19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

zahir: Ø<br />

Z<br />

zahirde:⌠2⌡/Görünüşte./ “Konağın da, bizim de tapu sınırlarımıza zahirde ses çıkarmıyorlar…” (NFK-<br />

ST)., “İçinden tanırım ben o elleri, Onlar ki zahirde viran olurlar, Ardıçlı dağları, çamlı belleri Aşanlar şi'rine hayran<br />

oldular.” (FNÇ-HD).<br />

→ ses çıkar-*, viran ol-.<br />

zahiren:⌠2⌡/Görünüşte, görünüşe göre./ “O zaman, devletin hizmetinde vazife gören ecnebi<br />

zabitlerine birer rütbe verilir, hepsi de ordumuzun kabul ettiği kıyafete sokulur; yani ateşemiliterler ve navaller gibi askeri<br />

sefaret erkânı hariç, bütün o «ıslaha memur» ecnebiler hiç değilse zahiren Türkleştirilir, kendimize benzetilirdi.” (RHK-<br />

BS)., “Zahiren gitmeye razı oldu, fakat sokağa çıkınca köşenin birinde mevki aldı ve Aliye'nin sokağını gözetlemeye<br />

başladı.” (HEA-VK).<br />

→ türkleştiril-, razı ol-.<br />

zahmetsizce:⌠3⌡/Zahmetsiz bir biçimde, zahmet olmaksızın./ “Bugün Asya'yı baştan nihayete<br />

kadar, Balkanlar'ı bir ucundan öbür ucuna kadar, Şimali Afrika'yı sade Türkçe söyleyerek zahmetsizce dolaşabilirsiniz.”<br />

(AO-ZS)., “Behzad'ı veya şakirtlerini tanıyan elbette ki bir Watteau'ya herhangi bir resim terbiyesinden mahrum insandan<br />

daha çabuk ve zahmetsizce erişir, Dede Efendi ile beslenmiş bir ruh için ise Bach sadece bir kardeştir.” (AHT-YG)., “Defne:<br />

‘Hayır, rüya değil gerçeği yaşıyoruz/Aylardır, elde etmek için çırpınıp durduğumuz Akilopanta tüyü, kendiliğinden ve<br />

zahmetsizce elimize geçti.’” (GD-AK).<br />

→ dolaş-, eriş-. ║ eline geç-.<br />

zalimane: Ø<br />

zalimce:⌠1⌡/Acımasıca./ “Aç bırakılmış, silahsız, savunmasız, çaresiz bir halk kameralar huzurunda<br />

zalimce bombalandı.” (CD-SNYB).<br />

→ bombalan-.<br />

zamanında:⌠66⌡/1. Eskiden, {önceleri, geçmişte.}/ “Alice'i çok iyi anlıyordu Sam, zamanında<br />

ona da inanmamışlardı.” (MM-ÜAKO)., “Biz ona zamanında her şeyleri anlattık.” (FB-ID)., “Ablacığım, biz de vuruştuk<br />

zamanında, anımsa.” (EA-DÖY)., “….yanımda oturan bu tutkulu delikanlı da zamanında okumuş ….” (OP-KK)., “Ya<br />

zamanında Yusuf Günaydın'a haksızlık etmiştir, ki böyle olmadığı gelişmelerden bellidir.” (TA-NB)., “İyi ki zamanında mal<br />

mülk edinmişim.” (AN-AZDE). ; /2. Tam vaktinde, {uygun bir zamanda.}/ “Ertesi sabah herkes zamanında<br />

geldi. (AB-BBYŞ)., “Ama ikisi de kirasını zamanında ödeyemez ve ikisinin de sakal tıraşı uzamıştır…(EA-MR)., “Bir iki<br />

yerden iş almış vaktiyle, avans filan da koparmış, fakat ya işi zamanında bitirmemiş, yahut heriflerin semtine bir daha<br />

uğramamış... (NH-YM)., “Kimi ardından koşar, yetişir zamanında, Kiminin önündedir birdenbire yok olur. (ÖA-ÇY)., “Tam<br />

yerinde, zamanında söyledin bu lâfı. (CD-Oİ)., “‘Niye beni zamanında uyandırmadın?’ diye çıkıştı Selim.” (GY-H2)., “Bu<br />

kadar yakından izlendiğini zamanında sezebilseydim, onları şaşırtabilir, zaman kazandırabilirdim sana' dediğimde, Bir<br />

dahaki sefere yaparsın. (OB-HYD)., “ ‘Değerlidir, kadrini bil, sakın atma, zamanında işine yarar!’ dediği zaman muhakkak<br />

eğlenmişti; bu bir azizlikti.” (RHK-MH)., “Sarayıdır ki onun da zamanında defteri dürülecektir.” (SB-BŞM)., “İçinde<br />

487

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!