19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

yürüdü, evine girdi.” (CD-Oİ)., “Fabrikası tıkır tıkır çalışır, Darphane gibi para keserdi.” (OK-KT)., “Benim çeviriden<br />

yansıdığı kadarıyla, Ayme'nin anlatım özelliklerini çok iyi kavramıştı, tıkır tıkır götürüyor, sonunu da tıpkı Marcel Ayme<br />

gibi, çarpıcı bir gözlemle noktalıyordu.” (TY-YGY)., “Gidip yemeyip içmeyip paramı tıkır tıkır biriktireceğim.” (F-PY).,<br />

“‘Tamam abi,’ dedi, sonra tıkır tıkır yürüyüp gittiler...” (LT-OÖY).<br />

→ işle- [16], git- [5], öde- [4], yürü- [4], gel- [3], çalış- [2], götür- [2], al-, çık-<br />

(merdiven), dökül-, geç-, işlet-, söyle-. ║ para biriktir-. ║ gidip gel-, yuvarlanıp git-.<br />

⇒ tıkır tıkır işlemek, tıkır tırık ödemek.<br />

tıklım tıklım:⌠13⌡/2. Boş yer kalmayacak biçimde./ “Arabalarla manda sırtında, öküz<br />

boynunda, insan omuzunda kel, kör, uyuz, egzamalı, mantarlı, cüzamlıya kadar efendim bir köylü kafilesi tam bu zamanda<br />

gelir, şu gördüğünüz meydanı tıklım tıklım doldururdu.” (SFA-HBSK)., “Birazdan göğe giden bütün tramvaylar ve<br />

otobüsler tıklım tıklım dolacak.” (GA-TO)., “Yunan hududuna kadar tren tıklım tıklım geldik.” (CKM)., “Aşağı kattaki<br />

misafir odasında mahallenin kadınları tıklım tıklım oturuyorlardı.” (SK-D)., “Bindirme ve indirme istasyonları mahşeri<br />

andırıyor, katarlar ardarda ve tıklım tıklım hareket ediyorlardı.” (TÖ-ŞÇT).<br />

→ dol- [7], doldur- [3], gel-, otur-. ║ hareket et-.<br />

⇒ tıklam tıklam dolmak (doldurmak).<br />

tık tık:⌠5⌡/‘tık’ sesi çıkararak./ “‘Vaktinden önce büyümüş kocaman bir kuş, gagasıyla tık tık vurmuş<br />

kapıya.’” (RI-KG)., “Doktor eğildi, gencecik bir adamın yüreği avuçları içindeydi.. Tık tık atmıyordu.” (FO-KSA)., “Doktor<br />

eğildi, gencecik bir adamın yüreği avuçları içindeydi.. Tık tık atmıyordu.” (FO-KSA).<br />

→ vur- (kapı) [3], at-* (yürek), çal- (kapı).<br />

⇒ tık tık vurmak.<br />

tıngadak:⌠1⌡/Birdenbire, aniden ses çıkararak./ “O an tıngadak düştüm…” (BŞ-DKO).<br />

→ düş-.<br />

tıngır mıngır:⌠5⌡/1. Kuru, çınlamalı ve yankılı bir sesle./ “…dahası tıngır mıngır yuvarlandı<br />

merdiven basamaklarından …” (HAT-KHK). ; /2. Yavaş, düzenli bir biçimde./ “Kız tıngır mıngır oradan<br />

geçmiş.” (PNB-AGUG)., “Oğlum yola çıktık ama, tıngır mıngır...” (KT-YS).<br />

1.⌠1⌡→ yuvarlan-.<br />

2.⌠4⌡→ geç- [2], gel-. ║ yola çık-.<br />

tıngır tıngır:⌠1⌡/2. Birbirine çarpan metal eşya sürekli ses çıkararak./ “Bir çay kaşığıyla<br />

tıngır tıngır karıştırdı.” (SD-K).<br />

→ karıştır-.<br />

tıpatıp:⌠14⌡/Tastamam, eksiksiz, tamamen, her bakımdan uygun, upuygun, birbirinin<br />

aynı bir biçimde, tıpkı tıpkısına, tıpkısı tıpkısına./ “Ama niye birbirimize tıpatıp benzeyelim ki!” (BB-BBÇ).,<br />

“Lâcivert elbise zayıf ve belli, omuzlu vücuduna tıpatıp oturmuştu.” (TB-KA)., “Benzerliklere, hattâ (bindebir öyledir ya)<br />

yer yer aynılıklara karşın, çevrilen ile çevirenin sonucu tıpatıp örtüşmez.” (NU-DG)., “Sizin gibi beni böyle tıpatıp<br />

tanımlayacak, Özleyecek ve bulmak için savaşabilecek kadın yazarı bekliyordum hep!” (BU-GYÇ)., “Tıpatıp aynı<br />

kalacaktı...” (AB-BBYŞ).<br />

442

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!