You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
T.C<br />
SAĞLIK BAKANLIĞI<br />
TAKSİM EĞİTİM VE ARAŞTIRMA<br />
HASTANESİ<br />
ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ<br />
KLİNİĞİ<br />
Doç. Dr. Yavuz Kabukçuoğlu<br />
Ortopedi ve Travmatoloji Klinik Şefi<br />
FEMUR KIRIKLARINDA LİSS<br />
UYGULAMALARI VE<br />
SONUÇLARIMIZ<br />
(UZMANLIK TEZİ)<br />
Dr.Gökhan ÖZKAZANLI<br />
İstanbul,2008
ÖNSÖZ<br />
Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji eğitimim süresince<br />
yetişmemde emeği geçen, kendisinden hayata dair çok şey öğrendiğim sayın hocam<br />
Doç.Dr Yavuz KABUKÇUOĞLU’na ve kliniğimizde daha önce şeflik yapan sayın<br />
hocam Doç. Dr. İrfan ÖZTÜRK’e;<br />
Eğitimimin her aşamasında yanımda bulunup destek olan bir dönem klinik şefimiz<br />
olan Op.Dr.Etel KAYIRAN’a;<br />
Eğitimim süresince cerrahi disiplin ve cerrahi nosyonumun oluşmasında çok önemli<br />
yeri olduğuna inandığım Op.Dr.Atilla Sancar PARMAKSIZOĞLU’na;<br />
Uzmanlık eğitiminde yarı yolda ayrılmak zorunda kaldığım (ruhu şad olsun) cerrahi<br />
sorumluluk ve hassasiyetimi sağlamamda önemli katkıları olan ve klinik içi sosyal<br />
etkinliklerimizde her zaman en önde olup bize klavuzluk eden kliniğimizin ağabeyi<br />
Op.Dr.Ahmet KURT’a;<br />
Kliniğimize sonradan katılan ve dürüst hekimlik ile tıbbi etik konusunda örnek<br />
aldığım Op.Dr.Ufuk ÖZKAYA’ya;<br />
Kliniğimize sonradan katılan ve el cerrahisi nosyonumun gelişiminde katkıları olan<br />
abim ve arkadaşım Op.Dr.Ayhan KILIÇ’a;<br />
Asistanlığım boyunca bana destek olan Op. Dr Murat GÜL’e<br />
Asistanlık son döneminde beraber çalışma fırsatı buduğu Op.Dr.Fuat BİLGİLİ’ye<br />
Klinikte beraber çalışma fırsatı bulduğum tüm kıdemlilerim ve benle çalışmaktan<br />
dolayı çok mutlu olduklarını bildiğim ve benimde onlarla çalışmaktan dolayı onur<br />
duyduğum çömezlerime;<br />
Benim bu günlere gelmemde her türlü desteğini benden esirgemeyen, her zaman<br />
yanımda olacaklarını bildiğim annem Zarife Özkazanlı’ya ve bu günleri göremeyen<br />
babam Kemal Özkazanlı’ya ve sevgili abim Kazım Özkazanlı’ya teşekkürlerimi bir borç<br />
bilirim.<br />
Dr.Gökhan Özkazanlı<br />
2008
GİRİŞ VE AMAÇ<br />
Femur kırıkları günümüz ortopedi pratiğinde büyük bir yer kaplamaktadır.<br />
Motorlu taşıtların kullanımında artış, gelişen teknoloji ile beraber daha yüksek<br />
enerji ile meydana gelen kırıklar, macera sporlarına olan ilginin artması, ateşli<br />
silahların yaygınlaşması ile femur kırıklarının görülme sıklığında artışa neden<br />
olmuştur.<br />
Femur, vücudun en büyük ve alt ekstremitenin en fazla yük taşıyan<br />
kemiği olması nedeniyle kırıkları önemli morbiditeye sebep olmaktadır. Ayrıca<br />
sıklıkla yüksek enerjili travmaya bağlı olarak geliştiği için ek yaralanmalarla<br />
birlikte görülme olasılığı fazladır. Bu sebeplerden dolayı izole femur kırıklarında<br />
bile mortalite yüksektir.<br />
Kırık iyiyleşmesinin daha iyi anlaşılması ve biyolojik tespit yöntemlerinin<br />
gelişmesi ile beraber nerdeyse tüm ortopedik girişimlerde etkisi görülen minimal<br />
invaziv yöntem giderek yaygınlaşmaktadır. Liss yöntemi ile internal tespit minimal<br />
invaziv yöntemle uygulanabilmesi, yeterli stabilitede fiksasyon sağlaması,<br />
uygulama kolaylığı ile artan sıklıkta kullanılmaya başlanmıştır.<br />
Uzun dönem yapılan takipler sonunda her bir yöntemin avantaj ve<br />
dezavantajları ortaya konmuştur. Karşılaştırmalı araştırmalar yapılarak tekniklerin<br />
birbiri üzerine üstünlükleri ortaya konmaya çalışılmıştır<br />
Femur 1/3 alt uç ve 1/3 üst uç kırıklarının tedavisinde birçok farklı teknik<br />
ve yaklaşım uygulanmaktadır. Liss ile internal tespit yöntemi bu yöntemler<br />
arasında ön plana çıkmış ve literatürde artan sayıda olumlu sonuçlar bildirilmeye<br />
başlanmıştır.<br />
Bizim bu çalışmadaki amacımız kliniğimizde Liss uyguladığımız femur<br />
kırığı olan 25 hastayı klinik, radyolojik ve fonksiyonel olarak analiz edip mevcut<br />
literatür ile karşılaştırmaktır.
GENEL BİLGİLER<br />
TARİHÇE<br />
Kırıkların tespitinde materyal kullanımı 19.yy başına kadar asepsi,<br />
antisepsi, anestezi kavramları gelişmediği için genelde felaketle sonuçlanmıştır.<br />
18.yy sonlarında açık kırık veya tespit için kırığın açık kırık haline getirilmesi<br />
genellikle hastaların çoğunda ölüm veya amputasyonla sonuçlanmaktaydı. 1883<br />
de Lister’in (1) patella kırığını tel ile tespitini bildirmesinden sonra Avrupa’da kırık<br />
tespiti yavaş yavaş kabul görmeye başladı. Bu hastaların takibinde dört ölüm ve<br />
bir amputasyon gibi yüksek komplikasyonlar görülmesine rağmen kırık tespitinde<br />
metal kullanımı Lister’le beraber başlamış ve yaygınlaşmıştır.<br />
Plak ile kırık tespitinde 1886 da Hansmann (2) sertleştirilmemiş nikel kaplı<br />
plak ve nikel kaplı vidalarla geliştirdiği osteosentez metodunu 15. Alman Cerrahi<br />
Kongresinde sunmuştur. Geliştirdiği plağın bir ucu 6-8 hafta sonra plak<br />
çıkartılması için 90 derece bukülmüş ve cildin dışına çıkartılmıştı.(Şekil 1)<br />
Şekil 1:(1886 yılında Hamburg’dan Hansmann’ın<br />
“Komplike kırıklarda fragmanların tespiti için yeni bir metot” isimli yayınından)<br />
İngiltere’den William Arbuthnot 1890’da oblik tibia kırıklarını vida ile<br />
tespit etmiş ve erken rehabilitasyon sağlamıştır (3). Bu yeni ‘’dokunma’’ tekniği
ile enfeksiyon oranları ve korozyon görülmesi azalmıştır. 1905 de plak vida<br />
tekniğini ilk kez güvenli ve sistematik şekilde uygulayan kişi olmuştur. 1912’de<br />
Sherman bu sık kırılan bu plakları geliştirmiştir, plağın kırılmaması için belirli bir<br />
esnekliğinin olması gerektiğini bulmuştur ve 1932’de bu plakların ABD’de<br />
kullanımı onaylanmıştır (4). Sherman plakları hala dünyanın birçok yerinde<br />
kullanılmaktadır.<br />
1947’de Robert Dennis mevcut kırık tespit yöntemlerinin yetersiz olduğunu<br />
söyleyerek ünlü Teori ve Pratikte Osteosentez adlı kitabında rijit tespit<br />
metodlarını anlatmıştır (5). Pirimer kortikal kemik iyileşmesini tanımlamış, iyi bir<br />
kırık tespitinde patolojik kallus dokusunun gözükmemesi gerektiğini, bunu da<br />
kırık parçaları arasında kompresyon ve anatomik redüksiyon ile sağlanacağını<br />
söylemiştir.<br />
1950 yılında M.E Müller, M.Algöwer ve H.Willenegger kompresyon<br />
sistemi üzerinde çalışmaya başlamış ve AO (Arbeitsgemeinschaft für<br />
Osteosynthesefragen), (Ostesentez sorunu çalışma gurubu) kurulmuştur.<br />
AO grubu lag vidalarını, kompresyon plağını, gergi bandı tekniğini<br />
geliştirmiştir.<br />
Bu dönemde temel prensip anatomik redüksiyon, rijit fiksasyon ve primer<br />
kemik iyileşmesi ve rehabilitasyonu sağlanması iken kırık iyileşmesinin<br />
anlaşılması ve cerrahi tekniklerin gelişmesi ile beraber bugün temel AO<br />
prensipleri olan;<br />
1. Anatomik yapıları düzeltecek şekilde kırık redüksiyonu ve tespiti<br />
2. Kırığın yapısı ve yaralanmanın gerektirdiği şekilde tespit veya<br />
atelleme ile dengenin sağlanması<br />
3. Yumuşak dokuların dikkatli yaklaşımlarla korunması<br />
4. Ekstremitenin ve hastanın erken ve güvenilir şekilde<br />
hareketlendirilmesidir.<br />
Aradan geçen zamanda fonksiyonel geri dönüş kırık tedavisindeki temel<br />
amaçlardan biri olmaya devam ederken<br />
tedavide biyolojik faktörler önem
kazanmıştır. Kırık tedavisinde kemik ve yumuşak doku kanlanması daha ön<br />
planda tutulmaya başlanmıştır.<br />
1987 yılında Mast ve arkadaşları indirek redüksiyon ve plak ile tespit<br />
uygulamasını öne sürmüşlerdir. 1988 yılında Kinast ve arkadaşları (6)<br />
osteosentez sırasında kırığın kaynaması ve iyileşmesi için anatomik<br />
redüksyonun gerekli olmadığı fikrini ortaya koymuşlardır. 1990 yılında Perren ve<br />
arkadaşları periost tabakasının kırık kaynamasındaki önemini öne sürerek<br />
geliştirdikleri kemik temas yüzeyi çentikli olan LC-DCP ile ilgili çalışmalarını<br />
yayınlamışlardır (7). Bu biyolojik tetkikleri kullanarak Bolhofner 1996 yılında<br />
femur suprakondüler kırıklı vaka serisini bildirmiştir. Submuskuler plaklama<br />
tekniği ise ilk olarak Krettek ve arkadaşları tarafından uygulanmıştır (8). Biyolojik<br />
tespit klasik DCP, LC-DCP plaklarla yapılabildiği gibi diğer tespit materyalleri de<br />
biyolojik tespitte kullanılabilmektedir. Kırık tedavisinde periostun fonksiyonunu<br />
korumak için geliştirilen LC-DCP lerden sonra vidaların plağa kilitlendiği PC-Fix<br />
plaklar geliştirilmiştir.<br />
1997 yılında AO tarafından femur distal uç ve tibia proksimal uç<br />
kırıklarında kullanılmak üzere kemik yüzeyine uygun Liss yöntemi geliştirilmiş ve<br />
kullanılmaya başlanmıştır.<br />
ANATOMİ<br />
EMBRiOLOJi<br />
Femurun embriolojik gelişimi intrauterin 4.haftada alt ekstremite<br />
tomurcuğunun ortaya çıkmasi ile başlar. Femurun kemikleşmesi diafiz, baş,<br />
büyük ve küçük trokanterler ve distal uç olmak üzere beş merkezden olur.<br />
İntrauterin 7-8. haftada diafiz ortasında enkondral kemikleşme izlenir. Epifizyal<br />
kemikleşme merkezlerinden distal uçta gebeliğin son 2 ayında, femur başında<br />
doğumdan sonra 6. ayda kemikleşme başlar (9,10).<br />
PROKSİMAL FEMUR:<br />
Dört farklı kemikleşme merkezinden gelişen baş, boyun, büyük ve küçük<br />
trokanterdan oluşur. Kırık tedavisinde subtrokanterik ve femur kondüler bölgenin<br />
diz ve kalça eklemi ile olan ilişkisi nedeniyle anatomisinin iyi bilinmesi gereklidir.
Femur, iskelet sisteminin en uzun, geniş ve kuvvetli kemiği olarak kalça ve diz<br />
eklemi fonksiyonlarında önemli işlevi olması ve kabaca vücut uzunluğunun dörtte<br />
birini teşkil etmesi nedeni ile uzun süreler özel ilgi alanı olmuştur (11). İnsan<br />
vücudundaki en uzun ve en kuvvetli kemiktir. Uzunluğunun büyük bölümü hemen<br />
hemen silindirik ve öne doğru eğimli olan femur cisminin proksimalinde kısa bir<br />
boyun üzerinde yuvarlak artiküler kafa yer alır. Distal femur daha hacimli, tibia ile<br />
eklem teşkil eden kondüllerden oluşmaktadır. Tibia ve fibula diz ekleminden<br />
itibaren vertikal planda uzandığından femurun oblik yapısı, ayakta durma ve<br />
yürüme esnasında, ayağı vücut ağırlığı çizgisinde bulundurur.<br />
Şekil 2: Sağ femurun<br />
a)önden, b)arkadan, c)iç yandan görünümü<br />
c<br />
Başın ligamantum capitis femorisin bağlandığı fovea kapitis femoris<br />
dışında kalan kısmı küreseldir. Büyük trokanter femur şaftı lateralinde baş-boyun<br />
bağlantısı hizasında yana ve yukarıya doğru gelişmiş büyük bir çıkıntıdır. Küçük<br />
trokanter posteromedialdeki çıkıntıdır.(Şekil 3)
Şekil 3: Femur üst uç anatomisi<br />
FEMUR BAŞ-BOYUN AÇISI:<br />
Femur boynu baş kısmından inferolaterale doğru yaklaşık 125<br />
derece açı ile ilerleyerek şaft ile birleşir (Şekil 5). Bu açı yaş, boy, pelvis genişliği<br />
ile değişir. Kısa boylularda, kadınlarda ve yetişkinde daha azdır.<br />
Açı 135’in üzerinde ise bu duruma koksa valga denilir.<br />
Açı 120’nin altındaysa koksa vara denilir.<br />
Femur boynu frontal plana veya femur planına parallel değildir.<br />
Femur başı femur şaftı orta çizgisinin önünde lokalizedir, bundan dolayı femur<br />
boynu antevertdir. Fonksiyonel olarak bu femur şaftında internal rotasyona yol<br />
açar. Artmış internal rotasyon içe basarak yürümeye neden olur.<br />
Yetişkinde femur baş-boyun açısı yaklaşık 5-15 derece arasındadır.<br />
Açı 15 dereceden fazla ise femoral anteversiyon vardır, eğer 5 dereceden düşük<br />
ise bu durum femoral retroversiyon olarak adlandırılır(12).(Şekil.6)
Şekil 5 Şekil 6<br />
FEMUR ŞAFTI<br />
Femur şaftı esasen tübüler bir yapıdadır. Saft bir miktar bükülmüş ve<br />
öne doğru uyluk ön kısmında konveks biçimde bükülmüştür. Orta 1/3 kısında<br />
neredeyse silindirik iken, bu kısmın üstü ve altı ön-arka planda özellikle alt uçta<br />
düzleşerek genişler. Posteriorda linea asperanın bulunduğu bölgede korteksin en<br />
kalın bölgesi bulunur. Linea aspera arka 1/3 lük bölümden itibaren birbirinden<br />
ayrılan iki dudaktan oluşur. Linea asperanın üst ucuna yakın bölgede nutrient<br />
foramen bulunur. Linea aspera fasya bağlantı bölgesi olarak işlev kazanır. Tüp<br />
şeklindeki femur şaftı subtrokanterik ve suprakondüler bölgelerde genişler ve bu<br />
seviyelerde stres konsantrasyonu artar. Femurun normal antekurvasyonu fibröz<br />
displazi ve paget hastalığında artmıştır.<br />
DİSTAL FEMUR<br />
Distal femur, diafizi ile metafizin birleştiği bölgede femur iki kondül ile<br />
sonlanır. Kondüller arası ön yüzey patella ile eklem yüzeyi bulunmaktadır. Patella<br />
ile olan eklem yüzeyi daha çok lateral kondül üzerindedir. Her iki kondül<br />
arasındaki arka yüz derin bir interkondiler fossa ile ayrılmıştır. Lateral kondülün<br />
dış yüzeyi nerdeyse düzdür. Medial kondül ise daha büyük ve medial kondülden<br />
daha fazla distale doğru uzanır. Medial kondülün dış yüzeyi konvekstir.
Şekil:7<br />
Şekil:8<br />
Şekil 7:Distal femurun şematik görünümü(8)<br />
Şekil 8: Distal femur anatomisi. A: önden görünüm. B: lateral<br />
görünüm, femur cismi lateral kondilin ön yarısına doğru uzanmaktadır. C: aksiyel<br />
görünüm: distal femur trapezoid şekildedir. Ön yüz lateralden mediale doğru<br />
eğimlidir. Lateral yüz 10 derece, medial yüz 25 derece eğimlidir (13). Diz eklemi<br />
normalde yere paraleldir. Anatomik aksın valgus açılanması ortalama 9 derecedir<br />
(7-11 derece).<br />
Şekil 9:Femurun anatomik aksı (14)
Kalça ve Uyluk Kasları<br />
Kasların Tutunma Yerleri ( şekil 10)<br />
A)Önden Görünüş B)İçten Görünüş<br />
(McMinn Renkli Anatomi Atlası 4.Baskı 1998)<br />
Ön Grup kaslar<br />
M. Tensor fascia lata : İliotibial bant yoluyla diz ekstansiyonunda ve krurisin<br />
lateral rotasyonunda görev alır; Uyluğun abdüksiyonu ve medial rotasyonunda<br />
görev alır.(11).<br />
M. Sartorius : Kalça ve diz fleksiyonlarında yardımcı kastır. Uyluk abdüksiyonu<br />
ve lateral rotasyonunda görev alır.<br />
M. Kuadriceps femoris: Bacağın en büyük ekstansörü olan bu kas, femurun ön<br />
kısmının hemen hepsini ve lateral kısmını kaplar.<br />
4 kasın birleşmesinden meydana gelir.<br />
1. M. Rectus Femoris<br />
2. M. Vastus Lateralis
3. M. Vastus medialis<br />
4. M. Vastus intermedius<br />
Medial Grup (Adduktor kaslar)<br />
M.Gracilis: Pubis cisminden başlar, tibia medial kondülü inferioruna yapışır.<br />
Uyluğa addüksyon ve bacağa fleksiyon yaptırır.<br />
M. Pectineus: Uyluğa adduksiyon ve fleksiyon yaptırır.<br />
M. Addüktor Longus :Pubis cisminden başlar, linea asperanın 1/3 orta kısmına<br />
yapışır. Uyluğa addüksyon yaptırır.<br />
M. Addüktor Brevis: Pubis cisminden başlar, linea pectinea ve linea asperanın<br />
üst ucuna yapışır. Uyluğa addüksyon yaptırır.<br />
M. Addüktor Magnus: Pubis cismi ve tuber iskiadukumdan başlar . Linea aspera<br />
ve tüberkülüm addüktoriumda sonlanır.<br />
Gluteal Kaslar<br />
M. Gluteus maximus: Pelvisten, fleksiyondaki uyluğu ekstansiyona getirir.<br />
Hamstring kasları ile birlikte hareket ederek çömelme durumundan gövdeyi,<br />
pelvisi femur başı üzerinde geriye rotasyona getirerek, kaldırır. Üst lifleri uyluğun<br />
güçlü abdüksiyonu esnasında aktiftir. Gövdenin lateral stabilizasyonunda rol<br />
alır(11).<br />
M. Gluteus medius ve minimus: Her iki kas, pelvisten uyluğa abdüksiyon<br />
yaptırırlar ve ön lifleri uyluğu mediale çevrilir. Yürüme ve koşma esnasında karşı<br />
taraf ekstremite salınım fazında iken ya da karşı taraf ekstremite kaldırılmışken,<br />
gövdeyi dik durumda tutmak görevini üstlenirler.<br />
Dış Rotatorlar<br />
M. Piriformis: Ekstansiyondaki uyluğa lateral rotasyon, fleksiyondaki uyluğa<br />
abdüksiyon hareketlerini yaptırır.<br />
M. Obturator Internus:İnferior gluteal, superior gluteal ve internal pudental<br />
arterlerden beslenir. L5 ve S1 köklerinden inerve edilir.<br />
M. Gemellus Superior, M.Gemellus İnferior: Ekstansiyondaki uyluğa lateral<br />
rotasyon, fleksiyondaki uyluğa abduksiyon hareketi yaptırırlar.<br />
M. Quadratus Femoris: Uyluğa dış rotasyon hareketini yaptırır.
M. Obturator Externus: Tırmanma esnasında uyluğa lateral rotasyon hareketini<br />
verir, yürüme esnasında da anterior adduktor kasların medial rotasyon hareketini<br />
nötralize eder.<br />
Uyluğun Arka Grup Kasları<br />
M. Biceps Femoris: Diz semifleksiyonda iken, uyluğun lateral rotasyonuna<br />
yardımcıdır. Dize fleksiyona getirir.<br />
M. Semitendinosus: Dize fleksiyon, kalçaya ekstansiyon yaptırır. Diz<br />
semifleksiyonda iken uyluğa medial rotasyon yaptırır.<br />
M.Semimembranosus: Dize fleksiyon, kalçaya ekstansiyon yaptırır. Kalça<br />
semifleksiyonda iken uyluğa medial rotasyon yaptırır.<br />
M.Psoas Major: M. iliakus ile birlikte uyluğa fleksiyon yaptırır. Uyluğun lateral<br />
rotasyonunda rol alır.( şekil 11)<br />
Şekil 11: Uyluk kaslarının ön ve arkadan görünüşleri. (15)
NÖROVASKÜLER YAPI:<br />
Femurun kan dolaşımı tüm uzun kemiklerde olduğu gibi periosteal,<br />
metafizeal ve endosteal yolla gerçekleşir.<br />
Femoral arter; Eksternal iliak arterin inguinal ligaman altından geçerek<br />
femoral üçgene girmesi ile bu ismi alır. Femoral üçgenin içinde verdiği en önemli<br />
dal a. profunda femoristir. İnguinal bağın yaklaşık 4 cm altında dışa doğru ayrılır.<br />
A. Profunda femoris; Femoral arterin önce dış, sonra arkasında biraz ilerledikten<br />
sonra m.adduktor longusun arkasından uyluğun arka lojuna girer. Hamstring<br />
kaslarının derininde aşağıya iner, burada 3-4 adet perforan dalını verir. En<br />
önemli dalı ise femoral üçgende verdiği a.sirkumfleksa femoris medialis ve<br />
lateralistir (şekil 12)(16-17).<br />
A.sirkumfleksia femoris medialis; iliopsoas ve iliopectineus kaslarının<br />
arkasına geçer, femur boyun ve başının hemen tüm kanını verir. Femoral arter<br />
hiatus adduktoriusa kadar adduktor kanalda seyreder. Femoral arter<br />
yaralanmaları genellikle bu seyirde olur, çünkü çevre yumuşak doku desteği<br />
azalmıştır.<br />
Femurun nutrisyen arteri çoğunlukla tektir ve femur üst yarısından<br />
linea asperanın yanından giriş yapar. Nutrisyen arter a.profunda femorisin dalıdır.<br />
Periosteal arterler de femura linea aspera yanından girerler, kortikal<br />
yüzeyde dik ilerlerler, korteksin dış1/3’ünü beslerler, iç 2/3’ünü ise endosteal<br />
damarlar beslerer. Cerrahi sırasında linea asperanın sıyrılması beslenmeyi<br />
bozarak kaynama gecikmesine yol açar (18).<br />
Anterior grup kaslar femoral sinirden, posterior grup kaslar siyatik<br />
sinirden, adduktor grubu kaslar ise obtrator sinirden inerve olurlar (18).
Femurun kan dolaşımı( şekil 12)<br />
FEMUR KIRIKLARI<br />
Femur cisim kırığı olan hastalar genelde multitravmalı hastalardır.<br />
Multitravmalı hastanın prognozunu belirlemek amacıyla kullanılan skalalar<br />
mevcuttur.<br />
1- AIS<br />
ABBREVIATED INJURY SCALA (AIS): İlk defa 1971 yılında Amerikan<br />
Tıp Derneği tarafından geliştirilen travma şiddetini değerlendirmeye yönelik bir<br />
sınıflamadır. 1985 yılında yeniden düzenlenmiştir (19).<br />
Bu sınıflamaya göre travmalar vücut bölümlerine göre 6'ya ayrılırlar:<br />
A. Baş-boyun
B. Yüz<br />
C. Kostalar<br />
D. Abdomen ve pelvik bölüm<br />
E. Ekstremiteler<br />
F. Eksternal<br />
Travmalar bu skalaya göre 1 'den 5'e dek derecelendirilmiştir.<br />
(1:minör, 5:kritik).<br />
2- ISS<br />
INJURY SEVERITY SCORE (ISS): İlk defa 1974 yılında Baker tarafından<br />
yayınlanmış ve AIS'e dayandırılmıştır. En şiddetli etkilenmiş travma alanlarının<br />
üçünün AIS skorlarının kareleri toplamı ISS'u verir ve 1 'den 75'e kadar<br />
puanlandırılmıştır (19). 1-25 arasında: Sıklıkla politravma oluşmamıştır. Hafif<br />
şiddette travma vardır. 25-40 arasında: Şiddetli travmayı gösterir. 40'in üzerinde<br />
hayatı tehdit eden travma vardır. California University Medical Center'da<br />
politravmatize hasta tanımında kullanılan kriterler şunlardır (19).<br />
1. Yüksek enerjili travma varlığı<br />
2. İki veya daha çok organ ya da sistemi ilgilendiren travma varlığı (AIS'nın<br />
3 üzerinde oluşu)<br />
3. Pelvis, vertebra ya da majör uzun kemiklerin kırıklı çıkıkları veya<br />
unstabil kırıkları.<br />
4. ISS 'un 25 'in üzerinde oluşu.<br />
İdeal sınıflandırma; tedavi seçiminde yol göstermeli ve hastanın prognozu<br />
açısından bilgi verebilmelidir. Tedavi seçiminde etkili olması ve açık kırık oranının<br />
direkt travmalarda %20 gibi yüksek oranda görülmesi nedeniyle açık kırık<br />
sınıflandırmasından aşağıdaki bölümde bahsedilmiştir. Açık kırıklar için en<br />
yaygın olarak Gustillo-Anderson Sınıflandırması kullanılmaktadır. Gustillo ve<br />
Anderson 1976’da 1025 açık kırık vakası üzerindeki çalışması ile sınıflandırmayı<br />
tanımlamışlar ve 1984’te modifiye etmişlerdir (20).
Açık Kırıklarda AO Sınıflaması:<br />
AO grubu birçok farklı zedelenmeyi aynı alt gruba koyan mevcut<br />
sınıflandırma sistemlerini geliştirerek yumuşak doku hasarlı kırıklar için daha<br />
ayrıntılı ve daha duyarlı bir sınıflama sistemi geliştirmiştir. Kırıklar deri, kas,<br />
tendon, damar ve sinir yaralanmalarına göre ayrı ayrı değerlendirilip<br />
sınıflandırılır.<br />
Deri lezyonları IC (kapalı kırıklar)<br />
IC1 Deri yaralanması yoktur<br />
IC2 Deri yırtılması yoktur, ancak ezilme vardır<br />
IC3 Kısıtlı sıyrılma<br />
IC4 Aşırı, kapalı sıyrılma<br />
IC5 Ezilmeden dolayı nekroz<br />
Deri yaralanmaları IO (açık kırıklar)<br />
IO1 Deri içten dışa doğru ayrılması<br />
IO2 Deri içten dışa doğru 5 cm den az ayrılır, kenarlar ezilmiştir<br />
IO3 Deri içten dışa 5 cm. den fazla ayrılır, ezilme artar, kenarlar cansızdır<br />
IO4 Gözle görülür tam tabaka ezilmesi, sıyrılma, aşırı açık sıyrılma, deri kaybı<br />
Kas/tendon yaralanması (MT)<br />
MT1 Kas zedelenmesi yoktur<br />
MT2 Kısıtlı kas zadelenmesi, bir kompartmanda vardır<br />
MT3 Belirgin kas zedelenmesi, iki kompartmanda vardır<br />
MT4 Kas kaybı, tendon yırtılması, aşırı kas zedelenmesi<br />
MT5 Geniş zedelenmiş bölge ile kompartman sendromu/ezilme sendromu<br />
Damar sinir yaralanması (NV)<br />
NV1 Damar sinir yaralanmaı yoktur<br />
NV2 Yalın sinir yaralanması<br />
NV3 Bölgesel damar yaralanması<br />
NV4 Yaygın parçalanmış damar yaralanması<br />
NV5 Tamamlanmamış ya da tam ampütasyonu içeren bileşik damar sinir<br />
yaralanması
Gustillo-Anderson Sınıflandırması:<br />
Tip I: Ciltte 1 cm’den küçük yaralanma mevcut olup, düşük enerjili<br />
travma ile oluşmuştur. Nispeten temiz bir yaralanmadır.<br />
Tip II: Ciltteki yaralanma 1 cm’nin üzerindedir, daha yüksek enerjili bir<br />
travma ile oluşmuştur. Yaygın yumuşak doku hasarı, cilt flebi ve yumuşak doku<br />
avulsiyonu tarzında yaralanma yoktur.<br />
Tip III: Yüksek enerjili travma ile oluşmuştur, yumuşak doku hasarı<br />
yaygındır. Ağır crush ile beraberdir. Kendi içinde 3 ayrı gruba ayrılır.<br />
Tip IIIa: Yaygın yumuşak doku laserasyonu veya flebi mevcuttur, fakat<br />
kemiğin üzeri yumuşak doku ile kapatılabilir.<br />
Tip IIIb: Kemik fragmanları ve periost ekspozedir. Yaygın yumuşak<br />
doku hasarı ve periostal ayrılma mevcuttur. Masif kontaminasyon vardır.<br />
Fragmanların üstü yumuşak doku ile kapatılamaz.<br />
Tip IIIc: Nörovasküler yaralanma kırığa eşlik eder.<br />
Kapalı kırıklarda da yumuşak doku hasarı meydana gelmektedir. Bu<br />
oluşacak yumuşak doku hasarı kırığı oluşturan travmanın şiddetine bağlıdır.<br />
Kapalı kırıklarda yumuşak doku travması Tscherne ve Gotzen tarafından<br />
sınıflandırılmıştır (21,22).<br />
Tscherne ve Gotzen Sınıflandırması:<br />
Grade 0: Yumuşak doku travması yok veya çok az.<br />
Grade 1: Kuvvetin etki ettiği alanda ciltte veya kasta lokal kontüzyonel<br />
hasarla beraber oluşmuş yüzeyel abrazyon mevcut.<br />
Grade 2: Etkilenmiş alandaki kas veya deride lokal kontüzyonel<br />
hasarla beraber oluşan derin kontamine abrazyon mevcut.<br />
Grade 3: Etkilenmiş alandaki kas ve deride yaygın kontüzyon ve crush<br />
mevcut (20).
FEMUR ÜST UÇ KIRIKLARI:<br />
Femur üst uç kırıkları yetişkinlerde sık görülen kırıklardır. Epidemiolojik<br />
çalışmalar yaşam süresinin uzaması ile beraber femur üst uç kırıklarının<br />
sıklığının artmakta olduğunu göstermektedir (23). Bu kırıklarda morbidite ve<br />
mortalite yüksektir, hastaların yaklaşık %15-20 si kırıktan sonra 1 yıl içinde<br />
ölürler.<br />
Kırıkların büyük kısmı yaşılılarda görülür ve çoğunlukla orta ve düşük<br />
enerjili travma sonucu meydana gelir. Genç hastalarda ise yüksek enerjili travma<br />
sonucunda meydana gelir. Yüksek enerjili kırıkların tedavisi daha zordur ve<br />
düşük enerjili kırıklara göre daha çok komplikasyon görülür.<br />
iNTERTROKANTERİK KIRIKLAR:<br />
Büyük trokanter ile küçük trokanter arasındaki bölgede meydana gelen<br />
kırıklar intertrokanterik femur kırıkları olarak adlandırılır (24,25). Femur üst uç<br />
kırırklarının %50 sini oluşturur. En sık 66-76 yaşlarda görülür. Gençlerde yüksek<br />
enerjili travma sonucu meydana gelirken, ileri yaşlarda basit düşme sonrası<br />
meydana gelir.<br />
YAYGIN KULLANILANSINIFLAMLAR:<br />
1. Boyd ve Griffin sınıflaması<br />
2. Evans sınıflaması<br />
3. Tronzo sınıflaması<br />
4. AO sınıflaması<br />
5. Evans-Jensen sınıflaması<br />
6.Modifiye Evans(Kyle) Sınıflaması
AO Müller ve ark sınıflaması (1990)<br />
A1-2 parçalı basit kırıklar<br />
A2-Medial korteksin parçalı olduğu kırıklar<br />
A3-Ters oblik kırıklar<br />
Her grup kendi içinde 3 alt gruba ayrılmaktadır(22).<br />
AO sınıflaması<br />
Evans-Jensen Sınıflaması (1975)<br />
Tip1-Basit iki parçalı kırıklar<br />
Tip1A: Ayrılmamış<br />
Tip1B: Ayrılmış.<br />
Tip2- Üç parçalı kırıklar<br />
Tip2A-Ayrı bir büyük trokanter parçası mevcuttur.<br />
Tip2B-Ayrı bir küçük trokanter parçası mevcuttur.<br />
Tip3- Dört parçalı kırıklar, ters oblik kırıklar.
Evans-Jensen Sınıflaması (1975)<br />
FEMUR 1/3 ALT UÇ KIRIKLARI:<br />
Küçük trokanter ile 5 cm distali mesafesinde olan kırıklar subtokanterik<br />
olarak adlandırılır. Femur subtrokanterik bölgesi yoğun stres altındadır. Medial ve<br />
posteromedial korteks yoğun kompresyon kuvvetlerine maruz kalırken, lateral<br />
korteks ise tensil kuvvetlerin etkisi altındadır. (şekil 14).<br />
Yaşlılarda basit düşme sonrası subtrokanterik kırıklar meydana<br />
gelirken gençlerde genellikle motorlu taşıt kazası ateşli silah yaralanması ve<br />
yüksekten düşme gibi yüksek enerjili travma sonrası meydana gelir.<br />
Subtrokanterik kırıkların yaklaşık %17- 35 ini patolojik kırıklar oluşturur.
otasyona gider (26).<br />
Şekil:14<br />
İliopsoasın çekmesi ile proksimal femur<br />
fleksiyon ve eksternal
Subtrokanterik Kırıkların Sınıflandırılması:<br />
AO sınıflaması:<br />
A basit kırık, B kama tarzı kırık, C komplike kırık<br />
SEİNSHEİMER SINIFLAMASI<br />
Tip 1: Ayrışmamış veya 2 mm den daha az ayrışma olan kırıklar.<br />
Tip 2: İki parçalı kırık<br />
Tip 2a: Transvers kırık<br />
Tip 2b: Sipiral kırık, küçük trokanter proksimal parçada
Tip 2c: Spiral kırık, küçük trokanter distal parçada<br />
Tip3: Üç parçalı kırık<br />
Tip 3a: Spiral konfigrasyonlu üç parçalı kırık, küçük trokanter üçüncü parça<br />
Tip 3b:Kelebek fragmanlı üç parçalı sipiral kırık<br />
Tip 4:Dört veya daha fazla parçalı kırık<br />
Tip 5: Subtrokanterik - intertrokanterik intertrokanterik konfigürasyon<br />
SEİNSHEİMER SINIFLAMASI
FEMUR DİAFİZ KIRIKLARI<br />
Femur diafiz kırığı küçük trokanterin 5 cm distali ile addüktör tüberkül<br />
arasında kalan kırıklardır. Yaş ve cinse göre bimodal dağılım gösterir. Genç<br />
erkeklerde yüksek enerjili travma sonrası meydana gelirken, yaşlı kadınlarda<br />
genellikle düşük enerjili düşme sonrası meydana gelir.<br />
Şekil15: Femuru deforme eden kas kuvvetleri<br />
A:abduktorlar B:iliopsoas C:adduktorlar D:gastroknemius E:fasya lata(27).<br />
Femur kırığı ile beraber ek yaralanma görülme olasılığı sıktır (%5-15).<br />
Genellikle multisistem travmalı olan hastada ek olarak pelvis, omurga ve diğer<br />
ekstremitede de yaralanma olabilir.<br />
Hastaların %50’sinde diğer dizde bağ veya meniskal yaralanmalar<br />
gözlenir.
SINIFALAMALAR<br />
Femur cisim kırıkları klinik ve radyolojik olarak; açık-kapalı kırık, kırık<br />
yerine göre; proksimal, orta distal1/3 bölge, kırığın yapısına göre; spiral, oblig<br />
veya transvers olarak adlandırılır. Kırık parçalarına göre segmental, kelebek<br />
parçalı, çok parçalı, deplase nondeplase şeklinde tanımlanır.<br />
Winquist- Hansen sınıflaması<br />
Femur cisim kırığının ne kadar parçalı olduğu temel alan bir<br />
sınıflamadır. İntramedüller çivileme ameliyatı planlamasında statik-dinamik<br />
çivileme tekniği tercihini kolaylaştırmak için geliştirilmiştir.<br />
Şekil:16<br />
Tip 1:Minimal veya parçasız kırık<br />
Tip2: İki kırık parçası en az %50 temas<br />
Tip3: %50-100 kortikal temas<br />
Tip4: Parçalı kırık, kortikal devam yok.(26)<br />
AO sınıflaması:<br />
AO sınıflamasına göre femurun sınıf numarası 3, diafizer bölgenin<br />
numarası 2 dir.<br />
32 A1 Basit kırık, sipiral<br />
32 A2 Basit kırık, oblik (30 derece veya fazla)<br />
32 A3 Basit kırık, transvers (30 dereceden az)<br />
32 B1 Kama tarzı kırık, sipiral kama<br />
32 B2 Kama tarzı kırık, bükülme tarzı yaralanma
32 B3 Kama tarzı kırık, parçalı kama<br />
32 C1 Kompleks kırık, sipiral<br />
32 C2 Kompleks kırık, segmental<br />
32 C3 Kompleks kırık, düzensiz (29)
Femur Suprakondüler ve Kondüler Kırıklar<br />
Suprakondüler ve kondüler kırıklar tüm femur kırıklarının %7 sini<br />
oluşturur. Eğer kalça kırıkları bu orana dahil edilmez ise femur kırıklarının üçte<br />
biri bu bölgededir. Genç erkeklerde yüksek enerjili travma sonrası meydana<br />
gelirken yaşlılarda basit düşme sonrası maydana gelir. Distal femur kırılarının<br />
%5-10’u açık kırıktır.<br />
Şekil: Suprakondiler bölge kırıklarında deforme edici kas kuvvetleri<br />
nedeniyle kırık distal parçasında posteriora deplasman ve angulasyona sebep<br />
olur (29).
AO/OTA SINIFLAMASI(1960)<br />
1960 yılında Maurice Müller tarafından geliştirilmiştir, 1996 de tüm<br />
OTA sınıflaması Jounal of Ortopaedic Trauma da yayınlanmıştır.<br />
OTA sınıflamasında femurun kemik numarası 3 tür. Proksimal, orta ve distal<br />
parçalar ikinci basamak olarak ayrı ayrı rakamlandırılır.
33A Eklemdışı kırık, 33B Kısmen eklem içi kırık, 33C Eklem içi kırık<br />
33A1 İki parçalı kırık<br />
33A2 Metafizer kelebek parçalı kırık<br />
33A3 Eklem uzanımı olmayan parçalı kırık<br />
33B1 Lateral kondüle uzanan eklem içi kırık<br />
33B2 Medial kondile uzanan eklem içi kırık<br />
33B3 Koronal plan Hoffa tipi kırık<br />
33C1 Kondiler T veya Y kırık<br />
33C2 Suprakondiler uzanımlı parçalı kırık<br />
33C3 Suprakondiler-interkondiler parçalı kırık<br />
KIRIK İYİLEŞME BİYOLOJİSİ:<br />
Kırık iyileşmesi 2 ana grupta incelenir;<br />
1-Primer kırık iyileşmesi<br />
2-Sekonder kırık iyileşmesi<br />
1- Primer kırık iyileşmesi: Genellikle ayrılmamış ve rijit osteosentez<br />
uygulanan kırıklarda görülür. Radyolojik olarak kallus (yeni kemik dokusu)<br />
görülmez. Kırık uçlarında bulunan nekrozu osteoklastlar rezorbe eder. Peşinden<br />
osteoklastlar yeni kemik yapısını olusturur. Kıkırdak süreç yoktur. Bu nedenle<br />
intramembranöz kemikleşmeye benzetilir.<br />
2-Sekonder kırık Iyileşmesi: Doğal iyileşme budur. Radyolojik<br />
olarak kallus gözükür. Rijit fiksasyon yapılmamış kırıklarda görülen iyileşme<br />
tipidir.<br />
Kirik iyilesmesi birbirini tamamlayan 3 devreden oluşur;<br />
1.Inflamatuvar(Hematom) dönem,<br />
2.Tamir(kallus) dönemi,<br />
3.Yeniden şekillenme(remodeling) dönemi.<br />
1.İnfIamatuar Dönem (1-4 gün)<br />
Kemik kırildığında, endosteum, periost ve çevre yumşak dokular<br />
parçalanır. Bu arada, kan ve lenf damarları da parçalanarak dokular arasina kan
ve lenf sıvısı ile eksuda birikir, buna kırık hematomu denir. Kırık hematomu<br />
iyileşme ile yakından ilişkilidir. İlk 48 saat içinde, kırık uçlarında 1-5 mm.<br />
genişliğinde nekroz sahası gelişir. Nekrotik kemik hücrelerinin absorbsiyonu<br />
sonucu kırık uçları arasında açılma olusur. Nerkrotik hücrelere karşı akut<br />
inflamatuvar yanıt olusur. Bu dönemde polimorfonükleer lökositler olaya iştirak<br />
eder.<br />
2.Tamir Dönemi (4-40 gün)<br />
Kırık hematomu 48 saat içinde organize olur. Hematomun<br />
çevresindeki damarlardan hematom içine fibroblast infiltrasyonu gelişerek,<br />
immatür vaskülerize kallus dokusunu oluşturur. Bu döneme fibröz kallus dönemi<br />
denir. Bu dönem ilk 7 günlük süreyi içerir. Bu fibröz doku kıkırdak ve olgunlaşmış<br />
genç kemik fibrillerinden oluşur. Ortamda yeterli oksijen varsa, kemik gelişimi ve<br />
iyileşme olur. Zamanla kıkırdak doku belirginleşir, bu döneme kıkırdak kallus<br />
(kartilajinöz kallus) denir. Daha sonra kalsiyum hidroksiapatit kristallerinin olaya<br />
katılmasıyla, sert kemik dokusu oluşur.<br />
3.REMODELLİNG (25-100 gün)<br />
Remodeling döneminde; bir taraftan kemikleşme olurken, diğer<br />
taraftan osteoklastik faliyetle rezorbsiyon ve bunu izleyen kemikleşme olur.<br />
Kemiğin yeniden şekillenmesi uzun ekseni yönünde etkileyen stres kuvvetlerinin<br />
etkisi ile olur. Kemiğin yeniden şekillenmesi ortalama bir yıl sürer ve bu süre<br />
sonunda, kemik iliği ve kemik korteksleri yeniden devamlılık kazanır. Kemiğin bu<br />
remodeling fazında Wolff kanununa göre şekillenir.<br />
Wolff Kanunu: 1892’de Wolff, iskelet sistemi yapısının, bu sistemin<br />
mekanik ihtiyacına uygunluk gösterdiğini, daha sonra kendi adıyla anılan kanun<br />
ile tanımlanmıştır. Wolf, işlev yani stres arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. Bu<br />
kanuna göre kemiğin işlevsel durumundaki değişiklik, dokuda yapısal<br />
değişiklşiklere yol açmaktadır.<br />
Kemik iyileşmesini etkileyen faktörler (22)<br />
Sistemik ve lokal faktörler olarak iki başlık altında toplayabiliriz.<br />
I. Sistemik faktörler<br />
a. Yaş
. Nutrisyonel durum<br />
c. Hormonal faktörler<br />
1. Büyüme hormonu<br />
2. Kortikosteroitler<br />
3. Diğerleri (Troid, östrojen, androjen, kalsitonin vb.)<br />
d. Hastalıklar (Diabet, anemi, nöropati)<br />
e. Vitaminler (A, C, D, K)<br />
f. İlaçlar (Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar, Faktör 13, kalsiyum<br />
kanal blokerleri)<br />
g. Diğer maddeler (Nikotin, alkol)<br />
h. Sistemik büyüme faktörleri<br />
i. Çevresel sıcaklık<br />
j. Merkezi sinir sistemi travması<br />
II. Lokal faktörler<br />
a. Travma, tedavi veya komplikasyondan bağımsız faktörler.<br />
1. Kemiğin tipi<br />
2. Anormal kemik (Radyasyon nekrozu, infeksiyon, tümör)<br />
3. Denervasyon<br />
b. Travmaya bağımlı faktörler<br />
1. Lokal hasarın düzeyi<br />
2. Kemiğin vasküler dolanımının bozulması<br />
3. Kırığın tipi ve lokalizasyonu<br />
4. Kemik kaybı<br />
5. Yumuşak doku interpozisyonu<br />
6. Lokal büyüme faktörleri<br />
c. Tedaviye bağlı faktörler<br />
1. Cerrahi travmanın yaygınlığı<br />
2. Implantın indüklediği değişmiş kan akımı<br />
3. İnternal veya eksternal fiksasyonun kalite ve rijiditesi<br />
4. Fragmanlar arasındaki temas
5. Post travmatik osteogenezi arttıran faktörler (Kemik greftleri,<br />
elektrik sitimülasyonu, cerrahi teknik)<br />
d. Komplikasyonlarla bağlantılı faktörler<br />
1. Enfeksiyon<br />
2. Venöz staz<br />
3. Metal allerjisi<br />
FEMUR 1/3 ALT UÇ VE 1/3 ÜST UÇ KIRIKLARINDA TEDAVİ SEÇENEKLERİ:<br />
Konservatif tedavi:<br />
Konservatif tedavi sadece çocuklarda ve genel durumu nedeniyle yüksek<br />
anestezi riski taşıyan hastalarda düşünülebilir. Traksiyon ve brace tedavileri<br />
tarihsel olarak implant yetmezliği ve enfeksiyondan kaçınmak için uygulanmış,<br />
ancak günümüzde bu bölge kırıklarında özel bir kontraendikasyon yok ise ilk<br />
seçenek cerrahidir (30).<br />
Cerrahi tedavi:<br />
Eksternal fiksatör tedavisi:<br />
Eksternal fiksatör ile femur alt ve üst uç kırıklarının tedavisi enfekte,<br />
politravmatize ve açık kırıklarda tercih edilen bir metotdur. Ameliyat süresinin<br />
kısa olması, iatrojenik yumuşak doku hasarının az olması, pansuman ve yara<br />
debridmanına imkan sağlamsı temel avantajlarındandır. Pin trakt enfeksiyonu,<br />
uzun süre kullamında eklem hareket kısıtlılığına yol açması temel<br />
dezavantajlarındandır (31).<br />
AO kamalı plak ile tedavi:<br />
Femur alt üst uç kırıklarının tedavisinde AO kamalı plağı yaygın olarak<br />
kullanılmış ve günümüzde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Düz plaklara göre<br />
biomekanik olarak daha üstündür ancak rijit fiksasyon prensiplerine göre<br />
uygulanması kamanın yerleştirilmesindeki teknik zorluk temel<br />
dezavantajlarındandır (31).
Dinamik kalça vidası ve dinamik kondüler vida ile tedavi:<br />
Dinamik kalça ve kondüler vidaları kamalı plakların uygulamalarındaki<br />
zorluklar nedeniyle geliştirilmişlerdir. Uygulanışının teknik olarak daha kolay<br />
daha kolay olduğu savunulmasına rağmen kamlı plaklara belirgin bir üstünlüğü<br />
gösterilmemiştir (32).<br />
İntramedüller çiviler:<br />
Femur alt uç kırıklarında iki distal kilitleme vidası uygulanabilecek<br />
kırıklarda retrograd intramedüller çivi uygulanabilir. Erken hareket, yüksek<br />
stabilite özellikle ekleme uzanmayan kırıklarda büyük avantajdır. En temel<br />
dezavantajı ise diz ekleminin açılmasıdır.<br />
Femur üst uç kırıkları için geliştirilmiş çeşitli intramedüller tespit<br />
materyalleri mevcuttur. Üstün biomekanik özellikleri, biolojik yöntemle<br />
uygulanabilmesi nedeniyle tercih edilen güncel tedavi metodlarındandır.<br />
Kilitli plak sistemleri:<br />
LISS plak vida sistemi özel enstrumanları sayesinde minimal invaziv<br />
teknikle uygulanabilen bir kilitli plak sistemidir. Küçük insizyondan plağın<br />
uygulanabilmesi vidaların perkutan uygulanabilmesi temel avantajlarındandır.<br />
Biomekanik açıdan intramedüller çivilerle eş değer olan kilirli plaklar, medüller<br />
kavitenin açılmaması nedeniyle avantajlıdırlar( 29).<br />
LİSS PLAK SİSTEMi:<br />
Günümüz kırık tedavisindeki amaç yaralı ekstremite fonksyonunun<br />
tamamen geri kazanımı ve hastaya hareket kazandırılmasıdır. Kırıkların çoğunun<br />
komplikasyonsuz iyileşmesine rağmen enfeksiyon, kaynama gecikmesi, kemik<br />
grefti kullanma ihtiyacı gibi bir takım komplikasyonlar genellikle kemik ve<br />
yumuşak doku kanlanmasının cerrahi sırasında bozulmasından kaynaklanır.<br />
Kapalı ve indirek redüsyon tekniklerinin gelişmesi, kemik temas yüzeyi düşük<br />
olan tespit materyallerinin geliştirilmesi ile yumuşak doku hasarı en az düzeye<br />
inmiştir.
Liss (Less İnvasive Stabilisation System) yani daha az invaziv tespit<br />
sistemi bir ekstramedüller internal fiksasyon sistemidir. Temel özellikleri<br />
atravmatik insizyon tekniği, minimal kemik teması, kilitli ve sabit açılı yapısı<br />
olmasıdır.<br />
Liss plak vida seti<br />
A<br />
UYGULAMA SETi<br />
B,C
1.Bağlantı vidası 6. Çektirme vidası 11.İki parçalı klavuz<br />
2.Yumuşak doku koruyucusu 7. Liss vidası B Vidaları ile liss plak<br />
3.Stabilizasyon vidası 8.Stoper blok C Vida ve tornavida<br />
4.Boy ölçücü<br />
9.Torklu tornavida<br />
5.Tornavida<br />
10. Liss plak<br />
Kilitli vida<br />
1. Yivli vida başı<br />
2. Vida yivleri<br />
3. Yiv açıcı (self tapping)<br />
4. Oyucu uç (self drilling)<br />
Diğer plak vida sistemlerinden farklı olarak liss sisteminde vidalar klavuz<br />
sistemi ile uygulanır. Vidalar baş kısmındaki yivler ile plağa kilitlenir. Vidanın uç<br />
kısmında oyucu ve yiv açıcı bölümleri olduğu için önceden oyma ve yiv açmaya<br />
gerek yoktur. Vidalar sabit açılı olduğu için farklı açılarda vida ugulanamaz.<br />
Liss plak:<br />
Sağ ve sol için femur anatomisine uygun olarak tasarlanmış üç boyu<br />
vardır. Plak distali femur anatomisine uygun olarak tasarlanmıştır. Plak<br />
distalinde 7 adet vida deliği mevcuttur. Plak proksimalinde plak boyuna göre 5, 7<br />
veya 13 delik bulunur (Şekil 17).
Şekil 17<br />
Şekil 18<br />
Klavuz sisteminin kurulması<br />
Diğer minimal invaziv plak sistemlerinden farklı olarak Liss plak sistemi<br />
klavuz sistemi ile uygulanır. Klavuz sistemi hem plağın ameliyat esnasında<br />
yerleştirilmesi hem de sabit açılı kilitli vidaların uygulanması sırasında gereklidir.<br />
Sistemin kuruluşu<br />
1. Radyolusen parça ile ana parça birleştirilir
2. Bağlantı vidası A deliğinden geçirilir.<br />
3. Bağlantı vidası ve stabilizasyon vidası sıkılarak sistem sabitlenir.<br />
Redüksiyon :<br />
Biyolojik tespitte indirek redüksiyon intraoperatif sağlanarak stabilizasyon<br />
yapılmalıdır. Bir deformite 3 düzlemde yani varus, valgus; antekürvasyon,<br />
rekürvasyon; iç ve dış rotasyonda olabilir. Bu deformitelerin skopi ile kontrolünde<br />
çeşitli metotlar önerilmektedir.<br />
a) Kablo tekniği: Frontal planda varus ve valgus diziliminin kontrolü için<br />
kullanılır. Koter kablosu kullanarak 3 aşamada dizilim değerlendirilir. Ancak spina<br />
iliaka anterior süperiorün tek bir noktadan çok bir bölge olması ve bacak<br />
abdüksiyon ve addüksiyonundan etkilenmesi dezavantajıdır.
) Klinik hiperekstansiyon testi:<br />
Sagital planda antekürvasyon ve rekürvasyonu değerlendirmek için<br />
kullanılır. Dezavantajı bu tekniğin özellikle diz çevresi kırıklarda kullanılabilmesi<br />
ve ön çapraz bağ lezyonu ve ligaman laksisitesi olan hastalarda spesifitesinin<br />
düşmesidir. Rekürvatum deformitelerini değerlendirmede uygun değildir<br />
c) Blumensaat çizgisi:<br />
Diz 30 derece fleksiyonda iken yapılan lateral kontrolde Blumensaat<br />
çizgisinin patellanın alt kutbundan geçmesi sagital deformite değerlendirmesinde<br />
kullanılır.<br />
d) Distal femurun rekürvatum bulgusu:<br />
Anteroposterior görüntüleme sırasında interkondiler oluk rekürvasyon<br />
arttıkça derinleşir. Diğer sağlam ekstremitenin intraoperatif kontrolü ile<br />
suprakondiler kırıklarda kullanılabilir.<br />
e) Metre tekniği:<br />
Skopi kontrolünde basit diafizer ve metafizer kırıklarda kemik konturların<br />
takip ederek uzunluk farkı kontrol edilebilir. Ancak uzun spiral, ciddi parçalı ve<br />
kemik kaybı olan vakalarda doğru ekstremite uzunluğunu tespit etmek için<br />
radyolojik tetkik yapılmalıdır.<br />
f)Femur rotasyon kontrolü için kalça rotasyon testi:<br />
Femur anteversiyonunun diğer kalça ile varyasyonu az iken normal<br />
toplumdaki varyasyonu çok geniş bir aralıktadır. Bu nedenle normal kalçaya göre<br />
yapılan değerlendirme daha iyi sonuçlar verir.<br />
g) Trokanter minörün pozisyonu:<br />
Trokanter minörün egzantirik ve asimetrik şekli rotasyon<br />
değerlendirmesinde sağlam kalça ile karşılaştırıldığında kullanılabilecek bir<br />
metottur. 15 derecelik femur rotasyonunu değerlendirmede güvenilirliği %98<br />
oranındadır. Pelvis rotasyonundan, kalça artrozundan, kalça artroplastisinden ve<br />
kalça hareket açıklığından etkilenmemesi metodun avantajlarıdır.
h) Herhangi bir uzun kemiğin rotasyonel deformitesini değerlendirilmesi:<br />
Rotasyon mevcudiyetinde proksimal ve distal kortekslerin kalınlıkları farklı<br />
olabilir. Direk röntgenografik olarak sagittal ve transvers planda femur veya tibia<br />
kortikal kalınlığını değerlendirilerek kortikal kalınlığın varyasyonuna göre<br />
rotasyona karar verilebilir. Dezavantajı; parçalı veya inkomplet kırıklarda yalancı<br />
pozitif çap farkı bulgusu saptanabilir. Sensitivitesi düşük bir yöntemdir.<br />
CERRAHİ TEKNİK<br />
FEMUR 1/3 DİSTAL UÇ KIRIKLARINDA LİSS PLAK UYGULAMASI<br />
LİSS plak sisitemi distal femur kırıklarının tedavisi için geliştirilmiş minimal<br />
invaziv teknikle uygulanabilen bir kilitli plak sistemidir.<br />
Hasta genel veya spinal anestezi altında turnike kullanılmadan radyolüsen<br />
masada supin pozisyonda ameliyata hazırlanır. Cerrahi insizyon diz proksimal<br />
lateralde Gerdy tüberkülünden proksimale doğru yaklaşık 5 cmdir.<br />
Lateral femur kondiline ulaşabilmek için iliotibial band lifleri ayrılır.<br />
Diseksiyon makası veya tercihen setteki yardımıyla iliotibial bant ve femur<br />
arasında bir boşluk oluşturulur. Daha sonra Liss plak bu aralıktan uygulanır.<br />
Longitudinal traksyon ile redüksyon sağlanır. Redüsyona yardım ve diz<br />
rekürvasyonu önlemek için diz altına rulo yapılmış bir yeşil örtü yerleştirilir.<br />
Klavuz sistemi yardımı ile plak periost ile lateral vastus arasındaki<br />
potansiyel boşluktan plak proksimale doğru ilerletilir.<br />
Plak distali eklemin 1-2 cm proksimaline kadar ilerletilir. Plak lateral<br />
kollateral bağın başlangıcına kadar ilerletilmelidir. En az 4 delik kırık proksimaline<br />
geçecek kadar plak ilerletilir. Bir adet K teli bağlantı vadasından geçirilerek plak<br />
distali geçici olarak femur kondiler bölgeye tespit edilir.<br />
Plak proksimalinden yapılan küçük bir insizyondan plak proksimaline<br />
ulaşılır. Plak boyuna göre stabilizasyon vidası 5,9 veya 13 nolu delikten<br />
geçirilerek plağa vidalanır. Stabilizasyon vidasının uygulanması ile sistem bir<br />
çerçeve halini alır ve stabil hale gelir. Bu aşamadan sonra plak kemiğe tespit<br />
edilmeye hazır hale gelir.
Plak distaline bakıldığında lateral femoral kondül ile uyulu biçimde<br />
yerleştirilmiş olmalıdır. Plak kondülün eğimine uyumlu olarak 10° açı ile<br />
yerleştirilmelidir. Plak kondülün bir miktar ön kısmına doğru yerleştirilmelidir.<br />
Plak distali kilitlenmeden önce femur uzunluğu ve rotasyon<br />
değerlendirilmelidir.<br />
Klavuz sistemi üzerinden önce distal ve sonra proksimal vidalar<br />
uygulanarak osteosentez sağlanır. Klavuz sisteminin çıkartılaması ve skopi ile<br />
son kontrol sonrası cerrahi insizyon anatomik katlara uygun olarak kapatılıp<br />
ameliyata son verilir.
İNTERTROKANTERİK VE SUBTROKANTERİK BÖLGE KIRIKLARINDA<br />
LİSS PLAK UYGULANMASI<br />
Litaratürde kalça kırıklarında liss plak uygulamaları hakkında kısıtlı bilgi<br />
bulunmaktadır, sadece birkaç vaka bildirilmiştir. Michael Schütz ve ark<br />
periprosetik kalça kırığı sonrası liss plak uyguladıkları 1 hastayı bildirmişlerdir<br />
(33).<br />
Osteopetrozisli hastalarada subtrokanterik bölge kırıklarında ters liss<br />
uygulaması 3 vakada bildirilmiştir (34,35).<br />
J.R. Pryce Lewis ve ark politravmatize bir hastada gelişen segmental<br />
femur kırığında ters Liss uygulamasını bildirmişlerdir (36).<br />
LiSS Plak İleTedavide Gelişebilecek Komplikasyonlar<br />
Malaligment:<br />
Varus veya valgus malaligmenti ameliyat esnasında ve ameliyat sonrası<br />
görüntüleme yöntemleri ile değerlendirilmelidir. 5 dereceden fazla varus/valgus<br />
açılanması düzeltilmelidir (36).<br />
Rotasyonal malaligment trokanter minorun pozisyonu ameliyat esnasında<br />
değerlendirilerek önlenebilir. Eğer klinik olarak rotasyonal deformite gözleniyorsa<br />
BT ile her iki kalça anteversyonu belirlenmeli, aradaki fark 20 dereceden fazla<br />
veya ameliyat edilen ekstremite nötral pozisyona gelmiyor ise revizyon cerrahisi<br />
gerekir. Femur şaftına gönderilen vidalar çıkartılıp rotasyon düzeltilebilir (36).<br />
Plağın uygun yerleştirilmemesi, yetersiz adaptasyonu:<br />
Plak proksimali femur şaftı adaptasyonu uygun olmaz ise yani plak<br />
anteriorda veya posteriorda yerleştirilir ise vidalar yeterince stabil olmayabilir ve<br />
sıyrılabilir. Liss plak proksimali skopi le veya açılan küçük bir insizyondan el ile<br />
kontrol edilmelidir (36).<br />
Kısalık:<br />
Diğer ekstremite ile karşılaştırıldığında 1.5’cm ye kadar olan kısalık kabul<br />
edilebilir. Ameliyattan önce sağlam femur boyu ölçülmelidir. 1.5’cm den fazla<br />
kısalık oluşur ise revizyon gerekir (36).
İmplant kırılması:<br />
Basit kırıklarda Liss plak sistemi eğer mikro harekete izin vermeyecek<br />
kadar rijit ise kırık iyileşmesi için gerekli plan primer kallus dokusu gelişmez.<br />
Primer iyileşme sağlanması için mümkün olduğunca az vida ve uzun plak<br />
kullanılarak sağlanabilir. Ameliyattan 6-9 ay geçmesine rağmen hala femur<br />
medial korteksinde kaynama bulgusu yok ise plakta kırılma riski mevcuttur (36).<br />
İmplant gevşemesi:<br />
Kilitli plaklarda gevşeme çok nadirdir. Kırık redüsyonu sırasında çektirme<br />
vidası ile kırık parçaları üzerine aşrı yük binmiş ise ve yeterli fiksasyon<br />
yapılmamış ise veya plak uygun pozisyonda yerleştirilmemiş ise vidalar<br />
sıyrılabilir. Sıyrılma genellikle ameliyattan birkaç ay sonra görülür ve genellikle<br />
yalnış teknik veya erken yük verme nedeniyle oluşur (36).<br />
Yumuşak doku iritasyonu:<br />
Kilitli plakların periosta tam temas halinde olması gerekl değildir. Ancak<br />
özellikle distal femur kırıklarındaki Liss uygulamalarında plak ve periost<br />
arasındaki uzaklık fazla olur ise iliotibial traktus ile olan sürtünme ağrı ve hareket<br />
kısıtlılığına neden olabilir. Ağrı ve hareket kısıtlılığı nedeniyle erken ekstraksiyon<br />
gerekebilir. Özellikle romatoid artrit gibi normal femur anatomisinin bozulduğu<br />
hastalarda plak uygun şekilde adapte edilemeyebilir. Plağın eğilerek şekil<br />
verilmesi ise sistemi zayıflatarak plakta kırlmaya neden olabilmektedir.(36)<br />
EKSTRAKSiYON:<br />
Plak ekstraksiyonu sadece semptomatik ve plak palpasyonla belirgin olan<br />
hastalarda planlanmalıdır (36,37). LİSS perkütan olarak yerleştirilebilmesine<br />
rağmen ekstraksiyonun minimal insizyonla yapılması birtakım teknik nedenlerden<br />
dolayı nerdeyse imkansızdır. Skopi kontrolünde minimal insizyonlardan vidaların<br />
çıkartılmaya çalışılması genellikle vida başlarının bozulması ile sonuçlanır. Vida<br />
başı bozulduğu zaman kilitli vidaları çıkarmak için Synthes vida çıkarıcı<br />
(no:309.530) kullanılabilir, (şekil 39) ancak bu çıkartıcının da kırılabildiği<br />
bildirilmiştir (37).
Şekil 39<br />
Plak çıkartılmasında en son çare olarak yüksek hızlı metal kesiciler veya<br />
elmas uçlu matkaplar ile plak kesilerek çıkartılmak zorunda kalındığı bildirilmiş<br />
(şekil 40).<br />
şekil 40: Kesilerek çıkartılmış plaklar<br />
Pattison ve ark. (37) vida başı bozulduğu zaman vidayı çıkartmak için ilk<br />
önce cerrahi dikiş aliminyum paketinin tornavida-vida başı arasına sıkıştırılarak<br />
çıkartılabileceğini bildirmişlerdir (şekil 41).
MATERYAL METOD<br />
Hastalar:<br />
Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde<br />
Eylül 2004-Mart 2007 tarihleri arasında başvuran ve femur kırığı nedeniyle<br />
tedaviye alınıp Liss yöntemiyle osteosentez uygulanan ve en az 1 yıl düzenli<br />
takipleri yapılan 25 hasta değerlendirmeye alındı.<br />
25 hastanın 17’sı kadın, 8’i erkek ve erkek/kadın oranı 2.1 idi. Yaş<br />
ortalaması 52 (16-87) olarak tespit edildi. 10 hastada femur 1/3 proksimal kırığı,<br />
15 hastada femur 1/3 distal uç kırığı mevcuttu.<br />
Hastaların kırık sebebi olararak 10’unde basit düşme, 8’inde trafik kazası,<br />
3’ünde yüksekten düşme kırık sebebi olarak saptandı (tablo 1). 2 hasta<br />
periprostetik kırık, 1 hasta kaynamama nedeniyle 95 derece açılı AO plak<br />
yetmezliği görüldü. 1 hastada ateşli silah yaralanmasına bağlı kırık tespit edildi.<br />
ETİYOLLOJİ OLGU SAYISI YÜZDE(%)<br />
Basit düşme 10 40<br />
Trafik kazası 8 16<br />
Yüksekten düşme 3 6<br />
Diğer 4 8<br />
Tablo 1: Olguların etiyolojiye göre dağılımı<br />
Hastalarımızdan bir alt ve bir üst eklemi içeren iki yönlü grafileri alındı.<br />
Genel rutin tahliller (Hemogram, glukoz, üre, kreatinin, karaciğer fonksiyon<br />
testleri, kanama pıhtılaşma testleri, EKG ve PA akciğer grafisi, hepatit ve HIV için<br />
testler) alındı.<br />
Acil polikliniğimize başvuran tüm hastalar için gerekli görüldüğü<br />
durumlarda Genel Cerrahi ve Beyin Cerrahisi konsültasyonları yapıldı. Ortopedik<br />
muayene sırasında genel sistemik muayeneyi takiben etkilenen ekstremitenin<br />
nörovasküler durumu değerlendirildi. Damar lezyonundan şüphelenilmesi halinde<br />
veya ateşli silah yaralanması neticesinde kırık tespit edilen vakalarda doppler<br />
ultrason ile damar lezyonu araştırıldı.
1 hastada ateşli silah yaralanmasına bağlı Gustilo-Anderson sınıflamasına<br />
göre Tip III A açık subtrokanterik kırık saptandı. Acil serviste Cefazolin-Na 2<br />
gr/İV ve Gentamisin 160mg/im olarak uygulandı. Tetanoz ve gazlı gangren<br />
profilaksisi yapıldı.<br />
Bütün kırıklar direkt radyografi kullanılarak AO sınıflamasına göre<br />
sınıflandırıldı.<br />
25 hastanın 15’inde femur 1/3 alt uç kırığı saptandı. 7 hasta basit (6’sı<br />
33A1, 1’i 32A) kırık, 8 hasta parçalı (4’ü 33A3, 3’ü 32B, 1’i 33A2) kırık<br />
şeklindeydi. 32A ve 32B hastaların kırıkları metafizer uzanımlı idi.<br />
Femur 1/3 üst uç kırığı olan 10 hastanın kırığı AO sınıflamasına göre<br />
sınıflandırıldı. 2 hastada 32-C3.2 femur subtrokanterik bölge çok parçalı kırığı, 3<br />
hastada 32-B3.1 kırık , 5 hastada 32-B2-1 kırık saptandı.<br />
Çalışmaya alınan 3 hastamızda ek kırıklar mecuttu. Bir hastada aynı<br />
tarafta patella kırığı saptandı. Politravmatize olan bir hastada bilateral kalkaneus<br />
kırığı, bilateral tarsal kemik kırıkları ve mandibula kırığı saptandı. Bir hastada<br />
karşı taraf asetabulum kırığı saptandı (tablo 2). Ek kırığı olan hastalarımızın<br />
ameliyatları ayı seansta yapıldı. Mandibula kırığı olan hastaya aynı seansta KBB<br />
tarafınca plak-vida uygulandı.<br />
Kırık Ek kırık Yapılan ameliyat<br />
Sağ suprakondiler Sağ patella kırığı Serkilaj<br />
perimplantik kırık<br />
Sol suprakondiler Bilateral kalkaneus Kalkaneus: konservatif<br />
femur kırığı<br />
kırığı<br />
(sağ tip 1 açık kırık) .<br />
sağ patella kırığı<br />
Patella: serklaj<br />
Metatars kırığı: K teli<br />
Mandibula: Plak<br />
( tip 2 açık kırık).<br />
bilateral tarsal kemik<br />
kırıkları<br />
Mandibula kırığı<br />
Sol suprakondiler sağ asetabulum kırığı Plak vida<br />
femur kırığı<br />
Tablo 2: Ek kırığı olan hastalara yapılan ameliyatlar
Hastaların acil müdahale odasında yapılan ilk müdahalelerini takiben<br />
kırığın bölgesine göre iskelet traksiyonu veya alçı atel tatbik edilerek hastaneye<br />
yatırıldı. Hiçbir hastamızda geçici eksternal fiksatör kullanılmadı.<br />
Tip 3 açık kırığı olan bir hastaya açık kırık profilaksi için 5 gün Cefozolin-<br />
Na 1 gr/İV 3x1, Gentamisin 160 mg/İV 1x1 ve Penisilin G 6x2 milyon ünite<br />
uygulandı.<br />
Cerrahi teknik:<br />
Çalışmaya dahil edilen hastaların tümü hastanemize başvurusu sonrası<br />
yatırılarak ameliyata hazırlandı. Spinal anestezi uygulanan suprakondiler femur<br />
kırıklı 2 hasta dışındaki tüm hastalara genel anestezi uygulandı. Ameliyatların<br />
hepsinde C kollu skopi kullanıldı. Femur 1/3 alt uç kırıklarının hepsi radyolüsen<br />
düz masada ameliyat edildi. Femur 1/3 üst uç kırıklarının hepsi traksiyon<br />
masasında C kollu skopi kontrolünde ameliyat edildi.<br />
FEMUR KIRIKLARININ LİSS PLAK İLE TEDAVİSİ<br />
Femur 1/3 alt uç kırıklarında LİSS uygulamamız:<br />
Radyolüsen düz masada hasta supin pozisyonda ameliyata hazırlandı.<br />
Genel veya spinal anestezi uygulandıktan sonra ameliyat bölgesi steril olarak<br />
hazırlandı. Steril cerrahi örtüm ve ameliyat bölgesine steril drape uygulaması<br />
sonrası ameliyata başlandı. Bir adet steril yeşil cerrahi örtü rulo haline getirilip<br />
redüksiyonu kolaylaştırmak amacıyla popliteal bölgeye yerleştirildi.<br />
Eklem içine ulaşmayan kırıklarda insizyon femur lateral kondülü<br />
üzerinden, diz eklemi hizasından proksimale doğru yaklaşık 4 cm olarak açıldı.<br />
Lateral iliotibial band lifleri longitudinal düz bir kesi ile geçilerek femur lateral<br />
kondüline ulaşıldı. (Resim 1,2)
Resim1 Resim 2<br />
Kırık hattının eklem içine uzandığı eklem içi kompleks kırık olan<br />
hastalarda lateral parapatellar insizyon uygulandı. Eklem içi kırık parçaları ve<br />
eklem yüzeyinin anatomik redüksiyonunun sağlanabilmesi için geçici K telleri, lag<br />
vidaları ve kanüllü vidalardan faydalanıldı. (Resim 3)<br />
Resim 3<br />
Plak sistemi hazırlandıktan sonra plak lateral vastus kası ve periost arasındaki<br />
potansiyel boşluktan ilerletilerek adapte edildi.(Resim 4,5)
(Resim 4)<br />
(Resim 5)<br />
Plak distali ve proksimali skopi kontrolünde 2 adet K ile teli femura adapte<br />
edildi (Resim 6,7)<br />
(Resim 6) (Resim 7)<br />
Skopi ile dizilimin kontrolü ve lateral planda plağın adaptasyonu kontrol<br />
edildikten sonra çektirme vidası yardımıyla redüksiyon sağlandı ve 1 adet kilitli<br />
vida ile tespit sağlandı.(Resim 8,9)
(Resim 8) (Resim 9)<br />
Plak proksimal ve distalinden yeterli sayıda vida uygulanarak stabil bir<br />
osteosentez sağlandı. İliotibial band ve cilt sütüre edilerek ameliyata son verildi.<br />
(Resim 10,11,12)<br />
Resim 10 Resim 11<br />
Resim 12
FEMUR 1/3 ÜST UÇ KIRIKLARINDA LİSS PLAK UYGULANMAMIZ:<br />
Hasta pozisyonu:<br />
Hasta genel veya spinal anestezi altında turnike kullanılmadan traksiyon<br />
masasında supin pozisyonda ameliyata hazırlanır. Kırık hattı traksiyon<br />
masasında mümkün olduğu kadar redükte edilir.(Resim 13)<br />
Resim 13<br />
İnsizyon:<br />
Uyluk proksimal lateralinden, trokanter major üzerinden yapılan yaklaşık 5<br />
cm’lik insizyon ile cilt-ciltaltı geçilir, tensor fasya lata ve lateral vastus kası<br />
kesilerek femur proksimal şaftına ulaşılır.(Resim 15)<br />
Resim 15
Kırık hattının uzunluğuna göre seçilen uygun boyda plak seçilir (5,9 veya<br />
13 delikli). Plak-klavuz sistemi kurulduktan sonra plak vastus lateralis ve periost<br />
arasındaki potansiyel boşluktan femur şaftı boyunca ilerletilir.(Resim 16,17)<br />
Resim 16 Resim 17<br />
Plak perkütan olarak adapte edildikten sonra skopi kontrolünde kılavuz<br />
sistemi üzerinden 1 adet 2 mm lik K teli gönderilerek AP ve lateral planda kontrol<br />
edilip geçici tespit sağlanır.(Resim 18,19)<br />
Resim 18 Resim 19<br />
Plak distalinin femur şaftı ile uyumu sistemin stabilizasyonu açısından<br />
önemlidir. Plak distalinin adaptasyonu geçici K teli fiksasyonu sonrası skopi ile iki<br />
planda kontrol edilmelidir. Alternatif olarak plak proksimalinden yapılan küçük bir<br />
insizyondan plağın adaptasyonu sağlanabilir. (Resim 20,21)
Resim 20 Resim 21<br />
Plak proksimal ve distali K telleri ile geçici olarak tespit edilir. Daha sonra<br />
kırık distal parçası çektirme vidası ile plağa adapte edilerek redüksiyon sağlanır.<br />
Her iki planda redüksiyon kontrolü sonrası çektirme vidası çıkarılmadan 1 adet<br />
kilitli vida uygulanarak redüksiyon tespit edilir. Yeterli sayıda vida kırık proksimal<br />
ve distaline uygulanarak stabil bir osteosentez sağlanır.<br />
Resim: (22,23,24,25,26,27)<br />
Resim 22 Resim 23<br />
Resim 24 resim 25
Resim 25 Resim 26<br />
Skopi ile her iki planda osteosentez kontrol edildikten sonra distal ve<br />
proksimaldeki insizyonlarda ciltaltı ve cilt kapatılır, diğer insizyonlarda sadece cilt<br />
kapatılarak ameliyata son verilir. (Resim 27,28)<br />
Resim 27 Resim 28
Ameliyat sonrası bakım:<br />
Ameliyat sonrası ekstremiteye elastik bandaj ve soğuk uygulama yapıldı.<br />
Aynı gün aktif kuadriseps egzersizlerine, aktif kalça, diz ve ayak bileği<br />
egzersizlerine başlandı. Hastanın ameliyat sonrası grafisi alındıktan sonra<br />
politravmatize olmayan hastalarımızın çift koltuk değneği ile yük vermeden<br />
yürümeleri sağlandı. Politravmatize olan hastalarımız yatak içi aktif ve pasif<br />
egzersizler ve üst ekstremite atrofisini önlemek amacıyla üst ekstremite için<br />
egzersiz başlandı. Günlük pansumanları yapılan hastaların 10. gün dikişleri<br />
alındı.<br />
SONUÇLAR:<br />
Takibini yaptığımız hastalarda en kısa izlem süresi 12 ay, en uzun izlem<br />
süresi 36 ay ve ortalama olarak 24 aydır.<br />
Hastalar en erken 2. gün en geç 16. gün olmak üzere ortalama 5. gün<br />
ameliyat edildi. Vakalarımız en kısa 7 gün ve en uzun 32 gün olmak üzere<br />
ortalama 12 gün hastanede takip edildi.<br />
Tüm hastalar radyolojik ve fonksiyonel olarak amaliyat sonrasi ilk 3 ayda<br />
ayda bir, daha sonra 2 ayda bir olmak üzere fizik muayene, AP ve Lateral<br />
garfilerle takip edildi. Politravmatize hastalar hariç olmak üzere tüm hastalara 2.<br />
günden itibaren yük vermeden koltuk değnekleri ile mobilize edildi. 2 aydan<br />
itibaren radyolojik kırık iyileşmesi aranmadan %15-20 yük verilmeye başlandı. 3.<br />
aydan itibaren tek koltuk değneği ile tolare edebildikleri kadar yük verildi.<br />
Tüm femur 1/3 alt uç kırıkları (15 hasta) sekonder kemik iyileşmesi ile<br />
ortalama 4 ayda (2-6) kaynadı. Ortalama kaynama süresi parçalı kırıklarda 3,8 ay<br />
(2-6) iken, basit kırıklarda 4.3 ay (3-6) olarak bulundu. Bir hastada kaynama<br />
gecikmesi (10ay) görüldü.<br />
Ters Liss plak uygulanan 10 hastanın 8’inde sekonder kemik iyileşmesi ile<br />
ortalama 2.5 ayda (1.5-4ay) kaynadı.2 hastada (%8) komplikasyon görüldü. 1<br />
hastada (%4) 13. gün enfeksiyon gelişmesi üzerine ekstraksyon, debridman ve<br />
sonrasında eksternal fiksatör uygulandı. 1 hastada (%4) 1. yıl sonunda implant
kırığı gelişti. 13 delikli LİSS plak uygulanan bu hastada düşme sonrası<br />
periimplantik kırık gelişti. Ekstraksyon ve Liss plak ile revizyonu sonrası 10. ayda<br />
kaynama elde edildi. Ortalama kollodafizer açı 133º (123-143) olarak ölçüldü.<br />
Hastalarda kaynamama, malunion, malrotasyon, materyal yetmezliği ve<br />
diz hareketlerinde kısıtlılık görülmedi. Kaynaması tamamlanmış 1 hastada geç<br />
dönemde enfeksiyon görüldü (ameliyat sonrası 1.yıl). Bu hastada plak<br />
çıkarıldıktan sonra antibiotikli zincir ugulanarak enfeksiyon tedavi edildi.<br />
Femur 1/3 alt uç kırığı olan hastaların fonksiyonel sonuçları Neer skoruna<br />
göre değerlendirildi (34). Ameliyat sonrası 1. yılda Neer skoru ortalam 68.5 (35-<br />
88) olarak tespit edildi.<br />
Ters Liss uygulanan kalça kırıklı hastalar fonksiyonel olarak Parker ve<br />
Palmer mobilite skoruna göre değerlendirildi. Son kontrolde Parker ve Palmer<br />
mobilite skoru 7.1 (6-9) olarak saptandı (39).
No<br />
(Hasta )<br />
Yaş Cins Yatış süresi<br />
(gün)<br />
Ameliyat olma<br />
süresi (gün)<br />
Kırık<br />
Tipi<br />
AO<br />
Etyoloji Ek Patoloji Neer<br />
skoru<br />
1 22 E 2 7 32B T.K - 88<br />
2 16 K 6 19 33A3 T.K - 80<br />
3 25 E 6 15 33A1 T.K - 86<br />
4 64 K 3 14 33A3 Düşme - 87<br />
5 68 K 4 7 33A1 Düşme - 75<br />
6 63 K 6 11 32B Düşme - 72<br />
7 44 K 4 16 33A1 Düşme - 76<br />
8 62 K 5 14 32B T.K - 75<br />
9 87 K 6 11 32A Düşme - 65<br />
10 25 E 7 10 33A3 T.K R-Asetabulum kırığı 35<br />
11 58 K 7 13 32A2 Düşme Periprostetik ve<br />
patella kırığı<br />
12 36 E 6 30 33A3 T.K Bil.Kalkaneus ve<br />
tarsal kemikler,Sağ<br />
patella,mandibula<br />
13 64 K 13 24 33A1 Düşme - 60<br />
14 20 E 9 10 33A1 Patolojik Osteosarkom 60<br />
15 68 K 6 17 33A1 Düşme Periprostetik 65<br />
Ortalama 48 14,5 6 68.5<br />
Tablo 3 : Femur 1/3 alt uç kırıklı hastalar<br />
50<br />
52
(No)<br />
Hasta<br />
Yaş Cins Yatış<br />
süresi<br />
(gün)<br />
Ameliyat<br />
olma<br />
süresi<br />
Kırık tipi<br />
AO<br />
Etyoloji Kollodiafizer<br />
açı<br />
Parker<br />
Palmer<br />
skoru<br />
(gün)<br />
1 41 E 30 2 32-B3.1 Düşme 143/140 9<br />
2 80 K 25 11 32-B3.1 Düşme 130/136 6<br />
3 43 E 14 4 32-B3.1 Düşme 127/130 8<br />
4 83 K 14 7 32-B2.1 Düşme 135/140 7<br />
5 60 K 13 5 32-B2.1 Düşme 137/132 6<br />
6 87 K 11 4 32-B2.1 Düşme 124/parsiyel 6<br />
protez<br />
7 22 K 11 4 32-C3.2 T.K 135/135 7<br />
8 27 E 22 16 32-C3.2 ASY 120/140 7<br />
(ASY)<br />
9 76 E 7 2 32-B2.1 T.K 144/140 8<br />
10 43 E 7 4 32-B2.1 Düşme 128/130 6<br />
Ortalama 55 5/5 15.4 5.9 123-143 7.1<br />
Tablo 4: Femur 1/3 üst uç kırıklı hastalar
Olgularımızdan örnekler:<br />
Olgu 1<br />
Y.İ 25 yaşında erkek hasta, acil servise içi trafik kazası sonrası ifadesi ile<br />
getirilen hastada sağ asetabulum ve sol femur distal uç kırığı (AO 33A3)<br />
saptandı. Hasta genel durumu stabil olmasına rağmen sosyal güvencesi<br />
olmaması sebebiyle yatışının 10.günü ameliyat edilebildi . Astetabulum kırığına<br />
plak vida uygulandı. Femur distal uç kırığına 9 delikli LİSS plak uygulandı. Femur<br />
medial korteksindeki defekte rağmen implant yetmezliği ve kaynamama<br />
gözlenmedi. Defektin takiplerde yeni kemik dokusu ile dolduğu gözlendi.<br />
ameliyat öncesi grafiler
ameliyat sonrası<br />
Ameliyat sonrası 24. ay
Olgu 2<br />
R.K. 68 yaşında kadın hasta, evde düz zeminde düşme sonrası acil<br />
servise getirilen hastanın sol femuru distal uç periprostetik kırık saptandı<br />
(AO32A2) . 2000 yılında her iki dize gonartroz sebebiyle daha önce diz protezi<br />
uygulanan hasta yatışının 13. günü ameliyat edildi.<br />
Ameliyat öncesi grafiler
Ameliyat sonrası erken grafiler<br />
Ameliyat sonrası 2. yıl grafileri
Olgu 3<br />
F.B. 60 yaşında kadın hasta , merdivenden düşme sonrası gelişen sağ<br />
femur üst uç kırığı (AO32B2.1) saptandı. Hasta yatışının 5. günü ameliyat edildi.<br />
Osteoporotik olan hastaya LİSS plak uygulandı. Kırık proksimal ve distalinden<br />
4’er vida ile osteosentez sağlandı. Osteoporoz nedeniyle distaldeki vidalar çift<br />
korteks uygulandı.<br />
Ameliyat öncesi grafiler<br />
Ameliyat sonrası erken grafileri
Ameliyat sonrası 1,5 yıl
Olgu 4<br />
Z.P; 87 yaşında kadın hasta, evde düz zeminde düşme sonrası gelişen<br />
sağ femur üst uç kırığı (32B2.1) saptandı. Sol kalçasına 5 yıl önce başka bir<br />
hastanede parsiyel protez uygulanan hasta yatışının 4. günü ameliyat edildi.<br />
Osteoporoz nedeniyle distal vidalar çift korteks uygulandı. Trokanter minörde<br />
kaynamama gözlenmesine rağmen buna bağlı bir semptom gözlenmedi.<br />
ameliyat öncesi grafiler
Ameliyat sonrası erken grafiler<br />
ameliyat sonrası 1. yıl
TARTIŞMA<br />
Gelişen teknoloji ve sanayileşme ile birlikte maruz kalınan travma şiddeti<br />
de orantılı olarak artmıştır. Uzun kemik kırıklarında tedavide amaç kırığın en kısa<br />
sürede uygun pozisyonda kaynamasını sağlamak ve ekstremiteye<br />
uygulanabilecek erken hareket ile fonksiyonu kazandırmaktır.<br />
Femur distal uç kırıkları tedavisi zor kırıklardan olmuşlardır. Bu kırıklar<br />
daha çok yaşlı ve politravmatize hastalarda görülen eklem içi veya parçalı<br />
kırıklardır. Kadınlarda en sık 75 yaşlarında , erkeklerde ise 15-24 yaşlar arasında<br />
görülür. Distal femur kırıkları tüm femur kırıklarının % 7 sini oluşturur (38). Bu<br />
kırıklar diz eklemi ile ilişkili olduğundan diz hareketlerinin ve fonksiyonlarının<br />
yeniden kazanılması güç olabilir. Osteoporoz, ince korteks yapısı ve geniş<br />
intramedüller kanal sebebiyle bu bölge kırıklarının tedavisinde geleneksel<br />
yöntemlerle birçok sorunla karşılaşılmaktadır.<br />
Femur 1/3 üst uç kırıkları gençlerde yüksek enerjili travma sonrası oluşur<br />
iken yaşlılarda basit düşme sonrası osteoporotik kemikte gerçekleşir. Yaşlı<br />
nüfusun giderek artması, yüksek enerjili travmaların gelişen teknoloji ve tehlikeli<br />
spor türlerinin yaygınlaşması, femur üst uç kırıklarının görülme sıklığını<br />
arttırmaktadır.<br />
Femur alt ve üst uç kırıklarının tedavisinde geçtiğimiz yıllarda birçok<br />
gelişme sağlanmıştır. Kırık iyileşmesinin daha iyi anlaşılması, biyolojik<br />
yöntemlerle uygulanabilen tespit materyallerinin geliştirilmesi ve yaygın şekilde<br />
kullanılmaya başlanması ile femur alt ve üst uç kırıklarında daha iyi ve daha<br />
fonksiyonel sonuçlar alınmaya başlanmıştır.<br />
Kırıkların tespitinde ilk önceleri açık redüksiyon ve plak-vida ile anatomik<br />
redüksiyon hedeflenmiştir. Modern osteosentezin babası olarak kabul edilen<br />
Robert Danis (1880-1962) 1904 yılında çalışmalarına başlamıştır. Danis;<br />
osteosentezin başarılı sayılabilmesi için:
1) Bölge ve çevre eklemlerin erken ve aktif hareketi<br />
2) Kemiğin orijinal şeklinin sağlanması<br />
3) Gözle görülen kallus oluşmadan kırığın primer iyileşmesi gereklidir<br />
demiştir.<br />
Danis’in osteosentez tekniği kırık fragmanları arasında kompresyona<br />
dayanmaktadır. Tedavi sırasındaki amacı; kırık stabilizasyonunu olabildiğince rijit<br />
bir şekilde sağlamak ve kırığı yok farzederek etkilenen ekstremitenin diğer<br />
bölgelerinin fonksiyonunu korumaya çalışmaktır. Eğer bölgede kallus oluşursa<br />
yeterli stabilitenin olmadığını düşünmüştür.<br />
Bu amaçlarla 1950’li yılların başından beri yapılan osteosentez<br />
metotlarından anatomik redüksiyon ve plak vida ile osteosentez ameliyatlarının<br />
sonucunda, kırık hattında yaygın devitalizasyon gözlenmiştir (38). Kemiğin<br />
kaynaması için ön planda tutulan mekanik faktörlere karşın biyolojik faktörler geri<br />
planda kalmıştır.<br />
Aradan geçen 30 sene zarfında tam fonksiyonel geri dönüş amaçlardan<br />
biri olmaya devam ederken implantlarda ve cerrahi tekniklerdeki gelişme ile kırık<br />
tedavisinde ön planda tutulan mekanik faktörler biyolojik faktörlere doğru<br />
kaymıştır. Böylece kırık tedavisinde kemik ve yumuşak dokuların kanlanması<br />
daha ön planda tutulmaya başlanmıştır(38).<br />
1987 yılında Mast ve ark. plak tespiti için indirek redüksiyon fikrini ve<br />
uygulamasını öne sürmüşlerdir. 1988 yılında Kinast ve ark. (39) osteosentez<br />
sırasında kırığın kaynaması ve iyileşme için anatomik redüksiyonun gerekli<br />
olmadığı fikrini ispatlamışlardır.<br />
1990 yılında Perren ve ark. periost tabakasının kırık kaynaması<br />
sırasındaki fonksiyonunu öne sürerek geliştirdikleri, kemik temas yüzeyi çentikli<br />
olan LC-DCP ile ilgili çalışmalarını yayınlamışlardır (40). Bu biyolojik teknikleri<br />
kullanarak Bolhofner 1996 yılında femur suprakondiler kırıklı 57 vakalık serisini<br />
bildirmiştir (41). Submusküler plaklama tekniği ise ilk olarak Krettek ve ark.<br />
tarafından uygulanmış ve yayınlanmıştır (42).
Bugün temel AO prensipleri;<br />
1.Anatomik yapıları düzeltecek şekilde kırık redüksiyonu ve tespiti<br />
2.Kırığın yapısı ve yaralanmanın gerektirdiği şekilde tespit veya<br />
atelleme ile dengenin sağlanması<br />
3.Yumuşak dokuların dikkatli yaklaşımlarla koruması<br />
4.Ekstremitenin ve hastanın erken ve güvenilir şekilde<br />
hareketlendirilmesidir (23).<br />
Distal ve proksimal femur kırıklarının tedavisine tarihsel olarak bakıldığı<br />
zaman ilk olarak 1960 larda iskelet traksiyonu ile yapılan konservatif tedavilerin<br />
bu dönemde yapılan cerrahi tedaviler göre daha başarılı olduğu bildirilmiş.(43)<br />
Konservatif tedavi edilen hastalarda açısal deformite, eklem hareket kısıtlılığı,<br />
hastanın uzun süre immobilizasyonu gibi komplikasyonlar gözlenmiştir<br />
(44,45,46,47).<br />
Günümüzde konservatif tedavi cerrahinin kontrendike olduğu hastalarda<br />
yapılmaktadır. Konservatif tedavi endikasyonları; yürüyemeyecek hasta (plejik),<br />
nondeplase kırık, impakte stabil kırık, ciddi osteopenidir.<br />
Proksimal femur kırıklarında konservatif tedavi sadece çocuklarda ve<br />
anestezi alamayan hasta gurubunda endikedir. Ameliyat esnasındaki<br />
monitörizasyonun gelişmesi, anestezi cihazlarındaki teknolojinin gelişmesi ile<br />
konservatif tedavi uygulanan hastaların sayısı gittikçe azalmaktadır. Konservatif<br />
tedavide iskelet traksiyonu uygulanır (48).<br />
Günümüzde çoğu ortopedi uzmanı distal ve proksimal femur kırıklarının<br />
tedavisinin en iyi metodunun redüksiyon ve cerrahi tespit olduğunu<br />
savunmaktadır (49).<br />
Güncel olarak femur alt ve üst uç kırıklarının cerrahi tedavisinde eksternal<br />
fiksatör, sabit açılı kamalı plaklar, kayıcı çiviler, intramedüller çiviler ve kilitli plak<br />
sistemleri kullanılmaktadır.<br />
Dahl ve Singh femur 1/3 üst uç kırıklı eksternal fiksatör uyguladıkları 51<br />
hastanın 9 yıllık takibinde %94 iyileşme bildirmişler, distal femur açık kırıklarında<br />
eksternal fiksatör tercih edilebilir bir seçenek lduğunu söylemişlerdir(50).
Eksternal fiksatör uygulamalarında %30 a kadar çivi yolu enfeksyonu<br />
gelişebilmektedir. Eksternal fiksatör ile osteosentez; mevcut hastalıkları<br />
nedeniyle yüksek ameliyat riski mevcut olan hastalarda alternatif tedavi yöntemi<br />
olarak uygulanmaktadır (51).<br />
Sabit açılı 95’lik plakların geliştirilmesi, dinamik kondüler vidasının<br />
geliştirilmesi ile tedavide ilerlemeler sağlandı. Özellikle sabit açılı plakların<br />
kullanımı medial çökmeyi önlemiş ve varus deformitesinin gelişmesini<br />
engellemiştir. Shatzker ve ark. 95 lik AO kamalı plak uyguladıkları femur distal uç<br />
kırığı olan 71 hastanın %75’inde mükemmel sonuç bildirmişlerdir. Shatzker yaşlı<br />
ve osteoporotik hastalarda aynı dönemde kötü sonuçlar bildirmiştir. Femur distal<br />
uç kırıklarında AO kamalı plak uygulamalarında 1970’lerden itibaren %65-85 iyi<br />
sonuçlar alınmaya başlanmıştır. Hanson ve Tullos 1978 de 42 hastalık<br />
serilerinde %87.5 başarılı sonuç bildirmişlerdir (52). Femur üst uç kırıklarında AO<br />
plak uygulamalarında en sık komplikasyon materyal yetmezliğidir. Schlemminger<br />
ve ark %13 mekanik yetmezlik ve %32 postoperatif komplikasyon bildirmişlerdir<br />
(53), daha sonra dinamik kompresyon çivilerine yönelmişlerdir.<br />
1970’lerde dinamik kompresyon vidası geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması<br />
ile daha iyi sonuçlar elde edilmeye başlanmıştır. Ruff ve Lubbers femur DHS<br />
uyguladıklar subtrokanterik kırklı hastalarda %95 iyi sonuç bildirmişlerdir (54).<br />
Dinamik kompresyon vidası ile tedavi edilen distal ve proksimal femur kırıklarında<br />
biyolojik yöntem uygulanabilir. Uygulamada temel güçlük lag vidasının uygun<br />
yerleştirilmesi ve redüksiyonda güçlüğüdür. Femur medial korteks desteğinin az<br />
olduğu kırıklara materyal yetmezliği ve kaynama gecikmesi daha sık görülür.<br />
İntramedüller çivilerin gelişmesi ile beraber femur alt ve üst uç kırıklarında<br />
yaygın şekilde kullanılmaya başlanmış ve iyi sonuçlar bildirilmiştir. Taylor ve ark<br />
subtrokanterik kırıklı genç hastalarda uyguladıkları intramedüller çivilerde<br />
%100’e yakın mükemmel sonuçlar bildirmişlerdir (55).<br />
Distal femur kırıklarında retrograd intramedüller çivi uygulamaları ile iyi<br />
sonuçlar bildirilmiştir. Butler ve ark retrograd intramedüller çivilemenin femur<br />
suprakondiler ve interkondiler kırıklarında kabul edilebilir bir tedavi yöntemi<br />
olduğunu göstermişlerdir (56).
Liss yöntemi ve intramedüller çiviler biyomekanik olarak birbirine yakın<br />
stabilite sağlarlar. Liss yönteminde femur medullasının oyulmaması, retrograd<br />
çivilerden farklı olarak eklemin açılmaması ve plak proksimalinden ihtiyaç halinde<br />
7 adet vida uygulanabilmesi temel avantajlarındandır.<br />
1980 li yıllardan itibaren bu bölge kırıklarının tedavisinde başarılı sonuçlar<br />
bildirilmeye başlanmıştır. İlk olarak Mast ve ark. indirek redüksiyonu ve kırık<br />
biyolojisinin korunmasını popularize etti, daha sonra implant dizaynındaki<br />
yenilikler gerçekleşti (57).<br />
Son dönemde kilitli plak sistemlerinin geliştirilmesi, minimal invaziv cerrahi<br />
tekniklerin yaygınlaşması ile beraber kırık iyileşmesi ve enfeksyon problemini<br />
nerdeyse ortadan kaldırmıştır (57).<br />
LISS (Less invasive stabilisation system), (Synthes USA) distal femur<br />
kırıkları için geliştirilmiş minimal invaziv teknikle uygulanan bir kilitli plak<br />
sistemidir. İmplant periost uzerine baskı yapmayacak şekilde dizayn edilmiş<br />
olması sebebiyle zedelenmiş bölgenin kan akımının devam etmesini sağlar.<br />
Diğer perkutan plak uygulamaları, dinamik kompresyon çivisi ve sabit açılı<br />
kamalı palklara göre uygulanması cerrahi teknik açıdan çok daha basittir (58).<br />
Literatürde femur distal uç kırıklarında LISS plak uygulamaları ile ilgili<br />
olumlu erken sonuçlar bildirilmektedir (59,60).<br />
Kregor ve ark distal femur kırıklarında LISS yönteminin ve retrograd<br />
intramedüller çivilemenin günümüzde altın standart olduğunu bildirmişlerdir<br />
(59,60).<br />
Krettek ve ark. 112 hastalık serilerinde %6.3 enfeksiyon, %6.3<br />
psödoartroz, %3.6 aksiel deviasyon bildirmişlerdir (62). Müller ve ark 119<br />
hastalık serilerinde %3 enfeksiyon, %3 psödoartroz, %23 aksiyel deviasyon<br />
bildirmişlerdir (63). Kregor ve ark. 66 hastalık serilerinde % 3 enfeksiyon, %4.5<br />
aksiyel deviasyon bildirmişler, enfeksiyona rastlamamışlardır (64).<br />
Schültz ve ark 116 hastalık serilerinde %4.2 enfeksiyon, %1.9 psödoartroz<br />
ve %37.9 aksiyel deviasyon bildirmişlerdir (60).<br />
Yazarlar bu başarılı iyileşmeyi kırık biyolojisinin korunmasına ve Liss<br />
yönteminin uygulanış şekline bağlamışlardır (64).
Femur üst uç kırıklarında Liss uygulamaları ile ilgili bilgi literatürde kısıtlıdır<br />
Michael Schütz ve ark periprosetik kalça kırığı sonrası liss plak uyguladıkları 1<br />
hastayı bildirmişlerdir (33). Osteopetrozisli hastalarada subtrokanterik bölge<br />
kırıklarında ters liss uygulaması 3 vakada bildirilmiştir. (34,35) J.R. Pryce Lewis<br />
ve ark politravmatize bir hastada gelişen segmental femur kırığında ters Liss<br />
uygulamasını bildirmişlerdir (36).<br />
Yapılan çalışmaların takip sürelerinin kısa olası sebebiyle implant<br />
yetmezliği hakkında ayrıntılı ve fazla bilgi yoktur.<br />
Bizim 15 hastadan oluşan distal femur kırıklarını LISS yöntemi ile tedavi<br />
ettiğimiz hastaların hiçbirinde psödoartroz saptanmadı. Bir hastada kırık<br />
kaynamasından sonra geç enfeksiyon gelişti ve plak çıkarılarak tedavi edildi.<br />
Materyal yetmezliği ve malrotasyon saptanmadı. Proksimal femur kırığı nedeniyle<br />
ameliyat edip takip ettiğimiz 10 hastada materyal yetmezliğine rastlanılmadı.<br />
LISS sistemi ve uygulanışı diğer plak sistemlerine göre oldukça farklıdır.<br />
Kırık parçaları indirek redüksyon sonrası fikse edilir. Yükler kemikten plağa kilitli<br />
vida başı ile aktarılır. Periost kan akımı korunması için kompresyon uygulanmaz.<br />
Plağın anatomik dizaynı nedeniyle sonradan şekil verilmesi gerekli değildir.<br />
Kılavuz sistemi sayesinde plağın submusküler uygulanması mümkündür.<br />
Vidalar perkutan olarak küçük insizyonlardan uygulanabilir. Bu teknik Krettek ve<br />
ark. tarif ettiği yumuşak doku hasarını en aza indiren MİPPO (Minimally<br />
Percutaneous Plate Osteosynthesis) tekniğine benzerdir. Vidaların plağa<br />
kilitlenmesi sebebiyle plak ve kemik arasında herhangi bir kompresyon kuvveti<br />
oluşmaz. Vidaların plağa kilitlenmesi için 4 newtonmetre tork kuvveti gereksede<br />
bunun kompresyon etkisi yoktur. Geleneksel plaklama sistemlerinden farklı<br />
olarak LISS plak sistemi kompresyon oluşturmayan bir yapı olarak<br />
düşünülmelidir. Vida çaplarının daha fazla olması kemik üzerindeki stresin daha<br />
geniş alana yayılmasınını sağlar. LISS plak sisitemi üzerinde yapılmış<br />
biomekanik çalışmalar distal femur kırıklarında iyi bir alternatif olabileceğini<br />
göstermektedir. Ek olarak plağın bir internal fiksatör gibi davranması ve minimal<br />
invaziv cerrahi teknikle uygulanabilmesi temel avantajlarındandır(65).
Bu imlant iyi bir stabilite sağlar. Kırık sahasındaki stress kuvvetleri plağın<br />
koprüleme etkisi nedeniyle çok düşüktür, çünkü kırık sahasında kemik ve plak<br />
arasında temas yoktur (66).<br />
LISS plak sistemi değişik açılardaki sabit vidaları sayesinde yüksek<br />
düzeyde enerji absorbe edebilmektedir. Bu özelliği sayesinde sistemin<br />
yetmezliğe gitmesi daha uzun sürmektedir (67). Plağın esnek olması sayesinde<br />
kemiğe daha fazla yük aktarılır ve kırık parçalarında daha fazla hareket oluşur.<br />
Bu hareket sayesinde sekonder kemik iyileşmesi sağlanır (68).<br />
Ameliyat minimal invaziv teknikle uygulandığı için yumuşak dokunun<br />
iatrojenik hasarı çok azdır. Kemik grefti kullanılmasına gerek kalmadan erken<br />
kaynama gerçekleşir. Biz olgularımızda kemik grefti kullanmadık. Cerrahi tekniği<br />
diğer perkutan plaklama yöntemlerine göre kılavuz sistemi ile uygulanması<br />
nedeniyle daha kolaydır. Vidaların self tapping ve self dirlling özellikleri sayesinde<br />
uygulanmaları tek aşamada olur. Vidalar küçük insizyonlardan uygulanabilir.<br />
Vidalar tek korteks uygulandığı için vida boyunun ölçülmesi gerekli değildir.<br />
Yumuşak dokuyu koruyan kılavuz sistemi ile vidalar çevre dokulara zarar<br />
vermeden uygulanabilir. Diğer tespit materyallerinden farklı olarak hem sistem<br />
hem kompresyon hem de rotasyonel kuvvetlere karşı dayanıklıdır. Osteoporotik<br />
kemikte bile teknik doğru uygulandığı zaman yetmezlik ve gevşeme gelişmez.<br />
Yük metafizer bölgeye uygulanan 7 vidaya dağıldığı için özellikle intramedüller<br />
çivilere göre osteoporotik kemikte daha avantajlıdır.<br />
Avantajlarına rağmen sistemde yetmezlik gelişebilmektedir. Bu teknik kırık<br />
iyileşmesini ve implant yetmezliğini önlemeyi garanti etmemektedir (69). X-ray<br />
grafilerde kırık iyileşmesi görülmeden tam yük verilmesi implant yetmezliğine<br />
sebep olabilmektedir (70). Plağın proksimalinin anteriora yerleşmesi nedeniyle<br />
oluşabilen yetmezlik Schutz ve Schandelmaier (69) tarafından bildirilmiştir. Biz<br />
vakalarmızda radyolojik iyileşmeyi beklemeden ameliyat sonrası 2. aydan<br />
itibaren tek koltuk değneği ile %15-20 yük, 3.aydan itibaren tam yük vermemize<br />
rağmen implant yetmezliği ile karşılaşmadık.<br />
Vidalar self drilling olduğu için ve plağa kilitlendiğinden dolayı korteks<br />
ıskalanıp vida boşta kalabilir ve iyi bir lateral görüntüleme yapılmaz ise ameliyat
esnasında fark edilmeyebilir. Ek olarak ne kadar vida kullanmansı gerektiği tam<br />
olarak belli değildir. Bazı yazarlar 3 şaft vidasının yeterli olabileceğini söylerken<br />
(69) en az 5 vida kullanılmasını söyleyenlerde vardır (70).<br />
Klasik plakla osteosenteze göre daha uzun plak kullanımı ve proksimal ve<br />
distal fragmanlar üzerine daha uzun uzanım gerektirir (71,72,73).<br />
Her yeni teknikte olduğu gibi LISS yöntemini uygulamada belirgin bir<br />
öğrenme eğrisi mevcuttur. Geleneksel plaklamadan farklı olarak LISS kırık<br />
redüksiyonu sağlandıktan sonra uygulanır. Çektirme vidası ile bir miktar varusvalgus<br />
açılanması düzeltilebilse de düzeltme miktarı fazla değildir. Plak dizaynı<br />
anatomik olduğu için plağa şekil vermek gerekli değildir. Her ne kadar plak<br />
kompresyon prensibine göre uygulanmasada plak mümkün olduğu kadar femura<br />
adapte edilmelidir.<br />
Plağın AP planda yetersiz adaptasyonu sonucu yüksekte kalması iliotibial<br />
traktusta iritasyona sebep olur ve diz hareketlerini engelleyebilir. Cilt altında<br />
belirgin şekilde görülmesine ve kozmetik sorunlara sebep olabilir. Femurdan<br />
uzak olarak yerleştirilmiş plağa fark edilmez ise gereğinden kısa vida<br />
uygulanabilir, vida yivlerinin korteksi yakalamaması sonucunda implant<br />
yetmezliği ve vidaların sıyrılması ile sonuçlanabilir. Vidalar her ne kadar tek<br />
korteks uygulansada vidaların delici ve yiv açıcı uç kısmının femur korteksine<br />
tutunma özelliği yoktur, vida yivlerinin femur korteksine temas edebilecek kadar<br />
uzun boyda vidalar seçilmelidir.<br />
Plak proksimalinin lateral planda yetersiz adaptasyonu sık karşılaşılan<br />
sorunlardan biridir. Plak lateral femoral kondüle 10° açı ile ve kondülün<br />
anterioruna yerleştirilmediğinde veya plak proksimali anterior ya da posteriora<br />
doğru yerleştirilmiş ise sistemin stabilizasyonu azalır. Normalde 18-26 mm<br />
uzunluğunda vidalar ile proksimalde yeterli stabilizasyon sağlanır. Ancak plağın<br />
yalnış yerleştirilmesine bağlı vidaların çok az bir kısmının şaftı yakalaması veya<br />
transkortikal vida uygulanmasına neden olabilir. Bu da tam yük verildiğinde<br />
proksimal vidaların avülzyonu ile sonuçlanabilir. Bu komplikasyondan kaçınmak<br />
için klavuz sistemi çıkartılıp skopi ile tam lateral görüntüleme alınabilir.
Biz kendi vakalarımızda uygun plak pozisyonunu sağlayabilmek için<br />
proksimalde plak adaptasyonunu görecek kadar mini insizyon ile adaptasyonu<br />
sağlayıp palpasyon ile kontrol ettik. Kırık hattı uzağından yapılan bu insizyon ile<br />
Liss yönteminin bu en sık rastlanılan uygulma hatasından kaçınılabileceği<br />
görüşündeyiz. Krettek ve ark. proksimal vidaların avülzyonu ile karşılaştıkları<br />
vakalarada bu vidaları çıkartıp yerlerine çift korteks kortikal vida uygulayarak<br />
kaynama sağladıklarını bildirmişlerdir.<br />
Sonuç olarak, LISS plak vida sistemi , özellikle osteoporotik kırıklar başta<br />
olmak üzere tüm kırıklarda kırık parçaları arasındaki mikro hareketleri tolere eder<br />
ve bunu gerçekleştirirken erken ve tam fonksiyona ulaşmayı tehlikeye atmaz.<br />
Aynı zamanda biyolojik olarak uygulanabilmesiyle de kırık iyileşme periyodunda<br />
daha az sorunlara yol açar. Bu bölge kırıklarının cerrahi tedavisindeki<br />
seçenekler oldukça fazladır. Ancak, uygulanacak yöntemin komplikasyonları az<br />
olmalı, erken harekete izin vermeli, biyolojik iyileşme sağlamalıdır. Kilitli plakların<br />
distal ve proksimal femur kırıklarında güvenli stabilizasyon sağlaması, erken<br />
harekete izin vermesi ve sekonder kemik iyileşmesine neden olmasından dolayı<br />
diğer tedavi metodlarına göre daha iyi bir seçenek olduğu düşüncesindeyiz.<br />
Belirtilmiş olan avantajları ve üstünlügü nedeni ile, LISS yöntemi klinigimizde<br />
kullanılmaktadır ve basarı oranlarımız; belirtilen noktalara dikkat edilerek<br />
yapıldıgı için literatürle uyumludur.
SONUÇ:<br />
Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde<br />
Eylül 2004-Mart 2007 tarihleri arasında femur 1/3 1lt uç ve 1/3 üst uç kırığı<br />
nedeniyle tedaviye alınıp LİSS yöntemiyle osteosentez uygulanan hastaların<br />
değerlendirilmesinde;<br />
1. LİSS plak sistemi diğer perkütan tespit yöntemleri ile<br />
karşılaştırıldığında uygulama açısından daha kolaydır.<br />
2. Ciddi osteoporoz varlığında bile stabil bir osteosentez<br />
sağlanabilmektedir, mekanik olarak instabil ve yüksek enerjili<br />
kırıklarda yeterli stabilizasyonu sağlamaktadır<br />
3. Radyolojik dizilimde ameliyat sonrası erken dönemden iyileşme<br />
dönemine kadar herhangi bir değişiklik saptanmadı. Medial kortikal<br />
defekti olan instabil kırıklarda bile varus çökmesi veya implant<br />
yetmezliğine rastlanılmadı.<br />
4. Hiçbir hastamızda kemik grefti ve ek eksternal tespit yöntemi<br />
kullanmadı.<br />
5. Femur üst uç kırıklarında intramedüller tespit yöntemlerine ait özel<br />
komplikasyonların gözlenmemesi, yükün 1 veya 2 vida yerine femur<br />
başına gönderilen en az 4 vida üzerine dağılması, ekstraksiyon<br />
sonrası kemik defektinin az olması, ve yeterli mekanik destek<br />
sağlaması temel avantajlarındandır.<br />
6. Femur alt ve üst uç kırıklarında LİSS plak ile biyolojik tespit;<br />
minimal invaziv cerrahi teknik, yeterli stabilizasyon sağlaması,<br />
intramedüller kan dolaşımının bozulmaması ve kırık hattının<br />
açılmaması, yüksek kaynama ve düşük enfeksiyon oranları<br />
nedeniyle tercih edilebilecek alternatif tedavi yöntemlerinden biridir.
KAYNAKLAR:<br />
1. Lister J. A new operation for fracture of the patella. BMJ 1877;2:850.),<br />
2. Hansmann : Eine neue Methode der Fixirung der Fragmente bei<br />
complicirten Fracturen. Verh Dtsch Ges Chir 1886;15-134.)<br />
3. Layton T.B., Sir William Arbuthnot Lane Bt. C.B.: M.S.: An Enquiry into the<br />
Mind and Influence of a Surgeon. Edinburgh, Livingstone, 1988)<br />
4. Sherman, W.O'N. Operative treatment of fractures of the shaft of the<br />
femur with maximum fixation. J Bone Joint Surg 1926; 8:494<br />
5. Danis R.: Théorie et Pratique de l'Ostéosynthèse. Paris, Masson, 1949.<br />
6. Kinast C., Bolhofner B.R., Mast J.W., Ganz R. Subtrochanteric fractures of<br />
the femur. Clin. Orthop. 1989; 238: pp122-30<br />
7. Perren S.M.The concept of biological plating using the limited contact-<br />
Dynamic compression plate (LC-DCP). Scientific background, design and<br />
application. Injury 1991 vol 22 (Supp 1): 1-41<br />
8. Krettek C., Schandelmaier P., Miclau T., Bertram R., Holmes W.,<br />
Tscherne H. Transarticular joint reconstruction and indirect plate<br />
osteosynthesis for complex distal supracondylar femoral fractures. Injury<br />
1997 vol 28(Suppl 1); A31-41<br />
9. Routt, M.L.C. Jr.: Fractures of the femoral shaft. In Green N.E.,<br />
Swointkowski M.F (eds): Skeletal Trauma in chidren. Vol 3. Philedelphia:<br />
W&B Saunders, pg: 345-368, 1994 . Staheli, L.T.: Fractures of the shaft of<br />
the femur. In Rockwood C.A.,Wilkins K.E.,<br />
10. King R.E (eds).: Fractures in children. 3rd. ed. Philadelphia: J.B.<br />
Lippincott, pg: 1121-1163,1991<br />
11. Moory, D., VVilliams, P.: Gray's Anatomy. 38th Ed., Churchill-Livingstone,<br />
662-689,1995<br />
12. Noble PC, Alexander JW, Lindahl LJ, Yew DT, Granberry WM, Tullos<br />
HS.The anatomic basis of femoral component design. Clin Orthop.1988;<br />
235:148 -65.<br />
13. Wiss D. Master Techniques in Orthopaedic Surgery. Philadelphia:<br />
Lippincott-Raven, 1998.
14. Fractures in adults, fractures of the knee 1996 4.baskı<br />
15. Skeletal trauma : fractures, dislocations, ligamentous injuries, 2nd ed.<br />
Philedelphia : WB saunders 1997<br />
16. Tandoğan RN: ,Alparslan M.: Diz cerrahisi, Haberal Eğitim Vakfı, Ankara<br />
1999 s5,19<br />
17. Netter, F.H.: Musculscletal System, The CIBA Cellection of Medical<br />
İllustration,Vol:8, Part:1, CIBA Geigy Corporation pg: 76-97<br />
18. Dere,F.:Anatomi,Adana,AydoğduOfset,s10-15;1990<br />
19. Kuran,O.;Femur anatomisi,İstanbul Filiz Kitapevi; s76-79<br />
20. Star,Adam J.,Bucholz Robert W.: Fractures of the shaft of the femur,<br />
Rockwood and Greens Fractures of Aduldts; Ed James H.Beaty, MD.,<br />
James R Kasser, MD.;5 th ed ., Vol 2 , Chapter 41 ,s1686-1690; Lippincott<br />
Wilkins 2001<br />
21. Saka, G.: Subtrokanterik femur kırıklarının cerrahi tedavisi (Uzmanlık tezi),<br />
İst., 1998<br />
22. DeLee JC: Fractures and dislocations of the hip. Rockvvood CA Jr, Green<br />
DP.editors: Fractures in adults, ed 2, Philadelphia, 1984, JB Lippincott.<br />
23. Campbell's Operative Orthopaedics, 8 th Ed., Mosby Year Book, V.:2,C.:24,<br />
895-946,1992.<br />
24. Browner, D.B., Jüpiter, J.B., Levine, A.M., Trafton, P.G.: Skeletal Trauma,<br />
V:2,1833-1926, WB Saunders Company, 1996.<br />
25. DeLee, J.C.: Fractures and Dislocations of the Hip, Rockwood and<br />
Green's Fractures in Adults, Vol.:2, 1659-1827, Lippincott-Raven,1996.<br />
26. Müller ME, Allgöwer M, Schneider R, VVillenegger H: Manual of internal<br />
fixation: techniques recommended by the AO-ASIF group, ed 3, Berlin,<br />
1991,Springer-Verlag.<br />
27. Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rockwood and<br />
Greens Fractures in Adults, 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams &<br />
Wilkins, 2006)<br />
28. Michael Schütz and Hermann Bail; Complications of locked plates around<br />
the knee, AO Dialouge 3/5
29. Browner BD, Jupiter JB, Levine AM, et al. Skeletal Trauma. Philadelphia:<br />
WB Saunders, 1992:1537<br />
30. Herscovici Jr. D., Pistel W.L., Sanders R.W.: Evaluation and treatment of<br />
high subtrochanteric femur fractures. Am J Orthop 2000; 29(9 Suppl):27-<br />
33.<br />
31. Claiborne, A., Christian: General principles of fracture treatment;<br />
Campbell’s Operative Orthopaedics; Terry Canale (eds), 9th. Ed., Vol.3,<br />
pg: 1993-2042; Mosby 1998<br />
32. Sanders R, Regazzoni P, Ruedi TP. Treatment of supracondylarintracondylar<br />
fractures of the femur using the dynamic condylar screw. J<br />
Orthop Trauma 1989;3222.<br />
33. Michael Schütz and Hermann Bail; Complications of locked plates around<br />
the knee, AO Dialouge 3/5<br />
34. Reverse LISS plate stabilisation of a subtrochanteric fracture of the femur<br />
in a patient with osteopetrosis: Is this the answer? Sameh A. Sidhom<br />
Richard Pinder and D.L. Shaw ; İnjury , November 2005<br />
35. Bilareral reverse femoral Liss plate fixation for pathological proximal<br />
femoral fracture; Journal of Bone and Joint Surgery - British Volume, Vol<br />
88-B, Issue SUPP_II, 295<br />
36. Reverse LISS plating for proximal segmental femoral fractures in the<br />
polytrauma patient: A case report Injury, Volume 38, Issue 2, February<br />
2007, Pages 235-239 J.R. Pryce Lewis and G.P. Ashcroft<br />
37. Collinge C.A., Sanders R.W. Percutaneous plating in the lower extremity.<br />
Journal ofAAOS 2000; vol 8 no:4 pp211-216<br />
38. Pattison G, Reynold J, Hardy J. Salvaging a stripped drive connection<br />
when removing screws. Injury. 1999;30:74–75.)<br />
39. Schaltzker J. Changes in the AO/ASIF principles and methods. Injury<br />
1995 vol:26 (suppl 2); S-B51-56)<br />
40. Kinast C., Bolhofner B.R., Mast J.W., Ganz R. Subtrochanteric fractures of<br />
the femur. Clin. Orthop. 1989; 238: pp122-30)
41. Perren S.M.The concept of biological plating using the limited contact-<br />
Dynamic compression plate (LC-DCP). Scientific background, design and<br />
application. Injury 1991 vol 22 (Supp 1): 1-41<br />
42. Bolhofner B.R., Carmen B., Clifford P. The results of open reduction and<br />
internal fixation of distal femur fractures using a biologic (indirect)<br />
reduction technique. J.Orthop Trauma 1996; 10(6): 372-377).<br />
43. Krettek C., Schandelmaier P., Miclau T., Bertram R., Holmes W.,<br />
Tscherne H. Transarticular joint reconstruction and indirect plate<br />
osteosynthesis for complex distal supracondylar femoral fractures. Injury<br />
1997 vol 28(Suppl 1); A31-41<br />
44. Neer CS, Grantham SA, Shelton ML. Supracondylar fracture of the adult<br />
femur. J Bone Joint Surg Am 1967;49:591613).<br />
45. Healy WL, Brooker AF. Distal femoral fractures: comparison of open and<br />
closed methods of treatment. Clin Orthop Relat Res 1983;174:166171.<br />
46. Shewring DJ, Meggitt BF. Fractures of the distal femur treated with the AO<br />
dynamic condylar screw. J Bone Joint Surg Br 1992;74:122)<br />
47. Siliski JM, Mahring M, Hofer HP. Supracondylar-intercondylar fractures of<br />
the femur. J Bone Joint Surg Am 1989;71:95)<br />
48. Yang R, Liu H, Lui T. Supracondylar fractures of the femur. J Trauma<br />
1990;30:315<br />
49. Velasco R.U., Comfort T.: Analysis of treatment problems in<br />
subtrochanteric fractures of the femur. J Trauma 1978; 18:513-522<br />
50. Dhal A., Singh S.S.: Biological fixation of subtrochanteric fractures by<br />
external fixation. Injury 1996; 27:723-731<br />
51. A.Sabri Ateşalp, Mahmut Kömürcü , Bahtiyar Demiralp Femur distal<br />
bölge eklem içi açık kırıklarının ilizarov sirküler eksternal fiksatörü ile<br />
tedavisi, Gülhane Tıp Dergisi 2005; 47: 89-93<br />
52. Hanson G.W., Tullos H.S.: Subtrochanteric fractures of the femur treated<br />
with nail plate devices: A retrospective study. Clin Orthop 1978; 131:191-<br />
194
53. Schlemminger R., Kniess T., Schleef J., et al: Ergebnisse nach<br />
Winkelplattenosteosynthese der per und subtrochantaren Bruche beim<br />
alten Menschen. Akt Traumatol 1992; 22:149-156.<br />
54. Ruff M.E., Lubbers L.M.: Treatment of subtrochanteric fractures with a<br />
sliding screw-plate device. J Trauma 1986; 26:75-80<br />
55. Taylor D.C., Erpelding J.M., Whitman C.S., Kragh Jr. J.F.: Treatment of<br />
comminuted subtrochanteric femoral fractures in a young population with<br />
a reconstruction nail. Mil Med 1996; 161:735-738.<br />
56. Butler M.S., Brumback R.J., Ellison T.S., et al: Interlocking intramedullary<br />
nailing for ipsilateral fractures of the femoral shaft and distal part of the<br />
femur. J Bone Joint Surg Am 1991; 73:1492-1502.<br />
57. Mark Weight, MD and Cory Collinge, MDJ; Early Results of the Less<br />
Invasive Stabilization System for Mechanically Unstable Fractures of the<br />
Distal Femur (AO/OTA Types A2, A3, C2, and C3) Orthop Trauma •<br />
Volume 18, Number 8, September 2004)<br />
58. Farouk O, Krettek C, Miclau T, et al. The minimal invasive plate<br />
osteosynthesis: is percutaneous plating biologically superior to the<br />
traditional technique? J Orthop Trauma. 1999;13:401–406.<br />
59. Max Markmiller, MD; Gerhard Konrad, MD; and Norbert Südkamp,<br />
MD;Femur–LISS and Distal Femoral Nail for Fixation of Distal Femoral<br />
Fractures,Clinial Orthopedics and Releated Reserarch Number 426, pp.<br />
252–257)<br />
60. Kregor PJ, Stannard J, Zlowodzki M, et al. Distal femoral fracture fixation<br />
utilizing the Less Invasive Stabilization System (L.I.S.S.): the technique<br />
and early results. Injury. 2001;32(suppl 3):32–47<br />
61. Schutz M, Muller M, Krettek C, et al. Minimally invasive fracture<br />
stabilization of distal femoral fractures with the LISS: a prospective<br />
multicenter study. Result of a clinical study with special emphasis on<br />
difficult cases. Injury. 2001;32(suppl 3):48–54
62. Krettek C, Miclau T, Grün O, Schandelmaier P, Tscherne H: Intraoperative<br />
control of axes, rotation and length in femoral and tibial fractures:<br />
Technical note. Injury 29(Suppl):29–39, 1998.<br />
63. Müller E, Schütz M, Kääb MJ, Südkamp NP, Haas NP: Minimal invasive<br />
frakturstabilisierung von distalen femurfrakturen mit dem LISS-system:<br />
Eine prospektive multicenterstudie. Hefte Unfallchirurg 275:336–337, 1999<br />
64. Kregor PJ, Stannard J, Zlowodzki M, Cole PA, Alonso J: Distal femoral<br />
fracture fixation utilizing the Less Invasive Stabilization System (L.I.S.S.):<br />
The technique and early results. Injury 32(Suppl 3):32–47, 2001<br />
65. Krettek C, Schandelmaier P, Miclau T, et al. Minimally invasive<br />
percutaneous plate osteosynthesis (MIPPO) using the DCS in proximal<br />
and distal femoral fractures. Injury 1997;28:20–30)<br />
66. Cegon,J.M. GGarcia Aznar; A Comparative Analysis of Different<br />
Treatments for Distal Femur Fractures using the Finite Element<br />
Method,Computer Methods in Biomechanics and Biomedical Engineering<br />
Vol. 7, No. 5, October 2004, pp. 245–256<br />
67. P. Duffy, MD; K. Trask, BEng; A. Hennigar; Assessment of Fragment<br />
Micromotion in Distal Femur Fracture Fixation with RSA;Clinical<br />
Orthopaedics and Releated Research; Number 448, pp. 105–113/ 2006<br />
68. Gavin Button, MD, MS, Philip Wolinsky, MD Failure of Less Invasive<br />
Stabilization System Platesin the Distal Femur A Report of Four Cases<br />
69. Schandelmaier P, Partenhemier A, Koenemann B, et al. Distal femoral<br />
Fractures and LISS stabilization. Injury 2001;32:SC55–SC63.<br />
70. Schutz M, Muller M, Krettek C, et al. Minimally invasive fracture<br />
stabilization of distal femoral fractures with the LISS: a prospective<br />
multicenter study. Injury 2001;32:SC48–SC54<br />
71. Kregor P, Stannard J, Zlowodzki M, et al. Distal femoral fracture fixation<br />
utilizing the Less Invasive Stabilization System (L.I.S.S.): the technique<br />
and early results. Injury 2001;32:SC32–SC47<br />
72. Hasan Hilmi MURATLI, Mehmet Fırat YAĞMURLU Femur kırıklarında<br />
minimal invaziv yöntem ve biyolojik fiksasyon prensipleri ile plakla
osteosentez uygulama sonuçlarımız;, (Acta Orthop Traumatol Turc<br />
2002;36:129-135)<br />
73. David J. Hak, MD, MBA, Rena L. Stewart, MD, Preliminary Stabilization<br />
of the Less Invasive Stabilization System (J Orthop Trauma 2004;18:559–<br />
561)
T.C<br />
SAĞLIK BAKANLIĞI<br />
TAKSİM EĞİTİM VE ARAŞTIRMA<br />
HASTANESİ<br />
ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ<br />
KLİNİĞİ<br />
Doç. Dr. Yavuz Kabukçuoğlu<br />
Ortopedi ve Travmatoloji Klinik Şefi<br />
FEMUR KIRIKLARINDA LİSS<br />
UYGULAMALARI VE<br />
SONUÇLARIMIZ<br />
(UZMANLIK TEZİ)<br />
Dr.Gökhan ÖZKAZANLI<br />
İstanbul,2008
ÖNSÖZ<br />
Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji eğitimim süresince<br />
yetişmemde emeği geçen, kendisinden hayata dair çok şey öğrendiğim sayın hocam<br />
Doç.Dr Yavuz KABUKÇUOĞLU’na ve kliniğimizde daha önce şeflik yapan sayın<br />
hocam Doç. Dr. İrfan ÖZTÜRK’e;<br />
Eğitimimin her aşamasında yanımda bulunup destek olan bir dönem klinik şefimiz<br />
olan Op.Dr.Etel KAYIRAN’a;<br />
Eğitimim süresince cerrahi disiplin ve cerrahi nosyonumun oluşmasında çok önemli<br />
yeri olduğuna inandığım Op.Dr.Atilla Sancar PARMAKSIZOĞLU’na;<br />
Uzmanlık eğitiminde yarı yolda ayrılmak zorunda kaldığım (ruhu şad olsun) cerrahi<br />
sorumluluk ve hassasiyetimi sağlamamda önemli katkıları olan ve klinik içi sosyal<br />
etkinliklerimizde her zaman en önde olup bize klavuzluk eden kliniğimizin ağabeyi<br />
Op.Dr.Ahmet KURT’a;<br />
Kliniğimize sonradan katılan ve dürüst hekimlik ile tıbbi etik konusunda örnek<br />
aldığım Op.Dr.Ufuk ÖZKAYA’ya;<br />
Kliniğimize sonradan katılan ve el cerrahisi nosyonumun gelişiminde katkıları olan<br />
abim ve arkadaşım Op.Dr.Ayhan KILIÇ’a;<br />
Asistanlığım boyunca bana destek olan Op. Dr Murat GÜL’e<br />
Asistanlık son döneminde beraber çalışma fırsatı buduğu Op.Dr.Fuat BİLGİLİ’ye<br />
Klinikte beraber çalışma fırsatı bulduğum tüm kıdemlilerim ve benle çalışmaktan<br />
dolayı çok mutlu olduklarını bildiğim ve benimde onlarla çalışmaktan dolayı onur<br />
duyduğum çömezlerime;<br />
Benim bu günlere gelmemde her türlü desteğini benden esirgemeyen, her zaman<br />
yanımda olacaklarını bildiğim annem Zarife Özkazanlı’ya ve bu günleri göremeyen<br />
babam Kemal Özkazanlı’ya ve sevgili abim Kazım Özkazanlı’ya teşekkürlerimi bir borç<br />
bilirim.<br />
Dr.Gökhan Özkazanlı<br />
2008
İÇİNDEKİLER<br />
Sayfa<br />
A) Giriş ve amaç...................................................................................................1<br />
B) Genel Bilgiler<br />
1.Tarihçe..................................................................................................2<br />
2.Anatomi.................................................................................................4<br />
3. Femur kırıkları....................................................................................13<br />
I.Femu 1/3 üst uç kırıkları.......................................................17<br />
II.Femur 1/3 alt uç kırıkları.....................................................19<br />
III.Kırık iyileşmesi..................................................................28<br />
3 Tedavi...................................................................................................31<br />
C) Materyal metod................................................................................................43<br />
I.Hastalar ..............................................................................43<br />
II.Cerrahi teknik .................................................................45<br />
D)Sonuçlar............................................................................................................53<br />
E)Olgulardan örnekler.........................................................................................57<br />
F)Tartışma.............................................................................................................65<br />
G)Sonuç................................................................................................................74<br />
H)Kaynaklar.......................................................................................................<br />
...75
GİRİŞ VE AMAÇ<br />
Femur kırıkları günümüz ortopedi pratiğinde büyük bir yer kaplamaktadır.<br />
Motorlu taşıtların kullanımında artış, gelişen teknoloji ile beraber daha yüksek<br />
enerji ile meydana gelen kırıklar, macera sporlarına olan ilginin artması, ateşli<br />
silahların yaygınlaşması ile femur kırıklarının görülme sıklığında artışa neden<br />
olmuştur.<br />
Femur, vücudun en büyük ve alt ekstremitenin en fazla yük taşıyan<br />
kemiği olması nedeniyle kırıkları önemli morbiditeye sebep olmaktadır. Ayrıca<br />
sıklıkla yüksek enerjili travmaya bağlı olarak geliştiği için ek yaralanmalarla<br />
birlikte görülme olasılığı fazladır. Bu sebeplerden dolayı izole femur kırıklarında<br />
bile mortalite yüksektir.<br />
Kırık iyiyleşmesinin daha iyi anlaşılması ve biyolojik tespit yöntemlerinin<br />
gelişmesi ile beraber nerdeyse tüm ortopedik girişimlerde etkisi görülen minimal<br />
invaziv yöntem giderek yaygınlaşmaktadır. Liss yöntemi ile internal tespit minimal<br />
invaziv yöntemle uygulanabilmesi, yeterli stabilitede fiksasyon sağlaması,<br />
uygulama kolaylığı ile artan sıklıkta kullanılmaya başlanmıştır.<br />
Uzun dönem yapılan takipler sonunda her bir yöntemin avantaj ve<br />
dezavantajları ortaya konmuştur. Karşılaştırmalı araştırmalar yapılarak tekniklerin<br />
birbiri üzerine üstünlükleri ortaya konmaya çalışılmıştır<br />
Femur 1/3 alt uç ve 1/3 üst uç kırıklarının tedavisinde birçok farklı teknik<br />
ve yaklaşım uygulanmaktadır. Liss ile internal tespit yöntemi bu yöntemler<br />
arasında ön plana çıkmış ve literatürde artan sayıda olumlu sonuçlar bildirilmeye<br />
başlanmıştır.<br />
Bizim bu çalışmadaki amacımız kliniğimizde Liss uyguladığımız femur<br />
kırığı olan 25 hastayı klinik, radyolojik ve fonksiyonel olarak analiz edip mevcut<br />
literatür ile karşılaştırmaktır.
GENEL BİLGİLER<br />
TARİHÇE<br />
Kırıkların tespitinde materyal kullanımı 19.yy başına kadar asepsi,<br />
antisepsi, anestezi kavramları gelişmediği için genelde felaketle sonuçlanmıştır.<br />
18.yy sonlarında açık kırık veya tespit için kırığın açık kırık haline getirilmesi<br />
genellikle hastaların çoğunda ölüm veya amputasyonla sonuçlanmaktaydı. 1883<br />
de Lister’in (1) patella kırığını tel ile tespitini bildirmesinden sonra Avrupa’da kırık<br />
tespiti yavaş yavaş kabul görmeye başladı. Bu hastaların takibinde dört ölüm ve<br />
bir amputasyon gibi yüksek komplikasyonlar görülmesine rağmen kırık tespitinde<br />
metal kullanımı Lister’le beraber başlamış ve yaygınlaşmıştır.<br />
Plak ile kırık tespitinde 1886 da Hansmann (2) sertleştirilmemiş nikel kaplı<br />
plak ve nikel kaplı vidalarla geliştirdiği osteosentez metodunu 15. Alman Cerrahi<br />
Kongresinde sunmuştur. Geliştirdiği plağın bir ucu 6-8 hafta sonra plak<br />
çıkartılması için 90 derece bukülmüş ve cildin dışına çıkartılmıştı.(Şekil 1)<br />
Şekil 1:(1886 yılında Hamburg’dan Hansmann’ın<br />
“Komplike kırıklarda fragmanların tespiti için yeni bir metot” isimli yayınından)<br />
İngiltere’den William Arbuthnot 1890’da oblik tibia kırıklarını vida ile<br />
tespit etmiş ve erken rehabilitasyon sağlamıştır (3). Bu yeni ‘’dokunma’’ tekniği
ile enfeksiyon oranları ve korozyon görülmesi azalmıştır. 1905 de plak vida<br />
tekniğini ilk kez güvenli ve sistematik şekilde uygulayan kişi olmuştur. 1912’de<br />
Sherman bu sık kırılan bu plakları geliştirmiştir, plağın kırılmaması için belirli bir<br />
esnekliğinin olması gerektiğini bulmuştur ve 1932’de bu plakların ABD’de<br />
kullanımı onaylanmıştır (4). Sherman plakları hala dünyanın birçok yerinde<br />
kullanılmaktadır.<br />
1947’de Robert Dennis mevcut kırık tespit yöntemlerinin yetersiz olduğunu<br />
söyleyerek ünlü Teori ve Pratikte Osteosentez adlı kitabında rijit tespit<br />
metodlarını anlatmıştır (5). Pirimer kortikal kemik iyileşmesini tanımlamış, iyi bir<br />
kırık tespitinde patolojik kallus dokusunun gözükmemesi gerektiğini, bunu da<br />
kırık parçaları arasında kompresyon ve anatomik redüksiyon ile sağlanacağını<br />
söylemiştir.<br />
1950 yılında M.E Müller, M.Algöwer ve H.Willenegger kompresyon<br />
sistemi üzerinde çalışmaya başlamış ve AO (Arbeitsgemeinschaft für<br />
Osteosynthesefragen), (Ostesentez sorunu çalışma gurubu) kurulmuştur.<br />
AO grubu lag vidalarını, kompresyon plağını, gergi bandı tekniğini<br />
geliştirmiştir.<br />
Bu dönemde temel prensip anatomik redüksiyon, rijit fiksasyon ve primer<br />
kemik iyileşmesi ve rehabilitasyonu sağlanması iken kırık iyileşmesinin<br />
anlaşılması ve cerrahi tekniklerin gelişmesi ile beraber bugün temel AO<br />
prensipleri olan;<br />
1. Anatomik yapıları düzeltecek şekilde kırık redüksiyonu ve tespiti<br />
2. Kırığın yapısı ve yaralanmanın gerektirdiği şekilde tespit veya<br />
atelleme ile dengenin sağlanması<br />
3. Yumuşak dokuların dikkatli yaklaşımlarla korunması<br />
4. Ekstremitenin ve hastanın erken ve güvenilir şekilde<br />
hareketlendirilmesidir.<br />
Aradan geçen zamanda fonksiyonel geri dönüş kırık tedavisindeki temel<br />
amaçlardan biri olmaya devam ederken<br />
tedavide biyolojik faktörler önem
kazanmıştır. Kırık tedavisinde kemik ve yumuşak doku kanlanması daha ön<br />
planda tutulmaya başlanmıştır.<br />
1987 yılında Mast ve arkadaşları indirek redüksiyon ve plak ile tespit<br />
uygulamasını öne sürmüşlerdir. 1988 yılında Kinast ve arkadaşları (6)<br />
osteosentez sırasında kırığın kaynaması ve iyileşmesi için anatomik<br />
redüksyonun gerekli olmadığı fikrini ortaya koymuşlardır. 1990 yılında Perren ve<br />
arkadaşları periost tabakasının kırık kaynamasındaki önemini öne sürerek<br />
geliştirdikleri kemik temas yüzeyi çentikli olan LC-DCP ile ilgili çalışmalarını<br />
yayınlamışlardır (7). Bu biyolojik tetkikleri kullanarak Bolhofner 1996 yılında<br />
femur suprakondüler kırıklı vaka serisini bildirmiştir. Submuskuler plaklama<br />
tekniği ise ilk olarak Krettek ve arkadaşları tarafından uygulanmıştır (8). Biyolojik<br />
tespit klasik DCP, LC-DCP plaklarla yapılabildiği gibi diğer tespit materyalleri de<br />
biyolojik tespitte kullanılabilmektedir. Kırık tedavisinde periostun fonksiyonunu<br />
korumak için geliştirilen LC-DCP lerden sonra vidaların plağa kilitlendiği PC-Fix<br />
plaklar geliştirilmiştir.<br />
1997 yılında AO tarafından femur distal uç ve tibia proksimal uç<br />
kırıklarında kullanılmak üzere kemik yüzeyine uygun Liss yöntemi geliştirilmiş ve<br />
kullanılmaya başlanmıştır.<br />
ANATOMİ<br />
EMBRiOLOJi<br />
Femurun embriolojik gelişimi intrauterin 4.haftada alt ekstremite<br />
tomurcuğunun ortaya çıkmasi ile başlar. Femurun kemikleşmesi diafiz, baş,<br />
büyük ve küçük trokanterler ve distal uç olmak üzere beş merkezden olur.<br />
İntrauterin 7-8. haftada diafiz ortasında enkondral kemikleşme izlenir. Epifizyal<br />
kemikleşme merkezlerinden distal uçta gebeliğin son 2 ayında, femur başında<br />
doğumdan sonra 6. ayda kemikleşme başlar (9,10).<br />
PROKSİMAL FEMUR:<br />
Dört farklı kemikleşme merkezinden gelişen baş, boyun, büyük ve küçük<br />
trokanterdan oluşur. Kırık tedavisinde subtrokanterik ve femur kondüler bölgenin<br />
diz ve kalça eklemi ile olan ilişkisi nedeniyle anatomisinin iyi bilinmesi gereklidir.
Femur, iskelet sisteminin en uzun, geniş ve kuvvetli kemiği olarak kalça ve diz<br />
eklemi fonksiyonlarında önemli işlevi olması ve kabaca vücut uzunluğunun dörtte<br />
birini teşkil etmesi nedeni ile uzun süreler özel ilgi alanı olmuştur (11). İnsan<br />
vücudundaki en uzun ve en kuvvetli kemiktir. Uzunluğunun büyük bölümü hemen<br />
hemen silindirik ve öne doğru eğimli olan femur cisminin proksimalinde kısa bir<br />
boyun üzerinde yuvarlak artiküler kafa yer alır. Distal femur daha hacimli, tibia ile<br />
eklem teşkil eden kondüllerden oluşmaktadır. Tibia ve fibula diz ekleminden<br />
itibaren vertikal planda uzandığından femurun oblik yapısı, ayakta durma ve<br />
yürüme esnasında, ayağı vücut ağırlığı çizgisinde bulundurur.<br />
Şekil 2: Sağ femurun<br />
a)önden, b)arkadan, c)iç yandan görünümü<br />
c<br />
Başın ligamantum capitis femorisin bağlandığı fovea kapitis femoris<br />
dışında kalan kısmı küreseldir. Büyük trokanter femur şaftı lateralinde baş-boyun<br />
bağlantısı hizasında yana ve yukarıya doğru gelişmiş büyük bir çıkıntıdır. Küçük<br />
trokanter posteromedialdeki çıkıntıdır.(Şekil 3)
Şekil 3: Femur üst uç anatomisi<br />
FEMUR BAŞ-BOYUN AÇISI:<br />
Femur boynu baş kısmından inferolaterale doğru yaklaşık 125<br />
derece açı ile ilerleyerek şaft ile birleşir (Şekil 5). Bu açı yaş, boy, pelvis genişliği<br />
ile değişir. Kısa boylularda, kadınlarda ve yetişkinde daha azdır.<br />
Açı 135’in üzerinde ise bu duruma koksa valga denilir.<br />
Açı 120’nin altındaysa koksa vara denilir.<br />
Femur boynu frontal plana veya femur planına parallel değildir.<br />
Femur başı femur şaftı orta çizgisinin önünde lokalizedir, bundan dolayı femur<br />
boynu antevertdir. Fonksiyonel olarak bu femur şaftında internal rotasyona yol<br />
açar. Artmış internal rotasyon içe basarak yürümeye neden olur.<br />
Yetişkinde femur baş-boyun açısı yaklaşık 5-15 derece arasındadır.<br />
Açı 15 dereceden fazla ise femoral anteversiyon vardır, eğer 5 dereceden düşük<br />
ise bu durum femoral retroversiyon olarak adlandırılır(12).(Şekil.6)
Şekil 5 Şekil 6<br />
FEMUR ŞAFTI<br />
Femur şaftı esasen tübüler bir yapıdadır. Saft bir miktar bükülmüş ve<br />
öne doğru uyluk ön kısmında konveks biçimde bükülmüştür. Orta 1/3 kısında<br />
neredeyse silindirik iken, bu kısmın üstü ve altı ön-arka planda özellikle alt uçta<br />
düzleşerek genişler. Posteriorda linea asperanın bulunduğu bölgede korteksin en<br />
kalın bölgesi bulunur. Linea aspera arka 1/3 lük bölümden itibaren birbirinden<br />
ayrılan iki dudaktan oluşur. Linea asperanın üst ucuna yakın bölgede nutrient<br />
foramen bulunur. Linea aspera fasya bağlantı bölgesi olarak işlev kazanır. Tüp<br />
şeklindeki femur şaftı subtrokanterik ve suprakondüler bölgelerde genişler ve bu<br />
seviyelerde stres konsantrasyonu artar. Femurun normal antekurvasyonu fibröz<br />
displazi ve paget hastalığında artmıştır.<br />
DİSTAL FEMUR<br />
Distal femur, diafizi ile metafizin birleştiği bölgede femur iki kondül ile<br />
sonlanır. Kondüller arası ön yüzey patella ile eklem yüzeyi bulunmaktadır. Patella<br />
ile olan eklem yüzeyi daha çok lateral kondül üzerindedir. Her iki kondül<br />
arasındaki arka yüz derin bir interkondiler fossa ile ayrılmıştır. Lateral kondülün<br />
dış yüzeyi nerdeyse düzdür. Medial kondül ise daha büyük ve medial kondülden<br />
daha fazla distale doğru uzanır. Medial kondülün dış yüzeyi konvekstir.
Şekil:7<br />
Şekil:8<br />
Şekil 7:Distal femurun şematik görünümü(8)<br />
Şekil 8: Distal femur anatomisi. A: önden görünüm. B: lateral<br />
görünüm, femur cismi lateral kondilin ön yarısına doğru uzanmaktadır. C: aksiyel<br />
görünüm: distal femur trapezoid şekildedir. Ön yüz lateralden mediale doğru<br />
eğimlidir. Lateral yüz 10 derece, medial yüz 25 derece eğimlidir (13). Diz eklemi<br />
normalde yere paraleldir. Anatomik aksın valgus açılanması ortalama 9 derecedir<br />
(7-11 derece).<br />
Şekil 9:Femurun anatomik aksı (14)
Kalça ve Uyluk Kasları<br />
Kasların Tutunma Yerleri ( şekil 10)<br />
A)Önden Görünüş B)İçten Görünüş<br />
(McMinn Renkli Anatomi Atlası 4.Baskı 1998)<br />
Ön Grup kaslar<br />
M. Tensor fascia lata : İliotibial bant yoluyla diz ekstansiyonunda ve krurisin<br />
lateral rotasyonunda görev alır; Uyluğun abdüksiyonu ve medial rotasyonunda<br />
görev alır.(11).<br />
M. Sartorius : Kalça ve diz fleksiyonlarında yardımcı kastır. Uyluk abdüksiyonu<br />
ve lateral rotasyonunda görev alır.<br />
M. Kuadriceps femoris: Bacağın en büyük ekstansörü olan bu kas, femurun ön<br />
kısmının hemen hepsini ve lateral kısmını kaplar.<br />
4 kasın birleşmesinden meydana gelir.<br />
1. M. Rectus Femoris<br />
2. M. Vastus Lateralis
3. M. Vastus medialis<br />
4. M. Vastus intermedius<br />
Medial Grup (Adduktor kaslar)<br />
M.Gracilis: Pubis cisminden başlar, tibia medial kondülü inferioruna yapışır.<br />
Uyluğa addüksyon ve bacağa fleksiyon yaptırır.<br />
M. Pectineus: Uyluğa adduksiyon ve fleksiyon yaptırır.<br />
M. Addüktor Longus :Pubis cisminden başlar, linea asperanın 1/3 orta kısmına<br />
yapışır. Uyluğa addüksyon yaptırır.<br />
M. Addüktor Brevis: Pubis cisminden başlar, linea pectinea ve linea asperanın<br />
üst ucuna yapışır. Uyluğa addüksyon yaptırır.<br />
M. Addüktor Magnus: Pubis cismi ve tuber iskiadukumdan başlar . Linea aspera<br />
ve tüberkülüm addüktoriumda sonlanır.<br />
Gluteal Kaslar<br />
M. Gluteus maximus: Pelvisten, fleksiyondaki uyluğu ekstansiyona getirir.<br />
Hamstring kasları ile birlikte hareket ederek çömelme durumundan gövdeyi,<br />
pelvisi femur başı üzerinde geriye rotasyona getirerek, kaldırır. Üst lifleri uyluğun<br />
güçlü abdüksiyonu esnasında aktiftir. Gövdenin lateral stabilizasyonunda rol<br />
alır(11).<br />
M. Gluteus medius ve minimus: Her iki kas, pelvisten uyluğa abdüksiyon<br />
yaptırırlar ve ön lifleri uyluğu mediale çevrilir. Yürüme ve koşma esnasında karşı<br />
taraf ekstremite salınım fazında iken ya da karşı taraf ekstremite kaldırılmışken,<br />
gövdeyi dik durumda tutmak görevini üstlenirler.<br />
Dış Rotatorlar<br />
M. Piriformis: Ekstansiyondaki uyluğa lateral rotasyon, fleksiyondaki uyluğa<br />
abdüksiyon hareketlerini yaptırır.<br />
M. Obturator Internus:İnferior gluteal, superior gluteal ve internal pudental<br />
arterlerden beslenir. L5 ve S1 köklerinden inerve edilir.<br />
M. Gemellus Superior, M.Gemellus İnferior: Ekstansiyondaki uyluğa lateral<br />
rotasyon, fleksiyondaki uyluğa abduksiyon hareketi yaptırırlar.<br />
M. Quadratus Femoris: Uyluğa dış rotasyon hareketini yaptırır.
M. Obturator Externus: Tırmanma esnasında uyluğa lateral rotasyon hareketini<br />
verir, yürüme esnasında da anterior adduktor kasların medial rotasyon hareketini<br />
nötralize eder.<br />
Uyluğun Arka Grup Kasları<br />
M. Biceps Femoris: Diz semifleksiyonda iken, uyluğun lateral rotasyonuna<br />
yardımcıdır. Dize fleksiyona getirir.<br />
M. Semitendinosus: Dize fleksiyon, kalçaya ekstansiyon yaptırır. Diz<br />
semifleksiyonda iken uyluğa medial rotasyon yaptırır.<br />
M.Semimembranosus: Dize fleksiyon, kalçaya ekstansiyon yaptırır. Kalça<br />
semifleksiyonda iken uyluğa medial rotasyon yaptırır.<br />
M.Psoas Major: M. iliakus ile birlikte uyluğa fleksiyon yaptırır. Uyluğun lateral<br />
rotasyonunda rol alır.( şekil 11)<br />
Şekil 11: Uyluk kaslarının ön ve arkadan görünüşleri. (15)
NÖROVASKÜLER YAPI:<br />
Femurun kan dolaşımı tüm uzun kemiklerde olduğu gibi periosteal,<br />
metafizeal ve endosteal yolla gerçekleşir.<br />
Femoral arter; Eksternal iliak arterin inguinal ligaman altından geçerek<br />
femoral üçgene girmesi ile bu ismi alır. Femoral üçgenin içinde verdiği en önemli<br />
dal a. profunda femoristir. İnguinal bağın yaklaşık 4 cm altında dışa doğru ayrılır.<br />
A. Profunda femoris; Femoral arterin önce dış, sonra arkasında biraz ilerledikten<br />
sonra m.adduktor longusun arkasından uyluğun arka lojuna girer. Hamstring<br />
kaslarının derininde aşağıya iner, burada 3-4 adet perforan dalını verir. En<br />
önemli dalı ise femoral üçgende verdiği a.sirkumfleksa femoris medialis ve<br />
lateralistir (şekil 12)(16-17).<br />
A.sirkumfleksia femoris medialis; iliopsoas ve iliopectineus kaslarının<br />
arkasına geçer, femur boyun ve başının hemen tüm kanını verir. Femoral arter<br />
hiatus adduktoriusa kadar adduktor kanalda seyreder. Femoral arter<br />
yaralanmaları genellikle bu seyirde olur, çünkü çevre yumuşak doku desteği<br />
azalmıştır.<br />
Femurun nutrisyen arteri çoğunlukla tektir ve femur üst yarısından<br />
linea asperanın yanından giriş yapar. Nutrisyen arter a.profunda femorisin dalıdır.<br />
Periosteal arterler de femura linea aspera yanından girerler, kortikal<br />
yüzeyde dik ilerlerler, korteksin dış1/3’ünü beslerler, iç 2/3’ünü ise endosteal<br />
damarlar beslerer. Cerrahi sırasında linea asperanın sıyrılması beslenmeyi<br />
bozarak kaynama gecikmesine yol açar (18).<br />
Anterior grup kaslar femoral sinirden, posterior grup kaslar siyatik<br />
sinirden, adduktor grubu kaslar ise obtrator sinirden inerve olurlar (18).
Femurun kan dolaşımı( şekil 12)<br />
FEMUR KIRIKLARI<br />
Femur cisim kırığı olan hastalar genelde multitravmalı hastalardır.<br />
Multitravmalı hastanın prognozunu belirlemek amacıyla kullanılan skalalar<br />
mevcuttur.<br />
1- AIS<br />
ABBREVIATED INJURY SCALA (AIS): İlk defa 1971 yılında Amerikan<br />
Tıp Derneği tarafından geliştirilen travma şiddetini değerlendirmeye yönelik bir<br />
sınıflamadır. 1985 yılında yeniden düzenlenmiştir (19).<br />
Bu sınıflamaya göre travmalar vücut bölümlerine göre 6'ya ayrılırlar:<br />
A. Baş-boyun
B. Yüz<br />
C. Kostalar<br />
D. Abdomen ve pelvik bölüm<br />
E. Ekstremiteler<br />
F. Eksternal<br />
Travmalar bu skalaya göre 1 'den 5'e dek derecelendirilmiştir.<br />
(1:minör, 5:kritik).<br />
2- ISS<br />
INJURY SEVERITY SCORE (ISS): İlk defa 1974 yılında Baker tarafından<br />
yayınlanmış ve AIS'e dayandırılmıştır. En şiddetli etkilenmiş travma alanlarının<br />
üçünün AIS skorlarının kareleri toplamı ISS'u verir ve 1 'den 75'e kadar<br />
puanlandırılmıştır (19). 1-25 arasında: Sıklıkla politravma oluşmamıştır. Hafif<br />
şiddette travma vardır. 25-40 arasında: Şiddetli travmayı gösterir. 40'in üzerinde<br />
hayatı tehdit eden travma vardır. California University Medical Center'da<br />
politravmatize hasta tanımında kullanılan kriterler şunlardır (19).<br />
1. Yüksek enerjili travma varlığı<br />
2. İki veya daha çok organ ya da sistemi ilgilendiren travma varlığı (AIS'nın<br />
3 üzerinde oluşu)<br />
3. Pelvis, vertebra ya da majör uzun kemiklerin kırıklı çıkıkları veya<br />
unstabil kırıkları.<br />
4. ISS 'un 25 'in üzerinde oluşu.<br />
İdeal sınıflandırma; tedavi seçiminde yol göstermeli ve hastanın prognozu<br />
açısından bilgi verebilmelidir. Tedavi seçiminde etkili olması ve açık kırık oranının<br />
direkt travmalarda %20 gibi yüksek oranda görülmesi nedeniyle açık kırık<br />
sınıflandırmasından aşağıdaki bölümde bahsedilmiştir. Açık kırıklar için en<br />
yaygın olarak Gustillo-Anderson Sınıflandırması kullanılmaktadır. Gustillo ve<br />
Anderson 1976’da 1025 açık kırık vakası üzerindeki çalışması ile sınıflandırmayı<br />
tanımlamışlar ve 1984’te modifiye etmişlerdir (20).
Açık Kırıklarda AO Sınıflaması:<br />
AO grubu birçok farklı zedelenmeyi aynı alt gruba koyan mevcut<br />
sınıflandırma sistemlerini geliştirerek yumuşak doku hasarlı kırıklar için daha<br />
ayrıntılı ve daha duyarlı bir sınıflama sistemi geliştirmiştir. Kırıklar deri, kas,<br />
tendon, damar ve sinir yaralanmalarına göre ayrı ayrı değerlendirilip<br />
sınıflandırılır.<br />
Deri lezyonları IC (kapalı kırıklar)<br />
IC1 Deri yaralanması yoktur<br />
IC2 Deri yırtılması yoktur, ancak ezilme vardır<br />
IC3 Kısıtlı sıyrılma<br />
IC4 Aşırı, kapalı sıyrılma<br />
IC5 Ezilmeden dolayı nekroz<br />
Deri yaralanmaları IO (açık kırıklar)<br />
IO1 Deri içten dışa doğru ayrılması<br />
IO2 Deri içten dışa doğru 5 cm den az ayrılır, kenarlar ezilmiştir<br />
IO3 Deri içten dışa 5 cm. den fazla ayrılır, ezilme artar, kenarlar cansızdır<br />
IO4 Gözle görülür tam tabaka ezilmesi, sıyrılma, aşırı açık sıyrılma, deri kaybı<br />
Kas/tendon yaralanması (MT)<br />
MT1 Kas zedelenmesi yoktur<br />
MT2 Kısıtlı kas zadelenmesi, bir kompartmanda vardır<br />
MT3 Belirgin kas zedelenmesi, iki kompartmanda vardır<br />
MT4 Kas kaybı, tendon yırtılması, aşırı kas zedelenmesi<br />
MT5 Geniş zedelenmiş bölge ile kompartman sendromu/ezilme sendromu<br />
Damar sinir yaralanması (NV)<br />
NV1 Damar sinir yaralanmaı yoktur<br />
NV2 Yalın sinir yaralanması<br />
NV3 Bölgesel damar yaralanması<br />
NV4 Yaygın parçalanmış damar yaralanması<br />
NV5 Tamamlanmamış ya da tam ampütasyonu içeren bileşik damar sinir<br />
yaralanması
Gustillo-Anderson Sınıflandırması:<br />
Tip I: Ciltte 1 cm’den küçük yaralanma mevcut olup, düşük enerjili<br />
travma ile oluşmuştur. Nispeten temiz bir yaralanmadır.<br />
Tip II: Ciltteki yaralanma 1 cm’nin üzerindedir, daha yüksek enerjili bir<br />
travma ile oluşmuştur. Yaygın yumuşak doku hasarı, cilt flebi ve yumuşak doku<br />
avulsiyonu tarzında yaralanma yoktur.<br />
Tip III: Yüksek enerjili travma ile oluşmuştur, yumuşak doku hasarı<br />
yaygındır. Ağır crush ile beraberdir. Kendi içinde 3 ayrı gruba ayrılır.<br />
Tip IIIa: Yaygın yumuşak doku laserasyonu veya flebi mevcuttur, fakat<br />
kemiğin üzeri yumuşak doku ile kapatılabilir.<br />
Tip IIIb: Kemik fragmanları ve periost ekspozedir. Yaygın yumuşak<br />
doku hasarı ve periostal ayrılma mevcuttur. Masif kontaminasyon vardır.<br />
Fragmanların üstü yumuşak doku ile kapatılamaz.<br />
Tip IIIc: Nörovasküler yaralanma kırığa eşlik eder.<br />
Kapalı kırıklarda da yumuşak doku hasarı meydana gelmektedir. Bu<br />
oluşacak yumuşak doku hasarı kırığı oluşturan travmanın şiddetine bağlıdır.<br />
Kapalı kırıklarda yumuşak doku travması Tscherne ve Gotzen tarafından<br />
sınıflandırılmıştır (21,22).<br />
Tscherne ve Gotzen Sınıflandırması:<br />
Grade 0: Yumuşak doku travması yok veya çok az.<br />
Grade 1: Kuvvetin etki ettiği alanda ciltte veya kasta lokal kontüzyonel<br />
hasarla beraber oluşmuş yüzeyel abrazyon mevcut.<br />
Grade 2: Etkilenmiş alandaki kas veya deride lokal kontüzyonel<br />
hasarla beraber oluşan derin kontamine abrazyon mevcut.<br />
Grade 3: Etkilenmiş alandaki kas ve deride yaygın kontüzyon ve crush<br />
mevcut (20).
FEMUR ÜST UÇ KIRIKLARI:<br />
Femur üst uç kırıkları yetişkinlerde sık görülen kırıklardır. Epidemiolojik<br />
çalışmalar yaşam süresinin uzaması ile beraber femur üst uç kırıklarının<br />
sıklığının artmakta olduğunu göstermektedir (23). Bu kırıklarda morbidite ve<br />
mortalite yüksektir, hastaların yaklaşık %15-20 si kırıktan sonra 1 yıl içinde<br />
ölürler.<br />
Kırıkların büyük kısmı yaşılılarda görülür ve çoğunlukla orta ve düşük<br />
enerjili travma sonucu meydana gelir. Genç hastalarda ise yüksek enerjili travma<br />
sonucunda meydana gelir. Yüksek enerjili kırıkların tedavisi daha zordur ve<br />
düşük enerjili kırıklara göre daha çok komplikasyon görülür.<br />
iNTERTROKANTERİK KIRIKLAR:<br />
Büyük trokanter ile küçük trokanter arasındaki bölgede meydana gelen<br />
kırıklar intertrokanterik femur kırıkları olarak adlandırılır (24,25). Femur üst uç<br />
kırırklarının %50 sini oluşturur. En sık 66-76 yaşlarda görülür. Gençlerde yüksek<br />
enerjili travma sonucu meydana gelirken, ileri yaşlarda basit düşme sonrası<br />
meydana gelir.<br />
YAYGIN KULLANILANSINIFLAMLAR:<br />
1. Boyd ve Griffin sınıflaması<br />
2. Evans sınıflaması<br />
3. Tronzo sınıflaması<br />
4. AO sınıflaması<br />
5. Evans-Jensen sınıflaması<br />
6.Modifiye Evans(Kyle) Sınıflaması
AO Müller ve ark sınıflaması (1990)<br />
A1-2 parçalı basit kırıklar<br />
A2-Medial korteksin parçalı olduğu kırıklar<br />
A3-Ters oblik kırıklar<br />
Her grup kendi içinde 3 alt gruba ayrılmaktadır(22).<br />
AO sınıflaması<br />
Evans-Jensen Sınıflaması (1975)<br />
Tip1-Basit iki parçalı kırıklar<br />
Tip1A: Ayrılmamış<br />
Tip1B: Ayrılmış.<br />
Tip2- Üç parçalı kırıklar<br />
Tip2A-Ayrı bir büyük trokanter parçası mevcuttur.<br />
Tip2B-Ayrı bir küçük trokanter parçası mevcuttur.<br />
Tip3- Dört parçalı kırıklar, ters oblik kırıklar.
Evans-Jensen Sınıflaması (1975)<br />
FEMUR 1/3 ALT UÇ KIRIKLARI:<br />
Küçük trokanter ile 5 cm distali mesafesinde olan kırıklar subtokanterik<br />
olarak adlandırılır. Femur subtrokanterik bölgesi yoğun stres altındadır. Medial ve<br />
posteromedial korteks yoğun kompresyon kuvvetlerine maruz kalırken, lateral<br />
korteks ise tensil kuvvetlerin etkisi altındadır. (şekil 14).<br />
Yaşlılarda basit düşme sonrası subtrokanterik kırıklar meydana<br />
gelirken gençlerde genellikle motorlu taşıt kazası ateşli silah yaralanması ve<br />
yüksekten düşme gibi yüksek enerjili travma sonrası meydana gelir.<br />
Subtrokanterik kırıkların yaklaşık %17- 35 ini patolojik kırıklar oluşturur.
otasyona gider (26).<br />
Şekil:14<br />
İliopsoasın çekmesi ile proksimal femur<br />
fleksiyon ve eksternal
Subtrokanterik Kırıkların Sınıflandırılması:<br />
AO sınıflaması:<br />
A basit kırık, B kama tarzı kırık, C komplike kırık<br />
SEİNSHEİMER SINIFLAMASI<br />
Tip 1: Ayrışmamış veya 2 mm den daha az ayrışma olan kırıklar.<br />
Tip 2: İki parçalı kırık<br />
Tip 2a: Transvers kırık<br />
Tip 2b: Sipiral kırık, küçük trokanter proksimal parçada
Tip 2c: Spiral kırık, küçük trokanter distal parçada<br />
Tip3: Üç parçalı kırık<br />
Tip 3a: Spiral konfigrasyonlu üç parçalı kırık, küçük trokanter üçüncü parça<br />
Tip 3b:Kelebek fragmanlı üç parçalı sipiral kırık<br />
Tip 4:Dört veya daha fazla parçalı kırık<br />
Tip 5: Subtrokanterik - intertrokanterik intertrokanterik konfigürasyon<br />
SEİNSHEİMER SINIFLAMASI
FEMUR DİAFİZ KIRIKLARI<br />
Femur diafiz kırığı küçük trokanterin 5 cm distali ile addüktör tüberkül<br />
arasında kalan kırıklardır. Yaş ve cinse göre bimodal dağılım gösterir. Genç<br />
erkeklerde yüksek enerjili travma sonrası meydana gelirken, yaşlı kadınlarda<br />
genellikle düşük enerjili düşme sonrası meydana gelir.<br />
Şekil15: Femuru deforme eden kas kuvvetleri<br />
A:abduktorlar B:iliopsoas C:adduktorlar D:gastroknemius E:fasya lata(27).<br />
Femur kırığı ile beraber ek yaralanma görülme olasılığı sıktır (%5-15).<br />
Genellikle multisistem travmalı olan hastada ek olarak pelvis, omurga ve diğer<br />
ekstremitede de yaralanma olabilir.<br />
Hastaların %50’sinde diğer dizde bağ veya meniskal yaralanmalar<br />
gözlenir.
SINIFALAMALAR<br />
Femur cisim kırıkları klinik ve radyolojik olarak; açık-kapalı kırık, kırık<br />
yerine göre; proksimal, orta distal1/3 bölge, kırığın yapısına göre; spiral, oblig<br />
veya transvers olarak adlandırılır. Kırık parçalarına göre segmental, kelebek<br />
parçalı, çok parçalı, deplase nondeplase şeklinde tanımlanır.<br />
Winquist- Hansen sınıflaması<br />
Femur cisim kırığının ne kadar parçalı olduğu temel alan bir<br />
sınıflamadır. İntramedüller çivileme ameliyatı planlamasında statik-dinamik<br />
çivileme tekniği tercihini kolaylaştırmak için geliştirilmiştir.<br />
Şekil:16<br />
Tip 1:Minimal veya parçasız kırık<br />
Tip2: İki kırık parçası en az %50 temas<br />
Tip3: %50-100 kortikal temas<br />
Tip4: Parçalı kırık, kortikal devam yok.(26)<br />
AO sınıflaması:<br />
AO sınıflamasına göre femurun sınıf numarası 3, diafizer bölgenin<br />
numarası 2 dir.<br />
32 A1 Basit kırık, sipiral<br />
32 A2 Basit kırık, oblik (30 derece veya fazla)<br />
32 A3 Basit kırık, transvers (30 dereceden az)<br />
32 B1 Kama tarzı kırık, sipiral kama<br />
32 B2 Kama tarzı kırık, bükülme tarzı yaralanma
32 B3 Kama tarzı kırık, parçalı kama<br />
32 C1 Kompleks kırık, sipiral<br />
32 C2 Kompleks kırık, segmental<br />
32 C3 Kompleks kırık, düzensiz (29)
Femur Suprakondüler ve Kondüler Kırıklar<br />
Suprakondüler ve kondüler kırıklar tüm femur kırıklarının %7 sini<br />
oluşturur. Eğer kalça kırıkları bu orana dahil edilmez ise femur kırıklarının üçte<br />
biri bu bölgededir. Genç erkeklerde yüksek enerjili travma sonrası meydana<br />
gelirken yaşlılarda basit düşme sonrası maydana gelir. Distal femur kırılarının<br />
%5-10’u açık kırıktır.<br />
Şekil: Suprakondiler bölge kırıklarında deforme edici kas kuvvetleri<br />
nedeniyle kırık distal parçasında posteriora deplasman ve angulasyona sebep<br />
olur (29).
AO/OTA SINIFLAMASI(1960)<br />
1960 yılında Maurice Müller tarafından geliştirilmiştir, 1996 de tüm<br />
OTA sınıflaması Jounal of Ortopaedic Trauma da yayınlanmıştır.<br />
OTA sınıflamasında femurun kemik numarası 3 tür. Proksimal, orta ve distal<br />
parçalar ikinci basamak olarak ayrı ayrı rakamlandırılır.
33A Eklemdışı kırık, 33B Kısmen eklem içi kırık, 33C Eklem içi kırık<br />
33A1 İki parçalı kırık<br />
33A2 Metafizer kelebek parçalı kırık<br />
33A3 Eklem uzanımı olmayan parçalı kırık<br />
33B1 Lateral kondüle uzanan eklem içi kırık<br />
33B2 Medial kondile uzanan eklem içi kırık<br />
33B3 Koronal plan Hoffa tipi kırık<br />
33C1 Kondiler T veya Y kırık<br />
33C2 Suprakondiler uzanımlı parçalı kırık<br />
33C3 Suprakondiler-interkondiler parçalı kırık<br />
KIRIK İYİLEŞME BİYOLOJİSİ:<br />
Kırık iyileşmesi 2 ana grupta incelenir;<br />
1-Primer kırık iyileşmesi<br />
2-Sekonder kırık iyileşmesi<br />
1- Primer kırık iyileşmesi: Genellikle ayrılmamış ve rijit osteosentez<br />
uygulanan kırıklarda görülür. Radyolojik olarak kallus (yeni kemik dokusu)<br />
görülmez. Kırık uçlarında bulunan nekrozu osteoklastlar rezorbe eder. Peşinden<br />
osteoklastlar yeni kemik yapısını olusturur. Kıkırdak süreç yoktur. Bu nedenle<br />
intramembranöz kemikleşmeye benzetilir.<br />
2-Sekonder kırık Iyileşmesi: Doğal iyileşme budur. Radyolojik<br />
olarak kallus gözükür. Rijit fiksasyon yapılmamış kırıklarda görülen iyileşme<br />
tipidir.<br />
Kirik iyilesmesi birbirini tamamlayan 3 devreden oluşur;<br />
1.Inflamatuvar(Hematom) dönem,<br />
2.Tamir(kallus) dönemi,<br />
3.Yeniden şekillenme(remodeling) dönemi.<br />
1.İnfIamatuar Dönem (1-4 gün)<br />
Kemik kırildığında, endosteum, periost ve çevre yumşak dokular<br />
parçalanır. Bu arada, kan ve lenf damarları da parçalanarak dokular arasina kan
ve lenf sıvısı ile eksuda birikir, buna kırık hematomu denir. Kırık hematomu<br />
iyileşme ile yakından ilişkilidir. İlk 48 saat içinde, kırık uçlarında 1-5 mm.<br />
genişliğinde nekroz sahası gelişir. Nekrotik kemik hücrelerinin absorbsiyonu<br />
sonucu kırık uçları arasında açılma olusur. Nerkrotik hücrelere karşı akut<br />
inflamatuvar yanıt olusur. Bu dönemde polimorfonükleer lökositler olaya iştirak<br />
eder.<br />
2.Tamir Dönemi (4-40 gün)<br />
Kırık hematomu 48 saat içinde organize olur. Hematomun<br />
çevresindeki damarlardan hematom içine fibroblast infiltrasyonu gelişerek,<br />
immatür vaskülerize kallus dokusunu oluşturur. Bu döneme fibröz kallus dönemi<br />
denir. Bu dönem ilk 7 günlük süreyi içerir. Bu fibröz doku kıkırdak ve olgunlaşmış<br />
genç kemik fibrillerinden oluşur. Ortamda yeterli oksijen varsa, kemik gelişimi ve<br />
iyileşme olur. Zamanla kıkırdak doku belirginleşir, bu döneme kıkırdak kallus<br />
(kartilajinöz kallus) denir. Daha sonra kalsiyum hidroksiapatit kristallerinin olaya<br />
katılmasıyla, sert kemik dokusu oluşur.<br />
3.REMODELLİNG (25-100 gün)<br />
Remodeling döneminde; bir taraftan kemikleşme olurken, diğer<br />
taraftan osteoklastik faliyetle rezorbsiyon ve bunu izleyen kemikleşme olur.<br />
Kemiğin yeniden şekillenmesi uzun ekseni yönünde etkileyen stres kuvvetlerinin<br />
etkisi ile olur. Kemiğin yeniden şekillenmesi ortalama bir yıl sürer ve bu süre<br />
sonunda, kemik iliği ve kemik korteksleri yeniden devamlılık kazanır. Kemiğin bu<br />
remodeling fazında Wolff kanununa göre şekillenir.<br />
Wolff Kanunu: 1892’de Wolff, iskelet sistemi yapısının, bu sistemin<br />
mekanik ihtiyacına uygunluk gösterdiğini, daha sonra kendi adıyla anılan kanun<br />
ile tanımlanmıştır. Wolf, işlev yani stres arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur. Bu<br />
kanuna göre kemiğin işlevsel durumundaki değişiklik, dokuda yapısal<br />
değişiklşiklere yol açmaktadır.<br />
Kemik iyileşmesini etkileyen faktörler (22)<br />
Sistemik ve lokal faktörler olarak iki başlık altında toplayabiliriz.<br />
I. Sistemik faktörler<br />
a. Yaş
. Nutrisyonel durum<br />
c. Hormonal faktörler<br />
1. Büyüme hormonu<br />
2. Kortikosteroitler<br />
3. Diğerleri (Troid, östrojen, androjen, kalsitonin vb.)<br />
d. Hastalıklar (Diabet, anemi, nöropati)<br />
e. Vitaminler (A, C, D, K)<br />
f. İlaçlar (Nonsteroid antiinflamatuar ilaçlar, Faktör 13, kalsiyum<br />
kanal blokerleri)<br />
g. Diğer maddeler (Nikotin, alkol)<br />
h. Sistemik büyüme faktörleri<br />
i. Çevresel sıcaklık<br />
j. Merkezi sinir sistemi travması<br />
II. Lokal faktörler<br />
a. Travma, tedavi veya komplikasyondan bağımsız faktörler.<br />
1. Kemiğin tipi<br />
2. Anormal kemik (Radyasyon nekrozu, infeksiyon, tümör)<br />
3. Denervasyon<br />
b. Travmaya bağımlı faktörler<br />
1. Lokal hasarın düzeyi<br />
2. Kemiğin vasküler dolanımının bozulması<br />
3. Kırığın tipi ve lokalizasyonu<br />
4. Kemik kaybı<br />
5. Yumuşak doku interpozisyonu<br />
6. Lokal büyüme faktörleri<br />
c. Tedaviye bağlı faktörler<br />
1. Cerrahi travmanın yaygınlığı<br />
2. Implantın indüklediği değişmiş kan akımı<br />
3. İnternal veya eksternal fiksasyonun kalite ve rijiditesi<br />
4. Fragmanlar arasındaki temas
5. Post travmatik osteogenezi arttıran faktörler (Kemik greftleri,<br />
elektrik sitimülasyonu, cerrahi teknik)<br />
d. Komplikasyonlarla bağlantılı faktörler<br />
1. Enfeksiyon<br />
2. Venöz staz<br />
3. Metal allerjisi<br />
FEMUR 1/3 ALT UÇ VE 1/3 ÜST UÇ KIRIKLARINDA TEDAVİ SEÇENEKLERİ:<br />
Konservatif tedavi:<br />
Konservatif tedavi sadece çocuklarda ve genel durumu nedeniyle yüksek<br />
anestezi riski taşıyan hastalarda düşünülebilir. Traksiyon ve brace tedavileri<br />
tarihsel olarak implant yetmezliği ve enfeksiyondan kaçınmak için uygulanmış,<br />
ancak günümüzde bu bölge kırıklarında özel bir kontraendikasyon yok ise ilk<br />
seçenek cerrahidir (30).<br />
Cerrahi tedavi:<br />
Eksternal fiksatör tedavisi:<br />
Eksternal fiksatör ile femur alt ve üst uç kırıklarının tedavisi enfekte,<br />
politravmatize ve açık kırıklarda tercih edilen bir metotdur. Ameliyat süresinin<br />
kısa olması, iatrojenik yumuşak doku hasarının az olması, pansuman ve yara<br />
debridmanına imkan sağlamsı temel avantajlarındandır. Pin trakt enfeksiyonu,<br />
uzun süre kullamında eklem hareket kısıtlılığına yol açması temel<br />
dezavantajlarındandır (31).<br />
AO kamalı plak ile tedavi:<br />
Femur alt üst uç kırıklarının tedavisinde AO kamalı plağı yaygın olarak<br />
kullanılmış ve günümüzde de yaygın olarak kullanılmaktadır. Düz plaklara göre<br />
biomekanik olarak daha üstündür ancak rijit fiksasyon prensiplerine göre<br />
uygulanması kamanın yerleştirilmesindeki teknik zorluk temel<br />
dezavantajlarındandır (31).
Dinamik kalça vidası ve dinamik kondüler vida ile tedavi:<br />
Dinamik kalça ve kondüler vidaları kamalı plakların uygulamalarındaki<br />
zorluklar nedeniyle geliştirilmişlerdir. Uygulanışının teknik olarak daha kolay<br />
daha kolay olduğu savunulmasına rağmen kamlı plaklara belirgin bir üstünlüğü<br />
gösterilmemiştir (32).<br />
İntramedüller çiviler:<br />
Femur alt uç kırıklarında iki distal kilitleme vidası uygulanabilecek<br />
kırıklarda retrograd intramedüller çivi uygulanabilir. Erken hareket, yüksek<br />
stabilite özellikle ekleme uzanmayan kırıklarda büyük avantajdır. En temel<br />
dezavantajı ise diz ekleminin açılmasıdır.<br />
Femur üst uç kırıkları için geliştirilmiş çeşitli intramedüller tespit<br />
materyalleri mevcuttur. Üstün biomekanik özellikleri, biolojik yöntemle<br />
uygulanabilmesi nedeniyle tercih edilen güncel tedavi metodlarındandır.<br />
Kilitli plak sistemleri:<br />
LISS plak vida sistemi özel enstrumanları sayesinde minimal invaziv<br />
teknikle uygulanabilen bir kilitli plak sistemidir. Küçük insizyondan plağın<br />
uygulanabilmesi vidaların perkutan uygulanabilmesi temel avantajlarındandır.<br />
Biomekanik açıdan intramedüller çivilerle eş değer olan kilirli plaklar, medüller<br />
kavitenin açılmaması nedeniyle avantajlıdırlar( 29).<br />
LİSS PLAK SİSTEMi:<br />
Günümüz kırık tedavisindeki amaç yaralı ekstremite fonksyonunun<br />
tamamen geri kazanımı ve hastaya hareket kazandırılmasıdır. Kırıkların çoğunun<br />
komplikasyonsuz iyileşmesine rağmen enfeksiyon, kaynama gecikmesi, kemik<br />
grefti kullanma ihtiyacı gibi bir takım komplikasyonlar genellikle kemik ve<br />
yumuşak doku kanlanmasının cerrahi sırasında bozulmasından kaynaklanır.<br />
Kapalı ve indirek redüsyon tekniklerinin gelişmesi, kemik temas yüzeyi düşük<br />
olan tespit materyallerinin geliştirilmesi ile yumuşak doku hasarı en az düzeye<br />
inmiştir.
Liss (Less İnvasive Stabilisation System) yani daha az invaziv tespit<br />
sistemi bir ekstramedüller internal fiksasyon sistemidir. Temel özellikleri<br />
atravmatik insizyon tekniği, minimal kemik teması, kilitli ve sabit açılı yapısı<br />
olmasıdır.<br />
Liss plak vida seti<br />
A<br />
UYGULAMA SETi<br />
B,C
1.Bağlantı vidası 6. Çektirme vidası 11.İki parçalı klavuz<br />
2.Yumuşak doku koruyucusu 7. Liss vidası B Vidaları ile liss plak<br />
3.Stabilizasyon vidası 8.Stoper blok C Vida ve tornavida<br />
4.Boy ölçücü<br />
9.Torklu tornavida<br />
5.Tornavida<br />
10. Liss plak<br />
Kilitli vida<br />
1. Yivli vida başı<br />
2. Vida yivleri<br />
3. Yiv açıcı (self tapping)<br />
4. Oyucu uç (self drilling)<br />
Diğer plak vida sistemlerinden farklı olarak liss sisteminde vidalar klavuz<br />
sistemi ile uygulanır. Vidalar baş kısmındaki yivler ile plağa kilitlenir. Vidanın uç<br />
kısmında oyucu ve yiv açıcı bölümleri olduğu için önceden oyma ve yiv açmaya<br />
gerek yoktur. Vidalar sabit açılı olduğu için farklı açılarda vida ugulanamaz.<br />
Liss plak:<br />
Sağ ve sol için femur anatomisine uygun olarak tasarlanmış üç boyu<br />
vardır. Plak distali femur anatomisine uygun olarak tasarlanmıştır. Plak<br />
distalinde 7 adet vida deliği mevcuttur. Plak proksimalinde plak boyuna göre 5, 7<br />
veya 13 delik bulunur (Şekil 17).
Şekil 17<br />
Şekil 18<br />
Klavuz sisteminin kurulması<br />
Diğer minimal invaziv plak sistemlerinden farklı olarak Liss plak sistemi<br />
klavuz sistemi ile uygulanır. Klavuz sistemi hem plağın ameliyat esnasında<br />
yerleştirilmesi hem de sabit açılı kilitli vidaların uygulanması sırasında gereklidir.<br />
Sistemin kuruluşu<br />
1. Radyolusen parça ile ana parça birleştirilir
2. Bağlantı vidası A deliğinden geçirilir.<br />
3. Bağlantı vidası ve stabilizasyon vidası sıkılarak sistem sabitlenir.<br />
Redüksiyon :<br />
Biyolojik tespitte indirek redüksiyon intraoperatif sağlanarak stabilizasyon<br />
yapılmalıdır. Bir deformite 3 düzlemde yani varus, valgus; antekürvasyon,<br />
rekürvasyon; iç ve dış rotasyonda olabilir. Bu deformitelerin skopi ile kontrolünde<br />
çeşitli metotlar önerilmektedir.<br />
a) Kablo tekniği: Frontal planda varus ve valgus diziliminin kontrolü için<br />
kullanılır. Koter kablosu kullanarak 3 aşamada dizilim değerlendirilir. Ancak spina<br />
iliaka anterior süperiorün tek bir noktadan çok bir bölge olması ve bacak<br />
abdüksiyon ve addüksiyonundan etkilenmesi dezavantajıdır.
) Klinik hiperekstansiyon testi:<br />
Sagital planda antekürvasyon ve rekürvasyonu değerlendirmek için<br />
kullanılır. Dezavantajı bu tekniğin özellikle diz çevresi kırıklarda kullanılabilmesi<br />
ve ön çapraz bağ lezyonu ve ligaman laksisitesi olan hastalarda spesifitesinin<br />
düşmesidir. Rekürvatum deformitelerini değerlendirmede uygun değildir<br />
c) Blumensaat çizgisi:<br />
Diz 30 derece fleksiyonda iken yapılan lateral kontrolde Blumensaat<br />
çizgisinin patellanın alt kutbundan geçmesi sagital deformite değerlendirmesinde<br />
kullanılır.<br />
d) Distal femurun rekürvatum bulgusu:<br />
Anteroposterior görüntüleme sırasında interkondiler oluk rekürvasyon<br />
arttıkça derinleşir. Diğer sağlam ekstremitenin intraoperatif kontrolü ile<br />
suprakondiler kırıklarda kullanılabilir.<br />
e) Metre tekniği:<br />
Skopi kontrolünde basit diafizer ve metafizer kırıklarda kemik konturların<br />
takip ederek uzunluk farkı kontrol edilebilir. Ancak uzun spiral, ciddi parçalı ve<br />
kemik kaybı olan vakalarda doğru ekstremite uzunluğunu tespit etmek için<br />
radyolojik tetkik yapılmalıdır.<br />
f)Femur rotasyon kontrolü için kalça rotasyon testi:<br />
Femur anteversiyonunun diğer kalça ile varyasyonu az iken normal<br />
toplumdaki varyasyonu çok geniş bir aralıktadır. Bu nedenle normal kalçaya göre<br />
yapılan değerlendirme daha iyi sonuçlar verir.<br />
g) Trokanter minörün pozisyonu:<br />
Trokanter minörün egzantirik ve asimetrik şekli rotasyon<br />
değerlendirmesinde sağlam kalça ile karşılaştırıldığında kullanılabilecek bir<br />
metottur. 15 derecelik femur rotasyonunu değerlendirmede güvenilirliği %98<br />
oranındadır. Pelvis rotasyonundan, kalça artrozundan, kalça artroplastisinden ve<br />
kalça hareket açıklığından etkilenmemesi metodun avantajlarıdır.
h) Herhangi bir uzun kemiğin rotasyonel deformitesini değerlendirilmesi:<br />
Rotasyon mevcudiyetinde proksimal ve distal kortekslerin kalınlıkları farklı<br />
olabilir. Direk röntgenografik olarak sagittal ve transvers planda femur veya tibia<br />
kortikal kalınlığını değerlendirilerek kortikal kalınlığın varyasyonuna göre<br />
rotasyona karar verilebilir. Dezavantajı; parçalı veya inkomplet kırıklarda yalancı<br />
pozitif çap farkı bulgusu saptanabilir. Sensitivitesi düşük bir yöntemdir.<br />
CERRAHİ TEKNİK<br />
FEMUR 1/3 DİSTAL UÇ KIRIKLARINDA LİSS PLAK UYGULAMASI<br />
LİSS plak sisitemi distal femur kırıklarının tedavisi için geliştirilmiş minimal<br />
invaziv teknikle uygulanabilen bir kilitli plak sistemidir.<br />
Hasta genel veya spinal anestezi altında turnike kullanılmadan radyolüsen<br />
masada supin pozisyonda ameliyata hazırlanır. Cerrahi insizyon diz proksimal<br />
lateralde Gerdy tüberkülünden proksimale doğru yaklaşık 5 cmdir.<br />
Lateral femur kondiline ulaşabilmek için iliotibial band lifleri ayrılır.<br />
Diseksiyon makası veya tercihen setteki yardımıyla iliotibial bant ve femur<br />
arasında bir boşluk oluşturulur. Daha sonra Liss plak bu aralıktan uygulanır.<br />
Longitudinal traksyon ile redüksyon sağlanır. Redüsyona yardım ve diz<br />
rekürvasyonu önlemek için diz altına rulo yapılmış bir yeşil örtü yerleştirilir.<br />
Klavuz sistemi yardımı ile plak periost ile lateral vastus arasındaki<br />
potansiyel boşluktan plak proksimale doğru ilerletilir.<br />
Plak distali eklemin 1-2 cm proksimaline kadar ilerletilir. Plak lateral<br />
kollateral bağın başlangıcına kadar ilerletilmelidir. En az 4 delik kırık proksimaline<br />
geçecek kadar plak ilerletilir. Bir adet K teli bağlantı vadasından geçirilerek plak<br />
distali geçici olarak femur kondiler bölgeye tespit edilir.<br />
Plak proksimalinden yapılan küçük bir insizyondan plak proksimaline<br />
ulaşılır. Plak boyuna göre stabilizasyon vidası 5,9 veya 13 nolu delikten<br />
geçirilerek plağa vidalanır. Stabilizasyon vidasının uygulanması ile sistem bir<br />
çerçeve halini alır ve stabil hale gelir. Bu aşamadan sonra plak kemiğe tespit<br />
edilmeye hazır hale gelir.
Plak distaline bakıldığında lateral femoral kondül ile uyulu biçimde<br />
yerleştirilmiş olmalıdır. Plak kondülün eğimine uyumlu olarak 10° açı ile<br />
yerleştirilmelidir. Plak kondülün bir miktar ön kısmına doğru yerleştirilmelidir.<br />
Plak distali kilitlenmeden önce femur uzunluğu ve rotasyon<br />
değerlendirilmelidir.<br />
Klavuz sistemi üzerinden önce distal ve sonra proksimal vidalar<br />
uygulanarak osteosentez sağlanır. Klavuz sisteminin çıkartılaması ve skopi ile<br />
son kontrol sonrası cerrahi insizyon anatomik katlara uygun olarak kapatılıp<br />
ameliyata son verilir.
İNTERTROKANTERİK VE SUBTROKANTERİK BÖLGE KIRIKLARINDA<br />
LİSS PLAK UYGULANMASI<br />
Litaratürde kalça kırıklarında liss plak uygulamaları hakkında kısıtlı bilgi<br />
bulunmaktadır, sadece birkaç vaka bildirilmiştir. Michael Schütz ve ark<br />
periprosetik kalça kırığı sonrası liss plak uyguladıkları 1 hastayı bildirmişlerdir<br />
(33).<br />
Osteopetrozisli hastalarada subtrokanterik bölge kırıklarında ters liss<br />
uygulaması 3 vakada bildirilmiştir (34,35).<br />
J.R. Pryce Lewis ve ark politravmatize bir hastada gelişen segmental<br />
femur kırığında ters Liss uygulamasını bildirmişlerdir (36).<br />
LiSS Plak İleTedavide Gelişebilecek Komplikasyonlar<br />
Malaligment:<br />
Varus veya valgus malaligmenti ameliyat esnasında ve ameliyat sonrası<br />
görüntüleme yöntemleri ile değerlendirilmelidir. 5 dereceden fazla varus/valgus<br />
açılanması düzeltilmelidir (36).<br />
Rotasyonal malaligment trokanter minorun pozisyonu ameliyat esnasında<br />
değerlendirilerek önlenebilir. Eğer klinik olarak rotasyonal deformite gözleniyorsa<br />
BT ile her iki kalça anteversyonu belirlenmeli, aradaki fark 20 dereceden fazla<br />
veya ameliyat edilen ekstremite nötral pozisyona gelmiyor ise revizyon cerrahisi<br />
gerekir. Femur şaftına gönderilen vidalar çıkartılıp rotasyon düzeltilebilir (36).<br />
Plağın uygun yerleştirilmemesi, yetersiz adaptasyonu:<br />
Plak proksimali femur şaftı adaptasyonu uygun olmaz ise yani plak<br />
anteriorda veya posteriorda yerleştirilir ise vidalar yeterince stabil olmayabilir ve<br />
sıyrılabilir. Liss plak proksimali skopi le veya açılan küçük bir insizyondan el ile<br />
kontrol edilmelidir (36).<br />
Kısalık:<br />
Diğer ekstremite ile karşılaştırıldığında 1.5’cm ye kadar olan kısalık kabul<br />
edilebilir. Ameliyattan önce sağlam femur boyu ölçülmelidir. 1.5’cm den fazla<br />
kısalık oluşur ise revizyon gerekir (36).
İmplant kırılması:<br />
Basit kırıklarda Liss plak sistemi eğer mikro harekete izin vermeyecek<br />
kadar rijit ise kırık iyileşmesi için gerekli plan primer kallus dokusu gelişmez.<br />
Primer iyileşme sağlanması için mümkün olduğunca az vida ve uzun plak<br />
kullanılarak sağlanabilir. Ameliyattan 6-9 ay geçmesine rağmen hala femur<br />
medial korteksinde kaynama bulgusu yok ise plakta kırılma riski mevcuttur (36).<br />
İmplant gevşemesi:<br />
Kilitli plaklarda gevşeme çok nadirdir. Kırık redüsyonu sırasında çektirme<br />
vidası ile kırık parçaları üzerine aşrı yük binmiş ise ve yeterli fiksasyon<br />
yapılmamış ise veya plak uygun pozisyonda yerleştirilmemiş ise vidalar<br />
sıyrılabilir. Sıyrılma genellikle ameliyattan birkaç ay sonra görülür ve genellikle<br />
yalnış teknik veya erken yük verme nedeniyle oluşur (36).<br />
Yumuşak doku iritasyonu:<br />
Kilitli plakların periosta tam temas halinde olması gerekl değildir. Ancak<br />
özellikle distal femur kırıklarındaki Liss uygulamalarında plak ve periost<br />
arasındaki uzaklık fazla olur ise iliotibial traktus ile olan sürtünme ağrı ve hareket<br />
kısıtlılığına neden olabilir. Ağrı ve hareket kısıtlılığı nedeniyle erken ekstraksiyon<br />
gerekebilir. Özellikle romatoid artrit gibi normal femur anatomisinin bozulduğu<br />
hastalarda plak uygun şekilde adapte edilemeyebilir. Plağın eğilerek şekil<br />
verilmesi ise sistemi zayıflatarak plakta kırlmaya neden olabilmektedir.(36)<br />
EKSTRAKSiYON:<br />
Plak ekstraksiyonu sadece semptomatik ve plak palpasyonla belirgin olan<br />
hastalarda planlanmalıdır (36,37). LİSS perkütan olarak yerleştirilebilmesine<br />
rağmen ekstraksiyonun minimal insizyonla yapılması birtakım teknik nedenlerden<br />
dolayı nerdeyse imkansızdır. Skopi kontrolünde minimal insizyonlardan vidaların<br />
çıkartılmaya çalışılması genellikle vida başlarının bozulması ile sonuçlanır. Vida<br />
başı bozulduğu zaman kilitli vidaları çıkarmak için Synthes vida çıkarıcı<br />
(no:309.530) kullanılabilir, (şekil 39) ancak bu çıkartıcının da kırılabildiği<br />
bildirilmiştir (37).
Şekil 39<br />
Plak çıkartılmasında en son çare olarak yüksek hızlı metal kesiciler veya<br />
elmas uçlu matkaplar ile plak kesilerek çıkartılmak zorunda kalındığı bildirilmiş<br />
(şekil 40).<br />
şekil 40: Kesilerek çıkartılmış plaklar<br />
Pattison ve ark. (37) vida başı bozulduğu zaman vidayı çıkartmak için ilk<br />
önce cerrahi dikiş aliminyum paketinin tornavida-vida başı arasına sıkıştırılarak<br />
çıkartılabileceğini bildirmişlerdir (şekil 41).
MATERYAL METOD<br />
Hastalar:<br />
Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde<br />
Eylül 2004-Mart 2007 tarihleri arasında başvuran ve femur kırığı nedeniyle<br />
tedaviye alınıp Liss yöntemiyle osteosentez uygulanan ve en az 1 yıl düzenli<br />
takipleri yapılan 25 hasta değerlendirmeye alındı.<br />
25 hastanın 17’sı kadın, 8’i erkek ve erkek/kadın oranı 2.1 idi. Yaş<br />
ortalaması 52 (16-87) olarak tespit edildi. 10 hastada femur 1/3 proksimal kırığı,<br />
15 hastada femur 1/3 distal uç kırığı mevcuttu.<br />
Hastaların kırık sebebi olararak 10’unde basit düşme, 8’inde trafik kazası,<br />
3’ünde yüksekten düşme kırık sebebi olarak saptandı (tablo 1). 2 hasta<br />
periprostetik kırık, 1 hasta kaynamama nedeniyle 95 derece açılı AO plak<br />
yetmezliği görüldü. 1 hastada ateşli silah yaralanmasına bağlı kırık tespit edildi.<br />
ETİYOLLOJİ OLGU SAYISI YÜZDE(%)<br />
Basit düşme 10 40<br />
Trafik kazası 8 16<br />
Yüksekten düşme 3 6<br />
Diğer 4 8<br />
Tablo 1: Olguların etiyolojiye göre dağılımı<br />
Hastalarımızdan bir alt ve bir üst eklemi içeren iki yönlü grafileri alındı.<br />
Genel rutin tahliller (Hemogram, glukoz, üre, kreatinin, karaciğer fonksiyon<br />
testleri, kanama pıhtılaşma testleri, EKG ve PA akciğer grafisi, hepatit ve HIV için<br />
testler) alındı.<br />
Acil polikliniğimize başvuran tüm hastalar için gerekli görüldüğü<br />
durumlarda Genel Cerrahi ve Beyin Cerrahisi konsültasyonları yapıldı. Ortopedik<br />
muayene sırasında genel sistemik muayeneyi takiben etkilenen ekstremitenin<br />
nörovasküler durumu değerlendirildi. Damar lezyonundan şüphelenilmesi halinde<br />
veya ateşli silah yaralanması neticesinde kırık tespit edilen vakalarda doppler<br />
ultrason ile damar lezyonu araştırıldı.
1 hastada ateşli silah yaralanmasına bağlı Gustilo-Anderson sınıflamasına<br />
göre Tip III A açık subtrokanterik kırık saptandı. Acil serviste Cefazolin-Na 2<br />
gr/İV ve Gentamisin 160mg/im olarak uygulandı. Tetanoz ve gazlı gangren<br />
profilaksisi yapıldı.<br />
Bütün kırıklar direkt radyografi kullanılarak AO sınıflamasına göre<br />
sınıflandırıldı.<br />
25 hastanın 15’inde femur 1/3 alt uç kırığı saptandı. 7 hasta basit (6’sı<br />
33A1, 1’i 32A) kırık, 8 hasta parçalı (4’ü 33A3, 3’ü 32B, 1’i 33A2) kırık<br />
şeklindeydi. 32A ve 32B hastaların kırıkları metafizer uzanımlı idi.<br />
Femur 1/3 üst uç kırığı olan 10 hastanın kırığı AO sınıflamasına göre<br />
sınıflandırıldı. 2 hastada 32-C3.2 femur subtrokanterik bölge çok parçalı kırığı, 3<br />
hastada 32-B3.1 kırık , 5 hastada 32-B2-1 kırık saptandı.<br />
Çalışmaya alınan 3 hastamızda ek kırıklar mecuttu. Bir hastada aynı<br />
tarafta patella kırığı saptandı. Politravmatize olan bir hastada bilateral kalkaneus<br />
kırığı, bilateral tarsal kemik kırıkları ve mandibula kırığı saptandı. Bir hastada<br />
karşı taraf asetabulum kırığı saptandı (tablo 2). Ek kırığı olan hastalarımızın<br />
ameliyatları ayı seansta yapıldı. Mandibula kırığı olan hastaya aynı seansta KBB<br />
tarafınca plak-vida uygulandı.<br />
Kırık Ek kırık Yapılan ameliyat<br />
Sağ suprakondiler Sağ patella kırığı Serkilaj<br />
perimplantik kırık<br />
Sol suprakondiler Bilateral kalkaneus Kalkaneus: konservatif<br />
femur kırığı<br />
kırığı<br />
(sağ tip 1 açık kırık) .<br />
sağ patella kırığı<br />
Patella: serklaj<br />
Metatars kırığı: K teli<br />
Mandibula: Plak<br />
( tip 2 açık kırık).<br />
bilateral tarsal kemik<br />
kırıkları<br />
Mandibula kırığı<br />
Sol suprakondiler sağ asetabulum kırığı Plak vida<br />
femur kırığı<br />
Tablo 2: Ek kırığı olan hastalara yapılan ameliyatlar
Hastaların acil müdahale odasında yapılan ilk müdahalelerini takiben<br />
kırığın bölgesine göre iskelet traksiyonu veya alçı atel tatbik edilerek hastaneye<br />
yatırıldı. Hiçbir hastamızda geçici eksternal fiksatör kullanılmadı.<br />
Tip 3 açık kırığı olan bir hastaya açık kırık profilaksi için 5 gün Cefozolin-<br />
Na 1 gr/İV 3x1, Gentamisin 160 mg/İV 1x1 ve Penisilin G 6x2 milyon ünite<br />
uygulandı.<br />
Cerrahi teknik:<br />
Çalışmaya dahil edilen hastaların tümü hastanemize başvurusu sonrası<br />
yatırılarak ameliyata hazırlandı. Spinal anestezi uygulanan suprakondiler femur<br />
kırıklı 2 hasta dışındaki tüm hastalara genel anestezi uygulandı. Ameliyatların<br />
hepsinde C kollu skopi kullanıldı. Femur 1/3 alt uç kırıklarının hepsi radyolüsen<br />
düz masada ameliyat edildi. Femur 1/3 üst uç kırıklarının hepsi traksiyon<br />
masasında C kollu skopi kontrolünde ameliyat edildi.<br />
FEMUR KIRIKLARININ LİSS PLAK İLE TEDAVİSİ<br />
Femur 1/3 alt uç kırıklarında LİSS uygulamamız:<br />
Radyolüsen düz masada hasta supin pozisyonda ameliyata hazırlandı.<br />
Genel veya spinal anestezi uygulandıktan sonra ameliyat bölgesi steril olarak<br />
hazırlandı. Steril cerrahi örtüm ve ameliyat bölgesine steril drape uygulaması<br />
sonrası ameliyata başlandı. Bir adet steril yeşil cerrahi örtü rulo haline getirilip<br />
redüksiyonu kolaylaştırmak amacıyla popliteal bölgeye yerleştirildi.<br />
Eklem içine ulaşmayan kırıklarda insizyon femur lateral kondülü<br />
üzerinden, diz eklemi hizasından proksimale doğru yaklaşık 4 cm olarak açıldı.<br />
Lateral iliotibial band lifleri longitudinal düz bir kesi ile geçilerek femur lateral<br />
kondüline ulaşıldı. (Resim 1,2)
Resim1 Resim 2<br />
Kırık hattının eklem içine uzandığı eklem içi kompleks kırık olan<br />
hastalarda lateral parapatellar insizyon uygulandı. Eklem içi kırık parçaları ve<br />
eklem yüzeyinin anatomik redüksiyonunun sağlanabilmesi için geçici K telleri, lag<br />
vidaları ve kanüllü vidalardan faydalanıldı. (Resim 3)<br />
Resim 3<br />
Plak sistemi hazırlandıktan sonra plak lateral vastus kası ve periost arasındaki<br />
potansiyel boşluktan ilerletilerek adapte edildi.(Resim 4,5)
(Resim 4)<br />
(Resim 5)<br />
Plak distali ve proksimali skopi kontrolünde 2 adet K ile teli femura adapte<br />
edildi (Resim 6,7)<br />
(Resim 6) (Resim 7)<br />
Skopi ile dizilimin kontrolü ve lateral planda plağın adaptasyonu kontrol<br />
edildikten sonra çektirme vidası yardımıyla redüksiyon sağlandı ve 1 adet kilitli<br />
vida ile tespit sağlandı.(Resim 8,9)
(Resim 8) (Resim 9)<br />
Plak proksimal ve distalinden yeterli sayıda vida uygulanarak stabil bir<br />
osteosentez sağlandı. İliotibial band ve cilt sütüre edilerek ameliyata son verildi.<br />
(Resim 10,11,12)<br />
Resim 10 Resim 11<br />
Resim 12
FEMUR 1/3 ÜST UÇ KIRIKLARINDA LİSS PLAK UYGULANMAMIZ:<br />
Hasta pozisyonu:<br />
Hasta genel veya spinal anestezi altında turnike kullanılmadan traksiyon<br />
masasında supin pozisyonda ameliyata hazırlanır. Kırık hattı traksiyon<br />
masasında mümkün olduğu kadar redükte edilir.(Resim 13)<br />
Resim 13<br />
İnsizyon:<br />
Uyluk proksimal lateralinden, trokanter major üzerinden yapılan yaklaşık 5<br />
cm’lik insizyon ile cilt-ciltaltı geçilir, tensor fasya lata ve lateral vastus kası<br />
kesilerek femur proksimal şaftına ulaşılır.(Resim 15)<br />
Resim 15
Kırık hattının uzunluğuna göre seçilen uygun boyda plak seçilir (5,9 veya<br />
13 delikli). Plak-klavuz sistemi kurulduktan sonra plak vastus lateralis ve periost<br />
arasındaki potansiyel boşluktan femur şaftı boyunca ilerletilir.(Resim 16,17)<br />
Resim 16 Resim 17<br />
Plak perkütan olarak adapte edildikten sonra skopi kontrolünde kılavuz<br />
sistemi üzerinden 1 adet 2 mm lik K teli gönderilerek AP ve lateral planda kontrol<br />
edilip geçici tespit sağlanır.(Resim 18,19)<br />
Resim 18 Resim 19<br />
Plak distalinin femur şaftı ile uyumu sistemin stabilizasyonu açısından<br />
önemlidir. Plak distalinin adaptasyonu geçici K teli fiksasyonu sonrası skopi ile iki<br />
planda kontrol edilmelidir. Alternatif olarak plak proksimalinden yapılan küçük bir<br />
insizyondan plağın adaptasyonu sağlanabilir. (Resim 20,21)
Resim 25 Resim 26<br />
Skopi ile her iki planda osteosentez kontrol edildikten sonra distal ve<br />
proksimaldeki insizyonlarda ciltaltı ve cilt kapatılır, diğer insizyonlarda sadece cilt<br />
kapatılarak ameliyata son verilir. (Resim 27,28)<br />
Resim 27 Resim 28
Ameliyat sonrası bakım:<br />
Ameliyat sonrası ekstremiteye elastik bandaj ve soğuk uygulama yapıldı.<br />
Aynı gün aktif kuadriseps egzersizlerine, aktif kalça, diz ve ayak bileği<br />
egzersizlerine başlandı. Hastanın ameliyat sonrası grafisi alındıktan sonra<br />
politravmatize olmayan hastalarımızın çift koltuk değneği ile yük vermeden<br />
yürümeleri sağlandı. Politravmatize olan hastalarımız yatak içi aktif ve pasif<br />
egzersizler ve üst ekstremite atrofisini önlemek amacıyla üst ekstremite için<br />
egzersiz başlandı. Günlük pansumanları yapılan hastaların 10. gün dikişleri<br />
alındı.<br />
SONUÇLAR:<br />
Takibini yaptığımız hastalarda en kısa izlem süresi 12 ay, en uzun izlem<br />
süresi 36 ay ve ortalama olarak 24 aydır.<br />
Hastalar en erken 2. gün en geç 16. gün olmak üzere ortalama 5. gün<br />
ameliyat edildi. Vakalarımız en kısa 7 gün ve en uzun 32 gün olmak üzere<br />
ortalama 12 gün hastanede takip edildi.<br />
Tüm hastalar radyolojik ve fonksiyonel olarak amaliyat sonrasi ilk 3 ayda<br />
ayda bir, daha sonra 2 ayda bir olmak üzere fizik muayene, AP ve Lateral<br />
garfilerle takip edildi. Politravmatize hastalar hariç olmak üzere tüm hastalara 2.<br />
günden itibaren yük vermeden koltuk değnekleri ile mobilize edildi. 2 aydan<br />
itibaren radyolojik kırık iyileşmesi aranmadan %15-20 yük verilmeye başlandı. 3.<br />
aydan itibaren tek koltuk değneği ile tolare edebildikleri kadar yük verildi.<br />
Tüm femur 1/3 alt uç kırıkları (15 hasta) sekonder kemik iyileşmesi ile<br />
ortalama 4 ayda (2-6) kaynadı. Ortalama kaynama süresi parçalı kırıklarda 3,8 ay<br />
(2-6) iken, basit kırıklarda 4.3 ay (3-6) olarak bulundu. Bir hastada kaynama<br />
gecikmesi (10ay) görüldü.<br />
Ters Liss plak uygulanan 10 hastanın 8’inde sekonder kemik iyileşmesi ile<br />
ortalama 2.5 ayda (1.5-4ay) kaynadı.2 hastada (%8) komplikasyon görüldü. 1<br />
hastada (%4) 13. gün enfeksiyon gelişmesi üzerine ekstraksyon, debridman ve<br />
sonrasında eksternal fiksatör uygulandı. 1 hastada (%4) 1. yıl sonunda implant
kırığı gelişti. 13 delikli LİSS plak uygulanan bu hastada düşme sonrası<br />
periimplantik kırık gelişti. Ekstraksyon ve Liss plak ile revizyonu sonrası 10. ayda<br />
kaynama elde edildi. Ortalama kollodafizer açı 133º (123-143) olarak ölçüldü.<br />
Hastalarda kaynamama, malunion, malrotasyon, materyal yetmezliği ve<br />
diz hareketlerinde kısıtlılık görülmedi. Kaynaması tamamlanmış 1 hastada geç<br />
dönemde enfeksiyon görüldü (ameliyat sonrası 1.yıl). Bu hastada plak<br />
çıkarıldıktan sonra antibiotikli zincir ugulanarak enfeksiyon tedavi edildi.<br />
Femur 1/3 alt uç kırığı olan hastaların fonksiyonel sonuçları Neer skoruna<br />
göre değerlendirildi (34). Ameliyat sonrası 1. yılda Neer skoru ortalam 68.5 (35-<br />
88) olarak tespit edildi.<br />
Ters Liss uygulanan kalça kırıklı hastalar fonksiyonel olarak Parker ve<br />
Palmer mobilite skoruna göre değerlendirildi. Son kontrolde Parker ve Palmer<br />
mobilite skoru 7.1 (6-9) olarak saptandı (39).
No<br />
(Hasta )<br />
Yaş Cins Yatış süresi<br />
(gün)<br />
Ameliyat olma<br />
süresi (gün)<br />
Kırık<br />
Tipi<br />
AO<br />
Etyoloji Ek Patoloji Neer<br />
skoru<br />
1 22 E 2 7 32B T.K - 88<br />
2 16 K 6 19 33A3 T.K - 80<br />
3 25 E 6 15 33A1 T.K - 86<br />
4 64 K 3 14 33A3 Düşme - 87<br />
5 68 K 4 7 33A1 Düşme - 75<br />
6 63 K 6 11 32B Düşme - 72<br />
7 44 K 4 16 33A1 Düşme - 76<br />
8 62 K 5 14 32B T.K - 75<br />
9 87 K 6 11 32A Düşme - 65<br />
10 25 E 7 10 33A3 T.K R-Asetabulum kırığı 35<br />
11 58 K 7 13 32A2 Düşme Periprostetik ve<br />
patella kırığı<br />
12 36 E 6 30 33A3 T.K Bil.Kalkaneus ve<br />
tarsal kemikler,Sağ<br />
patella,mandibula<br />
13 64 K 13 24 33A1 Düşme - 60<br />
14 20 E 9 10 33A1 Patolojik Osteosarkom 60<br />
15 68 K 6 17 33A1 Düşme Periprostetik 65<br />
Ortalama 48 14,5 6 68.5<br />
Tablo 3 : Femur 1/3 alt uç kırıklı hastalar<br />
50<br />
52
(No)<br />
Hasta<br />
Yaş Cins Yatış<br />
süresi<br />
(gün)<br />
Ameliyat<br />
olma<br />
süresi<br />
Kırık tipi<br />
AO<br />
Etyoloji Kollodiafizer<br />
açı<br />
Parker<br />
Palmer<br />
skoru<br />
(gün)<br />
1 41 E 30 2 32-B3.1 Düşme 143/140 9<br />
2 80 K 25 11 32-B3.1 Düşme 130/136 6<br />
3 43 E 14 4 32-B3.1 Düşme 127/130 8<br />
4 83 K 14 7 32-B2.1 Düşme 135/140 7<br />
5 60 K 13 5 32-B2.1 Düşme 137/132 6<br />
6 87 K 11 4 32-B2.1 Düşme 124/parsiyel 6<br />
protez<br />
7 22 K 11 4 32-C3.2 T.K 135/135 7<br />
8 27 E 22 16 32-C3.2 ASY 120/140 7<br />
(ASY)<br />
9 76 E 7 2 32-B2.1 T.K 144/140 8<br />
10 43 E 7 4 32-B2.1 Düşme 128/130 6<br />
Ortalama 55 5/5 15.4 5.9 123-143 7.1<br />
Tablo 4: Femur 1/3 üst uç kırıklı hastalar
Olgularımızdan örnekler:<br />
Olgu 1<br />
Y.İ 25 yaşında erkek hasta, acil servise içi trafik kazası sonrası ifadesi ile<br />
getirilen hastada sağ asetabulum ve sol femur distal uç kırığı (AO 33A3)<br />
saptandı. Hasta genel durumu stabil olmasına rağmen sosyal güvencesi<br />
olmaması sebebiyle yatışının 10.günü ameliyat edilebildi . Astetabulum kırığına<br />
plak vida uygulandı. Femur distal uç kırığına 9 delikli LİSS plak uygulandı. Femur<br />
medial korteksindeki defekte rağmen implant yetmezliği ve kaynamama<br />
gözlenmedi. Defektin takiplerde yeni kemik dokusu ile dolduğu gözlendi.<br />
ameliyat öncesi grafiler
ameliyat sonrası<br />
Ameliyat sonrası 24. ay
Olgu 2<br />
R.K. 68 yaşında kadın hasta, evde düz zeminde düşme sonrası acil<br />
servise getirilen hastanın sol femuru distal uç periprostetik kırık saptandı<br />
(AO32A2) . 2000 yılında her iki dize gonartroz sebebiyle daha önce diz protezi<br />
uygulanan hasta yatışının 13. günü ameliyat edildi.<br />
Ameliyat öncesi grafiler
Ameliyat sonrası erken grafiler<br />
Ameliyat sonrası 2. yıl grafileri
Olgu 3<br />
F.B. 60 yaşında kadın hasta , merdivenden düşme sonrası gelişen sağ<br />
femur üst uç kırığı (AO32B2.1) saptandı. Hasta yatışının 5. günü ameliyat edildi.<br />
Osteoporotik olan hastaya LİSS plak uygulandı. Kırık proksimal ve distalinden<br />
4’er vida ile osteosentez sağlandı. Osteoporoz nedeniyle distaldeki vidalar çift<br />
korteks uygulandı.<br />
Ameliyat öncesi grafiler<br />
Ameliyat sonrası erken grafileri
Ameliyat sonrası 1,5 yıl
Olgu 4<br />
Z.P; 87 yaşında kadın hasta, evde düz zeminde düşme sonrası gelişen<br />
sağ femur üst uç kırığı (32B2.1) saptandı. Sol kalçasına 5 yıl önce başka bir<br />
hastanede parsiyel protez uygulanan hasta yatışının 4. günü ameliyat edildi.<br />
Osteoporoz nedeniyle distal vidalar çift korteks uygulandı. Trokanter minörde<br />
kaynamama gözlenmesine rağmen buna bağlı bir semptom gözlenmedi.<br />
ameliyat öncesi grafiler
Ameliyat sonrası erken grafiler<br />
ameliyat sonrası 1. yıl
TARTIŞMA<br />
Gelişen teknoloji ve sanayileşme ile birlikte maruz kalınan travma şiddeti<br />
de orantılı olarak artmıştır. Uzun kemik kırıklarında tedavide amaç kırığın en kısa<br />
sürede uygun pozisyonda kaynamasını sağlamak ve ekstremiteye<br />
uygulanabilecek erken hareket ile fonksiyonu kazandırmaktır.<br />
Femur distal uç kırıkları tedavisi zor kırıklardan olmuşlardır. Bu kırıklar<br />
daha çok yaşlı ve politravmatize hastalarda görülen eklem içi veya parçalı<br />
kırıklardır. Kadınlarda en sık 75 yaşlarında , erkeklerde ise 15-24 yaşlar arasında<br />
görülür. Distal femur kırıkları tüm femur kırıklarının % 7 sini oluşturur (38). Bu<br />
kırıklar diz eklemi ile ilişkili olduğundan diz hareketlerinin ve fonksiyonlarının<br />
yeniden kazanılması güç olabilir. Osteoporoz, ince korteks yapısı ve geniş<br />
intramedüller kanal sebebiyle bu bölge kırıklarının tedavisinde geleneksel<br />
yöntemlerle birçok sorunla karşılaşılmaktadır.<br />
Femur 1/3 üst uç kırıkları gençlerde yüksek enerjili travma sonrası oluşur<br />
iken yaşlılarda basit düşme sonrası osteoporotik kemikte gerçekleşir. Yaşlı<br />
nüfusun giderek artması, yüksek enerjili travmaların gelişen teknoloji ve tehlikeli<br />
spor türlerinin yaygınlaşması, femur üst uç kırıklarının görülme sıklığını<br />
arttırmaktadır.<br />
Femur alt ve üst uç kırıklarının tedavisinde geçtiğimiz yıllarda birçok<br />
gelişme sağlanmıştır. Kırık iyileşmesinin daha iyi anlaşılması, biyolojik<br />
yöntemlerle uygulanabilen tespit materyallerinin geliştirilmesi ve yaygın şekilde<br />
kullanılmaya başlanması ile femur alt ve üst uç kırıklarında daha iyi ve daha<br />
fonksiyonel sonuçlar alınmaya başlanmıştır.<br />
Kırıkların tespitinde ilk önceleri açık redüksiyon ve plak-vida ile anatomik<br />
redüksiyon hedeflenmiştir. Modern osteosentezin babası olarak kabul edilen<br />
Robert Danis (1880-1962) 1904 yılında çalışmalarına başlamıştır. Danis;<br />
osteosentezin başarılı sayılabilmesi için:
1) Bölge ve çevre eklemlerin erken ve aktif hareketi<br />
2) Kemiğin orijinal şeklinin sağlanması<br />
3) Gözle görülen kallus oluşmadan kırığın primer iyileşmesi gereklidir<br />
demiştir.<br />
Danis’in osteosentez tekniği kırık fragmanları arasında kompresyona<br />
dayanmaktadır. Tedavi sırasındaki amacı; kırık stabilizasyonunu olabildiğince rijit<br />
bir şekilde sağlamak ve kırığı yok farzederek etkilenen ekstremitenin diğer<br />
bölgelerinin fonksiyonunu korumaya çalışmaktır. Eğer bölgede kallus oluşursa<br />
yeterli stabilitenin olmadığını düşünmüştür.<br />
Bu amaçlarla 1950’li yılların başından beri yapılan osteosentez<br />
metotlarından anatomik redüksiyon ve plak vida ile osteosentez ameliyatlarının<br />
sonucunda, kırık hattında yaygın devitalizasyon gözlenmiştir (38). Kemiğin<br />
kaynaması için ön planda tutulan mekanik faktörlere karşın biyolojik faktörler geri<br />
planda kalmıştır.<br />
Aradan geçen 30 sene zarfında tam fonksiyonel geri dönüş amaçlardan<br />
biri olmaya devam ederken implantlarda ve cerrahi tekniklerdeki gelişme ile kırık<br />
tedavisinde ön planda tutulan mekanik faktörler biyolojik faktörlere doğru<br />
kaymıştır. Böylece kırık tedavisinde kemik ve yumuşak dokuların kanlanması<br />
daha ön planda tutulmaya başlanmıştır(38).<br />
1987 yılında Mast ve ark. plak tespiti için indirek redüksiyon fikrini ve<br />
uygulamasını öne sürmüşlerdir. 1988 yılında Kinast ve ark. (39) osteosentez<br />
sırasında kırığın kaynaması ve iyileşme için anatomik redüksiyonun gerekli<br />
olmadığı fikrini ispatlamışlardır.<br />
1990 yılında Perren ve ark. periost tabakasının kırık kaynaması<br />
sırasındaki fonksiyonunu öne sürerek geliştirdikleri, kemik temas yüzeyi çentikli<br />
olan LC-DCP ile ilgili çalışmalarını yayınlamışlardır (40). Bu biyolojik teknikleri<br />
kullanarak Bolhofner 1996 yılında femur suprakondiler kırıklı 57 vakalık serisini<br />
bildirmiştir (41). Submusküler plaklama tekniği ise ilk olarak Krettek ve ark.<br />
tarafından uygulanmış ve yayınlanmıştır (42).
Bugün temel AO prensipleri;<br />
1.Anatomik yapıları düzeltecek şekilde kırık redüksiyonu ve tespiti<br />
2.Kırığın yapısı ve yaralanmanın gerektirdiği şekilde tespit veya<br />
atelleme ile dengenin sağlanması<br />
3.Yumuşak dokuların dikkatli yaklaşımlarla koruması<br />
4.Ekstremitenin ve hastanın erken ve güvenilir şekilde<br />
hareketlendirilmesidir (23).<br />
Distal ve proksimal femur kırıklarının tedavisine tarihsel olarak bakıldığı<br />
zaman ilk olarak 1960 larda iskelet traksiyonu ile yapılan konservatif tedavilerin<br />
bu dönemde yapılan cerrahi tedaviler göre daha başarılı olduğu bildirilmiş.(43)<br />
Konservatif tedavi edilen hastalarda açısal deformite, eklem hareket kısıtlılığı,<br />
hastanın uzun süre immobilizasyonu gibi komplikasyonlar gözlenmiştir<br />
(44,45,46,47).<br />
Günümüzde konservatif tedavi cerrahinin kontrendike olduğu hastalarda<br />
yapılmaktadır. Konservatif tedavi endikasyonları; yürüyemeyecek hasta (plejik),<br />
nondeplase kırık, impakte stabil kırık, ciddi osteopenidir.<br />
Proksimal femur kırıklarında konservatif tedavi sadece çocuklarda ve<br />
anestezi alamayan hasta gurubunda endikedir. Ameliyat esnasındaki<br />
monitörizasyonun gelişmesi, anestezi cihazlarındaki teknolojinin gelişmesi ile<br />
konservatif tedavi uygulanan hastaların sayısı gittikçe azalmaktadır. Konservatif<br />
tedavide iskelet traksiyonu uygulanır (48).<br />
Günümüzde çoğu ortopedi uzmanı distal ve proksimal femur kırıklarının<br />
tedavisinin en iyi metodunun redüksiyon ve cerrahi tespit olduğunu<br />
savunmaktadır (49).<br />
Güncel olarak femur alt ve üst uç kırıklarının cerrahi tedavisinde eksternal<br />
fiksatör, sabit açılı kamalı plaklar, kayıcı çiviler, intramedüller çiviler ve kilitli plak<br />
sistemleri kullanılmaktadır.<br />
Dahl ve Singh femur 1/3 üst uç kırıklı eksternal fiksatör uyguladıkları 51<br />
hastanın 9 yıllık takibinde %94 iyileşme bildirmişler, distal femur açık kırıklarında<br />
eksternal fiksatör tercih edilebilir bir seçenek lduğunu söylemişlerdir(50).
Eksternal fiksatör uygulamalarında %30 a kadar çivi yolu enfeksyonu<br />
gelişebilmektedir. Eksternal fiksatör ile osteosentez; mevcut hastalıkları<br />
nedeniyle yüksek ameliyat riski mevcut olan hastalarda alternatif tedavi yöntemi<br />
olarak uygulanmaktadır (51).<br />
Sabit açılı 95’lik plakların geliştirilmesi, dinamik kondüler vidasının<br />
geliştirilmesi ile tedavide ilerlemeler sağlandı. Özellikle sabit açılı plakların<br />
kullanımı medial çökmeyi önlemiş ve varus deformitesinin gelişmesini<br />
engellemiştir. Shatzker ve ark. 95 lik AO kamalı plak uyguladıkları femur distal uç<br />
kırığı olan 71 hastanın %75’inde mükemmel sonuç bildirmişlerdir. Shatzker yaşlı<br />
ve osteoporotik hastalarda aynı dönemde kötü sonuçlar bildirmiştir. Femur distal<br />
uç kırıklarında AO kamalı plak uygulamalarında 1970’lerden itibaren %65-85 iyi<br />
sonuçlar alınmaya başlanmıştır. Hanson ve Tullos 1978 de 42 hastalık<br />
serilerinde %87.5 başarılı sonuç bildirmişlerdir (52). Femur üst uç kırıklarında AO<br />
plak uygulamalarında en sık komplikasyon materyal yetmezliğidir. Schlemminger<br />
ve ark %13 mekanik yetmezlik ve %32 postoperatif komplikasyon bildirmişlerdir<br />
(53), daha sonra dinamik kompresyon çivilerine yönelmişlerdir.<br />
1970’lerde dinamik kompresyon vidası geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması<br />
ile daha iyi sonuçlar elde edilmeye başlanmıştır. Ruff ve Lubbers femur DHS<br />
uyguladıklar subtrokanterik kırklı hastalarda %95 iyi sonuç bildirmişlerdir (54).<br />
Dinamik kompresyon vidası ile tedavi edilen distal ve proksimal femur kırıklarında<br />
biyolojik yöntem uygulanabilir. Uygulamada temel güçlük lag vidasının uygun<br />
yerleştirilmesi ve redüksiyonda güçlüğüdür. Femur medial korteks desteğinin az<br />
olduğu kırıklara materyal yetmezliği ve kaynama gecikmesi daha sık görülür.<br />
İntramedüller çivilerin gelişmesi ile beraber femur alt ve üst uç kırıklarında<br />
yaygın şekilde kullanılmaya başlanmış ve iyi sonuçlar bildirilmiştir. Taylor ve ark<br />
subtrokanterik kırıklı genç hastalarda uyguladıkları intramedüller çivilerde<br />
%100’e yakın mükemmel sonuçlar bildirmişlerdir (55).<br />
Distal femur kırıklarında retrograd intramedüller çivi uygulamaları ile iyi<br />
sonuçlar bildirilmiştir. Butler ve ark retrograd intramedüller çivilemenin femur<br />
suprakondiler ve interkondiler kırıklarında kabul edilebilir bir tedavi yöntemi<br />
olduğunu göstermişlerdir (56).
Liss yöntemi ve intramedüller çiviler biyomekanik olarak birbirine yakın<br />
stabilite sağlarlar. Liss yönteminde femur medullasının oyulmaması, retrograd<br />
çivilerden farklı olarak eklemin açılmaması ve plak proksimalinden ihtiyaç halinde<br />
7 adet vida uygulanabilmesi temel avantajlarındandır.<br />
1980 li yıllardan itibaren bu bölge kırıklarının tedavisinde başarılı sonuçlar<br />
bildirilmeye başlanmıştır. İlk olarak Mast ve ark. indirek redüksiyonu ve kırık<br />
biyolojisinin korunmasını popularize etti, daha sonra implant dizaynındaki<br />
yenilikler gerçekleşti (57).<br />
Son dönemde kilitli plak sistemlerinin geliştirilmesi, minimal invaziv cerrahi<br />
tekniklerin yaygınlaşması ile beraber kırık iyileşmesi ve enfeksyon problemini<br />
nerdeyse ortadan kaldırmıştır (57).<br />
LISS (Less invasive stabilisation system), (Synthes USA) distal femur<br />
kırıkları için geliştirilmiş minimal invaziv teknikle uygulanan bir kilitli plak<br />
sistemidir. İmplant periost uzerine baskı yapmayacak şekilde dizayn edilmiş<br />
olması sebebiyle zedelenmiş bölgenin kan akımının devam etmesini sağlar.<br />
Diğer perkutan plak uygulamaları, dinamik kompresyon çivisi ve sabit açılı<br />
kamalı palklara göre uygulanması cerrahi teknik açıdan çok daha basittir (58).<br />
Literatürde femur distal uç kırıklarında LISS plak uygulamaları ile ilgili<br />
olumlu erken sonuçlar bildirilmektedir (59,60).<br />
Kregor ve ark distal femur kırıklarında LISS yönteminin ve retrograd<br />
intramedüller çivilemenin günümüzde altın standart olduğunu bildirmişlerdir<br />
(59,60).<br />
Krettek ve ark. 112 hastalık serilerinde %6.3 enfeksiyon, %6.3<br />
psödoartroz, %3.6 aksiel deviasyon bildirmişlerdir (62). Müller ve ark 119<br />
hastalık serilerinde %3 enfeksiyon, %3 psödoartroz, %23 aksiyel deviasyon<br />
bildirmişlerdir (63). Kregor ve ark. 66 hastalık serilerinde % 3 enfeksiyon, %4.5<br />
aksiyel deviasyon bildirmişler, enfeksiyona rastlamamışlardır (64).<br />
Schültz ve ark 116 hastalık serilerinde %4.2 enfeksiyon, %1.9 psödoartroz<br />
ve %37.9 aksiyel deviasyon bildirmişlerdir (60).<br />
Yazarlar bu başarılı iyileşmeyi kırık biyolojisinin korunmasına ve Liss<br />
yönteminin uygulanış şekline bağlamışlardır (64).
Femur üst uç kırıklarında Liss uygulamaları ile ilgili bilgi literatürde kısıtlıdır<br />
Michael Schütz ve ark periprosetik kalça kırığı sonrası liss plak uyguladıkları 1<br />
hastayı bildirmişlerdir (33). Osteopetrozisli hastalarada subtrokanterik bölge<br />
kırıklarında ters liss uygulaması 3 vakada bildirilmiştir. (34,35) J.R. Pryce Lewis<br />
ve ark politravmatize bir hastada gelişen segmental femur kırığında ters Liss<br />
uygulamasını bildirmişlerdir (36).<br />
Yapılan çalışmaların takip sürelerinin kısa olası sebebiyle implant<br />
yetmezliği hakkında ayrıntılı ve fazla bilgi yoktur.<br />
Bizim 15 hastadan oluşan distal femur kırıklarını LISS yöntemi ile tedavi<br />
ettiğimiz hastaların hiçbirinde psödoartroz saptanmadı. Bir hastada kırık<br />
kaynamasından sonra geç enfeksiyon gelişti ve plak çıkarılarak tedavi edildi.<br />
Materyal yetmezliği ve malrotasyon saptanmadı. Proksimal femur kırığı nedeniyle<br />
ameliyat edip takip ettiğimiz 10 hastada materyal yetmezliğine rastlanılmadı.<br />
LISS sistemi ve uygulanışı diğer plak sistemlerine göre oldukça farklıdır.<br />
Kırık parçaları indirek redüksyon sonrası fikse edilir. Yükler kemikten plağa kilitli<br />
vida başı ile aktarılır. Periost kan akımı korunması için kompresyon uygulanmaz.<br />
Plağın anatomik dizaynı nedeniyle sonradan şekil verilmesi gerekli değildir.<br />
Kılavuz sistemi sayesinde plağın submusküler uygulanması mümkündür.<br />
Vidalar perkutan olarak küçük insizyonlardan uygulanabilir. Bu teknik Krettek ve<br />
ark. tarif ettiği yumuşak doku hasarını en aza indiren MİPPO (Minimally<br />
Percutaneous Plate Osteosynthesis) tekniğine benzerdir. Vidaların plağa<br />
kilitlenmesi sebebiyle plak ve kemik arasında herhangi bir kompresyon kuvveti<br />
oluşmaz. Vidaların plağa kilitlenmesi için 4 newtonmetre tork kuvveti gereksede<br />
bunun kompresyon etkisi yoktur. Geleneksel plaklama sistemlerinden farklı<br />
olarak LISS plak sistemi kompresyon oluşturmayan bir yapı olarak<br />
düşünülmelidir. Vida çaplarının daha fazla olması kemik üzerindeki stresin daha<br />
geniş alana yayılmasınını sağlar. LISS plak sisitemi üzerinde yapılmış<br />
biomekanik çalışmalar distal femur kırıklarında iyi bir alternatif olabileceğini<br />
göstermektedir. Ek olarak plağın bir internal fiksatör gibi davranması ve minimal<br />
invaziv cerrahi teknikle uygulanabilmesi temel avantajlarındandır(65).
Bu imlant iyi bir stabilite sağlar. Kırık sahasındaki stress kuvvetleri plağın<br />
koprüleme etkisi nedeniyle çok düşüktür, çünkü kırık sahasında kemik ve plak<br />
arasında temas yoktur (66).<br />
LISS plak sistemi değişik açılardaki sabit vidaları sayesinde yüksek<br />
düzeyde enerji absorbe edebilmektedir. Bu özelliği sayesinde sistemin<br />
yetmezliğe gitmesi daha uzun sürmektedir (67). Plağın esnek olması sayesinde<br />
kemiğe daha fazla yük aktarılır ve kırık parçalarında daha fazla hareket oluşur.<br />
Bu hareket sayesinde sekonder kemik iyileşmesi sağlanır (68).<br />
Ameliyat minimal invaziv teknikle uygulandığı için yumuşak dokunun<br />
iatrojenik hasarı çok azdır. Kemik grefti kullanılmasına gerek kalmadan erken<br />
kaynama gerçekleşir. Biz olgularımızda kemik grefti kullanmadık. Cerrahi tekniği<br />
diğer perkutan plaklama yöntemlerine göre kılavuz sistemi ile uygulanması<br />
nedeniyle daha kolaydır. Vidaların self tapping ve self dirlling özellikleri sayesinde<br />
uygulanmaları tek aşamada olur. Vidalar küçük insizyonlardan uygulanabilir.<br />
Vidalar tek korteks uygulandığı için vida boyunun ölçülmesi gerekli değildir.<br />
Yumuşak dokuyu koruyan kılavuz sistemi ile vidalar çevre dokulara zarar<br />
vermeden uygulanabilir. Diğer tespit materyallerinden farklı olarak hem sistem<br />
hem kompresyon hem de rotasyonel kuvvetlere karşı dayanıklıdır. Osteoporotik<br />
kemikte bile teknik doğru uygulandığı zaman yetmezlik ve gevşeme gelişmez.<br />
Yük metafizer bölgeye uygulanan 7 vidaya dağıldığı için özellikle intramedüller<br />
çivilere göre osteoporotik kemikte daha avantajlıdır.<br />
Avantajlarına rağmen sistemde yetmezlik gelişebilmektedir. Bu teknik kırık<br />
iyileşmesini ve implant yetmezliğini önlemeyi garanti etmemektedir (69). X-ray<br />
grafilerde kırık iyileşmesi görülmeden tam yük verilmesi implant yetmezliğine<br />
sebep olabilmektedir (70). Plağın proksimalinin anteriora yerleşmesi nedeniyle<br />
oluşabilen yetmezlik Schutz ve Schandelmaier (69) tarafından bildirilmiştir. Biz<br />
vakalarmızda radyolojik iyileşmeyi beklemeden ameliyat sonrası 2. aydan<br />
itibaren tek koltuk değneği ile %15-20 yük, 3.aydan itibaren tam yük vermemize<br />
rağmen implant yetmezliği ile karşılaşmadık.<br />
Vidalar self drilling olduğu için ve plağa kilitlendiğinden dolayı korteks<br />
ıskalanıp vida boşta kalabilir ve iyi bir lateral görüntüleme yapılmaz ise ameliyat
esnasında fark edilmeyebilir. Ek olarak ne kadar vida kullanmansı gerektiği tam<br />
olarak belli değildir. Bazı yazarlar 3 şaft vidasının yeterli olabileceğini söylerken<br />
(69) en az 5 vida kullanılmasını söyleyenlerde vardır (70).<br />
Klasik plakla osteosenteze göre daha uzun plak kullanımı ve proksimal ve<br />
distal fragmanlar üzerine daha uzun uzanım gerektirir (71,72,73).<br />
Her yeni teknikte olduğu gibi LISS yöntemini uygulamada belirgin bir<br />
öğrenme eğrisi mevcuttur. Geleneksel plaklamadan farklı olarak LISS kırık<br />
redüksiyonu sağlandıktan sonra uygulanır. Çektirme vidası ile bir miktar varusvalgus<br />
açılanması düzeltilebilse de düzeltme miktarı fazla değildir. Plak dizaynı<br />
anatomik olduğu için plağa şekil vermek gerekli değildir. Her ne kadar plak<br />
kompresyon prensibine göre uygulanmasada plak mümkün olduğu kadar femura<br />
adapte edilmelidir.<br />
Plağın AP planda yetersiz adaptasyonu sonucu yüksekte kalması iliotibial<br />
traktusta iritasyona sebep olur ve diz hareketlerini engelleyebilir. Cilt altında<br />
belirgin şekilde görülmesine ve kozmetik sorunlara sebep olabilir. Femurdan<br />
uzak olarak yerleştirilmiş plağa fark edilmez ise gereğinden kısa vida<br />
uygulanabilir, vida yivlerinin korteksi yakalamaması sonucunda implant<br />
yetmezliği ve vidaların sıyrılması ile sonuçlanabilir. Vidalar her ne kadar tek<br />
korteks uygulansada vidaların delici ve yiv açıcı uç kısmının femur korteksine<br />
tutunma özelliği yoktur, vida yivlerinin femur korteksine temas edebilecek kadar<br />
uzun boyda vidalar seçilmelidir.<br />
Plak proksimalinin lateral planda yetersiz adaptasyonu sık karşılaşılan<br />
sorunlardan biridir. Plak lateral femoral kondüle 10° açı ile ve kondülün<br />
anterioruna yerleştirilmediğinde veya plak proksimali anterior ya da posteriora<br />
doğru yerleştirilmiş ise sistemin stabilizasyonu azalır. Normalde 18-26 mm<br />
uzunluğunda vidalar ile proksimalde yeterli stabilizasyon sağlanır. Ancak plağın<br />
yalnış yerleştirilmesine bağlı vidaların çok az bir kısmının şaftı yakalaması veya<br />
transkortikal vida uygulanmasına neden olabilir. Bu da tam yük verildiğinde<br />
proksimal vidaların avülzyonu ile sonuçlanabilir. Bu komplikasyondan kaçınmak<br />
için klavuz sistemi çıkartılıp skopi ile tam lateral görüntüleme alınabilir.
Biz kendi vakalarımızda uygun plak pozisyonunu sağlayabilmek için<br />
proksimalde plak adaptasyonunu görecek kadar mini insizyon ile adaptasyonu<br />
sağlayıp palpasyon ile kontrol ettik. Kırık hattı uzağından yapılan bu insizyon ile<br />
Liss yönteminin bu en sık rastlanılan uygulma hatasından kaçınılabileceği<br />
görüşündeyiz. Krettek ve ark. proksimal vidaların avülzyonu ile karşılaştıkları<br />
vakalarada bu vidaları çıkartıp yerlerine çift korteks kortikal vida uygulayarak<br />
kaynama sağladıklarını bildirmişlerdir.<br />
Sonuç olarak, LISS plak vida sistemi , özellikle osteoporotik kırıklar başta<br />
olmak üzere tüm kırıklarda kırık parçaları arasındaki mikro hareketleri tolere eder<br />
ve bunu gerçekleştirirken erken ve tam fonksiyona ulaşmayı tehlikeye atmaz.<br />
Aynı zamanda biyolojik olarak uygulanabilmesiyle de kırık iyileşme periyodunda<br />
daha az sorunlara yol açar. Bu bölge kırıklarının cerrahi tedavisindeki<br />
seçenekler oldukça fazladır. Ancak, uygulanacak yöntemin komplikasyonları az<br />
olmalı, erken harekete izin vermeli, biyolojik iyileşme sağlamalıdır. Kilitli plakların<br />
distal ve proksimal femur kırıklarında güvenli stabilizasyon sağlaması, erken<br />
harekete izin vermesi ve sekonder kemik iyileşmesine neden olmasından dolayı<br />
diğer tedavi metodlarına göre daha iyi bir seçenek olduğu düşüncesindeyiz.<br />
Belirtilmiş olan avantajları ve üstünlügü nedeni ile, LISS yöntemi klinigimizde<br />
kullanılmaktadır ve basarı oranlarımız; belirtilen noktalara dikkat edilerek<br />
yapıldıgı için literatürle uyumludur.
SONUÇ:<br />
Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Kliniği’nde<br />
Eylül 2004-Mart 2007 tarihleri arasında femur 1/3 1lt uç ve 1/3 üst uç kırığı<br />
nedeniyle tedaviye alınıp LİSS yöntemiyle osteosentez uygulanan hastaların<br />
değerlendirilmesinde;<br />
1. LİSS plak sistemi diğer perkütan tespit yöntemleri ile<br />
karşılaştırıldığında uygulama açısından daha kolaydır.<br />
2. Ciddi osteoporoz varlığında bile stabil bir osteosentez<br />
sağlanabilmektedir, mekanik olarak instabil ve yüksek enerjili<br />
kırıklarda yeterli stabilizasyonu sağlamaktadır<br />
3. Radyolojik dizilimde ameliyat sonrası erken dönemden iyileşme<br />
dönemine kadar herhangi bir değişiklik saptanmadı. Medial kortikal<br />
defekti olan instabil kırıklarda bile varus çökmesi veya implant<br />
yetmezliğine rastlanılmadı.<br />
4. Hiçbir hastamızda kemik grefti ve ek eksternal tespit yöntemi<br />
kullanmadı.<br />
5. Femur üst uç kırıklarında intramedüller tespit yöntemlerine ait özel<br />
komplikasyonların gözlenmemesi, yükün 1 veya 2 vida yerine femur<br />
başına gönderilen en az 4 vida üzerine dağılması, ekstraksiyon<br />
sonrası kemik defektinin az olması, ve yeterli mekanik destek<br />
sağlaması temel avantajlarındandır.<br />
6. Femur alt ve üst uç kırıklarında LİSS plak ile biyolojik tespit;<br />
minimal invaziv cerrahi teknik, yeterli stabilizasyon sağlaması,<br />
intramedüller kan dolaşımının bozulmaması ve kırık hattının<br />
açılmaması, yüksek kaynama ve düşük enfeksiyon oranları<br />
nedeniyle tercih edilebilecek alternatif tedavi yöntemlerinden biridir.
KAYNAKLAR:<br />
1. Lister J. A new operation for fracture of the patella. BMJ 1877;2:850.),<br />
2. Hansmann : Eine neue Methode der Fixirung der Fragmente bei<br />
complicirten Fracturen. Verh Dtsch Ges Chir 1886;15-134.)<br />
3. Layton T.B., Sir William Arbuthnot Lane Bt. C.B.: M.S.: An Enquiry into the<br />
Mind and Influence of a Surgeon. Edinburgh, Livingstone, 1988)<br />
4. Sherman, W.O'N. Operative treatment of fractures of the shaft of the<br />
femur with maximum fixation. J Bone Joint Surg 1926; 8:494<br />
5. Danis R.: Théorie et Pratique de l'Ostéosynthèse. Paris, Masson, 1949.<br />
6. Kinast C., Bolhofner B.R., Mast J.W., Ganz R. Subtrochanteric fractures of<br />
the femur. Clin. Orthop. 1989; 238: pp122-30<br />
7. Perren S.M.The concept of biological plating using the limited contact-<br />
Dynamic compression plate (LC-DCP). Scientific background, design and<br />
application. Injury 1991 vol 22 (Supp 1): 1-41<br />
8. Krettek C., Schandelmaier P., Miclau T., Bertram R., Holmes W.,<br />
Tscherne H. Transarticular joint reconstruction and indirect plate<br />
osteosynthesis for complex distal supracondylar femoral fractures. Injury<br />
1997 vol 28(Suppl 1); A31-41<br />
9. Routt, M.L.C. Jr.: Fractures of the femoral shaft. In Green N.E.,<br />
Swointkowski M.F (eds): Skeletal Trauma in chidren. Vol 3. Philedelphia:<br />
W&B Saunders, pg: 345-368, 1994 . Staheli, L.T.: Fractures of the shaft of<br />
the femur. In Rockwood C.A.,Wilkins K.E.,<br />
10. King R.E (eds).: Fractures in children. 3rd. ed. Philadelphia: J.B.<br />
Lippincott, pg: 1121-1163,1991<br />
11. Moory, D., VVilliams, P.: Gray's Anatomy. 38th Ed., Churchill-Livingstone,<br />
662-689,1995<br />
12. Noble PC, Alexander JW, Lindahl LJ, Yew DT, Granberry WM, Tullos<br />
HS.The anatomic basis of femoral component design. Clin Orthop.1988;<br />
235:148 -65.<br />
13. Wiss D. Master Techniques in Orthopaedic Surgery. Philadelphia:<br />
Lippincott-Raven, 1998.
14. Fractures in adults, fractures of the knee 1996 4.baskı<br />
15. Skeletal trauma : fractures, dislocations, ligamentous injuries, 2nd ed.<br />
Philedelphia : WB saunders 1997<br />
16. Tandoğan RN: ,Alparslan M.: Diz cerrahisi, Haberal Eğitim Vakfı, Ankara<br />
1999 s5,19<br />
17. Netter, F.H.: Musculscletal System, The CIBA Cellection of Medical<br />
İllustration,Vol:8, Part:1, CIBA Geigy Corporation pg: 76-97<br />
18. Dere,F.:Anatomi,Adana,AydoğduOfset,s10-15;1990<br />
19. Kuran,O.;Femur anatomisi,İstanbul Filiz Kitapevi; s76-79<br />
20. Star,Adam J.,Bucholz Robert W.: Fractures of the shaft of the femur,<br />
Rockwood and Greens Fractures of Aduldts; Ed James H.Beaty, MD.,<br />
James R Kasser, MD.;5 th ed ., Vol 2 , Chapter 41 ,s1686-1690; Lippincott<br />
Wilkins 2001<br />
21. Saka, G.: Subtrokanterik femur kırıklarının cerrahi tedavisi (Uzmanlık tezi),<br />
İst., 1998<br />
22. DeLee JC: Fractures and dislocations of the hip. Rockvvood CA Jr, Green<br />
DP.editors: Fractures in adults, ed 2, Philadelphia, 1984, JB Lippincott.<br />
23. Campbell's Operative Orthopaedics, 8 th Ed., Mosby Year Book, V.:2,C.:24,<br />
895-946,1992.<br />
24. Browner, D.B., Jüpiter, J.B., Levine, A.M., Trafton, P.G.: Skeletal Trauma,<br />
V:2,1833-1926, WB Saunders Company, 1996.<br />
25. DeLee, J.C.: Fractures and Dislocations of the Hip, Rockwood and<br />
Green's Fractures in Adults, Vol.:2, 1659-1827, Lippincott-Raven,1996.<br />
26. Müller ME, Allgöwer M, Schneider R, VVillenegger H: Manual of internal<br />
fixation: techniques recommended by the AO-ASIF group, ed 3, Berlin,<br />
1991,Springer-Verlag.<br />
27. Bucholz RW, Heckman JD, Court-Brown C, et al., eds. Rockwood and<br />
Greens Fractures in Adults, 6th ed. Philadelphia: Lippincott Williams &<br />
Wilkins, 2006)<br />
28. Michael Schütz and Hermann Bail; Complications of locked plates around<br />
the knee, AO Dialouge 3/5
29. Browner BD, Jupiter JB, Levine AM, et al. Skeletal Trauma. Philadelphia:<br />
WB Saunders, 1992:1537<br />
30. Herscovici Jr. D., Pistel W.L., Sanders R.W.: Evaluation and treatment of<br />
high subtrochanteric femur fractures. Am J Orthop 2000; 29(9 Suppl):27-<br />
33.<br />
31. Claiborne, A., Christian: General principles of fracture treatment;<br />
Campbell’s Operative Orthopaedics; Terry Canale (eds), 9th. Ed., Vol.3,<br />
pg: 1993-2042; Mosby 1998<br />
32. Sanders R, Regazzoni P, Ruedi TP. Treatment of supracondylarintracondylar<br />
fractures of the femur using the dynamic condylar screw. J<br />
Orthop Trauma 1989;3222.<br />
33. Michael Schütz and Hermann Bail; Complications of locked plates around<br />
the knee, AO Dialouge 3/5<br />
34. Reverse LISS plate stabilisation of a subtrochanteric fracture of the femur<br />
in a patient with osteopetrosis: Is this the answer? Sameh A. Sidhom<br />
Richard Pinder and D.L. Shaw ; İnjury , November 2005<br />
35. Bilareral reverse femoral Liss plate fixation for pathological proximal<br />
femoral fracture; Journal of Bone and Joint Surgery - British Volume, Vol<br />
88-B, Issue SUPP_II, 295<br />
36. Reverse LISS plating for proximal segmental femoral fractures in the<br />
polytrauma patient: A case report Injury, Volume 38, Issue 2, February<br />
2007, Pages 235-239 J.R. Pryce Lewis and G.P. Ashcroft<br />
37. Collinge C.A., Sanders R.W. Percutaneous plating in the lower extremity.<br />
Journal ofAAOS 2000; vol 8 no:4 pp211-216<br />
38. Pattison G, Reynold J, Hardy J. Salvaging a stripped drive connection<br />
when removing screws. Injury. 1999;30:74–75.)<br />
39. Schaltzker J. Changes in the AO/ASIF principles and methods. Injury<br />
1995 vol:26 (suppl 2); S-B51-56)<br />
40. Kinast C., Bolhofner B.R., Mast J.W., Ganz R. Subtrochanteric fractures of<br />
the femur. Clin. Orthop. 1989; 238: pp122-30)
41. Perren S.M.The concept of biological plating using the limited contact-<br />
Dynamic compression plate (LC-DCP). Scientific background, design and<br />
application. Injury 1991 vol 22 (Supp 1): 1-41<br />
42. Bolhofner B.R., Carmen B., Clifford P. The results of open reduction and<br />
internal fixation of distal femur fractures using a biologic (indirect)<br />
reduction technique. J.Orthop Trauma 1996; 10(6): 372-377).<br />
43. Krettek C., Schandelmaier P., Miclau T., Bertram R., Holmes W.,<br />
Tscherne H. Transarticular joint reconstruction and indirect plate<br />
osteosynthesis for complex distal supracondylar femoral fractures. Injury<br />
1997 vol 28(Suppl 1); A31-41<br />
44. Neer CS, Grantham SA, Shelton ML. Supracondylar fracture of the adult<br />
femur. J Bone Joint Surg Am 1967;49:591613).<br />
45. Healy WL, Brooker AF. Distal femoral fractures: comparison of open and<br />
closed methods of treatment. Clin Orthop Relat Res 1983;174:166171.<br />
46. Shewring DJ, Meggitt BF. Fractures of the distal femur treated with the AO<br />
dynamic condylar screw. J Bone Joint Surg Br 1992;74:122)<br />
47. Siliski JM, Mahring M, Hofer HP. Supracondylar-intercondylar fractures of<br />
the femur. J Bone Joint Surg Am 1989;71:95)<br />
48. Yang R, Liu H, Lui T. Supracondylar fractures of the femur. J Trauma<br />
1990;30:315<br />
49. Velasco R.U., Comfort T.: Analysis of treatment problems in<br />
subtrochanteric fractures of the femur. J Trauma 1978; 18:513-522<br />
50. Dhal A., Singh S.S.: Biological fixation of subtrochanteric fractures by<br />
external fixation. Injury 1996; 27:723-731<br />
51. A.Sabri Ateşalp, Mahmut Kömürcü , Bahtiyar Demiralp Femur distal<br />
bölge eklem içi açık kırıklarının ilizarov sirküler eksternal fiksatörü ile<br />
tedavisi, Gülhane Tıp Dergisi 2005; 47: 89-93<br />
52. Hanson G.W., Tullos H.S.: Subtrochanteric fractures of the femur treated<br />
with nail plate devices: A retrospective study. Clin Orthop 1978; 131:191-<br />
194
53. Schlemminger R., Kniess T., Schleef J., et al: Ergebnisse nach<br />
Winkelplattenosteosynthese der per und subtrochantaren Bruche beim<br />
alten Menschen. Akt Traumatol 1992; 22:149-156.<br />
54. Ruff M.E., Lubbers L.M.: Treatment of subtrochanteric fractures with a<br />
sliding screw-plate device. J Trauma 1986; 26:75-80<br />
55. Taylor D.C., Erpelding J.M., Whitman C.S., Kragh Jr. J.F.: Treatment of<br />
comminuted subtrochanteric femoral fractures in a young population with<br />
a reconstruction nail. Mil Med 1996; 161:735-738.<br />
56. Butler M.S., Brumback R.J., Ellison T.S., et al: Interlocking intramedullary<br />
nailing for ipsilateral fractures of the femoral shaft and distal part of the<br />
femur. J Bone Joint Surg Am 1991; 73:1492-1502.<br />
57. Mark Weight, MD and Cory Collinge, MDJ; Early Results of the Less<br />
Invasive Stabilization System for Mechanically Unstable Fractures of the<br />
Distal Femur (AO/OTA Types A2, A3, C2, and C3) Orthop Trauma •<br />
Volume 18, Number 8, September 2004)<br />
58. Farouk O, Krettek C, Miclau T, et al. The minimal invasive plate<br />
osteosynthesis: is percutaneous plating biologically superior to the<br />
traditional technique? J Orthop Trauma. 1999;13:401–406.<br />
59. Max Markmiller, MD; Gerhard Konrad, MD; and Norbert Südkamp,<br />
MD;Femur–LISS and Distal Femoral Nail for Fixation of Distal Femoral<br />
Fractures,Clinial Orthopedics and Releated Reserarch Number 426, pp.<br />
252–257)<br />
60. Kregor PJ, Stannard J, Zlowodzki M, et al. Distal femoral fracture fixation<br />
utilizing the Less Invasive Stabilization System (L.I.S.S.): the technique<br />
and early results. Injury. 2001;32(suppl 3):32–47<br />
61. Schutz M, Muller M, Krettek C, et al. Minimally invasive fracture<br />
stabilization of distal femoral fractures with the LISS: a prospective<br />
multicenter study. Result of a clinical study with special emphasis on<br />
difficult cases. Injury. 2001;32(suppl 3):48–54
62. Krettek C, Miclau T, Grün O, Schandelmaier P, Tscherne H: Intraoperative<br />
control of axes, rotation and length in femoral and tibial fractures:<br />
Technical note. Injury 29(Suppl):29–39, 1998.<br />
63. Müller E, Schütz M, Kääb MJ, Südkamp NP, Haas NP: Minimal invasive<br />
frakturstabilisierung von distalen femurfrakturen mit dem LISS-system:<br />
Eine prospektive multicenterstudie. Hefte Unfallchirurg 275:336–337, 1999<br />
64. Kregor PJ, Stannard J, Zlowodzki M, Cole PA, Alonso J: Distal femoral<br />
fracture fixation utilizing the Less Invasive Stabilization System (L.I.S.S.):<br />
The technique and early results. Injury 32(Suppl 3):32–47, 2001<br />
65. Krettek C, Schandelmaier P, Miclau T, et al. Minimally invasive<br />
percutaneous plate osteosynthesis (MIPPO) using the DCS in proximal<br />
and distal femoral fractures. Injury 1997;28:20–30)<br />
66. Cegon,J.M. GGarcia Aznar; A Comparative Analysis of Different<br />
Treatments for Distal Femur Fractures using the Finite Element<br />
Method,Computer Methods in Biomechanics and Biomedical Engineering<br />
Vol. 7, No. 5, October 2004, pp. 245–256<br />
67. P. Duffy, MD; K. Trask, BEng; A. Hennigar; Assessment of Fragment<br />
Micromotion in Distal Femur Fracture Fixation with RSA;Clinical<br />
Orthopaedics and Releated Research; Number 448, pp. 105–113/ 2006<br />
68. Gavin Button, MD, MS, Philip Wolinsky, MD Failure of Less Invasive<br />
Stabilization System Platesin the Distal Femur A Report of Four Cases<br />
69. Schandelmaier P, Partenhemier A, Koenemann B, et al. Distal femoral<br />
Fractures and LISS stabilization. Injury 2001;32:SC55–SC63.<br />
70. Schutz M, Muller M, Krettek C, et al. Minimally invasive fracture<br />
stabilization of distal femoral fractures with the LISS: a prospective<br />
multicenter study. Injury 2001;32:SC48–SC54<br />
71. Kregor P, Stannard J, Zlowodzki M, et al. Distal femoral fracture fixation<br />
utilizing the Less Invasive Stabilization System (L.I.S.S.): the technique<br />
and early results. Injury 2001;32:SC32–SC47<br />
72. Hasan Hilmi MURATLI, Mehmet Fırat YAĞMURLU Femur kırıklarında<br />
minimal invaziv yöntem ve biyolojik fiksasyon prensipleri ile plakla
osteosentez uygulama sonuçlarımız;, (Acta Orthop Traumatol Turc<br />
2002;36:129-135)<br />
73. David J. Hak, MD, MBA, Rena L. Stewart, MD, Preliminary Stabilization<br />
of the Less Invasive Stabilization System (J Orthop Trauma 2004;18:559–<br />
561)