şizofrenik bozuklukta cinsel işlev bozuklukları - Çukurova Üniversitesi
şizofrenik bozuklukta cinsel işlev bozuklukları - Çukurova Üniversitesi
şizofrenik bozuklukta cinsel işlev bozuklukları - Çukurova Üniversitesi
Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
hastalarında korteksin derin katmanlarında dış katmanlara göre daha fazla yoğunluk<br />
olduğu görülmüş, bu da şizofrenide nöronların göç etmesinde bozukluk olduğu<br />
görüşüyle uyumlu bulunmuştur 42 .<br />
2.4.5. Nörogelişimsel Varsayım<br />
Nörogelişimsel modele göre genetik ve erken gelişimsel etkenlerin bir araya<br />
gelmesiyle oluşan bir beyin hasarı beynin normal olgunlaşma sürecini bozmaktadır ve<br />
nöronların gelişiminin erken dönemlerinde meydana gelen genetik ve epigenetik olaylar<br />
nöron gelişimini olumsuz etkilemektedir. Bu etkilenme, hücre çoğalması, hücre<br />
farklılaşması, hücre göçü, programlı hücre ölümü, sinaps oluşumu, nöron devresi<br />
oluşumu aşamalarında olabilir. Sinir sistemi gelişiminin ilerleyen dönemlerinde, bu<br />
etkiler sonucu ortaya çıkabilecek sinyal iletimi <strong>bozuklukları</strong> ve nöron devrelerinin<br />
anormallikleri şizofreni belirtilerinin ortaya çıkmasına yol açıyor olabilir 20 .<br />
edilmiştir.<br />
2.4.6. Nörodejeneratif Varsayım<br />
Şizofrenide nörodejeneratif hastalıkların bazı özelliklerinin bulunduğu iddia<br />
Yaşamın erken evresinde tamamlanan, hastalık başlayana kadar belirti<br />
göstermeyen, hastanın giderek kötüleşmesine neden olan, bir klinik tablonun, yalnız<br />
nörogelişimsel bir süreçle açıklanması zor görülmektedir. Bu nedenle şizofreninin<br />
nörogelişimsel bir bozukluğun üzerine eklenen nörodejeneratif bir bozukluk olabileceği<br />
belirtilmektedir. Nörodejeneratif bir sürecin aleyhine olan en önemli bulgu ise<br />
dejenerasyonun ifadesi olan gliozisin şizofreni hastalarının beyinlerinde<br />
görülmemesidir 20 .<br />
2.5. Şizofrenik Bozukluğun Klinik Özellikleri<br />
Genellikle 15-45 yaş arasında çoğunlukla 18-25 yaşlarında başlar (E’te 18, K’da<br />
21). Ne kadar erken başlarsa prognoz o kadar kötüdür. Kadınlarda prognoz biraz daha<br />
iyidir.<br />
İlk nöbetlerin % 50 sinde hiçbir kamçılayıcı etken bulunmayabilir. % 70-80’inde<br />
atipik belirtilerle başlar (Non-spesifik belirtiler).<br />
11