Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

library.cu.edu.tr
from library.cu.edu.tr More from this publisher
19.07.2013 Views

⇒ kesin olarak bilmek. kesinkes:⌠8⌡/Kesin olarak./ “Enver Paşa mı? Kesinkes bilmiyorum ama, Enver Paşa'dan uygu nu yoktur.” (KT-YS)., “Gücünüzün yetmeyeceğini kesinkes anlarsanız, son kertede erleri silâhlarıyla alıp çıkabilirsiniz.” (KT- YS)., “Şu ilkelerde kesinkes birleşmeliyiz: Birinci İlke: Osmanlıca, ÖzTürkçe diye bir ayrım kabul edilemez.” (OS-HT)., “Kafamda uydurup, şekillendirdiğim arkadaşlarım üç tane idi, -hepimiz genç kızdık!- Necla olanı, kesinkes "iyi"yi, Menziya isimlisi ise, sevimsiz adından da anlaşılacağı gibi, "tam kötü"yü, temsil ediyorlardı.” (EI-KA). → bil-* [3], anla-, birleş-, ol-, sayıl-*. ║ temsil et-. ⇒ kesinkek bilmek. kesinlikle:⌠206⌡/Kesin bir biçimde, kesin, kesin olarak, yüzde yüz, her hâlde, her hâlükârda, mutlaka, katiyen./ “"Çünkü söylediğim İsmin doğru olduğunu kesinlikle biliyorum."” (OA-BBAR)., “…kesinlikle söyleyebilirim ki, büyükbabam söylevlerinin bu özelliğiyle büyülüyordu insanları: öğretmenler, öğrenciler, veliler onu her dinleyişlerinde aynı bildik alanda buluyorlardı.” (TY-AÖ)., “Buna kesinlikle inanıyorum.” (MF-ES)., “SELDA (Şiddetle karşı koyar) kesinlikle olmaz.” (VT-BÖKDYO)., “Ben senin bana boyun eğmeni kesinlikle istemem.” (İA- ÖEK)., “Yarın gideceğim bu evden ve bir daha kesinlikle dönmeyeceğim.” (İA-ÖEK)., “İnsan, yanında başka bir insan yoksa, bir şeye güzel bile demiyor, kesinlikle söylemiyor bunu…” (LT-OÖY)., “Annem, ablamın mutfağa girmesini kesinlikle yasakladı.” (AN-ŞÇH)., “Bu durumda ölmeyi, hele de öldürmeyi kesinlikle kabul edemem.” (PK-BCR)., “Bir kaç defa, yazdıklarımı kendisine okumamı istedi, kesinlikle reddettim.” (EI-KA)., “Aynı şekilde, İtalya'nın faşist sistemine de kesinlikle karşı çıkmışlardı.” (EK-DT..A)., “Çünkü aptallık ile deliliğin birbirine karıştırılmasına, kesinlikle razı olamam.” (AB-BBYŞ)., “Bahar ve yaz boyunca, onları gözleyelim, diyeceğim ama, Ruslar buna kesinlikle izin vermez.” (GD-AK). → bil-* [25], söyle-* [11], inan-* [9], ol-* [8], iste-* [6], anla- [5], belirt- [5], gel-* [5], de- [4], düşün-* [4], yasaklan- [4], anlaşıl-* [3], git-* [3], yanaş-* [3], yasakla- [3], anımsa-*[2], bildir- [2], duy- [2], gör-* [2], hatırla-* [2], sapta- [2], saptan- [2], sez- [2], söylen-* [2], yap-* [2], ağla-*, aldır-*, anlaş-, ayır-, bağışla-* {affetmek}, beğen-*, beklen-*, belirlen-*, belirtil-, bilin-*, bit-, boşan-, dayan-* {tahammül etmek}, değiştir-, destekle-, dön-*, dur-, düşünül-*, evlen-*, gerçekleş-, görül-, görün-*, görüntülen-*, ilgilendir-*, kanıtlan-*, kararlaştır-, katıl-*, katlan-*, kork-*, kullan-, öldür-, öngör-, san-*, sinirlen-*, suçlan-, tanı-*, uzaklaş-, ver-*, vur- , yadsın-, yanıl-*, ye-*. ║ kabul et-* [5], reddet- [5], izin ver-* [4], birbirinden ayır- {ayırt etmek} [2], karşı çık- [2], belli ol-, birbirinden ayrıl-*, doğru söyle-, engel ol-, hak et-*, hoşgör-*, iddia et-, ifade et-, işe yara-*, itiraz et-*, iyi gel-, kastet-*, kavga et-*, kaybet-, mağlup edil-, minnet duy-*, müsaade et-*, ortadan kalk-, ortaya koy-, öne çık-, razı ol-*, son ver-*, son veril-, sona er-, söz geçir-*, tatmin et-*, taviz ver-*, tavsiye et-*, tayin edil-*, vazgeç-*. ⇒ kesinlikle bilmek, kesinlikle söylemek, kesinlikle inanmak. kesmece: Ø kestirme: Ø 304

kestirmece: Ø kestirmeden:⌠20⌡/Kısa yoldan, kısaca./ “Sizler, benim anladığımca, çok büyük çoğunluklar, kalabalıklar yani, hep kestirmeden gidiyorsunuz; bu çürük çarık akıl yürütmelerinizle de, öyle görünüyor, gide çeksiniz de.” (EA-DY)., “Fakat buna kestirmeden hayır da diyemiyoruz.” (SFA-SS)., “Beşincisi bir yüksek okul öğrencisiydi, saat altıya doğru Beyazıt'tan aşağı vurur, kestirmeden Eminönü'ne inerdi.” (SKA-GA)., “Hüseyin Feyzullah yine kestirmeden konuştu: ‘Sen git, dedi ona, belki ben de gelirim.’” (SKA-GA)., “Burada da saçını kestirmeden önce efendi olmadığı görüşü örtük şekilde dile getirilmektedir.” (ÜD-KŞ). → git-* [3], de- [3], çık- (-e) [2], in- (-e) [2], bitir-, kaç-, konuş-, tırman-, yürü-. ║ dile getiril-, naklet-, paraya çevir-, söze gir-, teşhis koy-. ⇒ kestirmeden gitmek, kastermeden demek. keyfince:⌠11⌡/İsteğine göre, nasıl isterse, dilediğince, keyfine göre, gönlünce./ “Nimet her şeyi hoş görmüş; Avni Bey de keyfince yaşamıştı.” (Sİ-ÖKS)., “Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfince kurul Sâde bir semtini sevmek bile bir ömre değer.” (YKB-KGK)., “Buna karşılık yazın meraklıları, bir kitabı "kendi dilinde" (gerekirse açıklayıcı başka birtakım kaynaklara başvurarak) okuma meraklıları -sanıldığı denli de azrak yaratıklar değildir öyleleri- bu baskıyı alır, keyfince okur.” (BK-ÖM)., “NEVİN: Keyfince oyna...” (VT-BÖKDYO). mesken bul-. → yaşa- [3], kurul- (taht), oku-, oyna-, savuş-, yorumla-, yüz-. ║ kendinden geç-, ⇒ keyfince yaşamak. keyfi sıra: Ø keza: Ø-- kazalik: Ø kıçın kıçın:⌠2⌡/Geri geri./ “Kokusunu uzaktan almalı ki, kıçın kıçın gelsin...” (SFA-HBSK)., “Araba yine kıçın kıçın buraya yanaşır, jandarmalar yine arabanın çevresine dizilerek tedbir alırlar ve tutuklularla mahkûmlar jandarmalığa sokulur, oradan da ta aşağıdaki zindana indirilirdi.” (ÇA-BAG). → gel-, yanaş-. → kıçın kıçın gitmek kıçüstü:⌠2⌡/Kıçı yere gelecek durumda./ “İşçi yere kıçüstü düşer.” (Mİ-SD). → düş- [2]. → kıçüstü oturmak. kıdemce: Ø kıkır kıkır:⌠5⌡/İçinden gelerek sesli bir biçimde./ “O zaman başını Şerfe'nin karnına basıp kıkır kıkır güldürdü.” (FB-ID)., “….fısıldaşır, kıkır kıkır gülüşürlerdi.” (CK-BR)., “Çok gülerdik. kıkır kıkır kıkırdardık.” (NM- TÖ2 → güldür- [2], gülüş- [2], kıkırda-. 305

⇒ kesin olarak bilmek.<br />

kesinkes:⌠8⌡/Kesin olarak./ “Enver Paşa mı? Kesinkes bilmiyorum ama, Enver Paşa'dan uygu nu<br />

yoktur.” (KT-YS)., “Gücünüzün yetmeyeceğini kesinkes anlarsanız, son kertede erleri silâhlarıyla alıp çıkabilirsiniz.” (KT-<br />

YS)., “Şu ilkelerde kesinkes birleşmeliyiz: Birinci İlke: Osmanlıca, ÖzTürkçe diye bir ayrım kabul edilemez.” (OS-HT).,<br />

“Kafamda uydurup, şekillendirdiğim arkadaşlarım üç tane idi, -hepimiz genç kızdık!- Necla olanı, kesinkes "iyi"yi, Menziya<br />

isimlisi ise, sevimsiz adından da anlaşılacağı gibi, "tam kötü"yü, temsil ediyorlardı.” (EI-KA).<br />

→ bil-* [3], anla-, birleş-, ol-, sayıl-*. ║ temsil et-.<br />

⇒ kesinkek bilmek.<br />

kesinlikle:⌠206⌡/Kesin bir biçimde, kesin, kesin olarak, yüzde yüz, her hâlde, her<br />

hâlükârda, mutlaka, katiyen./ “"Çünkü söylediğim İsmin doğru olduğunu kesinlikle biliyorum."” (OA-BBAR).,<br />

“…kesinlikle söyleyebilirim ki, büyükbabam söylevlerinin bu özelliğiyle büyülüyordu insanları: öğretmenler, öğrenciler,<br />

veliler onu her dinleyişlerinde aynı bildik alanda buluyorlardı.” (TY-AÖ)., “Buna kesinlikle inanıyorum.” (MF-ES).,<br />

“SELDA (Şiddetle karşı koyar) kesinlikle olmaz.” (VT-BÖKDYO)., “Ben senin bana boyun eğmeni kesinlikle istemem.” (İA-<br />

ÖEK)., “Yarın gideceğim bu evden ve bir daha kesinlikle dönmeyeceğim.” (İA-ÖEK)., “İnsan, yanında başka bir insan<br />

yoksa, bir şeye güzel bile demiyor, kesinlikle söylemiyor bunu…” (LT-OÖY)., “Annem, ablamın mutfağa girmesini kesinlikle<br />

yasakladı.” (AN-ŞÇH)., “Bu durumda ölmeyi, hele de öldürmeyi kesinlikle kabul edemem.” (PK-BCR)., “Bir kaç defa,<br />

yazdıklarımı kendisine okumamı istedi, kesinlikle reddettim.” (EI-KA)., “Aynı şekilde, İtalya'nın faşist sistemine de<br />

kesinlikle karşı çıkmışlardı.” (EK-DT..A)., “Çünkü aptallık ile deliliğin birbirine karıştırılmasına, kesinlikle razı olamam.”<br />

(AB-BBYŞ)., “Bahar ve yaz boyunca, onları gözleyelim, diyeceğim ama, Ruslar buna kesinlikle izin vermez.” (GD-AK).<br />

→ bil-* [25], söyle-* [11], inan-* [9], ol-* [8], iste-* [6], anla- [5], belirt- [5], gel-* [5],<br />

de- [4], düşün-* [4], yasaklan- [4], anlaşıl-* [3], git-* [3], yanaş-* [3], yasakla- [3], anımsa-*[2],<br />

bildir- [2], duy- [2], gör-* [2], hatırla-* [2], sapta- [2], saptan- [2], sez- [2], söylen-* [2], yap-* [2],<br />

ağla-*, aldır-*, anlaş-, ayır-, bağışla-* {affetmek}, beğen-*, beklen-*, belirlen-*, belirtil-,<br />

bilin-*, bit-, boşan-, dayan-* {tahammül etmek}, değiştir-, destekle-, dön-*, dur-, düşünül-*,<br />

evlen-*, gerçekleş-, görül-, görün-*, görüntülen-*, ilgilendir-*, kanıtlan-*, kararlaştır-, katıl-*,<br />

katlan-*, kork-*, kullan-, öldür-, öngör-, san-*, sinirlen-*, suçlan-, tanı-*, uzaklaş-, ver-*, vur-<br />

, yadsın-, yanıl-*, ye-*. ║ kabul et-* [5], reddet- [5], izin ver-* [4], birbirinden ayır- {ayırt<br />

etmek} [2], karşı çık- [2], belli ol-, birbirinden ayrıl-*, doğru söyle-, engel ol-, hak et-*,<br />

hoşgör-*, iddia et-, ifade et-, işe yara-*, itiraz et-*, iyi gel-, kastet-*, kavga et-*, kaybet-,<br />

mağlup edil-, minnet duy-*, müsaade et-*, ortadan kalk-, ortaya koy-, öne çık-, razı ol-*, son<br />

ver-*, son veril-, sona er-, söz geçir-*, tatmin et-*, taviz ver-*, tavsiye et-*, tayin edil-*,<br />

vazgeç-*.<br />

⇒ kesinlikle bilmek, kesinlikle söylemek, kesinlikle inanmak.<br />

kesmece: Ø<br />

kestirme: Ø<br />

304

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!