03.10.2013 Views

qualitase-sayi.pdf

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

SAP Nedir?<br />

SAP Yazılımı İşletmeler İçin Ne Kadar Önemlidir? Baybars Can<br />

SAP ile ilgili bu yazıyı hazırlamak için Prodea<br />

Bilgi Teknolojileri genel müdürü Mehmet<br />

TARGUN’ dan bilgi aldık.<br />

SAP yazılımını anlamak için bu yazılıma<br />

neden ihtiyaç duyulduğu ve nasıl ortaya çıktığı<br />

bilinmelidir. Aslında her şey bilgisayar sistemlerinin<br />

gelişmesiyle birlikte insanların artık<br />

üretimle ilgili planlama süreçlerini bilgisayar<br />

sistemlerine taşıma ihtiyacıyla başlamıştır. Bir<br />

şirket iş sürecinde devamlılığını koruyabilmek<br />

için malzeme ihtiyacından stok durumuna,<br />

üretim programından satış işlemlerine kadar<br />

her aşamayı planlamalı ve bu aşamaların kaydını<br />

tutmalıdır. Teknoloji ilerledikçe dünya ile<br />

birlikte pazarlar gelişir hem bireylerin hem de<br />

şirketlerin ihtiyaçları büyür. Bilgisayar sistemlerinin<br />

gereksinim de burada başlar. Kurumların<br />

üretimle ilgili bütün verileri kayda alması<br />

gerekiyor ve işin içine artık insan kaynakları,<br />

stok hareketleri, maliyet, muhasebe, finans giriyor<br />

ve ERP dediğimiz kavram ortaya çıkıyor.<br />

İnsanların ihtiyacı ile birlikte verilen hizmet de<br />

ilerlemeye devam ediyor ve gelişen ekonomi<br />

ile dünya ticareti ile birlikte ‘Colloboration’<br />

denilen işbirliği kavramı ortaya çıkıyor yani<br />

artık alt çalışanlardan müşteriye kadar hatta<br />

devlet ve bankalar bile hizmet veren kurumun<br />

bir parçası oluyor ve kurumların bunları bir<br />

ekosistem içerisinde yönetmesi gerekiyor. Bu<br />

ilişkiyi bilgisayar ağları üzerinden kurmaktan<br />

ziyade verileri onlarla paylaşmak ve onlarla<br />

birlikte yönetmek, planları onlarla birlikte<br />

yapmak ve iş süreçlerine karşılıklı olarak dâhil<br />

olmak gerekiyor ki bu durum da küçük büyük<br />

her şirketi zorunlu olarak evrenselleştiriyor.<br />

İşletmeler artık kendi başlarına bir değer<br />

etmezler ve ekosistemin parçası olmak zorundadırlar.<br />

Bu durum da işletmeler için<br />

farklı yazılımların ihtiyacını ortaya çıkarır.<br />

Bu yazılımlarla birlikte ürünün hazırlanışından<br />

tüketicinin eline geçmesi sürecine kadar<br />

her adımda iş yapan parçaların kendi arasında<br />

bile bir sistem oluşturmasını sağlar. Bu<br />

yazılımlar küçükten büyüğe her firmanın, isletmenin,<br />

kurumun ihtiyacı olan araçlardır ve<br />

piyasada bu araçların firmaların ihtiyaçlarına<br />

göre birçok farklı formları mevcuttur. Bunlar<br />

uygulamaya açık paketlerdir. Örneğin bir çimento<br />

şirketiyle bir marketin planlaması aynı<br />

değildir hatta iki ayrı marketin bile planla-


ması farklıdır işte bu yüzden iş sürecini kendi<br />

ihtiyacına ve çevresindeki ekosisteme bağlı<br />

yürütecek yazılımlara ihtiyaç duyarlar. SAP<br />

bu araçlardan biridir. Bu paketler alındıktan<br />

sonra uygulama projesi başlar. Bir işletmenin<br />

ihtiyacı gör önüne alındığında bütün bu süreç<br />

oldukça karmaşık bir hal alır. Birçok farklı alanda<br />

hizmet veren farklı anlayışta kurumlar<br />

vardır ve bu kurumların ihtiyacını karşılayabilmek<br />

için bu yazılımların oldukça esnek<br />

olması gerekir. Bu yazılım paketlerini alan<br />

kurumların sistemi sorunsuz kullanabilmeleri<br />

için danışmanlık almaları gerekir tabi<br />

bu danışmanlık için de uzman olmak gerekir.<br />

Şirketler kendi iş süreçlerini kontrol edebilmek<br />

için aldıkları bu yazılımlar sonuç itibariyle<br />

birer üründür ve şirketlerin de bunları<br />

satın alırken bu ürünleri, tasarlayıcılarını ve<br />

danışmanlarını sınamaları gerekir. Ürünün<br />

kurulumundan sonra danışmanlık anlamında<br />

yeterli destek verilip verilmeme durumu<br />

kurum için hayati önem taşır. Bununla birlikte<br />

bu yazılım paketlerinin şirketin bünyesine<br />

uygun olup olmaması, güncel ve sorunsuz<br />

olması, gelişime açık olması hatta<br />

referanslarının olması önemli hale gelir. SAP<br />

bu yazılımlar içinde en köklü olanıdır ve en<br />

yaygın kullanılanıdır. Rakipleri içinde Pazar<br />

lideridir.Türkiye’de akla gelen en büyük şirketler<br />

kendi bünyelerinde SAP kullanırlar. Bu<br />

anlamda büyük bir gücü olan SAP dünyada en<br />

büyük uygulama geliştiricisidir. SAP yazılım<br />

firması ise Microsoft’tan sonra dünyanın en<br />

büyük kurumsal yazılım firmasıdır. Müşterilerine<br />

2 milyon farklı ürün sunar ve yaklaşık<br />

400 tanesi Türkiye’dedir.Türkiye’de SAP üzerine<br />

30 civarında şirket vardır ki kurumların ve<br />

bireylerin ihtiyaçlarına oranla bu sayı atmaktadır.<br />

SAP, kurumlar için bu denli büyük bir<br />

önem taşıdığından büyük şirketler danışmanlık<br />

firmalarının yanı sıra uzman SAP uygulayıcılarını<br />

kendi bünyelerinde çalıştırmak<br />

için işe alırlar. Görünen odur ki SAP geleceği<br />

olan ve dünya genelinde hızla büyüyen bir iş<br />

alanı olmaktadır.


Android vs Ios<br />

Gün geçtikçe artan akıllı telefon kullanımı<br />

ile beraber pazarın önde gelen mobil<br />

işletim sistemleri Android ve Ios’un da<br />

rekabeti günden güne artmakta. 2012’nin son<br />

çeyreğinde pazar payını %75’e çıkaran Android,<br />

tüm dünyada en çok kullanılan olmayı<br />

da başardı. Ios ise %15lik pazar payına sahip<br />

olmasına rağmen marka bazında bakıldığında<br />

önemli bir konumda bulunduğu söylenebilir.<br />

Bu yazıda Android ve Ios’un farklarını 7 başlık<br />

altında inceleyeceğiz.<br />

Uygulama Sayısı<br />

Ios 2012 yılı başında App Store’daki uygulama<br />

sayısının fazla olması bu kategoride lider<br />

konumdaydı fakat yıl sonunda Android,<br />

Google Play Store’un uygulama sayısını<br />

700.000’nin üzerine çıkararak Ios’u yakalamış<br />

oldu. Uygulamaların birçoğunun ilk önce Ios<br />

için hazırlanıp daha sonradan Android’e port<br />

edilmesi uygulamaların Android platformunda<br />

az da olsa zaman zaman verim kaybetmesine<br />

neden olabiliyor.<br />

Kişiselleştirilebilirlik ve Çeşitlilik<br />

Android’in tercih edilmesindeki en büyük etkenlerden<br />

biri de kişiselleştirilebilir olmasıdır.<br />

Kullanıcılar kendi tercihine göre Android<br />

üzerinde birçok değişiklik yapabilir. Ayrıca<br />

açık kaynak koduna sahip olduğundan dolayı<br />

firmalar kullanıcılarına farklı arayüzler tasarlayıp<br />

telefona yeni özellikler de kazandırabilir.<br />

Eren Berk Erdoğan<br />

Bu sayede Android telefonlar çeşitlilik kazanır<br />

ve kullanıcılar bunlar arasından seçim yapabilir.<br />

Ios’ta ise telefonu özelleştirmek için size<br />

fazla bir seçenek sunulmuyor ve çeşitliliği bulunmadığı<br />

için de genellikle kullanıcılar telefonlarına<br />

sadece fiziksel değişiklikler yaparak<br />

kişiselleştirebiliyorlar.<br />

Kolay Kullanım<br />

Detaylarla uğraşmak istemeyenler için<br />

en iyi mobil sistem Ios’tur çünkü kullanımı<br />

çok basittir. Sade bir yapıya sahip olduğundan<br />

daha önceden akıllı telefon hiç kullanmamış<br />

birisi bile kısa bir sürede Ios’u kullanmayı<br />

öğrenebilir. Android telefonlar ise detayları<br />

seven kullanıcılara yöneliktir ve deneyim gerektirir.<br />

Daha karmaşık bir yapıya sahip olduğundan<br />

kullanıcılar aylar sonra bile yeni<br />

özellikler keşfedebilir.<br />

Kararlılık<br />

Ios’un kararlı bir yapıya sahip olması ve<br />

kullanıcıya minimum hata ile sunulması An-


droid karşısındaki en büyük kozlarından bir<br />

tanesidir. Aylarca kullanımdan sonra bile herhangi<br />

bir donma veya kasılma yaşamazsınız.<br />

Android’te ise durum biraz farklıdır. Google’ın<br />

yayınlamış olduğu saf Android sürümleri<br />

çok kararlı bir yapıya sahiptir fakat bu<br />

sürüm Google’ın Nexus modelleri haricinde<br />

pek kullanılmadığından, firma geliştiricilerinin<br />

eklemeleriyle yayınlanan sürümlerde bazı<br />

hatalarla ve yavaşlamayla karşılaşmak mümkündür.<br />

Geriye Uyumluluk<br />

Ios güncellemelerinin eski modelleri de<br />

desteklemesi telefonun uzun bir zaman sonra<br />

bile güncel kalmasını sağlıyor. Android’te ise<br />

güncellemeler saf sürüm kullanan modellerde<br />

sorun yaratmazken kendi yazılımlarını<br />

geliştiren firmalarda güncellemeler sıkıntı<br />

yaratabilir. Telefona güncelleme verip vermemek<br />

tamamen firmalara ve diğer üçüncü<br />

geliştiricilere kalmıştır. Ayrıca geriye uyumluluk<br />

konusunda da donanımsal farklar dolayı<br />

tam bir uyumluluk söz konusu değildir.<br />

Donanımsal Destek ve Artırılabilir<br />

Hafıza<br />

Android’in yüzlerce farklı üründe kullanılabiliyor<br />

olması donanımsal desteğinin<br />

fazla olmasından kaynaklanır. Bu sayede temel<br />

bir kullanıcı seviyesinden en üst düzey<br />

kullanıcılara kadar geniş bir yelpazede yer alır.<br />

Gelişmiş teknolojilere uyumluluk konusunda<br />

da Android oldukça başarılıdır. Ios ise sadece<br />

iPhone, iPod Touch ve iPad’lerde kullanılıyor<br />

ve bu yüzden her ne kadar donanım desteği<br />

sadece bu cihazlarda kullanılan donanıma<br />

has olsa da bu, Ios’a kararlılık olarak geri dönmektedir.<br />

Ios’un en büyük eksikliği ise hafıza<br />

kartı desteğinin olmamasıdır ve sonradan<br />

artırılabilir hafıza desteği olmadığından satın<br />

alırken mutlaka depolama kapasitesi göz<br />

önüne alınarak ürün tercihi yapılmalıdır.<br />

Moda ve Yenilikçilik<br />

Ios cihazların tercih edilmesi biraz da<br />

Apple’ın teknolojiyi moda haline getirmesiyle<br />

ilgilidir. Ios cihazlar genellikle piyasadaki<br />

benzer cihazlarla kıyaslandığında daha pahalı<br />

olan ürünlerdir. Kullanıcılar tarafından seçkin<br />

ürünler olarak değerlendirilmesi, popüler<br />

kültürde Ios sistemlerin yaygın bir hale gelmesini<br />

sağlamıştır. Modern tasarım ve yenilikçi<br />

yapısıyla kullanıcılarını her yeni ürünle etkileyebilen<br />

Apple, Ios ile Siri gibi birçok ilke<br />

imza atmıştır. Tüm bu nedenlerden dolayı yeni<br />

çıkacak ürünün özellikleri daha tam olarak<br />

netleşmemişken bile ön siparişlerin tamamını<br />

doluyor. Android de yenilikçi bir yapıya sahip<br />

olmasına rağmen, yenilikler çoğunlukla firma<br />

geliştiricilerine bağlıdır ve bu nedenle de her<br />

üründe aynı özelliği görmek mümkün olmayabilir.<br />

Piyasanın lider konumundaki markalara<br />

baktığımızda Samsung’un Pop-up Play<br />

ve Multi-view özelliği gibi gördüğümüz çeşitli<br />

yazılımsal yenilikler, Android’i ciddi bir şekilde<br />

Ios yerine tercih etme nedeni haline getiriyor.<br />

Genel çerçevede baktığımızda Android’i<br />

veya Ios’u tercih etmenin kişiden kişiye göre<br />

değişebilecek bir yapıda olduğunu görüyoruz.<br />

Hem hatalardan arındırılmış kararlı bir yapıya<br />

sahip ve kullanımı basit bir sistem istiyorsanız<br />

hem de detaylarla boğulmak istemiyor<br />

ve telefonunuzla teknoloji modasına uymak<br />

istiyorsanız Ios sizin için doğru bir seçim olabilir.<br />

Öte yandan, ürün çeşidinin bol olduğu,<br />

kişiselleştirilebilir ve detaylara ulaşabileceğiniz<br />

bir sistemin yanında artırılabilir hafıza özelliği<br />

ve yenilikçi bir anlayışa daha uygun fiyatlarla<br />

ulaşmak istiyorsanız tercihinizi Android’ten<br />

yana kullanabilirsiniz.


Seyhun Recep Özkara Röportaj<br />

Yıldız Teknik Üniversitesi<br />

Economics<br />

2002 – 2008<br />

Beykent Üniversitesi<br />

Management Information Systems, General<br />

2011<br />

Ideasoft’un projeleri nelerdir?Neler<br />

yapıyor?<br />

--‘’İşinizi İnternete Taşıyın’’ projesi<br />

kapsamında yazılımlarımızı belli bir ölçeğe<br />

göre küçülterek onların ilk etapta işlerini<br />

karşılayacak şekilde ücretsiz olarak veriyoruz.<br />

1 sene boyunca ücretsiz olarak devam ediyor.<br />

Ücretsiz yazılım vermenin dışında,küçük<br />

ölçekli firmalarında sisteme dahil olmaları<br />

adına çalışmalar yapılmakta mesela Balıkesir’de<br />

turistik yerlerde oraya gelen turistlere<br />

bir defalığına hizmet verilebiliyor.İnternetle<br />

tanışmamışlar.Bu insanların da işlerini<br />

geliştirmeleri adına Türkiye’nin birçok ilinde<br />

eğitimler düzenlendi.<br />

Türkiye e-ticarette dünyanın<br />

neresinde?<br />

--Kullanıcı sayısı artışı oldukça yüksek<br />

olsa da Amerika,İngiltere gibi ülkeler kadar<br />

hacmimiz yok.İnternet kullanıcımız ve<br />

e-alışveriş oranı da yüksek değil.Amerika’nın<br />

e-ticarette büyük olmasının nedeni Amerika’nın<br />

yüzölçümünün büyük olmasıdır.<br />

Amerika’da parakende sektörünün %10’u<br />

internetten dönerken bu oran Türkiye’de<br />

sadece %1.<br />

Bu sektörde kıyaslanacak ülkeler bize benzer<br />

özelliklerde olmalı.İtalya,İspanya,Polonya<br />

gibi ülkeler ile Türkiye’yi kıyaslayabiliriz.<br />

Sektörde ki büyüme %3-5 olacaktır.Bu da<br />

Türkiye’nin sektördeki büyümesinin sınırı<br />

olacaktır.<br />

E-Ticaret neden tercih ediliyor ve sizce<br />

güvenli bir sektör mü?<br />

--Amerika’da %10’a çıkmasının nedeni<br />

mesafelerin fazla oluşu.Alışveriş yapmak için<br />

şehre inmek ve yol katetemek insanlara zor<br />

geliyor.İstanbulda ise bildiğim kadarıyla yaklaşık<br />

250 tane alışveriş merkezi var ve ulaşım<br />

kolay.Akdeniz ülkesi etkisi var ve dışarı<br />

çıkmak seviliyor.En önemlisi ürüne ulaşımın<br />

kolay olması.<br />

Türk insanı sizce e-ticarete uygun insanlar<br />

mı?Geleneksel yolları tercih etmekten<br />

vazgeçip yeni çağa ayak uydurmada<br />

naşarılı olabilinir mi?Bu durumu nasıl<br />

değerlendirirsiniz?<br />

--İnternet üzerinden alışveriş yaptığı<br />

düşünülen insan sayısı 6 milyon yani yaklaşık<br />

%10.Bu insanlar hayatlarında en az 1 defa internet<br />

üzerinden alışveriş yapmış. Düşük bir<br />

oran.Giyim sektöründeki e-ticaret sitelerinde<br />

ciddi bir talep artışı var.Sektörün önde gelen<br />

markalarının da e-ticareti desteklemesi bu<br />

sektör açısından önemli bir nokta. Stokların<br />

internet üzerinden bitirilmesi önemli bir


olay.<br />

E-ticaret siteleri ve özellikle fırsat siteleri<br />

olarak adlandıracağımız sitelerde verilen<br />

hizmet ile vadedilen hizmet arasında<br />

uçurumlar olabiliyor.Bu durumu nasıl<br />

değerlendirirsiniz ?<br />

--E-Ticaret sitelerinin önündeki en büyük<br />

Aslınur Çağırdar<br />

sorunlardan<br />

biri site aracılığı<br />

ile hizmet<br />

sunan işletmenin,hizmeti<br />

doğru verilip<br />

verilmediğinin<br />

kontrolünü<br />

sağlayacak<br />

mekanizmanın<br />

kurulmamasıdır.Almış<br />

olunan hizmet<br />

ile vadedilen<br />

hizmet arasındaki<br />

fark nedeniyle<br />

bu tarz<br />

sitelerde de<br />

ciddi bir talep<br />

düşüklüğü<br />

yaşanıyor ve<br />

birçok sitede<br />

kapanmak durumunda<br />

kaldı.<br />

Ürünlerinizi<br />

e-ticaret siteleriüzerinden<br />

sunuyor<br />

musunuz?<br />

--Ürünlerin<br />

satışı internet<br />

üzerinden<br />

yapılıyor.Ancak<br />

e-ticaret sitelerinde satışı yapılmıyor.Portföyümüzdeki<br />

şirketlerin bütün ürünlerini toplayarak<br />

satışa sunan bir platform ile bu mümkün<br />

olabilir ancak şuan böyle bir şey gerekli ve<br />

mantıklı değil.


Hüseyin Sivri Röportaj<br />

İstanbul Teknik Üniversitesi<br />

Endüstri Mühendisliği<br />

1980 – 1984<br />

Nasıl bir Üniversite hayatı geçirdiniz?<br />

--Öğrenciyken çalışıyordum.Bütün öğrenci arkadaşlara<br />

da tavsiye ederim.Okul bittiğinde bir işe<br />

başvurduğunuzda yüzlerce kişi aynı pozisyona<br />

başvuruyor.Sizi farklı kılacak şey deneyimleriniz.<br />

Bunu öğrenciyken elde etmeniz mümkün.Nerede<br />

çalıştığınız da çok önemli değil.Okullar genel<br />

bilgiler verir ve ilk başta piyasada işinize yaramaz.<br />

Bu şekilde erken iş hayatına girdiğinizde piyasada<br />

kısa dönemli programlar kullanarak sertifika<br />

almak avantajdır.Beşeri ilişkileri de mutlaka iyi<br />

yönetmek gerekir.<br />

Genel olarak Yönetici pozisyonunda<br />

çalışmanızda bölümünüzün etkisi<br />

oldu mu ?<br />

--Tabii ki faydası oldu.<br />

Yüksek lisans avantaj mıdır?<br />

--Çok fazla bir fark yarattığını düşünmüyorum.<br />

Yüksek lisansın okul biter bitmez yapılması verimli<br />

değil.Biraz iş deneyimi gerekiyor.Çalışırken<br />

yapılması daha iyi olur.<br />

İnternet Bankacılığında son gelişmeleri<br />

nasıl yorumlarsınız ?<br />

--İnternet bankacılığı mobil bankacılığa dönüyor.<br />

Bunun nedeni de internette yapılacak şeyler-<br />

in artık kısıtlı hale gelmesi.Mobilde geliştirilen<br />

uygulamalar ve yenilikler sayesinde 2015 yılında<br />

mobil bankacılığın internet bankacılığını geçeceği<br />

öngörülüyor.<br />

Uygulamaların güvenliği hakkında ne<br />

düşünüyorsunuz ?<br />

--Yeterince zamanınız varsa kredi kartını kırabilirsiniz.Ancak<br />

bunu kırmak 100 yıla yakın sürüyor.<br />

Bu nedenle güvenli bilgisayar yok ama burada<br />

devreye risk yönetimi giriyor.Büyük şirketler<br />

bunun üstesinden risk yönetimiyle geliyor.<br />

Mobil bankacılık şube bankacılığını<br />

bitirir mi?<br />

--Btirmez ama bir dönüşüm var.Eskiden şubeler<br />

ana kanal,diğer yollar alternatifti artık hepsi ana<br />

kanal oldu.Şubeler küçülmeye başladı ve yeni<br />

müşteri çekmek amacıyla kullanılmaya başlandı.<br />

Bilgi İşlem Teknojileriniz ne seviyede?<br />

--Alt yapı olarak en iyilerdeniz.Birkaç sene<br />

içerisinde uygulama altyapısı bakımından da en<br />

iyiler arasında olacak.Bankalarda IT alanında<br />

ciddi yatırımlar yapılıyor.<br />

Bankacılıkta reklamın önemini nasıl<br />

değerlendiriyorsunuz?<br />

Reklama ayrılan bütçeyi nasıl değerlendirirsiniz?<br />

--Genelde IT ve İletişim departmanlarına ayrılan<br />

bütçeler birbirine yakındır.Türkiye bu konuda<br />

verimli.<br />

İş görüşmelerinde nelere dikkat<br />

edilmeli ?<br />

--Bir iş görüşmesine giderken ne istediğinizi<br />

biliyor olmanız lazım.’’Nereye gideceğini bilmeyen<br />

tekneye hiçbir rüzgar yardımcı olmaz’’ denir.<br />

Ne yapmak istediğinize karar vermiş olmalısınız.<br />

Hedef belirlemeniz lazım.Çalışmak istediğiniz<br />

kurumun da stratejilerini öğrenmelisiniz.


İkisi örtüşüyorsa herşey gelişir.Kariyerinize<br />

başladığınız zaman hayatınız boyunca çok<br />

çalışmanız gerekiyor.Özellikle IT alanı sürekli<br />

gelişen ve yenilenen bir alan.IT ile uğraşmak istiyorsanız<br />

çalışmaktan korkmayacaksınız. Kariyer<br />

yolu çizerken öğrencilik hayatı çok iyi değerlendirilmeli.Bu<br />

şekilde diğer mezunlardan bir adım<br />

önde başlayabilirsiniz.<br />

--(Geçenlerde ilginç bir araştırma yapılmış.<br />

Başarılı bir ekiple başarısız bir ekibin farkını<br />

ölçmek için bir araştırma yapılıyor.Ekip üyelerine<br />

bir cihaz takılıp sesleri kaydediliyor.Cihaz<br />

konuşmaları algılayamıyor ama ses tonunuzdan o<br />

anki ruh durumunuzu belirliyor.Başarılı ekiplerin<br />

ortak özelliği hedefe kilitlenen ve enerjik insanlar<br />

olması.)<br />

--(Yıllar önce seminere gitmiştim.Amerikalı bir<br />

hoca da takım yönetimi hakkında ders veriyordu.Bir<br />

kağıt verip kariyer,kişisel ve aile ile ilgili<br />

hedefler yazmamızı istedi.Aradan 1 sene geçti<br />

ve hedefler önüme geldi.Hedeflerden birisi işini<br />

iyi yapmayan insanlarla yolumuzu ayırmamızdı<br />

ve baktığımda planladığım hedeflere ulaştığımı<br />

gördüm.)<br />

IT’de nasıl bir yol izlemeliyiz?<br />

Ümit Öztürk<br />

--IT iyi bir dünya.Çok hızlı gelişiyor ve olanakları<br />

diğer mesleklere göre daha fazla.Bu alanda<br />

iyi paralar kazanmak da diğer mesleklere oranla<br />

kolay ancak önemli olan IT alanında çalışabileceğiniz<br />

30-40 alandan hangisinde çalışmak<br />

istediğiizi belirleyip o alanda kendinizi geliştirmelisiniz.Örneğin<br />

yazılımcı olmak istiyorsunuz<br />

buna uygun hedefler koyarsanız önünüze işe alım<br />

süreciniz de daha hızlı olabilir.Sevdiğiniz işi yapın<br />

böylece hayatınız boyunca çalışmamış olursunuz.


Teknik Gezi<br />

Kalite ve Verimlilik Kulübü Teknik Gezi ekibiyle<br />

Ford’daydık.İlk olarak Ford hakkında<br />

bilgiler aldık.Mesela iki yıl sonra çıkacak olan<br />

arabaların planı bugünden yapılıyormuş.2 yıl<br />

sonra çıkacak arabayı biz bugün ilk görenlerdendik<br />

Sonrasında içeri girdiğimizde çok ses<br />

olacağından dolayı herkese kulaklık verildi.<br />

Bu şekilde bize fabrikayı tanıtanları daha<br />

iyi duyabildik. Burada kalıp ile ilgili bilgiler<br />

aldık.Çekme operasyonu gördük. Kesme ve<br />

bükme operasyonları ile birlikte 3 kısımda<br />

tamamlanıyordu.Geriye kalan iki operasyonda<br />

takım-kalıp atölyesinde devam ediyor.<br />

Takım-kalıp atölyesine geçtik. Burada kesme<br />

ve bükme işlemleri yapan kalıpları gördük.<br />

Burada denemeden çıkan her parça kontrol<br />

ediliyor. Daha sonra pres atölyesine geçtik.<br />

Fabrika içinde kullanılan araçlara bindik.Seri<br />

imalatın başladığı bu yeri inceledik. Sonrasında<br />

kalite operatörlerini gördük. Burada<br />

yeni bir parça üretildiğinde kontrol ediliyor,<br />

eğer bir problem görülürse onu giderme<br />

çalışmaları başlıyormuş ve o problem giderilene<br />

kadar üretim devam etmiyor.Buradan<br />

kaynak atölyesine geçtik.<br />

Sonra Gövde Üretim Alan Müdürlüğü’ne<br />

geçtik.Burada 4 farklı hat bulunuyor ve<br />

80.000 m2 çalışma alanı var.Burada insan eli<br />

değmeden aracın sol ve sağ kısmı robotlar<br />

tarafından yapılıyor. Bunun sebebi insan elinin<br />

olduğu yerde hata yapım oranının daha<br />

yüksek olması ve bu yüzden robotların tercih<br />

Özlem Özdemir<br />

MerveDemirci<br />

edilmesiymiş. Ford yetkilisi her gün otonom<br />

bakım uygulandığından, ilk gözle kontrol<br />

sonra makine ve robotlarla kontrol olduğundan<br />

bahsetti.Ardından boyahaneye geçtik.<br />

Burada araçlar su bazlı boyalarla boyanıyordu.<br />

Dolum işlemini gördük. Araç yakıt hariç her<br />

şeyi doldurulup gönderiliyor.Daha sonra<br />

araç su testine giriyor.Araç içine su girmiyorsa<br />

bu testide başarıyla geçiyor.En son olarak<br />

da sürücü gözüyle bakılıyor.Sürüşte de sorun<br />

çıkmazsa araç satışa hazır oluyor.<br />

Fabrikayı yaklaşık 1 saatte gezdik. Bu aşamaları<br />

gördüğümüz süre içerisinde yaklaşık 60<br />

araç üretildi. Son olarak bunu da öğrendik ve<br />

bir teknik gezimizi bitirmiş olduk.


Ahmet Ümit Söyleşisi<br />

Ünlü Yazar Ahmet Ümit’i,Davutpaşa Seminer<br />

Eğitim Projesi’nin düzenlediği söyleşi ile okulumuzda<br />

ağırladık.<br />

Polisiye hikayeler sanıldığından daha da eskiye<br />

dayanır. Büyük bir kesim Anglosaksonların<br />

ilk polisiyeciler olduğuna inanır. Ama bu<br />

doğru değildir. Polisiye insanlığın ilk zamanlarında<br />

bile vardır. Ademle Havva mesela.<br />

Daha sonraki uygarlıklarda da devam etmiştir<br />

polisiye. Shakespeare’in Macbeth ve Hamlet’i,<br />

Dostoyevski’nin Karamazov Kardeşler ve Suç<br />

ve Cezası mesela bunlar hep polisiye. Bunları<br />

görmek beni çok mutlu etti. Demek ki sevdiğim<br />

işi yaparak, sevdiğim türde yazarak insanları<br />

etkileyebilecek ve edebiyatla dünyanın daha<br />

iyi bir yer olmasına katkıda bulunabilecektim.<br />

Sonunda polisiyenin içinde istediğim şeylere<br />

yer verebilecektim ve aynı zamanda topluma<br />

yararlı olabilecektim.<br />

İlk romanım Sis ve Gece’yi yazdım. Ama ilk<br />

çıktığı zamanlarda hiç ilgi toplamadı. Eleştirmenler<br />

kıyameti kopardılar, eleştirmenler yeni<br />

şeyleri sevmezler ve otopsi yapar gibi incelerler<br />

eseri. Daha sonra yazdığım Patasana ile her<br />

şey değişmeye başladı. Ben de ustalaştım tabii.<br />

Özge Özcan<br />

Sena Metin<br />

Bu romanla birlikte bu toprağın, bu ülkenin,<br />

bu tarihin kendisini kullanmaya başladım. Ben<br />

çok şanslı bir yazarım bu topraklar üzerinde<br />

yaşadığım için.<br />

İnsanlar benim kitaplarımı okurken sadece<br />

polisiye bir roman okumuyorlar aynı zamanda<br />

diyorlar ki: “Geçtiğimiz sokağı öğrendik sayenizde.”<br />

Aslında ben de bilmiyorum ki yazarken<br />

öğreniyorum.


-Bu kadar araştırma yapıyorsunuz zor<br />

olmuyor mu?<br />

-Zor ama çok eğlenceli. En güzel şey öğrenmek.<br />

Yeni şeyler öğrenmek bizi hayata<br />

bağlayacak ve genç kalmamızı sağlayacak<br />

çünkü öğrendikçe yeni bir şeye ulaşırız. Ben<br />

de romanlarımı yazarken yepyeni şeylere,<br />

yepyeni bilgilere ulaşıyorum. Bu bana keyif<br />

veriyor. Bir de ülkemizi geziyorum bu vesileyle.<br />

-Romanlarınızı nasıl yazıyorsunuz?<br />

-İşte yaptığım bu; ülkemizin tarihini,<br />

kültürünü arka fona koyuyorum. Ama<br />

karakter yaratırken biraz zorlanıyorum. Dil<br />

ve kurguya biraz çabalıyoruz. Ortaya bir roman<br />

çıkıyor.<br />

-Kusursuz cinayet var mıdır?<br />

-Bir bireyin yapabileceği iş değil. Ne kadar<br />

psikopat, vicdanını kaybetmiş ya da deli olsa<br />

da illa ki bir eksik oluyor. Bir de günümüzde<br />

teknoloji o kadar ilerledi ki; tenden, saç telinden,<br />

parmak izlerinden, vücut ısısından bile<br />

katili yakalamak mümkün.<br />

-Hiç düşündünüz mü kusursuz cinayeti yazmayı?<br />

-Eğer yazarsam insanlar uygulamaya başlar,<br />

yazık olur.<br />

-Sizin için polisiye türünün üvey evladı diyorlar.<br />

Agatha Christie gibi tam bir polisiye<br />

anlatmadığınız için. Bu konu hakkındaki<br />

düşünceleriniz nedir?<br />

-Aslında polisiye türü baştan beri üvey evlat<br />

muamelesi görüyordu. Rönesans döneminde<br />

hümanist bir yaklaşım vardı. İnsan<br />

mükemmel olarak tanımlanırdı. Sanatta da<br />

insanın güzelliklerinden bahsedilmesi gerek-<br />

tiğini düşünürlerdi. Cinayetin estetik bir olay<br />

olmadığı , edebiyatın da konusu olamayacağını<br />

düşünmüşlerdi. Batıda da ikinci sınıf<br />

edebiyat olarak yer alıyordu. Ama Almanlar<br />

ve Amerikanların insanlara zarar verdikleri,<br />

onları öldürdükleri zaman; insanoğlu, insanın<br />

yalnızca iyi bir mahluk olmadığını aynı<br />

zamanda çok kötü bir mahluk olduğunu<br />

anlamıştır. Bu fark edildiğinde polisiye romanın<br />

değeri artmaya başladı. Önce Batı kabul<br />

etti daha sonra da biz. Ülkemizde Sis ve<br />

Gece de bir milattır bu bakımdan. Ama şu an<br />

üvey evlatlık bir durum yok.<br />

-Yıllarca bu ülke için bir şeyler yapmaya<br />

çalıştınız. Amacınızın insanları etkilemek<br />

olduğunu söylediniz. Sizce de insanların<br />

düşüncelerini değiştirmek felsefi eserlerle<br />

daha kolay olmaz mıydı? Sizce roman size<br />

hedeflediğiniz şeyi veriyor mu?<br />

-17 yaşındayken hayatın anlamını<br />

çözmüştüm, neyin doğru neyin yanlış olduğunu<br />

biliyordum. Benden farklı düşünenlerin<br />

yanlış yolda olduğundan emindim. Şimdi<br />

52 yaşındayım ve emin değilim. İnsanlara<br />

şu doğrudur, şu yanlıştır demeyi doğru bulmuyorum.<br />

Ama şunu söylemeyi amaçlıyorum:<br />

“Görünen şeyle yetinme, hakikati ara.<br />

Gördüğün şey gerçek olmayabilir. Düşün,<br />

araştır, kuşku duy ve kendi görüşünü oluştur.<br />

Bir düşünceye körü körüne bağlanmak<br />

doğru değil, sen kendi düşünceni oluşturmalısın.”<br />

Aslında daha önemli bir şey var:<br />

vicdanlı ve merhametli olmak. Bunların bir<br />

ideolojisi yok. Şu anda yaptığım insanların<br />

kendi kararlarını kendilerinin vermesini<br />

sağlamak. Bir kişi benim kitabımı okuduktan<br />

sonra yetinmeyip, kaynakçadaki kitaplardan<br />

birini de okuyorsa amacıma ulaşmışım demektir.


-Bab-ı Esrar’ı<br />

yazmaya nasıl<br />

karar verdiniz?<br />

-2005 yılında<br />

Konya’ya gitmiştim<br />

bir fuara. Bir<br />

koku duydum,<br />

ilahi bir koku...<br />

Onu takip ettim<br />

ve Hz. Mevlana’nın<br />

türbesine<br />

ulaştım. Yalan!<br />

Böyle de anlatabilirdim<br />

ama<br />

anlatmıyorum,<br />

anlatan arkadaşlar<br />

var böyle.<br />

Fuardan sonra<br />

türbeyi ziyaret<br />

etmek istedim.<br />

Orada bir adam, sakallı değil, “Hz. Şems’in<br />

türbesini de ziyaret edin, önemlidir.” dedi.<br />

Hz. Şems’in sandukasının önünde bir yazı<br />

vardı. “Hz. Mevlana ve Hz. Şems arasındaki<br />

ilişki, Hz. Muhammed ve Hz. Ali arasındaki<br />

ilişkiye benzer.” Bunu okuduktan sonra<br />

beni bir merak sardı. İstanbul’a döndükten<br />

sonra Mevlana hakkında eserler okumaya<br />

başladım ve Mevlana’nın 7 kişi tarafından<br />

bıçaklandığını ve bunlardan birinin oğlu olduğunu<br />

öğrendim. Polisiye yazarı olarak ilg-<br />

imi çekti tabii. Konya’ya tekrar gittim gözlem<br />

yapmak için. Orada asıl karakterim “Karen”ı<br />

da yarattım. Benden sonra diğer arkadaşlar<br />

da yazdılar bu konu hakkında güzel oldu onlarınki<br />

de.


Paris<br />

Birazdan vizesiz,pasaportsuz bir Paris yolculuğuna<br />

çıkacağız.Kemerleri bağlayın!Kalkış<br />

için hazırız.<br />

Paris,Avrupa’nın kalbinde bir ‘’Işık Şehir’’dir.<br />

(Ville Lumiere)<br />

Paris’e yolunuz birçok şekilde düşebilir.<br />

Benim Paris ile yolum Benelux(Belçika-Hollanda-Lüksemburg<br />

ve Paris) turu ile kesişti.<br />

Paris,yurtdışına çıkan insanların ilk duraklarından<br />

biri olur.Benim için de 2. duraktı.<br />

Paris şehir merkezine geldiğimizde Zafer<br />

Takı tarafından karşılandık. Napolyon<br />

Bonapart, Austerlitz savaşında galip gelen<br />

Fransız askerlerine seslenmiş ve ‘’Evinize<br />

zafer taklarının altından geçerek döneceksiniz’’<br />

demiştir. 18 Şubat 1806 tarihinde Zafer<br />

Takı’nın inşaat edilmesini istemiş. Zafer<br />

Takı’nın altında I. Dünya Savaşı’nda ölen<br />

Fransız askerler için meç hul asker mezarı<br />

(Tombe Du Soldat Inconnu) bulunmaktadır.<br />

Zafer Takı,benim için Paris’e girişi simgeledi<br />

diyebilirim.Özellikle akşam ışıklandırması<br />

ile oldukça güzel görünen bir yapı.<br />

Zafer Takı’ndan Champs-Élysées’ye<br />

bağlanıyoruz. Champs-Élysées Caddesi<br />

bildiğiniz gibi dünyanın sayılı caddelerinden.Cadde<br />

üzerinde birçok butik,mağaza,cafe<br />

ve restaurantlar yer almakta.<br />

En pahalı restaurant<br />

Her sene 14 Temmuz tarihinde Fransız Milli<br />

Bayramı nedeniyle, Fransız Ordusunun<br />

defilesi yapılmaktadır.Ordu, Concorde Meydanında<br />

bulunan Fransız cumhurbaşkanı,<br />

Fransız Bakanları ve çok sayıda yabancı<br />

siyasetçilerin önünden geçerler.Gezimizin<br />

14 Temmuza yakın bir tarihe denk gelmesi<br />

sayesinde yürüyüş öncesi hazırlıkları izleme<br />

fırsatı da bulduk.<br />

Champs-Élysées Caddesi’nin başında Concorde<br />

Meydanı bulunuyor.Meydanın en<br />

önemli yapısı Luksor Dikilitaşı.Marie-Antoinette<br />

dahil birçok önemli isim burada<br />

giyotine gönderilmiştir.<br />

Paris denilince akla gelen ilk şey Eyfel Kulesi<br />

bu bir gerçek.Kule,Fransız Devrimi’nin<br />

100. yıl kutlamaları çerçevesinde düzen-


lenen Paris fuarının giriş kapısı olarak inşa<br />

edilmiş. İsmini ise, inşa ettiren firmanın<br />

sahibi olan Gustave Eiffel’den alır.Eyfel<br />

Kulesi Parislilerin beğenmedikleri ve şehre<br />

yakışmadığını düşündükleri bir yapıymış<br />

ancak zamanla Eyfel önce Paris’in daha sonra<br />

ise Fransa’nın sembolü haline gelmiş.Eyfel<br />

Kulesi klasik eserlerden farklı bir şekilde bir<br />

mühendislik harikası.Eyfel Kulesi’nin zirvesine<br />

veya 2. ve 3. katlarına çıkabiliyorsunuz.<br />

Eyfel’de muhteşem bir Paris manzarası sizi<br />

bekliyor.<br />

Eyfel’e olan turist akını nedeniyle çalışma<br />

saatleri sırasında ziyaretçi kuyruğu hiç<br />

bitmez.Hele ki tur gibi kısıtlı zamana sahip<br />

olduğunuz tatil türlerinde o sırayı beklemek<br />

ciddi bir işkencedir.Ancak bizim en büyük<br />

şansımız bilet kuyruğunda Kıbrıslı bir<br />

öğrenci grubu görüp o öğrenci grubunun<br />

arasına kaynamaktı<br />

Dediğim gibi Eyfel’e çıktığınızda<br />

gördüğünüz manzara kelimelerle anlatılmaz.<br />

Nefes kesici...Her yere doya doya bakmak<br />

istiyor insan haliyle.<br />

Ancak şu da bir gerçek ki Eyfel Kulesi bu<br />

derece abartıl ilgiyi hakedecek bir eser değil<br />

en azından ben Paris turunda çok daha iyilerini<br />

gördüm.Burada pazarlamanın farkını<br />

hissediyorsunuz.Eyfel’e gündüz ziyaretinden<br />

sonra rehberimiz akşam ışıklandırmasıyla<br />

Can Kara<br />

da Eyfel’i izlememiz gerektiğini söylediğinde<br />

ışıklandırmasını merak ettim.Her saat başı<br />

ışık gösterisi yapılıyor kısa bir süreliğine.<br />

Ancak o bahsedilen ışık gösterisi tam bir hayal<br />

kırıklığı,oldukça basit bir ışıklandırma.<br />

Yine pazarlama dehasını iliklerimize kadar<br />

hissediyoruz.<br />

Notre Dame Katedrali,dünyanın en önemli<br />

gotik mimarilerinin başında geliyor.Katedralin<br />

duvarlarındaki resimler ve mimari<br />

işlemeler çok detaylı ve çok etkileyici.<br />

Gözümü kırpmadan hiçbir şey kaçırmamaya<br />

çalışarak gezdim katedrali.Gotik mimari<br />

seven bir insansanız her ayrıntısını zihninize<br />

kaydetmek istiyorsunuz.Bir de,zamanında<br />

katedral yıkılmak istenmiş ancak bunun


üzerine Victor Hugo Notre Dame’ın Kamburu’nu<br />

yazarak bunu engellemeye çalışmış ve<br />

başarılı da olmuş.<br />

Madeleine Kilisesi,görünüşü ile oldukça etkileyici<br />

olan ve mimari yapısıyla diğerlerinden<br />

ayrılan kilise.Bahçesinde de çok güzel<br />

çiçek türleri vardı.<br />

Louvre Müzesi,Louvre Müzesi tahminimce<br />

dünyanın en meşhur müzesi.Louvre’a<br />

girdiğiniz ilk andan itibaren bambaşka<br />

dünyaların ve kültürlerin içine girdiğinizi<br />

hissediyorsunuz.Müzede birbirinden<br />

kıymetli eserleri incelemek kolay bir iş değil.<br />

Louvre için en az 1 gün ayrılmalı.Hatta tur<br />

şirketlerinin 3 günlük Louvre Müzesi turları<br />

vardı bir dönem.Ben yine sıkışık zamanım<br />

nedeniyle hızlı bir göz atabildim müzeye.<br />

Tabii ki<br />

herkes<br />

gibi Mona<br />

Lisa’ya<br />

koştum<br />

önce.<br />

Mona<br />

Lisa<br />

hakkında<br />

fazla bilginiz<br />

yoksa<br />

karşınıza<br />

çıkan o<br />

küçük<br />

tablo biraz<br />

hayal<br />

kırıklığı<br />

yaratabilir.Ancak karşısına geçip detaylı bir<br />

şekilde inceleyebilmek de büyük bir keyif.<br />

Louvre Piramidi de müze girişinin bulunduğu<br />

yerdedir.Piramit de görsel olarak<br />

müzeye çok yakışmaktadır.<br />

Sacré-Cœur Bazilikası,oldukça büyük ve<br />

dikkat çekici bir yapıdır.İçerisinde dini<br />

ayinlerin günümüzde de yapılabıildiği,hediyelik<br />

hatıra paraların satıldığı,işlemeleri ve<br />

mimarisiyle yine sanatseverlerde<br />

keyif uyandıran bir yapı.<br />

Ayrıca bulunduğu alan teras<br />

gibidir.Paris’in görmediğiniz<br />

kısımları bu güzel terasta<br />

görebilirsiniz.Yeşil alanı ve<br />

şelaleleri ile çevresi zaman<br />

geçirmek için ideal bir alan.<br />

Bazilika’nın bulunduğu Montmartre,Paris’in<br />

en yüksek<br />

yeri.Montmartre sokakları ve<br />

insanlarıyla sanat kokan eşsiz<br />

bir mahalle.Burada onlarca<br />

ressam var ve portrenizi çok


kısa bir sürede çizebiliyorlar.Benim pek ilgimi<br />

çekmemişti portremi yaptırmak ancak<br />

böyle bir fikriniz varsa buradan daha uygun<br />

bir yer olamaz.<br />

Audrey Tautou’nun başrol oynadığı Amelie<br />

filmi Montmartre’de çekilmiş.<br />

Paris’te çok ciddi bir metro ağı var.Ulaşmak<br />

istediğiniz her yere metro aracılığıyla<br />

ulaşmanız mümkün.Ancak metroları bu kadar<br />

etkin olmasına rağmen bakımsız ve pis.<br />

Metrosunu çözmeniz de ciddi bir iş.Çünkü<br />

sistem biraz karışık,dönemeçli yollar çok<br />

fazla var.Bizim düştüğümüz hata yürünebilecek<br />

yerlere dahi metroyla gitmemiz.<br />

Aklınızda bulunsun eğer mesafe çok uzun<br />

değilse Paris’te yerüstünde dolaşmaktan<br />

daha keyifli bir şey olamaz.<br />

Paris cafe açısından da oldukça zengin bir<br />

yer.Fransız mutfağı da oldukça köklü ve<br />

çeşitli bir mutfak ancak zamanı ciddi anlamda<br />

değerli olan turistler için Fransız<br />

Mutfağı’nı tatmak zaman kaybına neden<br />

olabilir çünkü Fransızlar zevk almak için yemek<br />

yiyorlar ve yemeğin hazırlanışı,sunuşu<br />

sırasında ciddi bir zaman harcıyorlar.<br />

Paris’e geldiyseniz ve Brüksel’e gitmeyecekseniz<br />

Champs-Élysées<br />

üzerinde ki ünlü<br />

midye restaurantlarından<br />

birinde Belçika<br />

usulü midye yemelisiniz.


Malgorzata ‘Glinka’ Mogentale<br />

1)Voleybola nasıl başladınız?<br />

Orta okulda beden eğitimi öğretmenim<br />

sayesinde başladım.<br />

2)Türk ligini nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Son zamanlarda çok gelişen bir lig.<br />

Dünyanın en iyisi olma yönünde ilerliyor.<br />

3) Vakıfbank’ın ligdeki yerini nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Ligdeki en iyi takım olduğumuzu söyleyebilirim.<br />

4) Türk taraftarlar hakkındaki düşünceleriniz<br />

neler?<br />

Bazı maçlarda seyirci sıkıntısı yaşanıyor..<br />

Daha çok izleyici gelmesini bekliyoruz.<br />

5) Türkiye’ye alışma sürecinde neler<br />

yaşadınız?<br />

Kulüpten bana çok yardımcı oldular daha<br />

önceden de tanıdığım birkaç kişi vardı yani<br />

hiç zorlanmadım diyebilirim.<br />

6) Türk yemekleriyle aranız nasıl?<br />

Seviyorum. Arada sırada kebapçıya giderim.<br />

7) İdolünüz olarak gördüğünüz birileri var<br />

mıydı?<br />

Küçükken çok vardı şimdi hepsini saysam<br />

bitmez heralde. Ama şu an Messi.<br />

Röportaj<br />

8)Performansınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?<br />

Performans psikolojiyle çok ilgili bence.<br />

Bu aralar fena olmadığımı söyleyebilirim<br />

9)En beğendiğiniz Türk voleybolcular<br />

kimler?<br />

Gözde Sonsırma, Naz Aydemir, Gizem<br />

Güreşen.<br />

10) Polonya voleybolda dünya ekolü, Türkiye<br />

ise voleybol anlamında hızla gelişen bir<br />

ülke Türkiye’de profesyonel olma yolunda ilerleyen<br />

Türk gençlerine ne tavsiyelerde bulunabilirsiniz?<br />

Voleyboldan zevk almaya çalışsınlar. Eğer<br />

eğlenmiyorsanız bir manası yok çünkü.<br />

11)Voleybolu bıraktıktan sonra mesleki<br />

anlamda planlarınız var mı?<br />

Bir süre dinlendikten sonra gençlerle antrenör<br />

olarak çalışmaya başlayabilrim.<br />

12) Bu seneki 4lü final ile ilgili düşünceleriniz<br />

neler?<br />

İstanbulda olması çok güzel. Daha önce<br />

başardığımızı tekrar başarmak istiyoruz.<br />

13) Bir çok ülkede ve takımda forma giymenin<br />

avantajları neler oldu?<br />

Çok tecrübe kazanıyorsun ve bir sürü<br />

farklı kültür, dil öğreniyorsun.


14) Forma giydiğiniz takımları sıralamanız<br />

gerekse Vakıfbank’ın yeri neresi olurdu?<br />

Kesinlikle 1 numara.<br />

15) En sevdiği şarkıcı? Tina turner<br />

16)En sevdiği sporcu? messi<br />

17)En sevdiği kitap? Yüzüklerin efendisi<br />

üçlemesi<br />

18) En sevdiği film? gladiatör<br />

Malgorzata Glinka MOGENTALE<br />

Yaş : 34<br />

Boy : 193 cm<br />

Mevki : Pasör Çaprazı<br />

Ülke : Polonya<br />

2010-2011 sezonunda Vakıfbank Güneş<br />

Sigorta Türk Telekom’da forma giyen başarılı<br />

voleybolcu 19-20 Mart 2011 tarihlerinde İstanbulda<br />

yapılan CEV Şampiyonlar Ligi Final<br />

Four maçlarında Şampiyonluk yaşayan<br />

oyuncu turnuva<br />

sonunda en<br />

değerli oyuncu<br />

seçilmiştir.<br />

Özellikleri<br />

• Boy: 193<br />

cm.<br />

• Kilo: 84<br />

kg.<br />

•<br />

Pozisyon: Pasör<br />

Çaprazı<br />

• B l o k<br />

yüksekliği: 303<br />

cm.<br />

• S m a ç<br />

yüksekliği: 320<br />

cm.<br />

Başarıları<br />

• 2003-Avrupa Şampiyonası-Altın madalya.<br />

• 2003-Avrupa Şampiyonası-En değerli<br />

oyuncu.<br />

• 2003-Dünya Kupası-En değerli oyuncu.<br />

• 2005-Avrupa Şampiyonası-Altın madalya.<br />

• 2007-Avrupa Şampiyonası-En iyi<br />

smaçör.<br />

• 2011-Avrupa Şampiyonlar Ligi<br />

Şampiyonluğu-Vakıfbank Güneş Sigorta<br />

Türk Telekom.<br />

• 2011-Avrupa Şampiyonlar Ligi MVP-<br />

En değerli oyuncu<br />

• 2011- Aroma Bayanlar 1.Ligi En Skorer<br />

Oyuncu<br />

Rüya Arul

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!