05.01.2014 Views

25. Sayı - Hacibektaslilar

25. Sayı - Hacibektaslilar

25. Sayı - Hacibektaslilar

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

SERÇESME<br />

SERÇEÞME<br />

ABF OLAĞANÜSTÜ KONGRE/ABF OLAĞANÜSTÜ KONGRE/ABF OLAĞANÜSTÜ KONGRE/ABF OLAĞANÜSTÜ KONGRE<br />

rumlarda yönetimler değişebilir. Ama ABF sıradan bir kurum değildir.<br />

Yıllarca Türkiye’de yürütülen Demokratik Alevi Hareketinin iki can damarı<br />

örgütlenmesi olan Hacı Bektaş Veli Kültür Dernekleri ve Pir Sultan<br />

Abdal Kültür Dernekleri bu kurumun temelini diğer yerel dernekler de<br />

adeta gökkuşağının diğer renklerini oluşturmaktadırlar.<br />

Bu seçim ile Pir Sultan Abdal Kültür dernekleri yönetimin dışında<br />

bırakılmıştır. Nispi temsil özelliği bozulmuş ve sıradan bir siyasi partinin<br />

yönetimi seçimine indirgenen basit bir parmak sayısı ve aritmetik<br />

üzerine hesaplar kurgulanmıştır. Sonuçta bir liste kazanmıştır ama %51<br />

ile sağlanan “çoğunluk” diğer %49’u da dışarıda bırakmıştır. Demokrasi<br />

her zaman sayıların bir fazlasını almak demek değildir. Alevi felsefesinin<br />

“Rıza Şehri” gönüllerin bir eksiğine bile razı olmaz, olmamalıdır.<br />

“Siyasete müdahale edeceğiz” argümanı Avrupalı arkadaşların geliştirdiği<br />

bir söylemdir ve aslında esas olarak “seçimlere müdahale” anlamına<br />

gelmektedir. Türkiye’deki arkadaşlar her ne kadar bu söylemin<br />

ABF’nin Danışma Kurullarında da yer aldığını söyleseler bir belge sunamamışlardır<br />

ve yaptığımız araştırmada ne 2. Olağan Genel Kurulda<br />

ne de Mart 2006 da yapılan ABF Danışma Kurulu’nda böyle bir söyleme<br />

rastlamadığımızı belirtmek lazımdır. Ayrıca bunları söylerken aman<br />

müdahale etmeyelim-seyirci kalalım da demek doğru değildir.<br />

ABF gibi kurumlarda “tez-anti tez–analiz-sentez” diyalektik bilgi<br />

kuralına uygun olarak ve aşağıdan yukarıya doğru demokratik bir süreç<br />

işletilerek siyasi tavır ya da müdahale kararları alınabilir, alınmalıdır da.<br />

Ama ABF’nin Mart 2006’da yapılan danışma kurulunda “Aleviler siyasi<br />

alandaki rolünü güçlendirecektir!” başlığı altında; “Aleviler önümüzdeki<br />

süreçte sivil itaatsizliği öne çıkartacak mücadele tarzı ile sokakları<br />

özgürleştireceklerdir” denilmektedir. Bu bildirgede başta zorunlu din<br />

derslerinin kaldırılması; Alevi inanç merkezleri olan Cem ve Kültür<br />

evlerinin resmi bir statüye kavuşturulması; bu yerlerde cem ve cenaze<br />

erkânının öğretimize uygun bir şekilde gerçekleştirilmesi için gerekli<br />

girişim ve çabalarda bulunulması; Alevi yol önderleri adına yapılacak etkinliklerde<br />

Türk-İslam sentezi yaklaşımlarına karşı bir duruş sağlanması<br />

ve son olarak da ülkenin ve toplumun demokratikleştirilmesi için diğer<br />

sivil toplum örgütleri ve demokrasi güçleri ile birlikte yapılacak çabalara<br />

destek verilmesi kararları alınmıştır. ABF’nin gündemi de bu olmalıdır<br />

ve sonuçta da halkın sahipleneceği gündem bu olacaktır.<br />

ABF’nin Olağanüstü Genel Kurulu açıkça da söylendiği gibi “tek<br />

başına yönetme” yönetimi demokratik şekilde paylaşmama anlayışının<br />

bir tezahürüdür. Benmerkezci anlayış ne yazık ki, Avrupa’daki arkadaşlarımızın<br />

yanlış yönlendirilmeleri ve bilgilendirilmeleri ile yanlış<br />

bir mecraya gitmektedir. Yoğun emeklerle bir araya getirilen kurumlar<br />

şimdi tasfiyeci bir anlayışla “inceldiği yerden kopsun” mantığı ile ve sorumsuzca<br />

yıpratılmıştır. Kurumsal anlamda temsiliyetin nispi oranlara<br />

uygun olarak sağlanmadığı bir ABF zayıflar ve güçsüzleşir.<br />

Bu durum da bizi bir yerlerden gözetleyen; Türk-İslam sentezi savunucularının,<br />

bunların Alevi-İslam modelini benimseyenlerin, Türk Milliyetçilerinin,<br />

Kürt milliyetçilerinin ve sonuçta ağzından sular akarak bu<br />

durumu izleyen siyaset cambazlarının işine yarayacaktır. Ama Alevilere<br />

ve Demokratik Alevi Hareketi’ne zarar vereceği zamanla daha iyi anlaşılacaktır.<br />

“Siyasete-seçimlere müdahale” projesinin de sonuçlarını hep<br />

beraber göreceğiz. Umarım yanılmış oluruz ve bu “müdahaleci” arkadaşlar<br />

başarırlar, aksi halde vebal yanlış yapanların olacaktır.<br />

ABF Olağanüstü Kongresi ve Tasfiyecilik<br />

Kemal Derin<br />

29 Kasım 2006, <br />

Alevi Bektaşi Federasyonu’nun (ABF); 15 Eylül’de yapılan Yönetim Kurulu<br />

toplantısında olağanüstü kongre talebinin reddedilmesi, yürütmede<br />

görev değişimi sonucunu doğurdu. Yönetim Kurulunca olağanüstü<br />

kongre talebinin kabul edilmemesi sonrası taleplerinde ısrarcı olanların<br />

delegeden imza toplamaları ile alınan karar uyarınca, ABF 1. Olağanüstü<br />

Kongresi 26 Ekim’de gerçekleştirildi.<br />

Olağanüstü kongre talebinin gerekli olup olmadığı ya da bunun tek<br />

çözüm olup olmadığı zamanla daha iyi anlaşılacaktır. Ancak olağanüstü<br />

kongre talebinin ve sonrasında yaşananların örgüt içi bir tasfiye sürecini<br />

bağrında taşıdığını aklıselim bir çok kişi görüşleriyle ortaya koydular.<br />

Hatta bu yönde Adana’dan eski ve yeni yöneticilerin bulunduğu bir grup,<br />

kamuoyuna çağrıda dahi bulundu. Bu görüş ve çağrılar ne yazık ki yeterince<br />

anlaşılamadı ve değerlendirilemedi.<br />

Demokratik Alevi Hareketi’nin (DAH), gözbebeği olan ABF’nin 1.<br />

Olağanüstü Kongresi her şeyden önce Alevi toplumunun temel sorunlarının<br />

çözümüne dair görüşlerin dillendirildiği bir toplantıdan ziyade<br />

grupların iktidar kavgalarının sonucunu belirleme kongresine dönüşmüştür.<br />

Zira Kongre Alevi toplumunun sorunlarının çözümü noktasında<br />

hiçbir açılım sunmamıştır. Aksine örgüt içi sorunların daha da derinleşmesine<br />

başlangıç yapmıştır.<br />

Kongrede kullanılan üslup ve dil eleştiri sınırlarının ötesinde, örgütte<br />

yaşanan mevcut kırılmanın boyutlarını tahlil etmeye oldukça zengin veri<br />

sunmaktaydı. Kongre sürecine hakim olan farklılıklara tahammülsüzlük<br />

örgütsel kırılmayı daha da derinleştirmiştir. Yaşamlarının büyük bir bölümünü<br />

bu mücadeleye veren ve bu mücadele içerisinde büyüyen emek<br />

sahipleri ve emekleri “kadirbilmezlik” ölçüsünden öte yok sayılmıştır. Bu<br />

tavırlar sergilenirken de adeta yeniden bir araya gelinmeyecekmişçesine<br />

etik değerler yerle bir edilmiştir. Geçmişte bir arada çalışma ve hizmet<br />

etme sürecinde yaratılan değerler bir çırpıda pervasızca tüketilmiştir.<br />

Uzlaşı kültürü yerine kavga kültürü kongreye egemen kılınmıştır.<br />

Kongre, bir kültürün ve o kültürün somutlaştığı Alevi kimliğinin evrensel<br />

kültür ile buluştuğu bir kongre olma yerine, siyasi parti kongrelerinde<br />

yaşanan tarz ve ilişkiler üzerinden sürdürülmüştür.<br />

Kongre sonuçları değerlendirildiğinde ortaya çıkan en çarpıcı sonuç<br />

ise “birlik içinde çokluk” ilkesinin yok sayıldığı ve temsiliyette adaletin<br />

sağlanamadığı gerçeğidir.<br />

Olağanüstü kongre talebinden güdülen gaye ve elde edilmek istenen<br />

amaç ne olursa olsun; üst çatı örgütü olan federasyonda tüm bileşenlerinin<br />

kendilerini ifade etmelerinin öncelikli koşul olması gerektiği hususu<br />

bu kongrede göz ardı edilmiştir. Kongre sonuçları açısında bu husus tüm<br />

çıplaklığı ile ortadadır. Zira federasyon bileşenlerinin ve bu bileşenlerin<br />

kendilerini yönetimlerde ifade etmeleri halinde ancak örgütsel bir bütünlükten<br />

bahsedilebilinir. Aksi görüntü, federasyonun yalnızca bir yapının<br />

elinde olması ve diğer bileşenlerinin dışlanması, onun meşrutiyetini gölgeler.<br />

Hele hele dışlanan ve bir anlamda tasfiye edilen yapı federasyonun<br />

ikinci en büyük bileşeni ise bu durum daha da vahim sonuçlara yol açabilir.<br />

Daha da önemlisi yapıyı içe dönmeye zorlayarak bütünleşmenin<br />

geciktirilmesi sonucunu doğurabilir.<br />

Bu nedenle federasyon bileşenlerinin mutlak temsiliyetinin örgüt<br />

içinde sağlanması gerekmektedir. Bu durum seçim sürecine ve demokratik<br />

yarışa havale edilemez. Aksi tutum federasyon içerisinde delege sayısıyla<br />

büyük çoğunluğa sahip bileşenin her istediğini yapması sonucunu<br />

doğurur ki, bu durum bir araya gelme, bir arada bulunma ve örgütlenmeyi<br />

dayanışma içinde yükseltme amacının önüne geçer. Ve bu tutum<br />

federasyon içerisinde delege sayısıyla azınlıkta kalan yapıların kendilerini<br />

ifade etmeleri olanağını tamamen ortadan kaldırır. Bu nedenle federasyon<br />

içinde her bileşenin gücü oranında temsiliyetinin sağlanması<br />

için gerekli altyapının hazırlanması ve tüzük değişikliğinin yapılması<br />

kaçınılmazdır. Bunun dışındaki yaklaşımlar; yapı içerisinde çoğunluğu<br />

elinde bulunduranı ben bildiğimi yaparım sonucuna götürür ki, bu bir<br />

arada bulunma kültürünü geliştirmez ve büyütmez, aksine hızla tüketir.<br />

Pir Sultan Örgütlülüğü, Rıza Aydın dostumun ifade ettiği gibi Demokratik<br />

Alevi Hareketi’nin “Amiral Gemisi” olduğu gerçeği yadsınamaz.<br />

Sivas katliamı sonrası izlediği politik duruş ve esnetilemez çizgisi,<br />

Alevi hareketinin en kritik dönemlerinde dahi savrulmasının ve ötelenmesinin<br />

önündeki en büyük engel olduğu gerçeği teslim edilmelidir.<br />

Yine Alevi örgütlenmesindeki canlılığın ve dinamizmin kaynağı olduğu<br />

unutulmamalıdır. Kimi geçiş dönemleri hariç fikri anlamda süreci<br />

göğüslediği ve motor güç olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla son ABF<br />

kongresinde tasfiye edilen Pir Sultan Örgütlülüğü değil, ABF ruhu tasfiye<br />

edilmiştir.<br />

Bu nedenle “Başardık” (!) diye patlatılan alkışların ve atılan zafer<br />

çığlıklarının, uzun vadede kazanmak değil, kaybetmek olduğu anlaşılacaktır.<br />

ABF’de Yeni Dönem<br />

Necdet Saraç<br />

2 Aralık 2006, Birgün Gazetesi<br />

Bugüne kadar rahatça yönetilen Alevilerin, kendi adlarına hareketlenmeleri,<br />

siyasal sürece müdahil olmak istemeleri, karar mekânizmalarından<br />

hak talep etmeleri, ABF içinde bir operasyon sürecini hızlandırdı:<br />

ABF’nin ve doğal olarak Alevi hareketinin önünün kesilmesi gerekiyordu.<br />

Nitekim Selahattin Özel’in ABF Genel Başkanlığından alınmasında<br />

niyetlerden öte bu yaklaşım belirleyici olmuştu.<br />

Geçtiğimiz hafta sonu Ankara’da Alevi Bektaşi Federasyonu (ABF)<br />

Olağanüstü Genel Kurulu yapıldı. Her bin üyenin bir delege ile temsil<br />

edildiği, 106 delegeli Genel Kurul fiili olarak yaklaşık 100 bin kişiyi temsil<br />

ediyordu. İki listenin yarıştığı Genel Kurul yalnızca isminde yer alan<br />

“olağanüstü” ifadesinden dolayı önemli değil, yeni dönemi belirleyecek<br />

(Devamı 24. Sayfada)<br />

Aralık 2006 23

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!