tepeden tırnağa ışığa kesti, ışıklar, sesler yükseldi, yükseldi doruğa vardı.” (YK-BE)., “Bilim ekibindeki genç bilimciler, büyücünün sözlerini duyunca, tepeden tırnağa ürperdiler.” (GD-AK)., “Bir sevinç dalgası onu tepeden tırnağa ürpertti.” (YK-İM1)., “Babamın zavallı çıplaklığı acımasız bir bakış yağmurunun altında kaldı, yani ürperdi uzun süre, seyridi, tepeden tırnağa titredi ve hiç kimse beklemezken birdenbire ıslanıp sırılsıklam oldu.” (HAT-KHK)., “Suavi'yi Eşfak izlemişti: lâstik pabuç, keten pantolon, kısa kollu gömlek, tepeden tırnağa beyazlar giymiş; iyice, güneş yanığı!” (Aİ-OKB)., “Tepeden tırnağa beyazlar giyinmiştir kadın Ne var ki bir kadın gibi değil, bir aşk, bir umut gibi değil Bir aralık gibi durur dünyada Evet, kadın bir «aralık»a benzetilmiştir.” (EC-GDA)., “Sehpaya çıkarılacağı an, sıçrayarak uyandı: tepeden tırnağa, tere batmıştı.” (Aİ-YK)., “Tabancayı bir anda dolduruyor, hemen ateşe başlıyor, taşı bir türlü Vliramiyordu. tepeden tırnağa ter içinde kalmıştı.” (YK-KSİ)., “…. ovaya doğru yürüyüp merakla bakıyor kimi zaman, dönmüyor; gelip çama şırların hepsini yıkayıp evi de tepeden tırnağa silip süpürüyor, dönmüyor….” (HAT-KHK). 1.⌠-⌡→ Ø 2.⌠88⌡→ … kesil- [11], ürper- [10], … kes- [5], titre- [5], ürpert- [4], … giy- [3], giyin- [3], değiş- [2], donan- [2], sızla- [2], anlat-, aran-, bak-, balkı-, bürü-, çımgış-, değiştir-, donatıl- , ekil-, geril- {sinirlenmek}, gülümse-, homurdan-, ıslan-, incele-, kaynaş-, balkı-, okşa-, parla-, sar-, sarsıl-, silahlandır-, yaka-, yankılan-, yer-, yıkan-. ║ tere bat- [3], ter içinde kal- [2], çiçek aç-, deniz ol-, faşet-, hisettir-, ışığa boğul-, kara bulan-, muayene ettir-, naklet-, nergis aç-, una bat-. ║ silip süpür-, titreyip sarsıl-. → tepeden tırnağa süzmek. ⇒ tepeden tırnağa (…) kesmek (kesilmek) tepeleme:⌠6⌡/3. Tepe biçimi verecek veya kenarlarından taşacak kadar, {ağzına kadar}./ “Kül tablaları buğday teçleri gibi tepeleme dolmuştu.” (CK-İSDY)., “Çerkez tavuğunu tepeleme doldurma tabağa.” (F-PY)., → dol- [2], yığıl- [2], doldur-, taşı-. ⇒ tepeleme dolmak, tepeleme yığılmak. tepetakla: Ø tepeüstü:⌠1⌡/Baş aşağı./ “Ayırdığın anda tepe üstü gidiyorsun.” (ZA-MAAİ). → git-. → tepeüstü düşmek terbiyesizce:⌠2⌡/2. Terbiyesiz bir biçimde, saygısızca, terbiyesizcesine./ “Babaanneme karşı çok terbiyesizce davranmış, ondan hesap sora cağım...” (OK-AY)., “Onu uşaklar, harem ağaları, cariyeler tıpkı bir gün öncesi gibi, terbiyesizce karşılarlar.” (PNB-AGUG). → davran-, karşıla-. terbiyesizcesine: Ø tercihen: Ø 438
tereddütsüz:⌠17⌡/2. Kararlı olarak, duraksamadan./ “Müfit, tereddütsüz, ‘Rakı!’ dedi…” (Aİ- YK)., “Yer yer birçok bölgelerde Büyük Millet Meclisine karşı ayaklanmalar olmuşken, Ankara, hareketi ve Mustafa Kemal'i sonuna kadar tereddütsüz tutmuştur.” (FRA-Ç)., “İhsan tereddütsüz cevap verdi: -Bilakis, ben ıstırabımla insanlıkla barışıyorum.” (AHT-H)., “Taksim Belediye Gazinosu'nda 'seyircisini elinde tutmuştu'; 'mevsim'e girerken, Pavyon'da söylemesini önerdiler; tereddütsüz, Ahmet Ziya'ya danışmadan kabul etti….” (Aİ-OKB)., “Öte yandan Amerika, Avusturya'nın kendisine olan borçlarını şimdi Almanya'nın ödemesi gerektiğini bildirdiyse de, Hitler bunu tereddütsüz reddetti.” (FA-YST). → de-, kullan-, sat-, söylen-, tanı-, tut- {desteklemek}. ║ cevap ver- [3], kabul et- [2], cepheye koş-, idama gönder-, meydana çık-, razı ol-, reddet-, zili çal-. terfian:⌠2⌡/Terfi ederek, yükselerek./ “Yüzü de güzeldir, tahsili de iyidir: terfian Beyrut'a tayin edildi.” (RNG-ÇK)., “Hemen bir yolunu bulup sizi terfian İstanbul’a aldırırım.” (RNG-YG). → aldır- {atamak}. ║ tayin edil-. tersine:⌠58⌡/Beklenilenin, umulanın aksine, karşıt olarak, bilakis, aksine, {aksi istikamete doğru.}/ “Kennedy meydanında tersine akar ırmaklar” (VŞA)., “Rüzgâr tersine esiyor..” (OVK-BŞ)., “Yel sustu, tersine döndü.” (AS-YA)., “Hasan ağanın torunu olarak kaldığımdan mıdır, nedir, ne dediyse tersine yorumlamıştım…” (TY-AÖ)., “Eğer yağmur boşanmamış olsaydı, geldiği yolu tersine yürüyecek, böylece gide gele sabahı edecekti.” (RI-KG)., “Her zaman böyle, tersine işlerdi kafam.” (OA-KB). ; → ak- (su, ırmak) [3], dön- [3], es- (rüzgâr) [2], büyü- (ağaç), çalış- (süreç), çevril- (iskemle), çık- (rüya), işle- (kafa), kıvrıl- {katlamak}, yaşa-, yorumla-, yürü-. ║ etki yap-. gitmek → tersine çevirmek , (bir iş veya durum) tersine dönmek, (bir iş veya durum) tersine tersin tersin: Ø ters pers: Ø ters ters:⌠14⌡/Ters bir biçimde./ “‘Evet, ne var?’ dedi ters ters.” (DC-BSKY)., “‘Kim var karşında?’ diye sordu ters ters.” (PK-BCR)., “Göz ucuyla Naci'ye bakıyorum, sağ kaşını hafifçe yukarı kaldırmış ters ters Sinan'ı süzüyor.” (AÜ-SG)., “Yalnız, minibüsün şoförü biraz naletçe iri kıyım gövdesine güvenip, her sözü ters ters yanıtlıyor...” (KK-SE)., “Üçüncü bir kez sormamaya dikkat et, diye aksileniyorum ve herhangi bir karşılık vermesine fırsat bırakmadan gene ters ters ekliyorum: ‘Sözümü de kesme bundan böyle!’ Amnda suspus oluyor.” (PK-BCR). “Ben de kendisine ters ters cevap verdim.” (CKM). → de- [4], sor- [2], süz- [2], ekle-, yanıtla-. ║ cevap ver- [4]. → ters ters bakmak. ⇒ ters ters cevap vermek. ters yüz :-- → ters yüz (ters yüzüne) çevirmek, ters yüz (ters yüzüne) dönmek, ters yüz etmek, ters yüz geri dönmek 439
→ ters yüz (ters yüzüne) çevirmek, ters yüz (ters yüzüne) dönmek, ters yüz etmek,<br />
ters yüz geri dönmek<br />
439
Attention! Your ePaper is waiting for publication!
By publishing your document, the content will be optimally indexed by Google via AI and sorted into the right category for over 500 million ePaper readers on YUMPU.
This will ensure high visibility and many readers!