19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ö<br />

öbür gün:⌠34⌡/Yarından sonraki gün./ “Ağlamayacaksın! Öbür gün annen gelecek... “ (Sİ-<br />

İGÇÖ1)., “Annem öbür gün kendi kendine gidiyor...” (RNGBKD)., “9 Mayıs 1906: Yarın değil öbür gün imtihanlarıma<br />

gireceğim.” (EB-YU)., “Orada üç dört gündür yan gelip mükemmel yemiş, içmiş; bu sabah da çıbanı deşilmiş, yarın, ya öbür<br />

gün taburcu ediliyormuş...” (OCK-Ç).<br />

→ gel-* [5], git- [5], doğrula-, dolaş-, gör-*, görün-, karşıla-, katıl-, koy-{yayınlamak},<br />

öde-, söyle-, temizle-, uğra-, ver-, veril- (dosya), ye-, yetiş-. ║ arama tarama yap-, burun<br />

buruna gel-, imtihana gir-, ispat et-, işe giriş-, kabul buyur-, mektup al-, taburcu edil-.<br />

ödemeli:⌠3⌡/3. Değeri ödendikten sonra alıcıya verilmek şartıyla./ “İki gözüm dostum<br />

Cevdet Kudret, 14 Ocak tarihli mektubunla Edebiyat Yıllığını ödemeli istemişsin, ödemeli ne demek?” (CKM)., “Bazılarına<br />

da ödemeli gönderirdik.” (FA-SUYK)., “Fransızca öğrenmek için Baudelaire'in Les Fleurs du Mal’ini Haset Kitabevi'nden<br />

ödemeli getirtmiştim.” (FA-SUYK).<br />

→ iste-, getirt-, gönder-.<br />

ödlekçe: Ø<br />

öğlende:⌠3⌡/Öğle vakti./ “Öğlende buluştuk ve her şeyi olduğu gibi (isim vermeden tabii) anlatıverdim.”<br />

(PK-BCR)., “Sabah azzığını öğlende götürür...” (GY-H2)., “Öğlende, anam çırçırdan dönmüş olurdu saçlarının pamuk<br />

tozuyla.” (Sİ-İGÇÖ2).<br />

→ buluş-, götür-. ║ dönmüş ol-.<br />

öğleüstü:⌠12⌡/Öğleye yakın zamanda, öğleüzeri./ “Razıyım, öğle üstü gel öğle yemeğinden<br />

verelim.” (NH-MİM3)., “Bir gün öğleüstü Esma, evden çıktı, kayboldu.” (CD-Oİ)., “Öğle üstü güreş başladı.” (MŞE-MA)<br />

“Bugün öğle üstü çeşme başında görmüş Ayşe'yi.” (GY-KO)., “İçki içmeyin olur mu öğle üstü...” (KT-YS).<br />

→ gel- [3], çık- (-e, -den) [2], başla-, dön-, getir-, gir- {ulaşmak}, gör-, götür-, seviş-,<br />

uyu-, yaklaş-, yürü-. ║ kaybol-, haber al-, tebliğ al-, içki iç-*.<br />

öğleüzeri:⌠24⌡/Öğleüstü./ “Validesi Şevkefza Kadın öğle üzeri Saray'a geldi.” (HT-M)., “Öğle üzeri<br />

müesseseden çıktı, tramvaya bindi.” (RHK-BS)., “O da 5 Şubat 1877 öğle üzeri Saray'a gitti.” (HT-M)., 31 “Ağustos öğle<br />

üzeri Çal köyünde, yıkık bir evin arkasında Gazi, İsmet Paşa ve Fevzi Paşa ile buluştu.” (HT-GF)., “Öğle üzeri karnımız<br />

acıktı.” (KK-SE)., “Hissettiklerimi kelimelere dökebilmem, bildiğim şu ki; sabaha karşı <strong>Mehmet</strong>'i yırttım, öğle üzeri Ömer'le<br />

yemeğe çıktım ve onun evlenme teklifini kabul ettim!” (EI-KA).<br />

→ gel- [3], çık- (-dan) [2], git- [2], bas-, buluş-, durgunlaş-, gir- (limana), in- {gitmek},<br />

ol- (bir yerde), silkin-, söyle-, var-, yanaş- (rıhtıma), yolla-. ║ kapı vur-, karnı acık-, tutsak ol-<br />

, vaaz dinle-, yemeğe çık-, yola çık-.<br />

358

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!