19.07.2013 Views

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Kadir Uğurtan YILMAZ<br />

Mısırlı ve ark. (2006) yine Malatya’da yaptıkları bir çalışmada ülkemizin<br />

en önemli kurutmalık çeşitlerinin kendine verimsiz çeşitler olduklarını<br />

bildirmişlerdir.<br />

Jun ve ark. (2008) Japon eriklerinden Soldam (P. saliciana L.) ile<br />

kayısılardan Harcot (P. armeniaca L.) arasında yaptıkları türler arası kontrollü<br />

melezlemelerden toplam 64 tohum, bu tohumlardan da 23 adet melez bitki elde<br />

etmişlerdir. Araştırıcılar yaptıkları bu çalışmayla iyi özelliklere sahip yeni kayısı x<br />

erik melezleri bulmayı amaçlamışlardır.<br />

Halasz ve ark. (2008) kayısının anavatanı olan Çin’de kayısıların kendine<br />

verimsiz olduğu halde birçok Avrupa grubu kayısıların kendine verimli olmalarını,<br />

Sc-haplotip polen geni içindeki fonksiyon kaybına neden olan bir mutasyonla<br />

açıklamışlardır.<br />

Pedryc (2008) Macaristan’da S-lokus çalışmalarının hem teorik hem de<br />

pratik anlamda çalışıldığını, Şimdiye kadar 12 yeni kayısı S allelinin belirlendiğini<br />

bildirmiştir. Araştırmacı kayısılarda kendiyle uyuşmanın orijini ve mekanizmasını<br />

anlamak için birçok araştırmacının çalıştığını da vurgulamıştır.<br />

2.3. Moleküler Markörler İle İlgili Yapılan Çalışmalar<br />

Günümüzde bitkilerde genetik ilişkileri ortaya çıkarmak için değişik markör<br />

teknikleri kullanılmaktadır. Polimorfizmin ve izoenzim sisteminin yetersiz olması<br />

izoenzim yönteminin kullanımını sınırlayan en önemli faktörler olmuş (Tanksley,<br />

1983) ve daha sonra bulunan DNA markörleri bu olumsuz özellikleri ortadan<br />

kaldırmıştır. İlk olarak RFLP tekniği geliştirilerek (Tanksley ve ark., 1989)<br />

çeşitlerin tanımlanmasında ve genetik haritaların çıkartılmasında kullanılmıştır.<br />

RFLP kodominant moleküler markör tekniği olmasına karşın, tekniğin uygulanması<br />

pahalı, uzun ve çok işçilik istemesinin yanında radyoaktif madde kullanımını da<br />

gerektirmektedir. Bu teknikten sonra PCR (Polymerase Chain Reaction) esaslı<br />

teknikler geliştirilmiş olup bunların başında RAPD moleküler markör tekniği<br />

gelmektedir. Bu teknik çok az miktarda DNA gerektirir ve 10’luk oligonükleik<br />

asitlerin primer olarak kullanılması ile amplifikasyon gerçekleşir. Bu yöntem<br />

radyoaktif madde kullanımını gerektirmez ve polimorfizm oranı oldukça fazladır.<br />

14

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!