Create successful ePaper yourself
Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.
«Sa� kalanlar Ayaslu�a getirildiler. Börklüceye tatbik olunan en müthi� i�kenceler bile onu<br />
fikri sabitinden çeviremedi. Mustafa bir deve üzerinde çarm�ha gerildi. Kollar� yekdi�erinden<br />
ayr� olarak bir tahta üzerine çivilendikten sonra büyük bir alay ile �ehirde gezdirildi. Kendisine<br />
sad�k kalan mahreman� Mustafan�n gözü önünde katledildi. Bunlar "Dede Sultan iri�" nidalarile<br />
mütevekkilâne ölüme tevdii nefs ettiler.»<br />
«Ahir Börklüceyi paralad�lar ve on vilâyeti tefti� ettiler, gideceklerin giderdiler bey kullar�na<br />
timar verdiler. Bayezid Pa�a yine Manisaya geldi Torlak Kemali anda buldu. An� dahi anda<br />
ast�.»<br />
«Bu esnada A�açdenizindeki Bedreddinin hali terakkide idi. Her taraftan birçok halk yan�na<br />
topland�lar. Bilumum halk�n kendisiyle birle�mesine remak kalm�� idi. Bundan dolay� Sultan<br />
Mehemmedin bizzat hareketi icab etti.<br />
«Ve Bayezid Pa�an�n teklifiyle baz� kimseler Kad� Bedreddinin silki mütabaat�na ve müritli�ine<br />
dahil oldular. Ve birkaç tedbir ile orman içinde derdest edip ba�lad�lar...<br />
«Sirozda Sultan Mehemmede getirdiler. Acemden henüz gelmi� bir dani�mend var idi. Mevlâna<br />
Hayder derlerdi. Sultan Mehemmed yan�nda olurdu. Mevlâna Hayder etti "�eran bunun katli<br />
helâl amma mali haramd�r."<br />
«Andan Simavne Kad��� o�lunu pazara iletip bir dükkân önünde berdar ettiler. Bir nice<br />
günden sonra cünüb müritlerinden birkaç� gelip an� andan ald�lar. �imdi dahi ol diyarda<br />
müritleri vard�r.»<br />
Ba��m çatl�yacak gibi. Saate bakt�m. Durmu�. Yukardakilerin zincir �ak�rt�lar� biraz yava�lad�. Yaln�z birisi<br />
dola��yor. Herhalde o tek ba��na soldaki pencerede oturand�r.<br />
�çimde bir Anadolu türküsü dinlemek ihtiyac� var. Bana öyle geliyor ki, �imdi yolparac�lar ko���undan yine o<br />
yayla türküsünü söyleme�e ba�lasalar ba����n a����� bir anda diniverecektir.<br />
Bir c�gara daha yakt�m. E�ildim. Çimentonun üstünden Mehemmed �erefeddin Efendinin risalesini ald�m. D��arda<br />
rüzgâr ç�kt�. Penceremizin alt�ndaki deniz, zincir ve düdük seslerini kapatarak homurdan�yor. Penceremizin alt�<br />
kayal�k olacak.<br />
Kaç defa oraya, denizle duvar�����n birle�ti�i yere bakmak istedik. Fakat imkân� yok. Pencerenin demir çubuklar�<br />
çok dar. �nsan ba���� d��ar� ç�karam�yor. Ve biz burada denizi ancak ufuk halinde görebiliyoruz.<br />
Benim yata����n yan�nda tornac���efi�in yata�� vard�. �efik bir �eyler m���ldanarak uykusunda döndü. Kar�����n<br />
gönderdi�i gelinlik yorgan� kayd�. Örttüm.<br />
�lâhiyat Fakültesi tarihi kelâm müderrisinin altm�� be�inci sayfas��� açt�m yine.. Cenevizlilerin s�rkâtibinden bir<br />
iki sat�r ancak okumu�tum ki ba����n a���lar� içinde kula��ma bir ses geldi. Bu ses:<br />
- Gürültü etmeksizin denizin dalgalar��� a�arak senin yan�nda bulunuyorum, diyordu.<br />
Döndüm. Denizin üstündeki pencerenin arkas�nda birisi var. Konu�an o:<br />
«- Cenevizlilerin s�rkâtibi Dukas�n yazd�klar��� unuttun mu? Sak�z adas�nda Turlut tesmiye olunan manast�rda<br />
ikamet eden Giritli bir ke���ten bahsetti�ini hat�rlam�yor musun? Ben, yani Börklüce Mustafan�n "dervi�lerinden<br />
biri" bu Giritli ke���e de böyle ba� aç�k, ayaklar�m ç�plak ve yekpare bir libasa bürünmü� olarak denizin dalgalar���<br />
���p gelmez miydim?»<br />
Pencerenin demirleri d���nda hiçbir yere tutunmas�na imkân olmadan böyle boylu boyunca durup bu sözleri<br />
söyleyene bakt�m. Gerçekten de dedi�i gibiydi. Yekpare libas� akt�.<br />
�imdi, y�llarca sonra, ben bu sat�rlar� yazarken �lâhiyat Fakültesi müderrisini dü�ünüyorum. �erefeddin Efendi<br />
öldü mü, sa� m�, bilmiyorum. Fakat e�er sa�sa ve bu yazd�klar��� okursa benim için: «Gidi hain, diyecektir, hem<br />
maddiyundan oldu�unu iddia eder, hem de Giritli ke��� gibi, üstüne üstlük aradan as�rlar geçmi� iken, Börklücenin<br />
denizleri sessizce a�an müridiyle konu�tu�undan dem vurur.»<br />
Tarihi kelâm üstad���n bu sözleri söyledikten sonra ataca�� ilâhi kahkakay� da duyar gibi oluyorum.<br />
Fakat zarar yok. Hazret kahkahas��� atadursun. Ben maceram� anlatay�m.<br />
Ba����n a����� birdenbire dindi. Yataktan ç�kt�m. Penceredekine do�ru yürüdüm. Elimden tuttu. Benden ba�ka<br />
yirmi sekiz insan� ve terli çimentosuyla uyuyan ko���u b�rakt�k. Birdenbire kendimi o bir türlü göremedi�imiz,<br />
denizle duvar�����n birle�ti�i yerde, kayalar�n üstünde buldum. Börklücenin müridiyle yan yana karanl�k denizin<br />
dalgalar��� sessizce a�arak y�llar�n arkas�na, as�rlarca geriye, sultan G�yaseddin Ebülfeth Mehemmed bin ibni<br />
Yezidülkiri�çi, yahut sadece Çelebi Sultan Mehmet devrine gittik.<br />
Ve i�te size anlatmak istedi�im macera bu yolculuktur. Bu yolculukta gördü�üm ses, renk, hareket, �ekil<br />
manzaralar��� parça parça ve ço�unu - eski bir itiyat yüzünden -- bir çe�it uzunlu k�sal� sat�rlar ve aras�ra kafiyelerle<br />
tesbit etme�e çal��aca��m. �öyle ki:<br />
1.<br />
Sedirde al ye�il, dal dal Bursa ipeklisi,<br />
duvarda mavi bir bahçe gibi Kütahyal� çiniler,