19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

vahşice: Ø<br />

V<br />

vahşiyane:⌠1⌡/Vahşice./ “En son, Niğbolu'da meydan çenginin gecesi, "İleriye atılmamıza engeldir..."<br />

diyerek bu 10 000 masum esiri vahşiyane boğazladılar.” (REK-Y).<br />

→ boğazla-.<br />

vakıa: Ø<br />

vakitçe: Ø<br />

vakit kaybetmeden:⌠7⌡/Hemen, derhâl./ “Olur, diyor başını sallayarak öteki ve ekliyor, o halde<br />

vakit kaybetmeden gidelim.” (HAT-KHK)., “İliştir vakit kaybetmeden saf bir çehre ile hemen sordu: «Hocaya da malum<br />

olmuş muydu?»” (RHK-MH)., “Siz de sizinkileri bir iyi sorguya çektikten sonra, vakit kaybetmeden defedin...” (NH-YM).<br />

→ git- [2], geç- {gitmek}, sor-, yükle-. ║ defet-, kolları sıva-.<br />

vakitli vakitsiz:⌠6⌡/Uygun zaman gözetmeden, gelişigüzel, rastgele zamanlarda./<br />

“Paşa da o günlerde vakitli vakitsiz Genelkurmay Başkanlığına gidiyordu.” (SB-HAY)., “'Müdür bey', vakitli vakitsiz<br />

Öğretmenler Odası'na uğramaz, sadece dersi olduğu günler, o da öğleden” (Aİ-OKB)., “Onunkinin tıpkısı Sık sık kulak<br />

kabarttım vakitli vakitsiz kolaçan ettim” (ME-TŞ).<br />

→ git-, uğra-*. ║ aynaya bak-, helaya çık-, kolaçan et-, seyret-.<br />

vakit vakit:⌠9⌡/Belli olmayan zamanlarda, ara sıra, zaman zaman./ “«Tahammül mülkünü<br />

yıktın Hülâğû han mısın kâfir» diye haykırırken daha uzaklardan, Boğaziçinin durgun gecelerinde suları döven bir uskur sesi<br />

gibi davulun gümbürtüsü vakit vakit duyuluyordu.” (RHK-MH)., “Damadı Muallim Naci ise vakit vakit içer, her içişinde<br />

badem, ceviziçi, fıstık gibi kuru yemişten hoşlanırdı.” (SB-BŞM)., “Fertlerin intihar ettikleri vakit vakit görülür.” (FRA-Ç).<br />

→ duyul-, gel-, gör-, iç-, morar-, şiş-. ║ ele al-, etkisi görül-, tuhaf bul-.<br />

vakta ki: Ø--<br />

vaktinde:⌠27⌡/Önceden belirlenen, düşünülen vakitte./ “Ay, vaktinde gelmişti güneşle<br />

randevusuna Gece, kâinatın yıldızlarıyla donatmıştı gökyüzünün avlusunu…” (RD-ŞH)., “Eser de, ben de uyuyakalmışız,<br />

vaktinde kalkamamışız.” (PK-BCR)., “Vaktinde yetişeceksiniz değil mi?” (NSÖ-AD)., “Hicabi Beyin bir elini bırakıp<br />

öbürünü öpüyor, İyi ki beni vaktinde uyandırdınız.” (HT-KSA)., “Fakat, bereket versin ki, kendimi vaktinde topladım.”<br />

(RNG-ÇK).<br />

→ gel-* [6], kalk-* [3], yetiş- [3], çık-, düş- {varmak}, git-, in-*, kandır-, öde-, öğren-,<br />

sez-, uyandır-, ver-, vur- {çalmak} (saat), yakalan-, yetiştir-. ║ kendini topla-, namaz kıl-.<br />

⇒ vaktinde gelmek, vaktinde yetişmek.<br />

vaktiyle:⌠44⌡/Bir zamanlar/ “Ama diyelim ki, sen vaktiyle Melih Cevdet'i çok sevmişsin.” (ZA-MAAİ).,<br />

“Vaktiyle böylelerini çok gördüm.” (AB-BBYŞ)., “Sweet Bird of Youth’un vaktiyle İngilizcesini okumuştum.” (ES-SUYK).,<br />

459

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!