19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

yalnızca: ⌠23⌡/{1. Yalnız olarak., 2. Tek başına.}/ “Kedilerle ahbaplığım şu şekilde başladı: Bir<br />

akşam, rıhtım boyunda yalnızca geziniyordum.” (SFA-SS). ; /3. Belli durumun, şartın veya işin dışına<br />

çıkmaksızın, yalnız, ancak, tek, sırf, salt, sadece./ “Yazar, yalnızca bakan değil, görmeye çalışandır,<br />

görendir; sıradan insan ise yalnızca bakar.” (FA-SUYK2)., “Yalnızca gülümsüyor.” (AÜ-SG)., Yalnızca gülüyorum<br />

düşündükçe. (RE-G)., “ADAM yalnızca işittik, yok bizim suçumuz.” (GD-TO1).<br />

1./2. ⌠1⌡→ gezin-.<br />

3. ⌠22⌡→ bak- [4], gül- [2], gülümse- [2], işit- [2], susul- [2], git-, gör-, havla-, inan-,<br />

izle-, katlan-, sev-, sus-, yazıl-. ║ boyun eğ-, el salla-.<br />

yamyassı:⌠1⌡/Çok yassı, dümdüz bir biçimde./ “Suyun yüzüne yamyassı serilir.” (GY-H1).<br />

→ seril-.<br />

yan:⌠57⌡/10. Bir yana yönelerek./ “Açılmıyordu yine kapı. Yan döndü.” (AS-YA)., “Mezar taşları yan<br />

yatmışlardı.” (YK-İM1)., “Boyunduruğu yan çevir güzel bir merdiven olur sana tırmanırsın sonsuza.” (GD-TO1)., “Leyla<br />

divana yan oturmuş ağaran günü seyretmektedir.” (AMD-O)., “Osmanlı İmparatorluğu, Trakya'dan Erzurum'a doğru, koca<br />

gövdesini yan yatırmış, memelerini sömürge ve milliyetlerin ağzına teslim etmiş, artık sütü kanı ile karışık emilen bir sağmal<br />

idi.” (FRA-Z)., “O vakit yan dur gayri.” (MM-KG).<br />

oturt-, yatırıl-.<br />

gelmek.<br />

→ dön- [19], yat-* [15], çevir- [4], otur- [4], yatır- [4], dur- [3], düş- [2], uzan- [2], giy-,<br />

→ yan bakmak, yan basmak, yan çizmek, yan gelip oturmak (veya yatmak), yan<br />

⇒ yan dönmek, yan yatmak (yatırmak), yan çevirmek.<br />

yanak yanağa:⌠4⌡/Yanakları birbirine değecek şekilde./ “Ama K. ne ile suçlandığını<br />

öğrenemediği gibi, yargıçla da yüksek mahkeme üyeleriyle de görüşemeden öldürülür: "Son nefesini verirken, K. az ilersinde<br />

bayların yanak yanağa vermiş, kendisine baktıklarını gördü.” (AO-NSBE)., “İki hanım arkadaşı ile birlikte diskoteğe gitmiş<br />

ve kayak hocası ile yanak yanağa uzun uzun dans etmişti o gece...” (KK-SE)., “Sonra, uykumuz geldiği vakit, kumlan<br />

kümeleyerek yastık yapar, vücutlarımız suda, başlarımız dışarıda kucak kucağa, yanak yanağa uyurmuşuz...” (RNG-ÇK).,<br />

“Soyup giydirebilir, banyoda yıkayıp saçını tarayabilir, aynı yastığa baş koyup yanak yanağa yatabilirdiniz.” (CD-KB).<br />

→ uyu-, ver-, yat-. ║ dans et-.<br />

yana yakıla:⌠9⌡/Sızlanarak, sıkıntısını belli ederek, sikâyet ederek./ “Esnafa borcunun hiç<br />

eksilmediğini» ekmekçi Asvador ile bakkal Yani'den, yakasını hiç mi hiç kurtaramadığını yana yakıla anlatır:” (SB-BŞM).,<br />

“Onun, bir dönülmez yolda bizden uzaklaştığını yana yakıla anlıyorduk.” (FRA-Ç)., “Fotoğraflarını çekip gazetelerde<br />

yayımladığımız halde, altı ay sonra hiçbir önlem alınmadığını yana yakıla gördük.” (AK-MY)., “Çıkardığı sese pek ulumak<br />

da denemezdi aslında; düpedüz ağlıyordu köpek, neredeyse bin dereden su getirip yana yakıla yalvarıyordu.” (HAT-KHK).<br />

→ anlat- [4], anla-, bit-, gör-, oku-, yalvar-.<br />

⇒ yana yakıla anlatmak.<br />

yana yana:⌠10⌡/1. Döne döne, tekrar tekrar./ “…yana yana onu ısırıyordu.” (SD-FC)., “Ah!<br />

kurtarabilirdim onları..." diye yana yana ağlıyordum.” (NM-TÖ2). ; /2. Yanarak./ “…yana yana kara kömür olmuşlar<br />

466

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!