27.Sayı - Hacibektaslilar
27.Sayı - Hacibektaslilar
27.Sayı - Hacibektaslilar
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
SERÇEÞME<br />
BEN OZANIM / ANKARA’YA ADLI ALBÜMÜ YENİ YAYINLANAN<br />
Selahattin Akarsu ile Söyleştik<br />
OZANLIK geleneğinin önemli temsilcilerinden<br />
Selahattin Akarsu’yla sıcak, samimi<br />
bir sohbet gerçekleştirdik. Ben Ozanım<br />
/ Ankara’ya adını taşıyan yeni albümünde toplumsal<br />
sorunlara, haksızlıklara, eleştirel ve yalın<br />
bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Diğer albümlerinde<br />
olduğu gibi bu albümde de gelenekten<br />
beslenip, anonimleşen türküler görüyoruz ve<br />
yine Selahattin Akarsu besteleri önemli bir<br />
yere sahip. Selahattin Akarsu, ozan olmanın,<br />
kişiye yüklediği sorumlulukların bilinciyle<br />
hareket ediyor ve yetkin, usta bir dille; sazını,<br />
sesini, sanatını hissetmemizi, sevmemizi<br />
sağlıyor. Halkın derdini, kendi derdi edinmiş,<br />
korkusuzca sazın teline vuran ozanımıza kulak<br />
verelim:<br />
Öncelikle siz tanıyarak başlayalım<br />
söyleşimize. Selahattin Akarsu kimdir?<br />
• Ben Sivas’ın Kangal İlçesinin Minerakaya<br />
Köyünde doğmuşum. Evli ve 3 kız çocuğu<br />
babasıyım. İstanbul, Örnektepe’de ikamet ediyorum.<br />
Sanatçılara uygulanan geriye dönük<br />
borçlanma yasasından emekli oldum. Şu anda<br />
Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı İstanbul<br />
Şubesi-Okmeydanı Cemevi’nde, yönetim<br />
kurulu üyesi olarak kültür sanat çalışmalarını<br />
yürütüyorum.<br />
Muhlis Akarsu’nun yeğeni olmanız,<br />
ondan etkilenmeniza neden oldu mu?<br />
• Nasıl etkilenilmez ki, çok büyük bir ozanın<br />
yeğeni olmam dolayısıyla, bir kere kan bağım<br />
var. Kendimi bildim bileli ben Muhlis Akarsu<br />
dinlerim. Ona benzersiz bir sevgi ve saygı<br />
besliyorum. Her şeyiyle benim hayranlık duyduğum<br />
ve örnek aldığım bir ozandır. Onun<br />
dışında müziğe olan büyük bir aşkım var. Bu<br />
duygularımı şöyle dile getireyim; ben çocukluğumdan<br />
beri, Muhlis Akarsu’nun plaklarını<br />
dinleyerek büyüdüm -Muhlis Akarsu’nun<br />
dışında büyük ozanlarımızdan, Mahsuni’nin,<br />
Aşık Daimi’nin, o büyük üstatların plaklarını,<br />
kasetlerini de dinleyerek-. Kasetlerimde<br />
de Akarsu türküleri okudum. Son dönemlerde<br />
kendim yapıyorum türkülerimi. Ne demişler<br />
“Göl yerinde su eksik olmaz”<br />
Yeni kasetiniz çıktı. Hem Alevi Bektaşi<br />
deyişlerinin gelişiminden hem de yeni<br />
kasetinizden konuşalım.<br />
• Ben bir Alevi çocuğuyum, Alevi dedesinin<br />
çocuğuyum. Bizim soyumuzda dedelik var,<br />
Seda Coşkun<br />
seyitiz biz, baba tarafından ocakzadeyiz, Kocaleşker<br />
oğullarındanım. Alevi Bektaşi geleneğinden<br />
geldiğim için deyişlerin ben de çok<br />
büyük yeri vardır. Köyümüzde yıllar önce<br />
yapılan, cemlere katılırdım, Alevi dedelerin<br />
cemlerini hatırlıyorum. Gerçi çok fazla cem<br />
olmazdı, senede bir iki defa perşembe günleri<br />
cem yaparlardı, o yoksulluktan dolayı, ama<br />
aklımdadır. Alevi deyişlerini hep o dedelerden<br />
dinlerdim. O zaman Muhlis Akarsu’da zakirlik<br />
yapardı. Bizim köylerde de, yakın köylerde de<br />
dedelerle birlikte, zakirlik yapardı, deyiş, mersiye<br />
okurdu.<br />
Ben dayım Muhlis Akarsu’nun, sağlığında<br />
bir iki tane kaset çıkardım. Onun beste ve<br />
deyişlerini seslendirdim. Bana kendisi şöyle<br />
derdi: “Bir gün gelecek sen benim tahtıma oturacaksın”<br />
Tabii böyle bir şey mümkün değil,<br />
kimse kimsenin yerini alamaz. Ama söylediğim<br />
gibi üzerimde etkisi çoktur. Onun kasetleri,<br />
plakları, beni söz ve türkü yazmaya da itti.<br />
Daha sonra, türkü yazmaya başladım. O talihsiz<br />
olaydan, Sivas katliamından sonra, türkü<br />
çalışmalarıma ağırlık verdim. Çok severek,<br />
Akarsu’nun plağını dinlerdim, bir arkasını, bir<br />
önünü. Annem bazen kaygılanırdı, şöyle derdi:<br />
“Oğlum bu kadar sık dinleme, sana bir şey olacak”<br />
Daha sonra da ASM’de dayım Akarsu’nun<br />
anısına bir kaset yapmam zorunlu oldu. Onun<br />
anısına ithaf edilen bir kaset çalışması yaptık.<br />
Bu gelinen süreçte ise iki sene arayla bir kaset<br />
yaptım ve son olarak da beşinci kaset-CD piyasaya<br />
çıktı. Beşinci ve son kasetim, Ben Ozanım<br />
/ Ankara’ya adını taşıyor<br />
Bu albümde toplumsal ve siyasal<br />
sorunlarımızı dile getiren taşlamalara,<br />
yergilere rastlıyoruz.<br />
• Oluşturduğum eserlerimde bu özellikler var.<br />
Bir eseri yazarken, ona hazırlanmıyorsun, bir<br />
anda geliyor. Dünyada olan biteni büyük bir<br />
merakla izliyorum, dünya insanlığının gelişmesine<br />
kayıtsız değilim. Örneğin orada dinlediğiniz<br />
Ankara’ya türküsünde;<br />
“Bir oyum vardı vermiştim<br />
Çekip gitti Ankara’ya<br />
Elimden aldı lokmamı<br />
Yutup gitti Ankara’ya<br />
Ankara’ya Ankara’ya<br />
Yazık oldu fıkaraya<br />
Boş verirsen bu dünyaya<br />
Her zaman kalırsın yaya”<br />
Selahattin Akarsu,<br />
Yılmaz Güney’in<br />
Paris’te, Père Lachaise<br />
Mezarlığındaki<br />
kabrinin başında<br />
Bu bir anlık bir şey. Beş dakika ya da on<br />
dakika içerisinde dörtlükler meydana geliyor.<br />
Bu eserlerimizi sağlığımızda anlamazlarda, öldükten<br />
sonra değer verirler. “Ne güzel yazmış,<br />
söylemiş” derler. Bu hep böyle olmuştur. Toplumsal<br />
içerikli yönleri olan türkülerim ağırlıkta<br />
olacaktır, türkülerimde belli bir noktada<br />
Akarsu tarzı hakim, bu çizgide yürüyorum.<br />
Albümünüzün geneline baktığımızda<br />
neler var?<br />
• Usta malı deyişler, türküler var. Diğerleri<br />
bana ait eserler.<br />
Halk ozanlarının geleneği ve kültürü<br />
yaşattığına inanıyor musunuz? Hala<br />
devam ediyor mu ozanlık geleneği?<br />
• Hala devam ediyor. Ancak koşullar insanları<br />
biraz uzaklaştırmış denilebilir. Yoksa ozanlık<br />
ölmedi ki, ölmez de, mümkün değil. Bakıyorsunuz<br />
geçmiş dönemdeki ozanların yazdıkları,<br />
hala türkülerde, sanatçılar tarafından da okunuyor.<br />
Bu işte olumsuz gördüğüm taraf ise yenilik<br />
yapılmaması. Buna rağmen pek çok yazan<br />
ozan var, ama ismi, duyulmamış, tanınmamış.<br />
Pek çok kitap var, bestelenmemiş şiirler mevcut,<br />
türkü olacak kalıplarda, türkü motifinde<br />
yazılmış. Sürüyor ozanlık, sürecek de. Yaşanan<br />
durgunluk, teknolojiden mi, dünyada gelişen<br />
olumsuz olayların etkisi mi bilinmez. İnsanlar<br />
artık eskisi gibi ilgilenmiyor, türkülerin içinde<br />
yaşamıyor gözükse de türküler ölümsüzdür biliyorsunuz,<br />
ama üretkenlik yok, bu bir gerçek.<br />
Mahsuni Şeriflerin, Pir Sultanların, o büyük<br />
ozanların yazdıklarını şimdi insanlar yazamıyor.<br />
Niye yazamıyor; o hayatı yaşamadığı için,<br />
onların yaşamı çok farklıydı, şimdiki durum<br />
ise biraz daha farklı. Yazılmıyor, eski ozanlarımız<br />
da olduğu gibi yazılmıyor, yazanlar da<br />
seslerini duyuramıyor.<br />
İnsanların belki birbirlerine<br />
bağlılıkları azaldı.<br />
• Evet, insan ilişkilerinde kopukluklar var<br />
ve ne yazık ki günden güne zayıflıyor. Dayanışma,<br />
insan sevgisi yok oluyor ve genel bir<br />
bencillik söz konusu. Günümüzde hakim olan<br />
globalleşen, rezilleşen bir sürece doğru gidiyoruz.<br />
Bu bizi derinden etkiliyor. Bizim üretkenliğimizi<br />
olumsuz bir şekilde etkileyen nedenlere<br />
olumlu çözümler üretmek lazım. Bugün<br />
hala Mahzuni’nin, Muhlis Akarsu’nun, Aşık<br />
Daimi’nin, bildiğimiz ozanların, türküleri günümüzde<br />
yaşıyor, farkındaysan hiç yeni üretim<br />
yok, ya da son derece az.<br />
Örnek aldığınız diğer sanatçılar<br />
kimler?<br />
• Muhlis Akarsu, Mahzuni Şerif, Davut Suları.<br />
Çok fazla yok diyebilirim. Ama en çok etkilendiğim;<br />
Muhlis Akarsu ve Mahsuni Şerif.<br />
Yön FM’deki programınızdan<br />
bahsedelim, Aşıklar Meclisi’nden.<br />
• O program kendiliğinden oluştu. Radyolar<br />
kuruldu, 1993 yıllarında, Yön FM’nin dışındaki<br />
diğer radyolarda da peş peşe gelişti. Diyebiliriz<br />
ki, halk müziği çalan, Alevi deyişleri<br />
çalan radyoların içinde emekten yana tavır<br />
koyan bir Yön FM’di. Orada arkadaşlarımız,<br />
26 Sayı 27