çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü işletme anabilim dalı ...
çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü işletme anabilim dalı ... çukurova üniversitesi sosyal bilimler enstitüsü işletme anabilim dalı ...
yapma sorumluluğu ile ilgili maddeler olması kredi kurumlarının bağlı oldukları holdinglerle grup ilişkilerini göstermesi ve daha net bir mali tablo ortaya koyması açısından faydalıdır. Böylece kredi kurumunun sadece Almanya içinde değil, Almanya dışında da ortak olduğu kredi kurumlarının mali tabloları incelenip denetlenmektedir. Kanun‘da dikkati çeken bir diğer nokta, Avrupa Birliği ile bankacılık ilişkilerine oldukça geniş yer ayrılmış olması ve yüksek bağımsız federal bir makam olarak kurulmuş olan Büro‘nun gerektiğinde Avrupa Birliği Komisyonu kararlarına uyması ve söz konusu kuruma raporlama yapmasıdır. Bu durum bağımsızlığı etkileyebilecek bir etken olarak değil, aksine Almanya‘nın üyesi bulunduğu Avrupa Birliği normlarına uyma çabalarını göstermesi bakımından önemlidir (Facer, 1997: 21). İngiltere örneğinde de Almanya örneğinde olduğu gibi bankacılık sistemini denetleyen bağımsız özerk bir denetleme kurulu mevcuttur. Almanya‘dan farklı olarak İngiltere‘de FSA sadece bankacılık sektörünü değil, tüm mali sistemi gözetleyip denetlemektedir. Almanya‘da Büro‘nun Bundesbank ile koordinasyon ilişkisi önem kazanırken, İngiltere‘de FSA görevini yürütürken Merkez Bankası haricinde Hazine ile de ilişki içerisinde bulunmaktadır. Her iki ülkede Avrupa Birliği üyesi olmaları nedeni ile Avrupa Komisyonu Bankacılık Direktifleri‘ne uymaktadırlar. En eski ve gelişmiş finansal sisteme sahip ülkelerden biri olan İngiltere‘de Merkez Bankası‘nın asli görevine dönmesinin ve özerk bir bankacılık denetleme kurulunun oluşturulabilmesinin ancak 1998 yılında gerçekleştirilmiş olması gözden kaçırılmaması gereken bir diğer husustur. Kore ve Avustralya örneklerinde de İngiltere‘deki gibi tek bir bağımsız özerk kurumun tüm mali sistemi denetleyip gözetleme yetkisini elinde bulundurmasının daha etkin sonuçlar doğuracağı düşüncesi hakim olmuştur (OECD, 1999: 2). İncelenen örneklerden de anlaşılacağı üzere bankacılık gözetim ve denetimi konusu son yıllarda dünyanın pek çok ülkesinin gündeminin ilk sırasına yerleşmiştir. Her ülkede, özü aynı olmakla birlikte, farklı uygulamalar söz konusu olabilmektedir. Hemen her ülkede karşılaşılan ortak özellik Hazine ve/veya Merkez Bankası‘ndan ayrı bir kurumun mevcudiyetine duyulan ihtiyacın ön plana çıkması olmuştur. Ancak, gene hemen hepsinde ortak olarak görülen, merkez bankası başkanları ve hazine müsteşarlarının denetim otoritesinin ya asli ya da neredeyse eş yetkili üyeleri olmalarıdır. Bu da merkez bankaları ve hükümet otoritelerinin sistemin ayrılmaz unsurları olduğunun tescilidir. Belki de bu nedenle son yıllardaki gelişmeleri merkez 138
ankalarının kredi kurumlarını denetleme konusundaki yetersizliklerinde değil, bu kurumlara fiyat istikrarının korunması gibi daha öncelikli bir ödev verilmesinde aramak gerekir (Board of Governers of Federal Reserve System, 1999: 3). Bir diğer önemli husus, ise sistemlerin kendi içinde denetim mekanizmaları kurmuş olmalarıdır. Her ne kadar, tek yetkili bir mutlak üst kurum olsa da buna bağlı ve birbirlerinden bağımsız alt kurumlar da vardır ve bunlar çoğu kez birbirlerini üstü kapalı da olsa denetleyebilmektedirler. Ayrıca uygulamaların hemen hepsi yargı denetimine açıktır. Üzerinde görüş birliğine varılamamış tek konu belki de denetim otoritesinin kapsam alanı ile ilgilidir. Bazı ülkelerde otorite tüm finansal kuruluşları denetlerken bazılarında sadece bankacılık kesimine odaklanmıştır. Bu konuda tek bir doğru aramaktan çok ülkelerin geleneksel yapılarına bakmak gerekir. Türkiye’ye bakıldığında yeni çıkarılan ve uluslararası mevzuat ile büyük ölçüde uyumlu olan 4389 sayılı Bankalar Kanunu‘nun ve bu Kanun çerçevesinde oluşturulan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu‘nun Türk bankacılık sisteminin istikrarı açısından atılan önemli bir adım olduğu ve ilerisi için ümit vaadettiği görülmektedir. Bankalar Kanunu değişikliğine ilişkin tartışmalar sırasında kurul üyelerinin siyasi otorite tarafından seçilecek olmasının kurumun bağımsızlığı açısından sakınca doğurabileceği endişeleri dile getirilse de, incelenen ülkelerde siyasi otoritenin bu konuda tam yetkili olduğu ve asıl önemli olanın üyelerin mesleki yeterlilikleri olduğu göze çarpmaktadır. Oluşturulan kurul bu açıdan ümit vericidir. Ayrıca kurulun çalışmalarını Merkez Bankası ve Hazine gibi diğer kamu otoriteleri ile koordinasyon içinde yürütmesi etkin bir gözetim ve denetim mekanizması açısından önem taşımaktadır (Eren, 1996: 3). 139
- Page 107 and 108: Etkin risk değerlendirilme işlevi
- Page 109 and 110: • Fiziksel denetimler; daha çok
- Page 111 and 112: 3.10.4. Bilgi ve İletişim Etkin i
- Page 113 and 114: değerlendirmesine olanak verecekti
- Page 115 and 116: Teftiş kurulundaki müfettişlerin
- Page 117 and 118: • Devlet Kaynaklı Sorunlar, •
- Page 119 and 120: Bankacılık sektörü otomasyonda
- Page 121 and 122: ankalarının sayısında önemli a
- Page 123 and 124: 3.11.6. Ticari Bankaların Kaynakla
- Page 125 and 126: Kamu bankalarının yüksek görev
- Page 127 and 128: 3.11.10. Grup veya Holding Bankacı
- Page 129 and 130: tasarruf sahiplerinin haklarını v
- Page 131 and 132: temsilci, ekonomik ve mali konulard
- Page 133 and 134: Düzenleme Komitesi tarafından uya
- Page 135 and 136: • Bir kayyum tayin edilerek veya
- Page 137 and 138: karşı önlem almakla yükümlüd
- Page 139 and 140: giderilememesi halinde, büro malik
- Page 141 and 142: 4.4. İngiltere’de Bankacılık G
- Page 143 and 144: Kuruluş, bankacılık yapma yetkis
- Page 145 and 146: piyasalar yardımıyla şirketlerin
- Page 147 and 148: • Komisyon Üyesi; FSC başkanı
- Page 149 and 150: Kurulduğu yıl Eyalet Bütçesi‘
- Page 151 and 152: 4.7. Japonya’da Bankacılık Göz
- Page 153 and 154: mevduatların sigorta kapsamına al
- Page 155 and 156: • Maliye Bakanlığı, bu Kurulda
- Page 157: 4.8. Özet • Kalkınma Politikala
- Page 161 and 162: BIS (Bank for International Settlem
- Page 163 and 164: ilginin özel olarak üretilmesi ve
- Page 165 and 166: olmayanlar mevduat sahipleridir. Me
- Page 167 and 168: Bankanın kaynakları, banka sahipl
- Page 169 and 170: farklılıkların giderilmesi ve d
- Page 171 and 172: politikalarına ve muhasebe uygulam
- Page 173 and 174: ölümünün elden çıkartılabili
- Page 175 and 176: Yüzde 20 Risk Ağırlığı Uygula
- Page 177 and 178: Tablo 2:Basel Standardının Geçi
- Page 179 and 180: sonundan itibaren SYR’nin hesapla
- Page 181 and 182: kuruluşlarının ve çok uluslu ka
- Page 183 and 184: Bankanın yabancı para cinsinden n
- Page 185 and 186: standartları sağlaması ile mümk
- Page 187 and 188: sonuçlar verdiğini tespit etmelid
- Page 189 and 190: 5.4. Basel II Kriterleri Basel Komi
- Page 191 and 192: Mevcut sistemde (Basel I), özel se
- Page 193 and 194: standarda göre de SYR hesaplamış
- Page 195 and 196: Bu katsayılar, derecelendirme kuru
- Page 197 and 198: teknoloji kullanmayı gerektiren bu
- Page 199 and 200: kişiler, sistemler ile dışsal ol
- Page 201 and 202: Basel Komitesi, bankanın yeterince
- Page 203 and 204: ilgilendirme kapsamında bankaları
- Page 205 and 206: kullandırılacak krediler için, b
- Page 207 and 208: yükümlülüklerinin toplamından
yapma sorumluluğu ile ilgili maddeler olması kredi kurumlarının bağlı oldukları<br />
holdinglerle grup ilişkilerini göstermesi ve daha net bir mali tablo ortaya koyması<br />
açısından fay<strong>dalı</strong>dır. Böylece kredi kurumunun sadece Almanya içinde değil, Almanya<br />
dışında da ortak olduğu kredi kurumlarının mali tabloları incelenip denetlenmektedir.<br />
Kanun‘da dikkati çeken bir diğer nokta, Avrupa Birliği ile bankacılık ilişkilerine<br />
oldukça geniş yer ayrılmış olması ve yüksek bağımsız federal bir makam olarak<br />
kurulmuş olan Büro‘nun gerektiğinde Avrupa Birliği Komisyonu kararlarına uyması ve<br />
söz konusu kuruma raporlama yapmasıdır. Bu durum bağımsızlığı etkileyebilecek bir<br />
etken olarak değil, aksine Almanya‘nın üyesi bulunduğu Avrupa Birliği normlarına<br />
uyma çabalarını göstermesi bakımından önemlidir (Facer, 1997: 21).<br />
İngiltere örneğinde de Almanya örneğinde olduğu gibi bankacılık sistemini denetleyen<br />
bağımsız özerk bir denetleme kurulu mevcuttur. Almanya‘dan farklı olarak İngiltere‘de<br />
FSA sadece bankacılık sektörünü değil, tüm mali sistemi gözetleyip denetlemektedir.<br />
Almanya‘da Büro‘nun Bundesbank ile koordinasyon ilişkisi önem kazanırken,<br />
İngiltere‘de FSA görevini yürütürken Merkez Bankası haricinde Hazine ile de ilişki<br />
içerisinde bulunmaktadır. Her iki ülkede Avrupa Birliği üyesi olmaları nedeni ile<br />
Avrupa Komisyonu Bankacılık Direktifleri‘ne uymaktadırlar. En eski ve gelişmiş<br />
finansal sisteme sahip ülkelerden biri olan İngiltere‘de Merkez Bankası‘nın asli<br />
görevine dönmesinin ve özerk bir bankacılık denetleme kurulunun oluşturulabilmesinin<br />
ancak 1998 yılında gerçekleştirilmiş olması gözden kaçırılmaması gereken bir diğer<br />
husustur. Kore ve Avustralya örneklerinde de İngiltere‘deki gibi tek bir bağımsız özerk<br />
kurumun tüm mali sistemi denetleyip gözetleme yetkisini elinde bulundurmasının daha<br />
etkin sonuçlar doğuracağı düşüncesi hakim olmuştur (OECD, 1999: 2).<br />
İncelenen örneklerden de anlaşılacağı üzere bankacılık gözetim ve denetimi konusu<br />
son yıllarda dünyanın pek çok ülkesinin gündeminin ilk sırasına yerleşmiştir. Her<br />
ülkede, özü aynı olmakla birlikte, farklı uygulamalar söz konusu olabilmektedir.<br />
Hemen her ülkede karşılaşılan ortak özellik Hazine ve/veya Merkez Bankası‘ndan ayrı<br />
bir kurumun mevcudiyetine duyulan ihtiyacın ön plana çıkması olmuştur. Ancak, gene<br />
hemen hepsinde ortak olarak görülen, merkez bankası başkanları ve hazine<br />
müsteşarlarının denetim otoritesinin ya asli ya da neredeyse eş yetkili üyeleri<br />
olmalarıdır. Bu da merkez bankaları ve hükümet otoritelerinin sistemin ayrılmaz<br />
unsurları olduğunun tescilidir. Belki de bu nedenle son yıllardaki gelişmeleri merkez<br />
138