Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
Belirteçlerle ilgili olarak karşımıza çıkan diğer bir ortak değerlendirme ise, belirteçlerin kaynağı ile ilgilidir. Bugün dilcilerin kabul ettikleri genel yargı, “Türkçede belirteçlerin addan ve sıfattan kesin olarak ayrılamaz” (Atabay ve diğerleri, 2003:83) olmasıdır. Öte yandan, bu durum sözdizimi söz konusu olduğunda pek de geçerli değildir. Tezimizde incelediğimiz belirteç tanımlı sözlükbirimlerin TS’de durağan biçimbirimler olarak yer alması, oldukça devingen olan ve ayrımları sözdizimsel ilişkilerle ortaya çıkan belirteç-fiil ilişkiselliğini ortaya koymada bilinçli bir tercihtir. Diğer taraftan belirteçlerle ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde bir sözcüğün belirteç olabilmesindeki gerek-şartların sıralandığına, ancak sözlükbilimsel nedenliliklerin üzerinde durulmadığına tanık oluruz. Genel anlamda sözlükbilim (lexicology), “ …dilin sözvarlığını, yani sözcüklerini, türetmede görevli biçimbirimlerini, bileşik sözcük, deyim, atasözü, kalıplaşmış söz gibi ögelerini incelemeye yönelen, bu ögelerin [kullanım ve] kökenlerini saptamaya çalışan bir dilbilim dalıdır” (Aksan,2000,14). Sözlükbilim için ortaya konulan bu tanımı sözlükbilimin dildeki söz varlığına bakış açısına göre genişletmek ya da daraltmak olasıdır. Ancak temelde dilin söz varlığıyla ilgilenen sözlükbilim, bugün söz varlığını çeşitli açılardan sınıflandırıp onları değerlendirerek sözlükselleştirebilmektedir. Örneğin, eşanlamlı sözcükler sözlüğü, karşıt anlamlı sözcükler sözülüğü, herhangi bir alanla ilgili terim sözlükleri, argo sözlüğü, atasözleri ve/ya deyimler atasözleri sözlüğü… sözlükbilimin dildeki sözcükleri sözlükselleştirmede indirgeyici bakış açısıyla ortaya çıkmış sözlükbilim alanlarıdır. Tüm dillerde, bir dil biriminin sözlükbirim (lexeme) olarak değerlendirilmesinde ortak birtakım ölçütler söz konusudur. Bu açıdan Türkçe her ne kadar kendine özgü farklı görünümler sergilese de, türetim eklerinin sözlükbirim (lexeme), çekim eklerinin ise yalnızca sözcük (word) ürettiği görülür. Burada sözlükbirim (lexeme) kavramı farklı anlam yüklenmiş bir biçim olarak karşımıza çıkar. Örneğin, okul, okulsuz, okullu biçimleri birer sözlükbirim, okulda, okula, okulu biçimleri anlamsal olarak değil, yalnızca sözdizimsel işlev bakımından var olduğu için sözcük (word) olarak değer bulur.” (Büyükkantarcıloğlu, 2000:92). Ancak bu değerlendirmenin içerisine bazı belirteçleri sokamayız. Burada var olan durum, bir sözlükbirimin başka birtakım ilişkilerle tür değiştirmesidir. Belirteçlerin sözdizimi içerisinde bazı özel türetme biçimbirimleri ve ilgeçli yapılarlarla birlikte belirteç özelliği kazandıkları görülür. Ayrıca söz konusu bu özel biçimbirimler ve ilgeçli yapıların ulandığı biçimbirimler, sözdizimsel olarak belirteç işlevi üstlenmiş olsalar da, sözlükselleşmeye uğramadıkları, sözlükbirim olarak sözlüklerde yer almadıkları görülür. Bunun en tipik örneğini dilbilgisinde ‘ikilemeler’ olarak adlandırılan söz öbeklerinden birçoğunun dizgede belirteç olsalar bile 12
sözlüklerde sözlükbirim olarak yer almamaları oluşturur. Bu noktada, bir belirtecin sözlükbirim olarak sözlüklerde yer alma koşullarının ne olduğu üzerinde düşünmek gerekir. Bunun nedeni, her ne kadar ikilemeler olarak adlandırılan birlikteliklerin geçici sözcük grubu olmaları olsa da, ikilemelerin bir kısmının çeşitli anlam özellikleriyle belirteç tanımlı sözlükbirimler olarak sözlükselleştirilmeleri sıklığa dayalı derlem denetimli bir çalışmayı gerekli kılar. Bir sözcüğün sözlüklerde yer alabilmesi için, sözlükselleşme özelliği taşıması gerekir. Sözcükleri hiçbir ayrıntılı ayrıştırmaya uğratmadan, basılı bir biçimde birbiri ardınca yalnızca sıralamak, bir sözlüğü hazırlamada yeterli değildir. Bir sözlük hazırlanırken ölçünleşmiş bir takım yöntemler kullanılır. Bu yöntemlerin başında ise, dilin karakteristik ve tipik kullanım ortamlarından derlenmiş, temsil niteliği olan yazılı ve sözlü derleme dayanma zorunluluğu gelir. Tam tersi durumda ‘sözlük’ olarak ortaya konulan yapıt ansiklopedik bir başvuru kaynağı olmaktan öteye geçme şansına sahip değildir. (Uzun, 2006:90). Bunun yanı sıra, sözlükselleşmede diğer bir ölçüt ‘anlamlı oluş’un yanında sözcüğün sıklığıdır. Bir sözlükbirim sözlükselleşirken sözcüğün yukarıda sıralanan ölçütlerden yalnızca birini gerçekleştirmesi de yeterli değildir. Söz konusu ölçütler, sözcüğün bir sözlükbirim girdisi olarak sözlüğe girmesinde ayrı ayrı işler ve bir bütünlük oluşturur. Belirteçler, bir sözcük türü olarak ve taşıdıkları anlam bakımından durağan değil değişken sözcükbirimlerdir. Genel olarak belirteçlere bakıldığında, onların kaynak sözcük türü olarak anlamlı ve de dizimde yüklendikleri işlevler bakımından görevli sözcükler oldukları belirgin bir özelliktir. Geleneksel anlayışla, hem anlam ve görevi aynı anda üstlenen sözcüklerden olmaları, türetim özellikleri ve dizimsel nedenlerle tür değişimlerine açık yapılar olarak dilde var olmaları, onların sözlükselleşmelerinde ya da sözlükselleşememelerinde en önemli çekince olarak görülebilir. Benzer özellikleri dizimde yer alan diğer ögelerde de gözlemleyebiliriz. Ancak, bunun da ötesinde, belirteçler, bu her iki var oluşu fiiller üzerinden belirgin bir biçimde sergiler nitelikleriyle kullanım düzlemine çıkan yapıları oluştururlar. Türkçede, TS’de, geleneksel dilbilgisi sınıflandırmasına göre sekiz sözcük türü arasında sayılan belirteçlerden sözlükbirimselleşmiş yaklaşık 2616 madde başı sözlükbirimle karşılaşırız. Bir sözcük türü olarak kaynağını adlardan ve sıfatlardan alan belirteçler, bu anlamda asli değil ikincil unsurlar olarak değerlendirilmektedir. Örneğin, Grönbech (2000:30,31)’e göre belirteçler, tarihi süreç göz önüne alındığında, Türkçede, sürekli devingen bir yapıda şekillenen ikincil bir unsur olarak ilgeçlerle birlikte ayrı bir kategori oluşturur. 13
- Page 1 and 2: ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL B
- Page 3 and 4: Çukurova Üniversitesi Sosyal Bili
- Page 5 and 6: ABSTRACT CO-OCCURENCE AND COLLOCATI
- Page 7 and 8: elirteçler, özelikle fiiller üze
- Page 9 and 10: DÖRDÜNCÜ BÖLÜM İNCELEME (SÖZ
- Page 11 and 12: A. GENEL KISALTMALAR Alm. Almanca.
- Page 13 and 14: (AHT-H) Ahmet Hamdi TANPINAR, 2003,
- Page 15 and 16: (BRE-KY) Bedri Rahmi EYÜBĞOLU, 19
- Page 17 and 18: (EG-İO) Engin GENÇTAN, 1993, İns
- Page 19 and 20: xviii (GY-H2) GÜZEL YAZILAR, 1996,
- Page 21 and 22: (KT-YS) Kemal TAHİR, 1997, Yorgun
- Page 23 and 24: (NN-DM) Nadir NADİ, 1994, Dostum M
- Page 25 and 26: xxiv (RHK-MH) Reşat Nuri GÜNTEKİ
- Page 27 and 28: xxvi (TF-DS) Turgay FİŞEKÇİ, 19
- Page 29 and 30: xxviii (ZA-MAAİ) Zeynep ALİYE, 20
- Page 31 and 32: (OCK-Ç) Osman Cemal KAYGILI, 1972,
- Page 33 and 34: TABLOLAR LİSTESİ TABLO 1. Örnek
- Page 35 and 36: BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ Dil, do
- Page 37 and 38: destekli dil/dilbilim çalışmalar
- Page 39 and 40: ayrıştırılmış bir derlem olma
- Page 41 and 42: Deny (1941:234-295)’den çeviriyl
- Page 43 and 44: Gencan (2000:134), sözdizimsel iş
- Page 45: dile getirilmiştir. 5 Konumuzla il
- Page 49 and 50: Sözcükler arası tür geçişimi
- Page 51 and 52: ulunmadığı söz dizileri yukarı
- Page 53 and 54: Banguoğlu, karmaşık fiil adland
- Page 55 and 56: aşlık altında incelemiştir. Fii
- Page 57 and 58: Korkmaz, yukarıda özetle belirtti
- Page 59 and 60: değerlendirmelerini tarihsel bir b
- Page 61 and 62: türemiş ve birleşik fiillerin, s
- Page 63 and 64: zaman, kip, görünüş, kılını
- Page 65 and 66: Bağdaşık yapılar, dilde anlamı
- Page 67 and 68: irlikteliklerinden kaynaklanan ve k
- Page 69 and 70: literatürde bulunmamaktadır. Çı
- Page 71 and 72: anlamsal yöntemdir. Biz çalışma
- Page 73 and 74: Tezimizde belirteçler ile fiilleri
- Page 75 and 76: Ayın otuzu acele oldu ya! (F-BS) B
- Page 77 and 78: Ahmet Hamdi TANPINAR, Ahmet Muhip D
- Page 79 and 80: Halil İbrahim ÖZCAN, Halil UYSAL,
- Page 81 and 82: almaktadır. Toblo 3 de (Ana derlem
- Page 83 and 84: 28. doğru** 82 *6.5 533 29. yeni**
- Page 85 and 86: • Anlamı açık olmayan ortak k
- Page 87 and 88: DÖRDÜNCÜ BÖLÜM İNCELEME (SÖZ
- Page 89 and 90: sorgula-, sömürül-, yönlendiril
- Page 91 and 92: yaşa-* [2] ağla-, anlat-, ayıpla
- Page 93 and 94: kötüleş- (durum), kuru-, lâcive
- Page 95 and 96: ağır ağır:⌠363⌡/1.Yavaş ya
Belirteçlerle ilgili olarak karşımıza çıkan diğer bir ortak değerlendirme ise,<br />
belirteçlerin kaynağı ile ilgilidir. Bugün dilcilerin kabul ettikleri genel yargı, “Türkçede<br />
belirteçlerin addan ve sıfattan kesin olarak ayrılamaz” (Atabay ve diğerleri, 2003:83)<br />
olmasıdır. Öte yandan, bu durum sözdizimi söz konusu olduğunda pek de geçerli değildir.<br />
Tezimizde incelediğimiz belirteç tanımlı sözlükbirimlerin TS’de durağan biçimbirimler olarak<br />
yer alması, oldukça devingen olan ve ayrımları sözdizimsel ilişkilerle ortaya çıkan belirteç-fiil<br />
ilişkiselliğini ortaya koymada bilinçli bir tercihtir.<br />
Diğer taraftan belirteçlerle ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde bir sözcüğün<br />
belirteç olabilmesindeki gerek-şartların sıralandığına, ancak sözlükbilimsel nedenliliklerin<br />
üzerinde durulmadığına tanık oluruz.<br />
Genel anlamda sözlükbilim (lexicology), “ …dilin sözvarlığını, yani sözcüklerini,<br />
türetmede görevli biçimbirimlerini, bileşik sözcük, deyim, atasözü, kalıplaşmış söz gibi<br />
ögelerini incelemeye yönelen, bu ögelerin [kullanım ve] kökenlerini saptamaya çalışan bir<br />
dilbilim dalıdır” (Aksan,2000,14). Sözlükbilim için ortaya konulan bu tanımı sözlükbilimin<br />
dildeki söz varlığına bakış açısına göre genişletmek ya da daraltmak olasıdır. Ancak temelde<br />
dilin söz varlığıyla ilgilenen sözlükbilim, bugün söz varlığını çeşitli açılardan sınıflandırıp<br />
onları değerlendirerek sözlükselleştirebilmektedir. Örneğin, eşanlamlı sözcükler sözlüğü,<br />
karşıt anlamlı sözcükler sözülüğü, herhangi bir alanla ilgili terim sözlükleri, argo sözlüğü,<br />
atasözleri ve/ya deyimler atasözleri sözlüğü… sözlükbilimin dildeki sözcükleri<br />
sözlükselleştirmede indirgeyici bakış açısıyla ortaya çıkmış sözlükbilim alanlarıdır.<br />
Tüm dillerde, bir dil biriminin sözlükbirim (lexeme) olarak değerlendirilmesinde ortak<br />
birtakım ölçütler söz konusudur. Bu açıdan Türkçe her ne kadar kendine özgü farklı<br />
görünümler sergilese de, türetim eklerinin sözlükbirim (lexeme), çekim eklerinin ise yalnızca<br />
sözcük (word) ürettiği görülür. Burada sözlükbirim (lexeme) kavramı farklı anlam yüklenmiş<br />
bir biçim olarak karşımıza çıkar. Örneğin, okul, okulsuz, okullu biçimleri birer sözlükbirim,<br />
okulda, okula, okulu biçimleri anlamsal olarak değil, yalnızca sözdizimsel işlev bakımından<br />
var olduğu için sözcük (word) olarak değer bulur.” (Büyükkantarcıloğlu, 2000:92). Ancak bu<br />
değerlendirmenin içerisine bazı belirteçleri sokamayız. Burada var olan durum, bir<br />
sözlükbirimin başka birtakım ilişkilerle tür değiştirmesidir. Belirteçlerin sözdizimi içerisinde<br />
bazı özel türetme biçimbirimleri ve ilgeçli yapılarlarla birlikte belirteç özelliği kazandıkları<br />
görülür. Ayrıca söz konusu bu özel biçimbirimler ve ilgeçli yapıların ulandığı biçimbirimler,<br />
sözdizimsel olarak belirteç işlevi üstlenmiş olsalar da, sözlükselleşmeye uğramadıkları,<br />
sözlükbirim olarak sözlüklerde yer almadıkları görülür. Bunun en tipik örneğini dilbilgisinde<br />
‘ikilemeler’ olarak adlandırılan söz öbeklerinden birçoğunun dizgede belirteç olsalar bile<br />
12