çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü işletme anabilim dalı ...

çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü işletme anabilim dalı ... çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü işletme anabilim dalı ...

library.cu.edu.tr
from library.cu.edu.tr More from this publisher
19.07.2013 Views

• Kurum yönetimi ile yapılan, çalışanların sorumluluğunu gerektiren ve onları teşvik etmeye yönelik sözleşmelerin uygulanması. Finans piyasalarında riskten bahsedince yatırım araçlarının içerdiği risk anlaşılır. Eğer, yatırım aracı devlet tahvili veya hazine bonosu ise, risk taşımadığı kabul edilmektedir. Çünkü, bunları elinde bulunduran kişilere faiz ve anapara devletçe mutlaka ödenecektir. Bir devletin bunların karşılığını ödeyemeyeceği teorik olarak kabul edilmez. Ancak özel sektöre ait yüksek getirili bir tahvilden bahsediliyorsa, bu tahvil büyük bir risk taşımaktadır. Bu nedenle bir finansal ürün elde edildiğinde, bu elde etme ile ilgili olarak belli bir düzeyde risk alınmaktadır. Finansal risk ve risk yönetimi mali piyasada faaliyet gösteren organizasyonları yönetiminin vazgeçilmez bir parçası haline getiren nedenler 1970’li yıllarda ortaya çıkmıştır. Nedenleri de, 1973 yılında Chicago Board of Trade’in (CBOT) belirli hisse senetleri üzerinde standart opsiyon sözleşmeleri yapabilmesine olanak tanıması; Black&Scholes’un opsiyonları değerlemesi ile ilgili modeli; 1979’da ABD’nin yeni ekonomi politika anlayışı ile aşırı faiz oranlarının ortaya çıkması ve 1980’ler boyunca uluslararası finans piyasalarındaki gelişmelerdir (Basel Committe, 1997: 2). Uluslararası piyasalardaki dalgalanmalar nedeniyle, bu piyasalarla ilgili yasal düzenlemelerin yapılması ihtiyacı 1990’lı yılların ortalarında hız kazanmıştır. 1995’te Londra’daki en eski yatırım bankası Baring Brothers Bank’ın, Nick Leeson’un Singapur’da piyasa endeksi spekülasyonundaki başarısızlığından sonra çökmesi, siyasal ve yasal düzenlemeleri yapmakla sorumlu olan çevrelerin gözünde risk yönetiminin önemini artmıştır. Bu çalışmalar neticesinde, 1997 yılında Basel Komite (The Basel Committe) Etkin Bankacılık Denetim ve Gözetiminin Temel Prensiplerini yayımlamıştır. Buna ilave olarak, 1997 yılının Şubat ayında Uluslararası Finans Enstitüsü (The Institute of International Finance) özel sektörün bakış açsından mali holdinglerin gözetim ve denetimi (The Supervision of Financial Conglamerates Private Sector Perspective) ile ilgili raporunu yayımlamıştır. Son olarak da, The Basel Committe on Banking Supervision, International Organization of Securities Comissions ve International Association of Insurance Supervisers’ın ortak forumu tarafından risk konsantrasyon ilkeleri yayımlanmıştır. Bu düzenlemelerin amacı finansal sektörde faaliyet gösteren işletmelerin basiretli bir yönetim anlayış ve yapısına kavuşması için 68

gerekli ilkelerin sunulmasıdır (Eiteman, 1998: 3). Ancak kısaca değinmek gerekirse, Basel Komitesi’nin yayımladığı Etkin Bankacılık Denetim ve Gözetiminin Temel Prensipleri gelişmiş olup olmamasına bakılmaksızın herhangi bir ülkenin bankacılık sistemindeki zayıflık hem o ülkenin hem de uluslararası finans sisteminin istikrarını tehdit edebilir. Finans sistemlerinin gücünü artırma ihtiyacı gittikçe artan uluslararası bir kaygı olarak dikkat çekmektedir. Bu çerçevede bir çok kuruluş (Örneğin, Basel Committe on Banking Supervision, IMF, BIS ve The World Bank) dünyadaki mali istikrarı arttıracak yollar aramaktadır. Bankacılık üst kurulu yetkilileri, bankaların belli riskleri tanımlama, gözlemleme ve kontrol altına alma ve bu risklere uygun olduğu ölçüde sermaye karşılığı ayırmak üzere kapsamlı risk yönetimi sürecine uygun kurul ve yönetimin gözetimi kapsayacak şekilde, sahip olunduğunu görmelidir (Euromoney, 1998: 8). Bütün bu gelişmeler finansal şirketlerin, risk yönetim politikaları oluşturabilmek ve bu politikaları uygulatacak bölümlerin, her şeyden önce, işletmelerin maruz kalabilecekleri risklerle ilgili etkili karar verebilmek için mali piyasaları ve bu piyasalarda bulunan ürünlerin işleyişini her açıdan anlayabilecek düzeyde tecrübeli personele sahip olmalarını zorunlu hale getirmektedir (Park, 2000: 23). Globalleşme sürecinde döviz kurlarındaki ani değişiklikler veya faiz oranlarındaki dalgalanmalar şirketlerin nakit akımlarını etkileyebildiği için, çoğu şirket riskten korunmayı veya kaçınmayı (hedging) globalleşme stratejilerinin uygulanabilir bir parçası olarak görmektedir. Örneğin, türev ürünleri faiz oranı riskinden kaçınmak, mal fiyatları ve döviz kurlarında oluşan ters yönlü hareketleri hafifletmek, emeklilik fonlarını yönetmek, özsermaye riskinden kaçınmak ve portföy dağılımı değiştirmek amacıyla şirketlerce kullanılmaktadır. Risk yönetim politikalarına sahip olmak, şirket yönetimine şirket ortaklarına karşı risk yönetim politikalarının içerdiği enstrümanların kullanımından doğabilecek olan sorunlar veya felaketler açısından kolaylıklar sağlamaktadır. Çünkü risk yönetim politikaları izlenecek yol hakkında rehber niteliğinde dokümanlardır. Sözkonusu dokümanlar, hangi finansal enstrümandan ne zaman, ne kadar satın alınacağını ve bunlarla ilgili raporlama ve onay sürecini genel hatlarıyla ortaya koymaktadır. Zaman zaman bu politikalar en 69

• Kurum yönetimi ile yapılan, çalışanların sorumluluğunu gerektiren ve onları<br />

teşvik etmeye yönelik sözleşmelerin uygulanması.<br />

Finans piyasalarında riskten bahsedince yatırım araçlarının içerdiği risk anlaşılır. Eğer,<br />

yatırım aracı devlet tahvili veya hazine bonosu ise, risk taşımadığı kabul edilmektedir.<br />

Çünkü, bunları elinde bulunduran kişilere faiz ve anapara devletçe mutlaka ödenecektir.<br />

Bir devletin bunların karşılığını ödeyemeyeceği teorik olarak kabul edilmez. Ancak özel<br />

sektöre ait yüksek getirili bir tahvilden bahsediliyorsa, bu tahvil büyük bir risk<br />

taşımaktadır. Bu nedenle bir finansal ürün elde edildiğinde, bu elde etme ile ilgili olarak<br />

belli bir düzeyde risk alınmaktadır.<br />

Finansal risk ve risk yönetimi mali piyasada faaliyet gösteren organizasyonları<br />

yönetiminin vazgeçilmez bir parçası haline getiren nedenler 1970’li yıllarda ortaya<br />

çıkmıştır. Nedenleri de, 1973 yılında Chicago Board of Trade’in (CBOT) belirli hisse<br />

senetleri üzerinde standart opsiyon sözleşmeleri yapabilmesine olanak tanıması;<br />

Black&Scholes’un opsiyonları değerlemesi ile ilgili modeli; 1979’da ABD’nin yeni<br />

ekonomi politika anlayışı ile aşırı faiz oranlarının ortaya çıkması ve 1980’ler boyunca<br />

uluslararası finans piyasalarındaki gelişmelerdir (Basel Committe, 1997: 2).<br />

Uluslararası piyasalardaki dalgalanmalar nedeniyle, bu piyasalarla ilgili yasal<br />

düzenlemelerin yapılması ihtiyacı 1990’lı yılların ortalarında hız kazanmıştır. 1995’te<br />

Londra’daki en eski yatırım bankası Baring Brothers Bank’ın, Nick Leeson’un<br />

Singapur’da piyasa endeksi spekülasyonundaki başarısızlığından sonra çökmesi, siyasal<br />

ve yasal düzenlemeleri yapmakla sorumlu olan çevrelerin gözünde risk yönetiminin<br />

önemini artmıştır. Bu çalışmalar neticesinde, 1997 yılında Basel Komite (The Basel<br />

Committe) Etkin Bankacılık Denetim ve Gözetiminin Temel Prensiplerini<br />

yayımlamıştır. Buna ilave olarak, 1997 yılının Şubat ayında Uluslararası Finans<br />

Enstitüsü (The Institute of International Finance) özel sektörün bakış açsından mali<br />

holdinglerin gözetim ve denetimi (The Supervision of Financial Conglamerates Private<br />

Sector Perspective) ile ilgili raporunu yayımlamıştır. Son olarak da, The Basel<br />

Committe on Banking Supervision, International Organization of Securities Comissions<br />

ve International Association of Insurance Supervisers’ın ortak forumu tarafından risk<br />

konsantrasyon ilkeleri yayımlanmıştır. Bu düzenlemelerin amacı finansal sektörde<br />

faaliyet gösteren <strong>işletme</strong>lerin basiretli bir yönetim anlayış ve yapısına kavuşması için<br />

68

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!