25. Sayı - Hacibektaslilar
25. Sayı - Hacibektaslilar
25. Sayı - Hacibektaslilar
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
SERÇEÞME<br />
“İşte Bunu Yaman Meraklanıyor ve Bekliyorum, Maraş’ta Cadı Kazanı<br />
Kaynatılmaktadır, Yakın Geçmişteki Bazı Eylemsel Bombasal<br />
İşleri de Düşünerek Herkes Üzerine Düşen Görevi Hemen Yapmalıdır<br />
ve Bu Bir Uyarıdır.”<br />
Bir başka yazımın başlığını almak isterim, “Hedef Neden Aleviler?”<br />
Bunun tarihi de 12 Eylül 1978.<br />
O, Yakın Bir Dostumdu<br />
İstanbul Merkez’den bir arkadaş Yazı İşleriyle bağdaşamamış ve iş için<br />
Ankara’ya gelmişti. Ankara Cumhuriyet Büro Şefimiz can adam kabri<br />
hep ışıklı ola, Kemal Aydar, polis muhabiri bu arkadaş için İçişleri Bakanlığı<br />
Basın Müşavirliği görevi için girişimde bulundu, yakın dostumuz<br />
İçişleri Bakanı İrfan Özaydınlı paşa, atamayı derhal yaptı ve bir gün<br />
çiçeği burnunda basın müşaviri arkadaşa takıldım, “yoksa eski gazeten<br />
Cumhuriyet’i paşaya vermiyor musun?” gibilerine ve ertesi gün sevgili<br />
Özaydınlı paşanın kahvesini içiyordum… Yazamadıklarımı tek tek anlattım<br />
Maraş’ta bir facianın olacağını örneklerle anlattım, paşa üzgündü<br />
“Çare” dedi…”<br />
“Çare başta vali, emniyet müdürü, MİT, Jandarma komutanları hatta<br />
PTT Müdürü, yani paşam ne kadar devlet memuru varsa önemli görevlerde<br />
bir gecede başka görevlere alacaksın ve oyun bozulacak.”<br />
İçişleri Bakanı, kendisine gelen raporların hiç de benim anlattığım<br />
gibi olmadığını uzun uzun izah etti ve ekledi, “Dereyi geçerken at değiştirilmez…”<br />
“Paşam, Celal Bayar da böyle dedi, Menderes’i astırdı!”<br />
Gazeteye dönüşte İçişleri Bakanı’nın istifasını isteyen bir yazımı<br />
acıyla yazdım.<br />
Bütün Bunları Neden mi Yineliyorum,<br />
Buyrun Yanıtını!<br />
Almanya’da Erlangen kentinde, eşim Filiz Otyam’la birlikte dünyanın<br />
yedi iklim dört köşesinden elbette çoğunluğu ülkemizden çektiğimiz<br />
renkli ve siyah beyaz kadın fotoğraflardan oluşan fotoğraf sergimiz<br />
“Frauen Onhe Name / İsimsiz Kadınlar” bizi bir süre ülkeden ayrı kodu.<br />
Dönüşte, hemen birikmiş gazetelere sarıldım.<br />
11 Kasım 2006 Milliyet’in manşeti yerimden hoplattı, altı sütun mavi<br />
şerit zeminde şunlar var: “Ecevit’in Çekmecesindeki İstihbarat Belgeleri”<br />
ve en koca harflerle ikinci başlık: “Arşivden Çıkan Müthiş Sır.” Alt<br />
başlıklar:<br />
“Ecevit’e 3 Ocak 1979’da ulaştırılan MİT belgesinde, 105 kişinin öldüğü<br />
Maraş olaylarında MİT’in parmağı olduğu yazılı. Ecevit, imzasız<br />
belgeye ‘Çok ciddi kaynaktan gelmiştir’ notu düşmüş.”<br />
Sevgili Can Dündar ve Rıdvan Akar’ı Ecevit’le ilgili bu yazı dizileri<br />
için yürekten kutluyorum. Arşivdeki 3 Ocak 1979 tarihli raporda<br />
MİT’teki MHP hâkimiyeti anlatılıyormuş, bölümün başlığı ise şöyle:<br />
“Maraş’ı MİT Planladı. Rapor 1979’da Kahramanmaraş’ta 105 kişinin<br />
ölümüyle sonuçlanan olayların MİT görevlilerince planlanıp<br />
çıkarıldığını kaydediyor. Bu görevlilerin isimleri de tek tek yazılı.<br />
Ecevit raporlara (çok ciddi bir kaynaktan verilmiştir, değerlendirilmesinde<br />
yarar vardır) notu düşmüş.”<br />
Not düşeceğine konunun üzerine düşseydi, uyarıları dikkate alsaydı o,<br />
105 can, Alevi can kadınlı erkekli/çoluk çocuk bugün yaşıyor olacak, kim<br />
bilir taa Maraş ellerinden kalkıp O’nun cenazesine de katılacaklardı...<br />
“Acı Haber Telgraftan Tez Gelir”<br />
Nefes Dergisi’nin 1995 Mayıs sayısında yer alan söyleşimden bir bölümü<br />
de alıyorum:<br />
“… Ve İçişleri Bakanı ile görüşmemizden üç dört gün sonra 103 canın<br />
canından edildiği o korkunç Maraş katliamının ardından hemen<br />
istifa eden ve çalıştığım Cumhuriyet Gazetesi Ankara Bürosuna acılar<br />
içinde gelen ve ‘Otyam keşke seni dinleseydim’ demek uygarlığını<br />
gösteren İçişleri Bakanı’na teşekkür ederim, ama acıyla!”<br />
Şimdi tam sırası ve yeri: “Gerçeğe Hüüü…”<br />
Oku<br />
Bu bir buyruktur. Nice buyruk gibi. Her gittiğim Alevi/Bektaşi topluluklarında<br />
bir dergi ya da kitap adını ortaya atıp kimlerin okuduğunu<br />
soruyorum.<br />
Nürberg’de Alevi canların güzelim cemevine mihman oldum, bir<br />
söyleşi de yaptım, bilmem hoşnut kaldılar mı? O topluluğa Serçeşme’yi,<br />
bu güzelim aydınlatan dergiyi de sordum, okuyan parmak kaldırsın dedim,<br />
daha kapıdan içeri girerken boynuma sarılan o candan başka okuyan<br />
çıkmadı! Acı değil mi? Alevilerin Sesi’ni okuyorlarmış, eyvallah,<br />
ama okumanın sonu yok ve olmamalı diyorum durmadan, televizyonda<br />
tek kanala mı bağlı kalınıyor?<br />
Ey Koca Pir Sultan Abdal, Şikayetim Var!<br />
Sordum, “Şu Alman topraklarında bir güzel adam var, Alevi, kitaplar yazan,<br />
araştırmalar yapan, en son eseri neredeyse bin sayfa ‘Osmanlı Gizli<br />
Tarihinde Pir Sultan Abdal ve Bütün Deyişleri.’ Göreniniz, okuyanınız<br />
var mı, yazarın adı, adı güzel Ali Haydar Avcı.” Ne yazardan ne de son<br />
büyük kitabından kimsenin haberi yok!<br />
Okuma üzerine söyleştik, Alevi toplumunun son zamanlarda okumaktan<br />
uzak durduklarını, örneklerle verdim, yanlışlığını vurguladım.<br />
Kimse alınıp darılmaya, “dost, ama gerçek dost acı söyler…”<br />
Ali Haydar Avcı cana sordum, sık sık konuşuruz telefonla, çoğunluk<br />
o arar, ne kadar zamanını almış bu müthiş araştırma, bu müthiş kitap?<br />
Yirmi yılı geçmiş çalışması! Yayınlayan Noktakitap’ı can-ı yürek kutluyorum.<br />
Ali Haydar Avcı canın bu müthiş çalışmasını biz okurlara ulaştıran<br />
Genel Yayın Yönetmeni Oya Uğur, Editör Tarkan Tufan, Redaksiyonunu<br />
yapan Ahmet Seyrek, Bilgisayar uygulaması için Meral Gök, kapak<br />
resminin yaratıcısı Derya Yini, Film-Grafik Seval Grafik, baskı ve cildi<br />
gerçekleştiren Kilim Matbaası emekçilerine ferade ferade selam ederim,<br />
elleri yürekleri dert görmesin derim. Belgeler, resimler, minyatürler kitabı<br />
daha da zenginleştirilmiş, geziden yeni döndüm, başucu kitabım Pir<br />
Sultan Abdal’ın daha 139. sayfadaki “Pir Sultan Abdal’ın Yaşadığı Döneme<br />
İlişkin Diğer Kanıtlar ve Şah İsmail Hatayî ve Şah Tahmasp’la İlgili<br />
Deyişler” bölümündeyim.<br />
Almanya’da kısa bir süre birlikte olup tanış olmanın mutluluğunu<br />
duyduğum saygın halkbilimi araştırmacısı Ali Haydar Avcı canın “Köroğlu<br />
Ayaklanması”, “Zeybeklik ve Zeybekler” yapıtlarını da öperek okumaya<br />
başlamıştım. Her okuyanın elinde ve evinde olması gereken bir<br />
yapıt daha ondan, Pir Sultan Abdal… Kitabın sonuna baktım, pek iyi<br />
seçemeyen gözlerimle saydım Kaynakça’yı 287… Arşiv Defterleri, Haritalar,<br />
Elyazmaları ve Derlemeler, Kaynak Kişiler de çalışmanın ciddiliğine,<br />
zenginliğine tanık ve bu cana çok şeyler öğreten sözlük.<br />
Emeklerinle bin yaşa adı da güzel Ali Haydar can.<br />
“Yaman Meraklanırım Olacaklardan”<br />
Bu, ulu ozan Nazım Hikmet canın bir dizesidir, yıllardır kullanırım yazılarımda…<br />
Pek meraklı kişi sayılmam ama, yaman meraklandım mı<br />
da yaman meraklanırım! Yaman meraklandığım konu şu iki üç gündür:<br />
Peygamber efendimizin baş sömürücüleri Suuadi’ler, ecdat yadigârı Ecyad<br />
Kalesi’ni yerle bir edip buraya yani Mekke’de Kâbe’ye yüz metre<br />
mesafede bulunan bu yere “Zemzem Towers” yani kocaman bir otel kurdular<br />
ve din kardeşlere devre mülk olarak satmaya başladılar ve yedi yüz<br />
Türk vatandaşı din kardeşimiz de nasiplendiler bu ecdat malı kalenin<br />
yerle bir edilip üzerine yapılan otelden!...<br />
Bilmem kaç bin odası varmış, tam da Peygamber efendimiz Muhammed<br />
Mustafa’nın yattığı yere bakan…<br />
Kral Hazretleri Kâbe’ye Doğru İşemezmiş!<br />
Kral hazretleri geçenlerde ülkemizi şereflendirdi ve kaldığı otelin tüm<br />
tuvaletlerinin istikameti değiştirildi; zira bunlar Kâbe istikametindeymiş!<br />
Kral hazretleri üç yüz kişiyle geldi İstanbul’a yani en azından üç<br />
yüz kenefin çiş yeri değiştirildi! Yaman meraklandığım da şu, bin bilmem<br />
kaç odalı otelin kenefleri nereye bakıyor, haydi başka istikamete…<br />
Asıl yaman meraklandığım ise başka, lütfen bağışlayın merak kediyi öldürürmüş<br />
kedi değilim, ama yaman meraklanıyorum: Hac zamanı otele<br />
gelen müminlerin bir kısmı helalleriyle yani resmi ve de KDV’si olarak<br />
imam nikâhıyla evli olarak geldiler diyelim. Hava sıcaktır, şudur, budur,<br />
canı helalini çekti diyelim, cima vaziyetleri vuku bulduğunda Kâbe’ye<br />
karşı ya da onun sınırları içinde bu durum nasıl olacak şer’an caiz mi,<br />
yoksa cehennemlik haram bir birleşme mi?<br />
Ya Diyanet İşleri Muhterem Reisimiz ya da can adam ki bu işlere<br />
TV’den vakıftır Prof. Dr. <strong>Sayı</strong>n Beyaz bin zahmet bu konuda başkalarını<br />
bilmem bu canı irşat edip meraktan kurtarır hayır dualarımı alır. Bakara<br />
Suresi 197. Ayetinde Hac’cı bilinen ay olduğu, kim o aylarda haccı<br />
kendisine gerekli kılarsa hacda kadına yaklaşmak yok. Yok da, olursa<br />
n’olacak?<br />
Evet, Suudiler Mekke’de Kâbe’ye karşı 4 bin 668 lüks daire yaptırmış,<br />
bunun 1.240 adedi muhterem Türk din kardeşlerimize ayrılmış ve dahi<br />
bunun yedi yüzü hemen satılmış, yani ecdat şehitlerinin kemiklerinin<br />
üzerine kurulan bu kocaman yapıda!... En son merakım da şu, bu lüks odalarda,<br />
olanları kaydeden cihazlar da var mı?<br />
•<br />
Aralık 2006 3