25. Sayı - Hacibektaslilar
25. Sayı - Hacibektaslilar
25. Sayı - Hacibektaslilar
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
SERÇESME SERÇEÞME<br />
Kürt Halkı Barış İstiyor! Ya Aleviler?<br />
Haşim Kutlu<br />
Demokratik bir cumhuriyet hedefinde hareket eden Kürt halkının<br />
örgütlü önderlikleri, bu amacın çözümünü kolaylaştırmak amacıyla<br />
yine “ateş kes” ilan etti. “Ateşkes”, barışmış olmak anlamına<br />
gelmediği gibi sorunun çözüldüğü anlamına da gelmemektedir.<br />
Ancak çözümün kapılarını aralayacak elverişli ortamın sağlanmasına<br />
yardımcı olabilir.<br />
“Ateş kesin” karşı tarafı olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin, Genel<br />
Kurmayın ve hükümetin de “Ateşkes”e uygun bir duruma gelmesi durumunda,<br />
barışı görüşmenin, giderek nispeten barışçı bir ortamda demokratik<br />
cumhuriyet koşullarını yaratmanın olanağı doğabilir. Bugün<br />
devlete egemen zihniyet ve bu zihniyetin temsilcisi güçlerin, bu bağlamda<br />
basın, yayın, üniversiteler, yazar ve aydınların bugüne dek aldıkları<br />
tutum ve davranışlar dikkate alındığında sözünü ettiğim olabilirlik binde<br />
bir ihtimal gibi gözükse de ilan eden iradenin ifadesiyle “tek yanlı ateş<br />
kes” ile denenmek istenen budur.<br />
Bu da, açıktır ki, Türkiye Cumhuriyeti gerçeğinde, başından beri demokrasiye<br />
ve özgürlüklere gereksinim duyan bütün toplum kesimlerinin<br />
yararına olacaktır.<br />
Bu bağlamda, uzunca bir süredir, olanaklarım çerçevesinde mümkün<br />
olabilen azami bir gayret ve titizlikle, Türkiye gerçeğinin en önemli demokrasi<br />
gücü olan Modern Alevi Hareketi’ni izlemeye çalıştım. Aleviler<br />
açısından da en yakıcı taleplerin başında gelen demokrasi ve özgürlüklerin<br />
tanınması yolunda attıkları en zayıf adımların bile yanında oldum.<br />
Yazılarımla, pratik faaliyetlerimle güç vermeğe çalıştım.<br />
Bu yılki yaz ortalarında “demokrasi ve özgürlükler için artık sessiz<br />
kalmayacağız”, yine bu bağlamda, “sivil itaatsizlik eylemleri düzenleyip<br />
sokağa ineceğiz” yollu açıklamalarını, bir Kızılbaş Alevi olarak<br />
coşkuyla karşıladım. Yazabilme olanağı bulduğum her platformda bu<br />
açıklamaları yapan üst düzey Alevi örgütlülüklerini övdüm ve yanlarında<br />
oldum. Hünkâr Bektaş-ı Veli’yi Anma Şenlikleri vesilesiyle Modern<br />
Alevi Hareketi’nin ağırlıklı gövdesinin, bir yandan “Laik ve Demokratik<br />
Türkiye” çığırtkanlığı yapan; öbür taraftan Alevileri dışlayan “Paşacı”<br />
tutum ve uygulamaya rest çeken; bunun yanında uzun bir aralıktan sonra<br />
ilk kez manevi önderliğiyle buluşan Alevi Hareketi önderlerini “Aleviler<br />
Bölündüler mi” başlıklı yazımla destekleyip övdüm.<br />
Bunları sayıp dökmekten amacım, kendi faaliyetlerimi anlatmak değildir.<br />
Bundan amacım, hangi beklenti ve özlemlerle Alevi hareketine<br />
yaklaştığımı belirtmektir. Bütün içtenliğimle belirtmem gerekiyor ki<br />
Modern Alevi Hareketi, kendisinden beklenen demokrasinin en önemli<br />
dinamiklerinden biri olma sorumluluğunu yerine getirebilmiş değil. Tek<br />
başına kalmış, ister Alevi olsun ister olmasın, “milli hassasiyetler” zemininden<br />
hareket eden, basın yayın organlarından tutun da yığınla paramiliter<br />
sitelere varıncaya dek her türlü hırpalama, yıpratma çabalarına<br />
karşılık, kimi örgütlü yapıların cılız çıkışlarını saymazsak, Modern Alevi<br />
Hareketi’nin ağırlık gövdesinden tık çıkmamıştır bugüne dek.<br />
Yukarıda belirttiğim sözel düzeyde kalmış birkaç çıkışı saymazsak,<br />
burnumuzun dibinde her gün dağlardan paramparça olmuş asker ve gerilla<br />
bedenleri indirilirken; buna karşılık ortalığı “milli hassasiyetler”<br />
adı altında linç gösterileri kaplamışken; her haber bülteninde delik deşik<br />
edilmiş çocuk cesetlerini üstümüze ölü toprağı serpilmiş örneği seyredenken,<br />
Modern Alevi Hareketi’nden tık çıkmaması anlaşılır olmamalıdır<br />
hiç kimse için. Dahası, tepki gösterildiği zaman da -bir başka yazıyla<br />
belirttiğim gibi- burnunun dibindeki kan gölünü görmeyip, Siyonist ve<br />
savaş kışkırtıcısı İsrail egemenlerinin Lübnan’da gerçekleştirdikleri cinayetleri<br />
meydanlara dökülüp radikal bir üslupla protesto etmek, Yol’a<br />
ve onun değerlerine bağlı kimse için hiç mi hiç anlaşılır olmamalıdır<br />
diye düşünmekteyim.<br />
Son derece zor günlerden geçiyoruz. Henüz, ateşkes ilan edilmediği<br />
bir sürede, son ziyaretçi görüşmelerinden birinde, <strong>Sayı</strong>n Öcalan, hükümete,<br />
Genel Kurmay Başkanlığı’na çağrıda bulundu. Ben bunu Semah<br />
adlı dergiye hazırladığım bir dosyada da belirtim. <strong>Sayı</strong>n Öcalan çağrısında<br />
özetle, “Kürt sorununu Amerikalarla, Avrupa ile çözmek, o kapılara<br />
gidip yalvararak yardım dilenmek ile çözülmez. Biz bir evin içindeyiz<br />
ve birlikte çözmeliyiz. Operasyonları durdurun, bir gelişme sağlanırsa,<br />
bu günler de bir ateşkes çağrısında bulunabilirim. Bunu son kez yaparım.<br />
Eğer buna da yanıt olunmazsa artık benim yapabileceğim bir şey<br />
yok” dedi.<br />
Bu eli görenler gördü. Bu eli gören bütün odaklar, tabii ki herkes kendi<br />
penceresinden, tabii ki her odak kendi çıkar ve beklentileri doğrultusunda,<br />
Kürt halk hareketi önderliklerine “ateşkes” çağrılarında bulundu.<br />
Sonuç itibariyle 1 Ekim’den itibaren Koma Komalen Kürdistan önderliği<br />
“ateşkes” ilan etti.<br />
Türkiye’de birçok siyasi örgüt, kurum, insan hakları kuruluşları, partiler,<br />
yazarlar, aydınlar, sanatçılar, bir biçimde görüş açıklıyor ve bu kez<br />
olsun, bu “ateşkes”in boşa çıkmaması için ellerinden geleni yapacaklarını<br />
ilan ediyorlar. Tabii ki AB, ABD, Rusya da devrede. Tabii belirttiğim<br />
gibi her odak kendi çıkarları bağlamında çözüm için devrede. Çok<br />
ilginç, son 15 yıldır binlerce “faili meçhul” diye adlandırılan cinayetlerin<br />
baş mimarlarından Mehmet Ağar bile hangi hesap içinde olursa olsun,<br />
“Ateşkes”e olumlu cevaplar veriyor, “bize düşen bir risk olursa omuzlamağa<br />
hazırım” diyor!<br />
Bunların hepsi Modern Alevi Hareketi tarafından da biliniyor ve izleniyor.<br />
Ama sorun şu: Türkiye gerçeğinde demokrasi ve özgürlüklere, bu<br />
bağlamda demokratik Türkiye hedefine, en az diğerleri kadar yakıcı<br />
gereksinim duyan, hatta örgütlü olmalarının varlık nedeni olan böylesi<br />
yakıcı bir talebin sahipleri iken, Modern Alevi Hareketi ne diyor bu konuda?<br />
Olumlu ya da olumsuz verebilecekleri bir yanıtları yok mu?<br />
Günlerdir izliyorum, sorup soruşturuyorum; Alevi Hareketi’nin önderlikleri,<br />
bu konuda ne söyleyecekler, merakla bekliyorum. Ama sanki<br />
olan biten tümüyle onların dışındaymış gibi bir sessizliğe bürünmüş durumdalar<br />
ve duymazdan görmezden gelmektedirler adeta.<br />
Son zamanlarda “Siyasete müdahale edeceğiz” söylemi dillendiriliyor.<br />
Merak ve hassasiyetle bekliyorum. Bu müdahale ne anlama gelmektedir,<br />
her yere sormağa ve öğrenmeğe çalışıyorum. Demokrasinin<br />
en temel gücü olan Modern Alevi Hareketi’nin dilindeki müdahale eğer,<br />
yine demokrasinin olmazsa olmazı Kürt sorunu konusunda bir şey söylemek,<br />
bir politika ve bir hedef belirlemek anlamına gelmiyorsa, acaba<br />
hangi anlama geliyor, bilmiyorum. Bugüne dek de merakımı giderebilmiş<br />
değilim.<br />
Bunları belirtiyorum diye, her zaman olduğu gibi yine bir kısım çevreler,<br />
“Kürtçülük yapıyor, ırkçılık yapıyor, zaten biliyoruz, PKK’cılık yapıyor”<br />
gibilerinden “Milli Hassasiyet” vıdı vıdılarıyla konunun önemini<br />
anlamsızlaştırmasın.<br />
Türkiye’de gerçekten demokrasi ve özgürlük isteyen her kesimin,<br />
kendi özgün taleplerine olduğu gibi, diğerlerinin de taleplerine sahip<br />
çıkması eşyanın doğası gereğidir. Başka türlü hiç kimse, bu bin yılların<br />
tortusunu tek başına değiştiremez. Sadece kendi talebinin altında, kendisi<br />
ezilir. Yığınlarca olgu ve olay, bu dersin çıkartılmış olmasını gerektiriyordu.<br />
Sanılmasın ki, bu belirlediklerimi sadece Aleviler ve Kürtler bağlamında,<br />
Alevilerin yapması gerekenlerle sınırlıyorum. Tam tersine, her<br />
zaman olduğu gibi aynı şeyleri Kürt hareketi önderliklerine de söylüyorum,<br />
yazıyorum.<br />
Örnek olsun, şu anda, “ateşkes” ilan eden irade başta olmak üzere,<br />
güç veren bütün taraflara da sesleniyorum; İstek ve çağrılar, özel olarak<br />
Alevilere de seslenmiyor, onu da kapsayacak bir biçimde hedefler belirlenmiyorsa,<br />
Türkiye gerçeğinde, Alevi hareketinin rolünü görmemek,<br />
küçümsemek anlamına gelir. Belirttiklerim eksik bırakılarak, “Aleviler<br />
destek versin” demek ya da böylesine kendiliğinden bir bekleyiş içine<br />
girmek, son derece kolaycı ve ucuz bir yoldur.<br />
“Ateşkes” kararı veren iradeyi de bu bağlamda hassasiyetle izliyorum<br />
ve açıklık bekliyorum. Dahası, gerçek muhtevasını bir türlü anlayamadığım,<br />
ama bir biçimde dillendirilen, “siyasete müdahale edeceğiz” yönlü<br />
arayışların olduğu süreçte, beklediğim açıklığın gelmesini son derece<br />
önemli buluyorum.<br />
Çünkü bu arayışın, son günlerde Genel Kurmay çakışlı olduğu çok<br />
net anlaşılan, “laiklik ve irtica” çıkışlarına basit bir eklenti olarak açığa<br />
çıkmasını istemiyorum. Geniş emekçi Alevi kitlesinin, ezici çoğunluğu<br />
onların oğulları ve kızları olan zindanlarda çürütülen gençlerin şu veya<br />
bu ad altında sokak arasında kurşunlanan çocukların beklenti ve özlemlerinin<br />
bir kez daha ucuzca kapatılmamasını umuyorum ve bekliyorum.<br />
Ne tarihsel sürek böylesine ucuz ve kahredicidir; ne de günün koşullarında<br />
Modern Alevi Hareketi’nden beklenen rol budur. Olmamalıdır<br />
da!<br />
Sonuç olarak, Alevi hareketinin saygı değer önderlikleri, bir an önce,<br />
bir süredir dillendirdikleri “siyasete müdahale” söylemini açıklığa kavuşturmalıdırlar.<br />
Dahası, yarın daha geç olmadan ve “savaş kışkırtıcılarınca”<br />
bir kez daha boşa çıkartılıp, ortalık kan gölüne döndürülmeden<br />
açık ve net bir duruş sergilenmelidir.<br />
Halkların boğazlaştırılması çabalarına seyirci kalınmak istenmiyorsa,<br />
Modern Alevi Hareketi, “Ateşkes” kararı karşısındaki sessizliğini<br />
bozmalıdır. Bu karara sahip çıkmalı ve rolünü oynamalıdır. Kürt sorunun<br />
çözümü, Alevi sorununun çözümüdür. Bunu her zaman söyledim<br />
yine söylüyorum. Alevi sorunun çözümü de sağlıklı olarak Kürt sorunun<br />
çözümüdür. Et ve tırnak gibi birbirine bağlıdır.<br />
Gerçeği böyle kavramak, Yol’un buyruklarını doğru kavramaktır.<br />
Gerçeği böyle kavramak, ne milliyetçilik ne de ümmetçiliktir ve “Yol<br />
cümleden uludur!”<br />
Aralık 2006 15