19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

→ de- [5], okşa- [2], ağar- (ortalık), ak-, dokun-, dürt-, gevşet-, in-, kımıldan-, kıpırda-,<br />

morar-, otur-, savrul-, seslen-, sırala-, sokul-, sor-, söylen-, tıkırdat-, uğulda-, var-, yala-,<br />

yanaş-, bir yana koy-, dilini yak-, ıslık çal-, içeri gir-, içine çek-, (tüfeğini) indir-, yağmur<br />

çisele-, yere düşür-, yol ver-.<br />

usullacık:⌠22⌡/Usulcacık./ “…usullacık açıldı, uzun boylu, iri burunlu genel müdür kapıda dikildi.”<br />

(OK-AY)., “…usullacık yukarı çıktı, örtüsünü, tozlu önlüğünü filan suçlu suçlu çıkardı.” (OK-C)., “Babası usullacık güldü.<br />

- Oğlan uyur mu ne?” (OK-C)., “Ağa: - İzmirli de kim? diye usullacık sordu.” (OK-C)., “Her şeye rağmen içinde bir sızı,<br />

kızının ergeç gideceğini düşünmekten gelen bir sızı, dışarı çıktı, kapıyı usullacık çekti.” (OK-C).<br />

açıl- (kapı) [3], çık- (-i) [2], gül- [2], okşa- [2], sor- [2], bak-, doğrul-, gir-, kapat- (kapı),<br />

sıvış-, sokul-, yürü-. ║ elini uzat-, göz at-, kapıyı çek-, yatağa gir-. ║ çekti gitti.<br />

utana sıkıla:⌠6⌡/Çok utanıp sıkılarak, utanıp sıkılmış bir biçimde./ “Nazime Hanım utana<br />

sıkıla bir yolcularının geleceğini söylemişti” (SKA-GA)., “Üçüncü gün utana sıkıla Teyzeme kararımı bildirdim.” (AÜ-SG).,<br />

“Karargâhtan ayrılmadan önce, Reha utana sıkıla kardeşinin yanına sokulmuş; - Bir şey itiraf etmek istiyorum, kardeşim,<br />

demişti.” (EA-DÖY)., “Gizli gizli dertleştiği, birbirleriyle evlendirecekleri çocukları üzerine, birlikte hayaller kurdukları<br />

komşusundan, utana sıkıla özür diliyor.” (EB-BG).<br />

→ getir-, söyle-. ║ kararını bildir-, özür dile-, söz et-, yanına gel-, yanına sokul-.<br />

utanmazca:⌠1⌡/2. Utanmaksızın, uzanmaz bir biçimde./“Karşı taraf boğazım temizlemekle<br />

yetindi. "Ben, 141 52 49 yazmışım," dedim utanmazca.” (PK-BCR).<br />

→ de-.<br />

uyarınca: Ø--<br />

uykulu:⌠5⌡/2. Uyku sersemi olarak./ “Ellerinde makineli tüfekler, karakolun önünde nöbet tutan<br />

polisler ona uykulu ve şüpheli baktılar.” (OP-KK)., “Kayalar, ağaçlar, sular, börtü böcek, geyikler, tilkiler, çakallar,<br />

koyunlar, kuzular bir sabah buğusu içinde uykulu geriniyorlardı.” (YK-BE).<br />

→ bak- [2], bakın-, gerin-, homurdan-.<br />

uykulu uykulu:⌠7⌡/Uykudan yeni kalkmış, uyku sersemliği üzerindeyken./ “Bakma<br />

öyle uykulu uykulu suratıma.” (HT-KSA)., “Bükadına akıl sır ermiyor,' derdi gene, 'var mıdır, yok mudur bilemiyor insani'<br />

Biz^ kardeşimle susup uykulu uykulu dinlerdik.” (HAT-KHK)., “Kadın uykulu uykulu mırıldandı: "Hadi boşver."”. (ÜK-<br />

BDG)., “Caminin çatısına tünemiş kayıp birkaç kumru uykulu uykulu dem çekiyordu, onları dinledim sonra...” (HAT-<br />

KHK).<br />

→ bak- [3], dinle-, in- (-e), mırıldan-. ║ dem çek-.<br />

⇒ uykulu uykulu bakmak.<br />

uykusuz:⌠31⌡/2. Uyumadan, uykusunu almadan./ “Bütün geceyi uykusuz geçirmişim güya...”<br />

(OA-KO)., “Bir aralık o bana acıdı, - Sizi de uykusuz bıraktım, dedi.” (MŞE-MA)., “Geceleri uykusuz geçiyor.” (FRA-Ç).,<br />

“Pazar sabahına kadar uykusuz çalışırdık.” (HC-KKKY)., “Madem bu ölçüde kararlısın, hiç değilse erken yat, bilmediğin<br />

memleketlere uykusuz varma, gözün açık olsun," dedi ve iyi geceler dileyip yorganı başına çekti.” (GY-H2).<br />

451

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!