çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü işletme anabilim dalı ...

çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü işletme anabilim dalı ... çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü işletme anabilim dalı ...

library.cu.edu.tr
from library.cu.edu.tr More from this publisher
19.07.2013 Views

u rezervleri muhasebe ilkeleri açısından kabul edilebilir bulmamaları veya sermayenin yasal bir bileşeni olarak kabul etmemeleri nedeniyle, bu kalemler, ana sermaye yerine katkı sermaye bileşeni olarak ele alınmaktadır. Varlıkların yeniden değerlenmesi yolu ile elde edilen fonlar da katkı sermayenin bir parçası olarak kabul edilmektedir. Bazı ülkeler, yasalarında kimi varlıkların yeniden değerlemeye tabii tutularak gerçek değerleriyle ifade edilmelerine olanak tanımaktadırlar. Bu iki yolla olmaktadır; bankalar kendilerine ait binaları piyasada gerçekleşen fiyatlar üzerinden yeniden değerlemeye tabi tutarak bilânçolarına yansıtabilmektedirler, ya da çok uzun bir süre elde tutulan banka hisse senetlerini, bilânçoya tarihi değerleri yerine piyasa değerleri ile koyabilmektedirler. Her iki uygulama ile ortaya çıkan rezervler, doğru bir şekilde değerlemeye tabi tutulduklarında katkı sermayenin bir parçası olarak kabul edilmektedirler. Hisse senetleri, yeniden değerlemelerinde tarihi fiyatları ile bugünkü fiyatları arasındaki farkın yüzde 55’i düşülerek, katkı sermaye kapsamına alınmaktadır (BIS, 1988: 5). Genel karşılıklar adı altında tutulan fonların da katkı sermaye kapsamına alınması Komite tarafından değerlendirilmiştir. Karşılıkların bir sermaye bileşeni olarak kabul edilebilmesi için, beklenmedik bir şekilde ortaya çıkabilecek kayıpları karşılayabilme yeteneğine sahip olmaları gerekmektedir. Belli bir varlık ya da varlık grubu için ayrılan karşılıkların, beklenmedik kayıpları karşılama yetenekleri bulunmamaktadır. Bu nedenle bu tür karşılıklar katkı sermaye kapsamına dahil edilmemiştir. Basel standartlarına göre, karşılıklar katkı sermaye içinde en fazla risk ağırlıklı varlıkların %1,25’i oranında yer alabilecektir. Katkı sermaye içinde yer alabilecek diğer bir bileşen hem sermaye, hem de borç özelliklerini bir arada taşıyan ve ülkelere özgü nitelikler içeren ortak araçlardır. Bunların ortak özellikleri garantisiz, ikincil ve tamamen ödenmiş olmaları, gözetim otoritesinin onayı olmaksızın elden çıkarılamamaları, öngörülemeyen kayıpları karşılama yeteneklerinin olması ve faiz ödemelerinin bankanın karının düşük olması halinde ertelenebilir olmasıdır. Katkı sermaye içinde yer alabilecek kalemlerden sonuncusu ikincil borçlardır. Bu sınıfa giren araçların kalan vadeleri en az beş yıl olmalıdır. Kalan vadeleri içinde bir 152

ölümünün elden çıkartılabilir olması, bu araçların beklenmedik kayıpları karşılama yeteneğini sınırlandırmaktadır. Bu özellikleri nedeni ile ikincil borçlar katkı sermaye içinde ancak ana sermayenin yüzde 50’si oranında yer alabilmektedirler. Standart sermayenin bileşenlerini yukarıda değinilen şekilde ana ve katkı sermaye olarak inceledikten sonra sermayeden düşülmesi gereken kalemleri de ele almıştır. Bu, risk ağırlıklı bir sermaye oranının hesaplanabilmesi için gerekli bir adım olarak tanımlanmaktadır. Bankanın itibarı ve banka çalışanlarının sağlamış olduğu tüm iş ilişkileri, müşteri potansiyeli, banka için görünmeyen bir varlık olarak kabul edilmektedir. Standartta şerefiye olarak adlandırılan bu kalemin ana sermayeden düşülmesi gerekmektedir. Sermaye tabanından düşülmesi gereken bir diğer kalem de, konsolide bazda ele alınamayan tüm şubelerden, finansal aracılık faaliyetleri ile ilgilenenlerine yapılan yatırımlardır. Bunların, aynı sermaye tutarının grup içinde birden fazla kullanımını engellemek amacıyla toplam sermayeden düşülmesi gerekmektedir. Komitenin sermayeden düşülmesi gereken kalem olarak ele aldığı son kalem, bankaların sermayesi içinde yer alan diğer bankalar ya da diğer mevduat toplayan kuruluşlara ait hisse senetleri ve başka enstrümanlardır (BIS, 1988: 7). G-10 ülkelerinin çoğunda bu tür kalemlerin sermayeden düşürülmesi uygulaması, bankaların birbirleri dışındaki yatırımcılardan fon sağlamalarını özendirmek amacıyla uygulamaktadır. Bu, aynı zamanda, bankalardan birinde yaşanan problemin diğerlerine bulaşmasını kolaylaştıracağı için de tercih edilmeyen bir durumdur. Ancak, komitenin bu konudaki yaklaşımı bu tür kalemlerin sermayeden düşürülmesi konusundaki kararı ülke otoritelerine bırakmamak şeklindedir. Eğer diğer bankalardan sağlanan sermaye, otoritelerce sermayeden düşülmeyecek bir kalem olarak saptanırsa, Komite bu kalemler için yüzde 100 risk katsayısının kullanılması şartını getirmektedir. Komite, otoritelerden bu konudaki istatistikleri düzenli bir şekilde tutmalarını istemiştir. Böylece uluslararası bankacılıkta bu şekilde yüklenilen risk gözetim altında tutulabilecek ve komitenin bu konuda her zaman için kimi yaptırımlar getirmesi mümkün olabilecektir. 5.3.2. Bilanço Aktiflerine Uygulanan Risk Katsayıları Komite, riske duyarlı SYR yaklaşımını benimsemiştir. Bilanço içinde ve dışında yer alan tüm varlıklar taşıdıkları riske göre bir katsayı ile ağırlandırılarak SYR içinde ifade 153

u rezervleri muhasebe ilkeleri açısından kabul edilebilir bulmamaları veya sermayenin<br />

yasal bir bileşeni olarak kabul etmemeleri nedeniyle, bu kalemler, ana sermaye yerine<br />

katkı sermaye bileşeni olarak ele alınmaktadır. Varlıkların yeniden değerlenmesi yolu<br />

ile elde edilen fonlar da katkı sermayenin bir parçası olarak kabul edilmektedir.<br />

Bazı ülkeler, yasalarında kimi varlıkların yeniden değerlemeye tabii tutularak gerçek<br />

değerleriyle ifade edilmelerine olanak tanımaktadırlar. Bu iki yolla olmaktadır; bankalar<br />

kendilerine ait binaları piyasada gerçekleşen fiyatlar üzerinden yeniden değerlemeye<br />

tabi tutarak bilânçolarına yansıtabilmektedirler, ya da çok uzun bir süre elde tutulan<br />

banka hisse senetlerini, bilânçoya tarihi değerleri yerine piyasa değerleri ile<br />

koyabilmektedirler. Her iki uygulama ile ortaya çıkan rezervler, doğru bir şekilde<br />

değerlemeye tabi tutulduklarında katkı sermayenin bir parçası olarak kabul<br />

edilmektedirler. Hisse senetleri, yeniden değerlemelerinde tarihi fiyatları ile bugünkü<br />

fiyatları arasındaki farkın yüzde 55’i düşülerek, katkı sermaye kapsamına alınmaktadır<br />

(BIS, 1988: 5).<br />

Genel karşılıklar adı altında tutulan fonların da katkı sermaye kapsamına alınması<br />

Komite tarafından değerlendirilmiştir. Karşılıkların bir sermaye bileşeni olarak kabul<br />

edilebilmesi için, beklenmedik bir şekilde ortaya çıkabilecek kayıpları karşılayabilme<br />

yeteneğine sahip olmaları gerekmektedir. Belli bir varlık ya da varlık grubu için ayrılan<br />

karşılıkların, beklenmedik kayıpları karşılama yetenekleri bulunmamaktadır. Bu<br />

nedenle bu tür karşılıklar katkı sermaye kapsamına dahil edilmemiştir. Basel<br />

standartlarına göre, karşılıklar katkı sermaye içinde en fazla risk ağırlıklı varlıkların<br />

%1,25’i oranında yer alabilecektir.<br />

Katkı sermaye içinde yer alabilecek diğer bir bileşen hem sermaye, hem de borç<br />

özelliklerini bir arada taşıyan ve ülkelere özgü nitelikler içeren ortak araçlardır.<br />

Bunların ortak özellikleri garantisiz, ikincil ve tamamen ödenmiş olmaları, gözetim<br />

otoritesinin onayı olmaksızın elden çıkarılamamaları, öngörülemeyen kayıpları<br />

karşılama yeteneklerinin olması ve faiz ödemelerinin bankanın karının düşük olması<br />

halinde ertelenebilir olmasıdır.<br />

Katkı sermaye içinde yer alabilecek kalemlerden sonuncusu ikincil borçlardır. Bu sınıfa<br />

giren araçların kalan vadeleri en az beş yıl olmalıdır. Kalan vadeleri içinde bir<br />

152

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!