19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

aşka bir biçimde dile getirmiş olsaydı, muhtemelen sorun çözümlenecekti.” (TA-NB)., “Kadın, polisin kendisinden<br />

ayrıldığı yerde, eli bahçe kapısının büyük mandalında, eve arkası dönük, kendisini izleyen insanları muhtemelen görmüyor,<br />

ama onlara doğru bakıyordu.” (ÜK-BDG)., “Muhtemelen "sapık" olduğumuzu düşünmüştü.” (BB-BBÇ).<br />

→ çözümlen- (sorun), de-, düşün-, gör-*.<br />

makabil: Ø--<br />

makaddema: Ø<br />

muntazam:⌠22⌡/3. Düzenli, sürekli ve düzgün bir biçimde./ “Sen sade bana muntazam<br />

mektup yaz, çok sinirlenme, olmaz mı?” (GD-ADM)., “Aylıklar, hiçbir zaman bu kadar muntazam çıkmamıştı.” (YKK-Y).,<br />

“Hiç bir tiyatro bu kadar muntazam ve güzel hazırlanamazdı.” (AHT-YG)., “Ben de, boş kalmasınlar diye derslerini<br />

muntazam verdim.” (OA-BBAR).,<br />

→ yaz- [2] çık-* (aylık) {maaş al-} [2], anlaşıl-, çalış-, giyin-, hatırla-, işle- (motor),<br />

tara-, taran-, yürü-. ║ ders ver-, devam et-, haber al-, hazırlan-*, ilaç al-, maaş al-*, şaap- {şey<br />

yap-}, takip et-, yem ver-, yemek ye-.<br />

muntazaman:⌠17⌡/Düzenli olarak./ “Artık kafam sadece ve muntazaman buna çalışıyor.” (FŞ-EF).,<br />

“Şu Hayrı, akşamları muntazaman evine gelir, şu Hayri'nin rakısı yoktur.” (SFA-HBSK)., “Bundan başka o, küçük Durmuş<br />

vasıtasıyla Tosun Beyle muntazaman mektuplaşıyordu.” (HEA-VK)., “BABA Sen de ilaçlarını muntazaman al...” (TÖ-<br />

TO1)., “Gazeteleri muntazaman takip ediyorsam da aldığım malûmatla iktifa edemiyorum.” (SB-HAY)., “Benî unutmadın,<br />

kitaplarını çıktıkça muntazaman yolladın.” (CKM).<br />

→ çalış-, diz-, gel-, iç-, mektuplaş-, oku-, yolla-. ║ takip et- (gazete, dergi vb.) [2], fiş<br />

kes-, hal hatır sor-, hesap ver-, ilaç al-, maç yap-, mektup al-, naklet- (mal), takip et-, vergi<br />

öde-.<br />

muslihane: Ø<br />

mutlak:⌠55⌡/3. Kesin olarak, mutlaka./ “O kızı bana almazsanız mutlak ölürüm, diyor.” (PNB-<br />

AGUG)., “Emine onu mutlak tanırdı, tanırdı elbette.” (TB-KA)., “Şeytanın kızı, gözünde cehennem alevleriyle mutlak yarın<br />

odama gelecek, dedi.” (HEA-VK)., “Hiç sapıtmaz, mutlak bilirdi.” (YK-İM1)., “Haftaya mutlak bekle...” (KT-Gİ)., “Bu iki<br />

şeyi mutlak, mutlak elde edecekti. (HEA-VK).<br />

→ öl- [4], bul- [2], gel- [2], iste- [2], ol- [2], var- [2], yetiş- [2], as-, başar-, beğen-, bekle-<br />

, bil-, çağır-, duy-, gerçekleştir-, getir-, git-, gizle-, incelen-, iyileş-, kazan-, koru-, kur-,<br />

kurtar-, öğren-, öldür-, rastla-, tanı-, tut-, uğra-, ulaş-, ver-, vur-, yaz-, yen-. ║ elde et- [2],<br />

tutup getir-, hükmü yürü-, imha et-, kahrından öl-, intikam al-, kendini öldür-, nedamet çek-,<br />

ortadan kaldır-, taarruz ol-, teşrif et-, akla gel-.<br />

mutlaka:⌠497⌡/Kesinlikle./ “ Gurbet mutlaka olacaktır. ” (AT-KUbŞ).. “"Geliriz" dedi Sevil, "mutlaka<br />

geliriz."” (Sİ-DSG)., “Adam: Yok... -dedi-. îçeri girmeden önce mutlaka bulacağım onu.” (ÇA-BAG)., “- Sen de mutlaka<br />

uğra savcılığa -dedi-.” (ÇA-BAG)., “Bir kere o dakika mutlaka çocuğunun yanında bulunmalıydı.” (RNG-YD)., “Bunu<br />

mutlaka yapacağım!..” (VŞA)., “Ama bunu deneyeceğim mutlaka.” (MU-BDA)., “Ağanm kulağına giderse ki mutlaka<br />

gidecekti,” (OK-KT)., “Beni mutlaka öldürür, mutlaka...” (OK-AY)., “"Ve babanın evinde olduğunu mutlaka bildir."” (AK-<br />

333

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!