Kütahya Seramik Bodrumlularla buluştu - NG Dergi
Kütahya Seramik Bodrumlularla buluştu - NG Dergi
Kütahya Seramik Bodrumlularla buluştu - NG Dergi
You also want an ePaper? Increase the reach of your titles
YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.
SAYI: 21<br />
www.ngdergi.com<br />
ÖNE ÇIKANLAR<br />
EN YENİ PORFLAME&HORECA<br />
TASARIM 2012 TRENDLERİ<br />
TELEVİZYON FİKRET KUŞKAN<br />
SAĞLIK PROF. DR. GEYLANİ ÖZOK<br />
MİMAR HAKAN YÜRÜOĞLU<br />
KÜLTÜR MİRASI ESKİŞEHİR<br />
DÜNDEN BUGÜNE ÇATAL
SAYI: 21<br />
www.ngdergi.com<br />
ÖNE ÇIKANLAR<br />
EN YENİ PORFLAME&HORECA<br />
TASARIM 2012 TRENDLERİ<br />
TELEVİZYON FİKRET KUŞKAN<br />
SAĞLIK PROF. DR. GEYLANİ ÖZOK<br />
MİMAR HAKAN YÜRÜOĞLU<br />
KÜLTÜR MİRASI ESKİŞEHİR<br />
DÜNDEN BUGÜNE ÇATAL
“Beni görmek demek, mutlaka yüzümü görmek<br />
değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı<br />
anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.”
EDİTÖR<br />
Gülden GÜRAL<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen San. A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi<br />
4<br />
Bu ayın ‘en’leri<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen ailesi olarak genişleyen ürün<br />
yelpazemizin en yeni tasarımlarını her zaman<br />
olduğu gibi ilk <strong>NG</strong> okurlarımız ile paylaşıyoruz.<br />
Bu ayın yıldızları olan Porflame ve Horeca<br />
serileri hem sofra sunumunda hem de pişirme<br />
ekipmanları arasında büyük ses getirecek.<br />
<strong>Dergi</strong>mizde bu ay ayrıntılarıyla okuyacağınız bu iki<br />
ürün de çağdaş yaşamın tüm ihtiyaçlarına yanıt<br />
verecek nitelikte. Üst üste istiflenebilen, kırılmalara<br />
karşı 3 yıl garantili, çizilmez yüzeyli ‘Horeca’;<br />
sağlıklı, ekonomik ve şık görüntüsüyle ‘Porflame’<br />
mutfak sektöründe yeni bir dönemin başlangıcını<br />
işaret edecek. Bizim büyük bir heyecanla sizlere<br />
aktardığımız tasarım ve üretim öykülerimizin yanı<br />
sıra dergimiz yine bambaşka hayatlar, önemli<br />
misyonlar ve yaşam hikayeleriyle de dopdolu.<br />
Venedik’in biraz ürküten, biraz da melankoli<br />
yayan kanallarında yolculuk ederken, dokunduğu<br />
her şeyi adeta yeniden yaratan Antony<br />
Todd’un dünyasına konuk olacaksınız.<br />
Sevgililer Günü için tasarladığımız alternatif<br />
sofra önerilerimizi ve özgün hediye<br />
seçeneklerini yine dergimizde bulacaksınız.<br />
Sevgi ve saygılarımla
Yudum yudum<br />
AŞK.<br />
Sevgililer Gününüz Kutlu Olsun...
İÇİNDEKİLER<br />
6<br />
60<br />
42<br />
SAYI: 21<br />
ŞUBAT 2012<br />
İmtiyaz Sahibi<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen San. A.Ş. adına<br />
Ali Abacı<br />
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü<br />
Nazmiye Doğan<br />
Eser Çetintaş<br />
Görsel Danışman<br />
Harun Topuz<br />
İletişim Adresi<br />
Atatürk Bulvarı, 43001, <strong>Kütahya</strong>.<br />
Tel: (0274) 225 15 16 Faks: (0274) 225 15 17<br />
info@tapsajans.com<br />
www.ngdergi.com<br />
<strong>NG</strong> <strong>Dergi</strong>si <strong>Kütahya</strong> Porselen San. A.Ş. tarafından<br />
2 ayda bir yayınlanır ve ücretsiz dağıtılır.<br />
8 SERGİ Eski Osmanlı Bankası binasının<br />
restorasyonunun ardından süreli sergilerle<br />
sanat hayatına adım atan SALT Galata<br />
12 KİTAP Tüm zamanların en güzel aşk<br />
romanları<br />
14 TREND <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>, 2012 yılının<br />
seramik trendlerini açıkladı<br />
16 DEKORASYON Ünlü tasarımcıların,<br />
yepyeni ürünlerin ve 2012 trendlerinin<br />
nabzını tuttuk<br />
20 YENİ SERİ <strong>Kütahya</strong> Porselen Horeca<br />
serisi<br />
24 TELEVİZYON ‘Hayat Devam Ediyor’<br />
ile izleyicileri ekrana kilitleyen bambaşka bir<br />
Fikret Kuşkan<br />
28 YENİ SERİ <strong>Kütahya</strong> Porselen’in teknik<br />
porselen ile ürettiği pişirme ustası porflame<br />
32 PORTRE Stil gurusu Antony Todd ile<br />
kaliteli yaşamın ipuçlarını konuştuk<br />
38 GEZİ Yüzyıllardır değişmeyen Venedik<br />
kanallarında yolculuğa çıktık<br />
42 STİL Rafine bir sofra tasarımı için altın<br />
değerinde öneriler<br />
46 DÜNDEN BUGÜNE Sofra kültüründe<br />
medenileşmenin mihenktaşlarından biri olan<br />
çatalın öyküsü<br />
50 MİMAR Ağırlıklı olarak büyük otel<br />
projeleriyle tanınan Mimar Hakan Yürüoğlu<br />
Yayına Hazırlayanlar<br />
Turkuvaz Gazete <strong>Dergi</strong> Basım A.Ş<br />
Yayın Direktörü Aslıhan Sarp İşman<br />
Yayın Yönetmeni Fatma Özel<br />
Görsel Yönetmen Nazlı Sarı<br />
Editörler Çiğdem Hasanoğlu, Şebnem<br />
Yıldız, Zeliha Köşlü, Ayça Yılmaz Bozkurt<br />
Fotoğraflar Agim Can, Haydar Erçin<br />
Levent Bozkurt, Serkan Şentürk<br />
54 ALIŞVERİŞ Sevgililer Günü alışverişiniz<br />
için espirili kupalar<br />
56 KÜLTÜR MİRASI Kültürel zenginlikleri<br />
kadar modern yüzü ile de şaşırtan<br />
Eskişehir<br />
60 STİL Metalin güçlü duruşu, tasarımın<br />
zarif dokunuşlarıyla <strong>Kütahya</strong> Porselen<br />
çelik serisi<br />
64 GURME Sağlıklı ve hızlı pişirme ustası<br />
porfleme ile lezzetli bir mönü hazırladık<br />
68 HOBİ Kazaziye ve telkari teknikleriyle takı<br />
tasarlayan Selver Saraç<br />
70 TERAPİ Uzman Psikolog Ayben Ertem<br />
ile renk terapisi<br />
72 SAĞLIK Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi<br />
Hastanesi Çocuk Yanık Ünitesi Sorumlusu<br />
Prof. Dr. Geylani Özok<br />
74 BESLENME Ali Dereli, moda haline<br />
gelen diyet programlarını masaya yatırıyor<br />
76 MAĞAZA <strong>Kütahya</strong> Porselen ve <strong>Kütahya</strong><br />
<strong>Seramik</strong>’in zengin ürün gamının sergilendiği<br />
Mecidiyeköy mağazası<br />
78 BAYİ Opal Yapı’nın yöneticisi Sabri Kılıç<br />
80 KÜTAHYA PORSELEN CORNER İŞ<br />
ORTAĞI Kartal’da hizmet veren Küpeli<br />
Alışveriş Merkezi’nin yöneticisi Cemal Küpeli<br />
82 BİZDEN HABERLER<br />
98 BULMACA<br />
Tufan Önal<br />
Yazışma Adresi: Turkuvaz <strong>Dergi</strong><br />
Grubu, Toprak Center, Ihlamur Yıldız<br />
Cad. No: 10, 34353,Beşiktaş/İstanbul.<br />
Tel: (0212) 326 30 16<br />
Basımcı: Turkuvaz Matbaacılık<br />
Yayıncılık A.Ş.<br />
Basıldığı Yer: Akpınar Mah.<br />
Hasan Basri Cad. No: 4, Sancaktepe,<br />
İSTANBUL Tel: (0216) 585 90 00
için hazırlanmaya başlayabilirsiniz!<br />
guralafyon.com<br />
facebook.com/guralafyon
MEKAN<br />
SALT GALATA<br />
ÇOK SESLİ BİR FİKİR ALANI<br />
Mimari ve yeniden<br />
işlevlendirme<br />
projesi SALT’ın<br />
önceki binasında<br />
da imzası bulunan<br />
Han Tümertekin<br />
tarafından yürütülen<br />
SALT Galata, sadece<br />
bir sergi mekanı<br />
değil, çok katmanlı<br />
bir kurum olarak da<br />
faaliyete geçti.<br />
8<br />
Yapım Çiğdem Hasanoğlu
Beyoğlu’nun en karakteristik caddelerinden Bankalar<br />
Caddesi’nde konumlanan ve SALT’ın ikinci<br />
binası olan SALT Galata, Galata Meydanı’na ve Karaköy’e<br />
ikişer dakika uzaklıktaki konuma sahip, anıtsal nitelikteki binasının<br />
açılışını yaptı.<br />
SALT, özgün karakterine sadık kalınarak, Ağa Han<br />
ödüllü Mimar Han Tümertekin tarafından disiplinler arası<br />
programının gereksinmelerine göre düzenlendi. SALT<br />
Galata’da, 40.000 başlık altında toplanmış, 100.000 basılı<br />
ve bir milyonu aşkın dijital kaynağın bulunduğu kütüphane<br />
ve arşiv alanı bulunuyor. 219 kişi kapasiteli oditoryum,<br />
atölyeler, açık arşiv, kafe ve restoran, dükkan ve elbette<br />
sergi alanları yer alıyor. İşte bu yüzden SALT Araştırma ve<br />
Programlar Direktörü Vasıf Kortun’un da belirttiği üzere,<br />
“Sabitleşmiş kalıplar yerine, araştırma, paylaşma ve birlikte<br />
yeni fikirler üretmeye odaklanan,” SALT Galata’yı sa-<br />
9
MEKAN<br />
SALT GALATA<br />
10<br />
dece bir sergi mekanı olarak değerlendirmemek<br />
gerekiyor.<br />
119 yıllık tarihi ile SALT Galata’nın, mimari anlamda<br />
da özellikli bir yapı olduğunu belirtmek gerek.<br />
Fransız asıllı Mimar Levanten Alexandre Vallaury<br />
tarafından Bank-ı Osmani Şahane için tasarlanan<br />
ve 1892 yılında faaliyete geçen yapının, iki cephesi<br />
farklı tarzlarda inşa edilmiş. Binanın Bankalar<br />
Caddesi’ndeki cephesi neoklasik ve neorönesans,<br />
tarihi yarımadaya bakan cephesi ise oryantalist tarzlarda<br />
yapılmış. Yapı, yıllar içerisinde çok fazla onarım<br />
geçirmiş ve içine ekler, yeni bölümler yapılmış. Binanın<br />
yenileme çalışmalarına, mevcut yapının rölöve<br />
edilmesinin ardından başlanmış. SALT Galata’nın iç<br />
mekanları ise farklı mimarlık ve tasarım ofisleri ile<br />
çalışılarak yapılmış. Binada yer alan mağaza Ömer<br />
Ünal, ofisler Superpool, oditoryum Zoom, Atölyeler<br />
Arif Özden ve Tanju Özelgin, kütüphane Şanal Mimarlık,<br />
kafe ve restoran Mimarlar Tasarım ve Zehra<br />
Uçar, danışma bankosu ve tuvaletler ise Autoban<br />
tarafından tasarlanmış. İşaretler ve yönlendirmeler<br />
Koray Özgen tarafından gerçekleştirilmiş.<br />
SALT Galata, salıdan cumartesiye 12.00-20.00,<br />
pazar günleri ise 10.30-18.00 arasında açık. Giriş<br />
ise ücretsiz! www.saltonline.org
400 YILLIK BİR MÜNASABET<br />
Dört asırdır devam eden Türkiye ve Hollanda<br />
arasındaki diplomatik ilişkiler vesilesi ile açılan<br />
İstanbul Eindhoven-SALTVanAbbe isimli sergi, yıl<br />
boyunca SALT’ın iki mekanındaki çeşitli sergilerle<br />
devam edecek. Yazı Çiğdem Hasanoğlu<br />
Eski Osmanlı Bankası binasının tamamlanan restorasyonunun ardından SALT, Beyoğlu<br />
ve Galata’da olmak üzere iki binaya sahip oldu. İstiklal Caddesi’nde konumlanan<br />
SALT Beyoğlu daha çok sergilere ev sahipliği yaparken, Bankalar Caddesi’ndeki<br />
SALT Galata ağırlıklı olarak araştırmaya odaklanıyor gibi gözükse de iki mekan arasında<br />
her daim bir paslaşma yaşanıyor. Bütün bir yıl boyunca devam edecek olan Hollanda-<br />
Türkiye etkinliklerinin ilk sergisi İstanbul Eindhoven-SALTVanAbbe: 89’dan sonra, 6 Nisan<br />
tarihine kadar kurumun her iki binasında görülebiliyor.<br />
Hollanda’nın Eindhoven kentindeki Van Abbemuseum, çok önemli bir modern sanat<br />
koleksiyonuna sahip. Müzenin koleksiyonundan işler, önceki İstanbul bienallerinde de<br />
sergilenmişti. Fakat şimdi iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin 400. yıl şerefine, SALT<br />
ve Van Abbemuseum bütün yıl sürecek bir sergiler dizisi gerçekleştiriyor. SALT’ın her iki<br />
mekanında ziyaret edebileceğiniz ilk sergi, İstanbul Eindhoven-SALTVanAbbe: 89’dan<br />
sonra, 1989’dan günümüze Van Abbermuseum koleksiyonundan işler ve Türkiye’den<br />
sanatçıların işlerini bir araya getiriyor. Ardından 20 Nisan-19 Ağustos tarihlerinde İstanbul<br />
Eindhoven – SALTVanAbbe: 68-89 sergisi ve son olarak 14 Eylül-31 Aralık tarihlerinde<br />
İstanbul Eindhoven – SALTVanAbbe: 68’den Önce sergisi gerçekleşecek. Bu üç sergi<br />
için Türkiye’den seçilen işler, Van Abbemuseum koleksiyonuna eklenmek üzere değerlendirmeye<br />
alınacak. SALT, Hollanda Kraliyet Başkonsolosluğu tarafından desteklenen<br />
İstanbul Eindhoven – SALTVanAbbe sergilerinin yanı sıra yıl boyunca birçok etkinliğe de<br />
yer verecek. Yani, SALT’a uğramak için bir çok nedeniniz var! www.saltonline.org<br />
11
KİTAP<br />
AŞK ROMANLARI<br />
MUTLAKA OKUMANIZ<br />
GEREKEN AŞK ROMANLARI<br />
Türk ve dünya edebiyatının en güzel aşk romanlarını sizler için seçtik. Yazı Çiğdem Hasanoğlu<br />
1 Kolera Günlerinde Aşk-Gabriel Garcia<br />
Marquez Nobel ödüllü Kolombiyalı yazar<br />
Gabriel Garcia Marquez’in ‘Kolera<br />
Günlerinde Aşk’ isimli bu başyapıtı,<br />
sonsuz aşkın ve sadakatin, bekleyişin<br />
ve özlemenin edebiyattaki en<br />
güzel halini anlatıyor. Gabriel Garcia<br />
Marquez, 22 TL, Can Yayınları. www.<br />
canyayinlari.com<br />
2 İklimler-André Maurois Türkiye’deki<br />
ilk baskısı 1967 yılında Tahsin Yücel<br />
çevirisi ile yapılan ‘İklimler’,<br />
Helikopter Yayınları tarafından<br />
yeniden revize edilerek<br />
yayınlandı. Aşka aşık olanların<br />
kitabı ‘İklimler’i nefesinizi<br />
tutarak okuyacaksınız. André<br />
Maurois, 17 TL, Helikoper<br />
Yayınları. www.kitapyayinevi.<br />
com<br />
3 Anna Karenina- Tolstoy Dünya<br />
edebiyatının gördüğü en acıklı aşk<br />
romanı ve bir klasik olan Anna Karenina,<br />
teyzesi tarafından zorla evlendirilen<br />
genç bir kadının gerçek aşkı<br />
buluşunun hikayesi. Dünya klasikleri<br />
serisinin en önemli kitaplarından<br />
Anna Karenina, ölmeden<br />
önce okumanız gereken<br />
100 kitap arasında! Lev Nikolayeviç<br />
Tolstoy, 25,50 TL,<br />
İş Bankası Kültür Yayınları.<br />
www.iskultur.com.tr<br />
4 Huzur- Ahmet Hamdi<br />
Tanpınar Türk Edebiyatı’nın<br />
en önemli yazarlarından Ahmet Hamdi<br />
Tanpınar’ın 1948 yılında Cumhuriyet<br />
Gazetesi’nde tefrika olarak yayınladığı<br />
romanı ‘Huzur’, hayatlarıyla ne yapacak-<br />
12<br />
larını bilemeyen, arada kalmış insanların<br />
ruh halini anlatıyor. Ahmet Hamdi<br />
Tanpınar, 18 TL, Dergah Yayınları.<br />
www.dergahyayinlari.com<br />
5 Madame Bovary- Gustave Flaubert<br />
‘Gustave Flaubert’, aşk acısıyla<br />
yanıp tutuşan Madam Bovary’nin inişli<br />
çıkışlı dünyasını anlattığı, 19. yüzyılın<br />
en yenilikçi klasiklerinden biri. Gustave<br />
Flaubert, 14 TL, İş Bankası Yayınları.<br />
www.iskulturyayinlari.com.tr<br />
6 Masumiyet Müzesi-Orhan Pamuk<br />
Nobel Ödüllü<br />
yazarımız Orhan<br />
Pamuk’un on yılı aşkın<br />
bir süredir yazdığı<br />
ve 2008 yılında<br />
tamamladığı ‘Masumiyet<br />
Müzesi’, şimdiden<br />
bir aşk klasiği<br />
oldu. Orhan Pamuk,<br />
30 TL, İletişim Yayınları.<br />
www.iletisim.com.tr<br />
7 Not: Seni Seviyorum-<br />
Cecelia Ahem<br />
Çok genç yaşta, tesadüfî bir<br />
şekilde karşılaşan Molly ve<br />
Gerry’nin birbirleri olmadan nefes alamayacakken<br />
başlarına gelenleri anlatan bu kitap,<br />
aşkı kaybetmek ve yeniden bulmak üzerine.<br />
Cecelia Ahem, 19 TL, Turkuvaz Kitap.<br />
www.turkuvazkitap.com.tr<br />
8 Kürk Mantolu Madonna-Sabahattin<br />
Ali Modern Türk Edebiyatı’nın en güzel<br />
aşk romanlarından biri olan ‘Kürk Mantolu<br />
Madonna’, Berlin’de başlayan tutkulu bir aşkın<br />
hikayesi. Sabahattin Ali, 10 TL, Yapı Kredi Yayınlar.<br />
www.ykykultur.com.tr<br />
9 Vadideki Zambak-Honoré de Balzac 19.
yüzyıl romanının ölümsüz örneklerinden ‘Vadideki Zambak’,<br />
romantizmle gerçekçiliğin kavşak noktasında, dünyanın<br />
en ünlü platonik aşk romanlarından biri olarak tarihe<br />
adını yazdırıyor. Honoré de Balzac, 22 TL, Can Yayınları.<br />
www.canyayinlari.com<br />
10 Aşk-Elif Şafak Kendi halinde bir ev kadınının tasavvuf<br />
dünyası ile tanışması, onu yepyeni bir aşka sürükler.<br />
Amerika’dan Türkiye’ye uzanan bu romanı yayınlandığı<br />
günden beri çok okunuyor. Elif Şafak, 21,50 TL, Doğan Kitap.<br />
www.dogankitap.com.tr<br />
11 Genç Werther’in Acıları-<br />
Goethe İmkansız bir aşkın kederiyle<br />
mahvolan Werther’in elem dolu hayat<br />
hikayesi Alman yazar Goethe’nin<br />
kaleminden okuyup da etkilenmeyen<br />
yok! Edebiyat tarihindeki en romantik<br />
kahramanla mutlaka tanışın. Johann<br />
Wolfgang von Goethe, 12 TL, Can<br />
Yayınları. www.canyayinlari.com<br />
12 Bir Gün-David Nicholls 10<br />
yıla yayılan arkadaşlığın, sevginin<br />
ve birlikteliğin müthiş hikayesi.<br />
Birbirinden zıt karakterlere<br />
sahip Emma ve Dexter birbirleri<br />
için yaratıldıklarını ne zaman<br />
anlayacaklar acaba? David Nicholls,<br />
19,90 TL, Pegasus Yayınları.<br />
www.pegasusyayinlari.com<br />
13 Sonsuza Kadar- Judith McNaught<br />
Amerikalı bir genç kız ile İngiliz<br />
bir lordun hikayesini anlatan bu roman,<br />
özgür ruhlu bir genç kızla küstah<br />
bir lordun hikayesini anlatıyor. Judith<br />
McNaught, 23 TL, Epsilon Yayınevi.<br />
www.epsilonyayinevi.com<br />
14 Uğultulu Tepeler- Emily<br />
Bronte Yazarın ilk ve tek romanı<br />
olan ‘Uğultulu Tepeler’,<br />
romantik edebiyatın kutsal<br />
kitabı sayılıyor. Heathcliff’in<br />
genç yaşta kaybettiği büyük<br />
aşkının hikayesinin evin<br />
kahyası Bayan Dean tarafından anlatıldığı<br />
roman, İngiliz dilinin medarı iftiharlarından.<br />
Emily Bronte, 8 TL, Bordo Siyah.<br />
15 Aşk ve Gurur-Jane Austen Defalarca<br />
filme çekilen ‘Aşk ve Gurur’, taşralı bir beyefendinin kızı olan<br />
Elizabeth Bennett ile Fitzwilliam Darcy arasındaki çekişmeyi<br />
anlatırken, bir yandan da dönemin ruhunun eleştirisini yapıyor.<br />
Jane Austen, 20 TL, Can Yayınları. www.canyayinlari.com<br />
16 Zaman Yolcusunun Karısı-Audrey Niffenegger Romantik<br />
bilimkurgu okumuş muydunuz hiç? Yayınlandığı andan itibaren<br />
en çok satan kitaplar listesinden düşmeyen ‘Zaman Yolcusunun<br />
Karısı’, artık aşk romanı yazılmıyor diyenlere<br />
bir cevap niteliğinde. Audrey<br />
Niffenegger, 25 TL, Epsilon Yayınevi.<br />
www.epsilonyayinevi.com<br />
17 Jane Eyre-Charlotte Bronte 10<br />
yaşında öksüz kalan Jane Eyre, yatılı<br />
okulda geçirdiği yılların ardından<br />
Rochester malikanesinde mürebbiye<br />
olarak çalışmaya başlar. Peki, erkek<br />
egemen dünyada tek başına varolmaya<br />
çalışan Jane Eyre aşkı bulabilecek<br />
mi? Charlotte Bronte, 31 TL,<br />
Can Yayınları. www.<br />
canyayınları.com<br />
18 Yeni Ay-<br />
Stephenie Meyer İlk kitabı<br />
Alacakaranlık’tan<br />
büyük bir başarı elde<br />
eden Meyer’in 2008<br />
tarihli ikinci vampir<br />
hikayesi ‘Yeni Ay’,<br />
fantastik bir aşk hikayesinin<br />
devamı niteliğinde. Stephenie<br />
Meyer, 20 TL, Epsilon Kitabevi.<br />
www.epsilonkitabevi.com<br />
19 Rüzgar Gibi Geçti-<br />
Margaret Mitchell Savaşın<br />
gölgesinde bir aşk. Efsanevi roman karakteri<br />
Scarlett O’hara’nın benzersiz hikayesini<br />
anlatan Pulitzer ödüllü ‘Rüzgar<br />
Gibi Geçti’yi mutlaka okumalısınız. Margaret<br />
Mitchell, 28 TL, Artemis Yayınları.<br />
www.artemisyayinlari.com<br />
20 Eylül-Mehmet Rauf Türk edebiyatının<br />
ilk psikolojik romanlarından 1901 tarihli<br />
‘Eylül’, aynı zamanda hüzünlü bir<br />
romantizm de barındırıyor. Mehmet<br />
Rauf, 5 TL, Athena Yayınları.<br />
www.athenayayinlari.com <br />
13
TREND<br />
SERAMİK<br />
Shine cube serisi<br />
<strong>Seramik</strong>te<br />
yükselen trendler<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>, 2012 yılında seramik dünyasının yükselen trendlerini<br />
listeledi: Duvar ve yer karolarında büyük ebatlar kullanılacak, modern<br />
grafikler ön plana çıkacak, mermer ve doğal taş görünümüne sahip<br />
karoların ve 3 boyutlu efektlerin kullanıldığı duvarlar fark yaratacak...<br />
14<br />
Pulpis serisi Shine cube serisi
Metalik yapıya sahip<br />
Shine, Cube ve Illusion<br />
serileri, farklılık arayanların<br />
tercihleri arasında<br />
yer alıyor. <strong>Kütahya</strong><br />
<strong>Seramik</strong>’in, Origitile<br />
koleksiyonunda yer alan<br />
Majesty, Callacatta ve<br />
Pulpis serisi karoları<br />
ise 2012’de doğanın<br />
huzur veren atmosferini<br />
mekanlara yansıtıyor.<br />
Majesty serisi<br />
Arc serisi<br />
Bu yıl evinizin dekorasyonunda ilgi çekici farklılıklar oluşturmak istiyorsanız <strong>Kütahya</strong><br />
<strong>Seramik</strong>’in trend önerilerini dikkate alabilirsiniz. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> yeni yıldaki<br />
trendlerle ilgili şu bilgileri verdi: “Duvar ve yer karolarında büyük ebatlar kullanılacak ve<br />
modern grafikler ön planda olacak. Mermer ve doğal taş görünümüne sahip karoların ise<br />
2012’de sektörün hakimi olacağını söyleyebiliriz.” Yeni yılda parlak yüzeyli karoların artacağını<br />
belirten <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>, tek renk döşemeler ile sade renkli mekanların yaratılacağını<br />
vurguladı. Ayrıca 3 boyutlu efektlerle canlanan duvarların ise trend olacağını söyledi.<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> 2012’de mermer görünümlü ürünlere daha çok yer verecek, ayrıca<br />
isteğe göre mat veya parlak özellikleri de taşıyabilecekler. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in duvar karolarında<br />
75x25 cm ile yeni bir boyut uyguladığını ve doğal taş dokulu karoların 2012’de<br />
ön planda olacağını belirten <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>, karo zemini üzerinde kot farklılıklarına yer<br />
verilerek seramik karoda farklı bir hava yaratılacağını ekledi. Yeni yılda <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’le,<br />
patlatma taş görüntüsünün çok daha uygun maliyetlerle mekanlara taşınabileceğini söyledi.<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in Shine, Cube ve Illusion ürünleri de duvarlarda 3 boyutlu efekt<br />
etkisi yaratmak isteyenlerin tercih edebileceği alternatiflerden. Rölyefli dokuları sayesinde,<br />
karo üzerine düşen ışığın yansımalarını, ışığın geliş açısına göre mekana farklı yansıtıyor.<br />
Metalik yapıya sahip Shine, Cube ve Illusion serileri, farklılık arayanların tercihleri arasında<br />
yer alıyor. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in, Origitile koleksiyonunda yer alan Majesty, Callacatta ve<br />
Pulpis serisi karoları ise 2012’de doğanın huzur veren atmosferini mekanlara yansıtıyor.<br />
Dijital baskı teknolojisi ve <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> yaratıcılığını birleştiren Origitile koleksiyonunda,<br />
desenler üzerindeki en küçük ayrıntılar karo üzerine uygulanabiliyor. Karo yüzeyinin<br />
her noktasına baskı yapabilen bu teknoloji ile karolar daha gerçekçi ve daha estetik bir<br />
görünüme bürünüyor. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in Ar-Ge mutfağında hazırlanan Majesty, Calacatta<br />
ve Pulpis serisi karolar, mermerin en ince ayrıntılarını ve eşsiz dokusunu farklı<br />
tasarımlarla sergiliyor. www.kutahyaseramik.com.tr<br />
15
DEKORASYON<br />
YILIN TRENDLERİ<br />
BİLGİ<br />
GÜNCELLEMESİ<br />
Ünlü tasarımcıların, yepyeni ürünlerin ve<br />
2012 trendlerinin nabzını tuttuk<br />
Yapım Çiğdem Hasanoğlu<br />
PHILIPPE<br />
STARCK<br />
Deli dolu ve çlgn bir Fransz diyerek kurtulmak<br />
mümkün deil; Philippe Starck artk tasarm<br />
dünyasnn demirba. Starck’n Eugeni Quitlet’in<br />
de katklaryla Kartell için tasarlad ‘Masters’<br />
sandalye ile Eero Saarinen’in ‘Tulip’ sandalyesi,<br />
Eames’in ‘Eiffel’ sandalyesi ve Arne Jacobsen’in<br />
‘Series 7’ sandalyesinin silüetleri üzerinden<br />
tasarmn tarihine selam ediyor. www.starck.com<br />
Philippe Starck tasarımı ‘Masters’<br />
sandalye, 244 Euro, Kartell. www.kartell.it<br />
16<br />
MN MN<br />
TREND:<br />
DNAMK DOKULAR<br />
KIRÇILLI, PLL, BÜZGÜLÜ…<br />
MOBLYA VE AYDINLATMALARDA<br />
DOKUNMA HSSNZE VE<br />
GÖZÜNÜZE HAREKET VERECEK<br />
TEKSTLLER REVAÇTA!<br />
Solda Franco Albini tasarımı<br />
‘Florenze’ koltuk, Arflex. www.arflex.it<br />
SağdaDUM tasarımı ‘Pleat’ yer lambası,<br />
Dum Office. www.dumoffice.com<br />
PATRICIA<br />
URQUIOLA<br />
spanyol mimar ve<br />
tasarmc Patricia Urquiola,<br />
Alessi, Cappellini, Cassina<br />
ve Kartell bata olmak<br />
üzere birçok firma için<br />
tasarmlar yapt. Trendlere<br />
inanmadn her frsatta<br />
dile getiren Urquiola için<br />
en önemli kstas insanlarn<br />
mutluluu için tasarmlar<br />
yapmak ve farkllklarn<br />
deerini bilmek. u<br />
sralar Alessi için tel<br />
meyve kaseleri, B&B için<br />
outdoor oturma elemanlar<br />
tasarlayan Urquiola, bir<br />
yandan da Venedik Bienali<br />
ve Milano Trienali için<br />
projeler hazrlyor.<br />
www.patriciaurquiola.com<br />
Patricia Urquiola tasarm<br />
‘Husk’ sandalye, B&B Italia.<br />
Urquiola’nın Bisazza Mosaico<br />
için tasarladığı mozaikler.<br />
www.bisazza.com
MN TREND:<br />
YEN ASYA<br />
Uzakdoulu tasarmclarn<br />
insan merkeze koyan<br />
minimal tasarmlar<br />
2012’ye de damgasn<br />
vuruyor.<br />
Üstte Tokujin Yoshioka<br />
tasarm ‘Ami Ami’<br />
sandalye, Kartell.<br />
www.kartell.it<br />
Altta Nendo tasarm<br />
‘Maki’ aydnlatma,<br />
Foscarini.<br />
www.foscarini.com<br />
Paola Navone tasarımı ‘Eu/Phoria’<br />
sandalye, Eumes.<br />
PAOLA NAVONE<br />
Mimar, tasarmc, sanat yönetmeni, eletirmen, sergi<br />
küratörü ve daha birçok ey... Paola Navone’yi anlatmak için<br />
çok sayda ifade bulmak mümkün. Armani Casa, Alessi,<br />
Knoll, Molteni, Natuzzi, Roche Bobois ve aklnza gelebilecek<br />
pek çok önemli markaya tasarmlar yapan Navone, u sralar<br />
geri dönüümlü ve esnek tasarmn peinde. Baxter için bir<br />
yatak koleksiyonu yapan tasarmc, trend kelimesini duyunca<br />
rahatsz oluyor. “Artk herkes kendi trendini yaratyor,” diyor.<br />
Tasarmn ekonomisi ile de ilgileniyor; firmalarn makul<br />
fiyatlarda ürünler satmak zorunda olduklarn belirtiyor.<br />
www.paolanavone.it<br />
MN TREND: NCE VE KESN HAT Tek renk mobilyalara ve<br />
aksesuarlara keskin bir görünüm veren kontörlü hatlar, özellikle<br />
beyaz kanepe ve koltuklar ahane gösteriyor. Antonio Citterio<br />
tasarm ‘Lutetia’ kanepe, Maxalto. www.maxalto.it<br />
17
DEKORASYON<br />
YILIN TRENDLERİ<br />
DESIGN FRONT sveç’in en haval tasarm ekibi Front, Sofa<br />
Lagerkvist, Charlotte von der Lancken ve Anna Lindgren’den oluuyor.<br />
Stockholm Üniversitesi’nde endüstriyel tasarm okurken tanp<br />
güçlerini birletiren üç arkadan oluturduu Design Front, insanlarn<br />
her daim saklayacaklar tasarmlar yapma fikrinden yola çkm. Alldk<br />
malzemelerden sürreel sonuçlar çkarma konusunda çok baarl olan<br />
ekibi, 2011’deki Milano Fuar’nda sveçli Offect markasnn standnda<br />
kefettik. Siz de bu ekibi takibe aln ve onlarn da dedii gibi “Asla atmak<br />
istemeyeceiniz eyleri satn aln!” www.designfront.org<br />
18<br />
MN TREND:<br />
WINDSOR SANDALYELER GER DÖNÜYOR<br />
1 Patricia Urquiola tasarm ‘Cumback’ sandalye, Kartell. www.kartell.it<br />
2 Patricia Urquiola tasarm ‘Nuh’ sandalye, Andreu World. www.andreuworld.com<br />
3 Tom Dixon tasarm ‘Fan’ sandalye, Tom Dixon. www.tomdixon.com<br />
1<br />
2<br />
3<br />
1 Front tasarımı ‘Pedestals’ saksılar, Offect.<br />
www.offect.se<br />
2 Front tasarımı ‘Showcase’ masa, Parro.<br />
www.parro.com<br />
3 Front ve Siyazama Project tasarımı<br />
‘Story’ vazo, Editions in Craft.<br />
www.editionsincraft.com<br />
1 2 3
MN TREND:<br />
LMON TONLARI<br />
SARIYA VE YELE<br />
DÖNÜK TONLARI LE AIZ<br />
SULANDIRAN LMON<br />
TASARIMLAR HER YERDE!<br />
1 ‘Spindle’ aydnlatma, Habitat.<br />
www.habitatturkey.com<br />
2 Alfredo Häberli tasarm ‘Take off<br />
High’ sandalye, Moroso.<br />
www.moroso.it<br />
3 Philippe Negro tasarm<br />
‘Entailles’ kanepe, Ligne Roset.<br />
www.ligneroset.com<br />
JAMIE HAYON<br />
Şirinlik muskası İspanyol tasarımcı Jamie Hayon,<br />
karizmatik ama aynı zamanda sıcakkanlı tasarımları ile<br />
son zamanların favori isimlerinden. Akdenizli ruhunu<br />
barokla birleştiren tasarımlarına devam eden Hayon’un<br />
farklı malzemeleri tek bir parça ile kombinleme yeteneğine<br />
hayran olmamak elde değil. Hayon’un felsefesi ise<br />
herkese göstermekten zevk alacağınız tasarımlar içinde<br />
yaşamak. Bunu Hayon’un son bombalarından, 1930’ların<br />
ihtişamını İskandinav tarzı ile bütünleştiren banyo<br />
koleksiyonunda görebiliyoruz. www.hayonstudio.com<br />
Jamie Hayon tasarımı ‘The Baccarat Zoo’, Baccarat.<br />
EL SANATLARI ENDÜSTRS’NE DKKAT!<br />
11-14 Ocak 2012 tarihlerinde Frankfurt’ta gerçekleen Uluslararas Ev Tekstili Ürünleri<br />
Fuar Heimtextil’in bu ylki kitabnda ‘El Sanat Endüstrisi’ dört önemli trend balndan<br />
biri olarak ele alnyor. Bir yanda geleneksel ve el iinin kombinasyonu, öte yanda<br />
endüstriyel yöntemler tarafndan domine edilen bu trend, vintage karakterli otantik<br />
görünümlü materyaller kullanyor. Parçal desenler, el ii dikiler ön planda.<br />
www.heimtextil.messefrankfurt.com<br />
3<br />
1<br />
2<br />
Jamie Hayon’un<br />
banyo koleksiyonu.<br />
Peter Molin tasarımı ‘PM’ puf,<br />
Bla Station. www.blastation.com<br />
YT ÖZER<br />
Genç tasarımcı Yiğit Özer,<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> için ürettiği<br />
Versatile ‘Arc’ serisi ile aldığı<br />
IF Product Design 2011<br />
ödülü , ‘Arc’ ve ‘Axis’ serileri<br />
ile Red Dot Design Award<br />
Best Of The Best<br />
2011 ödülünü aldı.<br />
<strong>Seramik</strong>te kişiye özel<br />
deneyimlerin önem<br />
kazanacağının altını çizen<br />
bu ürün, basit bir geometrik<br />
şeklim bambaşka yerleşim<br />
biçimleriyle farklı yüzeyler<br />
yaratarak, 2012 trendlerine<br />
damgasını vurdu.<br />
19
YENİ SERİ<br />
HORECA<br />
Porselende<br />
teknolojik devrim<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen Horeca Serisi<br />
devrim yaratacak bir yeniliğe<br />
sahip, kenar kırılmalarına karşı<br />
3 yıl garantili olan bu seri, üst<br />
üste yerleştirilebilme özelliği ile<br />
de büyük ilgi görüyor.<br />
Stil Editörü Harun Topuz<br />
Fotoğraflar Agim Can<br />
20
YENİ SERİ<br />
HORECA<br />
22<br />
Avrupa’nın en büyük porselen<br />
üreticisi olan <strong>Kütahya</strong> Porselen<br />
özellikle porselen teknolojisinde devrim<br />
yaratacak yenilikçi tasarımlarıyla önümüzdeki<br />
yıllara damgasını vurmaya hazırlanıyor.<br />
Çok sayıda yeni seri ile sektörde<br />
adından söz ettiren firmanın en yeni<br />
ürün gruplarından biri de Horeca serisi.<br />
Bu seri, formu ve ürün çeşitliliğinin yanı<br />
sıra devrim yaratacak özelliklere de sahip.<br />
Belki de bugüne kadar üretilen porselenler<br />
arasında en dayanıklı serilerden<br />
biri olma özelliğini taşıyan Horeca, porselende<br />
uygulaması çok güç olan 3 yıl<br />
garanti güvencesiyle de otel serileri içerisinde<br />
ayrıcalıklı bir yere sahip.<br />
Bu serideki ürünler sırlanmış alt tabanları<br />
sayesinde sürtünmeden kaynaklanan<br />
hasar ve yıpranmalara karşı minimize<br />
edilmiş. Kenar kırılmalarına karşı 3<br />
yıl garantisi ise tüketiciye <strong>Kütahya</strong> Porselen<br />
markasının güvencesini bir kez daha<br />
gösteriyor. Yılların birikimi ve tecrübesi<br />
ile üretilen <strong>Kütahya</strong> Porselen ürünleri,<br />
ISO 9001-2000 Kalite Yönetim Sistemi<br />
ve ISO 14000 Çevre Yönetim Sistemi<br />
belgesi sertifikalarıyla da onaylı. Yüksek<br />
teknolojiye sahip <strong>Kütahya</strong> Porselen fabrikaları,<br />
insan gücü ile modern teknolojiyi<br />
başarıyla <strong>buluştu</strong>ruyor.<br />
Mikrodalgalı fırına ve buzdolabına<br />
karşı dayanıklı olan Horeca, termal şoklara<br />
karşı da dirençli bir ürün grubu. Öyle ki<br />
performans ve ayırt edici özelliklere sahip<br />
ürünler, 175 santigrat üzerindeki sıcaklık<br />
dalgalanmalarına karşı bile dayanıklı. Horeca,<br />
servis sırasında sıcağı ve soğuğu<br />
muhafaza etme özelliğiyle de profesyonellerin<br />
büyük yardımcısı olacak. Lekeye<br />
karşı dirençli olması ve her tür deterjana<br />
karşı da dayanıklılığı serinin diğer önemli<br />
özellikleri arasında.
TELEVİZYON<br />
FİKRET KUŞKAN<br />
24<br />
“Herkesin kendisinden<br />
gizli işleyen bir defteri var”<br />
Fikret Kuşkan,<br />
1991 yılında<br />
“Gizli Yüz”<br />
filmi ile en iyi<br />
erkek oyuncu<br />
seçildiğinden<br />
beri, Türkiye’nin<br />
en başarılı<br />
aktörlerinden<br />
biri olarak<br />
tanınıyor. Onu<br />
hep keyifle<br />
seyrettik ama<br />
“kim olduğunu”<br />
asla tam olarak<br />
öğrenemedik.<br />
İçe kapalı, izini<br />
belli etmeyen,<br />
çok disiplinli,<br />
ihtiraslı, değer<br />
verdiklerini<br />
çok sevmiş bu<br />
adam “Hayat<br />
Devam Ediyor”<br />
isimli diziyle geri<br />
döndü.<br />
Yazı Neslihan Perker
Fikret Kuşkan hakkında ne bilirsiniz? Kendisi son 20<br />
yıl içinde Türkiye’nin yetiştirdiği en başarılı birkaç aktörden<br />
bir tanesidir, doğru… Ses tonu insanın hafızasında<br />
kalır, doğru… Çok iyi yönetmenlerle, kaliteli projelerde<br />
çalışmıştır, doğru… Henüz 26’sına girmeden Altın Portakal’da<br />
en iyi erkek oyuncu seçilmiştir, varlığı bizde “zarafetle” eşdeğer<br />
bir algı yaratmıştır, şüphesiz… Ama gerisi bizim için büyük bir<br />
sessizlik, içe kapalılık ve aslında “bilmediğimiz” bir adamın çok<br />
korunaklı yaşamıdır.<br />
Kuşkan, yeniden ekranlara geri dönüyor. Bu sefer kendisi<br />
şiveli bir aksanla konuşuyor, iki karısı, yedi çocuğu olan çömlekçi<br />
İsmail olarak. Mahsun Kırmızıgül’ün yönetmenliğini yaptığı<br />
ilk televizyon dizisi olan “Hayat Devam Ediyor”da izlediğimiz<br />
oyuncu ile karşı karşıya geldiğimizde, gene çok zarif bir Fikret<br />
Kuşkan’la karşılaştık. Ama bu sefer daha fazla dinlemeye çalıştık<br />
onu, çok anlatmaya meraklı olduğu için değil… Biz onun<br />
“kim” olduğunu merak ettiğimiz için.<br />
İlk isminiz Mehmet’miş. Kimdi bu Mehmet?<br />
Bana ilk olarak Fikret amcamın ismini koymak istemişler<br />
ama kendisi 23 yaşında vefat ettiği için, aman yazgısı benzemesin<br />
inancıyla vazgeçince herkes, annem de vazgeçiyor. Babam<br />
da olur mu öyle şey diyor ve nüfus cüzdanıma Mehmet<br />
Fikret diye yazdırıyor. Mehmet annemle ilgili aslında, rüyasında<br />
görmüş. Ben dört kız çocuk üstüne dünyaya geldim.<br />
Aileniz nereli?<br />
Babam Arnavutluk’tan, annem ise Bulgaristan… Göçmen<br />
ailesiyiz yani.<br />
Peki, Mehmet ve Fikret isimlerinin farklı özelliklerini<br />
barındırdınız mı karakterinizde?<br />
Bana sülalede hep Mehmet dendi, hâlâ öyle. 13 yaşında<br />
ismimi değiştirmeye karar verdim, arkadaşlarıma da söyledim.<br />
Fikret amcamın da hikâyesini öğrenince sadece Fikret’i kullanmaya<br />
başladım. Konservatuvarda da Fikret derlerdi. Dışarıda<br />
Fikret, ailede Mehmet… Tüm ailem iki isimlidir, oğlumun adı<br />
Gün Kuzgun. Kuzgun ismini o dünyaya gelmeden önce vermiştim,<br />
kız olsaydı gene aynı ismi koyacaktım.<br />
İlginç bir isimmiş… Özellikle de Gün…<br />
O benim hem gündüzüm, hem gecem.<br />
Siz hep içinize atan bir adam mı oldunuz?<br />
İçimdekileri mesleğimde gösteriyorum. Özel hayatımda gerek<br />
yok, insan tarafımı bastırıyorum çünkü o tarafınız sömürüye<br />
uğruyor, ailemle ve yakınlarımlayken çok geveze bir adamımdır<br />
ve kendimimdir. Onun dışında sandık içleridir içimdekiler.<br />
Büyüme çağlarınızda da sesinizi beğenirler miydi?<br />
Bunu konservatuvara girdiğimde anladılar. Büyüdüğüm yerde<br />
öyle sese falan bakmazlardı ki… 13 yaşıma kadar İstinye’de<br />
yaşadık, oradan da Sütlüce’ye taşındık.<br />
Mahalle kültürünü iyi biliyorsunuz o zaman…<br />
Oradan geldim zaten, sokaktan… Hepsini de bilirim, çok<br />
kafam gözüm patladı. Abilerimiz bizim için çok önemliydi, mahallemizdeki<br />
kızları korurduk.<br />
Bir kıza aşık olduğunuz için kavgaya girdiniz mi?<br />
Mahallede kimse kimseye âşık olmazdı, bu ters bir şeydi.<br />
Başka mahallelerden kızlara aşık olunurdu. Ama ben farklı mahalleden<br />
birine de aşık olmadım, aşkı da 19 yaşında tanıdım.<br />
Hiçbir zaman da bu sebepten bir erkekle kavgaya girmedim<br />
ama hep terk edildim.<br />
Neden?<br />
Onlar beni terk etti. Onlar gidince de ben de tamamen gittim.<br />
Böyle durumlarda da bütün gemileri yakarım. Devam etmesi<br />
için elimden geleni yaparım, bazı şeyler olmuyorsa peki<br />
tamam o zaman derim. Yeniden beraber olalım dediklerinde<br />
de asla dönmem.<br />
Tamamen biter sizin için…<br />
Kavgalarda ayrılık kelimeleri söylenirse ben zaten soğur ve<br />
kendimi çekerim. Annemin dediği bir laf vardır, bütün evliliklerde<br />
aynı yerde duran kaplar tıngırdar, mesele tangırtı çıkartmamaktır.<br />
Bu nedenle o kuşakların ilişkileri 60 sene sürebilmiş. Sürtüşmeler<br />
olur ama her cümlenin sonunda ben annemin babamın<br />
evine gidiyorum denmemeli. İnsanlar özür dilemeyi bilmeliler.<br />
Geçmişten bugüne kariyerinize baktığınızda ne hissediyorsunuz?<br />
21 yaşındayken bu dönemimi öngörebilmiştim. Tüm söylediklerim<br />
de tek tek oldu. Olmayan tek şey var, onun için de<br />
bekliyorum. Çünkü korkuyorum.<br />
Yönetmenlik mi?<br />
Evet.<br />
Neden korkuyorsunuz?<br />
Ben geri çekilip, çekinen, düşünen insanları severim; korku<br />
da severim çünkü tedbir getirir. Fütursuz cesaretleri olan insanları<br />
doğru bulmam pek.<br />
İlk ödülünüzü 25 yaşında almışsınız…<br />
Ödülü de alamadım. Berlin Goethe Üniversitesi’nde burslu<br />
okurken, festivalden ödül aldığımı haber verdiler, davet falan<br />
yoktu o zamanlar, Altın Portakal kasaba festivali gibiydi. Ben de<br />
gelemeyeceğimi söyledim çünkü uçak parası alabilecek durumum<br />
yoktu. Onlar bir şeyler ayarlamaya çalıştılar ama olmadı.<br />
O dönem, Berlin’den bir sinema eleştirmeni, oyunculuğumu<br />
beğenip röportaj yaptı ve “Türkiye’nin en genç ve en yetenekli<br />
aktörü Berlin’de” diye yazdı. Ödül aldığım için bana gidiş-dönüş<br />
bileti ayarladı, “bu senin ilk ödülün git ve al” dedi. Fakat törene<br />
yetişemedim. Hürriyet gazetesi “ödülünü almaya gelmedi” diye<br />
25
TELEVİZYON<br />
FİKRET KUŞKAN<br />
26<br />
‘Hayat Devam<br />
Ediyor’<br />
dizisinde İsmail,<br />
iki tane karısı,<br />
yedi çocuğu<br />
ve babasıyla<br />
yaşayan bir<br />
karakter.<br />
Dominant bir<br />
baba karakteri<br />
altında zırıl zırıl<br />
ağlayan ve<br />
yalnızlık çeken<br />
bir adam...<br />
başlık attı o dönem. Teşekkür ederim onlara buradan, hiç<br />
araştırmadan manşet atmak kolay oluyormuş. Hayal kırıklığına<br />
uğratıyor insanı bu tip şeyler, ben ne yaptım ki duygusuna<br />
kapılıyorsunuz. Ömer ağabeyinin (Kavur) elinden<br />
aldım ödülümü.<br />
Şimdiye kadar hep iyi yönetmenlerle çalışmışsınız.<br />
Mahsun Kırmızıgül nasıl bir yönetmen?<br />
İki türlü yönetmen var aslında. Televizyondan sinemaya<br />
geçenler ve bunun tam tersi olanlar. O, sinemada başlayıp<br />
TV’ye geçti. Mahsun’dan çok enteresan, tuhaf ve özel bir<br />
yönetmen çıkabilir, duygusu, hissiyatı, uzak görüşlülüğü<br />
yüksek. Göbeğinde hissediyor.<br />
O ne demek?<br />
Öyle bir şey vardır, sokaktan gelen bir insana bir şey<br />
oynatırsın o kadar inanarak yansıtır ki karnına kadar hissediyor<br />
dersin. Mahsun’un da hissiyatı çok yüksek, özellikle<br />
televizyonda bir proje yapması ve montajda bulunması<br />
onu çok geliştirecek… Çok kıymetli bir yönetmen olabilir.
Sizin canlandırdığınız karakter nasıl biri?<br />
İsmail, iki tane karısı, yedi çocuğu ve babasıyla yaşayan bir<br />
karakter. Sülalesi bakırcılıktan çömlek işine geçmiş ve oldukça<br />
fakirler. Çocuklarına hayran, bir kızını ve bir oğlunu İstanbul’a<br />
göndermiş, onları okutuyor, okumayansa çalışıyor. Disiplin için<br />
dominant bir baba karakteri altında zırıl zırıl ağlayan ve yalnızlık<br />
çeken bir adam. Çok kalabalık bir ailede her şey başına yıkılmış,<br />
gerçekten çok zor bir hayat. Herkes dördüncü bölüme<br />
kadar bana düşman olacak, sonradan anlayacaklar ki sessiz,<br />
derin, hep içine atmış.<br />
Çömlekçilik eğitimi almışsınız rolünüz için…<br />
Çok keyif aldım, burada kendim de yapacağım.<br />
Şimdiye kadar canlandırdığınız roller için ne yapmayı<br />
öğrendiniz?<br />
O kadar çok şey yaptım ki… Ben yedi yaşında marangoz çırağı<br />
olarak çalışmaya başladım, 46 yaşındayım çalışıyorum. Okul<br />
yıllarım da dâhil hep çalıştım, 20 farklı meslekle uğraşmışım. Hidrolik<br />
tesisattan kaportacılığa kadar birçok iş. Mahmutpaşa’da<br />
pazarlarda “dona gel, sutyene gel” diye de bağırdım.<br />
Güzel sesinizle sutyen satmışsınızdır tabii…<br />
Yani… Orada sesten ziyade iyi bağırmak makbul…<br />
Sizde ses diyaframdan çıkmıştır…<br />
Yanağımdan makas alıyorlardı… Dört çuvalı iki saatte satıyordum.<br />
Bizim kadınlarımız bayılır zaten güzel sese…<br />
Bana göre bir şeyi yapıyorsan tam yapmalısındır, çünkü<br />
orası ekmek teknendir. Ciğerini, yüreğini ortaya koymalı insan.<br />
Aşk acısı çektiniz mi?<br />
Ne yalan söyleyeyim çektim.<br />
Bu sorularda da gözler aşağıda kafa eğik… Terk edildiğiniz<br />
için mi?<br />
Evet.<br />
Sebep?<br />
Karşı taraf istemediği için.<br />
Hep çok seven bir adam mı oldunuz?<br />
Çok tutkuluyumdur. Ben öyleyimdir, bonkörümdür. Annem<br />
bana hep, aklımla hareket etmem gerektiğini söylerdi. Çok zeki<br />
bir adamsın ama duygularınla ve zekânla değil aklınla hareket<br />
et derdi. İki sene önce bir laf ettim, bana baktı “gözüm açık gitmeyecek<br />
aklını kullanmaya başlamışsın” dedi. Sevdiğim zaman<br />
çok sevdim, sevginin de çoğu zarar galiba.<br />
Sevmekten korkuyor musunuz artık?<br />
Evet.<br />
Sevmekten korkmadan yaşadığınız zamanlar hayat daha<br />
mı kolaydı? Şimdi hem sevip, aynı anda korkmak ve ardından<br />
yeniden sevme duygusuyla yaşamak daha mı zor?<br />
Sevmekten korkunca insan korkuyor.<br />
Beraberinde her şeyden korkmaya mı başlıyor?<br />
Tabii. Beraberlikleriniz, duygularınız, birçok şey zedeleniyor.<br />
Belki de giderek kadınlara karşı olan sevginizi kaybediyorsunuz.<br />
Yani bu anlamda 15 sene önceki adam değilsiniz…<br />
Değilim.<br />
Şu an aşık mısınız?<br />
Hayır aşık değilim.<br />
Peki, aşk başka bir duygu, birini seviyor musunuz?<br />
Benim sevgim bakidir, sevecek kadar kıymetliyse biri severim,<br />
ilişkiye dâhil olması gerekmez. Öncesinde çok uzun süre<br />
irdeliyorum, güven sorunum var…<br />
Neden?<br />
Kırılgan olduğum için, çünkü çok kırıldım…<br />
Bundan sonrası için nasıl bir kadın bekliyorsunuz hayattan?<br />
Bilmiyorum. Bir daha evlenmeyeceğim. Annem ve oğlum<br />
benim için çok özel. Ben kadere ve yazgıya inanmazdım. Kadere<br />
hâlâ inanmıyorum, kader dikkatle dikkatsizlik arasındaki<br />
ince çizgi ama yazgıyı çözemedim, çünkü kimse onu bilmiyor.<br />
Siz 10 yıllık hesap yapıyorsunuz bu 15 yıla çıkıyor. Çok güzel<br />
olacağını düşündüğünüz bir şey hayal kırıklığı yaratıyor veya<br />
bazı şeyler tahmin edemeyeceğiniz şekilde güzel ilerliyor. Başımıza<br />
gelen hiçbir şey tesadüf değil. Herkesin kendine ait yaradılışından<br />
ötürü kendisinden ayrı işleyen gizli bir defteri var.<br />
Ailenizin erkekleri hep koruyup kollayan, sahip çıkan<br />
karakterler miydi?<br />
Hepsi nezih insanlardır. Biz Arnavut bir aileyiz, Arnavutlar<br />
genç yaşta giderler ama arkada kalan insanlar mutsuz ve kötürüm<br />
kalmazlar. Bu genlerimle ve aldığım terbiyeyle ilgili. Ben<br />
böyle yetiştirildim, babamı 13 yaşında kaybettim.<br />
Hasta mıydı?<br />
Beyin kanaması geçirdi ve 8 yıl yatakta çakılı kaldı.<br />
Yani siz çok küçük yaştaydınız yatağa bağlı kaldığında?<br />
Evet, 5-6 yaşlarındaydım, 13 yaşıma kadar yanındaydım.<br />
Babayı kaybetmek sizi nasıl etkiledi?<br />
Çok zor, Allah kimsenin başına vermesin. Erkek çocuk altı<br />
yaşından sonra rol model belirler. Ben kendi modelimi yaratmaya<br />
çalıştım, onda da bocaladım ve yalnızlığımı anladım. Şöyle<br />
veya böyle yalnızlık bakiymiş. O dönemler yanımda kimse<br />
yoktu. Sorumluluk duyduğum annem ve 4 ablam vardı. Biz<br />
öyle büyütüldük, öyle yetiştirildik. Kız arkadaşlarımız otobüse<br />
bindiğinde çember içine alırdık onları. Biri sataşsa korurduk…<br />
Ne bileyim ben… Ayrıca annemin sayesinde bugün buradayım,<br />
çünkü başka her şey olabilirdim, çok asiydim. <br />
27
YENİ SERİ<br />
PORFLAME<br />
28<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen’den<br />
Pişirme mucidi
Yüksek kalitede, teknik porselenden üretilen Porflame<br />
ürünleri, ürünler daha az yağ kullanarak yiyeceklerin doğal tatlarını<br />
ve vitamin vitam değerlerini koruyarak yemek pişirmenizi sağlıyor.<br />
Stil Editörü<br />
Harun Topuz, Fotoğraflar Agim Can<br />
29
YENİ SERİ<br />
PORFLAME<br />
30<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen sağlık ve estetiği ileri teknoloji ile<br />
<strong>buluştu</strong>ran özel ürünlerle porselen sektöründe yepyeni<br />
bir dönemi başlatıyor. Hem şık sunumu, hem de sağlıklı<br />
yemek pişirme ekipmanları ile porflame serisi, çağdaş yaşamın<br />
hızlı temposu içerisinde zamandan tasarruf etmenizi<br />
sağlarken, göz zevkinizi tamamlayan sunum seçenekleriyle<br />
de iddialı bir çıkış yaptı. Teknik porselenle üretilen porflame<br />
tencereler ile sevdiklerinizin sağlığını koruyan yemekler hazırlayabilirsiniz.<br />
Bu ürün yüksek ısı iletkenliği ile kısık ateşte bile<br />
yüksek pişirme performansı sağlayarak ısıdan tasarruf ediyor.<br />
Dünyanın ve yeni nesillerin geleceğini koruma altına alan<br />
bu yeni ürün grubu, üretim teknolojisi ve hammaddesi ile de<br />
çevreyle dost. Mutfaktaki kullanım şekli ise diğer yemek pişirme<br />
ekipmanları ile hiçbir fark göstermiyor. Porflame ürünleri<br />
ısıya ve direk aleve dayanıklı teknik porselenle yapıldığı için<br />
gazlı, elektrikli ve halojen ocakların tamamında kullanılabilir.<br />
Yalnız, ürün ocağa konduğunda içi mutlaka dolu olmalı.<br />
Pişirilecek yiyeceğin lezzeti açısından iyi sonuç almak<br />
için ise yavaş yavaş ısıtılması tavsiye ediliyor. Porflame, fırında<br />
ve mikrodalgada rahatlıkla kullanılabiliyor. İlk kullanım<br />
öncesinde ise içerisine bir miktar süt koyarak beş dakika<br />
kaynatılıp, ardından soğuyana kadar bekleyip, temizlenmesi<br />
öneriliyor. Sert malzemelerle temizlendiğinde sırı çizilebileceği<br />
için temizlemeden en az 20 dakika önce ıslatılıp kolaylıkla<br />
yıkanabiliyor. Bulaşık makinesinde de yıkanabilme özelliğine<br />
sahip porflame’in kullanımı konusunda dikkat edilmesi gereken<br />
konulardan biri de yemek pişirilmesi sırasında metal<br />
kaşık değil tahta kaşık kullanılması. Kullanım klavuzunda tüm<br />
detayların anlatıldığı bu mucizevi pişirme ustası, mutfakta<br />
yepyeni bir çağın başladığını işaret ediyor.
Doğal<br />
hammaddeler ile<br />
üretilen Porflame<br />
tencereler ile<br />
sevdiklerinizin<br />
sağlığını koruyan<br />
yemekler<br />
hazırlayabilirsiniz.<br />
Bu ürün yüksek<br />
ısı iletkenliği ile<br />
kısık ateşte bile<br />
yüksek pişirme<br />
performansı<br />
sağlayarak ısıdan<br />
tasarruf ediyor.<br />
31
PORTRE<br />
ANTONY TODD<br />
32<br />
Sihirli değneği olan<br />
adam Antony Todd<br />
Bir dönem, Nişantaşı’nın<br />
en iyi yerlerinden<br />
birinde açmış olduğu<br />
dekorasyon mağazası ile<br />
tanıdığımız Antony Todd,<br />
İstanbul’daki hayallerini<br />
ve yapmak istediklerini<br />
bizimle paylaştı.<br />
Yapım Şebnem Kırmacı<br />
Fotoğraflar Engin Aydeniz
Antony Todd’un Avustralya’dan New<br />
York’a ve oradan da İstanbul’a uzanan<br />
bir hikayesi var ama anlattıkları<br />
bununla sınırlı değil. O çocukluğundan beri<br />
seyahat ediyor; yani bir dünya insanı... Onun<br />
yaptığı işi sadece dekorasyon çerçevesinde değerlendirmek<br />
haksızlık olur. Çiçek tasarımından,<br />
ev dekorasyonuna, üst düzey parti ve yemek<br />
organizasyonundan mobilya tasarımına kadar<br />
çok ince bir estetik anlayışının yansımalarından<br />
oluşuyor yaptıkları… Elton John’dan MomA’ya,<br />
Pomelatto’dan Pucci ve Visconti Vakfı’na kadar<br />
dünya çapında müşterileri var. Arkasında büyük<br />
birikim ve eğitim süreci barındıran bir vizyonu ve<br />
güzellik anlayışı var. Todd, bir tasarımcıdan çok<br />
daha fazlası: Elinde sihirli değneği varmışçasına,<br />
dokunduğu her şeyi güzelleştiren ve dönüştüren<br />
biri o. Cihangir’deki evinde İstanbul’un kar fırtınasına<br />
yakalandığı günlerden birinde çok özel bir çekim<br />
gerçekleştirdik.<br />
Evini çekerken bir şeye dikkat ettim: Her<br />
şey o kadar kusursuz ki. Sormadan edemeyeceğim<br />
çok tatlı bir detay gözüme çarptı:<br />
Yatağınızın üstündeki Teddy Bear…<br />
“Evet, o çok özel bir oyuncak ayı. Onu Paris’te<br />
bir kadından aldım. Dünyaca tanınan biri. Oyuncak<br />
ayıları, 400 Euro’ya satıyor: Kazandığı her kuruşu<br />
da yardıma muhtaç çocuklara yolluyor. Bir oyuncak<br />
ayı için bu para fazla ama arkasında yatan fikir<br />
şu: Paranın nereye gittiğini biliyorsunuz. Ayrıca işin<br />
içinde el emeği de var: Kumaşları kendi alıyor ve<br />
elleriyle dikiyor ayıları. Dokuz yıl içinde 4000 kadar<br />
ayı sattığını biliyorum.<br />
Yaptığınız işte bir şekilde objeleri alıp başka<br />
bir şeye dönüştürüyor, başka bir dünya<br />
yaratıyorsunuz sanki. Var olan bir şeyleri kullanıp,<br />
onları dönüştürüyorsunuz. Bunun sırrı<br />
nedir? İyi bir göz mü? Ya da başka bir şey?<br />
İyi bir göz tabi ki gerekli ama bence en önemlisi,<br />
iyi bir güzellik ve estetik anlayışı ile birlikte denge<br />
unsuruna hakim olabilme yetisi. Her ikisi de<br />
içimde var. Ben bir yaratıcı değilim! Klasisizmden<br />
de çok yana değilim ama kesinlikle ‘zamansız’<br />
bir stil peşindeyim. Belki de kurallara da uyuyorumdur,<br />
bilmiyorum: Benim evimde de herkesin<br />
koyduğu yere koyduğum bir konsolum var örne-<br />
ğin. İşlerimin beklenmedik ya da çok farklı filan<br />
olduğunu düşünmüyorum açıkçası ama bildiğim<br />
ve emin olduğum tek bir şey varsa, o da insanların<br />
her zaman bir şekilde yaptığım işleri beğendiği.<br />
Farklı dönemleri harmanlayarak bir şeyler<br />
yaratmak önemli benim için. İstanbul’da kendime<br />
yarattığım ev çok monokrom olduğundan, sıkıldığım<br />
ve her şeyi değiştirmek istediğim oluyor. New<br />
York’taki evim ise bir panayır gibi rengarenk! Demek<br />
istediğim, tasarıma gelince form ve işlevsellik<br />
çok önemli; alanların nefes aldırması, katmanların<br />
doğru kullanılması ve dergi diliyle iyi ‘edit’lenmesi,<br />
yani düzenlenmesi lazım.<br />
Nefes aldırmakla ne demek istiyorsunuz?<br />
İnsanlar bazen her şeyi üst üste yığıyorlar ve<br />
bence hiç güzel durmuyor. Nefes alınacak alanlar<br />
olmalı.<br />
Demek istediğim, yaptığınız işin özünde<br />
bence yaratıcılık var. Bu çiçek düzenlemesi<br />
de olabilir. Sonuçta bir şey ortaya çıkarıyorsunuz.<br />
Zaman içinde yaratıcılığa yol açan bu<br />
‘içgüdü’ nasıl gelişti?<br />
Haklısın, o içgüdü hep oradaydı ama yıllar içinde<br />
iyice gelişti; rafineleşti. Bir örnek vereyim: Çok<br />
eski bir arkadaşım bu yaz beni ziyarete geldi; en<br />
son 20 yıl önce görüşmüş ama bağımızı hiç koparmamıştık.<br />
Geldiğinde “Bu ev tam sensin, hiç<br />
değişmemişsin,” dedi. 20 yıl önce gördüğü evim<br />
bambaşka tarzda döşenmişti. Zevklerim çok daha<br />
gelişmiş olmasına rağmen, hala ruhumu ona hissettiğini<br />
söyledi- bu benim için önemli bir andı…<br />
Bu insanın imzası gibi bir şey, sanırım kendime ait<br />
stili eğitimim yolu ile, seyahat ederek ve belirli bir<br />
bakış açısı geliştirerek oluşturdum ve geliştirdim.<br />
Kendi zevkinizle müşterilerinizin beklentileri<br />
arasında nasıl bir denge kuruyorsunuz?<br />
Ev, bir insanın hayat tarzının yansımasıdır. Kusursuz<br />
evleri hiç sevmem: Mutlaka bir yaşanmışlık<br />
duygusu olmalı. Tek tarz döşenmiş bir eve girdiğimde<br />
sıkıntıdan boğuluyormuş gibi hissederim. Tabi ki<br />
müşterilerimin beklentilerini çok ciddiye alırım, onları<br />
iyi dinlemeye ve ruh hallerini anlamaya çalışırım. Bir<br />
insanın evini kendi zevkime göre dekore etmem;<br />
bu çok yanlış olur. Ona hayatının en önemli alanını<br />
sunarken sayısız detayı hesaba katarım. Psikolojik<br />
33
PORTRE<br />
ANTONY TODD<br />
açıdan da kişinin ihtiyaçlarını göz ardı etmeden tasarlarım.<br />
Bir mekanda çok radikal ve dramatik bir değişime<br />
imza attığınız oldu mu?<br />
Eğer bir davet ya da benzeri bir okazyonsa farklı kriterler geçerli<br />
olur. Ev dekore ederken bambaşka bir yol izlerim. Mesele,<br />
değişime imza atarken denge unsurunu kaybetmeden uyum<br />
içinde bir şeyler çıkarmak. 18. yüzyıl mobilyaları ile çağdaş objeleri<br />
birlikte harmanlayabilirim. İnsanların farklı tarzları birbirine<br />
karıştırmak isterken genelde tıkandıklarına şahit oldum. En iyi<br />
becerdiğim işlerden biri bu galiba benim.<br />
İşin hesap tarafı var mı? Sadece iyi estetik anlayışı<br />
olan biri mi yapabilir bu işi?<br />
Kesinlikle var. Benim beynim öyle çalışıyor zaten. Denge<br />
de, simetri de çok ama çok önemli!<br />
Bir köpeğiniz var: Tobi. Bu kadar özenli döşenmiş bir<br />
evde yavru köpeğin hoplayıp zıplaması eşyalara zarar<br />
verecek diye korkutmuyor mu sizi?<br />
Çocukluğumdan beri ilk defa köpeğim oluyor ve çok mutluyum.<br />
Haklısınız, Tobi’nin yaramazlıkları açısından çok uygun bir<br />
ev değil burası (gülüyor). New York’taki evim de yarı loft ve çok<br />
şık bir mağazayı andırıyor. Bundan sonraki evimin daha ham,<br />
daha dayanıklı olmasını arzu ediyorum.<br />
Kendi dalında hayran olduğunuz bir dönem ya da<br />
kişi var mı?<br />
Alberto Pinto ve Stephen Gamble.<br />
Bir evde en önemli şey nedir?<br />
Büyükannemin bana öğrettiği ve çok inandığım bir şey var:<br />
Evinizde mutlaka kitap okuyabileceğiniz, çok rahat bir oturma<br />
köşesi olmalı. Işığın yumuşak ve rahatlatıcı olması çok önemli.<br />
Bir evin ne çok aydınlık, ne de çok loş olması makbuldür. Bazı<br />
insanlar çok fazla aydınlatma kullanıyorlar: Hem boşu boşuna<br />
enerji kaybı, hem de çirkin ve rahatsız bir ortam oluşuyor. Banyolarda<br />
ve mutfakta bile yumuşak ışıklar kullanılmalı. Bazıları<br />
evlerinde o kadar ışık kullanıyor ki, sanki gece kortta tenis oynuyormuş<br />
gibi hissediyorsunuz!<br />
Seyahat etmek, yaptığınız işin çok önemli bir parçası<br />
değil mi?<br />
Çocukluğumda ailemle çok sık seyahate çıkardık. Gençliğimde<br />
de bu devam etti. Tanrıya şükürler olsun ki, işim bana<br />
çok sık seyahat etme olanağı veriyor. Seyahat etmesem de,<br />
hangi şehirde yaşarsam yaşayayım, olduğum yerde duramam;<br />
sürekli yürürüm.<br />
Aynı şeyi burada yapıyor musunuz?<br />
Her hafta dört-beş saat süren yürüyüşler yapıyorum.<br />
Cihangir’in en kenarda köşede kalmış sokaklarını keşfettim. Yürüyüşlerim<br />
sırasında hep çok ilginç şeyler keşfediyorum: Bazen<br />
34<br />
küçük bir kitapçı, bazen minik bir kafe. Seyahat etmek genlerimde<br />
var. Yeni bir kültürle tanışmak kadar eğitici bir şey yok.<br />
Son zamanlarda sizi çok etkileyen bir şehir var mı?<br />
İstanbul ve New York arasında gidip geliyorum son zamanlarda.<br />
Hedefimi sorarsan, Hindistan’a gitmek için can atıyorum.<br />
İstanbul’un size sunduğu olanakları ve potansiyeli<br />
keşfetmiş gibi hissediyor musunuz?<br />
Burayla çok güçlü bir bağım var. Her geldiğimde çok heyecan<br />
duyuyorum; aynı sokakta bile defalarca yürümeye bayılıyorum.<br />
İstanbul’u ve sahip olduğu tüm kaynakları tam keşfetmiş<br />
olmam için bilmiyorum kaç yıl gerek. Bu kültür hakkında öğrenmem<br />
gereken o kadar çok şey var ki… Örneğin İslam mimarisi<br />
hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorum.<br />
Kendinizi ve zevklerinizi geliştirmenizde neler etken<br />
oldu?<br />
Aldığım eğitimin yanında, kitap okumak, seyahat etmek,<br />
müzik ve sanat...<br />
İlk çiçek tasarımları yaparak başladınız bu işe; vizyonunuzda<br />
bugün yaptıklarınızı yapmak var mıydı -yoksa<br />
her şey birbirini mi takip etti?<br />
New York’a ilk geldiğimde, çiçek tasarımları, davet organizasyonlarının<br />
bir parçasıydı. Çocukken bahçemizde bir sürü<br />
çiçek vardı; orada çok vakit geçirirdim. O yüzden çiçek tasarlama<br />
ve New York’ta bu alanda bir mağaza açma işi kendiliğinden<br />
gelişti. Sonrasında işler dediğin gibi büyüdü.<br />
Eğer şans verilse şu an hayal projeniz ne olur?<br />
New York’ta devasa, eski bir loft’u tasarlamak ya da kırsal<br />
bir alanda, sil baştan bir ev yapmak isterdim. Form ve işlevselliği<br />
öne çıkaran, kitapların, müziğin ve sanatın başrolde olduğu,<br />
rahat ve sofistike bir alan yaratmak isterdim…<br />
Tasarım dünyasında gelmiş geçmiş en devrimci dönem<br />
ve kişi hangisi?<br />
Bauhaus çok önemli ve devrimci bir akımdı. David Hicks,<br />
tasarım konusunda bir dehaydı.<br />
Son tasarım trendleri neler ve işleriniz bu trendlere<br />
göre şekilleniyor mu?<br />
Bugün tasarım dünyasında sayısız trend var ve hiçbiri beni<br />
ne heyecanlandırıyor, ne de besliyor!<br />
Hiç mi yok yani?<br />
Tasarımın geleceği ve şu an yöneldiği doğrular, onun orijinal<br />
ve uzun ömürlü olması üzerine kurulu kanımca.<br />
Şu an sizi en çok ne heyecanlandırıyor?<br />
Çok yakında Avusturalya’ya gideceğim. Bana her zaman<br />
ilham verir ülkem.<br />
Hangi sanat eserleri nefesinizi kesecek kadar etkiledi<br />
sizi?
İnsanlar benim<br />
hakkımda<br />
bir şeyi yanlış<br />
biliyorlar:<br />
Ben çok<br />
steril ve lüks<br />
yaşayan bir<br />
adam değilim.<br />
Elimde<br />
alışveriş<br />
torbalarımla<br />
sokakları<br />
arşınlayan<br />
biriyim. Tıpkı<br />
sırt çantasıyla<br />
gezen gençler<br />
gibi…<br />
Brancussi ve Henry Moore heykelleri… Rothko ve Cy<br />
Twobly benim en sevdiğim iki sanatçı.<br />
Favori kitaplarınız?<br />
‘Wabi-Sabi’ adında bir kitabı yeni bitirdim. Kusurlu, eksik ve<br />
yarım olan şeylerin güzelliğini anlatan Japon felsefesi üzerine bir<br />
kitaptı bu. ‘Beaton in the Sixties’i okurken de Beaton’un inanılmaz<br />
yaratıcılığına bir kez daha hayran kaldım. O kendi kendini<br />
yaratmış bir dehaydı!<br />
Sevdiğiniz bir müzik türü var mı?<br />
Her türlü müzik. Ruh halime, bulunduğum yere veya gündüz ya<br />
da gece olmasına bağlı.<br />
Bana en sevdiğiniz üç şehri ve neden sevdiğinizi anlatır<br />
mısınız?<br />
New York, büyük olduğu ve çok katmanlı hayat tarzlarını<br />
bir arada barındırdığı için; Paris, Fransız mimarisinin güzelliği,<br />
bohem şıklığın sembolü olduğu için; Melbourne, şahane<br />
bahçeleri, sanat galerileri, evleri ve nefis bir mutfağı olduğu<br />
için…<br />
Günlük rutinin içinde ‘olmazsa olmazlarınız’ neler?<br />
İyi yemek yemek, yaratıcı bir şeyler üzerinde çalışmak ve<br />
uzun yürüyüşler.<br />
Yaz insanı mısınız, kış mı?<br />
Bütün mevsimleri severim ama yaz ayları hem enerjiyi hem<br />
de seksi bir cazibeyi sunuyor sanki!<br />
Çok iyi bir şef olduğunuzu biliyorum. En favori yemekleriniz<br />
neler?<br />
Zencefilli ve portakallı somon, ceviz ve sebzeli kahverengi<br />
pirinç, New York’ta bir şarküteriden aldığım peynirlerle birlikte<br />
baharatlı reçeller.<br />
En sevdiğiniz okazyon nedir?<br />
Arkadaşlarımı akşam yemeğine çağırmak.<br />
İstanbul’un en sevdiğiniz yerleri?<br />
Pazar akşam üstüleri her yer sessiz ve boşken sokaklarda<br />
yürümek. Cihangir Camisi’nden aşağı doğru nefes kesici Boğaz<br />
manzarası, Mikla’nın terasından gün batımını izlemek ve<br />
Boğaz’ı tekneyle gezmek.<br />
Stil ikonlarınız var mı?<br />
Kate Moss, Diana Vreeland, Cary Grant ve Johhny Depp…<br />
Bir insanda en sevmediğiniz özellikler?<br />
Bencillik ve korkaklık.<br />
Tarihe geçmiş, sevmediğiniz figürler?<br />
Imelda Marcos, Adolph Hitler, Saddam Hüseyin ve George<br />
Bush.<br />
Peki, size ilham verenler…<br />
Rahibe Teresa, Ghandi, Audrey Hepburn ve vaftiz annem<br />
Irmgard.<br />
Kendinizde en sevdiğiniz özellikler?<br />
Açık fikirli, mantıklı düşünebilmem ve adil olmam galiba. <br />
35
GEZİ<br />
VENEDİK<br />
VENEDİK: BİR TİYATRO SAHNESİ<br />
36<br />
“Masal kenti” olarak bilinir Venedik. Dünyanın en büyük<br />
tiyatro i sahnesi h i gibidir ibidi yorgun şehir; hi gündüz ü dü perdelerini d l i i turistlere i l açar,<br />
onlar için ve onlarla yaşar… Yazı Ahmet Özel, Fotoğraflar Corbis
Bundan yirmi yıl önce Çukurcuma eskicilerini dolaşırken,<br />
dükkanlardan birinde telaş içinde yerdeki,<br />
yığına çömelmiş insanları gördüğümde, meraklanarak<br />
içeri girmiştim. Dükkana eski “mallar” gelmişti. Bir evden<br />
alınmış tüm eşyalar minik bir tepe halinde üst üste atılmıştı.<br />
Çevre esnafı ve bazı müşteriler de bu yığını karıştırıyor, kendince<br />
“iyi malları” seçip ayırıyordu. Buruk bir duyguyla dükkanda<br />
bir saate yakın o eşyaların talanını seyrettim. Sonunda “para<br />
etmeyen” fotoğraf albümü ile özel notların yer aldığı mektuplar<br />
yığını kalmıştı. Dükkan sahibi “istersen onları sen alabilirsin,<br />
para istemez” dedi. Bana anılar yığınının son parçaları olan bu<br />
emanetler kalmıştı. Albümde Fas, Mısır, Fransa ve en çok da<br />
Venedik fotoğrafları yer alıyordu. Özel mektuplardan anlaşıldığı<br />
üzere, Ferit Bey’in aile albümüydü bu. Venedik’te San Marco<br />
Meydanı’ndaki kafelerde oturmuş, Santa Maria della Saluta kilisesinin<br />
önünde fotoğraflar çektirmiş, dar Venedik kanallarında<br />
refikasıyla gondolla dolaşmış ve yosun kaplı evlerin cephelerinde<br />
yankılanan aryalar dinlemişti. Bu albümü yıllarca hüzünle<br />
karıştırdım. Siyah beyaz gezintilerinin ne denli renkli olduğunu<br />
düşündüm hep. Venedik’e gitmeyi bu albümden sonra daha<br />
çok istedim.<br />
Birkaç yıl sonra Floransa’dan hareket eden gece trenine<br />
bindiğimde bu hayalimin artık gerçekleşmesine sadece saatler<br />
kalmıştı. Yoğun, karışık ve heyecanlı duygular içinde uykusuz<br />
geçen bu yolculuk sonunda sabaha karşı sisler arasında bir<br />
hayal adası görünümündeki Venedik’teydim artık. İstasyondan<br />
inip telaşla büyük kanaldan geçen onlarca “vapuretto”yu<br />
ve gondolları görünce, artık hiç şüphem kalmamıştı. Burası,<br />
Venedik’ti. İtalya’ya gelirken birlikte getirdiğim Ferit Bey’in siyah<br />
beyaz Venedik fotoğraflarının yer aldığı albümün sayfalarını karıştırdım.<br />
Yanıma yeni bir şehir rehberi de almamıştım. Rehber,<br />
Ferit Bey’in fotoğrafları olacaktı. Kendimi San Marco meydanında<br />
bulduğumda, albümdeki sayfayı çıkardım ve Ferit Bey’in<br />
fotoğraf çektirdiği noktayı buldum. Ferit Bey’in çektirdiği bu fotoğrafın<br />
üzerinden tam 62 yıl geçmişti ve kadraja baktığımda,<br />
Haziran 1924 tarihli Venedik fotoğrafları Ahmet Özel’in<br />
yazısına esin kaynağı olan Ferit Bey’in albümünden.<br />
birkaç sandalye görüntüsü dışında hiçbir şeyin değişmediğini<br />
ürpererek gördüm. Bu noktada çektirdiğim birkaç poz fotoğraf,<br />
turistik birer fotoğraf değildi. Bu Ferit Bey’le daha ben doğmadan<br />
birbirimize orada olma sözü veren iki kişinin buluşmasının<br />
resmiydi. Birbirimizle hasret giderdik.<br />
Ferit Bey’in yaptığı gibi San Marco Meydanı’nın ortasındaki<br />
devasa çan kulesinin hemen yanındaki kafelerden birine oturdum.<br />
Garsona espresso sipariş ettim. Karşımda bin yıldan fazla<br />
süredir hemen hemen hiç değişmemiş Bizans yapısı olan San<br />
Marco Bazilikası ve Düka Sarayı ihtişamla duruyordu. Bazilikanın<br />
giriş bölümünde yer alan, ince dantel etkisi veren altın yaldızlı<br />
Bizans mozaikleriyle kaplı giriş bölümünü ve meydanı çepeçevre<br />
saran sütunlarla desteklenmiş ünlü Venedik kitaplığının<br />
ve Correr Müzesi’nin de yer aldığı sıra sıra yapılar, güvercinlerin<br />
kanat çırpışları arasında ne kadar da güzel görünüyordu.<br />
Turistler kahvaltılarını henüz yeni yapmışlar ve büyük kalabalıklar<br />
halinde Lido’dan, Mestre’den ve Jesolo’dan, Venedik’in<br />
kalbi olan bu meydana akmaya başlamışlardı. Espresso’yu hızla<br />
yudumladım ve kendimi, şehri labirent gibi saran dar sokaklara<br />
attım. Sıra sıra dükkanların yer aldığı bu sokaklarda sanki<br />
her şey turistler için düşünülmüştü. Maske satıcıları, Murano<br />
camları satanlar ve sıra sıra pizzacı, spagetti restoranları…<br />
Önce Ferit Bey’in favori yerini görecektim. Albümü açtım.<br />
San Marco Meydanı’nın yanından ilerleyen dar sokaklardan,<br />
küçük köprülerden geçtim ve Büyük Kanal’ın çıkış bölümüne<br />
yakın, burun kısmında yer alan Santa Maria della Saluta Kilisesine<br />
geldim. Muhteşem silueti ile karşımda duran bu kilisede de<br />
çoğu Venedik kilisesinde olduğu gibi döneminin birçok sanatçısının<br />
eserleri bulunuyordu. Büyük Kanal’ın bu bölümündeki<br />
alana kurulmuş iki önemli müze de vardı. Academia Müzesi<br />
ve özel Guggenheim Müzesi… “Tanrısal yaratıcılar” olarak gördüğümüz<br />
büyük Venedikli ustaların Academia Müzesi’ndeki<br />
devasa boyutlardaki eserleri, doyulmaz bir haz veriyordu. Tiziano,<br />
Caravaggio, Tinteretto, Carpaccio ve Bellini’lerin, çoğunluğu<br />
Venedik’i ve döneminin ihtişamını konu alan, eserleri göz<br />
37
GEZİ<br />
VENEDİK<br />
38<br />
Şehrin buluşma noktası olan San Marco<br />
Meydanı’nda, bin yıldan fazla süredir<br />
hemen hemen hiç değişmemiş bir Bizans<br />
yapısı olan San Marco Bazilikası ve Düka<br />
Sarayı ihtişamla yükseliyor.
kamaştırıcıydı. Academia Müzesi ile Santa Maria della Saluta<br />
kilisesi arasında bir cephesi Büyük Kanal’a bakan Guggenheim<br />
Müzesi’nde Picasso, Arp, Pollock, Marini, Giacometti gibi<br />
20.yüzyıl’ın önemli sanatçılarının özenle seçilmiş eserleri sergileniyordu.<br />
Zaman çok çabuk ilerlemişti. Güneş tepedeydi.<br />
Sis sonrası Venedik, inanılmaz biçimde İstanbul’a benziyordu.<br />
Parlak ışık ve denizdeki yansımalar Üsküdar’dan karşı kıyıya<br />
bakarken gözümü okşayan çırpıntılı boğaz sularının ışıklı görüntülerini<br />
ne kadar da andırıyordu… Uzun yıllar İstanbul’da<br />
yaşamış, Yıldız Şale köşkünde bir Venedik tablosu da bulunan<br />
İtalyan ressam Zonaro’nun Boğaziçi peyzajlarını büyük başarı<br />
ile gerçekleştirilmesini şimdi daha iyi anlıyorum.<br />
Japon turistlerle dolu gondolların kuyruk olduğu dar kanalların<br />
üzerinde bir semer gibi yer alan küçük köprülerin üzerinden<br />
geçerek, güneşin yakıcı etkisinin yerini tatlı bir serinliğe bıraktığı<br />
küçük meydanlardan birindeki çeşmede kendime geldim. Hemen<br />
çeşmenin yanı başındaki trattoria’ya girdim ve kendime bir<br />
İtalyan şarabı ile bol mantarlı pizza ısmarladım. Midemle hesaplaştıktan<br />
sonra hemen tekrar yola koyuldum. Büyük Kanal boyunca<br />
labirent sokaklarda, hoş sürprizlerle karşılaşma oyununu<br />
oynamaya devam ettim. Dar sokaklardan akan turist nehirleri<br />
yanında, taş yapılar içinde bu denli bir hareket yoktu. Pencerelerdeki<br />
ahşap panjurlar genellikle kapalıydı. Okuduğum bir<br />
kitapta Venedik’in boş bir şehir olduğu yazılıydı. 1938’de nüfus<br />
280 bin iken, 1990’larda bu rakam 80 bine düşmüştü. Üç<br />
kuşak önceye uzanan gerçek Venedikli nüfusunun ise sadece<br />
28 bin civarında olduğundan bahsediliyor. Yani burası aslında<br />
turistlere terk edilmiş bir oyun mekanı.<br />
San Marco Meydanı’nın hemen başındaki ünlü Correr<br />
Müzesi’nde yer alan Carpaccio ve Belliniler’e ait eserlerden<br />
ve sergilenen etnografik eşyalardan, şehrin geçmişte ne denli<br />
canlı yaşantısı olduğu anlaşılıyor. V. ve VII. Yüzyıllarda kuzeyden<br />
gelen Ostrogotların’ın ve Lombardlar’ın istilasından kaçan<br />
kıyı halklarının sığındığı bu tabiat mucizesi mekan, giderek<br />
güçlü bir ticaret merkezine dönüşmüş. Doğu Hindistan’dan<br />
ipekli kumaşlar, baharatlar ve egzotik eşyalar Avrupa’ya buradan<br />
pazarlanıyor, Slav köleler, Arap müşterilere yine burada<br />
sunuluyormuş. Şehir kısa sürede inanılmaz biçimde zenginleşmiş.<br />
İstanbul’un fethine kadar en parlak dönemini yaşayan<br />
Venedik, yeni ticaret yollarının keşfedilmesi ve Kıbrıs, Girit gibi<br />
ticaret geçiş noktalarının Osmanlı ordularınca fethedilmesi üzerine<br />
etkinliğini hızla kaybetmeye başlamış ve giderek kendi içine<br />
kapalı daha çok karnaval, eğlence ve entrikalar şehri haline<br />
dönüşmüş. Osmanlı’nın benzer bir kaderle yaşadığı Lale Devri<br />
safahatı, Venedik’in çılgın eğlenceleriyle eş zamanlı yaşanmış.<br />
Zevk, eğlence ve gösterişin sınır tanımadığı bu kent, giderek<br />
ticaret merkezi olma konumundan uzaklaşıp, kendi girdabında<br />
eğlence yorgunu bir kent haline gelmiş.<br />
Yaklaşık 4 kilometre uzunluğundaki Büyük Kanal’ın her<br />
iki yanında dizili birbirinden güzel yapıları izlerken, Thomas<br />
Mann’ın ünlü “Venedik’te Ölüm” romanını düşünmeden edemiyorum.<br />
Eser Gustav Aschenbach’ın Venedik’e seyahatini<br />
ve burada çıkan salgın hastalığa yenik düşüşünü konu alır. Pis<br />
kokan kanallardan, yas tutan eski konak cephelerinden bahseden<br />
bu eserde, roman kahramanının ölümüyle birlikte hasta<br />
şehir Venedik’in ölümü de hissedilir. Romanı anımsarken, şu<br />
soru da zihnimde büyüyor: Acaba kristal fanus içinde izlediğim<br />
Venedik gerçekten yaşıyor mu? Büyük Kanal boyunca XV.<br />
Yüzyıl eseri Ca’d Oro (Altın Ev), Ca Foscari, Corner Spinelli,<br />
Dario, Vendramin Calergi gibi sarayları izlerken giderek daha<br />
fazla melankoliye kapıldım. Devasa bir tarihsel dekor içerisinde<br />
dolaşan şaşkın turistlerden pek bir farkım olmadığını düşündüm.<br />
Şehirde bulunan 107 kilisenin kulelerinden şehre yayılan<br />
çan seslerini duyunca, üzerimdeki soğukluk ve ürperme duygusu<br />
biraz olsun hafifledi. Rialto Köprüsü’nün üzerinde yer alan<br />
canlı neşeli dükkânları görünce kendime geldim. Garip tezatlar<br />
şehriydi Venedik; yaşam ve ölüm bir aradaydı… Gün epey ilerlemişti<br />
ve şehri soluyabildiğim kadar solumalıydım. Vapuretto<br />
denilen dolmuş motoruna binerek Murano adasına doğru yola<br />
koyuldum. Karşı sahillerde La Giudecca takımadası, ünlü mimar<br />
Palladio’nun eseri olan San Giorgio Maggiore Kilisesi’nin adıyla<br />
anılan ada görülüyordu. San Marco meydanındaki kalabalık giderek<br />
küçüldü ve bir mızrak gibi San Marco Bazilikası’nın çan<br />
kulesi ortaya çıktı. Parlak güneşin gözleri kamaştırdığı pürüzsüz<br />
gökyüzünde, Dükalar Sarayı’ndaki Büyük Meclis Salonu’nun iç<br />
cephesinde yer alan Tintoretto’nun devasa tablosundaki yüzlerce<br />
azizin üzerimizde dolaştığını hissettim biran. Sanat bienalinin<br />
mekanı Castello bahçelerinin yanından geçerek Murano<br />
adasına yöneldiğimizde, solumuzda şehir mezarlığının bulunduğu<br />
San Michele Adası görülüyordu.<br />
Nihayet Murano’dayım. İskelenin hemen önünden başlayan<br />
cam dükkan ve atölyeleri, dar kanalın iki yanında San Pietro<br />
Martire kilisesine kadar devam ediyordu. Taze deniz ürünlerinden<br />
oluşan zengin menüleriyle sempatik trattoria ve restoranlar,<br />
çeşitli Murano camları arasında seçim yapmaktan yorulanların<br />
nefes alma duraklarıydı. Osmanlı Beykoz camlarıyla yakın<br />
akraba olan ve kökeni 13.yüzyıla kadar giden bu atölyeler, hala<br />
revaçta. Çeşm-i bülbül benzeri sürahileri ve bardakları görünce<br />
hemen o tarihsel bağ kuruluyor.<br />
Son vapura binerek adadan hareket ettiğimde hava kararmıştı.<br />
Vapur, sakin Venedik körfezinin sularını yararak yol<br />
alırken yorgunluk iyice bastırdı. Ferit Bey’le tekrar karşılaştık.<br />
39
GEZİ<br />
VENEDİK<br />
Venedik’ten bahsettik hep. Yanımdaki koltuğa çöküp kendi dönemindeki<br />
canlılığın artık kalmadığından, sakin, dalgın ifadeyle<br />
gecelerin sessizliğinden, karanlık saraylardan, kanallardaki tortulaşmış<br />
sulardan; giderek yok olan Venedik’ten bahsetti, zorla<br />
yaşatılan Venedik’ten. Cevap veremiyordum. Boğazım düğümlenmişti.<br />
Sıçrayan bir dalganın yüzümdeki soğuk damlaları ile<br />
kendime geldiğimde Venedik’e varmak üzereydik. Gördüğüm<br />
kısa rüyanın anlamını çözmeye çalışıyordum. Castello bahçeleri<br />
açıklarına geldiğimizde Venedik’in gündüz ihtişamından eser<br />
kalmamıştı. Kuşkusuz ışık sızmayan kapıların ve pencerelerin<br />
ardında, bazı barlar ve restoranlarda neşe içinde yiyip içen ve<br />
eğlenen insanlar da vardı ama, onların varlığı kentin sokaklarının<br />
terkedilmişcesine bir ıssızlığa gömülmesini engellemiyordu.<br />
Sanki gündüz yaşananlar hiç yaşanmamıştı. Dükalık sarayı,<br />
görkemli çan kulesi neredeydi? Sadece vapurun sahile yaklaştıkça<br />
sakin sulardaki kazıklar üzerinde zorlukla seçilebilen<br />
kör ışıklarından başka bir şey görülmüyordu. İskeleye ulaşmak<br />
üzere kıyıdan ilerleyen vapur, hiçbir ışığın dışarı sızmadığı görkemli<br />
malikaneleri geçti. Sessizce karanlık şehrin iskelesine yanaştık.<br />
Vapurdakiler bir anda ıssız sokaklara dalıp kayboldular.<br />
İstasyona gitmeliydim.<br />
Görkeminden eser kalmamış harabe sarayların duvarları<br />
her an üzerime çökecek endişesi içinde, mezarlıktan geçen<br />
korkak çocuklar gibi koşar adım dar, taş sokakları geçiyordum.<br />
Kendi adım seslerimden başka bir ses duyulmuyordu. Birbirini<br />
ezen turistlerin, müşteri peşindeki dükkan tezgahtarlarının hiçbiri<br />
yoktu. Anlaşılan hepsi işyeri olarak gördükleri şehirden ayrıl-<br />
40<br />
mış, Mestre, Marghera, Jesolo gibi civar kasabalarda bulunan<br />
gerçek evlerine dönmüşlerdi. Karanlıklar arasında, siyah kanallar<br />
içinde gondollar sanki yüzyıllardır ordaymışlar gibi sessizce<br />
duruyorlardı. Yosunlu duvarlarda yankılanan Venedik şarkıları<br />
susmuştu. Zaten bu yosunlu duvarların ardındaki evlerin yüzde<br />
dokuzu ıslak, harap ve bomboştu. Bir bölümü de hiç gün ışığı<br />
almadığından yıllardır terk edilmişti. İşte şehrin gerçeğini şimdi<br />
yaşıyordum. İhtişamlı saraylar birer mezar anıtıydı sanki. Azizim<br />
Ferit Bey, çok haklıydın. Şatafatlı işlemeler, süslü gondollar geri<br />
gelemezdi artık. Gündüz güneş, bu geçmiş zaman saraylarının<br />
duvarlarını istediği kadar ışığıyla boyasa da nafile… Defter<br />
arasında saklanmış, solmuş bir gül dalından ne zaman yeni tomurcukların<br />
çıktığı görülmüş ki! Kör sokak lambalarından sızan<br />
ışıklar etrafa neşe saçamazlardı artık. İstasyonun yolunu bulmaya<br />
çalışırken, sokak satıcılarının birinden satın aldığım uzun<br />
burunlu karnaval maskemi taktım. Şimdi daha rahattım. İstasyona<br />
vardığımda Floransa’ya hareket edecek gece treni perona<br />
henüz gelmek üzereydi. Merdivenlerin başında, demir balkonlu<br />
malikaneleri, siyah kanallarda sessizce duran gondolları<br />
son kez seyrettim. Köprünün başında, kırmızı fesiyle Ferit Bey’i<br />
soluk bir gölge gibi görüverdim. İçten içe vedalaştık. Ziyaret tamamlanmıştı.<br />
Kalkmak üzere olan trene bindim. Gecenin derin<br />
sessizliğini canhıraş kalkış düdüğü bozdu ve tren yola koyuldu.<br />
Yeryüzünün en büyük dekoru, artık geride kalmıştı… Yine de<br />
orada kalbimden bir parça artık oradaydı, oradan bir parça da<br />
kalbimde yaşayacaktı. Kasvetli gecesini unutacak, ışıltılı gündüzünü<br />
yaşamak için bu şehre yine gelecektim mutlaka…
STİL<br />
SEVGİLİLER GÜNÜ<br />
42
&<br />
&<br />
RAFİNE<br />
AŞKLAR<br />
&<br />
& num<br />
Sevginizi nizi aanlatmak<br />
anlatmak<br />
için sadeliğiyle adeliiğiyle<br />
göz<br />
dolduran ran sakin ssakin<br />
bir sofra<br />
tasarımı mı hhayal<br />
hayal ediyorsanız,<br />
<strong>Kütahya</strong> ya Porselen’in PPorselen’in<br />
Neptün<br />
serisiyle le ha hazırladığımız azırladığımız bu<br />
rafine sunum sunnum<br />
tam size göre. göre göre.<br />
Stil Editörü Çiğdem dem Hasanoğlu<br />
Fotoğraflar Ahmet Gül/PTS<br />
Fotoğraf Asistanı Erol Özel<br />
43
STİL<br />
SEVGİLİLER GÜNÜ<br />
44<br />
1 Sade bir yemek takımı seçin. n.<br />
Bizim tercihimiz <strong>Kütahya</strong> Porselen’in<br />
Neptün serisi oldu. Beyazın en minimal mal<br />
ve zarif desenlerle <strong>buluştu</strong>ğu seriden n<br />
farklı modeller de seçebilirsiniz.<br />
2 Tarzınızı belirleyin. Neptün<br />
serisinin desenleri bizi country şıklığına na<br />
yöneltti. Bu yüzden ahşap masa ve<br />
eskitme sandalyeleri tercih ettik.<br />
&<br />
3 Kullanacağınız tekstillerin<br />
yemek takımınızın etkisini<br />
güçlendirecek malzemeden<br />
olmasına dikkat edin. Keten masa<br />
örtüsü ve peçeteler her zaman çok zarif<br />
bir etki katıyor. Bu yüzden gri ve beyaz<br />
tonlarda tekstiller tercih ettik.<br />
&
4 Kullanacağınız sofra<br />
aksesuarlarının yemek<br />
takımları ile uyum içerisinde<br />
olmasına özen gösterin. Yalın ve gün<br />
ışığı etkisindeki bu sofrada yakalamaya<br />
çalıştığımız sıcaklığı, gümüş tonlarının<br />
ışıltısıyla <strong>buluştu</strong>rmayı tercih ettik.<br />
5 Romantik bir sofrada aydınlatma<br />
her zaman çok önemlidir. Romantizm<br />
denilince akla gelenler listesinde ilk üç<br />
sıraya giren mum ışığı ise Sevgililer Günü<br />
sofralarının olmazsa olmazlarından.<br />
Şamdanlar her zaman asil bir duruş<br />
sergiler. Biraz daha yumuşak bir ışık etkisi<br />
yaratmak için ise mum kullanabilirsiniz.<br />
&&<br />
&<br />
6 Bitkiler sofralara her<br />
zaman temiz bir hava katar.<br />
Taze kesme çiçekler kullanmayı<br />
ihmal etmeyin.<br />
7 Sevgilinize küçük notlar<br />
yazmayı unutmayın. Bunun<br />
için kitaplara başvurmak yerine,<br />
içinizden ne söylemek geliyorsa<br />
onu yazın.<br />
8 Gereksiz olan her şeyden<br />
kurtulun. Kalp şeklindeki süsler<br />
ve ışıltılı objeler artık etkili olmuyor.<br />
Devir, sadelik devri.<br />
45
DÜNDEN BUGÜNE<br />
ÇATAL<br />
Yüzyıllar boyunca süren deneyimlerin<br />
bugüne taşıdığı çatal, sofra kültüründe<br />
medenileşmenin mihenk taşı olarak<br />
kabul ediliyor. Yazı Şebnem Yıldız<br />
46<br />
ÇATALIN<br />
SERÜVENİ
Viyana’dan 1900 başlarına<br />
ait et ve peynir çatalları.<br />
Çatal denince akla genellikle metalden üretilen, yiyecekleri<br />
ağza götürmek ya da pişirme ve kesme sırasında<br />
yiyeceği sabit tutmak için kullanılan mutfak<br />
eşyası gelir. Çatal (fork) kelimesinin orijinali, saman tırmığı veya<br />
yaba anlamına gelen Latince ‘furca’ kelimesinden geliyor. Esasen<br />
Antik Yunan’da geliştirilen ve etleri pişirmek için kullanılan iki<br />
uçlu çatalın, özellikle bronz ve gümüş örneklerin Romalılarca da<br />
bilindiği doğrulanıyor. Ama bugünkü anlamda kullanılmadıklarından,<br />
pek de çataldan sayılmıyorlar. Eski Çin imparatorlarının<br />
mezarlarında da kemikten üretilen çatal örneklerine rastlanıyor.<br />
Orta Doğu’da 1000 yılından önce izine rastlanan yemek çatalının<br />
Avrupa ile buluşması ise, 11. yüzyılda bir Bizans prensesi<br />
sayesinde oluyor. Ama hepsinden ilginç olan başka bir detaya<br />
değinmekte fayda var: Bildiğimiz anlamda çatal kullanmanın,<br />
tarihte bir skandal, hatta Tanrı’ya hakaret olarak kabul edildiğini<br />
söylesek, inanır mıydınız?<br />
Bir rivayete göre, Venedik Dükü Domenico Silvio, Bizanslı<br />
bir prensesle evlenir. Prensesin iki dişli bir çatalı vardır. Ellerini<br />
kullanmak yerine, yemeğini çatalıyla yemesi çok eleştirilir. Rahipler,<br />
Tanrı’nın insana bahşettiği parmakları kullanmak yerine<br />
çatal kullanmanın, ‘Tanrı’ya hakaret’ sayılacağını savunurlar.<br />
Prensesin kısa süre sonra bir hastalığa yakalanması da bu durum<br />
üzerine lanetlenmesi olarak düşünülür. Çatalın Avrupa’ya<br />
yayılması, bunu takip eden beş yüzyıl boyunca gerçekleşir.<br />
İtalya’da 1600’lerde, İngiltere’de ise 18. yüzyılda çatal kullanımı<br />
giderek yaygın bir hale gelir. Orta çağa ait belgelerde,<br />
çatalın sadece en üst sınıflar tarafından bilindiği, hatta onlar<br />
arasında bile pek de yaygın olmadığı tespit ediliyor. Çatalların<br />
47
DÜNDEN BUGÜNE<br />
ÇATAL<br />
ilk örneklerine bakıldığında, iki düz dişin ortasında büyük bir<br />
açıklık bulunduğu görülüyor. Buradan, onların saplamak; yiyeceklerdeki<br />
fazla sosu silkelemek ve eti tabakta sabit tutmak<br />
amacıyla kullanıldıklarını anlayabiliyoruz. Sonradan çatallardaki<br />
diş sayısı artırılıyor; bu dişler tıpkı kaşığın arka yüzeyinde<br />
olduğu gibi kavis verilerek üretiliyor. Aslında arkası kavisli çatal<br />
tasarımının, Almanya’da yaklaşık 18. yüzyılda geliştirildiği<br />
biliniyor. Standart dört dişli çatal tasarımlarının yaygınlaşması<br />
da bu zamanlara denk düşüyor. Türkiye’ye baktığımızda ise,<br />
çatalın Tanzimat Dönemi’nde, özellikle de sarayda kullanılmaya<br />
başlanmış olduğunu görüyoruz.<br />
Günümüzde pek çok türüne rastlayabileceğimiz çatalların<br />
48<br />
Soldan sağa XV. Louis<br />
stili Christofle çatal,<br />
II. Abdülhamid dönemi<br />
kalem işi süslemeli<br />
‘Vermeille’ bordürlü<br />
çatal, II. Abdülhamid<br />
dönemi tuğralı Barok<br />
yemek çatalı, Art Deco<br />
stili Grek anahtarı<br />
deseniyle süslenmiş<br />
çatal, II. Abdülhamid<br />
dönemi tuğralı Barok<br />
çatal, Barok stili olan<br />
istiridye desenli<br />
gümüş çatal.<br />
ince etlere saplamak üzere üretilenleri, standart çatallara göre<br />
daha büyük ve dişleri biraz daha dışarı dönük olacak şekilde<br />
tasarlanıyor. Eti keserken kullanılanlar ise iki dişli oluyor. Ahşap<br />
ve plastikten üretilen iki dişli çatallar, genellikle peynirlere<br />
saplayabilmek için kullanılıyor. Zeytin gibi kokteyl süsleyicilerini<br />
tutmak üzere, üç dişli, küçük ölçekli örneklere başvuruluyor.<br />
Tatlı yemek için kullanılan çatallar, genellikle üç dişli ve standart<br />
çatallara göre biraz daha küçük oluyor. Föndü örnekleri,<br />
iki dişli ve dişlerinin arasındaki boşluk boyu uzun ve genellikle<br />
ahşap saplı çatallar olarak karşımıza çıkıyor. Kavanozlardan<br />
zeytin, vs kolayca alabilmek için kullanılan çatallar ise uzun<br />
saplı olacak şekilde tasarlanıyor.
MİMAR<br />
HAKAN YÜRÜOĞLU<br />
Ofis olarak en iddialı ve deneyimli olduğumuz konu oteller. Şu ana kadar onlarca<br />
büyük ölçekli zincir otel projesine imza attık ve bundan da büyük keyif aldık.<br />
İçinde bulunduğumuz dönemde odağımızın otel projelerinden yavaş yavaş<br />
rezidans projelerine ve bireysel konutlara kaydığını görüyoruz. Örneğin bir<br />
yandan Rixos için Taksim’de butik bir otel tasarlıyor, bir yandan da Doha’da 36<br />
yatak odalı Royal Family’e ait bir konut projesi üzerinde çalışıyoruz.<br />
50<br />
ÖLÇEK<br />
FARKI<br />
Büyük ölçekli otel<br />
projelerine imza atan<br />
3R Design Factory<br />
firmasının yöneticisi<br />
Mimar Hakan Yürüoğlu<br />
için <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />
markasının Avrupa,<br />
Amerika ve Ortadoğu’da<br />
büyümesi kaçınılmaz.<br />
Yazı Zeliha Köşlü<br />
Fotoğraf İsa Arslan<br />
Rixos Taksim/Penthouse Rixos Taksim/Penthouse
Mimar Hakan Yürüoğlu’nun sahibi olduğu, 3R<br />
Design Factory Tasarım ve İç Mimarlık firması<br />
bugüne kadar ağırlıklı olarak büyük ölçekli otel<br />
projelerine imza atmış. İki jenerasyondur aynı mesleği yapan bir<br />
ailenin genç ferdi olan Yürüoğlu, firmasını ilk olarak Amerika’da<br />
kurmuş. 2008 yılında ise firmasını Türkiye’ye taşıma kararı ile<br />
yurda dönmüş. Hakan Yürüoğlu ile otel mimarisindeki yeni eğilimleri<br />
ve Türkiye’de konut seçimlerini konuştuk.<br />
Mimarlık mesleğini seçmenizde sizi etkileyen unsurlar<br />
neler oldu?<br />
Zaten iki jenerasyondur aynı mesleği yapan bir aile ortamında<br />
büyüdüğüm için sektöre, terminolojiye ya da mesleğin<br />
gereksinimlerine hiç de uzak değildim. Herkes saklambaç, yakantop<br />
oynarken, ben evde eskiz kağıtları, aydıngerler ve rapido<br />
kalemleriyle oynardım. Eğitim hayatım boyunca da hem sanatsal<br />
derslerde, hem de matematikte çok başarılı oldum. Bütün<br />
bunları bir araya getirince sanırım mimarlık kaçınılmaz bir meslek,<br />
biçilmiş kaftan oluyor. Ayrıca yaptığım mesleğin sonuçlarını<br />
fiziksel olarak, elle dokunulur, gözle görülür şekilde elde edebilmek,<br />
sosyal bilimler ya da hizmet sektörü ile karşılaştırıldığında<br />
mimariyi benim için çok daha anlamlı ve keyifli kılıyor.<br />
Ne tip projelere öncelik veriyorsunuz?<br />
Ofis olarak en iddialı ve deneyimli olduğumuz konu oteller.<br />
Rixos Taksim/Penthouse<br />
Şu ana kadar onlarca büyük ölçekli zincir otel projesine imza<br />
attık ve bundan da büyük keyif aldık. İçinde bulunduğumuz dönemde<br />
odağımızın otel projelerinden yavaş yavaş rezidans projelerine<br />
ve bireysel konutlara kaydığını görüyoruz. Örneğin bir<br />
yandan Rixos için Taksim’de butik bir otel tasarlıyor, bir yandan<br />
da Doha’da 36 yatakodalı Royal Family’e ait bir konut projesi<br />
üzerinde çalışıyoruz.<br />
Yurtiçi ve yurtdışı projeleriniz hakkında bilgi verir misiniz?<br />
Şu ana kadar akla gelebilecek hemen hemen bütün otel<br />
zincirleriyle çalıştık, bir şekilde farklı ölçeklerde projelerine<br />
dahil olduk. Gururla söyleyebilirim ki şu anda İstanbul’un ve<br />
Türkiye’nin çehresini değiştirecek ne kadar proje var ise içinde<br />
yer alıyoruz. 2011 yılını kapatmadan hemen önce Divan<br />
Elmadağ, Rixos Elysium Suites Taksim ve Bursa Hilton projelerinin<br />
bize ayrılmış bölümlerini teslim ettik. Şu anda da Grand<br />
Tarabya Hotel, Bursa Crowne Plaza, Millennium Hotel Doha,<br />
Abu Dhabi Intercontinental, International Golf Club La Costa<br />
ve Hersonskaya Business Tower/St. Petersburg projeleri üzerinde<br />
çalışmaktayız.<br />
Dünyada otel mimarisi konusunda son eğilimler nelerdir?<br />
Sanırım bütün meslek dallarında olduğu gibi, bir yandan<br />
Divan Elmadağ<br />
51
MİMAR<br />
HAKAN YÜRÜOĞLU<br />
hızla globalleşirken bir yandan da ‘konusunda uzmanlaşmaya’<br />
devam ediyoruz. Otel mimarisi ve iç mimarisi de bu trendden<br />
nasibini alıyor. Eskiden sadece yıldız kaygısı güden oteller,<br />
günümüzde hitap edeceği müşteri portföyü ve bu portföyün<br />
beklentilerinin profesyonellerce yapılmış pazar araştırmaları<br />
sonuçlarına göre şekileniyor. Bir yanda büyük arazilere yayılmış<br />
golf resortlarımız varken, diğer bir yanda şehrin merkezinde<br />
küçük alanlarda mucizeler yaratmaya çalışan business<br />
otellerimiz var. Bence ölçeğinden ve lokasyonundan bağımsız<br />
bir şekilde her türlü projede tasarımları şekillendiren ve şekillendirmeye<br />
devam edecek iki şey olacak: Bunlardan bir tanesi<br />
yatırımcının operasyon sürecinde çalışacağı kişiyi azaltma çabası,<br />
bu da daha efektif tasarımlar, daha az kontrol noktaları,<br />
daha temiz ve kolay temizlenebilir yüzeyler, yalın tasarımlar<br />
demek. Bir diğeri de kullanıcının daha bilinçli hale gelmesi ile<br />
tasarımları yönlendirmesi, başka bir değiş ile kullandığı yatağın<br />
vermiş olduğu uyku konforu, perdelerin ışık sızdırmazlığı,<br />
duş armatürünün verdiği yıkanma hazzı ve odasındaki internet<br />
bağlantısının hızı. Bu beklentiler de yıkanma, uyuma ve<br />
çalışma deneyimlerini optimuma getirmesi konusunda tasarımcıyı<br />
yönlendiriyor.<br />
Rezidans’ta yaşamın tercih edilmesindeki artış hakkında<br />
ne düşünüyorsunuz?<br />
52<br />
Libya’da bir<br />
rezidans projesi<br />
Türk insanının ‘habitat’ seçimindeki döngü diyorum. Bundan<br />
birkaç sene evveline kadar şehirden uzaklaşmayı tercih<br />
ederken, bugün çok katlı müstakil bir evin hem kullanım maliyeti<br />
yüksek geldi, hem de bahçesiyle ayrı, havuzuyla ayrı, garajıyla<br />
ayrı uğraşmak zor geldi. Bu düşünceyle eski apartman alışkanlıklarımızı<br />
daha konforlu ve daha kalifiye bir şekilde devam<br />
ettirebileceğimiz rezidanslara yöneldik. Bu talep artarak devam<br />
edecektir diye düşünüyorum.<br />
Birçok otel zinciri projesinde yer aldığınızı belirtmiştiniz.<br />
Ülkeye göre değişen talepler ne yönde oluyor, örnek<br />
verir misiniz?<br />
Tabii ki oluyor. Global otel zincirlerinin konfor ve estetik<br />
standartları anlamında bazı bazları olsa da, bunları bulundukları<br />
ülkelerin yaşam standartları, kültürel alışkanlıkları ve örfleri<br />
ile harmanlamak zorunda kalıyorlar. Örneğin Orta Doğu’da<br />
yapmış olduğumuz çoğu projede önde gelen ilk kaygı mahremiyet.<br />
Kullanıcının kendisini afişe edilmemiş hissediyor olması.<br />
Estetik kaygılar, renk skalaları, hep daha sonra geliyor.<br />
Bazen de ülkelerdeki serzenişler, başka kültürlere yüzyıllardır<br />
gıpta ile bakıyor olmaları, tasarımlarımızı şekillendiriyor. Örneğin<br />
2009 ve 2010 yıllarında Kuzey Afrika’da yapmış olduğumuz<br />
projelerin hepsi Güney Fransa ya da Güney İtalya izleri<br />
taşıyordu. Çünkü buradaki yatırımcılar için İtalya’da aileleri ile<br />
Makissos Termal<br />
Köy Projesi, Kırşehir.
yaz geçiriyor olabilmek bir ayrıcalıktı.<br />
Bugüne kadar sizi en çok etkileyen projeniz hangisi<br />
oldu, neden?<br />
En keyifli çalıştığım ve en çok deneyim kazandığım projem<br />
sanırım Kuveyt’teki Lorenzo Restaurant’tı. Daha 27 yaşında,<br />
Architectural Digest dergisine kapak olmak ve bunu sağlayacak<br />
bir projenin içerisinde yer almak bence büyük ayrıcalıktı. Kültürün<br />
beklentilerini, sarı altının zenginliğini, ülkenin kayalık vadilerini,<br />
gece yaşamının o rengarenk izlerini son derece başarılı<br />
bir şekilde sentezleyerek son derece elit bir mekan yaratmayı<br />
başarabilmiştik. Sınırlı bir bütçe içerisinde olmadan çalıştığımız,<br />
müşterinin dizginleri sonuna kadar bize teslim ettiği nadir projelerdendir.<br />
Şu ana kadar benzer bir şekilde Daho’da 36 yatak<br />
odalı, dört pavilliondan oluşan, yaklaşık 6000 metrekarelik bir<br />
konut projesi üzerinde çalışıyorum. Bu da beni çok heyecanlandıran,<br />
etkileyen projelerden biri.<br />
Dünyada sizi en çok etkileyen proje, mimar ve mimari<br />
eğilim hangisi?<br />
Her gün açıp projelerini incelemekten kendimi alamadığım,<br />
yaratıcılığı karşısında saygıyla eğildiğim isim Santiago<br />
Calatrava’dır. Her projesinin birbirinden başarılı olduğunu düşünüyorum.<br />
Ama Milwaukee Art Müzesi’ni diğerlerinden daha özel<br />
ve ilham verici bulunuyor. <br />
Matsu Spa<br />
Matsu Spa<br />
HAKKIMIZDA...<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> markasına projelerinizde<br />
yer veriyor musunuz?<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ürünlerine projelerimizde<br />
sık sık yer veriyoruz. Özellikle <strong>Kütahya</strong><br />
<strong>Seramik</strong>’in genç tasarımcılar ile yapmış<br />
olduğu tasarım projeleri ve Yiğit Özer ile<br />
kazanmış olduğu ödüller bizleri çok gururlandırdı.<br />
Bir yandan da bizi doğal taş<br />
kullanımına yönlendiren desen çalışabilme<br />
özgürlüğünü ‘Sujet Dekor’ ürünleri ile seramikte<br />
çok daha hesaplı ve müşteri tarafından<br />
kabul edilebilir bütçelerde yakalayabildiğimiz<br />
için ürün kataloglarını sık sık ürün<br />
kütüphanemizden indirdiğimizi söyleyebilirim.<br />
Türk mimar ve tasarımcıları dünya<br />
ölçeğinde işler yapıyor, global ödüller alıyor,<br />
Avrupa ve Amerika kıtalarına aynı kalitedeki<br />
estetik ve teknolojiyi daha ekonomik<br />
bir boyutta sunabiliyoruz. Tüm bunların<br />
yanında Doğu’nun lokal gereksinim ve estetik<br />
beklentilerini anlayıp bunu teknolojinin<br />
sınırlarını zorlayarak uygulayabiliyoruz. Bu<br />
özelliklerin tümünü içinde barındıran <strong>Kütahya</strong><br />
<strong>Seramik</strong>, tasarımcılara sahip çıkan,<br />
sınırlarını zorlamalarına izin veren bir marka.<br />
Böyle bir markanın da dünya çapında<br />
büyümesi kaçınılmaz.<br />
53
ALIŞVERİŞ<br />
KUPA<br />
54<br />
<br />
Sevgi<br />
sözcükleri<br />
Sevginizi sözcüklerle<br />
anlatmakta zorlanıyorsanız,<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen’in eğlenceli<br />
kupaları tam size göre.<br />
Kupalar, 7-10 TL<br />
arasında değişiyor.
guralharlek.com<br />
www.facebook.com/guralharlek<br />
Gözlerinizi kapatın<br />
ve rahatlayın.<br />
Güral Harlek’tesiniz.
KÜLTÜR MİRASI<br />
ESKİŞEHİR<br />
Sürprizlerle dolu modern bir<br />
Eskişehir<br />
Her zaman gidilecekler listemizde olan ama yakınlığından mıdır<br />
bilinmez birçoğumuzun gezip görmeyi görmeyi ertelediği bir şehirdir Eskişehir. Eskişehir.<br />
Ve aslında en görülesi yerlerdendir. Biz de bir cumartesi sabahı<br />
sürprizlerle dolu bu kenti keşfe çıkıyoruz.<br />
Hazırlayan Tuğba Karatmanlı, Fotoğraflar Leyla Yaman<br />
56
Şehre dair<br />
İçerisinde her türlü etkinlik ve ihtiyaç<br />
alanlarının bulunduğu ve açıköğretimle<br />
beraber 1 milyonun üzerinde öğrenciye<br />
sahip olan Anadolu Üniversitesi, temizliği<br />
ve düzeniyle birçok üniversiteden farklı bir<br />
atmosfere ve yerleşkeye sahip.<br />
Eskişehirlilere denizi aratmamak amacıyla<br />
yapılan yapay plaj şehrin en görülesi<br />
parklarından. İnce bir düşüncenin ürünü<br />
olan parka mutlaka uğrayıp, fotoğraf<br />
çekmenizi öneririz.<br />
Kurşunlu Külliyesi ve külliye içindeki<br />
Lületaşı Müzesi gerek atmosferi gerekse<br />
küçük dükkânlarıyla uğrak bir yer.<br />
Şehri kuşbakışı izleyen ve mesire yerleriyle<br />
dinlenme imkanı sağlayan Şelale Park da<br />
Eskişehirlilerin uğrak yerlerinden.<br />
Yeşil bahçeleriyle dinlenme imkanı da<br />
sağlayan Sazova Bilim ve Kültür Parkına<br />
giderken fotoğraf makinenizi yanınıza<br />
almayı unutmayın. İçi de gezilebilir bir<br />
müze haline getirilen korsan gemisi<br />
ziyaretçilerin ilgi odağı haline gelmiş.<br />
Konaklama<br />
Turla şehre geldiğinizde size farklı<br />
otel alternatifleri sunuyorlar. Bizim<br />
konakladığımız Anemon Hotel de<br />
bunlardan bir tanesi.<br />
Eğer Porsuk kıyısında kalmak ve gece<br />
Porsuk’un ışıklarını izlemek isterseniz Ada<br />
Life Butik Otel de size önerebileceğimiz<br />
mekanlar arasında. www.adalifeotel.com<br />
Kent Park<br />
Sazova Bilim-Kültür Parkı<br />
Sabah S b h saatlerinde tl i d HHaydarpaşa d<br />
Henüz Eskişehir tren seferlerinin iptal edilmediği keyifli bir yol hikayesi bu...<br />
İnsan hayatında ertelediği küçük anlara en nihayetinde vakit bulduğunda hep<br />
hayıflanır ya “neden daha önce yapmadım diye”, işte sabahın erken saatlerinde<br />
Haydarpaşa Garı’nda sabah güneşi Eskişehir Ekspresi’ni ısıtırken biz de<br />
içimizden tam bu cümleyi geçirdik. Neden daha önce çıkmadık ki bu keyifli<br />
seyahate? İki gün sürecek maceramız rehberimiz Ulaş Yılmaz ile buluşup vagonumuza<br />
yerleştiğimiz anda başladı. Rayların sesi kahvaltımıza eşlik ederken<br />
geçtiğimiz yolların manzarası bizi etkisine almıştı bile.<br />
Eskişehir’le buluşma<br />
Havacılık Müzesi<br />
Kâh rayların sesiyle şenlenen manzarayı izleyerek kâh sohbet ederek geçen<br />
zevkli tren seyahatinin bitiminde Eskişehir tüm neşesiyle karşılıyor bizi.<br />
Şansımıza şehirde güneşin parladığı ışıl ışıl bir hava var. Rehberimiz Ulaş Yılmaz,<br />
konaklayacağımız Anemon Hotel’e gitmeden önce uğrayacağımız noktaları<br />
bize anlatırken biz meraklı gözlerle etrafı izlemeye ve defterimize şehre<br />
dair gördüklerimizi karalamaya başlamıştık bile. Otobüsümüze bindikten sonra<br />
ilk olarak Devrim Arabası’nı görmeye gidiyoruz. İlk Türk otomobili olan ve hâlâ<br />
Lokomotif Fabrikası içerisinde dolaştırılarak çalışabilir halde korunan arabaya<br />
dair detayları rehberimizden öğrenip küçük hatıra fotoğrafları çektikten sonra<br />
öğlen yemeğimizi yiyeceğimiz Namlı Otel’e gidiyoruz. Herkes birbiriyle sohbet<br />
edip tur arkadaşlarını daha yakından tanırken masaya birbirinden lezzetli yemekler<br />
geliyor. Çiğ börek ve Balaban köftesi öneri listemizin başında.<br />
57
KÜLTÜR MİRASI<br />
ESKİŞEHİR<br />
Nerede ne yemeli?<br />
Şehrin en ilgi çekici bölgesi olan Porsuk<br />
nehri çevresinde zevkinize uygun birçok<br />
restoran ve kafe bulabilirsiniz.<br />
Şehrin vazgeçilmez lezzetlerinden<br />
çiğ böreğin tadına bakmadan<br />
dönmemenizde fayda var.<br />
Mazlumlar Muhallebicisi de şehrin<br />
eskilerinden. Haller Gençlik Merkezi’nin<br />
içerisindeki bu küçük tarihi tatlıcıya<br />
uğramadan dönmeyin. Su muhallebisi<br />
denemeye değer.<br />
58<br />
Sazova Bilim-Kültür Parkı<br />
Kısa bir şehir turu<br />
Namlı Otel’in hemen karşısında yürüme mesafesinde olan Haller<br />
Gençlik Merkezi’nde kısa bir alışveriş molası verdikten sonra otobüsümüze<br />
binip rehberimizin neşeli ve bilgilendirici sohbeti eşliğinde Anadolu<br />
Üniversitesi’nin içinden geçerek Sazova Bilim-Kültür Parkı, Şelale Park,<br />
plajı ve havuzlarıyla dikkat çeken Kent Park, Havacılık Müzesi ve Opera<br />
Binasını geziyoruz. Her yerde kısa molalar vererek gezdiğimiz parklar,<br />
müzeler ve hatta geçtiğimiz sokaklar hepimize Eskişehir’in ne kadar özel<br />
bir kent olduğunu düşündürüyor. Şehre kazandırılan her mekanın ve parkın<br />
değerini bilen, katılımlarıyla da destek veren ve aynı zamanda sanata<br />
karşı büyük bir ilgisi olan Eskişehirlilerin uğrak yeri opera binasına da uğradıktan<br />
sonra günün tatlı yorgunluğuyla Anemon Otel’e doğru yola çıkıp bir<br />
sonraki günün merakı içinde, dinlenmek üzere odalarımıza çekiliyoruz.<br />
Şehirde son gün<br />
Yaptığı plan doğrultusunda eşyalarımızı da alarak otelimizden ayrılıyoruz.<br />
Biz tıpkı birer çocuk gibi Porsuk’ta tekne turu için sabırsızlanırken<br />
Kent Park<br />
Şelale Park<br />
Biz denedik<br />
çok sevdik<br />
Porsuk Nehri’nde gondolla veya<br />
daha kalabalık çıkabileceğiniz<br />
tekne turlarıyla tur yapmadan<br />
dönmeyin. Bize sorarsanız<br />
bu turumuzun en keyifli<br />
zamanlarından biriydi. Gondollar<br />
dört kişilik ve tur ücreti 15 TL.<br />
Üzeri kapalı tekneleri tercih<br />
ederseniz kişi başı 3 TL’ye Porsuk<br />
Turu yapabilirsiniz.<br />
Elinize içeceğinizi ve kitabınızı alıp<br />
Porsuk Nehri kenarında bir bankta<br />
dakikalarca dinlenebilirsiniz.<br />
Ada Life Otel’in girişinde yer<br />
alan “Travelers Irish Pub”<br />
dekorasyonu, genç kadrosu ve<br />
lezzetli yemekleriyle güzel bir mola<br />
mekanı olabilir.<br />
Haller Gençlik Merkezi
Lületaşı ustası<br />
Lületaşı<br />
Odunpazarı evleri<br />
ilk olarak, Atatürk’e ait özel eşyalar ve fotoğrafların bulunduğu<br />
Cumhuriyet Müzesi’ne gidiyoruz. Sohbet ederek gezdiğimiz<br />
müze birçok yerde görmediğimiz Atatürk fotoğrafları ve onun<br />
özel eşyalarıyla şehrin mutlaka görülmesi gereken adreslerinden.<br />
Odunpazarı evleri ve Çağdaş El Sanatları Müzesi’ni de<br />
gezdikten sonra Porsuk Nehri’ne doğru yola çıkıyoruz. Porsuk<br />
Nehri’nin çevresi özellikle gençlerin uğrak yeri haline gelmiş.<br />
Venedik kanallarını andıran nehir çevresindeki kafeler ve yeşillik<br />
alanlar şehrin görülmeye değer yerlerinin başında geliyor.<br />
Güneş tüm misafirperverliğiyle bize eşlik ederken eğlenceli bir<br />
tekne turuna çıktıktan sonra tren saatimize kadar kalan zamanı<br />
nehir çevresinde yemek yiyip dinlenerek geçiriyoruz.<br />
Veda ederken...<br />
Porsuk Nehri çevresinde hareketli bir gün geçirdikten sonra<br />
şehre alışmış olmanın verdiği hüzün ve günün rehavetiyle trenimize<br />
doğru yola çıkıyoruz. Makinemizde şehre dair onlarca kare<br />
ve defterimizde Eskişehir’i anlatan karalanmış birçok kelime var.<br />
Trenimize yerleşip kalkış düdüğünü beklerken şehre son kez dönüp<br />
bakıyoruz. Çantamızdaki lüle taşları ve kalbimizdeki birçok<br />
anıyı yanımıza alarak, İstanbul’a doğru yola çıkıyoruz. <br />
Cam Müzesi<br />
Cumhuriyet Müzesi<br />
Alışveriş Alışveri için...<br />
Lületaşı şehrin en önemli değeri. Lületaşından<br />
yapılan aksesuarlar sevdikleriniz için güzel birer<br />
hediye olabilir.<br />
Haller Gençlik Merkezi’nin içerisinde birçok<br />
hediyelik eşya dükkânı bulabilirsiniz.<br />
Diğer bir alışveriş adresi ise Odunpazarı El<br />
Sanatları Çarşısı; gerek atmosferi gerekse içindeki<br />
birçok alternatif dükkanla bu çarşı en azından<br />
yarım saatinizi ayırmanız gereken bir mekan.<br />
Gece Eskişehir...<br />
Eskişehir, modern yapısı sayesinde gece geç<br />
saatlerde dahi güvenli bir kent. Üniversitenin de<br />
etkisiyle geceleri hareketli olan şehirde eğlencenin<br />
nabzı, eski odun fabrikasından dönüştürülerek<br />
yapılan ve içerisinde birçok farklı mekanın<br />
bulunduğu 222 isimli eğlence merkezinde atıyor.<br />
59
STİL<br />
ÇATAL-BIÇAK-KAŞIK<br />
60<br />
ÇELİK<br />
İMZALAR<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen<br />
Çelik Grubunun<br />
yeni serilerinde,<br />
metalin güçlü<br />
duruşunu, tasarımın<br />
zarif dokunuşlarıyla<br />
sofralara taşıyor.
Bu sayfada üstte solda Bu çatalbıçak-kaşık<br />
takımının kulplarında şerit<br />
şeklinde zarif bir kabartma uygulanmış.<br />
Her yemek takımıyla rahatlıkla<br />
kullanılabilecek olan Silverspot,<br />
hem günlük kullanımda hem de<br />
davet sofralarında şık sunumlar<br />
yaratıyor. ‘SILVERSPOT’, 619 TL.<br />
Üstte sağda Geometrik şekillerin en<br />
zarif hallerinin işlendiği bu seri, altının<br />
yaratacağı lüks efekti ile sofranızı<br />
süsleyecek. ‘GOLDENSPOT’, 999 TL.<br />
Altta Mat çatal-bıçak-kaşık takımlarını<br />
seviyorsanız, sofra düzenlemelerinizde<br />
sade ürünleri ve modern sunumları<br />
tercih ediyorsanız bu takımı çok<br />
beğeneceksiniz. Aynı takımın parlak<br />
alternatifleri de var. ‘KP1V1’, 499 TL.<br />
Yan sayfada Yaratıcı ve yenilikçi<br />
sofralar tasarlamaktan hoşlananlar için<br />
genç ve modern çizgilerdeki bu çatalbıçak-kaşık<br />
seti ideal.<br />
‘EMRCONDUZ’, 499 TL.<br />
61
STİL<br />
ÇATAL-BIÇAK-KAŞIK<br />
62<br />
Günlük kullanımda her tür yemek<br />
takımıyla uyum sağlayabilecek<br />
Frig serisi yalınlığıyla öne çıkan<br />
sofraların vazgeçilmezi olacak.<br />
‘EMRSFRIG’, 619 TL.<br />
Deri çanta içinde satışa sunulan çatal-bıçakkaşık<br />
takımını oluşturan parçalar: 12 adet yemek<br />
kaşığı,12 adet yemek çatalı,12 adet yemek<br />
bıçağı,12 adet tatlı kaşığı,12 adet tatlı çatalı,12 adet<br />
tatlı bıçağı,12 adet çay kaşığı,1 adet kepçe, 1 adet<br />
kevgir, 1 adet servis kaşığı,1 adet servis çatalı.
GURME<br />
PORFLAME İLE LEZZETLER<br />
64<br />
Porselenden<br />
Gelen Lezzet<br />
KREMALI SEBZE ÇORBASI<br />
SEBZELİ<br />
PİLAV<br />
Yapım Şebnem Yıldız Fotoğraflar Ceren Can Korkmaz<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen’in<br />
ısıya ve aleve<br />
dayanıklı yeni<br />
Porflame serisi<br />
tencere ve tavalarıyla<br />
lezzet ve estetiği bir<br />
araya getirdik.
SEBZELİ TAVUK GRATEN<br />
KUZU ETLİ<br />
MEVSİM TÜRLÜSÜ<br />
65
GURME<br />
PORFLAME İLE LEZZETLER<br />
66<br />
PASTIRMALI KURU FASULYE<br />
ARMUT TATLISI<br />
CREME BRULÉ
KREMALI SEBZE ÇORBASI<br />
• 100 gr havuç<br />
• 100 gr taze kabak<br />
• 100 gr şoklu iç bezelye<br />
• 100 gr taze fasulye<br />
• 40 gr tereyağı<br />
• 20 gr ayçiçeği yağı<br />
• 40 gr bitkisel krema<br />
• 20 gr un, tuz<br />
• 1/10 bağ dereotu<br />
Hazırlanışı Sebzeleri tavla zarı şeklinde<br />
doğrayıp, porflame tencerede 5 dakika<br />
kaynatın. Yine bir porflame tencerenin<br />
içine koyduğunuz tereyağı ve ayçiçek<br />
yağına unu ilave edip, un sarı renk alana<br />
kadar kavurun. Üzerine soğuk su ilave<br />
edip sebzeleri içine atın. Kaynamaya<br />
yakın, kremayı ilave edin. Kaynayarak<br />
kıvam aldıktan sonra, üstüne ince doğranmış<br />
dereotu serperek servis edin.<br />
SEBZELİ PİLAV<br />
• 250 gr baldo pirinç<br />
• 80 gr tereyağı<br />
• 20 gr ayçiçeği yağı<br />
• 20 gr tuz<br />
• 50 gr havuç<br />
• 50 gr bezelye, şoklu<br />
• 50 gr kırmızı kapya biberi<br />
• 50 gr mısır, şoklu<br />
Dereotu veya maydanoz<br />
Hazırlanışı Pirinçleri yıkayıp ıslatın ve10<br />
dakika beklettikten sonra süzün. Diğer<br />
taraftan kısık ateşte porflame tencerenin<br />
içine tereyağı ve ayçiçeği yağını ilave ederek<br />
pirinçleri beş dakika kavurun. Diğer<br />
taraftan da sebzeleri haşlayın; haşlanan<br />
sebzeleri pilavınıza karıştırın. Maydanoz<br />
ya da dereotu ile servis edin.<br />
PASTIRMALI KURU FASULYE<br />
• 500 gr kuru fasulye<br />
• 80 gr pastırma<br />
• 100 gr domates<br />
• 80 gr çarliston biber<br />
• 80 gr kuru soğan<br />
• 60 gr tereyağı<br />
• 30 gr ayçiçeği yağı<br />
• 30 gr domates salçası<br />
Tuz, karabiber, pul biber<br />
Hazırlanışı Akşamdan ıslattığınız<br />
kuru fasulyeleri, porflame tencerede<br />
haşlayın; diğer bir tencerede soğan,<br />
biber, domates ve domates salçasını<br />
soteleyip üstüne biraz su ilave ederek<br />
pişirin. Haşlanan fasulyeleri bir süzgeçte<br />
süzdükten sonra, sotelediğiniz malzemelerin<br />
içine ilave edin. Tüm malzemeler<br />
ile birlikte kısık ateşte 10 dakika daha<br />
pişirin ve pastırmaları ekleyerek pişirme<br />
işleminizi tamamlayın.<br />
KUZU ETLİ MEVSİM TÜRLÜSÜ<br />
• 200 gr kuzu eti, kuşbaşı doğranmış<br />
• 200 gr taze fasulye<br />
• 100 gr havuç<br />
• 100 gr patates<br />
• 100 gr taze mantar<br />
• 80 gr sarı, kırmızı Kaliforniya biberi<br />
• 100 gr domates<br />
• 50 gr kuru soğan<br />
• 50 gr tereyağı<br />
• 40 gr ayçiçeği yağı<br />
Tuz, karabiber<br />
Hazırlanışı Porflame tencereyi içine tereyağı<br />
ve ayçiçeği yağını koyarak ısıtın.<br />
Kuzu etlerini kuru soğan ile birlikte pişirin,<br />
daha sonra tüm sebzeleri parmak<br />
şeklinde doğrayarak etlerin üstüne alın;<br />
tuz, karabiber ve sıcak suyu ilave ettikten<br />
sonra kısık ateşte pişirin.<br />
SEBZELİ TAVUK GRATEN<br />
• 600 gr piliç göğüs eti, jülyen<br />
• 100 gr sarı, kırmızı Kaliforniya biberi<br />
• 100 gr taze kabak<br />
• 50 gr havuç<br />
• 15 gr tuz<br />
• 5 gr karabiber<br />
• 50 gr tereyağı<br />
• 40 gr ayçiçeği yağı<br />
• 60 gr kaşar peyniri, rendelenmiş<br />
• 50 gr un<br />
• 150 ml süt<br />
• 1 gr muskat cevizi, toz halde<br />
Hazırlanışı Etleri ilk önce porflame tavada<br />
biraz tereyağı ile birlikte pişirin. Sırası<br />
ile havuç, kabak ve biberleri ekleyin.<br />
Beşamel sos için porflame tavaya önce<br />
ayçiçeği yağını, sonra unu koyun; unu<br />
pembeleşinceye kadar kavurun ve soğuk<br />
sütü ilave edin. Çırpma teli ile karıştırın.<br />
Tuz ve muskat cevizi tozu atın. Hazırladığınız<br />
sosu pişirdiğiniz piliçlerin üstüne<br />
yayarak dökün, kaşar peynirini üstüne<br />
serpiştirin ve önceden ısıtılmış 170 derecelik<br />
fırında üstünü kızartın.<br />
CREME BRULÉE<br />
• 300 gr bitkisel krema<br />
• 200 ml süt<br />
• 6 adet yumurta<br />
• 120 gr toz şeker<br />
• 60 gr beyaz sütlü çikolata<br />
• 2 gr vanilya, toz<br />
Hazırlanışı Tüm malzemeyi bir kapta<br />
çırparak karıştırın. Porflame tencerede,<br />
kısık ateşte beş dakika malzemeyi ılıklaşacak<br />
şekilde ısıtın. Malzemenizi porflame<br />
tavaya dökerek 130 derecelik fırında<br />
45 dakika pişirin, üstünü karamelize<br />
etmek için biraz toz şeker serpiştirin ve<br />
pürmüz yardımıyla hızlı ateşte yakın. Soğuduktan<br />
sonra servis edin.<br />
ARMUT TATLISI<br />
• 4 adet sert armut, kabukları soyulmuş<br />
• 150 gr su<br />
• 225 gr toz şeker<br />
Hazırlanışı Su ve şekeri kaynatıp ince bir<br />
şurup elde edin, kabuklarını soyduğunuz<br />
armutları porflame tencerenize dizin ve<br />
üstüne hazırlamış olduğunuz şurubu ılık<br />
bir şekilde ilave edin. 40 dakika, kısık<br />
ateşte tencerenizin kapağı kapalı şekilde<br />
pişirin, soğuttuktan sonra servis edin.<br />
Armutlarınızın kırmızı olmasını istiyorsanız,<br />
kaynatırken ayva çekirdekleri ilave edin.<br />
67
HOBİ<br />
SELVER SARAÇ<br />
EL EMEĞİ GÖZ NURU<br />
Kazaziye ve telkari teknikleriyle takılar tasarlayan<br />
Selver Saraç, geçmişi Anadolu’ya dayanan bu<br />
elsanatlarını yaşatmayı misyon edinmiş.<br />
Yapım Ayça Yılmaz Bozkurt, Fotoğraflar Ceren Can Korkmaz<br />
68
El işçiliği hüner işidir. Takı tasarımcılığı<br />
ise hem hüner hem<br />
de zevk işi. 12 yıldır takı tasarlayan<br />
Selver Saraç, gümüşe duyduğu<br />
ilginin ardından çeşitli örme tekniklerini<br />
merak etmiş, ardından da kazaziye ve<br />
telkari adındaki kaybolmaya yüz tutan iki<br />
gümüş işleme tekniği ile tanışmış.<br />
Geçmişi M.Ö 2500 yıllarına kadar<br />
uzanan kazaziye ve telkari teknikleri, Lidyalıların<br />
Anadolu insanına bir armağanı.<br />
Osmanlı İmparatorluğu döneminde birçok<br />
usta bu işleme teknikleriyle takılar<br />
tasarlamışlar. Cumhuriyet kurulduktan<br />
sonra ise kazaziye Trabzon’da, telkari ise<br />
Mardin/Midyat ve Ankara/Beypazarı’nda<br />
yaşamaya devam etmiş. Bu iki el sanatı<br />
işçiliğini devam ettirmek için canla başla<br />
çalışan Selver Saraç, İSMEK’te (İstanbul<br />
Büyük Şehir Belediyesi Sanat ve Meslek<br />
Eğitimi Kursları) dersler veriyor. Saraç,<br />
kazaziye ve telkari gibi gümüş işleme<br />
tekniklerinin kültürel mirasımıza ait olduğunu<br />
ve kaybolmaması gerektiğini söylüyor.<br />
Gelin hep birlikte kazaziye ve telkari<br />
tekniklerini Selver Saraç’tan dinleyelim:<br />
Tamamen el emeği ürünü olan kazaziye,<br />
0,08 mikron inceliğinde, 24 ayar altın<br />
veya 1000 ayar gümüş telin ipek tel üzerine<br />
özel bir yöntemle sarılarak kalınlaştırılması<br />
ve sağlam tel haline getirilen gümüş<br />
telin dikiş iğnesine takılarak örülmesi sonucunda<br />
ortaya çıkar. Çok dayanıklı ve<br />
insan gücü ile kırılmaz yapıya sahip olan,<br />
tamamıyla el yapımı ve el örgüsü kazaziye<br />
el örgüleri, kişilerin kendi isteklerine<br />
göre yapılabilmektedir.<br />
Kazazlık sanatı, Osmanlı İmparatorluğu<br />
zamanında Anadolu’nun farklı<br />
yerlerinde yaşayan bir el sanatıydı. O<br />
yıllarda özellikle İstanbul’da, Osmanlı<br />
sarayının taleplerine cevap veren çok sayıda<br />
kazaziye yapan esnaf vardı. Cumhuriyet<br />
kurulduktan sonra bu sanat,<br />
sadece Trabzon’da devam edebilme<br />
olanağı buldu. I. Dünya Savaşı sırasında<br />
Trabzon’da 50’nin üzerinde kazaz dükkanı<br />
bulunurken, bu el sanatında üretimi<br />
sürdürmeye devam eden tek şehir olma<br />
ünvanını taşıyan Trabzon’da bile şu an<br />
sınırlı sayıda sanatkar bulunmaktadır.<br />
Altın ve gümüşün yüzyıllardır dantel gibi<br />
işlendiği telkari sanatı ise ince tel haline<br />
dökülen gümüşün bükülmesiyle oluşturulan<br />
küçük motiflerin bir araya getirilmesidir.<br />
Tümüyle el işçiliğine dayalı bir sanat<br />
dalı olan telkari sanatı ile ağırlıklı olarak<br />
tütün kutusu, sigara ağızlıkları, aynalar,<br />
tepsiler, kemerler, küpeler, kolyeler, düğmeler<br />
ve yüzükler yapılıyordu. Sözcük<br />
anlamı ‘tel ile yapılan sanat’ anlamına<br />
gelen telkari’ye aynı zamanda ‘vav işi’ de<br />
denilmektedir. Bu isim, Osmanlıca ‘vav’<br />
harfinin, uygulamada motif olarak sıkça<br />
kullanılmasından dolayı verilmiştir. Fakat<br />
bu tanım, tel ile yapılan her sanatsal çalışmanın<br />
telkari olduğu anlamını doğurmaz.<br />
‘Trabzon işi’ hasır örgü bileziğe tel<br />
ile yapılmasına rağmen telkari denilmez.<br />
Yine, ağaç üzerine yollar açıp içine döverek<br />
tel gömme işinin de telkari olduğu<br />
sanılmaktadır; oysa bunun adı ‘tenzil’ sanatıdır.<br />
Telkari sanatının bir diğer anılma<br />
biçimi de ‘çift işi’dir. Bu ismin kaynağı<br />
ise, işin yapımı sırasında parçaların teker<br />
teker bir araya getirilmesinde kullanılan,<br />
cımbıza benzer ancak ucu daha ince<br />
olan ve ‘çift’ olarak isimlendirilen alettir.<br />
Malzeme olarak daha ziyade altın ve gümüşün<br />
kullanıldığı el sanatı, Türk maden<br />
işçiliğinde ayrıcalıklı bir yere sahiptir.<br />
Arkeolojik kazılardan elde edilen bulgulara<br />
göre, telkari tekniğinin, M.Ö. 3000<br />
yılından beri Mezopotamya’da, M.Ö.<br />
2500’den bu yana da Anadolu’da kullanıldığı<br />
anlaşılmaktadır. Telkari’nin asıl<br />
merkezinin 12. yüzyılda Musul olduğu,<br />
bu sanatın Musul’dan Suriye’ye, oradan<br />
da Anadolu’ya geçtiği ileri sürülmektedir.<br />
Telkari yapımının 15. yüzyıldan bu<br />
yana ise Türkler arasında yaygın olduğu,<br />
özellikle de Güneydoğu Anadolu’da çok<br />
geliştiği bilinmektedir. <br />
69
TERAPİ<br />
AYBEN ERTEM<br />
BENİM RE<strong>NG</strong>İM HA<strong>NG</strong>İSİ?<br />
Çevremizdeki renkler bizim kaderimizi değiştirebilir mi? Doğru renklerle<br />
donatılan bir masa ve yaşam alanı ile kilo verebileceğimizi, ilişkilerimizi düzene<br />
sokabileceğimizi, iş yerindeki verimimizi artırabileceğimizi savunan Uzman<br />
Psikolog Ayben Ertem’in önerilerine dikkat çekiyoruz. Yazı Fatma Özel<br />
Uzman Psikolog Ayben Ertem, ODTÜ Psikoloji<br />
Bölümü mezunu. Sonrasında Amerika’da Walden<br />
Üniversitesi’nde ‘Health Psychology’ master programını bitirmiş.<br />
Ertem, iş dünyasına yönelik eğitim ve danışmanlık hizmetleri<br />
veren Beynin Gücü İnsan Kaynakları’nın Genel Müdürü<br />
ve Biofeedback, Neurofeedback, Psikiyatride QEEG ve ERP<br />
kullanımı Derneği kurucularından. ‘Stresle nasıl baş edebiliriz?’,<br />
‘Hamilelikte stresi önleme’, ‘Biofeedback’, ‘Peak Performans’,<br />
‘Doğru Ebeveynlik’, ‘Motivasyon’ ve ‘Şirketlere yönelik kişilik ve<br />
renk analizleri’ eğitimleri veren Ayben Ertem, iş yerinde verimi<br />
artırmak, ev içinde iletişimi, huzuru sağlamak ve stresten arınmak<br />
için renklerin en önemli çıkış noktası olduğunu savunuyor.<br />
İnsanlar evleri ile ilgili renk ve form seçimlerini yaparken<br />
kişisel beğenilerinden hareket ediyorlar, bu da<br />
onların kişiliklerinin bir analizi oluyor öyle değil mi?<br />
Evet, doğru. Renklerle kişilik özellikleri arasındaki bağlantılarla<br />
ilgili çalışmalar M.Ö 400’lü yıllara kadar dayanıyor. Dört<br />
renkle, kişilik özellikleri ya da mizaç arasındaki bağlantıyı gösteren<br />
çalışmalar var. Bu çalışma insanların, hangi renk spektrumuna<br />
girdikleriyle ilgili. Başka teorilere göre de insanlar bu<br />
kişilik özelliklerinden bazılarını taşıdığında o renk tamamen kişiliğini<br />
yansıtmayabilir, diğer renklerden de bir parça özellikler<br />
taşıyabilir, ancak dominant olan bir renk spektrumundan bahsedilebilir.<br />
Mavi: Optimistik, tutkulu, hedef odaklı, gerçek romantik,<br />
başkalarının ihtiyaçlarına önem veren, işbirlikçi, başka insanları<br />
cesaretlendiren, barış yanlısı, arabulucu kişilikler.<br />
Altın sarısı: Planlı, ayrıntı odaklı, güvenilir, dikkatli, dakik, aile<br />
geleneklerine önem veren, düzene önem veren, duyarlı, prosedürlere<br />
ve kurallara inanan, sorumluluk sahibi.<br />
Yeşil: Entelektüel, mükemmeliyetçi, soyut düşünen, teorik,<br />
şahsi zamana ihtiyaç duyan, kişilerarası ilişkilere mantık çerçevesinde<br />
yaklaşan, her zaman ‘neden’ sorusunu yönelten.<br />
70<br />
Turuncu: Risk alan, şakacı, pratik zekalı, eğlendiren, arabulucu,<br />
enerjik, sürekli hareket etmeyi seven, rekabetçi, maddi<br />
ödüllerden hoşlanan, geleneklere uymayan, anında geri<br />
bildirim bekleyen.<br />
Şu anda yaygın olarak bir ofis ya da konut tasarlanırken<br />
iç mekan tasarımı tümüyle bir profesyonele veriliyor.<br />
Dolayısıyla ev sahibinin beğenilerinden çok, trendler etkili<br />
oluyor. Bu konuda bir öneriniz olabilir mi?<br />
İnsanların kişilik yapılarının renkler ve dekorasyonda çok<br />
önemli olduğuna dair çalışmalar oldukça yaygın. Yurtdışında<br />
özellikle Amerika’da bu konuda çalışan profesyoneller var.<br />
Örneğin, dışadönük insanlar ile içedönük insanların renk tercihleri<br />
birbirinden farklıdır. Dışadönükler daha çok kırmızı, turuncu,<br />
sarı gibi renklerden hoşlanırken, içedönükler mavi gibi<br />
sakinleştiren nabzı düşüren fazla uyarmayan renkleri tercih<br />
ediyorlar. Dışadönükler büyük camlı geniş ve büyük oturma<br />
grupları olan ofislerde çalışmaktan hoşlanırken, içedönükler<br />
daha küçük ofislerde, büyük oturma grupları yerine tekli koltukların<br />
olduğu home ofis tarzı yerlerden hoşlanıyorlar. Bu sadece<br />
ufak bir örnek. Profesyonellerin kişilik ve renkler arasındaki<br />
ilişkiyi, dekorasyonun kişilik üzerindeki etkisini, renklerin<br />
beyni nasıl etkilediğini, renk psikolojisini bilen psikologlarla birlikte<br />
çalışmaları durumunda daha çok verim alacaklarını düşünüyorum.<br />
İş yerinde verimi artırmak, ev içinde iletişimi, huzuru<br />
sağlamak için bunların önemli olduğunu düşünüyorum.<br />
Sizce renklerin ruh hali üzerindeki etkilerinden yola<br />
çıkmak mı, yoksa nasıl yaşamak istediğimiz bilgisinden<br />
yola çıkmak mı daha doğru?<br />
Aslında ikisi birbirinden çok bağımsız değil. Siz nasıl yaşamak<br />
istiyorsanız, kişiliğiniz sizi ele verdiği için size göre bir renklendirme<br />
ve dekorasyonla daha huzurlu yaşayacaksınız. Örneğin,<br />
siz çok dışadönük ve enerjikseniz mavi ve küçük bir odada<br />
yaşamak istemeyeceksiniz muhtemelen. Mesela bebeklerle
ilgili bir çalışma var. Bebeklerin tercih yapma şansı yok, ancak<br />
odalarında çok fazla sarı kullanıldığında, huzursuz bir yapı sergileyebiliyorlar.<br />
Stresten arınmak için hangi mekanları, hangi renklerle<br />
planlamalıyız?<br />
Kırmızı, renkler arasında en ilginç olanıdır. Bir yandan ihtirasın<br />
rengidir, bir yandan da ortamda gerginlik varsa, gerginliği<br />
artırabilir. Kırmızının çok yoğun kullanıldığı yatak odaları bu açıdan<br />
tehlikeli olabilir. Çiftler arasındaki gerginliği artıracağından<br />
kavga ortamı yaratabilir. Mor ve morun tonları uykuya daha rahat<br />
geçmeyi sağlar, dolayısıyla yatak odası için düşünülebilir.<br />
Beyaz saflığı, barışı ve temiz olmayı simgeler, aynı zamanda<br />
küçük mekanları daha büyük, daha ferah gösterir. Pembe mutluluk,<br />
sevinç veren bir renktir. Oturma odası ve salonlarda kullanıldığında<br />
misafirlerinizle keyifli sohbetler gerçekleştirebilirsiniz.<br />
Özellikle yemek odaları ve mutfak için neler önerirsiniz?<br />
Kırmızı, turuncu ve sarı tonları çabuk ve hızlı yemek yemeği<br />
ve bir an önce kalkmayı sağlar. Bu renklerin iştah artırma<br />
özelliği olduğundan iştahsız kişiler yararlanabilirler. Mavi rengin<br />
iştahı bastırdığına ve nabzı düşürdüğüne yönelik çalışmalar<br />
var, dolayısıyla diyet yaparken mavi ve tonları<br />
kullanılabilir. Yemek odalarında duyguları<br />
çok fazla açığa çıkaran, uyaran renkleri<br />
kullanmamakta fayda var. Uyarıcı<br />
renklerle yemek kokusu bir<br />
araya geldiğinde çok fazla<br />
yeme isteği uyanabilir.<br />
Porselenler özelinde<br />
bize bazı öneriler getirebilir<br />
misiniz? Sağlıklı<br />
beslenme ya da obeziteye<br />
karşı renklerin etkili<br />
olduğu durumlar olabilir<br />
mi?<br />
Yemeğin renklerle bağlantılı<br />
olduğuna dair çalışmalar çok<br />
yaygın. Örneğin sarı bir muz bizim<br />
için çok caziptir ama aynı muz mavi<br />
olsaydı bizim için yine cazip olur muydu?<br />
Bence olmazdı. Kırmızı ve yeşil açlığı tetikleyen<br />
faktörlerdir. Fast food zincirleri mekan tasarımlarında kırmızıyı<br />
yaygın olarak kullanırlar. Doğada doğal olarak yetişen mavi bir<br />
yiyeceğe rastlanmaz, mavinin iştahı bastırdığına dair çalışmalar<br />
var. Sarı da kırmızı gibi iştah açıcı bir renktir, iştahı uyarır<br />
ve mutluluk verir. Yeşil renk sağlıklı yiyecekleri çağrıştırır. Yeşil<br />
Yemek masalarında<br />
duyguları çok fazla açığa<br />
çıkaran, uyaran renkleri<br />
kullanmamakta fayda var. Bu<br />
tür renklerle yemek kokusu<br />
bir araya geldiğinde çok fazla<br />
yeme isteği uyanabilir.<br />
renkli yiyecekler içeriği ne olursa<br />
olsun insanlarda sağlıklı olmayı<br />
canlandırır. Renklerin algı<br />
üzerindeki etkisiyle ilgili Washington<br />
Üniversitesi’nde yapılan<br />
bir çalışmada, içeceklerin renkleri<br />
gösterilmeden insanlara tattırıldığında<br />
çoğu insan içeceğin tadını bilememiş.<br />
Üzüm suyu gösterildiğinde herkes<br />
üzüm suyu olduğunu içerken bilmiş ancak<br />
renk gösterilmeden aynı üzüm suyu verildiğinde içenlerin<br />
yüzde 30’u üzüm suyu olduğunu bilememişler. Renklerin<br />
algıda önemi büyük. Son olarak obeziteyle savaşta mavi<br />
rengin uygun yerde, uygun şekilde kullanabileceğini söylemek<br />
isterim. Porselen eşyalarda da bu bilgiler ışığında tasarımlar<br />
geliştirilebilir. <br />
71
SAĞLIK<br />
PROF. DR. GEYLANİ ÖZOK<br />
Bir çocuğun başına gelebilecek en büyük travma ‘’yanmak.’’<br />
Hem fiziksel hem de psikolojik olarak etkileri ve<br />
süreçleri bir hayli uzun. Maalesef aileler evde var olan tehlikeler<br />
ve yanık tedavisi konusunda yeterince bilinçli değil. Yazımızda<br />
<strong>NG</strong> okurları için bu tehlikeleri, sonuçları ve süreçleri kaleme<br />
aldık. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Çocuk Yanık<br />
Ünitesi Sorumlusu Prof. Dr. Geylani ÖZOK ile Ege Üniversitesi<br />
Çocuk Cerrahisi bölümünde yanıklar üzerine bilgilendirici bir<br />
sohbet gerçekleştirdik.<br />
Evimizde, iş yerimizde, dışarıda bizi bekleyen yüzlerce<br />
tehlike var. Bize bu tehlikelerden ve yanma anında ilk<br />
olarak yapılması gerekenlerden bahseder misiniz?<br />
Öncelikle evimizde bizi bekleyen tehlikeleri tahmin edebilmek<br />
için mutfakta, salonda ya da banyoda bir erişkin gibi değil,<br />
bir çocuk gibi düşünüp, olaylara çocuk gözüyle bakmalıyız. Örneğin<br />
mutfak; bizim için sadece yemek yenen bir yerken çocuklar<br />
için tehlikelerle dolu bir alandır. Ocakta kaynamakta olan<br />
bir tencere, kaynamakta olan bir su ısıtıcısı ya da çaydanlık gibi<br />
pek çok şey çocuklar için tehlike teşkil edebilir. Bizde bir adet<br />
var; sofraya çaydanlık getiriliyor. Çocuğun masaya çarpmasıyla<br />
ya da masaya tutunmaya çalışmasıyla da üstüne dökülebiliyor.<br />
Bu çocuklarda en çok rastlanılan kazadır. Şimdiki evlerde bulaşık<br />
makinesi üstünde bulunan set üstü ocaklar da büyük sıkıntı<br />
yaratmaktadır. Bulaşık makinesinin kapağını açıp basamak olarak<br />
kullanan çocuk, buradan da kaynayan tencereye tutunmaya<br />
çalışırken tencere, çocuğun ağırlığıyla üzerine devriliyor.<br />
Bu tür tehlikelerde ve yanma anında yapılması gerekenlerden<br />
önce yapılmaması gerekenler arasında yaraya yabancı<br />
72<br />
KAZA<br />
GELİYORUM DER<br />
Yanık tedavisi zor ve sabır gerektiren bir<br />
süreç. Bu zorlu süreci, Ege Üniversitesi Tıp<br />
Fakültesi Hastanesi Çocuk Yanık Ünitesi<br />
Sorumlusu Prof. Dr. Geylani Özok anlattı.<br />
Yazı Bedrana Yıldız, Fotoğraflar Koray Işık<br />
maddeler sürülmesi var. Diş macunu, zeytinyağı ya da yoğurt<br />
gibi maddelerle yarayı tedavi etmeye çalışmak tehlikeli. Yanığa<br />
yapılması gereken en doğru şey, temiz bir bezi akan musluk<br />
sıcaklığında suyla ıslatarak yaraya uygulamaktır. Buz ya da<br />
buzlu bir uygulamadan da kaçınmak gerekir. Çünkü geniş<br />
yanıklarda hipotermi tehlikesi vardır. Bu durumda hasta direk<br />
temiz bir beze sarılıp hastaneye getirilmelidir. Yanık sonrası<br />
evde ilk müdahaleyi yapmış olsak bile hastayı mutlaka hastaneye<br />
götürmemiz gerekir. Çünkü yaranın derinliğini aile belirleyemez.<br />
İlk etapta değerlendirilemeyen bu yarayı bir hekimin<br />
görmesi şarttır.<br />
Hasta istatistiklerinize baktığınızda en çok hangi kazalardan<br />
meydana gelen yanık vakalarını tedavi ediyorsunuz?<br />
Daha çok hangi yaş aralığında hastaları tedavi<br />
ediyorsunuz?<br />
Bu kazalar daha çok 1-5 yaş aralığında, yani çocukların<br />
ayaklanmaya ve merak etmeye başladığı dönemlerde meydana<br />
geliyor. En çok çocuklarda gözlemlenen yanık vakaları<br />
daha çok evde çay, çorba gibi sıcak sıvıların sebep olduğu<br />
kazalardır. Fakat bunun dışında meydana gelebilecek olan<br />
alev ve elektrik yanıkları da çok tehlikeli yanıklar. Bunları önleyebilmek<br />
için açıkta kibrit, çakmak gibi tutuşturucu maddeler<br />
bırakmamak gerekiyor. Elektrik prizlerinin sebep olacağı yanıkları<br />
önlemek içinse en etkili çözüm sigorta girişine kaçak akım<br />
rölesi takmak olacaktır. Bunların dışındaki ev kazalarından biri<br />
de sobalar sebebiyle meydana gelmektedir. Bunu önlemek<br />
içinse sobanın etrafına çocuğun sobaya yaklaşmasını önleyecek<br />
parmaklıklar koymak gerekir.
Bir yıl içinde tedavi ettiğiniz hasta sayınız nedir?<br />
Bir yıl içinde yatırarak tedavi ettiğimiz hasta sayısı 110.<br />
Ayakta tedavi ettiğimiz hasta sayısı ise daha az. Bunun sebebi<br />
merkez hastane oluşumuzdan dolayı ağır yanıkların buraya<br />
getirilmesi.<br />
Yanıklarda uygulanan tedavi yöntemleri ve süreçleri<br />
hakkında bilgi verir misiniz? 1. 2. ve 3. derece yanık teşhisi<br />
neye göre belirlenmektedir?<br />
1. derece yanıklar en hafif yanıklardır. Bunlara örnek olarak<br />
güneş yanıkları verilebilir. Hastanede tedavi gerektirmeyen yanık<br />
tipidir. Bu tür yanıklar için evde uygulayacağımız deriyi yumuşak<br />
tutan pomat ya da nemlendirici ile tedavi yeterli olacaktır.<br />
2. derece yanıklara sıcak su yanıkları örnek verilebilir. Bir<br />
kısmı tıbbı bir kısmı cerrahi tedavi gerektiren yanıklardır. Bu sebeple<br />
2.derece yanıklar için muhakkak hastaneye gidilmelidir.<br />
3. derece yanıklar ise alt tabaka ve derinin tamamıyla yandığı<br />
ağır yanıklardır. Mutlaka cerrahi müdahale gerektirir. Bunun<br />
için ameliyatla yanan yerin çıkarılıp oluşan açık alanların<br />
deri greftiyle (aşısıyla) kapatılması gerekir. Kapatılacak olan yer<br />
için yine hastanın sağlam deri alanlarından alınan deri parçaları<br />
daha önce temizlenmiş yanık alanlarına yerleştirilir. Bu deri parçaları<br />
zemindeki dokudan beslenerek yanık alanını örterler.<br />
Türkiye’de yanık tedavi merkezlerinin sayısı oldukça az.<br />
Ege Üniversitesi, Çocuk Cerrahi ve Ana Bilim Dalı ile<br />
bu konuda kendini kanıtlamış bir hastane. Sizi başarılı<br />
kılan unsurlar nelerdir?<br />
Bu konuda en önemli başarı unsurumuz bilgi ve deneyim.<br />
Ege Üniversitesi Çocuk Cerrahisi Anabilim Dalı ilk olarak<br />
1961’de ayrı bir birim olarak faaliyete geçmiştir. Şu anda doktor<br />
olarak bir tek ben sorumluyum. Bunun dışında1-2 asistan<br />
ve 3 hemşire görev yapıyor. Hasta sayısının artmasına bağlı<br />
olarak görevli sayısı artabiliyor. Hastanemizin bünyesinden 1<br />
fizyoterapistimiz, klinik bünyesinden ise 1 diyetisyen ve psikoloğumuz<br />
bulunmakta.<br />
Yanık tedavisi farklı dallardaki birçok uzmanlık alanını<br />
bir araya getiren uzun bir süreçten oluşuyor. (Fizik<br />
tedavi, psikolojik tedavi, plastik cerrahi) Bize bu süreçler<br />
hakkında bilgi verir misiniz?<br />
Biz yanığın akut süreciyle ilgileniyoruz. Yanığı en az iz ve en<br />
az fonksiyon kaybıyla iyileştirmeye çalışıyoruz. Yine de bunların<br />
yanında rehabilitasyon ve psikolojik tedavi gerekmekte. İleri<br />
psikoloji ile travmalar için çocuk psikolojisi ana bilim dalından<br />
destek almaktayız. Yanık sonucu oluşan kötü izlerde çok uzmanlık<br />
gerektirmeyen sorunları bizler tedavi edebiliyoruz. Fakat<br />
yüz ve elde oluşan ileri derecede deformasyonlar için plastik<br />
cerrahi ve ortopedi anabilim dalından yardım alıyoruz. Hasta<br />
her gün değerlendiriliyor ve yarasında meydana gelen değişime<br />
göre ilaç tedavisi ya da cerrahi tedavi planlanabiliyor. Eğer<br />
uyku problemi, aşırı duyarlılık ya da aşırı tepki gibi davranışlar<br />
gözlemleniyorsa çocuk psikolojisi anabilim dalından destek<br />
alıyoruz. Yanık bir “travma” olması nedeniyle multidisipliner bir<br />
anlayış gerektirir. Özellikle küçük yaştaki çocukların maruz kaldığı<br />
yanık tedavilerinde ailelere çok büyük görevler düşüyor.<br />
Yaşanan şokun kısa sürede atlatılması ve hastanın<br />
tedavi sürecinin başarılı olabilmesi için ailelere düşen<br />
görevler nelerdir?<br />
Bu süreçte ailelere düşen tek ve en önemli görev hekim ve<br />
tedavi eden personele güvenmeleri ve sabır göstermeleri olacaktır.<br />
Yanık yarası tedavisi uzun soluklu bir süreç. Aileler bu<br />
yüzden telaşlanıyor fakat bu sürecin ne kadar uzayacağını biz<br />
de önceden bilmiyoruz. Bu yüzden hastaya gerekenleri günbegün<br />
saptıyoruz. Bu konuda sabırlı ve metanetli olmak çok<br />
önemli.<br />
Türkiye’de yanık alanında çok önemli çalışmalar gerçekleştirmektesiniz.<br />
Ülkemizin bu alandaki konumu nedir?<br />
Son yıllarda yanık konusuna devlet tarafından el atıldı ve<br />
çok sayıda yanık merkezi açıldı. Bu yüzden Türkiye yanık konusunda<br />
Ortadoğu ülkeleri arasında çok iyi bir yerde.<br />
Kasım 2011’de gerçekleştirdiğiniz Türkiye’nin ilk Ulusal<br />
Çocuk Yanıkları Kongresi hakkında bilgi verir misiniz?<br />
Bu kongrenin amacı Türkiye’de yanıkla uğraşan hekim,<br />
hemşire ve diğer sağlık çalışanlarını bir araya getirmek, bilgi ve<br />
deneyimlerin paylaşılmasını sağlamak ve bu uğurda çalışanlar<br />
arasında birlik ve beraberlik kurmaktı. Aynı zamanda sektörde<br />
faaliyet gösteren medikal ve ilaç firmalarının ürünlerini topluca<br />
sunabildikleri bir platform da oluşmuş oldu. Kongreye katılımcı<br />
olarak 172 kişi katıldı ve 52 bildiri yayımlandı. Sonuç açısından<br />
çok umut verici ve tatmin edici bir toplantıydı. 2012’de yenisini<br />
düzenlemeyi düşündüğümüz Ulusal Çocuk Yanıkları Kongresini<br />
şimdiden planlamaya başladık bile.<br />
Yanık tedavisi alanında hedeflediğiniz yeni çalışmalar<br />
ve son olarak eklemek istedikleriniz nelerdir?<br />
Henüz ülkede rutin olarak yapılmayan bazı hedefleri gerçekleştirmeyi<br />
düşünüyoruz. Kültür grefti konularını Türkiye’de<br />
de görmeyi hedefliyoruz. Kısaca ve basitçe anlatmak gerekirse<br />
bu dış ortamda üretilen deri hücreleriyle yanık yarasının kapatılması<br />
tekniği anlamına geliyor. Fakat bunlar çok ciddi organizasyon<br />
gerektiren süreçler. Son olarak söylemek isteğim şey,<br />
aslında tüm kazaların önlenebilir olduğu. Dolayısıyla çocuğu<br />
olan çiftlerden çocuk gibi düşünerek meydana gelebilecek kazaları<br />
önceden tahmin etmelerini ve erişkin için var olmayan<br />
tehlikelerin farkına varmalarını umuyorum. <br />
73
BESLENME<br />
ALİ DERELİ<br />
KAFA KARIŞTIRAN DİYETLER<br />
adereli@guralsapanca.com<br />
Karatay diyeti, kişiye ait olduğu için bir şey söylemek<br />
çok doğru değil. Ama biz diyetisyenler olarak bu diyetteki<br />
birkaç konu başlığına kesinlikle karşı çıkıyoruz. Bunlardan<br />
birincisi, ekmek ile ilgili olan. Karatay’ın aksine mutlaka ekmek<br />
yenilmesi gerektiğini savunuyorum. Özellikle tam tahıl ekmeği<br />
gün içerisinde en az üç dilim tüketilmelidir. Tam tahıl ekmeği<br />
vücut için çok önemli. Özellikle B vitamini kaynağı olduğu için<br />
ileri yaşlarda daha da büyük önem kazanıyor. Bundan sonra<br />
gelen başlık ise ara öğün kullanımı. Yine Karatay’ın aksine günde<br />
en az beş öğün beslenmek gerekiyor. Üç ana öğününüzün<br />
yanına mutlaka ortalama 100 kalorilik<br />
en az iki ara öğün koymalısınız. Kan<br />
şekerinizin düzenlenmesi, vücudunuzun<br />
yağ depolamaması ve ana öğünlerinizde<br />
daha dengeli besin tüketmeniz<br />
açısından bu konu büyük önem taşıyor.<br />
Bu iki başlığın yanı sıra kolesterol<br />
ile ilgili olarak da Karatay diyeti şu an<br />
Sağlık Bakanlığı’nın incelemesine alınmış<br />
durumda.<br />
Diyet tam kelime anlamı ile ‘beslenme<br />
biçimi’ demektir. Karatay, Atkins<br />
veya Montignac diyeti gibi bir olgu çok<br />
doğru değil. Bir kişinin diyeti olamaz, bir<br />
kişinin beslenme biçimini uygulamak her bireyin metabolizmadaki<br />
farklılığına aykırıdır zaten. Bir hastalığın, özel bir durumun<br />
ve bir bölgenin diyeti olabilir. Diyabet diyeti (diyabette beslenme<br />
biçimi), zayıflama diyeti (zayıflamadaki beslenme biçimi), Akdeniz<br />
diyeti (Akdeniz beslenme biçimi) vb.<br />
Özel durumlarda bazı besinleri diyetinizde daha fazla tükettiğiniz<br />
zamanlar da olabilir. Protein diyeti ve antioksidan diyeti<br />
gibi. Proteinlerin daha geç emilmesi ve tokluk hissi vermesi<br />
ile metabolizmanızı hızlandırmasından faydalanarak dönemsel<br />
olarak proteinle zenginleştirilmiş bir beslenme biçimi uygula-<br />
74<br />
İnternet çağı olması sebebiyle bilgiye çok kolay ulaşıyoruz.<br />
Bir arama motoruna ‘diyet’ kelimesini yazdığınızda 18.600.000<br />
sonuç çıkıyor. Bu kadar bilgi karmaşasının içinde sonuç şu<br />
oluyor: Hiçbir şey yapmadan kaderimize razı olmak veya dönem<br />
dönem uyguladığımız diyetler ile giderek artan kilolarımız.<br />
yabilirsiniz.. Bunun adı da protein diyeti olur, fakat uzun süreli<br />
uygularsanız, böbrekleriniz yorulabilir.<br />
Özetle, diyeti uygulayacağınız zaman, boşlukta yazacak tek<br />
şey kendi isminiz olmalıdır. Aynı yaş, kilo, boy ve cinsiyetteki iki<br />
kişinin protein diyeti olsa dahi, uygulayacakları süre ve miktar<br />
farklı olacaktır. Diyetiniz sadece size özel olmalıdır. Metabolizmanızdaki<br />
farklılıklar, kişiye özelliği sağlamaktadır.<br />
Eğer amaç kilo vermek ise mahallenizdeki bakkalın size<br />
önereceği beslenme programını tam anlamıyla yaparsanız, vücudunuz<br />
uyduğunuz bu doğru ya da yanlış olan düzene bir<br />
tepki olarak ağırlık kaybeder. Önemli olan<br />
kilo vermek değil bunun devamlılığını<br />
sağlamaktır.<br />
Yaş ilerledikçe metabolizmanızın yavaşlaması<br />
ile kilo kaybetmeniz zaten zorlaşmaktadır.<br />
Örneğin 55 yaşınıza geldiğinizde<br />
haftada bir kilo zar-zor verirsiniz.<br />
Bunun üzerine bir de bu yaşa kadar denemediğiniz<br />
diyet programı kalmadıysa,<br />
bu zar-zor verilecek olan kilo maksimum<br />
300-400 gram olacaktır. Bu sebeple siz<br />
siz olun, kendi diyetinizi oluşturun. İsterseniz<br />
bir diyetisyenden (beslenme biçimini<br />
düzenleyen) yardım alarak bunu yapın,<br />
dilerseniz de okuduğunuz bilgileri karıştırarak kendi beslenme<br />
biçiminizi tanımlayın.<br />
Her yaşın metabolizma ihtiyaçları farklı olduğundan, her<br />
yaşa ayrı beslenme biçimi oluşturmalısınız. 0-5 yaş, 6-15 yaş,<br />
18-35 yaş, 35-55 yaş ve 55 yaş üzeri gibi dönemlerdeki diyetiniz<br />
olmalıdır. Sadece size özel olan, Ayşe hanım 18-35 yaş<br />
diyeti gibi. Yaşamımızın her döneminde hayattan aldıklarımız<br />
birbirinden farklı olduğu gibi, vücudumuza aldıklarımız da farklı<br />
olmak zorundadır.<br />
Düzenli diyetle, sağlıklı bir yaşam dilerim.
MAĞAZA<br />
MECİDİYEKÖY<br />
76<br />
PORSELEN<br />
VE SERAMİK<br />
CENNETİ<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen ve <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />
markalarının en yeni ve en çok tercih<br />
edilen ürün gruplarını Mecidiyeköy<br />
show house’unda bulabilirsiniz.
<strong>Kütahya</strong> Porselen firmasının en büyük<br />
show house’larından biri olan Mecidiyeköy<br />
mağazası, hem porselen konusunda<br />
hem de seramikte en yeni koleksiyonların<br />
ve en çok satan serilerin sergilendiği show<br />
house alanlarından biri. 1000 metrekareden<br />
oluşan mağazanın her katı yaklaşık 500 metrekarelik<br />
sergileme bölümlerinden oluşuyor.<br />
Hemen yanında, iki kattan oluşan seramik<br />
bölümünde, Red dot Best of the best ödülllü<br />
Versatile, Brezza cam koleksiyonları ve Orijitile<br />
koleksiyonları sergileniyor. Ayrıca sektörde<br />
en çok ziyaretçi ağırlayan mağazalardan<br />
biri olarak da biliniyor.<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen ürünlerinin sergilendiği<br />
show house’un birinci katında daha çok özel<br />
günlere yönelik yemek takımları, aksesuarlar<br />
ve dekorasyon ürünleri bulunuyor. Bu katta sunumu<br />
birbirinden şık iki farklı sofra tasarımı ile<br />
ziyaretçiler karşılanıyor. Yine aynı katta el yapımı<br />
ürünlerin sergilendiği bölümlerde, dekoratif<br />
olarak kullanılabilecek birçok ürün bulunuyor.<br />
Klasik elyapımı ürünler kadar ilgi çeken diğer<br />
ürün grubu ise <strong>Kütahya</strong> Porselen Artebianco<br />
markalı modern kahve fincanları. Yine elde<br />
üretilen bu ürünler incelikleriyle dikkat çekiyor.<br />
Gümüş sofra ürünleri ve kristal şamdanlar da<br />
bu katın parlayan yıldızları arasında.<br />
Show house’un ikinci katı, ağırlıklı olarak<br />
gündelik hayatta rahatlıkla kullanılabilecek<br />
ürün gruplarına ayrılmış. Bu katta yemek<br />
setleri, kahvaltı takımları, otel serileri bulunuyor.<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen’in renkli yüzü olan<br />
‘Naturaceram’lar ve yine onlar gibi tek parça<br />
olarak satılabilen ürün grupları bu katı<br />
daha da özel kılıyor. Bu bölümden alışveriş<br />
yapmak isteyenler diledikleri üründen, diledikleri<br />
sayıda alarak, kendi sofra takımlarını<br />
oluşturabiliyorlar. <br />
Adres: Ortaklar Cad. Bahçeler Sok. Efe Han 20<br />
Mecidiyeköy, İstanbul Tel: (0212) 274 42 84<br />
77
BAYİ<br />
OPAL YAPI<br />
Şirketiniz hakkında kısa bir bilgi verebilir misiniz? Ne<br />
kadar süredir <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ile çalışıyorsunuz.<br />
Opal Yapı, 2004 yılında Alanya’da 4 ortağın işbirliği ile kuruldu.<br />
2008 yılında ortaklık yapısında değişikliğe giderek aile<br />
şirketi olarak devam etme kararı alındı. Şu anda Antalya’da bir<br />
show plaza, Alanya’da da iki showroom olmak üzere toplam<br />
üç mağaza ile faaliyet gösteriyoruz. 30’un üzerinde çalışanımız<br />
var. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ile iş ortaklığımız 2008 yılında başladı.<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral’ın hep<br />
daha iyiyi hedeflemesi, yenilikçi yapısı ve sektöre bakış açısındaki<br />
politikası, şirketimizin hedefleri ile paralellik gösteriyor.<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in ürün yelpazesinin çok geniş olması ve<br />
sektördeki ihtiyaçlara çok hızlı cevap verebilmesi bizi ekonomisinin<br />
büyük bir ksmı turizmden oluşan bölgemizde güçlü<br />
kılıyor. Çok önemli ve büyük çaplı projelerde çalışan bir firma<br />
olmamız nedeniyle zamanında teslimat çok önemli. Bunu da<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ile bugüne kadar başarılı bir şekilde yerine<br />
getirdik ve markalaşma yolunda ciddi bir adım attık.<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> sizin için ne ifade ediyor?<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> bugün sektörde en güçlü markalar arasında.<br />
Bugünkü yönetim anlayışıyla bu konumunu daha da ileriye<br />
taşıyacağına olan inancım tam. Sadece hacimsel bir büyümenin<br />
dışında, <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in sosyal sorumluluk projelerinde<br />
gerek çevreye verdiği önem, gerekse eğitime verdiği inanılmaz<br />
katkı ile sektörde diğer firmalardan farklı bir yerde durduğunu<br />
görüyoruz. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in kazandığı ödüller de markamızın<br />
ne kadar doğru işler yaptığının tescilidir. Bu ödüller sayesinde<br />
bizde firma olarak pazarda rekabet gücümüz ve markalaşma<br />
adına çok önemli katkılar sağladık.<br />
78<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> firmasının Alanya ve<br />
Antalya’daki en önemli iş ortaklarından biri<br />
olan Opal Yapı’nın satış politikası<br />
güven üzerine kurulu. Firma yönetici Sabri<br />
Kılıç ‘Paranızı kaybedebilirsiniz, ama tekrar<br />
kazanabilirsiniz fakat güveni kaybettiğiniz zaman<br />
tekrar yerine getirmek çok zor,’ diyor.<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> tüm iş ortaklarını ‘Yükselen Değerler’<br />
adı altında bir aile olarak görüyor. Siz de bu ailenin<br />
bir üyesi olarak Opal Yapı’nın satış ve pazarlama<br />
stratejileri ve vizyonu hakkında neler söylemek istersiniz?<br />
Opal Yapı olarak sektörde müşteri odaklı hareket ederek<br />
yenilikçi, öncü ve değişime ayak uyduran, kendini sürekli yenileyen<br />
bir yapıya sahip olduğumuzu ve bu yolda da devam<br />
edeceğimize inanıyorum. Çünkü artık sektörde kendini yenileyemeyen<br />
firmalar bu yarışta geri kalmakta. Nafi Bey’in de dediği<br />
gibi “Çağımız artık, kara tren devri değil, hızlı tren devridir.”<br />
Biz de bu hızlı tren devrine ayak uydurmak zorundayız. Opal<br />
Yapı’nın satış politikası güven üzerine kurulu.<br />
Paranızı kaybedebilirsiniz, ama tekrar kazanabilirsiniz fakat<br />
güveni kaybettiğiniz zaman tekrar yerine getirmek çok zor.<br />
2012 yılı ile beraber Opal Yapı’nın yeni projeleri, yatırım<br />
planları var mı?<br />
2011 yılında Antalya’da 3500 m2 üzerine kurulu bir show<br />
plaza yatırımı yaptık. Bölge için büyük bir ihtiyaçtı ve bu ihtiyacı<br />
giderdiğimize inanıyorum. Biraz nefes aldıktan sonra<br />
Akdeniz’de birkaç yeni mağaza ile ilerlemek istiyoruz.<br />
Türkiye’nin en büyük porselen ve seramik show plazası<br />
Antalya’da. Bu durum sizlere nasıl bir fayda sağlıyor?<br />
Mağazalarımızda bütün ürünleri teşhir etme imkanımız kısıtlı.<br />
Antalya’daki show plazada hemen hemen <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in<br />
ürettiği bütün ürünleri ve özellikle de yeni ürünleri çok hızlı bir<br />
şekilde müşteriye gösterebilme şansımız var. Lokasyon olarak<br />
da çok yakın bir bölgedeyiz, satışlarımıza da çok büyük bir katkısı<br />
olacağına inanıyorum.
KÜTAHYA PORSELEN CORNER İŞ ORTAĞI<br />
KÜPELİ ALIŞVERİŞ MERKEZİ<br />
Kartal’da hizmet veren Küpeli Kü<br />
Alışveriş Merkezi’nin<br />
yöneticisi Cemal Küpeli, başarılarının<br />
sırrının ‘kaliteli’ ürün seçimlerine<br />
bağlı olduğunu vurguluyor.<br />
80<br />
Mağazanızdan bahsedebilir misiniz? Ne zaman<br />
açıldı, hangi tip ürün gruplarına yer veriyorsunuz?<br />
Mağazamız 10 yıldır faaliyet göstermektedir. 1000 m2<br />
üzerine kurulu mağazamızdaki deneyimli ve tecrübeli personelimizle<br />
müşterilerimize kaliteli ve bilinçli bir şekilde ürün<br />
satışı yapıyoruz. Züccaciye, elektirikli ev aletleri, mobilya,<br />
beyaz eşya, ev tekstili, halı gibi dekorasyona dair her tür<br />
ürünü en kaliteli örneklerini seçmeye çalıştık.<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen ile işbirliğiniz ne zaman başladı?<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen ile 8 yıldır birlikte çalışıyoruz ve bu<br />
işbirliğinden de çok memnunuz çünkü <strong>Kütahya</strong> Porselen,<br />
müşterilerimizin tüm beklentilerini karşılıyor.<br />
Ürün grupları ile ilgili olarak müşterilerinizin beklenti<br />
ya da eleştirileri nelerdir?<br />
Eleştirilerimiz her zaman iyi yönde oldu. Siparişlerimizin<br />
zamanında ve eksiksiz bir şekilde giderilmesi, satış sonrası<br />
müşteri memnuniyetini en iyi şekilde cevap veriyor.<br />
İleriye dönük hedefleriniz neler?<br />
En önemli hedefimiz her zaman müşterilerimize daha<br />
iyi hizmet verebilmek. Mağaza sayımızı artırmak ve kaliteli<br />
ürünleri satışa sunmak. Özellikle de <strong>Kütahya</strong> Porselen gibi<br />
dünya markası olan yerli ürünlerimizi tüketicilerimizde daha<br />
fazla paylaşabilmek.
BİZDEN<br />
HABERLER<br />
‘’Bizim Ekip’’ buluşması<br />
15-18 Ocak tarihlerinde Türkiye’nin dört bir yanından<br />
gelen satış temsilcillerinin katılımıyla gerçekleşti.<br />
82<br />
Toplantı kapsamında <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ve KYK Yapı Kimyasalları<br />
2011 yılı değerlendirme sunumları ardından, İnteraktif satış<br />
eğitimi, Antalya showroom ziyareti, geleneksel Futbol<br />
Turnuvası düzenlendi. 17Ocak’ta gerçekleşen gala<br />
gecesinde Bülent Serttaş sahne aldı. Gecede 2011 yılı Satış<br />
Temsilcileri ve turnuva şampiyonlarının ödülleri takdim edildi.<br />
3. Geleneksel futbol turnuvası ödülleri;<br />
En centilmen takım ödülü: Merkez Bölge<br />
En centilmen Futbolcu ödülü: Musa Aksu- Adana Bölge<br />
Turnuva Üçüncülük ödülü: İstanbul Bölge<br />
İkincilik ödülü: Diyarbakır Bölge<br />
Birincilik ödülü: Antalya Bölge<br />
Tavla turnuvası şampiyonu: Mehmet Kutluk- Gökraş Yapı/ Antalya<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Yılın<br />
Satış Temsilcisi Ödülleri<br />
Samsun Bölge: MEHMET TEMEL NUR –<br />
SARILAR BOYA/SAMSUN<br />
İzmir Bölge: YASEMİN BEGİMGİL ÖZŞEKER-<br />
AYSA YAPI/BODRUM<br />
İstanbul Avrupa Bölge: GÜNAY GÖÇER-<br />
UYUMAZLAR YAPI /İSTANBUL<br />
İstanbul Anadolu Bölge: OGÜN AKÇA-<br />
ERDİ YAPI/-DÜZCE<br />
Diyarbakır Bölge: İZZETTİN OTKU-<br />
GÜVEN YAPI /BATMAN<br />
Bursa Bölge: UMUT TURAN- MERT YAPI/ BURSA<br />
Antalya Bölge: AYFER AKKAYA GELGÖR-<br />
ÖZ-KA YAPI /ANTALYA<br />
Ankara Bölge: AHMET HAMDİ KART-<br />
KONAL İNŞAAT/KONYA<br />
Adana Bölge: OYA SEYHAN- DÖNMEZ YAPI /<br />
ADANA
YÜKSELEN<br />
DEĞERLER<br />
TOPLANTISI<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ve KYK Yapı<br />
Kimyasalları iş ortaklarının<br />
katılımıyla 18-21 Ocak tarihlerinde<br />
gerçekleşen bir diğer toplantı ise<br />
“Yükselen Değerler 2012” buluşması<br />
oldu. Toplantıya Türkiye’nin dört bir<br />
yanından gelen 340 kişi katıldı.<br />
KYK Yapı Kimyasalları Genel Müdür Yardımcısı<br />
Uğur Kavukçuer, <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Fabrika<br />
Müdürü Celal Üstündağ’ın 2011 yılı genel değerleme-<br />
leri ile başlayan toplantılar, <strong>Kütahya</strong> Porselen Sanayi<br />
A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Erkan Güral’ın 2011 yılı<br />
firma faaliyetleri hakkındaki konuşması ile devam etti.<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Baş-<br />
kanı Nafi Güral’ın aile ve değerler üzerine yaptığı ko-<br />
nuşmasında duygulu anlar yaşandı. Aile kavramından<br />
bahseden Nafi Güral, eşi Gülsüm Güral’ı ve ailesinin<br />
diğer üyelerini sahneye davet ederek güçlü bir ailenin<br />
önemini ve duruşunu bir kez daha göstermiş oldu.<br />
Sunuculuğunu, ünlü spor spikeri Dilara Gönder’in<br />
yaptığı Yükselen Değerler 2012 gala gecesinde, ge-<br />
leneksel tavla turnuvası ödülü yanı sıra, 2011 yılının<br />
satış değerlendirmeleri sonucu başarılı olan iş ortak-<br />
ları, bölgesel ve Türkiye bazında <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />
ciro ve metrekare ödülleri ile KYK Yapı Kimyasalları<br />
Tonaj ödülleri görkemli bir törenle sahiplerini buldu.<br />
BÖLGESEL<br />
CİRO ÖDÜLLERİ<br />
Samsun Bölge<br />
Samsun Bölge Ciro Üçüncüsü: Kalfalar Yapı- Trabzon<br />
Samsun Bölge Ciro İkincisi: Kadıoğlu İnşaat- Erzurum<br />
Samsun Bölge Ciro Birincisi: Sarılar Boya- Samsun<br />
İzmir Bölge<br />
İzmir Bölge Ciro Üçüncüsü: Ali Ağa Mete Yapı- İzmir<br />
İzmir Bölge Ciro Birincisi: Çaba Konut İnşaat- İzmir<br />
İzmir Bölge Ciro Birincisi: Kulalılar Yapı- İzmir<br />
İstanbul Avrupa Bölge<br />
İstanbul Avrupa Bölge Ciro Üçüncüsü: Çalıklar <strong>Seramik</strong> - İstanbul<br />
İstanbul Avrupa Bölge Ciro İkincisi: Tatarlı İnşaat - İstanbul<br />
İstanbul Avrupa Bölge Ciro Birincisi: Uyumazlar İnşaat- İstanbul<br />
İstanbul Anadolu Bölge<br />
İstanbul Anadolu Bölge Ciro Üçüncüsü: Taşkent Yapı -İstanbul<br />
İstanbul Anadolu Bölge Ciro İkincisi: Demirhanlar <strong>Seramik</strong> - Gebze<br />
Kocaeli<br />
İstanbul Anadolu Bölge Ciro Birincisi: Erdi Yapı -Düzce<br />
Diyarbakır Bölge<br />
Diyarbakır Bölge Ciro Üçüncüsü:Ataş İnşaat - Diyarbakır<br />
Diyarbakır Bölge Ciro İkincisi: Harran İnşaat Malzemeleri- Şanlıurfa<br />
Diyarbakır Bölge Ciro Birincisi: Karakaya İnşaat- Elazığ<br />
Bursa Bölge<br />
Bursa Bölge Ciro Üçüncüsü: Yurdagül Boya- <strong>Kütahya</strong><br />
Bursa Bölge Ciro İkincisi: Motif Yapı- Bursa<br />
Bursa Bölge Ciro Birincisi: Met-in Yapı - Bursa<br />
Antalya Bölge<br />
Antalya Bölge Ciro Üçüncüsü: Aymer Yapı -Antalya<br />
Antalya Bölge Ciro İkincisi: Opal Yapı -Alanya Antalya<br />
Antalya Bölge Ciro Birincisi: Özka Yapı - Antalya<br />
Ankara Bölge<br />
Ankara Bölge Ciro Üçüncüsü: Kaşıkçı Yapı - Kayseri<br />
Ankara Bölge Ciro İkincisi: Konal İnşaat- Konya<br />
Ankara Bölge Ciro Birincisi: Arma <strong>Seramik</strong>- Ankara<br />
Adana Bölge<br />
Adana Bölge Ciro Üçüncüsü: Karakayalar <strong>Seramik</strong>- Osmaniye<br />
Adana Bölge Ciro İkincisi: Yücesoy İnşaat- Mersin<br />
Adana Bölge Ciro Birincisi: Dönmez Yapı - Adana<br />
83
BİZDEN<br />
HABERLER<br />
84<br />
KYK YAPI KİMYASALLARI<br />
ÖDÜLLERİ<br />
Bölgesel tonaj<br />
ANTALYA BÖLGE<br />
Tonaj Üçüncüsü: Taşka Mimarlık- Antalya<br />
Tonaj İkincisi: Isparta Yapı 32 İnşaat-Isparta<br />
Tonaj Birincisi: Aymer İnşaat- Alanya<br />
İZMİR BÖLGE<br />
Tonaj Üçüncüsü: Büke Yapı-Denizli<br />
Tonaj İkincisi: Kulalılar İnşaat-İzmir<br />
Tonaj Birincisi: Çaba İnşaat- İzmir<br />
MERKEZ BÖLGE<br />
Tonaj Üçüncüsü: Yurdagül Boya- <strong>Kütahya</strong><br />
Tonaj İkincisi: Halil Sepet-Tavşanlı<br />
Tonaj Birincisi: <strong>Kütahya</strong> Demir Ticaret- <strong>Kütahya</strong><br />
İSTANBUL BÖLGE<br />
Tonaj Üçüncüsü: SRN Yapı-İstanbul<br />
Tonaj İkincisi: Çalıklar İnşaat-İstanbul<br />
Tonaj Birincisi: Demirhanlar Yapı-İstanbul<br />
BURSA BÖLGE<br />
Tonaj Üçüncüsü: Kardeşler İnşaat-İnegöl<br />
Tonaj İkincisi: Mertaş İnşaat-Balıkesir<br />
Tonaj Birincisi: Erdi Yapı-Düzce<br />
KARADENİZ BÖLGE<br />
Tonaj Üçüncüsü: Kadıoğlu İnşaat- Erzurum<br />
Tonaj İkincisi: Sarılar Boya- Samsun<br />
Tonaj Birincisi: Kutluser İnşaat-Samsun<br />
DİYARBAKIR BÖLGE<br />
Tonaj Üçüncüsü: Harran İnşaat- Şanlıurfa<br />
Tonaj İkincisi: Karakaya İnşaat- Elazığ<br />
Tonaj Birincisi: Alpagat Ltd.Şti.-Nusaybin Mardin<br />
ADANA BÖLGE<br />
Tonaj Üçüncüsü: Tasgül İnşaat- Tarsus<br />
Tonaj İkincisi: Gökler Ticaret- Gaziantep<br />
Tonaj Birincisi: Yücesoy İnşaat-Mersin<br />
ANKARA BÖLGE<br />
Tonaj Üçüncüsü: Konal İnşaat-Konya<br />
Tonaj İkincisi: Yelkenoğlu A.Ş.-Kayseri<br />
Tonaj Birincisi: Kaşıkçı Yapı- Kayseri<br />
MANTOTHERM<br />
DIŞ CEPHE ÖDÜLLERİ<br />
TÜRKİYE MANTOLAMA METRAJ BEŞİNCİSİ: Halil Sepet-<br />
Tavşanlı<br />
TÜRKİYE MANTOLAMA METRAJ DÖRDÜNCÜSÜ: Dağ Mimarlık-<br />
Bozüyük<br />
TÜRKİYE MANTOLAMA METRAJ ÜÇÜNCÜSÜ:<br />
Volkan Yıldız İnşaat- Ankara<br />
TÜRKİYE MANTOLAMA METRAJ İKİNCİSİ:<br />
Çalışkan Mühendislik- Kırşehir<br />
TÜRKİYE MANTOLAMA METRAJ BİRİNCİSİ:<br />
Kaşıkçı Yapı- Kayseri<br />
KYK YAPI KİMYASALLARI<br />
TÜRKİYE TONAJ SIRALAMASI<br />
ÖDÜLLERİ<br />
TONAJ BEŞİNCİSİ: Konal İnşaat-Konya<br />
TONAJ DÖRDÜNCÜSÜ: Erdi Yapı- Düzce<br />
TONAJ ÜÇÜNCÜSÜ: Yücesoy İnşaat- Mersin<br />
TONAJ İKİNCİSİ: Yelkenoğlu İnşaat-Kayseri<br />
TONAJ BİRİNCİSİ: Kaşıkçı Yapı- Kayseri<br />
KÜTAHYA SERAMİK TÜRKİYE<br />
METRAJ ŞAMPİYONU<br />
Konal İnşaat- Konya<br />
KÜTAHYA SERAMİK TÜRKİYE<br />
CİRO SIRALAMASI ÖDÜL<br />
DAĞILIMI<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Türkiye Ciro Sıralaması Üçüncüsü:<br />
Erdi Yapı-Düzce<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Türkiye Ciro Sıralaması İkincisi:<br />
Konal İnşaat- Konya<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Türkiye Ciro Sıralaması Birincisi:<br />
Arma <strong>Seramik</strong>- Ankara<br />
BREZZA ÖDÜL SIRALAMASI<br />
Brezza Türkiye Ciro Sıralaması Üçüncüsü:<br />
Arma <strong>Seramik</strong>- Ankara<br />
Brezza Türkiye Ciro Sıralaması İkincisi: Opal Yapı-Alanya<br />
Brezza Türkiye Ciro Sıralaması Birincisi: Aymer Yapı - Alanya
BİZDEN<br />
HABERLER<br />
BİRLİKTEN KUVVET DOĞDU!<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>, dünyanın en büyük banyo gereçleri üreticisi Ideal Standard’ın<br />
distribütörü Ece Grup’la önemli bir iş ortaklığı anlaşması imzaladı.<br />
86<br />
<strong>Seramik</strong> sektöründe öncü ve farklı tasarımların yaratıcı markası <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ile Ideal Standard<br />
International Türkiye temsilcisi Ece Grup, 16 Ocak Pazartesi günü <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> show<br />
house’unda düzenledikleri basın toplantısında yaptıkları iş birliğinin detaylarını açıkladılar. Bu anlaşma<br />
ile, dünyaca ünlü banyo gereçleri üreticisi Ideal Standard ve Jado markasının ürünleri 1 Şubat’tan<br />
itibaren <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in tüm mağazalarında satışa sunularak tüketiciyle buluşacak. Bu sayede<br />
tüketiciler <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> mağazalarından yer ve duvar seramiklerinin yanı sıra küvet, hidromasaj<br />
sistemleri, banyo mobilyaları, vitrifiye seramik ürünler ve banyo aksesuarlarını da temin edebilecekler.<br />
“Total Bathroom” sloganıyla tüm banyo ürünlerini portföyünde bulunduran Ideal Standard ürünleriyle<br />
beraber, <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> mağazaları komple banyo çözümleri sunan merkezler haline geldi.<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Porselen Turizm A.Ş. Yönetim Kurulu Üyesi Erkan Güral, düzenlenen basın<br />
toplantısında yapılan iş ortaklığıyla ilgili şu bilgileri verdi: “<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> olarak satışa sunduğumuz<br />
ürün yelpazesini her geçen gün genişletmeye ve tüketicilerimize beğenilerine uygun farklı alternatifler<br />
sunmaya devam ediyoruz. Bu kapsamda Ece Grup ile yaptığımız bu iş birliği bizim için büyük önem<br />
taşıyor. 1 Şubat’tan itibaren, yer ve duvar seramiklerimizin yanı sıra Ideal Standard ve Jado ürünlerini<br />
de <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> müşterileriyle <strong>buluştu</strong>rarak mağazalarımızda A’dan Z’ye banyolarını oluşturmalarını<br />
sağlayacağız. Böylelikle banyo kategorisinde sunduğumuz ürün gamı da tamamlanmış oldu. Bu iş<br />
ortaklığının <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> ve Ece Grup’un yanı sıra sektörümüzün gelişimine de katkı sağlayacağına<br />
inanıyoruz.” Toplantıda konuşan Ideal Standard Türkiye Satış ve Pazarlama Müdürü Yakup Fırat, Ideal<br />
Standard’ın çalıştığı ünlü tasarımcılarla tüketicilere fonksiyonel ve estetik ürünler sunan, dünya çapında<br />
bilinirliği çok yüksek bir marka olduğunu vurguladı: “Yaptığımız bu iş birliğiyle <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> mağazalarında<br />
dünyanın en lüks showroom’ları ile aynı ürünlerin kullanıcılara sunulacağını, yeni yapılanmanın<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in küresel marka olma yolunda önemli bir adımı olmasının yanı sıra, Ideal Standard’ın<br />
da daha fazla kullanıcıyla buluşmasını sağlayacağını söyleyebiliriz.”
Nafi Güral “Yaşam Boyu<br />
Başarı Ödülü”ne layık görüldü<br />
ODTÜ Genç Girişimciler Topluluğu tarafından düzenlenen<br />
“1. Girişimcilik Ödülleri”nde “Yaşam Boyu Başarı Ödülü” <strong>Kütahya</strong><br />
Porselen Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nafi Güral’a verildi.<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen Sanayi A.Ş. Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Nafi Güral,<br />
ODTÜ Genç Girişimciler Topluluğu tarafından<br />
düzenlenen “1. Girişimcilik Ödülleri”nde<br />
“Yaşam Boyu Başarı Ödülü”ne layık görüldü.<br />
İş hayatında 50 yılı geride bırakan duayen<br />
sanayici Nafi Güral, 24 Aralık’ta ODTÜ<br />
Kültür ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen<br />
törenle ödülünü aldı. Nafi Güral, girişimciliğin<br />
önemini vurgulamak ve öğrencilerle<br />
girişimcileri <strong>buluştu</strong>rmak amacıyla yapılan<br />
törende, bu ödülü almaktan büyük mutluluk<br />
duyduğunu belirterek şunları söyledi:<br />
“Artık gençler bazı şeylerin farkına vardı. İş<br />
kurmak, iş bulmaktan daha kolay. Bizlere<br />
düşen bu gençlerin yanında olmak.”<br />
Yönetim Kurulu Başkanlığını üstlendiği<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> markasının yaratmış<br />
olduğu “Üniversite-Sanayi İşbirliği” projesi<br />
kapsamında, 2011 yılı içinde 14 farklı<br />
üniversitede 1000’e yakın üniversite öğrencisi<br />
ile buluşan ve deneyimlerini paylaşan<br />
Nafi Güral, her fırsatta gençlere girişimcilikten<br />
korkmamaları ve risk almaktan<br />
çekinmemeleri gerektiğini vurguluyor. <br />
87
BİZDEN<br />
HABERLER<br />
GENÇLERE ALTIN ÖĞÜTLER<br />
<strong>Kütahya</strong> Dumlupınar Üniversitesi Genç Girişimciler Kulübü ile Türkiye İş Kurumu Genel<br />
Müdürlüğünün işbirliği ile gerçekleştirilen “Çalışma Hayatı ve İstihdam” konulu kariyer günü<br />
etkinliğinin konuşmacı konuğu KÜTSO Yönetim Kurulu Başkanı ve işadamı Nafi Güral’dı.<br />
Nafi Güral, DPÜ’lü öğrencilerle tecrübelerini paylaştı. İşte “altın öğütler” ile dolu o konuşma…<br />
“Çok yakın bir geçmişte böyle bir toplantıda<br />
genç bir arkadaşım bana, ekmeğinizi<br />
bizimle paylaştığınız için teşekkür<br />
ederim dedi. Hiçbir anlam veremedim.<br />
Ekmeğimizi paylaşmak. Böyle anlamsız<br />
anlamsız baktığımı görünce açıklama ihtiyacı<br />
duydu; sizin tecrübeleriniz sizin ekmeğiniz,<br />
tecrübelerinizi bizimle paylaştığınız<br />
için biz ekmeğinizi bizimle paylaştığınızı<br />
düşünüyoruz. Gencecik bir beyinden çıkan<br />
düşünce bu.” Zaman zaman bunu kullanıyorum…<br />
Bu nedenle bu genç beyinlerin<br />
kendilerini hangi anlamda, hangi kulvarda<br />
motive etmeleri söz konusu ise bu kulvarda<br />
kendilerini geliştirirler. Hayata atılacaksanız<br />
hayata atıldığınız zaman çeşitli kulvarlar<br />
var, sizi bekliyor. Bu kulvarlarda yol<br />
alacaksınız, yönetici olmak isterseniz de,<br />
muhakkak girişimci olmanız lazım. Kendi<br />
işinizi kuracaksanız da mutlaka girişimci<br />
olmanız lazım. Kamuda görev yapacaksanız<br />
da mutlaka girişimci olmanız lazım<br />
ki, kendinizi geliştirebilesiniz. Aksi takdirde<br />
sıradan bir kişi olmaktan öteye geçemezsiniz.<br />
Bunun için de girişimciliği istemek<br />
lazım, başarıyı istemek lazım. Başarıyı isterseniz<br />
mutlak surette ama mutlak surette<br />
bunu yakalarsınız. Zaman zaman bana<br />
sorarlar başarının sırrı nedir diye. Değerli<br />
arkadaşlar başarının sırrı diye bir şey yok.<br />
Başarının olmazsa olmazları belli. Bir defa<br />
isteyeceksiniz, çok çalışacaksınız olması<br />
lazım gelen kurallara mutlaka uyacaksınız .<br />
Eğitiminizin iyi olması lazım. Eğitim sadece<br />
okuryazarlık olarak ya da sadece üniversite<br />
bitirmiş olarak algılamayın kendinizi sosyal<br />
88<br />
anlamda geliştirmelisiniz, kültürel anlamda<br />
geliştirmeli dünyadan haberdar olmalısınız.<br />
İnsanlardan haberdar olmalısınız. Bir<br />
başka faktör sağlığımız. Sağlığımıza dikkat<br />
etmemiz lazım. Sağlıklı olabildiğiniz zaman<br />
ancak bir şeyler yapmak mümkün. Sağlıksız<br />
insanın hiçbir şey yapması mümkün<br />
değildir. Sosyal çevreye uyum son derece<br />
önemlidir. Zaman zaman rastlarsınız çevreye<br />
uyumsuz insanlara. Uyumsuz insanların<br />
bıraktığı rahatsızlığı biliyorum. Sosyal çevreye<br />
uyum da son derece önemlidir. Sosyal<br />
sorumluluk projelerine mutlaka katkınız<br />
olması lazım. Sosyal sorumluluk projelerinde<br />
bulunmanız hem kariyerinizin gelişmesi<br />
hem de kişisel gelişiminiz anlamında son<br />
derece önemlidir. Bu nedenle buralarda<br />
mutlaka görev almalısınız; artıları mutlaka<br />
olur, bunu göreceksiniz. Daha sonra bunu<br />
genişletmek mümkün. Teknolojiye uyum.<br />
Biliyorsunuz şu anda bir bilgi çağı yaşıyor<br />
Türkiye. Bu bilgi çağının gereklerini mutlaka<br />
yerine getirmeniz lazım. Bunları dilediğiniz<br />
kadar uzatabilirsiniz demek ki bu faktörlerin<br />
bünyemizde toplanıyor olması lazım.<br />
Bir başka faktör çevremiz. Eğer çevrenizde<br />
olumsuz düşünen insanlarla yan yanaysanız<br />
ister istemez o olumsuzluklardan etkilenirsiniz.<br />
Çevrenizde pozitif düşünen insanlar<br />
olmalı, negatif düşünen insanlardan<br />
uzaklaşmamız lazım. Bilgisinden, görgüsünden,<br />
kültüründen, dünya görüşünden<br />
yararlanamadığınız çevre size yüktür. Hatta<br />
eksi göstergeler veren çevreniz olursa<br />
bunlar da sizin için zararlıdır. Ben 50 yılını<br />
tamamlamış bir sanayici olarak buradayım.<br />
Bu elli yıllık hayatımda yaşadıklarımı bir kenara<br />
not ettiğimde, şöyle arkaya dönüp<br />
baktığımda pişman olduğum hiçbir şeyi<br />
görmüyorum. Çünkü ben hiçbir hareketimi,<br />
hiçbir kararımı düşünmeden, değerlendirmeden,<br />
tartmadan, çevreme danışmadan<br />
vermem. Sizlere de tavsiyem mutlak<br />
surette çevrenizle iyi ilişkiler, iyi diyaloglar<br />
içinde olun. Bu iyi diyaloglar sizin daha az<br />
hata yapmanız konusunda size çok önemli<br />
katkılar sağlayacaktır. Ben kendimden hep<br />
daha yaşlı daha birikimli insanlarla arkadaşlık<br />
ettim. Çünkü onlar benim yaşadığımı<br />
yaşamışlardı. Ben onların yaşadıkları<br />
yaşı yaşamadım ama onların yanında geze<br />
geze dolaşa dolaşa o yaşların olgunluğunu<br />
algılamaya çalıştım. Bir genel müdüre<br />
nasıl hitap edilir, bir bakandan nasıl randevu<br />
alınır, nasıl gidilir, konuya nasıl girilir,<br />
bir toplantıda nasıl yemek yenilir, bunun<br />
sırası nedir gibi hem sosyal anlamda hem<br />
de ekonomik anlamda tecrübelerinden<br />
yararlandım. Onların içerisinde siyasetçiler<br />
vardı, valiler vardı, komutanlar vardı, doktorlar<br />
vardı, adliye mensupları vardı ve ben<br />
bu insanların yanında çok şeyler öğrendim.<br />
Bu vesile ile sizlere de tavsiyem birikimli<br />
insanların yanında olun, bu birikimleri, bu<br />
insanların yanında olmak ile elde edeceğiniz<br />
değerleri daha sonra fark edeceksiniz,<br />
anında fark etmeniz mümkün olmuyor.<br />
Çevrenizde daima atak insanlar olmalı, bir<br />
şeyler yapmak isteyen, başarmak isteyen<br />
insanlar olmalı, onlarla aynı potanın içerisinde<br />
olun. Eğer duraklık varsa bu duraklık<br />
ister istemez sizi etkiler” dedi.
NAF GÜRAL:<br />
HAYAL ETMEK<br />
BAARI ÇN ÖNEML<br />
BR FARKTIR<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen Sanayi A..<br />
Yönetim Kurulu Bakan<br />
Sayn Nafi GÜRAL, <strong>Kütahya</strong><br />
Teknik ve Endüstri Meslek<br />
Lisesi’nde örencilere eitim ve<br />
i hayatndaki deneyimlerini,<br />
tavsiyelerini anlatt. <strong>Kütahya</strong> l<br />
Milli Eitim Müdür Yardmcs<br />
Ramazan Çekiç, <strong>Kütahya</strong> Teknik<br />
ve Endüstri Meslek Lisesi<br />
Müdürü Yüksel Kaçmaz’n,<br />
öretmenlerin ve örencilerin<br />
katld konferans ilgi ve<br />
dikkatle dinlendi.<br />
Nafi Güral konumasnda unlar söyledi: “Hayal etmek,<br />
baar için önemli bir farktr. Mahcubiyet kiiyi geriletir,<br />
kendine güvenen insan mahcubiyet hissetmez. Kendimize güvenmeliyiz<br />
ki her türlü baary elde edelim. Toplum önünde konuun,<br />
insanlarn sizi dinleyecei konular seçin. Konuan insan kendini<br />
ifade eder, kendini kabul ettirir. Konumak için bilgiye ihtiyaç vardr.Yorulmak,<br />
usanmak, bkmak, bezginlik, umutsuzluk gibi kelimeleri<br />
hayatnzdan çkartn. nsan tabi ki yorulur, ancak kendimi<br />
yorulmam diye inandrmm. Sizlere tavsiyem, yorgunluk hissettiinizde<br />
daha çok çalmanz”.<br />
“HÇ BR E<strong>NG</strong>EL SZ YOLUNUZDAN ALIKOYMASIN”<br />
“Bir ie karar verdiinizde mutlaka peinden koun. Hiçbir zaman<br />
hiçbir engel sizi yolunuzdan alkoymasn. Mazereti de hayatnzdan<br />
çkartn. hayatnda arkadalarma bakarm, baar varsa<br />
arkadalarma, baarszlk varsa aynaya bakarm. Aynaya bakan<br />
insan eksikliklerini görür. leride lider olunca bu sözleri hatrlarsnz.<br />
Lider olmak çok zordur ama imkânsz deildir. Sradan bir insan<br />
olursanz kimse sizi ciddiye almaz. Lider olacaksanz baz kurallar<br />
bilmelisiniz. Öreneceksiniz, bildiklerinizi öreteceksiniz,<br />
özverili, fedakâr davranp, örnek olacaksnz. Bu vasflara sahip<br />
olan insan örnek olur böyle olunca da lider olursunuz. Baka bir örnek,<br />
Fatih Sultan Mehmet stanbul’u fethetmeyi hedef koyuyor ve<br />
bunu baaryor. nancn sonucu bu baardr. Mustafa Kemal Atatürk,<br />
ar artlar altnda Kurtulu Savan kazanyor. Bu nedenle<br />
kendinizi imdiden hazrlamalsnz.”<br />
“HAYALLERNZN PENDEN GDN”<br />
“Üniversiteye girmi olmakla iiniz bitmiyor, oradan mezun<br />
olmak gerekir, master, i sahibi olmak, ev sahibi olmak, ama bugünden<br />
kendinizi hazrlamalsnz, her zorluun üstesinden gelebileceinize<br />
inanmalsnz. Hayallerinizin peinden gitmelisiniz,<br />
hayatta bir takm sürprizler vardr. Kendine güvenmek bu skntlarn<br />
almasnda önemli bir etkendir. Mezun olunca sizi i hayat<br />
bekliyor. Sosyal sorumluluk projelerinde görev aln. Sivil toplum<br />
kurulularnda görev aln, bu vesile ile topluma güzel hizmetler<br />
sunarsnz. çinde bulunduunuz ya çok önemli, bu ya dönemini<br />
deerlendirin. Havai bir yaant içinde olmay asla ve asla düünmeyin.<br />
Bunlar yaparsanz yarn güçlü, baarl, lider i insan olursunuz.<br />
Ekonomik beklentileriniz de bununla gerçekleir. nann i<br />
kurmak, i bulmaktan daha kolaydr. Sizin yetenekleriniz gelimise,<br />
insanlar sizi çaltrmak ister, baka bir iyerinde çalmak<br />
size baka bir pencereden bakmay salar. 10 ya snr, bu yalarda<br />
i hayatyla tanmak önemli bir katkdr.”<br />
“BAARI ÇN ÇOK ÇALIMALISINIZ”<br />
“Baarnn srr yoktur. Baar için çok çalmak lazmdr. Ba-<br />
arda bir sr aramayn, eer bir sr ararsanz bu sizin beyninizdir,<br />
beyniniz ile baarmay isteyeceksiniz. hayatnda 50 yl tamamladm,<br />
hala öreniyorum. Örencilerle bulutuumuz böyle programlarda<br />
gençlerden çok ey öreniyorum. Kapm her zaman sizlere<br />
açk. Lütfen konuun, göreceksiniz konutukça kendinizi daha<br />
güzel ifade edeceksiniz.”<br />
89
BİZDEN<br />
HABERLER<br />
90<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> Facebook<br />
En İyi Uygulama Tasarım Yarışması<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> en güzel banyo veya mutfak tasarımı<br />
konulu ‘’En iyi Uygulama Tasarım Yarışması’’ sonuçlandı.<br />
Jüri tarafından beğenilen tasarımların<br />
facebook üzerinden<br />
yayına alınarak, facebook kullanıcıları<br />
tarafından en çok beğenilen tasarımların<br />
ödüllendirildiği yarışmada mekana<br />
uygun ürün kullanımı, tasarımda kullanılan<br />
fileli ürünler, bordür (inox metal ve<br />
Brezza cam bordürler), mekanın renk<br />
ve görsellik kriterleri baz alınarak değerlendirmeler<br />
yapıldı.<br />
Yarışmanın birincisi Ertuğrul Uysal<br />
(Tatarlı İnşaat/İstanbul) kişiye özel,<br />
Kareo 2010 Banyo Tasarım Programı<br />
lisansı, yarışmanın ikincisi Fatih Kalkan<br />
(KMZ Korkmaz Yapı/Sakarya)ve üçüncüsü<br />
Seda Yıldız (Tatarlı İnşaat/İstanbul)<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen’den Çay Seti<br />
kazandılar.<br />
Yarışmanın birincisi Ertuğrul Uysal (Tatarlı İnşaat/İstanbul) üstte solda<br />
yarışmanın ikincisi Fatih Kalkan (KMZ Korkmaz Yapı/Sakarya) üstte sağda<br />
üçüncüsü Seda Yıldız (Tatarlı İnşaat/İstanbul) altta
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />
<strong>Bodrumlularla</strong> <strong>buluştu</strong><br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in Bodrum’daki iş ortağı Aysa<br />
Yapı’nın yeni showroom’u görkemli bir törenle açıldı.<br />
Türkiye’nin dört bir tarafına yayılmış geniş bayi ağı ve 5 kıtada<br />
52 ülkeye gerçekleştirdiği ihracatı ile sektörün başrol oyuncularından<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in yepyeni ürünleri Aysa Yapı’nın Kıbrıs<br />
Şehitler Caddesi’nde açtığı showroom’uyla Bodrumluların beğenisine<br />
sunuldu. <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> iş ortağı Aysa Yapı’nın showroom’u 24<br />
Aralık 2011 Cumartesi günü görkemli bir törenle açıldı. 200 metrekarelik<br />
showroom’da <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in dijital baskı teknolojisiyle üretilen<br />
Origitile koleksiyonunun yanı sıra Brezza ve dünyanın en prestijli<br />
tasarım ödüllerine sahip Versatile koleksiyonu da sergileniyor.<br />
Aysa Yapı’nın sahipleri Savaş ve Nazan Özgürol çiftinin ev sahipliği<br />
yaptığı açılışa Bodrum Belediye Başkanı Mehmet Kocadon, Bodrum<br />
Ticaret Odası Başkanı Mahmut Kocadon, Boder Başkanı Halil<br />
Özyurt, <strong>Kütahya</strong> Porselen Sanayi A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Nafi<br />
Güral, KYK Yapı Kimyasalları Yönetim Kurulu Başkanı Onur Sürmeli,<br />
KYK Yapı Kimyasalları Genel Müdür Yardımcısı Uğur Kavukçuer,<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> İzmir Bölge Müdürü Kürşad Erdem ve KYK Yapı<br />
Kimyasalları İzmir Bölge Müdürü Tamer Gerekli katıldı. <br />
Aysa Yapı: Kıbrıs Şehitleri Cad. No: 66 Bodrum / Muğla.<br />
Tel: 0 252 316 63 78 – 0 252 316 63 88<br />
ULUDA ÜNVERSTES BZMLEYD!<br />
Mimarlk örencilerine mesleki bilgi ve deneyim kazandrmay<br />
hedefleyen <strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>, 9 Aralk tarihinde<br />
Uluda Üniversitesi Mühendislik Mimarlk<br />
Fakültesi Mimarlk Bölümü örencilerini arlad.<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong>’in düzenledii eitim program kapsamnda örencilere<br />
yer-duvar seramikleri, srl porselen seramik, cam mozaik<br />
serisi Brezza, dijital ürün serisi Origitile ve yap kimyasallar ürünleri<br />
ve bu ürünlerin kullanm alanlar hakknda detayl bilgiler verildi.<br />
Ürünlerin üretim aamalarn yerinde görme frsat bulan örenciler,<br />
showroom ziyareti ile yaayan mekanlar incelediler.<br />
91
BİZDEN<br />
HABERLER<br />
GİRİŞİMCİLİK<br />
KONSEYİ<br />
KURULDU<br />
Türkiye’de girişimciliğin geliştirilmesine<br />
yönelik çalışmaları bir çatı altında<br />
toplayarak stratejiler oluşturulmasını<br />
ve uygulamaya geçirilmesini sağlamak<br />
amacıyla Girişimcilik Konseyi kuruldu.<br />
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün’ün yanı<br />
sıra Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı<br />
Rifat Hisarcıklıoğlu ve TÜGİK Genel Başkanı Erkan Güral’ın da<br />
aralarında bulunduğu konsey çatısı altındaki 32 kurum ve kuruluşun<br />
temsilcisi, Girişimcilik Manifestosuna imza attı.<br />
GİRİŞİMCİLİK MANİFESTOSU<br />
“Ülkemizin çalışkan ve dürüst girişimcileri için, 32 kuruluş,<br />
aynı çatı altında toplanarak güçlerimizi birleştirdik. Bu güç birliği<br />
ile ülkemiz girişimcilerine daha hızlı bir işleyiş, daha etkin bir iş<br />
ortamı yaratmayı amaçladık.<br />
• Türkiye’yi sadece kendi coğrafyasının değil, dünyanın<br />
en büyük ekonomik güçlerinden biri yapmak idealiyle bir araya<br />
geldik. • Girişimci dostu bir ekosistem için yeni stratejilerin<br />
belirlenmesini sağlayacağız. • Girişimcilik kültürünü yaygınlaştıracağız.<br />
• Girişimci adaylarının bilgi ve finans kaynaklarına erişimini<br />
kolaylaştırmak için çalışacağız. • Girişimcilere yönelik iletişim<br />
ağlarının geliştirilmesini destekleyeceğiz. • Eko girişimcilik,<br />
sosyal girişimcilik, inovatif girişimcilik, genç girişimcilik ve kadın<br />
girişimciliği gibi tematik alanlarda girişimciliği destekleyeceğiz.<br />
• Girişimcilerin ihracata yönlendirilmesi ve dünya pazarlarında<br />
uluslararası rakipleriyle yarışacak rekabet gücünü kazanmaları<br />
için çalışacağız. • Girişimcilik konusunda iletişim bilgilendirme,<br />
araştırma ve veri toplama ortamlarının ileri standartlara eriştirilmesi<br />
için çalışacağız. • İş hayatına atılacak girişimci adaylarını<br />
destekleyeceğiz. • Bu manifestoda imzası bulunan kurumlar<br />
olarak, bir vizyon etrafında ortak hareket etmek için <strong>buluştu</strong>ğumuz<br />
Girişimcilik Konseyi çatısı altında girişimcilerimize gereken<br />
her türlü desteği vereceğimize söz veriyoruz.’’<br />
KONSEYİN AMAÇLARI<br />
Verilen bilgiye göre, ülke girişimcileri için bir seferberlik ha-<br />
92<br />
TÜGİK Genel<br />
Başkanı Erkan<br />
GÜRAL, TÜGİK’in<br />
de üyesi olduğu<br />
girişimcilik konseyi<br />
imza törenine katıldı.<br />
reketi olan Girişimcilik Konseyinin başlıca görevleri arasında girişimcilik<br />
kültürünün ve ortamının geliştirilmesi ve girişimciliğin<br />
yaygınlaştırılması için yeni stratejilerin ve politikaların belirlenmesi<br />
ve bu kapsamda girişimcilerin desteklenmesi yer alıyor.<br />
Konsey, girişimciliği engelleyen unsurların giderilmesi, ileri<br />
teknoloji ve yüksek katma değer yaratan girişim faaliyetlerinin<br />
özendirilmesinin yanı sıra örgün ve yaygın eğitim düzeyinde girişimcilik<br />
eğitimlerinin yaygınlaştırılmasını ve girişimciliğin teşvikine<br />
yönelik ödül mekanizmaları geliştirilmesini amaçlıyor.<br />
KONSEY BAŞKANI: BAKAN NİHAT ERGÜN<br />
Girişimcilik Konseyinin başkanlığını, Bilim, Sanayi ve Teknoloji<br />
Bakanı Nihat Ergün yürütecek. Konseyin, sekreterya hizmetlerini<br />
ise KOSGEB İdaresi Başkanlığı yerine getirecek.<br />
KONSEYDEKİ KURULUŞLAR<br />
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar<br />
Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Ekonomi Bakanlığı,<br />
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Kalkınma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Milli<br />
Eğitim Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, KOSGEB, İŞKUR, TÜBİTAK,<br />
YÖK, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), TOBB Kadın Girişimciler<br />
Kurulu, TOBB Genç Girişimciler Kurulu, TOBB Türkiye Girişim Sermayesi<br />
Meclisi, Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK),<br />
Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (ASKON), ENDEAVOR Derneği,<br />
Genç Yönetici ve İşadamları Derneği (GYİAD), Türkiye Kadın Girişimciler<br />
Derneği (KAGİDER), Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜ-<br />
SİAD), Teknogirişim İşletmeleri Araştırma Geliştirme (TEKNOGİRİŞİM)<br />
Derneği, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Derneği (TGBD), Türkiye İş<br />
Kadınları Derneği (TİKAD), Türkiye Genç İş Adamları Konfederasyonu<br />
(TÜGİK), Türkiye İşadamları ve Sanayiciler Konfederasyonu (TUSKON),<br />
Türkiye Genç İşadamları Derneği (TÜGİAD), Tüm Sanayici ve İşadamları<br />
Derneği (TÜMSİAD, Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu<br />
(TÜRKONFED) ve Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD).
TÜGİK ÜYELERİ BİRİNCİ İŞBİRLİĞİ<br />
ZİRVESİ’NDE BULUŞTU<br />
Türkiye Genç İşadamları Konfederasyonu’nun (TÜGİK) Birinci<br />
İşbirliği Zirvesi, 10 Aralık 2011 Cumartesi günü İstanbul’da<br />
gerçekleştirildi. TÜGİK üyeleri arasında yer alan 152 firmanın 250’den<br />
fazla temsilcisi, yeni işbirlikleri oluşturmak ve iş dünyasında yeni fır-<br />
satlar yaratmak hedefiyle WOW Hotels & Convention Center’da dü-<br />
zenlenen iş zirvesinde <strong>buluştu</strong>. Zirvenin sabah saatlerinde “speed<br />
networking” etkinliği gerçekleştirildi. Firma temsilcileri, etkinlikte hızlı<br />
bir şekilde tanışarak kartvizit alışverişi yaptılar. Öğleden sonra ise<br />
TÜGİK üyesi şirketlerin temsilcileri önceden web üzerinden ayar-<br />
ladıkları 766 randevuda bir araya geldiler. Görüşmeler neticesinde<br />
oluşturulan işbirliklerinin toplam iş hacmi 350 milyon TL’ye ulaştı.<br />
TÜGİK’in 72 dernek, 7 federasyon ve 217 farklı sektörde faaliyet<br />
gösteren 9.000 üyesiyle Türkiye’ye değer yarattığına dikkat çeken<br />
TÜGİK Genel Başkanı Erkan Güral, zirvenin açılış konuşmasında<br />
şu noktalara değindi: “Bugün itibariyle TÜGİK üyeleri 250 bin kişiye<br />
doğrudan, 1 milyon kişiye ise dolaylı olarak istihdam yaratıyor. Üye<br />
şirketlerimizin portföy değeri ise 100 milyar doları aşıyor. Türkiye için<br />
böylesine değer yaratan üye şirketlerimizle birlikte, ülkemiz için üre-<br />
tiyoruz ve geleceğimizin teminatı olan gençlerimize iş olanakları sağ-<br />
lamak hedefiyle onlara iş dünyasının kapılarını açıyoruz. TÜGİK’in<br />
önceliği Türkiye’dir. Ülkemize daha fazla katkı sağlayabilmek için<br />
bugün gerçekleştirdiğimiz Birinci İşbirliği Zirvesi gibi etkinlikleri daha<br />
yoğun olarak düzenleyeceğiz.”<br />
Erkan GÜRAL Fatih Üniversitesi’nde TÜGİK’i anlattı<br />
TÜGİK Genel Başkanı Sayın Erkan GÜRAL Fatih Üniversitesi’nde<br />
26 Aralık 2011 tarihinde öğrencilere TÜGİK’i anlattı. Konuşmasında<br />
Fatih Üniversitesi öğrencilerine TÜGİK faaliyetleri hakkında bir sunum yapan Erkan<br />
GÜRAL’a konuşma sonunda üniversite tarafından plaket takdim edildi.<br />
93
BİZDEN<br />
HABERLER<br />
6 KALİTE BELGELİ 5 YILDIZLI TEK OTEL<br />
GÜRAL SAPANCA<br />
Son bir yıl içinde 6 kalite belgesini birden<br />
almaya hak kazanan Güral Sapanca<br />
Wellness & Convention, 6 farklı kalite belgesine<br />
sahip Türkiye’de 5 yıldızlı tek otel olmayı başardı.<br />
Güral Sapanca, kalite konusundaki iddiasıyla<br />
gerçekleştirdiği yatırımları sayesinde son<br />
olarak da, Türkiye’nin Turizm Oscar’ı Skalite<br />
Ödülleri’nde “Spa, Sağlık, Golf, Güzellik Oteli”<br />
kategorisi birinciliğiyle taçlandırıldı.<br />
Üstün hizmet kalitesi, donanımlı personeli<br />
ve fiziki koşullarına yaptığı yatırımlarla son bir yıl<br />
içinde 6 kalite belgesini birden almaya hak kazanan<br />
Güral Sapanca Wellness & Convention,<br />
Türkiye’de 6 farklı kalite belgesine sahip 5 yıldızlı<br />
tek otel konumunda bulunuyor. Son olarak 12<br />
Aralık 2011’de düzenlenen Türkiye’nin Turizm<br />
Oscarları, Skalite Ödülleri’nde “En İyi Golf Sağlık<br />
Spa Güzellik Oteli” seçilen Güral Sapanca,<br />
böylece kazandığı ödüllere bir yenisini daha<br />
ekledi. Güral Sapanca Wellness & Convention,<br />
ormanlarla çevrili muhteşem doğa içerisindeki<br />
konumu, misafir konforu öncelikli tutularak<br />
planlanmış mimarisi, dekorasyonu ve üstün<br />
hizmet kalitesine verdiği önem ile hem tatil hem<br />
de toplantı amaçlı konaklamaların ideal adresi<br />
olarak öne çıkıyor. <br />
Güral Sapanca Wellness & Convention - Kırkpınar<br />
Sapanca – Sakarya Tel: 0264 242 56 00 www.guralsapanca.com<br />
94<br />
Güral Sapanca’nın kalite yolculuğunda bir yıl gibi kısa bir süre içerisinde<br />
almaya hak kazandığı belgeler şu şekilde sıralanıyor:<br />
• TS EN ISO 9001:2008 Kalite Yönetim Sistemi Standardı<br />
• TS EN ISO 22000:2006 Gıda Güvenliği Yönetim Sistemi Standardı<br />
• TS 18001:2004 İş Sağlığı Ve Güvenliği Yönetim Sistemi Standardı<br />
• TS EN ISO 14001: 2004 Çevre Yönetim Sistemi Standardı<br />
• TS EN ISO 10002 Müşteri Memnuniyeti-Müşteri Şikayetlerini<br />
Ele Alma Yönetim Sistemi Standardı<br />
• Bugün Türkiye’de sadece 3 otelde bulunan Euroespa Wellness belgesi
KÜTAHYA PORSELEN EN İYİ<br />
YILBAŞI MENÜSÜNÜ SEÇTİ<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen’in Facebook üzerinde 10 Aralık–<br />
31 Aralık 2011 tarihleri arasında düzenlediği En<br />
İyi Yılbaşı Menüsü Yarışması sonuçlandı. En çok<br />
beğeniyi toplayan ilk üç yarışmacıya birbirinden<br />
şık yemek takımları hediye edildi.<br />
Birinci : Fatma Doğan/3.201 kişi<br />
tarafından menüsü beğenilmiş.<br />
Ödül: <strong>Kütahya</strong> Porselen’den 12 kişilik<br />
“Fall” yemek takımı<br />
Mesajı: “Hiç yemek takımım olmadı,<br />
kazanmak istiyorum.<br />
Herkese bol şans.”<br />
Menüsü:<br />
Ara Sıcak:<br />
Pastırmalı pide<br />
Ara Soğuk:<br />
Portakallı humus<br />
Meze:<br />
Yoğurtlu patates topları<br />
Zeytinyağlı:<br />
Zeytinyağlı kırmızıbiber dolması<br />
Çorba:<br />
Ezogelin çorbası<br />
Ana Yemek:<br />
Kral Tacı<br />
Tatlı:<br />
Sultan sarması<br />
İkinci: Süreyya Allihan/2.982 kişi<br />
tarafından menüsü beğenilmiş.<br />
Ödül: <strong>Kütahya</strong> Porselen’den “Lalezar”<br />
18 Parça Set<br />
Mesajı: “Herkese iyi yıllar şimdiden.”<br />
Menüsü:<br />
Mercimek çorbası<br />
Karnıyarık<br />
Tel şehriyeli pilav<br />
Mevsim salata<br />
Künefe<br />
Kola<br />
Olmazsa olmaz karışık çerezler<br />
ve meyve<br />
Üçüncü: Sibel Çevik/2497 kişi<br />
tarafından menüsü beğenilmiş.<br />
Ödül: <strong>Kütahya</strong> Porselen’den<br />
Lalezar 18 Parça Set<br />
Mesajı: “Yeni yılda herkese sağlık,<br />
başarı, mutluluklar dilerim.<br />
Menüsü:<br />
Yoğurt çorbası<br />
Fırında hindi dolması<br />
Garnitürlü pilav<br />
Portakal suyu<br />
Çikolatalı pasta ve revani<br />
Yerli mal yurdun mal!<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen, “Yerli Mal Haftas”<br />
etkinlikleri kapsamnda 14 Aralk 2011<br />
tarihinde Çaba Dernei, Böbrek Vakf, A46<br />
Organizasyon ve Filiz Akn’n destekleri ile<br />
ili Belediyesi’nin düzenledii kermese<br />
katld. “Yerli Mal Yurdun Mal, Yurdun<br />
Mal Van çin” slogan ile düzenlenen<br />
bu etkinlikten elde edilen gelir Van’da<br />
yaptrlacak olan Öretmenler Evi inaatna<br />
yardm olarak aktarlacak. Dolmabahçe<br />
Küçükçiftlik Park’a kurulan dev çadrda<br />
katlmclar kendi adlarna kiraladklar<br />
standlarda yer alarak, sosyal sorumluluk<br />
bilinci ve dayanmann güzel örneklerini<br />
temsil ettiler.<br />
KYK YAPI KMYASALLARI,<br />
AR-GE VE ÜRETM<br />
YATIRIMLARINA<br />
DEVAM EDYOR<br />
Sektöründeki gelimeleri ve ihtiyaçlar yakndan<br />
izleyerek hzl bir ekilde yant vermeyi hedefleyen<br />
KYK Yap Kimyasallar ar-ge departmanna büyük<br />
bütçeler ayrmakta, gelitirdii yeni ürünlerle<br />
sektördeki yerini daha da salamlatrmaktadr.<br />
Ar-Ge laboratuarna, su yaltm ürünleri ve s<br />
yaltm ürünleri için gelitirilmi yeni cihazlar alan<br />
KYK, ayn zamanda organizasyonel yapsndaki<br />
gelimelerle daha güçlü bir ar-ge ve kalite kontrol<br />
kadrosu oluturmutur. Ayrca yine 2011 yl<br />
içerisinde KYK Eskiehir fabrikasnda yaplan<br />
yatrmlar ile bitüm esasl ürünlerinin üretimini de<br />
kendi tesislerinde yapabilir hale gelmitir.<br />
9511
BİZDEN<br />
HABERLER<br />
HACI HEDİYE<br />
GÜRAL CAMİİ<br />
<strong>Kütahya</strong> Porselen San. A.Ş. Yönetim<br />
Kurulu Başkanı Nafi Güral’ın,<br />
merhum annesi Hacı Hediye Güral<br />
adına Organize Sanayi Bölgesine<br />
(OSB) yaptırdığı cami, kalabalık<br />
bir davetli topluluğunun<br />
katılımıyla ibadete açıldı.<br />
Aynı anda bin 500 kişinin ibadet edebildiği Hacı Hediye<br />
Güral Camii’nin açılış törenine Diyanet İşleri Başkan<br />
Yardımcısı Hasan Kamil Yılmaz, <strong>Kütahya</strong> Valisi Kenan Çiftçi, Afyonkarahisar<br />
Valisi İrfan Balkanlıoğlu, Afyonkarahisar Ticaret ve<br />
Sanayi Odası Başkanı Hüsnü Serteser, <strong>Kütahya</strong> protokolü ve<br />
kalabalık bir vatandaş topluluğu katıldı. Törende konuşan Nafi<br />
Güral, şimdiye kadar çok sayıda fabrika ve tesis açtıklarını, ama<br />
bir çoğununun açılışında tören düzenlemediklerini anımsattı.<br />
Güral, şöyle konuştu: “Örnek olması anlamında böyle bir etkinlik<br />
yapılmasını doğru bulduk. Biz eğitim ağırlıkta olmak üzere<br />
sosyal sorumluluk alanında çalışıyoruz. Rahmetli annemin sağlığında<br />
bitirilmemiş camilerin bitirilebilmesi konusunda çok büyük<br />
gayretleri olurmuş ve bunu bizimle paylaşmazmış. Biz bunu<br />
kendisini kaybettikten sonra öğrendik. Bu nedenle onun adını<br />
yaşatmak için bir cami yaptırmak istedim. Bilindiği gibi, OSB’de<br />
binlerce çalışan var, ama cami yoktu. Ben buradan hali vakti<br />
yerinde olanlara bir çağrıda bulunmak istiyorum. Sosyal sorum-<br />
96<br />
luluk projelerinde mutlaka görev almak lazım. Oralara harcanan<br />
paraları Allah fazlasıyla geri veriyor. Buna ben tanığım.”<br />
Güral ailesinin sanatçı dostu Sezen Cumhur Önal’ın sunuculuğunu<br />
yaptığı caminin açılış töreninde Diyanet İşleri Başkan<br />
Yardımcısı Hasan Kamil Yılmaz, <strong>Kütahya</strong> Valisi Kenan Çiftçi, <strong>Kütahya</strong><br />
Belediye Başkanı Mustafa İça, <strong>Kütahya</strong> Müftüsü Mustafa<br />
Üskülüplü de birer konuşma yaparak işadamı Nafi Güral’a teşekkür<br />
ettiler. Kılınan cuma namazını takiben bayanlar için okunan<br />
Mevlid–i Şerif’in ardından yine Güral ailesinin yakın dostu<br />
Türk sanat müsikisi sanatçısı Safiye Soyman ilahi okudu. Hacı<br />
Hediye Güral Camii, mihrap ve minberinde kullanılan <strong>Kütahya</strong><br />
çinileri, iki minaresi ve tarihi Selçuklu desenleriyle süslenmiş yapısıyla<br />
beğeni topladı. <strong>Kütahya</strong> Organize Sanayi Bölgesi’nin ilk<br />
ve tek camisi olan ve 1.500 kişiye ibadet imkanı sunan Hacı Hediye<br />
Güral Camii, toplam 6.000 metrekare arsada 1.400 metrekare<br />
kapalı alana sahip. Caminin bahçesinde ibadet etmeye<br />
gelenler için ayrılmış özel bir otopark da yer alıyor.
BULMACA<br />
Açılışı yapılan<br />
camimizin adı<br />
Leke sürme<br />
ANAHTAR<br />
CÜMLE<br />
98<br />
<br />
Coşkunluk<br />
Bir süre ayrı kaldığı<br />
yere kavuşma<br />
Doktor<br />
Engel<br />
Binyıl<br />
<br />
<br />
DoktorMatem<br />
Yayvan sepet<br />
<br />
Germanyumun<br />
simgesi<br />
Çıplak<br />
<br />
Satrançta özel<br />
bir hamle<br />
Emek<br />
Kraliçe<br />
Basit<br />
<br />
Bir tembih sözü<br />
İşaret<br />
<br />
Matematikte sabit<br />
bir sayı<br />
<br />
hayvan başkanımıza ODTÜ <br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Hazırlayan Ali Bakın<br />
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15<br />
16 17 18 19 20 21 22 23 24<br />
26<br />
Kürkü değerli bir<br />
Bir kumar aracı<br />
11 37<br />
<br />
<br />
<br />
27<br />
28<br />
<br />
<br />
29<br />
30<br />
<br />
<br />
31<br />
32<br />
33<br />
<br />
3<br />
<br />
<br />
34<br />
35<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Bulmacam›z› doğru yanıtlayan<br />
okurlarımız, <strong>Kütahya</strong> Porselen’den<br />
sürpriz armağanlar kazanacaktır.<br />
Adres: Taps Ajans, Atatürk Bulvarı<br />
43001, <strong>Kütahya</strong><br />
Tel: (0274) 225 15 16<br />
Çözüm anahtarıyla birlikte<br />
Eser Çetintaş adına<br />
göndermeniz rica olunur.<br />
23 6<br />
Ermin<br />
<br />
Giysilerin kırışıklıklarını<br />
giderir<br />
<br />
Soluk borusu<br />
<br />
Kulak memesine takılır<br />
Çekicilik<br />
<br />
Negatif elektrikle<br />
yüklü iyon<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Cinsiyet<br />
<br />
<br />
<br />
Bir yapay mermer türü<br />
<br />
<br />
2 13<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
yeni seri<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> <br />
19 32 35<br />
Nazi Hücum Kıtası<br />
Argoda harcamak<br />
Yüce<br />
Temiz<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />
Alanya bayi<br />
31<br />
Kargaşa<br />
Bir süs bitkisi<br />
Rey<br />
Kök, köken<br />
Niyobyumun simgesi<br />
Küçük bir yerleşim<br />
birimi<br />
Yönetim kurulu<br />
tarafından verilen ödül<br />
Tümör<br />
Heykelcilikte varlıkların<br />
biçimi<br />
Yunancada bir harf<br />
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni<br />
simgeler<br />
16 41<br />
İnsan davranışı<br />
36<br />
17<br />
Beş yüz kuruşluk<br />
para birimi<br />
18<br />
12<br />
“… Fleming” (James<br />
Bond’un yaratıcısı)<br />
1<br />
Bir haber ajansının<br />
34<br />
kısaltması<br />
Bir organımız Yapma, etme<br />
29<br />
Lityumun simgesi<br />
İman, itikat<br />
Vurma, dövme<br />
Giysilerde takım<br />
22<br />
4<br />
33<br />
Üst yönetimin<br />
yanındaki kimseler<br />
Birbirine<br />
tamamen<br />
benzeyen<br />
“Yazıklar olsun”<br />
anlamında bir söz<br />
Kuran’ın<br />
bölümlerinden<br />
her biri<br />
Bayramlarda<br />
caddelere kurulur<br />
Bir tür cetvel<br />
Bir su kuşu<br />
İş yan, iç bölüm<br />
Bir iskambil oyunu<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />
yeni seri<br />
Kabaca evet<br />
Paralel<br />
28 15<br />
24<br />
39<br />
14<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong> iş<br />
ortakları çalışanları<br />
toplantısı<br />
Kamufle etme<br />
Hemen arkasından<br />
8<br />
İsviçre’de bir ırmak<br />
Bir nota<br />
Eski dilde mavi<br />
İlaç, merhem<br />
Bir soru eki<br />
Yarık, çatlak<br />
<br />
<br />
<br />
38 <br />
<br />
Yönetsel Seyelan<br />
10<br />
Ad<br />
Meitneriyumun simgesi<br />
Uyuşturucu bir madde<br />
Mitolojik bir çalgı<br />
Dogma, inak<br />
<br />
<br />
<br />
Bir şeyin kenarı Bir nota<br />
Gümüşün simgesi<br />
Dört tarafı suyla<br />
çevrili kara parçası<br />
Yeterli olmayan<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />
iş ortakları<br />
toplantısı<br />
36 37 38 39 40 41<br />
5<br />
7<br />
27<br />
21<br />
30<br />
Arınmış,<br />
soyutlanmış<br />
25<br />
Yazım<br />
20<br />
<strong>Kütahya</strong> <strong>Seramik</strong><br />
<br />
Galyumun simgesi<br />
Karadeniz’e özgü<br />
bir tekne<br />
<br />
<br />
9<br />
Açılışı yapılan<br />
mağazası<br />
Kendini<br />
gösteremeyen<br />
<br />
<br />
Bir mastar eki<br />
26<br />
25<br />
40