05.01.2014 Views

25. Sayı - Hacibektaslilar

25. Sayı - Hacibektaslilar

25. Sayı - Hacibektaslilar

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

SERÇEÞME<br />

NAMUSLU BİR SOSYALİST DAHA FAŞİSTLERCE KATLEDİLDİ<br />

Bugün Hepimiz Hrant’ız<br />

Bugün Hepimiz Ermeniyiz<br />

Esen Uslu<br />

Âşık Mahrumi Hakk’a<br />

Yürüdü<br />

Hasan Çadır, Nurhak Temsilcisi<br />

ÂŞIK MAHRUMİ (Rahmi Kaya), 1932<br />

yı l ında o zamanlar Elbistan’a bağlı olan<br />

Afşin’in Berçenek köyünde doğmuştur. Annesinin<br />

adı Fadime, babasının adı ise İbrahim<br />

Halil’dir. İlkokulu köyde bitirir. O zaman zorun<br />

lu ilkokul 3. sınıfına kadarmış. 12 yaşında<br />

çobanlık yapmaya başlar. Bu yıllarda elinde<br />

âşık kitaplarını düşürmez imiş.<br />

Aynı yıllarda saz çalmasını en büyük abisi<br />

Halil öğretir. Dedesi Durmuş, Dalgalı Baba lakabı<br />

ile de tanınırmış. Güzel saz çalıp, çok güzel<br />

de söylermiş. Yani ozanlık geleneği aileden<br />

gelen bir hasletmiş.<br />

Çalıp söylediği türkülerden dolayı Mahrumi<br />

de dönemdaşı birçok ozan gibi kovuşturmalara<br />

uğradı. 20 Temmuz 1975’de tutuklanıp<br />

Urfa cezaevine kapatıldı, dört avukatın savunması<br />

sonucu 22 Ağustos’ta tahliye edilir.<br />

Cezaevinden çıkınca Urfa’nın Kısas köyüne<br />

giderek Büryani babanın evine konuk olur.<br />

Büryani Baba’dan esinlendiğini, ilham aldığını<br />

hep söylerdi. Mahrumi Baba’nın, Mahsuni<br />

Baba’ya ilk saz çalma ve şiir yazma döneminde<br />

çok destek olduğunu söylenir.<br />

1959 yılında evlenen Mahrumi dört erkek,<br />

iki kız çocuğu babasıydı.<br />

Âşık Mahrumi, 19 Kasım 2006 Pazar günü<br />

Hakk’a yürüdü. Cenazesi Elbistan Cemevinden<br />

kaldırılıp, Afşin’in Berçenek köyünde toprağa<br />

verildi. Cenaze töreninde kendi eseri olan<br />

şiirler okundu. Saz ve deyişler eşliğinde son<br />

yolculuğa uğurlandı.<br />

Zamanı Gelir<br />

Üzülmeyin sonu ne olur diye<br />

Hesap sorulmanın zamanı gelir<br />

Bilmem bu ayrılık gayrılık niye<br />

Sıkı sarılmanın zamanı gelir<br />

Hainlerin maksatları sezile<br />

Zayıf ezmek isteyenler ezile<br />

Dolambaçlı olsa bile menzile<br />

Dostlar varılmanın zamanı gelir<br />

Ezilmişin dostu ise Mahrumi<br />

Barıştırır küstü ise Mahrumi<br />

Ölü gibi sustu ise Mahrumi<br />

Tekrar dirilmenin zamanı gelir<br />

HRANT DİNK genel yayın yönetmeni olduğu Agos gazetesinin kapısı önünde ensesine sıkılan<br />

kurşunlarla katledildi. Tetiği kime çektirmiş olurlarsa olsunlar Hrant Dink’in katilleri<br />

bellidir: Dün Sivas’ta Alevileri, aydınları yakarak katledenlerdir. Yakın geçmişimizde<br />

Maraş’ta, Çorum’da, Gazi’te Alevilere saldıranlardır; “faili meç hul” aydın cinayetlerini işleyenlerdir.<br />

Kendilerinden farklı düşünce taşıyanların linç edilmesine uygun bir siyasi ve toplumsal<br />

atmosfer yaratmaya çalışanlardır.<br />

Hiç şüphe yoktur ki Hrant Dink’in öldürülmesi, Türkiye’de özellikle son dönemde hızla yükselmekte<br />

olan milliyetçi-faşist dalganın yeni bir aşamasıdır. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili<br />

olarak kırmızı çizgiler çizenlerin ve Irak Kürdistanı’na karşı bir saldırı hazırlığı içinde olanların,<br />

ülkede demokrasiyi kısıtlama, insan hakları ve demokrasi savunucularını yıldırma, Avrupa<br />

Birliği’ne girme hevesleri ile verilmiş aşırı taviz olarak gördükleri demokrasi ve insan hakları<br />

yolunda atılmış yasal düzenleme adımlarını geri devşirmek isteyenlerin yarattığı milliyetçi-ırkçı-<br />

Kürt ve Ermeni düşmanı ortamın kurbanı olarak seçilmiştir Hrant Dink.<br />

Hrant Dink, onların gözünde “katli vacip” bir “vatan haini”dir. Çünkü Hrant Dink, Türkiye’nin<br />

en önde gelen demokrasi ve insan hakları savunucularından biridir. Çünkü Hrant Dink, Türkiye’nin<br />

Ermeni kırımı gerçeğiyle yüzleşmesini istemeye cüret edenlerden biridir. Çünkü Hrant Dink, bir<br />

Ermenidir. Çünkü Hrant Dink bir sosyalisttir. Çünkü Hrant Dink, Türkiye halkının ve devletinin<br />

yüzüne aynayı tutarak, toplumda ve devlette süregiden Ermeni düşmanlığını sergilemeye cesaret<br />

eden bir serdengeçtidir. Çünkü Hrant Dink, “ama-fakat” diye savsaklamadan azınlık haklarını<br />

savunmanın, demokrat olmanın ana koşulu olduğunu gösteren bir emekçidir. Çünkü Hrant Dink,<br />

tüm “akıllı adamlar” onu yolundan çevirmek için çabalarken, doğru bildiğini söylemekten ve yapmaktan<br />

geri durmayan bir mücadelecidir. Çünkü Hrant Dink, insan gibi insandır.<br />

Kendiliğinden Yükselen Tepki ve Slogan<br />

Hrant Dink’in vurulduğu duyulur duyulmaz, İstanbul’daki ilericiler, demokratlar, devrimciler,<br />

sosyalistler, ilerici Aleviler, Kürtler ve nice namuslu emekçiler Agos gazetesinin önünde, Hrant’in<br />

vurulduğu yerde toplanmaya başladı. Duyulan öfke ve nefret o denli güçlüydü ki, birkaç saat<br />

içinde Taksim’den başlayan bir yürüyüş örgütlendi. Bu toplanma ve yürüyüş sırasında “Bugün<br />

Hepimiz Hrant Dink’iz; Bugün Hepimiz Ermeniyiz” sloganı ortaya çıktı.<br />

Agos gazetesinin önünde toplanan ve yürüyüşe katılanların bağrından kopan bu slogan,<br />

Türkiye’de demokrasi kavgasında gelişen enternasyonalist bilincin bir göstergesidir. Henüz toplumun<br />

sadece en ileri, en demokrat kesimlerinde yankı bulan, ama geleceğimizin tomurcuklarını<br />

içinde taşıyan bu son derece veciz slogan, gerici-ırçkı-faşist-cuntacı milliyetçi söyleme karşı çok<br />

yerinde bir çıkıştır.<br />

Doğal olarak bugünkü acıdan kaynaklanan bu sloganın kapsamı, her baskıya ve zulme uğrayan<br />

azınlığı kapsayacak şekilde genişlemelidir. Kürtlere uygulanan baskılara karşı Türkiye’nin tüm<br />

ilerici insanları, “Bugün hepimiz Kürdüz” demelidir. Zulüm ve kırıma uğrayan Alevilerin karşısında<br />

tüm Türkiye’nin ilerici insanları, “Bugün hepimiz Aleviyiz” demelidir. Türkiye’nin ilerici<br />

insanları evleri yıkılan, mahalleleri boşaltılan Romanların safında durmalı, “Bugün hepimiz Romanız”<br />

demelidir. Türkiye’de Arap, Süryani, Yezidi, Rum hangi azınlık ayrımcılığa ve baskılara<br />

uğruyorsa, Türkiye’nin ilerici insanları kendini onlardan saymalıdır. Onların mücadelesini kendi<br />

mücadelesi bilmelidir, onlarla dayanışma göstermelidir.<br />

Dünya ve Türkiye’deki gericilik koşullarında unutulmaya yüz tutmuş, üzeri küllenmeye başlamış<br />

bu anlayış, Hrant’ın ölümüyle yeniden güçlenme yönünde bir yaylım kazanırsa, bu Hrant’ın<br />

boşuna ölmediğinin gerçek kanıtı olur. Hrant’ı katledenlere verilecek en güzel yanıt da bu anlayışın<br />

dalga dalga Türkiye toplumuna yayılması için mücadele etmektir.<br />

Farkı Farkediniz<br />

Türkiye’nin üzerine çökmüş milliyetçi-ırkçı-devletçi-baskıcı-boğucu atmosfere karşı nice aydın<br />

mahkemelerde bireysel olarak mücadele etmek zorunda kalmaktadır. Bu aydınlara karşı uluyan<br />

bir faşist koro en ağır saldırıları yapmakta ve devlet güçlerinin desteğinde ya da en hafif deyimi<br />

ile göz yumması ile saldırgınlıklarını sürdürmektedir. Devletin en yetkili ağızları, her türlü nezaket<br />

gösterisini bile bir yana bırakıp, bu saldırıya uğrayanları aşağılamakta, hedef göstermektedir.<br />

Aynı zamanda hükümet sözcüsü olan Adalet Bakanı bile en ağır hakaretleri içeren sözleri basın<br />

karşısında fütursuzca söyleyebilmektedir.<br />

Hukuksuzluk, adalet sisteminin en yetkili mercilerinin bile varolan yasal çerçeveyi yok sayarak<br />

karar almasına varmaktadır. 301. maddeden açılan davanın Yargıtay’da bilirkişi raporunun<br />

suç unsuru olmadığını belirtmesine ve savcının davanın düşürülmesini istemesine karşın Hrant’ın<br />

cezalandırılması ile sonuçlanırken, Orhan Pamuk ve Elif Şafak davalarının aklanmayla sonuçlanması<br />

arasındaki fark, ırkçı-milliyetçi-devletçi keyfiliğin adalet sisteminde ne kerte etkili olduğunun<br />

en güzel örneğidir.<br />

Türkiye’nin çeşitli kentlerinde linç girişimleri güvenlikten sorumlu Vali ve Emniyet Müdürlerince<br />

“milliyetçi hislerle” yapılmış küçük aşırılıklar olarak hoşgörülmekte ve hoş gösterilmektedir.<br />

Bu tutuma ana muhalefet partisinin üst düzey yöneticileri de katılmaktadır. Milliyetçilik yaklaşan<br />

seçimlerde oy getirecek bir tutum olarak görülmektedir. Hükümet de bu tutumu benimsemiş gö-<br />

30 <strong>Sayı</strong> 25

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!