Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
usulca:⌠303⌡/{1. Yavaşça, 2. Sessiz bir biçimde.}/ “(İçer. Usulca kalkar.)” (AA-TO3)., “Usulca kapıyı açar, bir an dışarıya kulak verir, sonra kapıyı kapar, aynı biçimde topallayarak yerine döner, oturur.” (AMD-O)., “Yorganın altından süzülüp usulca yataktan çıktım.” (CK-BR)., “Sonra yeniden kaldırır başını, elindekini usulca bırakır, gözlüğünü çıkarır.” (GA-TO). , “Yaklaşınca, her zamanki gibi durup şöyle bir baktım gene, sonra usulca girdim, oldukça tedirgin adımlarla ilerledim ve bir masanın ucuna oturdum.” (HAT-KHK). , “Yanına tilki usulca yaklaşır.” (GA-TO). , “Yatağın örtüsünü usulca örtüyor.” (OB-EA)., “Hikmet Bey'in koluna usulca dokunuyordu.” (AA-İGA)., “Yüzümü kasımpatlarının duru beyaz yaprakları arasına gömüp güzelliklerine beş duyumla birlikte kavuşmaya çalışırken, sevgiyle, usulca fısıldadılar.” (OB-EA)., “Nasıl bir sonuca vardığını anlamak zor. Usulca ayağa kalkıyor.” (AÜ-SG)., “Saatleri usulca cebine indirir, sonra cebinden çıkardığı bir deste kâğıdı ötekilere uzatarak seslenir: MİSTER K. Okey..” (VT- BÖKDYO). → kalk- [11], aç- (kapı, vb.) [10], çık- (-i, -e, -den) [9], bırak- [8], de- [8], gir- (-i, -e) [8], yaklaş- (-e) [8], ört- [7], sokul- [7], sor- [7], dokun- (-e) [6], git- [6], indir- [6], kapa- [6], kay- [6], otur-* [6], bak- [5], çekil- [5], it- [5], çek- [4], çıkar- [4], fısılda- [4], süzül- {girmek} [4], uzan- [4], yürü- [4], al- [3], dön- [3], düş- [3], kapat- [3], koy- [3], okşa- [3], öp- [3], sıvış- [3], açıl- (kapı, vb.) [2], ağla- [2], ak- [2], aydınlan- [2], ayrıl- [2], çevir- [2], çök- [2], doğrul- [2], eğil- [2], geç- [2], gel- [2], götür- [2], gül- [2], in- [2], kaldır- [2], sallan- [2], seslen- [2], sıyrıl- [2], söyle- [2], tut- [2], vur- [2], ağar-, aktar-, anlat-, arala-, as-, ayrıl-, bat-, belir-, biç-, bul-, çömel-, dalgalandır-, demlen-, dene-, ekle-, geçir-, gerin-, gezin-, gıcırda-, giyin-, gülümse-, hıçkır-, ışılda-, iliş-, kabullen-, kaç-, kesil-, kıpırdan-, konuş-, kopar-, kötürümle-, kur-, mırıldan-, oynat-, piş-, salla-, sars-, savuş-, sezdir-, sık-, sil-, silin-, silkele-, söndür-, söylen-, süzül-, tırman-, tutuştur-, uç-, uçuş-, var-, yaklaştırıl-, yalvar-, yarıl-, yasla-. ║ ayağa kalk- [2], cebine indir- [2], eline al- [2], başını çevir-, başını yere eğ-, elini kaldır-, frene bas-, göz at-, göz kırp-, gözü kapan-, gözünü kapat-, gözünü yum-, ilâve et-, üstüne çek-, tekrar et-, tepeye tırman-. ║ inip kalk-. ║ kaydı gitti [2], aşar gider, çekilir gider, dağılır gider, karışır gideriz. ⇒ usulca kalkmak, usulca açmak (kapı vb.), usulca demek, usulca yaklaşmak. usulcacık:⌠45⌡/Yavaş ve belli etmeden veya ortalığı karaştırmadan, yavaşçacık./ “Kedi usulcacık çıkıyor, kız da, hiç gürültü etmeden kedinin peşinden gidiyor.” (PNB-AGUG)., “Annesine çaktırmadan hizmetçiye usulcacık sordu: O gece çok mü zor olur o iş?” (OK-KT)., “Gördün mü para verirken, di? Usulcacık: Gördüm, dedi!”. (OK-KT)., “Bu bakımdan usulcacık sordu: Gittin mi?” (OK-KT). → çık- (-i, -e) [5], sor- [4], sıvış- [3], açıl- [2], de- [2], kalk- [2], okşa- [2], al-, büyü-, daya-, dokun-, fısılda-, fısılda-, geçir-, gel-, gir-, giril-, git-, gül-, iliş-, kana-, kır-, savuş-, sız-, sok-, sokul-, ver-, yaklaş-, yanaş-, yatır-, yönel-, yu-. ║ gözünü arala-. usuldan:⌠37⌡/Yavaşça, sessizce./ “Usuldan şahini okşadı.” (YK-BE)., “Bir ses: Yoklar, dedi usuldan.” (YK-İM1)., “Dudakları usuldan kıpırdadı. Önce” (YK-İM1)., “Hatçe, usuldan dürttü: Teyze!” (YK-İM1)., “Kapıyı usuldan tıkırdattı. Edemedi, küçücük pencereye vardı. Usuldan, ana, ana, ana! diye seslendi.” (YK-İM1)., “Vakit gece yarısıydı. Usuldan bir ıslık çaldı kapıda.” (YK-İM1)., “Muştan usuldan tüfeğini indirdi.” (YK-BE). 450
→ de- [5], okşa- [2], ağar- (ortalık), ak-, dokun-, dürt-, gevşet-, in-, kımıldan-, kıpırda-, morar-, otur-, savrul-, seslen-, sırala-, sokul-, sor-, söylen-, tıkırdat-, uğulda-, var-, yala-, yanaş-, bir yana koy-, dilini yak-, ıslık çal-, içeri gir-, içine çek-, (tüfeğini) indir-, yağmur çisele-, yere düşür-, yol ver-. usullacık:⌠22⌡/Usulcacık./ “…usullacık açıldı, uzun boylu, iri burunlu genel müdür kapıda dikildi.” (OK-AY)., “…usullacık yukarı çıktı, örtüsünü, tozlu önlüğünü filan suçlu suçlu çıkardı.” (OK-C)., “Babası usullacık güldü. - Oğlan uyur mu ne?” (OK-C)., “Ağa: - İzmirli de kim? diye usullacık sordu.” (OK-C)., “Her şeye rağmen içinde bir sızı, kızının ergeç gideceğini düşünmekten gelen bir sızı, dışarı çıktı, kapıyı usullacık çekti.” (OK-C). açıl- (kapı) [3], çık- (-i) [2], gül- [2], okşa- [2], sor- [2], bak-, doğrul-, gir-, kapat- (kapı), sıvış-, sokul-, yürü-. ║ elini uzat-, göz at-, kapıyı çek-, yatağa gir-. ║ çekti gitti. utana sıkıla:⌠6⌡/Çok utanıp sıkılarak, utanıp sıkılmış bir biçimde./ “Nazime Hanım utana sıkıla bir yolcularının geleceğini söylemişti” (SKA-GA)., “Üçüncü gün utana sıkıla Teyzeme kararımı bildirdim.” (AÜ-SG)., “Karargâhtan ayrılmadan önce, Reha utana sıkıla kardeşinin yanına sokulmuş; - Bir şey itiraf etmek istiyorum, kardeşim, demişti.” (EA-DÖY)., “Gizli gizli dertleştiği, birbirleriyle evlendirecekleri çocukları üzerine, birlikte hayaller kurdukları komşusundan, utana sıkıla özür diliyor.” (EB-BG). → getir-, söyle-. ║ kararını bildir-, özür dile-, söz et-, yanına gel-, yanına sokul-. utanmazca:⌠1⌡/2. Utanmaksızın, uzanmaz bir biçimde./“Karşı taraf boğazım temizlemekle yetindi. "Ben, 141 52 49 yazmışım," dedim utanmazca.” (PK-BCR). → de-. uyarınca: Ø-- uykulu:⌠5⌡/2. Uyku sersemi olarak./ “Ellerinde makineli tüfekler, karakolun önünde nöbet tutan polisler ona uykulu ve şüpheli baktılar.” (OP-KK)., “Kayalar, ağaçlar, sular, börtü böcek, geyikler, tilkiler, çakallar, koyunlar, kuzular bir sabah buğusu içinde uykulu geriniyorlardı.” (YK-BE). → bak- [2], bakın-, gerin-, homurdan-. uykulu uykulu:⌠7⌡/Uykudan yeni kalkmış, uyku sersemliği üzerindeyken./ “Bakma öyle uykulu uykulu suratıma.” (HT-KSA)., “Bükadına akıl sır ermiyor,' derdi gene, 'var mıdır, yok mudur bilemiyor insani' Biz^ kardeşimle susup uykulu uykulu dinlerdik.” (HAT-KHK)., “Kadın uykulu uykulu mırıldandı: "Hadi boşver."”. (ÜK- BDG)., “Caminin çatısına tünemiş kayıp birkaç kumru uykulu uykulu dem çekiyordu, onları dinledim sonra...” (HAT- KHK). → bak- [3], dinle-, in- (-e), mırıldan-. ║ dem çek-. ⇒ uykulu uykulu bakmak. uykusuz:⌠31⌡/2. Uyumadan, uykusunu almadan./ “Bütün geceyi uykusuz geçirmişim güya...” (OA-KO)., “Bir aralık o bana acıdı, - Sizi de uykusuz bıraktım, dedi.” (MŞE-MA)., “Geceleri uykusuz geçiyor.” (FRA-Ç)., “Pazar sabahına kadar uykusuz çalışırdık.” (HC-KKKY)., “Madem bu ölçüde kararlısın, hiç değilse erken yat, bilmediğin memleketlere uykusuz varma, gözün açık olsun," dedi ve iyi geceler dileyip yorganı başına çekti.” (GY-H2). 451
- Page 433 and 434: lafları o kadar sık duydum ki, be
- Page 435 and 436: kaybolur, giderdi.” (AN-MB)., “
- Page 437 and 438: peykesi üstüne serdiği ve kar gi
- Page 439 and 440: → davran [12], bak- [3], karşıl
- Page 441 and 442: → de- [7], bul- [6], başar- [4],
- Page 443 and 444: → dön- (-e, geri) [6], çık- (-
- Page 445 and 446: sürü sürü:⌠4⌡/Pek çok./
- Page 447 and 448: → dur-*, kurtul-, yık-. şaka yo
- Page 449 and 450: şarıl şarıl:⌠7⌡/Su veya ya
- Page 451 and 452: şiddetle:⌠165⌡/Güçlü {sert}
- Page 453 and 454: et-, ayağa kalk-, ayırt et-, baş
- Page 455 and 456: şimdi şimdi:⌠5⌡/Ancak çok ya
- Page 457 and 458: değildir.” (GY-R)., “Evet bu b
- Page 459 and 460: ta: Ø T taammüden:⌠1⌡/1. Bili
- Page 461 and 462: tak tak:⌠12⌡/2. ‘Tak’ sesi
- Page 463 and 464: ⇒ tamamen değişmek, (bir şeyde
- Page 465 and 466: taşımlık: Ø tatlı:⌠38⌡/4.
- Page 467 and 468: tek elden:⌠1⌡/Bir yerin veya bi
- Page 469 and 470: teklifsizce:⌠13⌡/Teklifsiz bir
- Page 471 and 472: 2.⌠16⌡→ çözül- (saç, dü
- Page 473 and 474: tereddütsüz:⌠17⌡/2. Kararlı
- Page 475 and 476: Ruslardan başka kimseyi göremeyin
- Page 477 and 478: → benze- [3], otur- {uymak} [2],
- Page 479 and 480: top top:⌠6⌡/Top biçiminde olar
- Page 481 and 482: U ucun ucun:⌠2⌡/1. Uç uca, ucu
- Page 483: umursamazca: Ø upuzun:⌠7⌡/2. T
- Page 487 and 488: olmadığını uzaktan uzağa farke
- Page 489 and 490: sırtını sıvazla-, söz edil-, t
- Page 491 and 492: üstten:⌠5⌡/Derinleştirmeden,
- Page 493 and 494: vahşice: Ø V vahşiyane:⌠1⌡/V
- Page 495 and 496: veresiye:⌠4⌡/1. Karşılığı
- Page 497 and 498: dağıl-, dalgalan- {etkisini göst
- Page 499 and 500: yalapşap:⌠2⌡/Yalap şalap./
- Page 501 and 502: Cehennem dibinde karar kılmışlar
- Page 503 and 504: yapayalnız:⌠34⌡/2. Yanında ki
- Page 505 and 506: olmayarak./ “Dört yol kavşağı
- Page 507 and 508: oku- [2], sıyrıl- [2], toplan- [2
- Page 509 and 510: → gel- [5], çalış- [2], git- [
- Page 511 and 512: → başla- [31], dön- [12], bakı
- Page 513 and 514: yer yer:⌠52⌡/Birçok yerde./
- Page 515 and 516: yiğitçe:⌠11⌡/2.Yiğit gibi, y
- Page 517 and 518: yol yol:⌠5⌡/Çizgili, çizgiler
- Page 519 and 520: , destekle-, gücen-, gülümse-, i
- Page 521 and 522: zahir: Ø Z zahirde:⌠2⌡/Görün
- Page 523 and 524: zamansız:⌠7⌡/2. Uygun olmayan
- Page 525 and 526: → bul- [5], bitir- [2], doldur- [
- Page 527 and 528: zinhar:⌠13⌡/Sakın, {kesinlikle
- Page 529 and 530: yer bulmuş, ikisi de futboldan bir
- Page 531 and 532: BEŞİNCİ BÖLÜM SONUÇ Çalışm
- Page 533 and 534: 200-300 24 300-500 31 500-1000 23 1
usulca:⌠303⌡/{1. Yavaşça, 2. Sessiz bir biçimde.}/ “(İçer. Usulca kalkar.)” (AA-TO3)., “Usulca<br />
kapıyı açar, bir an dışarıya kulak verir, sonra kapıyı kapar, aynı biçimde topallayarak yerine döner, oturur.” (AMD-O).,<br />
“Yorganın altından süzülüp usulca yataktan çıktım.” (CK-BR)., “Sonra yeniden kaldırır başını, elindekini usulca bırakır,<br />
gözlüğünü çıkarır.” (GA-TO). , “Yaklaşınca, her zamanki gibi durup şöyle bir baktım gene, sonra usulca girdim, oldukça<br />
tedirgin adımlarla ilerledim ve bir masanın ucuna oturdum.” (HAT-KHK). , “Yanına tilki usulca yaklaşır.” (GA-TO). ,<br />
“Yatağın örtüsünü usulca örtüyor.” (OB-EA)., “Hikmet Bey'in koluna usulca dokunuyordu.” (AA-İGA)., “Yüzümü<br />
kasımpatlarının duru beyaz yaprakları arasına gömüp güzelliklerine beş duyumla birlikte kavuşmaya çalışırken, sevgiyle,<br />
usulca fısıldadılar.” (OB-EA)., “Nasıl bir sonuca vardığını anlamak zor. Usulca ayağa kalkıyor.” (AÜ-SG)., “Saatleri<br />
usulca cebine indirir, sonra cebinden çıkardığı bir deste kâğıdı ötekilere uzatarak seslenir: MİSTER K. Okey..” (VT-<br />
BÖKDYO).<br />
→ kalk- [11], aç- (kapı, vb.) [10], çık- (-i, -e, -den) [9], bırak- [8], de- [8], gir- (-i, -e) [8],<br />
yaklaş- (-e) [8], ört- [7], sokul- [7], sor- [7], dokun- (-e) [6], git- [6], indir- [6], kapa- [6], kay- [6],<br />
otur-* [6], bak- [5], çekil- [5], it- [5], çek- [4], çıkar- [4], fısılda- [4], süzül- {girmek} [4], uzan-<br />
[4], yürü- [4], al- [3], dön- [3], düş- [3], kapat- [3], koy- [3], okşa- [3], öp- [3], sıvış- [3], açıl-<br />
(kapı, vb.) [2], ağla- [2], ak- [2], aydınlan- [2], ayrıl- [2], çevir- [2], çök- [2], doğrul- [2], eğil- [2],<br />
geç- [2], gel- [2], götür- [2], gül- [2], in- [2], kaldır- [2], sallan- [2], seslen- [2], sıyrıl- [2], söyle-<br />
[2], tut- [2], vur- [2], ağar-, aktar-, anlat-, arala-, as-, ayrıl-, bat-, belir-, biç-, bul-, çömel-,<br />
dalgalandır-, demlen-, dene-, ekle-, geçir-, gerin-, gezin-, gıcırda-, giyin-, gülümse-, hıçkır-,<br />
ışılda-, iliş-, kabullen-, kaç-, kesil-, kıpırdan-, konuş-, kopar-, kötürümle-, kur-, mırıldan-,<br />
oynat-, piş-, salla-, sars-, savuş-, sezdir-, sık-, sil-, silin-, silkele-, söndür-, söylen-, süzül-,<br />
tırman-, tutuştur-, uç-, uçuş-, var-, yaklaştırıl-, yalvar-, yarıl-, yasla-. ║ ayağa kalk- [2], cebine<br />
indir- [2], eline al- [2], başını çevir-, başını yere eğ-, elini kaldır-, frene bas-, göz at-, göz kırp-,<br />
gözü kapan-, gözünü kapat-, gözünü yum-, ilâve et-, üstüne çek-, tekrar et-, tepeye tırman-. ║<br />
inip kalk-. ║ kaydı gitti [2], aşar gider, çekilir gider, dağılır gider, karışır gideriz.<br />
⇒ usulca kalkmak, usulca açmak (kapı vb.), usulca demek, usulca yaklaşmak.<br />
usulcacık:⌠45⌡/Yavaş ve belli etmeden veya ortalığı karaştırmadan, yavaşçacık./<br />
“Kedi usulcacık çıkıyor, kız da, hiç gürültü etmeden kedinin peşinden gidiyor.” (PNB-AGUG)., “Annesine çaktırmadan<br />
hizmetçiye usulcacık sordu: O gece çok mü zor olur o iş?” (OK-KT)., “Gördün mü para verirken, di? Usulcacık: Gördüm,<br />
dedi!”. (OK-KT)., “Bu bakımdan usulcacık sordu: Gittin mi?” (OK-KT).<br />
→ çık- (-i, -e) [5], sor- [4], sıvış- [3], açıl- [2], de- [2], kalk- [2], okşa- [2], al-, büyü-,<br />
daya-, dokun-, fısılda-, fısılda-, geçir-, gel-, gir-, giril-, git-, gül-, iliş-, kana-, kır-, savuş-, sız-,<br />
sok-, sokul-, ver-, yaklaş-, yanaş-, yatır-, yönel-, yu-. ║ gözünü arala-.<br />
usuldan:⌠37⌡/Yavaşça, sessizce./ “Usuldan şahini okşadı.” (YK-BE)., “Bir ses: Yoklar, dedi<br />
usuldan.” (YK-İM1)., “Dudakları usuldan kıpırdadı. Önce” (YK-İM1)., “Hatçe, usuldan dürttü: Teyze!” (YK-İM1).,<br />
“Kapıyı usuldan tıkırdattı. Edemedi, küçücük pencereye vardı. Usuldan, ana, ana, ana! diye seslendi.” (YK-İM1)., “Vakit<br />
gece yarısıydı. Usuldan bir ıslık çaldı kapıda.” (YK-İM1)., “Muştan usuldan tüfeğini indirdi.” (YK-BE).<br />
450