25. Sayı - Hacibektaslilar
25. Sayı - Hacibektaslilar
25. Sayı - Hacibektaslilar
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
SERÇESME<br />
SERÇEÞME<br />
ABF OLAĞANÜSTÜ KONGRE/ABF OLAĞANÜSTÜ KONGRE/ABF OLAĞANÜSTÜ KONGRE/ABF OLAĞANÜSTÜ KONGRE<br />
değişikliklerine kimse darbe yaptılar demedi. ABF’deki, tasfiyeyi önlemeye<br />
yönelik görev değişikliğini de darbe olarak değerlendirip, bizlere<br />
hakaret ettiler.<br />
Bir süre sonra olağanüstü kongre için yeterli olan, ancak usule uygun<br />
olmayan bir şekilde olağanüstü kongre talebinde bulunulmuştur. Başvuru<br />
usule uygun değildi, çünkü; imzalar noterden alınmamıştı ve her<br />
hangi bir gündem sunmamışlardır. Ancak eksikliklere takılmadık, takılmayı<br />
da ilkelerimize uygun görmedik. Yasal süre içinde de, olağanüstü<br />
kongre kararı aldık.<br />
Daha olağanüstü kongre kararı almadan, olağanüstü kongre talep<br />
edip ve bir kısım arkadaşları ve kurumları tasfiyeyi düşünenler, yollara<br />
düştüler. Gittikleri her yerde, tasfiyeye karşı çıkarak, sorunun çözümü<br />
için görev değişikliği talep edenleri, tasfiyecilikle, Demokratik Alevi<br />
Hareketine ihanetle, darbecilikle suçlamakla yetinmeyip, ömrünü Alevi<br />
toplumuna emek vermekte geçirmiş olan Atilla Erden’i “Derin Devletin<br />
ve Genel Kurmayın adamı” olmakla suçladılar. Bununla da yetinmediler,<br />
Demokratik Alevi Hareketine on yıldan fazla zamandır sahip çıkan,<br />
emek veren Fevzi Gümüş ile Kelime Ata’ya da derin devletin adamları<br />
iftirasını attılar.<br />
Fevzi ve Kelime arkadaşlarla, Pir Sultan örgütlülüğünde dönem dönem<br />
çok farklı noktalara düştük ve birbirimizi eleştirdik. Ama Federasyonun<br />
bağımsızlığının ortadan kaldırıldığını gördüğümüz 26 Mart 2006<br />
tarihinde de, aklın yolu bir olduğundan, tek ses olduk. Bu tek sesliliğimizi<br />
biz sürdürdükçe, bu sefer de “bunlar nasıl bir araya geldiler.” demeye<br />
başladır.<br />
Org. Tuncer Kılıç ile, Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri olduğu<br />
dönemde, kendi anlatımına göre, iki defa, hem de yalnız görüşmüş olan<br />
<strong>Sayı</strong>n Öker, bu suçlamalarda başrolde görev aldı, hem de bulunduğu<br />
AABK Genel Başkanlığına yakışmayacak bir şekilde. Diline de sahip<br />
olamadan.<br />
ABF’nin kuruluş evraklarını 2 Ekim 2002 tarihinde Ankara Valiliğine<br />
vererek, Federasyonumuzu kurmuştuk. 5 Ekim 2002 tarihinde de, her<br />
yerde övgü ile söz ettiğimiz, İstanbul Abdi İpekçi Kapalı Spor Salonunda<br />
yapılan “Bin Yılın Türküsü” (ki en büyük emek, örgüt olarak Almanya<br />
Alevi Bektaşi Federasyonuna, kişi olarak Necati Şahin’e aittir.) etkinliğine<br />
ekonomik destek bulmak için hakka yürümüş olan Ali Doğan ağabeyinin<br />
arabası ile İstanbul’a, Ali Doğan Abi, Ben ve <strong>Sayı</strong>n Öker gidiyoruz.<br />
Daha etkinliğin yapılmasına ve Federasyonumuzun kurulmasına 10-15<br />
gün var. Kurulacak olan Federasyonda Ali Doğan Abi Genel Başkan<br />
olmayacağını beyan ettiği için, <strong>Sayı</strong>n Öker benden “Federasyon Genel<br />
Başkanı” olmamı istedi. Ben ise, “Alevi örgütlerinde yeteri kadar tanınmadığımı,<br />
bazı eksikliklerimin olduğunu, Ali Doğan Abi olmayacaksa<br />
Atilla Erden’in olmasının doğru olacağını.” söyledim. Bunu üzerine<br />
<strong>Sayı</strong>n Öker, “Atilla Erden’in Genel Kurmay ile -kendisinin- çözemediği<br />
bazı ilişkileri olduğunu” söyledi.<br />
Bu Genel Kurul öncesi de, gidilen birçok yerde, yukarıda anlattığım<br />
yaşanmışlığa rağmen, “Kazım Genç, Atilla Erden’in, Genel Kurmayın/<br />
derin devletin adamı olduğunu söylüyor” yalanı ile hem bana ve hem de<br />
Atilla Erden’e iftiralar attılar.<br />
Buradan şu çıkıyor: At birisine iftirayı, ulu orta her yerde her kese<br />
söyle. Bir şüphe yarat. Attığın iftiranın sürmesi için dönem dönem gündeme<br />
taşı. Sonra da, çık ortaya “Senin hakkında bu konu her yerde konuşuluyor.”<br />
diyerek dolaş. Yakışır mı böyle bir davranış, üzerinde genel<br />
başkanlık sıfatı olan birisine ve öğretimize.<br />
Federasyon GYK’ da ayrışmanın en önemli nedenlerinden birisi de,<br />
“Siyasete müdahale etmek” söylemi ve bu konuda yapılanlardır.<br />
Siyasi partiler Alevileri sadece oy olarak görmektedirler. Hatta bazı<br />
partiler ise Alevileri kendilerinin oy deposu sanmaktadırlar. Bu yanlışın<br />
da, Alevileri işlevsiz kılan durumun da değiştirilmesi gerekmektedir.<br />
O halde yapılacak olan nedir? Şüphe yoktur, soruna doğru teşhisin<br />
konulması, çözümün de doğru olacağını göstermez. Doğru çözüm için,<br />
takip edilecek yolun, araçların ve diğer unsurların da, doğru olması gerekmektedir.<br />
Avrupa’da bulunan Federasyonlarımız, Konfederasyon çatısı<br />
altında toplantı düzenlemişler ve siyasete müdahale ve birçok konuyu<br />
tartışıp değerlendirmişlerdir. Toplantının yapıldığı tarih 7 Ekim 2006<br />
tarihidir.<br />
Türkiye’de ABF, benzer bir toplantı düzenlemediği gibi, siyasete<br />
müdahale söylemi, ne GYK’da, ne de Danışma Kurulunda, konuşulmamıştır,<br />
tartışılmamıştır. Siyasete müdahale ile ilgili olarak, Türkiye’de<br />
çeşitli etkinlikler/mitingler düzenleneceği ve ilk mitingin de Adana’da<br />
yapılacağını bizler, Hacı Bektaş Etkinlikleri sırasında <strong>Sayı</strong>n Öker’in<br />
yaptığı konuşmadan duyduk. Şaşırdık kaldık. Kim karar aldı? Ne zaman<br />
karar aldı? Ne zaman konuşuldu? Adana Şube Başkanımız ile Adana’dan<br />
GYK’da olan arkadaşımız da Hacıbektaş’ta idiler. Konuyu sorduğumuzda,<br />
böyle bir kararlarının olmadığını, arkadaşlar da söylediler.<br />
Şimdi, ben PSAKD Genel Başkanı ve ABF’nin GYK üyesiyim.<br />
AABK Genel Başkanı, Alevilerin siyasete müdahale ile ilgili olarak Adana’da<br />
bir miting yapılacağını söylüyor, benim haberim yok. Adana Şube<br />
Başkanımızın haberi yok. Atilla Erden, Hacı Bektaş Dernekleri Genel<br />
Başkanı ve ABF’nin Genel Başkan Yardımcısı, Fevzi Gümüş ABF’nin<br />
Genel Sekreteri. Hepsine soruyorum, hiç birisinin de haberi yok.<br />
Anlıyoruz ki, <strong>Sayı</strong>n Öker kişisel ilişkiler geliştirdiği, ekonomik durumu<br />
da iyi olan, 2002 genel seçimlerinde Adana’dan CHP listesinden 11.<br />
mi, 12. mi sıradan milletvekili adayı olmuş, Zülfikar Deniz ile bu işleri<br />
planlıyor. AABK’nu 17 Haziran 2006 tarihinde Sivas/Madımak şehitlerini<br />
anmak için Köln’de “Ağıttan Umuda” etkinliği yaptı. Bu etkinliğe,<br />
Türkiye’den Alevi örgütü yöneticileri arasından davet edilen kimse olduğunu<br />
duymadım. Ama Zülfikar Deniz davetli idi ve gitti. Görüldüğü<br />
üzere, geliştirilen örgütsel ilişki değil, kişisel ilişkidir.<br />
Böyle mi olması gerekir? Görüldüğü üzere teşhis doğru ama takip<br />
edilen yol ve usul hiç de doğru değil. Doğru teşhis yaptıktan sonra, çözümün<br />
nasıl olması gerektiği örgütlerde konuşulmaz mı, bir ortak düşünce<br />
irade yaratılmaya çalışılmaz mı? Bir ortak yol haritası ile yola çıkmak<br />
gerekmez mi?<br />
Bunların hiç birisi olmamıştır. Türkiye’de Alevi örgütleri yöneticileri<br />
bir araya toplanıp konuşup tartışarak veya başka bir usul ile görüşleri<br />
alınmamıştır. Şimdi bu tarz ve düşüncenin, Alevileri kendi oy depoları<br />
olarak gören siyasi partilerin düşüncelerinden ne farkı vardır? Her iki<br />
düşünce de Alevi oylarını ceplerinde gören yanlışlığı taşımamak mıdır?<br />
Aradaki fark, bu düşünceye sahip siyasi parti, örgütsel yapımızı dışında,<br />
Bu arkadaşlar ise, örgütsel yapımızın içindedirler.<br />
Örgütsel yapımızın içinde olmaları yanlışlığı ortadan kaldırmaz ki.<br />
Daha birçok sorun ve görüş ayrılığı sıralanabilir. Ama yazının boyutu<br />
bu hali ile dahi biraz fazla oldu. Bir başka yazıda da başka detaylar<br />
dillendirilir.<br />
Geldik Genel Kuruldan bir gün öncesine: Kongreye müdahale için,<br />
tüm olanakları ile çıkıp geldiler. Daha kuruluş aşamasında olan YOL<br />
–TV’leri ile, Genel Yayın Yönetmenleri, Genel Sanat Yönetmenleri ile,<br />
yeni yeni yanlarında görmeye başladığımız İsveç’te ticaretle uğraşan iş<br />
adamları ile… Kongre, olağanüstü olması nedeni ile kimse davet edilmemiş,<br />
ama öğretimiz gereği gelene de kapımız açık…<br />
Genel kurul başladı. 16 Eylül’de, GYK’ da, yapılmış olan görev değişikliği<br />
nedeni ile adımızı darbeci yaptılar. 26 Mart 2006 tarihinden beri<br />
bağımsızlığını kaybetmiş olan federasyonun bağımsızlığını tekrar sağlamak<br />
için genel kurula farklı bir liste sunma çalışması yapan arkadaşlar<br />
olarak, <strong>Sayı</strong>n Öker tarafından “şer cephesi” ilan edildik. Yetmedi,<br />
yıllardır Alevi örgütlerinde hizmet vermiş olan ve öğretimizin tanınıp<br />
korunması için emek veren Atilla Erden’e “Alevi misin, değil misin ?”<br />
diye, savcı edaları ile soruldu. Hem de, konfederasyon Genel Başkanı<br />
olan <strong>Sayı</strong>n Öker tarafından.<br />
Şimdi durup düşünüyorum. Yaşamları boyunca darbecilere karşı her<br />
alan ve zeminde mücadele etmiş olanlara, “darbeciler” diyenlerin, bir<br />
seçim sürecinde farklı listelerin olması demokrasinin gereği olduğunun<br />
bilincinden yoksun olmalarının göstergesi olarak bize “şer cephesi”<br />
diyenlerin, Temel haklar ve özgürlüklere saygıdan yoksun olduklarını<br />
gösterircesine sıkıyönetim savcısı edası ile “Alevi misin, Sunni mi?” diye<br />
soranların, kendi ürettikleri iftiraları yayarak diline sahip olma olgusundan<br />
da yoksun olduklarını göstererek arkadaşlarımız hakkında “Genel<br />
Kurmayın/derin devletin adamları” diyenlerin, sadece bize değil, bu seviyesizlikleri<br />
yarattıkları için, tüm topluma özür borçları vardır.<br />
Siyasete müdahale edeceğiz diyerek yola çıkan, ama bunu konuşmayan,<br />
tartışmayan, tartışmaya açmayan, ama emrivakilerle miting diye<br />
yola çıkarak, siyasi parti genel başkanlarını mitingimizde buluşturacağız<br />
diyenlerin geldiği son nokta, Açık havada sanatçılardan oluşan bir<br />
konser ve siyasi olarak da AKP’li Büyükşehir Belediye Başkanı ile (Aytaç<br />
Durak) çekilen bir fotoğraftır.”<br />
ABF’nin çalışmalarına, örgütsel işleyişine müdahale edenler, Alevilerin<br />
birlikteliğini korumak ve geliştirmekle görevli olanlar, tartışılmadan<br />
yapılmak istenenlere ilişkin olarak, bu tarzın örgütsel olmadığını<br />
söylediğimizde de, hemen ya hain ilan ediliyoruz ya da Alevi hareketine<br />
ihanet ile suçlanıyoruz. Peki, şimdi ABF de yarattığınız bu dışlamanın<br />
adı nedir diye sormazlar mı sanıyorsunuz?<br />
Siyasete müdahalenin başarılı olabilmesinin, olmazsa olmazlarından<br />
olan, birlikte hareket etmek olduğu gerçeği ortada dururken, yıllardır<br />
çalışmaları ile Demokratik Alevi Hareketine katkı sunanların ve emek<br />
verenlerin, tam da bu aşamada tasfiyesine gidilmesinin anlamı nedir?<br />
Ama bizler, Demokratik Alevi Hareketinde, birliğin ve beraberliğin<br />
sağlanması için, arkadaş biatlığına karşı duruştan asla vazgeçmeyerek, kuruluşundan<br />
bu güne kadar, birçok kademesinde emek verdiğimiz federasyonumuzun<br />
bağımsızlığına sahip çıkmaya devam edeceğiz. •<br />
Aralık 2006 27