Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi
yararlan-, yayıl-, yen-, yerleş-, yerleştir-, yıkıl- (tabu), yitir-*. ║ cevap ver- [3], kabul et-* [3], hallet- [2], kendini ver-*[2], neden ol- [2], tahmin et- [2], teslim et-* [2], teslim ol-* [2], uyum sağla- [2], adapte ol-, bağ kur-, belli ol-, bir kenara it-, birbirlerine dönüştürül-*, bisiklete bin-, boy ölçüş-, cazibesine kapıl-, çamura bula-, çöküntüye gir-, elde et-, ele ver-*, elinden al-, fark edil-, farkına varıl-*, gönül aç-, gözden kaç-, hâkim ol-, hastalığa yakalan-, hevese kapıl-, hisset-, hizmet et-, hükmol-, ileri sürül-, insan harca-, işgal edil-, işine son ver-, işlev üstlen-, iz bırak-, kendine yer aç-, kendini aç-*, kendini feda et-, kontrol altına alın-, kontrol et-, konuya gir-, meydana çık-, mutabık kal-, muvaffak ol-, mümkün ol-, (nezaket sınırını) aş-, paçayı sıyır-, paniğe kapıl-, sırtından at-, sırtını dön-, sorunu kapa-*, tabu ol-, tahammül et-, tahmin edil-, tasavvur buyrul-, tasavvur et-, tedirgin ol-*, tekme at-*, temin et-, tenkit edil-, tesadüf edil-, tevdi edil-, üstesinden gel-, vicdanını sustur-, yara al-, yer bul-, yerine koy-, yol al-, yolunu bul-. ║ yitip git-. kolaycacık:⌠5⌡/2. Çok kolay bir biçimde./ “Zaten fikrince eskiler, kolalı gömlekle yakalığı kolaycacık benimseyiveriyorlar: zira gençliklerinden idmanlıdırlar.” (RHK-BS)., “Yalan nedir bilmezdi, yalan nedir bilmediği için de kolaycacık kanardı.” (OA-M)., “Şaşırtıcı sorular bunlar: sormasına kolaycacık soruyoruz da, yanıtlamaya gelince yolumuzu bulmakta güçlük çekiyoruz.” (NU-DG). → benimse-, işle-, kan-, sor-, ver-. kolayda: Ø kolay kolay:⌠184⌡/Kolay bir yoldan, kolayca./“"öyle kolay kolay anlaşılamayacak yenilikler"” (BN-DY1)., “…o gözlere takılanı kolay kolay bırakmıyor,…” (YK-KSİ)., Ama insan kolay kolay ölemiyor.” (MU-BDA)., “Ama kadın kolay kolay yatışmıyordu.” (AN-ŞÇH)., “Ama, üçlü ayrımın arka yüzü konusunda bizlere hiçbir ipucu vermediğinden, ne yapmamız gerektiğini kolay kolay kestiremiyorduk.” (TY-AÖ)., “Behzat Altıntaş'ı kolay kolay tanıyamazdı, yoktu böyle bir öğretmen.” (RI-KG)., “bir şeyhten gelen habere kolay kolay inanmazlar,” (AA-İGA)., “Bir yaşa vardım ki artık kolay kolay kanmam ….” (CST-BŞ)., “İffet Hanım'a, kolay kolay, Nuhbe Hamm'ın kızıdır denemezdi.” (Sİ-DSG)., “Kolay kolay hızına dayanılmaz bir oyun.” (EB-BG)., “Ahmet Hamdi Tanpınar'ın dediği gibi, hamurumuz bu acayip tokmakla dövüle dövüle dövüle yoğrulmuştur, kolay kolay vazgeçemeyiz.” (BA-YYY)., “…ama yine de uzun konuşmasını bir yerde kesmeye kolay kolay razı olmazdı.” (HT-ÖTÖ)., “Yine de mucizelere kolay kolay teslim olmam.” (GD-AK)., “AZ Bir sabah uyandık tüm kapıları kapalı bulduk tüm sokakları tutulmuş kolay kolay kendime gelemem.” (İB- E)., “Amirlerinin azarına, dayağına filan kolay kolay boyun eğmezler.” (OK-C)., “Ama, beyaz ayı peşinizi kolay kolay bırakmaz.” (GD-AK). → anlaşıl-* [6], bırak-* [5], öl-* [4], anlatıl-* [3], değiş-* [3], ayrıl-* [2], bul-* [2], bulun-* [2], çağır-* [2], çık-* [2], den-* [2], git-* [2], inan-* [2], kalk-* [2], kurtul-* [2], söylen-* [2], yenil-* [2], açıklan-*, açıl-*, aldat-*, alış-*, aralaş-*, atlat-*, ayır-*, barış-*, beğen-*, benimse-*, bindir-*, bitir-*, boşla-*, coş-*, çözül-*, dağıl-*, darıl-*, dayan-*, dayanıl-*, değiştir-*, din-*, doy-, dönüştürül-*, duyul-*, ehlileştiril-*, eri-*, gel-*, gerçekleş-*, gir-*, gör-*, gül-*, in-*, inandır-*, kaçır-*, kalkıl-*, kan-*, karar-*, katlan-*, kestir-*, kestiril-*, kız- 314
*, kork-*, koy-*, kurtar-*, oku-*, ol-*, otur-*, oyna-*, sağla-*, sarsıl-*, sindiril-*, sorul-*, söyle-*, sus-*, tanı-*, toparlan-*, unut-*, uyan-*, uyu-*, üretil-*, ver-*, yadsın-*, yaşat-*, yatış-*, yedir-*, yen-*, yetiş-*, yıkıl-*, yorul-*, yürü-*. ║ vazgeç-* [5], razı ol-* [3], teslim ol- * [3], gözüne uyku gir-* [2], ortaya çık-* [2], akıldan çık-*, akla gel-*, alıcı çık-*, ayak uydur- *, baştan at-*, bir araya gelin-* , boyun eğ-*, buyruk ver-*, dertten öl-*, dilinden kurtul-*, dizgine gel-*, ele geç-*, emin ol-*, engel ol-*, faka bas-*, fırsat ver-*, geçiş izni ver-*, göze al-*, hazmet-*, hoşgörü göster-*, hücum et-*, hüküm ver-, iddia edil-*, idrak et-*, işin içinden sıyrıl-*, kabul et-*, kaçamak yap-*, karar değiştir-*, karşı durul-*, kendine gel-*, kendini frenle-*, kendini sıyır-*, kendini ver-*, laf et-*, mağlûp ol-*, mahvol-*, memnun et-*, mümkün ol-*, önüne geçil-*, paçayı kurtar-*, para çık-*, peşini bırak-*, satın alın-*, sokağa çık-*, sözkonusu edil-*, tahmin edil-*, yakayı ele ver-*, yakayı sıyır-*, yanıt bulun-, yâr ol-*, yer aç-*, yerine gel-*, zaptedil-*. ║ kestirip at-*. kolaylıkla:⌠141⌡/Sıkıntı çekmeden, güçlüklere uğramadan, kolayca./“Artık kelimeleri kolaylıkla bulamıyorlar, uzata, yaya, dilleri ağızlarında büyüyerek konuşuyorlardı.” (RHK-MH)., “Bu girişimde, Harbiye'de ve Erkanıharbiye'de aldığı eğitimin ve bu okulların geleneklerinin etkilerini de kolaylıkla görebiliriz.” (EK-DT..A)., “Türklerin esas itibariyle tarımla geçindikleri gözönüne alınırsa, topraklarını bırakıp kaçmak zorunda kalmalarının, Türk toplumu için ekonomik bakımdan ne kadar büyük kayıp olduğu kolaylıkla anlaşılır.” (FA-YST)., “Hem bakalım sürülüp, topraklarım kolaylıkla verirler miydi?” (OK-KT)., “Gerek kendisinden gerek müessir olabilecek diğer tanıdıklardan bunu kolaylıkla temin edebiliriz ümidindeyim.” (CKM)., “Günü geldiğinde, ünlü yazarlarımızdan birinin esrarengiz ölümünün intihar olduğuna kolaylıkla ikna edebilirim onu.” (PK-BCR)., “Ben, uçakların ateş ettikleri noktanın bizim karargâhımız olacağını kolaylıkla tahmin ediyorum ve neredeyse mukabele görecekleri anı bekliyorum.” (YKK-Y). → bul-* [8], gör- [5], anlaşıl- [4], de- [3], ayrıl-{fark edilmek} [2], başar- [2], benimse- [2], geliş- [2], öğren- [2], söylen-* [2], ver- [2], yap- [2], aç- (kapak), aç- (ruhunu), açıkla-, ak-, alış-, an-, aş-*, atlat-, ayır-*, başarıl-, benimsen-, birleştir-, çık-, denetlen-, devril-, dinle-, doldur- (kadro), düşün-, er-, geç-, gir-, görül-, gösteril-, götür-, hesapla-, izlen-, kabullen-, kanıtlan-, karmaşıklaş-, katlan-, kesil-, kestiril-, kıy-, oku-, okun-, savuştur- (bela), sınan-, sıyrıl-, söyle-, şaşırt-, tanı-, tanımla-, unut-, yanıtlan-*, yıkıl-. ║ temin et- [4], ikna et- [2], şikâyet et- [2], tahmin et- [2], agâh ol-, ayak uydur-, azınlıkta kal-, cevap ver-, cevap veril-*, devam et-, elde et-*, eline düş-, fetva bas-, göz ardı et-, hallet-, ifade bul-, ikiye ayır-, ileri sür- , iletişim kur-, işin içine gir-, itici bul-, izah et-, kağıda dök-, karar ver-, katil ol-, kendine ısındır-, kendine yer bul-, kendini uydur-, kontrol et-, koyver-, kozadan çık-, mecnun ol-, mesele çöz-, mest ol-, ortaya çık-, ödenek kopar-, öne sürül-, problem çöz-, sevk et-, sonuca ulaş-, söz konusu ol-*, söze başla-, şekil al-, tahakkuk et-, tahliye ol-, tahmin edil-, takdir olun-, tedarik et-, temessül edil-*, tuzağa düş-, vasıl ol-, yakasını kurtar-*, yerine getir-, yol izlen-, yolunu bul-, ziyarete git-. 315
- Page 297 and 298: hasapça:⌠5⌡/Hasaba göre, hesa
- Page 299 and 300: 4. ⌠2⌡→ değiş-, sar-. //…
- Page 301 and 302: ver-* [2], acı ver-*, aç kal-*, a
- Page 303 and 304: ⇒ horul horul uyumak. hoş**:⌠3
- Page 305 and 306: I ığıl ığıl:⌠2⌡/Ağır a
- Page 307 and 308: iblisane: Ø iblisçe: Ø icabında
- Page 309 and 310: Toplantının içine etti.” (İS-
- Page 311 and 312: irkil-, kaç-, kas-, kay-, kısıl-
- Page 313 and 314: “Eğer bunu yaparsanız, yani kay
- Page 315 and 316: illa bundan gayri bir suç kabul et
- Page 317 and 318: çekincesiz ağlaması çok dokunak
- Page 319 and 320: istinaden: Ø-- istisnasız:⌠5⌡
- Page 321 and 322: [2], aydınlan- (ortalık) [2], bak
- Page 323 and 324: K kabaca:⌠19⌡/2. Yaklaşık ola
- Page 325 and 326: kafaca:⌠2⌡/Düşünce bakımın
- Page 327 and 328: kararlama: Ø kararlamadan:⌠1⌡/
- Page 329 and 330: 3.⌠224⌡→ otur-* [51], iç- [1
- Page 331 and 332: katiyetle:⌠4⌡/Kesinlikle./ “V
- Page 333 and 334: kelepçeli:⌠4⌡/3. Kelepçe tak
- Page 335 and 336: dert icat et-, dert uydur-, dert ya
- Page 337 and 338: → de-, güven-, in- (akşam), yaz
- Page 339 and 340: kestirmece: Ø kestirmeden:⌠20⌡
- Page 341 and 342: kırım kırım:⌠2⌡/Kırıtarak
- Page 343 and 344: → de- [2], gül-, parla-. kısın
- Page 345 and 346: → eleştir- [3], vuruş- [3], ba
- Page 347: → anlaşıl-* [9], atlat-* [5], g
- Page 351 and 352: koşar adım:⌠21⌡/2. Hızlı ad
- Page 353 and 354: 1.⌠9⌡→ uyu- [2], boğuş-, ge
- Page 355 and 356: kürek kürek:⌠1⌡/Kürekler dol
- Page 357 and 358: → git-. lappadak: Ø larghetto:
- Page 359 and 360: maada: Ø M maaile:⌠3⌡/Ailece,
- Page 361 and 362: gel-, arkaya kal-, ayağa kalk-*, g
- Page 363 and 364: ve yerli Rumların zenginleriyle g
- Page 365 and 366: mesutça: Ø meşruten: Ø metazori
- Page 367 and 368: aşka bir biçimde dile getirmiş o
- Page 369 and 370: muttasıl dönüyor… uyuyamıyord
- Page 371 and 372: müştereken:⌠9⌡/Ortaklaşa, bi
- Page 373 and 374: N naçizane:⌠2⌡/1. Önemsiz bir
- Page 375 and 376: adayı?” (YK-KSİ)., “Nasıl ku
- Page 377 and 378: → söyle- [2], konuş-, ol-. ║
- Page 379 and 380: → ol-* [4], bak-, dokun-, mahzunl
- Page 381 and 382: soluksuz kal-, soyu tüken-, sökü
- Page 383 and 384: astla-, sez-, sol-, sus-, tamamlan-
- Page 385 and 386: O oburca:⌠4⌡/1. Doymak bilmez b
- Page 387 and 388: oldum bittim:⌠20⌡/Oldum olası.
- Page 389 and 390: on parasız:⌠8⌡/2. Parası olma
- Page 391 and 392: → tüt- (duman) [2].║ içini ya
- Page 393 and 394: öğle vakti:⌠6⌡/Günün öğle
- Page 395 and 396: yavaşladı, sonra durdu…” (Aİ
- Page 397 and 398: ötede beride: Ø öteden beri:⌠6
*, kork-*, koy-*, kurtar-*, oku-*, ol-*, otur-*, oyna-*, sağla-*, sarsıl-*, sindiril-*, sorul-*,<br />
söyle-*, sus-*, tanı-*, toparlan-*, unut-*, uyan-*, uyu-*, üretil-*, ver-*, yadsın-*, yaşat-*,<br />
yatış-*, yedir-*, yen-*, yetiş-*, yıkıl-*, yorul-*, yürü-*. ║ vazgeç-* [5], razı ol-* [3], teslim ol-<br />
* [3], gözüne uyku gir-* [2], ortaya çık-* [2], akıldan çık-*, akla gel-*, alıcı çık-*, ayak uydur-<br />
*, baştan at-*, bir araya gelin-* , boyun eğ-*, buyruk ver-*, dertten öl-*, dilinden kurtul-*,<br />
dizgine gel-*, ele geç-*, emin ol-*, engel ol-*, faka bas-*, fırsat ver-*, geçiş izni ver-*, göze<br />
al-*, hazmet-*, hoşgörü göster-*, hücum et-*, hüküm ver-, iddia edil-*, idrak et-*, işin içinden<br />
sıyrıl-*, kabul et-*, kaçamak yap-*, karar değiştir-*, karşı durul-*, kendine gel-*, kendini<br />
frenle-*, kendini sıyır-*, kendini ver-*, laf et-*, mağlûp ol-*, mahvol-*, memnun et-*,<br />
mümkün ol-*, önüne geçil-*, paçayı kurtar-*, para çık-*, peşini bırak-*, satın alın-*, sokağa<br />
çık-*, sözkonusu edil-*, tahmin edil-*, yakayı ele ver-*, yakayı sıyır-*, yanıt bulun-, yâr ol-*,<br />
yer aç-*, yerine gel-*, zaptedil-*. ║ kestirip at-*.<br />
kolaylıkla:⌠141⌡/Sıkıntı çekmeden, güçlüklere uğramadan, kolayca./“Artık kelimeleri<br />
kolaylıkla bulamıyorlar, uzata, yaya, dilleri ağızlarında büyüyerek konuşuyorlardı.” (RHK-MH)., “Bu girişimde, Harbiye'de<br />
ve Erkanıharbiye'de aldığı eğitimin ve bu okulların geleneklerinin etkilerini de kolaylıkla görebiliriz.” (EK-DT..A).,<br />
“Türklerin esas itibariyle tarımla geçindikleri gözönüne alınırsa, topraklarını bırakıp kaçmak zorunda kalmalarının, Türk<br />
toplumu için ekonomik bakımdan ne kadar büyük kayıp olduğu kolaylıkla anlaşılır.” (FA-YST)., “Hem bakalım sürülüp,<br />
topraklarım kolaylıkla verirler miydi?” (OK-KT)., “Gerek kendisinden gerek müessir olabilecek diğer tanıdıklardan bunu<br />
kolaylıkla temin edebiliriz ümidindeyim.” (CKM)., “Günü geldiğinde, ünlü yazarlarımızdan birinin esrarengiz ölümünün<br />
intihar olduğuna kolaylıkla ikna edebilirim onu.” (PK-BCR)., “Ben, uçakların ateş ettikleri noktanın bizim karargâhımız<br />
olacağını kolaylıkla tahmin ediyorum ve neredeyse mukabele görecekleri anı bekliyorum.” (YKK-Y).<br />
→ bul-* [8], gör- [5], anlaşıl- [4], de- [3], ayrıl-{fark edilmek} [2], başar- [2], benimse-<br />
[2], geliş- [2], öğren- [2], söylen-* [2], ver- [2], yap- [2], aç- (kapak), aç- (ruhunu), açıkla-, ak-,<br />
alış-, an-, aş-*, atlat-, ayır-*, başarıl-, benimsen-, birleştir-, çık-, denetlen-, devril-, dinle-,<br />
doldur- (kadro), düşün-, er-, geç-, gir-, görül-, gösteril-, götür-, hesapla-, izlen-, kabullen-,<br />
kanıtlan-, karmaşıklaş-, katlan-, kesil-, kestiril-, kıy-, oku-, okun-, savuştur- (bela), sınan-,<br />
sıyrıl-, söyle-, şaşırt-, tanı-, tanımla-, unut-, yanıtlan-*, yıkıl-. ║ temin et- [4], ikna et- [2],<br />
şikâyet et- [2], tahmin et- [2], agâh ol-, ayak uydur-, azınlıkta kal-, cevap ver-, cevap veril-*,<br />
devam et-, elde et-*, eline düş-, fetva bas-, göz ardı et-, hallet-, ifade bul-, ikiye ayır-, ileri sür-<br />
, iletişim kur-, işin içine gir-, itici bul-, izah et-, kağıda dök-, karar ver-, katil ol-, kendine<br />
ısındır-, kendine yer bul-, kendini uydur-, kontrol et-, koyver-, kozadan çık-, mecnun ol-,<br />
mesele çöz-, mest ol-, ortaya çık-, ödenek kopar-, öne sürül-, problem çöz-, sevk et-, sonuca<br />
ulaş-, söz konusu ol-*, söze başla-, şekil al-, tahakkuk et-, tahliye ol-, tahmin edil-, takdir<br />
olun-, tedarik et-, temessül edil-*, tuzağa düş-, vasıl ol-, yakasını kurtar-*, yerine getir-, yol<br />
izlen-, yolunu bul-, ziyarete git-.<br />
315