27.Sayı - Hacibektaslilar
27.Sayı - Hacibektaslilar
27.Sayı - Hacibektaslilar
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
SERÇEÞME<br />
ABF Yöneticilerinin Samimiyetsizliği<br />
Av. Fevzi Gümüş<br />
DÜŞÜNCE KARANLIĞINA IŞIK TUTANLARA NE MUTLU<br />
HACI BEKTAŞ VELİ<br />
İnandırılmak<br />
Ali İhsan Doğan<br />
Toplumların bilinci geliştikçe katliamların yerini siyasal baskılar almış,<br />
katliamlar insanların düşüncelerine yapılmıştır. Amaç, insan beynini gereksiz<br />
bilgilerle doldurup, düşünemeyen, sorgulayamayan tek tip insan<br />
yaratmak ve teslim almaktır. Hegemonyalarını sürdürmek için vakıflar,<br />
dernekler, kurslar, basın yayın kuruluşları, zorunlu din dersi kullanılıyor.<br />
Bu olumsuz gelişmeler yaşanırken, kendi inancımızı irdeleyelim.<br />
Alevi-Bektaşilikte aldatma ve kandırma, kadrolaşma yok. Zalime<br />
boyun eğme yok. Biz yüzyıllar önce tanrıyı insanda bulduk. İnsan odaklı<br />
inanç sistemi geliştirdik. Kendi nefsimizi, terbiye etmeye çalıştık. Ahlakımızı<br />
düzeltmeye çalıştık. İnancımız gereği temiz toplum yaratmak<br />
için katili, hırsızı, zina yapanı düşkün ilan ettik, toplum dışına ittik. Kişiyi<br />
yola alırken (ikrar verirken ) yaş sınırı koyduk. ‘Gelme gelme, dönme<br />
dönme’ diyerek düşünme fırsatı sunduk. Bektaşi öğretisine insan sevgisini<br />
yerleştirdik. Gönlümüzü açtık, aklımızla birleştirip düşünce gücünü<br />
ortaya çıkardık. Düşünen ve sorgulayan bir toplum yarattık.<br />
Yolumuzun bir güzelliği de eleştiriye açık olmamızdır. Fakat bu zaman<br />
zaman dozunu aşarak araştırma yapmadan, yeterli bilgiye sahip olmadan<br />
eleştiri yapmaya varmaktadır. Yani sorgulamadan yargılamaktır.<br />
Bu da Bektaşilikte bölünmelere ve kutuplaşmalara yol açmaktadır.<br />
Çeşitli dernek, vakıf ve ocaklar ayrı faaliyet göstermekte. Oysa tarihimize,<br />
Anadolu erenleri Sarı Saltuk, Abdal Musa, Dede Garkın, Mahmut<br />
Hayrani, Hubyar Sultan, Karaca Ahmet, Pir Sultan Abdal şiirlerine<br />
bakmak yeterlidir. Hepsi Hacı Bektaş Veli ye bağlıdırlar. Yani icazetlidirler.<br />
Şemsi Tebrizi’nin Mevlana’yı nasıl irşat ettiği biliniyor. Hacı Bektaş<br />
Veli merkez olmuş, bütün ocakzadeleri kendine bağlamıştır. Bu da<br />
Bektaşiliğin gelişme sürecinde çok etkili olmuştur.<br />
O tarihte Bektaşilikte bu kadar farklılaşmalar yoktu. Hacı Bektaş<br />
Veli bugün yaşananları öngörmüştü ve bir de bedduası vardır. (*) O zaman<br />
10 Şubat 2007-Cumartesi<br />
-12 ŞUBAT 2007 tarihinde yapılacak olan Tüzük hükmü uyarıca<br />
11 doğal üyesi olduğum ABF Danışma Kuruluna aşağıdaki gerekçelere<br />
dayalı olarak katılmadım.<br />
Gündemin “Kurumsal işleyiş ve sorunlarımız” başlıklı maddesi, benim<br />
açımdan Olağanüstü Genel Kurul öncesi ve sonrası yaşanan olumsuzlukların<br />
tartışılmasına yol açabilecek bir gündem maddesi olmasına<br />
karşın, bu süreçte mevcut ABF yönetimine karşı benimde içinde yer<br />
aldığım alternatif liste çıkartanlara yönelik kullanılan “şer cephesi ve<br />
darbeciler”, “genel kurmay-derin devletin adamları” gibi son derece<br />
çirkin, ahlak dışı, Alevi edep ve terbiyesine aykırı, ‘çamur at izi kalsın’<br />
türünden basit olumsuz kavramlar henüz orta yerde durmaktadır. Bu ifadelerin<br />
ABF Olağanüstü Genel Kurulu öncesi ve sonrası yaşanan sıcak<br />
gerilimden kaynaklı olarak kullanıldığı bile hiçbir yerde söylenme ihtiyacı<br />
duyulmamıştır. Bu yönde gerekli soruşturma, yüzleştirme ve dahası<br />
dar cemi yapılması talebi karşısında yönetimce gerçekle yüzleşmekten<br />
‘sinsice’ kaçılmaktadır. Alevi hareketinin emektarlarına karşı kullanılan<br />
bu çirkin, ahlak dışı ifadeler ve iftiralar düzeltilmedikçe, iftiracılar, söz<br />
sahipleri hakkında gerekli soruşturma, kovuşturma, yüzleştirme, gerekiyorsa<br />
alevi hukukunun gerektirdiği cezalandırma yapılmadıkça ABF<br />
üzerinden yaşanacak kurumsal işleyiş ve sorunların devam edeceği şüphesizdir.<br />
Gündemin, “Aleviler ve Siyaset ilişkisi” başlıklı maddesi, Mersin’de<br />
yapılan AABK ve ABF toplantısı basına açıklaması olarak yapılan açıklamalarda<br />
CHP-DSP gibi partilerden kontenjan talep edileceği; taleplerinin<br />
kabul edilmemesi halinde genel seçimlere bağımsız adaylarla girileceği<br />
görüşü dile getirilerek, ABF’nin tavrı kesinleştirilmiş bir biçimde<br />
açıklanmış durumdadır. Basında çıkan bu minvaldeki haberler yalanlanmamıştır.<br />
Hal böyleyken, konu ilk kez ABF bileşenlerinin gündemine<br />
getiriliyormuş gibi bir hava yaratılmak istenmesi, ABF’nin bileşenlerine<br />
karşı samimiyetsiz bir tutum içinde olduğu, en azından alınmış ve kamuoyuna<br />
açıklanmış bir kararı, dikte ettirmek maksatlı olarak Danışma<br />
Kurulu’nun gündemine yazdığı sonucunu doğurmaktadır. Ayrıca kendi<br />
açımdan da 1.maddede özetlediğim çirkin, ahlak dışı, Alevi edep ve terbiyesine<br />
aykırı, çamur at izi kalsın türünden basit olumsuz kavramların<br />
Alevi hareketinin emektarlarına karşı kullanılmasının altında yatan ihtiras<br />
da, 2007 yılında yapılacak Milletvekili Genel Seçimlerinde ‘tek ses’,<br />
‘dikensiz gül bahçesi’ bir alevi örgütlenmesi görüntüsü verilmesi sureti<br />
ile mevcut ABF yönetiminden adı artık kamuoyunda açıkça telaffuz<br />
edilmeye başlayan birkaç kişinin, ama asıl yurtdışı örgütlenmesinden<br />
adı birilerince malum olan arkadaş çevresinin meclise taşınacağı yönündeki<br />
saf hayalden kaynaklanmaktadır.<br />
Sonu hüsranla bitecek böylesi bir süreçte adımın kullanılmasını<br />
istemediğim gibi, örgütsel bir yönetim görevimin de bulunmaması sebebiyle,<br />
Danışma Kurulu’nun uzun tartışmalarla ve müzakerelerle oluşturulduğu<br />
varsayılarak kamuoyuna sunulacak olan, oysaki daha önce<br />
belki Köln’de bir televizyon bürosunda, belki Çankaya’da bir restoranda<br />
yazılarak birilerinin diz üstü bilgisayarında kayıtlı bulunan sözde bir<br />
bildirgenin nesnesi de olmak istemiyorum. Yani bu Danışma Kurulu’na<br />
çağrılmamız anlamı da, daha önceden alınmış ve basına da haber olmuş<br />
bir kararı, bizleri bir arka fon olarak kullanıp, kamuoyuna deklere etme<br />
girişiminden başka bir şey değildir.<br />
Ayrıca bu türden yapay, samimiyetsiz ve daha önemlisi gerçeklikten<br />
kopuk süreçlerle Alevi Örgütlenmesinin gerçek ideolojik mücadelesinin<br />
ve enerjisinin, potansiyelinin zaafa uğratıldığını da düşünmekteyim.<br />
‘Siyasete müdahale’ adı altında daha evvel DBH-BP Sürecinde bir<br />
benzeri denenmiş bulunan ve maalesef aynı kişilerce ‘Alevi Örgütlenmesini<br />
Bölme’ pahasına yürütülen bu gözü karalığı hak etmediğine inandığımdan<br />
da toplantıya katılmak istememekteyim.<br />
ABF tarafından sıkça kullanılan “doğrudan temsil” kavramı da, siyaseten<br />
yanlış ve hiçbir temeli olmayan bir kavramdır. Siyasal literatürde,<br />
böyle bir kavram bulunmamaktadır. Temsil ve doğrudanlık ilişkisi birbiriyle<br />
çelişirler. Ancak siyasal literatürde, “Temsili demokrasi” ve(ya)<br />
“doğrudan demokrasi” gibi kavramlar kullanıldığı bilinmektedir. ABF,<br />
siyasal literatürde bulunan ve birbirinin alternatifi olan bu iki deyimden<br />
ilk iki sözcüğü alarak, yeni bir kavram uydurmuştur ki, bu kavramın hiçbir<br />
anlamı yoktur. Eğer kastedilen Alevilerin siyasette yer alması ise, bu<br />
kavram hem Alevilerin siyasette yer alması prensibini karşılamaz hem<br />
de yaratılan kavram kargaşası nedeniyle istenilen sonuca ulaşılamayacağı<br />
için Alevi toplumunda yeni bir hayal kırıklığı yaratılmasına neden<br />
olur.<br />
Neden toplantıya katılmadığımı soranlara ve ilgilenenlerin bilgisine<br />
saygı ile arz ederim.<br />
•<br />
ki kervan hızıyla yolu bir günlük olanın bir yılda, iki günlük olanın iki<br />
yılda, üç günlük olanın üç yılda, on günlük olanın on yılda bir gelip icazetlerini<br />
yenilemeleri gerekmektedir. Gelmediği taktirde ‘yediği haram,<br />
yuduğu murdar, tacı delik, kendi murtattır’ der Hacı Bekaş Veli.<br />
Durum böyleyken şimdiki ocak dedeleri, diğer toplum kuruluşları<br />
neden Hacı Bektaş Veli Serçeşmede birleşmiyorlar? Veliyettin Efendimin<br />
birçok kere “Biz yol gösteririz, yönlendirmeyiz” dediğini duydum.<br />
Ekonomik ve sosyal nedenlerden dolayı köylerimiz boşaldı. Köy<br />
Enstitüleri gibi çalışan, büyüklerimizin ‘irfan mektebi’ dediği insan yetiştiren<br />
cemevlerimiz sürdürülemez oldu, etkinliğini yitirdi. Bu geleneği<br />
geleceğe taşımak için tek umut sivil toplum örgütleridir. Bu örgütlerden<br />
verim alabilmek için tek çatı altında birleşilmelidir. Yolumuzdaki<br />
sevgi ve hoşgörüye dayanarak, menfaati, siyaseti bir kenara bırakıp bir<br />
merkez oluşturmak durumundayız. Aksi durumda farklı sesler ortaya<br />
çıkar, benliğimizle çelişen fikirler üretilir. Bilinen Alevi-Bektaşi yolunu<br />
nereye koyacağını bilemeyenler, Bektaşiliğin içinde tanrıyı kaybedenler,<br />
türbana benzeyen bezlerle bacıların başını bağlayıp cem yaptıran dedeler<br />
görüyoruz. Bu farklı tanım ve yorumlar zenginlik anlamına gelmez,<br />
aksine parçalanmaya yol açar. Bazı sivri uçların yada art niyetli insanlar<br />
Alevi-Bektaşiliği bir tarafa çekmek isteyebilir.<br />
Bunların ortadan kalkması için merkezi yönetim gerekmektedir.<br />
Özellikle bu noktaya dikkat çekmek istiyorum. Bütün dernek, vakıflar,<br />
federasyonlar bir noktada toplanırsa temsil hakkı konusunda hukuki açıdan<br />
güçlenir. Alternatif oluşturur. Alevi-Bektaşi felsefesini taşımayan<br />
Alevi Din Hizmetleri adı altında faaliyet gösteren vakıf ve dernekleri<br />
reddedebilme gücüne sahip olur.<br />
Bütün evrensel değerleri içinde taşıyan yolumuzu geleceğe taşıyıp<br />
toplumsal birlik için hizmet etmemiz gerekmektedir. Hatasız bildiğim<br />
bu yol kolay kazanılmadı. Bu zamana kadar atalarımız canlarıyla kanlarıyla<br />
bedel ödediler. Oysa biz çok kolay tüketiyoruz. Gelecek bizden<br />
hesap soracak bu iyi biline!<br />
Saygılarımla<br />
•<br />
(*) Kaynak: Ali Celallettin Ulusoy, Hünkar Hacı Bektaş Veli ve Alevi Bektaşi<br />
Yolu.<br />
12 Sayı 27