19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

samimi:⌠16⌡ /3. İçli dışlı, senli benli olarak./ “Samimi konuşuyorum bak, ondört bin kukuluk dev<br />

bir arşivden söz ediyoruz burda...” (AA-AD). “Sonra tekrarladı: - O ne kadar samimi söylüyordu.” (KHK-YAH)., “Samimi<br />

davranırdı bu yüzden.” (OA-KB)., “Senin merakla karışık samimiyetine çok aldanmadan, ihtiyarî olarak samimi cevap<br />

veriyorum.” (Sİ-İGÇÖ1<br />

→ konuş- [5], söyle- [4], davran- [2], bul-, çalış-, geç- (konuşma), gel- (hâl), karşıla-. ║<br />

cevap ver- [3], itirafta bulun-.<br />

→ samimi olmak.<br />

⇒ samimi konuşmak (söylemek), samimi davranmak.<br />

samimiyetle:⌠15⌡/İçtenlikle./ “Yugoslavlar Moskova'nın emriyle hareket ettiklerine samimiyetle<br />

inanmışlardır, muhtemelen bugün bile inanmaktadırlar.” (Aİ-OKB). “Bunu yapabileceğini samimiyetle düşündü.” (SD-<br />

FC)., “Demokrasi sahte havarilerinin tekelinden kurtarılıp doğru tarif edilir ve samimiyetle uygulanırsa, eminim, Türkiye<br />

için en ideal çözümü getirecektir.” (BA-YYY)., “‘Bayramınızı kutlar, ellerinizi samimiyetle sıkarım.’” (SD-FC). “Fakat<br />

barış meselesinde özellikle Başkan Wilson, bir intikamcılık duygusu ile hareket etmemiş ve adil ve devamlı bir barış<br />

düzeninin kurulmasını samimiyetle arzu etmişti.” (FA-YST).<br />

→ inan- [3], ağla-*, de-, düşün-, karşıla-, sokul-, sor-, söyle-, uygulan-. ║ el sık- [4],<br />

arzu et- [2], bağlı kal-, cevap ver-, el sıkış-, hareket et-, itiraf et-, ortaya koy-, reddet-, rica et-.<br />

⇒ samimiyetle inanmak, samimiyetle el sıkmak.<br />

sana: X<br />

sanatkârane: Ø<br />

sanatkârca: Ø<br />

sanki: Ø--<br />

sapır sapır:⌠7⌡/Güçlü ve sürekli bir biçimde. {aşırı biçimde}/ “Sapır sapır düşüyor<br />

Müslüman yiğitleri, neden?” (FB-ID)., “Geldi ama ne geliş, sanki, bütün gece içki içmiş gibi sapır sapır sallanıyor.” (KK-<br />

SE). “Başı dönüyor, bacakları sapır sapır titriyordu.” (HT-KSA)., “Oysa dışarıda olup bitenleri gördükçe ecel terleri<br />

dokunu o; hem kuş gözü kadarcık deliğin gerisindeki zifiri karanlıkta durup sapır sapır ter döküyor, hem titriyor, …” (HAT-<br />

KHK).<br />

→ düş- {ölmek, yok olmak} [2], öl-, sallan-, titre-. ║ içini dök-, ter dök-.<br />

→ sapır sapır dökülmek<br />

sarahaten:⌠1⌡/Açıkça, apaçık, açıktan açığa./ “Bihterin muvafakat cevabı vereceğinden emin idi,<br />

bunu genç kızın zaten gözlerinde sarahaten okumuş, gözlerinin bakışında müracaatta teahhüründen şikâyete bezer bir şey<br />

bile fark etmiş idi.” (HZU-AM).<br />

→ (gözlerinden) oku-, fark et-.<br />

sarahatle:⌠8⌡/Açıklıkla, {açıkça}./ “Artık sarahatle biliyordum ki vatan nasıl tecelli etmişse, onu<br />

öyle anlamalıdır.” (YKB-Aİ)., “….sanat âleminde muvafıkların sesi muhaliflerin yaygarası arasında sarahatle duyulmaz,<br />

fakat biz bu muhteriz, bir mırıltı kabilinden müşevvik sadaları hayalen tefrit eder ve onunla cesaretimizi beslerdik.” (GY-<br />

391

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!