05.01.2014 Views

27.Sayı - Hacibektaslilar

27.Sayı - Hacibektaslilar

27.Sayı - Hacibektaslilar

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

SERÇEÞME<br />

CHP ve Sol Seçenek ya da<br />

Halkla İnatlaşmak<br />

Alevilikte Zaman ve Uzam<br />

Kavramları Üzerine<br />

Fuat Bozkurt<br />

BEKTAŞİLİK üzerine pek güvenilir olmayan bir kaynakta şöyle bir<br />

saptama geçiyor:<br />

“Nasıl ki Shakespeare’in eserlerinde zaman vardır, mekân yoktur Bektaşi<br />

menkıbelerinde de aynı zamanda zaman yoktur, mekân vardır.”<br />

Anlamın karmaşıklığı, yazım yanlışı bir yana bu yargı, bana tümüyle<br />

yanlış, çarpıtılmış gibi geliyor.<br />

Shakespeare’de zaman var, mekân yok demek ne gibi bir kanıta dayanıyor?<br />

İngilizce eğitimli kolej çıkışlı meslektaşın, bilimsel araştırma<br />

nitelikli kitabında bu konuyu örneklemesi, en azından bu görüşü kimden<br />

aldıysa, belgelemesi gerekmez miydi?<br />

Ama böyle bir kaygısı yok araştırmacının. Oysa küçük bir bakışla bile<br />

bu sava karşı örneklerle dolu Shakespeare’in oyunları. Ülkemizde Shakespeare<br />

üzerine yapılmış en ciddi incelemelerden biri olan Mina Urgan’ın<br />

Shakespeare ve Hamlet çalışması şu an elimin altında. Shakespeare’den<br />

günümüze kalan 36 oyundan tümüne yakınında uzam belli. Toplumsal<br />

içerikli olanların büyük bölümü Elizabeth İngiltere’sinde geçer. Yazar,<br />

toplumun sorunlarını anlatırken bireyin sorunlarını irdeler.<br />

Tarihsel oyunlarda ise uzam çok daha kesin bellidir. Othello,<br />

Kıbrıs’ta, Kral Lear Büyük Britanya’da Hamlet, Danimarka sarayında,<br />

Jul Sezar Roma’da, Antonionus ile Cleopatra Mısır’da, Veronalı İki Centilmen,<br />

Verona’da geçer.<br />

Bildiğim ölçülerde Shakespeare’in tüm oyunlarında belirgin uzam<br />

bel li. Araştırmacı arkadaşın savının tam karşıtı, zaman daha “belirsizdir”.<br />

Hangi yıl geçtiği kesin belirtilmez. Belki de Shakespeare’i zaman<br />

ötesine ulaştıran etkenlerden biri bu. Her neyse konumuz ne Shakespeare,<br />

ne de tiyatro. Alevilikte “zaman kavramını” tartışmak istiyoruz bu<br />

yazı m ız da.<br />

Araştırmacı, Alevilikte -Bektaşilik terimini uygun buluyor- Zaman<br />

kavramının bulunmamasını evliyaların doğum ve ölüm tarihlerinin kesinlik<br />

göstermemesine, farklı kaynaklarda, farklılıklar göstermesine<br />

bağlıyor. Bu savın çıkış noktası da 13. yüzyılda yaşayan Hacı Bektaş’ın<br />

doğum ve ölüm tarihinin kesin olmayışı!<br />

Veysel Kaymak<br />

AYLARDIR sol ve sosyal demokratların birlikte hareket etmesinden,<br />

seçimlere birlikte katılmasından söz ediliyor. Bütün bu konularda<br />

toplantılar düzenleniyor, düşünceler öne sürülüyor. Birliktelik sağlandığında<br />

ise kamuoyu yoklamaları sol ve sosyal demokratların oyunu yüzde<br />

otuzlarda, otuz beşlerde gösteriyor.<br />

DİSK konunun önemini gördüğünden olacak, aylar öncesinden bu<br />

konu ile ilgili bir dizi toplantı düzenledi. Toplantılara katılan, toplumun<br />

hemen her kesiminden insan, bu konularla ilgili düşüncelerini açıkladı.<br />

Sonunda da toplantılarda alınan kararlar, bir bildiri ile kamuoyuna açıklandı.<br />

Toplantıları düzenleyenleri de toplantılara katılarak katkı sunanları<br />

da kutlamak gerek.<br />

Ayrıca bazı sol, sosyal demokrat partiler, demokratik kitle örgüt yöneticileri<br />

de solun, sosyal demokratların birlikteliği konularında benzer<br />

görüşler öne sürmekteler.<br />

Ama ne yazık ki CHP’de, bu konulara ilişkin en küçük bir kıpırdama<br />

yok. Yani anlayacağınız, bir halk deyimi ile CHP’de yaprak kıpırdamıyor.<br />

Son zamanlarda yapılan kamuoyu yoklamalarında CHP, barajın etrafında<br />

dolaşıyor. Buna da aldıran yok. Öte yandan, CHP’nin seçimlere<br />

yönelik olarak yaptırdığı afişlerde; “küsmekle olmaz” diye bir cümle var.<br />

Peki, küsen halk da küstüren kim? En azından bu afişle, kendilerini ele<br />

verdiklerinin farkında değiller mi?<br />

Bana sorarsanız, küstürmek ne kelime, CHP halkla inatlaşıyor.<br />

Hatırlarsınız, bundan bir süre önce yapılan CHP Kurultayında, Deniz<br />

Baykal, toplantının yapıldığı salona, tavandan ışıklı merdivenle indi.<br />

Uzun söze ne gerek var. İşte anlayış bu! Şehir dışına görkemli bir şekilde<br />

yaptırılan genel merkez de bunun bir göstergesi değil mi?<br />

Birilerinin sık sık söylediği gibi, bunların iktidar olma gibi bir düşüncelerinin<br />

olmadığı açık. Anlaşılan onların derdi, Halkla bütünleşerek<br />

iktidar olmak değil, zar zor da olsa seçim barajını aşarak, Deniz Baykal<br />

ve arkadaş grubunun meclise taşınıp, sırça köşklerinde yaşamlarını<br />

sürdürmek. Son dönemde sıkça söylenen moda bir deyimle; “yan gelip<br />

yatmak.”<br />

Yine Deniz Baykal, katıldığı bir televizyon programında, sokaklara<br />

inmenin, miting yapmanın gerekmediğini de açıklamıştı. Bu nasıl<br />

bir sosyal demokrat anlayıştır. Bana göre asıl sorun da burada yatıyor.<br />

Kendisine sol, sosyal demokrat denilen bir parti de, parti içi demokrasi<br />

işlemiyor. Partili kendini ifade etmekten yoksun. Her şey genel başkanın<br />

iki dudağının arasında. Bu yüzden milletvekilleri de Deniz Baykal’ın<br />

dediğinden çıkamıyor. Böyle bir anlayış, böyle bir sosyal demokrat parti<br />

olur mu? Sonrada, halkın ilgisizliğinden, oy vermediğinden yakınılıyor.<br />

İyi hoş Deniz Baykal’ın böyle bir sıkıntı duyduğu söylenemez. O sürekli<br />

partinin oyunu artırdığından dem vuruyor. CHP’yi yeni kurulan bir parti<br />

olarak gösterip, kendisinin genel başkan olduktan sonra, oylarının arttığından<br />

söz ediyor.<br />

Bu ne pişkinlik! Öyle kuruyordun da CHP değil de neden, CMP-<br />

CSP diye kurmadın, Sayın Baykal. Şunu bilesin ki bütün bu söz oyunları<br />

ile bir yere varamazsın. Bir yere varılmıyor. Halk olanları görüyor,<br />

Atatürk’ün partisi diye şimdilik ayakta durabiliyorsun. Daha ne zamana<br />

kadar kendini de Halkı da oyalayacaksın? Halkla inatlaşacaksın? Olacak<br />

şey değil.<br />

Baykal ve ekibinin yıllardır yaptıkları göz önüne alındığında, hiç de<br />

iç açıcı olmadığı görülür. Halk olanları görüyor, yeri geldiğinde tepkisini<br />

gösteriyor ama bunların anladığı yok. Ya da anlamazdan geliyorlar.<br />

Yani CHP bir bakıma görmezden, bilmezden, duymazdan gelerek,<br />

sürekli üç maymunu oynuyor.<br />

Bu günlerde medyada, (Baykal’ın bir zamanlar örnek aldığı) İngiltere<br />

Başbakanı Tony Blair’le ilgili haberler yer alıyor. Gazeteler, Tony<br />

Blair’in, anketlerde açıklanan oy kaybına daha fazla sebep olmamak<br />

için, partisinden ayrılacağını yazıyor. Bizimkiler ise yıllardır, büyük bir<br />

pişkinlikle, olanlara aldırmadan üç maymunu oynamaya devam ediyor.<br />

Bütün bu olanlar karşısında ne söylenir bilemem ama bildiğim bir<br />

şey var ki son sözü Halk söyler. Halk ne eylerse güzel eyler. Bundan<br />

kuşkunuz olmasın.<br />

Onlarca yıllık zaman kaybının ve ülkemizin bu durumlara düşürülmesinin<br />

sorumlusu, sorumsuz parti başkanları, onların yardakçılarıdır.<br />

Bu böyle biline…<br />

•<br />

Bu mantıktan yola çıkarsak, Hıristiyanlıkta da Musevilikte de zaman<br />

kavramı bulunmaz. Bu dinlerde bırak herhangi bir evliyayı, peygamber<br />

olarak kabul edilen, Davut, Süleyman, Musa, İsa’nın doğum ölüm tarihleri<br />

–hatta kiminin gerçekten yaşayıp yaşamadığı– bilinmez.<br />

Bu gibi uzak geçmişe dayanan kişiler bir yana, yazarın “zaman” bulunduğunu<br />

söylediği Shakespeare’nin yaşamı üzerine İngiltere gibi yerleşik<br />

yaşama geçmiş toplumda bile yeterli bulunmaz.<br />

Bir araştırmacı böylesine küçük bir olaydan yola çıkarak, nasıl bir<br />

toplumsal sonuç çıkarır, anlamak olanaksız. Böyle bir düşünceyle yola<br />

çıkarsa, tüm geçmiş yüzyıllarda zaman kavramı bulunmaz. Ne eski<br />

Doğu’da ne de eski Batı’da olayları anı anına saptama geleneği var. Hatta<br />

bu bakımdan, Şark Batı’dan daha üstün: Osmanlı’da Vakanüvislik kurumu<br />

var: Sarayın resmi görevlisi, günü gününe olayları saptamakla görevli.<br />

Yerleşik toplumlarda yazıya erken geçilmesi nedeniyle, zaman dilimleri<br />

“daha erken” saptanır olmuştur. Göçebeliği sürdüren toplumlarda ise bu<br />

alışkanlık daha geç başlar. Ne ki, böyle alışkanlık toplumlarda “zaman”<br />

kavramının bulunmadığı savını getirmez. Üstelik Bektaşilik kurumlaştığı<br />

ve yazılı geleneğe erken başladığı için bu bakımdan Alevilikten de<br />

üstündür. 14-15. yüzyıllardan başlanarak olaylar, yaşantılar belgelenmiş,<br />

günü tarihi belirtilmiştir. Alevilikte ise, anlatı ve söylencelerde yıl-gün<br />

belirtilmese bile “dönem” bellidir. Olayların hangi dönemde geçtiği -<br />

“Harun Reşit döneminde, Hacı Bektaş Rum’a gelirken”- biçiminde belirtilir.<br />

Hani, araştırmacının Massignon’un “Müslüman Şarkta zaman değil<br />

anlar vardır” sözünden yola çıkarak bu kanıya vardığını düşünmek de<br />

sözü doğrulamaz. Son aylarda yazar Zülfü Livaneli’nin Batılı gezginlere<br />

dayanarak yinelediği bu özlü söz, doğum ve ölüm tarihlerinin bilinip<br />

bilinmemesi ile ilgili değildir.<br />

“Profesör” sanı taşıyan meslektaşın, düşünülmeden ileri sürülen savları<br />

içeren, tümüyle dağınık iki kitabı var. Kitapları Kültür Bakanlığı<br />

yayınlamış. En küçük sistematikten yoksun, ne dediği anlaşılmayan bu<br />

yayınlarla arkadaşımız sosyal antropoloji dalında “profesör” olmuş.<br />

Hadi, doktora, doçentlik, profesörlük gibi bilimsel sanları -Bağışlanmış<br />

Küheylan gibi- sunan öğretim üyeleri buna göz yummuşlar da, bu<br />

arkadaş, böylesine ne dediği anlaşılmayan kitapları nasıl yayınlamış?<br />

Amacım bu kitapları eleştirmek değil. O ayrı bir konu. Ama en azından<br />

bir noktayı aydınlatmak istedim.<br />

Yazık ki ülkemizde bilimin konumu bu: Kimsenin en küçük sorumluluk<br />

duyduğu yok. Alevilik de “sorumsuzca yapılan yağmanın” içinde.<br />

Bilip bilmeyen herkes kendine göre “kuram” üretiyor.<br />

•<br />

8 Sayı 27

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!