27.Sayı - Hacibektaslilar
27.Sayı - Hacibektaslilar
27.Sayı - Hacibektaslilar
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
SERÇEÞME<br />
Ateş Düştüğü Yeri mi Yakar Her Zaman?<br />
Ceyhun Günal<br />
Alevionline İnternet Sitesinin Koordinatörü <br />
ÖMER SEYFETTİN. Çocukken hemen hepimiz bir öyküsünü<br />
okumuşuzdur. Çocuk kitabı yazmak zor iştir. Çünkü yazarlar<br />
komplike düşünür. Roman yazmak, öykü yazmak basit düşünme<br />
yeteneğinden daha fazlasını gerektirir. Çocuklar için öykü yazan bir yazar<br />
ise komplike düşünüp basit şekilde anlatmak zorundadır. Ama Ömer<br />
Seyfettin başarılı bir çocuk öykücüsü sayıldığına göre belki de bu tezimi<br />
gözden geçirmeliyim.<br />
Demek ki, çocuklara roman yazmak için “basit olmak” da yeterli olabiliyormuş.<br />
Bir topluluğa kara çalmak, iftira atmak; bir edebiyatçı için<br />
bu kadar “basit” olduğuna göre, sadece çocuklar için basit düşünme gibi<br />
bir olgu yokmuş, bu yazarda. Her neyse. Ömer Seyfettin’in durumu da<br />
aslında yaşadığı çağlardaki bilinç, haberleşme olanakları, bilgi kaynaklarının<br />
azlığı gibi şartlarda değerlendirilebilir. Belki de Ömer Seyfettin’i<br />
kendi yaşadığı çağda değerlendirmek ve aşağıdaki basitliği onun için bir<br />
nebze anlayışla karşılamak da gerekebilir. Harem (Örgün Yayınevi, sayfa<br />
29) [adlı yapıtında] Nazan ile Sermet konuşuyorlar:<br />
“Evvel zamanda, insanlar daha hayvanlara pek yakın iken, ferdi izdivaç<br />
yokmuş. Sürü halinde yaşarlarmış. Kabilenin bütün erkekleri,<br />
bütün kadınların müsavi surette kocası imiş.<br />
Nazan şaştı:<br />
Olur iş değil…<br />
Neye? Basit bir teşkilatın basit neticesi? Doğan çocukların anası babası<br />
da kabilenin, bütün halkı imiş. Bu hal ayin gibi hala bazı cemaatlerde<br />
devam eder. Mesela Kızılbaşlar gibi… Ne ise…”<br />
Ömer Seyfettin’i geçtik. Peki, yukarıdaki satırların Milli Eğitim Bakanlığı<br />
tarafından çocuklara tavsiye edilmesine ne diyorsunuz? O bakanlığın<br />
başındaki kişi cemlere katılıp Alevilere vaazlar veriyor. Daha<br />
geçenlerde Cem Vakfı isimli kuruluş bu bakanı eski MHP’lilerle birlikte<br />
binlerce yıllık değerimiz olan cemlerimize soktu. Bu bakana kürsüden<br />
Alevi yurttaşlara vaaz verme imkanını tanıdı. Eleştirilere karşı da “Biz<br />
aslında bu insanlara propaganda yapıyoruz” gibi bir mealde cevaplar<br />
verildi. Nedir yaptığınız propaganda? Neyi başardınız? Ceminize çağırdığınız<br />
bakanın kurumu önce Alevilere yapılan hakaretleri çocuklara<br />
tavsiye etme politikasını gözden geçirsin. Buyurun işte. Sosyal pedagog<br />
Tamer Dursun bu bilgiyi kamuoyuna ulaştıralı günler geçti. Var mı atılan<br />
bir adım?<br />
Veya bir de şu soru geliyor akıllara. “Ben de Aleviyim” diye konuşmalar<br />
yapan bir bakanımız daha var. Abdullatif Şener de bilir ki, Alevilere<br />
verilen bir başka isim de Kızılbaş’tır. Demek ki kendisi de bir Kızılbaş<br />
o halde. Yukarıdaki Kızılbaş tarifine bir itirazını halen göremedik.<br />
Devlete bağlı bir bakanlık tarafından çocuklara mensubu olduğu Alevi<br />
toplumu bu halde tanıtılıyor.<br />
Ha bir de “kraldan çok kralcı” bir güruh var içimizde her zamanki<br />
gibi. Abdullatif Şener “Ben de Aleviyim” deyince, Alevi temsilcileri tepki<br />
göstermişti. Bir tanesi çıktı, kendisini dernek başkanlarından falan daha<br />
çok “Alevi temsilcisi” gören, “Şener’i asalım mı?” gibisinden kelamlar<br />
etti. Ne anlama geliyorsa bu asmak. Kimsenin asmaya falan kalktığı yok.<br />
Madem Aleviyse sayın bakan, işte buyursun bir samimiyet sınavı. “Hop<br />
kardeşim. Ben de Aleviyim. Buna müsaade etmem.” desin. Ondan sonra<br />
“Alevi dernekleri Alevileri temsil etmiyor” diyen ve asıl Alevi temsilcisinin<br />
kendileri olduğunu sanan bu “köşe” yazarları “Bravo bakanım. Yaşa<br />
bakanım. Bakanıma laf söylettirmem.” derler; bize de susmak kalır.<br />
Yukarıda bu “MEB tavsiyeli hakaret” haberi ile ilgili verilmeyen tepkilere<br />
değindim. Peki verilen tepkiler nelerdir? Tepki vermesi beklenip<br />
de tepki vermeyenler kimlerdir? Biraz da buraya değinelim.<br />
Bu haberi ilk olarak Pir Sultan Abdal Kültür Derneği resmi sitesi<br />
pirsultan.net’de gördüm. pirsultan.net direkt olarak Tamer Dursun’un<br />
yazısını aktarmıştı. O günlerde bizim Türkülerin Sesi’nde bazı problemler<br />
olduğu için bu haberi aktaramadık. İlerleyen günlerde de Tamer<br />
Dursun’un yazısını haberleştirerek yayınladık ve basın yayın kuruluşlarına<br />
gönderdik. Bizim haberimizi de Almanya Alevi Birlikleri Federasyonu<br />
sitesi alevi.com ve Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği hubyar.org<br />
yayınladı. Bir de Alevihaber’de gördük yazımızı. Onun dışında başka<br />
Alevi siteleri ve forumlarına da aktarılmış olabilir. Ama konuya değinen<br />
sadece Alevi kuruluşlarının siteleri ve bunlara yakın Alevi siteleri. Bizim<br />
sitemizde yaklaşık 700 kez okunmuş. Gönderilen mailleri ve diğer<br />
siteleri de sayarsak bu haber en fazla bin 500, iki bin kişiye ulaştırıldı<br />
bizler tarafından. Ateş düştüğü yeri mi yakıyor denir buna?<br />
Aleviler, Türkiye’de her zaman sol siyasetler için “hazır destekçi”<br />
olarak görülmüştür. Hemen hemen bütün sol partilerin oy verenleri, destekçileri<br />
büyük bir çoğunlukla Alevilerdir. Bir insan hakkı ihlali olur,<br />
bir işçi direnişi olur, hapishanelerde bir sorun olur hemen Alevi mahallelerinden<br />
ses verilir. Duyarlılık gösterilir. Aleviler hiçbir zaman kendi<br />
özel sorunlarını, toplumun genel sorunlarından daha üstün tutmamıştır.<br />
Bu konuda Alevi yayınları da sol yayınlara paralel bir görüntü çizmiştir.<br />
Günümüzde açılan Alevi televizyonları, oldukça çoğalan sitelerimiz<br />
bunlara açık örnek.<br />
Peki sol basın yayın organlarının Alevilerin sorunlarına gösterdiği<br />
ilgi ne düzeydedir? Siz Cumhuriyet, Radikal, Birgün veya Evrensel gazetelerinde<br />
yukarıdaki konuya değinen bir habere rastladınız mı? Ben<br />
rastlamadım. Hadi bunu geçtik. Gazete ayrı bir olay diyelim. Yayın politikası,<br />
yer sorunu falan filan. Peki bu gazetelerin internet sitelerinde veya<br />
sesonline.net, sendika.org gibi sitelerde bu sorunlardan bahsedildiğini<br />
gördünüz mü? Keza benzer bir sorun, sevgili Ali Polat’ın sitemizdeki<br />
Karaağaç Tekkesi ile ilgili yazı için de geçerlidir.<br />
Solun ülkede yaşayan bir toplum kesimine duyarlı olmasının yolu;<br />
solun tabi destekçiliğini bırakıp “Alevicilik” yapmaktan mı geçer? Bazı<br />
etnik gruplara karşı olağanüstü duyarlıdır örneğin sol basın. Bunun sebebi<br />
bu kitlelerin kendilerinden kopup milliyetçilik eksenine kaymış<br />
olmaları mıdır? “Solculuk” yapmanın yöntemi, işçiler kaybedildikten<br />
sonra sendikalara ilgi gösterme, Kürtler kaybedildikten sonra Kürtçülük<br />
yapma veya Aleviler kaybedildikten sonra Alevilerin sorunlarına yer<br />
ayırmaktan mı geçer?<br />
Günde on, yirmi haber yayınlayan internet siteleri, ülkedeki başka<br />
etnik ve dini sorunlara oldukça duyarlı olan sol basın, dünyanın öbür<br />
ucundaki bir haberi çevirip çevirip yayınlayan kuruluşlar; neden Alevilerin<br />
sorunlarına bu kadar duyarsız kalırlar? Milli Eğitim Bakanlığı<br />
tavsiyesiyle ülkedeki bir topluma “sapık” demenin ülkemizde kaç örneği<br />
vardır? Bu durumun haber değeri yok mudur? Bizim sorunlarımıza ilgi<br />
gösterilmesi için bizim de “mezhepçilik” yapmamız mı gerekiyor? Sadece<br />
Alevilerin sorunlarını düşünmemiz, kendimiz için partiler kurmamız,<br />
sadece kendimiz için yaşamamız mı gerekiyor? Suçumuz solcu olmak<br />
mıdır? Kayıtsız-şartsız sola destek olmak mıdır? Hiçbir çıkar beklemeden,<br />
hiçbir ayrım gözetmeksizin ülkedeki diğer etnik ve dini gruplardan<br />
solcularla aynı idealler altında toplanmamız mıdır? Ateş düştüğü yeri<br />
yakacaksa; bizim kendi öznel sorunlarımızı bırakıp ülkenin tamamındaki<br />
sorunlarla ilgilenmemizin anlamı nedir?<br />
İLHAN CEM ERSEVEN’in tutkulu bir çalışmayla incelediği 26<br />
roman, 12 öykü ve bir oyunda, Kızılbaşların, Alevilerin ve<br />
Bektaşilerin nasıl ele alındığını ve nasıl yansıtıldığını çarpıcı<br />
örneklerle sergilediği çalışmasını Türkiye yazını ile ilgili her<br />
okuyucunun mutlaka okumasını salık veririz.<br />
İLHAN CEM ERSEVEN<br />
Çağdaş<br />
Türk Romanı<br />
ve<br />
Öyküsünde<br />
Aleviler<br />
Haziran 2005<br />
15 x 23 cm boyutunda<br />
321 sayfa<br />
Alev Yayınları<br />
Tel: 0212.319 56 35<br />
www.alevyayinlari.com<br />
30 Sayı 27