19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

sere serpe:⌠21⌡/Serbest, rahat bir biçimde, çekinmeden./ “Soyunur, serin, nemli kumların<br />

üzerine uzanırdım sere serpe...” (DK-Z)., “Uzanıp yatıvermiş, sere serpe; Entarisi sıyrılmış, hafiften; Kolunu kaldırmış,<br />

koltuğu görünüyor; Bir eliyle de göğsünü tutmuş.” (OVK-BŞ)., “Ferit o yıllar için hayli cesur bir mayo giymiş; gözleri<br />

kapalı, dudaklarında gençlikle çok yaşamışlık arası müphem bir tebessüm, sağ elini her nedense oyluklarına sokmuş,<br />

sereserpe güneşleniyor.” (Sİ-ÖKS)., “Genel sorulara geçelim de, sere serpe döksün içini...” (EC-GDA).<br />

→ uzan- [7], yat- [4], çalış-, dön-, dur-, güneşlen-, kal-, uyu-, yitir-. ║ içini dök-,<br />

kendini bırak-, resim yap-.<br />

⇒ sere serpe uzanmak (yatmak).<br />

serian: Ø<br />

sermestane: Ø<br />

sersefil:⌠3⌡/2. Sefil, yoksul bir biçimde./ “Çileliydi ve anlatılabilemez haz vericiydi, coşkular, hayal<br />

kırıklıkları ile doluydu, kişi bir an kendini, göklerde hissederken, bir anda yerin dibinde, sersefil buluveriyordu.” (EI-NS).,<br />

“Hicabi'yi göstererek, onun geleceğinden söz ediyordu bana, ölürsem sersefil kalır bu yavrucak, diyordu, iki yakasını tutup<br />

da bir araya getiremez...” (HAT-KHK)., “Biz onu elin kasabasında öyle sersefil kor muyuz?” (YK-İM1).<br />

→ bul-, kal-, ko-.<br />

sersemce: Ø<br />

sersem sepelek: Ø<br />

serserice:⌠2⌡/2. Serseri bir biçimde./ “Maç sonrası serseri kutlama kurşunları, başıboş eğriler<br />

çizerek gelip gelip balkondaki çocukları, camdan bakan genç kızları buluyor, bulur bulmaz serserice öldürüyor.” (FŞ-EF).,<br />

“Ekose pardesüsünün yakalarını serserice kaldırmıştı genç adam.” (Sİ-ÖKS).<br />

→ öldür-. ║ yaka kaldır-.<br />

serseri serseri:⌠2⌡/Başıboş, avare, amaçsızca./ “Ben, sadece, utandım söylerken ama, doğrusu<br />

buydu, itiraf ettim: Serseri serseri dolaşıyordum, galiba ilk defa geldim buralara.” (EI-NS).<br />

→ dolaş- [2].<br />

⇒ serseri serseri dolaşmak.<br />

sesli:⌠6⌡/2. Ses çıkararak./ “Gözyaşlarını çocuklara göstermemeye çalışıyorlardı ama sonra da ağlamak<br />

da insani bir şey değil mi? diye sesli düşünüyorlardı.” (EA-KIY)., “Seyyid kendinden konuşulduğunu anlayınca sesli<br />

gülmüştü.” (F-BS)., “Öylesine yabancıladı ki onu Seyyid, göğsüne derin bir soluk toplandı. Sesli bıraktı soluğunu.” (F-BS).<br />

→ düşün- [2], gül- [2], söyle-. ║ soluk bırak-.<br />

sessiz:⌠156⌡/5. Ses ve gürültü çıkarmadan./ “Bir süre ikisi de sessiz kaldılar.” (HAG-AS)., “Bekir:<br />

"Anasını babasını kendi anası babası kadar severse, kızını ne kadar sever acaba?" diye mırıldandı, uzun zaman atın yanında,<br />

sessiz, hareketsiz durdu.” (CD-Oİ)., “….hareketsiz ve sessiz, birbirlerinden ayrı otururlardı.” (FRA-Ç)., “Bekir, Enver'e<br />

yaklaştı, öteki köylüler de Enver'in etrafına biriktiler, ürkmüş gözlerle ve sessiz, Enver'e bakıyorlardı.” (CD-Oİ)., “Böylelikle<br />

beş on adım sessiz yürüdük.” (OCK-Ç)., “Hıçkırıksız ve sessiz ağlardı.” (SFA-SS)., “Ahmet Ziya, sessiz, şehri dinledi: bir<br />

yerlerde açık unutulmuş, çarpılan bir pancur; gizliden gizliye, rüzgârın ıslığı; komşuda çalan duvar saati: bir, iki, üç!” (Aİ-<br />

395

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!