08.03.2014 Views

tarsal koalisyonlu hastalarımızda cerrahi tedavi sonrası orta dönem ...

tarsal koalisyonlu hastalarımızda cerrahi tedavi sonrası orta dönem ...

tarsal koalisyonlu hastalarımızda cerrahi tedavi sonrası orta dönem ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI<br />

BALTALİMANI METİN SABANCI KEMİK HASTALIKLARI<br />

EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ<br />

1. ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ KLİNİĞİ<br />

Klinik Şefi Doç. Dr. Vedat ŞAHİN<br />

TARSAL KOALİSYONLU HASTALARIMIZDA CERRAHİ<br />

TEDAVİ SONRASI ORTA DÖNEM SONUÇLARIMIZ<br />

Uzmanlık Tezi<br />

Dr. Ertan YILMAZ<br />

İstanbul, 2009


T.C. SAĞLIK BAKANLIĞI<br />

BALTALİMANI METİN SABANCI KEMİK HASTALIKLARI<br />

EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ<br />

1. ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ KLİNİĞİ<br />

Klinik Şefi Doç. Dr. Vedat ŞAHİN<br />

TARSAL KOALİSYONLU HASTALARIMIZDA CERRAHİ<br />

TEDAVİ SONRASI ORTA DÖNEM SONUÇLARIMIZ<br />

Uzmanlık Tezi<br />

Dr. Ertan YILMAZ<br />

Tez Danışmanı<br />

Doç. Dr. Ayşegül BURSALI<br />

İstanbul, 2009


ÖNSÖZ<br />

Adölesan dönemde bulgu vermeye başlayan, konservatif <strong>tedavi</strong> yöntemlerine rağmen<br />

şikayetleri devam eden <strong>tarsal</strong> koalisyon hastalarının <strong>tedavi</strong>si ortopedik cerrahlar için her<br />

zaman sıkıntılı bir konu olmuştur. Bu çalışmamızda, konservatif <strong>tedavi</strong>ye rağmen<br />

şikayetleri devam eden <strong>tarsal</strong> <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda uyguladığımız <strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong>lerin<br />

etkinliğini fonksiyonel ve klinik olarak değerlendirmeyi amaçladık.<br />

Haziran 2004 tarihinde başladığım, beş yıllık zorlu asistanlık eğitimim süresince<br />

yardımlarını esirgemeyen, tecrübe ve bilgisinden yararlanmaktan onur duyduğum<br />

saygıdeğer hocam Doç. Dr. Vedat ŞAHİN’e sonsuz şükranlarımı sunarım.<br />

Hastanemiz 2. Ortopedi ve Travmatoloji Klinik Şefi Prof. Dr. Eyüp Selahaddin<br />

KARAKAŞ’a ve 3. Ortopedi ve Travmatoloji Klinik Şefi Doç. Dr. Mehmet Akif<br />

KAYGUSUZ’a teşekkürlerimi sunarım.<br />

Tezimin hazırlanmasında bana büyük destekleri olan, eğitimimiz için gayretlerini<br />

esirgemeyen ve Ortopediye bakış açımda farklılık yarattığına inandığım Klinik Şef<br />

Yardımcımız Doç. Dr. Ayşegül BURSALI’ya teşekkür ederim.<br />

Asistanlık hayatım boyunca herbirinden ayrı ayrı pek çok şey öğrendiğim uzman<br />

ağabeylerim; Op. Dr. Turgay ER, Op. Dr. Bilal DEMİR, Op. Dr. Mehmet ORDUERİ,<br />

Op. Dr. Timur YILDIRIM, Op. Dr. Ramadan ÖKE ve kliniğimizden yetişen genç<br />

uzman ağabeylerim, Op. Dr. Kerem AYDIN, Op. Dr. Ahmet Şükrü MERCAN, Op. Dr.<br />

Uğur Şafak ERDOST, Op. Dr. Şükrü Sarper GÜRSU ile asistan kardeşlerim; Dr. Ahmet<br />

ISSIN, Dr. Batuhan KOBANER, Dr. Mehmet Nuri KONYA, Dr. Nizamettin<br />

KOÇKARA, Dr. Hakan SOFU, Dr. Ali KURTULDU, Dr. Serda DUMAN ve Dr. İsmet<br />

Yalkın ÇAMURCU’ya teşekkürlerimi sunarım.<br />

Tüm hayatım boyunca türlü fedakârlıklarla bugüne gelmemi sağlayan babam Halit<br />

YILMAZ, annem Fatma YILMAZ ve tüm aileme, her zaman yanımda olan, her an<br />

desteğini ve sevgisini esirgemeyen canım eşim Arzu YILMAZ’a sonsuz teşekkürlerimi<br />

sunarım.<br />

Dr. Ertan YILMAZ<br />

İstanbul, 2009<br />

i


İÇİNDEKİLER<br />

ÖNSÖZ.…………………………………………………………………………...i<br />

İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………ii<br />

ÖZET.………………………………………………………………………...…...iv<br />

İNGİLİZCE ÖZET………………………………………………………………..v<br />

SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ………………………………………vi<br />

ŞEKİLLER DİZİNİ…………………………………………………………….....vii<br />

TABLOLAR (ÇİZELGELER) DİZİNİ…………………………………………...x<br />

1. GENEL BİLGİLER…………………………………………………………..1<br />

1.1. GİRİŞ…………………………………………………………………….1<br />

1.2. TARİHÇE.......................................……………….……………………..1<br />

1.3. ETİYOLOJİ…………………………………………………...…………2<br />

1.4. ANATOMİK ÖZELLİKLER………..........……………………..............4<br />

1.4.1. SUBTALAR EKLEM……………………………………..….......7<br />

1.4.2. TALOKALKANEONAVİKÜLER EKLEM………………..........8<br />

1.4.3. KALKANEOKÜBOİD EKLEM………………………………….9<br />

1.4.4. DİĞER TARSAL EKLEMLER………………………………......9<br />

1.4.5. AYAĞIN KOLON SİSTEMİ…………………………………….11<br />

1.4.6. AYAĞIN ARK SİSTEMİ…………………………………...........12<br />

1.5. AYAK VE AYAKBİLEĞİ EKLEMİ BİYOMEKANİĞİ………………17<br />

1.5.1. SUBTALAR EKLEM BİYOMEKANİĞİ…………………..........21<br />

1.5.2. TRANSVERS TARSAL EKLEM BİYOMEKANİĞİ……..……25<br />

1.6. KLİNİK ÖZELLİKLER...........................................................................26<br />

1.7. RADYOLOJİK ÖZELLİKLER…………........…………………...…….30<br />

1.8. TEDAVİ YAKLAŞIMLARI……………………………………………38<br />

2. MATERYAL VE METOD……………………………………………….…..41<br />

2.1. ÇALIŞMA PLANI…………………………………………………….…41<br />

2.2. AMELİYAT ÖNCESİ DEĞERLENDİRME........…………………….…41<br />

ii


2.2.1. ANAMNEZ ÖZELLİKLERİ……………………………..…........42<br />

2.2.2. KLİNİK DEĞERLENDİRME……………………………..…......42<br />

2.2.3. RADYOLOJİK DEĞERLENDİRME………………………........45<br />

2.3. CERRAHİ TEKNİK.............…………………………………………….47<br />

2.4. AMELİYAT SONRASI TAKİP VE REHABİLİTASYON…………….55<br />

2.4.1. HAREKET……….……………………………………….………55<br />

2.4.2. YARA BAKIMI………………………………………………….55<br />

2.4.3. KONTROLLER…………………………………………………..55<br />

2.5. İSTATİSTİKSEL İNCELEME.................................................................56<br />

3. BULGULAR………………………………………………………………….57<br />

3.1. KLİNİK DEĞERLENDİRME SONUÇLARI……….......………………57<br />

3.2. RADYOLOJİK SONUÇLAR...............……………………………….....60<br />

3.3. KOMPLİKASYONLAR......……………………………………………..65<br />

4. TARTIŞMA…………………………………………………………………..66<br />

5. SONUÇLAR………………………………………………………………….71<br />

6. ÖNERİLER…………………………………………………………………...75<br />

7. KAYNAKLAR……………………………………………………………….76<br />

8. ÖZGEÇMİŞ…………………………………………………………………..82<br />

iii


ÖZET<br />

Adölesan dönemde bulgu vermeye başlayan, konservatif <strong>tedavi</strong> yöntemlerine rağmen<br />

şikayetleri devam eden, <strong>tarsal</strong> <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda etkili <strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong> yöntemleri<br />

üzerine arayışlar devam etmektedir. Bu çalışmada, talokalkaneal ve kalkaneonaviküler<br />

koalisyonu olan hastalarımıza uyguladığımız farklı <strong>cerrahi</strong> tekniklerin klinik ve<br />

radyolojik sonuçları araştırılmıştır.<br />

2005–2009 tarihleri arasında, <strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong> uygulanan 15 hastanın 15 ayağı<br />

retrospektif olarak incelendi. Bu hastalardan 10 tanesinde talokalkaneal koalisyon<br />

mevcut iken, 5 tanesinde kalkaneonaviküler koalisyon mevcuttu. Hastaların yaş<br />

<strong>orta</strong>laması 17,2 (14–24) yıldı. Ortalama takip süresi 27,7 (5–44) aydı. Tüm hastalara<br />

gerekli ameliyat öncesi planlama yapıldı. Talokalkaneal koalisyonu olan hastalara; bar<br />

rezeksiyonu ve yağ dokusu interpozisyonu veya subtalar artrodez ameliyatı yapıldı.<br />

Kalkaneonaviküler koalisyonu olan hastalara; bar rezeksiyonu ve ekstansör dijitorum<br />

brevis (EDB) tendon interpozisyonu ameliyatı yapıldı. Ayak bileği valgus postürü<br />

mevcut olan talokalkaneal ve kalkaneonaviküler koalisyon hastalarına bar rezeksiyonu<br />

ve interpozisyon ameliyatına ek olarak kalkaneal uzatma osteotomisi ameliyatı yapıldı.<br />

Ameliyat öncesi dönemde <strong>orta</strong>lama 50,86 (38-68) olan Harris skoru, ameliyatlar<br />

sonrasında <strong>orta</strong>lama 84,6 (77-98)’e yükseldi. Ameliyat öncesi dönemde var olan<br />

subtalar hareket kısıtlılığı, subtalar artrodez ameliyatı yapılan hastalar çıkarıldığında, 3<br />

hastada <strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong> sonrası devam ettiği görüldü. 15 ayaktan 10 tanesinde ameliyat<br />

öncesi dönemde peroneal kas spazm çeşitli derecelerde mevcuttu. Cerrahi <strong>tedavi</strong> sonrası<br />

bu 10 ayağın 4 tanesinde peroneal kas spazmının gerilediği görüldü. Ameliyat<br />

sonrasında hastalara geçirdikleri ameliyattan memnun olup olmadıkları sorulduğunda<br />

15 hastadan 13 tanesinin memnun olduğu görüldü.<br />

Sonuçta semptomatik <strong>tarsal</strong> <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda uygulanan farklı <strong>cerrahi</strong><br />

tekniklerin, ağrının giderilmesinde, eklem hareket açıklığının sağlanmasında ve şekil<br />

bozukluğunun düzeltilmesinde oldukça etkin bir <strong>tedavi</strong> yöntemi olduğu görüldü.<br />

Anahtar Kelimeler: Düztaban, bar rezeksiyonu, kalkaneal uzatma osteotomisi,<br />

interpozisyon<br />

iv


ABSTRACT<br />

MID-TERM RESULTS OF SURGICAL TREATMENT AT TARSAL<br />

COALITION<br />

Research for effective surgical treatment modality for <strong>tarsal</strong> coalition which is<br />

ressistant to conservative treatment still continues. In this study, we have evaluated<br />

different surgical techniques as an effective treatment option for talocalcaneal and<br />

calcaneonavicular coalition.<br />

15 feet of 15 patients, underwent surgery between 2005 and 2009, were evaluated<br />

retrospectively. In 10 of these patients (10 feet) talocalcaneal coalition, in 5 of these<br />

patients calcaneonavicular coalition was detected. The mean age of the patients was<br />

17,2 years (14-24 years). The mean follow-up period was 27,7 months (5-44 months).<br />

Surgical procedures were performed after necessary preoperative planning for each<br />

patient. Bar resection with fat tissue interposition or subtalar arthrodhesis was<br />

performed in patients with talocalcaneal coalition. Bar resection with EDB tendon<br />

interposition was performed in patients with calcaneonavicular coalition. For those<br />

patients who have valgus posture at ankle joint calcaneal lenghthening osteotomy were<br />

added to primary surgical procedure.<br />

The mean Harris score, that was 50,86 (38-68) preoperatively, increased to 84,6 (77-<br />

98) postoperatively. Subtalar movement restriction was detected at 3 patients<br />

postoperatively. Preoperatively peroneal muscle spasm was detected at 10 feet of 15<br />

patients in various degrees. At 4 feet of 10 feet there were no peroneal muscle spasm<br />

postoperatively. When the patients were asked to answer whether they were satisfied<br />

with the operation, 13 of 15 patients answered yes to this question.<br />

We concluded that different surgical treatment options are effective for improving<br />

pain, range of motion and deformity.<br />

Key Words: Pes planus, bar resection, calcaneal lengthening osteotomy, interposition<br />

v


SİMGELER VE KISALTMALAR<br />

AP<br />

NSAİ<br />

cm<br />

K<br />

MRG<br />

BT<br />

EDB<br />

mmHg<br />

UCBL<br />

Anteroposterior<br />

Non steroid antiinflamatuar ilaç<br />

Santimetre<br />

Kirschner<br />

Magnetik rezonans görüntüleme<br />

Bilgisayarlı tomografi<br />

Ekstansör dijitorum brevis<br />

Milimetre civa<br />

University of California Biomechanics Laboratory<br />

vi


ŞEKİLLER DİZİNİ<br />

Şekil<br />

Sayfa<br />

1.1. Fetüs ayağındaki tam medial talokalkaneal köprüleşme 3<br />

1.2. Ayak kemiklerinin dorsal görünümü 4<br />

1.3. Ayak kemiklerinin plantar görünümü 5<br />

1.4. Ayak kemiklerinin lateral görünümü, transvers ve<br />

lateral longitudinal arkı oluşturan kemik yapılar 6<br />

1.5. Ayak kemiklerinin medial görünümü, transvers ve<br />

medial longitudinal arkı oluşturan kemik yapılar 6<br />

1.6. Kalkaneusun ve kalkaneus eklem yüzlerinin lateralden<br />

görünümü 7<br />

1.7. Kalkaneus ve kalkaneus eklem yüzlerinin superiorden<br />

görünümü 7<br />

1.8. Ayak bileği ve subtalar eklemin bağlarının posterior<br />

görünümü 8<br />

1.9. Kalkaneus ve kalkaneus eklem yüzlerinin medialden<br />

görünümü 9<br />

1.10. Kalkaneus ve kalkaneus eklem yüzlerinin posteriorden<br />

görünümü 9<br />

1.11. Ayak ve ayak bileği bağlarının medialden görünümü 10<br />

1.12. Ayak ve ayak bileği bağlarının lateralden görünümü 10<br />

1.13. Ayaktaki bağların ve kasların plantardan görünümü 11<br />

1.14. Ayağın kolon sistemi 12<br />

1.15. Ayak arklarını destekleyen farklı yöntemler 16<br />

1.16. Tibia <strong>orta</strong> hattı ile tibiotalar eklem yüzü arasındaki<br />

hareket açıklığı 18<br />

1.17. Tibia <strong>orta</strong> hattı ile ayak transvers <strong>orta</strong> hattı arasındaki<br />

hareket açıklığı 18<br />

1.18. Bacak sabitken ayak rotasyonu 19<br />

1.19. Ayak sabitken bacağın rotasyonu 20<br />

vii


Şekil<br />

Sayfa<br />

1.20. Transvers planda subtalar eklem aksında sapma 22<br />

1.21. Horizantal planda subtalar eklem aksında sapma 22<br />

1.22. Ayak serbest konumda iken ve yere basarken ayak ve<br />

ayak bileği eklemlerindeki fonksiyonel ilişkinin basit<br />

mekanizması 23<br />

1.23. Normal ve düztaban ayaklarda subtalar eklem hareketi 24<br />

1.24. Normal ve düztaban ayaklarda intrinsik kas aktivitesi 24<br />

1.25. Transvers <strong>tarsal</strong> eklem fonksiyonu 25<br />

1.26. Talus ile kalkaneus arasındaki ilişkiyi gösteren arka<br />

ayağın anatomik modeli 26<br />

1.27. Fazla parmak bulgusu 27<br />

1.28. Topukta inversiyon kısıtlılığı 29<br />

1.29. Yan ayak grafisinde talusta gagalaşma 31<br />

1.30. Ayak oblik grafisinde kalkaneonaviküler koalisyon 31<br />

1.31. Yan ayak grafisinde karınca yiyen burnu bulgusu 32<br />

1.32. Ayak yan grafisinde C bulgusu 33<br />

1.33. Kalkaneus aksiyel (Harris) grafisinde osseöz<br />

talokalkaneal koalisyon 34<br />

1.34. Bilgisayarlı tomografide koronal kesitte talokalkaneal<br />

osseöz koalisyon 35<br />

1.35. MRG koronal kesitte talokalkaneal fibröz koalisyon 36<br />

1.36. Sintigrafide sol ayak eklemlerinde artmış tutulum 37<br />

1.37. UCBL tabanlığın çeşitli planlardan görünümü 39<br />

2.1. Direkt AP grafide talus-1. metatars (T-1MT) arası açı 45<br />

2.2. Direkt lateral grafide açı ölçümleri 46<br />

2.3. Ayakta medial insizyon 48<br />

2.4. Sustentakulum tali hizasında talokalkaneal osseöz koalisyon 48<br />

2.5. Talokalkaneal koalisyonun rezeksiyonu ve subtalar eklemin<br />

görülmesi 49<br />

viii


Şekil<br />

Sayfa<br />

2.6. Ayak lateral insizyonu ve kalkaneonaviküler eklem<br />

arasındaki osseöz barın görülmesi 50<br />

2.7. Kalkaneonaviküler barın dikdörtgen şeklinde rezeksiyonu 50<br />

2.8. Rezeksiyon sonrası kalkaneonaviküler eklemin görünümü 51<br />

2.9. Kalkaneal uzatma osteotomisi için lateral insizyon 52<br />

2.10. Kalkaneoküboid eklemin proksimalindeki osteotomi sahası 53<br />

2.11. Trapezoid şekilli trikortikal iliak kanat grefti 53<br />

2.12. Greftin osteotomi sahasına yerleştirilmesi 54<br />

3.1. AOFAS skorlamasının ameliyat öncesi ve sonrası durumu 59<br />

3.2. Ağrı skalasının ameliyat öncesi ve sonrası durumu 59<br />

3.3. Çalışmaya katılan hastaların ameliyat memnuniyetleri 60<br />

5.1. Tarsal koalisyon hastalarında <strong>tedavi</strong> algoritmamız 73<br />

ix


TABLOLAR DİZİNİ<br />

Tablo<br />

Sayfa<br />

1.1. Medial longitudinal ark stabilizasyonunda rol alan<br />

bağlar ve kaslar 13<br />

2.1. Çalışmaya katılan hastaların dağılımı 41<br />

2.2 Amerikan Ortopedi Derneği Ayak – Ayak Bileği<br />

Skorlaması (AOFAS) 43<br />

2.3. Ağrı skalası 44<br />

2.4. Amerikan Ortopedi Derneği Ayak – Ayak Bileği<br />

Skorlamasının (AOFAS) değerlendirilmesi 44<br />

3.1 AOFAS skorunun istatistiksel görünümü 57<br />

3.2 Çalışmadaki hastaların özellikleri 64<br />

x


1. GENEL BİLGİLER<br />

1.1. GİRİŞ<br />

Tarsal koalisyon, iki ya da daha fazla <strong>tarsal</strong> kemik arasında anormal bağlantı<br />

oluşması ve ayakta ağrı, ayak eklemlerinde hareket kısıtlılığı, medial longitudinal arkta<br />

düzleşme ve ayak bileğinde valgus deformitesine neden olan rijit düztabanlığın en sık<br />

nedenlerinden biridir. Tarihçesi çok eskilere dayanan bir hastalık olmasına karşılık<br />

<strong>tarsal</strong> koalisyon hastalığı üzerine yapılan çalışmalar ve <strong>tedavi</strong> yaklaşımları kısıtlı<br />

kalmıştır. Ortopedi ve Travmatoloji bilimindeki gelişmelere bağlı olarak son yirmi yıl<br />

içerisinde pes planus ve <strong>tarsal</strong> koalisyon üzerine yapılan çalışmalarda ve <strong>tedavi</strong><br />

seçenekleri arayışında bir artış gözlenmektedir. Farklı akımlar tarafından, bu hastalık<br />

için geliştirilmiş pek çok <strong>tedavi</strong> yöntemi olmasına karşın, halen mükemmele<br />

ulaşılamamış olması; farklı <strong>tedavi</strong> seçeneklerinin <strong>orta</strong>ya çıkmasına neden olmaktadır.<br />

Tarsal koalisyon, çok uzun yıllardır bilinen; farklı şekillerde ve farklı tekniklerle<br />

konservatif ve <strong>cerrahi</strong> olarak <strong>tedavi</strong> edilebilen rijit pes planus nedenidir. Hastalığın<br />

<strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong>sinde, ana prensip bar rezeksiyonu olmuştur. Farklı akımlar bar<br />

rezeksiyonuna ek olarak, rezeksiyon sahasına yağ dokusu veya tendon interpozisyonları,<br />

kalkaneal uzatma veya kalkaneal kaydırma osteotomileri gibi yöntemleri de<br />

uygulamışlardır. Hastalığın bu uygulanan yöntemlerle iyileşmemesi üzerine veya ileri<br />

düzey dejeneratif artrit bulgularının <strong>tarsal</strong> eklemlerde saptanması durumunda, artrodez<br />

ameliyatları uygulanmıştır. Tarsal koalisyon hastalığının <strong>tedavi</strong>sinde alternatif <strong>tedavi</strong><br />

arayışları devam etmektedir.<br />

1.2. TARİHÇE<br />

Tarsal koalisyon etiyolojisi tam olarak bilinmeyen ve nadir görülen bir hastalık<br />

olmasına karşılık tanımlanması oldukça eski yıllara dayanmaktadır. Bilinen ilk <strong>tarsal</strong><br />

koalisyon 1769 yılında Buffon tarafından tanımlanmıştır (1). Cruveilhier 1829 yılında<br />

kalkaneonaviküler koalisyonu, 1877 yılında Zuckerkandl talokalkaneal koalisyonu<br />

tariflemişlerdir (1).


Sir Robert Jones 1897 yılında ilk olarak “peroneal spastik düztabanlık” terimini<br />

kullanmıştır (1). Peroneal spazmın ve rijit pes planovalgusun kalkaneonaviküler<br />

koalisyona bağlı olarak oluştuğu Slooman tarafından 1920 yılında bildirmiş ve <strong>tedavi</strong>si<br />

genel anestezi altında peroneal tendon segmentlerinin çıkarılması ve sonrasında ayağın<br />

arka kısmının zorlayıcı manipulasyon ile düzeltilmesi şeklinde tanımlamıştır (1).<br />

Badgley’in 1927 yılında klinik deneyimleriyle desteklediği kalkaneonaviküler koalisyon<br />

ile peroneal spastik düztabanlık arasında ilişki bulunduğunu söylediği çalışması,<br />

Slooman’ın 1920 yılındaki yayınını desteklemektedir (1). 1948 yılında Harris ve Beath,<br />

medial talokalkaneal köprüleşme ve peroneal spastik düztabanlık arasındaki ilişkiyi<br />

bildirmiştir (2).<br />

1.3. ETİYOLOJİ<br />

Etiyoloji konusunda birçok araştırma mevcuttur. Bu konudaki en değerli araştırma<br />

şüphesiz ki; 1965 yılında Harris ve arkadaşlarının yapmış olduğu çalışmadır. Bu<br />

çalışmada, 27 ila 72 mm arası fetüslere ayak diseksiyonu yapılmış ve koalisyonun, ilkel<br />

mezenşimal dokunun bölümlere ayrılmasında yetersizlik nedeniyle oluştuğu<br />

gösterilmiştir. Bu dönemde normal talus çevresi eklem kompleksi oluşmaktadır (3).<br />

(Şekil 1.1)<br />

1990 yılında Kawashima ve arkadaşları, benzer şekilde 7 ila 20 haftalık 142 fetüs<br />

ayağı üzerinde yaptıkları çalışmada 16 ayakta talokalkaneal köprüleşme görmüşlerdir.<br />

Bu köprüleşmeler daha büyük fetüslerde görülmemiş ve tespit edilen köprüleşmelerin<br />

bir kısmının da kendiliğinden kaybolduğu görülmüştür. Koalisyon doğum sırasında<br />

görülse bile semptomlar çocuğun gelişimi sırasında <strong>orta</strong>ya çıkar (4).<br />

Koalisyonların ailesel geçişli olabileceğini bildiren çok sayıda yayın mevcuttur.<br />

Boyd, 1944 yılında üç kuşakta çift taraflı talonavikular koalisyon görülen bir aile<br />

tanımlamıştır (5). Boyd’un yayınına benzeyen ve sonuçlarını destekleyen benzer<br />

çalışmalar Bersani ve Rothberg tarafından bildirilmiştir (6, 7). Wray ve Herndon, yine<br />

üç kuşakta kalkaneonavikular koalisyon bulunan bir aile tanımlamış ve hastalığın düşük<br />

penetranslı otozomal dominant kalıtım gösterdiğini ileri sürmüşlerdir (8).<br />

Tarsal koalisyonun görülme sıklığı çeşitli yayınlarda farklılık göstermekle birlikte %<br />

0.03-1 olarak verilmiştir (9, 10). Leonard, Harris ve Swiontowski’nin yaptıkları<br />

2


çalışmalarda talokalkaneal ve kalkaneonavikular koalisyonların hemen hemen eşit<br />

sıklıkla görüldüğü ve diğer koalisyon tipleri içinde en sık bu iki tip koalisyonun<br />

görüldüğü sonucunu çıkarmışlardır (2, 11).<br />

Şekil 1.1: 72,3 mm’lik bir fetüsün ayağındaki tam medial talokalkaneal köprüleşme<br />

(Harris R.I. 1965)<br />

Tarsal koalisyon ve beraberinde görülebilen peroneal spasmın nedeni kesin olarak<br />

bilinmemektedir (1).<br />

Leonard, <strong>tarsal</strong> <strong>koalisyonlu</strong> 31 (27 kalkaneonavikular ve 4 talokalkaneal) hastada ve<br />

bunların birinci derece akrabası olan 98 kişide yaptığı genetik geçişle ilgili radyolojik<br />

çalışmada biraz daha farklı sonuca ulaşmıştır. Bu 98 birinci derece akrabanın 38’inde<br />

(%39) değişik <strong>tarsal</strong> eklemler arasında koalisyon tespit etmiştir. Bu kişilerin 24’ünde<br />

(%25) kalkaneonavikular koalisyon ve 14’ünde (%14) talokalkaneal veya bir tür <strong>tarsal</strong><br />

füzyon vardı. Bu bulgu eşliğinde; <strong>tarsal</strong> koalisyonun kalıtımsal olduğu ve hastalığın<br />

3


otozomal dominant kalıtımının hemen hemen tam penetrans gösterdiği<br />

düşünülmektedir. Bu 98 <strong>tarsal</strong> <strong>koalisyonlu</strong> birinci derece yakın akrabanın hiçbirinde<br />

peroneal spastik düztabanlık yoktu ve hiçbiri ayaklarında herhangi bir şikayet ile<br />

doktora gitmemişti. Bu bulgu <strong>tarsal</strong> koalisyon görülme sıklığının genelde bildirilen<br />

%1’den daha fazla olduğunu fakat pek çok kişi de semptomatik olmadığını<br />

göstermektedir (11).<br />

1.4. ANATOMİK ÖZELLİKLER<br />

Ayak 26 kemik ve 55 eklemden oluşan kompleks bir yapıdır (Şekil 1.2 ve Şekil 1.3).<br />

Fonksiyonel olarak ayak; ön ayak, <strong>orta</strong> ayak ve arka ayak-ayak bileği kompleksi olmak<br />

üzere üç ana bölümde incelenebilir. Ön ayak 5 metatars ve 14 falankstan meydana gelir.<br />

Orta ayak kuneiform, küboid ve naviküler kemikleri içerir. Arka ayak-ayak bileği<br />

kompleksi kalkaneus, talus ve tibia-fibula kemiklerinin distal kısımlarından oluşur<br />

(Şekil 1.4 ve Şekil 1.5) (12).<br />

Şekil 1.2: Ayak kemiklerinin dorsal görünümü (Tank, 2007)<br />

4


Şekil 1.3: Ayak kemiklerinin plantar görünümü (Tank, 2007)<br />

Kemik yapılar arasında;<br />

1. Tibiotalar eklem<br />

2. Subtalar eklem<br />

3. Transvers <strong>tarsal</strong> eklemler<br />

a. Talonaviküler eklem<br />

b. Kalkaneoküboid eklem<br />

4. Küçük inter<strong>tarsal</strong> eklemler (kuneonaviküler eklemler)<br />

5. Tarsometa<strong>tarsal</strong> eklemler<br />

6. İntermeta<strong>tarsal</strong> eklemler<br />

7. Metatarsofalangeal eklemler<br />

8. İnterfalangeal eklemler bulunmaktadır.<br />

5


Şekil 1.4: Ayak kemiklerinin lateral görünümü, transvers ve lateral longitudinal arkı<br />

oluşturan kemik yapılar (Tank, 2007)<br />

Şekil 1.5: Ayak kemiklerinin medial görünümü, transvers ve medial longitudinal arkı<br />

oluşturan kemik yapılar (Tank, 2007)<br />

6


Tarsal koalisyonda hastalığın sık görüldüğü yer olması ve hastalığın<br />

patoanatomisinde rol oynaması dolayısı ile subtalar eklem başta olmak üzere<br />

kalkaneoküboid eklem, talokalkaneonaviküler eklemi daha ayrıntılı incelemek faydalı<br />

olacaktır.<br />

1.4.1. SUBTALAR EKLEM<br />

Talus ve kalkaneus arasında anterior ve posterior eklemler bulunur. Subtalar veya<br />

talokalkaneal eklem talus ve kalkaneus arasındaki posterior eklemdir. Anteriordaki<br />

eklem ise talokalkaneonaviküler eklemin talokalkaneal kısmını içerir (Şekil 1.6 ve Şekil<br />

1.7). Sulcus tali ve sulcus kalkanei arasında kuvvetli talokalkaneal bağlar yer<br />

almaktadır. Eklem kapsülü talokalkaneal bağlar tarafından desteklenmektedir (12).<br />

Şekil 1.6: Kalkaneusun ve<br />

kalkaneus eklem yüzlerinin<br />

lateralden görünümü<br />

(Thompson 2002)<br />

Şekil 1.7: Kalkaneus ve<br />

kalkaneus eklem yüzlerinin<br />

süperiorden görünümü<br />

(Thompson 2002)<br />

Anterior Talokalkaneal Bağ: Talus boynu lateral yüzeyi anteriorundan, kalkaneus<br />

üst yüzeyine uzanmaktadır. Talokalkaneonaviküler eklemi posteriorda sınırlar ve bazen<br />

anterior interosseöz bağ olarak da tanımlanır (12).<br />

7


Posterior Talokalkaneal Bağ: Talusun lateral tuberkülü ile kalkaneusun medial<br />

kısmı arasında uzanan radial liflerden oluşur (Şekil 1.8) (12).<br />

Lateral Talokalkaneal Bağ: Talus lateral yüzeyinden, fibular faset altında<br />

kalkaneus lateral yüzeyine uzanan kısa ve güçlü bağdır. Bu bağ anteriorde derin<br />

yerleşimlidir ve kalkaneofibular bağ liflerine paralel seyreder (12).<br />

Medial Talokalkaneal Bağ: Talus medial tüberkülü ile sustentakulum tali<br />

posterioru arasındadır. Plantar kalkaneonavikular bağ lifleriyle karışır (12).<br />

İnterosseöz Talokalkaneal Bağ: Talus ve kalkaneusu birleştiren ana bağdır. Bir<br />

kısmı talokalkaneonavikular eklem ve talokalkaneal eklem kapsülü ile birleşir (12).<br />

Şekil 1.8: Ayak bileği ve subtalar eklem bağlarının posterior görünümü (Thompson<br />

2002)<br />

1.4.2. TALOKALKANEONAVİKULER EKLEM<br />

Talus başı anteroinferior yüzü ile navikular kemik posterior konkavitesi, kalkanesun<br />

anterior ve <strong>orta</strong> talar faseti ile plantar kalkaneonavikular bağın superior fibrokartilajinöz<br />

yüzünden oluşan üç yüzlü multiplanar eklemdir. Talonaviküler bağ, plantar<br />

kalkaneonaviküler bağ ve kalkaneonaviküler bağ, talokalkaneonaviküler eklemin kemik<br />

komponentlerini destekler (12).<br />

8


1.4.3. KALKANEOKÜBOİD EKLEM<br />

Küboid kemik posterior yüzeyi ile kalkaneus anterioru arasında kendi kapsülü ile<br />

ayrılan bir eklemdir (Şekil 1.9 ve Şekil 1.10). Kalkaneoküboid ve talokalkaneonaviküler<br />

eklemin talonaviküler kesimi mid<strong>tarsal</strong> eklemi oluşturur. Kalkenoküboid ekleme destek<br />

veren uzun plantar bağ; kalkaneus, küboid, üç, dört ve beşinci metatars alt yüzü<br />

boyunca plantar bölgede uzanan güçlü bir bağdır. Küboidin plantar yüzeyinde tendon<br />

oluğunda, köprü gibi, peroneus longus tendonu için tünel oluşturur. Plantar<br />

kalkaneoküboid veya kısa plantar bağ; kalkaneus plantar yüzeyinde tüberkül ile komşu<br />

küboid yüzeyi arasında uzanan geniş bir bağdır (12).<br />

Şekil 1.9: Kalkaneus ve<br />

kalkaneus eklem yüzlerinin<br />

medialden görünümü<br />

(Thompson 2002)<br />

Şekil 1.10: Kalkaneus ve<br />

kalkaneus eklem yüzlerinin<br />

posteriorden görünümü<br />

(Thompson 2002)<br />

1.4.4. DİĞER TARSAL EKLEMLER<br />

Navikülaküneiform eklem; üç küneiform kemik ile naviküler kemik tarafından<br />

oluşturulan sinoviyal eklemdir. Küboidonaviküler eklem; fibröz yapıda bir eklemdir.<br />

İnterküneiform eklem küneonaviküler eklem kaidesiyle devamlılık gösteren sinoviyal<br />

eklemdir (12).<br />

9


Şekil 1.11: Ayak ve ayak bileği bağlarının medialden görünümü (Tank, 2007)<br />

Şekil 1.12: Ayak ve ayak bileği bağlarının lateralden görünümü (Tank, 2007)<br />

10


Şekil 1.13: Ayaktaki bağların ve kasların plantardan görünümü (Tank, 2007)<br />

1.4.5. AYAĞIN KOLON SİSTEMİ<br />

Ayak hastalıklarında patoanatomiyi daha iyi tanımlayabilmek ve <strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong><br />

sırasında kolaylık sağlaması amacı ile ayak iki kolona ayrılmıştır (Şekil 1.14) (13).<br />

1. Medial Kolon: Talus, naviküler kemik, üç adet küneiform kemik, 1., 2., 3.<br />

metatarsı içerir.<br />

2. Lateral Kolon: Kalkaneus, küboid, 4. ve 5. metatarsı içerir.<br />

11


Şekil 1.14: Ayağın kolon sistemi, mavi boyalı alan; medial kolon, kırmızı boyalı<br />

alan; lateral kolon<br />

1.4.6. AYAĞIN ARK SİSTEMİ<br />

Tüm vücut ağırlığını taşıyan ve zemin yapısına uyum görevi üstlenen ayağın, birinci<br />

metatars, 5. metatars ve kalkaneus olmak üzere, zemin ile üç temas noktası vardır. Bu<br />

temas noktaları arasında transvers, lateral longitudinal ve medial longitudinal olmak<br />

üzere üç ark bulunmaktadır (13,14,15).<br />

Transvers Ark: Tarsometa<strong>tarsal</strong> eklemlerden geçen bir çizgidir, meta<strong>tarsal</strong> kemikler<br />

ile <strong>tarsal</strong> kemiklerin distal uçları tarafından oluşturulur.<br />

Lateral Longitudinal Ark: Yapısına kalkaneus, küboid kemik, 4. ve 5. meta<strong>tarsal</strong><br />

kemikler katılır.<br />

12


Medial Longitudinal Ark: Kalkaneus, talus, naviküler kemik, kuneiform kemikler,<br />

1. , 2. ve 3. meta<strong>tarsal</strong> kemikler meydana getirir. Kubbenin tepe noktası naviküler<br />

kemiktir (13, 14).<br />

Ayağın ark yapısına, kemik yapı dışında bağ ve kas dokusu da destek olmaktadır.<br />

Özellikle yürüme esnasında, medial longitudinal arkın bütünlüğünün sağlanmasında<br />

bağların ve kasların rolü önemlidir (Tablo 1.1) (12, 16, 17).<br />

Tablo 1.1: Medial longitudinal ark stabilizasyonunda rol alan bağlar ve kaslar<br />

Bağlar<br />

Deltoid bağ<br />

• Tibionaviküler bağ<br />

• Tibiokalkaneal bağ<br />

• Posterior tibiotalar bağ<br />

• Anterior tibiotalar bağ<br />

Uzun plantar bağ<br />

Kalkaneonaviküler bağ (Spring bağ)<br />

Kısa plantar bağ<br />

Plantar aponevroz<br />

Küneometa<strong>tarsal</strong> bağ<br />

Kaslar<br />

Tibialis anterior<br />

Tibialis posterior<br />

Peroneus longus<br />

Fleksör hallusis longus<br />

Fleksör hallusis brevis<br />

Fleksör digitorum longus<br />

Fleksör digitorum brevis<br />

Abdüktör hallusis longus<br />

Küneonaviküler bağ<br />

Talokalkaneal bağ<br />

13


Herhangi bir taş kemerin şeklinin incelenmesi sonucunda, ayak kemerlerinin vücut<br />

ağırlığını nasıl taşıdığının anlaşılması kolaylaşacaktır.<br />

1. Taşların şekli: Kemeri muhafazanın en etkili yolu, kemeri oluşturan taşların<br />

kama şeklinde olmasıdır. Bu taşların ince tarafları aşağı gelecek şekilde<br />

yerleştirilmelidir. Bu taşlardan en önemlisi en üst ve <strong>orta</strong>da olanıdır. Buna kilit<br />

taşı denilmektedir (18).<br />

2. U şeklinde metal kullanmak: Komşu iki taşın alt yüzleri U şeklindeki bir<br />

metalle birbirine bağlanır. Bu sistem, kemerin yük taşıması esnasında, taşların<br />

birbirinden uzaklaşmasını önleyen etkili bir yöntemdir (18).<br />

3. Bağ kirişi (lento) kullanmak: Kemerin temel taşları bir bağ kirişi ile<br />

birbirine bağlanır. Bunun sonucu olarak, yük taşıma esnasında kemerin<br />

ayaklarının birbirinden uzaklaşması, dolayısıyla çökmesi engellenir (18).<br />

4. Askı kullanmak: Burada kemerin yukarıdan askıya alınmak suretiyle<br />

çökmesi engellenir (18).<br />

Medial Longitudinal Arkın Korunması<br />

1. Kemiklerin şekli: Sustentakulum tali talusu alttan destekler; naviküler<br />

kemiğin konkav arka yüzüne talus başı girer, medial kuneiformun hafif<br />

konkav olan arka yüzüne ise naviküler kemik oturur. Kemerin <strong>orta</strong>sında<br />

bulunan talus başı kilit taşı görevi yapar (18).<br />

2. Ayak tabanındaki bağlar: Kemiklerin alt kenarlarını ayak tabanındaki bağlar<br />

tutar. Bu bağlar ayak sırtındaki bağlardan daha kalın ve kuvvetlidir. Bu bağlar<br />

içinde en önemli olanı kalkaneonaviküler bağdır (Spring bağ). Tibialis<br />

posteriorun sonlanma yerindeki tendinöz uzantılar kemerin korunmasını sağlar<br />

(18).<br />

3. Arkın her iki ucunu birbirine bağlayanlar: Bunu plantar aponevroz, fleksör<br />

digitorum brevisin medial bölümü, abduktör hallusis, fleksör hallusis longus,<br />

fleksör digitorum longusun medial bölümü ve fleksör hallusis brevis sağlar<br />

(18).<br />

4. Askı kullanmak: Tibialis anterior, tibialis posterior ve ayak bileğinin<br />

medialindeki bağlar üst tarafı askıya alır (18).<br />

14


Lateral Longitudinal Arkın Korunması<br />

1. Kemiklerin şekli: Kalkanesun distal, küboidin proksimal eklem yüzlerinin<br />

birbirine uyumu çok iyidir. Burada küboid kemik kilit taşı görevini yapar<br />

(18).<br />

2. Ayak tabanındaki bağlar: Ayak tabanındaki uzun ve kısa bağlar ile<br />

buradaki kısa kasların başlangıç kısımları birbirine bağlanır (18).<br />

3. Arkın her iki ucunu birbirine bağlayanlar: Palmar aponevroz, abdüktör<br />

digiti minimi, fleksör digitorum longus ve brevisin lateral kısımları birbirine<br />

bağlar (18).<br />

4. Askı kullanmak: Peroneus longus ve brevis üst tarafı askıya alır (18).<br />

Transvers Arkın Korunması:<br />

1. Kemiklerin şekli: Kuneiform ve meta<strong>tarsal</strong> kemiklerin bazisleri kama<br />

şeklindedir (18).<br />

2. Ayak tabanındaki bağlar: Transvers yönde uzanan sağlam plantar bağlarla<br />

ve özellikle dorsal interosseös kaslar ile abduktor hallusis kasının transvers<br />

başı tarafından birbirine sıkıca bağlanmıştır (18).<br />

3. Arkın her iki ucunu birbirine bağlayanlar: Peroneus longusun kirişi<br />

birbirine bağlar (18).<br />

4. Askı kullanmak: Peroneus longus ve brevis yukarıdan askıya alır (18).<br />

Ayağın arklarını koruyan üç unsur; kemiklerin şekli, kuvvetli bağlar ve kas<br />

tonusudur (Şekil 1.15). Hareketsiz pozisyonlarda tibialis anterior kası, m.peroneus<br />

longus kası ve ayak tabanındaki küçük kasların, ayak kubbesinin korunmasında statik<br />

bir fonksiyonlarının olmadığı elektromiyografik olarak gösterilmiştir. Bu kaslar<br />

tamamen inaktiftirler. Ancak yürüme ve koşma esnasında bu kaslar çok aktiftirler.<br />

Özellikle kilolu veya ağır yük taşıyan şahısların, uzun süre ayakta hareketsiz durmaları<br />

sonucunda, ayak kubbesini oluşuran kemik yapı ve bağlar aşırı zorlanır. Bunun sonucu<br />

olarak da bağlarda gevşeme, ayak tabanında çökme ve düztabanlık gelişir (18).<br />

15


Şekil 1.15: Ayak arklarını destekleyen farklı yöntemler (Snell, 2004)<br />

Tarsal koalisyon hastalarında, diğer pes planus nedenlerinde olduğu gibi esas sorun<br />

medial longitudinal arkın çökmesidir. Medial longitudinal arktaki bu çökme, arkı<br />

oluşturan talokalkaneal, talonaviküler ve navikuloküneiform eklemlerden biri veya<br />

tümünün plantar deviasyonu sonucu oluşur (19). Kemik yapıların dışında arkı<br />

destekleyen oluşumlar; tibialis anterior, peroneus longus ve tibialis posterior kaslarıdır.<br />

Tibialis anterior ve peroneus longus kasları beraber arkın merkezine destek sağlar.<br />

Tibialis posterior ise mid<strong>tarsal</strong> eklemi addükte ederek ve ayrıca plantar<br />

kalkaneonaviküler bağ ve fleksör hallusis longusu güçlendirerek talus başını kaldırır ve<br />

arka destek olur. Medial longitudinal ark ayrıca plantar kalkaneonaviküler bağ<br />

16


tarafından desteklenir. Bu bağ talus başına destek verir. Abduktör hallusis ve fleksör<br />

digitorum brevis arkın yapısına katılır (20).<br />

Tarsal koalisyon hastalarında topuğun pronasyon veya eversiyonu ile birlikte ön<br />

ayağın supinasyonu da mevcuttur (21). Bu hastalarda ilaveten; ayağın medial<br />

longitudinal arkında çökme, ön ayakta abduksiyon ve supinasyon deformitesi ile birlikte<br />

topukta valgus postürü oluşur (22).<br />

1.5. AYAK VE AYAK BİLEĞİ EKLEMİ BİYOMEKANİĞİ<br />

Ayak ve ayak bileği eklemi biyomekaniği kompleks ve birbiriyle çok yakın ilgilidir.<br />

Ayak yumuşak ve stabil bir yürüme için alt ekstremitenin en önemli mekanik parçasıdır.<br />

Ayak bileği ise alt ekstremitenin yükünü ayağa transfer eder ve ayağın yere göre<br />

oryantasyonu ile yakından ilgilidir (23).<br />

Vücut yükünün kat kat fazlası ağırlıkta tekrarlayıcı yüke maruz kalan ayak-ayak<br />

bileği kompleksi, aynı zamanda farklı yeryüzü koşullarına da uyum sağlamaktadır.<br />

Ayağın kendine özgü yapısı, gerektiğinde oldukça sert hale gelerek parmak ucunda<br />

yükselmeyi sağlarken kimi zaman da oldukça yumuşak hale gelerek şok absorbe edici<br />

bir özellik kazanabilir. Şok absorbe edici durumdan, sert konuma değişim aslında<br />

yürümenin her adımında meydana gelir (23).<br />

Ayağın fleksiyon-ekstansiyon hareketi ayak bileği ekleminin transvers aksında<br />

gerçekleşir. Klinik olarak ayak bileği ekleminin vertikal planı ile bacağın sagittal<br />

planına göre yaptığı bu harekete “tibial torsiyon derecesi” denir. Artropometrik<br />

çalışmalara göre insan ayağının koronal aksı bacağın vertikal aksına göre 88-100 derece<br />

sapma gösterir (Şekil 1.16 ve Şekil 1.17). Ayak bileğinin aksı her iki malleolun ucundan<br />

geçtiği için, muayene sırasında tahmini aksın belirlenmesi için muayene eden kişinin<br />

her iki el işaret parmağını malleollerin kemik uç noktasına koyarak ayak bileği<br />

pozisyonunun belirlenmesi sağlanabilir (24).<br />

17


Şekil 1.16: Tibia <strong>orta</strong> hattı ile tibiotalar eklem yüzü arasındaki hareket açıklığı<br />

(Coughlin 2007)<br />

Şekil 1.17: Tibia <strong>orta</strong> hattı ile ayak transvers <strong>orta</strong> hattı arasındaki hareket açıklığı<br />

(Coughlin 2007)<br />

18


Normal horizantal aks, bacağın vertikal aksına göre ayağın sadece içe veya dışa<br />

basma miktarını etkileyebilir ancak transvers planda ayak bileği fleksiyon ve<br />

ekstansiyonu esnasında herhangi bir rotasyonel etki yaratmaz. Ayrıca ayak bileği aksı<br />

oblik olduğu için hareket esnasında horizontal rotasyona izin vermektedir (Şekil 1.18).<br />

Ayak bileği aksının oblikliğine bağlı olarak bu rotasyonun derecesi ve ayağın plantar<br />

fleksiyon ile dorsifleksiyonu değişkenlik gösterir (24).<br />

Şekil 1.18: Bacak sabit iken ayak bileği aksının oblik olması nedeniyle plantar<br />

fleksiyon ve dorsifleksiyon esnasında ayağın rotasyonu (Coughlin 2007)<br />

Yürüme fazının <strong>orta</strong>sında vücut yükünün ayak üzerinden aktarılması sırasında ayak<br />

bacağa göre göreceli olarak dorsifleksiyon yapar (Şekil 1.19). Bu esnada ayak bileğinin<br />

oblik aksı nedeniyle hafif bir iç rotasyon olur. Topuk yerden kalkarken de ayak bileği<br />

plantar fleksiyona gelir ve bu esnada fleksiyonla beraber hafif dış rotasyon görülür (24).<br />

19


Bacağın yatay düzlemde rotasyonları ayrı ayrı incelendiğinde; insan lokomotor<br />

aktivitesinin yürüme esnasındaki öne doğru hareketi net biçimde görülür. Yürümenin ilk<br />

1/3’ lük periyodunda bacak iç rotasyon yaparken, son 2/3’ lük kısmında dış rotasyon<br />

yapar. Bu rotasyon aksı <strong>orta</strong>lama 19 derecedir (13-22 derece arası değişir). Basma<br />

esnasında ayağa binen yük kişiden kişiye değişmekle birlikte yaklaşık 7-8 newton<br />

metredir (24).<br />

Özetle ayak bileğinin oblik aksı şu olaylara sebep olur: Topuk temasından ayak düz<br />

şekilde basana kadar bacak plantar fleksiyon durumundadır ve ayak tabanı hafif içe<br />

doğru basar. Ayak bileği aksı ne kadar oblik ise içe basma o kadar belli olur. Basmanın<br />

<strong>orta</strong> fazında ayak yere tamamen fiksedir, rölatif dorsifleksiyonla beraber bacak hafif iç<br />

rotasyonla birlikte ayak üzerinden kayar. Topuk yerden kalkmaya başladığında ise<br />

plantar fleksiyonla beraber bacak hafif dış rotasyon yapar (24).<br />

Şekil 1.19: Ayak zeminde sabit iken ayak bileği aksının oblik olması nedeniyle<br />

plantar fleksiyon ve dorsifleksiyon esnasında bacağın rotasyonu (Coughlin 2007)<br />

20


Yürüme esnasında ayak hareketleri ve bacağın rotasyonu koordine hareket<br />

etmektedir. Normal lokomotor harekette ayak bileği <strong>orta</strong>lama 24 derece (20-36 derece<br />

arası) hareketle oynar. Ayak bileği aksının maksimum oblik olduğu ve 36 derecelik<br />

maksimum hareket aralığında bile bacağın vertikal rotasyonu sadece 11 derecedir. Ayak<br />

bileğinin topuk basma esnasındaki hızlı plantar fleksiyonu ayak tam yere düz bastığında<br />

yürüme döngüsünün maksimum %7’lik değerine ulaşır. Bunu takiben ilerleyici<br />

dorsifleksiyon başlar ve yürüme döngüsünün %40’ı tamamlanana kadar sürer. Salınım<br />

fazı süresince ayak bileğinde dorsifleksiyon mevcuttur. Yürüme esnasında kas<br />

hareketlerine bakıldığında, ayak bileği dorsifleksiyonunda ön kompartman kasları<br />

çalışır. Eğer bu kas grubu topuk basmayı takiben çalışmıyorsa, plantar fleksiyonu<br />

başlatma esnasında ayakta sürtünme olur. Yürüme döngüsünün %55’inden itibaren<br />

anterior kas grubu ayağa dorsifleksiyon yaptırır. Dorsifleksiyon sırasında kaslar<br />

konsantrik olarak kasılır (24).<br />

Posterior kas grubu, tibialis posterior başta olmak üzere yere basma fazının %10’ luk<br />

kısmında kasılmaya başlar ve döngünün %20’lik kısmına gelindiğinde fonksiyonel hale<br />

gelir. Hareketin ilk fazında, ayak bileği döngünün %40’lık kısmına kadar progresif<br />

dorsifleksiyona gider. Bu esnada kaslar eksantrik kontrakte olur ve plantar fleksiyon<br />

başladıktan sonra konsantrik kasılma görülür. Entresandır ki; bu kaslarda yürüme<br />

döngüsünün %50’lik kısmında elektrik aktivite görülürken, plantar fleksiyonun geri<br />

kalan kısmı pasif olarak yapılır. Yere basma fazı, posterior baldır kasları fikse ayak<br />

üzerinde tibianın öne doğru hareketini kontrol eder. Bu kontrol sayesinde diğer<br />

ekstremitenin adım atma mesafesi uzar. Patolojik durumlarda eğer posterior baldır<br />

kasları zayıf ve çalışmıyor ise dorsifleksiyon topuk vurmadan sonra başlar (25, 26).<br />

Ayak bileği eklemine binen yüklere bakıldığında; yürüme döngüsünün yaklaşık<br />

%40’ına gelinip dorsifleksiyondan plantar fleksiyona geçiş esnasında bu kuvvetler<br />

maksimumdur. Bu esnada ayağa binen yük vücut ağırlığının yaklaşık 4.5 katıdır (24).<br />

1.5.1. SUBTALAR EKLEM BİYOMEKANİĞİ<br />

Ayak bileğinin dinamiklerini anlamak için ayak bileği eklemiyle beraber subtalar<br />

eklemin mekanizmasının anlaşılması gerekir. Subtalar eklem kalkaneusla talusu<br />

birleştiren tek bir aks üzerinde çalışır. Subtalar eklemin aksı medialden laterale yaklaşık<br />

21


16 derece ve horizontal planda yaklaşık 42 derece açılanma gösterir (Şekil 1.20 ve Şekil<br />

1.21). Bireysel farklılıklar eklem hareketi ve yürümeyi ciddi anlamda değiştirir. Dahası<br />

subtalar eklem ayak bileğinin distal eklemlerle olan hareket dengesini sağlamada ana<br />

unsurdur. Bu nedenle subtalar eklemin anatomisi ve fonksiyonu iyi anlaşılmalıdır.<br />

Subtalar eklemin anatomik yapısına ve tek aks üzerindeki fonksiyonuna bakıldığında bu<br />

eklemin talus ve kalkaneus arasında menteşe tipinde bağlantı oluşturduğu görülür (Şekil<br />

1.22) (24).<br />

Şekil 1.20 :<br />

Transvers planda subtalar aks<br />

ile ayağın uzun aksı arasındaki<br />

<strong>orta</strong>lama 23 derecelik sapma<br />

(4-47 derece) (Coughlin 2007)<br />

Şekil 1.21 :<br />

Subtalar aks ile horizontal plan<br />

arasındaki <strong>orta</strong>lama 41<br />

derecelik sapma(21-69 derece)<br />

(Coughlin 2007)<br />

22


Şekil 1.22: Ayak serbest konumda iken ve yere basarken ayak ve ayak bileği<br />

eklemlerindeki fonksiyonel ilişkinin basit mekanizması (Coughlin 2007)<br />

Bacağın dış rotasyonu topukta inversiyona neden olurken, ayağın medial tarafında<br />

elevasyona ve lateral tarafa deviasyonuna neden olur. Bacağın iç rotasyonu ayağa bunun<br />

tersi etki yaratır (24).<br />

Pes planusta subtalar eklemin aksı normale göre daha horizontaldir. Bu yüzden aynı<br />

miktardaki bacak rotasyonuyla ayakta daha abartılı pronator ve supinator etki gözlenir.<br />

Bu fenomen bize kısmi olarak neden asemptomatik pes planus hastalarında sık ayakkabı<br />

değiştirme ve genellikle ayakkabısız gezme ihtiyacı olduğunu açıklar. Dahası<br />

asemptomatik pes planusta subtalar eklem aralığının normale göre daha geniş olduğu<br />

gözlenmektedir. Bunun tersi pes kavusta da geçerlidir ve bu hastalarda ayakta genel bir<br />

rijidite ile birlikte sınırlı subtalar eklem hareketi genellikle görülür (24).<br />

Topuk vurma esnasında subtalar eklemde bir miktar eversiyon olur, pes planuslu<br />

hastalarda bu eversiyon maksimuma ulaşır. Normal ayakta rotasyon 6 derece iken pes<br />

planusta 12 dereceye kadar çıkar. Subtalar eklemin hareketinin karmaşıklığı nedeniyle<br />

23


eklem hareket hesaplaması halen çok net olmamasına rağmen bugüne kadar yapılmış<br />

çalışmalarda topuk vurmadan ayak tam düz basana kadar eversiyon, ayak tam düz<br />

bastıktan parmak ucu kaldırılıncaya kadar inversiyon olduğuna dair görüşler mevcuttur<br />

(Şekil 1.23) (27).<br />

Ayrıca, intrinsik ayak kaslarının fazik aktiviteleri subtalar eklem rotasyonuyla<br />

yakından ilişkilidir. Normal bir ayakta intrinsik kas aktivitesi yürüme fazının %30’<br />

undan önce başlarken, pes planuslu hastalarda bu aktivite yürüme fazının %15’inden<br />

itibaren görülür (Şekil 1.24) (28).<br />

Şekil 1.23: Normal ve düztaban ayaklarda subtalar eklem hareketi (Coughlin2007)<br />

Şekil 1.24: Gölgeli alanlar intrinsik kas aktivitesini göstermektedir (Coughlin 2007)<br />

24


1.5.2. TRANSVERS TARSAL EKLEM BİYOMEKANİĞİ<br />

Kalkaneoküboid ve talonaviküler eklemler transvers <strong>tarsal</strong> eklem olarak adlandırılır.<br />

Bu eklemlerin her birinin bağımsız hareketi vardır ve farklı çalışmalarda ayrı ayrı<br />

değerlendirilmişlerdir. Fakat belli bir fonksiyonel noktadan itibaren bu iki eklem<br />

beraber hareket ederler. Kalkaneus inverte pozisyondayken bu iki eklem paralel<br />

değildir. Fakat kalkaneus everte durumdayken paralel olurlar. Bu iki eklemin aksı<br />

paralel olmadığında transvers <strong>tarsal</strong> eklemde rigidite <strong>orta</strong>ya çıkar (Şekil 1.25) (29).<br />

Şekil 1.25: Transvers <strong>tarsal</strong> eklem fonksiyonu. Kalkaneus eversiyonda iken<br />

talonaviküler (TN) ve kalkaneoküboid (KK) eklemler birbirlerine paraleldir. Subtalar<br />

eklem inversiyona alındığında bu eklemler arasındaki paralellik bozulur ve <strong>orta</strong> ayak<br />

stabilitesi artar (Elftman 1960)<br />

Transvers <strong>tarsal</strong> eklem, düz basma esnasında hareketi kalkaneustan ön ayağa iletir.<br />

Topuk vurma esnasında, kalkaneus eversiyona gittiğinde, transvers <strong>tarsal</strong> eklem esnek<br />

haldedir. Fakat parmak kaldırma esnasında, kalkaneus inversiyona gittiğinde, transvers<br />

<strong>tarsal</strong> eklem ve ayak longitudinal arkında stabilite meydana gelir (Şekil 1.26) (29,30).<br />

25


Şekil 1.26: Talus ile kalkaneus arasındaki ilişkiyi gösteren arka ayağın anatomik<br />

modeli. Kalkaneus valgusa getirildiğinde abdüksiyon (1), ekstansiyon (2) ve pronasyon<br />

(3) hareketi gözlenir ve transvers <strong>tarsal</strong> eklem mobil hale gelir. Kalkaneus varusa<br />

getirildiğinde ise fleksiyon (4), addüksiyon (5) ve supinasyon (6) hareketi gözlenir ve<br />

transvers <strong>tarsal</strong> eklem kilitlenir (Sarrafian 1983)<br />

Transvers <strong>tarsal</strong> eklemin aksı, ayağın vücut ağırlığını taşıdığı basma fazında önem<br />

kazanmaktadır. Topuğun eversiyonu ayakta göreceli pronasyon, sagital planda değişen<br />

düzeylerde fleksiyon ve ekstansiyon, transvers planda abdüksiyon ve addüksiyon, ayrıca<br />

ön ayak ve topuk arasında rotasyon görülmesine neden olur. Bu esnada muayene eden<br />

kişi <strong>orta</strong> ayakta transvers <strong>tarsal</strong> eklemde maksimum hareket hisseder. Eğer ön ayak bir<br />

elle sıkıca tutulup kalkaneus eversiyona getirilirse transvers <strong>tarsal</strong> eklemin kilitlendiğini<br />

hisseder, daha önce hissedilen hareketlerin hepsi azalır ve <strong>orta</strong> ayağın rigit hale geldiği<br />

görülür (24).<br />

1.6. KLİNİK ÖZELLİKLER<br />

Tarsal koalisyon genellikle adölesan dönem kabul ettiğimiz 12-16 yaşlarında<br />

semptomatik hale gelir ve bu yaşlarda hastalar sağlık kurumlarına başvururlar.<br />

Hastaların yakınmaları genellikle ağrı, ayakta düztabanlık ve şekil bozukluğudur<br />

(1, 24).<br />

26


Ağrı koalisyonun yerine göre değişiklik göstermekle birlikte genellikle sinüs tarsi<br />

üzerindedir. Ayrıca; medial malleol çevresinde, ayak arkı boyunca, nadiren de ayak<br />

dorsalinde olabilir. Ağrı spor aktivite ile özellikle engebeli zeminde yapılan aktiviteler<br />

sonucu artış gösterebilir. İstirahatle ağrı azalır (1, 24).<br />

Hastaların çoğunda, özellikle ileri seviye <strong>tarsal</strong> koalisyonlarda, ayağın pronasyonu,<br />

arka ayağın sertliği, arka ayak ve ayak bileğinde valgus deformitesiyle birlikte ilerleyici<br />

düztabanlık görülebilir (1). Pronasyondaki bir arka ayağın göstergesi olarak, arka ayak<br />

ve ayak bileği kompleksinde valgus, talonaviküler eklem ve medial malleolde<br />

belirginleşme görülür (31).<br />

Ön ayağın, arka ayak-ayak bileği kompleksi ile karşılaştırıldığında abduksiyonu<br />

izlenir. Ayak arkadan gözlendiğinde ayak parmakları lateralden görülebilir. Bu bulgu<br />

“fazla sayıda parmak bulgusu” olarak adlandırılır (Şekil 1.27) (31, 32).<br />

Şekil 1.27: Tarsal koalisyona bağlı düztabanlıkta fazla parmak bulgusu<br />

Kalkaneal valgusa sekonder olarak aşil tendonunda içe kavislenme görülür (Helbing<br />

bulgusu). Bununla beraber aşil tendonunda kısalık ve gerginlik beklenen diğer bir<br />

bulgudur (32, 33).<br />

Subtalar ve transvers <strong>tarsal</strong> eklem hareketiyle oluşan strese bağlı olarak ağrının<br />

arttığı gözlemlenir. Belirgin talar gagalaşması olan hastalarda derin ve yüzeyel peroneal<br />

27


sinir inervasyon alanlarında duyu kusuru olabilir. Tarsal tünel sendromu <strong>tarsal</strong><br />

koalisyona eşlik edebilir (34).<br />

Peroneal spastik düztabanlık yanlış bir terim olarak <strong>tarsal</strong> koalisyon için<br />

kullanılmaktadır. Tarsal koalisyon hastalarındaki peroneal spazm; kronik ve rijit arka<br />

ayak valgusuna bağlı peroneal tendonların göreceli olarak kısa olmasına bağlıdır.<br />

Göreceli peroneal tendon kısalığı özellikle rijit subtalar eklemin neden olduğu ağrıyı<br />

azaltmaya yönelik koruyucu bir mekanizmadır (24).<br />

Fizik muayenede hasta parmak ucunda yükseldiğinde, topukta inversiyon olmaz.<br />

Normalde sağlıklı bir insan ayak parmak ucunda yükseldiğinde topuk inverte olur.<br />

Parmak ucu testi en iyi hastanın arkasından gözlenir (Şekil 1.28). Topukta inversiyon<br />

gözlenmemesi özellikle talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda belirginken<br />

kalkaneonaviküler koalisyonu olan hastalarda yüzde 70’e kadar subtalar eklem hareketi<br />

korunabilir. Kalkaneonaviküler koalisyonu olan hastalarda subtalar eklem hareketi açık<br />

olmasına rağmen transvers <strong>tarsal</strong> eklem hareketi ciddi biçimde kısıtlanmıştır (1, 24).<br />

Esnek düztabanlık ile ayrımda klinikte kolay uygulanabilecek bir test başparmak<br />

ekstansiyon testidir (Hubscher manevrası, Jack testi). Hasta yere basarken başparmak<br />

pasif hiperekstansiyona getirildiğinde, normal cevap medial longitudinal arkın<br />

yükselmesidir (31).<br />

Erişkin nüfusunun yüzde 23’ünde medial longitudinal arkta çökme bulunduğu<br />

tahmin edilmektedir (9). Bu kişilerin yaklaşık 2/3’ünde esnek, hipermobil düztabanlık<br />

görülür. Subtalar eklem kompleksinde ve ayak bileğinde normal ya da artmış hareket<br />

vardır. Düztabanlık olgularının bir kısmında düztabanlık ile birlikte triceps surae<br />

adelesinde kontraktür mevcuttur (9, 35).<br />

28


Şekil 1.28: Tarsal koalisyonu olan hastanın sol topuğunda inversiyon kısıtlılığı<br />

Subtalar eklem hareketini engelleyen, ayakta rijit düztabanlık ve ayak bileği<br />

çevresinde ağrı oluşmasına neden olan diğer hastalıkların da ayırıcı tanıda göz önünde<br />

bulundurulması gerekmektedir. Yürüyüşün, koordinasyon yeteneğinin ve reflekslerin<br />

incelenmesi klinik muayenede önemlidir. Düztabanlıkla birlikte olabilecek güçsüzlük<br />

poliomiyelit veya periferal nöropatiye bağlı olabilir. Aşil tendon kontraktürüne bağlı<br />

güçsüzlük Duchenne kas distrofisi, ekinusa bağlı spastisite ise serebral palsi gibi<br />

nörolojik ya da miyopatik durumların bulguları olabilir. Juvenil romatoid artritte<br />

subtalar eklem tutulumunun olabileceği ve hastalığın subtalar eklemde hareket kısıtlılığı<br />

ve ağrı ile <strong>orta</strong>ya çıkabileceği unutulmamalıdır. Sistemik bir artriti ekarte etmek için<br />

diğer eklemler de dikkatli muayene edilmelidir. Naviküler kemik üzeri gibi özel ağrı<br />

bölgelerinin varlığı aksesuar naviküler ya da osteokondrit belirtisi olabilir (1).<br />

Tarsal koalisyonun klasik semptom ve bulguları ile başvuran hastada radyolojik<br />

olarak koalisyon bulgularının olmaması durumunda nörolog ya da romatolog ile<br />

görüşülmesi faydalı olacaktır (1).<br />

Koalisyon hastalarının bir kısmında, kavovarus ve pes ekinovarus gibi ayak<br />

deformiteleri de bildirilmiştir (36, 37). Fibular hemimeli hastalarında genellikle<br />

asemptomatik <strong>tarsal</strong> koalisyonlar bulunur. Bu hastalarda <strong>tarsal</strong> koalisyonlar doğumda<br />

29


mevcuttur ve tibiotalar eklemin inversiyon ve eversiyonuna izin veren “ball-and-socket”<br />

ayak bileği eklemi gelişimi ile kompanse edilir. Bu hastalar genellikle asemptomatiktir<br />

ve <strong>tedavi</strong> gerektirmezler (38, 39).<br />

Tarsal koalisyonların eşlik ettiği bir diğer sendrom da Nievergelt-Pearlman<br />

sendromu olup, masif <strong>tarsal</strong> ve karpal koalisyonlar ile seyreden nadir görülen bir kalıtsal<br />

hastalıktır (40).<br />

Apert sendromlu hastalarda da <strong>tarsal</strong> kemiklerde masif sinostoz görülebilir (1).<br />

1.7. RADYOLOJİK ÖZELLİKLER<br />

Rutin görüntüleme diğer ortopedik hastalıklarda olduğu gibi direkt radyografiler ile<br />

başlamalıdır. Direkt radyografiler basarak çekilen ön-arka, yan grafiler, oblik grafi ve<br />

Harris (kalkaneus aksiyel) grafileri içermelidir (1,24). Bu rutin görüntülemelerde fibröz<br />

ya da osseoz koalisyonun işaretçisi olabilecek normal kemik yapısındaki bozulmalar<br />

değerlendirilebilir. Ayrıca yan grafi talusta gagalaşmayı gösterebilir. Talus<br />

dorsumundaki bu çıkıntı <strong>tarsal</strong> koalisyonun sekonder bulgusudur ve dorsifleksiyon<br />

esnasında navikülanın talus üzerindeki menteşe hareketi sonucunda oluştuğuna inanılır.<br />

Subtalar eklem rijiditesi dorsifleksiyon esnasında kalkaneusun normal öne<br />

sublüksasyonunu engelleyerek navikulanın talus üzerinde normal kayma hareketi yerine<br />

menteşe hareketi yapmasına sebep olur. Sonuçta talus başı üzerinde periostal aşınmaya<br />

bağlı olarak bu spesifik bölgede bir traksiyon spuru oluşur (Şekil 1.29) (24, 41, 42).<br />

Hastalık için özellikli bulgular; 45 derece oblik yan grafide kalkaneonaviküler<br />

koalisyonun osseöz bir yapı olarak görünmesi (Şekil 1.30) ya da kalkaneus anterior<br />

boynundan navikülaya doğru oluşan çıkıntıdır. Bu bulgu “karınca yiyen burnu bulgusu<br />

(anteater nose sign)” olarak adlandırılır (Şekil 1.31) (43). Ayrıca düz grafilerde<br />

posterior subtalar eklemde daralma, <strong>orta</strong> fasetin görülememesi, ayak bileği<br />

görüntülerinde talus lateral prosesinde yuvarlaklaşma veya talus boynunun alt<br />

yüzeyinde düzleşme veya konkavite görülebilir (24).<br />

30


Şekil 1.29: Yan ayak grafisinde talusta gagalaşma<br />

Şekil 1.30: Ayak oblik grafisinde kalkaneonaviküler koalisyon<br />

31


Şekil 1.31: Yan ayak grafisinde karınca yiyen burnu bulgusu<br />

Brown ve arkadaşları tarafından tanımlanan “C bulgusu (C sign)” ise Yan grafilerde<br />

görülen fasülye şekilli dansitedir ve başlarda talokalkaneal koalisyon için tanısal olarak<br />

değerlendirilmiştir (44). Bu bulguya göre sustentakulum talinin belirgin inferior<br />

kenarının talus kubbesinin medial kenarı ile oluşturduğu süperpozisyon ve talus kubbesi<br />

ile sustentakulum tali arasındaki kemik köprü sonucu hiperdens görünüm söz konusudur<br />

(Şekil 1.32). Brown’a göre bu bulgu genel olarak düztabanlığa özgü olmasına rağmen<br />

talokalkaneal koalisyon için duyarlı ve özgül değildir (44). Tarsal koalisyonun uygun<br />

biçimde değerlendirmesinde grafilerin tam yan çekilmiş olması önemli rol oynar. Tam<br />

yan çekilmiş bir grafide <strong>orta</strong> ve posterior fasetlerin paralel olarak görünmesi gereklidir.<br />

Arka ayaktaki herhangi bir rotasyon ya da grafi çekilmesi esnasında ışınlamanın uygun<br />

pozisyonda yapılmaması röntgeni değerlendiren kişinin fasetlerin görünmemesi<br />

sebebiyle yanlış <strong>tarsal</strong> koalisyon tanısı koymasına sebep olabilir (1, 24).<br />

32


Şekil 1.32: Ayak yan grafisinde C bulgusu<br />

Ayak 10 derece dorsifleksiyonda, hasta röntgen kasetine basarken ayak<br />

posteriorundan plantara doğru 45 derece açı ile ışınlama yapılarak çekilen Harris aksiyel<br />

grafileri talokalkaneal koalisyon değerlendirmesinde önemlidir. Ayrıca 40 ve 50 derece<br />

açılarla çekilen grafilerle de <strong>orta</strong> ve posterior fasetin paralel görüntüleri elde edilebilir.<br />

Eklem yüzlerinde düzensizleşme fibröz bir koalisyonu gösterirken, eklem aralığının<br />

kapalı olması osseöz koalisyonun patognomonik bulgusudur (Şekil 1.33) (24).<br />

Tanımlanan diğer birçok gelişmiş tanı yöntemine rağmen düz grafiler halen <strong>tarsal</strong><br />

koalisyon değerlendirmesinde değerlidir. Crim ve Kjeldsberg <strong>orta</strong>lama hasta yaşının 29<br />

olduğu iki fazlı bir çalışma yapmışlardır. İlk fazda bilgisayarlı tomografi, MRG veya<br />

<strong>cerrahi</strong> ile kanıtlanmış <strong>tarsal</strong> koalisyonu olan hastaların düz grafilerini retrospektif<br />

olarak taramışlardır. Rutin klinik pratiğe uygun olması için araştırmacılar hastaların<br />

sadece ön-arka ve yan grafilerini değerlendirmiştir. İkinci faz ise prospektif olarak<br />

yürütülmüş ve 150 grafi ile değerlendirilen nontravmatik ayak – ayak bileği ağrısı olan<br />

hastalardan koalisyon şüphesi olanlar bilgisayarlı tomografi ile takip edilmiştir.<br />

Kalkaneonaviküler koalisyon %80 - %100 arası duyarlılık ve %97 - %98 özgüllükle<br />

tespit edilebilmiştir. İkinci fazda koalisyon şüphesi olup bilgisayarlı tomografi istenen<br />

33


hastalarda %100 doğrulukla <strong>tarsal</strong> koalisyon saptanmıştır. Bilgisayarlı tomografi, direkt<br />

grafilere göre <strong>tarsal</strong> koalisyonda tanısal doğruluk açısından üstün bulunmuştur (45).<br />

Şekil 1.33: Kalkaneus aksiyel (Harris) grafisinde osseöz talokalkaneal koalisyon<br />

Hasta sırt üstü pozisyonda yatarken dizler ve kalçalar fleksiyonda, ayak bileği 20<br />

derece kadar plantar fleksiyonda iken çekilen, posterior ve <strong>orta</strong> fasete dik koronal kesit<br />

görüntülerle osseoz talokalkaneal koalisyon saptanabilir (Şekil 1.34). Ayrıca koronal<br />

görüntülerde koalisyonun yapısı ve kesitsel anatomisi de <strong>orta</strong>ya konabilir. Bilgisayarlı<br />

tomografi, <strong>tedavi</strong> seçeneklerini etkileyebilecek komşu eklem yüzlerindeki dejeneratif<br />

değişikliklerin erken dönemde saptanmasında da yarar sağlamaktadır (46, 47).<br />

34


Şekil 1.34: Bilgisayarlı tomografide koronal kesitte talokalkaneal osseöz koalisyon<br />

Geçmişte bilgisayarlı tomografinin kalkaneonaviküler koalisyonların<br />

saptanmasındaki yeri sorgulanmıştır. Hochman ve Reed bilgisayarlı tomografinin<br />

tanıdaki faydasını araştırmışlar ve aksiyel tomografi kesitlerinin kalkaneonaviküler<br />

koalisyonu saptamada en iyi yöntem olduğunu göstermişlerdir. Araştırmacılar ayrıca<br />

koronal kesitlerde lateral köprüleşme ve talus başının anormal yuvarlaklaşmasına da<br />

dikkat çekmişlerdir. Lateral köprüleşme kanıtlanmış kalkaneonaviküler koalisyonu olan<br />

tüm hastalarda kesin bulgu olarak saptanmıştır (1, 24).<br />

Bilgisayarlı tomografi, fibröz koalisyonu olan hastaların tanısında yetersiz<br />

kalabilmektedir. Fibröz veya kıkırdak koalisyonlar dolaylı olarak fasette anormal<br />

açılanma, eklem aralığında düzensizlik, subkondral skleroz, veya eklem mesafesinde<br />

daralma ile tanınabilirse de fibröz doku tam manasıyla değerlendirilemez. Bu aşamada<br />

MRG koalisyon değerlendirmesinde daha iyi bir yöntemdir (Şekil 1.35). Özellikle T1<br />

35


ağırlıklı görüntülerde <strong>orta</strong>-düşük sinyalli köprüleşme görülebilmektedir. Ayrıca kemik<br />

koalisyonlar da şüpheli bölgede kemik iliği devamlılığının MRG’de görülmesi ile<br />

doğrulanır. Son dönemlerde STIR (short T1 inversion recovery) veya T2 görüntülerde<br />

koalisyona komşu subkondral kemikte hiperintens görünüm öne çıkmıştır. Bu yapının<br />

rijit koalisyona bağlı anormal stresler ile oluşan mikrokırıklar ve kemik ödemine bağlı<br />

olduğu düşünülmektedir (24, 48).<br />

Şekil 1.35: MRG koronal kesitte talokalkaneal fibröz koalisyon<br />

Fibröz <strong>tarsal</strong> koalisyonda MRG’nin bilgisayarlı tomografiye üstünlüğü halen<br />

tartışmalıdır. Emery ve arkadaşları <strong>tarsal</strong> koalisyonu düşündüren bulguları olan 20<br />

hastanın 40 MRG ve bilgisayarlı tomografi tetkikinin incelendiği çalışmalarında, 9<br />

36


hastanın 15 ayağında hem MRG hem de bilgisayarlı tomografi ile görülen koalisyon<br />

saptamışlardır. 10 koalisyon <strong>cerrahi</strong> esnasında doğrulanmıştır (49). Bu çalışmada<br />

vakaların %71’i fibröz koalisyonu olan hastalardan oluşmaktadır. Duyarlılık ve<br />

özgüllük karşılaştırıldığında bilgisayarlı tomografi %94 duyarlı, %100 özgül iken MRG<br />

%88 duyarlı, %100 özgül olarak saptanmıştır. Araştırmacılar fibröz koalisyonların<br />

çoğunlukta olmasına rağmen bilgisayarlı tomografi ve MRG arasında %97.5 oranında<br />

tanısal korelasyon saptamışlardır. Bu nedenle hangi tanısal çalışmanın seçileceği<br />

doktorun belli bir vaka için beklediği bulgulara göre belirlenmelidir. Son dönemde<br />

maliyet etkinliği açısından izole <strong>tarsal</strong> koalisyonda bilgisayarlı tomografi, MRG’ye göre<br />

tercih edilen yöntem olmuştur, fakat ek yumuşak doku bozukluğu (posterior tibial<br />

tendon bozukluğu gibi) düşünülen hastalarda MRG daha iyi bir tanısal yöntem olabilir<br />

(24).<br />

Teknesyum kemik sintigrafisinin <strong>tarsal</strong> koalisyon tanısında rutin uygulamada yeri<br />

yoktur. Bilgisayarlı tomografi ile tanı konulamayan fibröz <strong>tarsal</strong> koalisyonların<br />

tanısında yardımcı olduğu gösterilmiştir. Koalisyonun olduğu eklem sahasında artan<br />

tutulum, hasta semptomlarından koalisyonun sorumlu olduğunu gösterir (Şekil 1.36)<br />

(50, 51).<br />

Şekil 1.36: Sintigrafide sol ayak eklemlerinde artmış tutulum<br />

37


1.7. TEDAVİ YAKLAŞIMLARI<br />

Çoğu <strong>tarsal</strong> koalisyon asemptomatiktir. Eğer başka bir problem nedeniyle araştırma<br />

yapılırken koalisyon saptanırsa hasta durum konusunda bilgilendirilir. Bu hastalara<br />

takip dışında <strong>tedavi</strong> gerekmemektedir (1, 24).<br />

Erişkin hastaların <strong>tarsal</strong> koalisyonunda, ağrı genellikle ayak bileği burkulması gibi<br />

ayrı bir travma ile ilişkilidir. Bu nedenle ayak bileği burkulması olan bir hasta<br />

değerlendirilirken subtalar eklem rijiditesini göz önünde bulundurmak önemlidir. Ayak<br />

bileği burkulması sonrası başvuran hastalar <strong>tarsal</strong> koalisyon açısından dikkatli bir<br />

şekilde değerlendirilmelidir (1, 24).<br />

Tarsal koalisyonun konservatif <strong>tedavi</strong>si; NSAİ ilaçların kullanılması, buz<br />

uygulanması ve aktivite düzenlenmesi ile başlar. Geçmeyen ağrı şikayetinin varlığında<br />

alçı ile tespit gerekli olabilir. Altı hafta süre ile yürüme alçısı kullanılıp, bu süre<br />

sonunda hastanın halen ağrı şikayeti geçmemiş ise yük verdirilmeden alçı <strong>tedavi</strong>sine<br />

devam edilebilir. Yapılan çalışmalara göre konservatif <strong>tedavi</strong>ye cevap oranı hastaların<br />

üçte biri ile sınırlıdır. Alçı <strong>tedavi</strong>lerine rağmen hastanın şikayetleri geçmemişse <strong>cerrahi</strong><br />

<strong>tedavi</strong> düşünülmelidir (1, 24).<br />

Konservatif <strong>tedavi</strong>de medial topuk kaması, medial longitudinal ark takviyesi veya<br />

tabanlık kullanılabilir. Bu tip ark takviyeleri ve ayakkabı kullanılımında esas amaç,<br />

subtalar ve talokalkaneonaviküler eklemleri desteklemek, ayak arklarının anatomik<br />

pozisyonunu koruyarak vücut ağırlığının ayakta, topuk, birinci ve beşinci metatarslar<br />

olmak üzere üç temel noktaya yeniden düşmesini sağlamaktır (24, 52).<br />

Termoplastikten yapılan bu tabanlıklar, kalkaneus ile ayağın <strong>orta</strong> ve arka<br />

kısımlarının birbiriyle olan uyumunu yüksek duvarları ile sağlamaktadır. UCBL<br />

tabanlıklar arka duvarları ile topuğu bir kap gibi içine alarak, inversiyon veya<br />

eversiyona kaçmasını engellemektedir. Tabanlığın medial ve lateral duvarları ayağı iki<br />

yandan kavrayarak, birinci ve beşinci metatars başları altında sıfırlanarak sonlanır.<br />

Tabanlar ise, medial longitudinal arkı destekleyerek metatarsların boynu altına kadar<br />

uzanırlar. UCBL tabanlıkların arkada oldukça sert, önde, metatars hizasında daha esnek<br />

yapıda olmaları, ayağın anatomik pozisyonunun korunmasına ve yürümenin itme<br />

fazının kolaylıkla yapılmasına imkan vermektedir (Şekil 1.38) (52).<br />

38


Şekil 1.37: UCBL tabanlığın çeşitli planlardan görünümü<br />

Genel olarak rijit düztabanlıkta, düşük medial longitudinal arkı düzeltmeye yönelik<br />

rijit cihazlar hastanın şikayetlerini arttırarak <strong>tedavi</strong> uyumunu etkiler. Fakat plastizottan<br />

yapılmış veya yarı-rijit ortezler ile tatminkar sonuç elde edilebilir. Bir UCBL tabanlık<br />

veya ayak bilekliği ile koalisyon bölgesindeki stres azaltılarak spora devam sağlanabilir.<br />

Fikse arka ayak valgus deformitesi ile birlikte <strong>tarsal</strong> koalisyonu olan hastalarda, arka<br />

ayağı nötral olanlara göre konservatif <strong>tedavi</strong> ile daha başarısız sonuçlar elde edildiği<br />

bulunmuştur (24).<br />

Konservatif <strong>tedavi</strong>ye rağmen semptomları aktivitelerini kısıtlayacak derecede devam<br />

eden hastalarda <strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong> uygulanmalıdır. Bar rezeksiyonu, bar rezeksiyonu ile<br />

beraber tendon interpozisyonu, bar rezeksiyonu ile beraber kalkaneal osteotomi,<br />

subtalar artrodez, triple artrodez ameliyatları yapılabilmektedir (1, 24, 53).<br />

39


Talusta gagalaşma ayak bileği ekleminin dejeneratif hastalığının kanıtı değildir ve<br />

<strong>cerrahi</strong> rezeksiyon için kontrendikasyon oluşturmaz (41).<br />

Subtalar medial eklem yüzü ve posterior eklem yüzünün yarısından daha fazlasını<br />

içeren koalisyonlarda ve yaygın dejeneratif artrit bulguları olan hastalarda bar<br />

rezeksiyonu kontrendikedir ve bu hastalarda triple artrodez ya da subtalar artrodez<br />

operasyonu yapılmalıdır. Ayrıca; bar rezeksiyonu yapılmış fakat semptomları geçmeyen<br />

hastalarda da triple ya da subtalar artrodez önerilmektedir (1, 53).<br />

Tarsal koalisyon hastalarında arka ayak valgusu 16 derece üzerinde ve belirgin bir ön<br />

ayak abduksiyonu varsa kalkaneusa düzeltici osteotomiler bar rezeksiyonuna<br />

eklenmelidir (1, 53).<br />

40


2. MATERYAL VE METOD<br />

2.1. ÇALIŞMA PLANI<br />

Kasım 2005 ile Şubat 2009 tarihleri arasında, Sağlık Bakanlığı Baltalimanı Metin<br />

Sabancı Kemik Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 1. Ortopedi ve Travmatoloji<br />

Kliniğinde; ağrılı <strong>tarsal</strong> koalisyonu, kısıtlı ayak hareketleri olan, konservatif <strong>tedavi</strong><br />

uygulanmasına rağmen başarısız olunup <strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong> uygulanan 15 hastanın, 15 ayağı<br />

retrospektif olarak değerlendirilmiştir.<br />

Hastaların 12’si erkek, 3’ü kadındı. Hastaların yaş <strong>orta</strong>laması 17.2 (14–24) yıldı.<br />

Ortalama takip süresi 27,7 (5–44) aydı. Cerrahi girişim; hastaların 7 tanesinde sağ<br />

ayağa, 8 tanesinde sol ayağa uygulandı (Tablo 2.1). Tüm <strong>cerrahi</strong> girişimler iki ortopedik<br />

cerrah tarafından gerçekleştirildi.<br />

2.2. AMELİYAT ÖNCESİ DEĞERLENDİRME<br />

Ameliyat öncesi dönemde, çalışmaya dahil edilen tüm hastaların detaylı<br />

anamnezlerinin alınmasını takiben, genel ve ortopedik muayeneleri yapıldı. Hastaların<br />

tamamına detaylı radyolojik inceleme yapıldı.<br />

Tablo 2.1: Çalışmaya katılan hastaların dağılımı<br />

Hasta sayısı 15<br />

Opere edilen ayak sayısı 15<br />

Kadın / Erkek 3 / 12<br />

İki taraflı / Unilateral 4 / 11<br />

Sağ /Sol ayak 7 / 8<br />

Ortalama yaş (yıl) 17,2<br />

Takip süresi (ay) 27,7<br />

41


2.2.1. ANAMNEZ ÖZELLİKLERİ<br />

Hastaların ameliyat öncesi radyolojik incelemelerinde ve ameliyat içerisindeki<br />

değerlendirmede, <strong>tarsal</strong> koalisyonun 4 hastada iki taraflı, 11 hastada tek taraflı olduğu<br />

görüldü. İki taraflı <strong>tarsal</strong> koalisyonu olan 2 hastanın ameliyat edilmeyen diğer<br />

ayaklarında herhangi bir şikayetleri mevcut değildi. Hastaların en belirgin şikayeti<br />

aktivite ile artan ağrıydı. Ayakta şekil bozukluğu ve dışa dönük basma diğer şikayet<br />

nedenleriydi. Ağrı bütün hastalarda genel ayak bileği ağrısı şeklindeyken koalisyon<br />

tipine göre ayak bileğinin lateralinde veya medialinde lokalize olma eğilimindeydi.<br />

Çalışmaya dahil edilen hastaların tümüne, <strong>orta</strong>lama 4 hafta kısa bacak yürüme alçısı ve<br />

sonrasında UCBL tabanlık uygulanmış fakat konservatif <strong>tedavi</strong>den fayda<br />

görmemişlerdi. Çalışmaya dahil edilen hastalardan hiçbirinin daha önce geçirilmiş<br />

ameliyat hikayesi mevcut değildi.<br />

2.2.2. KLİNİK DEĞERLENDİRME<br />

Tüm hastaların detaylı ortopedik muayeneleri yapıldı. Ayak bileği ve ayak hareket<br />

açıklıkları ölçülerek, <strong>tedavi</strong> sonuçlandığı zamanki değerlerle kıyaslanmak üzere kayıt<br />

altına alındı. Hastaların fonksiyonel değerlendirmeleri ameliyat öncesi ve sonrası<br />

dönemde; Amerikan Ortopedi Derneği Ayak-Ayak Bileği (AOFAS) Skorlaması (Tablo<br />

2.2 ve Tablo 2.4) ve Ağrı Skalası ile yapıldı (Tablo 2.3 ).<br />

Çalışmaya dahil edilen tüm hastaların, subtalar eklem hareketleri ileri derecede<br />

kısıtlıydı. Tüm hastaların parmak ucu yükselme testinde; topuk inversiyonu gözlenmedi.<br />

Tüm hastalarda ayak bileği ve arka ayaklarında valgus deformitesi ve ayak medial<br />

longitudinal arkında çökme mevcuttu. Onbeş hastanın 8 tanesinde ileri seviyede, 2<br />

tanesinde minimal peroneal spazm mevcuttu. Beş hastada ise; peroneal spazm tespit<br />

edilmedi.<br />

42


Tablo 2.2: Amerikan Ortopedi Derneği Ayak – Ayak Bileği Skorlaması (AOFAS)<br />

Amerikan Ortopedi Derneği Ayak – Ayak Bileği Skoru (AOFAS)<br />

AĞRI (toplam 40 puan)<br />

Yok 40<br />

Hafif, arasıra 30<br />

Orta, hergün 20<br />

Şiddetli, hemen daima 0<br />

FONKSİYON (toplam 50 puan)<br />

Aktivite sınırlılığı ya da destek gereksinimi<br />

Sınırlılık yok, destek gereği yok 10<br />

Günlük aktivitede sınırlılık yok, sportif<br />

aktivitede kısıtlılık, destek yok 7<br />

Günlük ve sportif aktivitede kısıtlılık, baston 4<br />

Günlük ve sportif aktivitede ileri kısıtlılık, çift koltuk değneği,<br />

yürüteç, ortez 0<br />

Azami yürüme mesafesi<br />

3 km’den fazla 5<br />

2-3 km 4<br />

500 m-2 km 2<br />

500 m’den az 0<br />

Yürüme yüzeyi<br />

Her yüzeyde sorunsuz 5<br />

Engebeli yüzey, merdiven, yokuş inişte biraz problem 3<br />

Engebeli yüzey, merdiven, yokuş inişte ileri problem 0<br />

Yürüme bozukluğu<br />

Yok ya da hafif 8<br />

Belirgin 4<br />

İleri 0<br />

Sagittal plan hareketi (fleksiyon - ekstansiyon)<br />

Normal ya da hafif kısıtlılık (30°’den fazla) 8<br />

Orta derecede kısıtlılık (15°-29°) 4<br />

İleri kısıtlılık (15°’den az) 0<br />

Arka ayak hareketi (inversiyon - eversiyon)<br />

Normal ya da hafif kısıtlılık (%75-100) 6<br />

Orta derecede kısıtlılık (%25-74) 3<br />

İleri kısıtlılık (%25’den az) 0<br />

Ayak bileği / arka ayak stabilitesi<br />

(Ön - arka, varus - valgus)<br />

Stabil 8<br />

Belirgin instabilite 0<br />

DİZİLİM (toplam 10 puan)<br />

İyi: Ayak platigrad, ayak bileği – ayak arkası iyi dizilimli 10<br />

Orta: Ayak plantigrad, hafif dizilim bozukluğu, semptom yok 5<br />

Kötü: Plantigrad olmayan ayak, ciddi dizilim bozukluğu,<br />

semptom var 0<br />

43


Tablo 2.3: Ağrı skalası<br />

Puan<br />

Açıklama<br />

1 Ağrı ve aktivite kısıtlaması yok.<br />

2 Hafif şiddette, ara sıra ağrı, analjezik ihtiyacı yok, aktivite kısıtlaması yok.<br />

3 Hafif şiddette, ara sıra ağrı, analjezik ihtiyacı var, aktivite kısıtlaması yok.<br />

4 Orta şiddette, aktiviteyle oluşan ağrı, ara sıra analjezik, aktivite kısıtlaması yok.<br />

Orta şiddette, günlük hayat aktiviteleriyle oluşan ağrı, günlük analjezik<br />

5<br />

kullanımı, aktivite kısıtlaması yok.<br />

6 Aktiviteyle şiddetli ağrı, ara sıra aktivite kısıtlılığı<br />

Günlük şiddetli ağrı, ara sıra aktivite kısıtlılığı, ileri spor aktivitelerini<br />

7<br />

yapamama<br />

8 Sürekli ağrı, sportif faaliyetleri yapamama<br />

9 Günlük hayat aktivitelerini kısıtlayan sürekli ağrı<br />

10 Dinlenme sırasında da devam eden sürekli ağrı<br />

Tablo 2.4: Amerikan Ortopedi Derneği Ayak – Ayak Bileği Skorlamasının (AOFAS)<br />

değerlendirilmesi<br />

Puan<br />

Sonuç<br />

0 - 69 Kötü<br />

70 - 79 Orta<br />

80 - 89 İyi<br />

90 - 100 Mükemmel<br />

44


2.2.3 RADYOLOJİK DEĞERLENDİRME<br />

Cerrahi uygulanacak <strong>tarsal</strong> koalisyon hastalarına standart grafiler olarak; basarak<br />

ayak ön-arka (AP), basarak ayak yan, oblik ayak ve kalkaneus aksiyel (Harris) grafileri<br />

çekilerek değerlendirme yapıldı. Tarsal koalisyon şüphesi olan hastalarda; bilgisayarlı<br />

tomografi (BT), magnetik rezonans görüntüleme (MRG) ve sintigrafi yapıldı.<br />

Basarak ayak AP grafisi ile <strong>tarsal</strong> kemiklerin ilişkisi ve aralarında bar oluşumu<br />

incelendi. 1. metatars-talus longitudinal aksı arasındaki açı ölçüldü (Şekil 2.1).<br />

Şekil 2.1: Direkt AP grafide talus-1. metatars (T-1MT) arası açı<br />

Basarak ayak yan grafisi ile talokalkaneal koalisyonda tanı değeri olan “C-bulgusu”<br />

ve kalkaneonaviküler koalisyonda tanı değeri olan “karınca yiyen burnu bulgusu”<br />

incelendi. Talus anteriorundaki talar gagalaşma incelendi. Mid<strong>tarsal</strong> çizgiyle naviküler<br />

kemik ve 1. metatars diafizini birleştiren talometa<strong>tarsal</strong> açı ölçüldü. Kalkaneusun alt<br />

yüzeyinden çizilen teğet ile zemin arasındaki kalkaneus-zemin açısı ölçüldü. Midtalar<br />

çizgiyle zemin arasındaki talus-zemin açısı ölçüldü (Şekil 2.2).<br />

45


Şekil 2.2: Direkt yan grafide talus-midmeta<strong>tarsal</strong> açı (T-MT), kalkaneus-zemin açısı<br />

(KZ), talus-zemin açısı (TZ)<br />

Oblik ayak grafisi özellikle kalkaneonaviküler koalisyonda, talokalkaneonaviküler<br />

eklemdeki barın gösterilmesinde kullanıldı.<br />

Kalkaneus aksiyel (Harris) grafisinde, <strong>orta</strong> faset ekleminde düzensizlik ve daralma<br />

incelenerek talokalkaneal koalisyon araştırıldı.<br />

Bilgisayarlı tomografi ve MRG incelemesi; koalisyonun karakterinin (fibröz,<br />

kartilajenöz ve osseoz) belirlenmesinde, koalisyonun boyutu ve ameliyat öncesi<br />

planlama için kullanıldı. Koronal bilgisayarlı tomografi kesitlerinden topuk valgus<br />

açılanması ölçüldü. Ölçülen açı 16 dereceden büyükse hastalara kalkaneal uzatma<br />

osteotomisi planlandı.<br />

Yedi hastada koalisyonun diğer görüntüleme yöntemleri ile tespitinde şüphe<br />

duyulması üzerine sintigrafi tanıya destek olarak kullanıldı. Bu 7 hastada da sintigrafi<br />

bulgusu olarak aktivite artışı saptandı.<br />

Tüm hastalar için, erken ameliyat sonrası dönemde ve <strong>tedavi</strong> sonuçlandıktan sonra<br />

rutin direkt grafiler istenerek ameliyat öncesi dönemdeki ölçümler tekrarlandı.<br />

46


2.3. CERRAHİ TEKNİK<br />

Çalışmaya dahil edilen 5 kalkaneonaviküler <strong>koalisyonlu</strong> hastanın 4 tanesine bar<br />

rezeksiyonu ve ekstansör dijitorum brevis tendon interpozisyonu ameliyatı yapıldı.<br />

Kalkaneal valgus açısı 16 dereceden fazla olan diğer hastaya bu işleme ek olarak,<br />

kalkaneal uzatma osteotomisi ve aşiloplasti ameliyatı eklendi. On talokalkaneal<br />

<strong>koalisyonlu</strong> hastanın; 5 tanesine bar rezeksiyonu ve yağ interpozisyonu ameliyatı<br />

yapıldı. Kalkaneal valgus açısı 16 dereceden fazla olan diğer 2 hastaya kalkaneal<br />

uzatma osteotomisi ve aşiloplasti ameliyatı eklendi. Diğer 3 hastada talokalkaneal barın<br />

eklemin yüzde ellisinden fazlasını tuttuğunun görülmesi üzerine, subtalar artrodez<br />

yapıldı. Kalkaneal uzatma ameliyatı greft olarak hastanın iliak kanadından alınan otojen<br />

kemik grefti kullanıldı. Greft 1 adet K teli kalkaneoküboid eklemden de geçilerek tespit<br />

edildi. Subtalar artrodez ameliyatı yapılan bir hastada implant kullanılmadı. Diğer üç<br />

hastadan birinde U çivisi, diğer iki hastada ise 6,5’luk kanüle vida tespit materyali<br />

olarak kullanıldı.<br />

Genel ya da spinal anestezi altında ameliyata alınan hastalar; ameliyat masasına sırt<br />

üstü pozisyonunda yatırıldı. Hastaların ameliyat edilecek alt ekstremitelerine yüksek<br />

uyluk pnömatik turnike sarıldı. Hastalara 1 gram Cefazolin Sodyum ile antibiyotik<br />

proflaksisi yapıldı. Ameliyat edilecek alt ekstremitenin, turnike distali açıkta kalacak<br />

şekilde steril örtümü yapıldı. Ameliyat edilecek alt ekstremiteye steril Esmarch bandajı<br />

sarılıp turnike kan basıncının 80-100 mmHg fazlası olacak şekilde şişirildi.<br />

Talokalkaneal koalisyon <strong>cerrahi</strong> yaklaşımı: Ayak medialinden sustentakulum tali<br />

altında kalınarak; distalde naviküla proksimalinden başlayıp, proksimalde aşil tendonun<br />

ön sınırına kadar uzanan insizyonla girildi (Şekil 2.3). Fleksör dijitorum longus ve<br />

fleksör hallusis longus tendonları bulunup, fleksör digitorum longus tendon kılıfı açıldı<br />

ve plantar veya dorsale ekarte edildi. Koalisyonun periostu kesilip, koalisyonun alt ve<br />

üst sınırları belirlendi (Şekil 2.4). Osteotom kullanılarak bar, subtalar eklemin kondral<br />

yüzeyi görülene kadar, rezeke edildi. Subtalar eklem hareketleri rahatlayana kadar<br />

fibröz ve kemik bağlantılar çıkarıldı (Şekil 2.5). Daha sonra aynı ekstremite de uyluk<br />

anteriorunden 1-2 cm’lik longitudinal insizyon yapıldı. Cilt ve ciltaltı geçildikten sonra<br />

47


ciltaltı yağ dokusu flap şeklinde kaldırılarak alındı. Alınan yağ dokusu rezeksiyon<br />

sahasına yerleştirildi.<br />

Şekil 2.3: Ayakta medial insizyon<br />

Şekil 2.4: Sustentakulum tali hizasında talokalkaneal osseöz koalisyon<br />

48


Şekil 2.5: Talokalkaneal koalisyonun rezeksiyonu ve subtalar eklemin görülmesi<br />

Kalkaneonaviküler koalisyon <strong>cerrahi</strong> yaklaşımı: Ayak lateralinden Ollier<br />

insizyonuyla girildi (Şekil 2.6). Kesi alanından geçen peroneal sinirin yüzeyel dalları<br />

korundu. Ekstansör dijitorum longus, anteriorda peroneus tertius ve posteriora doğru<br />

uzanan peroneal tendonların kılıfları korunmaya çalışıldı. Ekstansör dijitorum brevis<br />

kas gövdesi belirlendi. Keskin diseksiyonla kas, sinüs tarsi ve kalkaneus anterior<br />

çıkıntısı görülene kadar proksimalden distale doğru kaldırıldı. Talonaviküler ve<br />

kalkaneoküboid eklemler arka ayak sabitlenip, ön ayak ve <strong>orta</strong> ayak hareket ettirerek<br />

belirlendi. Kalkaneonavikular eklem arasındaki barın sınırları belirlenemediyse;<br />

kalkaneoküboid eklem ve talonavikular eklem kapsulleri açılarak eklemlerin kıkırdak<br />

yüzeyleri görüldü. Barın kalkaneal başlangıcına, sinüs tarsiye paralel olacak şekilde,<br />

osteotomi yapıldı (Şekil 2.7). Üst kesi navikülanın dorsolateralinden, medial ve plantara<br />

doğru, dikey plandan yaklaşık 30 derece oblik olarak osteotomi yapılarak bar<br />

dikdörtgen şekilde rezeke edildi (Şekil 2.8).<br />

49


Şekil 2.6: Ayak lateral insizyonu ve kalkaneonaviküler eklem arasındaki osseöz<br />

barın görülmesi (Murphy 2009)<br />

Şekil 2.7: Kalkaneonaviküler barın dikdörtgen şeklinde rezeksiyonu (Murphy 2009)<br />

50


Şekil 2.8: Rezeksiyon sonrası kalkaneonaviküler eklemin görünümü (Murphy 2009)<br />

Eriyebilen sütür materyeli kullanılarak ekstansör dijitorum brevis tendonunun<br />

proksimal kısmı çapraz dikişlerle hazırlandı. Bu dikiş bar rezeksiyonu alanındaki<br />

defekten düz bir iğneyle geçilerek medialden çıkartıldı. Medialden düğme yardımıyla<br />

tendon gergince düğümlenip rezeksiyon sahasına yerleştirildi.<br />

Kalkaneal valgus açısı 16 dereceden büyük ölçülen <strong>tarsal</strong> koalisyon hastalarına ek<br />

olarak kalkaneal uzatma osteotomisi yapıldı. Ayak lateralinden, sinüs tarsi üzerinden<br />

kalkaneoküboid eklem distaline uzanan modifiye Ollier insizyonuyla girildi (Şekil 2.6).<br />

Sural sinir ve yüzeyel peroneal sinir dalları korunarak derinleşildi. İnferior ekstansör<br />

retinakulum kalkaneusun superiolateralinden gevşetildi. Ekstansör dijitorum brevis ve<br />

sinüs tarsinin diğer yumuşak dokuları kalkaneus anteriorundan kaldırıldı. Peroneus<br />

longus ve brevis tendonları kılıflarından dorsal ve plantara ekarte edilebilecek kadar<br />

gevşetildi. Kalkaneoküboid eklem belirlendi, fakat kapsülü açılmadı. Periost kaldırıcı<br />

prob şeklinde kullanılarak subtalar eklemin <strong>orta</strong> fasetinin distalini bulundu. Anterior ve<br />

<strong>orta</strong> faset arasındaki interval bulundu. Kalkaneus lateralinden subtalar eklemin ön ve<br />

<strong>orta</strong> fasetleri arası interval hedeflenerek kalkaneoküboid eklemin 1.5 cm<br />

proksimalinden, proksimal lateralden distal mediale hafif oblik osteotomi yapıldı (Şekil<br />

2.7). Lamina ayırıcısı kullanılarak düzeltme miktarı ve yerleştirilecek kemik grefti<br />

51


kalınlığı ayarlandı. Hastanın aynı tarafındaki iliak kanadından trapezoid şekilli<br />

trikortikal bir greft alındı (Şekil 2.8). Greftin kortikal kenarları dorsal, lateral ve plantar<br />

yüzeylere uygun hale getirilerek yapısal stabilite sağlandı. Greft lateralden mediale<br />

büyük kısmı plantarda olacak şekilde çakıldı (Şekil 2.9). K teli longitudinal olarak<br />

küboidin distal-dorsalinden kalkaneoküboid eklemin merkezine ve distalde grefti<br />

tutacak şekilde gönderilerek, greft ve kalkaneoküboid eklem tespit edildi.<br />

Greftin yerleştirilmesinden sonra; diz ekstansiyona getirildiğinde ayak bileği<br />

dorsifleksiyon hareketinde 10 dereceden fazla kayıp olduysa aşil tendonu uzatıldı. Aşil<br />

tendonu uzatması; aşil tendonun kalkaneusa yapışma yerinin yaklaşık 1.5 cm proksimal<br />

lateralinden başlanarak, aralarında 1.5 cm’lik mesafe bırakılarak lateral-medial-lateral<br />

taraftan perkütan parsiyel aşilotomiler yapılarak tamamlandı. Aşilotomi için 11 numara<br />

bistüri ucu kullanıldı.<br />

Şekil 2.9: Kalkaneal uzatma osteotomisi için lateral insizyon<br />

52


Şekil 2.10: Kalkaneoküboid eklemin proksimalindeki osteotomi sahası<br />

Şekil 2.11: Trapezoid şekilli trikortikal iliak kanat grefti<br />

53


Şekil 2.12: Greftin osteotomi sahasına yerleştirilmesi<br />

Subtalar artrodez <strong>cerrahi</strong> yaklaşımı: Ayak lateralinden, sinüs tarsi üzerinden<br />

naviküler kemik proksimaline uzanan Olier insizyonuyla girildi. Sural sinir ve yüzeyel<br />

peroneal sinir dalları korunarak derinleşildi. İnferior ekstansör retinakulum kalkaneusun<br />

superiolateralinden gevşetildi. Ekstansör dijitorum brevis ve sinüs tarsinin diğer<br />

yumuşak dokuları kalkaneustan kaldırıldı. Peroneus longus ve brevis tendonları<br />

kılıflarından ekarte edilebilecek kadar gevşetildi. Subtalar eklem lateralden görüldü.<br />

Lamina ayırıcı kullanılarak subtalar eklemdeki kondral yüzler görüldü. Kondral yüz<br />

osteotom ve küretle kaldırılarak, subkondral kemiğe ulaşıldı. Kemik yüzleri karşılıklı<br />

getirildi. Fiksasyon materyali olarak U çivisi ya da kanüle vida kullanıldı.<br />

Bu işlemlerin tamamlanmasından sonra, turnike açılarak kanama kontrolu yapıldı.<br />

Bir adet aspiratif dren konularak, cilt altı ve cilt dikildi.<br />

Ameliyat sonrası; bar rezeksiyonu ve yağ interpozisyon yapılan hastalarda alçıyla<br />

tespit yapılmadı. Tendon interpozisyonu, kalkaneal uzatma osteotomisi ve subtalar<br />

artrodez ameliyatı yapılan hastalara kısa bacak alçı atel sarıldı.<br />

54


2.4. AMELİYAT SONRASI TAKİP VE REHABİLİTASYON<br />

Tüm hastalara ameliyat sonrasındaki ilk gün yatak istirahati uygulandı.<br />

2.4.1. HAREKET<br />

Ameliyat sonrası birinci günden itibaren, tüm hastalar ayağa kaldırılarak, yürütüldü.<br />

Hastaların yük vermesine izin verilmedi. Tüm hastalara çift taraflı koltuk değneği<br />

kullandırıldı. Cerrahi sonrası kısa bacak alçı atel uygulanmayan hastalara; herhangi bir<br />

eklem sertliği gelişmemesi için, ameliyat sonrası birinci günden itibaren ayak bileği<br />

hareket açıklığını sağlayan egzersizler verildi.<br />

Subtalar artrodez yapılan hastaların kontrolleri sırasında kaynama bulgularının<br />

görülmesinden sonra, kısa bacak sirküler alçı çıkarılarak, progresif yük verdirilmesine<br />

izin verildi. Kalkaneal uzatma osteotomisi yapılan hastaların kontrolleri sırasında<br />

osteotomi hattında kaynama görülmesi sonrası kısa bacak sirküler alçı çıkarılıp, UCBL<br />

tabanlık kullanarak progresif yük vermelerine izin verildi. Alçı açılması sonrası ayak<br />

bileği hareket açıklığı egzersizlerine başlandı.<br />

Bar rezeksiyonu ve tendon interpozisyonu ameliyatı yapılmış olan hastaların kısa<br />

bacak sirküler alçı atelleri, dikişlerin alındığı 3. haftada çıkartıldı ve ayak bileği hareket<br />

açıklığı egzersizlerine başlandı. Bu hastalara, 6. hafta sonunda UCBL tabanlık verilerek<br />

progresif yük vermelerine izin verildi.<br />

2.4.2. YARA BAKIMI<br />

Tüm insizyonlara ilk iki hafta süreyle gün aşırı pansuman yapıldı. Yara yeri<br />

enfeksiyonuna dair bulgu olmadıkça ameliyat sonrası ilk iki günden sonra antibiyotik<br />

kullanılmadı. Üçüncü hafta sonunda tüm dikişler alındı. Subtalar artrodez ve kalkaneal<br />

osteotomi ameliyatı yapılan hastaların kısa bacak alçı atelleri, dikişler alındıktan sonra<br />

kısa bacak sirküler alçı ile değiştirildi.<br />

2.4.3. KONTROLLER<br />

Tüm hastalar en geç dördüncü gün sonunda taburcu edildiler. Tüm hastalar iki hafta<br />

sonra yara yerinin kontrolü ve dikişlerin alınabilmesi için kontrole çağrıldı. Kalkaneal<br />

uzatma osteotomisi ve subtalar artrodez ameliyatı yapılan hastaların dikişleri alınmasını<br />

55


takiben kısa bacak sirküler alçı sarıldı. Bar rezeksiyonu ameliyatı yapılan hastalara;<br />

ayak bileği ve subtalar eklem egzersizleri tekrar gösterildi. Tendon interpozisyonu<br />

yapılmış olan hastaların kısa bacak alçı atelleri dikişlerin alınmasından sonra çıkartıldı.<br />

Hastalar daha sonraki kontroleri üç haftalık aralıklar ile yapıldı.<br />

Her kontrolde yara yerlerinin durumu, ayak bileği ve subtalar eklem hareket açıklığı<br />

kontrol edildi.<br />

Subtalar artrodez ameliyatı yapılan hastalar dışındakilere altı hafta sonunda UCBL<br />

tabanlık verilerek progresif yük verdirildi. UCBL tabanlık yük verdirilmeyi takiben 6-8<br />

ay kullandırıldı.<br />

2.5. İSTATİSTİKSEL DEĞERLENDİRME<br />

Çalışma sonucunda elde edilen veriler SPSS® Statistics 16.0 (SPSS Inc. Illinois,<br />

Amerika Birleşik Devletleri) sistemi kullanılarak analiz edildi. Önceki-sonraki<br />

sonuçların kıyaslanmasında Wilcoxon testi; ikili grupların değerlendirilmesinde ise<br />

Mann-Whitney testi kullanıldı. Sonuçlarda anlamlılık, p


3. BULGULAR<br />

3.1. KLİNİK DEĞERLENDİRME SONUÇLARI<br />

Fonksiyonel ve klinik durumun değerlendirilmesi amacıyla kullanılan AOFAS<br />

skorunun ameliyatlar öncesinde 50,86 (38–68) olan <strong>orta</strong>lama değerinin, uygulanan<br />

<strong>cerrahi</strong> işlemler sonucunda, son kontrollerde <strong>orta</strong>lama 84,6 (77–98)’e yükseldiği<br />

görüldü. Subtalar artrodez ameliyatı yapılan talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu<br />

değerin ameliyat öncesinde <strong>orta</strong>lama 46 (41–89)’den, ameliyat sonrasında 82,5 (77–<br />

89)’e; bar rezeksiyonu ve EDB tendon interpozisyonu ameliyatı yapılan<br />

kalkaneonaviküler <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu değerin ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama 49,5<br />

(43–63)’den, ameliyat sonrasında 85,5 (80–91)’e; bar rezeksiyonu ve yağ<br />

interpozisyonu ameliyatı yapılan talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu değerin<br />

ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama 64,75 (61–68)’den, ameliyat sonrasında 89,23 (78–98)’e; bar<br />

rezeksiyonu, yağ interpozisyonu ve kalkaneal uzatma osteotomisi yapılan <strong>tarsal</strong><br />

<strong>koalisyonlu</strong> hastalarda ise bu değerin ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama 40 (38–41)’dan,<br />

ameliyat sonrası 79 (78–80)’a yükseldiği görüldü (Şekil 3.1). AOFAS skorlarındaki<br />

artış, genel olarak ve farklı <strong>cerrahi</strong> uygulanmış dört grup için ayrı ayrı anlamlı bulundu<br />

(p0,05) (Tablo 3.1).<br />

Tablo 3.1: AOFAS skorunun istatistik tablosu<br />

n<br />

Sıra<br />

Ortalaması<br />

Sıra<br />

Toplamı T Değeri p<br />

Negatif Sıra 0 0,00 0,00<br />

Pozitif Sıra 15 8 120<br />

25


Çalışmaya katılan hastalara öncesi dönemde ve son kontrollerinde ağrıya yönelik<br />

anket doldurtuldu. Hastalar ağrılarını 1’den 10’a kadar derecelendirdi. Bu ankette 1<br />

puan ağrının hiç olmaması, 10 puan ise istirahatte bile ağrı olduğunu göstermekteydi.<br />

Bu ağrı skalasına göre; ameliyat öncesi dönemde skorun <strong>orta</strong>lama 7,46 (6–9)’dan son<br />

kontrolde 1,87 (1–5)’ye düştüğü görüldü. Subtalar artrodez ameliyatı yapılan<br />

talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu değerin ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama 7,75 (7–<br />

9)’den, ameliyat sonrasında 1,5 (1–2)’e; bar rezeksiyonu ve EDB tendon interpozisyonu<br />

ameliyatı yapılan kalkaneonaviküler <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu değerin ameliyat öncesi<br />

<strong>orta</strong>lama 7 (6–8)’den, ameliyat sonrasında 2 (1–3)’ye; bar rezeksiyonu ve yağ<br />

interpozisyonu ameliyatı yapılan talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu değerin<br />

ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama 7 (6–8)’den, ameliyat sonrasında 2,25 (1–5)’ye; bar<br />

rezeksiyonu, yağ dokusu interpozisyonu ve kalkaneal uzatma osteotomisi yapılan <strong>tarsal</strong><br />

<strong>koalisyonlu</strong> hastalarda ise bu değerin ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama 8,3 (8–9)’den, ameliyat<br />

sonrasında 1,67 (1–2)’ye düştüğü görüldü (Şekil 3.2). Ağrı skalası değerlerindeki düşüş,<br />

genel olarak ve farklı <strong>cerrahi</strong> uygulanmış dört grup için ayrı ayrı anlamlı bulundu<br />

(p0,05).<br />

Ameliyat edilen tüm hastaların etkilenmiş olan ayaklarında (15 ayak) ameliyat<br />

öncesi dönemde var olan subtalar eklem hareket kısıtlılığının, subtalar artrodez<br />

ameliyatı yapılan hastalar çıkarıldığında, üç hastada yapılan <strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong>ler sonrası<br />

devam ettiği görüldü. Bu hastalardan iki tanesi bar rezeksiyonu ve yağ interpozisyonu<br />

yapılan talokalkaneal koalisyonu olan hastalardı. Diğer hastaysa; bar rezeksiyonu ve<br />

EDB tendon interpozisyonu yapılan kalkaneonaviküler <strong>koalisyonlu</strong> hastaydı.<br />

Çalışmaya alınan hastaların ameliyat öncesi dönemde yapılan muayenesinde; 10<br />

hastada peroneal kas spazmı çeşitli derecelerde mevcuttu. Beş hastanın ise peroneal kas<br />

spazmı yoktu. Son muayenelerinde daha önce peroneal kas spazmı olan, 10 hastanın 6<br />

tanesinde peroneal kas spazmının devam ettiği, 4 hastanın ise peroneal kas spazmının<br />

gerilediği tespit edildi. Bu hastalardan iki tanesi subtalar artrodez ameliyatı yapılan; bir<br />

tanesi bar rezeksiyonu ve kalkaneal uzatma osteotomisi ameliyatı yapılan; bir tanesi de<br />

bar rezeksiyonu ve EDB tendon interpozisyonu ameliyatı yapılan hastalardı.<br />

58


Ameliyat<br />

Öncesi<br />

Ameliyat<br />

Sonrası<br />

Şekil 3.1: AOFAS skorlamasının ameliyat öncesi ve sonrası durumu<br />

9,00<br />

8,00<br />

Grup 1: Bar rezeksiyonu ve EDB interpozisyonu<br />

7,00<br />

6,00<br />

5,00<br />

Grup 2: Subtalar artrodez<br />

4,00<br />

3,00<br />

2,00<br />

1,00<br />

0,00<br />

Ameliyat Preop<br />

Öncesi<br />

Ameliyat Postop<br />

Sonrası<br />

Grup 3: Bar rezeksiyonu ve kalkaneal uzatma<br />

osteotomisi<br />

Grup 4: Bar rezeksiyonu ve yağ dokusu<br />

interpozisyonu<br />

Şekil 3.2: Ağrı skalasının ameliyat öncesi ve sonrası durumu<br />

59


Hastalara genel olarak geçirdikleri ameliyat ve sonuçlarından memnun olup<br />

olmadıkları sözlü olarak sorulduğunda hastalardan iki tanesi (%13,3) durumlarının çok<br />

az değiştiğini söylerken; 13 tanesi (%86,7) memnun olduğunu ve ameliyatı benzer<br />

durumdaki hastalara da tavsiye edebileceğini belirtti (Şekil 3.3). Memnun olmayan<br />

hastalardan bir tanesi; bar rezeksiyonu ve EDB tendon interpozisyonu yapılan ve daha<br />

sonrasında yapılan kontrollerinde bar oluşumunun tekrarlaması üzerine, yeniden bar<br />

rezeksiyonu yapılan kalkaneonaviküler koalisyonu olan hastaydı. Diğer hasta ise; bar<br />

rezeksiyonu ve yağ interpozisyonu yapılmış olan talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong> hastaydı.<br />

Hastaya tekrar ameliyat önerildi fakat hasta <strong>cerrahi</strong> işlemi kabul etmedi.<br />

Şekil 3.3: Çalışmaya katılan hastaların ameliyat memnuniyetleri<br />

3.2. RADYOLOJİK SONUÇLAR<br />

Çalışmaya dahil olan 15 hastanın basarak yan ayak grafileri incelendiğinde; talus<br />

anteriorunda talar gaga oluşumunun 9 hastada mevcut olduğu görüldü. Bu 9 hastanın<br />

hepsi talokalkaneal koalisyonu olan hastalardı. Çalışmaya dahil olan 5<br />

kalkaneonaviküler koalisyonu olan hastanın, hiçbirinde talar gagalaşmaya rastlanmadı.<br />

60


Talokalkaneal koalisyonu olan bir hastanın ise, ameliyat öncesi dönemde talar gaga<br />

bulgusu mevcut değildi. Kalkaneonaviküler koalisyonu olan 5 hastanın hepsinin basarak<br />

yan ayak grafilerinde karınca yiyen burnu bulgusu pozitifdi. Talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong><br />

hastalarda ise, bu bulguya rastlanmadı. Yine yan ayak grafisinde gözlenen C bulgusu<br />

çalışmaya dahil 8 hastada pozitif bulundu. Bu hastaların hepsi talokalkaneal koalisyonu<br />

olan hastalardı. İki talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong> hastada ise bu bulgu tespit edilmedi.<br />

Kalkaneonaviküler koalisyonu olan 5 hastada da C bulgusuna rastlanılmadı.<br />

Kalkaneus aksiyel grafiler incelendiğinde; 15 hastanın 6 tanesinde kalkaneus <strong>orta</strong><br />

fasetinde osseöz bar oluşumu gözlendi. Bu hastalar talokalkaneal koalisyonu olan<br />

hastalardı. Geriye kalan, talokalkaneal koalisyonu olan 4 hastanın 3 tanesinde<br />

talokalkaneal eklem aralığında daralma ve düzensizleşme gözlendi. Bir hastada ise<br />

eklem mesafesi ve düzeni korunmuştu. Kalkaneonaviküler koalisyonu olan 5 hastanın<br />

hiçbirinde anormal bulgu saptanmadı.<br />

Basarak ayak AP grafisinde ölçülen 1. metatars- talus açısının, ameliyatlar öncesinde<br />

10,3 (5–17) derece olan <strong>orta</strong>lama değerinin, uygulanan <strong>cerrahi</strong> işlemler sonucunda, son<br />

kontrollerde <strong>orta</strong>lama 7,5 (4–12) dereceye gerilediği görüldü. Subtalar artrodez<br />

ameliyatı yapılan talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu açının ameliyat öncesinde<br />

<strong>orta</strong>lama 10,75 (8–14) dereceden, ameliyat sonrasında 8,25 (8–9) dereceye; bar<br />

rezeksiyonu ve EDB tendon interpozisyonu ameliyatı yapılan kalkaneonaviküler<br />

<strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu açının ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama 9,75 (8–11) dereceden 8,5<br />

(8–10) dereceye; bar rezeksiyonu ve yağ interpozisyonu ameliyatı yapılan talokalkaneal<br />

<strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu açının ameliyat öncesinde <strong>orta</strong>lama 10,25 (5–15) dereceden,<br />

ameliyat sonrasında 7,75 (4–12) dereceye; bar rezeksiyonu ve kalkaneal uzatma<br />

osteotomisi yapılan <strong>tarsal</strong> <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda ise bu açının ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama<br />

10,7 (5–17) dereceden, ameliyat sonrasında 4,7 (4–5) dereceye gerilediği görüldü.<br />

Basarak ayak yan grafisinde ölçülen kalkaneus-zemin açısının, ameliyat öncesinde<br />

<strong>orta</strong>lama 18,8 (10–35) derece olan değeri, son kontrollerde <strong>orta</strong>lama 22,3 (10–44)<br />

dereceye yükseldiği görüldü. Subtalar artrodez ameliyatı yapılan talokalkaneal<br />

<strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu açının ameliyat öncesinde <strong>orta</strong>lama 15 (10–20) dereceden,<br />

ameliyat sonrası 16,5 (10–22) dereceye; bar rezeksiyonu ve EDB tendon<br />

interpozisyonu ameliyatı yapılan kalkaneonaviküler <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu açının<br />

61


ameliyat öncesinde <strong>orta</strong>lama 22 (14–30) dereceden, ameliyat sonrası 24 (16–36)<br />

dereceye; bar rezeksiyonu ve yağ interpozisyonu ameliyatı yapılan talokalkaneal<br />

<strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu açının ameliyat öncesinde <strong>orta</strong>lama 21 (10–35) dereceden,<br />

ameliyat sonrası 22,75 (12–36) dereceye; bar rezeksiyonu ve kalkaneal uzatma<br />

osteotomisi yapılan <strong>tarsal</strong> <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda ise bu açının ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama<br />

16,7 (12–26) dereceden, ameliyat sonrası 27 (13–44) dereceye yükseldiği görüldü.<br />

Basarak ayak yan grafisinde ölçülen talus-zemin açısının, ameliyat öncesinde<br />

<strong>orta</strong>lama 31,1 (23–38) derece olan değeri, son kontrollerde <strong>orta</strong>lama 26,6 (20–34)<br />

dereceye gerilediği görüldü. Subtalar artrodez ameliyatı yapılan talokalkaneal<br />

<strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu açının ameliyat öncesinde <strong>orta</strong>lama 33 (30–36) dereceden,<br />

ameliyat sonrası 30 (26–34) dereceye; bar rezeksiyonu ve EDB tendon interpozisyonu<br />

ameliyatı yapılan kalkaneonaviküler <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu açının ameliyat öncesi<br />

<strong>orta</strong>lama 33 (30–38) dereceden, ameliyat sonrası 29,5 (28–32) dereceye; bar<br />

rezeksiyonu ve yağ interpozisyonu ameliyatı yapılan talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong><br />

hastalarda, bu açının ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama 25,25 (23–28) dereceden, ameliyat<br />

sonrası 22,5 (20–24) dereceye; bar rezeksiyonu ve kalkaneal uzatma osteotomisi yapılan<br />

<strong>tarsal</strong> <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda ise bu açının ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama 33,7 (32–35)<br />

dereceden, ameliyat sonrası 30 (26–34) dereceye gerilediği görüldü.<br />

Basarak ayak yan grafisinde ölçülen talometa<strong>tarsal</strong> açının, ameliyat öncesinde<br />

<strong>orta</strong>lama 20,2 (8–32) derece olan değerinin, son kontrollerde <strong>orta</strong>lama 16,8 (7–30)<br />

dereceye gerilediği görüldü. Subtalar artrodez ameliyatı yapılan talokalkaneal<br />

<strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu açının ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama 26 (22–32) dereceden,<br />

ameliyat sonrası 24 (20–30) dereceye; bar rezeksiyonu ve EDB tendon interpozisyonu<br />

ameliyatı yapılan kalkaneonaviküler <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, bu açının ameliyat öncesi<br />

<strong>orta</strong>lama 21,75 (16–28) dereceden, ameliyat sonrası 19 (14–24) dereceye; bar<br />

rezeksiyonu ve yağ interpozisyonu ameliyatı yapılan talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong><br />

hastalarda, bu açının ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama 12,5 (8–16) dereceden, ameliyat sonrası<br />

12 (8–15) dereceye; bar rezeksiyonu ve kalkaneal uzatma osteotomisi yapılan <strong>tarsal</strong><br />

<strong>koalisyonlu</strong> hastalarda ise bu açının ameliyat öncesi <strong>orta</strong>lama 20,7 (20–22) dereceden,<br />

ameliyat sonrası 10,7 (7–17) dereceye gerilediği görüldü.<br />

62


Tüm radyolojik ölçümler değerlendirildiğinde, genel olarak ve farklı <strong>cerrahi</strong><br />

uygulanmış dört grup için ölçümlerdeki değişim, istatistiksel metodlarla<br />

değerlendirildiğinde anlamlı bulunmakla beraber (p0,05).<br />

Çalışmaya dahil 15 hastanın, ameliyat öncesi koronal bilgisayarlı tomografilerinde<br />

ölçülen topuk valgus açısı, <strong>orta</strong>lama 16,8 (7–27) olarak ölçüldü. Ameliyat sonrası<br />

takiplerinde rutin bilgisayarlı tomografi tetkiki yapılmadı. Çalışmaya dahil edilen, 5<br />

kalkaneonavikülar <strong>koalisyonlu</strong> hastanın tamamında bilgisayarlı tomografi tetkikinde bar<br />

tespit edildi. Talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong> 10 hastanın 9 tanesinde bar tespit edilirken; 1<br />

hastada ise bar tespit edilmedi. Bu hastaya yapılan bilgisayarlı tomografinin çeşitli<br />

kesitlerinde, talokalkaneal eklemde düzensizlik olduğu görüldü. Çalışmaya dahil 4<br />

hastanın subtalar ve talonaviküler eklemlerinde çeşitli derecelerde artrozik değişiklikler<br />

tespit edildi. Takipler sırasında direkt grafiler ile tekrar bar oluşumundan şüphe edilen 3<br />

hastaya, tekrar bilgisayarlı tomografi tetkiki yapıldı. Bu hastaların tomografi<br />

kesitlerinde bar oluşumu tespit edildi.<br />

Hastaların hepsine koalisyonun tipinin ve karakterinin belirlenmesi için MRG tetkiki<br />

yapıldı. Talokalkaneal koalisyonu olan bir hastada MRG tetkiki sonucu, fibröz<br />

koalisyon tespit edildi. Bu tanı operasyon esnasında da doğrulandı. Diğer 14 hastada<br />

osseöz koalisyon tespit edildi. Hastalara ameliyat sonrası dönemde MRG tetkiki<br />

yapılmadı.<br />

Çalışmaya dahil olan 15 hastanın 7 tanesine teknesyum-99m kemik sintigrafisi<br />

tetkiki yapıldı. Bu 7 hastanın tamamında ayak ve ayakbileği çevresi eklemlerinde<br />

tutulum artışı olarak rapor edildi.<br />

63


Tablo 3.2: Çalışmadaki hastaların özellikleri<br />

64


3.3. KOMPLİKASYONLAR<br />

Hastaların hiçbirinde derin enfeksiyon ya da osteomiyelit görülmemekle beraber,<br />

talokalkaneal koalisyon nedeniyle; bar rezeksiyonu ve kalkaneal uzatma osteotomisi<br />

yapılan iki hastada yara iyileşmesinde gecikme tespit edildi. Yara iyileşme<br />

gecikmesinin ayak lateralindeki insizyonda olduğu görüldü. Hastalara gün aşırı<br />

pansuman takibi yapıldı. Yaklaşık bir hafta içinde, antibiyotik <strong>tedavi</strong>sine gerek<br />

kalmadan yara yeri iyileşmesi sağlandı.<br />

Kalkaneal uzatma osteotomisi yapılan üç hastanın hiçbirinde kaynama gecikmesi ya<br />

da kaynamamayla ilgili sorun yaşanmadı. Otolog iliak kanat kemik greftine ait donör<br />

saha morbiditesi gözlenmedi.<br />

Çalışmaya dahil olan 15 hastanın 3 tanesinde rutin kontroller esnasında bar<br />

oluşumunun tekrarladığı görüldü. Bu hastalardan bir tanesi, kalkaneonaviküler<br />

koalisyon için bar rezeksiyonu ve EDB tendon interpozisyonu yapılan hastaydı. Bu<br />

hastaya tekrar bar rezeksiyonu yapıldı. Diğer iki hasta, talokalkaneal koalisyonu olan<br />

hastalardı. Bu hastalardan bir tanesine subtalar artrodez ameliyatı yapıldı. Diğer hasta<br />

ise ameliyatı kabul etmedi. Yeniden ameliyat edilen hastalarda takipler esnasında<br />

herhangi bir komplikasyon gözlenmedi.<br />

65


4. TARTIŞMA<br />

Tarsal koalisyon nadir görülen bir hastalık olmasına rağmen çocuklarda,<br />

adölesanlarda ve erişkinlerde rijit düztabanlığın en sık nedenlerinden biridir (2, 3, 54).<br />

Talokalkaneal ve kalkaneonaviküler koalisyonlar, hemen hemen eşit sıklıkta görülen<br />

koalisyon tipleridir. Tüm koalisyonların <strong>orta</strong>lama yüzde 92’lik kısmını oluştururlar (55).<br />

Tarsal koalisyonu olan hastaların 1/4 ila 1/2’sinde koalisyon iki taraflıdır (55, 56).<br />

Leonard koalisyonların otozomal dominant kalıtım gösteren unifaktöryel bir hastalık<br />

olduğunu bildirmiştir (11). Tarsal koalisyonu olan hastaların hepsi semptomatik değildir<br />

(2, 54). Fakat arka ayakta bir valgus deformitesi veya düztabanlık mevcut ise; özellikle<br />

subtalar eklem başta olmak üzere, kalkaneoküboid eklem, talonaviküler eklem ve<br />

tibiotalar eklem biyomekaniği üzerinde olumsuz bir stres artışına neden olur. Büyük bir<br />

koalisyonun basısı ya da arka ayağın valgus duruşu medial plantar sinir irritasyonuna<br />

neden olarak <strong>tarsal</strong> tünel sendromuna neden olabilirler (54, 57). Bizim serimizde; 15<br />

hastanın 4 tanesinde iki taraflı <strong>tarsal</strong> koalisyon mevcuttu, bu hastaların iki tanesinde<br />

diğer ayaklarından da şikayetleri vardı. Onbeş hastanın; 5 tanesinde kalkaneonaviküler<br />

koalisyon, 10 tanesinde talokalkaneal koalisyon mevcuttu. Diğer <strong>tarsal</strong> kemikler<br />

arasında koalisyon tespit edilmedi. Hastalardan bir tanesinde fibröz koalisyon tespit<br />

edildi. Diğer, 14 hastanın hepsinde osseöz bar mevcuttu. Hastalarımızdan iki tanesi tek<br />

yumurta ikizi olan kardeşlerdi. Hastalarımızdan hiçbirinde <strong>tarsal</strong> tünel sendromuna ait<br />

bulgu saptanmadı.<br />

Tarsal koalisyon tanısında, rutin ön-arka ve basarak ayak yan grafilerine ek olarak,<br />

talokalkaneal koalisyonlar için kalkaneus aksiyel grafi, kalkaneonaviküler koalisyonlar<br />

için ise oblik ayak grafisinin tanıda yardımcı olduğu birçok çalışmada bildirilmiştir (1,<br />

28, 53, 58, 59). Conway ve Cowell kalkaneus ve naviküla arasındaki barın<br />

görülebilmesi için mutlaka uygun pozisyonda ayak grafisi çekilmesi gerektiğini<br />

bildirmişlerdir (58). Uygun pozisyonda çekilmiş tüm radiyografik tetkikler<br />

incelendiğinde, kalkaneonaviküler koalisyonun direkt grafilerle tanı konulması % 100<br />

duyarlılıkla başarılabilir. Bu sonuç MRG ve bilgisayarlı tomografiyle tanınma oranına<br />

eşdeğerdir (49). Talokalkaneal koalisyonun en sık radyolojik bulgusu talar gagalaşma<br />

ve C-bulgusudur. Sakellariou ve arkadaşları yaptıkları çalışmada C-bulgusu için %88<br />

66


duyarlılık ve %98 özgüllük saptamışlardır (59). Brown ve arkadaşları ise C-bulgusunun<br />

talokalkaneal koalisyon tanısında %40 oranında duyarlı olduğunu bildirmişler ve<br />

ilaveten bu bulgunun koalisyonu olmayan düztaban hastalarda da %20 oranında<br />

varolduğunu göstermişlerdir (44). Talar gagalaşmanın da tek başına tanıdaki duyarlılığı,<br />

farklı çalışmalarda, C-bulgusuna eşit veya daha düşük olarak bildirilmiştir.<br />

Talokalkaneal koalisyon genel olarak BT veya MRG ile de gösterilebilen talus medial<br />

yüzündeki aşırı büyüme ve sustentakulum talinin anormal yapısı ile ilişkilidir.<br />

Sustentakulum talinin anormal yapısı genellikle direkt grafilerde görülebilir. Fakat tıpkı<br />

<strong>orta</strong> faset eklem aralığının görüntülenmesinde olduğu gibi grafi çekilirken ışının<br />

verildiği açıya bağlı olarak görülmeyebilir. Bu nedenle röntgen tekniğine bağımlıdır<br />

(56). Bizim çalışmamızda; kalkaneonaviküler koalisyonu olan 5 hastanın hiçbirinde C<br />

bulgusu ve talar gagalaşma mevcut değildi. Talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong> 10 hastanın, 8<br />

tanesinde ayak lateral grafilerinde C bulgusu pozitif olduğu görüldü. Hastalardan 2<br />

tanesinde ise C bulgusu mevcut değildi. Talokalkaneal koalisyonu olan 10 hastanın, 9<br />

tanesinin ayak lateral grafilerinde talar gagalaşma saptanırken, bir tanesinde talar<br />

gagalaşma saptanmadı.<br />

Bilgisayarlı tomografide kıkırdak koalisyon, belirgin eklem daralmasına ilaveten<br />

eklemde kortikal düzensizlik şeklinde izlenir. Fibröz koalisyonda ise; eklemde kıkırdak<br />

koalisyona göre nispeten daha az daralma ile birlikte hafif kortikal düzensizlik<br />

gözlenebilir. Fibröz koalisyonun tanısının konulması, bilgisayarlı tomografi<br />

görüntülemesine rağmen her zaman kolay değildir. Bu tür hastalarda, sintigrafi<br />

tetkikinde koalisyonun olduğu bölgede artmış tutulum izlendiği ve sintigrafinin tanıya<br />

yardımcı olabileceği yönünde yayınlar mevcuttur (50, 51). Bizim çalışmamızda; 15<br />

hastadan sadece bir tanesinde fibröz koalisyon tespit edildi. Diğer hastaların hepsinin<br />

direkt radiografilerinde talokalkaneal veya kalkaneonaviküler koalisyona ait bulgular<br />

mevcuttu. Hastaların hepsine, koalisyonun tipini ve yerini belirlemek için bilgisayarlı<br />

tomografi ve MR görüntüleme yapıldı. Çalışmaya alınan bütün hastalarda, bilgisayarlı<br />

tomografi ve MR görüntülemede koalisyon tespit edildi. Çalışmanın ilk zamanlarında, 7<br />

hastaya osseöz koalisyonları mevcut olsa bile teknesyum kemik sintigrafisi yapıldı ve<br />

hepsinde de koalisyonun olduğu bölgede artmış tutulum tespit edildi.<br />

67


Tarsal koalisyon genellikle ikinci dekatta görülse de bazı hastalarda semptomların<br />

<strong>orta</strong>ya çıkışı daha geç olabilir. Bu nedenle erişkin hastalarda radyolojik değerlendirme<br />

yapılırken <strong>tarsal</strong> koalisyon göz önünde bulundurulmalıdır. Ayrıca hastanın düztaban<br />

olmaması, <strong>tarsal</strong> koalisyonun da olmadığı anlamına gelmemelidir, çünkü genellikle<br />

düztabanlık, koalisyon vakalarının yaklaşık olarak yarısına eşlik etmektedir (56). Bizim<br />

çalışmamızdaki hastaların yaş <strong>orta</strong>laması 17,2 yıldı. Hastalarımızdan sadece bir tanesi<br />

24 yaşındaydı. Diğer 14 hastanın yaşları, literatür bilgilerini destekleyecek şekilde<br />

ikinci dekat içerisindeydi.<br />

Semptomatik <strong>tarsal</strong> koalisyonlar, alçılama veya tabanlık gibi konservatif <strong>tedavi</strong><br />

yöntemlerine çoğu zaman olumlu yanıt vermezler. Blockey, konservatif <strong>tedavi</strong> ile takip<br />

ettiği hastalarının, %88’inde semptomların geçmediğini ve devam ettiğini, Braddock ise<br />

konservatif <strong>tedavi</strong> ile takip ettiği hastalarının, %44’ünde <strong>tedavi</strong> sonucunda<br />

yakınmalarının devam ettiğini bildirmiştir (60, 61). Bizim çalışmamıza dahil olan ve<br />

<strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong> uygulanmış, 15 hastanın hepsine <strong>orta</strong>lama 4 hafta kısa bacak sirküler<br />

yürüme alçısı ve alçı sonrası UCBL tabanlık verilmiştir. Fakat hastaların hiçbirinin<br />

şikayetlerinde azalma olmamıştır. .<br />

Tarsal koalisyon hastalığında, <strong>cerrahi</strong> dışı <strong>tedavi</strong>lerin başarılı olmaması üzerine<br />

uygulanan rezeksiyon <strong>cerrahi</strong>si bir çok çalışmada değerlendirilmiş ve hepsinde ameliyat<br />

sonrası yüksek başarı oranları bildirilmiştir (56, 62, 63, 64, 65). Rezeksiyon<br />

<strong>cerrahi</strong>sinde fikir birliği olsa da koalisyonun tekrarlamasını önlemek amacı ile<br />

kullanılan interpozisyon materyeli üzerinde arayışlar devam etmektedir. Talokalkaneal<br />

koalisyon hastalarında; yağ dokusu ve split fleksör hallusis longus tendonu<br />

interpozisyonu sonuçlarıyla ilgili çalışmalar mevcuttur. Swiontkowski ve arkadaşları 5<br />

hastanın klinik sonuçlarını değerlendirdikleri çalışmalarında 4 ayakta iyileşme ve bir<br />

ayakta daha kötüye gidiş bildirmişlerdir (63) . Scranton ise 9 hasta (14 ayak) ile yaptığı<br />

çalışmada sonuçları iyi, tatminkar ve kötü olarak sınıflamış ve buna göre 13 iyi, bir<br />

tatminkar sonuç bildirmiştir (64). Olney ve Asher ise sonuçlarını mükemmel, iyi, <strong>orta</strong><br />

ve kötü olarak sınıflarken ağrı ve fonksiyon kombinasyonu ile değerlendirme<br />

yapmışlardır. 10 ayaktan (9 hasta) 5 tanesinde mükemmel, 3 tanesinde iyi, bir <strong>orta</strong> ve<br />

bir kötü sonuç bildirmişlerdir (66). Kumar ve arkadaşları 6 hastanın 6 ayağını<br />

inceledikleri çalışmalarında yağ doku interpozisyonunu kullanmışlardır ve bir mükemel,<br />

68


4 iyi, bir kötü sonuç bildirmişlerdir (56). De Vriese ve arkadaşları ameliyat öncesi ve<br />

sonrası klinik talokalkaneal eklem hareket açıklığı değerlendirmesini de kullanmıştır.<br />

İnceledikleri rezeksiyon ve yağ doku interpozisyonu uygulanan 4 ayakta bir mükemmel,<br />

bir <strong>orta</strong> ve 2 kötü sonuç bildirmişlerdir (62). Kitaoka ve arkadaşları American<br />

Orthopaedic Foot and Ankle Society arka ayak ve ayak bileği skorlama sistemine<br />

benzer bir değerlendirme sistemi kullanmışlardır. Beş ayaktan sadece split fleksör<br />

hallusis tendon interpozisyonu uygulanan bir tanesinde tatminkar sonuç bildirmişlerdir<br />

(66). McCormack ve arkadaiları rezeksiyon ve yağ dokusu interpozisyonu uygulanan 9<br />

hastanın 8 tanesinin ayaklarının yeniden incelendiği çalışmalarında, <strong>orta</strong>lama 11.2 yıl<br />

takiple (10-16 yıl arası), daha önce yayınlanan sonuçlara göre zamanla iyi sonuçlarda<br />

gerileme olmadığını göstermişler, sadece bir tane kötü sonuç tespit etmişlerdir (67). Yağ<br />

dokusu greftinin kullanıldığı diğer çalışmalar, sonuçlar <strong>orta</strong>k olarak tatminkar olarak<br />

bildirilmişse de yeterli düzeyde spesifik değildir. Ne yazık ki, bu çalışmalar görece kısa<br />

takip süresine sahiptir. Bizim çalışmamıza dahil olan ve subtalar artrodez ameliyatı<br />

yapılmayan, 7 tane talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong> hastaya yağ dokusu interpozisyonu<br />

yapıldı. Bu 7 hastadan 2 tanesinde, rutin kontrolleri esnasında nüks tespit edildi. Nüks<br />

tespit edilen, bir hastaya subtalar artrodez ameliyatı yapıldı.<br />

Kalkaneonaviküler koalisyonu olan hastaların <strong>cerrahi</strong>sinde bar rezeksiyonuna<br />

ilaveten, interpozisyon materyeli olarak ekstansör digitorum brevis tendonu<br />

kullanılmasını öneren çok sayıda yayın mevcuttur (60, 61, 68, 69). 1968 yılında<br />

Andreasen 30 rezeksiyon ve kas interpozisyonu olgusunun sonuçlarını yayınlamıştır.<br />

Ameliyattan sonra, 10 yıldan 22 yıla kadar süren 24 hasta takip etmiş ve sonuçta; 13<br />

hastanın asemptomatik olduğunu, 9 hastada hafif semptom ve 2 hastada ciddi semptom<br />

olduğunu bildiren çalışmasını yayınlamıştır. Neticede sadece 8 hastada kötü sonuç elde<br />

etmesine rağmen esas <strong>tedavi</strong> olarak triple artrodezi önermiştir. (71). Bar rezeksiyonu<br />

yapıp kas interpozisyonu yapmadan ameliyat uygulayan Mitchell ve Gibson, <strong>orta</strong>lama 6<br />

yıl 7 ay takipli 41 ayaktan oluşan çalışmalarını yayınlamışlardır. Hastaların %33’ünde<br />

tamamen nüks, %33’ünde kısmi nüks saptanmış; fakat %68’inde semptomlar tamamen<br />

gerilemiş ve % 58’inde subtalar hareketin 24 dereceden fazla olduğu saptanmıştır (70).<br />

Diğer otörler ise; erişkin hastalarda, grafilerde talonavikülar artrozu olan ve talar<br />

gagalaşması olan adölesanlarda triple artrodez ameliyatı yapılmasını önermektedirler<br />

69


(63, 70). Bizim çalışmamızda yer alan, 5 kalkaneonaviküler koalisyonu olan hastaya,<br />

rezeksiyonu takiben EDB tendon interpozisyonu ameliyatı yapıldı. Hastaların takipleri<br />

esnasında, bir hastada nüks tespit edildi. Hastaya takibinin 13. ayında tekrar bar<br />

rezeksiyonu ve EDB tendon interpozisyonu ameliyatı yapıldı. Hiçbir kalkaneonaviküler<br />

koalisyon hastasına triple artrodez ameliyatı yapılmadı.<br />

Scranton ve Wilde, talokalkaneal koalisyonu olan hastalarda, koalisyon subtalar<br />

eklem yüzünün %50 ve daha azını tutarsa rezeksiyon sonrası sonucun iyi olduğunu<br />

bulmuşlardır (41, 56). Kumar ve arkadaşları, <strong>orta</strong>lama 4 yıl takipli, 18 talokalkaneal<br />

<strong>koalisyonlu</strong> ayak üzerinde yaptıkları çalışmada, koalisyonun subtalar eklem yüzeyinin<br />

ne kadarını tuttuğuna bakılmaksızın, tüm talokalkaneal koalisyon hastalarına rezeksiyon<br />

önermişlerdir (56). Bizim çalışmamızda yer alan 3 talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong> hastada,<br />

subtalar eklemin %50’sinden fazlasını tutan koalisyon mevcuttu. Bu 3 hastaya subtalar<br />

artrodez ameliyatı yapıldı.<br />

Scranton ve Wilde, talokalkaneal <strong>koalisyonlu</strong> hastalarda, koalisyon rezeksiyonu<br />

<strong>cerrahi</strong>sindeki başarının, talokalkaneal eklem yüzü tutulumu miktarı ve diğer <strong>tarsal</strong><br />

eklemlerdeki artrozik değişikliklerden bağımsız olarak, topuk valgus açısının da önemli<br />

olduğunu bildirmişlerdir (41, 64). Bilgisayarlı tomografi koronal kesitlerinde, topuk<br />

valgus açısı 16 derece ve üzerinde ise; talus lateral çıkıntısı ile kalkaneus arasında<br />

sıkışma ve talokalkaneal eklemde daralma da mevcuttur. Diğer <strong>tarsal</strong> eklemlerde artroz<br />

mevcut değilse; subtalar eklem hareketlerinin açılması için; talus lateral çıkıntısının<br />

eksize edilmesi, topuk valgusunun kalkaneal osteotomi ile düzeltilmesi ve talokalkaneal<br />

ekleme binen stresin azaltılması gerekmektedir (41, 64, 71). Bizim çalışmamıza dahil<br />

edilen hastalardan 6 tanesinin ameliyat öncesi bilgisayarlı tomografi koronal<br />

kesitlerinde topuk valgus açısı 16 derece üzerinde tespit edildi. Bu 6 hastanın, 5<br />

tanesinde talokalkaneal koalisyon, bir tanesinde kalkaneonaviküler koalisyon tespit<br />

edilmişti. Talokalkaneal koalisyonu olan 3 hastanın ameliyat öncesi<br />

değerlendirilmesinde, talokalkaneal eklemin %50’sinden fazlasını tutan koalisyon<br />

mevcuttu. Bu 3 hastaya subtalar artrodez ameliyatı yapıldı. Geriye kalan 3 <strong>tarsal</strong><br />

koalisyon hastasına, Evans’ın tanımladığı ve 1995 yılında Mosca’nın modifiye ettiği<br />

kalkaneal uzatma osteotomisi ameliyatı uygulandı (71). Talus anteriorundeki spur<br />

eksize edildi ve gergin olan aşil tendonuna perkütan aşiloplasti ameliyatı uygulandı.<br />

70


5. SONUÇLAR<br />

Adölesan yaş grubu kabul ettiğimiz, 12-16 yaşları arasında; ağrı, düztabanlık ve ayak<br />

eklem hareketlerinde kısıtlılık şikayetleri ile bulgu veren, rijit düztabanlığın en sık<br />

görülen nedenlerinden biri olan <strong>tarsal</strong> koalisyon hastalığında uyguladığımız; bar<br />

rezeksiyonu, bar rezeksiyonu ile birlikte yağ dokusu interpozisyonu veya EDB tendon<br />

interpozisyonu, bar rezeksiyonu ve interpozisyon ameliyatına ek olarak yapılan<br />

kalkaneal uzatma osteotomi ameliyatlarının sonuçlarını incelemek amacıyla yaptığımız<br />

bu çalışmada; uygulanan <strong>cerrahi</strong> tekniklerin, çalışmaya dahil edilen hasta gruplarında<br />

oldukça etkin olduğunu gördük.<br />

Tarsal koalisyonun radyolojik tanısının konulmasında zaman zaman sıkıntı<br />

yaşanabilmektedir. Tarsal koalisyon düşünülen tüm hastaların radyolojik tanısını<br />

koyabilmek için rutin uygulamada; basarak ayak ön-arka, basarak ayak yan ve oblik<br />

ayak grafilerinde bar oluşumu incelenmelidir. Bar oluşumunun yeri ve koalisyonun tipi<br />

hakkında karar vermek için bilgisayarlı tomografinin de rutin uygulamada kullanılması<br />

gerektiğini düşünüyoruz. Bilgisayarlı tomografide, eklem aralığında düzensizleşme ve<br />

daralma tespit edilmesi halinde, fibröz ya da kartilajinöz koalisyondan şüphe edilip,<br />

MRI tetkikinin radyolojik tanıyı destekleyeceğini düşünmekteyiz. Çalışmamızın ilk<br />

dönemlerinde, özellikle fibröz ve kartilajinöz koalisyonların tanınması için, osseöz<br />

koalisyon görünümü direkt grafilerde veya bilgisayarlı tomografide izlenebilse bile,<br />

hastalara teknesyum kemik sintigrafisi tetkiki yaptırdık. Tetkikin yapıldığı tüm<br />

hastalarımızda, koalisyonun olduğu <strong>tarsal</strong> eklemlerde artmış tutulum görünümü<br />

mevcuttu. Rutin olarak yapılmasa da, tanısından şüphe duyulan, MRG ve bilgisayarlı<br />

tomografi ile tanı konulamayan fakat klinik bulguları <strong>tarsal</strong> koalisyonu düşündüren<br />

hastalarda, tanıya yardımcı değerli bir yöntem olarak teknesyum kemik sintigrafisinin<br />

kullanılabileceğini düşünüyoruz.<br />

Özellikle, aktif bir yaşam beklentisi olan genç erişkin yaştaki semptomatik <strong>tarsal</strong><br />

koalisyonu olan hastalara uygulanan, bar rezeksiyonu ve interpozisyon ameliyatları ile<br />

kalkaneal uzatma osteotomisi, ayak eklem hareketlerinin açılmasını sağlayıp şikayetleri<br />

<strong>orta</strong>dan kaldıran ve subtalar artrodez veya triple artrodez ameliyatlarına kıyasla hastanın<br />

aktivitesini daha az kısıtlayan girişimler olduğunu söylemek mümkündür.<br />

71


Topuk valgus açısı 16 dereceden fazla olan hastalarda uyguladığımız kalkaneal<br />

uzatma osteotomisi tekniğinde, literatürdeki çoğu yazardan farklı olarak, kalkaneal<br />

kaydırma osteotomisi yerine, daha çok nörolojik ayaklarda ve esnek düztabanlık<br />

hastalarında tanımlanmış ve uygulanmış olan kalkaneal uzatma osteotomisi ameliyatını<br />

uyguladık (71, 72). Tekniğin uygulandığı hastaların, klinik ve radyolojik sonuçlarının<br />

literatürle uyumlu ve oldukça iyi olduğu gözlendi. Özellikle, yapılan osteotomi ve<br />

yerleştirilen greftin desteğiyle; ayak plantar medialine yönelmiş olan talus başı ve<br />

basarak yan grafilerde oblikliği artmış olan talusun, yapılan osteotomi ve yerleştirilen<br />

greftin destekleyici etkisiyle doğal pozisyonuna yöneldiği, talonaviküler eklemin<br />

artrodez yapılmadan restore olduğu ve talonaviküler eklem kapsama açısında artış<br />

olduğu görüldü. Yine, osteotomi ve greftin etkisiyle kalkaneusun ve ayak lateral<br />

kolonunun uzaması sayesinde arka ayağın valgus açısının düzeldiği görüldü. Kalkaneal<br />

uzatma osteotomisinin, ayak ve ayak bileği biyomekaniğini düzeltme yeterliliğinin,<br />

diğer kalkaneal osteotomilere göre daha üstün olduğunu düşünmekteyiz (71, 72, 73, 74,<br />

75).<br />

Bu teknik uygulanırken mutlaka aşil tendonunun gerginliği kontrol edilmelidir. Eğer<br />

aşil tendonu, muayenede gergin ise; mutlaka aşiloplasti ameliyatı, tekniğe eklenmelidir.<br />

Aşilin gergin olduğu durumlar, osteotomi hattının posteriorundeki kalkaneal bölümün<br />

yeterince posterior-plantar plana çekilememesine ve kalkaneal osteotomi sahasının<br />

yeterince açılamamasına yol açmaktadır. Bu durum da yeterli büyüklükte greftin<br />

osteotomi sahasına yerleştirilememesine neden olmaktadır. Yeterli büyüklükte greftin<br />

yerleştirilememesi, talus başının yeterince plantardan desteklenmemesine ve talus<br />

başının dorsele doğru yönelmesinde yetersizliğe neden olmaktadır. Bu durumda biz<br />

talonaviküler eklemin uyumunun sağlanamadığını ameliyat esnasında gözlemledik.<br />

Aşiloplasti ameliyatını, aşil tendonuna farklı üç noktadan perkütan parsiyel kesiler<br />

yaparak uyguladık. Uygulamanın ameliyat zamanını kısaltması ve sonuçlarının amacı<br />

karşılaması nedeniyle literatürdeki diğer aşiloplasti teknikleri yerine uygulanabileceğini<br />

düşünmekteyiz (76, 77).<br />

Tarsal koalisyon hastalığında uygulanacak <strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong> şeklini belirlemek için en<br />

önemli kriterler; koalisyonun yeri, eklemin tutulum miktarı, topuk valgus açısı ve <strong>tarsal</strong><br />

eklemlerdeki artrozik değişikliklerin varlığıdır (Şekil 5.1). Tarsal eklemlerde artrozik<br />

72


Semptomatik Tarsal<br />

Koalisyon<br />

Konservatif <strong>tedavi</strong> :<br />

• NSAİİ<br />

• 4 hafta yürüme alçısı<br />

• UCBL tabanlık<br />

Semptom yok<br />

Semptom var<br />

Cerrahi <strong>tedavi</strong><br />

Talokalkaneal<br />

koalisyon<br />

Kalkaneonaviküler<br />

koalisyon<br />

Talokalkaneal eklem<br />

tutulumu < %50<br />

Talokalkaneal eklem<br />

tutulumu > %50<br />

Topuk valgus<br />

açısı < 16°<br />

Topuk valgus<br />

açısı > 16°<br />

Topuk valgus<br />

açısı < 16°<br />

Topuk valgus<br />

açısı > 16°<br />

Subtalar<br />

artrodez<br />

Bar<br />

rezeksiyonu<br />

+<br />

Yağ dokusu<br />

interpozisyonu<br />

Bar rezeksiyonu<br />

+<br />

Yağ dokusu<br />

interpozisyonu<br />

+<br />

Kalkaneal<br />

uzatma<br />

osteotomisi<br />

Bar rezeksiyonu<br />

+<br />

EDB tendon<br />

interpozisyonu<br />

Bar rezeksiyonu<br />

+<br />

EDB tendon<br />

interpozisyonu<br />

+<br />

Kalkaneal<br />

uzatma<br />

osteotomisi<br />

UCBL tabanlıkla takip<br />

Şekil 5.1 : Tarsal koalisyon hastalarında <strong>tedavi</strong> algoritmamız<br />

73


değişiklikleri mevcut olan, koalisyonun subtalar eklemin yarısından fazlasını tuttuğu<br />

hastalarda, literatürle uyumlu olarak subtalar artrodez, gerekirse triple artrodez<br />

ameliyatı yapılması gerektiğine inanmaktayız. Tarsal eklemlerde artrozu olmayan fakat<br />

topuk valgus açısı 16 dereceden fazla olan <strong>tarsal</strong> koalisyon hastalarına kalkaneal uzatma<br />

osteotomisi ameliyatı yapılmalıdır. Sadece bar rezeksiyonu ve interpozisyon ameliyatı<br />

yapılması bu gruptaki hastaların, şikayetlerini tam olarak azaltmadığını ve ayak<br />

biyomekaniğini restore edemediğini gördük.<br />

Sonuç olarak; konservatif <strong>tedavi</strong>ye rağmen semptomatik olan genç erişkin yaştaki<br />

<strong>tarsal</strong> koalisyon hastalarında, iyi bir ameliyat öncesi planlama sonrası, çalışmada<br />

tanımlanan <strong>cerrahi</strong> tekniklerin uygulanmasının, hastalarda var olan ağrı, ayak ve ayak<br />

bileğindeki şekil bozukluğu ve hareket kısıtlılığı gibi şikayetlerin giderilmesinde etkin<br />

<strong>tedavi</strong> seçenekleri olduğunu düşünmekteyiz.<br />

74


6. ÖNERİLER<br />

Kendi çalışmamızın ve literatürdeki benzer çalışmaların ümit veren sonuçlarına<br />

rağmen, <strong>cerrahi</strong> <strong>tedavi</strong> uygulanmış <strong>tarsal</strong> koalisyon hastalarının uzun dönem sonuçları<br />

hakkındaki bilgiler halen netleşmiş değildir. Uygulanacak <strong>cerrahi</strong> yöntem hakkında<br />

daha net çıkarımlarda bulunabilmek için, uzun süreli takipleri olan çalışmalara ihtiyaç<br />

duyulduğu muhakkaktır.<br />

Bizim çalışmamızın zayıf yönü; hastalara koalisyonun tipine ve hastalığın<br />

ciddiyetine göre değişik ameliyat tekniklerinin uygulanmış olmasıdır. Daha geniş<br />

serilerde, uyguladığımız değişik ameliyat tekniklerinin sonuçlarını karşılaştırmak<br />

mümkün olabilir.<br />

Tüm bunlara karşın elimizdeki mevcut verilerle, hangi tip <strong>tarsal</strong> koalisyon olursa<br />

olsun, radyolojik incelemelerde ayak eklemlerinde artrozik değişiklikleri olmayan,<br />

koalisyonun eklemin %50’sinden azını tuttuğu ve konservatif <strong>tedavi</strong>ye rağmen<br />

şikayetleri geçmeyen adölesan yaş grubundaki <strong>tarsal</strong> koalisyon hastalarında, bar<br />

rezeksiyonu ve interpozisyon ameliyatları; kalkaneus valgus açısı büyük olanlarda<br />

eklenecek kalkaneal uzatma osteotomisinin iyi birer <strong>tedavi</strong> seçenekleri olduğu<br />

kanısındayız.<br />

75


KAYNAKLAR<br />

1. Herring JA. Tarsal Koalisyon. In: Centel T, Seyahi A(Eds). Tachdjian’s<br />

Pediatric Orthopaedics, Cilt 2, Hayat Tıp Kitapçılık, 967-983, 2007.<br />

2. Harris RI, Beath T. Etiology of peroneal spastic flat foot. J Bone Joint Surg 30<br />

(B): 624-32, 1948.<br />

3. Harris RI. Rijit valgus foot due to talocalcaneal bridge. J Bone Joint Surg 37<br />

(A): 169-83, 1955.<br />

4. Kawashima T, Uhthoff HK. Prenatal development around the Sustentaculum<br />

tali and its relation to talocalcaneal coalitions. J Pediatr Orthop 10: 238-44,<br />

1990<br />

5. Boyd HB. Congenital talonavicular synostosis. J Bone Joint Surg 26: 682-87,<br />

1944.<br />

6. Bersani FA, Samilson RL. Massive familial <strong>tarsal</strong> synostosis. J Bone Joint<br />

Surg 39 (A): 1187-95, 1957.<br />

7. Rothberg AS, Feldman JW, Schuster OF. Congenital fusion of astragalus and<br />

scaphoid: Bilateral inherited. NY State J Med 35: 39-44, 1935.<br />

8. Wray JB, Herndon CN. Hereditary transmission of congenital coalition of the<br />

calcaneus to the navicular. J Bone Joint Surg 45 (A): 365-72, 1963.<br />

9. Harris RI, Beath T. Army foot survey: An investigation of foot ailments in<br />

Canadian soldiers, Vol 1. Ottawa, National Research Council of Canada, p44,<br />

1947.<br />

10. Shands AR, Wentz IJ. Congenital anomalies, accessory bones and<br />

osteochondritis in the feet of 850 children. Surg Clin North Am 33: 1643-54<br />

1953.<br />

11. Leonard MA. The inheritance of <strong>tarsal</strong> coalition and its relationship to spastic<br />

flat foot. J Bone Joint Surg 56 (B): 520-27, 1974.<br />

12. Moory D, Williams P. Gray’s Anatomy, 38 th Ed, Churcill-Livingstone, 1995<br />

13. Carroll NC. Pathoanatomy and surgical treatment of the resistant clubfoot. İnstr<br />

Course Lect 37: 93-106, 1988.<br />

76


14. Eryavuz M. Ayak hastalıkları ve ayakkabı modifikasyonları. In: Beyazova M,<br />

Kutsal Y.G.(Eds) Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon, Güneş Kitapevi, Ankara,<br />

1065-83, 2000.<br />

15. Kuhn DR, Shibley NJ, Austin WM. Radiographic evaluation of weight –<br />

bearing orthotics and their effect on flexible pes planus. J Manipulative Physiol<br />

Ther 22(4): 221-6, 1999.<br />

16. Aquino A, Payne C. Function of the plantar fascia. Food Ankle Int 9: 73-79,<br />

1999.<br />

17. Basmajian JV, Stecko G. The role of muscles in arch support of the foot: an<br />

electromyographic study. J Bone Joint Surg 45 (A): 1184-90, 1963.<br />

18. Snell RS. Ayak ve Ayak Bileği Anatomisi. In: Yıldırım M.(Ed) Klinik Anatomi,<br />

6. Baskı, Nobel Tıp Kitapevi, İstanbul, 551-595, 2004.<br />

19. Herring JA. Esnek Düz Tabanlık (Pesplanovalgus). In: Centel T, Seyahi A(Eds)<br />

Tachdjian’s Pediatric Orthopaedics, Cilt 2, Hayat Tıp Kitapçılık, 908-921, 2007.<br />

20. Mc Rae R Clinical Orthopaedic Examination. 4 th Edition, Edinburg, The<br />

Ankle, Churchill Livingstone, 239-53, 1989.<br />

21. Ferciot CF. The Etiology of Developmental Flat-Foot. Clin Orthop Relat Res<br />

85: 7-10, 1972.<br />

22. Bordelon RL. Hypermobil flatfoot in children. Comprehension, evaluation and<br />

treatment. Clin Orthop Relat Res 181: 7-14, 1983.<br />

23. Nordin M, Frankel VH. Basic Biomechanics Of The Musculoskeletal System,<br />

3 rd Edition, Philadelphia, Lippincott Williams& Wilkins, 223-255, 2001.<br />

24. Coughlin MJ, Mann RA, Saltzman CL. Surgery of The Foot And Ankle, Vol<br />

1, Philadelphia, Mosby Elsevier Inc. , 4-44, 1073-1085, 2007.<br />

25. Simon SR, Mann RA, Hagy IL, Larsen LJ. Role of the posterior calf muscles<br />

in normal gait. J Bone Joint Surg 60 (A): 465-472, 1978.<br />

26. Sutherland DH, Cooper L, Daniel D. The role of the ankle plantar flexors in<br />

normal walking. J Bone Joint Surg 62 (A): 354-363, 1980.<br />

27. Wright DG, Desai SM, Henderson WH. Action of the subtalar and ankle-joint<br />

complex during the stance phase of walking. J Bone Joint Surg 46 (A):361-382,<br />

1964.<br />

28. Mann R, Inman VT. Phasic activity of intrinsic muscles of the foot. J Bone<br />

Joint Surg 46 (A):469-481, 1964.<br />

77


29. Elftman H. The transverse <strong>tarsal</strong> joint and its control. Clin Orthop Relat Res 16:<br />

41-46, 1960.<br />

30. Sarrafian SK. Anatomy of the foot and ankle. Philadelphia, JB Lippincott,<br />

1993.<br />

31. Lee MS, Vanore JV, Thomas JL. Diagnosis and treatment adult flatfoot. J<br />

Foot Ankle Surg 44 (2): 78-113, 2005.<br />

32. Yates B, White S. The incidence and risk factors development of medial tibial<br />

stres syndrom among naval recruits. J Sports Med Am 32 (3): 772-80, 2004.<br />

33. Scharfbilig R, Evans AM, Cooper AW. Criterion validation of four criteria of<br />

the foot posture index. J Am Podiatr Med Assoc 94 (1): 31-8, 2004.<br />

34. Lee MF, Chan PT, Chau LF, Yu KS. Tarsal tunnel syndrome caused by<br />

talocalcaneal coalition. Clin Imaging 26 (2): 140-143, 2002.<br />

35. Harris RI, Beath T. Hypermobile flatfoot with short achilles tendon. J Bone<br />

Joint Surg 30 (A): 116-23, 1948.<br />

36. Spero CR, Simon GS, Tornetta P. Clubfeet and <strong>tarsal</strong> coalition. J Pediatr<br />

Orthop 14: 372-82, 1994.<br />

37. Stuecker RD, Bennett JT. Tarsal coalition presenting as a pes cavo-varus<br />

deformity: report of three cases and review of the literature. Food Ankle Int 14:<br />

540-44, 1993.<br />

38. Lamb D. The ball- and –socket ankle joint. J Bone Joint Surg 40 (B): 240-48,<br />

1958.<br />

39. O’Rahilly R. A survey of carpal and <strong>tarsal</strong> anomalies. J Bone Joint Surg 35 (A):<br />

626-32, 1953.<br />

40. Pearl HS, Edkin RE, Warren RF. Familial <strong>tarsal</strong> and carpal synostosis with<br />

radial head subluxation. J Bone Joint Surg 46 (A): 585-93, 1964.<br />

41. Wilde PH, Torode IP, Dickens DR. Resection for symptomatic talocalcaneal<br />

coalition. J Bone Joint Surg 76 (A): 797-801, 1994.<br />

42. Outland T, Murphy I. The pathomechanics of peroneal spastic flat foot. Clin<br />

Orthop Relat Res 16: 64-72, 1960.<br />

78


43. Oestreich AE, Mize WA, Crawford AH. The “anteater nose” : direct sign of<br />

calcaneonavicular coalition on the lateral radiograph. J Pediatr Orthop 7: 709-<br />

17, 1987.<br />

44. Brown RR, Rosenberg ZS, Thornhill BA. The C sign: More specific for<br />

flatfoot deformity than subtalar coalition. Skeletal Radiol 30 (2): 84-87, 2001.<br />

45. Crim JR, Kjeldsberg KM. Radiographic diagnosis of <strong>tarsal</strong> coalition. AJR Am<br />

J Roentgenol 182 (2): 323-28, 2004.<br />

46. Herzenberg JE, Goldner JL, Martinez S. Computerized tomography of<br />

talocalcaneal coalition: A clinical and anatomical study. Foot Ankle Int 8: 273-<br />

87, 1986.<br />

47. Pineda C, Resnick D, Greenway G. Diagnosis of <strong>tarsal</strong> coalition with<br />

computed tomography. Clin Orthop Relat Res 208: 282-88, 1986.<br />

48. Sijbrandij ES, Van Gils AP, De Lange EE, Sijbrandij S. Bone marrow illdefined<br />

hyperintensities with <strong>tarsal</strong> coalition: MR imaging findings. Eur J<br />

Radiol 43 (1): 61-65, 2002.<br />

49. Emery KH, Bisset GS, Johnson ND, Nunan PJ. Tarsal coalition: A blinded<br />

comparison of MRI and CT. Pediatr Radiol 28 (8): 612-16, 1998.<br />

50. De Lima RT, Mishkin FS. The bone scan in <strong>tarsal</strong> coalition: a case report.<br />

Pediatr Radiol 26: 754-62, 1996.<br />

51. Mandell GA, Harcke HT, Hugh J. Detection of talocalcaneal coalitions by<br />

magnification bone scintigraphy. J Nucl Med 31: 1797-1802, 1990.<br />

52. Inal S, Bursali A, Gokcay I. Pes planus <strong>tedavi</strong>sinde University of California<br />

Biomechanics Laboratory (UCBL) tip tabanlıkların değerlendirilmesi. Acta<br />

Orthop Traumatol Turc 28: 42-46, 1994.<br />

53. Canale TS. Rijit Pes planus. In: Akgun I, Kesmezacar H (Eds) Campell’s<br />

Operative Orthopaedics, Vol 4, Hayat Tıp Kitapevi, 4029-45, 2007.<br />

54. Kumar SJ, Cowell HR. Rigid flatfoot. Clin Orthop Relat Res 122: 77-84, 1977.<br />

55. Stormont DM, Peterson HA. The relative incidence of <strong>tarsal</strong> coalition. Clin<br />

Orthop Relat Res 181: 28-36, 1983.<br />

56. Kumar SJ, Guille JT, Lee MS, Couto JC. Osseous and non-osseous coalition<br />

of the middle facet of the talocalcaneal joint. J. Bone and Joint Surg 74(A): 529-<br />

35, 1992.<br />

79


57. Takakura Y, Kitada C, Sugimoto K, Tanaka Y, Tamai S. Tarsal tunnel<br />

syndrome. Causes and results of operative treatment. J. Bone and Joint Surg 73<br />

(B): 125-28, 1991.<br />

58. Conway JJ, Cowell HR. Tarsal coalition: Clinical significance and<br />

roentgenographic demostration. Radiology 92: 799-811, 1969.<br />

59. Sakellariou AS, Sallomi D, Janzen DL, Munk PL, Claridge RJ, Kiri VA.<br />

Talocalcaneal coalition: Diagnosis with the C-sign on lateral radiographs of the<br />

ankle. J Bone and Joint Surg 82 (B): 574-78, 2000.<br />

60. Blockey NJ. Peroneal spastic flat foot. J Bone and Joint Surg 37 (B): 191-202,<br />

1955.<br />

61. Braddock GTF. A prolonged follow up of peroneal spastic flat foot. J Bone and<br />

Joint Surg 43 (B): 734-37, 1961.<br />

62. De Vriese L, Dereymaeker G, Molenaers, G, Fabry G. Surgical treatment of<br />

<strong>tarsal</strong> coalitions. J Pediatr Orthop 3 (B): 96-101, 1994.<br />

63. Swiontkowski MF, Scranton PE, Hansen S. Tarsal coalitions: long-term<br />

results of surgical treatment. J Pediatr Orthop 3: 287-92, 1983.<br />

64. Scranton PE Jr. Treatment of symptomatic talocalcaneal coalition. J Bone and<br />

Joint Surg 69 (A): 533-539, 1987.<br />

65. Olney BW, Asher MA. Excision of symptomatic coalition of the middle facet<br />

of the talocalcaneal joint. J Bone and Joint Surg 69 (A): 539-44, 1987.<br />

66. Kitaoka HB, Wikenheiser MA, Shaughnessy WJ, An KN. Gait abnormalities<br />

following resection of talocalcaneal coalition. J Bone and Joint Surg 79 (A):<br />

369-74, 1997.<br />

67. McCormack TJ, Olney B, Asher M. Talocalcaneal coalition resection. A 10-<br />

year follow-up. J Pediatr Orthop 17: 13-15, 1997.<br />

68. Hark FW. Congenital anomalies of the <strong>tarsal</strong> bones. Clin Orthop Relat Res 16:<br />

21-25, 1960.<br />

69. Andreasen E. Calcaneonavicular coalition. Late result of resection. Acta Orthop<br />

Scandinavica 39: 424-32, 1968.<br />

70. Mitchell GP, Gibson JMC. Excision of calcaneonavicular bar for painful<br />

spasmodic flat foot. J Bone and Joint Surg 49 (B): 281-87, 1967.<br />

80


71. Mosca VS. Calcaneal lengthening for valgus deformity of the hindfoot. Result<br />

in children who had severe, symptomatic flatfoot and skewfoot. J Bone and<br />

Joint Surg 77 (A): 500-12, 1995.<br />

72. Evans D. Calcaneo-valgus deformity. J Bone and Joint Surg 57 (B): 270-78,<br />

1975.<br />

73. Koutsogiannis E. Treatment of mobile flat foot bt displacement osteotomy of<br />

the calcaneus. J Bone and Joint Surg 53 (B): 96-99, 1971.<br />

74. Sangeorzan BJ, Mosca V, Hansen ST. Effect of calcaneal lengthening on<br />

relationships among the hindfoot, midfoot and forefoot. Food Ankle Int 14: 136-<br />

44, 1993.<br />

75. Doğan A, Albayrak M, Akman YE, Zorer G. The result of calcaneal<br />

lengthening osteotomy for the treatment of flexible pes planovalgus and<br />

evaluation of alignment of the foot. Acta Orthop Traumatol Turc 40 (5): 356-66,<br />

2006.<br />

76. Silver CM, Simon SD. Gastrocnemius muscle recession (silfverskiöld<br />

operation) for spastic equinus deformity in cerebral palsy. J Bone and Joint Surg<br />

41 (A): 1021-28, 1959.<br />

77. White JW. Torsion of the Achilles tendon: Its surgical significance. Arch Surg<br />

46: 784-88, 1943.<br />

81


ÖZGEÇMİŞ<br />

Ertan YILMAZ 1979 yılında İstanbul’da doğdu. İlkokul ve <strong>orta</strong>okul eğitimini,<br />

Pendik Orhan Sinan Hamzaoğlu İlköğretim okulunda, lise eğitimini Kartal Özel Ahmet<br />

Şimşek Fen Lisesi’nde tamamladı. 1997 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi İstanbul<br />

Tıp Fakültesi’nden 2003 yılında mezun oldu. 2004 Haziran ayından itibaren Sağlık<br />

Bakanlığı Baltalimanı Metin Sabancı Kemik Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi<br />

1. Ortopedi ve Tramatoloji Kiniğinde asistan olarak çalışmaktadır. 2006 yılından beri<br />

evlidir.<br />

82

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!