19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

muttasıl dönüyor… uyuyamıyordu.” (RHK-MH)., “Fakat, arkadan, muttasıl geliyor, muttasıl geliyor... Bu sesi tanımamak<br />

mümkün değildi.” (YKK-A)., “Eğilmiş arza, kanar, muttasıl kanar güller Durur alev gibi dallarda kanlı bülbüller Sular mı<br />

yandı?” (AO-NSBE)., “Nuri Bey muttasıl ısrar ediyordu.” (YKB-SEP)., “Kimisi sokağa, duvarlara bakıyor, birisi de<br />

muttasıl: «Orada yazılı!» deyip duruyordu.” (MŞE-VÇ).<br />

→ boz- [3], dön- [2], gel- (ses) [2], söyle- [2], ara-, bağır-, büyü-, çalış-, çek- {cezp<br />

etmek}, değiş-, dövül- (tokmak), düşün-, düşür-, gevele- {tekrarlamak}, git-, kana-, kus-,<br />

öğür-, sar-, say-, seslen-, uzan-. ║ bahis aç-, başını yere eğ-, davet et-, etrafında dolaş-,<br />

gözünü kaçır-, ısrar et-, irtifa arttır-, istilâ et-. ║ deyip dur-.<br />

muvacehesinde: Ø<br />

muvakkaten:⌠6⌡/Az zaman süresince, geçici olarak, eğreti olarak./ “Bu nutuktan sonra<br />

ziyafet bitti, davetliler yatsı ezanından sonra karşı camide okunacak mevlûtta tekrar toplanmak üzere muvakkaten dağıldı.”<br />

(RNG-YG)., “Zaten muvakkaten kurulmuştu. 70 senelik vazifesini gördü.” (OS-HT)., “Ata Efendi ile yengesi muvakkaten<br />

oraya taşınırlardı; Feride ile kocası Gedikpaşa'da kalırlardı.” (RHK-BS)., “Herkesin nazarında aşikârdır ki bu bulunan<br />

parçalar, bahçenin iç taraçalarına dizilecekleri güne kadar, orada muvakkaten terkedildiler.” (YKB-Aİ).<br />

→ dağıl-, kurul-, taşın-, yerleş-. ║ terk edil-, teskin et-.<br />

muzafferane:⌠2⌡/Muzafferce./ “Nihayet muzafferane gelir.” (SFA-SS)., “Istırapla kıvranmakta ve<br />

anlaşılmaz bir şeyler mırıldanmakta olan Davalaciro'nun halini bir müddet seyrettikten sonra, muzafferane, gitti!...” (AMD-<br />

O).<br />

→ gel-, git-.<br />

muzafferce: Ø<br />

muzipçe:⌠1⌡/Muzibe yakışır biçimde, muzip gibi./ “‘bana izin’ bile demedin bir Ümit'in hopuna<br />

binip muzipçe bizi son kez hayretler denizinin diplerine ittin…” (KŞY-2002).<br />

→ it-.<br />

mücerret: Ø<br />

mükâfaten:⌠1⌡/Ödül olarak./ “Bak, dedim, birader. «Kivi»nin talim terbiyesinde gösterdiğin dikkat ve<br />

gayretinden pek memnun olduk, hatta buna mükâfaten Enişte Bey'in, mübarek halan, teyzelerin, nineciğin ve nihayet işte ben<br />

sana Selime'yi veriyoruz.” (MŞE-VÇ).<br />

→ ver-.<br />

mükemmelen:⌠3⌡/Eksiksiz, kusursuz olarak./ “Avrupalılar ve Amerikalılarca henüz malûm<br />

olmayan yepyeni siyasî metotlar tatbik etmekte ve rakiplerinin en küçük hatalarından bile mükemmelen istifade etmesini<br />

bilmektedir.” (MB-AK)., “Nitekim, bir müddet sonra, kimin gerçekten faal, kimin havyarcı olduğunu mükemmelen<br />

öğrendi.” (HT-KSA)., “Vaktimiz olsa size:bunu mükemmelen izah ederdim Fizik kaideleri... Müstefit olurum.” (RHK-BS).<br />

→ bil-, öğren-. ║ izah et-.<br />

mükerreren:⌠1⌡/Tekrarlanarak, tekrar edilmiş olarak./ “…hayatının muayyen anlarını<br />

mükerreren yaşıyor, aynı ıstırabı tekrar tekrar çekiyorsun;…”(Aİ-OKB).<br />

335

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!