Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
apten:⌠1⌡/Bağlı olarak, tutturulmuş biçimde./ “Olay hakkında tanzim edilen tahkikat evrakı sanıklarla birlikte memura teslimen dizi pusulasına rapten gönderilmiştir.” (TÖ-E). → gönderil-. rastgele:⌠43⌡/2. Seçmeden, iyisini kötüsünü ayırmadan, gelişigüzel, lalettayin./ “Sarsak, şaşkın, bunak ortalıkta dolaşıyor, önüne çıkana rastgele vuruyor.” (İA-GKD)., “Aslında onun benim karşıma çıkması ve öyle rastgele evlenivermiş olmamız daha çok çevrenin suçudur.” (İA-ÖEK)., “Sokağa fırladım. Rastgele yürüdüm.” (SKA-GA)., “Daha doğrusu seçmem, rasgele olur bu iş.” (SKA-GA)., “Dionisyak ve Apolloncu sözlerini rasgele kullanmıyor elbet Balıkçı.” (AO-ZS)., “Şundan bundan! Rastgele konuştuk işte!” (OCK-KE)., “Karanlıkta rastgele ateş ettik.” (NC-SY). → vur- [4], evlen- [3], konuş- [2], ol-* (iş vb.) [2], yürü- [2], aydınlat-, bak-, bırak-*, çömel-, dal- (-e), de-, düşün-, eyle-*, getirtil-, giy-, hazırlan-, ışıklandırıl-, kullan-*, kullanıl-, öğren-, savur-, seril-, sevil-, söyle-, uç-, yapıl-, yapıştır-. ║ ateş et-, boca et-*, karşılık ver-, mermi yak-, (para) harca-*, resim yap-, sırtına geçir- {giyinmek}. ║ gidip gel-. rastlantısal: Ø resen: Ø resmen:⌠153⌡/1. Devlet adına, devletçe, resmî olarak./ “Birleşik Amerika ancak 1933 yılında Sovyet rejimini resmen tanımıştır.” (FA-YST)., “Hatta hatta, daha da ilginci, bütün bunları bilmeme rağmen, bundan bir iki yıl önce, Milliyet'te çok darda kaldık da, bir işçi bulabilmek için bu matbaacılık okuluna yazıyla resmen başvurduk.” (DC- BSKY)., “Eylül başlarında resmen bildirildi: Kore'ye, gönderilecek değiştirme birliğimize katılmak üzere 15 tercüman asteğmen aranıyordu.” (RE-G)., “Üç gün sonra yine hapisten çıkınca resmen yaşayamayacağım.” (AN-AZDE)., “Bu arada Türkiye, Sarı Avni'yi İsviçre'den resmen istedi.” (SY-BECO)., “Bu esaslar çerçevesi içinde hazırlanan Kıbrıs Anayasası 16 Ağustos 1960 da yürürlüğe girerek Kıbrıs Cumhuriyeti resmen kurulmuştur.” (FA-YST)., “Haşim, uzun süredir tanıdığı ve tedaviye gittiği Frankfurt'dan "Yanımda olmayışın beni harap ediyor" diyerek aşk mektupları yazdığı kadınla, ölmeden üç hafta önce resmen nikâhlanmıştı.” (MU-BDA)., “Japonya Çin'e hiçbir zaman resmen savaş ilan etmedi.” (FA-YST)., “Romanya Başbakanı İon Maurer, yanında daha başka bakanlar olduğu halde, 27-31 Temmuz 1964 tarihlerinde Fransayı resmen ziyaret etti.” (FA-YST)., “Resmen bir dilekçe verdik.” (FA-SUYK)., “İşgalci güçler, Ankara'ya halka gözdağı vermek üzere, İstanbul'da yönetime resmen el koyarlar.” (TÖ-ŞÇT)., “Hükümetini resmen tanımış ve iki hükümet arasında diplomatik münasebetler resmen kurulmuştur.” (FA-YST)., “Hasta şair şubeye çağrıldı, karar kendisine resmen tebliğ edildi.” (RE-G). ; /2. Kanuna, yönteme uygun olarak, yöntemince./ “IMF çıkması gereken yasaları resmen belirliyor, değişecek hususları bildiriyor, maddeleri dikte ediyor ve AKP iktidarı bunları acele tarafından çıkarıyor.” (EÇ- TY2005)., “İktidar partisine resmen teslim edilecek.” (EÇ-TY2005). ; /3. Kesinlikle, açıkça, kesin olarak./ “Çok şık dedim ama ne var, ceketinin cebinden bir ip sarkıyor, kalınca pis bir şey, şöyle 10-15 santim, çapı iki parmak gibi, renk menk gitmiş, yağ bağlamış kirden artık, resmen parlıyor...” (LT-OÖY)., “Bir el kaldırma ile milletvekili maaşlarına milyarlık zam yapanlar, gariban memurla resmen alay ediyorlar.” (EÇ-TY2005)., “Şimdi, doktorun annesi resmen görücü gidecek ve Reis Beyden Allahm emriyle kızını isteyecek.” (RNGBKD)., “Bir gece resmen davet edilmiştik.” (RNGBKD)., “Gülme gülme, ben açıkça söylerim. Resmen el koydum Kenan'a.” (NM-TÖ2)., 1.⌠91⌡→ tanı- (bağımsızlık, devlet, rejim vb.) [8], başvur- [4], bildir- [4], yaşa-* [3], iste- [2], bildiril- [2], açıl- (hizmete), atan-, başla- (savaş), boşan-, dağıl- (meclis), den-, doğ-*, 380
evlen-*, görül- {anlaşılmak}, görün-, kurul- (devlet), nikâhlan-, okut-, otur-, öl-, seçil-, sun-*, tanın- (bağımsızlık, devlet, rejim vb.), yasakla-. ║ ilan et-* (savaş, bağımsızlık, devlet vb.) [6], ilan edil- (savaş, bağımsızlık, devlet vb.) [4], ziyaret et- [4], müracaat et- [2], el koy-*[2], ad ver-, anlaşma imzalan-, (baraj) aç-, beyan et-, celbedil-, davet edil-, davet et-, devletinin başında bulun-, dilekçe ver-, emekli edil-, emir ver-*, haber gel-, imza yapıl- (anlaşma), işgal et-, izah et-, kabul edil-, katolik ol-, lağv edil-, mahkûm et-, men edil-, münasebet kur-*, münasebet kurul-, sona er-, şikâyet et-, talep olun- (izdivaca), tavsiye edil-, tebliğ edil-, tebliğ et-, telkin edil-, tescil et-, tescil ettir-, teyid et-, üyesi ol-, yardım iste-, yazı yaz-, zafer kutlan-. 2.⌠2⌡→ yasa belirle-, teslim edil-. 3.⌠60⌡→ parla- [2], iste-* (kız) [2], de- [2], açıklan-*, ağla-, anlat-, bağır-, bil-, bildir- *, çağır-, dilen-, gel-, giriş-, göç-, kaç-, kullan-, küs-, öl-, sor-, söndür-, söv-, sürün-, tanı-, unut-, vınla-, yakalan-, yarıl- (aşırı gülmek), yit-. ║ davet edil- [2], alay et-, ayak öp-, baba parası ye-, bela iste-, dili uyuştur-, el koy-, görücü git-, ilân et-, iştah aç-, kafa tut-, kavat ol-, kelle iste-, mor ol- (suratı), patlak ver- (iç savaş), reddet-, rezil ol-, rüya gör-, sorguya çek-, sual sorul-, talep et-, teslim ol-, utanç duy-, yaşamını birleştir- {evlenmek}, yerden kop- {havalanmak}, yok edil-, zaptet-. ⇒ resmen tanımak, resmen başvurmak, resmen bildirmek. rezilce:⌠2⌡/2. Rezil bir biçimde./ “….işportacı kör oğlan rezilce gülüyordu ….” (HH-HÖZ)., “Baria rezilce rakı içiyordu, 'Bıyıklarını kes,' diyordu, 'beni seviyor musun?' diyordu.” (EB-BG). → gül-, iç- (rakı) rindane: Ø rintçe: Ø riyakârane: Ø riyakârca: Ø riyasız:⌠1⌡/2. İki yüzlü davranmadan/ Şair Zatî, sayısı altmış kadar bu latifelerde, nasılsa öyle, riyasız kaçırmasız gösteriyor kendini. (BN-DY1). → kendini göster-. ruhen:⌠6⌡/Ruh bakımından./ “Canım ruhen yani manen anlaşamıyorlarmış.” (İO-LBA)., “Nitekim Şükûfe Nihal Hanımla her buluşmamızda fikren, ruhen biraz daha birbirimize bağlanıyorduk.” (GY-GH)., “Fakat sefalet hoyratlaştırır; ruhen sefil eder.” (AHT-H). → anlaş-* [2], bağlan-, kop-, yaşlan-*. ║ sefil et-. ruzuşeb: Ø 381
- Page 363 and 364: ve yerli Rumların zenginleriyle g
- Page 365 and 366: mesutça: Ø meşruten: Ø metazori
- Page 367 and 368: aşka bir biçimde dile getirmiş o
- Page 369 and 370: muttasıl dönüyor… uyuyamıyord
- Page 371 and 372: müştereken:⌠9⌡/Ortaklaşa, bi
- Page 373 and 374: N naçizane:⌠2⌡/1. Önemsiz bir
- Page 375 and 376: adayı?” (YK-KSİ)., “Nasıl ku
- Page 377 and 378: → söyle- [2], konuş-, ol-. ║
- Page 379 and 380: → ol-* [4], bak-, dokun-, mahzunl
- Page 381 and 382: soluksuz kal-, soyu tüken-, sökü
- Page 383 and 384: astla-, sez-, sol-, sus-, tamamlan-
- Page 385 and 386: O oburca:⌠4⌡/1. Doymak bilmez b
- Page 387 and 388: oldum bittim:⌠20⌡/Oldum olası.
- Page 389 and 390: on parasız:⌠8⌡/2. Parası olma
- Page 391 and 392: → tüt- (duman) [2].║ içini ya
- Page 393 and 394: öğle vakti:⌠6⌡/Günün öğle
- Page 395 and 396: yavaşladı, sonra durdu…” (Aİ
- Page 397 and 398: ötede beride: Ø öteden beri:⌠6
- Page 399 and 400: kabul ettiler.” (FA-SUYK)., “D
- Page 401 and 402: gir-, hayal meyal hatırla-, hayran
- Page 403 and 404: P palas pandıras:⌠8⌡/1. Gereğ
- Page 405 and 406: parmak parmak:⌠1⌡/2. Parmaklaya
- Page 407 and 408: 3. ⌠298⌡→ sev-* [31], bil-* [
- Page 409 and 410: → git- [2], açıl- (kapı), dü
- Page 411 and 412: pisi pisine:⌠5⌡/Boş yere, boş
- Page 413: seç-, seçil-, seril-*, sırıt-,
- Page 417 and 418: (tekerlek), döv-, duy-, düşünü
- Page 419 and 420: kalkacak sabahları bütün çocukl
- Page 421 and 422: sabırsızlıkla:⌠79⌡/Büyük b
- Page 423 and 424: sahi:⌠19⌡/Gerçekten, gerçek o
- Page 425 and 426: samimi:⌠16⌡ /3. İçli dışlı
- Page 427 and 428: saygısızca:⌠2⌡/2. Saygısız
- Page 429 and 430: sere serpe:⌠21⌡/Serbest, rahat
- Page 431 and 432: (içki vb.) [2], aç- (göz), aç-
- Page 433 and 434: lafları o kadar sık duydum ki, be
- Page 435 and 436: kaybolur, giderdi.” (AN-MB)., “
- Page 437 and 438: peykesi üstüne serdiği ve kar gi
- Page 439 and 440: → davran [12], bak- [3], karşıl
- Page 441 and 442: → de- [7], bul- [6], başar- [4],
- Page 443 and 444: → dön- (-e, geri) [6], çık- (-
- Page 445 and 446: sürü sürü:⌠4⌡/Pek çok./
- Page 447 and 448: → dur-*, kurtul-, yık-. şaka yo
- Page 449 and 450: şarıl şarıl:⌠7⌡/Su veya ya
- Page 451 and 452: şiddetle:⌠165⌡/Güçlü {sert}
- Page 453 and 454: et-, ayağa kalk-, ayırt et-, baş
- Page 455 and 456: şimdi şimdi:⌠5⌡/Ancak çok ya
- Page 457 and 458: değildir.” (GY-R)., “Evet bu b
- Page 459 and 460: ta: Ø T taammüden:⌠1⌡/1. Bili
- Page 461 and 462: tak tak:⌠12⌡/2. ‘Tak’ sesi
- Page 463 and 464: ⇒ tamamen değişmek, (bir şeyde
evlen-*, görül- {anlaşılmak}, görün-, kurul- (devlet), nikâhlan-, okut-, otur-, öl-, seçil-, sun-*,<br />
tanın- (bağımsızlık, devlet, rejim vb.), yasakla-. ║ ilan et-* (savaş, bağımsızlık, devlet vb.) [6],<br />
ilan edil- (savaş, bağımsızlık, devlet vb.) [4], ziyaret et- [4], müracaat et- [2], el koy-*[2], ad<br />
ver-, anlaşma imzalan-, (baraj) aç-, beyan et-, celbedil-, davet edil-, davet et-, devletinin<br />
başında bulun-, dilekçe ver-, emekli edil-, emir ver-*, haber gel-, imza yapıl- (anlaşma), işgal<br />
et-, izah et-, kabul edil-, katolik ol-, lağv edil-, mahkûm et-, men edil-, münasebet kur-*,<br />
münasebet kurul-, sona er-, şikâyet et-, talep olun- (izdivaca), tavsiye edil-, tebliğ edil-, tebliğ<br />
et-, telkin edil-, tescil et-, tescil ettir-, teyid et-, üyesi ol-, yardım iste-, yazı yaz-, zafer kutlan-.<br />
2.⌠2⌡→ yasa belirle-, teslim edil-.<br />
3.⌠60⌡→ parla- [2], iste-* (kız) [2], de- [2], açıklan-*, ağla-, anlat-, bağır-, bil-, bildir-<br />
*, çağır-, dilen-, gel-, giriş-, göç-, kaç-, kullan-, küs-, öl-, sor-, söndür-, söv-, sürün-, tanı-,<br />
unut-, vınla-, yakalan-, yarıl- (aşırı gülmek), yit-. ║ davet edil- [2], alay et-, ayak öp-, baba<br />
parası ye-, bela iste-, dili uyuştur-, el koy-, görücü git-, ilân et-, iştah aç-, kafa tut-, kavat ol-,<br />
kelle iste-, mor ol- (suratı), patlak ver- (iç savaş), reddet-, rezil ol-, rüya gör-, sorguya çek-,<br />
sual sorul-, talep et-, teslim ol-, utanç duy-, yaşamını birleştir- {evlenmek}, yerden kop-<br />
{havalanmak}, yok edil-, zaptet-.<br />
⇒ resmen tanımak, resmen başvurmak, resmen bildirmek.<br />
rezilce:⌠2⌡/2. Rezil bir biçimde./ “….işportacı kör oğlan rezilce gülüyordu ….” (HH-HÖZ)., “Baria<br />
rezilce rakı içiyordu, 'Bıyıklarını kes,' diyordu, 'beni seviyor musun?' diyordu.” (EB-BG).<br />
→ gül-, iç- (rakı)<br />
rindane: Ø<br />
rintçe: Ø<br />
riyakârane: Ø<br />
riyakârca: Ø<br />
riyasız:⌠1⌡/2. İki yüzlü davranmadan/ Şair Zatî, sayısı altmış kadar bu latifelerde, nasılsa öyle,<br />
riyasız kaçırmasız gösteriyor kendini. (BN-DY1).<br />
→ kendini göster-.<br />
ruhen:⌠6⌡/Ruh bakımından./ “Canım ruhen yani manen anlaşamıyorlarmış.” (İO-LBA)., “Nitekim<br />
Şükûfe Nihal Hanımla her buluşmamızda fikren, ruhen biraz daha birbirimize bağlanıyorduk.” (GY-GH)., “Fakat sefalet<br />
hoyratlaştırır; ruhen sefil eder.” (AHT-H).<br />
→ anlaş-* [2], bağlan-, kop-, yaşlan-*. ║ sefil et-.<br />
ruzuşeb: Ø<br />
381