19.07.2013 Views

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet ÖZMEN - Çukurova Üniversitesi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

→ kaskatı kesilmek.<br />

⇒ kaskatı durmak, kaskatı kalmak.<br />

kasten:⌠9⌡/Kasıtla, bile bile ve isteyerek./ “Kasten böyle yapıyodu bu ibne, dövelim bitsindi.” (AA-<br />

AD)., “Bu hava millete kasten verildi.” (OS-HT)., “Adam eski sınıf arkadaşıyla buluşacağı otelin barına kasten erken<br />

gelmişti.” (ÇA-BAG).<br />

→ yap- [3], de-, değiştiril-. ║ erken gel-, hava veril-, havaya sokul-, tahrif edil-.<br />

⇒ kasten yapmak.<br />

kasti: Ø<br />

kaşık kaşık:⌠6⌡/Kaşıkla birbiri ardınca./ “Şeftali rayihasına karışan bu pişmiş et kokusu akşamın<br />

serinliği içinde insana keyifli bir iştah veriyordu; mütemadiyen içiyorlar, üzerlerine yoğurt dökülmüş sıcak patlıcan<br />

kızartmalarından, taratorlu semizotu salatalarından kaşık kaşık yiyorlardı.” (RHK-MH)., “Hatta yemezseniz,<br />

tabağınızdakini bitirmeden sofradan kalkmanıza engel oluyor veya eliyle ağzınızı açmaya zorlayarak yemeği kaşık kaşık<br />

içine dolduruyor.” (LN-BD)., “Gövdesini karla ovmuş, ağzına kaşık kaşık ılık çay vermişlerdi.” (EA-DÖY).<br />

→ ye- [2], doldur-, doyur-, ver-, yedir-.<br />

⇒ kaşık kaşık yemek.<br />

katbekat:⌠1⌡/Kat kat./ “Hele dertli bıraktığı kardaşını sırıtır görmesiyle keyfi katbekat arttı.” (KT-Gİ).<br />

→ art-.<br />

kategorik: Ø<br />

katı (I): Ø<br />

katır kutur: Ø<br />

katiyen:⌠62⌡/1. Hiçbir zaman, asla., 2. Kesinlikle (olumsuz yapılarla.)./ “ADAM: Katiyen<br />

olmaz!” (BA-TO1)., “Manav, Benden yana helal olsun, katiyen istemem ve de versen almam... dedi.” (AN-AZDE)., “Onun<br />

aldığı vaziyeti katiyen göremedim.” (KHK-YAH)., “Fakat unutma ki, ben bir su perisiyim... ve sulardan dışarı çıktığım<br />

zaman, katiyen yaşayamam.” (KHK-YAH)., “Misel ayrı hayatlar yaşamaya, Aylin de boşanmaya katiyen yanaşmıyordu.”<br />

(AK-AA)., “Katiyen, taş çatlasa Feda'ya güvenmeyecekler.” (TB-KA)., “Hiç şüphesiz, oydu. Katiyen yanılmıyordum.”<br />

(KHK-YAH)., “Bizi katiyen merak etmeyin.” (HT-GF)., “…..öldürmeli ve hele çalmasına katiyen müsaade etmemelidir.”<br />

(KHK-YAH)., “Hele Selânik'in düşeceğine katiyen ihtimal vermiyorduk.” (SB-HAY)., “Ben, kuzen sıfatıyla buna katiyen<br />

razı olmam.” (RNG-ÇK).<br />

→ ol-* [4], iste-* [3], gör-* [3], yaşa-* [3], yanaş-* {kabullenmek} [3], güven-* [2],<br />

konuşul-* [2], yanıl-* [2], aldan-*, aldır-*, anla-*, ayrıl-*, dokun-*, düşün-*, eski-*, giy-*, kal-<br />

*, karış-*, kestir-* {tahmin etmek}, kımılda-*, kız-*, kullan-*, olun-*, söyle-*, şaş-*, telaşlan-<br />

*, yap-*. ║ merak et-* [2], müsaade et-* [2], arzu et-*, belli edil-*, canı iste-*, cesaret edil-*,<br />

doğru bul-*, hiddet et-*, ihtimal ver-*, inkar et-*, izah et-*, küfranlık et-*, müdafaa et-*, razı<br />

ol-*, taarruza geç-*, teslim et-*, ümidini kes-*, yalan söyle-*.<br />

296

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!