05.01.2014 Views

27.Sayı - Hacibektaslilar

27.Sayı - Hacibektaslilar

27.Sayı - Hacibektaslilar

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

SERÇEÞME<br />

(Baştarafı 1. Sayfada)<br />

“bombayı kim imha edecek”: Kendisi mi yoksa<br />

dışarıdan insanlar mı? Doğrusu bu “bombayı”<br />

kişinin kendisinin “imha” etmesidir: Bu enerjiyi<br />

“üretken” biçimde tüketmesidir. Ancak kişi<br />

kendisini imha edecek denli bilgiye sahip değilse;<br />

imha edeceğim diye “orasını-burasını”<br />

karıştırırken birden kendisini “patlatıverir”:<br />

Enerjisini boşu boşuna harcar. Sistem kafalarımıza<br />

bir “ezber” veriyor: Herkesin kendini<br />

“imha” etmesi, yani var olan enerjisini “düzen”<br />

yararına tüketmesi için. Bilinçlere yönelik bu<br />

“yapı bozumu”, belletilmiş toplumsal yaşam<br />

tarafından her birimizin “ele geçirilmesi” sonucunu<br />

üretiyor. Böylesi bir durumda “işgal”<br />

ediliyor beyinlerimiz; nasıl konuşacağımız,<br />

nasıl davranacağımız “beyin defteri”ne kaydediliyor.<br />

Alevilikte “sözel taşınma” kanalları tıkanınca<br />

baba ile oğul, dede ile torun arasındaki<br />

ilişki birbirlerine benzemekle birlikte birbirinden<br />

“sakınan”, yani “anlamsızlığa açılan iki<br />

kara deliğe” dönüşür: Bu nedenle “örgüt üyesi<br />

ile yönetici” arasındaki ilişkiyi, “tıkanan sözel<br />

taşınma kanalları”nın işlevli “çağdaş karşılığı”<br />

olarak yaşama geçirmemiz gerekirdi. Beceremedik:<br />

Onu da “iki kara deliğe” benzettik.<br />

Nereden bakarsak bakalım hiçbir şey görünmüyor.<br />

Geçmişte örgüt yöneticisi ile örgüt üyesi<br />

arasındaki ilişki “çocuksu” idi; şimdi “mahcup”;<br />

işlevsel değil, “tersine dönüşümle” emir<br />

alma-emri yerine getirmeyle belirgin “memurlaşmış<br />

bir iletişim” dili egemen artık.<br />

Eğri oturalım ama doğru konuşalım: Alevi-<br />

Bektaşi zeminde ruhlar “kirlenmiş” durumdadır;<br />

“temizlenmeden” Alevi-Bektaşi “yeniden<br />

doğuşunun” altından kalkmak olanağı yoktur.<br />

Bedenini terk edebilen, yani canını “soyut”<br />

olarak avucunun içine alabilen bir kimlik onu,<br />

“sonsuz yaşam” içinde “saklar”. Sonsuz yaşam<br />

kaynağı can, yeri-zamanı geldiğinde ıslak toprakta<br />

fışkıran bir ot gibi yeşeriverir “yeni bedenlerde”.<br />

“İlahi ciğer” ruhla bedeni birleştirdiğinde,<br />

“bilmeyiş erdeme” dönüştü; ruh-beden bütünleşmesinin<br />

“içe-dışa vurumu” olarak algılanan<br />

görme-duyma-hissetme vb’ye yönelik “sevgiaşk”<br />

bilgiden “uzaklaşma” yeteneğini göstermez.<br />

Bedeni “küçümser”, ruhu “tanımazsak”,<br />

bilginin kaynağı “kurur”; aşk da sevgi de “matematik<br />

formüllere” dönüşür: Unutmayalım ki<br />

ruhlar da “buharlaşır”. Buharlaşan ruh, “dahileşir”;<br />

dahileşen ruh, kimliği “egemenliği<br />

altına” alır. Biz, ruhumuzun “efendisi” olmak<br />

istemiyor muyuz? Öyleyse ruhu “su” gibi içimizde<br />

tutmasını öğrenmeliyiz.<br />

•<br />

Sizin “Hrant Ağabeyiniz” Oldu mu?<br />

Fikret Otyam<br />

YAZDIM geçenlerde, seksen bir yaşımda, yazılarımı artık q ile başlayan dizinle yazıyorum!<br />

Dile kolay, 1953 yılından bu yana a ile başlayan Fransız dizini ile yazmışım, bu alışkanlığı<br />

kırmak kolay mı sanırsınız? Tastamam yedi yıldır her hafta politik bir dergi olan Aydınlık<br />

Dergisi’ne yazıyorum ve yıllar içinde yazısını daktilo ile yazan bir bu can kalmış iyi mi? Yazımı<br />

dizen arkadaş izinli olduğu zaman, yazım tastamam yazılıktan çıkıyor ve bu can da zıvanadan!<br />

Suudi Kralı Hazretleri ülkeye geliyor “yanında, üç yüz kişi, içlerinde tek kadın yok”; yazımda ise<br />

bu, “içlerinde tek kalem yok” olduruluyor! Kral Hazretleri Kâbe’ye doğru işemezmiş ise “kral<br />

hazretleri Kabe’ye işemezmiş” oluyor ve yedi yıl içinde salt bu yüzden okur canlarıma üçüncü kez<br />

“eyvallah” dedim, yok yahu, dedirttiler!<br />

Evet daha önce de yazdım, Çorum’lu Alevi iki canın Haşim ve Levent’in bilgisayar kuruluşu<br />

AK-BİM imdadıma yetişti en son model ve dahi en yetenekli cihazları atölyeme kurdular, para<br />

peşin kırmızı meşin, üstelik zorla!..<br />

Bu yaşta benim için akıl sır ermez aletlerle(!) boğuştum durdum haftalarca ve dahi boğuşuyorum!<br />

Öğrenmenin sonu yokmuş ya, bu da öyle, Kâbe derken a’nın üzerine inceltme simgesini<br />

tastamam uygulayamıyorum; ya sevgili Ahmet Koçak ya da sevgili Esat Korkmaz can bunu hallederler,<br />

eyvallah….<br />

Aydınlık’a ceza(!) bitti ve ilk yazımı yazdım, başlığı yukarıda: “Sizin ‘Hrant Ağabeyiniz’ Oldu<br />

mu?” Gösterilen yere yerlere gerekeni yazdım e-posta. Yazım bir dakika sonra İstanbul’daydı!<br />

Hani lokma, lokmalar vardır, sevdikleriniz düşer aklınıza da o lokma boğazınızdan geçmez olur,<br />

tutun ki bu yazım bir lokma, o dergi başka, bu dergi başka, herkesin yüksek hoşgörüsüne sığınarak<br />

çıkan yazımı burada da tekrar ediyorum, gerçeğe hü... Yönetici canlar bu kelli yazımın uzunluğunu<br />

da bağışlaya, eyvallah..<br />

Aydınlık Dergisi, Sayı: 1022, 18 Şubat 2007<br />

Sizin “Hrant Ağabeyiniz” Oldu mu?<br />

AKSARAY’DA Halk Eczanesi sahibi Vasıf İbrahim Bey’in eczanesinin karşısındaki evinden<br />

haber geldi, eczacı iki dakika sonra evindeydi. Uzatılanı kollarına aldı öptü. Sonra Kuran’ın<br />

iç kapağına yazdı:<br />

“Bugün bir oğlum daha oldu, adını Fikret Vesim koydum. 19.12.1926”<br />

Eczaneye dönünce çalışanlarına müjdeyi verdi. Genç kalfa adayı Hrant (Maraşlıyan) da hemen<br />

eve koştu. Anam Naciye belki bin kere anlattı: “Seni, babandan sonra Horont aldı kucağına.”<br />

Ona hiçbir zaman Hrant diyemedi. Altı yedi yaşlarındayım, babam öteki kardeşlerimde olduğu<br />

gibi bana da beyaz gömlek diktirdi, eczanede çalışmaya başladım. Bu, ilaç kutularına ve şişelerine<br />

yapıştırılacak etiketleri kesmekti. Çok parlak elişi kağıtlarına basılmış yuvarlak ve dikdörtgen<br />

etiketleri tek tek kesmektense harika bir buluşla üç dördünü üst üste koyup kesmek marifetini gösterdim,<br />

ne ki hergele elişi kağıtları kayı kayıvermiş, halkın Koca Vasıf dediği babam “işini doğru<br />

yap bakalım” deyip ense köküme ilk şaplağı patlatmıştı! Bu beklenen dayaklar uzun sürerse imdadıma<br />

Hrant ağabey yetişir, “Baba bir daha yapmaz” garantisiyle dayağı sonlandırırdı. Görmezdi<br />

bir gözü, sormadım, öğrenemedim nedenini. O tek gözü hep, ama hep sevgiyle bakardı insanlara<br />

ve gülen gözü Hrant Ağabeyim’in o tek gözünde gördüm.<br />

Kocaman adam oldum Hrant Ağabeyin yanında, kardeşi yaşdaşım Aron’a kimi arkadaşlar<br />

Harun da derlerdi. Ortaokulda sıra arkadaşım, siyah önlüklü, beyaz yakalı, kıvır kıvır saçlı resimlerimde<br />

olduğu gibi kapkara kaşlı gözlü, birazda tombulca Anahit idi. “Kırsaçlılar” hep siyah<br />

giyinen üç teyzeydi, Aksaray’ın ünlü kadın terzileri. Biz çocuklar nasıl ama nasıl severdik onları,<br />

bişeyler olurdu onlar yumurtaları boyarlardı elvan elvan, kapılarına duranda bizleri öpüp severler,<br />

o boyalı yumurtalarla, kara üzümle karışık ceviz içleriyle, şekerli leblebilerle tıka basa doldururlardı<br />

ceplerimizi.<br />

Çarşıda en çok demirci Ohannes Amca’yı severdim. O da Eczacı Vasıf Bey’in yaramaz oğlunu.<br />

Yolda bulduğumuz iki ucu da açık boruyu Ohannes Amca’ya götürüp bir ucunu kapattırdım ve<br />

yakınına da bir delik açtırdım ve hemen biraz barut, evden bez parçaları, azıcık gazyağı ve upuzun<br />

bir kavak dalı, ver elini ulu ırmağın yanı, topumuz hazırdı. İlk atış başarılı olmadı, üzerine<br />

“Yüzler ve Gözler”<br />

Fikret Otyam’ın resimleri ve Filiz<br />

Otyam’ın fotoğ raflarından oluşan<br />

“Yüzler ve Gözler” sergisi 6 Mart<br />

akşamı yapılan bir kokteyl ile<br />

Toprak Sanat Galerisi’nde açıldı.<br />

30 Mart’a kadar sürecek olan<br />

sergi hafta içi 12-19 saatleri arasın<br />

da, cumartesi günleri 11-17<br />

sa at leri arasında izlenebilir. Ihlamur<br />

Yıldız Cad. No: 10 Beşiktaş<br />

İstanbul Tel: 0212.326 35 80.<br />

Açılışta Fikret Otyam Anahtar<br />

Kitaplar’ın sahibi Mehmet Atay ve<br />

Esat Korkmaz ile birlikte.<br />

Filiz Otyam açılışa katılan<br />

konuklarla birlikte<br />

2 Sayı 27

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!