19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

körü körüne:⌠10⌡/Davranışının gerekçesini ve nasıl sonuçlanacağını bilmeden,<br />

düşünüp taşınmadan./ “Oysa, sonraki dönemlerin bu yoldaki şairleri, dünya görüşlerindeki ortak yanlara karşın,<br />

sanat anlayışlarıyla, Nâzım Hikmet'i körü körüne izlememişler, çok değişik şeyler yazmışlardır.” (MF-ES)., “Kimi, körü<br />

körüne Batı hayranlığına kayıyor.” (HC-KKKY)., “….hem bir örnekçesi yokmuş gibi görünmek ister, hem de ona körü<br />

körüne öykünür, onu şu ya da bu yönüyle yansıtmaya değil, onu yeniden kurmaya, o olmaya yönelir, ….” (TY-YGY).,<br />

“‘Dilini, Dil Kurumuna uydur’ dedikleri vakit, körü körüne itaat etmedim.” (EI-KA)., “Fırka hiçbir zaman hükümetin dış<br />

siyasetine müdahale etmemiş, daima mesul nazırlar heyetinin ve sadrazamın siyasetine körü körüne tabi olmuştur.” (HCY-<br />

TPH).<br />

→ izle-*, kay- {eğilim göstermek}, öykün-, seçil-. ║ âlet ol-, bağlı kal-, itaat et-,<br />

kucağa düş- {oyuna gelmek}, tabi ol-, taklit et-.<br />

kös kös:⌠7⌡/Başı önde, sağa sola bakmadan yorgun, üzgün, düşünceli bir durumda./<br />

“Büyükanne onu merdivenlerde görünce kös kös girdi odasına.” (RI-KG)., “Ben, kızararak kös kös arabaya bindim.”<br />

(RNG-ÇK)., “Bana kanun dediler mi boynumu kırar kös kös giderim.” (MŞE-VÇ)., “Kös kös evine dönecek, karısının<br />

hazırladığı sofraya oturacak ve her şey bir gün öncekine benzeyecekti.” (CK-BR).<br />

→ gir- (-e) [3], bin- (-e), dön- (-e), git-, in- (-dan) otur-.<br />

köşeleme:⌠1⌡/2. Köşeye çapraz gelecek biçimde./ “Masasından kalktı, odanın içinde köşeleme<br />

gitti geldi, gitti geldi.” (OK-KT).<br />

→ gitti geldi.<br />

kötü:⌠76⌡/9. İstenilmeyen, beğenilmeyen, yararsız, uygun olmayan biçimde./<br />

“Çocuklara katır yavrusu der kötü davranırmış.” (SB-HAY)., “Mutsuz olduğum zaman kötü kokarım.” (EA-KIY)., “Ama<br />

işler kötü gitmekte idi.” (FRA-Ç)., “Çocukluğum, ilkgençliğim kötü geçti...” (Sİ-DSG)., “Ama kötü bitti.” (AB-BBYŞ). ;<br />

/10. Aşırı çok./ “Hırsa kötü kapılmışsınız.” (TB-KA)., “Bir süre sonra Sabri'ye kötü içerledi.” (AMD-O)., “Vietnam<br />

Sendromu kötü koyar adama."” (AA-AD)., “"Yıldırıman ölümü beni kötü etkiledi."” (AÜ-SG).<br />

9.⌠68⌡→ davran-* [9], kok-* [8], git- (işler, durum) [7], geç- [5], et- [5], yap- [3], bak-<br />

[2], bit- [2], aldat-, alış-, alıştır-, anlat-, basıl- (negatif), belle-, cırmakla-, davranıl-*, duy-,<br />

eleştir-, gel- (gün günden), kay-, kırış-, konuş-, kork-, okun-, oyna-*, ödet-, öksür-, öksürt-,<br />

solu-, uyu-, yık- (devlet), yıkan- (negatif). ║ dans et-, kokusu çık-, taklit et-, tesir et-.<br />

10.⌠8⌡→ etkile- [3], döv-, içerle-, koy- {etkilemek}. ║ hırsa kapıl-, yokluğunu duy-.<br />

→ kötü olmak, kötü söylemek.<br />

⇒ kötü davranmak, kötü kokmak, (işler) kötü gitmek, kötü etkilemek.<br />

kucak kucağa:⌠11⌡/1. Birbirine sarılmış veya birbirine yüz yüze sokulmuş bir<br />

durumda./ “Sonra, uykumuz geldiği vakit, kumlan kümeleyerek yastık yapar, vücutlarımız suda, başlarımız dışarıda<br />

kucak kucağa, yanak yanağa uyurmuşuz...” (RNG-ÇK)., “Kucak kucağa, soluk soluğa boğuşuyorlardı.” (RNG-ÇK). ; /2.<br />

İç içe, yan yana, beraberce./ “Kucak kucağa büyümüşsün toprakla, Yorulmuşsun, sevmişsin Harman yapmışsın,<br />

Çocuk yapmışsın, -Topraktan korkum yok ki zaten- Diyebilmişsin ölürken...” (TU-BŞ)., “Lâle ile beraber âdeta kucak<br />

kucağa Boğaz'ı yüzmüşlerdi, bu serin kollar ona bir ana şefkati ve koruyuculuğuyla sarılmıştı.” (HEA-T).<br />

318

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!