19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

kifayet et-*, kurt in-, lüfere çık-, nem al-, soba kur-, soğuk ol-, (soğukta) otur-, su bas-. ║<br />

solup git-.<br />

kıtı kıtına: Ø<br />

kıtır kıtır:⌠2⌡/2. Gevrek bir ses çıkararak./ “Behiç bu mükâlemeyi işitmek istemedi, fakat Naciye<br />

Hanımın şu sözleri kulağına geldi veonu güldürdü:Kurabiye gibi genç, ben onu kıtır kıtır yerim!” (PS-SK).<br />

→ ye- [2].<br />

⇒ kıtır kıtır yemek.<br />

kıt kanaat:⌠11⌡/Yoksulluk içinde ve güçlükle (geçinmek)./ “Şirketten aldığın yüz on beş lira<br />

ile zaten kıt kanaat geçiniyorduk.” (RNG-YD)., “Hep kıt kanaat yaşadı.” (HT-ÖTÖ)., “Ali Rıza efendiler, topu topu dört<br />

can, kıt kanaat yaşayıp giderlerdi yaz kış.” (OA-M).<br />

→ geçin- [7], yaşa- [2], geçindir-. ║ yaşayıp git-.<br />

⇒ kıt kanaat geçinmek (yaşamak).<br />

kıvıl kıvıl: Ø<br />

kıvır kıvır:⌠1⌡/2. Kıvrılmış durumda sürekli hareket ederek./ “-Sultan'ın entarisi kıvır kıvır<br />

dalgalanıyordu.” (KT-Gİ).<br />

→ dalgalan-.<br />

elleri.” (NM-TÖ2).<br />

kıvrakça:⌠1⌡/Kıvrak bir biçimde./ “Bir şeye karar vermişliğin uyumu içinde, kıvrakça çalışıyordu<br />

→ eli çalış-.<br />

kıvrak kıvrak:⌠1⌡/2. Kıvrak olarak, kıvrakça./ “Bayram, kıvrak kıvrak bir o yana, bir bu yana<br />

gidip geliyor.” (FB-ID).<br />

→ gidip gel-.<br />

kıvrım kıvrım:⌠9⌡/2. Kıvrımlı bir biçimde./ “İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir<br />

yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.” (NFK-Ç). “Soğuk ıslak ayaklarından beynine, beynine. Kıvrım kıvrım yükseliyor<br />

soğuk içinde.” (SS-TR)., “Sükût... kıvrım kıvrım uzaklık uzar; Tek nokta seçemez dünyadan nazar.” (NFK-Ç).<br />

→ ak- (su), dur-, gel-, in- (yol), kıvrandır-, kıvrıl-, uza-, yüksel-. ║ yere düş-.<br />

→ kıvrım kıvrım kıvranmak.<br />

kıyasen: Ø--<br />

kıyasıya:⌠24⌡/2. Canını yakmak, öldürmek amacıyla, {yoğunluğuna}/ “Bir televizyon<br />

programında beni iddiasız, sinik bulduğu için kıyasıya eleştiriyor.” (İA-İKG)., “Kimi «Göze alamadı, döndü ters yüzüne,»<br />

diyor, kimi «Anzavur'un delibaşısı Gâvur İmama çattı, vuruşmaktalar kıyasıya...» diyor.” (KT-YS)., “Burada, batıda durum<br />

çok başka, iki taraf da kıyasıya çalışıyor, yani sağ, bizdeki gibi maval okumuyor, karşı tarafı daha çok çalışmaya,<br />

araştırmaya, düşünmeye zorluyor.” (CKM)., “Karı kocalar kavga ediyor kıyasıya.” (İA-ÖEK)., “O sopalarla çocuklarını ve<br />

beslemelerini kıyasıya dövermiş.” (TU-G).<br />

310

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!