06.08.2013 Views

T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...

T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...

T.C. ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Oyunun niteliklerinin ve işlevinin ilkel insanla birlikte “ritüel” olgusunu<br />

oluşturması ve bu olgunun tiyatro sanatının çıkış noktasını belirlemesi bağlamında<br />

Huizinga’nın değindiği oyun yanılsaması ve oyuncudaki karşılığı dikkate değerdir.<br />

Huizinga bunu şu şekilde ilişkilendirmiştir;<br />

“Kutsal ayinleri belirleyen ve gerçekleştiren bir topluluğun ruhani<br />

tavrının, öncelikle bir aziz tavrı olduğu ve bunun aşırı bir ciddiyet taşıdığı<br />

açıkça ortadadır. Fakat bir kez daha tekrarlayalım ki, gerçek ve kendiliğinden<br />

olan oyunsal tavır da derin bir ciddiyet içinde olabilir. Oyuncu kendini bütün<br />

varlığıyla oyuna kaptırabilir. “ Sadece oyun oynamak” bilinci tamamen geri<br />

plana itilmiş olabilir. Oyuna çözülmez bir şekilde bağlı olan sevinç, yalnızca<br />

gerilime değil, aynı zamanda taşkınlığa da dönüşebilir. Oyun ortamı, doğası<br />

gereği istikrarsızdır. Oyunu bozan dış bir darbenin etkisiyle, kuralların ihlal<br />

edilmesiyle ya da bir iç nedenden (oyun duygusunun azalması, oyunun<br />

yanılsamasının ortadan kalkması, büyüsünün bozulması) ötürü, “asıl hayat”<br />

her an yeniden egemen duruma geçebilir.” (And,1974; 14)<br />

İlkel törenlerdeki taklit araçları büyü, maske ve danstır. Sözünü ettiğimiz bu<br />

avlanan hayvanların ruhunu kovma çabası, ilkel insanın ilk dinsel-büyüsel kaygısıydı.<br />

Tiyatronun kaynağında büyü, gösteriyi ortaya çıkaran bir araç oldu. Avlanacak<br />

hayvanın postuna girmek, daha önce öldürülmüş aynı türden hayvanın kafasını kendi<br />

başına geçirmesi ise maskeyi yarattı. Avı kutlama eyleminden doğan hareketler ise,<br />

giderek bir tartım kazanıp, dansı doğurdu. Bu ilkel av törenlerinde büyü, maske ve<br />

dansla gelişen oyun, doğaya karşı büyük bir savaş vermek zorunda olan ilkel insanın<br />

direncini arttırırken, aynı zamanda topluluk üyelerinin aralarındaki bağı güçlendirip,<br />

dayanışmayı sağlıyor. Ancak tiyatronun kaynağını yalnız bu özelliği ile açıklamak<br />

eksik olur. Kolektif bir sanat olan tiyatronun temelinde birlikte üretip paylaşmanın<br />

büyüsel hazzı kadar, doğada insanı çeken renkler, etkili kokular, göz alıcı biçimler,<br />

güzel sesler ve hareket de etkili olmuştur. Bu konuda Ergin şunları söylemektedir;<br />

“Ritüelden sanata geçiş, inancın yerini düşünceye bırakma sürecini<br />

yansıtır. Ritüel, sanat ile gerçek yaşam arasında bir köprü görevi görmüş,<br />

ritüelin yarara dönük, heyecan verici, esrik, korkutucu ve tekdüze yapısı,<br />

sanatın yaşamı taklit etmesine, gerilimi, heyecan ve korkuyu yatıştırmasına,<br />

yenilikçi bakışına dönüşmüştür. Ritüelin yaşam duygusunu pekiştirdiği klan<br />

üyelerinin yerini, sanatın yaşamlarını söz, dua, övgü veya yergiyle, eleştirel<br />

gözle yansıttığı toplum bireyleri almaktadır.” (Ergin, 2002; 21)<br />

13

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!