19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

kelepçeli:⌠4⌡/3. Kelepçe takılı olarak./ “….Arzusuyla göç etmedi kelepçeli götürdüler…” (AO-<br />

NSBE)., “…o ince kız çocuğu gün doğmadan her sabah bir hapishaneden bir nezarethaneye kelepçeli götürülüyor dudakları<br />

titrek gözlerinde buğu…” (Aİ-KSS)., “Bu esnada iki jandarma arasında Memet, kelepçeli, sahneye girmiş, Şadan kalkmış,<br />

Bekir geri çekilmiş, Hasan, oğluna doğru ilerlemiştir.” (NH-YM).<br />

→ getir-, götür-, götürül-. ║ sahneye gir-.<br />

kelepçesiz: Ø<br />

kelimenin tam anlamıyla: Ø<br />

kelimesi kelimesine:⌠14⌡/Hiçbir kelimesini atlamadan, olduğu gibi, tıpkı, harfiyen,<br />

aynen, motomot./ “İşittiklerini kelimesi kelimesine anlattı.” (TB-KA)., “Yüz elli yıl önce yaşamış bir sanatçının<br />

insanlara söylediklerini ben, aradan bunca zaman geçtikten sonra şimdi aynı inanç, aynı heyecanla kelimesi kelimesine<br />

yineliyor, adeta Mozart'la özdeşleşiyordum.” (NN-DM)., “Zevkle ve «kelimesi kelimesine» çevirdim bunları.” (RE-G)., “Bu<br />

söz, beni çok müteessir ettiği için kelimesi kelimesine aklımda kalmıştı: Bu yaşta, bu halle, bu çehreyle mi?” (RNG-ÇK).<br />

→ anlat- [2], yinele- [2], aktar-, benze-, çevir-, dinle-, ezberle-, hatırla-*, hazırla-,<br />

tekrarla-. ║ aklında kal-.<br />

kelimesiz:⌠4⌡/2. Sessiz bir biçimde, kelime kullanmadan./ “Ondört yıllık köpeğiyle öylesine<br />

anlaşırdı ki, kelimesiz birbirlerinin sevinçlerini, üzüntülerini anlarlardı.” (AN-MB)., “Sessiz, kelimesiz ‘Pişman mısın<br />

geldiğine?’ dedi.” (OA-SİO)., “Kendimi tanıttığımda, şaşkınlıktan olacak uzunca bir süre kelimesiz kalıyor.” (PK-BCR).<br />

→ anla-, çalış-, de-, kal-.<br />

kemekân: Ø<br />

kemiksiz: Ø<br />

kenarda köşede: Ø<br />

kendi adına:⌠14⌡/Salt kendi için, kendisi hesabına./ “Bankalara kendi adına para yatırmazdı.”<br />

(SY-BECO)., “YUSUF : (Homurdanır.) kendi adına konuş bakalım.” (GA-TO)., “Şefik içeri, girince Talât kendi adına,<br />

olduğu kadar, arkadaşları namına da konuşur gibi bir edâ ile: Ooo, merhaba, gel bakalım! dedi.” (NSÖ-AD).,<br />

“ÖĞRETMEN: Ali kahveyi kendi adına işletirse geçindirir.” (RB-SN).<br />

çek-.<br />

→ konuş- [4], yatır-* (para) [2], de-, iste-, işlet- (işyeri), söyle-. ║ bilicilik et-, telgraf<br />

⇒ kendi adına konuşmak.<br />

kendi başına:⌠35⌡/1. Kimseye sormadan./ “Şu halde sen evvelki gün niçin kendi başına Vidos'a<br />

gittin?” (OCK-Ç)., “113. maddeyi de kimseye danışmadan kendi başına onaylamıştı.” (HT-M)., “Nasıl verirsin kendi<br />

başına, nasıl?” (FB-T). ; /2. Başkasının payı ve yardımı olmaksızın./ “Yok canım o kendi başına çalışır.”<br />

(AÜ-SG)., “…. tuvalete kendi başına gider, ancak annesine veya başka büyüğe haber verir, orada biri olsun ister.” (LN-<br />

BD)., “Monolog hem büyük oyunların parçasıdır, hem de kendi başına kısa bir oyunu oluşturabilir.” (GY-KO)., “Bu işi, o<br />

kadın kendi başına yaptı.” (PS-SK)., “«Yeniliğe açık, kişisel başarılarını tatmış, kendini kendi başına yaratmış, yalın, içi<br />

299

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!