bir süreç<br />

olduğu kabul edilir. Şizofrenide izlenen yaygın bilişsel bozukluğun bu model ile<br />

açıklanmasında bazı zorluklar ortaya çıkmaktadır. Bu modelin geçerli olması durumunda<br />

sadece belli bilişsel alanlarda bozulmanın olması gerekirdi. Oysaki şizofrenide tek bir alandan<br />

çok birçok bilişsel alanda kayıp izlenmektedir. Bu teoriyi ileri süren araştırmacılar, ilk<br />

basamaklardan bir tanesinde sorun olması durumunda bunun yaygın olarak diğer basamakları<br />

da etkileyebileceğini iddia etmektedirler (20).<br />

Son yıllarda Cowan tarafından ileri sürülen model, şizofrenideki bilişsel işlevlerdeki<br />

kayıpların anlaşılması yönünde daha fazla kabul görmektedir (32). Bu model diğer iki modeli<br />

de içermesi bakımından hiyerarşik açıdan daha gelişmiştir. Bu modelin önemli özelliklerinden<br />

bir tanesi duyusal belleğe algı girişinin paralel olmasıdır. Bu alana giren bilgi (uyarı), fiziksel<br />

özelliklerini kaybetmeden belleğe ulaşır. Cowan kısa süreli belleği uzun süreli bellekten<br />

ayırmamış, onun içine yerleştirmiştir. Dolayısıyla kısa süreli belleğin bir parçası olan çalışma<br />

belleği (working memory) ayrı bir yerde gösterilmemiştir. Gelen uyarı “dikkat odağı” içinde<br />

yer alabilirse, bilinçli düzeye ulaşabilir. Dikkat odağı bilinçli bir istek ile bazı uyaranları<br />

9


seçici olarak arayabilir ve daha kolay bir şekilde bilinçli düzeye çıkmasını sağlayabilir.<br />

Cowan modeline göre duyusal hafızaya giren paralel uyaranların bir kısmına kanıksanma<br />

(habituation) şansı tanınmaktadır. Diğer bazı uyaranlar ise seçici olarak aranmaktadır.<br />

Kanıksanma, bilişsel psikolojide önemli yer tutmaktadır. Kanıksanma ile beraber bazı<br />

uyaranlar bilinçli düzeye hiç gelmeden elenebilmekte veya filtre edilebilmektedir. Bu özellik<br />

ile sinyal büyük oranda gürültüden ayrılabilmektedir (20).<br />

Eğer kalabalık bir yolda gidiyorsanız ve bir arkadaşınız ile buluşacaksanız, dikkatiniz<br />

o kalabalık içerisinde arkadaşınızı bulmaya odaklanmış olacaktır. Dolayısıyla daha az önemli<br />

olan sesler ve görüntüleri fark etmememiz olasılık içerisindedir.. Aynı zamanda isminizin<br />

söylenmesine veya arkadaşınızın sesine benzer seslere karşı uyanıklığınız daha da artmış<br />

olacaktır. Burada iki farklı sistem devrededir. Bunlardan ilki filtre sistemi, diğeri ise<br />

kanıksama sistemidir. O anda size gerekli olan uyarıları fark ederek gereksiz olanları atmanıza<br />

yarayan sistem filtre sistemidir. Kanıksama sistemi ise devam eden araba sesi, satıcıların<br />

sesleri gibi uyaranları kanıksayarak bu uyaranların bilinçli düzeye çıkmasını engelleyecektir.<br />

Şizofreni hastalığında bilgi işleme sürecinin farklı aşamalarında da patolojiler olduğu<br />

görülmektedir. Erken dönemde izlenen patolojiler algı yanılsamaları gibi ileri bilgi işleme ile<br />

ilgili belirtilere yol açabilmektedir. Uyaranların erken duyusal bellekte yanlış kodlanması,<br />

ileri adımlarda oluşabilecek bu belirtilerin açıklanması olarak kabul edilebilir. Bu model bize<br />

şizofrenide izlenen bilişsel işlev kayıplarının temellerinden olan filtre işlevinin yetersizliği ve<br />

kanıksamadaki sorunları açıklamada büyük ölçüde yardımcı olmaktadır. Her iki sistemdeki<br />

düzensiz çalışma sonucunda, hastalar aşırı uyaranların etkisi altında kalmakta, bu da<br />

konsantrasyon güçlüğü, dikkat dağınıklığı, dayanma azlığı ve çabuk yorulmayla<br />

sonuçlanmaktadır (20). Bu temel bilgileri ayırt edemememe ve işleyememe, şizofrenik<br />

bireylerin kalabalıkta, dışarıdan gelen aşırı uyaranla başa çıkamamaları nedeniyle kendilerini<br />

gergin ve sıkıntılı hissetmelerine yol açmaktadır (16).<br />

1962 yılında şizofreni hastalığında görülen yıkım ve defisitlerin hastaların<br />

işlevselliklerini nasıl etkilediği üzerine çalışan klinik psikolog David Shakow (1901-1981)<br />

dikkati daha geniş anlamda tanımlamıştır. Dikkat, bilgiye karşılık verme yeteneği olarak ele<br />

alındığında; içeri alınan uyarıyı sınırlama ve konsantrasyonu sürdürmeyi koordine eder. Bu<br />

nedenle dikkatteki bozukluklar şizofreni hastalarında kognisyon ve algı koordinasyonunda<br />

yetersizlikle kendini gösterir. Daha üstteki düzenleyici bilişsel işlemleyici kısımlarda (Higher<br />

order sets), yetersizlik olunca temel başa çıkma becerilerinde sorun olur ve ikisi birbirini<br />

etkiler. Bu nedenle şizofrenik hastalar, birbirini takip eden sunumlardaki gelen bilgileri<br />

organize edemez. Ya da gelen bilgiler arasındaki ilişkiyi göremez. Dikkat alanındaki bu<br />

sorunlar şizofrenik hastanın kaotik bir şekilde algılamasına ve davranmasına yol açar.<br />

Örneğin bu kaotik yapı nedeniyle yemek yapmakta zorlanırlar (16)<br />

1965’te Shakow ve McCormik şizofrenik hastaların düzensiz aralarla gelen ışık<br />

uyaranlarını daha iyi ayırt ettiklerini saptamışlardır (Cross-over effect). Shakow bu durumu<br />

şöyle açıklamıştır. “Şizofrenik hastalar; yüksek fonksiyonellik gerektiren işlerde zorlanma<br />

yaşarlar. Başka bir deyişle kesin bir şekilde davrandıkları ya da bir karar aldıkları zaman<br />

sonraki adımda ne olacağını çoğunlukla tahmin edemezler”. Örneğin sosyal desteği olmayan<br />

10


ve hastaneye yatırılan şizofreni hastalarının, yatışları sırasında sonucunun ne olacağını<br />

düşünmeden sürekli taburculuk zamanlarını sorması psikiyatri servislerinde sık görülür.<br />

Taburculuk zamanı yaklaştıkça, hastane dışında yaşamla başa çıkmakta zorlanacaklarını fark<br />

ettikleri için hastanın anksiyetesi artar (16).<br />

Neuchterlein ve Dawson (1984), şizofrenideki dikkat sorunlarını açıklamada yeni bir<br />

model önerisi getirmişlerdir. Dikkatteki bozukluklar, daha alt ve üst seviyelerden gelen<br />

bilginin işlemlenme yeteneğinde azalmaya bağlanmıştır. Şizofrenik hastalarda, emosyonel<br />

stres altındayken başa çıkma becerilerini kullanamama nedeniyle dikkat eksikliği görülür.<br />

Neuchterlein ve Dawson, dikkatte görülen bozukluğun şizofreniye yatkınlığı gösterdiğini<br />

belirtmişlerdir (16).<br />

Daha üst seviyedeki zihinsel süreçler üzerinde çalışan Ruckstuhl, Holm ve Hadulla,<br />

şizofrenik hastaların kavramlaştırma becerilerinde sorun olduklarını belirtmişlerdir.<br />

Kavramlaştırma alanındaki sorunları açıklamak için “Somutlama Modeli” (Model of<br />

concreteness) ve “Aşırı Genelleme Modeli” (Model of overinclusion) kullanılmıştır (16).<br />

Goldstein’in (1939) “Somutlama modeli”ne göre, soyut düşünmede, sınıflamada,<br />

kategorize etmede yetersizlik söz konusudur. Şizofreni hastası, işaretlerin birbirleriyle<br />

bağlantısını kuramaz, bağlantısını kurduğunda ise alışılmadık, kendi somut ifadelerini kullanır<br />

(Payne 1961, 1970) (16).<br />

Cameron’ın (1951) “Aşırı genelleme modeli” ne göre, yeni bir içerik oluşturmak için<br />

bağlantılı ve bağlantısız düşünceler işlemden geçirilir. Bağlantısız ilişkilere aşırı vurgu yapılır<br />

ve düşünceler bu modelle açıklanır. Neolojizim semantik bağlantının uzantısı olarak<br />

yorumlanabilir Aşırı genelleme, düşünme işlemini ayırt etmede ve problem çözme işleminde<br />

yetersizlikle sonuçlanan tümdengelimli sonuçlara yol açabilir. (Örneğin bir gitarı olduğu için<br />

Georges Brassens(Fransız bir şarkıcı) olduğunu söyleme) (16).<br />

Aşırı genelleme ve somutlama modelinin ortaya çıkışı farklı yollarla olmaktadır.<br />

Somutlamadan kaynaklanan sorunlar, hatalı sözcüklerin kullanımına ya da Shakow’un<br />

belirttiği üst seviyelerdeki yönetici yapılara yanlış bilgi gönderilmesine yol açabilir. Diğer<br />

yandan semantik/anlamsal değiştirme, hatalı transfer, üst düzey yönetici fonksiyonlarda<br />

bozulma, işlemleyici mekanizmaların bozulması, algılayıcı filtre mekanizmasında sorun<br />

olması ve semantik organizasyonun başarısızlığı; aşırı genellemenin bir işareti olabilir<br />

Ruckstuhl (1981), Shakow’un modeline benzeyen yeni bir model formüle etmiştir. Bilişsel<br />

yapı ya da düşünce işlemenin hiyerarşik bir yapılanması olduğunu belirtmiştir. Bu hiyerarşik<br />

yapı bozulduğunda içyapıdaki bireysel elementler üst üste biner ve bağlantılı maddeler,<br />

bağlantısız olanlardan ayırt edilemez hale gelir (16).<br />

Süllwold ve Huber (1986); şizofrenide görülen temel belirtilerin, gözlenebilir bilişsel<br />

bozukluklardan kaynaklandığını ifade etmişlerdir. Huber (1979) şizofrenik hastaların<br />

düşüncelerini yönlendirmesinde yetersizlik olduğunu belirtmiştir (16).<br />

11


Şizofreniye bilişsel psikolojinin zeminde olduğu yaklaşımda ise, Frith (1992),<br />

şizofreni belirtilerini 3 geniş alana bölmüştür:<br />

1)Kendiliğinden hareketi başlatmada yetersizlik (alogia and avolisyon),<br />

2)Kendini izlemedeki (self monitoring) yetersizlik (yabancı birini kontrol eden işitsel<br />

varsanılar<br />

3)Başkalarının niyetini anlamada yetersizlik (mentalizing) (yapısal düşünce<br />

bozukluğu, perseküsyon sanrıları) (4, 33).<br />

Frith (1992), bütün bunların altında yatan genel mekanizmanın, bilinçte ya da kendinin<br />

farkında olmada bozukluk olduğunu düşünüyordu. Harekete başlamadan önce tasarılarımızın<br />

farkında oluruz. Bu özel tür farkındalığın (kendini izleme) yokluğu, tasarlamaksızın oluşan<br />

konuşma ya da düşünce ile sonuçlanacaktır. Bu tür bir konuşma yabancı olarak algılanabilir.<br />

Bu açıklama, aynı zamanda düşünce sokulması ya da kontrol edilme sanrısı içinde geçerli<br />

olabilir (4).<br />

Goldman-Rakic (1994) primatlarda yaptıkları bilişsel araştırmalarında, şizofrenideki<br />

temel yetersizliğin; çalışma hafızasındaki bir hatadan kaynaklanan, temsillerle rehber edilen<br />

davranışın yetersizliği olduğu belirtilmiştir. Çalışma belleği, bir temsili sürekli tutma<br />

yeteneğini, planları modifiye ve formüle etme, dışarıdan gelen bir uyaran yerine içte olan fikir<br />

ve düşüncelere dayanan davranışları gerçekleştirme yeteneğini içerir. Akıldan geçen bilginin<br />

kaynağını monitorize etme çalışma belleğinin fonksiyonudur Bu yetenekteki eksiklik<br />

şizofreni belirtilerinin çeşitliliğini açıklayabilir. Örneğin akılda bir konuşma yapma ve<br />

konuşma çıktısını monitorize etme yeteneğinin olmaması dezorganize konuşmaya ve düşünce<br />

bozukluğuna yol açar. Davranışsal aktiviteleri planlama ve sürdürme yeteneğinin olmaması<br />

avolisyon ve alogi gibi negatif belirtilere yol açar. Çağrışımlı belleğe karşı, içsel ya da özel<br />

bir dışsal deneyime gönderme yeteneğinin olmaması, duysal deneyim bilincini azaltır ve sanrı<br />

ya da varsanı olarak kendini gösterebilir Deneyimlerin monitarizasyonu (otoneotik süreç),<br />

normal bilişsel fonksiyonların önemli bir parçası olup dış olayları, içsel deneyimlerden<br />

ayırmaya yardımcı olur. En temel düzeyde, konum, hareket ve vücut oryantasyonu gibi<br />

fiziksel faktörleri monitorize etmeyi sağlar. Bilginin kendi zihnimizden mi, yoksa başka bir<br />

yerden mi geldiğinin bilinmemesi hastalığın pozitif belirtilerinin çoğunun kökenini<br />

oluşturabilir (4, 16).<br />

Braff ve arkadaşları nöropsikolojiden alınan teknikleri kullanarak yeni bir tamamlayıcı<br />

model geliştirdi. Bu model beyin elektriksel aktivitesi ölçümünü özellikle uyarılmış<br />

potensiyellerin çeşitli türlerini kullanarak geliştirilen tekniklerin perspektifinden köken<br />

almıştır. Şizofrenideki altta yatan merkezi defisitin bilgi işleme ve dikkat alanında olduğunu<br />

söylemektedir (8). Yorumlayabileceklerinden daha fazla uyarı bombardımanı altında<br />

olduklarını söyleyen şizofreni hastalarının klinik gözlemlerinden kaynaklanmıştır. Sonuç<br />

olarak hatalı yorumlama sanrılara, içsel ve dışsal uyaran arasındaki karışıklık varsanıya ya da<br />

12


güvenlik için geri çekilme negatif belirtilere yol açabilir. Bu gözlemin erken yorumları<br />

Broadbent filtre teorisinde yazılmıştır. Bu hastalarda bir seri işlemenin erken dönemlerinde<br />

sorunlar vardır ve psikotik ya da negatif belirtiler gibi aşağı yönde etkilere yol açar (4).<br />

Şizofreninin neo-Bleulerian modeline göre nörogelişimsel anomaliler nöral<br />

devrelerdeki yanlış bağlantılardan (misconnections of neural circuits) kaynaklanır ki bu da<br />

şizofreninin tüm alt tiplerinde görülen, zihinsel aktivitenin akışkan koordinasyonunda<br />

bozulmaya (bilişsel dismetri olarak adlandırılır) neden olur (4). Andreasen ve arkadaşlarının<br />

hipotezi olan bilişsel dismetri, mental aktivitelerin uyum içinde çalışmasındaki eksiklik olarak<br />

tanımlanabilir. Bilişsel dismetriyle bağlantılı birçok hasar, mental aktivitelerde zayıf<br />

koordinasyona yol açar. Karmaşık bir düşünce için gerekli mental aktivitelerin<br />

koordinasyonunda olası bir bozukluktan söz edilmektedir. Şizofrenide dışarıdan gelen<br />

uyaranların alınması ve işlenmesi, daha önce alınmış, işlenmiş, depolanmış olan bilgilerle<br />

ilişkilendirilmesi ve bunlara dayanarak bir tepki ya da yanıt türünden eyleme geçilmesi<br />

süreçlerinde bir anormallik söz konusudur (34). Böyle bir durumda bellek, dikkat, kelime<br />

tanıma, çağrışım ve sosyal bilginin farkında olma gibi işlevlerde bir senkronizasyon<br />

bozukluğu oluşmakta ve bu bireylerde soruları yanıtlama ya da problem çözme becerisi<br />

azalmaktadır. Negatif, pozitif ve dezorganize belirtiler gibi şizofreni ile ilişkili fenomenler<br />

bilişsel dismetriye bağlı olarak gelişir. Bilişsel dismetride çeşitli bölgelerdeki nöronal<br />

devrelerde yıkım (disruption) sonucunda motor, bilişsel ve affektif belirtiler ortaya çıkar.<br />

Bu modellerdeki ortak nokta; şizofreni hastalığında temel bilişsel işlemlerde bir<br />

bozulma olduğu ve bunun da beyindeki özel bir devreden kaynaklandığıdır. Bu özel devre<br />

prefrontal korteks, birbirine bağlı diğer kortikal bölgeler, subkortikal bölgeler, özellikle<br />

talamus ve striatumdur. MRI ve PET çalışmalarında şizofreni hastalarında prefrontal korteks,<br />

talamus ve serebellumun etkilendiği gösterilmiştir (4, 34).<br />

Günümüzde yapılan çalışmalarda hala bilgi işleme sürecinin neresinde sorun olduğu<br />

gösterilememiştir. Bu zorluk şu şekilde açıklanabilir. Bilgi işleme seviyelerinde sorun<br />

olduğunda, bu otomatik olarak üst seviyelerdeki yapılanmaları da etkiler. Spaulding ve<br />

Brenner (1986); bilgi işleme sürecinin alt basamaklarında sorun olursa bunun davranışsal<br />

manifestosyonlarla kendini gösterdiğini ve üst basamaklarda sorun olursa işlevselliğin ilk<br />

seviyesinin etkilendiğini ifade etmişlerdir. Başka bir deyişle bu kapsamlı yaklaşım döngüsel<br />

ve karşılıklı etkileşim içindedirler. Bilgi işleme sistemindeki bütün seviyeler bir diğerini<br />

etkilemektedir Tüm bunların sonucu, şizofrenideki pozitif belirtilerin yanı sıra, sosyal ve<br />

bilişsel defisitler gibi negatif belirtiler ortaya çıkmakta ya da kişinin duygusal yaşamında bazı<br />

değişiklikler ve dalgalanmalar olabilmektedir. Yine bu bozuklukların şizofreni hastalarında<br />

izlenen dikkat ve gerçeği değerlendirme işlevlerindeki bozukluklardaki olası rollerinden söz<br />

edilmektedir (16).<br />

13


Şizofrenide Bilişsel İşlevler<br />

Son on yılda şizofreni ve bilişsel işlevlere ilgi ve bu konudaki araştırmalar belirgin<br />

artış göstermiştir. Bununla birlikte şizofrenide bilişsel bozukluk olduğunun anlaşılması ve<br />

hatta spesifik bozukluk alanlarının anlaşılması 19. yüzyıl sonlarında şizofreninin tanımlandığı<br />

döneme dayanmaktadır (25).<br />

Şizofrenide bilişsel işlevler hakkındaki çalışmaların ilk yıllarında tartışma alanlarından<br />

biri, şizofreni hastalarının tüm testlerde aynı derecede kötü performans mı gösterdiği, yani<br />

global bir entellektüel bozukluk mu olduğu, yoksa bir veya daha fazla kritik işlev alanında mı<br />

bozukluk gösterdikleridir (25). Bu tartışma halen kesin sonuca ulaşmamıştır. Bazı<br />

araştırmacılar, şizofrenideki temel bozukluğun, tüm beceri alanlarında yaygın bir bozukluk<br />

olduğunu düşünmektedir. Başka araştırmacılar ise bellek, dikkat ve problem çözme gibi<br />

alanlarda spesifik bozukluk olduğunu ve bunun genel düşük performanstan ayrı olduğunu<br />

belirtmektedir. Dikkat, yürütücü işlevler ya da bellek bozukluklarını daha özgül bozukluklar<br />

olarak yorumlayan çalışmalar vardır. Şizofrenide görülen yürütücü işlev bozuklukları<br />

hastalıkta prefrontal korteksin temel rolüne işaret ederken, bellek işlevlerindeki bozukluklar<br />

ise temporal-hipokampal işlev kaybını göstermektedir. İlk atak hastalarında yapılan bazı<br />

çalışmalar ise bir dizi bilişsel alanda yaygın bozukluk olduğunu göstermiştir. Henüz hastalığın<br />

ilk atağını yaşayan ve antipsikotik ilaçların etkilerine maruz kalmayan şizofreni hastaları dil,<br />

dikkat, yürütücü işlevler, motor ve görsel alanlarda normalin ortalama 1.53 standart sapma<br />

altında performans göstermişlerdir (4, 25, 31).<br />

Şizofrenideki bilişsel bozuklukların durumsal ya da sürekli bir görüngü olup olmadığı<br />

tartışılmaktadır. Banaschewski ve arkadaşları dil ve /veya motor gelişimsel bozukluklarda<br />

olduğu gibi, hastalık öncesi döneme ait bozuklukların, hastalık sonrası bilişsel bozukluk<br />

şiddeti ile ilişkisini, geriye dönük çalışmalarla göstermişlerdir. Bu bulgu, daha sonraki<br />

çalışmalarla da desteklenmiş, şizofrenideki bilişsel bozukluğun temel ve sürekli olduğu;<br />

bunun psikotik belirtilerin bir sonucu değil, onlardan bağımsız olarak bulunduğu görüşü<br />

benimsenmiştir (24).<br />

Şizofreni hastalığının erken dönemlerinde başlayan bilişsel işlevlerdeki bozukluğun<br />

tam olarak ne zaman başladığı, gidişatı ve ilk psikotik epizodla bağlantısı tam olarak<br />

anlaşılamamıştır. Ayrıca ilk epizodda görülen bilişsel işlev bozukluğunun önemi net<br />

olmamakla birlikte hastalıktan önce görüldüğüne dair kanıtlar vardır. Dikkatte, bellek ve<br />

yürütücü işlevlerde eksikliklerin olduğu ve bunun da pozitif ve negatif belirtilere göre klinik<br />

gidişle daha güçlü bir ilişkisi olduğu çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir (35).<br />

Bilişsel bozulmanın ilk epizod şizofreni hastalarında da gösterilmesi (29 30, ,36),<br />

hastalık belirtilerinin başlamadığı premorbid dönemden beri varolması (5) ve hatta hastalık<br />

belirtilerinin görünmediği aile bireylerinde olması (37); hastalıkla ilgili patofizyoloji<br />

çalışmalarının önemli bir kısmını bilişsel alana yönlendirmiştir. Bilişsel belirtilerin fenotipik<br />

bir marker olabileceği (38), hastalığın gidişinde de işlevsellikle ilgili bir öngörücü olabileceği<br />

hipotezi ileri sürülmüştür (14). Birçok çalışmada dikkat (6), entellektüel işlevler (39) ve kısa<br />

14


süreli bellek (40) alanlarında, şizofreni belirtileri gelişmeden önce, bozukluk olduğu<br />

saptanmıştır. Davidson ve arkadaşları, İsrail'de sağlıklı genç erkeklerde askerlik incelemesi<br />

için rutin yapılan bilişsel testleri ile daha sonra şizofreni hastalığı gelişenr kişilerin bilişsel<br />

testlerini incelemişlerdir. Bu kişiler içinde şizofreni hastalığı gelişen kişilerin, sağlıklı<br />

göründükleri geçmiş dönemde yapılmış olan bilişsel testlerini değerlendirmişlerdir. Test<br />

sonuçları, hastalık geliştirmeyen kişilerle karşılaştırıldığında bozukluk olduğu saptanmıştır.<br />

Bu çalışma, erken tanıda bilişin önemini gösteren iyi bir toplum tarama çalışmasıdır (39).<br />

David ve arkadaşlarının çalışmalarında ise, İsviçre’de, 1969 ve 1970 yılları arasındaki askere<br />

gitmeden önce bilişsel durumları ölçülen 50000 kişinin nöropsikolojik test sonuçları<br />

incelenmiştir. İlerde bu kişilerin 195’de şizofreni hastalığının geliştiği gözlenmiş; şizofreni<br />

gelişen ve gelişmeyen kişilerin nöropiskolojik testleri karşılaştırıldığında, şizofreni gelişen<br />

kişilerin IQ’larının daha düşük olduğu ve sözel görevleri yerine getirme skorlarının daha<br />

düşük olduğu saptanmıştır (41, 42).<br />

Şizofrenide en sık etkilendiği düşünülen bilişsel işlevler; yürütücü işlevler, dikkat,<br />

algısal/motor işlemleme, vijilans (dikkati sürdürme), sözel öğrenme ve bellek, sözel ve<br />

uzamsal işlem belleği, sözel akıcılık şeklindedir. Şizofrenide tüm bu bilişsel alanları etkileyen<br />

yaygın bir bozukluk söz konusudur. Bu yaygın bilişsel bozukluk şizofrenide kortikoserebellar-talamik-kortikal<br />

döngüleri içine alan bir etkilenmeyi gösteriyor olabilir. Hem<br />

bilişsel hem de görüntüleme yöntemleri ile gerçekleştirilen çalışmalarda özellikle prefrontal<br />

korteks, talamus ve serebellumun şizofreni hastalarında etkilenen bölgeler oldukları<br />

gösterilmiştir (31).<br />

Şizofreni hastalarında işitsel varsanılar ve diğer pozitif belirtilerin şiddetinin çeşitli<br />

nöropsikolojik testlerle ölçülen bilişsel işlevlerdeki bozukluğun şiddeti ile korele olmadığı<br />

bulunmuştur (43, 44). Aynı hastaları psikotik oldukları ve olmadıkları dönemlerde<br />

değerlendiren ve sonuçları karşılaştıran çalışmalarda hastaların psikotik oldukları ve<br />

remisyonda oldukları dönemlerde benzer düzeyde bellek ve dikkat bozukluğu gösterdikleri<br />

bulunmuştur (45). Aynı hastada aktif varsanıları varken ve daha sonra varsanılar<br />

kaybolduğunda aynı düzeyde bilişsel bozukluklar varsa varsanı, şiddetleri değişebildiği için<br />

stabil bir bilişsel bozukluğa neden olmaz. Bu da bilişsel işlevlerdeki bozulmanın psikotik<br />

belirtilere bağlı olmadığını göstermektedir. Sonuç olarak bilişsel işlevlerde bozukluklar<br />

varsanılar gibi pozitif psikotik belirtilerden önce, belirtiler sırasında ve sonrasında vardır ve<br />

şiddeti de pozitif belirtilerin şiddeti ile ilişkili değildir (25).<br />

Bilişsel işlevlerin farklı alanlarını ölçen testlerdeki performansın pozitif belirtilerin<br />

şiddetinden çok negatif belirtilerin şiddeti ile ilişkili olması olasıdır (44). Bunun bir<br />

açıklaması bilişsel testlerdeki düşük performansın negatif belirtilerin bir işlevi olması ve<br />

ikisinin aslında birbirinden tam ayırt edilemediğidir. Bilişsel belirtiler ve negatif belirtilerin<br />

tanımında da örtüşme vardır. Affekt düzleşmesi bilişsel performans ile en az koreledir (46),<br />

oysa aloji, sosyal ve mesleki defisitler daha fazla koreledir (47). Aynı zamanda, hastalar uzun<br />

süreli psikiyatrik tedaviden sonra toplum içine döndüklerinde negatif belirtileri düzelmekte<br />

veya değişmemekte, fakat bilişsel işlevleri değişmemekte veya kötüleşmektedir. Bu da negatif<br />

belirtilerin çevresel ve sosyal durumlara ikincil olabileceğini, bilişsel işlevlerin ise bunlardan<br />

15


etkilenmediğini göstermektedir (25). Mohammed ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada pozitif,<br />

negatif ve dezorganize belirtilerle bilişsel defisitler arasındaki ilişki araştırılmış ve negatif<br />

belirtilerle düşük performans arasında zayıf bir ilişki saptanmıştır (49).<br />

Birçok çalışma şizofreni hastalarının görsel ve işitsel bilgi işleme, sözel beceriler ve<br />

çalışma belleğini ölçen testlerde ayırt ettirici defisitler gösterdiklerini saptamıştır (25).<br />

Sağlıklı kontrollerle karşılaştırıldığında şizofreni hastalarının entelektüel işlevleri ölçen<br />

testlere göre bellek işlevlerini ölçen testlerde daha düşük performans gösterdikleri<br />

bulunmuştur (49). Bazı şizofreni hastaları hastalık öncesi duruma göre entelektüel azalma<br />

göstermekle birlikte bazıları göstermemektedir (50). IQ puanları hastalık öncesi dönemle<br />

benzer olan hastalarda soyutlama ve problem çözme alanlarında belirgin bilişsel defisitler<br />

göstermektedir. Bu konuda yeterli çalışma olmamakla birlikte bazı son bulgular<br />

göstermektedir ki bilişsel bozukluklar şizofrenide diğer hastalık belirtilerinden daha yaygındır<br />

(25). Psikozu olan kişilerde nöropsikolojik defisitler tüm disfonksiyon aşamalarında<br />

bulunmaktadır ve tedaviye yanıtı etkileyen rezidüel belirtilerdir (14).<br />

Bunu destekleyen çok az veri olmasına rağmen antipsikotik tedavinin bilişsel<br />

işlevlerdeki bozuklukların nedeni olduğu inanışı da yaygındır. Ampirik literatür<br />

göstermektedir ki gerçekte tipik antipsikotik ilaçların şizofrenideki önemli bilişsel işlevlerinin<br />

çoğu üzerinde etki göstermemektedir (51). Dikkat ölçümlerinin kısıtlı bir alt grubu, tipik<br />

antipsikotik tedavisinden etkilenmektedir (12, 52) ve tüm bu ölçümlerde tedavi ile düzelme<br />

saptanmıştır. Antipsikotik tedavinin bilişsel işlevlerdeki bozulmadan sorumlu olmadığını<br />

gösteren tarihsel bir gerçek de, şizofrenide bilişsel bozuklukların antipsikotik ilaçların<br />

kullanılmaya başlanmasından önce geniş bir şekilde tanımlanmış olmasıdır. Birkaç yıldır<br />

antipsikotik ilaç alan ve hayatında hiç ilaç almamış hastaları karşılaştıran çalışmalarda bilişsel<br />

testlerdeki performansları açısından fark olmadığı gösterilmiştir. Bazı bağımsız çalışmalar<br />

nöroleptik duyarlı hastaların birkaç yıldır antipsikotik tedavisi alan hastalarla benzer bilişsel<br />

bozukluk şiddeti ve profili gösterdiğini saptamıştır (53). Bu veriler de kötü bilişsel<br />

performansın antipsikotik tedavisinin sonucu olmadığını düşündürtmektedir. Aynı zamanda<br />

bu veriler, hastaların yıllarca tedavi edildikten sonra da performanslarının belirgin şekilde<br />

düzelmediğini göstermektedir (25).<br />

Şizofreninin birçok klasik tanımında düşük motivasyon, letarji ve sosyal ve eğitim<br />

başarısı ile ilgi ve eforun azaldığını gösteren başka belirtiler tanımlanmıştır. Düşük<br />

motivasyonun düşük bilişsel performansın nedeni olduğu düşünülmüşse de bunun doğru<br />

olmadığına inanmak için bazı nedenler vardır. Birincisi motivasyon düşüklüğünün klinik<br />

oranları düşük bilişsel performans ile korele değildir (47). İkincisi şizofreni hastalarının bazı<br />

farklı bilişsel testlerdeki performansı premorbid düzeyleriyle uyumludur. Örneğin okuma<br />

becerisi premorbid eğitim düzeyi ile uyumludur (54), daha önce kendilerine verilen bilgilerin<br />

tanınması da sıklıkla bozulmamıştır, oysa ipucu verilmeden gecikmesiz olarak hatırlama<br />

becerisi ağır olarak bozulmuştur. Son olarak, entellektüel performans, özellikle sözel IQ<br />

alanında, dikkat ve bellek gibi bilişsel performansın diğer alanlarından daha az bozulmuştur.<br />

Testler sırasında yeterli çabanın olmaması gibi basit bir açıklama, bazı testlerde normal<br />

bazılarında ise düşük performansı açıklayamamaktadır (25).<br />

16


Yukarıda açıklandığı gibi şizofreni hastalığında görülen bilişsel defisitlerin nedeni,<br />

pozitif ve negatif belirtiler, kullanılan antipsikotik ilaçlar ve yetersiz motivasyon değildir.<br />

Bilişsel defisitler, hastalığın belirtileri başlamadan önce de görülmekte ve belirtilerden<br />

bağımsız olarak devam etmektedir.<br />

Hafif Düzeyde Bozukluk Orta Düzeyde Bozukluk Ağır Düzeyde Bozukluk<br />

Algısal Beceriler (perceptuel Çelinebilirlik (distractibility) Sözel Öğrenme<br />

skills)<br />

Tanıma Belleği (recognition Hatırlama Belleği (recall Yürütücü İşlevler (Executive<br />

memory)<br />

memory)<br />

Functions)<br />

Adlandırma Görsel-Motor beceriler Motor Hız<br />

(visuo-motor skills)<br />

Çalışan bellek<br />

Uyanıklık Hali (vigilance)<br />

Verbal Akıcılık<br />

Tablo 1: Şizofrenide bilişsel bozuklukların şiddeti<br />

(Harvey ve Sharma, 2002).Şiddet normal bireyler için ortalama değerlerden standart sapma<br />

olarak ölçülmektedir.<br />

Hafif derecede bozukluk: Normal bireylerdeki ortalamanın 1 standart sapmadan daha fazla<br />

altında olan (0.5-1) hastalar için kullanılmıştır. Bu hastalar 15 persentil ve altında yer<br />

almaktadır.<br />

Orta derecede bozukluk: Ortalamanın 2 standart sapmaya kadar altı (1-2) tanımlanır. Bu<br />

hastalar 3-5 persentilde yer alırlar.<br />

Şiddetli derecede bozukluk: Ortalamanın 2-5 standart sapma arasında olanlar için kullanılır.<br />

Şizofrenide Dikkat ve Bilgi İşlemleme<br />

Dikkat, bireyi duyu organları aracılığıyla ulaşabildiği ve bu yolla farkında olduğu<br />

fenomenal çevresinde meydana gelen uyarıcıya ya da uyarıcılara zihinsel alıcılarını<br />

yönlendirmesi olarak tanımlanabilir. Yaşam alanımız içinde yaptığımız her türlü davranış<br />

doğrudan dikkat ile bağlantılıdır. Bu özelliği açısından dikkat, bilgi işleme süreçleri<br />

kapsamında kritik öneme sahip bir süreçtir. Öyle ki yerleştirme ve tanımayla ilgili<br />

tartışmalarımız genellikle dikkat kavramını gerektirir. Belirli bir nesneyi tanımak için dikkati<br />

bu nesne üzerine yöneltmek gerekir (55).<br />

Dikkat bozuklukları şizofrenide ilk tanımlanan bilişsel bozukluklar arasındadır.<br />

Dikkat, diğer bilişsel işlevleride sınırlayabileceği için önemli bir bilişsel alandır. Dikkat,<br />

kişinin çevrede ilgili uyaranları tanımasını [bulma (detection)], diğer uyaranlardan çok bu<br />

uyarana odaklanmasını [seçici dikkat (selective attention)], işlendiği sürece dikkatini uyaran<br />

üzerinde sürdürmesini [dikkatini sürdürme (sustained attention)] mümkün kılan ve daha ileri<br />

düzey işlemler için uyaranın transferine izin veren, işlemler takımını tanımlamaktadır. Birçok<br />

çalışmada seçici dikkat, dikkati yönlendirme, reaksiyon zamanı, görsel arama ve izleme<br />

17


testlerinin sonuçları şizofrenideki dikkat disfonksiyonunu desteklemektedir. Hem Kraepelin<br />

(1919) ve hem de Bleuler (1911) şizofreni hastalarının dikkatini toplamakta zorlukları<br />

olduğunu belirtmiştir. Bu dikkati odaklama bozuklukları hem uygun uyaranda dikkati<br />

sürdürme yeteneğini hem de ilgisiz uyaranlardan çok ilgili uyaranlara dikkatini verme<br />

yeteneğini içermektedir. Dikkat ve bilgi işlemleme bozuklukları tedavi almamış ilk atak<br />

hastalarında da ve şizofreni hastalarının yakınlarında da saptanabilmektedir. Ayrıca dikkat<br />

bozuklukları ve bilgi işlemlemedeki bozukluklar olasılıkla diğer bilişsel bozukluklara kıyasla<br />

daha yüksek oranda pozitif belirtiler ve düşünce bozuklukları ile yakın ilişkilidir (25, 31).<br />

Seçici dikkat (selective attention) veya odaklanmış dikkat (focused attention), dikkatin<br />

diğer çevresel uyaranları yok sayarak, bazı uyaranlara odaklanma becerisidir. Dikkati<br />

sürdürme (sustained attention) veya vijilans, hedef olan ve hedef olmayan uyaranı ayırt<br />

ederken dikkati odaklama ve sürdürebilme işlevi olarak tanımlanabilir. Vijilans bozukluğu<br />

şizofreni araştırmalarında sık bildirilen bir bulgudur. Vijilans bozukluğu sosyal problem<br />

çözme ve sosyal yetilerin kazanılması ile de ilişkili olması nedeniyle önemlidir. Vijilans<br />

bozukluğunun şizofreniye özgü olduğu, şizofrenide ataklar sırasında ve ataklar yatıştıktan<br />

sonra da belirginken örneğin bipolar bozuklukta daha çok ataklar sırasında ortaya çıktığı öne<br />

sürülmüştür (31). Vijilanstaki yetersizlik sosyal konuşmaları takip etme, tedavide<br />

yönergelerin olduğu terapi programlarında yönergeleri takip etme, işi takip etme, televizyon<br />

izleme ve müzik dinlemeyi imkansız kılar. Sonuç olarak sosyal eksiklikler, toplumsal roller<br />

ve beceri kazanmada sorunlara yol açar.<br />

Diğer bilişsel bozukluklardan farklı olarak dikkat bozuklukları, negatif belirtilerden<br />

çok, formal düşünce bozukluğu gibi dezorganizasyon belirtileri ile daha sıkı bağlantı<br />

göstermektedir. Örneğin dikkatleri kolayca dağılabilen şizofreni hastalarında formal düşünce<br />

bozukluğu daha fazladır (25).<br />

İlk psikotik epizod geçiren 37 hastayla yapılan bir çalışmada dikkat, dikkati sürdürme<br />

becerilerinde yetersizlik olduğu saptanmıştır (53). Mohamed ve arkadaşlarının çalışmalarında<br />

motor komponent olsun ya da olmasın bilişsel yönergeleri yerine getirmede yetersizlik olduğu<br />

gösterilmiştir. Motor yönergeleri yerine getirme süresi ile bilişsel yönergeleri yerine getirme<br />

süreleri karşılaştırıldığında, hastaların motor yönergeleri yerine getirme süreleri daha iyi<br />

bulunmuştur. Motor yönergede sürenin daha kısa olması, bilgi işleme süreçlerinde bir<br />

gerilemenin olmasına bağlanmıştır (48, 56).<br />

Diğer birçok bilişsel bozukluk gibi, dikkat bozuklukları da akut psikotik epizodun<br />

remisyonundan sonra da devam etmektedir. Bu kalıcı dikkat bozuklukları antipsikotik<br />

tedavisinin bir sonucu değildir, çünkü bilişsel bozuklukların diğer birçok alanından farklı<br />

olarak konvansiyonel antipsikotikler bile bazı dikkat bozukluklarını azaltmaktadır. Ayrıca<br />

dikkat bozuklukları tedavi edilmeyen hastalarda da açıkça gözlenmektedir (25).<br />

Bilişsel işlevin diğer birçok yönünden farklı olarak dikkat bozuklukları güçlü<br />

duyarlılık belirteci adayıdır (57, 58). Şizofreni hastalarının çocuklarının, çalışmalarda yagın<br />

olarak gösterildiğigibi, hem sürekli dikkat (sustained attention) hem de seçici dikkat ile ilgili<br />

18


güçlükleri vardır (45). Bu konudaki en önemli veriler New York Yüksek Risk Projesi’nde<br />

(New York High Risk Project= NYHRP) <strong>Dr</strong>. L. Erlenmeyer- Kimling ve Barbara Cornblatt<br />

tarafından elde edilmiştir. Bu çalışmada şizofreni hastalarının çocukları 30’lu yaşlarına kadar<br />

izlenmiştir. NYHRP psikiyatrik olarak hasta ancak şizofren olmayan kişilerin çocukları ve<br />

sağlıklı ebeveynlerin çocukları olmak üzere iki kontrol grubu içermesi açısından benzersizdir.<br />

Bu çalışma özel öneme sahip iki bulgu elde etmiştir. İlki, dikkatin çok sayıdaki ölçümlerinde<br />

bozukluk olarak tanımlanan, global dikkat sapması (global attentional deviance)’nın<br />

şizofrenik ve şizofrenik olmayan ebeveynlerin çocuklarının en önemli ayıracı olduğudur.<br />

Bununla birlikte bu sonuçlar dikkatin özel alanlarının şizofreniye büyük ölçüde özgül<br />

olmadığını, ancak çoğul bozuklukların varlığının şizofreni hastalarının çocuklarını<br />

belirlediğini göstermiştir. Daha da çarpıcı olan ise 12 yaşlarından orta 30’lu yaşlarına kadar<br />

izlenen bu çocukların şizofreni ve ilgili psikozlar geliştiren ve geliştirmeyen olarak iki gruba<br />

yaklaşık %85 özgüllük ile ayrılabilmesidir (6). Global dikkat sapması olmayan şizofrenik<br />

ebeveynli çocuklar, sağlıklı kişilerin ve affektif bozukluğu olan kişilerin çocuklarından daha<br />

yüksek şizofreni riski taşımamaktadır. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, daha sonra<br />

şizofreni gelişenlerin 12 yaşındayken görülen dikkat sapmasının seviyesi belirgin yüksektir;<br />

ilk epizod sırasında da hafif düzeyde kötüleşmektedir. Hastalık geliştikten sonra performansta<br />

değişiklik gözlenmemektedir ki bu da hastalığın kendisinin bu ölçümü etkilemediğini<br />

göstermektedir. Sonuç olarak bu çalışmanın verileri dikkat bozukluklarının şizofreni gelişimi<br />

için potansiyel duyarlılık belirteci olduğunu ve şizofreni hastalarının çocuklarının oluşturduğu<br />

bir örneklemde bir düzeye kadar öngörü gücüne sahip olduğunu göstermektedir. Veriler aynı<br />

zamanda tek dikkat bozukluğunun prognostik önemi olmadığını ve bu popülasyondaki<br />

duyarlılık profilinin tanımlanması için bir dizi ölçüm daha gerektiğini göstermektedir.<br />

Durumu daha karışık hale getiren bir bulgu ise, şizofreni hastalarının şizofreni için yaş riskini<br />

geçecek kadar yaşlı olan akrabalarında da dikkat bozukluklarının görülmesidir. Şizofreni<br />

hastalarının daha yaşlı akrabaları ile yapılan çalışmalarda, sürekli dikkat (sustained attention)<br />

bozuklukları şizotipal kişilik bozukluğu semptomu gösterme ile korele bulunmuştur. Ne yazık<br />

ki, genel popülasyon örnekleminde şizofreninin, herhangi bir şekilde, yüksek risk örneklemi<br />

ile aynı etkinlikte öngörülebileceğine dair kanıt yoktur (25).<br />

Sonuç olarak, dikkatteki bozukluklar şizofreni hastalarında yaygındır ve hastalığın tüm<br />

seyri boyunca görülmektedir. Bu bozukluklar psikotik epizottan önce, epizod sırasında ve<br />

sonrasında görülmektedir.<br />

Şizofrenide Bellek ve Öğrenme<br />

Bellek işlevleri bilginin kaydedilmesini, depolanmasını ve geri çağrılmasını içerir.<br />

Oldukça karmaşık bir yapıya sahip olan bellek, değişik işlemlerin gerekleri ve hatırlanması<br />

gereken bilginin özelliklerine göre farklı boyutlara ayrılır. Buna bilginin kaydedilmesi ve<br />

hatırlanması arasında gereken süreye göre yakın-uzak bellek, hatırlanan bilginin özelliğine<br />

göre semantik bellek gibi örnekler verilebilir. Belleğin kavramsal bölümleri arasında<br />

tanımlanan bilginin belirli bir zaman ve yer ile ilişkili olarak hatırlandığı epizodik bellek ile<br />

kısa süreli bellek, kapasitesini kullanırken bilişsel işlemlerin yapıldığı çalışma belleği sıkça<br />

üzerinde çalışılan kavramlardır (59).<br />

19


Bellek, üzerinde çalışılması en zor alanlardan bir tanesidir. Bunun en önemli nedeni,<br />

belleğin alt gruplarının çok iyi ayrıştırılamamasıdır. Diğer yandan bellek işlevlerini test<br />

ederken öğrenme işlevini bellek işlevlerinden ayırt etmek son derece güçtür. Belleği değişik<br />

açılardan bölmek mümkündür. Bu bölünmelerden bir tanesi, belleği sözel ve sözel olmayan<br />

şeklinde bölmektir (20). Her ne kadar Bleuler hastaların sözel bellek işlevlerinde ciddi bir<br />

sorun olmadığını düşünmüş ise de yapılan çalışmalarda, şizofreni tanısı almış kişilerin sözel<br />

belleklerinde ciddi performans kayıpları olduğu gösterilmiştir. Sözel bellekteki defisitlerin<br />

şizofreni patolojisinde temel bir parça olduğu düşünülmektedir. Sözel öğrenme ve belleğin<br />

ayrıntılı bir muayenesi için bireyin kısa bir öykü ya da sözcük listesini birkaç kez okuyarak<br />

yeni bilgiyi öğrenebilme kapasitesi incelenir. Ardından herhangi bir ipucu vermeden bu<br />

sözcükleri bir süre sonra kendiliğinden hatırlaması yani gecikmiş hatırlama kapasitesi ve daha<br />

sonra değişik ipuçları verilerek anımsama kapasitesi ölçülür. Şizofreni hastalarının öğrenme<br />

sırasında özellikle uygun öğrenme stratejilerini kullanamadıkları görülmektedir. Anlamsal<br />

bağlantılar kurarak bilgiyi geri çağırabildikleri ya da ipucu verilerek daha kolay hatırladıkları,<br />

ancak iradi hatırlama stratejileri üretemedikleri görülmüştür (31).<br />

Ayrıntılı olarak belleği inceleyecek olursak, belleğin “implicit” ve “explicit” formları<br />

olduğunu görmekteyiz. “Explicit” bellek, bilinçli olarak hatırlanan ve kelimelere dökülen<br />

yaşanan ve kaydedilen olaylar veya zihinsel süreçlerdir. “Implicit” bellek ise bilinçli düzey<br />

dışında gerçekleşir. Bir kelime listesi okuyarak hatırlamak, bir resim hakkında hikaye<br />

anlatmak, bir tezi sunmak birer “explicit” bellek görevidir. Bisiklet kullanmayı öğrenmek ise<br />

“implicit” belleğin bir işlevidir. “Explicit” bellek sözel akıcılık testleri ile sınanırken,<br />

“implicit” bellek ise genellikle motor testler ile sınanmaktadır (20).<br />

Explicit bellek içinde yer alan semantik bellek, yüklendiği işlemler nedeniyle bilişsel<br />

işlemlerde son derece önemli bir yer tutar. Semantik bellek kelimelerin kendisi ve anlamının<br />

depolandığı yerdir. Aynı zamanda bu kelimelerin dışarıdaki nesnelerle ilişki kurulmasında<br />

görevler üstlenmiştir (20). Semantik belleğin temporal lob yapıları ile ilişkili olduğu<br />

bilinmektedir. Semantik bellek sorunlarının şizofrenide önemli bir yer tuttuğu önceden beri<br />

bilinmektedir Semantik bellekteki sorunlar formel düşünce bozukluğu ile ilişkili bulunmuştur<br />

(60).<br />

Şizofreni açısından önemli bazı başka bellek çeşitleri vardır. Bunlardan biri olan<br />

işlemsel bellek (procedural memory) beceri ve motor hareketleri öğrenme yeteneğini ifade<br />

etmektedir. Parçaları görünümlerine göre sınıflamayı ve şekilleri kopyalamayı öğrenme<br />

işlemsel belleğe örnektir. Epizodik bellek çevresel ve kişisel olaylarla ilgili bellektir. Gün<br />

içerisinde neler olduğunu hatırlama, planlanan şeylerin tamamlanıp tamamlanmadığının<br />

hatırlanması epizodik belleğin işlevlerindendir (20, 25).<br />

Her bir bellek fonksiyonundan beynin farklı bölgeleri sorumlu gibi görünmektedir.<br />

Medial temporal lob, diensefalon, hipokampus ve ilgili orta hat yapılarındaki lezyonlar<br />

epizodik ve deklaratif bellek sistemlerinde (episodic and declarative memory systems)<br />

belirgin bozukluklara yol açmaktadır. Frontal lob lezyonları ise bu tip bozukluklarla daha az<br />

ilişkilidir. Bazal gangliyonlarda hasara yol açan durumlar işlemsel öğrenmedeki defisitlerle<br />

ilişkilidir. Anlamsal (semantik) bellek ve belleğe yardım etmek için anlamsal stratejileri<br />

20


kullanma yeteneğindeki bozukluklar frontal lob ve lateral temporal korteksin bazı<br />

bölgelerindeki lezyonlara bağlı olarak gelişiyor görünmektedir. Fonksiyonel görüntüleme<br />

çalışmaları kelime listesi öğrenme sırasında medial temporal lobun, anlamsal bellek<br />

sisteminin kullanımı sırasında ise lateral temporal korteksin aktive olduğunu göstermiştir (25).<br />

Bellek şizofrenide en ağır bozukluk gösteren bilişsel alanlardan biridir (61). Bununla<br />

birlikte belleğin bazı bölümleri nispeten korunmuştur ve hafif düzeyde bozukluk<br />

göstermektedir. Hikaye veya kelime listesi okuduklarında şizofreni hastaları sağlıklı<br />

kişilerden daha az öğrenirler (61). Kelime listesi veya hikaye tekrarlanırsa, sağlıklı kişilerden<br />

yine daha az bilgi elde ederler ve böylece daha düşük “öğrenme eğrisi” gösterirler (62). Aynı<br />

zamanda sağlıklı kişilere göre, hatırlamayı kolaylaştırmak için bilginin anlamsal<br />

yapısını(semantic structure of information) daha az kullanırlar. Spesifik olarak, eğer kelime<br />

listesi farklı anlamsal kategorilerden (hayvanlar, meyveler) bilgiler içeriyorsa, sağlıklı<br />

kişilerin tamamı muhtemelen bilgileri kümeler halinde geri söylerler. Şizofreni hastaları ise<br />

bilgileri küme halinde hatırlama eğilimi göstermezler. Bazıları anlamsal yapıda (semantic<br />

structure) anomalilerin şizofreninin en önemli özelliklerinden biri olduğunu göstermiştir.<br />

Daha önce kendilerine okunan bilgileri ipucu ve herhangi bir yardım olmadan tekrarlamaları<br />

istendiğinde (serbest hatırlama) şizofreni hastalarının sağlıklı kişilerden daha az bilgi<br />

hatırladıkları gözlenmiştir. Daha önce verilen verilerin tanınma becerisi çoğu şizofreni<br />

hastasında genelde normaldir. En az 50 yıldır “korunmuş tanıma (spared recognition)” olarak<br />

isimlendirilen bu bellek fenomeni, tekrarlayan bir şekilde saptanmıştır. Sonuç olarak şizofreni<br />

hastaları sağlıklı kişilere göre kolaylaştırılmış, ipucu verilen hatırlamadan daha düşük<br />

yararlanma becerisi gösterirler. Bu, öğrenme sırasında kelimelerin anlam kodlamasındaki<br />

bozukluklardan kaynaklanabilir (25).<br />

Şizofreni hastalarına bilgilerin verilişi sırasında anlam kodlamasını (semantic<br />

encoding) güçlendirmek için manipülasyonlar uygulandığında, bilgilerin geri çağırılması<br />

sırasında ipuçlarına daha fazla yanıt verirler. Yapılan çalışmalarda sözcüklerin geri<br />

çağrılmasında sorunların sözcük tanımadaki sorunlardan daha fazla olduğu tespit edilmiştir<br />

(63). Buradaki temel sorunun kodlama ve kodlama sonrası geri çağrılma düzeyinde olduğu<br />

düşünülmektedir. Hastalığın kronikleşmesi ile kodlama sonrası sorunlar ortaya çıkmaktadır<br />

(25).<br />

94 hastadan oluşan ilk epizod şizofreni hastalarıyla yapılan bir çalışmada hastaların<br />

kodlamalarında ve geri çağırmalarında yetersizlik olduğu gösterilmiştir.(48). Hastaların akut<br />

evrede olması ve tedavi almamış olmaları nedeniyle hastalardan alınan sonuçların hastaların<br />

stabil oldukları zamana göre daha kötü olduklarını belirtmişlerdir. Fakat Bilder ve<br />

arkadaşlarının 2000 yılında yaptıkları bir çalışmada, çalışmaya stabil olan 94 ilk epizod<br />

şizofreni hastası alınmıştır. Hastalar 36 sağlıklı kontrol hastasıyla karşılaştırılmış ve hastaların<br />

belleklerinde yetersizlik olduğu gösterilmiştir (29). 1992 yılında Hoff ve arkadaşlarının<br />

yaptıkları çalışmada akut epizodun etkisi dışlanmıştır. İlk psikotik epizod geçiren 32 hastaya<br />

remisyona girdikleri dönemde testler tekrar uygulanmış ve hastaların ilk testlerinde bulunan<br />

sözel ve uzamsal belleklerinde herhangi bir değişiklik saptanmamıştır (64).<br />

21


70 araştırmanın gözden geçirildiği bir meta analiz çalışmasında, şizofreni tanısı almış<br />

olan hastalar sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında bellek işlevlerinde anlamlı derecede<br />

bozukluk olduğu bildirilmiştir. Şizofreni hastaları bellek işlevlerinde sağlıklı bireylerden 1<br />

standart sapmadan daha fazla oranda düşük performans göstermektedirler (31). Saykin ve<br />

arkadaşlarının 1994 yılında nöroleptik duyarlı ilk epizod geçiren 37 hastayla yaptıkları bir<br />

çalışmada; hastalar daha önceden tedavi edilmiş 65 hasta ve 131 sağlıklı kontrol kişiyle<br />

karşılaştırılmıştır. Çalışmada dikkat ve yürütücü işlevler kontrol altına alındığında hastaların<br />

sözel belleklerinde defisit olduğu gösterilmiştir (29).<br />

Şizofreni hastalarındaki öğrenme bozuklukları demans hastalarındaki kadar ağır ve<br />

kalıcıdır. Bazı çalışmacılar bozukluğun anterograd amnestik durumları yansıttığını saptamıştır<br />

(65). Bazı çalışmalar şizofreni hastalarını Alzheimer tipi demans hastalarla karşılaştırmış ve<br />

öğrenme bozukluklarının iki grup arasında çok benzer olduğunu bulmuştur (62). Bozukluk<br />

düzeyi sadece bir kez verilen bilgi (örneğin paragraf öğrenme) ve birkaç kez verilen<br />

bilgide(örneğin öğrenme eğrisini belirlemek üzere kelime listesi öğrenme) benzerdir. Persentil<br />

olarak ifade edildiğinde şizofreni hastaları normal beklenenden 2-3 deviasyon daha düşük bir<br />

hızda öğrenirler.<br />

Hatırlama bozuklukları öğrenme bozukluklarından biraz daha hafif düzeyde gibi<br />

görünmektedir. Gecikmiş hatırlama performansı sıklıkla normal dağılımın 5. ve 10. persentili<br />

arasındadır. Tanıma belleği (recognition memory) yaş ve eğitim düzeyine uygun normal<br />

değerlere benzer (bozukluk olmayan) bulunmuştur. Sonuçta yeni bilgi öğrenme yeteneğindeki<br />

bozulmanın, bu bilgileri sonradan tekrar oluşturabilme yeteneğindeki bozulmadan daha ağır<br />

olduğu söylenebilir.<br />

Yukarıda tartışılan bellek bozukluğu tiplerinden farklı olarak şizofrenide işlemsel<br />

bellek bozukluklarının varlığı tartışmalıdır. Şizofreni hastalarının motor beceri öğrenmede<br />

defisitleri olduğu açıktır. Kortikal orijinli pür amnestik sendrom hastaların çoğundan farklı<br />

olarak şizofreni hastalarının motor öğrenme hızının daha düşük olduğuna, ve sağlıklı<br />

kontrollere göre daha fazla motor hatalar gösterdiklerine dair bulgular vardır (Kern ve ark.,<br />

1998). Şizofrenide işlemsel öğrenmenin değerlendirmesini karışık hale getiren faktörlerden<br />

biri, bellek işlevlerinin diğer yönlerinden farklı olarak, konvansiyonel antipsikotik tedavisinin<br />

prosedural öğrenmeyi olumsuz etkilediğinin bilinmesidir. Bellek ölçümlerinin çoğu<br />

konvansiyonel antipsikotik tedaviden relatif olarak etkilenmemektedir. Konvansiyonel<br />

antipsikotikler bazal gangliyonlardaki dopamin reseptörlerini bloke etmektedir ki burası<br />

işlemsel öğrenmenin gerçekleştiği beyin bölgesidir. İşlemsel öğrenmedeki bozukluk sıklıkla<br />

deklaratif (expilicit) bellekte görülen bozukluk düzeyinde değildir. Şizofreni hastaları<br />

deklaratif bellek testlerinde, normal kişilerin 15. persentili düzeyinde performans gösterirler<br />

ki bu da yukarıda tanımlanan diğer bellek bozukluklarından daha hafif düzeydedir.<br />

Başlangıçta belirti şiddetinin bellek defisitlerinin şiddeti ile ilişkili olduğu<br />

gösterilmiştir. Gerçekte hastalığın kronisitesi bellek bozuklukları ile daha güçlü bir şekilde<br />

ilişkili görünmektedir. Bazı çalışmalar daha şiddetli bellek bozuklukları gösteren hastaların,<br />

22


kronik hastalık seyri göstermeye ve tedaviye dirençli olmaya daha eğilimli olduğunu<br />

göstermiştir (66).<br />

Şizofrenide bellek bozuklukları geniş kapsamlı ve şiddetlidir. Muhtemelen bunlar<br />

şizofrenide en ağır bozukluklardır ve belirgin adaptif etkilenmeye yol açmaktadırlar. Sözel<br />

öğrenme ve bellekteki bozukluklar da sosyal, mesleksel işlevselliğin önemli<br />

belirleyicileridirler. Sözel öğrenme ve bellekteki bozuklukla günlük aktiviteler ve problem<br />

çözme yetisi arasında yakın ilişki bulunmaktadır (31). Günlük bilgileri anımsayamamak,<br />

etkinlikleri planlayamamaya neden olur; bu da bağımsız yaşamayı çok zorlaştırır. İsimleri ve<br />

diğer ayrıntıları öğrenememek ve anlamlı sosyal ilişkiler kuramamak, sosyal yaşamı daha da<br />

zorlaştırır.<br />

Şizofrenide Çalışma Belleği (Working Memory)<br />

Şizofrenide üzerinde en fazla çalışılan bellek alt tiplerinden bir tanesi çalışma<br />

belleğidir. Çalışma belleği kısa süreli belleğin bir işlevidir; kapasitesi oldukça sınırlıdır ve<br />

ancak 6-7 kadar bilgiyi saklayabilir, adaptif amaçla bilgi hemen işlenir (20). Yakın<br />

(immediate) veya “kısa süreli bellek” olarak da bilinen çalışma belleği, gerek duyulduğunda<br />

bilgilerin akılda tutulduğu ve uzun süreli depolama için işleme sokmak üzere transfer edildiği<br />

veya atıldığı işlemlerin toplamıdır. Bu çalışma belleği bilgisi uzamsal (spatial), yakın görsel<br />

alan içindeki yerleşim gibi veya sözel, telefon numarası gibi, olabilir. Çalışma belleği aynı<br />

zamanda zihindeki bilginin kaynağı hakkında da bilgi taşımaktadır, örneğin “Bu düşünceyi<br />

bana biri mi söyledi yoksa bunu ben kendim mi düşündüm?”. Çalışma belleğinde depolanan<br />

bilgi çeşitleri uzamsal yerleşimi (spatial locations), nesne tanımayı (object identity), ardıllık<br />

bilgisini (sequence data), bilginin kaynağını (source of information) ve duygusal yan anlamını<br />

(emotional connotation) kapsamaktadır. Her ne kadar çalışma belleği oldukça sınırlı bir<br />

kapasiteye sahip ise de bilgilerin kategorize edilmesi bu kapasiteyi arttırmaktadır.<br />

Çalışan bellekte bilgiler genellikle işleme konduktan kısa bir süre sonra unutulur.<br />

Yapılan çalışmalarda çalışma belleği kullanımı sırasında prefrontal kortekste bir grup nöronun<br />

devamlı surette ateşlendiği, çalışma belleğinde tutulan bilgiye gereksinim ortadan kalktığında<br />

ateşlenmiş olan nöronların söndüğü görülmektedir. Yürütücü işlevlerin gerçekleşmesi için<br />

aynı anda çok sayıda bilginin zihne çağırılması ve zihinde tutulması gerekmektedir. Bu<br />

nedenle çalışma belleği yürütücü işlevlerin gerçekleşmesi için son derece önemlidir. Bu<br />

çalışma belleği fonksiyonlarından her birinin, kısa süre önce saptanan uzamsal yerleşimin<br />

hatırlanmasından adaptif unutmaya kadar, şizofrenide bozuk olduğunu düşünmek için<br />

nedenler vardır. Bu çalışma belleği fonksiyonlarının her birinin önemli işlevi vardır,<br />

dolayısıyla çalışma belleği bozuklukları şizofrenideki en önemli bilişsel bozukluklardan<br />

biridir. Gerek uzamsal gerekse sözel çalışma belleği testlerinde şizofreni hastalarında, sağlıklı<br />

deneklere göre performans düşüklüğü bulunmuştur (25).<br />

Şizofrenin anlaşılmasında çalışan bellek bozukluklarının farklı düzeylerde klinik ve<br />

fonksiyonel önemi vardır Çalışma belleğinde tam kayıp varsa, kişi en basit yürütücü<br />

(executive) ödevleri bile yerine getiremez. Fonksiyonel olarak basit bilgilerin hatırlanaması<br />

23


önemli işlev bozukluklarına yol açabilir. Örneğin bir telefon numarasının hatırlanamaması<br />

önemli sorunlara yol açabilir (25). İşlemenin kortikal lokalizasyonu yürütücü işlevlerin çoğu<br />

ile aynı gibi görünmektedir. Aynı zamanda yürütücü işlevlerle çalışma belleği aynı şey<br />

değildir, birçok çalışma belleği işlevlerinin görünen yürütücü komponenti yoktur. Örneğin<br />

basit uzamsal yerleşimin hatırlanmasının yürütücü komponenti yoktur. Küçük çalışma belleği<br />

komponenti olan yürütücü işlevler vardır. Bunların ayrı, fakat birbirine bağımlı bilimsel<br />

yapılar olduğunu anlamak ve hastada çalışma belleği bozukluğunun olmasının yürütücü<br />

işlevlerinin bozuk olduğunu göstermediğinin ve tam tersinin de geçerli olmadığının bilinmesi<br />

önemlidir.<br />

Şizofrenide başka çalışma belleği bozukluğu tipleri de vardır. Gerçekte basit spasiyal<br />

gecikmiş cevap testleri bellekle (çalışma belleği komponentinin çoğu olmadan) ilişkilidir.<br />

Çalışma belleğinin çok farklı yönleri tanımlanmıştır ve bunları çoğu da şizofrenide<br />

bozulmuştur. Nesne çalışma belleği (object working memory) görsel alandaki nesnelerin<br />

görsel yönelimli çalışma belleğini ifade etmektedir. Kompleks bir uyarı durumu, örneğin<br />

Londra veya New York sokak resmi, gösterilip kısa bir süre sonra kişiye mavi bir araba görüp<br />

görmediği sorulduğunda, bu nesne çalışma belleğidir. Bu çalışma belleği tipi, basit uzamsal<br />

yerleşimle ilgili olan çalışma belleğinden hafifçe farklı kortikal lokalizasyon paterni<br />

gösterebilmektedir (67).<br />

Şizofreni hastaları, sekonder bellek, yürütücü işlevler ve dikkatteki daha şiddetli<br />

bozuklukları ile kıyaslandığında, kısa süreli bellek uzamının (short term memory span) basit<br />

ölçümlerinde (digit span gibi) belirgin bozukluk göstermemektedir. Aynı zamanda şizofreni<br />

hastalarının sağlıklı kişilere göre bir item daha düşük kısa süreli bellek uzamı gösterdikleri<br />

bulunmuştur (25).<br />

Şizofrenide Yürütücü İşlevler:<br />

Yürütücü işlevler terimi literatürde çok geniş bir işlevler alanını belirtmek için<br />

kullanılmaktadır. Bunlar arasında kavramsallaştırma, kurulumu sürdürmede başarısızlık ve<br />

öğrenme gibi soyutlama yeteneğine ilişkin alt yetenek alanları ve ayrıca problem çözme,<br />

zihinsel esneklik, yaratıcılık, karar verme, planlama, bozucu etkiye karşı koyabilme ve tepki<br />

ketlemesi yapabilme bulunmaktadır (24). Yürütücü işlevler, birbiriyle yarışan talepler<br />

arasında değişiklik yapabilme ve bu konuda adaptasyon amacıyla çaba harcayabilme yeteneği<br />

anlamına da gelir. Yürütücü fonksiyon alanları arasında ayrı bilişsel becerileri ve kaynakları<br />

birbirinden ayırt edebilme, bireyin enerjisini, sorun çözmeye yeterince enerji kalacak şekilde<br />

yönetebilmesi bulunur (68).<br />

Yönetsel olarak tanımlanan diğer alanlar arasında sözel beceri gerektiren belirtili<br />

işlemler bulunur. Özellikle, sözcüklerde akıcılık ve anlamsal ya da fonolojik isteklere<br />

dayanarak sözel çıktılar oluşturabilme yeteneği sıklıkla yürütücü fonksiyon olarak bilinir. Bu<br />

işlemler yüksek düzeyde bir organizasyon ve sözcük saklama sistemleri gerektirdiğinden, bu<br />

işlemleri yönetsel fonksiyonların göstergesi olarak kabul etmek uygun olabilir. Bu işlevler<br />

24


genel olarak prefrontal lob ile ilişkilendirilmekte, ancak bulgular farklı beyin kısımlarının da<br />

katkıda bulunuyor olabileceğini göstermektedir (69).<br />

Şizofrenide yürütücü işlevlerde sağlıklılara göre bozulma pek çok çalışmada<br />

bildirilmiştir (13, 70, 71). Şizofrenideki bilişsel bozulan hastalığın ilk atağından itibaren<br />

saptanmıştır ve hastalığın kronik evrelerine kadar devam ettiğinin kanıtları vardır. Özellikle<br />

yürütücü işlevlerin hastalık başlangıcında bozuk olduğunu gösteren çalışmalar da literatürde<br />

yer almaktadır (29, 48, 72). Bu bozuklukların ilaç etkisi ile olmadığını destekler biçimde, ilk<br />

ataktaki ilaçsız hastalarda da gösterildiği bildirilmektedir (36). Tso ve arkadaşlarının 153<br />

hastayı 20 ay süre ile takip ettiği çalışma ilk atak psikozdaki bilişsel işlev bozulmasını<br />

desteklemektedir (71). Hatta ilk atak çalışmalarının da ötesinde, hastalığın başlamasından<br />

önce bilişsel işlevlerde bozukluk olduğunu bildiren çalışmalar vardır (73, 74). Joyce ve<br />

arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada ilk psikotik epizod sırasındaki şizofreni hastalarıyla<br />

kronik hastalar yürütücü işlevler açısından karşılaştırılmıştır. İlk epizod hastalarının kontrol<br />

grubuna oranla yanıt vermeye başlama sürelerinin daha kısa olduğu fakat yanıtlama<br />

sürelerinin aynı olduğu saptanmıştır. Kronik hastalar kontrol grubuyla karşılaştırıldığında<br />

yanıtlamaya başlarken düşünme süreleri aynı bulunmuş fakat sonraki adımı hesaplarken daha<br />

yavaş düşündükleri, saptanmıştır Joyce ve arkadaşları prefrontal korteksteki patofizyolojik<br />

süreçlerin yürütücü işlevlerdeki bozukluklardan sorumlu olduğunu ve zamanla daha da<br />

kötüleştiğini ileri sürmüşlerdir (75).<br />

Şizofreni hastaları, yürütücü işlev performansında farklılıklar göstermektedir ve bu<br />

alanda daha fazla bozukluk gösterenlerin bazı önemli klinik özellikleri vardır (14). Ağır<br />

yürütücü işlev bozukluğu gösteren hastaların içgörü yokluğu gösterme ve hastalıklarının<br />

farkında olmama olasılığının daha yüksek olduğunu gösteren çok sayıda çalışma vardır.<br />

Hastalığın farkında olmama zayıf tedavi uyumu, kendini yaralayıcı tutum (self-injurious<br />

behavior) ve başkalarına yönelik şiddet riski ile korele bulunmuştur. Bazı çalışmalar<br />

hastalığın farkında olmamanın, dikkat ve bellek bozuklukları gibi diğer kognitif bozukluklarla<br />

değil, spesifik olarak yürütücü işlev bozuklukları ile ilişkili olduğunu göstermiştir (76). Sonuç<br />

olarak, yürütücü fonksiyon bozuklukları kötü prognoz için çeşitli risk faktörleri ile ilişkilidir.<br />

Sosyal Bilişsel İşlevler<br />

Şizofrenide sosyal biliş ile ilgili çalışmalar, zihin teorisi becerileri ve sosyal algıya<br />

odaklanmıştır. Zihin teorisi, başkalarının niyetini algılama becerisini ve/veya başkalarının<br />

zihinsel durumlarını kavrama yeteneğidir. Şizofreni hastaları, zihin teorisi ile ilgili testlerde<br />

düşük performans göstermektedirler. Zihin teorisi becerilerindeki bozukluğun genel bilişsel<br />

bozukluktan bağımsız olup olmadığı tartışmalıdır. Yüz ifadesi tanıma (facial affect<br />

recognition) ve sosyal sıra algılaması (social cue perception) şizofrenideki sosyal algı<br />

çalışmalarının yetersiz olduğu iki alandır. Sağlıklı kontrol grubu ile karşılaştırıldığında<br />

şizofreni hastaları yüz ifadesi tanıma testlerinde daha bozuk performans göstermektedir.<br />

Olumsuz duygulanımların ve korkunun algılanması özellikle bozulmuş olabilir. Sosyal sıra<br />

algılaması ile ilgili testler, etkileşim halindeki insanlarla ilgili videoların izlenmesi gibi çoğul<br />

duysal modaliteleri gerektiren daha dinamik uyarılar kullanmaktadır. Şizofreni hastaları bu<br />

25


testlerde bozukluk göstermektedir. Hastalar karşısındakinin ne söylediğinden çok amaçlarını<br />

ve niyetlerini algılamakta zorluk çekerler (25, 33).<br />

Bilişsel Bozuklukların Nörogörüntüleme İzdüşümleri:<br />

Şizofrenide bilişsel bozukluklarla birlikte bazı anatomik değişiklikler saptanınca, bu<br />

parelel bulguları lokalize edip, patofizyolojiyi aydınlatmak ve etiyolojik hipotezleri<br />

ispatlamak için çok sayıda araştırma yapılmış ve hala da yapılmaktadır. Nörogörüntüleme<br />

yöntemleri ile şizofreni hastalığında beyindeki yapısal değişiklikler gösterilmiştir. Psikozun<br />

erken evrelerinde Magnetik Rezonans Görüntüleme (Magnetic Resonance Imaging (MRI)<br />

çalışmaları göstermiştir ki yapısal değişiklikler şizofreni başlangıcından önce de görülebilir ve<br />

psikozun erken göstergesi olabilir. Ventrikül hacim büyümesi, kortikal atrofi MRI ile<br />

gösterilmiştir.<br />

Şizofrenide beynin fonksiyonlarının görünür hale gelmesini sağlayan üç yöntem<br />

vardır: Positron Emission Tomography (PET), Single Photon Emission Tomography (SPECT<br />

veya SPET) ve functional Magnetic Resonance Imaging (fMRI). PET serebral metabolik<br />

aktiviteyi, kan akımını ve reseptör miktar ve işlevini değerlendirmeye yarayan bir tekniktir.<br />

Serebral metabolik aktivite, PET kullanarak glukoz metabolizması ile ölçülmektedir. Glukoz<br />

nöronların enerji kaynağıdır ve anormal glukoz metabolizması altta yatan patolojinin<br />

göstergesidir. Bölgesel glukoz metabolizması, PET’le istirahat halinde ve çesitli bilişsel<br />

ödevlerin uygulaması sırasında ölçülebilmektedir. SPECT, PET’e benzer bir tekniktir ve<br />

santral nörokimyasal sistemlerin in vivo direkt ölçümünde kullanılabilir. Kararsız<br />

radyonüklidler (decaying radionuclides)’den kaynaklanan tek foton emisyonlarına<br />

dayanmaktadır. PET gibi SPECT de nörotransmiter reseptörlerini psikotropik ilaçların etki<br />

alanlarını ve psikiyatrik hastalığın ve tedavinin bölgesel beyin aktivitesi üzerindeki<br />

fonksiyonel etkisini değerlendirmeye yaramaktadır. Hem PET hem de SPECT radyoaktif<br />

tekniklerdir (20, 25).<br />

Son yıllarda psikiyatrik nörogörüntülemede en önemli gelişme fMRI’ın keşfidir. Bu<br />

teknik PET ve SPECT’e üstündür ve bilişsel işlevi çok kesin nöroanatomik yapılara bağlayan<br />

haritalamaya izin verebilmekte ve böylece şizofreni ve diğer psikiyatrik bozukluklarda<br />

anormal olabilen yapılar ve işlevsel ağları görüntülemeye yardım edebilmektedir. Bu<br />

noninvazif ve güvenli bir tekniktir. PET ve SPECT gibi radyoaktiviteyi kullanmamakta,<br />

beynin nöral aktiviteye doğal hemodinamik cevabını kullanmaktadır.<br />

Dinlenme anında yapılan ölçümlerde şizofrenide frontal bölge kan akımında ve glukoz<br />

metabolizmasında azalma gösterilmiştir. Bu azalma, özellikle negatif belirtilerin ön planda<br />

olduğu hastalarda daha belirgindir. İşlem anında yapılan ölçümlerde ise deneklere üst düzey<br />

bilişsel işlevlerinin kullanımını gerektiren bir test verilmektedir. Yapılan çalışmalar, kontrol<br />

grubunda test işlemi sırasında frontal bölge akımında belirgin bir artış olurken, aynı artışın<br />

şizofreni hastalarında ortaya çıkmadığını göstermektedir. İşlem anında yapılan ölçümlerde,<br />

frontal bölge kan akımı ve glukoz metabolizması düşük olarak bulunmuştur (77); bu da<br />

şizofrenide frontal lob yetmezliği (hipofrontalite) olduğu görüşünü desteklemektedir.<br />

26


Spence ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada, hastaların psikotik oldukları ve<br />

olmadıkları dönemde beyin fonksiyonları değerlendirilmiştir. Psikotik dönemde dorsolateral<br />

prefrontal kortekste (DLPFC) azalmış beyin aktivitesi saptanırken, 4-6 hafta sonra belirtiler<br />

iyileşince bu bölgelerde kan akımının arttığı gösterilmiştir. Bu da hipofrontalitenin “trait<br />

(özellikten)”ten çok “state (durum)” fenomeni olduğunu göstermektedir (78). Penades ve<br />

arkadaşlarının yaptıkları çalışmada ise, ciddi negatif belirtileri ve bilişsel yetersizliği olan 8<br />

hastaya (6 erkek, 2 kadın), nöropsikolojik terapi uygulanmış. Hastalara terapi öncesi ve<br />

sonrası bilişsel batarya ve SPECT görüntüleme sonuçları değerlendirilmiştir. Çalışma<br />

sonucunda hastaların özellikle yürütücü işlevlerinde gelişme olduğu ve aktivasyon skorlarında<br />

yükselme saptanmıştır. Hastalarda tedavi öncesi gözlenen hipofrontalite gözlenmemiştir.<br />

Yazarlar bilişsel terapinin, frontal bölgelerde gözlenen hipofrontaliteyi giderebileceğini<br />

önermişlerdir (79). Bu konudaki literatürde çelişkiler olmakla birlikte şizofrenide<br />

hipofrontalitenin sadece istirahat durumu fenomeni (resting state phenomenon) olmadığını,<br />

test performansı sırasında frontal bölgelerde azalmış aktiviteyi de yansıttığına dair bulgular<br />

vardır.<br />

Son dönemdeki çalışmalar şizofreninin ana belirtilerinin bir veya daha fazla beyin<br />

alanının anormal işlevine bağlanıp bağlanamayacağını araştırmaktadır. Liddle ve arkadaşları<br />

makalelerinde, bölgesel beyin kan akımı ve belirtiler arasındaki ilişkiyi araştırmışlar ve üç<br />

primer belirti kümesi tanımlamışlardır: “Psikomotor yavaşlama” (psychomotor poverty),<br />

“dezorganizasyon” ve “gerçeği değerlendirme bozukluğu”. Bu belirti kümelerinin serebral<br />

perfüzyon paternlerine bakıldığında psikomotor yavaşlamanın sol dorsolateral prefrontal<br />

korteksin (hipofrontalite) ve anterior singulatın azalmış aktivitesi ile karakterize olduğu<br />

saptanmıştır. Bu da negatif belirtilerin frontal lob işlev bozukluğu ile karakterize olduğu<br />

fikrini desteklemektedir. Hastanın dezorganizasyon puanları, sağ prefrontal kortekste düşük<br />

kan akımı ile birlikte, konuşmanın oluşumunda etkili olan temporal lopta azalmış aktivite<br />

göstermektedir. Son olarak gerçeğin çarpıtılması (reality distortion) puanları hipokampal<br />

bölge ve sol prefrontal korteksteki kan akımı ile pozitif korelasyon göstermektedir (80). Başka<br />

çalışmalar da benzer bulgular bildirmiştir Prefrontal glikoz metabolizmasının negatif belirtiler<br />

ile, sanrıların ise hipokampusta azalmış aktivite ile ilişkili olduğunu bulmuştur (81). SPECT<br />

kullanarak yapılan bir çalışmada hastadaki hallüsinatuar durumun sol inferior frontal korteks,<br />

sol temporal lob ve anterior singulatta artmış kan akımı ile ilişkili olduğu bulunmuştur (82).<br />

Sabri ve arkadaşları daha önce hiç antipsikotik kullanmamış bir grup hasta üzerinde çalışmış<br />

ve düşünce bozukluklarının frontal, singulat ve parietal bölgelerde artmış kan akımı ile ilişkili<br />

olduğunu bulmuştur (83).<br />

Şizofreni hastalarında frontal lob hacminde net bir azalma olmasına ve hastalarının<br />

frontal yürütücü işlev testlerinde başarısız olmasına rağmen, morfolojik çalışmalar ve<br />

nöropsikolojik testlerin doğrudan ilişkisi sadece bazı çalışmalarda gösterilebilmiştir. Frontal<br />

lobun özellikle hangi alt segmentinin incelendiği burada önemlidir, çünkü daha çok gri madde<br />

hacminin kognitif işlevlerle ilişkili, bir çalışmada ise ak madde hacminin çalışma belleği<br />

ilişkili olduğu saptanmıştır. Frontal lobun özellikle dorsolateral prefrontal korteks (DLPFC)<br />

kısmının, yürütücü işlevler, dikkat, bellek ve bu işlevlerin toplamı ile de davranış kontrolünde<br />

özelleştiği ve şizofreni hastalarındaki hacim azalmasının, bütün bu işlevleri bozulduğu<br />

27


düşünülmektedir. Orbitofrontal kortekste ise, girus rektus (sol orta frontal girusun mediali)<br />

viziospasyal çalışma belleği performansı ile ilişkili bulunurken, sol orta frontal girus hacminin<br />

ise sözel çalışma belleği performansı ile ilişkili olduğu saptanmıştır.Yine motor fonksiyon<br />

bozuklukları da bu bölge ile ilişkili olup, şizofrenide kognitif dismetri gibi bağlantı bozukluğu<br />

teorilerini desteklemektedir (20, 25, 31).<br />

Temporal lob, işitsel ve görsel kognitif işlevler, bellek ve emosyon işlevlerinin<br />

merkezidir. Limbik bölge ve diğer temporal lob alt bölgeleri ile birlikte öğrenme ve<br />

hatırlamadan sorumludur. Sol temporal lob hacmi, sözel bellek ile ilişkili iken, sağ temporal<br />

lob hacminin ise sözel olmayan bellek ile doğrusal ilişkisi saptanmıştır. Bu yüzden temporal<br />

lob ve komşu hipokampus, parahipokampal girus ve amigdala hacimlerinin şizofrenide<br />

değişikliğe uğradığı ve bununda kognitif bozulmayla ilişkili olduğu pek çok araştırmada<br />

gösterilmiştir. Farklı kognitif işlevlerin, temporal lobun toplam hacmi yerine, farklı alt<br />

bölgelere göre incelenmesi daha doğru bir yaklaşım olur. Kognitif fonksiyonlarla direk ilişkili<br />

olmasa da sol anterior superior temporal girus hacminin pozitif belirtilerin şiddeti ile ters<br />

orantılı olduğunu, sağ posterior superior temporal girusun ise negatif semptomlarla ilişkili<br />

olduğunu vurgulamakta yarar vardır. Posterior superior temporal girusun Wernicke alanını<br />

kuşatması, semantik işlev, dil ve yorumlama ile ilişkisini açıklar ve bu bölge hacmi ile sözel<br />

bellek, kelime akıcılığı ilişkisi de aynı mantık ile düşünülebilir.<br />

Bellek fonksiyonları üzerinde kritik görevi nedeniyle hipokampus çok çalışılmış,<br />

hipokampusun azalmış hacmi ile bozulmuş sözel ve spasyel bellek ilişkisi gösterilmiştir.<br />

Hipokampusun frontal lobla ilişkisi nedeniyle, hipokampus hacminin IQ, yürütücü işlevler ve<br />

motor işlevlerle de ilişkisi vardır.<br />

Parahipokampal bölge hacmi şizofreni hastalarında, semantik sistem, soyutlama,<br />

kategorize etme, yüksek sözel zeka ile doğrudan ilişkili bulunmuştur. Amigdala hacminin<br />

azalması ise şizofrenide emosyonel öğrenme ve diğer emosyonel anormalliklerle ilişkilidir.<br />

Şizofrenide amigdalanın hacminde her bilateral bir azalma olduğu, özellikle sağ amigdala<br />

hacim azalmasının emosyonel öğrenme bozukluğu ile ilişkili olduğu düşünülmektedir.<br />

Bazal ganglion ve ilişkili yapılarla ilgili saptanan bulgular ise; striatum (kaudat<br />

nükleus, putamen ve nükleus akumbens) ve bazal gangliyonun talamokortikal döngü aracılığı<br />

ile kognisyon ve motor işlevlerde önemli rol oynadığıdır. Hastalığın erken dönemlerinde<br />

kaudat nükleus hacmi ve kognisyon arasında bağlantı görünmemekte, fakat tüm striatum<br />

hacmi ile amaca yönelik davranış organizasyonu ve yürütücü işlevler arasında doğrusal bir<br />

ilişki görünmektedir Talamik nükleus lezyonlarında, nöropsikolojik bozulmalar saptanmasına<br />

rağmen, ilk epizod hastalarında yürütücü işlev bozuklukları ve azalmış talamus hacmi<br />

bağlantısını gösteren bir araştırma dışında şizofrenide talamus hacmi-kognisyon ilişkisine dair<br />

fazla bilgi bulunmamaktadır.<br />

Şizofreni de oksibital ve paryetal lob hacimleri ile kognitif işlevler arasında bağlantıyı<br />

araştıran çalışmaların sonuçları net değildir. Serebellum, kortikoserebellar-talamik-kortikal<br />

döngü aracılığıyla pek çok kognitif işlevin koordinasyonuna katılır ve şizofrenide kognitif<br />

28


dismetri modelinde patofizyolojiden birincil sorumludur. Anatomik çalışmalar çelişkili<br />

sonuçlar bulsa da fonksiyonel görüntüleme çalışmaları bu hipotezi destekleyen sonuçlara<br />

ulaşmıştır.<br />

Üçüncü ventrikül genişlemesi ile dikkat/konsantrasyon ve frontal yürütücü işlevlerde<br />

kötü performans ilişkisi 15 yıl önce bildirilmiştir. Bu duruma talamus gibi komşu yapıların<br />

katkısı ve kortiko-striatal-talamo-kortikal ile kortiko-serebellar-talamo-kortikal döngülerde<br />

olabilecek değişikliklerin etkisi olabilir (21).<br />

Fannon ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada, 25 sağlıklı kişi ve 37 ilk epizod<br />

şizofreni hastası karşılaştırılmış ve kortikal ve temporal lob gri madde de önemli kayıplar ve<br />

serebrospinal sıvıda anormallikler saptanmıştır. Bu kayıpların nedeni olarak hastalığın<br />

kronikleşmesi ya da medikal tedavi gösterilememiştir. Beyin hacmi ve pozitif ve negatif<br />

belirtiler arasında herhangi bir ilişki bulunamamıştır (25).<br />

Bilişsel İşlevlerin Klinik Bulgular ile İlişkisi<br />

Şizofrenide bilişsel bozulmanın klinik belirtilerle ilişkisi de ilgi odağı olmuştur. Farklı<br />

belirti örüntülerinin farklı bilişsel işlev bozulmaları ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir Bu<br />

hipotezi test eden çalışmalarda negatif belirtilerin daha çok görsel-motor veya görsel-uzamsal<br />

bozukluklarla birlikte olduğu, pozitif belirtilerinse daha kötü sözel bellekle ilişkili olduğu<br />

bildirilmiştir (44). Ancak belirti örüntüleri ile bilişsel işlev bozuklukları arasında bir farklılık<br />

saptanmayan sonuçlar da bildirilmiştir (70, 75).<br />

Şizofrenik hastaların çesitli alt grupları bilişsel işlev bozukluğu yönünden<br />

karşılaştırılmıştır. Özellikle paranoid şizofrenili hastaların diğer şizofreni tiplerine göre daha<br />

az bilişsel bozulma gösterdikleri düşünülmektedir (20).<br />

Pozitif ve negatif şizofreninin karşılaştırması da çok yapılmıştır. Bilişsel bozukluklar<br />

ile pozitif ve negatif belirtiler arasındaki ilişkiye bakıldığında bilişsel işlev bozukluklarının<br />

pozitif belirtilerden çok negatif belirtilerle ilişkili olduğu ya da bilişsel bozukluklarla diğer<br />

belirtiler arasındaki ilişkinin zayıf olduğu görüşü kabul görmektedir.<br />

Pozitif Belirtiler ile İlişkisi<br />

Bilişsel becerilerin şizofreni hastalarındaki psikotik belirtilerin şiddeti ile ilişkili<br />

olmadığı tekrarlayıcı bir şekilde bildirilmiştir (10, 36, 44). Akut alevlenme halinde, pozitif<br />

belirtilerin şiddeti ile bilişsel işlevlerin bazı bölümlerinde daha iyi performans arasında<br />

anlamlı düzeyde ilişkili bulunmuştur. Her ne kadar çok az sayıdaki çalışma pozitif belirtilerle<br />

çalışma belleği ve işitsel çelinebilirlik arasında belirgin ilişki bildirmişse de genel eğilim<br />

pozitif belirtilerin bilişsel işlevlerle ilişkili olmadığı yönündedir (10, 25, 84). İlk psikotik atak<br />

geçiren hastalarla yapılan bir çalışmada; hastaların akut epizod sırasında ve sonrasında pozitif<br />

psikotik belirtilerle bilişsel fonksiyonları arasındaki ilişki değerlendirilmiştir. Atak sonrasında<br />

hastaların pozitif belirtilerinin tedaviye yanıt verdiği gözlenirken bilişsel kayıplarında<br />

29


herhangi bir değişiklik olmadığı saptanmıştır (10). Bu düşük korelasyonun ilk epizod (48),<br />

kronik (44, 65), ve yaşlı (39) hastalar gibi çeşitli hasta örneklemlerinde gösterilmiş olması<br />

şizofreni hastalarında bulunan bilişsel bozukluğun tek kaynağının pozitif belirtiler olmadığını<br />

açıkça göstermektedir (28).<br />

Pozitif belirtilerin değerlendirilmesinin güvenilirliğinin düşük olması önemli bir<br />

sorundur. Psikotik hastaların öznel bildirisi hastanın gerçek psikoz düzeyini yansıtmayabilir.<br />

Bununla birlikte fazla psikotik olan hastaların dışlanması psikozun şiddeti ile bilişsel<br />

bozukluk arasındaki olası ilişkinin gösterilmesini güçleştirebilir. Son olarak bilişsel işlevleri<br />

bozulmamış olan hastalar sanrı ve varsanılarını ayrıntılı tanımlayarak içsel durumlarını daha<br />

iyi yansıtabilirler. Dolayısı ile bu hastalar pozitif belirti değerlendirme skalalarında daha<br />

yüksek puan alacaklardır, bu da pozitif belirtilerle nörokognitif bozukluk arasındaki<br />

potansiyel korelâsyonun azalmasına neden olmaktadır.<br />

Negatif Belirtiler ile İlişkisi<br />

Bilişsel bozukluklar çesitli negatif belirtiler ile anlamlı derecede ilişkilidir (44, 65, 85).<br />

Pozitif belirtilerle karşılaştırıldığında negatif belirtilerin bilişle güçlü bağlantısı ölçümlerin<br />

örtüşmesi ile ilişkili olabilir. Örneğin, hem bir bilişsel değişken olan sözel akıcılık hem de<br />

negatif belirti değişkeni olan konuşma fakirliği (poverty of speech) hastanın ne şekilde<br />

konuştuğunu ölçmektedir. Yavaş bir hızda konuşan hasta sözel akıcılık testinde<br />

değerlendirilirken bir yandan da yapılan görüşmede konuşma fakirliği açısından da<br />

değerlendirilebilir (28).<br />

Ampirik çalışmalar motor işlevlerin negatif belirtilerle ve mesleki başarıyla ilişkili<br />

olduğunu göstermektedir (36, 86). Motor becerilerdeki bozukluklar, hem negatif belirtiler<br />

hem de bilişsel bozukluk alanlarında gözlenmektedir. Çünkü afektif kısıtlılık ve motor<br />

retardasyon gibi belirtiler motor işlevselliğin gözleme dayalı ölçümleridir. Dolayısıyla motor<br />

becerilerdeki bozukluklar çok çeşitli yollarla şizofreninin negatif belirtilerine neden<br />

olabilmektedir.<br />

Bir negatif belirti olan motivasyon azalmasının şizofreni hastalarının bilişsel<br />

testlerdeki düşük performansının nedeni olup olmadığı tartışmalıdır. Para ödülünün, yürütücü<br />

işlev fonksiyonlarını değerlendiren Wisconsin Kart Eşleme Testi (Wisconsin Cart Sorting<br />

Test) gibi zorlu bir bilişsel testteki performansı arttırdığını gösteren çalışmalar varsa da,<br />

zorluluk derecesi daha az olan testlerin uygulandığı başka çalışmalarda böyle bir bulguya<br />

ulaşılamamıştır. Pupilla büyüklüğündeki artışın artmış bilişsel işlem ile bağlantılı olduğu<br />

bulunmuştur. Bununla birlikte pupilla yanıtı hastanın teste olan ilgisini, çabasını da yansıtıyor<br />

olabilir. Şizofreni hastalarındaki bilişsel bozukluklar ilgi ve motivasyon kaybından<br />

kaynaklanıyor olsaydı, bilişsel değerlendirmeler sırasındaki pupiller yanıtın zayıf olması<br />

gerekirdi. Hastalar sadece ileri düzeyde işlem gerektiren durumlarda anormal pupilla yanıtı<br />

göstermektedir. Bu da hastaların artmış işlem kapasiteleri zor testlere yanıtlarını<br />

engellemediği sürece bilişsel testlerde normal düzeyde çaba sarf ettiklerini göstermektedir<br />

(28).<br />

30


Sıklıkla negatif belirtili hastaların daha belirgin bilişsel işlev bozukluğu gösterdiğine<br />

ilişkin kanıtlar elde edilmiştir (20). Birçok çalışmada pozitif belirtiler bilişsel işlevlerle<br />

ilişkisiz iken, negatif belirtilerin kötü bilişsel performansla ilişkili olduğu yönünde bulgular<br />

elde edilmektedir (54). Berman ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada, negatif belirti<br />

skorları yüksek hastalar yürütücü işlevlerde daha fazla bozulma gösterirken, pozitif belirtileri<br />

ön planda olan hastalar dikkatle ilişkili testlerde daha belirgin bir bozulma göstermiştir.<br />

Voruganti ve arkadaşlarının yaptıkları başka bir çalışmada ise pozitif, negatif belirtiler, içgörü<br />

ve bilişsel işlev bozukluğu arasındaki ilişkiye bakılmış ve çalışma sonucunda negatif<br />

belirtiler, içgörü yokluğu ve yürütücü işlevler arasında ilişki olduğu saptanırken pozitif<br />

belirtilerle bilişsel işlev bozukluğu arasında ilişki saptanmamıştır (87). Negatif belirti ve<br />

bilişsel işlevler arasında ilişki olduğu Rocca ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada da<br />

gösterilmiştir (88).<br />

Negatif belirtiler ile bilişsel işlev bozukluğu arasında ilişki bulamayan çalışmalar da<br />

vardır Tüm bu bulgulara karşın genel eğilim şizofrenideki bilişsel işlev bozukluğunun<br />

belirtilerden bağımsız olduğudur. Bilişsel bozukluklar hastalığın belirtilerinin sonucu olsa idi,<br />

belirtiler ortadan kalktıktan sonra olmamaları beklenirdi. Bu durum şizofreni hastaları için<br />

geçerli değildir. Psikotik bipolar bozukluklu hastalarda, psikotik belirtiler düzeldikten sonra,<br />

bilişsel testlerdeki performans düzelebildiği halde, şizofreni hastalarında psikoz düzeldikten<br />

sonra bilişsel performansta herhangi bir değişiklik olmamaktadır (45). Şizofrenide bilişsel<br />

işlev bozukluğunun klinik belirtilerin ortaya çıkmasından daha önce mevcut olduğu ve<br />

psikotik belirtilerdeki akut alevlenmenin düzeltilmesinden sonra bile dirençli oldukları<br />

bilinmektedir (36, 64). Bilişsel bozukluk, şizofreni belirtilerinden bağımsız, birincil, yaygın<br />

bir defisittir ve belirtiler düzeldiğinde de devam etmektedir (89).<br />

Antipsikotik Tedavi ve Bilişsel İşlevlerle İlişkisi<br />

Antipsikotiklerin şizofrenide görülen bilişsel işlev bozukluğu üzerine etkileri<br />

konusundaki çalışma sonuçları da, diğer etkenler olarak düşünülen konular gibi çelişkilidir.<br />

Tipik antipsikotik ilaçlar, şizofreni hastalarında psikotik belirtiler üzerinde yararlı etkilerine<br />

rağmen, bilişsel bozuklukları iyileştirme konusundaki etkileri oldukça azdır (90). Birinci<br />

kuşak antipsikotiklerin (BKAP), bilişsel işlevler üzerine olan etkilerinin gözden geçirildiği bir<br />

makalede, 14 çalışmada olumlu etki elde edildiği, 10 çalışmada anlamlı etki olmadığı, 6<br />

çalışmada ise psikomotor hız gibi bazı bilişsel alanlarda BKAP’larla bozulma olduğu<br />

bildirilmiştir (31). BKAP’ların bilişsel fonksiyonlar üzerindeki olumlu etkilerinin<br />

olmamasının nedeni; ilaçların, psikotik belirtileri azaltmak için subkortikal dopamin<br />

aktivitesini azalttıklarından bu ilaçların bilişi olumsuz etkilemesi, ilaçların ekstrapiramidal<br />

yan etkileri, ilaçlarla birlikte antikolinerjik ilaçların kullanımının gerekmesi olabilir.<br />

Pek çok çalışma ilaçların bilişsel işlevler üzerine anlamlı bir etkisi olmadığını<br />

bildirirken olanzapin, klozapin, ziprasidon, risperidon gibi atipik antipsikotiklerle tedavinin<br />

bilişsel işlevlerdeki bozulmaya olumlu yönde katkısı olduğunu gösteren çalışmalar<br />

bulunmaktadır. Atipik antipsikotikler şizofrenide bilişsel fonksiyonları iyileştirme konusunda<br />

umut vermektedirler. Beş randomize çift kör çalışmanın dördünde BKAP ‘le<br />

31


karşılaştırıldığında atipik antipsikotik ilaçlarla tedavi sonrasında en az bir ölçümde önemli<br />

bilişsel gelişme olduğu bildirilmiştir (91).<br />

Klozapin ilk kullanıma giren ikinci kuşak antipsikotik ilaç (İKAP) olması nedeniyle<br />

bu alanda en çok çalışılan ilaç olmuştur. Hagger ve arkadaşları (20), klozapin tedavisi alan 36<br />

tedaviye dirençli şizofreni hastasının bilişsel işlevlerini inceledikleri çalışmalarında 6 haftalık<br />

tedavi sonunda bellek ve dikkat fonksiyonlarında düzelme bulmuşlardır. 6 aylık tedaviden<br />

sonra ise anlamlı olmasa da birçok bilişsel işlev bozukluğunda düzelme eğilimi göstermiştir.<br />

Başka birçok çalışmada da klozapinin bilişsel işlevler üzerine olumlu etkileri gösterilmiştir.<br />

Özellikle uzun dönem klozapin tedavisinin etkileri daha olumlu sonuçlar vermektedir.<br />

Klozapin genellikle sözel akıcılık ve dikkat, reaksiyon zamanı, yürütücü işlevler, sözel<br />

öğrenme ve bellek üzerine etkilidir (92). Bu çalışmalardaki olumlu etkisine karşın çok az<br />

çalışmada klozapinin etkisiz olduğu bildirilmiştir. Goldberg ve arkadaşları yaptıkları bir<br />

çalışmada klozapin alan hastalarda psikotik belirtilerde iyileşme saptarken bilişsel işlev<br />

bozukluklarında değişiklik gözlememişlerdir. Klozapinden önce klasik antipsikotikler almakta<br />

olan bu hastaların bilişsel işlevlerinde 15 aylık bir klozapin tedavisinden sonra bile anlamlı bir<br />

değişiklik görülmemiştir (89).<br />

Risperidonla yapılan çalışmalarda reaksiyon zamanı, seçici dikkat, yürütücü işlevler,<br />

çalışma belleği, sözel öğrenme, bellek üzerinde olumlu etkileri saptanırken; sözel akıcılık ve<br />

motor öğrenme üzerine etkisi olmadığı saptanmıştır (89). Bazı çalışmalarda risperidonun<br />

duygulanımı tanıma ve algılamada iyileşme oluşturduğu gösterilmiştir. Risperidonle akut<br />

dönemdeki psikotik hastalarda yapılan bir çalışma, ilacın, bilişsel işlevler üzerine etkisi<br />

olmadığını gösterirken, yaşlı şizofrenik hastalarda risperidon ve olanzapinin bilişsel işlevlerde<br />

gelişme sağladığını gösteren 8 haftalık çift kör başka bir çalışma bildirilmiştir (25).<br />

Olanzapinle yapılan çalışmalarda reaksiyon zamanı, yürütücü işlevler, sözel öğrenme,<br />

bellek, dikkat ve sözel akıcılıkta gelişme olduğu ve bu oranında klozapin ve risperidon ile<br />

rapor edilenden daha yüksek iyileşme olduğu gösterilmiştir (92,93). Bazı çalışmalarda ise bu<br />

etkisinin risperidondan fazla olmadığı gösterilmiştir. Fakat bu sonucun, olanzapinin diğer<br />

antipsikotiklerle çift kör randomize yapılan çalışmalarda desteklenmesi gerekmektedir.<br />

Ketiapinle bir yıllık izlemde, dikkat, sözel bellek ve yönetsel işlevlerde genç<br />

erişkinlerde anlamlı iyileşme gözlenmiştir. Ancak örneklem çok küçüktür ve kontrol grubu<br />

yoktur. 250 Ayaktan tedavi hastasında olanzapin ve aripirazolun bilişsel işlevler üzerine<br />

etkisini araştıran bir çalışmanın sonuçları, yönetsel işlevlerde anlamlı bir farklılık olmadığını<br />

ortaya koymuştur (31).<br />

Bazı atipik antipsikotiklerle belirtilerde belirgin bir düzelme, bilişsel işlevlerde ılımlı<br />

bir düzelme sağlanıyor olmakla birlikte düzelmenin olduğu bu iki alan arasındaki korelasyon<br />

istatistiksel olarak anlamlı değildir İlaç tedavisinde görülen bu yararların ilacın etkisinden mi<br />

olduğu ya da antikolinerjik kullanımını gerektirecek ilaç yan etkilerinin olmamasında mı<br />

kaynaklandığı net değildir (29).<br />

32


Amerikan Ulusal <strong>Ruh</strong> Sağlığı Enstitüsü desteğiyle yapılan antipisikotik ilaçların<br />

kronik şizofrenide etkinliğini araştıran CATIE çalışmasında, ilaçların bilişsel alana etkileri de<br />

araştırılmıştır. Klasik antipsikotiklerden perfenazin ve atipik antipisikotiklerden de olanzapin,<br />

ketiapin, risperidon ve ziprasidon araştırmada yer almıştır. 1460 hastanın, 817'si 18 aylık<br />

çalışmayı tamamlamıştır. Araştırmada örneklemin geniş olması, çok sayıda merkezin yer<br />

alması, başka ilaç çalışmalarında yer almayan, gerçek şizofreni hastalarını iyi temsil ettiği<br />

düşünülen alkol madde kullanımı olan hastaların da yer alması bu araştırma sonuçlarının<br />

önemli bulunmasında rol oynamıştır. İlaç alan hasta gruplarının hepsinde başlangıca göre<br />

küçük ama istatistiksel anlamlılıkta bir bilişsel düzelme olmuştur. Perfenazin ve atipik<br />

antipsikotikler arasında ilk 2 ayda belirgin bir farklılığın saptanmaması, 18. ayda ise<br />

perfenazinin olanzapin ve risperidondan daha etkili olması atipik antipsikotiklerin kognisyon<br />

üzerinde klasik antipisikotiklere göre daha etkili olduğunu gösteren önceki bulguların tersine<br />

ve ilginç bir sonuçtur. Ayrıca bu araştırmada bilişsel iyileşmenin ketiapin ve ziprasidon alan<br />

hastalarda tedaviyi daha uzun sürdürmenin belirleyicisi olduğu saptanmıştır. Atipik<br />

antipsikotiklerin iddia edildiği kadar bilişsel fonksiyonlara klasik antipsiklerden daha olumlu<br />

etkileri olduğu sonucu tekrar gözden geçirilmesi gerektiği önerilmiştir. Yüksek dozlara<br />

çıkılmayan klasik antipsikotiklerin de bu etkiyi sağladığı belirtilmiştir (91).<br />

Şizofrenide Bilişsel İşlev Bozukluklarının Gidişi<br />

Şizofrenide görülen bilişsel işlev bozukluklarının gidişi ile ilgili yapılan çalışmaların<br />

sonuçları çelişkilidir. Kesitsel çalışmaların büyük bölümünde olduğu gibi izlem<br />

çalışmalarında da şizofrenide görülen bilişsel bozukluğun hastalığın gidişi boyunca<br />

değişmediği bildirilmiştir. Yaşlanmayla bilişsel işlevlerde bozulma olduğunu bildiren izlem<br />

çalışmalarında sürekli hastanede tedavi altında olan ve işlevselliği düşük şizofreni<br />

hastalarında çalışma yapılmıştır. Heaton ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada, ayaktan<br />

tedavi edilen şizofreni olgularında yaşla değişmeyen bir bilişsel bozukluk olduğu<br />

gösterilmiştir. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri kliniğince gerçekleştirilen<br />

çalışmada, şizofreni hastalarında yaşla bilişsel işlevlerin ilişkisi incelenmiştir. Şizofreni<br />

hastalarında yaşla sadece dikkat işlevleri, sağlıklı gönüllülerde ise yaş ile bellek ve sözel<br />

akıcılık işlevleri arasında ilişki olduğu saptanmıştır. Bu çalışma şizofreni hastalarında bilişsel<br />

işlevlerin normal sağlıklı bireylere kıyasla bozuk olduğunu, ama yaşlanmayla dikkat dışındaki<br />

alanların anlamlı düzeyde değişmediğini göstermiştir (31, 94)<br />

İlk atak şizofreni olgularında yapılan çalışmalar hastalığın gidişi ile ilgili bilgi verme<br />

yönünde önemli görünmektedir. Böyle bir çalışmada 4 yıllık bir izlemin sonucunda sözel<br />

bellek dışındaki bilişsel işlevlerdeki bozukluğun değişmediği hatta düzeldiği saptanmıştır. Bu<br />

bulgu sözel bellekte şizofrenide özgül ve kalıcı biz bozukluk olduğunu akla getirmektedir.<br />

Çalışmalar arasındaki çelişkili sonuçlara rağmen kanıtlar daha çok şizofrenide görülen bilişsel<br />

bozuklukların zaman içinde anlamlı düzeyde değişmediği ya da yaşlanma ile beklenenden<br />

daha fazla bir değişikliğin olmadığı doğrultusundadır (31).<br />

33


Bilişsel işlev Bozuklukları ve Psikososyal İşlevsellik İlişkisi<br />

1970’li yılların başlarından itibaren çeşitli nörolojik ve nöropsikiyatrik durumlar<br />

içinden bilişsel bozuklukların işlevsel sonucunu en çok etkileyen faktör olduğu bilinmektedir<br />

(95). İlk epizodları sırasında daha ağır şiddetli bilişsel bozukluklar gösteren hastaların kronik<br />

hastalık seyri gösterme olasılığı daha yüksektir (96). Bu hastalar aynı zamanda tedaviye<br />

yanıtsızlık, düşük mesleki işlevsellik ve bağımsız yaşayamama durumunu da göstermektedir.<br />

Bilişsel bozukluk ve şizofrenin belirtileri arasındaki ilişkinin çok güçlü olmamasına<br />

karşın bilişsel bozukluk ile şizofreni hastalığının sosyal işlevsellik, yaşam kalitesi ve işsizlik<br />

arasında güçlü ilişki bulunmuştur. Şizofrenide bellek ve yürütücü işlevler gibi anahtar bilişsel<br />

özellikler ile işlevsellik arasında tutarlı ve yüksek derecede anlamlı ilişkinin bulunduğu<br />

çalışmalar vardır. Hobart ve arkadaşları da bilişsel işlev performansları ve işlevsellik<br />

arasındaki ilişkiyi değerlendirdikleri çalışmalarında, tam tanısal değerlendirme için bilişsel<br />

değerlendirmenin önemli olabileceği sonucuna varmışlardır (72).<br />

Bilişsel işlev bozuklukları şizofreni hastalarının psikososyal işlevselliği ile yakın<br />

ilişkili görünmektedir. Bilişsel işlev bozuklukları sosyal ve mesleki alandaki işlevsellik ve<br />

toplum içinde bağımsız yaşama gibi işlevlerin öngörücü etmeni olarak karşımıza çıkmaktadır.<br />

Hastaların sosyal algılama ve bilişsel kapasitesindeki sınırlılıklar sosyal işlevselliğini<br />

etkilemektedir. Örneğin hastaların diğer kişilerin yüz ifadelerini tanıma gibi sosyal algılama<br />

becerileri ile ilgili yaşadıkları zorluklar, yani sosyal bilişsel alandaki zorluklar sosyal<br />

işlevselliklerinde ve uyumlarını bozmaktadır. Hastaların bu tür sosyal bilgi ve becerilerinin<br />

yanı sıra sosyal becerilerini ortaya koyabilmeleri için hedef belirleyebilme, sorunlar için<br />

alternatif çözümleri üretebilme yani problem çözebilme yetilerinin yerinde olması gerekir. Bu<br />

noktada ise bellek, dikkat ve yürütücü işlevler gibi bilişsel alanların rolü büyüktür (31).<br />

Bilişsel işlevlerin farklı alanları ile psikososyal işlevsellik arasındaki ilişki pek çok<br />

çalışmada gösterilmiştir. Şizofrenik hastalardaki bilişsel işlev bozukluğunun kişinin sosyal ve<br />

mesleki yeteneklerini olumsuz etkilediği, ayrıca yaşam kalitesini de önemli derecede bozduğu<br />

gösterilmiştir (2, 10, 43). Green ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmalarda psikososyal<br />

işlevselliğin değişik alanları ile bilişsel işlevler arasında bağ olduğu gösterilmiştir. Toplumsal<br />

işlevsellik ile yürütücü işlevler, sözel bellek, sözel akıcılık arasında, sosyal problem çözme ile<br />

vijilans arasında anlamlı ilişki saptamışlardır. Yürütücü işlevler, vijilans, sözel öğrenme ve<br />

sözel bellek, işlevsel sonucu öngörmede özgül bilişsel alanlar olarak önerilmiştir. Bilişsel<br />

işlevler içerisinde sözel bellek işlevsel sonuçla en tutarlı ilişki göstermektedir. Yürütücü<br />

işlevler mesleki işlevsellik, yaşam kalitesi ve bağımsız yaşama becerilerini kapsayan<br />

toplumsal işlevsellik ile en güçlü ilişki göstermektedir. Daha sonraki yıllarda hem ilk atak<br />

şizofreni hastalarında hem de kronik hastalarda gerçekleştirilen kesitsel ve ileriye yönelik<br />

çalışmalarda da bilişsel işlevler ve psikososyal işlevsellik arasındaki ilişki gösterilmiştir (31).<br />

Bilişsel eksiklikler nedeniyle sosyal ipuçlarını tam olarak anlayamama ve bu nedenle uygun<br />

yanıtı geri çağırmada sorun olabilir. Bu da sosyal ilişkiler ve kişilerarası ilişkilerde sorunlara<br />

yol açabilir. Bunun sonucunda psikososyal kriz ya da relaps dönemlerinde sorun çözme<br />

34


kapasitesinin sınırlı olmasına ve sonuçta bilişsel fonksiyonların daha da kötüleşmesine yol<br />

açar.<br />

Yaşam niteliği, bireyin temel gereksinimlerinin, toplumsal beklentilerinin karşılanması<br />

ve yaşadığı toplumun sunduğu olanaklardan yararlanması olarak tanımlanmaktadır. Yaşam<br />

niteliğinin bileşenleri, bireyin fiziksel sağlık durumu, uyum yetisi, psikolojik durumu/iyilik<br />

hali, toplumsal etkileşimleri ve ekonomik durumudur. Bu çerçevede, bireyin “kendini iyi<br />

hissetmesi”, “yaşamdan doyum sağlaması” gibi ifadeler yaşam niteliği kavramının öznel<br />

boyutunu oluştururken; “bağımsız yaşayabilme”, “kişilerarası ilişkiler”, “üretken olma” gibi<br />

ifadeler kavramın nesnel boyutunu oluşturmaktadır. Şizofrenideki bilişsel defisitler ile yaşam<br />

niteliği arasındaki ilişkiye bakıldığında; bilişsel defisitlerin varlığında yaşam niteliğinde<br />

düşme olduğu gösterilmiştir Bilişsel yetileri azalan şizofreni hastalarının yaşam kalitesi<br />

puanları da azalmaktadır. Fujii ve Wylie’nin ağır şizofreni hastalarında bilişin yaşam kalitesi<br />

üzerine etkilerini araştırdıkları bir çalışmada; bilişin uzun vadede yaşam kalitesinin nasıl<br />

olacağını tahmin edici etkilerinin olduğunu saptamışlardır. Bu populasyonda bilişte düzelmeyi<br />

hedefleyen tedavi yaklaşımlarının, yaşam kalitesini arttırdığını belirtmişlerdir (28).<br />

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniğince gerçekleştirilen bir<br />

çalışmada yaşam kalitesi ile bilişsel işlevlerin ilişkisi incelenmiştir. Bu çalışmada şizofreni<br />

hastalarında fiziksel, psikolojik ve sosyal alanlarda yaşam kalitesi puanlarının sağlıklı<br />

bireylere oranla daha düşük olduğu saptanmıştır. Yaşam kalitesinin sosyal alanı ile yürütücü<br />

işlevler ve işlem belleği arasında ilişki olduğu ve bilişsel işlevleri daha kötü olan grupta<br />

yaşam kalitesi sosyal alt puanının daha düşük olduğu saptanmıştır (20, 31, 97).<br />

Bilişsel fonksiyonlar ve hastaların ilaç uyumları arasındaki ilişkiye bakıldığında;<br />

bilişsel defisit varlığında hastaların tedavi uyumlarının kötü olduğu ve bunun sonucunda da<br />

relaps riskinin yüksek olduğu saptanmıştır (Jeste ve ark, 2003, Fenton ve ark, 1997). Aynı<br />

şekilde bilişsel defisit olduğu zaman, hastaların tıbbi durumlarıyla ilgili yardım arayışlarında<br />

zorlandıkları gösterilmiştir (28).<br />

Bilişsel bozuklukların, tedavi etkilerinin toplumsal düzeyde genelleşmesi üzerinde ne<br />

ölçüde rol oynadığı tam olarak bilinmemektedir Tüm psikoterapilere ilişkin temel bir<br />

varsayım, tedavide kazanılan becerilerin hastanın yaşam ortamına taşınması ya da<br />

genelleşmesi gerekliliğidir Bilişsel fonksiyonlarla rehabilitasyonda ilerleme arasındaki ilişkiyi<br />

inceleyen birçok çalışma vardır. Psikiyatrik rehabilitasyon öğrenme modellerine dayanır ve bu<br />

tedavilerin hepsinde bir müfredat, yapılandırılmış öğrenme stratejileri ve hastaların sürekli<br />

test edilmesi söz konusudur (25). Bellek fonksiyonları ve dikkat performansları ark 1994, en<br />

kötü olan şizofreni hastaları, toplumsal beceri eğitimlerinden de en az yararlanan hastalardır.<br />

Yani bilişsel sorunlar başlangıçtaki fonksiyon bozukluklarının da prediktörleri olup; aynı<br />

zamanda rehabilitasyonun olgulara yarar sağlayabilme derecesini kısıtlayarak hız sınırlayıcı<br />

faktörler olarak rol oynamaktadırlar (14, 98, 99).<br />

Tanı sistemleri ve farmakolojik tedavilerin ilk olarak şizofreninin psikotik belirtileri ve<br />

daha sonra da negatif belirtileri üzerine odaklanması nedeniyle, bilişsel sorunlar uzun yıllar<br />

35


oyunca büyük oranda göz ardı edilmiştir. Bununla birlikte, bilişsel bozuklukların rölatif<br />

olarak stabil olması (belirtiler olmadığında dahi), bunların nöropatolojik değişikliklerle ilişkisi<br />

ve risk altındaki populasyonlarda (örneğin birinci derece akrabalar) mevcut olması, bilişsel<br />

defisitlerin bozukluk için hassasiyet oluşturan bir faktör ve girişim için geçerli bir hedef<br />

olarak görülmesine yol açmıştır. Bu durum, sık sık bellek ve dikkatte sıkıntı verici ve<br />

engelleyici sorunlar belirlenen hizmetten yararlanan kişiler tarafından da desteklenmiştir.<br />

Bilişsel bozukluklara yönelmenin öneminin anlaşılması şizofrenili bireyler için bazı bilişsel<br />

rehabilitasyon stratejilerinin geliştirilmesine yol açmıştır. Bilişsel performansı düzelttiği<br />

belirlenen girişimler ,“Bilişsel Rehabilitasyon” olarak bilinmektedir. Bilgisayar temelli<br />

egzersizleri kullanan bilişsel eğitim, bireysel yönerge veya grup teknikleri şizofrenideki<br />

bilişsel bozulmanın iyileştirilmesi için kullanılan farmakoloji dışı yaklaşımlardır. Bu<br />

tekniklerin bazıları doğrudan bilişsel becerileri onarmaya ya da geliştirmeye yöneliktir,<br />

diğerleri doğaları açısından telafi edici olarak düşünülürler ve toplumdaki işlevselliği<br />

düzeltmek için bilişsel işlevlerdeki bozukluğu geçiştirmeğe çabalarlar (100).<br />

BİLİŞSEL REHABİLİTASYON TERAPİLERİ<br />

(Cognitive Rehabilitaton Theraphy; CRT)<br />

İlk olarak 1915’li yıllarda Goldstein, travmatik beyin hasarı sonrası bilişsel defisiti<br />

gelişen hastalarda bu defisitleri gidermeye yönelik girişimleri başlatmıştır. Travmatik beyin<br />

hasarı gelişen kişilere sistematik bir şekilde eğitim verildiğinde hastaların defisitlerinde<br />

düzelme saptandığı gözlenmiştir (3). Şizofreni hastalarıyla bu alanda ilk çalışmalar<br />

Meichenbaum (1973) ve Cameron (1974) tarafından yapılmıştır. Meichenbaum ve Cameron<br />

dikkat ve bilişsel işlevleri dolaylı olarak yeniden yapılandırma ve çalıştırmayı amaçlayan<br />

terapi programlarının oluşumuna öncülük etmişlerdir. Sonrasında Siegel ve Spivack (1976),<br />

Liberman (1986) bu alanda çalışmış ve sosyal beceri ve problem çözücü eğitim<br />

programlarının dolaylı olarak bilişsel işlevleri iyileştirdiğini göstermişlerdir. Oldukça<br />

yapılandırılmış ve kuralları olan eğitim programlarından oluşmuş modüller aracılığıyla<br />

çalışmışlardır. Wallace ve Boone (1984), modüllerin motor davranış ve bilişsel alanda optimal<br />

gelişme sağladığını göstermiştir (16).<br />

1990’lı yılların sonunda, rölatif olarak birbirinden farklı iki alanda yürütülen bilişsel<br />

rehabilitasyon araştırmaları ortaya çıkmıştır. Bunların ilki, spesifik nöropsikolojik testlerdeki<br />

performans değişikliklerin değerlendirildiği bir dizi laboratuar araştırmasıdır. İkinci alan ise,<br />

bilişin düzelmesi halinde işlevsellik ve belirtilerin de düzelebileceği önermesine dayanarak<br />

çok sayıda bilişsel işlevi (çoğunlukla işlevsel sonuçlarla bağlantılı olduğu bilinen işlevler)<br />

hedefleyen daha kapsamlı klinik araştırmalardan oluşmuştur.<br />

Klinik yönü daha ağırlıklı olan yaklaşımlar, pek çok boyutta büyük ölçüde değişkenlik<br />

göstermektedir. Bunlar, bilgisayar yardımıyla ya da elle uygulanan, çalışma bazlı ya da<br />

stratejiye yönelik, yalnızca bir kişiyi ya da bir grubu içeren, bir tek seans içeren ya da birkaç<br />

saat süren ve bir terapist eşliğinde ya da tek başına gerçekleştirilen yaklaşımlar<br />

olabilmektedir. Uygulama tekniklerinin geniş sprektrumlu olması, genel anlamda iki gruba<br />

ayrılan, CRT’de öğrenmenin altında yatan prensipler konusundaki farklı görüşleri<br />

36


yansıtmaktadır. Bu grupların ilki nörolojik bilim ve nöropsikoloji prensipleriyle<br />

yönlendirilmektedir. Bu yaklaşım ağırlıklı olarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde<br />

benimsenmekte ve aşağıdan yukarıya çalışma bazlı bir yaklaşımı desteklemektedir. Bu<br />

yaklaşımın normalden düşük düzeyde aktive olan nöral ağların yeniden aktive olmasına ve<br />

sonuçta yeniden düzenlenmesine olanak sağlayabildiği düşünülmektedir. Avrupa’da<br />

benimsenme eğilimi gösteren ikinci yaklaşım ise, yeni kognitif becerilerin geliştirilmesi,<br />

özellikle de stratejik işlem ve öz-izleme kullanımının artırılması üzerinde durmaktır. Bu<br />

yaklaşım, bilişsel rehabilitasyona yönelik daha bilişsel, eğitime dayalı yukarıdan aşağıya<br />

giden bir yaklaşım üzerinde odaklanmaktadır. Aralarında açık farklılıklar görülmekle birlikte,<br />

uygulamada bu yaklaşımlar önemli oranda ortak bir temeli paylaşmaktadır. Bilişsel<br />

rehabilitasyon paketlerinin çoğu yeni ya da mevcut bilişsel işlevler için tekrarlanan<br />

egzersizlerin yapıldığı yoğun çalışmaya ve sorun çözme becerilerinin düzeltilmesine yönelik,<br />

yukarıdan aşağıya niteliği daha ağırlıklı olan girişimlere dayanmaktadır (17).<br />

Tek Başına Uygulanan Bilgisayarlı Tedavi<br />

Çalışma bazlı programlar genellikle bilgisayarlı bir tekniğe dayanmakta ve bir terapist<br />

yardımıyla kullanılmaktadır. Pek çok grup, travmatik beyin hasarları olan bireylerin<br />

iyileştirilmesi için tasarlanmış olan bir paketten türetilen yazılımı kullanarak dikkat, bellek ve<br />

sorun çözme yeteneği eğitimi gerçekleştirmiştir. Bu programlar bireysel olarak<br />

uygulanmaktadır; Medalia ve arkadaşları tarafından uzun yıllar içinde geliştirilmiş ve<br />

kullanılmış olan eğitime yönelik alternatif bir yazılım NEAR (neuropsychological and<br />

educational approach to remediation; iyileştirmeye yönelik nöropsikolojik ve eğitime dayanan<br />

yaklaşım) benzer bilişsel işlevleri hedeflemektedir. Bu program, bireysel performans üzerinde<br />

durmasına karşın, grubun çalışmasını denetleyen bir terapist eşliğinde küçük gruplarda<br />

kullanılmaktadır. Daha yeni çalışma bazlı bir yazılım paketi-cogpack (marker, software,<br />

ladenburg, Almanya) spesifik olarak şizofreni tanısı konmuş olan bireyler için tasarlanmış ve<br />

değişken sonuçlarla da test edilmiştir (17).<br />

Birleştirilmiş Grup ve Bilgisayarlı Tedavi<br />

Bu programlar çoğunlukla tek başına uygulanan, çalışma bazlı, bilgisayarlı bir bileşeni<br />

temel almasına karşın, sıklıkla daha fazla kliniğe yönelik ve kapsamlı iyileştirme<br />

programlarına dahil edilmektedir. Hogarty ve Flesher, gelişimdeki anomalilerin sosyal<br />

öğrenmede gerileme oluşturduğu düşüncesinden yola çıkarak, kendi bilişsel rehabilitasyon<br />

programları için nörolojik gelişime yönelik bir model benimsemiştir. Bu terapinin hedefi,<br />

anlamlı öz-yönelimli deneyimler kapsamında sosyal kognitif öğrenmeyi kolaylaştırmaktır.<br />

Olgular 75 saatlik bilgisayarlı öğrenmeye ek olarak, yaklaşık 6 ay boyunca, sosyal<br />

etkileşimlerin daha özlü bir biçimde anlaşılması için çaba gerektiren somut bir bilişsel işlem<br />

tarzına geçiş üzerinde odaklanan, haftada 1,5 saatlik grup seanslarına katılmaktadır (17).<br />

37


Grup Tedavisi<br />

Diğer programlarda, tedaviyi uygulamak üzere bilgisayar yerine, bir terapist<br />

kullanılmaktadır. Bu tedavi formu, sosyal etkileşim ve pekiştirme için fırsat sağlamanın yanı<br />

sıra katılımcıları, performanslarını dikkatle izlemeleri, değerlendirmeleri ve değiştirmeleri<br />

için cesaretlendirmektedir. Bütüncül Terapi Yaklaşımları (BTY), geliştirilmesi gereken ilk<br />

klinik programlardan biridir ve şu anda Avrupa ve ABD’de kapsamlı bir biçimde<br />

değerlendirilmektedir. Bu, temel kognitif işlemlerdeki yetersizliğin, daha karmaşık düşünce<br />

ve davranışlarda oluşan sorunların ilerlemesini sağladığı önermesine dayanan grup terapisi<br />

aracılığıyla uygulanan bir programdır (17)<br />

Bireysel Tedavi<br />

Terapistin yönlendirdiği bir diğer bilişsel rehabilitasyon programı, güçlüğü aşamalı<br />

olarak artırılan, bir dizi kalem ve kağıt görevi kullanarak dikkat, bellek ve yönetici<br />

işlevsellikte düzelmeyi hedeflemektedir. Süresi 1 saate varan ve sayısı 40’a kadar çıkan<br />

seanslar haftada 3 ve daha fazla sayıda gerçekleştirilmekte ve bireysel baz da<br />

uygulanmaktadır. Çalışma ilk olarak Delahunty ve Morice tarafından tasarlanmış olup<br />

frontal/prefrontal nöral sistemlerin aktivasyonu yoluyla kognitif işlevi düzeltmek<br />

amaçlanmıştır. Clereder ve ark ise kognisyon için öz-izleme, öz-düzenleme ve “metakognisyon”’un<br />

bir kişinin kognitif fonksiyonları üzerine düşünmesinin önemini vurgulayarak,<br />

stratejik bir kognitif yaklaşımı benimsenmişlerdir. Materyaller içeriği açısından bir bilgisayar<br />

ortamında sunulanlar kadar çekici olmamakla birlikte, olguların katılımında terapistin<br />

oynadığı rol ve hatasız öğrenme ve yapılandırma eğitim tekniklerinin sunduğu yüksek ödül<br />

düzeyi, katılımcıların bu tedaviyi değerli ve zevkli olarak kabul etmelerini sağlamaktadır.<br />

Diğer bilişsel rehabilitasyon programları, daha spesifik ya da idiyosinkratik<br />

yaklaşımlardan yararlanmaktadır. Örneğin Silverstein ve arkadaşları tarafından planlanmış<br />

olan programda, dikkat becerilerini şekillendirmek üzere edimsel koşullama teknikleri<br />

kullanılmaktadır. Bilişi düzeltmeye yönelik ilk girişimlerin bazıları, bilişsel görevlerdeki<br />

davranışı izlemek ve düzenlemek için eğitilen kişinin içe dönük konuşması üzerinde<br />

odaklanmıştır (17).<br />

Bilişsel Düzenleme (Cognitive Remediation)<br />

Bilişsel düzenleme; dikkat, planlama, sorun çözme ve/veya bellek gibi bilişsel<br />

işlevleri değerlendiren bir dizi kağıt-kalem veya bilgisayar testleri ile bilişsel işlevlerin<br />

doğrudan geliştirilmesi ve/veya onarılmasını amaçlar.. Bilişsel düzenlemenin temel ilkesi,<br />

beynin nöroplastik sığasının eğitimle sağlanan bilişsel deneyimlerle zenginleştirilebileceğidir.<br />

Bilişsel ve işlevsel seyirdeki gelişmeler, alıştırma ve uygulamalı egzersizlerle ve sosyal, iş<br />

ilişkili veya sorun çözme temalarının üst düzey soyutlanmasına yoğunlaşan grup veya bireysel<br />

eğitim oturumları ile sağlanabilir. Bilişsel araştırmaların psikososyal grup veya diğer tedavi<br />

şekilleri ile sinerjistik bir şekilde işleyen kapsamlı iyileştirme programlarına birçok başarılı<br />

bilişsel düzenleme programı yerleştirilmiştir (17).<br />

38


Bilişsel düzenlemenin etkinliğini değerlendiren çalışmalarda; birçok bilişsel işlev<br />

alanında gelişmeler olduğu gösterilmiştir. Ayrıca çalışmalar da, bilişsel düzenleme<br />

programının alt tipine göre, bağımsız yaşama becerileri, iş bulabilme, iş süresi, çalışılan<br />

saatler, mesleki rehabilitasyonda kazanılan para, sosyal sorun çözme becerilerinde düzelme ve<br />

sosyal uyum gibi seyri etkileyen birçok alanda da düzelmeler olduğu saptanmıştır.<br />

Kurtz ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada 36 şizofreni ve şizoafektif bozukluk<br />

tanılarıyla izlenen hastalara; haftada 3 defa olmak üzere 100 saat bilgisayarlı eğitim verilmiş<br />

ve hastaların tedavi öncesi ve sonrası bilişsel fonksiyonları, pozitif ve negatif belirti ve<br />

gündelik yaşam becerileri arasındaki ilişkilerine bakılmıştır. Çalışma sonrasında işitsel dikkat<br />

ve çalışma belleği ile gündelik yaşam becerileri arasında ilişki olduğu ve hastaların dikkat ve<br />

bellek testlerinde gelişme gösterdiği saptanmış (101).<br />

Kapsamlı, kliniğe yönelik programlara ilişkin araştırmalarda da etki büyüklükleri daha<br />

küçük olmakla birlikte, bilişsel rehabilitasyon programlarının yararlı olduğu saptanmıştır.<br />

Twamley ve arkadaşlarının yaptığı bir meta-analizde 19 randomize kotrollü çalışma (RKÇ)<br />

gözden geçirilmiş ve bu meta-analizde, dikkat, yönetici işlevsellik, bellek ve sosyal bilişi<br />

içeren pek çok bilişsel işlev için etki büyüklüklerinin küçük ile orta düzeyde olduğu<br />

gösterilmiştir (ortalama etki büyüklükleri MES, sırasıyla 0.32, 0.28, 0.36, 0.40). Bu sonuçlar<br />

daha önce yapılan bilişsel rehabilitasyonla ilişkili diğer iki meta-analizden elde edilen<br />

bulgularla tutarlılık göstermektedir.(3) bilişsel rehabilitasyonun sosyal işlevsellik üzerindeki<br />

etkilerini inceleyen araştırma sayısı çok az olmakla birlikte genel olarak bilişsel<br />

rehabilitasyonun yararlı olduğu bildirilmiştir. 19 RKÇ’yi içeren bir meta-analizde yedi<br />

araştırmada sosyal işlevsellik incelenmiş ve 0.49 olan anlamlı etki büyüklüğü gösterilmiştir<br />

(17)<br />

Çeşitli bilişsel eğitim programlarının gözden geçirmeleri ve metaanalizleri bilişsel<br />

eğitimin etkinliği hakkında kanıt sunmaktadır (3,102). Bilişsel eğitimin, uzamış dikkat ve<br />

dilin işlenmesi, yürütücü işlevler, duygulanımın tanınması, sözel hafıza, çalışma belleği<br />

işleme hızı ve sosyal problem çözme alanlarında iyileşme sağladığı gösterilmiştir (101, 102).<br />

Biliş üzerindeki bu olumlu etkiler sürekli olabilmekte, ancak değişiklik kalıpları<br />

değişkenlik göstermektedir. Yapılan pek çok RKÇ’de, 6 ay ile 2 yıllık takip dönemlerinin<br />

sonuçlarına bakıldığında, farklı bilişsel işlevler için bilişsel düzelmenin sürekliliği, bilişsel<br />

düzelmenin azalması ve başlangıç düzeylerine geri dönmesini içeren farklı değişiklik kalıpları<br />

(tutarlılık düzeyinin düşük olmasına karşın) gösterilmiştir (3).<br />

Diğer araştırmalarda bilişsel rehabilitasyon ile gözlenen bilişteki düzelme ile sosyal<br />

işlevsellik arasındaki ilişkiye bakıldığında; aralarında bir bağlantı olduğu gösterilmiştir. Bu<br />

bulgular, katılımcılara bilişsel rehabilitasyon uygulanıp uygulanmamasından bağımsız olarak<br />

bilişte ortaya çıkan bir değişikliğin, sosyal işlevsellikte değişikliklere yol açtığını<br />

düşündürtmektedir (3).<br />

39


Uygulanan bilişsel rehabilitasyonun direkt bir sonucu olmaktan çok, bilişsel<br />

değişikliğe yanıt olarak ortaya çıkan belirti düzelmesi de araştırılmıştır. Wykes ve arkadaşları,<br />

bilişsel esneklikteki düzelmenin işitsel varsanılarda bir azalmaya yol açtığını ve bu etkinin<br />

tekip döneminde devam ettiğini göstermiştir. Şizofrenisi olan genç olgularda aynı bilişsel<br />

iyileştirim programının standart tedaviyle karşılaştırıldığı bir randomize kontrollü<br />

çalışmalarda, bilişsel rehabilitasyon uygulanan grupta, planlama yeteneğindeki düzelmelere<br />

yanıt olarak belirtilerde elde edilen azalmanın, kontrol grubuna kıyasla daha büyük olduğu<br />

belirlenmiştir. Bu araştırmaların her ikisinden elde edilen verilerin kullanıldığı bir analizde,<br />

yönetici faktörün (uyaranın yönlendirdiği yanıt verme) anlamlı bir biçimde belirti şiddetindeki<br />

azalmanın öngörülmesini sağladığı, ancak bunun yalnızca bilişsel rehabilitasyon uygulanan<br />

grup için geçerli olduğu saptanmıştır. Bu bilişsel rehabilitasyon programında öğretilmiş olan<br />

doğru öz-düzenleme ve deneyimlerin yorumlanmasını düzeltecek bilişsel stratejilerin sürekli<br />

kullanımı, hastalığın seyri içinde ortaya çıkabilen daha az yapılandırılmış bilişsel<br />

değişikliklere kıyasla, belirtiler üzerinde daha büyük bir etki gösterebilmektedir (103).<br />

BÜTÜNCÜL TERAPİ YAKLAŞIMLARI (BTY)<br />

{İntegrated Psychological Treatment for Schizophrenic Patients (IPT)}<br />

Brenner ve arkadaşları tarafından şizofreni hastalarının tedavisi için geliştirilen<br />

“Şizofreni Hastaları için Bütüncül Psikolojik Terapi Yaklaşımları (BTY) ” {İntegrated<br />

Psychological Treatment for Schizophrenic Patients (IPT) }, çok yönlü müdahaleyi kapsayan<br />

bir yöntemdir. 10 dile çevrilmiş ve dünyada birçok ülkede uygulanmaktadır. Grup terapisi<br />

aracılığıyla uygulanır. Şizofrenide görülen bilişsel bozukluklarda ve sosyal bilişsel alanlarda<br />

iyileşmeyi ve bu iyileşmeleri psikososyal rehabilitasyonla birleştirmeyi amaçlamaktadır (16).<br />

Şu kabule dayanmaktadır: bilişsel işlevsellikteki temel defisitlerin, sosyal beceri,<br />

sosyal ve bağımsız işlevsellik gibi davranışsal organizasyonun daha üst seviyeleri üzerinde<br />

yıkıcı etkileri vardır. Buna dayanarak başarılı psikososyal rehabilitasyon için, sosyal kendine<br />

bakım ve iş becerileri geliştirmek kadar hem bilişsel yetersizlik hem de bağlantılı sosyal<br />

bilişsel defisitlerin ikisinin de iyileştirilmesi gerekmektedir (16).<br />

Alt düzey ve üst düzey bilişsel bozulmalar arasındaki ilişki ve bilişsel bozulmalar ile<br />

sosyal düzeydeki işlev bozuklukları arasındaki ilişki iki kısır döngü oluşturmaktadır. Bu kısır<br />

döngüler içerisinde her bileşen bir diğerini daha da olumsuz etkilemektedir ve sonuçta<br />

bozulmalar sürekli olarak artmaktadır. Bilişsel hasarlar yalnızca birbirlerini pekiştirmekle<br />

kalmamakta, aynı zamanda olumsuz etkilerini davranışsal düzenleme ve sosyal performans<br />

alanlarına da yaymaktadırlar (19).<br />

Birinci tip kısır döngü birbirini pekiştiren ve güçlendiren, temel ve üst düzey bilişsel<br />

bozulmaları kapsar. Temel bilişsel işlevlerdeki bozulmalar gelen bilginin bütünleştirilmesini<br />

sağlayan üst düzey bilişsel işlevlerin önünü kesmektedir. Aynı zamanda, üst düzey<br />

işlevselliğin azalması basit bilişsel süreçlerin koordinasyonunu engeller ve böylece dikkat ve<br />

kodlamada bozulmalar oluşur. Bütün bunlar bir arada, sosyal algı ve sosyal tepki üzerinde<br />

olumsuz etkiye yol açan bilişsel işlev bozukluğunun sürekliliğine neden olmaktadır (19).<br />

40


İkinci tip kısır döngü, birinci tip kısır döngüye bağlı olarak sosyal işlevsellikteki<br />

bozulmaları içerir. Bilişsel işlevsellikteki kusurlar, başa çıkma becerilerinin yeterli gelişimini<br />

ve uygun kullanımını engellemektedir. Bu becerilerden yoksun olmaları nedeniyle, şizofreni<br />

hastaları stres karşısında daha incinebilir durumdadırlar. Aşırı uyarılma koşullarında, zihinsel<br />

kapasiteleri o kasar sınırlı duruma gelir ki, bilişsel kusurların daha da ilerlemesi söz konusu<br />

olur (19).<br />

Bu iki kısır döngü bir araya gelerek şizofreni belirtilerinin ve sosyal başarısızlığın<br />

kendini göstermesine yol açarlar. Bu iki kısır döngünün ne şekilde birleştiğini görmek,<br />

gözlenebilen nedensel etmenler olmadığı durumlar da bile, işlevsellikteki bu bozulmaların<br />

hangi mekanizma ile sürdürüldüğünü anlamak açısından önem taşımaktadır. Bu nedenle bu<br />

kısır döngüleri kırmayı hedefleyen tedavi programlarının her iki döngüyü de göz önünde<br />

bulundurması gerekmektedir (19).<br />

BTY’nin amacı toplum içindeki uyumu geliştirmektir. Yapılandırılmış olup bilişi,<br />

psikososyal rehabilitasyona entegre etmeye çalışır.. Tedavi programı, her biri bilişsel<br />

becerilerden sosyal becerilere doğru uzanan terapötik görevlere yönelik ayrı ayrı aşamalar<br />

içeren 5 alt bölümden oluşmaktadır. “Bilişsel Ayrımlaştırma”, “Sosyal Algı”, “Sözel<br />

iletişim”, “Sosyal Beceri”, “Kişilerarası Problem Çözümü”. Sırasıyla uygulanır. Biliş ve<br />

sosyal biliş ile başlar; iletişim ve sosyal becerilerle devam eder ve en sonda da problem çözme<br />

becerisi yer alır (16).<br />

İlk alt bölüm (Bilişsel Ayrımlaştırma); bilişteki dikkat, sözel hafıza, bilişsel esneklik,<br />

kavram oluşturma, soyut düşünme, algısal yetenek ve bellek gibi basit bilişsel görevleri yerine<br />

getirebilme becerisini geliştirmeyi hedeflemektedir. Sık tekrarlayarak olan eğitime vurgu<br />

yapar (tekrarlayarak öğrenme). Bu alt programlarla sağlanan eğitim birinci tip kısır döngüyü<br />

kırmayı hedeflemektedir. Bilişsel bozulma düzeyinin azaltılması, hastanın sosyal becerileri ve<br />

başa çıkma becerilerini arttırarak harekete geçirmektedir. Grup içinde yapıldığı için<br />

interaktiftir. Hastalar bireysel hedeflerine ulaşmak için alternatif stratejiler öğrenirler (16).<br />

2. alt bölüm (Sosyal Algı); alt programının amacı sosyal ve emosyonel algı,<br />

emosyonel dışavurum gibi üst düzey bilişsel işlevleri geliştirmeyi hedefler (16).<br />

Bilişsel bozulma düzeyinin azaltılması hastanın sosyal becerileri ve başa çıkma<br />

becerilerini artırarak harekete geçirecektir. 4. alt bölüm (Sosyal Beceri) ve 5. alt bölüm<br />

(Kişilerarası Problem Çözme); kişilerarası becerileri pratik ederek ve grupta yapılan problem<br />

çözücü egzersizlerle sosyal uyumu oluşturmaya odaklanır (16).<br />

3. alt bölüm (Sözel İletişim); ilk 2 ve son 2 alt grup arasında bir köprü görevi görür.<br />

Sözel akıcılık, yürütücü işlevler gibi kişilerarası iletişimi direkt etkileyen bilişsel beceriler<br />

üzerine odaklanır. Bu şekilde hastanın davranış repertuarı zenginleştirilerek sosyal stres<br />

kaynakları karşısındaki incinebilirlik düzeyi azaltılmaktadır. Böylece ikinci tip kısır döngünün<br />

de sürekli olarak kendini yinelemesi engellenmiş olmaktadır (16, 19).<br />

41


Alt Program Müdahale Odağı Müdahale Teknikleri<br />

Bilişsel Ayrımlaştırma Dikkate İlişkin Beceriler<br />

Kavramsallaştırma<br />

Kart Sınıflandırma<br />

Alıştırmaları<br />

Sözel Kavram Alıştırmaları<br />

Sosyal Algı Sosyal Uyaranın İncelenmesi Sosyal Uyaranın<br />

Tanımlanması<br />

Sosyal uyaranın<br />

yorumlanması<br />

Durumun anlamının<br />

tartışılması<br />

Sözel İletişim Konuşma Becerileri Tekrar Etme Alıştırmaları<br />

Bir ana başlık üzerinde<br />

konuşma<br />

Serbest konuşma<br />

Sosyal beceriler Sosyal becerilerde yetkinlik Becerilere yönelik bilişsel<br />

önyapılandırma<br />

Rol oynama<br />

Kişilerarası problem çözme<br />

Kişilerarası problem çözme<br />

stratejilerinin uygulanması<br />

Söz konusu problemin<br />

belirlenmesi ve incelenmesi<br />

Bilişsel önyapılandırma<br />

Odaklanılan çözüm yolunun<br />

gerçek yaşam koşullarına<br />

aktarılması<br />

Tablo 2: Şizofreni hastaları için bütüncül psikolojik terapinin alt bölümleri<br />

.<br />

Her bir alt bölümün hedefi, her bir hastanın eksikliklerine ve gücüne, tedavinin odak<br />

noktası olan işlevsellik sonuçlarına dayalıdır. Program, 4-8 hastadan oluşan gruplar<br />

aracılığıyla yapılır. Genel olarak oturumlar haftada 2 ya da 3 kez olmalıdır. Her bir oturum alt<br />

bölümüne göre 30-90 dakika arasında sürer Bilişsel ayrımlaştırma alt bölümler 30-40 dakika<br />

ile sınırlı olmalıdır. Sosyal algı alt bölümü genellikle 60 dakika sürmektedir. Sosyal beceri ve<br />

kişilerarası problem çözme oturumları ise 90 dakika sürmektedir. Her bir oturumda 10-20 dk<br />

ne yapılacağı planlanmalı ve önceki oturumun zorluklarına önem verilmelidir (16, 18).<br />

İlk 3 bölümün, ilk 3-10 oturumu yapılandırılmış olmalıdır. Sadece programdaki<br />

aktiviteler yapılmalıdır. Eğer grup, yapılacakları anlamakta ve öğrenmekte hala zorlanıyorsa<br />

sonraki 10-20 oturumda, sadece o alt bölümün programı uygulanmalıdır. Sosyal beceri ve<br />

kişilerarası problem çözümünde rol oynama zaman aldığından her bir oturumda bir kişi ele<br />

alınmalıdır. Daha önceki oturumlarda öğrenilenler de ara ara yeniden hatırlatılmalıdır (16).<br />

Terapide kullanılan materyaller; nötral ve duygu yüklü materyaller olup, öncelikle<br />

nötral materyallerle başlanılmalı, terapi ilerledikçe emosyon yüklü materyallere geçilmelidir.<br />

Grupta emosyonel materyalle çalışıldığında anksiyete artıyorsa bir sonraki seansta nötral<br />

42


materyal kullanılmalıdır. İlk başta somut materyal ve düşük görsel kompleks uyaran<br />

kullanılmalıdır (16).<br />

1-Bilişsel Ayrımlaştırma<br />

Kart eşleme egzersizleri ve sözel kavram alıştırmaları olmak üzere 2 bölümden oluşur.<br />

Grubun ilk oturumunda katılımcılara bilişsel ayrımlaştırma alt grubu tanıtılır. Terapistlerin<br />

çoğu başlangıçta haftada 2-3 defa 30-45 dakika (dk) kadar süren oturumlarla başlarlar, birkaç<br />

oturumdan sonra bu süre 60 dk kadar çıkmaktadır. İlk başta birinci adım olan kart eşleştirme<br />

egzersizleri tanıtılmalıdır. Grup üyeleri bu egzersizi öğrendikten sonra ikinci adım, olan sözel<br />

kavram egzersizi tanıtılmalıdır. 2. adımın idare sırası esnek olmalı ve grup üyelerinin<br />

deneyimlerine bağlı olarak zorluk ve derecesi belirlenmelidir. 2. adım başladıktan sonra 3.<br />

adım hemen tanıtılmalıdır. Terapötik etkinliğin devamı için önce öğrenilen egzersizlerde sık<br />

sık tekrar edilmelidir (16).<br />

1. adım: Kart Eşleme Egzersizleri: Terapi materyali şekil, renk, sayı ve üzerindeki<br />

haftanın günleri yazısına göre değişik olarak tasarlanan 2.5x3.5 santimtetre (cm) ebadında<br />

kartlardan oluşmuştur. Terapist hariç her bir grup üyesinin 10-15 adet kartı bulunmaktadır.<br />

Üyelerin kartları elinde tutması zor olacağından dolayı kartları masa üzerine dizebilirler. İlk<br />

oturumda kartlar masaya dizilir ve kartların özellikleri tanımlanır: kırmızı, 2 rakam yazılı,<br />

üçgen, mavi gibi. Bütün özellikler tanımlandıktan sonra terapist ortak özellikleri tanımlar.<br />

Örneğin “4 sayısı en az iki kartta yer alıyorsa bu ortak bir özelliktir”. Daha sonra grup üyeleri,<br />

ellerindeki kartları bir özelliklerine göre eşleştirirler. Üyeler bunu yaptıktan sonra yanlarında<br />

oturan diğer üyelerinin doğru yapıp yapmadıklarını kontrol ederler. Grup üyeleri egzersizi<br />

öğrendikçe eşleştirme kriter sayısı artırılır. Eşleştirme kriterlerini üyeler de belirleyebilir. Ya<br />

da terapist bir kriter belirler ve her bir üyenin 1 yada 2 kriter eklemesini ister. Sonrasında her<br />

bir grup üyesi kendi kriterlerini oluşturur ve bunu grupla paylaşır. Başka bir egzersiz türü de<br />

kart sayısını arttırarak ya da kart çıkartarak eşleştirme kriterlerini arttırmaktır. Eşleştirme<br />

kriter sayısı arttıkça, bu özellikleri içeren kart sayısı da giderek düşer. Üyelere egzersiz için<br />

verilen kart sayısının 4 ya da 5 eşleştirme kriterini karşılayacak şekilde artırmak<br />

gerekmektedir.<br />

Terapist sürekli olarak, grup üyelerinin verilen yönergeyi tamamlamaya başlamadan<br />

önce anlayıp anlamadığından emin olmalıdır. Terapist grup üyeleri tarafından verilen yanıtları<br />

aydınlatıcı bir şekilde desteklemeli ve ödev üzerinde geri bildirimde bulunmalı ve böylelikle<br />

grup üyelerinin ödevi iyi bir şekilde anlamasını sağlamalıdır ki verilen ödev yapılabilsin.<br />

Bazen bir grup üyesinin kartlarında ortak özellikler bulunmayabilir. Bu durumda grup üyesine<br />

ek kartlar verilmeli ya da grup üyesi o ödevden muaf tutulmalıdır Eğer grup üyeleri<br />

dikkat/konsantrasyondan dolayı kart eşleştirme ödevinde düşük performans gösteriyorsa<br />

ödeve başlamadan önce ortak özellikler tahtaya yazılmalıdır, bu şekilde ödevin hafıza içeriği<br />

kolaylaştırılmış olur (16).<br />

43


2. adım: Sözel Kavram Egzersizleri (Verbal concept exercises):<br />

a) Kavramlaştırılmış hiyerarşi egzersizleri: Terapinin bu bölümdeki materyalleri duygusal<br />

açıdan yüksüz ya da duygusal yüklü olan ayrı sözcük ya da cümlelerden oluşur. Terapist<br />

tahtaya bir sözcük ya da cümle yazar. Örneğin kamp yapmak için gerekli eşyalar. Grup<br />

üyeleri yarım daire seklinde otururlar. Üyelere bu konuyla ilgili akıllarına gelen sözcükleri<br />

sıralamaları istenir. Yardımcı terapist ya da üyelerden biri bunları tahtaya yazar.<br />

Egzersizin başlangıcında bu sözcük sayısını 25-30 ile sınırlamak avantajlı olacaktır. Bu<br />

şekilde bilgi işleme kapasitesi aşılmamış olacaktır. Sonrasında bağlantılı sözcük sayısı 50-<br />

60 olabilir. Söylenen bütün sözcükler bağlantılı olup olmamasına bakılmaksızın tahtaya<br />

yazılır. Yaklaşık olarak 30 sözcük listelendiğinde grup üyelerinden saymaları istenir.<br />

Terapist bir grup üyesinden yazılanları yüksek sesle okumasını rica eder. Sonrasında<br />

terapist hangi sözcüklerin birlikte olabileceğini, buna nasıl karar verdiğini ve bu<br />

sözcüklere bir grup adı bulmasını rica eder/ister. 2. bir tahtada ya da büyük bir kâğıtta<br />

renkli kalemle grup adları ve bu gruba ait olan sözcükler yazılır. Örneğin “tuvalet<br />

malzemeleri” grup adı, diş fırçası, diş macunu, tırnak makası da bu gruptaki sözcükler<br />

olarak yazılabilir. Bu işlem, bağlantılı sözcükler aynı grup başlığı altında gruplanana<br />

kadar devam eder. Önceki gruba yeni sözcükler eklenebilir. Örneğin tıraş köpüğü ve<br />

sabun tuvalet malzemelerine eklenebilir (16).<br />

b) Eş anlamlı sözcük egzersizleri: Terapinin bu bölümdeki materyalleri duygusal açıdan<br />

yüksüz ya da duygusal yüklü olan tek sözcüklerden oluşur. Egzersiz duygusal nötr<br />

sözcüklerden başlar. Bir sözcük yazılır ve grup üyelerinden belirtilen sözcüğün eş<br />

anlamlısını kâğıtlarına yazmaları istenir. Sonra her bir üye kendi sözcüklerini grupla<br />

paylaşır ve bütün sözcükler tahtaya yazılır ve sonrasında grup üyelerinden kendi<br />

sözcüklerini bir cümle içinde kullanmaları istenir ve bu cümlelerde tahtaya yazılır.<br />

Eşanlamlı sözcük, cümlede orijinal sözcük yerine kullanılabilir ve grup üyelerinden hangi<br />

sözcüğün orijinal sözcüğe en yakın olduğunun bulunması ve buna neye göre karar<br />

verdiğini açıklaması istenir (16).<br />

c) Zıt anlamlı sözcük egzersizleri: Terapinin bu bölümdeki materyalleri duygusal açıdan<br />

yüksüz ya da duygusal yüklü olan tek sözcüklerden oluşur. Egzersiz duygusal nötr<br />

sözcüklerden başlar. Başlangıçta bu programda eşanlamlı sözcük egzersizi gibi başlar. Bir<br />

sözcük verilir, üyelerden bunun zıt anlamlısını önündeki kâğıda yazmaları istenir.<br />

Sonrasında her üye yazdıklarını gruba yüksek sesle okur ve bu sözcükler tahtaya yazılır.<br />

Sonrasında bu yazılan sözcüklerden hangisinin verilen sözcüğün tam olarak zıt anlamlısı<br />

olduğuna karar verilir. Verilen sözcüğün anlamını açık bir şekilde belirtmek faydalı olur.<br />

Terapist için ek yapı ve açıklamada bulunmak sıklıkla gerekmektedir. Ödevi çok zor<br />

seçmemek önemlidir. Terapist grup üyelerinin yeteneklerine göre zorluk derecesini<br />

belirlemelidir (16).<br />

d) Sözcük tanımlama egzersizleri: Terapi materyali duygu yükü ve soyutluk derecesi farklı<br />

boyutlarda olan tek sözcüklerden oluşur. Başlangıçta duygu yüksüz ve somut, kesin<br />

objelerle çalışmaya başlanılmalıdır. Bu şekilde ödevin zorluk derecesi azalmış olur.<br />

44


Egzersizde yardımcı terapistler role-oynamalarda yer alır. Aşağıda kapı örneği verilmiştir.<br />

Grup üyeleri ve terapist yarım daire şeklinde otururlar. Yardımcı terapist başka bir<br />

uygarlıktan, kapıyı bilmeyen biri olarak kendini tanıtır. Terapist gruba yapabildikleri<br />

kadar yabancıya kapı ne demek onu anlatmalarını rica eder. Terapist grup üyelerini<br />

tahtaya nesneyle bağlantılı yapısal tanımları yazarak yardımcı olmaya çalışır ve grubu<br />

asiste eder. Obje yer, büyüklük, işlevsellik, şekil ve renk tanımlamalarıyla anlatılmaya<br />

çalışılır. Somut, duygu yüksüz objelerle bu egzersiz grup üyeleri tarafından kolayca<br />

yapılabilir ve öğrenilebilir. Soyut, duygu yüklü içeriği olan sözcükler tanıtıldığında<br />

önemli zorluklar olabilir (16).<br />

e) İpucu verilen sözcük egzersizi: Terapi materyali, üzerinde birisinin altı çizili 2 sözcük yer<br />

alan 3x5 kartlardan oluşur. Sözcükler duygu yüksüz/nötral ve duygu yüklüdür.<br />

Başlangıçta nötral sözcükler kullanılır sonrasında duygu yüklü sözcüklerle çalışılabilir.<br />

Altı çizili sözcükle ilgili ipucu verilir ve sözcüğün tahmin edilmesi istenir. Grup üyesi A<br />

bir kartı eline alır ve primer terapist hastadan kartta yazılı her iki sözcüğü de okumasını<br />

ister. Sonrasında altı çizili sözcük hakkında bir ipucu düşünerek altı çizili sözcüğü gruba<br />

anlatmasını ister. İpucu bir isim olmalı ve altı çizili sözcüğü içermemelidir. Örneğin<br />

dolma kalem-kurşun kalem (mürekkep). İpucu verildikten sonra grup üyeleri düşündükleri<br />

altı çizili sözcüğü kâğıda yazarlar. Herkes bunu bitirdikten sonra yazdıklarını yüksek sesle<br />

okurlar ve neden bunu düşündüklerini açıklar. Grup üyelerinin çoğu aynı sözcüğü yazarsa<br />

üye A’dan altı çizili sözcüğü açıklaması istenir. Üyeler 2 sözcük arasında eşit seçim<br />

yapmışlarsa üye A’dan yeni bir ipucu daha istenir. Sonrasında üyeler tekrar seçimlerini<br />

yazarlar ve onu yüksek sesle okurlar, seçim nedenlerini belirtirler. Bu işlem gerekirse 3-4<br />

defa daha tekrarlanabilir. Altı çizili sözcük tanımlandıktan sonra grup üyeleri bu sözcükle<br />

ilgili verilebilecek diğer ipuçlarını aralarında tartışırlar. Grupta önemli dikkat sorunları<br />

varsa 2 sözcük de tahtaya altı çizilmeden yazılabilir (16).<br />

f) Obje tahmin etme egzersizleri: Bu egzersiz için terapi materyali yoktur. Üye A ve<br />

yardımcı terapist bir takım oluşturur ve bir obje seçerler. Başlangıçta objenin oda içinde<br />

yer alan bir obje olmasına dikkat edilmelidir. Grup üyeleri ödevleri yaptıkça objeler başka<br />

yerlerden de seçilebilir. (hastane odası, hastane bahçesi, şehir vs). Sonrasın da kontrol<br />

etmek için seçilen objenin adı bir kâğıda yazılır, fakat bu bilgi grup üyeleriyle<br />

paylaşılmaz. Grup ödeve başlamaya karar verdiğinde obje hakkında “evet” ya da “hayır”<br />

diye yanıtlanabilen sorular sormaya başlarlar. Yardımcı terapist gerektiğinde üye A’yı<br />

asiste eder. Her bir üye soru sorabilir, ödevin gerektirdiği dikkat nedeniyle. en fazla arka<br />

arkaya 2 soru sorabilir. Grup üyesinin sorduğu sorunun yanıtı “evet” ise 2. soru sorabilir.<br />

İlk soruya yanıtı “hayır” ise soru sorma sırası komşuya geçer. Objeyi tahmin eden grup<br />

üyesi sonraki objeyi seçer ve grup tarafından bu kişiye soru sorulur (16).<br />

45


2: Sosyal Algı<br />

Birbirini izleyen 3 adımdan oluşan bu sosyal algı altprogramı sosyal durumların<br />

yorumu ve kavramanın gelişimi için daraltılmıştır. Terapi materyali bir ya da birden fazla<br />

kişiden oluşan slâytlardan oluşmaktadır. Zorluk derecelerine göre değerlendirilen bu slâytlar<br />

görsel karışıklık ve duygusal yükle çeşitlendirilir. Kolay olan slâytla başlanır ve grup üyeleri<br />

ödevi yaptıkça zorluk derecesi arttırılır. Terapi oturumları sırasında grup üyeleri ve terapistler<br />

birbirlerinin yüzlerine bakacak şekilde ya da gösterilen slâytları görecek şekilde duvara karşı<br />

yarım daire şeklinde oturmalıdırlar. Oda slâytların görülebileceği kadar karanlık, aynı<br />

zamanda üyeler in birbirlerini görecek kadar aydınlık olmalıdır. Terapist ortada oturur, diğer<br />

sandalyeler onun yanında yer alır, böylece terapist ve grup üyeleri göz teması kurabilirler.<br />

Terapi oturumları yaklaşık 60 dakika sürer (16).<br />

Sosyal algı alt gurubu yapılandırılmış olup terapist yaklaşımının yönlendirici fakat<br />

otoriter bir yapıda olmamasını gerektirmektedir. Her bir adımı tamamlamak ve adımların<br />

sırasını dikkate almak önemlidir. Örneğin parçalı ya da eksik bilgi bilgi toplanması ile<br />

sonradan gelen slâydın yorumlanması yapılmaz. Eksik ya da parçalı bilginin toplanması<br />

fonksiyonel olmayan algı paterninin devam etmesine ya da desteklenmesine yol açabilir.<br />

Örneğin yorumlama basamağı zamanında önce başlarsa bazı grup üyeleri resmin sadece bazı<br />

kesin detaylarına sabitlenebilirler. Bu detaylar düşüncelerine egemen olur ve resimdeki diğer<br />

bakış açılarına/görünümlere dikkatlerini veremezler. Alt programın adımlarına bağlı kalarak<br />

/kurallarını yakın takip ederek bu fiksasyonlardan kaçınılmalıdır. Fonksiyonel olmayan<br />

davranışlar mutlaka düzeltilmelidir. Bu şekilde yeni yorumlayıcı olasılıklar zihinde<br />

oluşturulabilir (16).<br />

1. adım: Bilgi Toplama:<br />

Gruba bir slâyt gösterilir ve terapist, her bir grup üyesinden slâyttaki konuyla ilgili<br />

detayları tanımlamasını ister. Terapist grup üyelerinin söylediği detayları tekrar ederek, üyeler<br />

tarafından fark edilemeyen detaylara dikkat çekerek, detayları göstererek, gerektiğinde<br />

açıklamalar yaparak ve resimdeki konuyla bağlantılı detayları özetleyerek pekiştirir (16).<br />

Birinci basamakta bilgi toplama, grup üyelerinin dikkatini konuyla bağlantılı<br />

detaylara çekerek başlar. Bu detaylardan hiçbiri temel olmayabilir fakat toplu olarak resmin<br />

tam olarak yorumlanmasına katkıda bulunur. Örneğin ortam, ortamdaki objeler, kişilerin<br />

giysileri ya da duruşları. Karışık slâytlarda, sistematik bir şekilde görsel bilgileri<br />

toparlayabilmek için grup üyelerine yardım etmek için slâyt parçalara bölünebilir. Örneğin<br />

grup üyelerinin ilk başta slâytın sol üst köşesine dikkat etmeleri istenebilir. Diğer bölme<br />

olasılıkları, arka plan, ön plan, insanlar, giysiler vs olabilir. Bu odaklanma noktaları algıya<br />

yardımcı olur ve bu şekilde uyarı alanları grup üyeleri için kontrol edilebilir hale gelir (16).<br />

46


2. adım: Yorumlama ve Tartışma:<br />

Bilgi toplama tamamlandıktan sonra hemen izleyen 2. adımda, grup üyeleri slâyt<br />

hakkındaki kendi yorumlarını söyler ve önerilen çeşitli yorumları tartışırlar. Terapist,<br />

yorumlama adımı boyunca yansızlığını devam ettirir, bu şekilde grup üyeleri bir yorumu<br />

kolayca doğru yorum olarak tanımlamaz. Eğer grup üyelerinden birisi, grubun üzerinde fikir<br />

birliğine vardığı yoruma katılmazsa, yorumda kullanılan birinci adımda toplanan görsel<br />

bilgiyi tekrar hatırlamaya gidilmeli ve mantıksal açıdan ele alınmalıdır. Gerekirse bu işlem<br />

birkaç defa tekrarlanabilir. Bu grup üyelerine grupta varılan fikir birliğine uyum sağlamak<br />

yerine grup içindeki bilişsel uyumsuzluğu çözmenin hedef olduğunu göstermektedir. 2. adım,<br />

bütün grup üyelerinin birinci basamakta toplanan görsel bilgilere dayanan yorumlardan bir ya<br />

da iki (en fazla üç) tanesini anlayınca ve kabul edinceye kadar devam eder. Grup çeşitli<br />

fikirlerden konsensusa bir kerede vardığında terapist gruptaki farklı yorumları tekrarlar,<br />

onların benzer ve farklı yönlerini belirtir, gruba farklı yorumlarını sağlayan görsel bilgilerin<br />

hangisi olduğunu sorar. Terapist yansız olmalı, taraf tutmamalıdır (16).<br />

3.adım: Başlık Bulma:<br />

Bilgi toplama ve yorumlama bölümleri bittikten sonra terapist grup üyelerinden<br />

slâyda bir başlık bulmasını ister. Başlık slâytta görünen en önemli detayları yansıtmalıdır.<br />

Özellikle slâyttaki bir kişiden öte kişilerarası görünümleri yansıtmalıdır. Her bir grup üyesi bir<br />

başlık düşünmeli ve başlık tahtaya yazılmalıdır. Sonrasında grup, en uygun başlık için kendi<br />

aralarında tartışmalıdır. Seçilen başlığın resimdeki görsel bilgiyle çok az ilişkisi varsa terapist<br />

grubun bu başlığı nasıl seçtiğini araştırmalıdır. Bu araştırma, yeni grup tartışmalarını başlatır<br />

(16).<br />

3-Sözel iletişim<br />

Bu bölümde dinleme, anlama ve yanıt verme üzerine yoğunlaşılır. Amaç şizofrenideki<br />

dil bozuklukları ve temel iletişim becerilerine odaklanır. Aşağıdaki egzersizlerden oluşur ve<br />

egzersizler sırasıyla yapılır.<br />

1- Kelimesi kelimesine sözcüğü tekrar etme egzersizi: Kartta yazılı cümleyi biri<br />

yüksek sesle okur, başka biri tekrar eder. Diğerleri doğru yapılıp yapılmadığını<br />

kontrol eder.<br />

2- Parafazi egzersizi: Kartlarda 1 yada 2 sözcük yazar. Grup üyelerinden biri kartı<br />

alır ve sözcükleri cümle içinde kullanır. Cümleden sonra grup üyelerinden aynı<br />

cümleyi farklı bir şekilde söylenmesi istenir. Yeni cümle eski cümleyle aynı mı<br />

ele alınır.<br />

3- N soru egzersizi: Terapist bir konu başlığı açar. Bu tahtaya yazılır. Hastalar bu<br />

başlıkla ilgili akıllarına gelen sözcükleri yazarlar. Hastalardan her birinden N(ne,<br />

nerede, ne zaman, niçin gibii) (listede yazılan sözcüklerle ilgili “N” ile başlayan<br />

bir soru ile eşleştirmeleri istenir, sonrasında verilen yanıtlar bunla bağlantılı mı<br />

bu tartışılır.)<br />

47


4- Başlık-soru egzersizi<br />

5- İletişim egzersizine odaklanma: Terapist tartışma için bir materyal seçer.<br />

(makale, dergi, gazete, öykü) burada iletişim becerilerini geliştirmek hedeftir.<br />

Grup üyesinden seçilen bir gözlemci ya da yardımcı terapist grubun iletişim<br />

becerilerini değerlendirir. Katılım ne kadar iyi oldu? Yardım anlaşıldı mı?<br />

Katılımcılar söylenmiş olanı ne kadar iyi yanıtladılar? Görülen şey ne kadar<br />

kaliteliydi? Tartışma yüzeyel mi derin mi? Katılım kapsamlı mıydı? Katılımcılar<br />

ilgisiz materyal kullandılar mı? Aynı anda iletişimin göz kontağı, akıcılık, ses<br />

tonu, sessizlik gibi nonverbal görünümleride değerlendirilir.<br />

Grup beş adımı da sırasıyla yapmalıdır. Terapinin üst seviyelerine çıkıldıkça<br />

problemlerle başa çıkmakta sorun yaşanıyorsa katılımcıyla bir önceki seviyede<br />

konuşulmalıdır. Terapist beşinci. adımdaki eğitim programının sınırları dışında da, her bir<br />

katılımcının sözel iletişim şekline de ek dikkat göstermelidir. Bunun nedeni katılımcı terapide<br />

öğrendiklerini dış yaşama aktarabiliyor mu? (Aile konuşmaları, bireysel terapi oturumu, grup<br />

oturumu vs) program dışında ortaya çıkan kesin problemlerle grup içinde ilgili eğitim<br />

bölümünde ilgilenilmelidir. Bireysel terapi buradaki sorunları çözmede yardımcı olabilir (16).<br />

4-Sosyal beceriler<br />

Sosyal beceri kişinin toplumsal ilişkilerinde kültürel normlara uygun olarak duruma<br />

özgü etkin bir davranış ortaya koyabilme yetisidir. Sosyal becerileri yeterli olan bir kişi<br />

nerede, ne zaman, nasıl davranması gerektiğini sorun çıkarmadan amacına ulaşacak şekilde<br />

ayarlar. Sosyal beceriler öğrenilebilir, deneyim ve eğitimle şekillenebilirler. Temel sosyal<br />

beceriler çocuklukta öğrenilirken, meslek öğrenme, eş bulma, iş edinme gibi döneme özgü<br />

beceriler daha sonraki dönemde öğrenilebilir. Şizofrenide sosyal beceri yetersizliği hastalığın<br />

değişik aşamalarında ortaya çıkabilir. İlerde şizofreni geliştiren çocuklarda dikkat ya da ilgi<br />

sorunları yaşayabildiği için bu da yeterince sosyal ilişki kurulmasını ve sosyal beceri<br />

kazanılmasını engelleyebilir. Ayrıca şizofreni bireyselleşme ve bağımsız yaşama becerilerinin<br />

kazanıldığı ergenlik döneminde başladığı için bu da kişinin yeni beceriler kazanmasını<br />

engeller. Şizofreni hastalığı, hastanın toplumdan uzaklaşmasına yol açtığı için yeni sosyal<br />

becerilerin kazanılması engellenmiş olur ve öğrenilmiş olan becerilerde kaybedilir.<br />

Kazanılmış becerilerin devam etmesi ve güçlenmesi için kullanılmaya ve çevresel desteklere<br />

gereksinim vardır (16).<br />

Bu alt programın amacı grup üyelerinin rol oynamalarla sözel olan ve olmayan sosyal<br />

becerilerini geliştirmektir. Hastalar gözlem yoluyla diğer üyelerin davranışlarından, grup iç<br />

etkileşimlerden yeni beceriler öğrnebilirler. Grup sırasında istenilen davranışı geliştirmek için<br />

pekiştirmeler yapılır. Oturumlar sırasında istenen yanıt için destekleme yapılır. Hastanın rol<br />

oynama sırasında unuttuğu cümleler söylenebilir. Öğrenilen bir davranışı otomatik hale<br />

getirmek için tekrar edilir. Hastanın oturumlar sırasında öğrendiklerini gündelik yaşamına<br />

entegre etmesi için desteklenir (16).<br />

48


5-Kişilerarası problem çözme<br />

Bu alt program en az yapılandırılmış ve en az standardize olan bölümdür. Davranışsal<br />

ağırlıklı olup, grup üyelerinin kişisel sorunları ele alınır. Standardize terapi materyali yoktur.<br />

Sorun çözme basamakları ele alınarak sorun çözülmeye çalışılır. Bu basamaklar: durumun<br />

değerlendirilmesi, sorunun tanımlanması, sorunun çözüm yollarının ele alınması, çözüm<br />

yollarının değerlendirilmesi ve en uygun çözüm yolunun seçilmesi ve çözümün uygulanması.<br />

Grup sırasında katılımcılar uygun yanıt verdiklerinde olumlu geri bildirimde bulunmalıdır<br />

(16).<br />

BTY’yi değerlendiren çalışmalara bakıldığında; Spaulding ve arkadaşları, BTY’yi<br />

takiben kart eşlemede elde edilen düzelmenin, kişilerarası sorun çözme becerileri<br />

değerlendirmesindeki düzelmelerin öngörülmesini sağladığını göstermiştir. Daha küçük<br />

ölçekli bir araştırmada da BTY’yi takiben düzelen yönetici performansın, kişiler arası<br />

davranış ve yaşam becerilerindeki düzelmeyle uyumlu olduğu, buna karşılık uzun dönemli<br />

sözel ve görsel bellekte elde edilen düzelmelerin kişisel özerklikle bağlantılı olduğu<br />

bildirilmiştir.(17)<br />

BTY araştırmalarını içeren bir meta-analizde de BTY uygulanan olgulardaki belirti<br />

azalmasının kontrollere kıyasla anlamlı ölçüde daha büyük olduğu saptanmıştır. Diğer belirti<br />

tipleri açısından değerlendirildiğinde, bir araştırmada 10 seanstan oluşan bir bilişsel<br />

rehabilitasyon programını takiben pozitif belirtiler ve depresyon skorlarında özellikli anlamlı<br />

düzelmeler olduğu saptanmış, ancak bu grup ile standart psikiyatrik tedavi uygulanan kontrol<br />

grubu arasında anlamlı farklılıklar ortaya çıkmamıştır. Spaulding ve arkadaşları tarafından<br />

yapılan bir araştırmada, BTY grubu için tedaviden sonraki dezorganize belirtilerde, tedavi<br />

öncesine kıyasla anlamlı bir azalma olduğu gözlenmiş ancak BTY grubu ile kontrol grubu<br />

arasında düzelme açısından ortaya çıkan farklılığın anlamlı olmadığı belirlenmiştir. Kısa<br />

psikiyatrik değerlendirme ölçeğindeki düşmanlık/kuşkuculuk derecelerinin karşılaştırıldığı bir<br />

araştırmada tedaviden sonra olağan tedaviye kıyasla bilgisayar destekli dikkat eğitimi lehine<br />

0.93 olan bir etki büyüklüğü saptanmıştır. Ancak bu araştırma küçük bir örneklemi kapsamış<br />

ve tedavi etkisi anlamlı bulunmamıştır (15).<br />

Twamley, Jeste ve Bellack, bilişsel eğitim hakkındaki 17 randomize kontrollü<br />

çalışmaları geriye dönük olarak gözden geçirmiş ve bilişsel işlevselliği geliştirmek için yeni<br />

stratejiler öğretme, bilişsel yetersizliğin kalıcı etkilerinin azaltımı için kompanse edici<br />

stratejiler öğretme, grup terapileri uygulaması ve egzersizler gibi kullanılan farklı tekniklerin<br />

bilişsel performans ve günlük işlevselliği arttırdığını saptamışlardır (3).<br />

Gerard Hogarty ve arkadaşlarının şizofreni hastalarında bilişsel destekleyici tedavinin<br />

etkinliğini araştırmışlardır. Bu çalışmada çalışma grubuna bilişsel destekleyici terapi<br />

uygulanırken, kontrol grubuna ise destekleyici grup terapisi uygulanmıştır. 2 yıllık izlem<br />

sonucunda hogarty, bilişsel rehablitasyon uygun süre uygulandığı zaman bilişsel eksikliklerin<br />

gelişebildiğini göstermiştir. Hastalığın şiddeti azaldıkça ve hastalık süresi kısaldıkça bilişsel<br />

rehabilitasyonun etkinliğini arttırdığını göstermiştir (104).<br />

49


Penades ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada bilişsel rehabilitasyonun<br />

psikososyal işlevsellik ve bilişsel mekanizmalar üzerindeki etkisi araştırılmıştır.<br />

Rehabilitasyon merkezine gelen hastalardan çalışmaya katılanlardan 24 tanesi çalışma grubu,<br />

14 hasta ise kontrol grubu olarak ayrılmıştır. Hastaların çalışma öncesi ve sonrası belirtileri,<br />

psikososyal işlevsellikleri ve bilişsel durumları değerlendirilmiştir. Çalışma grubu 12 hafta<br />

boyunca, haftada 2 kez 45-60 dakika süren BTY bilişsel ayrımlaştırma ve sosyal algı terapi<br />

oturumlarına katılmışlardır. Kontrol grubu rehabilitasyon merkezinde uygulana rutin tedavi<br />

yöntemlerine katılmışlardır. Oturumlar 5-6 kişilik yapılandırılmış grup terapisi ile yapılmıştır.<br />

Çalışmanın sonucunda; çalışma grubunda kodlama ve dikkat, geri çağırma ve yürütücü<br />

işlevlerde gelişmeler ve bu gelişmelerinde hastanın kişisel otonomisinde ve genel<br />

işlevselliğinde düzelme sağladığı saptanmıştır, kontrol grubunda ise bir değişiklik<br />

gözlenmemiştir. Çalışmada ayrıca yürütücü işlevler ile psikososyal değişkenler arasında ilişki<br />

olduğu saptanmıştır (18)<br />

Spaulding ve arkadaşlarının BTY’nin etkinlğini değerlendirdikleri çalışma sonucunda,<br />

çalışma grubundaki hastaların tedavi sonrası değerlerinde dikkat, bellek ve yürütücü<br />

işlevlerinde ve sosyal yeterliliğinde önemli gelişmeler olduğu saptanmıştır (1).Romero ve<br />

arkadaşları; 20 hastaya, 12 ay boyunca; BTY’nin ilk 3 alt bölümünü uygulamış ve çalışmada<br />

BTY’nin bilişsel modülünün, hastaların sözel bellek, dikkat, yürütücü işlevleri üzerindeki<br />

etkileri değerlendirilmiştir. Çalışma sonucunda hastaların dikkat, bellek ve yürütücü<br />

işlevlerinde olumlu yönde değişiklik olduğu fakat bu değişikliğin istatistiksel olarak anlamlı<br />

olmadığı saptanmıştır. Kontrol grubunun olmaması, katılımcı sayısının az olması bu<br />

çalışmanın kısıtlı yönü olup BTY’nin ilk 3 bölümünün etkisinin sınırlı olduğu sonucu<br />

bildirilmiştir (105).<br />

Erken başlangıçlı psikozda, bilişsel rehabilitasyonun etkisinin değerlendirildiği bir<br />

çalışmada,çalışma grubu psikoeğitim ve BTY’nin bilişsel ayrımlaştırma ve sosyal algı alt<br />

gruplarına da katılmış; kontrol grubu ise sadece psikoeğitim grubuna katılmıştır. Tedavinin<br />

sonucunda her iki grupta da hastaların bilişsel ölçümlerinde, sosyal işlevselliğinde ve<br />

belirtilerinde farklılık saptanmıştır. Çalışma grubunda erken görsel bilgi işleme sürecinde<br />

anlamlı farklılık saptanırken, diğer bilişsel ölçümlerde gruplar arasında farklılık<br />

saptanmamıştır. Her iki gruptaki bilişsel gelişim, psikoeğitim programına bağlanmıştır (106).<br />

Roder, Müeller ve Brenner tarafından; 25 yıl boyunca 9 farklı ülkede şizofreni<br />

hastalarında BTY uygulanmasını değerlendiren 30 çalışma gözden geçirilmiştir. BTY’nin<br />

belirti, psikososyal işlevsellik, biliş, yaşam kalitesi ve tedaviden memnuniyet ilişkisi üzerine<br />

etkileri incelenmiştir. İlk adımda 30 yayının hepsi incelenmiştir. Ortalama tedavi süresi 17,2<br />

hafta, 49,3 saat; ortalama terapi oturum sayısı 44, tedaviden ayrılma oranı ise % 14,7 olarak<br />

saptanmıştır. Çalışmalar sonucunda BTY’nin belirti, psikososyal işlevsellik, yaşam kalitesi ve<br />

biliş alanında etkili olduğu ve etkisinin 8 ay sonra hala devam ettiği saptanmıştır. İkinci<br />

adımda ise bu 30 çalışmanın içinden 7 tane randomize kontrollü çalışma gözden geçirilmiş ve<br />

ilk adımda saptanan aynı sonuçlara varılmıştır (15).<br />

50


YÖNTEM VE GEREÇLER<br />

Bu araştırmaya, Bakırköy <strong>Prof</strong>. <strong>Dr</strong>. <strong>Mazhar</strong> <strong>Osman</strong> <strong>Ruh</strong> Sağlığı ve Sinir Hastalıkları<br />

Eğitim ve Araştırma Hastanesi Gündüz Hastanesi Rehabilitasyon Merkezi’nden izlenen<br />

çalışmaya dahil olma kriterlerini karşılayan 45 hasta ile Şizofreni Dostları Derneğine gelen 15<br />

hasta alınmıştır.Şizofreni dostları derneğindeki hastaların çaşışmaya alınma nedeni,<br />

rehabilitasyon merkezine devam eden ve çalışmaya dahil olma kriterlerini karşılayan hasta<br />

sayısının yetersiz olmasıydı. Hastalar randomize olarak rastgele örneklemle 30 hasta çalışma<br />

grubuna ve 30 hasta ise kontrol grubuna seçildi. Hastaların kullanmakta olduğu tipik ve atipik<br />

antipsikotik ilaçların her iki gruba eşit dağılımına dikkat edildi. Çalışma grubundaki hastalar<br />

altı kişiden oluşan beş gruba ayrıldı. Çalışma grubundaki hastalar, üç ay boyunca haftada iki<br />

kez BTY bilişsel alt programları oturumlarına katıldı. Kontrol grubu ise rehabilitasyonda ve<br />

dernekte uygulanan bireysel terapi, sosyal beceri, uğraş terapisi, iş terapisi gibi rutin<br />

programlara katıldı. Çalışmanın sonucunda çalışma grubundan 5 (%16); kontrol grubunda ise<br />

3 (%10) hasta çalışmadan ayrıldı. Çalışma grubundaki 5 hastadan 2’si akut alevlenmeye<br />

girdiği için, 3 hasta devamlılığı sağlayamadığı için çalışma dışı bırakıldı. Kontrol grubunda<br />

ise 2 hasta merkeze gelmeyi bıraktığı için, 1 hasta ise kontrol ölçeklerini doldurmayı kabul<br />

etmediği için çalışma dışı bırakıldı. Çalışmadan ayrılan hastalar rehabilitasyonda uygulanan<br />

bireysel terapi, sosyal beceri eğitimi, uğraş terapisi gibi programlara katılmaya devam ettiler.<br />

Çalışma, 25 hastadan oluşan çalışma grubu ile 27 hastadan oluşan kontrol grubu olarak<br />

tamamlandı. Çalışma süresince hastaların medikal tedavilerine müdahale edilmedi.<br />

Araştırmaya katılanlara araştırmanın amacı anlatıldıktan sonra, yazılı gönüllü onamları alındı.<br />

Nöropsikolojik değerlendirme için kullanılacak testlerin uygulanması ve değerlendirilmesi<br />

konusunda Bakırköy <strong>Prof</strong>. <strong>Dr</strong>. <strong>Mazhar</strong> <strong>Osman</strong> <strong>Ruh</strong> Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve<br />

Araştırma Hastanesi BAVTOM Nöropsikoloji laboratuarı psikologu olan Cahit<br />

Keskinkılıç’tan ve İstanbul Tıp Fakültesi Nöroloji ABD çalışan psikolog Şükriye<br />

Akçakalem’den eğitim ve süpervizyon alındı. Çalışmada bilişi değerlendirmek için kullanılan<br />

testlerde, öğrenmenin etkisini dışlamak için bellek değerlendirilmesinde, tedavi öncesi<br />

testlerin A formu, tedavi sonrası ise B formu kullanıldı. Dikkat ve yürütücü işlevlerde<br />

kullanılan testlerde A ve B formlarının olmaması nedeniyle çalışma öncesinde ve sonrasında<br />

aynı testler kullanıldı. Çalışmada kullanılan terapi materyalleri, kitabın yazarlarıyla iletişime<br />

geçilirek, yazarlardan temin edildi ve çalışmada orijinal materyal ile çalışıldı.<br />

Olguların seçim ölçütleri<br />

I)Çalışmaya dahil olma kriterleri:<br />

1. DSM-IV-TR kriterlerine göre şizofreni tanısı almış olmak<br />

2. 18-45 yaş arasında olmak<br />

3. Okur-yazar olmak<br />

4.Çalışma tanımı ve prosedürlerinin tam olarak açıklanmasının ardından yazılı onam<br />

alınmış olması<br />

51


II)Dışlama kriterleri:<br />

1. Psikotik durumlara neden olduğu düşünülen organik etyolojili tablolar;<br />

a.Demans,<br />

b.Deliryum,<br />

c.Diğer amnestik bozukluklar,<br />

d.Epilepsi ve nöbet öyküsü,<br />

e.Bilinç kaybının da olduğu kafa travması ve diğer nörolojik bozukluklar,<br />

f.Mental retardasyon<br />

2. Alkol ve/veya madde kötüye kullanımı ve bağımlılığı,<br />

3. 18 yaş altı ve 45 yaş üstü olanlar,<br />

4. Akut alevlenmede olan hastalar<br />

5. Gönüllü onam vermeyenler.<br />

6. Okur- yazar olmayanlar<br />

Tanı araçları ve Ölçekler:<br />

1.Sosyodemografik ve Klinik Veri Toplama Formu: Hastaların sosyodemografik<br />

özelliklerini, hastalıklarının geçmiş ve güncel durumunu, aldıkları tanı ve tedaviyi, ek tanılı<br />

durumları, aile öykülerini değerlendirmek amaçlı kullanılan sosyodemografik veri formu<br />

uygulandı.<br />

2.Pozitif ve Negatif Sendrom Ölçeği (Positive and Negative Syndrome Scale- PANNS):<br />

Kay, Opler ve Fiszbein tarafından 1987 yılında geliştirilmiştir. 30 maddelik ve yedi puanlı<br />

şiddet değerlendirmesi içeren yarı yapılandırılmış bir görüşme ölçeğidir. PANNS tarafından<br />

değerlendirilen 30 psikiyatrik parametreden yedisi pozitif sendrom alt ölçeğine, yedisi negatif<br />

sendrom alt ölçeğine ve geri kalan onaltısı genel psikopataloji alt ölçeğine aittir. Bu ölçeğin<br />

SAPS ve SANS’a göre üstünlükleri, yarı yapılandırılmış standart bir görüşmenin tanımlanmış<br />

olması, pozitif ve negatif belirtilerin ayrımını sağlayan itemlerin eşit sayıda olması ve<br />

aralarındaki nisbi üstünlügü ölçmesi, genel psikopatolojiyi ve bunun pozitif ve negatif<br />

sendromların ağırlığı üzerindeki etkisini değerlendirmesi, şizofreni hastalarında anerji,<br />

düşünce bozukluğu, aktivasyon, paranoid kavgacılık ve depresyon belirtilerının ciddiyetini;<br />

pozitif, negatif ve genel psikopatoloji ölçeği itemlerindeki skorların toplamını ölçmesi<br />

şeklinde özetlenebilir. Ölçeğin Türkçe geçerlik ve güvenilirlik çalışması Kostakoğlu A. ve<br />

arkadaşları, Batur, Tiryaki ve Göğüş tarafından 1999 yılında yapılmıştır.<br />

3.İşlevselliğin Genel Değerlendirilmesi Ölçeği (İGD) (Global Assessment of<br />

Functioning Scale-GAF): Luborsky tarafından geliştirilmiş, Spitzer ve arkadaşları tarafından<br />

son hali verilmiştir. DSM-IV’ün V. Ekseninde hastanın psikolojik, sosyal ve mesleki<br />

işlevlerini değerlendirmek amacıyla kullanılmakta olan bu ölçek, psikiyatrik araştırmalarda ve<br />

kliniklerde çok kullanılan bir aracın gözden geçirilmiş şeklidir. Hastayı inceleyen klinisyen,<br />

kendi yargısını kullanarak kişinin genel uyum düzeyini 0-100 arasında değişen bir ölçek<br />

üzerinden değerlendirilir. Mental sağlık-hastalığın psikolojik, toplumsal ve mesleki işlevsellik<br />

52


üzerindeki etkisi değerlendirilir. Bu ölçek DSM-III-R’ deki son şeklinden Uzman <strong>Dr</strong>. Şahap<br />

Erkoç tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.<br />

4. Şizofreni Hastaları İçin Yaşam Niteliği Ölçeği (ŞYNÖ) (The Quality of Life Scale-<br />

QLSS): Heinrichs ve arkadaşları tarafından 1984 yılında geliştirilmiştir. İdame tedavisi<br />

altındaki şizofreni hastalarının son bir ay içindeki uyumlarını değerlendirmek amacıyla<br />

geliştirilmiş olup, hastaların kişisel deneyimlerinin zenginliğini, kişilerarası ilişkilerinin<br />

niteliğini ve mesleki rollerdeki üretkenlik düzeylerini ölçmek amacıyla geliştirilen yarı<br />

yapılandırılmış bir ölçektir. Hem subjektif iyilik halini hem de objektif yaşam kalitesini<br />

sorgulayan bir ölçek olup, genellikle tipik ve atipik antipsikotik ilaçların karşılaştırıldığı<br />

çalışmalarda kullanılmaktadır (107). Toplam 4 alt boyut ve 2 sorudan oluşan ölçekte her bir<br />

madde için üç bölüm vardır. Birinci bölümde görüşmecinin değerlendirme yapılacak<br />

parametreyi anlaması ve bunun üzerine yoğunlaşmasına yardımcı olmak üzere kısa bir<br />

tanımlama yapılmakta; ikinci bölümde görüşmecinin hastayı incelemesinde yardımcı olmak<br />

üzere birkaç örnek verilmekte; üçüncü bölümde de değerlendirmeyi yapmak için 7 dereceli<br />

likert tipi bir skala verilmektedir. Ölçeğin alt boyutları I. Kişilerarası ilişkiler, II. Mesleki rol,<br />

III. <strong>Ruh</strong>sal bulgular, IV. Günlük eşya kullanımı ve faaliyetler biçimindedir. Yüksek puanlar<br />

iyi işlevselliği göstermektedir 2000 yılında gerçekleştirilen bir çalışmada tedaviye yanıtın<br />

değerlendirilmesi için yüksek duyarlılık gösterdiği saptamıştır.(Cramer ve ark. 2000). Soygür<br />

ve arkadaşları tarafından Türkçe geçerlik ve güvenilirlik çalışması 2000 yılında yapılmıştır.<br />

5.Sosyal İşlevsellik Ölçeği (SİÖ) (The Social Functioning Scale): Birchwood ve<br />

arkadaşları tarafından geliştirilmiştir. Kişinin bütün sosyal rolüne (işçi, ebeveyn) yapılan<br />

yargıyı gerektiren, rol işlevlerini değerlendirilen bir araçtır. Altı alt alandan oluşur: Sosyal<br />

uğraşı/sosyal geriçekilme, kişiler arası davranış, öncül sosyal etkinlikler, boş zaman etkinlikleri,<br />

bağımsızlık, iş/meslek. Alt ölçeklerden alınan puanların yüksek olması işlevsellikte olumluya doğru<br />

gidişin olduğunu göstermektedir. Standartları hesaplanmamıştır ve karşılaştırmalı çalışmalarda<br />

kullanılmaktadır. Hem hasta için hemde hasta yakını için form bulunur ve kendini<br />

değerlendirme ölçeği biçimindedir. Türkçe geçerlik ve güvenilirliği Erakay SY tarafından<br />

2001 yılında yapılmıştır.<br />

6.Nöropsikolojik değerlendirme testleri:<br />

Dikkat:<br />

a) İz Sürme Testi (Trail Making Test A ve B) (TMT-A, TMT-B): Görsel arama,<br />

dikkat, zihinsel esneklik ve motor fonksiyon testidir. Dikkat ve sıraya koyma işlevlerini<br />

değerlendirmek üzere yaygın biçimde kullanılır. TMT çalışma belleğini, psikomotor hızı ve<br />

yürütücü işlevleri değerlendirir. Testte zaman ve hata sayısı değerlendirilmektedir. İki formu<br />

A ve B olmak üzere sırasıyla uygulanır<br />

Uygulanışı:<br />

53


A FORMU<br />

Alıştırma:. Testi uygulamak için hazır olduğunuzda A Formunun alıştırma bölümünü<br />

masanın üzerine, hastanın tam karşısına gelecek şekilde konulur. Hastaya bir kurşun kalem<br />

verilir ve şöyle denir: “Bu sayfada bazı sayılar var. Bir numaradan başlayın (1’gösterilir) ve<br />

birden ikiye doğru bir çizgi çizin, sonra ikiden üçe (2 gösterilir), üçten dörde (3 gösterilir) ve<br />

sırasıyla sonuna kadar devam edin (BİTİR’i gösterilir). Çizgileri olabildiğince hızlı çizin.<br />

Kalemi sakın yerden kaldırmayın. Hazır mısınız? Başlayın!”<br />

Eğer hasta A formunun alıştırma bölümünde bir hata yaparsa gösterilir ve açıklanır.<br />

Hata açıklandıktan sonra, uygulayıcı yanlış olan bölümü işaretler ve şöyle der ”buradan<br />

devam edin”(doğru olarak tamamlanan son halka gösterilir). Eğer hasta A formunun alıştırma<br />

bölümünü hala tamamlayamıyorsa, hastanın eli alınır ve kalemi (silgi tarafı aşağıya gelecek<br />

şekilde) yönlendirilir. Sonra şöyle söylenir: “şimdi siz deneyin. Kalemin ucunu düzeltin.<br />

Unutmayın, bir numaradan başlayın ve birden ikiye doğru bir çizgi çizin, sonra ikiden üçe,<br />

üçten dörde ve sırasıyla sonuna kadar devam edin. Hiçbir sayıyı atlamayın ve bir sayıdan<br />

diğerine doğru sırada gidin. Eğer yanlış yaparsanız, işaretleyin. Unutmayın, olabildiğince hızlı<br />

yapın. Hazır? Başlayın! Eğer hasta bu kez başarırsa testin A bölümü geçilir. Yapamadıysa<br />

prosedürü hastaya doğrusunu yapana kadar ya da yapamayacağı aşikâr hale gelene kadar<br />

tekrar edilir.<br />

Eğer hasta ne yapacağını biliyor ve alıştırmayı doğru tamamlarsa “Çok güzel! Haydi<br />

bir sonrakini deneyelim.” Sayfa çevirilir ve hastaya A formu verilir. Test. Hastaya şöyle<br />

söylenir “Bu sayfada birden yirmibeşe kadar sayılar var. Bunu da aynı şekilde yapın. Bir<br />

numaradan başlayın, birden ikiye, ikiden üçe ve sırasıyla sonuna kadar devam edin, ta ki<br />

üzerinde “ BİTİR” yazan halkaya gelinceye kadar. Unutmayın, olabildiğince hızlı yapın.<br />

Hazır? Başlayın!”<br />

Zaman tutmaya başlanır. Eğer hasta hata yaparsa dikkati hemen o noktaya çekilir ve<br />

hatanın olduğu noktadan devam etmesini sağlanır. Zaman durdurulmaz. Eğer A formunu<br />

hatasız tamamlarsa, sayfa kaldırılır. Zaman saniye cinsinden kaydedilir. Hatalar sadece artan<br />

performans zamanı olarak sayılmaktadır. Sonra şöyle söylenir: “ Gayet iyiydi, şimdi başka bir<br />

tane deneyeceğiz” Hemen B formunun alıştırmasına geçilir.<br />

B FORMU<br />

Alıştırma: B Formunun alıştırma bölümü masanın üzerine, hastanın tam karşısına<br />

gelecek şekilde konulur. Uygulayıcı sağ eliyle alıştırmayı gösterir ve şöyle söyler: ”Bu<br />

sayfada bazı sayılar ve harfler var. Bir numaradan başlayın ve birden A’ya, A’dan ikiye,<br />

ikiden B’ye, B’den üçe, üçten C’ye ve sırasıyla sonuna kadar devam edin. Unutmayın önce<br />

bir sayı (1’i gösterilir), sonra bir harf (A’yı gösterilir) sonra bir sayı (2’yi gösterilir) sonra bir<br />

harf (B’yi gösterilir).Çizgileri olabiliğince hızlı çizin. Hazırmısınız? Başlayın!”<br />

54


Eğer hasta B formunun alıştırma bölümünde hata yaparsa gösterilir. Hata<br />

açıklandıktan sonra, uygulayıcı yanlış olan bölümü işaretler ve şöyle der “buradan devam<br />

edin” (doğru olarak tamamlanan son halka gösterilir) Eğer hasta B formunun alıştırma<br />

bölümünü hala tamamlayamıyorsa hastanın eli alınır, kalemi (silgi tarafı aşağıya gelecek<br />

şekilde) yönlendirilir. Sonra şöyle söylenir : “şimdi siz deneyin. Kalemin ucunu düzeltin.<br />

Unutmayın, bir numaradan başlayın birden A’ya, ikiden B’ye, B’den üçe ve sırasıyla sonuna<br />

kadar devam edin, ta ki üzerinde ‘BİTİR’yazan halkaya gelinceye kadar. Hiçbir sayıyı<br />

atlamayın ve bir halkadan diğerine doğru sırada gidin. Eğer yanlış yaparsanız, işaretleyin.<br />

Hazır? Başlayın!”<br />

Eğer hasta bu kez başarırsa, testin B bölümüne geçilir. Yapamadıysa prosedürü hasta<br />

doğrusunu yapana kadar ya da yapamayacağı aşikâr hale gelene kadar tekrar edilir. Eğer hasta<br />

alıştırmayı doğru tamamlarsa ve ne yapacağını biliyor gibi görünüyorsa şöyle söylenir: ”Çok<br />

güzel! Haydi bir sonrakini deneyelim.” Sayfa çevirilir ve hastaya B formu verilir, B formuna<br />

geçilir, şöyle söylenir: ”Bu sayfada bazı sayılar ve harfler var. Bir numaradan başlayın ve<br />

birden A’ya, A’dan ikiye, ikiden B’ye, B’den üçe ve sırasıyla sonuna kadar devam edin.<br />

Unutmayın, önce bir sayı, sonra bir harf, sonra bir sayı, sonra bir harf. Hiçbir sayıyı atlamayın<br />

ve bir halkadan diğerine doğru sırada gidin. Eğer yanlış yaparsanız, işaretleyin. Unutmayın,<br />

olabildiğince hızlı yapın Hazır? Başlayın!<br />

”<br />

Zaman tutmaya başlanır. Eğer hasta bir hata yaparsa dikkati hemen o noktaya çekilir<br />

ve hatanın olduğu noktadan devam etmesini sağlanır. Zaman durdurulmaz. Eğer B formunu<br />

hatasız tamamlarsa sayfa kaldırılır. Zaman saniye cinsinden kaydedilir. Hatalar sadece artan<br />

performans zamanı olarak sayılmaktadır.<br />

Uygulama için geçen süre yaklaşık 5-10 dakikadır.<br />

b) Digit Span Test (Sayı Menzili Testi): Primer sözel dikkatin değerlendirilmesinde<br />

Weschler Memory Scale (WMS)’nin “Digit Span” alt testi kullanıldı. Digit span testi, dikkat,<br />

vijilans, çalışma belleği (kısa süreli bellek),yürütücü işlevleri, kısa süreli dikkat kapasitesini<br />

değerlendirmek için kullanılır. İki aşamadan oluşan bu testin “İleri sayı menzili (düz sayı<br />

dizisi)” olarak adlandırılan ilk bölümünde deneğe birer saniye aralıklarla okunan tek rakamlı<br />

sayıları, testi veren kişinin okumasının hemen ardından aynı sırayla tekrarlaması istenir. Bu<br />

bölümün maksimal skoru 8’dir. Geri sayı menzili testi (Ters sayı dizisi) olarak adlandırılan<br />

ikinci bölümünde ilk bölümündeki ilkeye uygun olarak okunan sayıların denek tarafından<br />

tersinden aynı sırayla söylemesi istenir. Bu bölümün maksimal skoru 7’dir.<br />

Hem ileri ve hem de geri sayı menzilinde gitgide birer birer artan sayıda rastgele<br />

rakamlar saniyede bir hızında okunur, yani işitsel dikkat gerektirir. Bazı hastalık gruplarında<br />

ileri ve geri menzil farklı olabilir. Bu nedenle ikisini ayrı puanlamak uygundur. İleri menzilin<br />

normali 6±1’dir (Erişkinler için). İleri menzil bellek testinden çok dikkati ölçen bir testtir.<br />

(Algının pasif menzili). Stres ve kaygı testi önemli ölçüde etkiler, menzili kısaltır. Sayı<br />

menzili sol hemisfer hasarlarına duyarlıdır. Geri menzil testinde de kişiden sayı dizilerini<br />

sondan başa doğru tekrarlaması istenir. Normaller ileri menzilden bir ila iki eksik sayıyı<br />

tersten söyleyebilir. Geri menzilde, ileri menzilden farklı olarak bir miktar verinin<br />

55


depolanması ve çalışma belleğini kullanarak yeni bir dizi oluşturması gerekir. Yani hem<br />

bellek hem de geri çevirme süreçlerinin eş zamanlı yürümesi gereklidir. Genellikle sol<br />

hemisfer hasarlı ve görme alanı defektli hastaların geri menzili düşüktür.<br />

Bellek:<br />

c) Wechsler Bellek Skalası-Görsel Bellek Alt Testi (Wechsler Memory<br />

Scale(WMS)-Visual -Reproduction Test): Wechler tarafından 1987 de geliştirilmiştir.<br />

Görsel öğrenme ve bellek işlevlerini değerlendirir. Testte üzerinde farklı şekiller bulunan 4<br />

ayrı kartın her biri sırasıyla 15 sn için deneğe gösterilir. Sonra kapatılır. Denekten şekilleri<br />

çizmesi istenir. 40 dk sonra tekrar şekilleri çizmesi istenir. Değerlendirmede anlık bellek<br />

skoru ve geciktirilmiş kendiliğinden hatırlama skoru belirlenmiştir.<br />

d) Sözel Bellek Süreçleri Testi (SBST): Öğet Öktem tarafından Rey İşitsel Sözel<br />

Öğrenme Test’inden (Rey Auditory Verbal Learning Test) yararlanılarak geliştirilmiştir.<br />

Sözel öğrenme ve bellek işlevlerinin değerlendirilmesinde kullanılır. Sözel öğrenme ve bellek<br />

işlevlerini değerlendirir. Test 15 tane birbiriyle ilişkisiz kelimeden oluşa kelime listesinin 10<br />

kere ya da tüm liste hatasız tekrar edilinceye kadar okunup, her seferinde deneğin cevapları<br />

kaydedilmek suretiyle uygulanır. 40 dakika sonra denekten daha önce öğrenmiş olduğu<br />

kelimeleri hatırlaması (delayed recall, geciktirilmiş hatırlama) istenir. Deneğin<br />

hatırlayamadığı kelimeler için “tanıyarak hatırlama (recognition) denemesi yapılır. Bu<br />

amaçla, her bir kelimenin, o kelimeyle anlamsal olarak aynı kategoriden olan bir kelime ve<br />

sessel (fonetik) olarak benzeyen bir kelime arasına karıştırılmış olarak daha önce hazırlanmış<br />

bir liste deneğe gösterilerek (örnek olarak, listedeki “davul” kelimesinin yerine “duvar”,<br />

“davul” ve “zurna” kelimeleri gösterilerek) tanınması beklenir.<br />

Değerlendirmede anlık bellek skoru (ilk denemede söylenen kelime sayısı), tam<br />

öğrenme skoru (tam öğrenmenin sağlandığı deneme sayısı), toplam öğrenme skoru(her bir<br />

denemede söylenen kelimelerin toplamı), en yüksek öğrenme skoru (deneğin hatırlayabildiği<br />

en fazla kelime sayısı) ve geciktirilmiş hatırlama skoru (40 dakika sonra hatırlanan kelime<br />

sayısı) belirlenmiştir.<br />

Yürütücü işlevler:<br />

e) Wisconsin Kart Eşleme Testi (WKET) (Wisconsin Card Sorting Test):<br />

Soyutlama yeteneğini ve bu yeteneğin çeşitli yönlerini betimleyen bu test frontal lob<br />

hastalarına çok duyarlı az sayıdaki testten biridir. 4 adet uyarıcı kart ve 64’er tepki kartının<br />

olduğu 2 kart destesinden oluşmaktadır. Kartların her birinde değişik renk ve miktarda şekiller<br />

bulunmaktadır. Kullanılan şekiller artı, daire, yıldız veya üçgen; şekillerin miktarı bir, iki, üç<br />

veya dört; şekillerin renkleri ise kırmızı, yeşil, mavi veya sarıdır. Dört uyaran kart ile tepki<br />

kartlarından belli bir kategoride eşleştirme yapabilme ilkesine göre uygulanan bu testte kişiye<br />

her tepki sonrası yaptığı eşlemenin “doğru” veya “yanlış” olduğu belirtilmekte ve 10 doğru<br />

yanıt bir kategoriyi oluşturmaktadır. Bir kategori oluşturduktan sonra kişiye belirtilmeden<br />

56


eşleme kategorisi değiştirilmektedir. Kişi 6 kategori oluşturana veya tüm kartlar bitene kadar<br />

test sürdürülmektedir.<br />

WKET’de denekler tepkilerini motor olarak, yani hareketleriyle vermektedir. Bu<br />

tepkileri test uygulayıcısı, standart kayıt formunu kullanarak kaydetmektedir. WKET’de<br />

hesaplanan 13 puan şunlardır:<br />

1) Toplam cevap sayısı (WKET1): WKET2 ve WKET3 toplamından oluşmaktadır.<br />

2) Toplam yanlış sayısı (WKET2)<br />

3) Toplam doğru sayısı (WKET3)<br />

4) Tamamlanan kategori sayısı (WKET4): Art arda 10 kez doğru tepkilerin verilmiş olduğu<br />

kategorilerin toplamını ifade etmektedir.<br />

5) Perseveratif tepki sayısı (WKET5): Ardışık 10 doğru tepkiden sonra da bir önceki kategori<br />

için doğru olan eşleme ilkesine göre veya birey tarafından geliştirilmiş bir perseverasyon<br />

ilkesine göre tekrarlanan tepkilerin toplamından oluşmaktadır.<br />

6) Perseveratif hata sayısı (WKET6): Perseveratif olan tepkilerden aynı zamanda da yanlış<br />

olanlarıdır.<br />

7) Perseveratif olmayan hata sayısı (WKET7): Toplam hata sayısından perseveratif hata sayısı<br />

çıkarılarak elde edilmektedir.<br />

8) Perseveratif hata yüzdesi (WKET8): Toplam perseveratif hata sayısının testteki toplam<br />

tepki sayısına bölünüp 100’le çarpılması, perseveratif hata yüzdesini vermektedir.<br />

9) İlk kategoriyi tamamlamada kullanılan deneme sayısı (WKET9): İlk kategoriye ilişkin<br />

tepkilerin toplamı, ilk kategoriyi tamamlamada kullanılan tepki sayısını oluşturmaktadır.<br />

10) Kavramsal düzey tepki sayısı (WKET10): Birbirini izleyen en az üç doğru tepkiden<br />

oluşan doğru tepkilerin toplamından oluşmaktadır.<br />

11) Kavramsal düzey tepki yüzdesi (WKET11): Kavramsal düzey tepki sayısının toplam<br />

cevap sayısına bölünerek 100’le çarpılması ile elde edilmektedir.<br />

12) Kurulumu sürdürmede başarısızlık puanı (WKET12): Deneğin art arda 5-9 doğru tepki<br />

verdiği, ancak ardışık 10 doğru tekrar ölçütüne ulaşamadığı tepki bloklarının sayısından<br />

oluşmaktadır.<br />

13) Öğrenmeyi öğrenme puanı (WKET13): En az üç kategoriyi tamamlayan deneklerde<br />

hesaplanan bu puan için, her bir kategorideki hata sayısı o kategorideki toplam tepki sayısına<br />

bölünüp 100’le çarpılmakta ve böylece her kategorinin hata yüzdesi hesaplanmaktadır. Daha<br />

sonra bir önceki kategorinin hata yüzdesinden bir sonraki kategorinin hata yüzdesi çıkarılarak<br />

fark puanları hesaplanmakta, fark puanlarının ortalaması, öğrenmeyi öğrenme puanını<br />

oluşturmaktadır.<br />

Grant ve Berg tarafından geliştirilen WKET, zihnin esneklik planlaması, dikkat,<br />

çalışan bellek, perseverasyon gibi fonksiyonların ölçülmesi ve soyutlama yeteneğinin<br />

değerlendirilmesi amacıyla geliştirilmiştir. WKET testinin uygulanabilmesi için soyutlama,<br />

gruplandırma ve sıralama gibi işlevlere gereksinim duyulur. Ayrıca kişinin kendi tepkisini<br />

takip etmesi gerekmektedir (Cohen ve Server Schreiber, 1992). Soyutlama ve<br />

kavramsallaştırma becerisini değerlendirdiği gibi, kişinin oluşturduğu kurulumu sürdürebilme,<br />

gerektiğinde bu kurulumu değiştirebilme gibi frontal karmaşık dikkat sisteminin<br />

değerlendirilmesinde de yararlı bir testtir. Gerek soyutlama, akıl yürütme ve<br />

57


kavramsallaştırma becerisi, gerekse karmaşık dikkat (dikkati sürdürme, sebatlılık, amaca<br />

yönelik davranışı sürdürme, enterferansa/çeldiricilere direnç, uygun olmayan tepki eğilimini<br />

ketleme), frontal hasarlar sonucu bozulur. WKET dikkat, özellik belirleme, perseverasyon,<br />

çalışma belleği, yürütücü işlevler, kavramsallaştırma ve soyut düşünme gibi özelliklerle<br />

ilişkilendirilmektedir. Bir frontal lob testi olarak kullanılan WKET, sağ frontal lobda<br />

dorsolateral prefrontal korteksi de içeren bir yayılıma sahiptir.<br />

f)Stroop Testi: İlk kez Stroop tarafından geliştirilmiş olan bu testin daha sonra pek<br />

çok modifikasyonu ortaya çıkmıştır. Temel olarak zamana ve verilen işe bağlı olarak dikkatin<br />

yoğunlaştırılması ve sürdürülebilmesini değerlendirir. Ayrıca algıların birbiri üzerindeki<br />

bozucu etkilerini ortaya koyabilmektedir. Stroop testi, araya karışan bozucu uyaranlara karşı<br />

direnebilmeyi, uygunsuz uyaranları ve uygunsuz tepki eğilimlerini durdurup bastırabilmeyi en<br />

iyi değerlendiren testlerin başında gelir. Böyle testler, genellikle, birbiriyle yarışan tepki<br />

eğilimleri yarattıktan sonra, bu eğilimlerden birinin durdurulup ketlenmesini, ötekinin ortaya<br />

konulmasını gerektiren testlerdir. Stroop testinde de renk söyleme eğilimi ile okuma eğilimi<br />

pekiştirildikten sonra, okuma cevabının bastırılıp ketlenmesi beklenir. Kaldı ki, görülen bir<br />

yazının okunması çok yerleşmiş, otomatikleşmiş bir eğilim olduğundan, bunun durdurulması<br />

daha da zordur.<br />

Birçok değişik şekli olan Stroop testinin orijinali, Stroop tarafından 1935’te<br />

geliştirilmiştir. Stroop testi renkli kare ya da yuvarlakların rengini söylemenin kelime<br />

okumaktan daha uzun zaman aldığı, renk isimlerinin kendi ifade ettiği renkten başka renklerle<br />

yazıldığı kelimelerin rengini söylemenin daha da uzun zamanda yapılabildiği bulgusu<br />

temeline dayanır. Yarışan cevap eğilimleriyle başa çıkmak, uygunsuz cevap eğilimini<br />

ketlemek, seçici dikkati sebatlı bir şekilde sürdürmek gibi zorluklarla baş etmeyi gerektirdiği<br />

için, frontal lob hasarlarına, özellikle de Cummings’in belirttiği (1993) orbito-frontal<br />

döngünün herhangi bir yerindeki hasara duyarlıdır.<br />

Bu çalışmada kullanılmış olan Stroop Testi TBAG formu, orijinal Stroop Testi<br />

(Stroop, 1935) ile Victoria formunun (Spreen ve Strauss, 1991) birleşiminden<br />

oluşturulmuştur. Victoria formunda olduğu gibi, Stroop Testi TBAG Formu 14.0 cm x 21.5<br />

cm boyutlarındaki dört beyaz karttan oluşmaktadır. Her kartın üzerinde seçkisiz olarak<br />

sıralanmış 4’er maddeden oluşan 6 satır bulunmaktadır. Bu kartlar testin “uyarıcı”<br />

maddeleridir. Bu uyarıcılar ve bunlara deneğin vermesi gereken tepkiler, yani yerine getirmesi<br />

gereken “görevler” (task) tablo 3’te gösterilmiştir.<br />

Stroop Testi TBAG formunda, Victoria formunda kullanılan mavi, yeşil, kırmızı ve<br />

sarı renkleri ile bu renklerin isimleri kullanılmaktadır. 1. kartın üzerinde beyaz zemin üzerine<br />

siyah olarak basılmış renk isimleri bulunmaktadır. Bu kart, orijinal Stroop testinin bir<br />

özelliğidir. 2. kartta farklı renklerde basılmış renk isimleri bulunmaktadır. Ancak her<br />

kelimenin basımında kullanılan renk, kelimenin ifade ettiği renkten farklıdır; örneğin,<br />

“kırmızı” kelimesi sarı renkte basılmıştır. Bu kart tüm Stroop testlerinin temel uyarıcısı ve en<br />

kritik bölümüdür. 3. kartta farklı renklerde basılmış, 0.4 cm çapında daireler bulunmaktadır.<br />

Bu uyarıcı Victoria formundan alınmıştır; orijinal Stroop Testinde bu uyarıcılar kare<br />

58


şeklindedir. 4. kartta ise farklı renklerde basılmış nötr kelimeler (“kadar”, “zayıf”, “ise”,<br />

“orta” kelimeleri) bulunmaktadır.<br />

Stroop Testi TBAG formu beş bölüm halinde uygulanmaktadır. Bu bölümler ve ilgili<br />

kartlar, uygulama sıralarına göre şöyledir: Siyah olarak basılmış renk isimlerinin bulunduğu<br />

kartın (1. Kart) okunduğu 1.Bölüm; farklı renklerde basılmış renk isimlerinin bulunduğu<br />

kartın (2. Kart) okunduğu 2. Bölüm; renkli basılmış dairelerin bulunduğu karttaki (3. Kart)<br />

dairelerin renginin söylendiği 3. Bölüm; renk ismi olmayan nötr kelimelerin bulunduğu<br />

karttaki (4. Kart) kelimelerin renklerinin söylendiği 4. Bölüm ve farklı renklerde basılmış<br />

renk isimlerinin bulunduğu 2. Karttaki kelimelerin renklerinin söylendiği 5. Bölüm. Tablo<br />

3’te görüldüğü gibi, Stroop Testi TBAG formunun uygulanmasında 2. Kart, iki kez<br />

kullanılmaktadır (2. ve 5. Bölümler).<br />

Bölümler Uyarıcılar Uyarıcı Kartın Kapsamı Görev<br />

1. bölüm 1. kart Siyah basılmış renk isimleri Renk isimlerini okuma<br />

2. bölüm 2. kart Farklı renkte yazılmış renk Renk isimlerini okuma<br />

isimleri<br />

3. bölüm 3. kart Renkli basılmış daireler Rengi söyleme<br />

4. bölüm 4. kart Renkli basılmış nötr isimler Rengi söyleme<br />

5. bölüm 2. kart Farklı renkte yazılmış renk Rengi söyleme<br />

isimleri<br />

Tablo 3:Stroop Testi TBAG Formunun İçeriği<br />

Stroop testi, karmaşık dikkat işlevlerini de kapsayacak şekilde yürütücü işlevleri<br />

değerlendirmektedir. Stroop Testi TBAG formunun bilgi işleme hızı, değişen talepler<br />

doğrultusunda algı hedefini değiştirebilme ve otomatik süreçlerin bozucu etkisine karşı<br />

koyabilme, dikkat edilen uyarıcılarla edilmeyenlerin paralel işlenmesi gibi süreçleri ölçtüğü<br />

ve dikkat için “altın standart” niteliğinde olduğu belirtilmiştir (MacLeod, 1991). Yürütücü<br />

işlevlerin kapsamında da ele alınan bu gibi yeteneklerle ilgili kritik beyin alanlarının başında,<br />

ergenlik çağına kadar gelişimini sürdüren prefrontal bölge gelmektedir (Casey, Giedd ve<br />

Thomas, 2000; Cycowicz, 2000; Goldman-Rakic, 1987; Karakaş ve H.M. Karakaş, 2000;<br />

Karakaş ve ark., 2002) Günümüzde Stroop testinin, frontal lob fonksiyonlarını<br />

değerlendirmede kullanılması konusunda geniş bir görüş birliği vardır (Malloy ve Richardson,<br />

1994). PET (Positron Emission Tomography) gibi ileri fonksiyonel görüntüleme teknikleriyle<br />

yapılan çalışmalar normal deneklerde, Stroop testi esnasında orbital ve anterior singulat<br />

frontal alanların aktive olduğunu göstermiştir (Malloy ve Richardson, 1994).<br />

59


İstatistiksel Değerlendirme:<br />

Bu çalışmada istatistiksel analizler NCSS 2007 paket programı ile yapılmıştır.<br />

Verilerin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel metotların (ortalama,standart sapma)<br />

yanı sıra gruplar arası karşılaştırmalarda bağımsız t testi, grupların tedavi öncesi ve sonrası<br />

değerlendirmelerinde eşlendirilmiş t testi, grupların düzelme farkları karşılaştırmasında<br />

Mann-Whitney-U testi, nitel verilerin karşılaştırmalarında ki-kare testi kullanılmıştır.<br />

Sonuçlar, anlamlılık p


Çalışma ve kontrol gruplarındaki hastaların eğitim durumlarına göre dağılımı Tablo<br />

6’da görülmektedir. Çalışma ve kontrol gruplarının eğitim durum dağılımları arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p=0,640).<br />

4-Medeni durum<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu<br />

Bekar 23 92,0% 24 88,9%<br />

Evli 2 8,0% 1 3,7%<br />

Medeni Durum Bosanmış/ayrı 0 0,0% 1 3,7% χ²:2,28<br />

Dul 0 0,0% 1 3,7% p=0,516<br />

Yalnız 2 8,0% 0 0% p=0,216<br />

Tablo 7: Çalışma ve kontrol gruplarındaki hastaların medeni durumları açısından<br />

karşılaştırılmaları<br />

Medeni durum açısından, hem kontrol hem de çalışma grubundaki hastaların büyük<br />

çoğunluğunu bekar hastalar oluşturmaktadır. Her iki gruptaki medeni durum dağılımı<br />

benzerdir ve aralarında istatistiksel açıdan anlamlı bir fark bulunmamıştır (χ²:2,28; p =0,516).<br />

5-Meslek<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu<br />

İşsiz 12 48,0% 18 66,7%<br />

Memur 0 0,0% 1 3,7%<br />

Ögrenci 1 4,0% 1 3,7%<br />

Meslek Ev hanımı 3 12,0% 1 3,7%<br />

İşçi 0 0,0% 1 3,7%<br />

Serbest meslek 5 20,0% 2 14,8% χ²:6,93<br />

Emekli 4 16,0% 1 3,7% p=0,436<br />

Tablo 8: Çalışma ve kontrol gruplarındaki hastaların meslek durumlarına göre hasta dağılımı<br />

Meslek açısından değerlendirildiğinde her iki grupta da yüksek oranda işsiz hastaların baskın<br />

olduğu görülmektedir. Çalışma ve kontrol gruplarının meslek dağılımları arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (χ²:6,93; p=0,436).<br />

6-Sosyal güvence<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu<br />

Emekli Sandığı 9 36,0% 3 11,1%<br />

Bağ-Kur 1 4,0% 3 11,1%<br />

Sosyal SSK 14 56,0% 11 40,7%<br />

Güvence Yeşil Kart 1 4,0% 8 29,6%<br />

Yok 0 0,0% 1 3,7% χ²:11,7<br />

Diğer 0 0,0% 1 3,7% p=0,038<br />

Tablo 9: Çalışma ve kontrol gruplarındaki hastaların sosyal güvence durumlarına göre hasta<br />

dağılımı<br />

61


Hastaların büyük çoğunluğu bir sosyal güvenceye (Emekli Sandığı, Sosyal Sigortalar<br />

Kurumu Bağ-Kur ya da Yeşil Kart gibi) sahiptir. Çalışma grubunun Emekli sandığı ve SSK<br />

varlığı kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur (χ²:11,7;<br />

p=0,038).<br />

7-Şimdiki yaşam biçimleri<br />

Şimdiki Yaşam<br />

Biçimi<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu<br />

Aileyle 21 84,0% 24 88,9%<br />

Es ve çocuklar 2 8,0% 1 3,7%<br />

Akraba 0 0,0% 2 7,4% χ²:4,46<br />

Yalnız 2 8,0% 0 0% p=0,216<br />

Tablo 10: Çalışma ve kontrol gruplarındaki hastaların birlikte yaşadığı kişiler açısından<br />

dağılımı<br />

Çalışma ve kontrol grubundaki hastaların büyük oranda ebeveynleriyle birlikte<br />

yaşadığı dikkati çekmektedir. Birlikte yaşadıkları kişiler açısından her iki grup arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (χ²:4,46; p=0,216).<br />

8-Hastalığın başlangıç yaşı<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu t p<br />

Hastalığın Başlama Yaşı 18,04±3,32 19,07±4,58 -0,93 0,359<br />

Tablo 11: Çalışma va kontrol grubundaki hastaların hastalıklarının başlama yaşları<br />

Ortalama hastalığın başlama yaşı çalışma grubunda 18.04±3,32, kontrol grubunda<br />

19.07±4,58’dir. Hastalığın başlama yaşı açısından iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı<br />

bir fark bulunmamıştır.(t=0.93, p=0.359)<br />

9-Hastalık süresi<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu t p<br />

Hastalığın Süresi 19,24 15,74 1,94 0,058<br />

Tablo 12: Çalışma ve kontrol gruplarındaki ortalama hastalık süreleri<br />

Hastalık süresi çalışma grubunda 19.24±6,53, kontrol grubunda 15.74±6,21 olarak<br />

bulunmuştur. Hastalığın süresi açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark<br />

bulunmamıştır.(t=1.94, p=0.058)<br />

10-Hastalık alt tipleri<br />

Hastalığın Alt<br />

Tipleri<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu<br />

Paranoid Sch 20 80,0% 17 63,0%<br />

Dezorganize Sch 0 0,0% 3 11,1% χ²:3,50<br />

Farklılaşmamış Sch 5 20,0% 7 25,9% p=0,173<br />

Tablo 13: Çalışma ve kontrol gruplarınının hastalık alt tipleri<br />

62


Çalışma ve kontrol gruplarının hastalığın alt tipleri dağılımları arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p=0,173).<br />

11-Hastaneye yatış dağılımı<br />

Toplam<br />

Hastane Yatış<br />

Sayısı<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu<br />

Yok 3 12,0% 6 22,2% χ²:1,76<br />

Var<br />

22 88,0% 21 77,7% p=0,622<br />

Tablo 14: Çalışma ve kontrol gruplarının hastaneye yatış dağılımları<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının hastalık başlangıcından itibaren hastaneye yatış<br />

dağılımları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (χ²:1,76; p=0,662).<br />

12-Elektroşok tedavisi(EKT) uygulaması<br />

Ekt<br />

Uygulaması<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu<br />

Yok 9 36,0% 17 63,0% χ²:3,77<br />

Var 16 64,0% 10 37,0% p=0,052<br />

Tablo 15: Çalışma ve kontrol gruplarındaki EKT uygulaması<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının EKT uygulaması dağılımları arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p=0,052).<br />

13-Komorbid psikiyatrik hastalık<br />

Komorbid<br />

Pisikiyatrik<br />

Hastalık<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu<br />

Yok 17 68,0% 14 51,9%<br />

Depresyon 8 32,0% 11 40,7% χ²:2,69<br />

Obsesif kompulsif bozukluk 0 0,0% 2 7,4% p=0,26<br />

Tablo 16: Çalışma ve kontrol gruplarındaki komorbid psikiyatrik durumları<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının komorbid psikiyatrik hastalık durumları arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık gözlenmemiştir (p=0.26)<br />

14-Komorbid tıbbi hastalıklar<br />

Komorbid<br />

Tıbbi Hastalık<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu<br />

Yok 22 88,0% 26 96,3%<br />

Diabetus Mellitus 1 4,0% 0 0,0%<br />

hiperkolesterolemi 2 8,0% 0 0,0% χ²:4,26<br />

Ailevi Akdeniz ateşi 0 0,0% 1 3,7% p=0,234<br />

Tablo 17:Çalışma ve kontrol gruplarındaki komorbid tıbbi durumlar<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının komorbid tıbbi hastalık dağılımları arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p=0,234).<br />

63


15-Ailede psikiyatrik hastalık<br />

Ailede<br />

Psikiyatrik<br />

Hastalık<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu<br />

Yok 16 64,0% 15 55,6%<br />

Birinci Derece Akrabada 2 8,0% 3 11,1%<br />

2. Derecede Akrabada 4 16,0% 6 22,2% χ²:,556<br />

1.ve 2.Derecede Akrabada 3 12,0% 3 11,1% p=0,906<br />

Tablo 18: Çalışma ve kontrol gruplarının ailelerindeki psikiyatrik hastalık dağılımları<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının ailede psikiyatrik hastalık durum dağılımları arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p=0,906).<br />

16-Baskın el:<br />

Kullandigi El<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu<br />

Sag 24 96,0% 26 96,3% χ²:,003<br />

Sol 1 4,0% 1 3,7% p=0,956<br />

Tablo 19:. Çalışma ve kontrol grubundaki kullanılan el dominansı<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının kullandıkları el dominans dağılımları arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p=0,956).<br />

17-Hastaların kullandıkları ilaç dağılımı<br />

Farmakoterapi<br />

Tedavi öncesi<br />

Tedavi sonrası<br />

Çalışma<br />

Grubu<br />

Kontrol Grubu<br />

TAP 1 4,0% 1 3,7%<br />

AAP 7 28,0% 9 33,3%<br />

TAP+AAP 4 16,0% 1 3,7%<br />

AP+AD 8 32,0% 9 33,3%<br />

AP+DDD 5 20,0% 5 18,5% χ²:4,03<br />

AP+DDD+AD 0 0,0% 2 7,4% p=0,544<br />

TAP 1 4,0% 2 7,4%<br />

AAP 6 24,0% 9 33,3%<br />

TAP+AAP 4 16,0% 0 0,0%<br />

AP+AD 8 32,0% 10 37,0% χ²:5,08<br />

AP+DDD 6 24,0% 6 22,2% p=0,279<br />

Tablo 20: Çalışma ve kontrol gruplarındaki hastaların kullandıkları ilaç dağılımları<br />

TAP: Tipik antipsikotik<br />

AAP: Atipik antipsikotik<br />

AD: Antidepresan<br />

DDD: Duygudurum düzenleyici<br />

64


Çalışma ve kontrol gruplarının kullandıkları farmakoterapi dağılımları arasında tedavi<br />

öncesinde ve tedavi sonrasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir.(p=0.544)<br />

18-Klorpromazin eşdeğer dozu<br />

Klorpromazin<br />

Eşdeger Doz<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu t p<br />

Tedavi Öncesi 931,84±555,25 724,37±433,68 1,54 0,128<br />

Tedavi Sonrası 950,92±618,49 752,74±415,75 1,37 0,178<br />

t -0,46 -2,02<br />

p 0,648 0,054<br />

Tablo 21: Çalışma ve kontrol grubundaki 100 mg klorpromazin eşdeğer doz ortalamaları<br />

Çalışma ve Kontrol Gruplarının Tedavi öncesi ve sonrası Klorpromazin eşdeğer doz<br />

ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p=0,128, p=0,178).<br />

Çalışma ve Kontrol grubunun tedavi öncesi ve sonrası Klorpromazin eşdeğer doz ortalamaları<br />

arasında istatistiksel olarak anlamlı değişim gözlenmemiştir (p=0,648, p=0,054).<br />

B. Klinik psikopatolojiyi değerlendiren ölçekler<br />

1-Pozitif ve Negatif Sendrom Ölçeği(PANNS):<br />

PANNS Çalışma Grubu Kontrol Grubu t p<br />

Tedavi Öncesi 15,68±2,04 15,93±2,51 -0,39 0,701<br />

Tedavi Sonrası 14,08±1,82 15,56±2,31 -2,54 0,014<br />

t 4,75 0,85<br />

Pozitif Toplam p 0,0001 0,405<br />

Tedavi Öncesi 17,76±2,52 17,26±2,75 0,68 0,498<br />

Tedavi Sonrası 14,04±2,3 16±2,63 -2,85 0,006<br />

t 11,13 2,60<br />

Negatif Toplam p 0,0001 0,015<br />

Tedavi Öncesi 35,68±4,51 34,04±4,37 1,33 0,188<br />

Tedavi Sonrası 28±3,48 31,52±3,42 -3,68 0,001<br />

Genel Psikopatoloji t 10,15 3,67<br />

Toplam<br />

p 0,0001 0,001<br />

Tedavi Öncesi 69,12±7,44 67,19±7,76 0,92 0,364<br />

Tedavi Sonrası 56,04±5,93 63±6,57 -4,00 0,0001<br />

t 11,26 3,51<br />

Toplam<br />

p 0,0001 0,002<br />

Tablo 22: Çalışma ve kontrol gruplarının pozitif ve negatif sendrom ölçeği puanları<br />

Her iki grubun tedavi öncesi PANNS pozitif toplam puan ortalamaları arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmezken (p=0,701); çalışma grubunun tedavi<br />

sonrası PANNS pozitif toplam puan ortalamaları kontrol grubundan istatistiksel olarak<br />

anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p=0,014). Grupların kendi içinde tedavi öncesi ve<br />

65


sonrası değerlerine bakıldığında ise çalışma grubunda tedavi sonrası PANNS pozitif toplam<br />

puan ortalamalarında tedavi öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı derede düşüş<br />

bulunurken(p=0,0001).kontrol grubunda herhangi bir farklılık saptanmamıştır. (p=0,405).<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının tedavi öncesi PANNS negatif toplam puan<br />

ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmezken (p=0,498); çalışma<br />

grubunun tedavi sonrası PANNS negatif toplam puan ortalamaları kontrol grubundan<br />

istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p=0,006). Çalışma ve kontrol<br />

gruplarının tedavi sonrası PANNS negatif toplam puan ortalamaları tedavi öncesine göre<br />

istatistiksel olarak anlamlı derede düşük bulunmuştur (p=0,0001, p=0,015).<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının tedavi öncesi PANNS genel psikopatoloji toplam<br />

puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p=0,188).<br />

Çalışma grubunun tedavi sonrası PANNS genel psikopatoloji toplam puan ortalamaları<br />

kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunmuştur (p=0,001).<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının tedavi sonrası PANNS genel psikopatoloji toplam puan<br />

ortalamaları tedavi öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı derede düşük bulunmuştur<br />

(p=0,0001, p=0,001).<br />

PANNS toplam puan ortalamalarına bakıldığında tedavi öncesinde gruplar arasında<br />

istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p=0,364). Tedavi sonrasında çalışma<br />

grubunda PANNS toplam puan ortalamaları kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı<br />

derecede düşük bulunmuştur (p=0,0001).. Grupların tedavi sonrası kendi içlerinde<br />

değerlendirmelerinde ise her iki grupta da PANNS toplam puan ortalamaları tedavi öncesine<br />

göre istatistiksel olarak anlamlı derede düşük bulunmuştur (p=0,0001, p=0,002).<br />

66


2- Şizofreni Hastaları için Yaşam Nitelikleri Ölçeği( ŞYNÖ):<br />

Kişilerarası<br />

İlişkiler<br />

Meslek<br />

<strong>Ruh</strong>sal Bulgular<br />

Kişisel Eşyalar<br />

Yasam niteligi<br />

toplam<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu t p<br />

Tedavi Öncesi 23,16±6,04 22,33±5,37 0,52 0,604<br />

Tedavi Sonrası 27,12±4,97 21,59±4,94 4,02 0,0001<br />

t -4,81 1,14<br />

p 0,0001 0,265<br />

Tedavi Öncesi 6,72±4,68 7,56±6,65 -0,52 0,605<br />

Tedavi Sonrası 7,88±5,31 6,44±6,12 0,90 0,372<br />

t -2,65 1,14<br />

p 0,014 0,265<br />

Tedavi Öncesi 22,6±6,65 23,85±4,88 -0,78 0,44<br />

Tedavi Sonrası 25,68±4,59 24,15±4,66 1,19 0,239<br />

t -3,28 -0,36<br />

p 0,003 0,721<br />

Tedavi Öncesi 7,28±1,28 7,56±1,37 -0,75 0,457<br />

Tedavi Sonrası 8,28±1,06 7,3±1,41 2,83 0,007<br />

t -3,54 1,07<br />

p 0,002 0,294<br />

Tedavi Öncesi 60,6±12,9 61,56±13,04 -0,27 0,792<br />

Tedavi Sonrası 69,08±11,97 59,63±13,53 2,66 0,011<br />

t -6,08 1,07<br />

p 0,0001 0,296<br />

Tablo 23: Çalışma ve kontrol gruplarının yaşam nitelikleri ölçeği puanları<br />

Tablo 23’te görüldüğü gibi; çalışma ve kontrol gruplarının tedavi öncesi ŞYNÖ alt<br />

parametrelerin her birinde ve toplam puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı<br />

farklılık gözlenmemiştir. Çalışma grubunda tedavi sonrası kişilerarası ilişkiler, kişisel eşyalar<br />

ve toplam puan ortalamaları kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek<br />

bulunurken; ruhsal bulgular ve meslek alt parametrelerinde istatistiksel olarak anlamlı bir<br />

farklılık saptanmamıştır. Çalışma grubunun tedavi sonrasında ŞYNÖ alt parametrelerin<br />

hepsinde toplam puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı değişiklik saptanırken,<br />

kontrol grubunda herhangi bir değişiklik saptanmadı.<br />

67


3-Sosyal İşlevsellik Ölçeği (SİÖ)<br />

Sosyal Çekilme<br />

Kişilerarası<br />

İlişkiler<br />

Öncül Sosyal<br />

Faaliyetler<br />

Boş Zaman<br />

Etkinlikleri<br />

Bağımsızlık<br />

(Yetkinlik)<br />

Bağımsızlık<br />

(Performans)<br />

Meslek<br />

Sosyal İşlevsellik<br />

Toplam<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu t p<br />

Tedavi Öncesi 11,12±1,59 10,81±2,15 0,58 0,566<br />

Tedavi Sonrası 11,92±1,89 11,33±2,91 0,86 0,397<br />

t -2,25 -0,93<br />

p 0,034 0,359<br />

Tedavi Öncesi 19,04±7 19,22±5,28 -0,11 0,916<br />

Tedavi Sonrası 21,6±5,94 19,7±4,98 1,25 0,217<br />

t -2,56 -0,77<br />

p 0,017 0,450<br />

Tedavi Öncesi 13,76±6,29 15,52±8,05 -0,87 0,387<br />

Tedavi Sonrası 15,8±6,95 13,19±6,52 1,40 0,168<br />

t -2,03 1,63<br />

p 0,053 0,116<br />

Tedavi Öncesi 17,48±5,19 15,78±4,26 1,86 0,145<br />

Tedavi Sonrası 18,12±6,16 14,04±3,82 2,90 0,006<br />

t -0,70 1,32<br />

p 0,492 0,198<br />

Tedavi Öncesi 31,84±6,01 33,89±3,43 -1,52 0,134<br />

Tedavi Sonrası 34,52±4,04 34,19±3,05 0,34 0,736<br />

t -4,63 -1,19<br />

p 0,0001 0,245<br />

Tedavi Öncesi 25,6±5,97 25,67±5,36 -0,04 0,966<br />

Tedavi Sonrası 26,96±5,29 24,44±5,2 1,73 0,09<br />

t -2,60 2,29<br />

p 0,016 0,031<br />

Tedavi Öncesi 0,52±0,714 0,78±0,934 -1,112 0,272<br />

Tedavi Sonrası 0,56±0,768 0,78±0,892 -0,940 0,352<br />

t -1,00 0,0<br />

p 0,327 1,00<br />

Tedavi Öncesi 118,96±20,766 120,67±18,572 -0,313 0,756<br />

Tedavi Sonrası 129,44±16,379 117,96±17,293 2,453 0,018<br />

t -4,387 1,166<br />

p 0,0001 0,254<br />

Tablo 24: Çalışma ve kontrol grubunun sosyal işlevsellik ölçeği puanları<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının tedavi öncesi sosyal işlevsellik ölçeği alt ölçekleri ve<br />

toplam puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir.<br />

Çalışma grubunda tedavi sonrasında boş zaman etkinlikleri ve toplam puan ortalamaları,<br />

kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunurken, diğer alt<br />

ölçeklerde farklılık saptanmamıştır. Çalışma grubunun tedavi sonrası; sosyal çekilme,<br />

kişilerarası ilişkiler, bağımsızlık(yetkinlik), bağımsızlık(performans) ve sosyal işlevsellik<br />

68


toplam puan ortalamaları tedavi öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek<br />

bulunmuştur.<br />

4- İşlevselliğin Genel Değerlendirilmesi Ölçeği (İGD):<br />

İGD<br />

Tedavi<br />

Öncesi<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu<br />

61-70 4 16,0% 7 25,9% χ²:,767<br />

51-60 21 84,0% 20 74,1% p=0,381<br />

Tedavi 61-70 21 84,0% 8 29,6% χ²:15,5<br />

Sonrası 51-60 4 16,0% 19 70,4% p=0,0001<br />

Mc Nemar’s 0,0001 0,998<br />

Tablo 25: Çalışma ve kontrol gruplarının işlevselliğin genel değerlendirilmesi ölçeği puanları<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının tedavi öncesi İGD puan dağılımları arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı farklılık gözlenmezken (p=0,381), tedavi sonrası çalışma grubunun İGD 61-70<br />

puan değeri kontrol grubuyla karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek<br />

bulunmuştur (p=0,0001). Çalışma grubunun tedavi sonrası İGD puan dağılımlarında, tedavi<br />

öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı yükselme gözlenirken (p=0,0001), kontrol grubunda<br />

ise istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p=0,998).<br />

1) İz Sürme Testi (TMT)<br />

C-Nöropsikolojik Değerlendirme:<br />

TMT Çalışma Grubu Kontrol Grubu t p<br />

Tedavi Öncesi 59,12±20,52 55,74±26 -0,89 0,376<br />

Tedavi Sonrası 49,32±14,72 53,7±20,02 -0,43 0,667<br />

T 3,72 0,47<br />

TMT A Süre P 0,001 0,645<br />

Tedavi Öncesi 0,12±0,44 0,19±0,62 1,04 0,303<br />

Tedavi Sonrası 0,04±0,2 0±0 0,67 0,506<br />

T 0,81 1,55<br />

TMT A Hata P 0,425 0,134<br />

Tedavi Öncesi 156,16±80,67 142,33±68,09 -1,56 0,124<br />

Tedavi Sonrası 100,52±30,8 121,22±59,13 -0,75 0,458<br />

T 4,18 2,07<br />

TMT B Süre P 0,0001 0,049<br />

Tedavi Öncesi 1,24±2,15 1,78±2,94 -1,78 0,082<br />

Tedavi Sonrası 0,36±0,64 0,96±1,58 0,53 0,601<br />

T 2,05 1,69<br />

TMT B Hata P 0,052 0,104<br />

Tablo 26: Çalışma ve kontrol grubunun iz sürme testi sonuçları<br />

69


Çalışma ve kontrol gruplarının tedavi öncesi ve sonrası TMT-A süre, TMT-A Hata,<br />

TMT-B Süre, TMT-B Hata puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık<br />

gözlenmemiştir. Tedavi sonrasında, TMT-A Süre ortalamaları sadece çalışma grubunda tedavi<br />

öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunurken; TMT-B Süre<br />

ortalamalarının her iki grupta da istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunduğu<br />

saptanmıştır. TMT-A Hata ve TMT-B Hata puan ortalamaları arasında herhangi bir değişiklik<br />

saptanmamıştır.<br />

2-Digit Span Testi<br />

Digit Span Test Çalışma Grubu Kontrol Grubu t p<br />

Tedavi Öncesi 5,52±1,23 5,37±0,79 1,66 0,103<br />

Tedavi Sonrası 5,88±0,97 5,48±0,75 0,24 0,809<br />

t -2,57 -0,90<br />

Digit Span Düz p 0,017 0,376<br />

Tedavi Öncesi 3,88±0,93 3,81±1 1,79 0,079<br />

Tedavi Sonrası 4,64±0,86 4,19±0,96 0,39 0,702<br />

t -4,32 -2,60<br />

Digit Span Ters p 0,0001 0,015<br />

Tedavi Öncesi 9,36±1,71 9,19±1,57 1,89 0,064<br />

Tedavi Sonrası 10,52±1,69 9,67±1,57 0,46 0,644<br />

t -5,24 -2,47<br />

Digit Span Toplam p 0,0001 0,021<br />

Tablo 27: Çalışma ve kontrol gruplarının digit span testi sonuçları<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının tedavi öncesi ve sonrası digit span düz, digit span ters<br />

ve digit span toplam puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık<br />

gözlenmemiştir. Tedavi sonrasında digit span düz puan ortalamaları, tedavi öncesine göre<br />

sadece çalışma grubunda istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunurken; digit span<br />

ters ve digit span toplam puan ortalamaları hem çalışma hem de kontrol grubunda tedavi<br />

öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur<br />

70


3)Sözel bellek süreçleri testi<br />

Sözel Bellek Süreçleri (SBST) Çalışma Grubu Kontrol Grubu t p<br />

Tedavi Öncesi 4,2±1,85 5±1,66 -1,64 0,107<br />

Tedavi Sonrası 5,36±1,55 4,78±1,55 1,35 0,183<br />

t -4,42 0,71<br />

Anlık Bellek p 0,0001 0,484<br />

En Yüksek<br />

Öğrenmenin Olduğu<br />

Okuma Sayısı<br />

En Yüksek<br />

Öğrenme Puanı<br />

Toplam Öğrenme<br />

Puanı<br />

Hatırlama<br />

(USB-recall)<br />

Tanıma<br />

(USB-recognition)<br />

Toplam hatırlama<br />

(USB toplam)<br />

Tedavi Öncesi 9,84±0,8 9,89±0,58 -0,25 0,800<br />

Tedavi Sonrası 9,8±0,71 9,74±0,94 0,26 0,800<br />

t 0,18 1,28<br />

p 0,857 0,212<br />

Tedavi Öncesi 11,6±2,1 11,7±2,16 -0,18 0,862<br />

Tedavi Sonrası 12,44±2,06 11±2,86 2,07 0,044<br />

t -2,47 1,75<br />

p 0,021 0,092<br />

Tedavi Öncesi 86±16,78 87,11±18,43 -0,23 0,822<br />

Tedavi Sonrası 91,36±16,88 83,7±19,84 1,49 0,142<br />

t -2,16 1,30<br />

p 0,041 0,204<br />

Tedavi Öncesi 8,36±2,87 7,81±3,26 0,64 0,526<br />

Tedavi Sonrası 8,32±1,87 6,74±2,92 2,31 0,025<br />

t 0,07 1,98<br />

p 0,946 0,058<br />

Tedavi Öncesi 5,6±2,5 6±2,79 -0,54 0,589<br />

Tedavi Sonrası 5,92±1,58 6,78±2,29 -1,56 0,125<br />

t -0,57 -1,28<br />

p 0,574 0,211<br />

Tedavi Öncesi 13,96±1,49 13,44±2,38 0,93 0,357<br />

Tedavi Sonrası 14,24±0,93 13,56±1,74 1,75 0,086<br />

t -1,10 -0,20<br />

p 0,283 0,844<br />

Tablo 28: Çalışma ve kontrol grubunun sözel bellek süreçleri testi puanları<br />

Tablo 28’de görüldüğü gibi çalışma ve kontrol gruplarının tedavi öncesi bütün alt<br />

parametreleri puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir.<br />

Çalışma grubunun tedavi sonrası en yüksek öğrenme ve hatırlama puan ortalamaları kontrol<br />

grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunurken diğer alt parametrelerde<br />

herhangi bir değişiklik gözlenmemiştir. Çalışma grubunun tedavi sonrası anlık bellek, en<br />

yüksek öğrenme ve toplam öğrenme puan ortalamaları tedavi öncesine göre istatistiksel olarak<br />

anlamlı derede yüksek bulunurken; diğer parametrelerde bir değişiklik gözlenmedi. Kontrol<br />

grubunda ise hiçbir parametrede farklılık saptanmadı.<br />

71


4- WMS-Görsel Bellek Alt Testi<br />

WMS-Görsel Bellek Alt Testi Çalışma Grubu Kontrol Grubu t p<br />

Kısa Süreli Görsel<br />

Bellek<br />

Uzun Süreli Görsel<br />

Bellek-hatırlama<br />

Uzun Süreli Görsel<br />

Bellek-tanıma<br />

Uzun süreli görsel<br />

bellek -toplam<br />

hatırlama<br />

Tedavi Öncesi 9,36±3,32 9,56±2,98 -0,22 0,824<br />

Tedavi Sonrası 11,8±2,27 11,15±2,48 0,99 0,329<br />

t -4,43 -3,69<br />

p 0,0001 0,001<br />

Tedavi Öncesi 7,48±3,29 8,26±2,97 -0,90 0,374<br />

Tedavi Sonrası 9,12±3,22 7,89±3,49 1,32 0,193<br />

t -3,00 0,53<br />

p 0,006 0,600<br />

Tedavi Öncesi 3,04±2,46 2,56±2,01 0,78 0,438<br />

Tedavi Sonrası 3,76±2,91 3,96±2,88 -0,25 0,801<br />

t -1,01 -1,95<br />

p 0,323 0,062<br />

Tedavi Öncesi 10,52±3,06 10,81±2,7 -0,37 0,714<br />

Tedavi Sonrası 12,88±1,74 11,85±2,6 1,66 0,103<br />

t -4,05 -2,35<br />

p 0,0001 0,027<br />

Tablo 29: Çalışma ve kontrol gruplarının WMS-görsel bellek alt testinin<br />

değerlendirilmesi<br />

Tablo 29’da görüldüğü gibi çalışma ve kontrol gruplarının tedavi öncesi ve sonrası<br />

kısa süreli görsel bellek (anlık bellek,KSB), uzun süreli görsel bellek hatırlama(USB-recall),<br />

uzun süreli görsel bellek tanıma(USB-recognition) ve uzun süreli görsel bellek toplam<br />

hatırlama(USB-toplam) puan ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık<br />

gözlenmemiştir Çalışma grubunda tedavi sonrası KSB USB-recall ve USB-toplam puan<br />

ortalamaları tedavi öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunurken;<br />

kontrol grubunda ise KSB ve USB-toplam puan ortalamaları tedavi öncesine göre istatistiksel<br />

olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur.<br />

72


5-Wisconsin Kart Eşleme Testi (WKET):<br />

WKET Çalışma Grubu Kontrol Grubu t p<br />

WKET1<br />

WKET2<br />

WKET3<br />

WKET4<br />

WKET5<br />

WKET6<br />

WKET7<br />

WKET8<br />

Tablo 30a:Wisconsin kart eşleme testi puanları<br />

Tedavi Öncesi 124,32±11,19 122,78±12,63 1,11 0,272<br />

Tedavi Sonrası 120,72±17,71 119,52±22,14 0,66 0,515<br />

t 1,67 1,06<br />

p 0,109 0,149<br />

Tedavi Öncesi 64,8±20,82 60,89±22,05 1,35 0,182<br />

Tedavi Sonrası 55,88±25,5 46,22±25,87 -0,58 0,562<br />

t 2,47 3,72<br />

p 0,021 0,001<br />

Tedavi Öncesi 59,52±14,6 61,89±14,67 -0,80 0,430<br />

Tedavi Sonrası 64,84±17,33 68,3±13,92 -0,41 0,687<br />

t -1,55 -1,86<br />

p 0,134 0,074<br />

Tedavi Öncesi 2,6±1,78 2,81±2,02 -0,27 0,787<br />

Tedavi Sonrası 3,28±2,15 3,44±2,21 0,31 0,760<br />

t -2,24 -2,63<br />

p 0,035 0,014<br />

Tedavi Öncesi 45,2±30,98 42,67±28,52 0,14 0,888<br />

Tedavi Sonrası 36,6±27,12 35,44±31,47 0,40 0,693<br />

t 1,64 1,33<br />

p 0,114 0,196<br />

Tedavi Öncesi 37,48±22,68 35,07±20,99 0,27 0,785<br />

Tedavi Sonrası 30,72±20,99 29,04±23,18 0,31 0,758<br />

t 1,76 1,50<br />

p 0,092 0,145<br />

Tedavi Öncesi 27,24±15,81 25,81±17,3 0,85 0,398<br />

Tedavi Sonrası 25,16±18,21 20,81±18,53 0,39 0,697<br />

t 0,48 1,16<br />

p 0,635 0,257<br />

Tedavi Öncesi 29,16±17,13 27,37±15,84 0,18 0,856<br />

Tedavi Sonrası 24±16,04 23,15±17,42 -1,73 0,091<br />

t 1,77 1,37<br />

p 0,09 0,182<br />

WKET1: Toplam tepki sayısı<br />

WKET2: Toplam yanlış sayısı<br />

WKET3: Toplam doğru sayısı<br />

WKET4: Tamamlanan kategori sayısı<br />

WKET5: Toplam perseveratif tepki sayısı<br />

WKET6: Toplam perseveratif hata sayısı<br />

WKET7: Toplam perseveratif olmayan hata sayısı<br />

WKET8: Perseveratif hata yüzdesi<br />

73


WKET Çalışma Grubu Kontrol Grubu t p<br />

Tedavi Öncesi 19,8±22,11 34,11±35,58 0,19 0,854<br />

Tedavi Sonrası 24,56±30,05 23,15±25 -0,40 0,692<br />

t -0,70 1,54<br />

WKET9<br />

p 0,490 0,137<br />

Tedavi Öncesi 40,08±19,48 42,26±19,95 -0,53 0,601<br />

Tedavi Sonrası 47,32±21,11 48,3±19,65 -0,40 0,692<br />

t -2,05 -2,07<br />

WKET10<br />

p 0,052 0,051<br />

Tedavi Öncesi 33,28±19,49 35,48±20,31 -0,70 0,490<br />

Tedavi Sonrası 40,92±22,86 45,48±24,37 1,00 0,324<br />

t -2,42 -2,73<br />

WKET11<br />

p 0,023 0,011<br />

Tedavi Öncesi 0,88±1,01 0,63±0,79 0,12 0,906<br />

Tedavi Sonrası 0,92±0,91 0,89±0,97 -0,26 0,796<br />

t -0,17 -1,02<br />

WKET12<br />

p 0,866 0,316<br />

Tablo 30b: Wisconsin kart eşleme testi puanları<br />

WKET9: İlk kategoriyi tamamlamada kullanılan tepki sayısı<br />

WKET10: Kavramsal düzey tepki sayısı<br />

WKET11: Kavramsal düzey tepki yüzdesi<br />

WKET12: Kurulumu sürdürmede başarısızlık puanı<br />

Tablo 30a ve 30b’de görüldüğü gibi çalışma ve kontrol gruplarının tedavi öncesi ve<br />

sonrası WKET alt parametrelerinin hiçbirisinde istatistiksel olarak anlamlı farklılık<br />

gözlenmemiştir. Çalışma ve kontrol grubunun tedavi sonrası, WKET 12 parametresi içinde<br />

WKET 2, WKET 4, WKET 11 puan ortalamalarında tedavi öncesine göre istatistiksel olarak<br />

anlamlı derecede farklılık bulunmuştur<br />

74


6- Stroop Testi:<br />

Stroop Testi Çalışma Grubu Kontrol Grubu t p<br />

Tedavi Öncesi 18,4±8,4 16,74±5,2 0,86 0,392<br />

Tedavi Sonrası 15±5,24 17,59±6,92 -1,51 0,136<br />

t 2,73 -0,67<br />

STRP-1A p 0,012 0,508<br />

Tedavi Öncesi 0±0 0,07±0,27 -1,39 0,172<br />

Tedavi Sonrası 0,04±0,2 0±0 1,04 0,303<br />

t -1,00 1,44<br />

STRP-1B p 0,327 0,161<br />

Tedavi Öncesi 0±0 0,07±0,27 -1,39 0,172<br />

Tedavi Sonrası 0±0 0±0 0,80 0,428<br />

t<br />

STRP-1C p 1 0,999<br />

Tedavi Öncesi 39±12,3 35,93±15,17 -0,32 0,751<br />

STRP-5A Tedavi Sonrası 31,88±10,37 33±14,41 1,60 0,116<br />

t 4,03 1,47<br />

p 0,0001 0,154<br />

STRP-5B<br />

STRP-5C<br />

Tedavi Öncesi 2,12±2,24 1,3±1,41 1,36 0,181<br />

Tedavi Sonrası 1,36±1,35 0,89±1,16 1,64 0,107<br />

t 1,88 1,49<br />

p 0,073 0,148<br />

Tedavi Öncesi 1,32±1,18 0,85±0,86 1,63 0,107<br />

Tedavi Sonrası 1,12±1,09 0,59±0,69 2,04 0,041<br />

t 0,76 1,43<br />

p 0,456 0,166<br />

Tablo 31: Çalışma ve kontrol gruplarının Stroop renk kelime testi puanları<br />

STRP-1A: Stroop testi-1. bölüm-süre<br />

STRP-1B: Stroop testi-1. bölüm- hata sayısı<br />

STRP-1C: Stroop testi-1. bölüm-düzeltme sayısı<br />

STRP-5A: Stroop testi-5. bölüm-süre<br />

STRP-5B: Stroop testi-5. bölüm-hata sayısı<br />

STRP-5C: Stroop testi-5. bölüm-düzeltme sayısı<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının tedavi öncesi ve sonrası birinci bölüm süre, hata<br />

sayısı ve düzeltme sayısı, beşinci bölüm süre, hata puan ortalamaları arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı farklılık gözlenmezken; çalışma grubunun tedavi sonrası beşinci bölüm<br />

düzeltme puan ortalamaları kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek<br />

bulunmuştur. Tedavi sonrası birinci bölüm süre ve ikinci bölüm süre puan ortalamaları tedavi<br />

öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunmuştur.<br />

75


D)Düzelme miktarları:<br />

1)Klorpromazin Düzelme Miktarı<br />

Klorpromazin<br />

esdeğer doz Düzelme<br />

Miktarları<br />

Çalışma<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu MW p<br />

Klorpromazin eş<br />

değer doz 19,24±6,53 15,74±6,21 300,5 0,463<br />

Tablo 32: Çalışma ve kontrol grubunun Klorpromazin eşdeğer doz düzelme miktarı<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının klorpromazin eşdeğer doz düzelme miktar ortalamaları<br />

arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir (p=0,572).<br />

2)PANNS Düzelme Miktarı<br />

PANNS Düzelme Miktarları<br />

Çalışma<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu MW p<br />

Pozitif Toplam 1,6±1,68 0,37±2,27 228,5 0,043<br />

Negatif Toplam 3,72±1,67 1,26±2,52 122 0,0001<br />

Genel Psikopatoloji Toplam 7,68±3,78 2,52±3,57 110 0,0001<br />

Toplam 13,08±5,81 4,19±6,2 96 0,0001<br />

Tablo 33: Çalışma ve kontrol grubundaki PANNS düzelme oranı<br />

Çalışma grubunun PANNS pozitif toplam PANNS negatif toplam, PANNS genel<br />

psikopatoloji ve PANNS toplam düzelme toplam düzelme miktarları kontrol grubundan<br />

istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunmuştur<br />

3)Şizofreni Hastaları için Yaşam Nitelikleri Ölçeği Düzelme Miktarı<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu MW p<br />

Kişilerarası İlişkiler -3,96±4,12 0,74±3,38 143,5 0,0001<br />

Meslek -1,16±2,19 1,11±5,07 244,5 0,078<br />

<strong>Ruh</strong>sal Bulgular -3,08±4,69 -0,3±4,27 229 0,046<br />

Kişisel Eşyalar -1±1,41 0,26±1,26 170,00 0,0001<br />

Yaşam Niteliği Toplam -8,48±6,98 1,93±9,39 122 0,0001<br />

Tablo 34: Yaşam nitelikleri ölçeği düzelme miktarı<br />

Çalışma grubunun kişilerarası ilişkiler, ruhsal bulgular, kişisel eşyalar ve yaşam<br />

niteliği toplam düzelme miktarları kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede<br />

düşük bulunurken; çalışma ve kontrol gruplarının meslek düzelme miktar ortalamaları<br />

arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir.<br />

76


4)Sosyal İşlevsellik Ölçeği Düzelme Miktarı<br />

Çalışma Grubu Kontrol Grubu MW p<br />

Sosyal Çekilme -0,8±1,78 -0,52±2,89 281,5 0,291<br />

Kişilerarası İlişkiler -2,56±5 -0,48±3,26 246,5 0,093<br />

Öncül Sosyal Faaliyetler -2,04±5,02 2,33±7,46 227 0,043<br />

Boş Zaman Etkinlikleri -0,64±4,58 0,74±2,92 295 0,433<br />

Bağımsızlık (Yetkinlik) -2,68±2,9 -0,3±1,3 160 0,001<br />

Bağımsızlık (Performans) -1,36±2,61 1,22±2,78 171,5 0,002<br />

Meslek -0,04±0,2 0,0±0,2 324 0,556<br />

Sosyal İşlevsellik Toplam -10,48±11,94 2,70±12,04 133,5 0,0001<br />

Tablo 35: Sosyal işlevsellik ölçeği düzelme miktarı<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının sosyal çekilme, kişilerarası ilişkiler, meslek ve boş<br />

zaman etkinlikleri düzelme miktar ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık<br />

gözlenmemiştir. Çalışma grubunun öncül sosyal faaliyetler, bağımsızlık(yetkinlik),<br />

bağımsızlık(performans) ve sosyal işlevsellik toplam düzelme miktarları kontrol grubundan<br />

istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunmuştur.<br />

5)TMT Testi Düzelme Miktarı<br />

TMT Düzelme Miktarları<br />

Çalışma<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu MW p<br />

A Süre 9,8±13,18 2,04±22,67 262 0,166<br />

A Hata 0,08±0,49 0,19±0,62 315 0,458<br />

B Süre 55,64±66,5 21,11±53,13 232,5 0,054<br />

B Hata 0,88±2,15 0,82±2,51 316,5 0,680<br />

Tablo 36: TMT düzelme miktarı<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının TMT-A süre, hata, TMT-B süre ve hata düzelme<br />

miktar ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir.<br />

6)Digit Span Testi Düzelme Miktarı<br />

Düzelme Miktarları<br />

Çalışma<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu MW p<br />

Digit Span-Düz -0,36±0,7 -0,11±0,64 276,5 0,178<br />

Digit Span-Ters -0,76±0,88 -0,37±0,74 267,5 0,166<br />

Digit Span-Toplam -1,16±1,11 -0,48±1,01 226 0,031<br />

Tablo 37: Digit span testi düzelme miktarı<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının digit span-düz, digit span-ters düzelme miktar<br />

ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmezken; çalışma grubunun<br />

digit span-toplam düzelme miktarları kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede<br />

yüksek bulunmuştur<br />

77


7)SBST düzelme miktarı.<br />

SBST Düzelme Miktarları<br />

Çalışma<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu MW p<br />

Anlık bellek -1,16±1,31 0,22±1,63 177,5 0,003<br />

En yüksek öğrenmenin olduğu okuma<br />

sayısı 0,04±1,1 0,15±0,6 327,5 0,720<br />

En yüksek öğrenme puanı -0,84±1,7 0,7±2,09 174 0,002<br />

Toplam öğrenme puanı -5,36±12,39 3,41±13,58 227 0,043<br />

Hatırlama(recall) 0,04±2,94 1,07±2,81 285 0,332<br />

Tanıma(recognition) -0,32±2,81 -0,78±3,15 334,5 0,956<br />

Toplam hatırlama -0,28±1,28 -0,11±2,9 294 0,405<br />

Tablo 38: Sözel bellek süreçleri testi düzelme miktarı<br />

Çalışma grubunun anlık bellek, en yüksek öğrenme ve toplam öğrenme puanı puanı<br />

düzelme miktarları kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek<br />

bulunmuştur Çalışma ve kontrol gruplarının en yüksek öğrenmenin olduğu okuma sayısı,<br />

hatırlama, tanıma ve toplam hatırlama düzelme miktar ortalamaları arasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir.<br />

8)WMS-Görsel Bellek Alt Testi Düzelme Oranı<br />

GBST Düzelme Miktarları<br />

Çalışma<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu MW p<br />

Anlık Görsel Bellek -2,44±2,76 -1,59±2,24 282 0,305<br />

Uzun Süreli Görsel Bellek-<br />

Hatırlama -1,64±2,74 0,37±3,63 235 0,058<br />

Uzun Süreli Görsel Bellek-<br />

Tanıma -0,72±3,57 -1,41±3,74 320 0,743<br />

Uzun Süreli Görsel Bellek-<br />

Toplam Hatırlama -2,36±2,91 -1,04±2,3 257 0,135<br />

Tablo 39: WMS-görsel bellek alt testi düzelme oranı<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının WMS-görsel bellek alt testi tüm parametrelerinin,<br />

düzelme miktar ortalamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir<br />

78


9)WKET Düzelme Miktarı<br />

WKET Düzelme Miktarları<br />

Çalışma<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu MW p<br />

WKET1 3,6±10,8 8,26±20,8 337,5 0,999<br />

WKET2 8,92±18,07 14,67±20,49 290,5 0,389<br />

WKET3 -5,32±17,16 -6,41±17,9 318,5 0,728<br />

WKET4 -0,68±1,52 -0,63±1,24 323,5 0,785<br />

WKET5 8,6±26,22 7,22±28,31 304,5 0,545<br />

WKET6 6,76±19,25 6,04±20,9 311 0,627<br />

WKET7 2,08±21,6 5±22,42 316 0,693<br />

WKET8 5,16±14,61 4,22±15,99 313,5 0,660<br />

WKET9 -4,76±33,93 10,96±37,09 283 0,317<br />

WKET10 -7,24±17,68 -8,04±15,07 319,5 0,741<br />

WKET11 -7,64±15,76 -10±19,03 290,5 0,389<br />

WKET12 -0,04±1,17 -0,26±1,32 294,5 0,404<br />

Tablo 40: Wisconsin kart eşleme testi üzelme miktarı<br />

Çalışma ve kontrol gruplarının WKET testinin değerlendirilen 12 parametresinin<br />

düzelme miktar ortalamalarına bakıldığında, istatistiksel olarak anlamlı farklılık<br />

gözlenmemiştir<br />

10)Stroop Testi Düzelme Miktarı<br />

Stroop Düzelme Miktarları<br />

Çalışma<br />

Grubu<br />

Kontrol<br />

Grubu MW p<br />

STRP-1A 3,4±6,22 -0,85±6,59 226 0,041<br />

STRP-1B -0,04±0,2 0,07±0,27 300 0,089<br />

STRP-1C 0±0 0,07±0,27 312,5 0,169<br />

STRP-5A 7,12±8,83 2,93±10,37 252 0,117<br />

STRP-5B 0,76±2,03 0,41±1,42 322,5 0,778<br />

STRP-5C 0,2±1,32 0,26±0,94 317 0,694<br />

Tablo 41: Stroop testi düzelme miktarı<br />

Çalışma grubunun birinci bölüm ilk kart okuma süre düzelme miktarları kontrol<br />

grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulunurken; çalışma ve kontrol<br />

gruplarının değerlendirilen diğer parametrelerinin hiçbirisinde düzelme miktar ortalamaları<br />

arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık gözlenmemiştir<br />

79


TARTIŞMA<br />

Bu çalışmada; BTY’nin bilişsel farklılaşma ve sosyal algı alt bölümünü içeren bilişsel<br />

rehabilitasyonun, rehabilitasyonda uygulanan rutin tedavi yöntemlerine ek olarak uygulandığı<br />

25 hastadan oluşan çalışma grubu ile rehabilitasyon tedavilerine katılan 27 hastadan oluşan<br />

kontrol grubu, belirti, sosyal işlevsellik ve bilişsel alanlarında karşılaştırıldı. Tedavi öncesinde<br />

çalışma grubu ve kontrol grubu arasında, yaş ortalaması, cinsiyet dağılımı, eğitim durumları,<br />

kullandıkları farmakoterapi ve kullandıkları antipsikotiklerin 100 mg klorpromazin eşdeğer<br />

dozajları arasında farklılık saptanmadı.<br />

Yaş ortalaması çalışma grubunda 37.28± 4,4, kontrol grubunda 35.96±5,78) olarak<br />

bulundu, gruplar arasında yaş ortalaması açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık<br />

saptanmadı.<br />

Çalışma grubuna alınan hastaların 7’si ( %28) kadın, 18’i (%72), erkek, kontrol<br />

grubunun ise 4’ü (14.8) kadın, 23’ü(%85.2) erkektir. Çeşitli epidemiyolojik çalışmalarda<br />

şizofreni sıklığının erkeklerde daha yüksek olduğu görülmektedir (108). Ayrıca kadınlarda<br />

şizofreni başlangıç yaşı erkeklere göre daha yüksektir ve erkeklerde hastalık daha ağır<br />

seyretmektedir (108, 109, 110). Cinsiyet dağılımındaki bu farkın, şizofreni sıklığının<br />

erkeklerde daha yüksek olması, kadınlarda şizofreni başlangıç yaşının daha yüksek olması,<br />

erkeklerde hastalık seyrinin daha ağır olması ve kadın psikotik hastalarda daha düşük<br />

işlevsellik beklentisini gösteren epidemiyolojik bulgularla uyumlu olduğu düşünülmüştür.<br />

Hem çalışma hem de kontrol grubunda cinsiyet oranı erkek lehine yüksektir, buna karşın iki<br />

grup arasında cinsiyet dağılımı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı.<br />

Eğitim durumu açısından değerlendirildiğinde, çalışma grubunda, ilkokul mezunu<br />

hasta oranı %28, ortaokul mezunu hasta oranı %8, lise mezunu hasta oranı %52 ve yüksek<br />

öğrenim tamamlamış hasta oranı %12; kontrol grubunda ise ilkokul mezunu hasta oranı<br />

%18.5, ortaokul mezunu hasta oranı %18.5, lise mezunu hasta oranı %13 ve yüksek öğrenim<br />

tamamlamış hasta oranı %14,8 olarak saptandı. İki grup arasında eğitim düzeylerinin dağılımı<br />

arasında istatistiksel olarak anlamlı derecede farklılık bulunmadı. Çalışma grubunda lise<br />

mezunlarının (%52.0) daha yüksek oranda yer alması, eğitim durumunun yüksekliğiyle çok<br />

yönlü tedavi arayışı arasındaki bağlantıyla açıklanabileceği gibi ruhsal toplumsal yaklaşımlara<br />

rağbet eden hastaların daha sık olarak, yıkımın nispeten az olduğu ve buna bağlı olarak<br />

sosyokültürel açıdan daha yüksek düzeyde bulunan kesimden çıktığını da gösteriyor olabilir<br />

(111).<br />

Medeni duruma bakıldığında çalışma grubunda bekar hastaların oranı % 92, evli<br />

hastaların oranı % 8, dul hastaların oranı % 0 ve boşanmış ya da ayrı yaşayan hastaların oranı<br />

% 0; kontrol grubunda bekar hastaların oranı % 88,9, evli hastaların oranı % 3.7, dul<br />

hastaların oranı % 3,7 ve boşanmış ya da ayrı yaşayan hastaların oranı % 3.7 bulunmuştur.<br />

Her iki grupta da bekar hastaların çoğunlukta olduğu görülmektedir, gruplar arasında anlamlı<br />

bir fark bulunmamıştır Şizofreni hastaları arasında evli olmayanların evli olanlara oranı 2.6 ile<br />

80


7.6 arasında bildirilmektedir (31), bu çalışmada belirlenen sonuçlar da epidemiyolojik<br />

verilerle uyumlu bulunmuştur.<br />

Hastalar meslek grupları açısından değerlendirildiğinde, çalışma grubundaki hastaların<br />

% 48’inin işsiz, % 4’inin öğrenci, % 12’sinin ev hanımı, % 0 memur, .% 20’sinin serbest<br />

meslek sahibi, % 16’ sının malulen emeklilerden oluştugu, kontrol grubundaki hastaların %<br />

66,7’inin işsiz,% 3,7’sinin memur, % 3,7’sinin öğrenci, % 3.7’ sinin ev hanımı, % 3,7’sinin<br />

işçi, % 14,8’ünün serbest meslek sahibi ve % 3.7’ünün malülen emeklilerden oluştuğu<br />

görülmektedir. Her iki grupta da işsiz hastalar en yüksek oranda bulunmaktadır. Buna karşın<br />

çalışma grubunda malûlen emekli hastaların daha fazla olması, bu gruptaki hastaların en<br />

azından bir dönem için çalışabilir duruma gelebilecek kapasitede ve işlevsellikte olduklarını<br />

gösterebileceği gibi rehabilitasyon programlarına katılan hastaların sosyal haklarına yönelik<br />

bilgilendirme ve yönlendirilmeleriyle de açıklanabilir, ancak meslek dağılımındaki farklara<br />

ilişkin kesin çıkarımlar için örnek sayısı yeterli değildir.<br />

Her iki grupta da hastaların büyük çoğunluğunun (çalışma grubu için %100, kontrol<br />

grubu için %96,3) bir sosyal güvenceden (Emekli Sandığı, Bağ-Kur, Sosyal Sigortalar<br />

Kurumu (SSK), Yeşil Kart, Özel Sağlık Sigortası gibi) yararlanmakta olduğu görülmektedir.<br />

Tedavi hizmetlerine ulaşım açısından bu bulgu olumlu yönde değerlendirilmiştir. Sosyal<br />

güvence dağılımına bakıldığında hasta grupları arasında çalışma grubunun Emekli sandığı ve<br />

SSK varlığı kontrol grubundan istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu fakat bu<br />

durumun çalışmayı etkilemeyeceği düşünüldü.<br />

Çalışma grubundaki hastaların % 8’i yalnız, % 8’i eş ve çocuklarıyla birlikte, % 84’ü<br />

anne ve babalarıyla birlikte; kontrol grubundaki hastaların % 7,4’ü akrabalarıyla birlikte, %<br />

3,7’si eş ve çocuklarıyla birlikte, % 88,9’u anne ve babalarıyla birlikte yaşamaktadır.<br />

Hastaların birlikte yaşadıkları kişiler açısından dağılımı her iki grupta birbirine benzer<br />

bulundu ve anlamlı bir fark saptanmadı.<br />

Hastalık başlangıç yaş ortalaması çalışma grubundaki hastalarda 18.04 ± 3,32 kontrol<br />

grubunda 19,07 ± 4,58; hastalık süresi ortalaması çalışma grubundaki hastalarda 19,24± 6,53<br />

yıl, kontrol grubunda 15,44± 6,62 olarak bulunmuştur. İki grup arasında hastalık başlama yaşı<br />

ve hastalık süresi açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmadı.<br />

Gruplar arasında tedavi öncesi ve tedavi sonrası kullandıkları ilaç dağılımları ve<br />

kullandıkları antipsikotikler ve 100 mg klorpromazin eşdeğer dozları arasındaki farklar<br />

hesaplandığında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmadı. Bu farklılığın<br />

saptanmaması, hastaların kullandıkları antispikotiklerin ve dozajlarının çalışmamızı<br />

etkilemediğini düşündürtmemektedir.<br />

Genel olarak bakıldığında, çalışma ve kontrol grubundaki sosyodemografik<br />

özelliklerin birbirine benzer olduğu görülmektedir. İki grup arasında sağlıklı bir<br />

değerlendirmenin gerçekleştirilebilmesi ve çalışmanın güvenilirliği açısından bu olumlu bir<br />

durum olarak değerlendirildi.<br />

81


Çalışmada bilişsel işlevleri değerlendirmek için, digit span testi, iz sürme testi (Trail<br />

Making Test A-B),sözel bellek süreçleri testi ve WMS-görsel bellek alt testi, stroop testi ve<br />

Wisconsin Kart Eşleme Testi (WKET) kullanıldı.<br />

Dikkati değerlendirmek için iz sürme testi (TMT-A ve B formu) ve digit span testi<br />

uygulandı. Testte, zaman ve hata sayısı değerlendirilmektedir. Tedavi sonrasında TMT- A<br />

testi süre ortalaması tedavi öncesine göre düşük bulundu fakat düzelme oranına bakıldığında<br />

istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmadı. TMT-B süre ortalamasında her iki grupta da<br />

tedavi sonrasında düşme saptandı, fakat bu düşme istatistiksel olarak anlamlı değildi. TMT-A<br />

hata ve TMT-B hata puan ortalamalarında herhangi bir değişiklik gözlenmedi. Çalışmamızda<br />

dikkati değerlendirmek için kullanılan digit span testinde ise digit span düz, digit span ters ve<br />

digit span toplam puan olmak üzere 3 parametre değerlendirildi. Digit span düz parametresi<br />

sadece çalışma grubunda; digit span ters ve digit span toplam parametreleri ise her iki grupta<br />

yüksek bulundu. Digit span toplam puanında bulunan yükselme istatistiksel olarak anlamlı<br />

bulunurken diğer alt ölçek puanlarındaki yükselme anlamlı bulunmadı. Çalışmamızda dikkat<br />

testlerinin değerlendirilmesi sonucunda; basit dikkat ve karmaşık dikkat (dikkatini sürdürme)<br />

yeteneklerinde düzelme görüldü. BTY’nin bilişsel ayrımlaştırma alt programında kullanılan<br />

kart eşleştirme egzersizleri başta olmak üzere diğer egzersizleri de, temel bilişsel alan olan<br />

dikkat ve kodlamada gelişme sağlamayı amaçlamaktadır. Çalışmamızda bu egzersizlerle<br />

başlandı, hastalar bu egzersizi kolayca yapabilir hale gelince bir sonraki egzersize geçildi.<br />

Çalışmamızda dikkat alanında görülen gelişmeler, bu egzersizlere bağlanabilir.<br />

Penades ve arkadaşlarının, bilişsel rehabilitasyonun, psikososyal işlevsellik ve bilişsel<br />

mekanizmalar üzerindeki etkisini araştırdıkları çalışmalarında dikkati değerlendirmek için<br />

digit span düz ve TMT-A ölçeği kullanılmış ve çalışma sonunda dikkatte gelişme olduğu<br />

gösterilmiştir.(18). Aynı şekilde BTY’nin bilişsel alt programının uygulandığı ve bunun<br />

etkilerinin incelendiği bir çalışmada, dikkatte gelişme eğilimi saptanmış fakat bunun<br />

istatistiksel olarak minimal olduğu gösterilmiştir (105). Benedict ve arkadaşları, Bellucci ve<br />

arkadaşları, Burda ve arkadaşları ve Spaulding ve arkadaşları’nın yaptıkları çalışmalarda,<br />

bilişsel rehabilitasyonun dikkat üzerindeki etkilerine bakıldığında, çalışma grubunda dikkat,<br />

dikkati sürdürme alanında gelişmeler olduğu gösterilmiştir (1, 112, 113, 114). Çalışmamızda,<br />

dikkat testlerinin değerlendirilmesi sonucunda basit dikkat ve karmaşık dikkat (dikkatini<br />

sürdürme) yeteneklerinde istatistiksel olarak anlamlı düzelme görüldü. Bulduğumuz sonuçlar<br />

da literatürle uyumludur.<br />

Bellek fonksiyonlarını değerlendirmek için sözel ve WMS-görsel bellek alt testi<br />

kullanıldı. Sözel bellek süreçleri testinde (SBST) anlık bellek, en yüksek öğrenmenin olduğu<br />

okuma sayısı, en yüksek öğrenme puanı, toplam öğrenme puanı, hatırlama, tanıma ve toplam<br />

hatırlama puanları olmak üzere 7 parametre değerlendirildi. Bu parametrelerden en yüksek<br />

öğrenmenin olduğu okuma sayısında, tanımada ve toplam hatırlamada her iki grupta da tedavi<br />

öncesi ve sonrası değerlerde istatistiksel olarak anlamlı bir değişim saptanmadı. Anlık bellek<br />

puanı, en yüksek öğrenme puanı, toplam öğrenme puanı ve hatırlama puanlarında ise<br />

değişiklik gözlendi. Anlık bellek puanı, en yüksek öğrenme puanı ve toplam öğrenme<br />

puanlarındaki düzelme istatistiksel olarak anlamlı bulunurken hatırlama puanındaki düzelme<br />

82


istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Görsel bellek puanları testinde; anlık görsel bellek,<br />

uzun süreli görsel bellek-hatırlama, uzun süreli görsel bellek-tanıma ve uzun süreli görsel<br />

bellek toplam hatırlama puanları olmak üzere 4 parametre değerlendirildi. Bu parametrelerden<br />

anlık görsel bellek ve toplam hatırlama puanları tedavi sonrasında her iki grupta; hatırlama<br />

puanı ise sadece çalışma grubunda yüksek olarak bulundu. Fakat bu puanlardaki yükselmeler<br />

istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Çalışmamızda sözel bellek testlerinin değerlendirilmesi<br />

sonucunda, bilginin yerleştirilmesi ve düzenlenmesinde (kayıt süreçleri) iyileşme olduğunu;<br />

fakat kodlanmış bilginin geri getirilmesinde bir değişiklik olmadığını söyleyebiliriz. Anlık<br />

bellek puanındaki düzelme, dikkatteki düzelmenin göstergesi ve buna bağlı olarak öğrenme<br />

yeteneklerindeki düzelmenin göstergesi olabilir. Bilginin yerleştirilmesindeki düzelme,<br />

dikkatteki gelişmeye bağlanabilir. Görsel bellekteki düzelme oranı, sözel bellekteki<br />

düzelmeden daha belirgin olarak saptandı. Çalışmamızda sözel belleği geliştirmeye yönelik<br />

çok fazla bir program yoktu, çalışma grubuna sonradan hatırlanması için sözel egzersizler<br />

yapılmadı ve daha çok spontan belleğin üzerinde çalışıldı. Çalışmada kullanılan materyallerin<br />

(kart eşleştirme testi, ipucu verilen sözcük egzersizi, sosyal algı alt bölümünde kullanılan<br />

slaytlar gibi) görselliğe dayalı olması ve egzersizler sırasında kullanılan materyallerin tekrar<br />

tekrar kullanılması, görsel belleğin gelişmesine neden olmuş olabilir. Bu nedenle bilişsel<br />

rehabilitasyon uygulanırken, sözel ve görsel belleğin gelişimini sağlamak için kullanılan<br />

materyalin dengeli sunulması ve verilen eğitimin, iyice analiz edilerek belleği geliştirecek<br />

programların hazırlanması planlanabilir.<br />

Romero ve arkadaşlarının yaptıkları ve BTY’nin bilişsel alt bölümünün etkisinin<br />

araştırıldığı çalışmada bilişsel fonksiyonlardan belleğe bakıldığında; tedavi sonrasında kısa<br />

süreli bellek, uzun süreli bellek tanıma ve hatırlama puanlarında da istatistiksel olarak anlamlı<br />

gelişme saptanmıştır (105). Spaulding ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada görsel bellekte<br />

minimal oranda değişim olduğu gösterilmiştir (1). Çalışmamızda bulduğumuz sonuçlarda<br />

literatürle uyumludur. Görsel bellekte daha belirgin olmak üzere sözel ve görsel bellekte<br />

gelişme saptandı.<br />

Yürütücü işlevleri değerlendirmek için Wisconsin Kart Eşleme Testi (WKET) ve<br />

stroop testi kullanıldı. WKET’nde toplam 12 parametre değerlendirildi. (Bu parametreler:<br />

toplam tepki sayısı, toplam yanlış sayısı, toplam doğru sayısı, tamamlanan kategori sayısı,<br />

toplam perseveratif tepki sayısı, toplam perseveratif hata sayısı, toplam perseveratif olmayan<br />

hata sayısı, perseveratif hata yüzdesi, ilk kategoriyi tamamlamada kullanılan tepki sayısı,<br />

kavramsal düzey tepki sayısı, kavramsal düzey tepki yüzdesi, kurulumu sürdürmede<br />

başarısızlık puanı). Çalışma ve kontrol grubunun tedavi sonrasında, toplam yanlış yanıt sayısı<br />

ortalamaları, tedavi öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulunurken;<br />

tamamlanan kategori sayısı ve kavramsal düzey tepki sayısı ortalamaları tedavi öncesine göre<br />

istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek bulundu. Fakat saptanan bu değişikliklerin<br />

düzelme oranlarına bakıldığında hiçbirisinde istatistiksel olarak anlamlı bir değişiklik<br />

saptanmadı. Bulunan sonuçlara bakarak her iki gruptaki hastaların soyut düşünce yeteneği,<br />

kategori oluşturma yeteneği ve kategori devam ettirme ettirme yeteneklerinde minimal bir<br />

gelişme saptandığını söyleyebiliriz. Her iki grupta da gözlenen değişikliği, rehabilitasyon<br />

merkezinde rutin olarak uygulanan bireysel terapi, uğraş terapisi, sosyal beceri eğitimine<br />

83


ağlayabiliriz. Bu eğitimlerde hastaların sorun yaşadıkları alanlar ele alınmakta ve çözüm<br />

yolları getirilmekte; bu çözüm yollarının gündelik hayata uygulanması çalışılmaktadır. Ayrıca<br />

rehabilitasyon merkezine hastaların büyük kısmı yalnız gelip gitmekte ve merkezde hastalara,<br />

karşılığında ücretlendirme ile çeşitli görevler verilmektedir. Hastaların bu görevleri yerine<br />

getirmesi, planlama, uygulama, kategorize etme gibi yürütücü işlevlerini kullanmalarını ve bu<br />

işlevlerin gelişimine katkıda bulunuyor olabilir.<br />

Stroop testinde birinci bölüm okuma süresi, hata sayısı ve düzeltme puanı ve beşinci<br />

bölüm okuma süresi, hata sayısı ve düzeltme oranları olmak üzere 6 parametre<br />

değerlendirildi. Çalışma grubunun tedavi sonrası birinci bölüm ilk kart okuma süre ve beşinci<br />

bölüm ikinci kart okuma süre puan ortalamalarında tedavi öncesine göre istatistiksel olarak<br />

anlamlı değişim gözlendi. Kontrol grubunda ise herhangi bir değişiklik saptanmadı. Kategori<br />

değiştirme ve uygunsuz cevabı bastırma yeteneklerinde tedavi sonrasında gelişme görülmekle<br />

birlikte bu değişim istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Bu testte tespit edilen düzelmeler,<br />

BTY’nin dikkat ve dikkati sürdürmeyi üzerinde yaptığı iyileşmeyle bağlantılı olabilir.<br />

Romero ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada yürütücü işlevler stroop testi ile<br />

değerlendirilmiş ve tedavi sonrasında sözcükleri tanımada ortalama yanıt süreleri azalmış,<br />

doğru yanıt sayı ve yüzdesinde artma eğilimi saptanmış fakat bu artma eğiliminin istatistiki<br />

olarak anlamlı olmadığı belirtilmiştir. Renk tanıma durumunda ise farklılık saptanmamıştır.<br />

(105). Spaulding ve arkadaşları ve Penades ve arkadaşları’nın yaptıkları çalışmalarda<br />

yürütücü işlevleri değerlendirmek için WKET, TMT-B ve digit span ters testleri kullanılmış<br />

ve tedavi sonrasında bu testlerde düzelmeler olduğu gösterilmiştir (1, 18). Çalışmamızda<br />

WKET’de tamamlanan kategori sayısı ve kavramsal düzey tepki sayısında minimal<br />

değişiklik; stroop testinde ise ilk kart okuma süresinde anlamlı, ikinci kart okuma süre ve<br />

ikinci kart düzeltme puanlarında ise minimal değişiklik saptandı. Çalışmamızda her iki<br />

gruptaki hastaların yürütücü işlevlerinden soyut düşünce, uygunsuz cevabı bastırma, kategori<br />

oluşturma, kategori devam ettirme ve kategori değiştirme yeteneklerinde tedavi sonrasında<br />

minimal gelişme görüldü. Her iki gruptada yürütücü işlevlerde saptanan gelişme, BTY’nin<br />

etkisine değil, rehabilitasyonda uygulanan tedavi yöntemlerinin etkisine bağlanabilir.<br />

Hastalardaki ruhsal bozukluklara bağlı aktif belirti ve bulguları değerlendirmek için<br />

pozitif ve negatif sendrom ölçeği (PANSS) kullanıldı. PANSS-pozitif belirtiler, PANSSnegatif<br />

belirtiler ve PANSS-genel psikopatoloji ve PANNS toplam puan olmak üzere 4<br />

parametre değerlendirildi. Çalışma sonrasında PANNS pozitif toplam puan ortalamaları<br />

sadece çalışma grubunda istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulundu. PANNS negatif<br />

toplam, genel psikopatoloji toplam ve toplam puan alt ölçek ortalamaları ise; çalışma<br />

grubunda daha belirgin olmak üzere her iki grupta da istatistiksel olarak anlamlı düzelme<br />

saptandı.<br />

PANNS alt ölçeklerinden alınan puanlar her iki grupta da düşmüş olarak bulundu.<br />

Fakat çalışma grubundaki düzelme oranı istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek saptandı.<br />

Her iki grubunda rehabilitasyona devam etmesi ve rehabilitasyonda uygulanan<br />

psikoeğitimlere katılmaları ve hastaların rehabilitasyon sürecinde kazandıkları sorun çözme<br />

84


ve stresle başa çıkma becerilerini öğrenmiş olmaları; ilaç tedavisinin önemini bilmeleri ve ilaç<br />

tedavisine uyumun artmış olması psikiyatrik belirtilerin sıklık ve şiddetinde azalmaya neden<br />

olduğu düşünülebilir.(111 115, 116). Sosyal beceri eğitimi programlarının negatif belirtiler<br />

üzerinde olumlu etkisi olduğunu gösteren çalışmalar da vardır (117). Psikososyal<br />

rehabilitasyon çalışmaları doğrudan aktif semptomatolojiyi düzeltmeyi hedeflemese de,<br />

bireysel ve grup çalışmalarıyla sağlanan, hastalığın doğası ve belirtilerini tanıma, ilaçların etki<br />

ve yan etkileri hakkında hastaların ve hasta ailelerinin bilinçlenmesi, alevlenme habercisi<br />

olabilecek öncül belirtilerin tanınması, hastalığın kabullenilmesi ve buna yönelik iç görü<br />

kazanılması, inatçı belirtilerle başa çıkma konusunda alternatif yolların öğrenilmesi tedaviye<br />

uyumu artırıp ruhsal bozukluğa ilişkin belirti ve bulguların azalmasına yol açıyor olabilir.<br />

Hastaların tedaviye uyumunu artıran önlemler arasında psikososyal girişimler, psikoeğitim,<br />

bireysel görüşmeler ve aile görüşmelerinin ilk sıralarda yer aldığı belirtilmektedir (106, 111,<br />

116)<br />

Spaulding ve arkadaşları’nın BTY ‘nin etkinliğini değerlendirdikleri çalışmalarında 6<br />

aylık BTY uygulama sonrasında hastaların PANNS genel psikopatoloji puanlarında anlamlı<br />

değişiklik saptanmıştır (1). Bilişsel rehabilitasyon etkisinin değerlendirildiği çalışmalarda,<br />

bilişsel rehabilitasyon sonrasında, hastalığın belirtilerinde düzelme olduğu belirtilmiştir (15,<br />

111). Yapılan çeşitli çalışmalarda bilişsel rehabilitasyonun, rehabilitasyonda uygulanan diğer<br />

yöntemlere eklenmesi ile rehabilitasyon etkinliğinin arttığı bildirilmektedir ( 86, 118)<br />

Çalışmamızda bulduğumuz sonuçlar literatürle uyumludur. Her iki gruptaki gelişme<br />

rehabilitasyonda uygulanan psikoeğitim, bireysel terapi, uğraş terapisi gibi yöntemlere;<br />

çalışma grubundaki gelişmenin daha fazla olması ise bu grupta bilişsel performansın artması<br />

bunun sonucunda çalışma grubundaki hastaların rehabilitasyon tekniklerinden daha fazla<br />

yararlanmasıyla açıklanabilir.<br />

Çalışmamızda hastaların işlevsellik durumları sosyal işlevsellik ölçeği (SİÖ), şizofreni<br />

hastaları için yaşam nitelikleri ölçeği (ŞYNÖ) ve işlevselliğin genel değerlendirilmesi (GAF)<br />

ile değerlendirildi. Bu çalışmada kullanılan ŞYNÖ; dört alt gruptan (kişiler arası ilişkiler,<br />

ruhsal bulgular, kişisel eşyalar ve mesleki rol oluşur. Çalışma grubunda ŞYNÖ –Mesleki rol<br />

dışındaki tüm alt ölçeklerde ve toplam puanlarda istatistiki olarak anlamlı yükselme gözlendi.<br />

SİÖ değerlendirmesinde, öncül sosyal etkinlikler ve meslek alt ölçeğinde farklılık<br />

saptanmazken diğer alt ölçek puanlarında ve toplam puanda, çalışma grubunda daha yüksek<br />

işlevsellik düzeylerini gösterecek biçimde, istatistiksel olarak anlamlı ölçüde farklılıklar<br />

saptandı. Aynı şekilde GAF ölçeğinde de çalışma grubunda, tedavi sonrasında istatistiksel<br />

olarak anlamlı gelişme saptandı. Hastaların gündüz hastanesinde bir miktar ücret karşılığında<br />

basit işlerde çalışmasına rağmen hastaların çoğunun düzenli para getiren bir işte çalışmaması,<br />

rehabilitasyonda işe yönlendirici tedavi yöntemlerinin uygulanaması ve korumalı işyerlerinin<br />

ülkemizde yaygın olmaması nedeniyle hastaların meslek puanlarında düzelme saptanmadı.<br />

Bilişsel işlev bozuklukları şizofreni hastalarının psikososyal işlevselliği ile yakın<br />

ilişkili görünmektedir. 1970’li yılların başlarından itibaren çeşitli nörolojik ve nöropsikiyatrik<br />

durumlar içinden bilişsel bozuklukların, işlevsel sonucunu en çok etkileyen faktör olduğu<br />

bilinmektedir Bilişsel işlevlerin farklı alanları ile psikososyal işlevsellik arasındaki ilişki pek<br />

85


çok çalışmada gösterilmiştir (119 120, 121 122, 123). Bilişsel işlev bozuklukları,sosyal ve<br />

mesleki alandaki işlevsellik ve toplum içinde bağımsız yaşama gibi işlevlerin öngörücü<br />

etmeni olarak karşımıza çıkmaktadır. Bağımsız yaşama becerileri ve sosyal problem çözümü<br />

ile yürütücü işlevler arasında, mesleksel durum ile dikkat, sözel bellek arasında, genel sosyal<br />

işlevsellik ile çalışma belleği arasında ilişki çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir (Penades ve<br />

ark.2003,Sapulding ve ark 1999; Wykes ve ark 1999). Bilişsel rehabilitasyon, bilişsel<br />

fonksiyonlardaki bozuklukları düzeltmeyi amaçlar. Bu da sonrasında bireylerin bağımsız<br />

yaşamalarını kolaylaştırır (124). 2007 yılında McGurk ve arkadaşları tarafından yapılan bir<br />

meta analiz çalışmasında, şizofrenide uygulanan bilişsel yeniden yapılandırma çalışmalar<br />

gözden geçirilmiştir. Bilişsel yeniden yapılandırma sonrasında, bilişsel performans düzeyinde<br />

orta derecede değişiklik (effect size:0,41) saptanmış ve 8 ay sonrada bu değişikliğin devam<br />

ettiği gösterilmiştir. Bilişsel değişikliğin psikososyal işlevsellik üzerindeki etkisi (0,35) ise,<br />

orta derecede olarak saptanmıştır. Bilişsel yeniden yapılandırma programının amaçlarından<br />

biride hastanın psikososyal işlevselliğini artırmaktır. (86). Şizofrenide psikososyal<br />

rehabilitasyona ilişkin yapılmış çalışmalarda, ŞYNÖ ile değerlendirilen yaşam kalitesinde<br />

istatistiksel olarak anlamlı ölçüde iyileşmeler görüldüğü bildirilmektedir (107, 111,125, 126).<br />

Çalışmamızda literatürle uyumlu olarak psikososyal işlevsellik ve yaşam niteliğinde gelişme<br />

saptandı. Hastaların dikkat, bellek ve yürütücü işlevlerinde gözlenen değişiklikler, hastaların<br />

yaşamlarında bu alanlarla ilgili yaşadıkları zorlukları azaltmış olabilir. Ayrıca hastaların 3 ay<br />

boyunca çalışma programına devam etmesi ve haftada 2 defa grup yapılması, hastaların kendi<br />

aralarında kurdukları ilişkinin gelişmesini sağladı. Grup sırasındaki etkileşim ile hastalar,<br />

kendilerini ifade etme ve karşısındaki dinleme becerilerini geliştirdi ve kazandıkları bu<br />

becerilerini, kendi yaşamlarına aktardı. Aynı şekilde hastalar, kendileri için yeni bir tedavi<br />

yönteminin denendiğini, bunun da kendilerini önemli ve değerli hissetmelerini sağladıklarını<br />

ifade ettiler. Uygulanan terapi yöntemine ek olarak bu faktörlerde, hastaların günlük<br />

etkinliklerinde, aile ve toplum içi etkileşimlerinde düzelmeye katkıda bulunmuş olabilir.<br />

Brenner ve arkadaşları tarafından geliştirilen BTY, şu hipoteze dayanmaktadır:<br />

Bilişsel işlevsellikteki temel defisitlerin (dikkat, bellek, yürütücü işlevler), sosyal beceri,<br />

sosyal ve bağımsız işlevsellik gibi davranışsal organizasyonun daha üst seviyeleri üzerinde<br />

yıkıcı etkileri vardır. Buna dayanarak başarılı psikososyal rehabilitasyon için, sosyal kendine<br />

bakım ve iş becerileri geliştirmek kadar hem bilişsel yetersizlik hem de bağlantılı sosyal<br />

bilişsel defisitlerin ikisinin de iyileştirilmesi gerekmektedir. Daha az kapsamlı psikososyal<br />

tedavilerle karşılaştırıldığında BTY’nin faydalı olduğu görülmektedir (15, 103, 106). BTY beş<br />

alt bölümden oluşur ve ilk iki bölüm (bilişsel ayrımlaştırma ve sosyal algı) temel bilişsel<br />

defisitleri düzeltmeyi amaçlar. BTY’nin bilişsel kısmının onun bütün etkisinden sorumlu olup<br />

olmadığı bilinmemektedir. Ayrıca BTY’nin bilişsel bölümünün sadece bilişi mi etkilediği,<br />

davranış alanını etkileyip etkilemediği bilinmemektedir. BTY’nin bilişsel bölümü, bilişsel<br />

desteği güçlendirerek psikososyal işlevselliği geliştiriyorsa; bu bilişsel destekler direkt olarak<br />

tedavinin etkisini göstermelidir. Böylelikle bilişsel alan üzerindeki tedavi etkisinin nasıl<br />

olduğu anlaşılırsa, sosyal işlevsellik üzerindeki tedavi etkisinin mekanizması ve tedavinin<br />

potansiyel faydaları da anlaşılmış olacaktır (1).<br />

86


BTY’nin dördüncü alt bölümü olan sosyal beceri eğitimi programında, bilişsel<br />

davranışçı tekniklerin kullanılmaktadır. Bu nedenle, BTY’nin etkinliği onun dördüncü. alt<br />

bölümüne atfedilmektedir. Çeşitli çalışmalarda psikososyal programların bilişsel işlevselliği<br />

geliştirdiği belirtilmiştir (125). Spaulding ve arkadaşları şizofreni hastalarında uygulanan<br />

yoğun ve yapılandırılmış psikiyatrik rehabilitasyon programlarının, hastalarının bellek ve<br />

yürütücü işlevlerini güçlendirdiğini belirtmişlerdir (1). Roder ve arkadaşları’nın yaptıkları<br />

çalışmada, problem çözme becerilerinin eklendiği geliştirilmiş sosyal beceri programlarının<br />

bilişi güçlendirdiği sonucu gösterilmiştir (127).<br />

Çalışmamızda ki hastaların bilişsel işlevlerinde görülen değişikliği, tek başına<br />

BTY’nin bilişsel programlarına bağlayamayız. Bilişsel alanda görülen değişiklikler<br />

rehabilitasyon merkezinde uygulanan diğer tedavi yöntemlerinin de bir sonucu olabilir.<br />

Bu çalışmanın kısıtlılığı uygulanan terapi süresinin kısalığıdır. BTY’nin ilk iki alt<br />

bölümünde hastaların temel bilişsel defisitlerini düzeltme hedeflenmiş ve hastaların dış<br />

yaşamlarında başa çıkma becerileri ele alınmamıştır. Roder ve arkadaşlarının BTY’nin<br />

etkinliklerini değerlendiren yayınları gözden geçirdikleri çalışmalarında; BTY uygulamasının<br />

daha uzun sürmesi ve bütün alt bölümlerinin uygulanması durumunda BTY etkisinin daha<br />

uzun süre devam ettiği gösterilmiştir (127). Aynı sonuç Kraemer ve arkadaşlarının ve<br />

McGurk ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmalarda da tekrarlanmıştır (86, 128,).Bu nedenle<br />

psikopatoloji ve sosyal işlevsellikte gelişme sağlanması isteniyorsa BTY’nin bütün alt<br />

gruplarının uygulanması gerektiği önerilmiştir. Bundan sonraki BTY programının uygulandığı<br />

çalışmalarda sürenin daha uzun tutulması ve BTY’nin bütün alt bölümlerinin uygulanması<br />

önerilebilir.<br />

Çalışmanın diğer bir kısıtlılığı da çalışmadaki hasta sayısının az olmasıdır. Çalışma<br />

grubunun uzun ve sık (3 ay boyunca haftada 2 defa) olması nedeniyle, hastaların bu çalışmaya<br />

katılmaktan kaçındıkları düşünülebilir. Grup sayısının az olması nedeniyle, bazı sonuçlar<br />

istatistiksel olarak anlamlı çıkmamış olabilir (örneğin digit span düz, digit span ters, digit span<br />

toplam, TMT-A ve TMT-B testi süre, WKET 2,-4-12 gibi parametrelerindeki değişiklikler).<br />

Daha fazla sayıda hastayla yapılan çalışmalarda sonuçların istatistiksel olarak anlamlı<br />

çıkabileceği düşünülebilir. Bu nedenle ilerde yapılacak çalışmalarda daha fazla sayıda<br />

hastayla çalışılması gerekir.<br />

Çalışmanın bir diğer kısıtlılığı da hastaların bilişsel durumlarını değerlendirmek için<br />

kullanılan nöropsikolojik test skorlarının, özgül bir bilişsel kusuru ve testin sonucunu<br />

etkileyebilecek, düşük motivasyon, sedasyon, akatizi gibi faktörleri birbirinden<br />

ayıramamasıdır. Buna bağlı olarak test sonucu, hastadaki spesifik bilişsel defisiti mi<br />

gösteriyor ya da diğer faktörlerden mi etkileniyor, bu çok ayırt edilememektedir.<br />

Şizofrenideki izole edilmiş bilişsel ve pataloji hakkındaki çıkarımların, sadece test skorları<br />

üzerinden yapılmaması uygun olabilir. Hastanın psikiyatrik ve psikolojik değerlendirilmesi iyi<br />

bir şekilde yapılmalı ve testi etkileyecek diğer faktörler ayırt edilmelidir. Eğer bu ayırt<br />

edilmezse, şizofreni hastaları için bilişsel rehabilitasyon planlanırken, bilişi düzeltmeye<br />

yaramayacak ama test sonucunu olumlu veya olumsuz etkileyebilecek yanlış egzersizler<br />

87


planlanabilir. Bu nedenlerle bilişsel rehabilitasyonda uygulanacacak yöntemler ile kullanılan<br />

testlerin birbiriyle örtüşmesine dikkat edilmelidir (129). Tüm bu nedenlerden dolayı<br />

çalışmamızda kullandığımız testler ile uyguladığımız yöntemlerin yeterince örtüşmemesi<br />

nedeniyle test sonuçlarında anlamlı farklılık gözlenmemiş olabilir.<br />

Çalışmanın, diğer bir kısıtlılığı da çalışmanın uygun bir kontrol grubu içermesine<br />

karşın kör nitelikte olmamasıdır. Hastalara verilen bütün ölçekler ve 3 aylık terapi oturumları<br />

aynı çalışmacı tarafından yapılmıştır. Nöropsikolojik değerlendirmeler uzman nöropsikolog<br />

tarafından, hasta ve kontrol grubunu bilmeden kör bir şekilde yapılmalıdır. Merkemizde<br />

çalışan uzman bir nöropsikolog olmadığı için testler aynı çalışmacı tarafından yapılmak<br />

zorunda kalındı.<br />

Bilişsel rehabilitasyon yöntemleri, bireysel terapi, sosyal beceri eğitimi uğraş terapisi<br />

gibi rehabilitasyonda uygulanan terapi yöntemlerine destekleyici olarak eklendiği zaman<br />

sonuçlar üzerindeki etkisinin daha fazla olduğu tekrarlayan çalışmalarda gösterilmiştir.(17,<br />

86, 118, 130). Rehabilitasyon teknikleri ve bilişsel rehabilitasyon birlikte uygulandığı zaman,<br />

hastaların rehabilitasyondan yararlanma miktarlarının arttığı gösterilmiştir (17, 118).<br />

Çalışmamızda çalışma grubunda daha fazla olmak üzere hem çalışma hem de kontrol<br />

grubunda uygulanan testlerde performans artışının gözlenmesi, rehabilitasyonda uygulanan<br />

yöntemlere ek olarak bilişsel rehabilitasyon teknikleri eklendiğinde hastaların<br />

rehabilitasyondan daha fazla yararlanacakları görüşünü desteklemektedir.<br />

88


SONUÇ<br />

Çalışmanın sonucunda çalışma grubunda belirti, psikososyal işlevsellik alanlarında<br />

daha belirgin olmak üzere, belirti, psikososyal işlevsellik ve biliş alanında istatistiki olarak<br />

anlamlı gelişmeler saptandı. Vaka sayısının arttırılarak çalışmanın yapılması durumunda,<br />

BTY’nin bilişsel işlevlerde daha belirgin düzelmelere neden olabileceği literatürde olduğu<br />

gibi çalışmamızda da beklenebilirdi. Bu haliyle belirti, psikososyal işlevsellik ve biliş<br />

alanlarında gözlenen değişimler; çalışmada uygulanan BTY’nin bilişsel ayrımlaştırma ve<br />

sosyal algı alt bölümlerinin etkilerine bağlanabileceği gibi, rehabilitasyon merkezinde<br />

uygulanan diğer tedavi yöntemlerinden de kaynaklanıyor olabilir. Çalışmamızda bulduğumuz<br />

bu sonuçlarla; bilişsel rehabilitasyonun tek başına değil; rehabilitasyonda uygulanan diğer<br />

yöntemlerle birlikte ygulanmasını önerebiliriz. Bilişsel rehabilitasyonun etkinliğinin artması<br />

için, uygulanan terapi yönteminin daha uzun süre, sistematik ve sık aralıklarla<br />

uygulanmasının yararlı olduğunu düşünüyoruz. Türk kültürüne uygun araştırmaları yapılmış,<br />

standardize edilmiş terapi materyallerinin kullanılması ve bilişsel rehabilitasyonda kullanılan<br />

bilgisayar destekli eğitim, bireysel terapi, gibi diğer bilişsel rehabilitasyon uygulamalarının,<br />

rehabilitasyonda uygulanan tedavi yöntemlerine eklenmesi önerilebilir.<br />

89


ÖZET<br />

Kraepelin ve Bleuler’in zamanından beri, bilişsel eksiklikler kronik şizofreni<br />

hastalığının çekirdek özelliği olarak kabul edilmektedir. Şizofreni genel olarak sabit<br />

nöropsikolojik defisitlerle karakterize olan nörogelişimsel bilişsel bozukluk olarak<br />

görülmektedir. Bu defisitler hastalığın başından beri var olup, hastalık süresince de aynı<br />

şekilde devam eder.<br />

Bilişsel defisitlerin şizofreni hastalarının sosyal ilişkilerinde ve diğer günlük yaşam<br />

deneyimlerinde merkezi bir rol oynadığı düşünülmektedir. Aynı şekilde bilişsel defisitlerin,<br />

şizofrenideki sosyal beceri eğitimi, iş terapisi, aile psikoeğitimi, bilişsel/bilişsel davranışçı<br />

terapi, bireysel psikoterapi gibi psikososyal tedavi yöntemlerinin başarısını sınırladığı<br />

gösterilmiştir. Atipik antipsikotik ilaçların bilişteki bazı alanlarda düzelme sağlamasına<br />

karşın, antipsikotik tedavi bilişsel defisitleri tamamen gidermez. Bu nedenle bilişsel<br />

defisitlerin iyileştirilmesi, şizofrenideki en önemli tedavi amaçlarından biri olmalıdır.<br />

Şizofrenideki bilişsel yetersizliğin neden olduğu sorunlar saptanınca, 40 yıldan beri çeşitli<br />

bilişsel iyileştirme yöntemleri geliştirilmiş ve uygulanmaya başlanmıştır. Bilişsel iyileştirme<br />

yöntemlerinin amacı, bilişteki yetersizliği rehabilite etmektir. Bilişsel iyileştirme programı;<br />

eğitim ve egzersiz yapmak, bilişsel işlevi geliştirmek için stratejiler öğretmek, kalıcı bilişsel<br />

yetersizlik yerine dengeleyici çözüm yolları öğretmek ve grup oturumları gibi çeşitli<br />

yöntemleri içermektedir.<br />

Bilişi düzeltmeyi amaçlayan yöntemlerden biri de Brenner tarafından geliştirilen<br />

“Şizofreni Hastaları için Geliştirilmiş Bütüncül Terapi Yaklaşımları(BTY)” {İntegrated<br />

Psychological Treatment for schizophrenic patients (IPT)}’dir. Bu terapi yapılandırılmış olup,<br />

5-7 hastadan oluşan gruplarla, haftada 2-3 defa, 30- 60 dakika süren oturumlar halinde<br />

uygulanmaktadır. Beş alt bölümden oluşmaktadır: Bilişsel ayrımlaştırma, sosyal algı, sözel<br />

iletişim, sosyal beceriler, kişilerarası problem çözme. İlk 3 alt bölümü, bilişsel bölümünü<br />

oluşturur ve etkili sosyal etkileşim için gerekli olan bilişsel yeteneklerde düzelmeyi<br />

amaçlamaktadır. 4. ve 5. alt bölümleri ise sosyal ilişkide görülen davranışsal sorunları<br />

çözmeyi amaçlamaktadır.<br />

Bu çalışmada BTY’nin bilişsel alt bölümleri olan bilişsel ayrımlaştırma ve sosyal algı<br />

alt bölümlerinin, hastaların biliş, belirti ve psikososyal işlevsellikleri üzerindeki etkilerinin<br />

incelenmesi amaçlandı.<br />

Bakırköy <strong>Prof</strong>. <strong>Dr</strong>. <strong>Mazhar</strong> <strong>Osman</strong> <strong>Ruh</strong> Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve<br />

Araştırma Hastanesi Gündüz Hastanesi Rehabilitasyon Merkezinden izlenen çalışmaya dahil<br />

olma kriterlerini karşılayan 45 hasta ile Şizofreni Dostları Derneğine gelen 15 hasta olmak<br />

üzere, 18-45 yaş arasında en az okur yazar olan, DSM –IV-TR göre şizofreni tanısı almış,<br />

halen remisyonda 60’ar hasta alındı. Hastalar randomize olarak rastgele örneklemle 30 hasta<br />

çalışma grubuna ve 30 hasta ise kontrol grubuna seçildi. Hastaların kullanmakta olduğu tipik<br />

ve atipik antipsikotik ilaçların her iki gruba eşit dağılımına dikkat edildi. Çalışma grubuna<br />

katılmaya kabul edenler altı kişiden oluşan beş gruba ayrıldı. Çalışma grubu 3 ay boyunca<br />

90


haftada iki kez BTY bilişsel alt programlarına katıldı. Kontrol grubu ise rehabilitasyonda ve<br />

dernekte uygulanan bireysel terapi, sosyal beceri, uğraş terapisi, iş terapisi gibi rutin<br />

programlara katıldı. Çalışma grubundaki 5 hastadan 2’si akut alevlenmeye girdiği için, 3 hasta<br />

devamlılığı sağlayamadığı için çalışmadan ayrıldı. Kontrol grubunda ise 2 hasta merkeze<br />

gelmeyi bıraktığı için, 1 hasta ise kontrol ölçeklerini doldurmayı kabul etmediği için çalışma<br />

dışı bırakıldı. Çalışma, 25 hastadan oluşan çalışma grubu ile 27 hastadan oluşan kontrol grubu<br />

ile tamamlandı. Araştırmaya katılan hastalara, araştırmanın amacı anlatıldıktan sonra yazılı<br />

gönüllü onamları alındı.<br />

Hastalara psikopatolojilerini değerlendirmek için pozitif ve negatif sendrom ölçeği<br />

(PANNS); psikososyal işlevselliklerini değerlendirmek için sosyal işlevsellik ölçeği, şizofreni<br />

hastaları için yaşam nitelikleri ölçeği, işlevselliğin genel değerlendirmesi ölçeği; bilişsel<br />

durumlarını değerlendirmek için nöropsikometrik batarya uygulanmıştır. Nöropsikolojik<br />

değerlendirmelerde dikkati değerlendirmek için iz sürme testi ve digit span testi; belleği<br />

değerlendirmek için sözel ve görsel bellek süreçleri testi; yürütücü işlevleri değerlendirmek<br />

için stroop renk kelime testi ve Wisconsin kart eşleme testleri kullanıldı. Hastalara çalışma<br />

öncesinde ve çalışma bittikten sonra 2 defa ölçek uygulandı. Bu çalışmada istatistiksel<br />

analizler NCSS 2007 paket programı ile değerlendirildi. İstatistiksel anlamlılık p


uygulanan diğer tedavi yöntemlerinden de kaynaklanıyor olabilir. Çalışmamızda bulduğumuz<br />

bu sonuçlarla; bilişsel rehabilitasyonun tek başına değil; rehabilitasyonda uygulanan diğer<br />

yöntemlere ek olarak, daha uzun süre, sistematik ve sık aralıklarla uygulanmasını önerebiliriz.<br />

92


SUMMARY<br />

Cognitive impairments are the core feature of chronic schizophrenia since the time of<br />

Bleuler and Kraepelin. Schizophrenia is generally viewed as a neurodevelopmental cognitive<br />

disorder characterized by relatively stable neuropsychological deficits. These deficits are<br />

present at disease onset, stable over time.<br />

Cognitive deficits are thought to play a central role in the social disability and other<br />

problems in daily living experienced by patients with schizophrenia. Furthermore, cognitive<br />

appears to be associated with negative symptoms of schizophrenia. İmpaired cognition may<br />

be a “rate-limiting factor” in the succes of psychological interventions for schizophrenia (eg<br />

work rehabilitation, social skills training, vocational rehabilitation). Although there is<br />

evidence that atypical antipsychotic drugs may produce some improvement in selectede areas<br />

of cognitive performance, antipsyhotic medications do not eliminate cognitive deficits. Thus,<br />

ameloriation of neurocognitive deficits has been posited to be an important treatment goal in<br />

schizophrenia.. To address the problem of cognitive impairment in schizophrenia, a range of<br />

cognitive remediation programs has been developed and evaluated over the past 40 years.<br />

Cognitive remediation aims to rehabilitate impaired cognitive functions. These programs<br />

employ a variety of methods, such as drill and practice exercises, teaching strategies to<br />

improve cognitive functioning, compensatory strategies to reduce the effects of persistent<br />

cognitive impairments, and group discussions.<br />

A variant of the cognitive process targeting approach is included as acomponent in a<br />

more comprehensive psychosocial treatment modality, Integrated Psychological Treatment for<br />

Schizophrenic Patients (IPT Brenner et al,1992). IPT is a highly structured group- theraphy<br />

approach that is conducted in 30 -to 60-minute sessions two or three times per week in groups<br />

of five or seven patients. It includes five subprograms. The first three subprograms are the<br />

cognitive component of IPT. They are named Cognitive Differentiation, Social Perception and<br />

Verbal Communication, and they target cognitive abilities thought to be prerequisites to<br />

effective social interaction. The fourth and fifth subprograms, Social Skills and Interpersonal<br />

Problem Solving, target the more behavioral level of social interaction.<br />

The aim of the present study is to assess the effect of cognitive differentiation and<br />

social perception sub programs on symptom control, psychosocial functioning and cognitive<br />

domains among patients with schizophrenia.<br />

Sixty outpatients meeting DSM-IV criteria for schizophrenia participated. Forty-five<br />

subjects were selected from the population of schizophrenia outpatients who were in<br />

remission at the time of the study at Bakırköy Psychiatry and Neurological Sciences Research<br />

and Education Hospital – Day Hospital and Rehabilitation Center and fifteen subjects with<br />

schizophrenia diagnosis who were in remission at the time of the study were recruited from<br />

Schizophrenia Friends Association. The inclusion criteria were (a) age between 18 and 45<br />

years, (b) diagnosis of schizophrenia (DSM-IV), (c) to be literate d) to accept to give<br />

informed consent. Exclusion criteria were (a) IQ below 85, (b) organic cerebral diseases, (c)<br />

93


substance and alcohol abuse and (d) psychotic exacerbation.. The sample comprised 30<br />

subjects who met the inclusion criteria, though five patients were excluded 2 of which had an<br />

acute exacerbation and 3 had discontinuity to the rehabilitation therapies. 3 subjects in the<br />

control group were excluded because of discontinuity. The aim of the study was shared with<br />

all of the participants and written informed consent was obtained. IPT was carried out twice<br />

weekly for three months in the study group along with other therapies running in<br />

Rehabilitation Center and in Schizophrenia Friends Association. The patients in the control<br />

group recieved only the routine therapy modalities held in ineither of the two settings.<br />

The following forms were used: a sociodemographical data form, Postive and<br />

Negative Syndromes Scale(PANSS) to assess the symptom. Functioning Scale, The Quality<br />

of Life Scale:, and Global Assessment of Functioning were used to evaluate psychosocial<br />

functioning. Neurological Evaluation Scale, Digit Span Test, Trail Making Test A-B, WMS<br />

Visual -Reproduction Test,, Rey Auditory Verbal Learning Test Stroop Test, Wisconsin Card<br />

Sorting Test. These tests were used at entry to the study and after the intervention. NCSS<br />

2007 packed program was used for statistical analysis were performed with. The evaluation of<br />

the results were regarding a significance level of p


The results from our study suggest that cognitive rehabilitation should take place in<br />

the long run with frequent and systematic course in rehabilitation practice along with the other<br />

methods.<br />

95


KAYNAKLAR<br />

1-Spaulding WD, Reed D, (1999): Effects of Cognitive Treatment in Psychiatry<br />

Rehabilitation, Schizophrenia Bulletin, 25(4):657-676.<br />

2-Green MF, (1999): İnterventions for Neurocognitive deficits: ? Schizophrenia<br />

Bulletin;25(2)197-200<br />

3-Twamley EW, Jeste DV, Bellack AS (2003): A Review of Cognitive Training in<br />

Schizophrenia: Schizophrenia Bulletin, ,29(2):359-382,<br />

4-Andreasen NC, Black DW (2001): İntroductory Textbook of Psychiatry, Third Edition,<br />

Washington, DC, London, England: American Psychiatric Publishing, İnc.<br />

5-Jones P, Rodgers B, Murray R, et al (1994) Child development risk factors for adult<br />

schizophrenia in the British 1946 birth cohort. Lancet, 344, 1398–1402<br />

6-Cornblatt BA., Erlenmeyer-Kimling L (1985). Global attentional deviance as a marker of<br />

risk for schizophrenia: Specificity and predictive validity. J. Abnorm. Psychol. 94: 470- 86<br />

7-Aleman A, Hijman R, Kahn RS,(1999): Memory Impairment in Schizophrenia: A Meta-<br />

Analysis: Am J Psychiatry; 156:1358–1366)<br />

8-Braff DL, Butler RW (1991):Delusions: A Review and Integration; Schizophrenia Bulletin<br />

17(4):633-647;<br />

9-Addington J (2000): Cognitive functioning and negative symptoms in schizophrenia. In<br />

Sharma T, Harvey PD, eds: Cognition in schizophrenia. Oxford: Oxford University Press.<br />

10-Hughes C, Kumari V, Soni W, Das M.et al (2003): Longitudinal study of symptoms and<br />

cognitive function in chronic schizophrenia: Schizophrenia Research, Volume 59, Issue 2,<br />

Pages 137-146<br />

11- Blyler CR, Gold JM (2000);Cognitive effects of typical neuroleptics: Another look. In:<br />

Sharma T, Harvey, Cognition in schizophrenia. Oxford: Oxford University Press,<br />

12-Harvey PD, Keefe RSE (2001): Studies of Cognitive Change in Patients With<br />

Schizophrenia Following Novel Antipsychotic Treatment: Am J Psychiatry 158:176-184,<br />

February<br />

13-Bellack AS, Gold JM, Buchanan RW.(1999): Cognitive Rehabilitation for Schizophrenia:<br />

Problems, Prospects, and Strategies; Schizophrenia Bulletin; 25(2):257-274;<br />

14- Green MF (1996): What are the functional consequences of neurocognitive deficits in<br />

schizophrenia; American Journal of Psychiatry, 153, 321–330<br />

15-Roder V, Müeller D, Brenner H (2006): İntegrated Psychological Therapy(IPT) for<br />

Schizophrenia, İs İt Effective? Schizophrenia Bulletin 32(S1pp):81-93,<br />

96


16- Brenner H, Roder V, Hodel B, Liberman R (1994): İntegrated Psychological Therapy<br />

(IPT) for Schizophrenic Patients; Seattle, Toronto, Bern, Göttingen: Hogrefe and Huber<br />

Publishers<br />

17- Reeder C, Shivji R, Wood H, Ruddle A ve Wykes T (2007); Cognitive rehabilitation: it it<br />

effective? Adv schizophrenia clin psychiatry; 3(2):40-7<br />

18- Penades R, Boget T, Catalan R (2003): Cognitive Mechanisms, Psychological<br />

Functioning and Neurocognitive Rehabilitation in Schizophrenia, Schizophrenia Research,<br />

63219-227<br />

19- Savaşır I, Soygüt, G, Kabakçı E (2003); Bilişsel-Davranışçı Terapiler:, Ek- A: 229-251;<br />

Ankara: Türk Psikologlar Derneği Yayınları<br />

20- Ceylan ME, Çetin M (2005); Araştırma ve Klinik Uygulamada Biyolojik Psikiyatri,<br />

Şizofreni-1, 1. Cilt; İstanbul: Yerküre Tanıtım ve Yayıncılık Hizmetleri A.Ş.<br />

21- Çakır S. (2008): Şizofreni ve Kognitif Bozukluklar, Klinik Psikiyatri 11(Ek 1):9-16<br />

22- Palmer BW, Heaton RK, Paulsen JS (1997): Is it possible to be schizophrenic yet<br />

neuropsychologically normal?; Neuropsychology, 11, 437–446.<br />

23-Peuskens J, Demily J, Thibaut F (1993): Treatment of cognitive dysfunctions in<br />

schizophrenia; The British Journal of Psychiatry 162: 43-48<br />

24- Karakaş S, İrkeç C, İşeri E (2008): Kognitif Nörobilimler; Ankara: MN Medikal ve Nobel<br />

Tıp Kitap Sarayı Yayınları<br />

25- Harvey PD, Sharma T.(2002): Understanding and Treating Cognition in Schizophrenia<br />

(Şizofrenide Kognisyonu Anlama ve Tedavisi Klinisyenin El Kitabı), Editör: Hüsnü Erkmen<br />

26- Harvey PD, Serper M. (1999): The Nature and Management of Cognitive Dysfunction in<br />

Patients with Schizophrenia. Directions in Psychiatry, 1999, 21-35.<br />

27- Palmer BW, Heaton RK, Paulsen JS, (1997): Is it possible to be schizophrenic yet<br />

neuropsychologically normal? Neuropsychology, 11(3), 437–446.<br />

28- Lieberman JA, Stroup TS, Perkins DO (2006): The American Psychiatric Publishing<br />

Textbook of Schizophrenia; (neurocognitive impairments, Ph. D Richard S.E.Keefe, B.S.<br />

Charles E. Eesley); Washington DC and London UK:American Psychiatric Publishing İnc.<br />

29- Gopal YV, Variend H,(2005): First-episode schizophrenia: review of cognitive deficits<br />

and cognitive remediation:, advances in psychiatric treatment; volume 11: 38-44<br />

30- Addington J, Addington D (2002): Cognitive functioning in first-episode schizophrenia; J<br />

Psychiatry Neurosci;27(3):188-92.<br />

31- Saka MC, Atbaşoğlu EC (2007): Şizofreni Epidemiyolojisi, Şizofreni ve Diğer Psikotik<br />

Bozukluklar; Ankara: Türkiye Psikiyatri Derneği Yayınları<br />

97


32- Cowan N, (1988): Evolving conceptions of memory storage, selective attention, and their<br />

mutual constraints within the human information-processing system.: Psychol Bull.<br />

Sep;104(2):163-91<br />

33- Sayın A, Selçuk C (2008): Şizofrenide zihin kuramı.: yeni sempozyum dergisi, cilt 46,<br />

sayı 2:74-81<br />

34- Öztürk MO, Uluşahin A (2008): <strong>Ruh</strong> Sağlığı ve Bozuklukları, 11. Baskı; Cilt –1; Ankara:<br />

Tuna Matbaacılık San. ve Tic. AŞ.<br />

35 Hogarty GE, Flesher S, Ulrich R, (2004): Cognitive enhancement therapy for<br />

schizophrenia: effects of a 2-year randomized trial on cognition and behavior. Arch Gen<br />

Psychiatry; 61: 866–76<br />

36-Bilder RM, Lipshitz-Broch L, Reiter G (1992):. Intellectual deficits in first episode<br />

schizophrenia: evidence for progressive deterioration; Schizophr Bull 18: 437-48.<br />

37-McIntosh AK, Harrison LK, Forrester K, Lawrie SM., Johnstone EC (2005):<br />

Neuropsychological impairments in people with schizophrenia or bipolar disorder and their<br />

unaffected relatives; The British Journal of Psychiatry; 186: 378-385<br />

38- Gottesman II, Gould TD, (2003): The endophenotype concept in psychiatry: etymology<br />

and strategic intentions. Am. J. Psychiatry 160: 635-45.<br />

39- Davidson M, Reichenberg A, Rabinowitz J, Weiser M, Kaplan Z, Mark M (1999):<br />

Behavioral and intellectual markers for schizophrenia in a apparenly healthy male<br />

adolescents. Am. J. Psychiatry 156, 1328-1335<br />

40- Harvey P, Winters KC, Weintraub S, Neale JM (1981): Distractibility in children<br />

vulnerable to psychopathology. J. Abnorm. Psychology; 90: 298-304.-<br />

41- David AS, Malmberg A, Brandt L (1997): IQ and risk for schizophrenia: a populationbased<br />

cohort study. Psychological Medicine, 27, 1311–1323<br />

42- Kaplan&Saddock; Comprehensive textbook of Psychiatry; 8.Edition, volume 1;<br />

Philadelphia: Lippincot Williams and Wilkins Company<br />

43- Davidson M, Harvey PD, Powchik P. et al (1995): Severity of symptoms in geriatric<br />

chronic schizophrenic patients. Am. J. Psychiatry 152: 197-207.<br />

44- Addington J, Addington D, Maticka- Tyndale E (1991): Cognitive functioning and<br />

positive and negative symptoms in schizophrenia. Schizophr. Res. 4: 123-34.<br />

45- Harvey PD, Docherty NM, Serper MR, Rasmussen M (1990): Cognitive deficits and<br />

thought disorder. II. An eight-month followup study. Schizophr. Bull. 16: 147-56.<br />

46- Blanchard JJ, Kring AM, Neale JM. (1994): Flat Affect in Schizophrenia: A Test of<br />

Neuropsychological Models; Schizophrenia Bulletin; 20(2):311-326<br />

98


47- Harvey PD., Lombardi J, Leibman M. et al (1996): Cognitive impairment and negative<br />

symptoms in schizophrenia: a prospective study of their relationship. Shizophr. Res.; 22: 223-<br />

31.<br />

48- Mohamed S, Paulsen JS, O'Leary D, Arndt, Andreasen N, (1999): Generalized Cognitive<br />

Deficits in Schizophrenia A Study of First-Episode Patients; Arch Gen Psychiatry.;56:749-<br />

754.<br />

49- Gold J, Randolph C, Carpenter CJ, et al (1992:. Forms of memory failure in<br />

schizophrenia. J.Abnorm. Psychol.; 101: 487-94.<br />

50-Goldberg TE., Torrey EF., Gold JM. et al (1993): Learning and memory in monozygotic<br />

twins discordant for schizophrenia. Psychol. Med.; 23: 71-85<br />

51- Blyler C.R., Gold J.M. (2000) Cognitive effects of typical neuroleptics: Another look. In:<br />

Sharma T, Harvey P.D.,. Cognition in schizophrenia. Oxford: Oxford University Press.<br />

52- Harvey PD, Serper M (1999): The Nature and Management of Cognitive Dysfunction in<br />

Patients with Schizophrenia. Directions in Psychiatry, 21-35.<br />

53- Saykin AJ, Shtasel DL, Gur RE. et al (1994): Neuropsychological deficits in neuroleptic<br />

naive patients with first episode schizophrenia. Arch. Gen. Psychiatry 1994; 51: 124-31.<br />

54-Harvey PD, Moriarty PJ, Friedman J. et al (2000):.Differential preservation of cognitive<br />

functions in geriatric patients with lifelong chronic schizophrenia: less impairment in reading<br />

compared to other skill areas. Biol. Psychiatry; 47: 962-8.<br />

55- Soysal AŞ, Yalçın K, Can H (2008): Bilişsel psikoloji kapsamında yer alan dikkat<br />

teorileri: Yeni sempozyum dergisi, cilt 46, sayı:1:35-42<br />

56- Hogarty GE, Flesher S, Ulrich R, (2004): Cognitive enhancement therapy for<br />

schizophrenia: effects of a 2-year randomized trial on cognition and behavior. Arch Gen<br />

Psychiatry; 61: 866–76<br />

57- Nuechterlein K, (1984): Sustained attention among children vulnerable to adult<br />

schizophrenia and among hyperactive children. A longitudinal perspective. In: Watt N.F.,<br />

Anthony E.J., Wynne L.C., Rolf J.E. (Eds.), Children at Risk for Schizophrenia. A<br />

Longitudinal Perspective. Cambridge Univ. Press, New York, pp. 304-312.<br />

58- Nuechterlein KH, Edell WS., Norris M, Dawson ME (1986):. Attentional vulnerability<br />

indicators, thought disorder, and negative symptoms. Schizophr. Bull. 12: 408-26.<br />

59- Karakaş S, Kafadar H (1999): Şizofrenideki Bilişsel Süreçlerin Değerlendirilmesinde<br />

Nöropsikolojik Testler: Bellek ve dikkatin ölçülmesi: Şizofreni Dizisi 2(4), 132-152<br />

60- Goldberg TE, Aloia MS, Gourovitch ML, Missar D, Pickar D, Weinberger DR (1998):<br />

Cognitive substrates of thought disorder. I: the semantic system. Am. J. Psychiatry 155 (12),<br />

1677- 1684.<br />

99


61- Saykin AJ, Gur RC, Gur RE. et al (1991): Neuropsychological function in schizophrenia:<br />

selective impairment in memory and learning. Arch. Gen. Psychiatry 1991; 48: 618-24.<br />

62- Davidson M, Harvey PD, Welsh K et al (1996): Cognitive impairment in old-age<br />

schizophrenia: a comparative study of schizophrenia and Alzheimer’s disease. Am. J.<br />

Psychiatry; 153: 1274-9<br />

63- Paulsen TJ, Heaton RK, Nsadek JR et al (1995a): The nature of learning and memory<br />

impairments in schizophrenia. J. Int. Neuropsychol Soc; 1: 88-99.<br />

64- Hoff AL. Sakuma M, Weineke M. et al (1999): Longitudinal neuropsychological followup<br />

study of first episode schizophrenia. Am. J. Psychiatry 1999; 156: 1336-41.<br />

65- Tamlyn D, McKenna PJ, Mortimer AM. et al (1992): Memory impairment in<br />

schizophrenia: its extent, affiliations and neuropsychological character. Psychol. Med.; 22:<br />

101-15.<br />

66- Harvey PD, Howanitz E, Parella M. et al (1998): Cognitive, adaptive and symptomatic<br />

features of schizophrenia in late life: a comparison of nursing home, chronically hospitalized<br />

and acutely admitted patients. Am. J. Psychiatry; 155: 1080-6.<br />

67- Wilson FAO, O’Scalhaide SP, Goldman-Rakic PS (1993): Dissociation of object and<br />

spatial processing domains in primate frontal cortex. Science; 260: 1955-8.<br />

68- Karakaş S. ve Karakaş HM. (2000): Yönetici işlevlerin ayrıştırılmasında multidisipliner<br />

yaklaşım: Bilişsel psikolojiden nöroradyolojiye. Klinik Psikiyatri, 3(4), 215-227.<br />

69--Işık E, Taner E, Işık U;(2008) Güncel Klinik Psikiyatri; Ankara:Golden Print Matbaası<br />

Yayınevi<br />

70-Franke P, Maier W, Hain C, Klingler T (1992): Wisconsin Card Sorting Test: an indicator<br />

of vulnerability to schizophrenia? Schizophr Res; 6 243-249.<br />

71- Tso IF, Chan RCK, Chen EYH, Dunn ELW, Chen RYL, ChanWF, Miao YK, Yeung WS,<br />

Wong CK, Tang WN (2002): Longtidunal profiles of neurocognitive function in first-episode<br />

psychosis. Schizophr Res; (53) 3 suppl:121 Young DA, Davila R, Scher H Unawareness<br />

72-Karaoğlan A, Akdemir A (2007): Şizofrenide yürütücü işlevler; RCHP (reviews, cases and<br />

hypotheses in pschiatry), psikiyatride derlemeler, olgular ve varsayımlar, yıl 1, sayı: 2: 39-46<br />

73-Hambrecht M, Lammertink M, Klosterkötter J,Matuschek E, Pukrop R (2002): Subjective<br />

and objective neuropsycholgical abnormalities in a psychosis prodrome clinic. Br J<br />

Psychiatry;(181) 43 suppl:30-37.<br />

74-Rabinowitz J, Reichenberg A, Weiser M, Mark M,Kaplan Z, Davidson M (2000):<br />

Cognitive and bahavioural fonctioning in men with schizophrenia both before and shortly<br />

after first admission to hospital. Br J Psychiatry 2000; 177:26-32.<br />

100


75-Joyce E, Hutton S, Mutsatsa S, Gibbins H, Webb E, Paul S, Robbins T, Barnes T (2002):<br />

Executive dysfunction in first-episode schizophrenia and relationship to duration of untreated<br />

psychosis: The West London Study. Br J Psychiatry; (181)43 suppl:38-<br />

76-Young DA, Davila R, Scher H (1993): Unawareness of illness and neuropsychological<br />

performance in chronic schizophrenia. Schizophr Res. (10):117-24<br />

77-. Güleç C., Köroğlu E. (1997): Psikiyatri Temel Kitabı,1. Cilt:Ankara: Hekimler Yayın<br />

Birliği<br />

78- Spence SA, Hirsch SR, Brooks DJ, Grasby PM (1998): Prefrontal cortex activity in<br />

people with schizophrenia and control subjects. Evidence from positron emission tomography<br />

for remission of “hypofrontality” with recovery from acute schizophrenia. Br. J. Psychiatry<br />

172: 316-23.<br />

79- Penades R, Boget T, Lomena F, Mateos JJ, Catalan R, Gasto C, Salamero M (2002);<br />

Could the hypofrontality pattern in schizophrenia be modified through neuropsychological<br />

rehabilitation? Acta Psychiatr Scand: 105: 202-208<br />

80- Liddle PF, Friston KJ, Frith CD. et al (1992): Patterns of cerebral blood flow in<br />

schizophrenia. Br. J. Psychiatry 160: 179-86.<br />

81- Wolkin A, Sanfilipo M, Wolf AP. et al (1992): Negative symptoms and hypofrontality in<br />

chronic schizophrenia. J. Arch. Gen. Psychiatry 49: 959-65<br />

82- McGuire PK, Shah GM, Murray RM (1993): Increased blood flow in Broca’s area during<br />

auditory hallucinations in schizophrenia. Lancet 342: 703-6.<br />

83- Sabri O, Erkwoh R, Schreckenberger ., Owega A, Sass H, Buell U (1997):Correlations of<br />

positive symptoms exclusively to hyperfusion or hypofusion of cerebralcortex in nevertreated<br />

schizophrenics. Lancet 14; 349 (9067), 1735-1739.<br />

84- Addington J, Addington D (2000): Neurocognitive and social functioning in<br />

schizophrenia: a 2,5 year follow-up study. Schizophr Research; Jul;44(1):47-56<br />

85- Harvey PD, Koren D.,Reichenberg A., Bowie RC;(2006); Negative Symptoms and<br />

Cognitive Deficits: What Is the Nature of Their Relationship?; Schizophrenia Bulletin vol. 32<br />

no. 2 pp. 250–258, 2006<br />

86- Mcgurk SR, Twamley EW (2007): Meta Analysis of Cognitive Remediation in<br />

Schizophrenia: American J.Psychiatry December, 167;1791-1802<br />

87- Voruganti LNP, Heslegrave RJ, Awad AG, (1997): Neurocognitive Correlates of Positive<br />

and Negative Syndromes in Schizophrenia; Can J Psychiatry;42: 1066–1071<br />

88- Rocca P, Montemagni C. (2009): Relative contribution of antipsychotics, negative<br />

symptoms and executive functions to social functioning in stablle schizophrenia:: progress in<br />

neuro-psychopharmacology and biological psychiatry 33; 373-379<br />

101


89- Goldberg TE, Greenberg, RD Griffin SJ, Gold, JM Kleinman JE, Pickar D, (1993): The<br />

effect of clozapine on cognition and psychiatric symptoms in patients with schizophrenia The<br />

British Journal of Psychiatry 162: 43-48<br />

90- Blyler CR, Gold JM. (2000): Cognitive effects of typical neuroleptics: Another look. In:<br />

Sharma T, Harvey PD. Cognition in schizophrenia. Oxford: Oxford University Press, ,<br />

91- Keefe RSE, Mohs RC, Bilder RM, Harvey PD, Qreen MF, Meltzer HY, Qold JM, ve<br />

Sano M (2003): Neurocognitive Assessment in the Clinical Antipsychotic Trials of<br />

Intervention Effectiveness Project Schizophrenia Trial: Development, Methodology, and<br />

Rationale; Schizophrenia Bulletin, 29(l):45-55,.<br />

92- Meltzer HY, McGurk SR. (1999): The effects of clozapine, risperidone and olanzapine on<br />

cognitive function in schizophrenia, schizphrenia bulletin, 25(2); 233-255,<br />

93- İnanlı İÇ, Eren İ. (2006): Olanzapinin şizofreni Hastalarında Bilişsel işlevlere Olan Etkisi<br />

Klinik Psikofarmakoloji Bülteni; 16: 213-222<br />

94- Alptekin K, Akdede Kıvırcık BB, Kitiş A, Akvardar Y, Ulaş H, Orhan Z: (2004):<br />

Şizofreni ve Yaşlanma: Şizofrenide Klinik Belirtilerin ve Bilişsel İşlevlerin Yaşla İlişkisi;<br />

Türk Psikiyatri Dergisi 15(2):91- 99<br />

95-Heaton RK, Pendleton MG, (1981): Use of neuropsychological tests to predict patients<br />

everyday functioning. J. Con. Consult. Psychol. 49: 807-21.<br />

96- Breier A, Schreiber JL, Dyer J, Pickar D (1991): National Institute of Mental<br />

Healthfollow-up study of schizophrenia: prognosis and predictors of outcome. Arch. Gen.<br />

Psychiatry 48: 239-46.<br />

97- Karakaş S. ve Karakaş HM. (2000): Yönetici işlevlerin ayrıştırılmasında multidisipliner<br />

yaklaşım: Bilişsel psikolojiden nöroradyolojiye. Klinik Psikiyatri, 3(4), 215-227.<br />

98- Bell MD, Bryson G (2001): Work rehabilitation in schzophrenia: does cognitive<br />

impairment limit improvement? Schizophrenia bulletin, 27(2): 269-279<br />

99- Maj M, Sartorius N; WPA Series Evidence and Experience in Psychiatry, Schizophrenia,<br />

Second Edition. Volume 2,chapter 3 psychotherapies for schizophrenia; England: Wiley Press<br />

100- Velligan DI, Gonzales JM (2007): Rehabilitation and recovery in schizophrenia;<br />

Psychiatric clinics of North America 30; 535-549<br />

101- Tamasine GC, Wayne Z, Wexler B. EFiszdon J, Bell MD (2007): İmproved cognitive<br />

function in schizophrenia after one year of cognitive training and vocational services,<br />

Schizophrenia research 96; 156-161:<br />

102- Kurtz M, Seltzer J., Fujimoto M, Shagan DS, Wexler BE (2009): Predictors of change in<br />

life skills in schizophrenia after cognitive remediation Schizophrenia Research 107 267–274<br />

102


103- Wykes T, van der Gaag M (2001): Is it time to develop a new cognitive therapy for<br />

psycohisi-cognitive remediation therapy (CRT)? Clinical Psychology Review, Vol. 21, No. 8,<br />

pp. 1227–1256<br />

104- Hogarty GE, Flesher S, Ulrich R, (2004): Cognitive enhancement therapy for<br />

schizophrenia: effects of a 2-year randomized trial on cognition and behavior. Arch Gen<br />

Psychiatry; 61: 866–76<br />

105- Romero H (2003): Rehabilitation of cognitive function in patients with severe mental<br />

disorder: a pilot study using the cognitive modules of IPT program, psychology in spain,vol 7<br />

no: 1:77-85<br />

106- Ueland T, Rund BR (2005): Cognitive remediation for adolescents with early onset<br />

psychosis: a 1-year follow-up study. Cognitive remediation for adolescents with early onset<br />

psychosis: a 1-year follow-up study.Acta Psychiatr Scand: 111: 193–201<br />

107- Naber D, Karow A, Lambert M. (2002): Psychosocial outcomes in patients with<br />

schizophrenia: quality of life and reintegration. Current Opinion in Psychiatry; 15:31-36<br />

108- Eren K (2006): Şizofreni ve cinsiyet farklılıkları; uzmanlık tezi; s.15-25<br />

109-Aleman A, Kahn RS, Selten JP (2003). Sex differences in the risk of schizophrenia:<br />

evidence from meta-analysis. Arch Gen Psychiatry;60(6):565-71<br />

110- McGrath J, Saha S, Welham J, El Saadi O. (2004): A systematic review of the incidence<br />

of schizophrenia: the distribution of rates and the influence of sex, urbanicity, migrant status<br />

and methodology. BMC Med; 2:13<br />

111- Eryıldız D (2008): Gündüz Hastanesi ve Rehabilitasyon Merkezi’ne Devam Eden<br />

Kronik Şizofreni Hastaları ile Bir Rehabilitasyon Programına Katılmayan Kronik Şizofreni<br />

Hastalarının İşlevsellik ve Yaşam Kalitesi Açısından Karşılaştırılması; uzmanlık tezi,<br />

112- Bellucci DM; Glaberman K, Haslam N (2003): Computer-assisted cognitive remediation<br />

reduces negative symptoms in the severely mentally ill. Schizophrenia Research, 59;225-232,<br />

113-Benedict RHB, Harris AE, Markow T, .McCormik JA, Nuechterlein KH.and Asarnow<br />

RF.(1994): Effects of the training on information processing in schizophrenia, schizophrenia<br />

bulletin 20(3);537-546,<br />

114-Burda PC; Starkey TW, Dominguez F and Vera V (1994): Computur assisted cognitive<br />

rehabilitation of chronic psychiatry inpatients. Computers in human behavior,10: 359-368,<br />

115- Corrigan PW, Schade ML, Liberman RP (1992): Social skills training. Handbook of<br />

Psychiatric Rehabilitation. Liberman RP (Ed), MA, Allyn and Bacon, s:95-126<br />

116-Yıldız M, Yazıcı A, Ünal S (2002): Şizofreninin <strong>Ruh</strong>sal-Toplumsal Tedavisinde Sosyal<br />

Beceri Eğitimi; Belirtilerle Başetme ve İlaç Tedavisi Yaklaşımının Türkiye’de Çok Merkezli<br />

Bir Uygulaması. Türk Psikiyatri Dergisi; 13(1):41-47<br />

103


117- Dobson DJG, McDougall G, Blusheikin J (1995): Effects of social skills training and<br />

social milieu treatment on symptoms of schizophrenia. Psychiatr Serv; 46:376-380<br />

118- Wykes T, Reeder C, Corner J (1999): The effects of neurocognitive remediation on<br />

executive processing in patients with schizophrenia. Schizophrenia Bulletin, 25, 291–307<br />

119- Mayoral F, Montejo AL.(2006): Quality of life and social functioning in schizophrenic<br />

patients treated with olanzapine: 1 year follow-up naturalistic study. Actas Esp Psiquiatr<br />

Jan;34(1):7-15<br />

120-Addington J, Addington D (1999); Neurocognitive and social functioning in<br />

schizophrenia. Schizophr Bull;25(1):173-82<br />

121-Dickerson F, Boronow J, Ringel N (1999): Social functioning and neurocognitive deficits<br />

in outpatients with schizophrenia: a 2-year follow-up. Schizophr Res; May;37(1):13-20<br />

122-Fiszdon JM, Choi J, Goulet J, Bell MD (2008): Temporal relationship between change in<br />

cognition and change in functioning in schizophrenia, Schizophrenia Research 105,105–113<br />

123-Mogami T.(2007): Cognitive remediation for schizophrenia:, yonago acta medica; 50:<br />

69-80<br />

124- Ginette A, Stip E, Gélinas I, Rainville C, Chapparo C (2009): Daily activities, cognition<br />

and community functioning in persons with schizophrenia Schizophrenia Research Volume<br />

107, Issue 2-3, Pages 115-338<br />

125- Yıldız M, Tural Ü, Kurdoğlu S (2003): Şizofreni Rehabilitasyonunda Aile ve<br />

Gönüllülerle Yürütülen Bir Kulüp-Ev Denemesi. Türk Psikiyatri Dergisi; 14(4):281-287<br />

126- Akdede B. Binnur(2006): Psikiyatrik bozukluklar ve yaşam kalitesi; Sağlıkta Birikim cilt<br />

1 sayı 1 sayfa 94-98<br />

127- Roder V, Brenner HD, Muller D (2002): Development of specific social skills training<br />

programmes for schizophrenia patients: results of a multicentre study. Acta Psychiatry<br />

Scand;105:363–371<br />

128- Kraemer S (1991): Cognitive training and social skills training in relation to basic<br />

disturbances in chronic schizophrenic patients. Proceeding of the VIII. World Congress of<br />

Psychiatry: Amsterdam, Elselvier<br />

129- Silverstein SM; Wilkniss SM (2004); At Issue: The Future of Cognitive Rehabilitation<br />

of Schizophrenia Schizophrenia Bulletin, 30(4):679-692,<br />

130- Vargas ML.(2004): The possibilities of neurocognitive rehabilitation in schizophrenia;,<br />

Rey Neurology: March1-15;38(5):473-82<br />

104


EKLER<br />

1-Şizofreni hastaları sosyodemografik veri formu<br />

1- İsim:<br />

2- Cinsiyeti: 1). kadın, 2)erkek<br />

3- Yaş.<br />

4- Eğitim: başarıyla eğitimini tamamladığı yıl…. Yıl olarak belirtilecek.<br />

5- Medeni durum. 1). bekar, 2. boşanmış-ayrı, 3.evli, 4.dul<br />

6- Mesleki durum. 1). işsiz/yok, 2) memur, 3)öğrenci, 4)ev hanımı, 5)işçi 6)serbest<br />

meslek 7)emekli 8)çiftçi<br />

7- Sosyal güvence. 1)emekli sandığı, 2)bağ-kur, 3)SSK, 4)yeşil kart, 5)yok<br />

8- Şimdiki yaşam biçimi: 1) aileyle, 2) eş/çocuklar, 3) akraba, 4) yalnız, 5) arkadaşlarla,<br />

6) barınma evi 7)1 ve 2<br />

9- Ailede psikotik hastalık öyküsü(ailede şizof, şizoaff, paranoya, mani öyküsü): 0) yok,<br />

1).birinci derece yakınlarda var, 2) ikinci derecede yakınlarda var, 3) birinci ve ikinci<br />

derece yakınlarda var, 4). üçüncü derece yakınlarda var.<br />

10- Yakınlardaki psikotik hastalık öyküsü:<br />

11- Hastalığın başlangıç yaşı.<br />

12- Hastalığın süresi, yıl.<br />

13- Toplam hastane yatış sayısı. 1)yok 2)var: ......<br />

14- Ailenin hastaya desteği: 1) tam, 2).kısmen, 3) yok<br />

15- Madde kötü kullanımı öyküsü. 0). yok, 1). sigara 1 paketten az, 2). sigara 1-2 paket<br />

arası, 3).sigara 2 paketten fazla, 4). alkol arada bir.<br />

16- EKT uygulaması. 0) yok, 1). var<br />

17- Hastalık alt tipleri:1). paranoid şizofreni, 2). ayrışmamış şizofreni, 3) rezidüel<br />

şizofreni, 4) dezorganize şizofreni, 5) basit/yalın şizofreni<br />

18- Hastalığın başlangıç şekli: 1) akut, 2)sinsi, 3) belirlenemedi.<br />

19- Hastalığın gidişi: 1)geçirilmiş tek epizod tam remisyonda, 2) geçirilmiş tek epizod<br />

kısmi remisyonda, 3) epizotlar arasında rezidüel semptomlar olmaksızın epizodik, 4)<br />

epizodlar arasında rezidüel semptomlar gösteren epizodik, 5) sürekli, 6) ilk epizod<br />

20- Şu andaki komorbid hastalık öyküsü. 0) yok, 1) var: .............,<br />

21- İlaç tedavisine uyum: 0).uyumsuz, kullanmak istemiyor. 1) düzensiz, ikna ile<br />

kullanıyor, 2) düzenli yardımla kullanıyor, 3) kendiliğinden düzenli kullanım<br />

22- Kullandığı ilaçlar.<br />

23- Fiziksel hastalık.<br />

.<br />

105


106


107


108


109


110


111


112


113


114


Hastanın Adı, Soyadı: Tarih:<br />

Hastanın Yaşı ve Cinsiyeti: Değerlendirici:<br />

GLOBAL DEĞERLENDİRME ÖLÇEĞİ (GAS)<br />

Mental sağlık-hastalık'ın varsayımsal sürekliliği üzerinde psikolojik, toplumsal ve mesleki<br />

işlevselliği göz önünde bulundurunuz. Fiziksel (ya da çevresel) kısıtlamalara bağlı işlevsellik<br />

bozulmalarını bu kapsam içinde değerlendirmeyiniz.<br />

Kod (Not: Uygun düştüğünde ara kodları da kullanınız, örn. 45, 68, 72.)<br />

91-100:Çok çeşitli etkinlik alanlarında üst düzeyde işlevsellik, yaşam sorunları hiçbir zaman<br />

denetim dışı kalmıyor gibi görünmektedir, birçok olumlu niteliği olduğu için başkalarınca<br />

aranan biridir. Herhangi bir semptomu yoktur.<br />

81-90:Hiç belirti olmaması ya da çok az belirti olması (örn. sınavdan önce hafif bir anksiyete<br />

duyma), tüm alanlarda işlevselliğin iyi olması, çok çeşitli etkinliklerle ilgilenme ve bunlara<br />

katılma, toplumsal yönden etkindir, genellikle yaşamı doyumludur, günlük sorunlar ya da<br />

kaygılardan öte sorun ya da kaygıların olmaması (örn. aile bireyleriyle ara sıra olan<br />

tartışmalar).<br />

71-80:Semptomlar varsa bile bunlar gelip geçicidir ve psikososyal stres kaynaklarına verilen<br />

beklenir tepkilerdir (örn. aile tartışmasından sonra düşüncelerini belirli bir konu üzerinde<br />

yoğunlaştırmada zorluk çekme); toplumsal, mesleki ya da okuldaki işlevsellikte hafif bir<br />

bozulma olmasından daha ileri bir durum yoktur (örn. geçici olarak okulda geri kalma)<br />

61-70:Birtakım hafif semptomlar (örn. depresif duygudurum ve hafif insomnia) YA DA<br />

toplumsal, mesleki ya da okuldaki işlevsellikte birtakım zorlukların olması (örn. Ara sıra<br />

okuldan kaçmalar ya da ev içinde hırsızlık yapma), ancak genelde oldukça iyi bir biçimde<br />

işlevselliğini sürdürür, anlamlı kişiler arası ilişkileri vardır.<br />

51-60:Orta derecede semptomlar (örn. donuk duygulanım ve çevresel konuşma, ara sıra gelen<br />

panik atakları) YA DA toplumsal, mesleki ya da okuldaki işlevsellikte orta derecede bir<br />

zorluğu vardır (örn. az sayıda arkadaşı vardır, çalışma arkadaşları ile çatışmaları vardır).<br />

41-50:Ağır semptomlar (örn. intihar düşünceleri, ağır obsesyonel törensel davranışlar, sık sık<br />

mağazalardan mal çalma) YA DA toplumsal, mesleki ya da okuldaki işlevsellikte ciddi bir<br />

bozukluk vardır (örn. hiç arkadaşı yoktur, işini koruyamaz).<br />

31-40:Gerçeği değerlendirmede ya da iletişimde bazı bozukluklar vardır (örn. konuşması kimi<br />

zaman mantıkdışı, çapraşık ya da konuşulan konuyla ilgisizdir) YA DA iş/okul, aile ilişkileri,<br />

yargılama, düşünme ya da duygudurum gibi birçok alanda temel birtakım bozukluklar vardır<br />

(örn. depresif bir kişi arkadaşlarından kaçar, ailesini ihmal eder ve çalışamaz; çocuk yaşta<br />

olan bir kişi kendinden daha küçükleri döver, evde hep karşı gelir ve okulda başarısızdır)<br />

.<br />

21-30:Davranışları hezeyanlar ve varsanılardan oldukça etkilenir YA DA iletişim ya da<br />

yargıda ciddi bir bozukluk vardır (örn. bazen enkoherandır, ileri derecede uygunsuz bir<br />

biçimde davranır, intihar düşünceleriyle uğraşır durur) YA DA hemen tüm alanlarda<br />

işlevselliği kötüdür (örn. bütün gün yataktan çıkmaz; işi, evi ya da arkadaşları yoktur).<br />

115


20-11:Kendisini ya da başkalarını yaralayacak olma tehlikesi zaman zaman vardır(örn. açıkça<br />

ölüm beklentisi olmadan intihar girişimleri; sıklıkla şiddete başvurur; manik eksitasyon) YA<br />

DA ara sıra kişisel bakımın en temel gereklerini bile yerine getiremez (örn. dışkı sürer) YA<br />

DA iletişimde ileri derecede bir bozukluk vardır (örn. ileri derecede enkoherandır ya da<br />

mutizm içindedir ).<br />

1-10:Kendisini ya da başkalarını ağır bir biçimde yaralayacak olma tehlikesi sürekli vardır<br />

(örn. yineleyen şiddet gösterileri) YA DA kişisel bakımın en teme gereklerini sürekli olarak<br />

yerine getiremez YA DA açıkça ölüm beklentisi içinde ciddi intihar eylemi.<br />

0: Bilgi yetersiz<br />

116

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!