19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

şiddetle:⌠165⌡/Güçlü {sert} bir biçimde./ “Suat kollarını açtı ve onun yüzüne şiddetle vurdu.”<br />

(AHT-H)., “Buna karşılık, kişilik ve zihin gelişimine ilişkin olgunlaşmacı görüş şiddetle eleştirilmektedir.” (BO-GP).,<br />

“Yalnız kalmayı şiddetle istiyordum ve yalnız değildim; ama beni müthiş korkutan umarsız bir yalnızlık duygusuyla<br />

kuşatılmıştım.” (EA-DÖY)., “Beyaz, fakat kirli bir gömleğin altındaki vücudu şiddetle sarsılıyordu.” (SA-KY)., “Bugün<br />

aralık Ali Şekib yanına gelerek hiçbir vesile yok iken ellerini tutup şiddetle sıktı.” (HZU-MvS)., “Guevera'nın fotoğrafını, bir<br />

hafif müzik sanatçısına benzeten bir başka iyi niyetli görevli de, bu suç kanıtına el koymak isteyen bir onbaşıyı şiddetle<br />

azarlamıştı.” (UM-SP)., “Yokluğundan yakındığı humma, nöbet daha da şiddetle yaşanacaktı; yaşanıyordu.” (Sİ-ÖKS).,<br />

“Erkeklerin kadınlara olan davranışlarına şiddetle karşı çıkar; bu yüzden de Raif i sevip sevmediğini bîr süre kestiremez.”<br />

(AB-SD)., “Hacı Fettah Efendi, bunu şiddetle reddetti.” (HEA-VK)., “Lakin Almanya buna şiddetle itiraz etti.” (FA-YST).,<br />

“Her iki harekete de Moldavlar şiddetle karşı geldiler.” (FA-YST)., “Kadın şiddetle karşı koyuyor.” (AB-BBYŞ)., “Ancak<br />

bir süredir deterjan grubu temizleme gereçlerini şiddetle red ve protesto etmekteyim ve onların marketinizde bol miktarda<br />

satılıyor olmasını iş huzuruma olumsuz etkiler yapmasını kaçınılmaz görüyorum.” (İA-ÖEK). ; //Yoğun, önemser bir<br />

biçimde, özellikle.// “Hem şiddetle istiyor ve özlüyor, hem de çok korkuyorum.” (İA-İKG)., “Çünkü bütün polislere<br />

tarif edilmiş, şiddetle aranıyordu.” (HEA-AG)., “Amerikada 1980'de kurulan ve ölümcül hastaların ölme hakkına sahip<br />

olması gerektiği düşüncesini savunan Hemlock Derneği, ilgili yasalarda değişiklik istemekte ve bu girişim acı çeken hastalar<br />

ve yakınları tarafından şiddetle desteklenmektedir.” (BO-GP)., “Dilara Hanım'ın kendisi için ne düşündüğünü şiddetle<br />

merak ederdi ama Ragıp Bey, Dilara Hanım'ın yalnızca duygularını merak ediyordu.” (AA-İGA)., “Ömrümde Sükût'ta henüz<br />

belirsiz bir yaklaşma şeklinde görülen yaşamak özlemi, bilhassa bu iki şiirde şiddetle dile geliyor.” (BN-DY1).<br />

/…/⌠145⌡→ vur- [4], eleştiril- [3], sarsıl- [3], sık- [3], alkışla- [2], azarla- [2], çek-<br />

(kolundan) [2], diren- [2], eleştir- [2], kınan- [2], yaşan- [2], ağla-, alkışlan-, arzula-, at-<br />

{fırlatmak}, atıl- {hamle yapmak}, ayıpla-, bağır-, başla- (yağmur), çalın- (kapı), çarp-<br />

(hava), çarp- (ses), çullan-, fırlat-, gezin-, irkil-, it-, kaçın-, kapan- (kapı), katıl-, kına-, öksür- ,<br />

saldır-, sarıl-, sars-, savur-, sev-*, uyandır-, vurul- (kapı), yalvar-, yer-, yüksel- (arzu). ║ karşı<br />

çık-* [16], reddet- [10], itiraz et- [6], hisset-* [5], kalbi/yüreği çarp- [5], karşı gel- [5], karşı koy-<br />

[3], yasak et- [3], elini çek- [2], kapı çalın- [2], kapıyı çarp- [2], mâni ol- [2], protesto et- [2],<br />

tenkid edil- [2], tenkit et- [2], acı duy-, aleyhine dön-, arzu et-, arzu hisset-*, başını salla-,<br />

cezalandır-, dışarı çık-, iç çek-, ihtar et-, kafasını salla-, karşı çıkıl-, karşılık ver-, muhalefet<br />

et-, münakaşa edil-, nazar-ı dikkate çarp-, nefret et-, rahatsız et-, rica et-, taarruza kalk-, talep<br />

et-, tepki göster-, yasak edil-, yumruk çak-. ║ göğsü inip kalk-.<br />

//…//⌠20⌡→ özle- [4], iste- [2], kaç- {kaçınmak} [2], aran-, araştır-, desteklen-,<br />

ilgilendir-, imren-, kaçın-. ║ merak et- [4] dile gel-.<br />

⇒ şiddetle karşı çıkmak (reddetmek, itiraz etmek).<br />

şifahen:⌠5⌡/Ağızdan, sözle söyleyerek./ “Ordu kumandanı, şifahen bütün subaylara Osmanlı<br />

kıtalarıyla Erzurum'da ve civarda dövüşmek niyetinde olmadığını, sulh yapılıncaya kadar Erzurum'da kalmamızı ve muahede<br />

hükümlerine göre silahların ve diğer askeri malzemenin ya Rusya'ya taşınacağını veyahut da toptan Osmanlı hükümetine<br />

teslim edileceğini bildirdi.” (HCY-TPH)., “Gemideki İstanbullu bir Rum tercümanın yardımı ile şifahen de Amiral'e, karaya<br />

çıkamayacaklarını, depoları gezmeye lüzum olmadığını, zaten şehrin içinde, cephane filan bulunmadığını söyledi.” (SK-D).,<br />

“Fakat artık umarım ki yakında buluşuruz ve o mektupların cevabını şifahen veririm.” (CKM).<br />

417

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!