08.03.2014 Views

önsöz

önsöz

önsöz

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

T.C<br />

SAĞLIK BAKANLIĞI<br />

TAKSİM EĞİTİM VE ARAŞTIRMA<br />

HASTANESİ<br />

ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ<br />

KLİNİĞİ<br />

Doç. Dr. Yavuz Kabukçuoğlu<br />

Ortopedi ve Travmatoloji Klinik Şefi<br />

FEMUR KIRIKLARINDA LİSS<br />

UYGULAMALARI VE<br />

SONUÇLARIMIZ<br />

(UZMANLIK TEZİ)<br />

Dr.Gökhan ÖZKAZANLI<br />

İstanbul,2008


ÖNSÖZ<br />

Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji eğitimim süresince<br />

yetişmemde emeği geçen, kendisinden hayata dair çok şey öğrendiğim sayın hocam<br />

Doç.Dr Yavuz KABUKÇUOĞLU’na ve kliniğimizde daha önce şeflik yapan sayın<br />

hocam Doç. Dr. İrfan ÖZTÜRK’e;<br />

Eğitimimin her aşamasında yanımda bulunup destek olan bir dönem klinik şefimiz<br />

olan Op.Dr.Etel KAYIRAN’a;<br />

Eğitimim süresince cerrahi disiplin ve cerrahi nosyonumun oluşmasında çok önemli<br />

yeri olduğuna inandığım Op.Dr.Atilla Sancar PARMAKSIZOĞLU’na;<br />

Uzmanlık eğitiminde yarı yolda ayrılmak zorunda kaldığım (ruhu şad olsun) cerrahi<br />

sorumluluk ve hassasiyetimi sağlamamda önemli katkıları olan ve klinik içi sosyal<br />

etkinliklerimizde her zaman en önde olup bize klavuzluk eden kliniğimizin ağabeyi<br />

Op.Dr.Ahmet KURT’a;<br />

Kliniğimize sonradan katılan ve dürüst hekimlik ile tıbbi etik konusunda örnek<br />

aldığım Op.Dr.Ufuk ÖZKAYA’ya;<br />

Kliniğimize sonradan katılan ve el cerrahisi nosyonumun gelişiminde katkıları olan<br />

abim ve arkadaşım Op.Dr.Ayhan KILIÇ’a;<br />

Asistanlığım boyunca bana destek olan Op. Dr Murat GÜL’e<br />

Asistanlık son döneminde beraber çalışma fırsatı buduğu Op.Dr.Fuat BİLGİLİ’ye<br />

Klinikte beraber çalışma fırsatı bulduğum tüm kıdemlilerim ve benle çalışmaktan<br />

dolayı çok mutlu olduklarını bildiğim ve benimde onlarla çalışmaktan dolayı onur<br />

duyduğum çömezlerime;<br />

Benim bu günlere gelmemde her türlü desteğini benden esirgemeyen, her zaman<br />

yanımda olacaklarını bildiğim annem Zarife Özkazanlı’ya ve bu günleri göremeyen<br />

babam Kemal Özkazanlı’ya ve sevgili abim Kazım Özkazanlı’ya teşekkürlerimi bir borç<br />

bilirim.<br />

Dr.Gökhan Özkazanlı<br />

2008


GİRİŞ VE AMAÇ<br />

Femur kırıkları günümüz ortopedi pratiğinde büyük bir yer kaplamaktadır.<br />

Motorlu taşıtların kullanımında artış, gelişen teknoloji ile beraber daha yüksek<br />

enerji ile meydana gelen kırıklar, macera sporlarına olan ilginin artması, ateşli<br />

silahların yaygınlaşması ile femur kırıklarının görülme sıklığında artışa neden<br />

olmuştur.<br />

Femur, vücudun en büyük ve alt ekstremitenin en fazla yük taşıyan<br />

kemiği olması nedeniyle kırıkları önemli morbiditeye sebep olmaktadır. Ayrıca<br />

sıklıkla yüksek enerjili travmaya bağlı olarak geliştiği için ek yaralanmalarla<br />

birlikte görülme olasılığı fazladır. Bu sebeplerden dolayı izole femur kırıklarında<br />

bile mortalite yüksektir.<br />

Kırık iyiyleşmesinin daha iyi anlaşılması ve biyolojik tespit yöntemlerinin<br />

gelişmesi ile beraber nerdeyse tüm ortopedik girişimlerde etkisi görülen minimal<br />

invaziv yöntem giderek yaygınlaşmaktadır. Liss yöntemi ile internal tespit minimal<br />

invaziv yöntemle uygulanabilmesi, yeterli stabilitede fiksasyon sağlaması,<br />

uygulama kolaylığı ile artan sıklıkta kullanılmaya başlanmıştır.<br />

Uzun dönem yapılan takipler sonunda her bir yöntemin avantaj ve<br />

dezavantajları ortaya konmuştur. Karşılaştırmalı araştırmalar yapılarak tekniklerin<br />

birbiri üzerine üstünlükleri ortaya konmaya çalışılmıştır<br />

Femur 1/3 alt uç ve 1/3 üst uç kırıklarının tedavisinde birçok farklı teknik<br />

ve yaklaşım uygulanmaktadır. Liss ile internal tespit yöntemi bu yöntemler<br />

arasında ön plana çıkmış ve literatürde artan sayıda olumlu sonuçlar bildirilmeye<br />

başlanmıştır.<br />

Bizim bu çalışmadaki amacımız kliniğimizde Liss uyguladığımız femur<br />

kırığı olan 25 hastayı klinik, radyolojik ve fonksiyonel olarak analiz edip mevcut<br />

literatür ile karşılaştırmaktır.


GENEL BİLGİLER<br />

TARİHÇE<br />

Kırıkların tespitinde materyal kullanımı 19.yy başına kadar asepsi,<br />

antisepsi, anestezi kavramları gelişmediği için genelde felaketle sonuçlanmıştır.<br />

18.yy sonlarında açık kırık veya tespit için kırığın açık kırık haline getirilmesi<br />

genellikle hastaların çoğunda ölüm veya amputasyonla sonuçlanmaktaydı. 1883<br />

de Lister’in (1) patella kırığını tel ile tespitini bildirmesinden sonra Avrupa’da kırık<br />

tespiti yavaş yavaş kabul görmeye başladı. Bu hastaların takibinde dört ölüm ve<br />

bir amputasyon gibi yüksek komplikasyonlar görülmesine rağmen kırık tespitinde<br />

metal kullanımı Lister’le beraber başlamış ve yaygınlaşmıştır.<br />

Plak ile kırık tespitinde 1886 da Hansmann (2) sertleştirilmemiş nikel kaplı<br />

plak ve nikel kaplı vidalarla geliştirdiği osteosentez metodunu 15. Alman Cerrahi<br />

Kongresinde sunmuştur. Geliştirdiği plağın bir ucu 6-8 hafta sonra plak<br />

çıkartılması için 90 derece bukülmüş ve cildin dışına çıkartılmıştı.(Şekil 1)<br />

Şekil 1:(1886 yılında Hamburg’dan Hansmann’ın<br />

“Komplike kırıklarda fragmanların tespiti için yeni bir metot” isimli yayınından)<br />

İngiltere’den William Arbuthnot 1890’da oblik tibia kırıklarını vida ile<br />

tespit etmiş ve erken rehabilitasyon sağlamıştır (3). Bu yeni ‘’dokunma’’ tekniği


ile enfeksiyon oranları ve korozyon görülmesi azalmıştır. 1905 de plak vida<br />

tekniğini ilk kez güvenli ve sistematik şekilde uygulayan kişi olmuştur. 1912’de<br />

Sherman bu sık kırılan bu plakları geliştirmiştir, plağın kırılmaması için belirli bir<br />

esnekliğinin olması gerektiğini bulmuştur ve 1932’de bu plakların ABD’de<br />

kullanımı onaylanmıştır (4). Sherman plakları hala dünyanın birçok yerinde<br />

kullanılmaktadır.<br />

1947’de Robert Dennis mevcut kırık tespit yöntemlerinin yetersiz olduğunu<br />

söyleyerek ünlü Teori ve Pratikte Osteosentez adlı kitabında rijit tespit<br />

metodlarını anlatmıştır (5). Pirimer kortikal kemik iyileşmesini tanımlamış, iyi bir<br />

kırık tespitinde patolojik kallus dokusunun gözükmemesi gerektiğini, bunu da<br />

kırık parçaları arasında kompresyon ve anatomik redüksiyon ile sağlanacağını<br />

söylemiştir.<br />

1950 yılında M.E Müller, M.Algöwer ve H.Willenegger kompresyon<br />

sistemi üzerinde çalışmaya başlamış ve AO (Arbeitsgemeinschaft für<br />

Osteosynthesefragen), (Ostesentez sorunu çalışma gurubu) kurulmuştur.<br />

AO grubu lag vidalarını, kompresyon plağını, gergi bandı tekniğini<br />

geliştirmiştir.<br />

Bu dönemde temel prensip anatomik redüksiyon, rijit fiksasyon ve primer<br />

kemik iyileşmesi ve rehabilitasyonu sağlanması iken kırık iyileşmesinin<br />

anlaşılması ve cerrahi tekniklerin gelişmesi ile beraber bugün temel AO<br />

prensipleri olan;<br />

1. Anatomik yapıları düzeltecek şekilde kırık redüksiyonu ve tespiti<br />

2. Kırığın yapısı ve yaralanmanın gerektirdiği şekilde tespit veya<br />

atelleme ile dengenin sağlanması<br />

3. Yumuşak dokuların dikkatli yaklaşımlarla korunması<br />

4. Ekstremitenin ve hastanın erken ve güvenilir şekilde<br />

hareketlendirilmesidir.<br />

Aradan geçen zamanda fonksiyonel geri dönüş kırık tedavisindeki temel<br />

amaçlardan biri olmaya devam ederken<br />

tedavide biyolojik faktörler önem


kazanmıştır. Kırık tedavisinde kemik ve yumuşak doku kanlanması daha ön<br />

planda tutulmaya başlanmıştır.<br />

1987 yılında Mast ve arkadaşları indirek redüksiyon ve plak ile tespit<br />

uygulamasını öne sürmüşlerdir. 1988 yılında Kinast ve arkadaşları (6)<br />

osteosentez sırasında kırığın kaynaması ve iyileşmesi için anatomik<br />

redüksyonun gerekli olmadığı fikrini ortaya koymuşlardır. 1990 yılında Perren ve<br />

arkadaşları periost tabakasının kırık kaynamasındaki önemini öne sürerek<br />

geliştirdikleri kemik temas yüzeyi çentikli olan LC-DCP ile ilgili çalışmalarını<br />

yayınlamışlardır (7). Bu biyolojik tetkikleri kullanarak Bolhofner 1996 yılında<br />

femur suprakondüler kırıklı vaka serisini bildirmiştir. Submuskuler plaklama<br />

tekniği ise ilk olarak Krettek ve arkadaşları tarafından uygulanmıştır (8). Biyolojik<br />

tespit klasik DCP, LC-DCP plaklarla yapılabildiği gibi diğer tespit materyalleri de<br />

biyolojik tespitte kullanılabilmektedir. Kırık tedavisinde periostun fonksiyonunu<br />

korumak için geliştirilen LC-DCP lerden sonra vidaların plağa kilitlendiği PC-Fix<br />

plaklar geliştirilmiştir.<br />

1997 yılında AO tarafından femur distal uç ve tibia proksimal uç<br />

kırıklarında kullanılmak üzere kemik yüzeyine uygun Liss yöntemi geliştirilmiş ve<br />

kullanılmaya başlanmıştır.<br />

ANATOMİ<br />

EMBRiOLOJi<br />

Femurun embriolojik gelişimi intrauterin 4.haftada alt ekstremite<br />

tomurcuğunun ortaya çıkmasi ile başlar. Femurun kemikleşmesi diafiz, baş,<br />

büyük ve küçük trokanterler ve distal uç olmak üzere beş merkezden olur.<br />

İntrauterin 7-8. haftada diafiz ortasında enkondral kemikleşme izlenir. Epifizyal<br />

kemikleşme merkezlerinden distal uçta gebeliğin son 2 ayında, femur başında<br />

doğumdan sonra 6. ayda kemikleşme başlar (9,10).<br />

PROKSİMAL FEMUR:<br />

Dört farklı kemikleşme merkezinden gelişen baş, boyun, büyük ve küçük<br />

trokanterdan oluşur. Kırık tedavisinde subtrokanterik ve femur kondüler bölgenin<br />

diz ve kalça eklemi ile olan ilişkisi nedeniyle anatomisinin iyi bilinmesi gereklidir.


Femur, iskelet sisteminin en uzun, geniş ve kuvvetli kemiği olarak kalça ve diz<br />

eklemi fonksiyonlarında önemli işlevi olması ve kabaca vücut uzunluğunun dörtte<br />

birini teşkil etmesi nedeni ile uzun süreler özel ilgi alanı olmuştur (11). İnsan<br />

vücudundaki en uzun ve en kuvvetli kemiktir. Uzunluğunun büyük bölümü hemen<br />

hemen silindirik ve öne doğru eğimli olan femur cisminin proksimalinde kısa bir<br />

boyun üzerinde yuvarlak artiküler kafa yer alır. Distal femur daha hacimli, tibia ile<br />

eklem teşkil eden kondüllerden oluşmaktadır. Tibia ve fibula diz ekleminden<br />

itibaren vertikal planda uzandığından femurun oblik yapısı, ayakta durma ve<br />

yürüme esnasında, ayağı vücut ağırlığı çizgisinde bulundurur.<br />

Şekil 2: Sağ femurun<br />

a)önden, b)arkadan, c)iç yandan görünümü<br />

c<br />

Başın ligamantum capitis femorisin bağlandığı fovea kapitis femoris<br />

dışında kalan kısmı küreseldir. Büyük trokanter femur şaftı lateralinde baş-boyun<br />

bağlantısı hizasında yana ve yukarıya doğru gelişmiş büyük bir çıkıntıdır. Küçük<br />

trokanter posteromedialdeki çıkıntıdır.(Şekil 3)


Şekil 3: Femur üst uç anatomisi<br />

FEMUR BAŞ-BOYUN AÇISI:<br />

Femur boynu baş kısmından inferolaterale doğru yaklaşık 125<br />

derece açı ile ilerleyerek şaft ile birleşir (Şekil 5). Bu açı yaş, boy, pelvis genişliği<br />

ile değişir. Kısa boylularda, kadınlarda ve yetişkinde daha azdır.<br />

Açı 135’in üzerinde ise bu duruma koksa valga denilir.<br />

Açı 120’nin altındaysa koksa vara denilir.<br />

Femur boynu frontal plana veya femur planına parallel değildir.<br />

Femur başı femur şaftı orta çizgisinin önünde lokalizedir, bundan dolayı femur<br />

boynu antevertdir. Fonksiyonel olarak bu femur şaftında internal rotasyona yol<br />

açar. Artmış internal rotasyon içe basarak yürümeye neden olur.<br />

Yetişkinde femur baş-boyun açısı yaklaşık 5-15 derece arasındadır.<br />

Açı 15 dereceden fazla ise femoral anteversiyon vardır, eğer 5 dereceden düşük<br />

ise bu durum femoral retroversiyon olarak adlandırılır(12).(Şekil.6)


Şekil 5 Şekil 6<br />

FEMUR ŞAFTI<br />

Femur şaftı esasen tübüler bir yapıdadır. Saft bir miktar bükülmüş ve<br />

öne doğru uyluk ön kısmında konveks biçimde bükülmüştür. Orta 1/3 kısında<br />

neredeyse silindirik iken, bu kısmın üstü ve altı ön-arka planda özellikle alt uçta<br />

düzleşerek genişler. Posteriorda linea asperanın bulunduğu bölgede korteksin en<br />

kalın bölgesi bulunur. Linea aspera arka 1/3 lük bölümden itibaren birbirinden<br />

ayrılan iki dudaktan oluşur. Linea asperanın üst ucuna yakın bölgede nutrient<br />

foramen bulunur. Linea aspera fasya bağlantı bölgesi olarak işlev kazanır. Tüp<br />

şeklindeki femur şaftı subtrokanterik ve suprakondüler bölgelerde genişler ve bu<br />

seviyelerde stres konsantrasyonu artar. Femurun normal antekurvasyonu fibröz<br />

displazi ve paget hastalığında artmıştır.<br />

DİSTAL FEMUR<br />

Distal femur, diafizi ile metafizin birleştiği bölgede femur iki kondül ile<br />

sonlanır. Kondüller arası ön yüzey patella ile eklem yüzeyi bulunmaktadır. Patella<br />

ile olan eklem yüzeyi daha çok lateral kondül üzerindedir. Her iki kondül<br />

arasındaki arka yüz derin bir interkondiler fossa ile ayrılmıştır. Lateral kondülün<br />

dış yüzeyi nerdeyse düzdür. Medial kondül ise daha büyük ve medial kondülden<br />

daha fazla distale doğru uzanır. Medial kondülün dış yüzeyi konvekstir.


Şekil:7<br />

Şekil:8<br />

Şekil 7:Distal femurun şematik görünümü(8)<br />

Şekil 8: Distal femur anatomisi. A: önden görünüm. B: lateral<br />

görünüm, femur cismi lateral kondilin ön yarısına doğru uzanmaktadır. C: aksiyel<br />

görünüm: distal femur trapezoid şekildedir. Ön yüz lateralden mediale doğru<br />

eğimlidir. Lateral yüz 10 derece, medial yüz 25 derece eğimlidir (13). Diz eklemi<br />

normalde yere paraleldir. Anatomik aksın valgus açılanması ortalama 9 derecedir<br />

(7-11 derece).<br />

Şekil 9:Femurun anatomik aksı (14)


Kalça ve Uyluk Kasları<br />

Kasların Tutunma Yerleri ( şekil 10)<br />

A)Önden Görünüş B)İçten Görünüş<br />

(McMinn Renkli Anatomi Atlası 4.Baskı 1998)<br />

Ön Grup kaslar<br />

M. Tensor fascia lata : İliotibial bant yoluyla diz ekstansiyonunda ve krurisin<br />

lateral rotasyonunda görev alır; Uyluğun abdüksiyonu ve medial rotasyonunda<br />

görev alır.(11).<br />

M. Sartorius : Kalça ve diz fleksiyonlarında yardımcı kastır. Uyluk abdüksiyonu<br />

ve lateral rotasyonunda görev alır.<br />

M. Kuadriceps femoris: Bacağın en büyük ekstansörü olan bu kas, femurun ön<br />

kısmının hemen hepsini ve lateral kısmını kaplar.<br />

4 kasın birleşmesinden meydana gelir.<br />

1. M. Rectus Femoris<br />

2. M. Vastus Lateralis


3. M. Vastus medialis<br />

4. M. Vastus intermedius<br />

Medial Grup (Adduktor kaslar)<br />

M.Gracilis: Pubis cisminden başlar, tibia medial kondülü inferioruna yapışır.<br />

Uyluğa addüksyon ve bacağa fleksiyon yaptırır.<br />

M. Pectineus: Uyluğa adduksiyon ve fleksiyon yaptırır.<br />

M. Addüktor Longus :Pubis cisminden başlar, linea asperanın 1/3 orta kısmına<br />

yapışır. Uyluğa addüksyon yaptırır.<br />

M. Addüktor Brevis: Pubis cisminden başlar, linea pectinea ve linea asperanın<br />

üst ucuna yapışır. Uyluğa addüksyon yaptırır.<br />

M. Addüktor Magnus: Pubis cismi ve tuber iskiadukumdan başlar . Linea aspera<br />

ve tüberkülüm addüktoriumda sonlanır.<br />

Gluteal Kaslar<br />

M. Gluteus maximus: Pelvisten, fleksiyondaki uyluğu ekstansiyona getirir.<br />

Hamstring kasları ile birlikte hareket ederek çömelme durumundan gövdeyi,<br />

pelvisi femur başı üzerinde geriye rotasyona getirerek, kaldırır. Üst lifleri uyluğun<br />

güçlü abdüksiyonu esnasında aktiftir. Gövdenin lateral stabilizasyonunda rol<br />

alır(11).<br />

M. Gluteus medius ve minimus: Her iki kas, pelvisten uyluğa abdüksiyon<br />

yaptırırlar ve ön lifleri uyluğu mediale çevrilir. Yürüme ve koşma esnasında karşı<br />

taraf ekstremite salınım fazında iken ya da karşı taraf ekstremite kaldırılmışken,<br />

gövdeyi dik durumda tutmak görevini üstlenirler.<br />

Dış Rotatorlar<br />

M. Piriformis: Ekstansiyondaki uyluğa lateral rotasyon, fleksiyondaki uyluğa<br />

abdüksiyon hareketlerini yaptırır.<br />

M. Obturator Internus:İnferior gluteal, superior gluteal ve internal pudental<br />

arterlerden beslenir. L5 ve S1 köklerinden inerve edilir.<br />

M. Gemellus Superior, M.Gemellus İnferior: Ekstansiyondaki uyluğa lateral<br />

rotasyon, fleksiyondaki uyluğa abduksiyon hareketi yaptırırlar.<br />

M. Quadratus Femoris: Uyluğa dış rotasyon hareketini yaptırır.


M. Obturator Externus: Tırmanma esnasında uyluğa lateral rotasyon hareketini<br />

verir, yürüme esnasında da anterior adduktor kasların medial rotasyon hareketini<br />

nötralize eder.<br />

Uyluğun Arka Grup Kasları<br />

M. Biceps Femoris: Diz semifleksiyonda iken, uyluğun lateral rotasyonuna<br />

yardımcıdır. Dize fleksiyona getirir.<br />

M. Semitendinosus: Dize fleksiyon, kalçaya ekstansiyon yaptırır. Diz<br />

semifleksiyonda iken uyluğa medial rotasyon yaptırır.<br />

M.Semimembranosus: Dize fleksiyon, kalçaya ekstansiyon yaptırır. Kalça<br />

semifleksiyonda iken uyluğa medial rotasyon yaptırır.<br />

M.Psoas Major: M. iliakus ile birlikte uyluğa fleksiyon yaptırır. Uyluğun lateral<br />

rotasyonunda rol alır.( şekil 11)<br />

Şekil 11: Uyluk kaslarının ön ve arkadan görünüşleri. (15)


NÖROVASKÜLER YAPI:<br />

Femurun kan dolaşımı tüm uzun kemiklerde olduğu gibi periosteal,<br />

metafizeal ve endosteal yolla gerçekleşir.<br />

Femoral arter; Eksternal iliak arterin inguinal ligaman altından geçerek<br />

femoral üçgene girmesi ile bu ismi alır. Femoral üçgenin içinde verdiği en önemli<br />

dal a. profunda femoristir. İnguinal bağın yaklaşık 4 cm altında dışa doğru ayrılır.<br />

A. Profunda femoris; Femoral arterin önce dış, sonra arkasında biraz ilerledikten<br />

sonra m.adduktor longusun arkasından uyluğun arka lojuna girer. Hamstring<br />

kaslarının derininde aşağıya iner, burada 3-4 adet perforan dalını verir. En<br />

önemli dalı ise femoral üçgende verdiği a.sirkumfleksa femoris medialis ve<br />

lateralistir (şekil 12)(16-17).<br />

A.sirkumfleksia femoris medialis; iliopsoas ve iliopectineus kaslarının<br />

arkasına geçer, femur boyun ve başının hemen tüm kanını verir. Femoral arter<br />

hiatus adduktoriusa kadar adduktor kanalda seyreder. Femoral arter<br />

yaralanmaları genellikle bu seyirde olur, çünkü çevre yumuşak doku desteği<br />

azalmıştır.<br />

Femurun nutrisyen arteri çoğunlukla tektir ve femur üst yarısından<br />

linea asperanın yanından giriş yapar. Nutrisyen arter a.profunda femorisin dalıdır.<br />

Periosteal arterler de femura linea aspera yanından girerler, kortikal<br />

yüzeyde dik ilerlerler, korteksin dış1/3’ünü beslerler, iç 2/3’ünü ise endosteal<br />

damarlar beslerer. Cerrahi sırasında linea asperanın sıyrılması beslenmeyi<br />

bozarak kaynama gecikmesine yol açar (18).<br />

Anterior grup kaslar femoral sinirden, posterior grup kaslar siyatik<br />

sinirden, adduktor grubu kaslar ise obtrator sinirden inerve olurlar (18).


Femurun kan dolaşımı( şekil 12)<br />

FEMUR KIRIKLARI<br />

Femur cisim kırığı olan hastalar genelde multitravmalı hastalardır.<br />

Multitravmalı hastanın prognozunu belirlemek amacıyla kullanılan skalalar<br />

mevcuttur.<br />

1- AIS<br />

ABBREVIATED INJURY SCALA (AIS): İlk defa 1971 yılında Amerikan<br />

Tıp Derneği tarafından geliştirilen travma şiddetini değerlendirmeye yönelik bir<br />

sınıflamadır. 1985 yılında yeniden düzenlenmiştir (19).<br />

Bu sınıflamaya göre travmalar vücut bölümlerine göre 6'ya ayrılırlar:<br />

A. Baş-boyun


B. Yüz<br />

C. Kostalar<br />

D. Abdomen ve pelvik bölüm<br />

E. Ekstremiteler<br />

F. Eksternal<br />

Travmalar bu skalaya göre 1 'den 5'e dek derecelendirilmiştir.<br />

(1:minör, 5:kritik).<br />

2- ISS<br />

INJURY SEVERITY SCORE (ISS): İlk defa 1974 yılında Baker tarafından<br />

yayınlanmış ve AIS'e dayandırılmıştır. En şiddetli etkilenmiş travma alanlarının<br />

üçünün AIS skorlarının kareleri toplamı ISS'u verir ve 1 'den 75'e kadar<br />

puanlandırılmıştır (19). 1-25 arasında: Sıklıkla politravma oluşmamıştır. Hafif<br />

şiddette travma vardır. 25-40 arasında: Şiddetli travmayı gösterir. 40'in üzerinde<br />

hayatı tehdit eden travma vardır. California University Medical Center'da<br />

politravmatize hasta tanımında kullanılan kriterler şunlardır (19).<br />

1. Yüksek enerjili travma varlığı<br />

2. İki veya daha çok organ ya da sistemi ilgilendiren travma varlığı (AIS'nın<br />

3 üzerinde oluşu)<br />

3. Pelvis, vertebra ya da majör uzun kemiklerin kırıklı çıkıkları veya<br />

unstabil kırıkları.<br />

4. ISS 'un 25 'in üzerinde oluşu.<br />

İdeal sınıflandırma; tedavi seçiminde yol göstermeli ve hastanın prognozu<br />

açısından bilgi verebilmelidir. Tedavi seçiminde etkili olması ve açık kırık oranının<br />

direkt travmalarda %20 gibi yüksek oranda görülmesi nedeniyle açık kırık<br />

sınıflandırmasından aşağıdaki bölümde bahsedilmiştir. Açık kırıklar için en<br />

yaygın olarak Gustillo-Anderson Sınıflandırması kullanılmaktadır. Gustillo ve<br />

Anderson 1976’da 1025 açık kırık vakası üzerindeki çalışması ile sınıflandırmayı<br />

tanımlamışlar ve 1984’te modifiye etmişlerdir (20).


Açık Kırıklarda AO Sınıflaması:<br />

AO grubu birçok farklı zedelenmeyi aynı alt gruba koyan mevcut<br />

sınıflandırma sistemlerini geliştirerek yumuşak doku hasarlı kırıklar için daha<br />

ayrıntılı ve daha duyarlı bir sınıflama sistemi geliştirmiştir. Kırıklar deri, kas,<br />

tendon, damar ve sinir yaralanmalarına göre ayrı ayrı değerlendirilip<br />

sınıflandırılır.<br />

Deri lezyonları IC (kapalı kırıklar)<br />

IC1 Deri yaralanması yoktur<br />

IC2 Deri yırtılması yoktur, ancak ezilme vardır<br />

IC3 Kısıtlı sıyrılma<br />

IC4 Aşırı, kapalı sıyrılma<br />

IC5 Ezilmeden dolayı nekroz<br />

Deri yaralanmaları IO (açık kırıklar)<br />

IO1 Deri içten dışa doğru ayrılması<br />

IO2 Deri içten dışa doğru 5 cm den az ayrılır, kenarlar ezilmiştir<br />

IO3 Deri içten dışa 5 cm. den fazla ayrılır, ezilme artar, kenarlar cansızdır<br />

IO4 Gözle görülür tam tabaka ezilmesi, sıyrılma, aşırı açık sıyrılma, deri kaybı<br />

Kas/tendon yaralanması (MT)<br />

MT1 Kas zedelenmesi yoktur<br />

MT2 Kısıtlı kas zadelenmesi, bir kompartmanda vardır<br />

MT3 Belirgin kas zedelenmesi, iki kompartmanda vardır<br />

MT4 Kas kaybı, tendon yırtılması, aşırı kas zedelenmesi<br />

MT5 Geniş zedelenmiş bölge ile kompartman sendromu/ezilme sendromu<br />

Damar sinir yaralanması (NV)<br />

NV1 Damar sinir yaralanmaı yoktur<br />

NV2 Yalın sinir yaralanması<br />

NV3 Bölgesel damar yaralanması<br />

NV4 Yaygın parçalanmış damar yaralanması<br />

NV5 Tamamlanmamış ya da tam ampütasyonu içeren bileşik damar sinir<br />

yaralanması


Gustillo-Anderson Sınıflandırması:<br />

Tip I: Ciltte 1 cm’den küçük yaralanma mevcut olup, düşük enerjili<br />

travma ile oluşmuştur. Nispeten temiz bir yaralanmadır.<br />

Tip II: Ciltteki yaralanma 1 cm’nin üzerindedir, daha yüksek enerjili bir<br />

travma ile oluşmuştur. Yaygın yumuşak doku hasarı, cilt flebi ve yumuşak doku<br />

avulsiyonu tarzında yaralanma yoktur.<br />

Tip III: Yüksek enerjili travma ile oluşmuştur, yumuşak doku hasarı<br />

yaygındır. Ağır crush ile beraberdir. Kendi içinde 3 ayrı gruba ayrılır.<br />

Tip IIIa: Yaygın yumuşak doku laserasyonu veya flebi mevcuttur, fakat<br />

kemiğin üzeri yumuşak doku ile kapatılabilir.<br />

Tip IIIb: Kemik fragmanları ve periost ekspozedir. Yaygın yumuşak<br />

doku hasarı ve periostal ayrılma mevcuttur. Masif kontaminasyon vardır.<br />

Fragmanların üstü yumuşak doku ile kapatılamaz.<br />

Tip IIIc: Nörovasküler yaralanma kırığa eşlik eder.<br />

Kapalı kırıklarda da yumuşak doku hasarı meydana gelmektedir. Bu<br />

oluşacak yumuşak doku hasarı kırığı oluşturan travmanın şiddetine bağlıdır.<br />

Kapalı kırıklarda yumuşak doku travması Tscherne ve Gotzen tarafından<br />

sınıflandırılmıştır (21,22).<br />

Tscherne ve Gotzen Sınıflandırması:<br />

Grade 0: Yumuşak doku travması yok veya çok az.<br />

Grade 1: Kuvvetin etki ettiği alanda ciltte veya kasta lokal kontüzyonel<br />

hasarla beraber oluşmuş yüzeyel abrazyon mevcut.<br />

Grade 2: Etkilenmiş alandaki kas veya deride lokal kontüzyonel<br />

hasarla beraber oluşan derin kontamine abrazyon mevcut.<br />

Grade 3: Etkilenmiş alandaki kas ve deride yaygın kontüzyon ve crush<br />

mevcut (20).


FEMUR ÜST UÇ KIRIKLARI:<br />

Femur üst uç kırıkları yetişkinlerde sık görülen kırıklardır. Epidemiolojik<br />

çalışmalar yaşam süresinin uzaması ile beraber femur üst uç kırıklarının<br />

sıklığının artmakta olduğunu göstermektedir (23). Bu kırıklarda morbidite ve<br />

mortalite yüksektir, hastaların yaklaşık %15-20 si kırıktan sonra 1 yıl içinde<br />

ölürler.<br />

Kırıkların büyük kısmı yaşılılarda görülür ve çoğunlukla orta ve düşük<br />

enerjili travma sonucu meydana gelir. Genç hastalarda ise yüksek enerjili travma<br />

sonucunda meydana gelir. Yüksek enerjili kırıkların tedavisi daha zordur ve<br />

düşük enerjili kırıklara göre daha çok komplikasyon görülür.<br />

iNTERTROKANTERİK KIRIKLAR:<br />

Büyük trokanter ile küçük trokanter arasındaki bölgede meydana gelen<br />

kırıklar intertrokanterik femur kırıkları olarak adlandırılır (24,25). Femur üst uç<br />

kırırklarının %50 sini oluşturur. En sık 66-76 yaşlarda görülür. Gençlerde yüksek<br />

enerjili travma sonucu meydana gelirken, ileri yaşlarda basit düşme sonrası<br />

meydana gelir.<br />

YAYGIN KULLANILANSINIFLAMLAR:<br />

1. Boyd ve Griffin sınıflaması<br />

2. Evans sınıflaması<br />

3. Tronzo sınıflaması<br />

4. AO sınıflaması<br />

5. Evans-Jensen sınıflaması<br />

6.Modifiye Evans(Kyle) Sınıflaması


AO Müller ve ark sınıflaması (1990)<br />

A1-2 parçalı basit kırıklar<br />

A2-Medial korteksin parçalı olduğu kırıklar<br />

A3-Ters oblik kırıklar<br />

Her grup kendi içinde 3 alt gruba ayrılmaktadır(22).<br />

AO sınıflaması<br />

Evans-Jensen Sınıflaması (1975)<br />

Tip1-Basit iki parçalı kırıklar<br />

Tip1A: Ayrılmamış<br />

Tip1B: Ayrılmış.<br />

Tip2- Üç parçalı kırıklar<br />

Tip2A-Ayrı bir büyük trokanter parçası mevcuttur.<br />

Tip2B-Ayrı bir küçük trokanter parçası mevcuttur.<br />

Tip3- Dört parçalı kırıklar, ters oblik kırıklar.


Evans-Jensen Sınıflaması (1975)<br />

FEMUR 1/3 ALT UÇ KIRIKLARI:<br />

Küçük trokanter ile 5 cm distali mesafesinde olan kırıklar subtokanterik<br />

olarak adlandırılır. Femur subtrokanterik bölgesi yoğun stres altındadır. Medial ve<br />

posteromedial korteks yoğun kompresyon kuvvetlerine maruz kalırken, lateral<br />

korteks ise tensil kuvvetlerin etkisi altındadır. (şekil 14).<br />

Yaşlılarda basit düşme sonrası subtrokanterik kırıklar meydana<br />

gelirken gençlerde genellikle motorlu taşıt kazası ateşli silah yaralanması ve<br />

yüksekten düşme gibi yüksek enerjili travma sonrası meydana gelir.<br />

Subtrokanterik kırıkların yaklaşık %17- 35 ini patolojik kırıklar oluşturur.


otasyona gider (26).<br />

Şekil:14<br />

İliopsoasın çekmesi ile proksimal femur<br />

fleksiyon ve eksternal


Subtrokanterik Kırıkların Sınıflandırılması:<br />

AO sınıflaması:<br />

A basit kırık, B kama tarzı kırık, C komplike kırık<br />

SEİNSHEİMER SINIFLAMASI<br />

Tip 1: Ayrışmamış veya 2 mm den daha az ayrışma olan kırıklar.<br />

Tip 2: İki parçalı kırık<br />

Tip 2a: Transvers kırık<br />

Tip 2b: Sipiral kırık, küçük trokanter proksimal parçada


Tip 2c: Spiral kırık, küçük trokanter distal parçada<br />

Tip3: Üç parçalı kırık<br />

Tip 3a: Spiral konfigrasyonlu üç parçalı kırık, küçük trokanter üçüncü parça<br />

Tip 3b:Kelebek fragmanlı üç parçalı sipiral kırık<br />

Tip 4:Dört veya daha fazla parçalı kırık<br />

Tip 5: Subtrokanterik - intertrokanterik intertrokanterik konfigürasyon<br />

SEİNSHEİMER SINIFLAMASI


FEMUR DİAFİZ KIRIKLARI<br />

Femur diafiz kırığı küçük trokanterin 5 cm distali ile addüktör tüberkül<br />

arasında kalan kırıklardır. Yaş ve cinse göre bimodal dağılım gösterir. Genç<br />

erkeklerde yüksek enerjili travma sonrası meydana gelirken, yaşlı kadınlarda<br />

genellikle düşük enerjili düşme sonrası meydana gelir.<br />

Şekil15: Femuru deforme eden kas kuvvetleri<br />

A:abduktorlar B:iliopsoas C:adduktorlar D:gastroknemius E:fasya lata(27).<br />

Femur kırığı ile beraber ek yaralanma görülme olasılığı sıktır (%5-15).<br />

Genellikle multisistem travmalı olan hastada ek olarak pelvis, omurga ve diğer<br />

ekstremitede de yaralanma olabilir.<br />

Hastaların %50’sinde diğer dizde bağ veya meniskal yaralanmalar<br />

gözlenir.


SINIFALAMALAR<br />

Femur cisim kırıkları klinik ve radyolojik olarak; açık-kapalı kırık, kırık<br />

yerine göre; proksimal, orta distal1/3 bölge, kırığın yapısına göre; spiral, oblig<br />

veya transvers olarak adlandırılır. Kırık parçalarına göre segmental, kelebek<br />

parçalı, çok parçalı, deplase nondeplase şeklinde tanımlanır.<br />

Winquist- Hansen sınıflaması<br />

Femur cisim kırığının ne kadar parçalı olduğu temel alan bir<br />

sınıflamadır. İntramedüller çivileme ameliyatı planlamasında statik-dinamik<br />

çivileme tekniği tercihini kolaylaştırmak için geliştirilmiştir.<br />

Şekil:16<br />

Tip 1:Minimal veya parçasız kırık<br />

Tip2: İki kırık parçası en az %50 temas<br />

Tip3: %50-100 kortikal temas<br />

Tip4: Parçalı kırık, kortikal devam yok.(26)<br />

AO sınıflaması:<br />

AO sınıflamasına göre femurun sınıf numarası 3, diafizer bölgenin<br />

numarası 2 dir.<br />

32 A1 Basit kırık, sipiral<br />

32 A2 Basit kırık, oblik (30 derece veya fazla)<br />

32 A3 Basit kırık, transvers (30 dereceden az)<br />

32 B1 Kama tarzı kırık, sipiral kama<br />

32 B2 Kama tarzı kırık, bükülme tarzı yaralanma


32 B3 Kama tarzı kırık, parçalı kama<br />

32 C1 Kompleks kırık, sipiral<br />

32 C2 Kompleks kırık, segmental<br />

32 C3 Kompleks kırık, düzensiz (29)


Femur Suprakondüler ve Kondüler Kırıklar<br />

Suprakondüler ve kondüler kırıklar tüm femur kırıklarının %7 sini<br />

oluşturur. Eğer kalça kırıkları bu orana dahil edilmez ise femur kırıklarının üçte<br />

biri bu bölgededir. Genç erkeklerde yüksek enerjili travma sonrası meydana<br />

gelirken yaşlılarda basit düşme sonrası maydana gelir. Distal femur kırılarının<br />

%5-10’u açık kırıktır.<br />

Şekil: Suprakondiler bölge kırıklarında deforme edici kas kuvvetleri<br />

nedeniyle kırık distal parçasında posteriora deplasman ve angulasyona sebep<br />

olur (29).


AO/OTA SINIFLAMASI(1960)<br />

1960 yılında Maurice Müller tarafından geliştirilmiştir, 1996 de tüm<br />

OTA sınıflaması Jounal of Ortopaedic Trauma da yayınlanmıştır.<br />

OTA sınıflamasında femurun kemik numarası 3 tür. Proksimal, orta ve distal<br />

parçalar ikinci basamak olarak ayrı ayrı rakamlandırılır.


33A Eklemdışı kırık, 33B Kısmen eklem içi kırık, 33C Eklem içi kırık<br />

33A1 İki parçalı kırık<br />

33A2 Metafizer kelebek parçalı kırık<br />

33A3 Eklem uzanımı olmayan parçalı kırık<br />

33B1 Lateral kondüle uzanan eklem içi kırık<br />

33B2 Medial kondile uzanan eklem içi kırık<br />

33B3 Koronal plan Hoffa tipi kırık<br />

33C1 Kondiler T veya Y kırık<br />

33C2 Suprakondiler uzanımlı parçalı kırık<br />

33C3 Suprakondiler-interkondiler parçalı kırık<br />

KIRIK İYİLEŞME BİYOLOJİSİ:<br />

Kırık iyileşmesi 2 ana grupta incelenir;<br />

1-Primer kırık iyileşmesi<br />

2-Sekonder kırık iyileşmesi<br />

1- Primer kırık iyileşmesi: Genellikle ayrılmamış ve rijit osteosentez<br />

uygulanan kırıklarda görülür. Radyolojik olarak kallus (yeni kemik dokusu)<br />

görülmez. Kırık uçlarında bulunan nekrozu osteoklastlar rezorbe eder. Peşinden<br />

osteoklastlar yeni kemik yapısını olusturur. Kıkırdak süreç yoktur. Bu nedenle<br />

intramembranöz kemikleşmeye benzetilir.<br />

2-Sekonder kırık Iyileşmesi: Doğal iyileşme budur. Radyolojik<br />

olarak kallus gözükür. Rijit fiksasyon yapılmamış kırıklarda görülen iyileşme<br />

tipidir.<br />

Kirik iyilesmesi birbirini tamamlayan 3 devreden oluşur;<br />

1.Inflamatuvar(Hematom) dönem,<br />

2.Tamir(kallus) dönemi,<br />

3.Yeniden şekillenme(remodeling) dönemi.<br />

1.İnfIamatuar Dönem (1-4 gün)<br />

Kemik kırildığında, endosteum, periost ve çevre yumşak dokular<br />

parçalanır. Bu arada, kan ve lenf damarları da parçalanarak dokular arasina kan


ve lenf sıvısı ile eksuda birikir, buna kırık hematomu denir. Kırık hematomu<br />

iyileşme ile yakından ilişkilidir. İlk 48 saat içinde, kırık uçlarında 1-5 mm.<br />

genişliğinde nekroz sahası gelişir. Nekrotik kemik hücrelerinin absorbsiyonu<br />

sonucu kırık uçları arasında açılma olusur. Nerkrotik hücrelere karşı akut<br />

inflamatuvar yanıt olusur. Bu dönemde polimorfonükleer lökositler olaya iştirak<br />

eder.<br />

2.Tamir Dönemi (4-40 gün)<br />

Kırık hematomu 48 saat içinde organize olur. Hematomun<br />

çevresindeki damarlardan hematom içine fibroblast infiltrasyonu gelişerek,<br />

immatür vaskülerize kallus dokusunu oluşturur. Bu döneme fibröz kallus dönemi<br />

denir. Bu dönem ilk 7 günlük süreyi içerir. Bu fibröz doku kıkırdak ve olgunlaşmış<br />

genç kemik fibrillerinden oluşur. Ortamda yeterli oksijen varsa, kemik gelişimi ve<br />

iyileşme olur. Zamanla kıkırdak doku belirginleşir, bu döneme kıkırdak kallus<br />

(kartilajinöz kallus) denir. Daha sonra kalsiyum hidroksiapatit kristallerinin olaya<br />

katılmasıyla, sert kemik dokusu oluşur.<br />

3.REMODELLİNG (25-100 gün)<br />

Remodeling döneminde; bir taraftan kemikleşme olurken, diğer<br />

taraftan osteoklastik faliyetle rezorbsiyon ve bunu izleyen kemikleşme olur.<br />

Kemiğin yeniden şekillenmesi uzun ekseni yönünde etkileyen stres kuvvetlerinin<br />

etkisi ile olur. Kemiğin yeniden şekillenmesi ortalama bir yıl sürer ve bu süre<br />

sonunda, kemik iliği ve kemik korteksleri yeniden devamlılık kazanır. Kemiğin bu<br />

remodeling fazında Wolff kanununa göre şekillenir.<br />

Wolff Kanunu: 1892’de Wolff, iskelet sistemi yapısının, bu sistemin<br />

mekanik ihtiyacına uygunluk gösterdiğini, daha sonra kendi adıyla anılan kanun<br />

ile tanımlanmıştır. Wolf, işlev yani stres arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. Bu<br />

kanuna göre kemiğin işlevsel durumundaki değişiklik, dokuda yapısal<br />

değişiklşiklere yol açmaktadır.<br />

Kemik iyileşmesini etkileyen faktörler (22)<br />

Sistemik ve lokal faktörler olarak iki başlık altında toplayabiliriz.<br />

I. Sistemik faktörler<br />

a. Yaş


. Nutrisyonel durum<br />

c. Hormonal faktörler<br />

1. Büyüme hormonu<br />

2. Kortikosteroitler<br />

3. Diğerleri (Troid, östrojen, androjen, kalsitonin vb.)<br />

d. Hastalıklar (Diabet, anemi, nöropati)<br />

e. Vitaminler (A, C, D, K)<br />

f. İlaçlar (Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar, Faktör 13, kalsiyum<br />

kanal blokerleri)<br />

g. Diğer maddeler (Nikotin, alkol)<br />

h. Sistemik büyüme faktörleri<br />

i. Çevresel sıcaklık<br />

j. Merkezi sinir sistemi travması<br />

II. Lokal faktörler<br />

a. Travma, tedavi veya komplikasyondan bağımsız faktörler.<br />

1. Kemiğin tipi<br />

2. Anormal kemik (Radyasyon nekrozu, infeksiyon, tümör)<br />

3. Denervasyon<br />

b. Travmaya bağımlı faktörler<br />

1. Lokal hasarın düzeyi<br />

2. Kemiğin vasküler dolanımının bozulması<br />

3. Kırığın tipi ve lokalizasyonu<br />

4. Kemik kaybı<br />

5. Yumuşak doku interpozisyonu<br />

6. Lokal büyüme faktörleri<br />

c. Tedaviye bağlı faktörler<br />

1. Cerrahi travmanın yaygınlığı<br />

2. Implantın indüklediği değişmiş kan akımı<br />

3. İnternal veya eksternal fiksasyonun kalite ve rijiditesi<br />

4. Fragmanlar arasındaki temas


5. Post travmatik osteogenezi arttıran faktörler (Kemik greftleri,<br />

elektrik sitimülasyonu, cerrahi teknik)<br />

d. Komplikasyonlarla bağlantılı faktörler<br />

1. Enfeksiyon<br />

2. Venöz staz<br />

3. Metal allerjisi<br />

FEMUR 1/3 ALT UÇ VE 1/3 ÜST UÇ KIRIKLARINDA TEDAVİ SEÇENEKLERİ:<br />

Konservatif tedavi:<br />

Konservatif tedavi sadece çocuklarda ve genel durumu nedeniyle yüksek<br />

anestezi riski taşıyan hastalarda düşünülebilir. Traksiyon ve brace tedavileri<br />

tarihsel olarak implant yetmezliği ve enfeksiyondan kaçınmak için uygulanmış,<br />

ancak günümüzde bu bölge kırıklarında özel bir kontraendikasyon yok ise ilk<br />

seçenek cerrahidir (30).<br />

Cerrahi tedavi:<br />

Eksternal fiksatör tedavisi:<br />

Eksternal fiksatör ile femur alt ve üst uç kırıklarının tedavisi enfekte,<br />

politravmatize ve açık kırıklarda tercih edilen bir metotdur. Ameliyat süresinin<br />

kısa olması, iatrojenik yumuşak doku hasarının az olması, pansuman ve yara<br />

debridmanına imkan sağlamsı temel avantajlarındandır. Pin trakt enfeksiyonu,<br />

uzun süre kullamında eklem hareket kısıtlılığına yol açması temel<br />

dezavantajlarındandır (31).<br />

AO kamalı plak ile tedavi:<br />

Femur alt üst uç kırıklarının tedavisinde AO kamalı plağı yaygın olarak<br />

kullanılmış ve günümüzde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Düz plaklara göre<br />

biomekanik olarak daha üstündür ancak rijit fiksasyon prensiplerine göre<br />

uygulanması kamanın yerleştirilmesindeki teknik zorluk temel<br />

dezavantajlarındandır (31).


Dinamik kalça vidası ve dinamik kondüler vida ile tedavi:<br />

Dinamik kalça ve kondüler vidaları kamalı plakların uygulamalarındaki<br />

zorluklar nedeniyle geliştirilmişlerdir. Uygulanışının teknik olarak daha kolay<br />

daha kolay olduğu savunulmasına rağmen kamlı plaklara belirgin bir üstünlüğü<br />

gösterilmemiştir (32).<br />

İntramedüller çiviler:<br />

Femur alt uç kırıklarında iki distal kilitleme vidası uygulanabilecek<br />

kırıklarda retrograd intramedüller çivi uygulanabilir. Erken hareket, yüksek<br />

stabilite özellikle ekleme uzanmayan kırıklarda büyük avantajdır. En temel<br />

dezavantajı ise diz ekleminin açılmasıdır.<br />

Femur üst uç kırıkları için geliştirilmiş çeşitli intramedüller tespit<br />

materyalleri mevcuttur. Üstün biomekanik özellikleri, biolojik yöntemle<br />

uygulanabilmesi nedeniyle tercih edilen güncel tedavi metodlarındandır.<br />

Kilitli plak sistemleri:<br />

LISS plak vida sistemi özel enstrumanları sayesinde minimal invaziv<br />

teknikle uygulanabilen bir kilitli plak sistemidir. Küçük insizyondan plağın<br />

uygulanabilmesi vidaların perkutan uygulanabilmesi temel avantajlarındandır.<br />

Biomekanik açıdan intramedüller çivilerle eş değer olan kilirli plaklar, medüller<br />

kavitenin açılmaması nedeniyle avantajlıdırlar( 29).<br />

LİSS PLAK SİSTEMi:<br />

Günümüz kırık tedavisindeki amaç yaralı ekstremite fonksyonunun<br />

tamamen geri kazanımı ve hastaya hareket kazandırılmasıdır. Kırıkların çoğunun<br />

komplikasyonsuz iyileşmesine rağmen enfeksiyon, kaynama gecikmesi, kemik<br />

grefti kullanma ihtiyacı gibi bir takım komplikasyonlar genellikle kemik ve<br />

yumuşak doku kanlanmasının cerrahi sırasında bozulmasından kaynaklanır.<br />

Kapalı ve indirek redüsyon tekniklerinin gelişmesi, kemik temas yüzeyi düşük<br />

olan tespit materyallerinin geliştirilmesi ile yumuşak doku hasarı en az düzeye<br />

inmiştir.


Liss (Less İnvasive Stabilisation System) yani daha az invaziv tespit<br />

sistemi bir ekstramedüller internal fiksasyon sistemidir. Temel özellikleri<br />

atravmatik insizyon tekniği, minimal kemik teması, kilitli ve sabit açılı yapısı<br />

olmasıdır.<br />

Liss plak vida seti<br />

A<br />

UYGULAMA SETi<br />

B,C


1.Bağlantı vidası 6. Çektirme vidası 11.İki parçalı klavuz<br />

2.Yumuşak doku koruyucusu 7. Liss vidası B Vidaları ile liss plak<br />

3.Stabilizasyon vidası 8.Stoper blok C Vida ve tornavida<br />

4.Boy ölçücü<br />

9.Torklu tornavida<br />

5.Tornavida<br />

10. Liss plak<br />

Kilitli vida<br />

1. Yivli vida başı<br />

2. Vida yivleri<br />

3. Yiv açıcı (self tapping)<br />

4. Oyucu uç (self drilling)<br />

Diğer plak vida sistemlerinden farklı olarak liss sisteminde vidalar klavuz<br />

sistemi ile uygulanır. Vidalar baş kısmındaki yivler ile plağa kilitlenir. Vidanın uç<br />

kısmında oyucu ve yiv açıcı bölümleri olduğu için önceden oyma ve yiv açmaya<br />

gerek yoktur. Vidalar sabit açılı olduğu için farklı açılarda vida ugulanamaz.<br />

Liss plak:<br />

Sağ ve sol için femur anatomisine uygun olarak tasarlanmış üç boyu<br />

vardır. Plak distali femur anatomisine uygun olarak tasarlanmıştır. Plak<br />

distalinde 7 adet vida deliği mevcuttur. Plak proksimalinde plak boyuna göre 5, 7<br />

veya 13 delik bulunur (Şekil 17).


Şekil 17<br />

Şekil 18<br />

Klavuz sisteminin kurulması<br />

Diğer minimal invaziv plak sistemlerinden farklı olarak Liss plak sistemi<br />

klavuz sistemi ile uygulanır. Klavuz sistemi hem plağın ameliyat esnasında<br />

yerleştirilmesi hem de sabit açılı kilitli vidaların uygulanması sırasında gereklidir.<br />

Sistemin kuruluşu<br />

1. Radyolusen parça ile ana parça birleştirilir


2. Bağlantı vidası A deliğinden geçirilir.<br />

3. Bağlantı vidası ve stabilizasyon vidası sıkılarak sistem sabitlenir.<br />

Redüksiyon :<br />

Biyolojik tespitte indirek redüksiyon intraoperatif sağlanarak stabilizasyon<br />

yapılmalıdır. Bir deformite 3 düzlemde yani varus, valgus; antekürvasyon,<br />

rekürvasyon; iç ve dış rotasyonda olabilir. Bu deformitelerin skopi ile kontrolünde<br />

çeşitli metotlar önerilmektedir.<br />

a) Kablo tekniği: Frontal planda varus ve valgus diziliminin kontrolü için<br />

kullanılır. Koter kablosu kullanarak 3 aşamada dizilim değerlendirilir. Ancak spina<br />

iliaka anterior süperiorün tek bir noktadan çok bir bölge olması ve bacak<br />

abdüksiyon ve addüksiyonundan etkilenmesi dezavantajıdır.


) Klinik hiperekstansiyon testi:<br />

Sagital planda antekürvasyon ve rekürvasyonu değerlendirmek için<br />

kullanılır. Dezavantajı bu tekniğin özellikle diz çevresi kırıklarda kullanılabilmesi<br />

ve ön çapraz bağ lezyonu ve ligaman laksisitesi olan hastalarda spesifitesinin<br />

düşmesidir. Rekürvatum deformitelerini değerlendirmede uygun değildir<br />

c) Blumensaat çizgisi:<br />

Diz 30 derece fleksiyonda iken yapılan lateral kontrolde Blumensaat<br />

çizgisinin patellanın alt kutbundan geçmesi sagital deformite değerlendirmesinde<br />

kullanılır.<br />

d) Distal femurun rekürvatum bulgusu:<br />

Anteroposterior görüntüleme sırasında interkondiler oluk rekürvasyon<br />

arttıkça derinleşir. Diğer sağlam ekstremitenin intraoperatif kontrolü ile<br />

suprakondiler kırıklarda kullanılabilir.<br />

e) Metre tekniği:<br />

Skopi kontrolünde basit diafizer ve metafizer kırıklarda kemik konturların<br />

takip ederek uzunluk farkı kontrol edilebilir. Ancak uzun spiral, ciddi parçalı ve<br />

kemik kaybı olan vakalarda doğru ekstremite uzunluğunu tespit etmek için<br />

radyolojik tetkik yapılmalıdır.<br />

f)Femur rotasyon kontrolü için kalça rotasyon testi:<br />

Femur anteversiyonunun diğer kalça ile varyasyonu az iken normal<br />

toplumdaki varyasyonu çok geniş bir aralıktadır. Bu nedenle normal kalçaya göre<br />

yapılan değerlendirme daha iyi sonuçlar verir.<br />

g) Trokanter minörün pozisyonu:<br />

Trokanter minörün egzantirik ve asimetrik şekli rotasyon<br />

değerlendirmesinde sağlam kalça ile karşılaştırıldığında kullanılabilecek bir<br />

metottur. 15 derecelik femur rotasyonunu değerlendirmede güvenilirliği %98<br />

oranındadır. Pelvis rotasyonundan, kalça artrozundan, kalça artroplastisinden ve<br />

kalça hareket açıklığından etkilenmemesi metodun avantajlarıdır.


h) Herhangi bir uzun kemiğin rotasyonel deformitesini değerlendirilmesi:<br />

Rotasyon mevcudiyetinde proksimal ve distal kortekslerin kalınlıkları farklı<br />

olabilir. Direk röntgenografik olarak sagittal ve transvers planda femur veya tibia<br />

kortikal kalınlığını değerlendirilerek kortikal kalınlığın varyasyonuna göre<br />

rotasyona karar verilebilir. Dezavantajı; parçalı veya inkomplet kırıklarda yalancı<br />

pozitif çap farkı bulgusu saptanabilir. Sensitivitesi düşük bir yöntemdir.<br />

CERRAHİ TEKNİK<br />

FEMUR 1/3 DİSTAL UÇ KIRIKLARINDA LİSS PLAK UYGULAMASI<br />

LİSS plak sisitemi distal femur kırıklarının tedavisi için geliştirilmiş minimal<br />

invaziv teknikle uygulanabilen bir kilitli plak sistemidir.<br />

Hasta genel veya spinal anestezi altında turnike kullanılmadan radyolüsen<br />

masada supin pozisyonda ameliyata hazırlanır. Cerrahi insizyon diz proksimal<br />

lateralde Gerdy tüberkülünden proksimale doğru yaklaşık 5 cmdir.<br />

Lateral femur kondiline ulaşabilmek için iliotibial band lifleri ayrılır.<br />

Diseksiyon makası veya tercihen setteki yardımıyla iliotibial bant ve femur<br />

arasında bir boşluk oluşturulur. Daha sonra Liss plak bu aralıktan uygulanır.<br />

Longitudinal traksyon ile redüksyon sağlanır. Redüsyona yardım ve diz<br />

rekürvasyonu önlemek için diz altına rulo yapılmış bir yeşil örtü yerleştirilir.<br />

Klavuz sistemi yardımı ile plak periost ile lateral vastus arasındaki<br />

potansiyel boşluktan plak proksimale doğru ilerletilir.<br />

Plak distali eklemin 1-2 cm proksimaline kadar ilerletilir. Plak lateral<br />

kollateral bağın başlangıcına kadar ilerletilmelidir. En az 4 delik kırık proksimaline<br />

geçecek kadar plak ilerletilir. Bir adet K teli bağlantı vadasından geçirilerek plak<br />

distali geçici olarak femur kondiler bölgeye tespit edilir.<br />

Plak proksimalinden yapılan küçük bir insizyondan plak proksimaline<br />

ulaşılır. Plak boyuna göre stabilizasyon vidası 5,9 veya 13 nolu delikten<br />

geçirilerek plağa vidalanır. Stabilizasyon vidasının uygulanması ile sistem bir<br />

çerçeve halini alır ve stabil hale gelir. Bu aşamadan sonra plak kemiğe tespit<br />

edilmeye hazır hale gelir.


Plak distaline bakıldığında lateral femoral kondül ile uyulu biçimde<br />

yerleştirilmiş olmalıdır. Plak kondülün eğimine uyumlu olarak 10° açı ile<br />

yerleştirilmelidir. Plak kondülün bir miktar ön kısmına doğru yerleştirilmelidir.<br />

Plak distali kilitlenmeden önce femur uzunluğu ve rotasyon<br />

değerlendirilmelidir.<br />

Klavuz sistemi üzerinden önce distal ve sonra proksimal vidalar<br />

uygulanarak osteosentez sağlanır. Klavuz sisteminin çıkartılaması ve skopi ile<br />

son kontrol sonrası cerrahi insizyon anatomik katlara uygun olarak kapatılıp<br />

ameliyata son verilir.


İNTERTROKANTERİK VE SUBTROKANTERİK BÖLGE KIRIKLARINDA<br />

LİSS PLAK UYGULANMASI<br />

Litaratürde kalça kırıklarında liss plak uygulamaları hakkında kısıtlı bilgi<br />

bulunmaktadır, sadece birkaç vaka bildirilmiştir. Michael Schütz ve ark<br />

periprosetik kalça kırığı sonrası liss plak uyguladıkları 1 hastayı bildirmişlerdir<br />

(33).<br />

Osteopetrozisli hastalarada subtrokanterik bölge kırıklarında ters liss<br />

uygulaması 3 vakada bildirilmiştir (34,35).<br />

J.R. Pryce Lewis ve ark politravmatize bir hastada gelişen segmental<br />

femur kırığında ters Liss uygulamasını bildirmişlerdir (36).<br />

LiSS Plak İleTedavide Gelişebilecek Komplikasyonlar<br />

Malaligment:<br />

Varus veya valgus malaligmenti ameliyat esnasında ve ameliyat sonrası<br />

görüntüleme yöntemleri ile değerlendirilmelidir. 5 dereceden fazla varus/valgus<br />

açılanması düzeltilmelidir (36).<br />

Rotasyonal malaligment trokanter minorun pozisyonu ameliyat esnasında<br />

değerlendirilerek önlenebilir. Eğer klinik olarak rotasyonal deformite gözleniyorsa<br />

BT ile her iki kalça anteversyonu belirlenmeli, aradaki fark 20 dereceden fazla<br />

veya ameliyat edilen ekstremite nötral pozisyona gelmiyor ise revizyon cerrahisi<br />

gerekir. Femur şaftına gönderilen vidalar çıkartılıp rotasyon düzeltilebilir (36).<br />

Plağın uygun yerleştirilmemesi, yetersiz adaptasyonu:<br />

Plak proksimali femur şaftı adaptasyonu uygun olmaz ise yani plak<br />

anteriorda veya posteriorda yerleştirilir ise vidalar yeterince stabil olmayabilir ve<br />

sıyrılabilir. Liss plak proksimali skopi le veya açılan küçük bir insizyondan el ile<br />

kontrol edilmelidir (36).<br />

Kısalık:<br />

Diğer ekstremite ile karşılaştırıldığında 1.5’cm ye kadar olan kısalık kabul<br />

edilebilir. Ameliyattan önce sağlam femur boyu ölçülmelidir. 1.5’cm den fazla<br />

kısalık oluşur ise revizyon gerekir (36).


İmplant kırılması:<br />

Basit kırıklarda Liss plak sistemi eğer mikro harekete izin vermeyecek<br />

kadar rijit ise kırık iyileşmesi için gerekli plan primer kallus dokusu gelişmez.<br />

Primer iyileşme sağlanması için mümkün olduğunca az vida ve uzun plak<br />

kullanılarak sağlanabilir. Ameliyattan 6-9 ay geçmesine rağmen hala femur<br />

medial korteksinde kaynama bulgusu yok ise plakta kırılma riski mevcuttur (36).<br />

İmplant gevşemesi:<br />

Kilitli plaklarda gevşeme çok nadirdir. Kırık redüsyonu sırasında çektirme<br />

vidası ile kırık parçaları üzerine aşrı yük binmiş ise ve yeterli fiksasyon<br />

yapılmamış ise veya plak uygun pozisyonda yerleştirilmemiş ise vidalar<br />

sıyrılabilir. Sıyrılma genellikle ameliyattan birkaç ay sonra görülür ve genellikle<br />

yalnış teknik veya erken yük verme nedeniyle oluşur (36).<br />

Yumuşak doku iritasyonu:<br />

Kilitli plakların periosta tam temas halinde olması gerekl değildir. Ancak<br />

özellikle distal femur kırıklarındaki Liss uygulamalarında plak ve periost<br />

arasındaki uzaklık fazla olur ise iliotibial traktus ile olan sürtünme ağrı ve hareket<br />

kısıtlılığına neden olabilir. Ağrı ve hareket kısıtlılığı nedeniyle erken ekstraksiyon<br />

gerekebilir. Özellikle romatoid artrit gibi normal femur anatomisinin bozulduğu<br />

hastalarda plak uygun şekilde adapte edilemeyebilir. Plağın eğilerek şekil<br />

verilmesi ise sistemi zayıflatarak plakta kırlmaya neden olabilmektedir.(36)<br />

EKSTRAKSiYON:<br />

Plak ekstraksiyonu sadece semptomatik ve plak palpasyonla belirgin olan<br />

hastalarda planlanmalıdır (36,37). LİSS perkütan olarak yerleştirilebilmesine<br />

rağmen ekstraksiyonun minimal insizyonla yapılması birtakım teknik nedenlerden<br />

dolayı nerdeyse imkansızdır. Skopi kontrolünde minimal insizyonlardan vidaların<br />

çıkartılmaya çalışılması genellikle vida başlarının bozulması ile sonuçlanır. Vida<br />

başı bozulduğu zaman kilitli vidaları çıkarmak için Synthes vida çıkarıcı<br />

(no:309.530) kullanılabilir, (şekil 39) ancak bu çıkartıcının da kırılabildiği<br />

bildirilmiştir (37).


Şekil 39<br />

Plak çıkartılmasında en son çare olarak yüksek hızlı metal kesiciler veya<br />

elmas uçlu matkaplar ile plak kesilerek çıkartılmak zorunda kalındığı bildirilmiş<br />

(şekil 40).<br />

şekil 40: Kesilerek çıkartılmış plaklar<br />

Pattison ve ark. (37) vida başı bozulduğu zaman vidayı çıkartmak için ilk<br />

önce cerrahi dikiş aliminyum paketinin tornavida-vida başı arasına sıkıştırılarak<br />

çıkartılabileceğini bildirmişlerdir (şekil 41).


MATERYAL METOD<br />

Hastalar:<br />

Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde<br />

Eylül 2004-Mart 2007 tarihleri arasında başvuran ve femur kırığı nedeniyle<br />

tedaviye alınıp Liss yöntemiyle osteosentez uygulanan ve en az 1 yıl düzenli<br />

takipleri yapılan 25 hasta değerlendirmeye alındı.<br />

25 hastanın 17’sı kadın, 8’i erkek ve erkek/kadın oranı 2.1 idi. Yaş<br />

ortalaması 52 (16-87) olarak tespit edildi. 10 hastada femur 1/3 proksimal kırığı,<br />

15 hastada femur 1/3 distal uç kırığı mevcuttu.<br />

Hastaların kırık sebebi olararak 10’unde basit düşme, 8’inde trafik kazası,<br />

3’ünde yüksekten düşme kırık sebebi olarak saptandı (tablo 1). 2 hasta<br />

periprostetik kırık, 1 hasta kaynamama nedeniyle 95 derece açılı AO plak<br />

yetmezliği görüldü. 1 hastada ateşli silah yaralanmasına bağlı kırık tespit edildi.<br />

ETİYOLLOJİ OLGU SAYISI YÜZDE(%)<br />

Basit düşme 10 40<br />

Trafik kazası 8 16<br />

Yüksekten düşme 3 6<br />

Diğer 4 8<br />

Tablo 1: Olguların etiyolojiye göre dağılımı<br />

Hastalarımızdan bir alt ve bir üst eklemi içeren iki yönlü grafileri alındı.<br />

Genel rutin tahliller (Hemogram, glukoz, üre, kreatinin, karaciğer fonksiyon<br />

testleri, kanama pıhtılaşma testleri, EKG ve PA akciğer grafisi, hepatit ve HIV için<br />

testler) alındı.<br />

Acil polikliniğimize başvuran tüm hastalar için gerekli görüldüğü<br />

durumlarda Genel Cerrahi ve Beyin Cerrahisi konsültasyonları yapıldı. Ortopedik<br />

muayene sırasında genel sistemik muayeneyi takiben etkilenen ekstremitenin<br />

nörovasküler durumu değerlendirildi. Damar lezyonundan şüphelenilmesi halinde<br />

veya ateşli silah yaralanması neticesinde kırık tespit edilen vakalarda doppler<br />

ultrason ile damar lezyonu araştırıldı.


1 hastada ateşli silah yaralanmasına bağlı Gustilo-Anderson sınıflamasına<br />

göre Tip III A açık subtrokanterik kırık saptandı. Acil serviste Cefazolin-Na 2<br />

gr/İV ve Gentamisin 160mg/im olarak uygulandı. Tetanoz ve gazlı gangren<br />

profilaksisi yapıldı.<br />

Bütün kırıklar direkt radyografi kullanılarak AO sınıflamasına göre<br />

sınıflandırıldı.<br />

25 hastanın 15’inde femur 1/3 alt uç kırığı saptandı. 7 hasta basit (6’sı<br />

33A1, 1’i 32A) kırık, 8 hasta parçalı (4’ü 33A3, 3’ü 32B, 1’i 33A2) kırık<br />

şeklindeydi. 32A ve 32B hastaların kırıkları metafizer uzanımlı idi.<br />

Femur 1/3 üst uç kırığı olan 10 hastanın kırığı AO sınıflamasına göre<br />

sınıflandırıldı. 2 hastada 32-C3.2 femur subtrokanterik bölge çok parçalı kırığı, 3<br />

hastada 32-B3.1 kırık , 5 hastada 32-B2-1 kırık saptandı.<br />

Çalışmaya alınan 3 hastamızda ek kırıklar mecuttu. Bir hastada aynı<br />

tarafta patella kırığı saptandı. Politravmatize olan bir hastada bilateral kalkaneus<br />

kırığı, bilateral tarsal kemik kırıkları ve mandibula kırığı saptandı. Bir hastada<br />

karşı taraf asetabulum kırığı saptandı (tablo 2). Ek kırığı olan hastalarımızın<br />

ameliyatları ayı seansta yapıldı. Mandibula kırığı olan hastaya aynı seansta KBB<br />

tarafınca plak-vida uygulandı.<br />

Kırık Ek kırık Yapılan ameliyat<br />

Sağ suprakondiler Sağ patella kırığı Serkilaj<br />

perimplantik kırık<br />

Sol suprakondiler Bilateral kalkaneus Kalkaneus: konservatif<br />

femur kırığı<br />

kırığı<br />

(sağ tip 1 açık kırık) .<br />

sağ patella kırığı<br />

Patella: serklaj<br />

Metatars kırığı: K teli<br />

Mandibula: Plak<br />

( tip 2 açık kırık).<br />

bilateral tarsal kemik<br />

kırıkları<br />

Mandibula kırığı<br />

Sol suprakondiler sağ asetabulum kırığı Plak vida<br />

femur kırığı<br />

Tablo 2: Ek kırığı olan hastalara yapılan ameliyatlar


Hastaların acil müdahale odasında yapılan ilk müdahalelerini takiben<br />

kırığın bölgesine göre iskelet traksiyonu veya alçı atel tatbik edilerek hastaneye<br />

yatırıldı. Hiçbir hastamızda geçici eksternal fiksatör kullanılmadı.<br />

Tip 3 açık kırığı olan bir hastaya açık kırık profilaksi için 5 gün Cefozolin-<br />

Na 1 gr/İV 3x1, Gentamisin 160 mg/İV 1x1 ve Penisilin G 6x2 milyon ünite<br />

uygulandı.<br />

Cerrahi teknik:<br />

Çalışmaya dahil edilen hastaların tümü hastanemize başvurusu sonrası<br />

yatırılarak ameliyata hazırlandı. Spinal anestezi uygulanan suprakondiler femur<br />

kırıklı 2 hasta dışındaki tüm hastalara genel anestezi uygulandı. Ameliyatların<br />

hepsinde C kollu skopi kullanıldı. Femur 1/3 alt uç kırıklarının hepsi radyolüsen<br />

düz masada ameliyat edildi. Femur 1/3 üst uç kırıklarının hepsi traksiyon<br />

masasında C kollu skopi kontrolünde ameliyat edildi.<br />

FEMUR KIRIKLARININ LİSS PLAK İLE TEDAVİSİ<br />

Femur 1/3 alt uç kırıklarında LİSS uygulamamız:<br />

Radyolüsen düz masada hasta supin pozisyonda ameliyata hazırlandı.<br />

Genel veya spinal anestezi uygulandıktan sonra ameliyat bölgesi steril olarak<br />

hazırlandı. Steril cerrahi örtüm ve ameliyat bölgesine steril drape uygulaması<br />

sonrası ameliyata başlandı. Bir adet steril yeşil cerrahi örtü rulo haline getirilip<br />

redüksiyonu kolaylaştırmak amacıyla popliteal bölgeye yerleştirildi.<br />

Eklem içine ulaşmayan kırıklarda insizyon femur lateral kondülü<br />

üzerinden, diz eklemi hizasından proksimale doğru yaklaşık 4 cm olarak açıldı.<br />

Lateral iliotibial band lifleri longitudinal düz bir kesi ile geçilerek femur lateral<br />

kondüline ulaşıldı. (Resim 1,2)


Resim1 Resim 2<br />

Kırık hattının eklem içine uzandığı eklem içi kompleks kırık olan<br />

hastalarda lateral parapatellar insizyon uygulandı. Eklem içi kırık parçaları ve<br />

eklem yüzeyinin anatomik redüksiyonunun sağlanabilmesi için geçici K telleri, lag<br />

vidaları ve kanüllü vidalardan faydalanıldı. (Resim 3)<br />

Resim 3<br />

Plak sistemi hazırlandıktan sonra plak lateral vastus kası ve periost arasındaki<br />

potansiyel boşluktan ilerletilerek adapte edildi.(Resim 4,5)


(Resim 4)<br />

(Resim 5)<br />

Plak distali ve proksimali skopi kontrolünde 2 adet K ile teli femura adapte<br />

edildi (Resim 6,7)<br />

(Resim 6) (Resim 7)<br />

Skopi ile dizilimin kontrolü ve lateral planda plağın adaptasyonu kontrol<br />

edildikten sonra çektirme vidası yardımıyla redüksiyon sağlandı ve 1 adet kilitli<br />

vida ile tespit sağlandı.(Resim 8,9)


(Resim 8) (Resim 9)<br />

Plak proksimal ve distalinden yeterli sayıda vida uygulanarak stabil bir<br />

osteosentez sağlandı. İliotibial band ve cilt sütüre edilerek ameliyata son verildi.<br />

(Resim 10,11,12)<br />

Resim 10 Resim 11<br />

Resim 12


FEMUR 1/3 ÜST UÇ KIRIKLARINDA LİSS PLAK UYGULANMAMIZ:<br />

Hasta pozisyonu:<br />

Hasta genel veya spinal anestezi altında turnike kullanılmadan traksiyon<br />

masasında supin pozisyonda ameliyata hazırlanır. Kırık hattı traksiyon<br />

masasında mümkün olduğu kadar redükte edilir.(Resim 13)<br />

Resim 13<br />

İnsizyon:<br />

Uyluk proksimal lateralinden, trokanter major üzerinden yapılan yaklaşık 5<br />

cm’lik insizyon ile cilt-ciltaltı geçilir, tensor fasya lata ve lateral vastus kası<br />

kesilerek femur proksimal şaftına ulaşılır.(Resim 15)<br />

Resim 15


Kırık hattının uzunluğuna göre seçilen uygun boyda plak seçilir (5,9 veya<br />

13 delikli). Plak-klavuz sistemi kurulduktan sonra plak vastus lateralis ve periost<br />

arasındaki potansiyel boşluktan femur şaftı boyunca ilerletilir.(Resim 16,17)<br />

Resim 16 Resim 17<br />

Plak perkütan olarak adapte edildikten sonra skopi kontrolünde kılavuz<br />

sistemi üzerinden 1 adet 2 mm lik K teli gönderilerek AP ve lateral planda kontrol<br />

edilip geçici tespit sağlanır.(Resim 18,19)<br />

Resim 18 Resim 19<br />

Plak distalinin femur şaftı ile uyumu sistemin stabilizasyonu açısından<br />

önemlidir. Plak distalinin adaptasyonu geçici K teli fiksasyonu sonrası skopi ile iki<br />

planda kontrol edilmelidir. Alternatif olarak plak proksimalinden yapılan küçük bir<br />

insizyondan plağın adaptasyonu sağlanabilir. (Resim 20,21)


Resim 20 Resim 21<br />

Plak proksimal ve distali K telleri ile geçici olarak tespit edilir. Daha sonra<br />

kırık distal parçası çektirme vidası ile plağa adapte edilerek redüksiyon sağlanır.<br />

Her iki planda redüksiyon kontrolü sonrası çektirme vidası çıkarılmadan 1 adet<br />

kilitli vida uygulanarak redüksiyon tespit edilir. Yeterli sayıda vida kırık proksimal<br />

ve distaline uygulanarak stabil bir osteosentez sağlanır.<br />

Resim: (22,23,24,25,26,27)<br />

Resim 22 Resim 23<br />

Resim 24 resim 25


Resim 25 Resim 26<br />

Skopi ile her iki planda osteosentez kontrol edildikten sonra distal ve<br />

proksimaldeki insizyonlarda ciltaltı ve cilt kapatılır, diğer insizyonlarda sadece cilt<br />

kapatılarak ameliyata son verilir. (Resim 27,28)<br />

Resim 27 Resim 28


Ameliyat sonrası bakım:<br />

Ameliyat sonrası ekstremiteye elastik bandaj ve soğuk uygulama yapıldı.<br />

Aynı gün aktif kuadriseps egzersizlerine, aktif kalça, diz ve ayak bileği<br />

egzersizlerine başlandı. Hastanın ameliyat sonrası grafisi alındıktan sonra<br />

politravmatize olmayan hastalarımızın çift koltuk değneği ile yük vermeden<br />

yürümeleri sağlandı. Politravmatize olan hastalarımız yatak içi aktif ve pasif<br />

egzersizler ve üst ekstremite atrofisini önlemek amacıyla üst ekstremite için<br />

egzersiz başlandı. Günlük pansumanları yapılan hastaların 10. gün dikişleri<br />

alındı.<br />

SONUÇLAR:<br />

Takibini yaptığımız hastalarda en kısa izlem süresi 12 ay, en uzun izlem<br />

süresi 36 ay ve ortalama olarak 24 aydır.<br />

Hastalar en erken 2. gün en geç 16. gün olmak üzere ortalama 5. gün<br />

ameliyat edildi. Vakalarımız en kısa 7 gün ve en uzun 32 gün olmak üzere<br />

ortalama 12 gün hastanede takip edildi.<br />

Tüm hastalar radyolojik ve fonksiyonel olarak amaliyat sonrasi ilk 3 ayda<br />

ayda bir, daha sonra 2 ayda bir olmak üzere fizik muayene, AP ve Lateral<br />

garfilerle takip edildi. Politravmatize hastalar hariç olmak üzere tüm hastalara 2.<br />

günden itibaren yük vermeden koltuk değnekleri ile mobilize edildi. 2 aydan<br />

itibaren radyolojik kırık iyileşmesi aranmadan %15-20 yük verilmeye başlandı. 3.<br />

aydan itibaren tek koltuk değneği ile tolare edebildikleri kadar yük verildi.<br />

Tüm femur 1/3 alt uç kırıkları (15 hasta) sekonder kemik iyileşmesi ile<br />

ortalama 4 ayda (2-6) kaynadı. Ortalama kaynama süresi parçalı kırıklarda 3,8 ay<br />

(2-6) iken, basit kırıklarda 4.3 ay (3-6) olarak bulundu. Bir hastada kaynama<br />

gecikmesi (10ay) görüldü.<br />

Ters Liss plak uygulanan 10 hastanın 8’inde sekonder kemik iyileşmesi ile<br />

ortalama 2.5 ayda (1.5-4ay) kaynadı.2 hastada (%8) komplikasyon görüldü. 1<br />

hastada (%4) 13. gün enfeksiyon gelişmesi üzerine ekstraksyon, debridman ve<br />

sonrasında eksternal fiksatör uygulandı. 1 hastada (%4) 1. yıl sonunda implant


kırığı gelişti. 13 delikli LİSS plak uygulanan bu hastada düşme sonrası<br />

periimplantik kırık gelişti. Ekstraksyon ve Liss plak ile revizyonu sonrası 10. ayda<br />

kaynama elde edildi. Ortalama kollodafizer açı 133º (123-143) olarak ölçüldü.<br />

Hastalarda kaynamama, malunion, malrotasyon, materyal yetmezliği ve<br />

diz hareketlerinde kısıtlılık görülmedi. Kaynaması tamamlanmış 1 hastada geç<br />

dönemde enfeksiyon görüldü (ameliyat sonrası 1.yıl). Bu hastada plak<br />

çıkarıldıktan sonra antibiotikli zincir ugulanarak enfeksiyon tedavi edildi.<br />

Femur 1/3 alt uç kırığı olan hastaların fonksiyonel sonuçları Neer skoruna<br />

göre değerlendirildi (34). Ameliyat sonrası 1. yılda Neer skoru ortalam 68.5 (35-<br />

88) olarak tespit edildi.<br />

Ters Liss uygulanan kalça kırıklı hastalar fonksiyonel olarak Parker ve<br />

Palmer mobilite skoruna göre değerlendirildi. Son kontrolde Parker ve Palmer<br />

mobilite skoru 7.1 (6-9) olarak saptandı (39).


No<br />

(Hasta )<br />

Yaş Cins Yatış süresi<br />

(gün)<br />

Ameliyat olma<br />

süresi (gün)<br />

Kırık<br />

Tipi<br />

AO<br />

Etyoloji Ek Patoloji Neer<br />

skoru<br />

1 22 E 2 7 32B T.K - 88<br />

2 16 K 6 19 33A3 T.K - 80<br />

3 25 E 6 15 33A1 T.K - 86<br />

4 64 K 3 14 33A3 Düşme - 87<br />

5 68 K 4 7 33A1 Düşme - 75<br />

6 63 K 6 11 32B Düşme - 72<br />

7 44 K 4 16 33A1 Düşme - 76<br />

8 62 K 5 14 32B T.K - 75<br />

9 87 K 6 11 32A Düşme - 65<br />

10 25 E 7 10 33A3 T.K R-Asetabulum kırığı 35<br />

11 58 K 7 13 32A2 Düşme Periprostetik ve<br />

patella kırığı<br />

12 36 E 6 30 33A3 T.K Bil.Kalkaneus ve<br />

tarsal kemikler,Sağ<br />

patella,mandibula<br />

13 64 K 13 24 33A1 Düşme - 60<br />

14 20 E 9 10 33A1 Patolojik Osteosarkom 60<br />

15 68 K 6 17 33A1 Düşme Periprostetik 65<br />

Ortalama 48 14,5 6 68.5<br />

Tablo 3 : Femur 1/3 alt uç kırıklı hastalar<br />

50<br />

52


(No)<br />

Hasta<br />

Yaş Cins Yatış<br />

süresi<br />

(gün)<br />

Ameliyat<br />

olma<br />

süresi<br />

Kırık tipi<br />

AO<br />

Etyoloji Kollodiafizer<br />

açı<br />

Parker<br />

Palmer<br />

skoru<br />

(gün)<br />

1 41 E 30 2 32-B3.1 Düşme 143/140 9<br />

2 80 K 25 11 32-B3.1 Düşme 130/136 6<br />

3 43 E 14 4 32-B3.1 Düşme 127/130 8<br />

4 83 K 14 7 32-B2.1 Düşme 135/140 7<br />

5 60 K 13 5 32-B2.1 Düşme 137/132 6<br />

6 87 K 11 4 32-B2.1 Düşme 124/parsiyel 6<br />

protez<br />

7 22 K 11 4 32-C3.2 T.K 135/135 7<br />

8 27 E 22 16 32-C3.2 ASY 120/140 7<br />

(ASY)<br />

9 76 E 7 2 32-B2.1 T.K 144/140 8<br />

10 43 E 7 4 32-B2.1 Düşme 128/130 6<br />

Ortalama 55 5/5 15.4 5.9 123-143 7.1<br />

Tablo 4: Femur 1/3 üst uç kırıklı hastalar


Olgularımızdan örnekler:<br />

Olgu 1<br />

Y.İ 25 yaşında erkek hasta, acil servise içi trafik kazası sonrası ifadesi ile<br />

getirilen hastada sağ asetabulum ve sol femur distal uç kırığı (AO 33A3)<br />

saptandı. Hasta genel durumu stabil olmasına rağmen sosyal güvencesi<br />

olmaması sebebiyle yatışının 10.günü ameliyat edilebildi . Astetabulum kırığına<br />

plak vida uygulandı. Femur distal uç kırığına 9 delikli LİSS plak uygulandı. Femur<br />

medial korteksindeki defekte rağmen implant yetmezliği ve kaynamama<br />

gözlenmedi. Defektin takiplerde yeni kemik dokusu ile dolduğu gözlendi.<br />

ameliyat öncesi grafiler


ameliyat sonrası<br />

Ameliyat sonrası 24. ay


Olgu 2<br />

R.K. 68 yaşında kadın hasta, evde düz zeminde düşme sonrası acil<br />

servise getirilen hastanın sol femuru distal uç periprostetik kırık saptandı<br />

(AO32A2) . 2000 yılında her iki dize gonartroz sebebiyle daha önce diz protezi<br />

uygulanan hasta yatışının 13. günü ameliyat edildi.<br />

Ameliyat öncesi grafiler


Ameliyat sonrası erken grafiler<br />

Ameliyat sonrası 2. yıl grafileri


Olgu 3<br />

F.B. 60 yaşında kadın hasta , merdivenden düşme sonrası gelişen sağ<br />

femur üst uç kırığı (AO32B2.1) saptandı. Hasta yatışının 5. günü ameliyat edildi.<br />

Osteoporotik olan hastaya LİSS plak uygulandı. Kırık proksimal ve distalinden<br />

4’er vida ile osteosentez sağlandı. Osteoporoz nedeniyle distaldeki vidalar çift<br />

korteks uygulandı.<br />

Ameliyat öncesi grafiler<br />

Ameliyat sonrası erken grafileri


Ameliyat sonrası 1,5 yıl


Olgu 4<br />

Z.P; 87 yaşında kadın hasta, evde düz zeminde düşme sonrası gelişen<br />

sağ femur üst uç kırığı (32B2.1) saptandı. Sol kalçasına 5 yıl önce başka bir<br />

hastanede parsiyel protez uygulanan hasta yatışının 4. günü ameliyat edildi.<br />

Osteoporoz nedeniyle distal vidalar çift korteks uygulandı. Trokanter minörde<br />

kaynamama gözlenmesine rağmen buna bağlı bir semptom gözlenmedi.<br />

ameliyat öncesi grafiler


Ameliyat sonrası erken grafiler<br />

ameliyat sonrası 1. yıl


TARTIŞMA<br />

Gelişen teknoloji ve sanayileşme ile birlikte maruz kalınan travma şiddeti<br />

de orantılı olarak artmıştır. Uzun kemik kırıklarında tedavide amaç kırığın en kısa<br />

sürede uygun pozisyonda kaynamasını sağlamak ve ekstremiteye<br />

uygulanabilecek erken hareket ile fonksiyonu kazandırmaktır.<br />

Femur distal uç kırıkları tedavisi zor kırıklardan olmuşlardır. Bu kırıklar<br />

daha çok yaşlı ve politravmatize hastalarda görülen eklem içi veya parçalı<br />

kırıklardır. Kadınlarda en sık 75 yaşlarında , erkeklerde ise 15-24 yaşlar arasında<br />

görülür. Distal femur kırıkları tüm femur kırıklarının % 7 sini oluşturur (38). Bu<br />

kırıklar diz eklemi ile ilişkili olduğundan diz hareketlerinin ve fonksiyonlarının<br />

yeniden kazanılması güç olabilir. Osteoporoz, ince korteks yapısı ve geniş<br />

intramedüller kanal sebebiyle bu bölge kırıklarının tedavisinde geleneksel<br />

yöntemlerle birçok sorunla karşılaşılmaktadır.<br />

Femur 1/3 üst uç kırıkları gençlerde yüksek enerjili travma sonrası oluşur<br />

iken yaşlılarda basit düşme sonrası osteoporotik kemikte gerçekleşir. Yaşlı<br />

nüfusun giderek artması, yüksek enerjili travmaların gelişen teknoloji ve tehlikeli<br />

spor türlerinin yaygınlaşması, femur üst uç kırıklarının görülme sıklığını<br />

arttırmaktadır.<br />

Femur alt ve üst uç kırıklarının tedavisinde geçtiğimiz yıllarda birçok<br />

gelişme sağlanmıştır. Kırık iyileşmesinin daha iyi anlaşılması, biyolojik<br />

yöntemlerle uygulanabilen tespit materyallerinin geliştirilmesi ve yaygın şekilde<br />

kullanılmaya başlanması ile femur alt ve üst uç kırıklarında daha iyi ve daha<br />

fonksiyonel sonuçlar alınmaya başlanmıştır.<br />

Kırıkların tespitinde ilk önceleri açık redüksiyon ve plak-vida ile anatomik<br />

redüksiyon hedeflenmiştir. Modern osteosentezin babası olarak kabul edilen<br />

Robert Danis (1880-1962) 1904 yılında çalışmalarına başlamıştır. Danis;<br />

osteosentezin başarılı sayılabilmesi için:


1) Bölge ve çevre eklemlerin erken ve aktif hareketi<br />

2) Kemiğin orijinal şeklinin sağlanması<br />

3) Gözle görülen kallus oluşmadan kırığın primer iyileşmesi gereklidir<br />

demiştir.<br />

Danis’in osteosentez tekniği kırık fragmanları arasında kompresyona<br />

dayanmaktadır. Tedavi sırasındaki amacı; kırık stabilizasyonunu olabildiğince rijit<br />

bir şekilde sağlamak ve kırığı yok farzederek etkilenen ekstremitenin diğer<br />

bölgelerinin fonksiyonunu korumaya çalışmaktır. Eğer bölgede kallus oluşursa<br />

yeterli stabilitenin olmadığını düşünmüştür.<br />

Bu amaçlarla 1950’li yılların başından beri yapılan osteosentez<br />

metotlarından anatomik redüksiyon ve plak vida ile osteosentez ameliyatlarının<br />

sonucunda, kırık hattında yaygın devitalizasyon gözlenmiştir (38). Kemiğin<br />

kaynaması için ön planda tutulan mekanik faktörlere karşın biyolojik faktörler geri<br />

planda kalmıştır.<br />

Aradan geçen 30 sene zarfında tam fonksiyonel geri dönüş amaçlardan<br />

biri olmaya devam ederken implantlarda ve cerrahi tekniklerdeki gelişme ile kırık<br />

tedavisinde ön planda tutulan mekanik faktörler biyolojik faktörlere doğru<br />

kaymıştır. Böylece kırık tedavisinde kemik ve yumuşak dokuların kanlanması<br />

daha ön planda tutulmaya başlanmıştır(38).<br />

1987 yılında Mast ve ark. plak tespiti için indirek redüksiyon fikrini ve<br />

uygulamasını öne sürmüşlerdir. 1988 yılında Kinast ve ark. (39) osteosentez<br />

sırasında kırığın kaynaması ve iyileşme için anatomik redüksiyonun gerekli<br />

olmadığı fikrini ispatlamışlardır.<br />

1990 yılında Perren ve ark. periost tabakasının kırık kaynaması<br />

sırasındaki fonksiyonunu öne sürerek geliştirdikleri, kemik temas yüzeyi çentikli<br />

olan LC-DCP ile ilgili çalışmalarını yayınlamışlardır (40). Bu biyolojik teknikleri<br />

kullanarak Bolhofner 1996 yılında femur suprakondiler kırıklı 57 vakalık serisini<br />

bildirmiştir (41). Submusküler plaklama tekniği ise ilk olarak Krettek ve ark.<br />

tarafından uygulanmış ve yayınlanmıştır (42).


Bugün temel AO prensipleri;<br />

1.Anatomik yapıları düzeltecek şekilde kırık redüksiyonu ve tespiti<br />

2.Kırığın yapısı ve yaralanmanın gerektirdiği şekilde tespit veya<br />

atelleme ile dengenin sağlanması<br />

3.Yumuşak dokuların dikkatli yaklaşımlarla koruması<br />

4.Ekstremitenin ve hastanın erken ve güvenilir şekilde<br />

hareketlendirilmesidir (23).<br />

Distal ve proksimal femur kırıklarının tedavisine tarihsel olarak bakıldığı<br />

zaman ilk olarak 1960 larda iskelet traksiyonu ile yapılan konservatif tedavilerin<br />

bu dönemde yapılan cerrahi tedaviler göre daha başarılı olduğu bildirilmiş.(43)<br />

Konservatif tedavi edilen hastalarda açısal deformite, eklem hareket kısıtlılığı,<br />

hastanın uzun süre immobilizasyonu gibi komplikasyonlar gözlenmiştir<br />

(44,45,46,47).<br />

Günümüzde konservatif tedavi cerrahinin kontrendike olduğu hastalarda<br />

yapılmaktadır. Konservatif tedavi endikasyonları; yürüyemeyecek hasta (plejik),<br />

nondeplase kırık, impakte stabil kırık, ciddi osteopenidir.<br />

Proksimal femur kırıklarında konservatif tedavi sadece çocuklarda ve<br />

anestezi alamayan hasta gurubunda endikedir. Ameliyat esnasındaki<br />

monitörizasyonun gelişmesi, anestezi cihazlarındaki teknolojinin gelişmesi ile<br />

konservatif tedavi uygulanan hastaların sayısı gittikçe azalmaktadır. Konservatif<br />

tedavide iskelet traksiyonu uygulanır (48).<br />

Günümüzde çoğu ortopedi uzmanı distal ve proksimal femur kırıklarının<br />

tedavisinin en iyi metodunun redüksiyon ve cerrahi tespit olduğunu<br />

savunmaktadır (49).<br />

Güncel olarak femur alt ve üst uç kırıklarının cerrahi tedavisinde eksternal<br />

fiksatör, sabit açılı kamalı plaklar, kayıcı çiviler, intramedüller çiviler ve kilitli plak<br />

sistemleri kullanılmaktadır.<br />

Dahl ve Singh femur 1/3 üst uç kırıklı eksternal fiksatör uyguladıkları 51<br />

hastanın 9 yıllık takibinde %94 iyileşme bildirmişler, distal femur açık kırıklarında<br />

eksternal fiksatör tercih edilebilir bir seçenek lduğunu söylemişlerdir(50).


Eksternal fiksatör uygulamalarında %30 a kadar çivi yolu enfeksyonu<br />

gelişebilmektedir. Eksternal fiksatör ile osteosentez; mevcut hastalıkları<br />

nedeniyle yüksek ameliyat riski mevcut olan hastalarda alternatif tedavi yöntemi<br />

olarak uygulanmaktadır (51).<br />

Sabit açılı 95’lik plakların geliştirilmesi, dinamik kondüler vidasının<br />

geliştirilmesi ile tedavide ilerlemeler sağlandı. Özellikle sabit açılı plakların<br />

kullanımı medial çökmeyi önlemiş ve varus deformitesinin gelişmesini<br />

engellemiştir. Shatzker ve ark. 95 lik AO kamalı plak uyguladıkları femur distal uç<br />

kırığı olan 71 hastanın %75’inde mükemmel sonuç bildirmişlerdir. Shatzker yaşlı<br />

ve osteoporotik hastalarda aynı dönemde kötü sonuçlar bildirmiştir. Femur distal<br />

uç kırıklarında AO kamalı plak uygulamalarında 1970’lerden itibaren %65-85 iyi<br />

sonuçlar alınmaya başlanmıştır. Hanson ve Tullos 1978 de 42 hastalık<br />

serilerinde %87.5 başarılı sonuç bildirmişlerdir (52). Femur üst uç kırıklarında AO<br />

plak uygulamalarında en sık komplikasyon materyal yetmezliğidir. Schlemminger<br />

ve ark %13 mekanik yetmezlik ve %32 postoperatif komplikasyon bildirmişlerdir<br />

(53), daha sonra dinamik kompresyon çivilerine yönelmişlerdir.<br />

1970’lerde dinamik kompresyon vidası geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması<br />

ile daha iyi sonuçlar elde edilmeye başlanmıştır. Ruff ve Lubbers femur DHS<br />

uyguladıklar subtrokanterik kırklı hastalarda %95 iyi sonuç bildirmişlerdir (54).<br />

Dinamik kompresyon vidası ile tedavi edilen distal ve proksimal femur kırıklarında<br />

biyolojik yöntem uygulanabilir. Uygulamada temel güçlük lag vidasının uygun<br />

yerleştirilmesi ve redüksiyonda güçlüğüdür. Femur medial korteks desteğinin az<br />

olduğu kırıklara materyal yetmezliği ve kaynama gecikmesi daha sık görülür.<br />

İntramedüller çivilerin gelişmesi ile beraber femur alt ve üst uç kırıklarında<br />

yaygın şekilde kullanılmaya başlanmış ve iyi sonuçlar bildirilmiştir. Taylor ve ark<br />

subtrokanterik kırıklı genç hastalarda uyguladıkları intramedüller çivilerde<br />

%100’e yakın mükemmel sonuçlar bildirmişlerdir (55).<br />

Distal femur kırıklarında retrograd intramedüller çivi uygulamaları ile iyi<br />

sonuçlar bildirilmiştir. Butler ve ark retrograd intramedüller çivilemenin femur<br />

suprakondiler ve interkondiler kırıklarında kabul edilebilir bir tedavi yöntemi<br />

olduğunu göstermişlerdir (56).


Liss yöntemi ve intramedüller çiviler biyomekanik olarak birbirine yakın<br />

stabilite sağlarlar. Liss yönteminde femur medullasının oyulmaması, retrograd<br />

çivilerden farklı olarak eklemin açılmaması ve plak proksimalinden ihtiyaç halinde<br />

7 adet vida uygulanabilmesi temel avantajlarındandır.<br />

1980 li yıllardan itibaren bu bölge kırıklarının tedavisinde başarılı sonuçlar<br />

bildirilmeye başlanmıştır. İlk olarak Mast ve ark. indirek redüksiyonu ve kırık<br />

biyolojisinin korunmasını popularize etti, daha sonra implant dizaynındaki<br />

yenilikler gerçekleşti (57).<br />

Son dönemde kilitli plak sistemlerinin geliştirilmesi, minimal invaziv cerrahi<br />

tekniklerin yaygınlaşması ile beraber kırık iyileşmesi ve enfeksyon problemini<br />

nerdeyse ortadan kaldırmıştır (57).<br />

LISS (Less invasive stabilisation system), (Synthes USA) distal femur<br />

kırıkları için geliştirilmiş minimal invaziv teknikle uygulanan bir kilitli plak<br />

sistemidir. İmplant periost uzerine baskı yapmayacak şekilde dizayn edilmiş<br />

olması sebebiyle zedelenmiş bölgenin kan akımının devam etmesini sağlar.<br />

Diğer perkutan plak uygulamaları, dinamik kompresyon çivisi ve sabit açılı<br />

kamalı palklara göre uygulanması cerrahi teknik açıdan çok daha basittir (58).<br />

Literatürde femur distal uç kırıklarında LISS plak uygulamaları ile ilgili<br />

olumlu erken sonuçlar bildirilmektedir (59,60).<br />

Kregor ve ark distal femur kırıklarında LISS yönteminin ve retrograd<br />

intramedüller çivilemenin günümüzde altın standart olduğunu bildirmişlerdir<br />

(59,60).<br />

Krettek ve ark. 112 hastalık serilerinde %6.3 enfeksiyon, %6.3<br />

psödoartroz, %3.6 aksiel deviasyon bildirmişlerdir (62). Müller ve ark 119<br />

hastalık serilerinde %3 enfeksiyon, %3 psödoartroz, %23 aksiyel deviasyon<br />

bildirmişlerdir (63). Kregor ve ark. 66 hastalık serilerinde % 3 enfeksiyon, %4.5<br />

aksiyel deviasyon bildirmişler, enfeksiyona rastlamamışlardır (64).<br />

Schültz ve ark 116 hastalık serilerinde %4.2 enfeksiyon, %1.9 psödoartroz<br />

ve %37.9 aksiyel deviasyon bildirmişlerdir (60).<br />

Yazarlar bu başarılı iyileşmeyi kırık biyolojisinin korunmasına ve Liss<br />

yönteminin uygulanış şekline bağlamışlardır (64).


Femur üst uç kırıklarında Liss uygulamaları ile ilgili bilgi literatürde kısıtlıdır<br />

Michael Schütz ve ark periprosetik kalça kırığı sonrası liss plak uyguladıkları 1<br />

hastayı bildirmişlerdir (33). Osteopetrozisli hastalarada subtrokanterik bölge<br />

kırıklarında ters liss uygulaması 3 vakada bildirilmiştir. (34,35) J.R. Pryce Lewis<br />

ve ark politravmatize bir hastada gelişen segmental femur kırığında ters Liss<br />

uygulamasını bildirmişlerdir (36).<br />

Yapılan çalışmaların takip sürelerinin kısa olası sebebiyle implant<br />

yetmezliği hakkında ayrıntılı ve fazla bilgi yoktur.<br />

Bizim 15 hastadan oluşan distal femur kırıklarını LISS yöntemi ile tedavi<br />

ettiğimiz hastaların hiçbirinde psödoartroz saptanmadı. Bir hastada kırık<br />

kaynamasından sonra geç enfeksiyon gelişti ve plak çıkarılarak tedavi edildi.<br />

Materyal yetmezliği ve malrotasyon saptanmadı. Proksimal femur kırığı nedeniyle<br />

ameliyat edip takip ettiğimiz 10 hastada materyal yetmezliğine rastlanılmadı.<br />

LISS sistemi ve uygulanışı diğer plak sistemlerine göre oldukça farklıdır.<br />

Kırık parçaları indirek redüksyon sonrası fikse edilir. Yükler kemikten plağa kilitli<br />

vida başı ile aktarılır. Periost kan akımı korunması için kompresyon uygulanmaz.<br />

Plağın anatomik dizaynı nedeniyle sonradan şekil verilmesi gerekli değildir.<br />

Kılavuz sistemi sayesinde plağın submusküler uygulanması mümkündür.<br />

Vidalar perkutan olarak küçük insizyonlardan uygulanabilir. Bu teknik Krettek ve<br />

ark. tarif ettiği yumuşak doku hasarını en aza indiren MİPPO (Minimally<br />

Percutaneous Plate Osteosynthesis) tekniğine benzerdir. Vidaların plağa<br />

kilitlenmesi sebebiyle plak ve kemik arasında herhangi bir kompresyon kuvveti<br />

oluşmaz. Vidaların plağa kilitlenmesi için 4 newtonmetre tork kuvveti gereksede<br />

bunun kompresyon etkisi yoktur. Geleneksel plaklama sistemlerinden farklı<br />

olarak LISS plak sistemi kompresyon oluşturmayan bir yapı olarak<br />

düşünülmelidir. Vida çaplarının daha fazla olması kemik üzerindeki stresin daha<br />

geniş alana yayılmasınını sağlar. LISS plak sisitemi üzerinde yapılmış<br />

biomekanik çalışmalar distal femur kırıklarında iyi bir alternatif olabileceğini<br />

göstermektedir. Ek olarak plağın bir internal fiksatör gibi davranması ve minimal<br />

invaziv cerrahi teknikle uygulanabilmesi temel avantajlarındandır(65).


Bu imlant iyi bir stabilite sağlar. Kırık sahasındaki stress kuvvetleri plağın<br />

koprüleme etkisi nedeniyle çok düşüktür, çünkü kırık sahasında kemik ve plak<br />

arasında temas yoktur (66).<br />

LISS plak sistemi değişik açılardaki sabit vidaları sayesinde yüksek<br />

düzeyde enerji absorbe edebilmektedir. Bu özelliği sayesinde sistemin<br />

yetmezliğe gitmesi daha uzun sürmektedir (67). Plağın esnek olması sayesinde<br />

kemiğe daha fazla yük aktarılır ve kırık parçalarında daha fazla hareket oluşur.<br />

Bu hareket sayesinde sekonder kemik iyileşmesi sağlanır (68).<br />

Ameliyat minimal invaziv teknikle uygulandığı için yumuşak dokunun<br />

iatrojenik hasarı çok azdır. Kemik grefti kullanılmasına gerek kalmadan erken<br />

kaynama gerçekleşir. Biz olgularımızda kemik grefti kullanmadık. Cerrahi tekniği<br />

diğer perkutan plaklama yöntemlerine göre kılavuz sistemi ile uygulanması<br />

nedeniyle daha kolaydır. Vidaların self tapping ve self dirlling özellikleri sayesinde<br />

uygulanmaları tek aşamada olur. Vidalar küçük insizyonlardan uygulanabilir.<br />

Vidalar tek korteks uygulandığı için vida boyunun ölçülmesi gerekli değildir.<br />

Yumuşak dokuyu koruyan kılavuz sistemi ile vidalar çevre dokulara zarar<br />

vermeden uygulanabilir. Diğer tespit materyallerinden farklı olarak hem sistem<br />

hem kompresyon hem de rotasyonel kuvvetlere karşı dayanıklıdır. Osteoporotik<br />

kemikte bile teknik doğru uygulandığı zaman yetmezlik ve gevşeme gelişmez.<br />

Yük metafizer bölgeye uygulanan 7 vidaya dağıldığı için özellikle intramedüller<br />

çivilere göre osteoporotik kemikte daha avantajlıdır.<br />

Avantajlarına rağmen sistemde yetmezlik gelişebilmektedir. Bu teknik kırık<br />

iyileşmesini ve implant yetmezliğini önlemeyi garanti etmemektedir (69). X-ray<br />

grafilerde kırık iyileşmesi görülmeden tam yük verilmesi implant yetmezliğine<br />

sebep olabilmektedir (70). Plağın proksimalinin anteriora yerleşmesi nedeniyle<br />

oluşabilen yetmezlik Schutz ve Schandelmaier (69) tarafından bildirilmiştir. Biz<br />

vakalarmızda radyolojik iyileşmeyi beklemeden ameliyat sonrası 2. aydan<br />

itibaren tek koltuk değneği ile %15-20 yük, 3.aydan itibaren tam yük vermemize<br />

rağmen implant yetmezliği ile karşılaşmadık.<br />

Vidalar self drilling olduğu için ve plağa kilitlendiğinden dolayı korteks<br />

ıskalanıp vida boşta kalabilir ve iyi bir lateral görüntüleme yapılmaz ise ameliyat


esnasında fark edilmeyebilir. Ek olarak ne kadar vida kullanmansı gerektiği tam<br />

olarak belli değildir. Bazı yazarlar 3 şaft vidasının yeterli olabileceğini söylerken<br />

(69) en az 5 vida kullanılmasını söyleyenlerde vardır (70).<br />

Klasik plakla osteosenteze göre daha uzun plak kullanımı ve proksimal ve<br />

distal fragmanlar üzerine daha uzun uzanım gerektirir (71,72,73).<br />

Her yeni teknikte olduğu gibi LISS yöntemini uygulamada belirgin bir<br />

öğrenme eğrisi mevcuttur. Geleneksel plaklamadan farklı olarak LISS kırık<br />

redüksiyonu sağlandıktan sonra uygulanır. Çektirme vidası ile bir miktar varusvalgus<br />

açılanması düzeltilebilse de düzeltme miktarı fazla değildir. Plak dizaynı<br />

anatomik olduğu için plağa şekil vermek gerekli değildir. Her ne kadar plak<br />

kompresyon prensibine göre uygulanmasada plak mümkün olduğu kadar femura<br />

adapte edilmelidir.<br />

Plağın AP planda yetersiz adaptasyonu sonucu yüksekte kalması iliotibial<br />

traktusta iritasyona sebep olur ve diz hareketlerini engelleyebilir. Cilt altında<br />

belirgin şekilde görülmesine ve kozmetik sorunlara sebep olabilir. Femurdan<br />

uzak olarak yerleştirilmiş plağa fark edilmez ise gereğinden kısa vida<br />

uygulanabilir, vida yivlerinin korteksi yakalamaması sonucunda implant<br />

yetmezliği ve vidaların sıyrılması ile sonuçlanabilir. Vidalar her ne kadar tek<br />

korteks uygulansada vidaların delici ve yiv açıcı uç kısmının femur korteksine<br />

tutunma özelliği yoktur, vida yivlerinin femur korteksine temas edebilecek kadar<br />

uzun boyda vidalar seçilmelidir.<br />

Plak proksimalinin lateral planda yetersiz adaptasyonu sık karşılaşılan<br />

sorunlardan biridir. Plak lateral femoral kondüle 10° açı ile ve kondülün<br />

anterioruna yerleştirilmediğinde veya plak proksimali anterior ya da posteriora<br />

doğru yerleştirilmiş ise sistemin stabilizasyonu azalır. Normalde 18-26 mm<br />

uzunluğunda vidalar ile proksimalde yeterli stabilizasyon sağlanır. Ancak plağın<br />

yalnış yerleştirilmesine bağlı vidaların çok az bir kısmının şaftı yakalaması veya<br />

transkortikal vida uygulanmasına neden olabilir. Bu da tam yük verildiğinde<br />

proksimal vidaların avülzyonu ile sonuçlanabilir. Bu komplikasyondan kaçınmak<br />

için klavuz sistemi çıkartılıp skopi ile tam lateral görüntüleme alınabilir.


Biz kendi vakalarımızda uygun plak pozisyonunu sağlayabilmek için<br />

proksimalde plak adaptasyonunu görecek kadar mini insizyon ile adaptasyonu<br />

sağlayıp palpasyon ile kontrol ettik. Kırık hattı uzağından yapılan bu insizyon ile<br />

Liss yönteminin bu en sık rastlanılan uygulma hatasından kaçınılabileceği<br />

görüşündeyiz. Krettek ve ark. proksimal vidaların avülzyonu ile karşılaştıkları<br />

vakalarada bu vidaları çıkartıp yerlerine çift korteks kortikal vida uygulayarak<br />

kaynama sağladıklarını bildirmişlerdir.<br />

Sonuç olarak, LISS plak vida sistemi , özellikle osteoporotik kırıklar başta<br />

olmak üzere tüm kırıklarda kırık parçaları arasındaki mikro hareketleri tolere eder<br />

ve bunu gerçekleştirirken erken ve tam fonksiyona ulaşmayı tehlikeye atmaz.<br />

Aynı zamanda biyolojik olarak uygulanabilmesiyle de kırık iyileşme periyodunda<br />

daha az sorunlara yol açar. Bu bölge kırıklarının cerrahi tedavisindeki<br />

seçenekler oldukça fazladır. Ancak, uygulanacak yöntemin komplikasyonları az<br />

olmalı, erken harekete izin vermeli, biyolojik iyileşme sağlamalıdır. Kilitli plakların<br />

distal ve proksimal femur kırıklarında güvenli stabilizasyon sağlaması, erken<br />

harekete izin vermesi ve sekonder kemik iyileşmesine neden olmasından dolayı<br />

diğer tedavi metodlarına göre daha iyi bir seçenek olduğu düşüncesindeyiz.<br />

Belirtilmiş olan avantajları ve üstünlügü nedeni ile, LISS yöntemi klinigimizde<br />

kullanılmaktadır ve basarı oranlarımız; belirtilen noktalara dikkat edilerek<br />

yapıldıgı için literatürle uyumludur.


SONUÇ:<br />

Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde<br />

Eylül 2004-Mart 2007 tarihleri arasında femur 1/3 1lt uç ve 1/3 üst uç kırığı<br />

nedeniyle tedaviye alınıp LİSS yöntemiyle osteosentez uygulanan hastaların<br />

değerlendirilmesinde;<br />

1. LİSS plak sistemi diğer perkütan tespit yöntemleri ile<br />

karşılaştırıldığında uygulama açısından daha kolaydır.<br />

2. Ciddi osteoporoz varlığında bile stabil bir osteosentez<br />

sağlanabilmektedir, mekanik olarak instabil ve yüksek enerjili<br />

kırıklarda yeterli stabilizasyonu sağlamaktadır<br />

3. Radyolojik dizilimde ameliyat sonrası erken dönemden iyileşme<br />

dönemine kadar herhangi bir değişiklik saptanmadı. Medial kortikal<br />

defekti olan instabil kırıklarda bile varus çökmesi veya implant<br />

yetmezliğine rastlanılmadı.<br />

4. Hiçbir hastamızda kemik grefti ve ek eksternal tespit yöntemi<br />

kullanmadı.<br />

5. Femur üst uç kırıklarında intramedüller tespit yöntemlerine ait özel<br />

komplikasyonların gözlenmemesi, yükün 1 veya 2 vida yerine femur<br />

başına gönderilen en az 4 vida üzerine dağılması, ekstraksiyon<br />

sonrası kemik defektinin az olması, ve yeterli mekanik destek<br />

sağlaması temel avantajlarındandır.<br />

6. Femur alt ve üst uç kırıklarında LİSS plak ile biyolojik tespit;<br />

minimal invaziv cerrahi teknik, yeterli stabilizasyon sağlaması,<br />

intramedüller kan dolaşımının bozulmaması ve kırık hattının<br />

açılmaması, yüksek kaynama ve düşük enfeksiyon oranları<br />

nedeniyle tercih edilebilecek alternatif tedavi yöntemlerinden biridir.


KAYNAKLAR:<br />

1. Lister J. A new operation for fracture of the patella. BMJ 1877;2:850.),<br />

2. Hansmann : Eine neue Methode der Fixirung der Fragmente bei<br />

complicirten Fracturen. Verh Dtsch Ges Chir 1886;15-134.)<br />

3. Layton T.B., Sir William Arbuthnot Lane Bt. C.B.: M.S.: An Enquiry into the<br />

Mind and Influence of a Surgeon. Edinburgh, Livingstone, 1988)<br />

4. Sherman, W.O'N. Operative treatment of fractures of the shaft of the<br />

femur with maximum fixation. J Bone Joint Surg 1926; 8:494<br />

5. Danis R.: Théorie et Pratique de l'Ostéosynthèse. Paris, Masson, 1949.<br />

6. Kinast C., Bolhofner B.R., Mast J.W., Ganz R. Subtrochanteric fractures of<br />

the femur. Clin. Orthop. 1989; 238: pp122-30<br />

7. Perren S.M.The concept of biological plating using the limited contact-<br />

Dynamic compression plate (LC-DCP). Scientific background, design and<br />

application. Injury 1991 vol 22 (Supp 1): 1-41<br />

8. Krettek C., Schandelmaier P., Miclau T., Bertram R., Holmes W.,<br />

Tscherne H. Transarticular joint reconstruction and indirect plate<br />

osteosynthesis for complex distal supracondylar femoral fractures. Injury<br />

1997 vol 28(Suppl 1); A31-41<br />

9. Routt, M.L.C. Jr.: Fractures of the femoral shaft. In Green N.E.,<br />

Swointkowski M.F (eds): Skeletal Trauma in chidren. Vol 3. Philedelphia:<br />

W&B Saunders, pg: 345-368, 1994 . Staheli, L.T.: Fractures of the shaft of<br />

the femur. In Rockwood C.A.,Wilkins K.E.,<br />

10. King R.E (eds).: Fractures in children. 3rd. ed. Philadelphia: J.B.<br />

Lippincott, pg: 1121-1163,1991<br />

11. Moory, D., VVilliams, P.: Gray's Anatomy. 38th Ed., Churchill-Livingstone,<br />

662-689,1995<br />

12. Noble PC, Alexander JW, Lindahl LJ, Yew DT, Granberry WM, Tullos<br />

HS.The anatomic basis of femoral component design. Clin Orthop.1988;<br />

235:148 -65.<br />

13. Wiss D. Master Techniques in Orthopaedic Surgery. Philadelphia:<br />

Lippincott-Raven, 1998.


14. Fractures in adults, fractures of the knee 1996 4.baskı<br />

15. Skeletal trauma : fractures, dislocations, ligamentous injuries, 2nd ed.<br />

Philedelphia : WB saunders 1997<br />

16. Tandoğan RN: ,Alparslan M.: Diz cerrahisi, Haberal Eğitim Vakfı, Ankara<br />

1999 s5,19<br />

17. Netter, F.H.: Musculscletal System, The CIBA Cellection of Medical<br />

İllustration,Vol:8, Part:1, CIBA Geigy Corporation pg: 76-97<br />

18. Dere,F.:Anatomi,Adana,AydoğduOfset,s10-15;1990<br />

19. Kuran,O.;Femur anatomisi,İstanbul Filiz Kitapevi; s76-79<br />

20. Star,Adam J.,Bucholz Robert W.: Fractures of the shaft of the femur,<br />

Rockwood and Greens Fractures of Aduldts; Ed James H.Beaty, MD.,<br />

James R Kasser, MD.;5 th ed ., Vol 2 , Chapter 41 ,s1686-1690; Lippincott<br />

Wilkins 2001<br />

21. Saka, G.: Subtrokanterik femur kırıklarının cerrahi tedavisi (Uzmanlık tezi),<br />

İst., 1998<br />

22. DeLee JC: Fractures and dislocations of the hip. Rockvvood CA Jr, Green<br />

DP.editors: Fractures in adults, ed 2, Philadelphia, 1984, JB Lippincott.<br />

23. Campbell's Operative Orthopaedics, 8 th Ed., Mosby Year Book, V.:2,C.:24,<br />

895-946,1992.<br />

24. Browner, D.B., Jüpiter, J.B., Levine, A.M., Trafton, P.G.: Skeletal Trauma,<br />

V:2,1833-1926, WB Saunders Company, 1996.<br />

25. DeLee, J.C.: Fractures and Dislocations of the Hip, Rockwood and<br />

Green's Fractures in Adults, Vol.:2, 1659-1827, Lippincott-Raven,1996.<br />

26. Müller ME, Allgöwer M, Schneider R, VVillenegger H: Manual of internal<br />

fixation: techniques recommended by the AO-ASIF group, ed 3, Berlin,<br />

1991,Springer-Verlag.<br />

27. Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rockwood and<br />

Greens Fractures in Adults, 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams &<br />

Wilkins, 2006)<br />

28. Michael Schütz and Hermann Bail; Complications of locked plates around<br />

the knee, AO Dialouge 3/5


29. Browner BD, Jupiter JB, Levine AM, et al. Skeletal Trauma. Philadelphia:<br />

WB Saunders, 1992:1537<br />

30. Herscovici Jr. D., Pistel W.L., Sanders R.W.: Evaluation and treatment of<br />

high subtrochanteric femur fractures. Am J Orthop 2000; 29(9 Suppl):27-<br />

33.<br />

31. Claiborne, A., Christian: General principles of fracture treatment;<br />

Campbell’s Operative Orthopaedics; Terry Canale (eds), 9th. Ed., Vol.3,<br />

pg: 1993-2042; Mosby 1998<br />

32. Sanders R, Regazzoni P, Ruedi TP. Treatment of supracondylarintracondylar<br />

fractures of the femur using the dynamic condylar screw. J<br />

Orthop Trauma 1989;3222.<br />

33. Michael Schütz and Hermann Bail; Complications of locked plates around<br />

the knee, AO Dialouge 3/5<br />

34. Reverse LISS plate stabilisation of a subtrochanteric fracture of the femur<br />

in a patient with osteopetrosis: Is this the answer? Sameh A. Sidhom<br />

Richard Pinder and D.L. Shaw ; İnjury , November 2005<br />

35. Bilareral reverse femoral Liss plate fixation for pathological proximal<br />

femoral fracture; Journal of Bone and Joint Surgery - British Volume, Vol<br />

88-B, Issue SUPP_II, 295<br />

36. Reverse LISS plating for proximal segmental femoral fractures in the<br />

polytrauma patient: A case report Injury, Volume 38, Issue 2, February<br />

2007, Pages 235-239 J.R. Pryce Lewis and G.P. Ashcroft<br />

37. Collinge C.A., Sanders R.W. Percutaneous plating in the lower extremity.<br />

Journal ofAAOS 2000; vol 8 no:4 pp211-216<br />

38. Pattison G, Reynold J, Hardy J. Salvaging a stripped drive connection<br />

when removing screws. Injury. 1999;30:74–75.)<br />

39. Schaltzker J. Changes in the AO/ASIF principles and methods. Injury<br />

1995 vol:26 (suppl 2); S-B51-56)<br />

40. Kinast C., Bolhofner B.R., Mast J.W., Ganz R. Subtrochanteric fractures of<br />

the femur. Clin. Orthop. 1989; 238: pp122-30)


41. Perren S.M.The concept of biological plating using the limited contact-<br />

Dynamic compression plate (LC-DCP). Scientific background, design and<br />

application. Injury 1991 vol 22 (Supp 1): 1-41<br />

42. Bolhofner B.R., Carmen B., Clifford P. The results of open reduction and<br />

internal fixation of distal femur fractures using a biologic (indirect)<br />

reduction technique. J.Orthop Trauma 1996; 10(6): 372-377).<br />

43. Krettek C., Schandelmaier P., Miclau T., Bertram R., Holmes W.,<br />

Tscherne H. Transarticular joint reconstruction and indirect plate<br />

osteosynthesis for complex distal supracondylar femoral fractures. Injury<br />

1997 vol 28(Suppl 1); A31-41<br />

44. Neer CS, Grantham SA, Shelton ML. Supracondylar fracture of the adult<br />

femur. J Bone Joint Surg Am 1967;49:591613).<br />

45. Healy WL, Brooker AF. Distal femoral fractures: comparison of open and<br />

closed methods of treatment. Clin Orthop Relat Res 1983;174:166171.<br />

46. Shewring DJ, Meggitt BF. Fractures of the distal femur treated with the AO<br />

dynamic condylar screw. J Bone Joint Surg Br 1992;74:122)<br />

47. Siliski JM, Mahring M, Hofer HP. Supracondylar-intercondylar fractures of<br />

the femur. J Bone Joint Surg Am 1989;71:95)<br />

48. Yang R, Liu H, Lui T. Supracondylar fractures of the femur. J Trauma<br />

1990;30:315<br />

49. Velasco R.U., Comfort T.: Analysis of treatment problems in<br />

subtrochanteric fractures of the femur. J Trauma 1978; 18:513-522<br />

50. Dhal A., Singh S.S.: Biological fixation of subtrochanteric fractures by<br />

external fixation. Injury 1996; 27:723-731<br />

51. A.Sabri Ateşalp, Mahmut Kömürcü , Bahtiyar Demiralp Femur distal<br />

bölge eklem içi açık kırıklarının ilizarov sirküler eksternal fiksatörü ile<br />

tedavisi, Gülhane Tıp Dergisi 2005; 47: 89-93<br />

52. Hanson G.W., Tullos H.S.: Subtrochanteric fractures of the femur treated<br />

with nail plate devices: A retrospective study. Clin Orthop 1978; 131:191-<br />

194


53. Schlemminger R., Kniess T., Schleef J., et al: Ergebnisse nach<br />

Winkelplattenosteosynthese der per und subtrochantaren Bruche beim<br />

alten Menschen. Akt Traumatol 1992; 22:149-156.<br />

54. Ruff M.E., Lubbers L.M.: Treatment of subtrochanteric fractures with a<br />

sliding screw-plate device. J Trauma 1986; 26:75-80<br />

55. Taylor D.C., Erpelding J.M., Whitman C.S., Kragh Jr. J.F.: Treatment of<br />

comminuted subtrochanteric femoral fractures in a young population with<br />

a reconstruction nail. Mil Med 1996; 161:735-738.<br />

56. Butler M.S., Brumback R.J., Ellison T.S., et al: Interlocking intramedullary<br />

nailing for ipsilateral fractures of the femoral shaft and distal part of the<br />

femur. J Bone Joint Surg Am 1991; 73:1492-1502.<br />

57. Mark Weight, MD and Cory Collinge, MDJ; Early Results of the Less<br />

Invasive Stabilization System for Mechanically Unstable Fractures of the<br />

Distal Femur (AO/OTA Types A2, A3, C2, and C3) Orthop Trauma •<br />

Volume 18, Number 8, September 2004)<br />

58. Farouk O, Krettek C, Miclau T, et al. The minimal invasive plate<br />

osteosynthesis: is percutaneous plating biologically superior to the<br />

traditional technique? J Orthop Trauma. 1999;13:401–406.<br />

59. Max Markmiller, MD; Gerhard Konrad, MD; and Norbert Südkamp,<br />

MD;Femur–LISS and Distal Femoral Nail for Fixation of Distal Femoral<br />

Fractures,Clinial Orthopedics and Releated Reserarch Number 426, pp.<br />

252–257)<br />

60. Kregor PJ, Stannard J, Zlowodzki M, et al. Distal femoral fracture fixation<br />

utilizing the Less Invasive Stabilization System (L.I.S.S.): the technique<br />

and early results. Injury. 2001;32(suppl 3):32–47<br />

61. Schutz M, Muller M, Krettek C, et al. Minimally invasive fracture<br />

stabilization of distal femoral fractures with the LISS: a prospective<br />

multicenter study. Result of a clinical study with special emphasis on<br />

difficult cases. Injury. 2001;32(suppl 3):48–54


62. Krettek C, Miclau T, Grün O, Schandelmaier P, Tscherne H: Intraoperative<br />

control of axes, rotation and length in femoral and tibial fractures:<br />

Technical note. Injury 29(Suppl):29–39, 1998.<br />

63. Müller E, Schütz M, Kääb MJ, Südkamp NP, Haas NP: Minimal invasive<br />

frakturstabilisierung von distalen femurfrakturen mit dem LISS-system:<br />

Eine prospektive multicenterstudie. Hefte Unfallchirurg 275:336–337, 1999<br />

64. Kregor PJ, Stannard J, Zlowodzki M, Cole PA, Alonso J: Distal femoral<br />

fracture fixation utilizing the Less Invasive Stabilization System (L.I.S.S.):<br />

The technique and early results. Injury 32(Suppl 3):32–47, 2001<br />

65. Krettek C, Schandelmaier P, Miclau T, et al. Minimally invasive<br />

percutaneous plate osteosynthesis (MIPPO) using the DCS in proximal<br />

and distal femoral fractures. Injury 1997;28:20–30)<br />

66. Cegon,J.M. GGarcia Aznar; A Comparative Analysis of Different<br />

Treatments for Distal Femur Fractures using the Finite Element<br />

Method,Computer Methods in Biomechanics and Biomedical Engineering<br />

Vol. 7, No. 5, October 2004, pp. 245–256<br />

67. P. Duffy, MD; K. Trask, BEng; A. Hennigar; Assessment of Fragment<br />

Micromotion in Distal Femur Fracture Fixation with RSA;Clinical<br />

Orthopaedics and Releated Research; Number 448, pp. 105–113/ 2006<br />

68. Gavin Button, MD, MS, Philip Wolinsky, MD Failure of Less Invasive<br />

Stabilization System Platesin the Distal Femur A Report of Four Cases<br />

69. Schandelmaier P, Partenhemier A, Koenemann B, et al. Distal femoral<br />

Fractures and LISS stabilization. Injury 2001;32:SC55–SC63.<br />

70. Schutz M, Muller M, Krettek C, et al. Minimally invasive fracture<br />

stabilization of distal femoral fractures with the LISS: a prospective<br />

multicenter study. Injury 2001;32:SC48–SC54<br />

71. Kregor P, Stannard J, Zlowodzki M, et al. Distal femoral fracture fixation<br />

utilizing the Less Invasive Stabilization System (L.I.S.S.): the technique<br />

and early results. Injury 2001;32:SC32–SC47<br />

72. Hasan Hilmi MURATLI, Mehmet Fırat YAĞMURLU Femur kırıklarında<br />

minimal invaziv yöntem ve biyolojik fiksasyon prensipleri ile plakla


osteosentez uygulama sonuçlarımız;, (Acta Orthop Traumatol Turc<br />

2002;36:129-135)<br />

73. David J. Hak, MD, MBA, Rena L. Stewart, MD, Preliminary Stabilization<br />

of the Less Invasive Stabilization System (J Orthop Trauma 2004;18:559–<br />

561)


T.C<br />

SAĞLIK BAKANLIĞI<br />

TAKSİM EĞİTİM VE ARAŞTIRMA<br />

HASTANESİ<br />

ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ<br />

KLİNİĞİ<br />

Doç. Dr. Yavuz Kabukçuoğlu<br />

Ortopedi ve Travmatoloji Klinik Şefi<br />

FEMUR KIRIKLARINDA LİSS<br />

UYGULAMALARI VE<br />

SONUÇLARIMIZ<br />

(UZMANLIK TEZİ)<br />

Dr.Gökhan ÖZKAZANLI<br />

İstanbul,2008


ÖNSÖZ<br />

Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji eğitimim süresince<br />

yetişmemde emeği geçen, kendisinden hayata dair çok şey öğrendiğim sayın hocam<br />

Doç.Dr Yavuz KABUKÇUOĞLU’na ve kliniğimizde daha önce şeflik yapan sayın<br />

hocam Doç. Dr. İrfan ÖZTÜRK’e;<br />

Eğitimimin her aşamasında yanımda bulunup destek olan bir dönem klinik şefimiz<br />

olan Op.Dr.Etel KAYIRAN’a;<br />

Eğitimim süresince cerrahi disiplin ve cerrahi nosyonumun oluşmasında çok önemli<br />

yeri olduğuna inandığım Op.Dr.Atilla Sancar PARMAKSIZOĞLU’na;<br />

Uzmanlık eğitiminde yarı yolda ayrılmak zorunda kaldığım (ruhu şad olsun) cerrahi<br />

sorumluluk ve hassasiyetimi sağlamamda önemli katkıları olan ve klinik içi sosyal<br />

etkinliklerimizde her zaman en önde olup bize klavuzluk eden kliniğimizin ağabeyi<br />

Op.Dr.Ahmet KURT’a;<br />

Kliniğimize sonradan katılan ve dürüst hekimlik ile tıbbi etik konusunda örnek<br />

aldığım Op.Dr.Ufuk ÖZKAYA’ya;<br />

Kliniğimize sonradan katılan ve el cerrahisi nosyonumun gelişiminde katkıları olan<br />

abim ve arkadaşım Op.Dr.Ayhan KILIÇ’a;<br />

Asistanlığım boyunca bana destek olan Op. Dr Murat GÜL’e<br />

Asistanlık son döneminde beraber çalışma fırsatı buduğu Op.Dr.Fuat BİLGİLİ’ye<br />

Klinikte beraber çalışma fırsatı bulduğum tüm kıdemlilerim ve benle çalışmaktan<br />

dolayı çok mutlu olduklarını bildiğim ve benimde onlarla çalışmaktan dolayı onur<br />

duyduğum çömezlerime;<br />

Benim bu günlere gelmemde her türlü desteğini benden esirgemeyen, her zaman<br />

yanımda olacaklarını bildiğim annem Zarife Özkazanlı’ya ve bu günleri göremeyen<br />

babam Kemal Özkazanlı’ya ve sevgili abim Kazım Özkazanlı’ya teşekkürlerimi bir borç<br />

bilirim.<br />

Dr.Gökhan Özkazanlı<br />

2008


İÇİNDEKİLER<br />

Sayfa<br />

A) Giriş ve amaç...................................................................................................1<br />

B) Genel Bilgiler<br />

1.Tarihçe..................................................................................................2<br />

2.Anatomi.................................................................................................4<br />

3. Femur kırıkları....................................................................................13<br />

I.Femu 1/3 üst uç kırıkları.......................................................17<br />

II.Femur 1/3 alt uç kırıkları.....................................................19<br />

III.Kırık iyileşmesi..................................................................28<br />

3 Tedavi...................................................................................................31<br />

C) Materyal metod................................................................................................43<br />

I.Hastalar ..............................................................................43<br />

II.Cerrahi teknik .................................................................45<br />

D)Sonuçlar............................................................................................................53<br />

E)Olgulardan örnekler.........................................................................................57<br />

F)Tartışma.............................................................................................................65<br />

G)Sonuç................................................................................................................74<br />

H)Kaynaklar.......................................................................................................<br />

...75


GİRİŞ VE AMAÇ<br />

Femur kırıkları günümüz ortopedi pratiğinde büyük bir yer kaplamaktadır.<br />

Motorlu taşıtların kullanımında artış, gelişen teknoloji ile beraber daha yüksek<br />

enerji ile meydana gelen kırıklar, macera sporlarına olan ilginin artması, ateşli<br />

silahların yaygınlaşması ile femur kırıklarının görülme sıklığında artışa neden<br />

olmuştur.<br />

Femur, vücudun en büyük ve alt ekstremitenin en fazla yük taşıyan<br />

kemiği olması nedeniyle kırıkları önemli morbiditeye sebep olmaktadır. Ayrıca<br />

sıklıkla yüksek enerjili travmaya bağlı olarak geliştiği için ek yaralanmalarla<br />

birlikte görülme olasılığı fazladır. Bu sebeplerden dolayı izole femur kırıklarında<br />

bile mortalite yüksektir.<br />

Kırık iyiyleşmesinin daha iyi anlaşılması ve biyolojik tespit yöntemlerinin<br />

gelişmesi ile beraber nerdeyse tüm ortopedik girişimlerde etkisi görülen minimal<br />

invaziv yöntem giderek yaygınlaşmaktadır. Liss yöntemi ile internal tespit minimal<br />

invaziv yöntemle uygulanabilmesi, yeterli stabilitede fiksasyon sağlaması,<br />

uygulama kolaylığı ile artan sıklıkta kullanılmaya başlanmıştır.<br />

Uzun dönem yapılan takipler sonunda her bir yöntemin avantaj ve<br />

dezavantajları ortaya konmuştur. Karşılaştırmalı araştırmalar yapılarak tekniklerin<br />

birbiri üzerine üstünlükleri ortaya konmaya çalışılmıştır<br />

Femur 1/3 alt uç ve 1/3 üst uç kırıklarının tedavisinde birçok farklı teknik<br />

ve yaklaşım uygulanmaktadır. Liss ile internal tespit yöntemi bu yöntemler<br />

arasında ön plana çıkmış ve literatürde artan sayıda olumlu sonuçlar bildirilmeye<br />

başlanmıştır.<br />

Bizim bu çalışmadaki amacımız kliniğimizde Liss uyguladığımız femur<br />

kırığı olan 25 hastayı klinik, radyolojik ve fonksiyonel olarak analiz edip mevcut<br />

literatür ile karşılaştırmaktır.


GENEL BİLGİLER<br />

TARİHÇE<br />

Kırıkların tespitinde materyal kullanımı 19.yy başına kadar asepsi,<br />

antisepsi, anestezi kavramları gelişmediği için genelde felaketle sonuçlanmıştır.<br />

18.yy sonlarında açık kırık veya tespit için kırığın açık kırık haline getirilmesi<br />

genellikle hastaların çoğunda ölüm veya amputasyonla sonuçlanmaktaydı. 1883<br />

de Lister’in (1) patella kırığını tel ile tespitini bildirmesinden sonra Avrupa’da kırık<br />

tespiti yavaş yavaş kabul görmeye başladı. Bu hastaların takibinde dört ölüm ve<br />

bir amputasyon gibi yüksek komplikasyonlar görülmesine rağmen kırık tespitinde<br />

metal kullanımı Lister’le beraber başlamış ve yaygınlaşmıştır.<br />

Plak ile kırık tespitinde 1886 da Hansmann (2) sertleştirilmemiş nikel kaplı<br />

plak ve nikel kaplı vidalarla geliştirdiği osteosentez metodunu 15. Alman Cerrahi<br />

Kongresinde sunmuştur. Geliştirdiği plağın bir ucu 6-8 hafta sonra plak<br />

çıkartılması için 90 derece bukülmüş ve cildin dışına çıkartılmıştı.(Şekil 1)<br />

Şekil 1:(1886 yılında Hamburg’dan Hansmann’ın<br />

“Komplike kırıklarda fragmanların tespiti için yeni bir metot” isimli yayınından)<br />

İngiltere’den William Arbuthnot 1890’da oblik tibia kırıklarını vida ile<br />

tespit etmiş ve erken rehabilitasyon sağlamıştır (3). Bu yeni ‘’dokunma’’ tekniği


ile enfeksiyon oranları ve korozyon görülmesi azalmıştır. 1905 de plak vida<br />

tekniğini ilk kez güvenli ve sistematik şekilde uygulayan kişi olmuştur. 1912’de<br />

Sherman bu sık kırılan bu plakları geliştirmiştir, plağın kırılmaması için belirli bir<br />

esnekliğinin olması gerektiğini bulmuştur ve 1932’de bu plakların ABD’de<br />

kullanımı onaylanmıştır (4). Sherman plakları hala dünyanın birçok yerinde<br />

kullanılmaktadır.<br />

1947’de Robert Dennis mevcut kırık tespit yöntemlerinin yetersiz olduğunu<br />

söyleyerek ünlü Teori ve Pratikte Osteosentez adlı kitabında rijit tespit<br />

metodlarını anlatmıştır (5). Pirimer kortikal kemik iyileşmesini tanımlamış, iyi bir<br />

kırık tespitinde patolojik kallus dokusunun gözükmemesi gerektiğini, bunu da<br />

kırık parçaları arasında kompresyon ve anatomik redüksiyon ile sağlanacağını<br />

söylemiştir.<br />

1950 yılında M.E Müller, M.Algöwer ve H.Willenegger kompresyon<br />

sistemi üzerinde çalışmaya başlamış ve AO (Arbeitsgemeinschaft für<br />

Osteosynthesefragen), (Ostesentez sorunu çalışma gurubu) kurulmuştur.<br />

AO grubu lag vidalarını, kompresyon plağını, gergi bandı tekniğini<br />

geliştirmiştir.<br />

Bu dönemde temel prensip anatomik redüksiyon, rijit fiksasyon ve primer<br />

kemik iyileşmesi ve rehabilitasyonu sağlanması iken kırık iyileşmesinin<br />

anlaşılması ve cerrahi tekniklerin gelişmesi ile beraber bugün temel AO<br />

prensipleri olan;<br />

1. Anatomik yapıları düzeltecek şekilde kırık redüksiyonu ve tespiti<br />

2. Kırığın yapısı ve yaralanmanın gerektirdiği şekilde tespit veya<br />

atelleme ile dengenin sağlanması<br />

3. Yumuşak dokuların dikkatli yaklaşımlarla korunması<br />

4. Ekstremitenin ve hastanın erken ve güvenilir şekilde<br />

hareketlendirilmesidir.<br />

Aradan geçen zamanda fonksiyonel geri dönüş kırık tedavisindeki temel<br />

amaçlardan biri olmaya devam ederken<br />

tedavide biyolojik faktörler önem


kazanmıştır. Kırık tedavisinde kemik ve yumuşak doku kanlanması daha ön<br />

planda tutulmaya başlanmıştır.<br />

1987 yılında Mast ve arkadaşları indirek redüksiyon ve plak ile tespit<br />

uygulamasını öne sürmüşlerdir. 1988 yılında Kinast ve arkadaşları (6)<br />

osteosentez sırasında kırığın kaynaması ve iyileşmesi için anatomik<br />

redüksyonun gerekli olmadığı fikrini ortaya koymuşlardır. 1990 yılında Perren ve<br />

arkadaşları periost tabakasının kırık kaynamasındaki önemini öne sürerek<br />

geliştirdikleri kemik temas yüzeyi çentikli olan LC-DCP ile ilgili çalışmalarını<br />

yayınlamışlardır (7). Bu biyolojik tetkikleri kullanarak Bolhofner 1996 yılında<br />

femur suprakondüler kırıklı vaka serisini bildirmiştir. Submuskuler plaklama<br />

tekniği ise ilk olarak Krettek ve arkadaşları tarafından uygulanmıştır (8). Biyolojik<br />

tespit klasik DCP, LC-DCP plaklarla yapılabildiği gibi diğer tespit materyalleri de<br />

biyolojik tespitte kullanılabilmektedir. Kırık tedavisinde periostun fonksiyonunu<br />

korumak için geliştirilen LC-DCP lerden sonra vidaların plağa kilitlendiği PC-Fix<br />

plaklar geliştirilmiştir.<br />

1997 yılında AO tarafından femur distal uç ve tibia proksimal uç<br />

kırıklarında kullanılmak üzere kemik yüzeyine uygun Liss yöntemi geliştirilmiş ve<br />

kullanılmaya başlanmıştır.<br />

ANATOMİ<br />

EMBRiOLOJi<br />

Femurun embriolojik gelişimi intrauterin 4.haftada alt ekstremite<br />

tomurcuğunun ortaya çıkmasi ile başlar. Femurun kemikleşmesi diafiz, baş,<br />

büyük ve küçük trokanterler ve distal uç olmak üzere beş merkezden olur.<br />

İntrauterin 7-8. haftada diafiz ortasında enkondral kemikleşme izlenir. Epifizyal<br />

kemikleşme merkezlerinden distal uçta gebeliğin son 2 ayında, femur başında<br />

doğumdan sonra 6. ayda kemikleşme başlar (9,10).<br />

PROKSİMAL FEMUR:<br />

Dört farklı kemikleşme merkezinden gelişen baş, boyun, büyük ve küçük<br />

trokanterdan oluşur. Kırık tedavisinde subtrokanterik ve femur kondüler bölgenin<br />

diz ve kalça eklemi ile olan ilişkisi nedeniyle anatomisinin iyi bilinmesi gereklidir.


Femur, iskelet sisteminin en uzun, geniş ve kuvvetli kemiği olarak kalça ve diz<br />

eklemi fonksiyonlarında önemli işlevi olması ve kabaca vücut uzunluğunun dörtte<br />

birini teşkil etmesi nedeni ile uzun süreler özel ilgi alanı olmuştur (11). İnsan<br />

vücudundaki en uzun ve en kuvvetli kemiktir. Uzunluğunun büyük bölümü hemen<br />

hemen silindirik ve öne doğru eğimli olan femur cisminin proksimalinde kısa bir<br />

boyun üzerinde yuvarlak artiküler kafa yer alır. Distal femur daha hacimli, tibia ile<br />

eklem teşkil eden kondüllerden oluşmaktadır. Tibia ve fibula diz ekleminden<br />

itibaren vertikal planda uzandığından femurun oblik yapısı, ayakta durma ve<br />

yürüme esnasında, ayağı vücut ağırlığı çizgisinde bulundurur.<br />

Şekil 2: Sağ femurun<br />

a)önden, b)arkadan, c)iç yandan görünümü<br />

c<br />

Başın ligamantum capitis femorisin bağlandığı fovea kapitis femoris<br />

dışında kalan kısmı küreseldir. Büyük trokanter femur şaftı lateralinde baş-boyun<br />

bağlantısı hizasında yana ve yukarıya doğru gelişmiş büyük bir çıkıntıdır. Küçük<br />

trokanter posteromedialdeki çıkıntıdır.(Şekil 3)


Şekil 3: Femur üst uç anatomisi<br />

FEMUR BAŞ-BOYUN AÇISI:<br />

Femur boynu baş kısmından inferolaterale doğru yaklaşık 125<br />

derece açı ile ilerleyerek şaft ile birleşir (Şekil 5). Bu açı yaş, boy, pelvis genişliği<br />

ile değişir. Kısa boylularda, kadınlarda ve yetişkinde daha azdır.<br />

Açı 135’in üzerinde ise bu duruma koksa valga denilir.<br />

Açı 120’nin altındaysa koksa vara denilir.<br />

Femur boynu frontal plana veya femur planına parallel değildir.<br />

Femur başı femur şaftı orta çizgisinin önünde lokalizedir, bundan dolayı femur<br />

boynu antevertdir. Fonksiyonel olarak bu femur şaftında internal rotasyona yol<br />

açar. Artmış internal rotasyon içe basarak yürümeye neden olur.<br />

Yetişkinde femur baş-boyun açısı yaklaşık 5-15 derece arasındadır.<br />

Açı 15 dereceden fazla ise femoral anteversiyon vardır, eğer 5 dereceden düşük<br />

ise bu durum femoral retroversiyon olarak adlandırılır(12).(Şekil.6)


Şekil 5 Şekil 6<br />

FEMUR ŞAFTI<br />

Femur şaftı esasen tübüler bir yapıdadır. Saft bir miktar bükülmüş ve<br />

öne doğru uyluk ön kısmında konveks biçimde bükülmüştür. Orta 1/3 kısında<br />

neredeyse silindirik iken, bu kısmın üstü ve altı ön-arka planda özellikle alt uçta<br />

düzleşerek genişler. Posteriorda linea asperanın bulunduğu bölgede korteksin en<br />

kalın bölgesi bulunur. Linea aspera arka 1/3 lük bölümden itibaren birbirinden<br />

ayrılan iki dudaktan oluşur. Linea asperanın üst ucuna yakın bölgede nutrient<br />

foramen bulunur. Linea aspera fasya bağlantı bölgesi olarak işlev kazanır. Tüp<br />

şeklindeki femur şaftı subtrokanterik ve suprakondüler bölgelerde genişler ve bu<br />

seviyelerde stres konsantrasyonu artar. Femurun normal antekurvasyonu fibröz<br />

displazi ve paget hastalığında artmıştır.<br />

DİSTAL FEMUR<br />

Distal femur, diafizi ile metafizin birleştiği bölgede femur iki kondül ile<br />

sonlanır. Kondüller arası ön yüzey patella ile eklem yüzeyi bulunmaktadır. Patella<br />

ile olan eklem yüzeyi daha çok lateral kondül üzerindedir. Her iki kondül<br />

arasındaki arka yüz derin bir interkondiler fossa ile ayrılmıştır. Lateral kondülün<br />

dış yüzeyi nerdeyse düzdür. Medial kondül ise daha büyük ve medial kondülden<br />

daha fazla distale doğru uzanır. Medial kondülün dış yüzeyi konvekstir.


Şekil:7<br />

Şekil:8<br />

Şekil 7:Distal femurun şematik görünümü(8)<br />

Şekil 8: Distal femur anatomisi. A: önden görünüm. B: lateral<br />

görünüm, femur cismi lateral kondilin ön yarısına doğru uzanmaktadır. C: aksiyel<br />

görünüm: distal femur trapezoid şekildedir. Ön yüz lateralden mediale doğru<br />

eğimlidir. Lateral yüz 10 derece, medial yüz 25 derece eğimlidir (13). Diz eklemi<br />

normalde yere paraleldir. Anatomik aksın valgus açılanması ortalama 9 derecedir<br />

(7-11 derece).<br />

Şekil 9:Femurun anatomik aksı (14)


Kalça ve Uyluk Kasları<br />

Kasların Tutunma Yerleri ( şekil 10)<br />

A)Önden Görünüş B)İçten Görünüş<br />

(McMinn Renkli Anatomi Atlası 4.Baskı 1998)<br />

Ön Grup kaslar<br />

M. Tensor fascia lata : İliotibial bant yoluyla diz ekstansiyonunda ve krurisin<br />

lateral rotasyonunda görev alır; Uyluğun abdüksiyonu ve medial rotasyonunda<br />

görev alır.(11).<br />

M. Sartorius : Kalça ve diz fleksiyonlarında yardımcı kastır. Uyluk abdüksiyonu<br />

ve lateral rotasyonunda görev alır.<br />

M. Kuadriceps femoris: Bacağın en büyük ekstansörü olan bu kas, femurun ön<br />

kısmının hemen hepsini ve lateral kısmını kaplar.<br />

4 kasın birleşmesinden meydana gelir.<br />

1. M. Rectus Femoris<br />

2. M. Vastus Lateralis


3. M. Vastus medialis<br />

4. M. Vastus intermedius<br />

Medial Grup (Adduktor kaslar)<br />

M.Gracilis: Pubis cisminden başlar, tibia medial kondülü inferioruna yapışır.<br />

Uyluğa addüksyon ve bacağa fleksiyon yaptırır.<br />

M. Pectineus: Uyluğa adduksiyon ve fleksiyon yaptırır.<br />

M. Addüktor Longus :Pubis cisminden başlar, linea asperanın 1/3 orta kısmına<br />

yapışır. Uyluğa addüksyon yaptırır.<br />

M. Addüktor Brevis: Pubis cisminden başlar, linea pectinea ve linea asperanın<br />

üst ucuna yapışır. Uyluğa addüksyon yaptırır.<br />

M. Addüktor Magnus: Pubis cismi ve tuber iskiadukumdan başlar . Linea aspera<br />

ve tüberkülüm addüktoriumda sonlanır.<br />

Gluteal Kaslar<br />

M. Gluteus maximus: Pelvisten, fleksiyondaki uyluğu ekstansiyona getirir.<br />

Hamstring kasları ile birlikte hareket ederek çömelme durumundan gövdeyi,<br />

pelvisi femur başı üzerinde geriye rotasyona getirerek, kaldırır. Üst lifleri uyluğun<br />

güçlü abdüksiyonu esnasında aktiftir. Gövdenin lateral stabilizasyonunda rol<br />

alır(11).<br />

M. Gluteus medius ve minimus: Her iki kas, pelvisten uyluğa abdüksiyon<br />

yaptırırlar ve ön lifleri uyluğu mediale çevrilir. Yürüme ve koşma esnasında karşı<br />

taraf ekstremite salınım fazında iken ya da karşı taraf ekstremite kaldırılmışken,<br />

gövdeyi dik durumda tutmak görevini üstlenirler.<br />

Dış Rotatorlar<br />

M. Piriformis: Ekstansiyondaki uyluğa lateral rotasyon, fleksiyondaki uyluğa<br />

abdüksiyon hareketlerini yaptırır.<br />

M. Obturator Internus:İnferior gluteal, superior gluteal ve internal pudental<br />

arterlerden beslenir. L5 ve S1 köklerinden inerve edilir.<br />

M. Gemellus Superior, M.Gemellus İnferior: Ekstansiyondaki uyluğa lateral<br />

rotasyon, fleksiyondaki uyluğa abduksiyon hareketi yaptırırlar.<br />

M. Quadratus Femoris: Uyluğa dış rotasyon hareketini yaptırır.


M. Obturator Externus: Tırmanma esnasında uyluğa lateral rotasyon hareketini<br />

verir, yürüme esnasında da anterior adduktor kasların medial rotasyon hareketini<br />

nötralize eder.<br />

Uyluğun Arka Grup Kasları<br />

M. Biceps Femoris: Diz semifleksiyonda iken, uyluğun lateral rotasyonuna<br />

yardımcıdır. Dize fleksiyona getirir.<br />

M. Semitendinosus: Dize fleksiyon, kalçaya ekstansiyon yaptırır. Diz<br />

semifleksiyonda iken uyluğa medial rotasyon yaptırır.<br />

M.Semimembranosus: Dize fleksiyon, kalçaya ekstansiyon yaptırır. Kalça<br />

semifleksiyonda iken uyluğa medial rotasyon yaptırır.<br />

M.Psoas Major: M. iliakus ile birlikte uyluğa fleksiyon yaptırır. Uyluğun lateral<br />

rotasyonunda rol alır.( şekil 11)<br />

Şekil 11: Uyluk kaslarının ön ve arkadan görünüşleri. (15)


NÖROVASKÜLER YAPI:<br />

Femurun kan dolaşımı tüm uzun kemiklerde olduğu gibi periosteal,<br />

metafizeal ve endosteal yolla gerçekleşir.<br />

Femoral arter; Eksternal iliak arterin inguinal ligaman altından geçerek<br />

femoral üçgene girmesi ile bu ismi alır. Femoral üçgenin içinde verdiği en önemli<br />

dal a. profunda femoristir. İnguinal bağın yaklaşık 4 cm altında dışa doğru ayrılır.<br />

A. Profunda femoris; Femoral arterin önce dış, sonra arkasında biraz ilerledikten<br />

sonra m.adduktor longusun arkasından uyluğun arka lojuna girer. Hamstring<br />

kaslarının derininde aşağıya iner, burada 3-4 adet perforan dalını verir. En<br />

önemli dalı ise femoral üçgende verdiği a.sirkumfleksa femoris medialis ve<br />

lateralistir (şekil 12)(16-17).<br />

A.sirkumfleksia femoris medialis; iliopsoas ve iliopectineus kaslarının<br />

arkasına geçer, femur boyun ve başının hemen tüm kanını verir. Femoral arter<br />

hiatus adduktoriusa kadar adduktor kanalda seyreder. Femoral arter<br />

yaralanmaları genellikle bu seyirde olur, çünkü çevre yumuşak doku desteği<br />

azalmıştır.<br />

Femurun nutrisyen arteri çoğunlukla tektir ve femur üst yarısından<br />

linea asperanın yanından giriş yapar. Nutrisyen arter a.profunda femorisin dalıdır.<br />

Periosteal arterler de femura linea aspera yanından girerler, kortikal<br />

yüzeyde dik ilerlerler, korteksin dış1/3’ünü beslerler, iç 2/3’ünü ise endosteal<br />

damarlar beslerer. Cerrahi sırasında linea asperanın sıyrılması beslenmeyi<br />

bozarak kaynama gecikmesine yol açar (18).<br />

Anterior grup kaslar femoral sinirden, posterior grup kaslar siyatik<br />

sinirden, adduktor grubu kaslar ise obtrator sinirden inerve olurlar (18).


Femurun kan dolaşımı( şekil 12)<br />

FEMUR KIRIKLARI<br />

Femur cisim kırığı olan hastalar genelde multitravmalı hastalardır.<br />

Multitravmalı hastanın prognozunu belirlemek amacıyla kullanılan skalalar<br />

mevcuttur.<br />

1- AIS<br />

ABBREVIATED INJURY SCALA (AIS): İlk defa 1971 yılında Amerikan<br />

Tıp Derneği tarafından geliştirilen travma şiddetini değerlendirmeye yönelik bir<br />

sınıflamadır. 1985 yılında yeniden düzenlenmiştir (19).<br />

Bu sınıflamaya göre travmalar vücut bölümlerine göre 6'ya ayrılırlar:<br />

A. Baş-boyun


B. Yüz<br />

C. Kostalar<br />

D. Abdomen ve pelvik bölüm<br />

E. Ekstremiteler<br />

F. Eksternal<br />

Travmalar bu skalaya göre 1 'den 5'e dek derecelendirilmiştir.<br />

(1:minör, 5:kritik).<br />

2- ISS<br />

INJURY SEVERITY SCORE (ISS): İlk defa 1974 yılında Baker tarafından<br />

yayınlanmış ve AIS'e dayandırılmıştır. En şiddetli etkilenmiş travma alanlarının<br />

üçünün AIS skorlarının kareleri toplamı ISS'u verir ve 1 'den 75'e kadar<br />

puanlandırılmıştır (19). 1-25 arasında: Sıklıkla politravma oluşmamıştır. Hafif<br />

şiddette travma vardır. 25-40 arasında: Şiddetli travmayı gösterir. 40'in üzerinde<br />

hayatı tehdit eden travma vardır. California University Medical Center'da<br />

politravmatize hasta tanımında kullanılan kriterler şunlardır (19).<br />

1. Yüksek enerjili travma varlığı<br />

2. İki veya daha çok organ ya da sistemi ilgilendiren travma varlığı (AIS'nın<br />

3 üzerinde oluşu)<br />

3. Pelvis, vertebra ya da majör uzun kemiklerin kırıklı çıkıkları veya<br />

unstabil kırıkları.<br />

4. ISS 'un 25 'in üzerinde oluşu.<br />

İdeal sınıflandırma; tedavi seçiminde yol göstermeli ve hastanın prognozu<br />

açısından bilgi verebilmelidir. Tedavi seçiminde etkili olması ve açık kırık oranının<br />

direkt travmalarda %20 gibi yüksek oranda görülmesi nedeniyle açık kırık<br />

sınıflandırmasından aşağıdaki bölümde bahsedilmiştir. Açık kırıklar için en<br />

yaygın olarak Gustillo-Anderson Sınıflandırması kullanılmaktadır. Gustillo ve<br />

Anderson 1976’da 1025 açık kırık vakası üzerindeki çalışması ile sınıflandırmayı<br />

tanımlamışlar ve 1984’te modifiye etmişlerdir (20).


Açık Kırıklarda AO Sınıflaması:<br />

AO grubu birçok farklı zedelenmeyi aynı alt gruba koyan mevcut<br />

sınıflandırma sistemlerini geliştirerek yumuşak doku hasarlı kırıklar için daha<br />

ayrıntılı ve daha duyarlı bir sınıflama sistemi geliştirmiştir. Kırıklar deri, kas,<br />

tendon, damar ve sinir yaralanmalarına göre ayrı ayrı değerlendirilip<br />

sınıflandırılır.<br />

Deri lezyonları IC (kapalı kırıklar)<br />

IC1 Deri yaralanması yoktur<br />

IC2 Deri yırtılması yoktur, ancak ezilme vardır<br />

IC3 Kısıtlı sıyrılma<br />

IC4 Aşırı, kapalı sıyrılma<br />

IC5 Ezilmeden dolayı nekroz<br />

Deri yaralanmaları IO (açık kırıklar)<br />

IO1 Deri içten dışa doğru ayrılması<br />

IO2 Deri içten dışa doğru 5 cm den az ayrılır, kenarlar ezilmiştir<br />

IO3 Deri içten dışa 5 cm. den fazla ayrılır, ezilme artar, kenarlar cansızdır<br />

IO4 Gözle görülür tam tabaka ezilmesi, sıyrılma, aşırı açık sıyrılma, deri kaybı<br />

Kas/tendon yaralanması (MT)<br />

MT1 Kas zedelenmesi yoktur<br />

MT2 Kısıtlı kas zadelenmesi, bir kompartmanda vardır<br />

MT3 Belirgin kas zedelenmesi, iki kompartmanda vardır<br />

MT4 Kas kaybı, tendon yırtılması, aşırı kas zedelenmesi<br />

MT5 Geniş zedelenmiş bölge ile kompartman sendromu/ezilme sendromu<br />

Damar sinir yaralanması (NV)<br />

NV1 Damar sinir yaralanmaı yoktur<br />

NV2 Yalın sinir yaralanması<br />

NV3 Bölgesel damar yaralanması<br />

NV4 Yaygın parçalanmış damar yaralanması<br />

NV5 Tamamlanmamış ya da tam ampütasyonu içeren bileşik damar sinir<br />

yaralanması


Gustillo-Anderson Sınıflandırması:<br />

Tip I: Ciltte 1 cm’den küçük yaralanma mevcut olup, düşük enerjili<br />

travma ile oluşmuştur. Nispeten temiz bir yaralanmadır.<br />

Tip II: Ciltteki yaralanma 1 cm’nin üzerindedir, daha yüksek enerjili bir<br />

travma ile oluşmuştur. Yaygın yumuşak doku hasarı, cilt flebi ve yumuşak doku<br />

avulsiyonu tarzında yaralanma yoktur.<br />

Tip III: Yüksek enerjili travma ile oluşmuştur, yumuşak doku hasarı<br />

yaygındır. Ağır crush ile beraberdir. Kendi içinde 3 ayrı gruba ayrılır.<br />

Tip IIIa: Yaygın yumuşak doku laserasyonu veya flebi mevcuttur, fakat<br />

kemiğin üzeri yumuşak doku ile kapatılabilir.<br />

Tip IIIb: Kemik fragmanları ve periost ekspozedir. Yaygın yumuşak<br />

doku hasarı ve periostal ayrılma mevcuttur. Masif kontaminasyon vardır.<br />

Fragmanların üstü yumuşak doku ile kapatılamaz.<br />

Tip IIIc: Nörovasküler yaralanma kırığa eşlik eder.<br />

Kapalı kırıklarda da yumuşak doku hasarı meydana gelmektedir. Bu<br />

oluşacak yumuşak doku hasarı kırığı oluşturan travmanın şiddetine bağlıdır.<br />

Kapalı kırıklarda yumuşak doku travması Tscherne ve Gotzen tarafından<br />

sınıflandırılmıştır (21,22).<br />

Tscherne ve Gotzen Sınıflandırması:<br />

Grade 0: Yumuşak doku travması yok veya çok az.<br />

Grade 1: Kuvvetin etki ettiği alanda ciltte veya kasta lokal kontüzyonel<br />

hasarla beraber oluşmuş yüzeyel abrazyon mevcut.<br />

Grade 2: Etkilenmiş alandaki kas veya deride lokal kontüzyonel<br />

hasarla beraber oluşan derin kontamine abrazyon mevcut.<br />

Grade 3: Etkilenmiş alandaki kas ve deride yaygın kontüzyon ve crush<br />

mevcut (20).


FEMUR ÜST UÇ KIRIKLARI:<br />

Femur üst uç kırıkları yetişkinlerde sık görülen kırıklardır. Epidemiolojik<br />

çalışmalar yaşam süresinin uzaması ile beraber femur üst uç kırıklarının<br />

sıklığının artmakta olduğunu göstermektedir (23). Bu kırıklarda morbidite ve<br />

mortalite yüksektir, hastaların yaklaşık %15-20 si kırıktan sonra 1 yıl içinde<br />

ölürler.<br />

Kırıkların büyük kısmı yaşılılarda görülür ve çoğunlukla orta ve düşük<br />

enerjili travma sonucu meydana gelir. Genç hastalarda ise yüksek enerjili travma<br />

sonucunda meydana gelir. Yüksek enerjili kırıkların tedavisi daha zordur ve<br />

düşük enerjili kırıklara göre daha çok komplikasyon görülür.<br />

iNTERTROKANTERİK KIRIKLAR:<br />

Büyük trokanter ile küçük trokanter arasındaki bölgede meydana gelen<br />

kırıklar intertrokanterik femur kırıkları olarak adlandırılır (24,25). Femur üst uç<br />

kırırklarının %50 sini oluşturur. En sık 66-76 yaşlarda görülür. Gençlerde yüksek<br />

enerjili travma sonucu meydana gelirken, ileri yaşlarda basit düşme sonrası<br />

meydana gelir.<br />

YAYGIN KULLANILANSINIFLAMLAR:<br />

1. Boyd ve Griffin sınıflaması<br />

2. Evans sınıflaması<br />

3. Tronzo sınıflaması<br />

4. AO sınıflaması<br />

5. Evans-Jensen sınıflaması<br />

6.Modifiye Evans(Kyle) Sınıflaması


AO Müller ve ark sınıflaması (1990)<br />

A1-2 parçalı basit kırıklar<br />

A2-Medial korteksin parçalı olduğu kırıklar<br />

A3-Ters oblik kırıklar<br />

Her grup kendi içinde 3 alt gruba ayrılmaktadır(22).<br />

AO sınıflaması<br />

Evans-Jensen Sınıflaması (1975)<br />

Tip1-Basit iki parçalı kırıklar<br />

Tip1A: Ayrılmamış<br />

Tip1B: Ayrılmış.<br />

Tip2- Üç parçalı kırıklar<br />

Tip2A-Ayrı bir büyük trokanter parçası mevcuttur.<br />

Tip2B-Ayrı bir küçük trokanter parçası mevcuttur.<br />

Tip3- Dört parçalı kırıklar, ters oblik kırıklar.


Evans-Jensen Sınıflaması (1975)<br />

FEMUR 1/3 ALT UÇ KIRIKLARI:<br />

Küçük trokanter ile 5 cm distali mesafesinde olan kırıklar subtokanterik<br />

olarak adlandırılır. Femur subtrokanterik bölgesi yoğun stres altındadır. Medial ve<br />

posteromedial korteks yoğun kompresyon kuvvetlerine maruz kalırken, lateral<br />

korteks ise tensil kuvvetlerin etkisi altındadır. (şekil 14).<br />

Yaşlılarda basit düşme sonrası subtrokanterik kırıklar meydana<br />

gelirken gençlerde genellikle motorlu taşıt kazası ateşli silah yaralanması ve<br />

yüksekten düşme gibi yüksek enerjili travma sonrası meydana gelir.<br />

Subtrokanterik kırıkların yaklaşık %17- 35 ini patolojik kırıklar oluşturur.


otasyona gider (26).<br />

Şekil:14<br />

İliopsoasın çekmesi ile proksimal femur<br />

fleksiyon ve eksternal


Subtrokanterik Kırıkların Sınıflandırılması:<br />

AO sınıflaması:<br />

A basit kırık, B kama tarzı kırık, C komplike kırık<br />

SEİNSHEİMER SINIFLAMASI<br />

Tip 1: Ayrışmamış veya 2 mm den daha az ayrışma olan kırıklar.<br />

Tip 2: İki parçalı kırık<br />

Tip 2a: Transvers kırık<br />

Tip 2b: Sipiral kırık, küçük trokanter proksimal parçada


Tip 2c: Spiral kırık, küçük trokanter distal parçada<br />

Tip3: Üç parçalı kırık<br />

Tip 3a: Spiral konfigrasyonlu üç parçalı kırık, küçük trokanter üçüncü parça<br />

Tip 3b:Kelebek fragmanlı üç parçalı sipiral kırık<br />

Tip 4:Dört veya daha fazla parçalı kırık<br />

Tip 5: Subtrokanterik - intertrokanterik intertrokanterik konfigürasyon<br />

SEİNSHEİMER SINIFLAMASI


FEMUR DİAFİZ KIRIKLARI<br />

Femur diafiz kırığı küçük trokanterin 5 cm distali ile addüktör tüberkül<br />

arasında kalan kırıklardır. Yaş ve cinse göre bimodal dağılım gösterir. Genç<br />

erkeklerde yüksek enerjili travma sonrası meydana gelirken, yaşlı kadınlarda<br />

genellikle düşük enerjili düşme sonrası meydana gelir.<br />

Şekil15: Femuru deforme eden kas kuvvetleri<br />

A:abduktorlar B:iliopsoas C:adduktorlar D:gastroknemius E:fasya lata(27).<br />

Femur kırığı ile beraber ek yaralanma görülme olasılığı sıktır (%5-15).<br />

Genellikle multisistem travmalı olan hastada ek olarak pelvis, omurga ve diğer<br />

ekstremitede de yaralanma olabilir.<br />

Hastaların %50’sinde diğer dizde bağ veya meniskal yaralanmalar<br />

gözlenir.


SINIFALAMALAR<br />

Femur cisim kırıkları klinik ve radyolojik olarak; açık-kapalı kırık, kırık<br />

yerine göre; proksimal, orta distal1/3 bölge, kırığın yapısına göre; spiral, oblig<br />

veya transvers olarak adlandırılır. Kırık parçalarına göre segmental, kelebek<br />

parçalı, çok parçalı, deplase nondeplase şeklinde tanımlanır.<br />

Winquist- Hansen sınıflaması<br />

Femur cisim kırığının ne kadar parçalı olduğu temel alan bir<br />

sınıflamadır. İntramedüller çivileme ameliyatı planlamasında statik-dinamik<br />

çivileme tekniği tercihini kolaylaştırmak için geliştirilmiştir.<br />

Şekil:16<br />

Tip 1:Minimal veya parçasız kırık<br />

Tip2: İki kırık parçası en az %50 temas<br />

Tip3: %50-100 kortikal temas<br />

Tip4: Parçalı kırık, kortikal devam yok.(26)<br />

AO sınıflaması:<br />

AO sınıflamasına göre femurun sınıf numarası 3, diafizer bölgenin<br />

numarası 2 dir.<br />

32 A1 Basit kırık, sipiral<br />

32 A2 Basit kırık, oblik (30 derece veya fazla)<br />

32 A3 Basit kırık, transvers (30 dereceden az)<br />

32 B1 Kama tarzı kırık, sipiral kama<br />

32 B2 Kama tarzı kırık, bükülme tarzı yaralanma


32 B3 Kama tarzı kırık, parçalı kama<br />

32 C1 Kompleks kırık, sipiral<br />

32 C2 Kompleks kırık, segmental<br />

32 C3 Kompleks kırık, düzensiz (29)


Femur Suprakondüler ve Kondüler Kırıklar<br />

Suprakondüler ve kondüler kırıklar tüm femur kırıklarının %7 sini<br />

oluşturur. Eğer kalça kırıkları bu orana dahil edilmez ise femur kırıklarının üçte<br />

biri bu bölgededir. Genç erkeklerde yüksek enerjili travma sonrası meydana<br />

gelirken yaşlılarda basit düşme sonrası maydana gelir. Distal femur kırılarının<br />

%5-10’u açık kırıktır.<br />

Şekil: Suprakondiler bölge kırıklarında deforme edici kas kuvvetleri<br />

nedeniyle kırık distal parçasında posteriora deplasman ve angulasyona sebep<br />

olur (29).


AO/OTA SINIFLAMASI(1960)<br />

1960 yılında Maurice Müller tarafından geliştirilmiştir, 1996 de tüm<br />

OTA sınıflaması Jounal of Ortopaedic Trauma da yayınlanmıştır.<br />

OTA sınıflamasında femurun kemik numarası 3 tür. Proksimal, orta ve distal<br />

parçalar ikinci basamak olarak ayrı ayrı rakamlandırılır.


33A Eklemdışı kırık, 33B Kısmen eklem içi kırık, 33C Eklem içi kırık<br />

33A1 İki parçalı kırık<br />

33A2 Metafizer kelebek parçalı kırık<br />

33A3 Eklem uzanımı olmayan parçalı kırık<br />

33B1 Lateral kondüle uzanan eklem içi kırık<br />

33B2 Medial kondile uzanan eklem içi kırık<br />

33B3 Koronal plan Hoffa tipi kırık<br />

33C1 Kondiler T veya Y kırık<br />

33C2 Suprakondiler uzanımlı parçalı kırık<br />

33C3 Suprakondiler-interkondiler parçalı kırık<br />

KIRIK İYİLEŞME BİYOLOJİSİ:<br />

Kırık iyileşmesi 2 ana grupta incelenir;<br />

1-Primer kırık iyileşmesi<br />

2-Sekonder kırık iyileşmesi<br />

1- Primer kırık iyileşmesi: Genellikle ayrılmamış ve rijit osteosentez<br />

uygulanan kırıklarda görülür. Radyolojik olarak kallus (yeni kemik dokusu)<br />

görülmez. Kırık uçlarında bulunan nekrozu osteoklastlar rezorbe eder. Peşinden<br />

osteoklastlar yeni kemik yapısını olusturur. Kıkırdak süreç yoktur. Bu nedenle<br />

intramembranöz kemikleşmeye benzetilir.<br />

2-Sekonder kırık Iyileşmesi: Doğal iyileşme budur. Radyolojik<br />

olarak kallus gözükür. Rijit fiksasyon yapılmamış kırıklarda görülen iyileşme<br />

tipidir.<br />

Kirik iyilesmesi birbirini tamamlayan 3 devreden oluşur;<br />

1.Inflamatuvar(Hematom) dönem,<br />

2.Tamir(kallus) dönemi,<br />

3.Yeniden şekillenme(remodeling) dönemi.<br />

1.İnfIamatuar Dönem (1-4 gün)<br />

Kemik kırildığında, endosteum, periost ve çevre yumşak dokular<br />

parçalanır. Bu arada, kan ve lenf damarları da parçalanarak dokular arasina kan


ve lenf sıvısı ile eksuda birikir, buna kırık hematomu denir. Kırık hematomu<br />

iyileşme ile yakından ilişkilidir. İlk 48 saat içinde, kırık uçlarında 1-5 mm.<br />

genişliğinde nekroz sahası gelişir. Nekrotik kemik hücrelerinin absorbsiyonu<br />

sonucu kırık uçları arasında açılma olusur. Nerkrotik hücrelere karşı akut<br />

inflamatuvar yanıt olusur. Bu dönemde polimorfonükleer lökositler olaya iştirak<br />

eder.<br />

2.Tamir Dönemi (4-40 gün)<br />

Kırık hematomu 48 saat içinde organize olur. Hematomun<br />

çevresindeki damarlardan hematom içine fibroblast infiltrasyonu gelişerek,<br />

immatür vaskülerize kallus dokusunu oluşturur. Bu döneme fibröz kallus dönemi<br />

denir. Bu dönem ilk 7 günlük süreyi içerir. Bu fibröz doku kıkırdak ve olgunlaşmış<br />

genç kemik fibrillerinden oluşur. Ortamda yeterli oksijen varsa, kemik gelişimi ve<br />

iyileşme olur. Zamanla kıkırdak doku belirginleşir, bu döneme kıkırdak kallus<br />

(kartilajinöz kallus) denir. Daha sonra kalsiyum hidroksiapatit kristallerinin olaya<br />

katılmasıyla, sert kemik dokusu oluşur.<br />

3.REMODELLİNG (25-100 gün)<br />

Remodeling döneminde; bir taraftan kemikleşme olurken, diğer<br />

taraftan osteoklastik faliyetle rezorbsiyon ve bunu izleyen kemikleşme olur.<br />

Kemiğin yeniden şekillenmesi uzun ekseni yönünde etkileyen stres kuvvetlerinin<br />

etkisi ile olur. Kemiğin yeniden şekillenmesi ortalama bir yıl sürer ve bu süre<br />

sonunda, kemik iliği ve kemik korteksleri yeniden devamlılık kazanır. Kemiğin bu<br />

remodeling fazında Wolff kanununa göre şekillenir.<br />

Wolff Kanunu: 1892’de Wolff, iskelet sistemi yapısının, bu sistemin<br />

mekanik ihtiyacına uygunluk gösterdiğini, daha sonra kendi adıyla anılan kanun<br />

ile tanımlanmıştır. Wolf, işlev yani stres arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. Bu<br />

kanuna göre kemiğin işlevsel durumundaki değişiklik, dokuda yapısal<br />

değişiklşiklere yol açmaktadır.<br />

Kemik iyileşmesini etkileyen faktörler (22)<br />

Sistemik ve lokal faktörler olarak iki başlık altında toplayabiliriz.<br />

I. Sistemik faktörler<br />

a. Yaş


. Nutrisyonel durum<br />

c. Hormonal faktörler<br />

1. Büyüme hormonu<br />

2. Kortikosteroitler<br />

3. Diğerleri (Troid, östrojen, androjen, kalsitonin vb.)<br />

d. Hastalıklar (Diabet, anemi, nöropati)<br />

e. Vitaminler (A, C, D, K)<br />

f. İlaçlar (Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar, Faktör 13, kalsiyum<br />

kanal blokerleri)<br />

g. Diğer maddeler (Nikotin, alkol)<br />

h. Sistemik büyüme faktörleri<br />

i. Çevresel sıcaklık<br />

j. Merkezi sinir sistemi travması<br />

II. Lokal faktörler<br />

a. Travma, tedavi veya komplikasyondan bağımsız faktörler.<br />

1. Kemiğin tipi<br />

2. Anormal kemik (Radyasyon nekrozu, infeksiyon, tümör)<br />

3. Denervasyon<br />

b. Travmaya bağımlı faktörler<br />

1. Lokal hasarın düzeyi<br />

2. Kemiğin vasküler dolanımının bozulması<br />

3. Kırığın tipi ve lokalizasyonu<br />

4. Kemik kaybı<br />

5. Yumuşak doku interpozisyonu<br />

6. Lokal büyüme faktörleri<br />

c. Tedaviye bağlı faktörler<br />

1. Cerrahi travmanın yaygınlığı<br />

2. Implantın indüklediği değişmiş kan akımı<br />

3. İnternal veya eksternal fiksasyonun kalite ve rijiditesi<br />

4. Fragmanlar arasındaki temas


5. Post travmatik osteogenezi arttıran faktörler (Kemik greftleri,<br />

elektrik sitimülasyonu, cerrahi teknik)<br />

d. Komplikasyonlarla bağlantılı faktörler<br />

1. Enfeksiyon<br />

2. Venöz staz<br />

3. Metal allerjisi<br />

FEMUR 1/3 ALT UÇ VE 1/3 ÜST UÇ KIRIKLARINDA TEDAVİ SEÇENEKLERİ:<br />

Konservatif tedavi:<br />

Konservatif tedavi sadece çocuklarda ve genel durumu nedeniyle yüksek<br />

anestezi riski taşıyan hastalarda düşünülebilir. Traksiyon ve brace tedavileri<br />

tarihsel olarak implant yetmezliği ve enfeksiyondan kaçınmak için uygulanmış,<br />

ancak günümüzde bu bölge kırıklarında özel bir kontraendikasyon yok ise ilk<br />

seçenek cerrahidir (30).<br />

Cerrahi tedavi:<br />

Eksternal fiksatör tedavisi:<br />

Eksternal fiksatör ile femur alt ve üst uç kırıklarının tedavisi enfekte,<br />

politravmatize ve açık kırıklarda tercih edilen bir metotdur. Ameliyat süresinin<br />

kısa olması, iatrojenik yumuşak doku hasarının az olması, pansuman ve yara<br />

debridmanına imkan sağlamsı temel avantajlarındandır. Pin trakt enfeksiyonu,<br />

uzun süre kullamında eklem hareket kısıtlılığına yol açması temel<br />

dezavantajlarındandır (31).<br />

AO kamalı plak ile tedavi:<br />

Femur alt üst uç kırıklarının tedavisinde AO kamalı plağı yaygın olarak<br />

kullanılmış ve günümüzde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Düz plaklara göre<br />

biomekanik olarak daha üstündür ancak rijit fiksasyon prensiplerine göre<br />

uygulanması kamanın yerleştirilmesindeki teknik zorluk temel<br />

dezavantajlarındandır (31).


Dinamik kalça vidası ve dinamik kondüler vida ile tedavi:<br />

Dinamik kalça ve kondüler vidaları kamalı plakların uygulamalarındaki<br />

zorluklar nedeniyle geliştirilmişlerdir. Uygulanışının teknik olarak daha kolay<br />

daha kolay olduğu savunulmasına rağmen kamlı plaklara belirgin bir üstünlüğü<br />

gösterilmemiştir (32).<br />

İntramedüller çiviler:<br />

Femur alt uç kırıklarında iki distal kilitleme vidası uygulanabilecek<br />

kırıklarda retrograd intramedüller çivi uygulanabilir. Erken hareket, yüksek<br />

stabilite özellikle ekleme uzanmayan kırıklarda büyük avantajdır. En temel<br />

dezavantajı ise diz ekleminin açılmasıdır.<br />

Femur üst uç kırıkları için geliştirilmiş çeşitli intramedüller tespit<br />

materyalleri mevcuttur. Üstün biomekanik özellikleri, biolojik yöntemle<br />

uygulanabilmesi nedeniyle tercih edilen güncel tedavi metodlarındandır.<br />

Kilitli plak sistemleri:<br />

LISS plak vida sistemi özel enstrumanları sayesinde minimal invaziv<br />

teknikle uygulanabilen bir kilitli plak sistemidir. Küçük insizyondan plağın<br />

uygulanabilmesi vidaların perkutan uygulanabilmesi temel avantajlarındandır.<br />

Biomekanik açıdan intramedüller çivilerle eş değer olan kilirli plaklar, medüller<br />

kavitenin açılmaması nedeniyle avantajlıdırlar( 29).<br />

LİSS PLAK SİSTEMi:<br />

Günümüz kırık tedavisindeki amaç yaralı ekstremite fonksyonunun<br />

tamamen geri kazanımı ve hastaya hareket kazandırılmasıdır. Kırıkların çoğunun<br />

komplikasyonsuz iyileşmesine rağmen enfeksiyon, kaynama gecikmesi, kemik<br />

grefti kullanma ihtiyacı gibi bir takım komplikasyonlar genellikle kemik ve<br />

yumuşak doku kanlanmasının cerrahi sırasında bozulmasından kaynaklanır.<br />

Kapalı ve indirek redüsyon tekniklerinin gelişmesi, kemik temas yüzeyi düşük<br />

olan tespit materyallerinin geliştirilmesi ile yumuşak doku hasarı en az düzeye<br />

inmiştir.


Liss (Less İnvasive Stabilisation System) yani daha az invaziv tespit<br />

sistemi bir ekstramedüller internal fiksasyon sistemidir. Temel özellikleri<br />

atravmatik insizyon tekniği, minimal kemik teması, kilitli ve sabit açılı yapısı<br />

olmasıdır.<br />

Liss plak vida seti<br />

A<br />

UYGULAMA SETi<br />

B,C


1.Bağlantı vidası 6. Çektirme vidası 11.İki parçalı klavuz<br />

2.Yumuşak doku koruyucusu 7. Liss vidası B Vidaları ile liss plak<br />

3.Stabilizasyon vidası 8.Stoper blok C Vida ve tornavida<br />

4.Boy ölçücü<br />

9.Torklu tornavida<br />

5.Tornavida<br />

10. Liss plak<br />

Kilitli vida<br />

1. Yivli vida başı<br />

2. Vida yivleri<br />

3. Yiv açıcı (self tapping)<br />

4. Oyucu uç (self drilling)<br />

Diğer plak vida sistemlerinden farklı olarak liss sisteminde vidalar klavuz<br />

sistemi ile uygulanır. Vidalar baş kısmındaki yivler ile plağa kilitlenir. Vidanın uç<br />

kısmında oyucu ve yiv açıcı bölümleri olduğu için önceden oyma ve yiv açmaya<br />

gerek yoktur. Vidalar sabit açılı olduğu için farklı açılarda vida ugulanamaz.<br />

Liss plak:<br />

Sağ ve sol için femur anatomisine uygun olarak tasarlanmış üç boyu<br />

vardır. Plak distali femur anatomisine uygun olarak tasarlanmıştır. Plak<br />

distalinde 7 adet vida deliği mevcuttur. Plak proksimalinde plak boyuna göre 5, 7<br />

veya 13 delik bulunur (Şekil 17).


Şekil 17<br />

Şekil 18<br />

Klavuz sisteminin kurulması<br />

Diğer minimal invaziv plak sistemlerinden farklı olarak Liss plak sistemi<br />

klavuz sistemi ile uygulanır. Klavuz sistemi hem plağın ameliyat esnasında<br />

yerleştirilmesi hem de sabit açılı kilitli vidaların uygulanması sırasında gereklidir.<br />

Sistemin kuruluşu<br />

1. Radyolusen parça ile ana parça birleştirilir


2. Bağlantı vidası A deliğinden geçirilir.<br />

3. Bağlantı vidası ve stabilizasyon vidası sıkılarak sistem sabitlenir.<br />

Redüksiyon :<br />

Biyolojik tespitte indirek redüksiyon intraoperatif sağlanarak stabilizasyon<br />

yapılmalıdır. Bir deformite 3 düzlemde yani varus, valgus; antekürvasyon,<br />

rekürvasyon; iç ve dış rotasyonda olabilir. Bu deformitelerin skopi ile kontrolünde<br />

çeşitli metotlar önerilmektedir.<br />

a) Kablo tekniği: Frontal planda varus ve valgus diziliminin kontrolü için<br />

kullanılır. Koter kablosu kullanarak 3 aşamada dizilim değerlendirilir. Ancak spina<br />

iliaka anterior süperiorün tek bir noktadan çok bir bölge olması ve bacak<br />

abdüksiyon ve addüksiyonundan etkilenmesi dezavantajıdır.


) Klinik hiperekstansiyon testi:<br />

Sagital planda antekürvasyon ve rekürvasyonu değerlendirmek için<br />

kullanılır. Dezavantajı bu tekniğin özellikle diz çevresi kırıklarda kullanılabilmesi<br />

ve ön çapraz bağ lezyonu ve ligaman laksisitesi olan hastalarda spesifitesinin<br />

düşmesidir. Rekürvatum deformitelerini değerlendirmede uygun değildir<br />

c) Blumensaat çizgisi:<br />

Diz 30 derece fleksiyonda iken yapılan lateral kontrolde Blumensaat<br />

çizgisinin patellanın alt kutbundan geçmesi sagital deformite değerlendirmesinde<br />

kullanılır.<br />

d) Distal femurun rekürvatum bulgusu:<br />

Anteroposterior görüntüleme sırasında interkondiler oluk rekürvasyon<br />

arttıkça derinleşir. Diğer sağlam ekstremitenin intraoperatif kontrolü ile<br />

suprakondiler kırıklarda kullanılabilir.<br />

e) Metre tekniği:<br />

Skopi kontrolünde basit diafizer ve metafizer kırıklarda kemik konturların<br />

takip ederek uzunluk farkı kontrol edilebilir. Ancak uzun spiral, ciddi parçalı ve<br />

kemik kaybı olan vakalarda doğru ekstremite uzunluğunu tespit etmek için<br />

radyolojik tetkik yapılmalıdır.<br />

f)Femur rotasyon kontrolü için kalça rotasyon testi:<br />

Femur anteversiyonunun diğer kalça ile varyasyonu az iken normal<br />

toplumdaki varyasyonu çok geniş bir aralıktadır. Bu nedenle normal kalçaya göre<br />

yapılan değerlendirme daha iyi sonuçlar verir.<br />

g) Trokanter minörün pozisyonu:<br />

Trokanter minörün egzantirik ve asimetrik şekli rotasyon<br />

değerlendirmesinde sağlam kalça ile karşılaştırıldığında kullanılabilecek bir<br />

metottur. 15 derecelik femur rotasyonunu değerlendirmede güvenilirliği %98<br />

oranındadır. Pelvis rotasyonundan, kalça artrozundan, kalça artroplastisinden ve<br />

kalça hareket açıklığından etkilenmemesi metodun avantajlarıdır.


h) Herhangi bir uzun kemiğin rotasyonel deformitesini değerlendirilmesi:<br />

Rotasyon mevcudiyetinde proksimal ve distal kortekslerin kalınlıkları farklı<br />

olabilir. Direk röntgenografik olarak sagittal ve transvers planda femur veya tibia<br />

kortikal kalınlığını değerlendirilerek kortikal kalınlığın varyasyonuna göre<br />

rotasyona karar verilebilir. Dezavantajı; parçalı veya inkomplet kırıklarda yalancı<br />

pozitif çap farkı bulgusu saptanabilir. Sensitivitesi düşük bir yöntemdir.<br />

CERRAHİ TEKNİK<br />

FEMUR 1/3 DİSTAL UÇ KIRIKLARINDA LİSS PLAK UYGULAMASI<br />

LİSS plak sisitemi distal femur kırıklarının tedavisi için geliştirilmiş minimal<br />

invaziv teknikle uygulanabilen bir kilitli plak sistemidir.<br />

Hasta genel veya spinal anestezi altında turnike kullanılmadan radyolüsen<br />

masada supin pozisyonda ameliyata hazırlanır. Cerrahi insizyon diz proksimal<br />

lateralde Gerdy tüberkülünden proksimale doğru yaklaşık 5 cmdir.<br />

Lateral femur kondiline ulaşabilmek için iliotibial band lifleri ayrılır.<br />

Diseksiyon makası veya tercihen setteki yardımıyla iliotibial bant ve femur<br />

arasında bir boşluk oluşturulur. Daha sonra Liss plak bu aralıktan uygulanır.<br />

Longitudinal traksyon ile redüksyon sağlanır. Redüsyona yardım ve diz<br />

rekürvasyonu önlemek için diz altına rulo yapılmış bir yeşil örtü yerleştirilir.<br />

Klavuz sistemi yardımı ile plak periost ile lateral vastus arasındaki<br />

potansiyel boşluktan plak proksimale doğru ilerletilir.<br />

Plak distali eklemin 1-2 cm proksimaline kadar ilerletilir. Plak lateral<br />

kollateral bağın başlangıcına kadar ilerletilmelidir. En az 4 delik kırık proksimaline<br />

geçecek kadar plak ilerletilir. Bir adet K teli bağlantı vadasından geçirilerek plak<br />

distali geçici olarak femur kondiler bölgeye tespit edilir.<br />

Plak proksimalinden yapılan küçük bir insizyondan plak proksimaline<br />

ulaşılır. Plak boyuna göre stabilizasyon vidası 5,9 veya 13 nolu delikten<br />

geçirilerek plağa vidalanır. Stabilizasyon vidasının uygulanması ile sistem bir<br />

çerçeve halini alır ve stabil hale gelir. Bu aşamadan sonra plak kemiğe tespit<br />

edilmeye hazır hale gelir.


Plak distaline bakıldığında lateral femoral kondül ile uyulu biçimde<br />

yerleştirilmiş olmalıdır. Plak kondülün eğimine uyumlu olarak 10° açı ile<br />

yerleştirilmelidir. Plak kondülün bir miktar ön kısmına doğru yerleştirilmelidir.<br />

Plak distali kilitlenmeden önce femur uzunluğu ve rotasyon<br />

değerlendirilmelidir.<br />

Klavuz sistemi üzerinden önce distal ve sonra proksimal vidalar<br />

uygulanarak osteosentez sağlanır. Klavuz sisteminin çıkartılaması ve skopi ile<br />

son kontrol sonrası cerrahi insizyon anatomik katlara uygun olarak kapatılıp<br />

ameliyata son verilir.


İNTERTROKANTERİK VE SUBTROKANTERİK BÖLGE KIRIKLARINDA<br />

LİSS PLAK UYGULANMASI<br />

Litaratürde kalça kırıklarında liss plak uygulamaları hakkında kısıtlı bilgi<br />

bulunmaktadır, sadece birkaç vaka bildirilmiştir. Michael Schütz ve ark<br />

periprosetik kalça kırığı sonrası liss plak uyguladıkları 1 hastayı bildirmişlerdir<br />

(33).<br />

Osteopetrozisli hastalarada subtrokanterik bölge kırıklarında ters liss<br />

uygulaması 3 vakada bildirilmiştir (34,35).<br />

J.R. Pryce Lewis ve ark politravmatize bir hastada gelişen segmental<br />

femur kırığında ters Liss uygulamasını bildirmişlerdir (36).<br />

LiSS Plak İleTedavide Gelişebilecek Komplikasyonlar<br />

Malaligment:<br />

Varus veya valgus malaligmenti ameliyat esnasında ve ameliyat sonrası<br />

görüntüleme yöntemleri ile değerlendirilmelidir. 5 dereceden fazla varus/valgus<br />

açılanması düzeltilmelidir (36).<br />

Rotasyonal malaligment trokanter minorun pozisyonu ameliyat esnasında<br />

değerlendirilerek önlenebilir. Eğer klinik olarak rotasyonal deformite gözleniyorsa<br />

BT ile her iki kalça anteversyonu belirlenmeli, aradaki fark 20 dereceden fazla<br />

veya ameliyat edilen ekstremite nötral pozisyona gelmiyor ise revizyon cerrahisi<br />

gerekir. Femur şaftına gönderilen vidalar çıkartılıp rotasyon düzeltilebilir (36).<br />

Plağın uygun yerleştirilmemesi, yetersiz adaptasyonu:<br />

Plak proksimali femur şaftı adaptasyonu uygun olmaz ise yani plak<br />

anteriorda veya posteriorda yerleştirilir ise vidalar yeterince stabil olmayabilir ve<br />

sıyrılabilir. Liss plak proksimali skopi le veya açılan küçük bir insizyondan el ile<br />

kontrol edilmelidir (36).<br />

Kısalık:<br />

Diğer ekstremite ile karşılaştırıldığında 1.5’cm ye kadar olan kısalık kabul<br />

edilebilir. Ameliyattan önce sağlam femur boyu ölçülmelidir. 1.5’cm den fazla<br />

kısalık oluşur ise revizyon gerekir (36).


İmplant kırılması:<br />

Basit kırıklarda Liss plak sistemi eğer mikro harekete izin vermeyecek<br />

kadar rijit ise kırık iyileşmesi için gerekli plan primer kallus dokusu gelişmez.<br />

Primer iyileşme sağlanması için mümkün olduğunca az vida ve uzun plak<br />

kullanılarak sağlanabilir. Ameliyattan 6-9 ay geçmesine rağmen hala femur<br />

medial korteksinde kaynama bulgusu yok ise plakta kırılma riski mevcuttur (36).<br />

İmplant gevşemesi:<br />

Kilitli plaklarda gevşeme çok nadirdir. Kırık redüsyonu sırasında çektirme<br />

vidası ile kırık parçaları üzerine aşrı yük binmiş ise ve yeterli fiksasyon<br />

yapılmamış ise veya plak uygun pozisyonda yerleştirilmemiş ise vidalar<br />

sıyrılabilir. Sıyrılma genellikle ameliyattan birkaç ay sonra görülür ve genellikle<br />

yalnış teknik veya erken yük verme nedeniyle oluşur (36).<br />

Yumuşak doku iritasyonu:<br />

Kilitli plakların periosta tam temas halinde olması gerekl değildir. Ancak<br />

özellikle distal femur kırıklarındaki Liss uygulamalarında plak ve periost<br />

arasındaki uzaklık fazla olur ise iliotibial traktus ile olan sürtünme ağrı ve hareket<br />

kısıtlılığına neden olabilir. Ağrı ve hareket kısıtlılığı nedeniyle erken ekstraksiyon<br />

gerekebilir. Özellikle romatoid artrit gibi normal femur anatomisinin bozulduğu<br />

hastalarda plak uygun şekilde adapte edilemeyebilir. Plağın eğilerek şekil<br />

verilmesi ise sistemi zayıflatarak plakta kırlmaya neden olabilmektedir.(36)<br />

EKSTRAKSiYON:<br />

Plak ekstraksiyonu sadece semptomatik ve plak palpasyonla belirgin olan<br />

hastalarda planlanmalıdır (36,37). LİSS perkütan olarak yerleştirilebilmesine<br />

rağmen ekstraksiyonun minimal insizyonla yapılması birtakım teknik nedenlerden<br />

dolayı nerdeyse imkansızdır. Skopi kontrolünde minimal insizyonlardan vidaların<br />

çıkartılmaya çalışılması genellikle vida başlarının bozulması ile sonuçlanır. Vida<br />

başı bozulduğu zaman kilitli vidaları çıkarmak için Synthes vida çıkarıcı<br />

(no:309.530) kullanılabilir, (şekil 39) ancak bu çıkartıcının da kırılabildiği<br />

bildirilmiştir (37).


Şekil 39<br />

Plak çıkartılmasında en son çare olarak yüksek hızlı metal kesiciler veya<br />

elmas uçlu matkaplar ile plak kesilerek çıkartılmak zorunda kalındığı bildirilmiş<br />

(şekil 40).<br />

şekil 40: Kesilerek çıkartılmış plaklar<br />

Pattison ve ark. (37) vida başı bozulduğu zaman vidayı çıkartmak için ilk<br />

önce cerrahi dikiş aliminyum paketinin tornavida-vida başı arasına sıkıştırılarak<br />

çıkartılabileceğini bildirmişlerdir (şekil 41).


MATERYAL METOD<br />

Hastalar:<br />

Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde<br />

Eylül 2004-Mart 2007 tarihleri arasında başvuran ve femur kırığı nedeniyle<br />

tedaviye alınıp Liss yöntemiyle osteosentez uygulanan ve en az 1 yıl düzenli<br />

takipleri yapılan 25 hasta değerlendirmeye alındı.<br />

25 hastanın 17’sı kadın, 8’i erkek ve erkek/kadın oranı 2.1 idi. Yaş<br />

ortalaması 52 (16-87) olarak tespit edildi. 10 hastada femur 1/3 proksimal kırığı,<br />

15 hastada femur 1/3 distal uç kırığı mevcuttu.<br />

Hastaların kırık sebebi olararak 10’unde basit düşme, 8’inde trafik kazası,<br />

3’ünde yüksekten düşme kırık sebebi olarak saptandı (tablo 1). 2 hasta<br />

periprostetik kırık, 1 hasta kaynamama nedeniyle 95 derece açılı AO plak<br />

yetmezliği görüldü. 1 hastada ateşli silah yaralanmasına bağlı kırık tespit edildi.<br />

ETİYOLLOJİ OLGU SAYISI YÜZDE(%)<br />

Basit düşme 10 40<br />

Trafik kazası 8 16<br />

Yüksekten düşme 3 6<br />

Diğer 4 8<br />

Tablo 1: Olguların etiyolojiye göre dağılımı<br />

Hastalarımızdan bir alt ve bir üst eklemi içeren iki yönlü grafileri alındı.<br />

Genel rutin tahliller (Hemogram, glukoz, üre, kreatinin, karaciğer fonksiyon<br />

testleri, kanama pıhtılaşma testleri, EKG ve PA akciğer grafisi, hepatit ve HIV için<br />

testler) alındı.<br />

Acil polikliniğimize başvuran tüm hastalar için gerekli görüldüğü<br />

durumlarda Genel Cerrahi ve Beyin Cerrahisi konsültasyonları yapıldı. Ortopedik<br />

muayene sırasında genel sistemik muayeneyi takiben etkilenen ekstremitenin<br />

nörovasküler durumu değerlendirildi. Damar lezyonundan şüphelenilmesi halinde<br />

veya ateşli silah yaralanması neticesinde kırık tespit edilen vakalarda doppler<br />

ultrason ile damar lezyonu araştırıldı.


1 hastada ateşli silah yaralanmasına bağlı Gustilo-Anderson sınıflamasına<br />

göre Tip III A açık subtrokanterik kırık saptandı. Acil serviste Cefazolin-Na 2<br />

gr/İV ve Gentamisin 160mg/im olarak uygulandı. Tetanoz ve gazlı gangren<br />

profilaksisi yapıldı.<br />

Bütün kırıklar direkt radyografi kullanılarak AO sınıflamasına göre<br />

sınıflandırıldı.<br />

25 hastanın 15’inde femur 1/3 alt uç kırığı saptandı. 7 hasta basit (6’sı<br />

33A1, 1’i 32A) kırık, 8 hasta parçalı (4’ü 33A3, 3’ü 32B, 1’i 33A2) kırık<br />

şeklindeydi. 32A ve 32B hastaların kırıkları metafizer uzanımlı idi.<br />

Femur 1/3 üst uç kırığı olan 10 hastanın kırığı AO sınıflamasına göre<br />

sınıflandırıldı. 2 hastada 32-C3.2 femur subtrokanterik bölge çok parçalı kırığı, 3<br />

hastada 32-B3.1 kırık , 5 hastada 32-B2-1 kırık saptandı.<br />

Çalışmaya alınan 3 hastamızda ek kırıklar mecuttu. Bir hastada aynı<br />

tarafta patella kırığı saptandı. Politravmatize olan bir hastada bilateral kalkaneus<br />

kırığı, bilateral tarsal kemik kırıkları ve mandibula kırığı saptandı. Bir hastada<br />

karşı taraf asetabulum kırığı saptandı (tablo 2). Ek kırığı olan hastalarımızın<br />

ameliyatları ayı seansta yapıldı. Mandibula kırığı olan hastaya aynı seansta KBB<br />

tarafınca plak-vida uygulandı.<br />

Kırık Ek kırık Yapılan ameliyat<br />

Sağ suprakondiler Sağ patella kırığı Serkilaj<br />

perimplantik kırık<br />

Sol suprakondiler Bilateral kalkaneus Kalkaneus: konservatif<br />

femur kırığı<br />

kırığı<br />

(sağ tip 1 açık kırık) .<br />

sağ patella kırığı<br />

Patella: serklaj<br />

Metatars kırığı: K teli<br />

Mandibula: Plak<br />

( tip 2 açık kırık).<br />

bilateral tarsal kemik<br />

kırıkları<br />

Mandibula kırığı<br />

Sol suprakondiler sağ asetabulum kırığı Plak vida<br />

femur kırığı<br />

Tablo 2: Ek kırığı olan hastalara yapılan ameliyatlar


Hastaların acil müdahale odasında yapılan ilk müdahalelerini takiben<br />

kırığın bölgesine göre iskelet traksiyonu veya alçı atel tatbik edilerek hastaneye<br />

yatırıldı. Hiçbir hastamızda geçici eksternal fiksatör kullanılmadı.<br />

Tip 3 açık kırığı olan bir hastaya açık kırık profilaksi için 5 gün Cefozolin-<br />

Na 1 gr/İV 3x1, Gentamisin 160 mg/İV 1x1 ve Penisilin G 6x2 milyon ünite<br />

uygulandı.<br />

Cerrahi teknik:<br />

Çalışmaya dahil edilen hastaların tümü hastanemize başvurusu sonrası<br />

yatırılarak ameliyata hazırlandı. Spinal anestezi uygulanan suprakondiler femur<br />

kırıklı 2 hasta dışındaki tüm hastalara genel anestezi uygulandı. Ameliyatların<br />

hepsinde C kollu skopi kullanıldı. Femur 1/3 alt uç kırıklarının hepsi radyolüsen<br />

düz masada ameliyat edildi. Femur 1/3 üst uç kırıklarının hepsi traksiyon<br />

masasında C kollu skopi kontrolünde ameliyat edildi.<br />

FEMUR KIRIKLARININ LİSS PLAK İLE TEDAVİSİ<br />

Femur 1/3 alt uç kırıklarında LİSS uygulamamız:<br />

Radyolüsen düz masada hasta supin pozisyonda ameliyata hazırlandı.<br />

Genel veya spinal anestezi uygulandıktan sonra ameliyat bölgesi steril olarak<br />

hazırlandı. Steril cerrahi örtüm ve ameliyat bölgesine steril drape uygulaması<br />

sonrası ameliyata başlandı. Bir adet steril yeşil cerrahi örtü rulo haline getirilip<br />

redüksiyonu kolaylaştırmak amacıyla popliteal bölgeye yerleştirildi.<br />

Eklem içine ulaşmayan kırıklarda insizyon femur lateral kondülü<br />

üzerinden, diz eklemi hizasından proksimale doğru yaklaşık 4 cm olarak açıldı.<br />

Lateral iliotibial band lifleri longitudinal düz bir kesi ile geçilerek femur lateral<br />

kondüline ulaşıldı. (Resim 1,2)


Resim1 Resim 2<br />

Kırık hattının eklem içine uzandığı eklem içi kompleks kırık olan<br />

hastalarda lateral parapatellar insizyon uygulandı. Eklem içi kırık parçaları ve<br />

eklem yüzeyinin anatomik redüksiyonunun sağlanabilmesi için geçici K telleri, lag<br />

vidaları ve kanüllü vidalardan faydalanıldı. (Resim 3)<br />

Resim 3<br />

Plak sistemi hazırlandıktan sonra plak lateral vastus kası ve periost arasındaki<br />

potansiyel boşluktan ilerletilerek adapte edildi.(Resim 4,5)


(Resim 4)<br />

(Resim 5)<br />

Plak distali ve proksimali skopi kontrolünde 2 adet K ile teli femura adapte<br />

edildi (Resim 6,7)<br />

(Resim 6) (Resim 7)<br />

Skopi ile dizilimin kontrolü ve lateral planda plağın adaptasyonu kontrol<br />

edildikten sonra çektirme vidası yardımıyla redüksiyon sağlandı ve 1 adet kilitli<br />

vida ile tespit sağlandı.(Resim 8,9)


(Resim 8) (Resim 9)<br />

Plak proksimal ve distalinden yeterli sayıda vida uygulanarak stabil bir<br />

osteosentez sağlandı. İliotibial band ve cilt sütüre edilerek ameliyata son verildi.<br />

(Resim 10,11,12)<br />

Resim 10 Resim 11<br />

Resim 12


FEMUR 1/3 ÜST UÇ KIRIKLARINDA LİSS PLAK UYGULANMAMIZ:<br />

Hasta pozisyonu:<br />

Hasta genel veya spinal anestezi altında turnike kullanılmadan traksiyon<br />

masasında supin pozisyonda ameliyata hazırlanır. Kırık hattı traksiyon<br />

masasında mümkün olduğu kadar redükte edilir.(Resim 13)<br />

Resim 13<br />

İnsizyon:<br />

Uyluk proksimal lateralinden, trokanter major üzerinden yapılan yaklaşık 5<br />

cm’lik insizyon ile cilt-ciltaltı geçilir, tensor fasya lata ve lateral vastus kası<br />

kesilerek femur proksimal şaftına ulaşılır.(Resim 15)<br />

Resim 15


Kırık hattının uzunluğuna göre seçilen uygun boyda plak seçilir (5,9 veya<br />

13 delikli). Plak-klavuz sistemi kurulduktan sonra plak vastus lateralis ve periost<br />

arasındaki potansiyel boşluktan femur şaftı boyunca ilerletilir.(Resim 16,17)<br />

Resim 16 Resim 17<br />

Plak perkütan olarak adapte edildikten sonra skopi kontrolünde kılavuz<br />

sistemi üzerinden 1 adet 2 mm lik K teli gönderilerek AP ve lateral planda kontrol<br />

edilip geçici tespit sağlanır.(Resim 18,19)<br />

Resim 18 Resim 19<br />

Plak distalinin femur şaftı ile uyumu sistemin stabilizasyonu açısından<br />

önemlidir. Plak distalinin adaptasyonu geçici K teli fiksasyonu sonrası skopi ile iki<br />

planda kontrol edilmelidir. Alternatif olarak plak proksimalinden yapılan küçük bir<br />

insizyondan plağın adaptasyonu sağlanabilir. (Resim 20,21)


Resim 25 Resim 26<br />

Skopi ile her iki planda osteosentez kontrol edildikten sonra distal ve<br />

proksimaldeki insizyonlarda ciltaltı ve cilt kapatılır, diğer insizyonlarda sadece cilt<br />

kapatılarak ameliyata son verilir. (Resim 27,28)<br />

Resim 27 Resim 28


Ameliyat sonrası bakım:<br />

Ameliyat sonrası ekstremiteye elastik bandaj ve soğuk uygulama yapıldı.<br />

Aynı gün aktif kuadriseps egzersizlerine, aktif kalça, diz ve ayak bileği<br />

egzersizlerine başlandı. Hastanın ameliyat sonrası grafisi alındıktan sonra<br />

politravmatize olmayan hastalarımızın çift koltuk değneği ile yük vermeden<br />

yürümeleri sağlandı. Politravmatize olan hastalarımız yatak içi aktif ve pasif<br />

egzersizler ve üst ekstremite atrofisini önlemek amacıyla üst ekstremite için<br />

egzersiz başlandı. Günlük pansumanları yapılan hastaların 10. gün dikişleri<br />

alındı.<br />

SONUÇLAR:<br />

Takibini yaptığımız hastalarda en kısa izlem süresi 12 ay, en uzun izlem<br />

süresi 36 ay ve ortalama olarak 24 aydır.<br />

Hastalar en erken 2. gün en geç 16. gün olmak üzere ortalama 5. gün<br />

ameliyat edildi. Vakalarımız en kısa 7 gün ve en uzun 32 gün olmak üzere<br />

ortalama 12 gün hastanede takip edildi.<br />

Tüm hastalar radyolojik ve fonksiyonel olarak amaliyat sonrasi ilk 3 ayda<br />

ayda bir, daha sonra 2 ayda bir olmak üzere fizik muayene, AP ve Lateral<br />

garfilerle takip edildi. Politravmatize hastalar hariç olmak üzere tüm hastalara 2.<br />

günden itibaren yük vermeden koltuk değnekleri ile mobilize edildi. 2 aydan<br />

itibaren radyolojik kırık iyileşmesi aranmadan %15-20 yük verilmeye başlandı. 3.<br />

aydan itibaren tek koltuk değneği ile tolare edebildikleri kadar yük verildi.<br />

Tüm femur 1/3 alt uç kırıkları (15 hasta) sekonder kemik iyileşmesi ile<br />

ortalama 4 ayda (2-6) kaynadı. Ortalama kaynama süresi parçalı kırıklarda 3,8 ay<br />

(2-6) iken, basit kırıklarda 4.3 ay (3-6) olarak bulundu. Bir hastada kaynama<br />

gecikmesi (10ay) görüldü.<br />

Ters Liss plak uygulanan 10 hastanın 8’inde sekonder kemik iyileşmesi ile<br />

ortalama 2.5 ayda (1.5-4ay) kaynadı.2 hastada (%8) komplikasyon görüldü. 1<br />

hastada (%4) 13. gün enfeksiyon gelişmesi üzerine ekstraksyon, debridman ve<br />

sonrasında eksternal fiksatör uygulandı. 1 hastada (%4) 1. yıl sonunda implant


kırığı gelişti. 13 delikli LİSS plak uygulanan bu hastada düşme sonrası<br />

periimplantik kırık gelişti. Ekstraksyon ve Liss plak ile revizyonu sonrası 10. ayda<br />

kaynama elde edildi. Ortalama kollodafizer açı 133º (123-143) olarak ölçüldü.<br />

Hastalarda kaynamama, malunion, malrotasyon, materyal yetmezliği ve<br />

diz hareketlerinde kısıtlılık görülmedi. Kaynaması tamamlanmış 1 hastada geç<br />

dönemde enfeksiyon görüldü (ameliyat sonrası 1.yıl). Bu hastada plak<br />

çıkarıldıktan sonra antibiotikli zincir ugulanarak enfeksiyon tedavi edildi.<br />

Femur 1/3 alt uç kırığı olan hastaların fonksiyonel sonuçları Neer skoruna<br />

göre değerlendirildi (34). Ameliyat sonrası 1. yılda Neer skoru ortalam 68.5 (35-<br />

88) olarak tespit edildi.<br />

Ters Liss uygulanan kalça kırıklı hastalar fonksiyonel olarak Parker ve<br />

Palmer mobilite skoruna göre değerlendirildi. Son kontrolde Parker ve Palmer<br />

mobilite skoru 7.1 (6-9) olarak saptandı (39).


No<br />

(Hasta )<br />

Yaş Cins Yatış süresi<br />

(gün)<br />

Ameliyat olma<br />

süresi (gün)<br />

Kırık<br />

Tipi<br />

AO<br />

Etyoloji Ek Patoloji Neer<br />

skoru<br />

1 22 E 2 7 32B T.K - 88<br />

2 16 K 6 19 33A3 T.K - 80<br />

3 25 E 6 15 33A1 T.K - 86<br />

4 64 K 3 14 33A3 Düşme - 87<br />

5 68 K 4 7 33A1 Düşme - 75<br />

6 63 K 6 11 32B Düşme - 72<br />

7 44 K 4 16 33A1 Düşme - 76<br />

8 62 K 5 14 32B T.K - 75<br />

9 87 K 6 11 32A Düşme - 65<br />

10 25 E 7 10 33A3 T.K R-Asetabulum kırığı 35<br />

11 58 K 7 13 32A2 Düşme Periprostetik ve<br />

patella kırığı<br />

12 36 E 6 30 33A3 T.K Bil.Kalkaneus ve<br />

tarsal kemikler,Sağ<br />

patella,mandibula<br />

13 64 K 13 24 33A1 Düşme - 60<br />

14 20 E 9 10 33A1 Patolojik Osteosarkom 60<br />

15 68 K 6 17 33A1 Düşme Periprostetik 65<br />

Ortalama 48 14,5 6 68.5<br />

Tablo 3 : Femur 1/3 alt uç kırıklı hastalar<br />

50<br />

52


(No)<br />

Hasta<br />

Yaş Cins Yatış<br />

süresi<br />

(gün)<br />

Ameliyat<br />

olma<br />

süresi<br />

Kırık tipi<br />

AO<br />

Etyoloji Kollodiafizer<br />

açı<br />

Parker<br />

Palmer<br />

skoru<br />

(gün)<br />

1 41 E 30 2 32-B3.1 Düşme 143/140 9<br />

2 80 K 25 11 32-B3.1 Düşme 130/136 6<br />

3 43 E 14 4 32-B3.1 Düşme 127/130 8<br />

4 83 K 14 7 32-B2.1 Düşme 135/140 7<br />

5 60 K 13 5 32-B2.1 Düşme 137/132 6<br />

6 87 K 11 4 32-B2.1 Düşme 124/parsiyel 6<br />

protez<br />

7 22 K 11 4 32-C3.2 T.K 135/135 7<br />

8 27 E 22 16 32-C3.2 ASY 120/140 7<br />

(ASY)<br />

9 76 E 7 2 32-B2.1 T.K 144/140 8<br />

10 43 E 7 4 32-B2.1 Düşme 128/130 6<br />

Ortalama 55 5/5 15.4 5.9 123-143 7.1<br />

Tablo 4: Femur 1/3 üst uç kırıklı hastalar


Olgularımızdan örnekler:<br />

Olgu 1<br />

Y.İ 25 yaşında erkek hasta, acil servise içi trafik kazası sonrası ifadesi ile<br />

getirilen hastada sağ asetabulum ve sol femur distal uç kırığı (AO 33A3)<br />

saptandı. Hasta genel durumu stabil olmasına rağmen sosyal güvencesi<br />

olmaması sebebiyle yatışının 10.günü ameliyat edilebildi . Astetabulum kırığına<br />

plak vida uygulandı. Femur distal uç kırığına 9 delikli LİSS plak uygulandı. Femur<br />

medial korteksindeki defekte rağmen implant yetmezliği ve kaynamama<br />

gözlenmedi. Defektin takiplerde yeni kemik dokusu ile dolduğu gözlendi.<br />

ameliyat öncesi grafiler


ameliyat sonrası<br />

Ameliyat sonrası 24. ay


Olgu 2<br />

R.K. 68 yaşında kadın hasta, evde düz zeminde düşme sonrası acil<br />

servise getirilen hastanın sol femuru distal uç periprostetik kırık saptandı<br />

(AO32A2) . 2000 yılında her iki dize gonartroz sebebiyle daha önce diz protezi<br />

uygulanan hasta yatışının 13. günü ameliyat edildi.<br />

Ameliyat öncesi grafiler


Ameliyat sonrası erken grafiler<br />

Ameliyat sonrası 2. yıl grafileri


Olgu 3<br />

F.B. 60 yaşında kadın hasta , merdivenden düşme sonrası gelişen sağ<br />

femur üst uç kırığı (AO32B2.1) saptandı. Hasta yatışının 5. günü ameliyat edildi.<br />

Osteoporotik olan hastaya LİSS plak uygulandı. Kırık proksimal ve distalinden<br />

4’er vida ile osteosentez sağlandı. Osteoporoz nedeniyle distaldeki vidalar çift<br />

korteks uygulandı.<br />

Ameliyat öncesi grafiler<br />

Ameliyat sonrası erken grafileri


Ameliyat sonrası 1,5 yıl


Olgu 4<br />

Z.P; 87 yaşında kadın hasta, evde düz zeminde düşme sonrası gelişen<br />

sağ femur üst uç kırığı (32B2.1) saptandı. Sol kalçasına 5 yıl önce başka bir<br />

hastanede parsiyel protez uygulanan hasta yatışının 4. günü ameliyat edildi.<br />

Osteoporoz nedeniyle distal vidalar çift korteks uygulandı. Trokanter minörde<br />

kaynamama gözlenmesine rağmen buna bağlı bir semptom gözlenmedi.<br />

ameliyat öncesi grafiler


Ameliyat sonrası erken grafiler<br />

ameliyat sonrası 1. yıl


TARTIŞMA<br />

Gelişen teknoloji ve sanayileşme ile birlikte maruz kalınan travma şiddeti<br />

de orantılı olarak artmıştır. Uzun kemik kırıklarında tedavide amaç kırığın en kısa<br />

sürede uygun pozisyonda kaynamasını sağlamak ve ekstremiteye<br />

uygulanabilecek erken hareket ile fonksiyonu kazandırmaktır.<br />

Femur distal uç kırıkları tedavisi zor kırıklardan olmuşlardır. Bu kırıklar<br />

daha çok yaşlı ve politravmatize hastalarda görülen eklem içi veya parçalı<br />

kırıklardır. Kadınlarda en sık 75 yaşlarında , erkeklerde ise 15-24 yaşlar arasında<br />

görülür. Distal femur kırıkları tüm femur kırıklarının % 7 sini oluşturur (38). Bu<br />

kırıklar diz eklemi ile ilişkili olduğundan diz hareketlerinin ve fonksiyonlarının<br />

yeniden kazanılması güç olabilir. Osteoporoz, ince korteks yapısı ve geniş<br />

intramedüller kanal sebebiyle bu bölge kırıklarının tedavisinde geleneksel<br />

yöntemlerle birçok sorunla karşılaşılmaktadır.<br />

Femur 1/3 üst uç kırıkları gençlerde yüksek enerjili travma sonrası oluşur<br />

iken yaşlılarda basit düşme sonrası osteoporotik kemikte gerçekleşir. Yaşlı<br />

nüfusun giderek artması, yüksek enerjili travmaların gelişen teknoloji ve tehlikeli<br />

spor türlerinin yaygınlaşması, femur üst uç kırıklarının görülme sıklığını<br />

arttırmaktadır.<br />

Femur alt ve üst uç kırıklarının tedavisinde geçtiğimiz yıllarda birçok<br />

gelişme sağlanmıştır. Kırık iyileşmesinin daha iyi anlaşılması, biyolojik<br />

yöntemlerle uygulanabilen tespit materyallerinin geliştirilmesi ve yaygın şekilde<br />

kullanılmaya başlanması ile femur alt ve üst uç kırıklarında daha iyi ve daha<br />

fonksiyonel sonuçlar alınmaya başlanmıştır.<br />

Kırıkların tespitinde ilk önceleri açık redüksiyon ve plak-vida ile anatomik<br />

redüksiyon hedeflenmiştir. Modern osteosentezin babası olarak kabul edilen<br />

Robert Danis (1880-1962) 1904 yılında çalışmalarına başlamıştır. Danis;<br />

osteosentezin başarılı sayılabilmesi için:


1) Bölge ve çevre eklemlerin erken ve aktif hareketi<br />

2) Kemiğin orijinal şeklinin sağlanması<br />

3) Gözle görülen kallus oluşmadan kırığın primer iyileşmesi gereklidir<br />

demiştir.<br />

Danis’in osteosentez tekniği kırık fragmanları arasında kompresyona<br />

dayanmaktadır. Tedavi sırasındaki amacı; kırık stabilizasyonunu olabildiğince rijit<br />

bir şekilde sağlamak ve kırığı yok farzederek etkilenen ekstremitenin diğer<br />

bölgelerinin fonksiyonunu korumaya çalışmaktır. Eğer bölgede kallus oluşursa<br />

yeterli stabilitenin olmadığını düşünmüştür.<br />

Bu amaçlarla 1950’li yılların başından beri yapılan osteosentez<br />

metotlarından anatomik redüksiyon ve plak vida ile osteosentez ameliyatlarının<br />

sonucunda, kırık hattında yaygın devitalizasyon gözlenmiştir (38). Kemiğin<br />

kaynaması için ön planda tutulan mekanik faktörlere karşın biyolojik faktörler geri<br />

planda kalmıştır.<br />

Aradan geçen 30 sene zarfında tam fonksiyonel geri dönüş amaçlardan<br />

biri olmaya devam ederken implantlarda ve cerrahi tekniklerdeki gelişme ile kırık<br />

tedavisinde ön planda tutulan mekanik faktörler biyolojik faktörlere doğru<br />

kaymıştır. Böylece kırık tedavisinde kemik ve yumuşak dokuların kanlanması<br />

daha ön planda tutulmaya başlanmıştır(38).<br />

1987 yılında Mast ve ark. plak tespiti için indirek redüksiyon fikrini ve<br />

uygulamasını öne sürmüşlerdir. 1988 yılında Kinast ve ark. (39) osteosentez<br />

sırasında kırığın kaynaması ve iyileşme için anatomik redüksiyonun gerekli<br />

olmadığı fikrini ispatlamışlardır.<br />

1990 yılında Perren ve ark. periost tabakasının kırık kaynaması<br />

sırasındaki fonksiyonunu öne sürerek geliştirdikleri, kemik temas yüzeyi çentikli<br />

olan LC-DCP ile ilgili çalışmalarını yayınlamışlardır (40). Bu biyolojik teknikleri<br />

kullanarak Bolhofner 1996 yılında femur suprakondiler kırıklı 57 vakalık serisini<br />

bildirmiştir (41). Submusküler plaklama tekniği ise ilk olarak Krettek ve ark.<br />

tarafından uygulanmış ve yayınlanmıştır (42).


Bugün temel AO prensipleri;<br />

1.Anatomik yapıları düzeltecek şekilde kırık redüksiyonu ve tespiti<br />

2.Kırığın yapısı ve yaralanmanın gerektirdiği şekilde tespit veya<br />

atelleme ile dengenin sağlanması<br />

3.Yumuşak dokuların dikkatli yaklaşımlarla koruması<br />

4.Ekstremitenin ve hastanın erken ve güvenilir şekilde<br />

hareketlendirilmesidir (23).<br />

Distal ve proksimal femur kırıklarının tedavisine tarihsel olarak bakıldığı<br />

zaman ilk olarak 1960 larda iskelet traksiyonu ile yapılan konservatif tedavilerin<br />

bu dönemde yapılan cerrahi tedaviler göre daha başarılı olduğu bildirilmiş.(43)<br />

Konservatif tedavi edilen hastalarda açısal deformite, eklem hareket kısıtlılığı,<br />

hastanın uzun süre immobilizasyonu gibi komplikasyonlar gözlenmiştir<br />

(44,45,46,47).<br />

Günümüzde konservatif tedavi cerrahinin kontrendike olduğu hastalarda<br />

yapılmaktadır. Konservatif tedavi endikasyonları; yürüyemeyecek hasta (plejik),<br />

nondeplase kırık, impakte stabil kırık, ciddi osteopenidir.<br />

Proksimal femur kırıklarında konservatif tedavi sadece çocuklarda ve<br />

anestezi alamayan hasta gurubunda endikedir. Ameliyat esnasındaki<br />

monitörizasyonun gelişmesi, anestezi cihazlarındaki teknolojinin gelişmesi ile<br />

konservatif tedavi uygulanan hastaların sayısı gittikçe azalmaktadır. Konservatif<br />

tedavide iskelet traksiyonu uygulanır (48).<br />

Günümüzde çoğu ortopedi uzmanı distal ve proksimal femur kırıklarının<br />

tedavisinin en iyi metodunun redüksiyon ve cerrahi tespit olduğunu<br />

savunmaktadır (49).<br />

Güncel olarak femur alt ve üst uç kırıklarının cerrahi tedavisinde eksternal<br />

fiksatör, sabit açılı kamalı plaklar, kayıcı çiviler, intramedüller çiviler ve kilitli plak<br />

sistemleri kullanılmaktadır.<br />

Dahl ve Singh femur 1/3 üst uç kırıklı eksternal fiksatör uyguladıkları 51<br />

hastanın 9 yıllık takibinde %94 iyileşme bildirmişler, distal femur açık kırıklarında<br />

eksternal fiksatör tercih edilebilir bir seçenek lduğunu söylemişlerdir(50).


Eksternal fiksatör uygulamalarında %30 a kadar çivi yolu enfeksyonu<br />

gelişebilmektedir. Eksternal fiksatör ile osteosentez; mevcut hastalıkları<br />

nedeniyle yüksek ameliyat riski mevcut olan hastalarda alternatif tedavi yöntemi<br />

olarak uygulanmaktadır (51).<br />

Sabit açılı 95’lik plakların geliştirilmesi, dinamik kondüler vidasının<br />

geliştirilmesi ile tedavide ilerlemeler sağlandı. Özellikle sabit açılı plakların<br />

kullanımı medial çökmeyi önlemiş ve varus deformitesinin gelişmesini<br />

engellemiştir. Shatzker ve ark. 95 lik AO kamalı plak uyguladıkları femur distal uç<br />

kırığı olan 71 hastanın %75’inde mükemmel sonuç bildirmişlerdir. Shatzker yaşlı<br />

ve osteoporotik hastalarda aynı dönemde kötü sonuçlar bildirmiştir. Femur distal<br />

uç kırıklarında AO kamalı plak uygulamalarında 1970’lerden itibaren %65-85 iyi<br />

sonuçlar alınmaya başlanmıştır. Hanson ve Tullos 1978 de 42 hastalık<br />

serilerinde %87.5 başarılı sonuç bildirmişlerdir (52). Femur üst uç kırıklarında AO<br />

plak uygulamalarında en sık komplikasyon materyal yetmezliğidir. Schlemminger<br />

ve ark %13 mekanik yetmezlik ve %32 postoperatif komplikasyon bildirmişlerdir<br />

(53), daha sonra dinamik kompresyon çivilerine yönelmişlerdir.<br />

1970’lerde dinamik kompresyon vidası geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması<br />

ile daha iyi sonuçlar elde edilmeye başlanmıştır. Ruff ve Lubbers femur DHS<br />

uyguladıklar subtrokanterik kırklı hastalarda %95 iyi sonuç bildirmişlerdir (54).<br />

Dinamik kompresyon vidası ile tedavi edilen distal ve proksimal femur kırıklarında<br />

biyolojik yöntem uygulanabilir. Uygulamada temel güçlük lag vidasının uygun<br />

yerleştirilmesi ve redüksiyonda güçlüğüdür. Femur medial korteks desteğinin az<br />

olduğu kırıklara materyal yetmezliği ve kaynama gecikmesi daha sık görülür.<br />

İntramedüller çivilerin gelişmesi ile beraber femur alt ve üst uç kırıklarında<br />

yaygın şekilde kullanılmaya başlanmış ve iyi sonuçlar bildirilmiştir. Taylor ve ark<br />

subtrokanterik kırıklı genç hastalarda uyguladıkları intramedüller çivilerde<br />

%100’e yakın mükemmel sonuçlar bildirmişlerdir (55).<br />

Distal femur kırıklarında retrograd intramedüller çivi uygulamaları ile iyi<br />

sonuçlar bildirilmiştir. Butler ve ark retrograd intramedüller çivilemenin femur<br />

suprakondiler ve interkondiler kırıklarında kabul edilebilir bir tedavi yöntemi<br />

olduğunu göstermişlerdir (56).


Liss yöntemi ve intramedüller çiviler biyomekanik olarak birbirine yakın<br />

stabilite sağlarlar. Liss yönteminde femur medullasının oyulmaması, retrograd<br />

çivilerden farklı olarak eklemin açılmaması ve plak proksimalinden ihtiyaç halinde<br />

7 adet vida uygulanabilmesi temel avantajlarındandır.<br />

1980 li yıllardan itibaren bu bölge kırıklarının tedavisinde başarılı sonuçlar<br />

bildirilmeye başlanmıştır. İlk olarak Mast ve ark. indirek redüksiyonu ve kırık<br />

biyolojisinin korunmasını popularize etti, daha sonra implant dizaynındaki<br />

yenilikler gerçekleşti (57).<br />

Son dönemde kilitli plak sistemlerinin geliştirilmesi, minimal invaziv cerrahi<br />

tekniklerin yaygınlaşması ile beraber kırık iyileşmesi ve enfeksyon problemini<br />

nerdeyse ortadan kaldırmıştır (57).<br />

LISS (Less invasive stabilisation system), (Synthes USA) distal femur<br />

kırıkları için geliştirilmiş minimal invaziv teknikle uygulanan bir kilitli plak<br />

sistemidir. İmplant periost uzerine baskı yapmayacak şekilde dizayn edilmiş<br />

olması sebebiyle zedelenmiş bölgenin kan akımının devam etmesini sağlar.<br />

Diğer perkutan plak uygulamaları, dinamik kompresyon çivisi ve sabit açılı<br />

kamalı palklara göre uygulanması cerrahi teknik açıdan çok daha basittir (58).<br />

Literatürde femur distal uç kırıklarında LISS plak uygulamaları ile ilgili<br />

olumlu erken sonuçlar bildirilmektedir (59,60).<br />

Kregor ve ark distal femur kırıklarında LISS yönteminin ve retrograd<br />

intramedüller çivilemenin günümüzde altın standart olduğunu bildirmişlerdir<br />

(59,60).<br />

Krettek ve ark. 112 hastalık serilerinde %6.3 enfeksiyon, %6.3<br />

psödoartroz, %3.6 aksiel deviasyon bildirmişlerdir (62). Müller ve ark 119<br />

hastalık serilerinde %3 enfeksiyon, %3 psödoartroz, %23 aksiyel deviasyon<br />

bildirmişlerdir (63). Kregor ve ark. 66 hastalık serilerinde % 3 enfeksiyon, %4.5<br />

aksiyel deviasyon bildirmişler, enfeksiyona rastlamamışlardır (64).<br />

Schültz ve ark 116 hastalık serilerinde %4.2 enfeksiyon, %1.9 psödoartroz<br />

ve %37.9 aksiyel deviasyon bildirmişlerdir (60).<br />

Yazarlar bu başarılı iyileşmeyi kırık biyolojisinin korunmasına ve Liss<br />

yönteminin uygulanış şekline bağlamışlardır (64).


Femur üst uç kırıklarında Liss uygulamaları ile ilgili bilgi literatürde kısıtlıdır<br />

Michael Schütz ve ark periprosetik kalça kırığı sonrası liss plak uyguladıkları 1<br />

hastayı bildirmişlerdir (33). Osteopetrozisli hastalarada subtrokanterik bölge<br />

kırıklarında ters liss uygulaması 3 vakada bildirilmiştir. (34,35) J.R. Pryce Lewis<br />

ve ark politravmatize bir hastada gelişen segmental femur kırığında ters Liss<br />

uygulamasını bildirmişlerdir (36).<br />

Yapılan çalışmaların takip sürelerinin kısa olası sebebiyle implant<br />

yetmezliği hakkında ayrıntılı ve fazla bilgi yoktur.<br />

Bizim 15 hastadan oluşan distal femur kırıklarını LISS yöntemi ile tedavi<br />

ettiğimiz hastaların hiçbirinde psödoartroz saptanmadı. Bir hastada kırık<br />

kaynamasından sonra geç enfeksiyon gelişti ve plak çıkarılarak tedavi edildi.<br />

Materyal yetmezliği ve malrotasyon saptanmadı. Proksimal femur kırığı nedeniyle<br />

ameliyat edip takip ettiğimiz 10 hastada materyal yetmezliğine rastlanılmadı.<br />

LISS sistemi ve uygulanışı diğer plak sistemlerine göre oldukça farklıdır.<br />

Kırık parçaları indirek redüksyon sonrası fikse edilir. Yükler kemikten plağa kilitli<br />

vida başı ile aktarılır. Periost kan akımı korunması için kompresyon uygulanmaz.<br />

Plağın anatomik dizaynı nedeniyle sonradan şekil verilmesi gerekli değildir.<br />

Kılavuz sistemi sayesinde plağın submusküler uygulanması mümkündür.<br />

Vidalar perkutan olarak küçük insizyonlardan uygulanabilir. Bu teknik Krettek ve<br />

ark. tarif ettiği yumuşak doku hasarını en aza indiren MİPPO (Minimally<br />

Percutaneous Plate Osteosynthesis) tekniğine benzerdir. Vidaların plağa<br />

kilitlenmesi sebebiyle plak ve kemik arasında herhangi bir kompresyon kuvveti<br />

oluşmaz. Vidaların plağa kilitlenmesi için 4 newtonmetre tork kuvveti gereksede<br />

bunun kompresyon etkisi yoktur. Geleneksel plaklama sistemlerinden farklı<br />

olarak LISS plak sistemi kompresyon oluşturmayan bir yapı olarak<br />

düşünülmelidir. Vida çaplarının daha fazla olması kemik üzerindeki stresin daha<br />

geniş alana yayılmasınını sağlar. LISS plak sisitemi üzerinde yapılmış<br />

biomekanik çalışmalar distal femur kırıklarında iyi bir alternatif olabileceğini<br />

göstermektedir. Ek olarak plağın bir internal fiksatör gibi davranması ve minimal<br />

invaziv cerrahi teknikle uygulanabilmesi temel avantajlarındandır(65).


Bu imlant iyi bir stabilite sağlar. Kırık sahasındaki stress kuvvetleri plağın<br />

koprüleme etkisi nedeniyle çok düşüktür, çünkü kırık sahasında kemik ve plak<br />

arasında temas yoktur (66).<br />

LISS plak sistemi değişik açılardaki sabit vidaları sayesinde yüksek<br />

düzeyde enerji absorbe edebilmektedir. Bu özelliği sayesinde sistemin<br />

yetmezliğe gitmesi daha uzun sürmektedir (67). Plağın esnek olması sayesinde<br />

kemiğe daha fazla yük aktarılır ve kırık parçalarında daha fazla hareket oluşur.<br />

Bu hareket sayesinde sekonder kemik iyileşmesi sağlanır (68).<br />

Ameliyat minimal invaziv teknikle uygulandığı için yumuşak dokunun<br />

iatrojenik hasarı çok azdır. Kemik grefti kullanılmasına gerek kalmadan erken<br />

kaynama gerçekleşir. Biz olgularımızda kemik grefti kullanmadık. Cerrahi tekniği<br />

diğer perkutan plaklama yöntemlerine göre kılavuz sistemi ile uygulanması<br />

nedeniyle daha kolaydır. Vidaların self tapping ve self dirlling özellikleri sayesinde<br />

uygulanmaları tek aşamada olur. Vidalar küçük insizyonlardan uygulanabilir.<br />

Vidalar tek korteks uygulandığı için vida boyunun ölçülmesi gerekli değildir.<br />

Yumuşak dokuyu koruyan kılavuz sistemi ile vidalar çevre dokulara zarar<br />

vermeden uygulanabilir. Diğer tespit materyallerinden farklı olarak hem sistem<br />

hem kompresyon hem de rotasyonel kuvvetlere karşı dayanıklıdır. Osteoporotik<br />

kemikte bile teknik doğru uygulandığı zaman yetmezlik ve gevşeme gelişmez.<br />

Yük metafizer bölgeye uygulanan 7 vidaya dağıldığı için özellikle intramedüller<br />

çivilere göre osteoporotik kemikte daha avantajlıdır.<br />

Avantajlarına rağmen sistemde yetmezlik gelişebilmektedir. Bu teknik kırık<br />

iyileşmesini ve implant yetmezliğini önlemeyi garanti etmemektedir (69). X-ray<br />

grafilerde kırık iyileşmesi görülmeden tam yük verilmesi implant yetmezliğine<br />

sebep olabilmektedir (70). Plağın proksimalinin anteriora yerleşmesi nedeniyle<br />

oluşabilen yetmezlik Schutz ve Schandelmaier (69) tarafından bildirilmiştir. Biz<br />

vakalarmızda radyolojik iyileşmeyi beklemeden ameliyat sonrası 2. aydan<br />

itibaren tek koltuk değneği ile %15-20 yük, 3.aydan itibaren tam yük vermemize<br />

rağmen implant yetmezliği ile karşılaşmadık.<br />

Vidalar self drilling olduğu için ve plağa kilitlendiğinden dolayı korteks<br />

ıskalanıp vida boşta kalabilir ve iyi bir lateral görüntüleme yapılmaz ise ameliyat


esnasında fark edilmeyebilir. Ek olarak ne kadar vida kullanmansı gerektiği tam<br />

olarak belli değildir. Bazı yazarlar 3 şaft vidasının yeterli olabileceğini söylerken<br />

(69) en az 5 vida kullanılmasını söyleyenlerde vardır (70).<br />

Klasik plakla osteosenteze göre daha uzun plak kullanımı ve proksimal ve<br />

distal fragmanlar üzerine daha uzun uzanım gerektirir (71,72,73).<br />

Her yeni teknikte olduğu gibi LISS yöntemini uygulamada belirgin bir<br />

öğrenme eğrisi mevcuttur. Geleneksel plaklamadan farklı olarak LISS kırık<br />

redüksiyonu sağlandıktan sonra uygulanır. Çektirme vidası ile bir miktar varusvalgus<br />

açılanması düzeltilebilse de düzeltme miktarı fazla değildir. Plak dizaynı<br />

anatomik olduğu için plağa şekil vermek gerekli değildir. Her ne kadar plak<br />

kompresyon prensibine göre uygulanmasada plak mümkün olduğu kadar femura<br />

adapte edilmelidir.<br />

Plağın AP planda yetersiz adaptasyonu sonucu yüksekte kalması iliotibial<br />

traktusta iritasyona sebep olur ve diz hareketlerini engelleyebilir. Cilt altında<br />

belirgin şekilde görülmesine ve kozmetik sorunlara sebep olabilir. Femurdan<br />

uzak olarak yerleştirilmiş plağa fark edilmez ise gereğinden kısa vida<br />

uygulanabilir, vida yivlerinin korteksi yakalamaması sonucunda implant<br />

yetmezliği ve vidaların sıyrılması ile sonuçlanabilir. Vidalar her ne kadar tek<br />

korteks uygulansada vidaların delici ve yiv açıcı uç kısmının femur korteksine<br />

tutunma özelliği yoktur, vida yivlerinin femur korteksine temas edebilecek kadar<br />

uzun boyda vidalar seçilmelidir.<br />

Plak proksimalinin lateral planda yetersiz adaptasyonu sık karşılaşılan<br />

sorunlardan biridir. Plak lateral femoral kondüle 10° açı ile ve kondülün<br />

anterioruna yerleştirilmediğinde veya plak proksimali anterior ya da posteriora<br />

doğru yerleştirilmiş ise sistemin stabilizasyonu azalır. Normalde 18-26 mm<br />

uzunluğunda vidalar ile proksimalde yeterli stabilizasyon sağlanır. Ancak plağın<br />

yalnış yerleştirilmesine bağlı vidaların çok az bir kısmının şaftı yakalaması veya<br />

transkortikal vida uygulanmasına neden olabilir. Bu da tam yük verildiğinde<br />

proksimal vidaların avülzyonu ile sonuçlanabilir. Bu komplikasyondan kaçınmak<br />

için klavuz sistemi çıkartılıp skopi ile tam lateral görüntüleme alınabilir.


Biz kendi vakalarımızda uygun plak pozisyonunu sağlayabilmek için<br />

proksimalde plak adaptasyonunu görecek kadar mini insizyon ile adaptasyonu<br />

sağlayıp palpasyon ile kontrol ettik. Kırık hattı uzağından yapılan bu insizyon ile<br />

Liss yönteminin bu en sık rastlanılan uygulma hatasından kaçınılabileceği<br />

görüşündeyiz. Krettek ve ark. proksimal vidaların avülzyonu ile karşılaştıkları<br />

vakalarada bu vidaları çıkartıp yerlerine çift korteks kortikal vida uygulayarak<br />

kaynama sağladıklarını bildirmişlerdir.<br />

Sonuç olarak, LISS plak vida sistemi , özellikle osteoporotik kırıklar başta<br />

olmak üzere tüm kırıklarda kırık parçaları arasındaki mikro hareketleri tolere eder<br />

ve bunu gerçekleştirirken erken ve tam fonksiyona ulaşmayı tehlikeye atmaz.<br />

Aynı zamanda biyolojik olarak uygulanabilmesiyle de kırık iyileşme periyodunda<br />

daha az sorunlara yol açar. Bu bölge kırıklarının cerrahi tedavisindeki<br />

seçenekler oldukça fazladır. Ancak, uygulanacak yöntemin komplikasyonları az<br />

olmalı, erken harekete izin vermeli, biyolojik iyileşme sağlamalıdır. Kilitli plakların<br />

distal ve proksimal femur kırıklarında güvenli stabilizasyon sağlaması, erken<br />

harekete izin vermesi ve sekonder kemik iyileşmesine neden olmasından dolayı<br />

diğer tedavi metodlarına göre daha iyi bir seçenek olduğu düşüncesindeyiz.<br />

Belirtilmiş olan avantajları ve üstünlügü nedeni ile, LISS yöntemi klinigimizde<br />

kullanılmaktadır ve basarı oranlarımız; belirtilen noktalara dikkat edilerek<br />

yapıldıgı için literatürle uyumludur.


SONUÇ:<br />

Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde<br />

Eylül 2004-Mart 2007 tarihleri arasında femur 1/3 1lt uç ve 1/3 üst uç kırığı<br />

nedeniyle tedaviye alınıp LİSS yöntemiyle osteosentez uygulanan hastaların<br />

değerlendirilmesinde;<br />

1. LİSS plak sistemi diğer perkütan tespit yöntemleri ile<br />

karşılaştırıldığında uygulama açısından daha kolaydır.<br />

2. Ciddi osteoporoz varlığında bile stabil bir osteosentez<br />

sağlanabilmektedir, mekanik olarak instabil ve yüksek enerjili<br />

kırıklarda yeterli stabilizasyonu sağlamaktadır<br />

3. Radyolojik dizilimde ameliyat sonrası erken dönemden iyileşme<br />

dönemine kadar herhangi bir değişiklik saptanmadı. Medial kortikal<br />

defekti olan instabil kırıklarda bile varus çökmesi veya implant<br />

yetmezliğine rastlanılmadı.<br />

4. Hiçbir hastamızda kemik grefti ve ek eksternal tespit yöntemi<br />

kullanmadı.<br />

5. Femur üst uç kırıklarında intramedüller tespit yöntemlerine ait özel<br />

komplikasyonların gözlenmemesi, yükün 1 veya 2 vida yerine femur<br />

başına gönderilen en az 4 vida üzerine dağılması, ekstraksiyon<br />

sonrası kemik defektinin az olması, ve yeterli mekanik destek<br />

sağlaması temel avantajlarındandır.<br />

6. Femur alt ve üst uç kırıklarında LİSS plak ile biyolojik tespit;<br />

minimal invaziv cerrahi teknik, yeterli stabilizasyon sağlaması,<br />

intramedüller kan dolaşımının bozulmaması ve kırık hattının<br />

açılmaması, yüksek kaynama ve düşük enfeksiyon oranları<br />

nedeniyle tercih edilebilecek alternatif tedavi yöntemlerinden biridir.


KAYNAKLAR:<br />

1. Lister J. A new operation for fracture of the patella. BMJ 1877;2:850.),<br />

2. Hansmann : Eine neue Methode der Fixirung der Fragmente bei<br />

complicirten Fracturen. Verh Dtsch Ges Chir 1886;15-134.)<br />

3. Layton T.B., Sir William Arbuthnot Lane Bt. C.B.: M.S.: An Enquiry into the<br />

Mind and Influence of a Surgeon. Edinburgh, Livingstone, 1988)<br />

4. Sherman, W.O'N. Operative treatment of fractures of the shaft of the<br />

femur with maximum fixation. J Bone Joint Surg 1926; 8:494<br />

5. Danis R.: Théorie et Pratique de l'Ostéosynthèse. Paris, Masson, 1949.<br />

6. Kinast C., Bolhofner B.R., Mast J.W., Ganz R. Subtrochanteric fractures of<br />

the femur. Clin. Orthop. 1989; 238: pp122-30<br />

7. Perren S.M.The concept of biological plating using the limited contact-<br />

Dynamic compression plate (LC-DCP). Scientific background, design and<br />

application. Injury 1991 vol 22 (Supp 1): 1-41<br />

8. Krettek C., Schandelmaier P., Miclau T., Bertram R., Holmes W.,<br />

Tscherne H. Transarticular joint reconstruction and indirect plate<br />

osteosynthesis for complex distal supracondylar femoral fractures. Injury<br />

1997 vol 28(Suppl 1); A31-41<br />

9. Routt, M.L.C. Jr.: Fractures of the femoral shaft. In Green N.E.,<br />

Swointkowski M.F (eds): Skeletal Trauma in chidren. Vol 3. Philedelphia:<br />

W&B Saunders, pg: 345-368, 1994 . Staheli, L.T.: Fractures of the shaft of<br />

the femur. In Rockwood C.A.,Wilkins K.E.,<br />

10. King R.E (eds).: Fractures in children. 3rd. ed. Philadelphia: J.B.<br />

Lippincott, pg: 1121-1163,1991<br />

11. Moory, D., VVilliams, P.: Gray's Anatomy. 38th Ed., Churchill-Livingstone,<br />

662-689,1995<br />

12. Noble PC, Alexander JW, Lindahl LJ, Yew DT, Granberry WM, Tullos<br />

HS.The anatomic basis of femoral component design. Clin Orthop.1988;<br />

235:148 -65.<br />

13. Wiss D. Master Techniques in Orthopaedic Surgery. Philadelphia:<br />

Lippincott-Raven, 1998.


14. Fractures in adults, fractures of the knee 1996 4.baskı<br />

15. Skeletal trauma : fractures, dislocations, ligamentous injuries, 2nd ed.<br />

Philedelphia : WB saunders 1997<br />

16. Tandoğan RN: ,Alparslan M.: Diz cerrahisi, Haberal Eğitim Vakfı, Ankara<br />

1999 s5,19<br />

17. Netter, F.H.: Musculscletal System, The CIBA Cellection of Medical<br />

İllustration,Vol:8, Part:1, CIBA Geigy Corporation pg: 76-97<br />

18. Dere,F.:Anatomi,Adana,AydoğduOfset,s10-15;1990<br />

19. Kuran,O.;Femur anatomisi,İstanbul Filiz Kitapevi; s76-79<br />

20. Star,Adam J.,Bucholz Robert W.: Fractures of the shaft of the femur,<br />

Rockwood and Greens Fractures of Aduldts; Ed James H.Beaty, MD.,<br />

James R Kasser, MD.;5 th ed ., Vol 2 , Chapter 41 ,s1686-1690; Lippincott<br />

Wilkins 2001<br />

21. Saka, G.: Subtrokanterik femur kırıklarının cerrahi tedavisi (Uzmanlık tezi),<br />

İst., 1998<br />

22. DeLee JC: Fractures and dislocations of the hip. Rockvvood CA Jr, Green<br />

DP.editors: Fractures in adults, ed 2, Philadelphia, 1984, JB Lippincott.<br />

23. Campbell's Operative Orthopaedics, 8 th Ed., Mosby Year Book, V.:2,C.:24,<br />

895-946,1992.<br />

24. Browner, D.B., Jüpiter, J.B., Levine, A.M., Trafton, P.G.: Skeletal Trauma,<br />

V:2,1833-1926, WB Saunders Company, 1996.<br />

25. DeLee, J.C.: Fractures and Dislocations of the Hip, Rockwood and<br />

Green's Fractures in Adults, Vol.:2, 1659-1827, Lippincott-Raven,1996.<br />

26. Müller ME, Allgöwer M, Schneider R, VVillenegger H: Manual of internal<br />

fixation: techniques recommended by the AO-ASIF group, ed 3, Berlin,<br />

1991,Springer-Verlag.<br />

27. Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rockwood and<br />

Greens Fractures in Adults, 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams &<br />

Wilkins, 2006)<br />

28. Michael Schütz and Hermann Bail; Complications of locked plates around<br />

the knee, AO Dialouge 3/5


29. Browner BD, Jupiter JB, Levine AM, et al. Skeletal Trauma. Philadelphia:<br />

WB Saunders, 1992:1537<br />

30. Herscovici Jr. D., Pistel W.L., Sanders R.W.: Evaluation and treatment of<br />

high subtrochanteric femur fractures. Am J Orthop 2000; 29(9 Suppl):27-<br />

33.<br />

31. Claiborne, A., Christian: General principles of fracture treatment;<br />

Campbell’s Operative Orthopaedics; Terry Canale (eds), 9th. Ed., Vol.3,<br />

pg: 1993-2042; Mosby 1998<br />

32. Sanders R, Regazzoni P, Ruedi TP. Treatment of supracondylarintracondylar<br />

fractures of the femur using the dynamic condylar screw. J<br />

Orthop Trauma 1989;3222.<br />

33. Michael Schütz and Hermann Bail; Complications of locked plates around<br />

the knee, AO Dialouge 3/5<br />

34. Reverse LISS plate stabilisation of a subtrochanteric fracture of the femur<br />

in a patient with osteopetrosis: Is this the answer? Sameh A. Sidhom<br />

Richard Pinder and D.L. Shaw ; İnjury , November 2005<br />

35. Bilareral reverse femoral Liss plate fixation for pathological proximal<br />

femoral fracture; Journal of Bone and Joint Surgery - British Volume, Vol<br />

88-B, Issue SUPP_II, 295<br />

36. Reverse LISS plating for proximal segmental femoral fractures in the<br />

polytrauma patient: A case report Injury, Volume 38, Issue 2, February<br />

2007, Pages 235-239 J.R. Pryce Lewis and G.P. Ashcroft<br />

37. Collinge C.A., Sanders R.W. Percutaneous plating in the lower extremity.<br />

Journal ofAAOS 2000; vol 8 no:4 pp211-216<br />

38. Pattison G, Reynold J, Hardy J. Salvaging a stripped drive connection<br />

when removing screws. Injury. 1999;30:74–75.)<br />

39. Schaltzker J. Changes in the AO/ASIF principles and methods. Injury<br />

1995 vol:26 (suppl 2); S-B51-56)<br />

40. Kinast C., Bolhofner B.R., Mast J.W., Ganz R. Subtrochanteric fractures of<br />

the femur. Clin. Orthop. 1989; 238: pp122-30)


41. Perren S.M.The concept of biological plating using the limited contact-<br />

Dynamic compression plate (LC-DCP). Scientific background, design and<br />

application. Injury 1991 vol 22 (Supp 1): 1-41<br />

42. Bolhofner B.R., Carmen B., Clifford P. The results of open reduction and<br />

internal fixation of distal femur fractures using a biologic (indirect)<br />

reduction technique. J.Orthop Trauma 1996; 10(6): 372-377).<br />

43. Krettek C., Schandelmaier P., Miclau T., Bertram R., Holmes W.,<br />

Tscherne H. Transarticular joint reconstruction and indirect plate<br />

osteosynthesis for complex distal supracondylar femoral fractures. Injury<br />

1997 vol 28(Suppl 1); A31-41<br />

44. Neer CS, Grantham SA, Shelton ML. Supracondylar fracture of the adult<br />

femur. J Bone Joint Surg Am 1967;49:591613).<br />

45. Healy WL, Brooker AF. Distal femoral fractures: comparison of open and<br />

closed methods of treatment. Clin Orthop Relat Res 1983;174:166171.<br />

46. Shewring DJ, Meggitt BF. Fractures of the distal femur treated with the AO<br />

dynamic condylar screw. J Bone Joint Surg Br 1992;74:122)<br />

47. Siliski JM, Mahring M, Hofer HP. Supracondylar-intercondylar fractures of<br />

the femur. J Bone Joint Surg Am 1989;71:95)<br />

48. Yang R, Liu H, Lui T. Supracondylar fractures of the femur. J Trauma<br />

1990;30:315<br />

49. Velasco R.U., Comfort T.: Analysis of treatment problems in<br />

subtrochanteric fractures of the femur. J Trauma 1978; 18:513-522<br />

50. Dhal A., Singh S.S.: Biological fixation of subtrochanteric fractures by<br />

external fixation. Injury 1996; 27:723-731<br />

51. A.Sabri Ateşalp, Mahmut Kömürcü , Bahtiyar Demiralp Femur distal<br />

bölge eklem içi açık kırıklarının ilizarov sirküler eksternal fiksatörü ile<br />

tedavisi, Gülhane Tıp Dergisi 2005; 47: 89-93<br />

52. Hanson G.W., Tullos H.S.: Subtrochanteric fractures of the femur treated<br />

with nail plate devices: A retrospective study. Clin Orthop 1978; 131:191-<br />

194


53. Schlemminger R., Kniess T., Schleef J., et al: Ergebnisse nach<br />

Winkelplattenosteosynthese der per und subtrochantaren Bruche beim<br />

alten Menschen. Akt Traumatol 1992; 22:149-156.<br />

54. Ruff M.E., Lubbers L.M.: Treatment of subtrochanteric fractures with a<br />

sliding screw-plate device. J Trauma 1986; 26:75-80<br />

55. Taylor D.C., Erpelding J.M., Whitman C.S., Kragh Jr. J.F.: Treatment of<br />

comminuted subtrochanteric femoral fractures in a young population with<br />

a reconstruction nail. Mil Med 1996; 161:735-738.<br />

56. Butler M.S., Brumback R.J., Ellison T.S., et al: Interlocking intramedullary<br />

nailing for ipsilateral fractures of the femoral shaft and distal part of the<br />

femur. J Bone Joint Surg Am 1991; 73:1492-1502.<br />

57. Mark Weight, MD and Cory Collinge, MDJ; Early Results of the Less<br />

Invasive Stabilization System for Mechanically Unstable Fractures of the<br />

Distal Femur (AO/OTA Types A2, A3, C2, and C3) Orthop Trauma •<br />

Volume 18, Number 8, September 2004)<br />

58. Farouk O, Krettek C, Miclau T, et al. The minimal invasive plate<br />

osteosynthesis: is percutaneous plating biologically superior to the<br />

traditional technique? J Orthop Trauma. 1999;13:401–406.<br />

59. Max Markmiller, MD; Gerhard Konrad, MD; and Norbert Südkamp,<br />

MD;Femur–LISS and Distal Femoral Nail for Fixation of Distal Femoral<br />

Fractures,Clinial Orthopedics and Releated Reserarch Number 426, pp.<br />

252–257)<br />

60. Kregor PJ, Stannard J, Zlowodzki M, et al. Distal femoral fracture fixation<br />

utilizing the Less Invasive Stabilization System (L.I.S.S.): the technique<br />

and early results. Injury. 2001;32(suppl 3):32–47<br />

61. Schutz M, Muller M, Krettek C, et al. Minimally invasive fracture<br />

stabilization of distal femoral fractures with the LISS: a prospective<br />

multicenter study. Result of a clinical study with special emphasis on<br />

difficult cases. Injury. 2001;32(suppl 3):48–54


62. Krettek C, Miclau T, Grün O, Schandelmaier P, Tscherne H: Intraoperative<br />

control of axes, rotation and length in femoral and tibial fractures:<br />

Technical note. Injury 29(Suppl):29–39, 1998.<br />

63. Müller E, Schütz M, Kääb MJ, Südkamp NP, Haas NP: Minimal invasive<br />

frakturstabilisierung von distalen femurfrakturen mit dem LISS-system:<br />

Eine prospektive multicenterstudie. Hefte Unfallchirurg 275:336–337, 1999<br />

64. Kregor PJ, Stannard J, Zlowodzki M, Cole PA, Alonso J: Distal femoral<br />

fracture fixation utilizing the Less Invasive Stabilization System (L.I.S.S.):<br />

The technique and early results. Injury 32(Suppl 3):32–47, 2001<br />

65. Krettek C, Schandelmaier P, Miclau T, et al. Minimally invasive<br />

percutaneous plate osteosynthesis (MIPPO) using the DCS in proximal<br />

and distal femoral fractures. Injury 1997;28:20–30)<br />

66. Cegon,J.M. GGarcia Aznar; A Comparative Analysis of Different<br />

Treatments for Distal Femur Fractures using the Finite Element<br />

Method,Computer Methods in Biomechanics and Biomedical Engineering<br />

Vol. 7, No. 5, October 2004, pp. 245–256<br />

67. P. Duffy, MD; K. Trask, BEng; A. Hennigar; Assessment of Fragment<br />

Micromotion in Distal Femur Fracture Fixation with RSA;Clinical<br />

Orthopaedics and Releated Research; Number 448, pp. 105–113/ 2006<br />

68. Gavin Button, MD, MS, Philip Wolinsky, MD Failure of Less Invasive<br />

Stabilization System Platesin the Distal Femur A Report of Four Cases<br />

69. Schandelmaier P, Partenhemier A, Koenemann B, et al. Distal femoral<br />

Fractures and LISS stabilization. Injury 2001;32:SC55–SC63.<br />

70. Schutz M, Muller M, Krettek C, et al. Minimally invasive fracture<br />

stabilization of distal femoral fractures with the LISS: a prospective<br />

multicenter study. Injury 2001;32:SC48–SC54<br />

71. Kregor P, Stannard J, Zlowodzki M, et al. Distal femoral fracture fixation<br />

utilizing the Less Invasive Stabilization System (L.I.S.S.): the technique<br />

and early results. Injury 2001;32:SC32–SC47<br />

72. Hasan Hilmi MURATLI, Mehmet Fırat YAĞMURLU Femur kırıklarında<br />

minimal invaziv yöntem ve biyolojik fiksasyon prensipleri ile plakla


osteosentez uygulama sonuçlarımız;, (Acta Orthop Traumatol Turc<br />

2002;36:129-135)<br />

73. David J. Hak, MD, MBA, Rena L. Stewart, MD, Preliminary Stabilization<br />

of the Less Invasive Stabilization System (J Orthop Trauma 2004;18:559–<br />

561)

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!